inFovet 148 - Infovet Dergi

Transkript

inFovet 148 - Infovet Dergi
AYLIK HAYVAN SAĞLIĞI
SEKTÖRÜ DERGİSİ
NİSAN 2016
148
Retensiyo sekundinarum, etiyolojisinde birçok farklı sebebi barındıran,
süt sığırcılığında ciddi ekonomik kayıplara yol açan bir hastalıktır.
Uygun bir sürü yönetimi, RS’nin önlenmesinde en iyi çözümdür.
VİSAD, sektörü Avrupa standartlarına taşıyor SAYFA 42
Teknovet’in yeni üretim tesisini ziyaret ettik SAYFA 81
Yatırıcımların gözdesi; Nurdağ & İslahiye SAYFA 114
EDİTÖR
İNFOVET
NİSAN SAYI 148
YAYIN TÜRÜ
Süreli Yerel
SAHİBİ
Mat Medya Tanıtım
Hizmetleri Tic. Ltd. Şti.
Mehmet Aktop
GENEL KOORDİNATÖR
Barış Kolgu
[email protected]
ORGANİZASYONLARLA DOLU BİR AYI
YİNE GERİDE BIRAKTIK
Geçtiğimiz ay VİSAD yönetim kurulu üyeleri ile gerçekleştirmiş olduğumuz
ve bu ay yapılacak olan Bakanlık-VİSAD-Sektör Değerlendirme Toplantısı
ve firmaların GMP geçiş süreçlerini konuştuğumuz röportajı kapağımıza
taşımıştık. İki senede bir gerçekleştirilen bu büyük organizasyon, veteriner
sağlık ürünleri sektöründeki gelişmeleri, uygulamada yaşanan sorunları,
çözüme yönelik önerileri ve gelecek öngörülerini görüşmek ile birlikte, tüm
sektörünün içerisinden geçtiği zorlu sürecin, motivasyon ve inanç temelinde
yürütülmesine destek vermek açısından çok değerliydi. Sektörün omuz omuza
olduğunu görmek ve Bakanlık yetkilileri ile samimi bir ortamda, içtenlikle
sorunları paylaşabilmek, VİSAD’ın yıllar içinde Bakanlık ile kurmuş olduğu
bağın başarılı bir yansımaydı.
Böylesine başarılı geçen bir etkinliğin mutluluğuyla, diğer etkinlikler için
yollara düştük. Yorulduk demeden; İzmir, Trakya ve Muğla’yı ziyaret ettik.
Firmaların etkinliklerine katıldık; yetiştiricilerle, veteriner hekimlerle konuştuk
ve sizler için kaleme aldık.
Durmadık; Güneşli A.Ş. sponsorluğunda gerçekleştirdiğimiz, kanatlı damızlık
sektörü projemiz için Ankara, Bolu ve Sakarya’ya uğradık. Yetkili isimlerin, tesis
içerisindeki üretim proseslerini detaylıca ve adım adım büyük bir ciddiyetle
almış olmak, Türkiye’de ticari yumurtacı ve etlik tesislere oranla çok daha düşük
faaliyet alanı olan damızlık kanatlı sektörü için umut vericiydi.
Tüm bunların yanı sıra, kapağımıza genç ve başarılı bir veteriner hekimin
araştırmasına konu olmuş ve süt sığırcılığında ciddi ekonomik kayıplara yol açan
bir hastalığı taşıdık. Dünyadan ve Türkiye’den güncel haberlerle ve etkinliklerle
dolu Nisan sayımızdan, umarız keyif alırsınız.
Sevgiyle kalın…
Veteriner Hekim Gizem Kutun
ADRES: İ. Karaoğlanoğlu Caddesi
Yayıncılar Sokak No: 10/4
34418 Seyrantepe / İstanbul
Tel: 0212 324 50 56 - 0212 324 50 59
Faks: 0212 324 50 06
www.infovetdergi.com
[email protected]
Yazı işleri sorumlusu
Veteriner Hekim Gizem Kutun
[email protected]
KATKIDA BULUNANLAR
Prof. Dr. Erol Şengör
Veteriner Hekim Berker Bademli
Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı
Veteriner Hekim Gökçem Türkan
ART DİREKTÖR
Ebru Dereli
[email protected]
GRAFİK TASARIM
Emel Vural
[email protected]
SOSYAL MEDYA SORUMLUSU
Banu Sayınç
[email protected]
DANIŞMA KURULU
Prof. Dr. Şakir Doğan Tuncer
Prof. Dr. U. Tansel Şireli
Prof. Dr. Ahmet Ergün
Prof. Dr. Sezgin Şentürk
Prof. Dr. Erol Şengör
Prof. Dr. Murat Fındık
Prof. Dr. İsmail Bayram
Prof. Dr. Tolga Güvenç
Prof. Dr. Necmettin Ceylan
Prof. Dr. Doğa Temizsoylu
Doç. Dr. Süleyman Bacınoğlu
Yrd. Doç. Dr. Seval Çetin
Dr. Sait Koca
Süleyman Öztürk
RENK AYRIMI ve BASKI
Gezegen Basım Sanayi ve Ticaret Limited
Şirketi 100 Yıl Mahallesi Massit Matbaacılar
Sitesi 2. Cadde Gezegen Binası No: 202 / A
Bağcılar - İstanbul Sertifika No: 12002
Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların
sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz
kullanılamaz. İnfovet Dergisi veteriner hekimlere
ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki,
ücretsiz sektörel bir yayındır.
İNFOVET 4-5
İÇİNDEKİLER
114
130
140
158
30
78
100
İnterhas ana
sponsorluğunda
öğrenci ve sektör
buluşması
Muğla, “birlik ve
beraberlik” dedi
Tecrübeyle gelen
kalite; Bolu
& Ankara& Sakarya
36
MSD Hayvan Sağlığı,
Civciv Kalite
Değerlendirmesine
önderlik ediyor
42
VİSAD, 25. yılında
sektörü Avrupa
standartlarına
taşımaya kararlı
68
Bayer V. Sürü Sağlığı
Sempozyumu’na
yoğun ilgi
İNFOVET 6-7
81
Teknovet’in yeni
üretim tesisinde
üstün kalite ve
hizmet
90
Biochem, profilaktik
alanda Türkiye
lideri olmayı
hedefliyor
92
BESD-BİR ve
akademisyenlerden
beyaz et
konusundaki
gerçekler
108
Alltech’ten
antibiyotiksiz
hayvansal üretim
programlarıNA YENİ
YAKLAŞIMLAR
112
Monogliseridler
sayesinde ARTIK
savunmasız değiliz
114
GAZİANTEP’TE
Yatırıcımların
gözdesi; Nurdağ &
İslahiye
124
Brezilya’DAKi
KANATLI
İŞLETMELERİNDE
Ticari tavuklarda
enterik virüslerin
ETİYOLOJİSİ VE
önemi
130
KAPAK KONUSU:
Retensiyo
sekundinarum
tedavi
yöntemlerinin
karşılaştırılması
138
YENİ DOĞAN
BuzağıLARDA
ishalİN ETKİLERİNE
farmakoekonomik
yaklaşım
140
Ortadoğu ve Afrika
ülkelerinde hayvan
refahı kavramı
148
İthalattaki
durgunluğun
Çek kanatlı
endüstrisine
etkileri
152
VetAnka
SEMPOZYUMU
ile öğrenciler
geleceklerini
planlıyor
158
Tavuklardaki
dokuz farklı ibik tipi
NOTLAR
Kanatlı yemlerindeki
deniz yosunun faydaları
Deniz yosunu, kanatlı hayvanların bağışıklık sistemlerini
destekler, sindirim yolundaki mikrobiyal yükü azaltır
ve kanatlı eti ile yumurtanın kalitesini pozitif yönde
etkiler. Kalsifiye deniz yosunları broylerlerin kalsiyum
ihtiyaçlarını karşılamak için mükemmel bir alternatiftir.
