2. Çeviri metnini indirmek için tıklayınız.
Transkript
2. Çeviri metnini indirmek için tıklayınız.
2. Çeviri Metni - 16 Ekim 2014 Dear BoB & Carol, I wanted to write to you some time ago, but we've been very busy this month, with plans for a new home. Want: İstemek Write: Yazmak Some time ago: Bir süre önce Busy: Meşgul, yoğun Month: Ay Bir süre önce sana yazmak istedim fakat bu ay yeni evimiz için planlarla çok yoğunduk. Our flat's too small for us now that the children are older. Flat: Daire Small: Küçük Now: Şimdi Older: Daha yaşlı, daha büyük Çocuklar daha büyük olduğundan dairemiz artık bizim için çok küçüktü. First we looked for a larger flat in town and found a modern 3-Bedroomed flat quite near here. First: İlk olarak, evvela Look for: Aramak, bakmak Town: Kasaba, şehir Find: Bulmak Bedroom: Yatak odası Quite: Epeyce (quiet: sessiz) Near: Yakınında Here: Burası, burada Öncelikle kasabada/şehirde daha büyük bir daire baktık ve buraya epeyce yakın 3 yatak odalı modern bir daire bulduk. It wasn't far from Peter's office, so he liked it very much. Far: Uzak Like: Beğenmek, hoşlanmak, sevmek O(rası) Peter’in ofisinden uzak(ta) değil, bundan dolayı o onu/orayı çok beğendi. The children were also happy because some of their friends lived next door. Also: de/da Happy: Mutlu Friend: Arkadaş Live: Yaşamak Next door: Yan kapı, komşu daire Çocuklar da çok mutluydular çünkü bazı arkadaşları yan/komşu dairede yaşıyorlardı. 1 But when I saw the flat, I knew I didn't want it. Saw (see’nin 2. Hali): görmek Know: Bilmek İstemek Want: Fakat daireyi gördüğümde, onu istemediğimi anladım. It was on the eighth floor of a large block of flats and you know I'm afraid of high places. Eight: Sekizinci Large: Geniş Block: Blok, apartman Afraid of: Korkmak High: Yüksek Place: Yer O geniş/büyük daire bloklarının sekizinci katındaydı ve bilirsin ki ben yüksek yerlerden korkarım. It was also on a busy main road. Main: Ana Road: Yol, cadde Also: de/da O ayrıca yoğun bir ana caddedeydi. Then last week we saw an advertisement in the evening paper for a really cheap house in the country. Then: sonra Last week: Geçen hafta Advertisement: Reklam, ilan Evening paper: Akşam gazetesi Really: Gerçekten Cheap: Ucuz Country: Ülke, kasaba Sonra, geçen hafta akşam gazetesinde kasabada (bulunan) gerçekten ucuz bir ev ilanı gördük. But it was a bit far from town, so Peter didn't like the idea at first. A bit: Biraz Far: Uzak Town: Kasaba, şehir Idea: Fikir, düşünce At first: Evvela, ilk seferde, başta Fakat o kasabaya biraz uzaktı, bu yüzden Peter bu fikri başta sevmedi. But, we visited the place last weekend, and the children and I liked it immediately. Visit: Ziyaret Last: Son Weekend: Haftasonu Immediately: Hemen Fakat biz geçen hafta sonu bu yeri ziyaret ettik ve çocuklar ve ben orayı hemen beğendik. 2 It's over a hundred years old, so we must modernise it completely. Over: Üzerinde, -den faza Hundred: Yüz … years old: … yaşında Modernise: Moernize etmek, yenilemek Completely: Tamamen O yüz yaşından fazla, bu yüzden biz onu tamamen yenilemeliyiz. But I don't mind that because it has got four large bedrooms. It's really big. Don’t/doesn’t mind: Umursamamak Have got: Sahip olmak Fakat onu umursamadım çünkü orasının dört geniş yatak odası var. O gerçekten büyük. The children loved it because there's a big garden to play in. Love: Aşk, sevmek Garden: Bahçe Play in: İçinde oynamak there is: Vardır Çocuklar orayı çok sevdi çünkü içinde oyun oynamak için büyük bir bahçe var. There's a very good private school nearby and I think, we'll send Chris and Claire there. Good: İyi Private: Özel Nearby: Yakınında Think: Düşünmek Send: Göndermek Oranın yakınında çok iyi bir özel okul var ve ben Chris ve Claire’i oraya göndereceğimizi düşünüyorum. The children and I were so enthusiastic that Peter finally agreed. Enthusiastic: Coşkulu, istekli, heyecanlı Finally: Sonunda Agree: Kabul etmek, onaylamak, uzlaşmak So: Çok (too) Çocuklar ve ben çok heyecanlı/istekli olduğumuzdan dolayı Peter sonunda kabul etti. We're planning to move there next month. Plan: Plan (yapmak) Move: Hareket etmek, taşı(nmak) Gelecek ay oraya taşınmayı planlıyoruz. Luckily several friends have offered to help us. Luckily: Şansımıza, çok şükür Several: Bir kaç, birçok Offer: Teklif etmek, önermek Help: Yardım (etmek) 3 Şansımıza birkaç arkadaş bize yardım etmeyi teklif ettiler. I'm sure we'll be very happy there. Hoping to see you in our new home soon. Love, Kathy Hope: Umut etmek, umarım See: Görmek Soon: En kısa zamanda Orada çok mutlu olacağımıza eminim. Sizi en yakın zamanda yeni evimizde görmeyi umuyorum. Sevgiyle, Kathy Sure: Emin olmak 4