Bu organik kalsiyumlar, deniz yosununda kireç taşı
gibi minerallerin içerdikleri inorganik kalsiyumlardan
daha yüksek miktarda bulunmaktadır. Yüksek miktarda
verilen inorganik kalsiyumlar fosfor sindirimini
azaltınca, daha düşük miktarda verilmesi yeterli olan
kalsifiye yosunlardaki organik kalsiyumlar kemiklerin
sağlığına ve gelişmelerine büyük katkı sağlar.
Yeni hindi genotiplendirme
çalışması için kanatlı
derneklerinin işbirliği
Amerika Birleşik Devletleri kanatlı üretici
dernekleri, hindi sağlığını ve et kalitesini
geliştirmek üzere hindi genotip araştırmaları
ile ilgili yeni bir çalışma başlattılar. Çalışmanın
sonucu olarak geliştirilecek, sağlığı ve fertiliteyi
etkileyen etkenlere özel markerler, hem
üreticilere hem de bilim insanlarına fayda
şağlayacak. Proje, işletmelerin sürekli artan
tüketim taleplerini karşılaşmalarına da yardımcı
olacak. Önümüzdeki sene gerçekleşecek olan
Şükran Günü’nde, Amerika Birleşik Devletleri’nde
45 milyon hindinin tüketilmesi beklenmekte.
FAO, açlığı sona erdirme
çalışmalarına son hız devam ediyor
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) çeşitli
ülke ihtiyaçları ve kapasitelerine göre uyarlanmış ulusal
düzeydeki tarım sayımlarını yürüten hükümetlere yardımcı
olmak amacıyla güncel bir rehber hazırladı. Söz konusu
rehber, FAO’nun 10 yılda bir yayınladığı rehberin son
baskısı oldu. FAO açıklamasında, bu sayımların tarımsal
ve kırsal kalkınmaya teşvik etmek, arazi erişimi sağlamak,
gıda güvenliğini artırmak ve tarımsal faaliyetlerin
olumsuz çevre etkilerini azaltmak amacıyla hükümetlerin
kanıtlara dayalı politikalar uygulaması için oldukça önemli
olduğunun altını çizdi.
İNFOVET 08-09
NOTLAR
İrlandalı et üreticilerinin
Türkiye’ye ilgisi büyük
Dünya Gıda Haber Sitesi’nden Özlem Erol’un
haberine göre İrlanda, Avrupa’nın en büyük
kırmızı et tedarikçileri arasında yer alıyor. Tarım ve
hayvancılık konusuna oldukça önem verilen ülkede,
nüfusun % 8’i tarım ve hayvancılık ile uğraşıyor.
Erol, Board Bia’nın daveti üzerine İrlanda’ya yaptığı
üç günlük ziyarette genel konunun İrlandalı et
üreticilerinin Türkiye’ye ihracat yapma istekleri
olduğunu belirtiyor. Geçtiğimiz yıl artan kırmızı
et fiyatları ile birlikte hükümetin et ithalatına izin
vermesi, nüfusu göz önüne alındığında Türkiye’yi
iyi bir hedef pazar haline getirmiş. Ancak
Türkiye’nin dondurulmuş ve kemiksiz et almaması
ve vergilerin yüksekliği İrlanda’lı üreticileri Türkiye
pazarından uzak tutuyor.
TÜİK verilerine göre, Türkiye’de 2015
yılı itibariyle büyükbaş sayısı 14 milyon
128 bin baş, toplam küçükbaş hayvan
sayısı ise 41 milyon 924 bin baş, koyun
sayısı 31 milyon 508 bin baş, keçi
sayısı da 10 milyon 416 bin baş olarak
kayda geçti. Geçen yılın verilerinde
ise toplam büyükbaş hayvan
sayısında Türkiye, Fransa’dan sonra
ikinci sırada yer aldı. Fransa yaklaşık
19 milyon baş ile ilk sırada Türkiye ise
14,1 milyon baş ile Fransa’dan
sonra ikinci ülke oldu. Türkiye’yi
sırasıyla Almanya, İngiltere ve İrlanda
takip etti. Fransa 2015 yılında yaklaşık
21’lik paya sahip.
TÜİK:
“Türkiye,
büyükbaş
hayvan
sayısında
Avrupa
ikincisi”
YUM- BİR verilerine göre, 20062015 yılları arasında kişi başı üretim
sayısı 114’ten 218’e yükselmiştir.
YUM-BİR 2015 Sektör Verileri’ne göre 2006 yılında ülkemizde 8.401 milyon adet
olan yumurta üretimi, 2015 yılında 17.206 milyon rakamına ulaştı.
İNFOVET 10-11
NOTLAR
ONE: Alltech Fikirler
Konferansı’na kayıtlar başladı
Özlenen bir gezegen için neler mümkün?
Bu sorunun cevabını bulabilmek üzere 2225 Mayıs’ta ABD, Kentucky, Lexington’da
gerçekleştirilecek olan ONE:Alltech Fikirler
Konferansı’na katılın. Katılımcılar sadece
büyüleyici sanal dünyaya dahil olmakla kalmayıp,
Apple kurucu ortağı Steve Wozniak, Ford
eski CEO’su Alan Mullay ve ünlü yazar ve su
uzmanı Seth M. Siegel’i ONE: Alltech Fikirler
Konferansı’nda dinleme fırsatına sahip olacaklar.
Atafen, Aksaraylı üreticilere
seminer düzenledi
AtaFen 17 Mart 2016 tarihinde Aksaray’da
süt sığırcılığı yapan üreticilere seminer verdi.
Aksaray‘da özel kliniği olan Veteriner Hekim
Y. Ozan Sarıkurt’un katkılarıyla düzenlenen
seminerde Tahir S. Yavuz, ”buzağı kayıplarının
nedenleri ve önleme yolları, döl tutma
sorunları, yemleme hataları” konularında
bilgiler aktardı. Tahir S. Yavuz, seminer
esnasında, yemek molasında ve seminer
bitiminde çok sayıda soruyu da yanıtladı.
İVHO’dan doğa için çağrı
Son yıllarda çeşitli nedenlerle giderek artan oranda
doğanın zarar görmesiyle birlikte canlıların yaşam alanları,
özellikle yabani hayvanların yaşam alanları giderek daraldı.
Ekosistemin değişmesi ileride insanlar dahil tüm canlılar
için önü alınamaz olumsuz sonuçlara neden olacak.
İVHO, bu gidişe dur deme çabasına karınca kararınca
katılmak için bir sosyal sorumluluk projesi başlattı.
Projede Keşan’da seçilen bir alanda “İVHO HATIRA
ORMANI” oluşturulacak. Projede sizlerin de katkılarıyla
“Her Veteriner Hekimin Bir Dikili Ağacı Olacak” parolasıyla
yola çıkılacak projenin sürdürülebilir olması için çalışmalar
sürekli hale getirilecek. Proje 30 Nisan Dünya Veteriner
Hekimler Günü’nde başlayacak. Projeye destek vermek
isteyenler internet sitesindeki şartları inceleyebilirler.
İNFOVET 12-13
NOTLAR
Küresel gıda fiyatları, 2015 yılı ile
birlikte birbirini izleyen dördüncü yılı
da düşüşle kapatmış durumda.
FAO Süt Ürünleri Fiyat Endeksi, geçen yıl 160,3 puan ortalamasıyla, 2009’dan bu yana en düşük
değerini aldı. Yani küresel süt ürünleri fiyatları, tam 6 yıldır aşağı yönlü bir seyir izliyor.
Tüm İlaç Firmalarının Dikkatine
03/01/2011 tarihinden itibaren yapılan ruhsat başvuruları elektronik ruhsat
başvurusu şeklinde alınmaya başlanmıştı. Ancak, bazı firmaların varyasyon
başvurusunda şablon kullanmadıkları tespit edilmişti. 04.04.2016 tarihinden
itibaren bu varyasyon başvuruları firma şablon yüklenmeden kabul edilmeyecek.
Avustralya Çin’deki süt
çiftliklerinin hızlı gelişimine
ayak uydurabilecek mi?
Avustralya süt endüstrisi son on yılda artış
gösterse de Çin, süt üretiminde daha keskin
bir artışa sahip. Çin’de süt ürünleri üretim ve
tüketimi, 2000 yılından beri yıllık ortalama
%12,8 büyüme oranıyla hızlı bir şekilde
artıyor. Bir grup Avustralyalı süt üreticisi
Ocak ayında bu büyümeyi gözlemlemek
ve Çinli üreticilerin yöntemlerini ilk elden
görmek için Çin’e gitti. Alltech Okyanusya
Teknik Satış Temsilcisi Steve Ralston
konu ile ilgili şunları söylemiştir. “Çinliler
zorunda kalmadan önce değişikliklere uyum
sağlayarak harika bir iş çıkarıyor. Ziyaret
ettiğimiz çiftliklerdeki yeniliklerin seviyesini
gördükten sonra, Avustralyalı üreticilerin
yeniliklere yeterli hızla uyum sağlamamaları
nedeniyle Çin’in kolaylıkla bizi sollayacağına
inanıyorum. Biz daha ucuz yeme, daha iyi
koşullara ve daha az ekstrem sıcaklıklara
sahibiz; farklı ve yenilikçi düşünmeliyiz.”
İNFOVET 14-15
NOTLAR
Süt sektörü ihracatında kayda değer düşüş yaşanıyor
Rusya pazarının, Avrupa Birliği süt ürünlerine kapılarını kapaması ile birlikte umutlanan
Türkiye süt sektörü, geçtiğimiz aylarda Rusya ile yaşadığı gerilimin etkisiyle ihracatta
sıkıntılar yaşamaya başladı. Süt ürünleri ihracatı Ocak-Ekim 2015 döneminde, 2014
yılının aynı dönemine göre miktar bazında % 25, değer bazında % 27 geriledi. Türkiye’nin
2015 yılında 1.18 milyar dolarlık canlı hayvan ve gıda maddeleri ihraç ettiği Rusya, uçak
krizi dolayısıyla 1 Ocak 2016 itibariyle Türkiye’den yaş meyve ve sebze ile tavuk ve hindi
eti, tuz ve karanfil ithalatını yasaklarken, limon, fındık, et, süt ürünleri ve balık ithalatını
yasaklamadı; ancak kısıtlamaların etkisi bu tarihten itibaren belirgin şekilde hissedildi.
İstanbul
sizi bekliyor!
Her sene dünyanın dört bir
yanından veteriner hekimlik
öğrencilerinin yoğun katılımıyla
gerçekleşen Uluslararası Veteriner
Hekimliği Öğrencileri Bilimsel
Araştırma Kongresi, bu sene
18. kere 26-28 Nisan tarihleri
arasında düzenlenecek. Kongre
için İstanbul Üniversitesi Veteriner
Fakültesi’nin özveriyle çalışan
öğrencileri, sizleri davet etmekten
büyük mutluluk duyuyor.
Ayrıntılı bilgi ve kayıtlar için:
http://vetbak.istanbul.edu.tr
sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Ata Fen tüm desteği ile Vetanka Kariyer
Günleri’ndeki yerini aldı
Tahir S. Yavuz, Vetanka Kariyer Günleri’nde “Süt Sığırcılığı
Sektöründe Geleceğin Veteriner Hekimleri“ konulu bir sunum yaptı.
Tahir S. Yavuz Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde 10 Mart
2016 tarihinde yapılan oturumda yaptığı sunumda geleceğin veteriner
hekimliği ile ilgili bir ufuk turu yaparak öğrencilere uzmanlaşma
ve branşlaşma önerdi. Bilgisayar teknolojilerinin mesleğimizde de
etkin rol oynadığını kaydeden Yavuz; mevcut iş kollarına ek olarak
yeni uzmanlık dallarının ortaya çıktığını, o yönlerde de gelişmeler
sağlanması gerektiğini, eğitimde de bu konulara önem verilmesinin
şart olduğunu vurguladı. Çok sayıda soruyu da yanıtlayan Tahir S.
Yavuz’a ve diğer sunum yapanlara sunumların bitiminde Oturum
Başkanı Prof. Dr. Ayhan Baştan tarafından teşekkür plaketleri verildi.
İNFOVET 16-17
NOTLAR
Çinli köylüler 4 ayaklı
tavuk üretimine başladılar
Ülkemizin zengin mutfağında nadir olarak yer almasına rağmen, tavuk
bacağı Uzakdoğulular tarafından büyük bir zevkle tüketilmekte ve bu
bölgelerin pazarına da önemli ekonomik katkılar sağlamaktadır. Bu
ürünü değerlendiren Çinli köylüler 4 ayaklı tavuk üretimine başladılar
bile. People’s Daily Online’da yayımlanan bir habere göre, tavuklardaki
ekstra ayakların fizyolojik fonksiyonunun olmamasına rağmen, normal
iki bacakları kadar lezzetli. Yani hayvanlar, ekstra bacaklara sahip
olmalarına rağmen, iki bacaklı ırkdaşları gibi yaşamlarını sürdürebilirler.
Çin’e benzer şekilde
Tayland, Hindistan,
İnglitere gibi ülkelerden
de 4 bacaklı tavukların
haberleri gelmektedir.
TÜİK, yıllık değerlendirme
raporunu açıkladı
Türkiye İstatistik Kurumu 2015 yılı ‘Canlı Hayvan ve
Hayvansal Ürün Fiyatları ve Üretim Değeri’ni açıkladı.
Buna göre, kültür sığır fiyatı 2015 yılında bir önceki
yıla göre % 22,3 artarak 4 bin 134 TL ve yerli sığır
fiyatı % 22,2 artarak 2 bin 474 TL olarak gerçekleşti.
Koyun ve keçi fiyatlarına bakıldığında, merinos
koyun fiyatında % 8,3, yerli koyun fiyatında % 7,1 ve
tiftik keçisi fiyatında % 0,8 artış görüldü. Kümes
hayvanlarından et tavuğu fiyatı % 0,3 azalarak 11,81 TL
ve yumurta tavuğu fiyatı % 4,9 artarak 13,21 TL oldu.
İnek sütü fiyatı 2015 yılında bir önceki yıla göre % 12,4
artış göstererek 1,16 TL, koyun sütü fiyatı ise % 10,6
artarak 2,01 TL oldu. Kırmızı et fiyatlarına bakıldığında,
sığır eti fiyatı % 23,6 artarak 21,14 TL, koyun eti fiyatı
ise % 13,3 artarak 20,72 TL olarak gerçekleşti.
Gıda ve Tarım Bakanlığı
personel alımına
hazırlanıyor
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik,
Bakanlığın il, ilçe ve kuruluş müdürlüklerine
toplam bin 677 sözleşmeli personel
alınacağını bildirdi. 566 veteriner hekim, 550
ziraat mühendisi, 400 gıda mühendisi, 80 su
ürünleri mühendisi, 10 balıkçılık teknolojisi
mühendisi ve 71 harita mühendisi olmak
üzere yapılacak alımlara ilişkin duyuru, Nisan
ayında ÖSYM Başkanlığının internet sitesinde
ilan duyurulacak.
İNFOVET 18-19
NOTLAR
Öğrencilerin katkılarıyla
oluşturulmuş bir laboratuvar
Siirt Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde, öğrencilere verilen
ödevlerle çeşitli hayvan türlerine ait kemik ve iskeletlerin yer
aldığı anatomi laboratuvarı oluşturuldu. 2014 yılında öğrenci
kabulune başlanan fakültede, tam donanımlı anatomi eğitimi
gerçekleştirmek amacıyla bir laboratuvar oluşturulması için
öğrencilerden de destek istendi. Veteriner Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Nihat Şındak “Temel bilimlerin temelini oluşturacak
bu laboratuvarın oluşturulmasında öğrencilerimizin katkısını
takdirle karşılıyoruz.»
Ambalajlı süt ve süt ürünleri
için Çin umudu
Ambalajlı süt ve süt ürünleri sanayicileri, Türkiye’den
Çin’e süt ürünleri ihracatının yolunu açan protokolü
sevinçle karşıladı. Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri
Sanayicileri Derneği (ASÜD) Başkanı Harun Çallı,
Çin’e yapılacak ihracatın sektöre ilaç gibi geleceğini
belirterek, bu konuda gereken adımların bir an önce
atılması temennisinde bulundu. Türkiye Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı ile Çin Kalite Kontrolü, Denetim
ve Karantina Genel İdaresi tarafından Antalya’da
imzalanan Türkiye’den Çin’e İhraç Edilecek Süt
Ürünlerinin Veteriner ve Sağlık Şartları Konusunda
Protokolün Onaylanması Hakkında Bakanlar Kurulu
Kararı, Resmi Gazete’de yayımlandı.
Şap kitleri için işbirliği
İngiltere’de faaliyet gösteren Pirbright
Institute ve lider İtalyan araştırma enstitüsü
olan IZSLER’in işbirliğinden doğan uluslararası
anlaşmalar, büyükbaş hayvancılık için bir
umut oldu. Program çerçevesinde yapılan
araştırmalar özellikle hekimlerin kullanabileceği
diyagnostik kitlerin geliştirilmesine odaklanmayı
hedeflemektedir. Pirbright Enstitüsü İş
Geliştirme Müdürü Dr. Michel De Baar, dünya
veteriner camiası için yapılan çalışmalarımızda
daha doğru ve daha hızlı teşhis sağlayan araçları
üretmeyi hedeflediklerini belirtti.
NOTLAR
Huvepharma®
Instant Soluble
Enzim Teknolojisi
ile ödül aldı
Suda anında çözünür konsantre enzim formülasyonları OptIPhos®
WSP, Hostazym® X WSP ve HuvematIc® teknolojisi ile yerinde sıvı enzim
UYGULAmayı mümkün kılan HUVEPHARMA® geliştirdiği bu benzersiz konsept
ile All About Feed/FIAAP Hayvan Besleme Ödülü’ne layık görüldü.
yeme sprey şeklinde uygulanmasını sağlayan
cihaz yani Huvematic® teknolojisi. Bu cihaz
enzimlerin istenilen miktarda ve dozda
yerinde uygulanmasına olanak tanıyan bir
teknolojiye sahip.
Huvepharma®
Enzimlerden
Sorumlu Ürün
Müdürü Lode Nollet
Bangkok’da 29-31 Mart tarihleri
arasında düzenlenen VICTAM Asia’nın ilk
günü Huvepharma açısından gurur verici
bir tabloya sahne oldu. Fermantasyon
konusundaki başarısıyla Avrupa’nın en büyük
ilaç ve yem katkı üreticilerinden biri haline
gelen Huvepharma®, geliştirmiş olduğu
Huvematic® konseptiyle All About Feed/
FIAAP Hayvan Besleme Ödülü’ne layık
görüldü. Huvematic® konsepti benzersiz
2 inovatif buluşu bünyesinde barındırıyor.
Bunlardan ilki ve en önemlisi oldukça yüksek
konsantrasyonda üretilmiş suda eriyen
enzimler. Fitaz (Optiphos WSP) ve ksinalaz
(Hostazym X WSP) primer aktivitesine sahip
instant soluble enzimler normalinden çok
daha konsantre bir şekilde üretiliyor ve suda
anında çözünüyor. Huvepharma’nın ödüle
layık görülmesindeki etmenlerin bir diğeri
ise, yem fabrikalarında WSP enzimleri su
içerisinde çözüp, peletleme ve ekstrüzyon
işleminden (ısı uygulaması) hemen sonra
İNFOVET 22-23
Broiler yem fabrikaları
büyük bir yükten kurtuluyor
All About Feed jürisinin enzim kullanımı ile
ilgili olarak ödüle layık gördüğü bu konsept,
global ölçekte giderek daha çok rağbet görüyor.
Bu konsept yalnızca üstün teknolojiye sahip
instant enzimler açısından değil, aynı zamanda
yem fabrikalarında anında hazırlanabilen
sıvı enzimin pratik bir şekilde uygulanması
açısından da benzersiz. Yerinde üretim ile
sıvı enzim kullanımının getirdiği stabilite,
transport, depolama vb. bilinen bir takım
dezavantajlar artık geride kalıyor.
Hostazym X WSP ve Optiphos WSP’nin
şu anda 10’dan fazla ülkede çok sayıda
yem fabrikasında Huvematic® ile birlikte
kullanılıyor olması da başarısının somut
bir kanıtı. Huvepharma®’ya göre anında
hazırlanabilen sıvı enzimler pek çok
avantajı da beraberinde getiriyor. Bu
inovasyon enzimin yeme uygulanmasında
doz esnekliği ve sonuçta daha istikrarlı bir
ürünle sonuçlanıyor. Özetle Huvepharma®
AR&GE Departmanı’nın enzim ekibi ile
birlikte geliştirdiği bu instant soluble enzim
teknolojisi ile yem fabrikasında istenilen
miktar ve konsantrasyonda sıvı enzim
formüle edilebiliyor.
HuvematIc®
tüm dünyada
büyük ilgi görüyor
Instant soluble enzimlerin
uygulanması için geliştirilen
Huvematic® ksilanaz ve fitaz
üretimi için iki farklı bölme
içeriyor, yani aynı cihaz ile
hem fitaz hem de ksilanaz
üretebiliyorsunuz. Ödül töreninde bu yenilikçi ve benzersiz konsept ile ilgili açıklama yapan Huvepharma®
Global Enzim Ürün Müdürü
Lode Nollet, WSP enzimlerin
kullanımına ilişkin artan ilginin ve yaşanan gelişmelerin
sevindirici olduğunu belirtti:
“Amerika’da hali hazırda bu
konseptin hayata geçtiği
17 broiler yem fabrikası
bulunuyor. Yapılan planlama
dahilinde 2016 yılı içerisinde
10 yem fabrikasının daha bu
konsepti kullanması planlanıyor. Avrupa’da ise 6 yem
fabrikasında kurulum yapıldı
ve hali hazırda kullanılıyor.
Nisan ayında Meksika ve
Mayıs ayında da Brezilya
bu benzersiz teknolojiyi
kullanmaya başlayacak. Bu
ay içerisinde Asya’da 2 yem
fabrikasında daha kurulum
yapacağız. Özetle tüm dünyada onlarca yem fabrikası
bu teknolojiyi kullanma
konusunda Huvepharma® ile
görüşmeler yapıyor.”
NOTLAR
Novometrix Inc. tarafından yürütülen bağımsız araştırmada, broylerlerde
bağırsak sağlığı ve fonksiyonunu ölçmek
için kullanılan Bağırsak Bütünlüğü (B2)
İndeksinin, dünyanın dört bir yanındaki
broyler sürülerinde günlük kilo alımı ve
beslenme etkinliği gibi canlı performans
sonuçlarıyla yakından ilişkili olduğu doğrulanmıştır. Araştırma bulguları, 27 Ocak
Çarşamba günü, Atlanta, GA’da (ABD),
Uluslararası İşleme ve Üretim Fuarı (IPPE)
Tech Exchange’de sunulmuştur.
Novometrix Research, Inc. firmasının
başkanı Dr. Jeff Wilson, metodolojiyi,
araştırma bulgularını ve B2 İndeksinin
kümes hayvanı üreticilerinin, sürülerinin
sağlığını ve performansını yönetmesine
yardımcı olmak üzere sunduğu verilerle
oluşturulmuş bilgileri gözden geçirmiştir.
Novometrix, kümes hayvanları endüstrisinde sürdürülebilir tarım ve zirai gıda üretimi
için çözümlere özellikle odaklanarak, veri
bütünlüğü ve analitik de dahil olmak üzere
epidemiyoloji alanında uzmanlaşmıştır.
Şirketin B2 indeksini doğrulamasında,
B2 İndeksini oluşturmak için kullanılan
veri toplama süreçleri ve analitik platformun bir analizi de yer almıştır. Araştırma metodolojisi, kapsamlı bir literatür
incelemesini, veterinerler de dahil olmak
üzere endüstri uzmanlarıyla görüşmeleri
ve B2 İndeksini destekleyen milyonlarca
veri noktasının istatistiksel analizini de
içermiştir. Dr. Wilson “Kümes hayvanı
uzmanları uzun bir süredir, Bağırsak Bütünlüğünün korunmasının, broylerlerin
sağlığı için çok önemli olduğunu biliyor.
Şimdi ise, Bağırsak Bütünlüğü ve sürü sağlığı ile performansı arasındaki bağlantıyı
destekleyecek araştırmalar var” demiştir.
Üreticilerin sürülerine özel
verileri analiz eden Sağlık
Takip Sistemi(HTSi)
B2 İndeksi, mide erozyonu, nekrotik
enterit ve aşırı bağırsak sıvısı gibi 23 enterik
koşulu içerir. Her koşula spesifik bir ağırlık
verilmiştir ve toplu olarak bu ağırlıklar,
Sağlık Takip Sistemi (HTSi) veritabanına
girilebilecek özel, kompozit bir numara
oluşturmaktadır. Elanco tarafından geliştirilen HTSi, 15 yıldan fazla süredir toplanan
veriyi ve dünyanın dört bir yanında 600
binden fazla sağlıklı hayvanda yapılan nekropsi analizini bir araya getiren kapsamlı bir
veritabanıdır. Enterik hastalıkları içermeye
ek olarak, HTSi verileri, ortalama günlük
kilo alımı (ADG), yemden yararlanma oranı
(FCR) ve Avrupa Üretim Etkinliği Faktörü
(EPEF) gibi bir dizi üretkenlik ölçümünü
içerir. Üreticilerin sürülerine özel verileri
analiz ederek B2 İndeksi, üreticilerin kendi
sürülerinin sağlığını izlemesine olanak
tanır ve zaman içinde operasyonlar
arasında performansı karşılaştırmalı
değerlendirmek için bir araç sağlar.
Üreticiler, verilerden türetilen
bilgileri uygulayacağından,
B2 İndeksine dayanarak
spesifik sürülerin sağlığını
ve performansını iyileştirmek için ayarlamalar
yapabilir. 
Bağırsak Bütünlüğü (B2) İndeksi,
üreticilerin, broyler sürülerinin sağlığını
ve performansını değerlendirmesini,
karşılaştırmasını ve izlemesini sağlar.
Sağlık Takip Sistemi
(HTSi) Nedir?
Elanco tarafından geliştirilen Sağlık Takip Sistemi (HTSi), 15 yıldan
fazla süredir toplanan veriyi ve 600 binden fazla sağlıklı hayvanda
yapılan nekropsi analizini bir araya getiren kapsamlı bir veritabanıdır.
İNFOVET 24-25
Novometrix Research,
Inc. firmasının başkanı
Dr. Jeff Wilson
“Kanatlı endüstrisinin artan
global rekabetle, devamlı ve
yeni ortaya çıkan hastalıkların
yönetilmesiyle ve hızlı değişen
yasal ortamla zorlu hale geldiği
bir zamanda, B2 İndeksi,
dünyanın dört bir yanındaki
kanatlı üreticilerine, sürü sağlığı
ve performansını izlemek ve
yönetmek için veri güdümlü bir
yaklaşım sağlamaktadır”
KONU KANATLI
Ortadoğu/Kuzey Afrika &Türkiye Hayvan Sağlığı Direktörü
Dr. Jean FrederIc HItIer; “Türkiye’de hız kesmeden
büyümeye devam edeceğiz”
Türkiye’deki ekibimizle,
tüm ihtiyaçlarınıza
çözüm bulabilirsiniz
Boehringer Ingelheim
Hayvan Sağlığı zirveye
doğru emin adımlarla
ilerlemeye devam ediyor
BoehrInger IngelheIm Hayvan
Sağlığı Ortadoğu ve Kuzey
Afrika ülkelerindeki iş
ortaklarını gerçekleştirdiği
toplantı ile Antalya’da bir
araya getirdi.
Boehringer Ingelheim
Türkiye Hayvan
Sağlığı Direktörü
Dr. Mehmet Türker
İNFOVET 26-27
BoehrInger IngelheIm
Hayvan Sağlığı tarafından Mart ayında
düzenlenen ‘İş Ortakları Toplantısı’
geçtiğimiz günlerde Antalya’da
gerçekleşti. Toplantı Ortadoğu/Kuzey
Afrika & Türkiye Hayvan Sağlığı Direktörü
Dr. Jean Frederic Hitier’in açılış
konuşmasıyla başladı.
Dr. Mehmet Türker’in Boehringer
Ingelheim Hayvan Sağlığı’nın Türkiye’deki
hedeflerinden bahsettiği konuşmadan
sonra, Boehringer Ingelheim’ın
gelecekte bölge için planladıkları
büyüme hedeflediklerinin mesajını
veren konuşmasıyla Yükselen Pazarlar
Yöneticisi Hubbert Papp sahnedeydi.
Toplantı organizasyonunu
gerçekleştiren Boehringer Ingelheim
Ortadoğu ve Kuzey Afrika Pazarlama
Sorumlusu Serkan Erkovan toplantı
hakkında şunları söyledi; “Boehringer
Ingelheim olarak hem Türkiye’de hem
de bölge genelinde büyümeye devam
edeceğiz. Bu toplantıyı Türkiye’de
gerçekleştirdiğimiz için misafirlerimizden
memnuniyetleri ile ilgili güzel geri
dönüşler aldık.”
Türkiye’nin gelişmiş pazarlar
için önemi nedir? Boehringer’in
Türkiye’den beklentileri nelerdir?
Türkiye bizim için çok ilgi çekici bir
bölge, potansiyeli yüksek bir pazar
ve Türkiye ekibinden çok memnunuz.
Çalışma düzeyleri örnek teşkil eden
bu ekibin büyük gayretleri ile Türkiye
pazarında yükselişe geçtik. Özellikle
Metacam® ve Bar-Vac® ürünlerimizin
bu yükselişimizde büyük katkısı var.
Türkiye pazarında, 2015 yılından
beri önemli gelişmeler yaşanmıyor
olmasına rağmen, Boehringer Ingelheim
büyümesini sürdürdü ve hız kesmeden
devam edecek.
Avrupa pazarında bir tıkanma
olduğuna ve Türkiye ile OrtadoğuAsya bölgelerinin daha büyük önem
kazanacağına katılıyor musunuz?
Türkiye ve Afrika Bölge Müdürü olmadan
önce Fransa’da görev aldım ve orada %
3’lük bir artış elde etmek için çok çaba
sarf etmemiz gerektiğini söyleyebilirim.
Görev değişikliğimden sonra, aynı
performansla, çalıştığım bölgelerde %
50’den fazla yükseliş elde ettik. Yükselen
pazarların Boehringer Global’ın küresel
büyümesine katkısı % 28 oranında ve
sanırım bu sorunuz için iyi bir cevap.
NOTLAR
Aviagen Anadolu
Teknik Departmanı’na
bir yolculuk hikayesi
Kanatlı hayvan yönetimi alanında çalışmalarını
sürdürmek üzere AvIagen Teknik Departmanı’nın
başına gelen AfrIca Fernandez, 17 yıllık uzun ve
dolu dolu mesleki serüvenini bizlerle paylaştı.
Africa Fernandez
Aviagen Anadolu Teknik Departman Müdürü
Türk insanını, Türkiye kanatlı
sektörünün sunduğu fırsatları ve getirdiği zorlukları sevdiğini belirten Aviagen
Anadolu Teknik Departman Müdürü Africa
Fernandez’in mesleki başarısı ve on yıl önce
tanışmış olduğu Türkiye’yle ilgili görüşleri
dikkate değer.
Akademiden AvIagen’e…
İskoçya’da Aviagen’de 17 yıl önce çalışmaya başladığım günü dün gibi hatırlıyorum.
Şirketle olan ilişkim; Avrupa Birliği’nden
aldığım bir hibeyle başladı ve o zamanki
adıyla Ross’ta 6 ay çalıştıktan sonra; Santiago
de Compostela Üniversitesi’ndeki araştırma
projemin üzerinde çalışmayı sürdürmek
için ana vatanım olan İspanya’ya döndüm.
Leon Üniversitesi’nde vahşi yaşam yüksek
lisansımı henüz bitirmiştim ve profesyonel
kariyerim açısından neler yapacağıma karar
vermeye çalışıyordum.
Hayvan üretimi alanında çalışmak istediğimi biliyordum; kaderim ise Ross’taki
Veteriner Departmanı’nın müdüründen;
İNFOVET 28-29
yağmurlu bir aralık gününde aldığım ve
tavuk veteriner hekimi olarak çalışmak için
geri dönmek isteyip istemediğimin sorulduğu bir telefonla çizilmiş oldu. Tereddüt etmeden kabul ettim ve 3 ay sonra, Veteriner
Departmanı’nda işe başlamak için “güneşli”
İskoçya’ya geri döndüm. İlk başta Pedigri,
GGP ve GP tesislerindeki günlük veteriner
hekimlik işlerinden sorumluydum; bu işim
çiftlik ziyaretleri, post mortem muayeneler;
seroloji, bakteriyoloji ve viroloji laboratuvar
sonuçlarının kontrolü, performans sorunlarının araştırılması, ihracat sertifikalarının
hazırlanması ile araştırmacılar, kanatlı
hayvan kurumları ve hükümet yetkilileri ile
irtibat kurmayı içeriyordu.
“Türkiye’nin sunduğu
fırsatları ve getirdiği
zorlukları seviyorum”
Sonradan; Türkiye ve Hindistan gibi,
Aviagen’in denizaşırı tesislerindeki veteriner hekimlik sorumluluklarını üstlenerek;
ilk olarak GP alanında, daha sonra ise PS ve
broyler alanlarında, müşterilerle doğrudan
iletişim içinde olmaya başladım. Genel
olarak Avrupa’da çalıştım, ancak Japonya
gibi, Uzakdoğu’daki ülkelerle de ilgilendim.
Ortadoğu ve Latin Amerika’ya bazı teknik
ziyaretlerde bulundum. Çalışmalarımın
odağı büyük ölçüde hastalık kontrolü ve
biyogüvenlikti; tesislerin denetimi, aşı etkililiğinin kontrol edilmesi, veteriner tıbbi ve
performansa bağlı sorunların incelenmesini
kapsıyordu. Veteriner hekimlik fakültesinde
öğrenim görmeye başladığımda, tavuklarla
çalışacağımı hiç düşünmemiştim. Kanatlı sektöründe bütün enerjimle, 17 yıldır
çalışıyorum. İskoçya’ya taşındıktan sonra
ise Ekim 2015 tarihinde Türkiye’ye taşınmak
üzere yine bir karar vermek durumunda kaldım. Türkiye, 10 yıl önce tanışmış olduğum
bir ülke. Türk insanını, Türkiye’nin kanatlı
sektörünün sunduğu fırsatları ve getirdiği
zorlukları seviyorum.
Yeni işim; Ankara’daki Aviagen Anadolu
Teknik Departmanı’nın başına gelerek
kanatlı hayvan yönetimi alanında geniş
çapta uzmanlıkları olan 3 teknik müdürle
çalışmak ve veri analizi gerçekleştirmekti.
Veriler, günümüzde kanatlı hayvanlara dair
tüm çalışmaların önemli bir parçasıdır.
İşletmelerini en iyi şekilde geliştirebilmeleri adına odaklanmaları gereken alanların
belirlenmesi yönünde müşterileri destekleme ve onlara yardım etme açısından
veriler kritik bir öneme sahiptir. Teknik
departman için ek bir destek unsuru da
yeni Aviagen Anadolu laboratuvarıdır.
Bu laboratuvar Türkiye’de akreditasyona
sahip olan ilk veteriner laboratuvarı olma
özelliğini taşımaktadır ve şirket içinde
ya da müşteriler için, hayvanların sağlık
durumunun belirlenmesine yönelik bir
dizi tanılayıcı testin uygulanması gibi kritik
bir role sahiptir. Bunun yanında, Aviagen
içinde erişilebilir olan ve gerektiğinde
müşterilere doğru tavsiyenin ve yardımın
sağlanması için dış kurumların da erişebildiği çeşitli uzman kaynaklarına (tanı,
beslenme, vantilasyon, kuluçkahaneler,
işleme...) ulaşmak mümkündür. 
NOTLAR
İnterhas ana sponsorluğunda
öğrenci ve sektör buluşması
VetAnka-2016 Öğrenci Sempozyumu’nun ana sponsoru İnterhas Hayvan Sağlığı,
hepsi GMP’li ürünlerini geleceğin genç veteriner hekimlerine tanıttı.
planlamaları yapabilmek, aynı zamanda
sosyal, kültürel ve mesleki kaynaşma içinde
veteriner hekimlik mesleğinin beraberliğini
temsil etmek amacıyla bir araya geldiler.
Türk Veteriner Hekimleri
Birliği Merkez Konseyi öncülüğünde ve
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi
katkılarıyla, Fakülte Öğrenci Topluluğu
VetAnka tarafından ”VetAnka-2016 3.
Kariyer Günleri ve Sektörle Buluşma
Sempozyumu” 9-12 Mart tarihleri arasında
Ankara Üniversitesi’nde yapıldı.
Sempozyuma ana sponsor olarak katkıda
bulunan İnterhas Hayvan Sağlığı, üç gün
süren organizasyonda, gerek seminer
İNFOVET 30-31
sunumları gerek tanıtım standları gerekse
öğrencilere yönelik medikal hediyeleri
ile genç veteriner hekim adaylarına
bilgilendirme ve tanıtım yaptı.
İnterhas’ın ana sponsorluğunda
gerçekleşen organizasyonda Bursa, Kars, Van,
Burdur, Diyarbakır, Elazığ, Samsun, Konya;
kısacası Türkiye’nin dört bir köşesinden
toplam 18 fakülteden gelen öğrenciler
üç gün boyunca veteriner hekimliğin
çalışma alanlarını daha iyi tanımak, kariyer
GMP’li ürünler genç veteriner
hekim adaylarına tanıtıldı
Sempozyumun üçüncü gününde yaptığı
sunum ile İnterhas ürünlerini tanıtan
İnterhas A.Ş. Pazarlama Müdürü Gürcan
Öner, katılımcılara hepsi GMP’li ve üstün
özellikli ürünlerin sağladığı faydaları
anlattı. İlgiyle izlenen sunumun sonunda
gerçekleştirilen çekiliş ile pek çok öğrenci
medikal hediyeler kazanma imkanı buldu.
Veteriner hekimlik mesleğine bir
adım kala düzenlenen böylesine
yararlı öğrenci organizasyonlarına her
zaman destek olan ve öğrencilerin her
daim yanında olan İnterhas Hayvan
Sağlığı’nın, mucizevi ilaç Theranekron
D6 başta olmak üzere,
hepsi GMP’li ve üstün
Gerçekleştirilen
çekiliş ile pek çok
özellikli ürünleri
şanslı öğrenci medikal
sempozyum süresince
hediyeler kazanma
hep gündemdeydi.
imkanı buldu.
KONU KANATLI
ELANCO HAKKINDA
Elanco, dünya çapında
70’ten fazla ülkede hayvan
sağlığının ve hayvansal gıda
üretiminin iyileştirilmesi için
kapsamlı ürünler ve bilgi
hizmetleri sunar. Hem bilimsel
araştırmalarda hem de günlük
işlemlerde inovasyona değer
değer veriyor ve dünya çapında
neredeyse 7.000 çalışan için
işbirlikçi bir çalışma ortamı
geliştirmek için mücadele
ediyor. Müşterileriyle birlikte,
kendilerini global gıda
güvenliği ve insan hayvan
bağının desteklenmesine
dair farkındalığı arttırmaya
adıyorlar. 1954 yılında kurulan
Elanco, Eli Lilly ve Şirketi’nin
bir bölümüdür. Şirketin merkez
ofisi Amerika-Indianapolis’te
bulunmaktadır.
Elanco’dan
Gumboro
kontrolüne
önemli
destek
Elanco Hayvan Sağlığı,
kanatlı veteriner hekimlerini,
Gumboro’yu önlemek ve
kontrol etmek amacıyla
mevcut programlarını tekrar
incelemeleri için teşvik ediyor.
İNFOVET 32-33
“İncele, Uygula, Değiştir”
programı, “Güncel Gumboro Tehdidi
& Gumboro Aşılama Programlarının
Gözden Geçirilmesi ve Optimize Edilmesi
İhtiyacı” başlıklı bir web semineri ile 11
Kasım tarihinde başladı ve Barselona
Özerk Üniversitesi’nden Dr. Natàlia Majó
ve Uluslararası Kanatlı Sağlığından Dr.
Guillermo Zavala tarafından yönetildi.
Canlı web semineri kayda alındı ve şu
anda WATTAgNet.com sitesindeki “talep
üzerine” bölümünden görüntülenebiliyor.
Konuşması sırasında Dr. Majó,
IBDV’nin yavaşça, ancak sürekli olarak
geliştiğine işaret etti. Avrupa’da izole
edilen atipik IBDV suşlarının klasik
IBDV’den farklı genetik ve patojenik
paternler sunduğunu gösteren bir
Elanco Sağlığı,
Gumboro‘nun
çalışma paylaştı. IBD
önlenmesi için “İncele,
aşılama programlaUygula, Değiştir”
rının epidemiyolojik
programını başlattı.
takibinin ve revizyonunun IBD’ye karşı
etkili korunma sağlanması için kritik
öneme sahip olduğu sonuç olarak ortaya
kondu.Dr. Zavala artan virülansa sahip
virüslerin oluşmasına neden olabilecek
şekilde diğer patojenlerle kompleks
IBDV etkileşimini, yüksek direncini
ve yüksek mutasyonunu vurguladı. Bu
özelliklerin IBD’yi, belirlenmiş olan IBD
aşılama programlarının yeterli IBD kontrolünün sağlanması için periyodik olarak
incelenmesini, değerlendirilmesini ve
test edilmesini gerektiren yerel, dayanıklı
ve gelişen dünya çapında bir sorun haline
getirdiği sonucuna vardı.
Elanco, üreticileri ve veteriner hekimleri IBD’nin kontrol edilmesini desteklemek
üzere AviPro® PRECISE ve AviPro® IBD
XTREME aşılarının yanı sıra deneyimli bir
teknik ekip sunuyor. 
Daha fazla bilgi için siteyi ziyaret
edebilirsiniz: revise-try-change.com
KONU KANATLI
BOEHRINGER
INGELHEIM HAKKINDA
Boehringer Ingelheim’ın
‘Yenilikçi Hipokalsemi
Yönetimi’ toplantısı
Trakya’da gerçekleşti
BOEHRINGER INGELHEIM HAYVAN SAĞLIĞI, LÜLEBURGAZ’DA
30 MART TARİHİNDE YENİLİKÇİ ÜRÜNLERİ BOVIKALC®’I ELE
ALDIKLARI BAŞARILI BİR TOPLANTI GERÇEKLEŞTİRDİ.
BoehrInger IngelheIm Hayvan Sağlığı
Bölümü yenilikçi ürünleri Bovikalc®’ı ele alan
‘Benzersiz Hipokalsemi Yönetimi’ temalı
toplantısını yaklaşık 100 veteriner hekimin
katılımıyla Lüleburgaz’da gerçekleştirdi.
Toplantı, Boehringer Ingelheim Türkiye Pazarlama Ürün Yöneticisi Ümit Cem Aksoy’un
açılış konuşmasıyla başladı. Ümit Cem
Aksoy’un Bovikalc® Global Performans Verileri
paylaşımının ardından Boehringer Ingelheim
Türkiye Teknik Müdürü Mahmut İnsel ‘Sürünüzdeki Gizli Tehdit’ adlı sunumu ile hipokalsemi hakkında faydalı bilgiler verdi.
Boehringer Ingelheim Global Teknik
İNFOVET 34-35
Müdürü Dr. Daniel Zaspel’in ‘Hipokalsemi’de
En Yeni Yaklaşım’ sunumu ile devam eden
toplantıya katılımcıların yoğun ilgisi vardı. Dr.
Zaspel Amerika ve Avrupa ülkelerindeki güncel
hipokalsemi yaklaşımı konusunda katılımcılarla yapılan yeni uygulamaları ve ekonomik
analizleri paylaştı. Dr. Daniel Zaspel’in sunumu
sonrası soru&cevap oturumu ile devam eden
toplantı tüm katılımcıların ilgi ve beğenisiyle
karşılandı. Akşam yemeği ile
sonlandırılan ‘Yenilikçi HipoDr. Zaspel’in
sunumu tüm
kalsemi Yönetimi’ toplantısı
katılımcıların ilgi
Trakya bölgesinde olan veterive beğenisiyle
ner hekimlerden tam not aldı.
karşılandı.
Boehringer Ingelheim,
dünyanın önde gelen 20
ilaç şirketinden biridir.
Genel merkezi Almanya’nın
Ingelheim kentinde bulunan
şirket, dünya genelinde
146 iştiraki ve 47.000’den
fazla çalışanı ile faaliyet
göstermektedir. Aile şirketi
olarak kurulduğu 1885
yılından bu yana kendini
insan ve hayvan ilaçları için
yüksek tedavi değeri olan
yepyeni ürünlerin araştırma,
geliştirme, üretim ve
pazarlamasına adamıştır.
Sosyal sorumluluk
konusunda üzerine düşen
görevi yerine getirmek
Boehringer Ingelheim
kültürünün önemli bir
parçasıdır. Sosyal projelere
olan bağlılık ve tüm
çalışanlarını önemseme,
saygı, eşit fırsatlar, kariyer
ve aile yaşamı arasındaki
denge ortak işbirliğinin
temelini oluşturmaktadır.
Çevre koruması ve
sürdürülebilirliği Boehringer
Ingelheim’in girişimlerinde
her zaman ana odak
noktası olmuştur.
Boehrınger Ingelheım’ın
gerçekleştirdiği
toplantıda güncel
hipokalsemi yaklaşımı
konusunda yapılan yeni
uygulamalar ve ekonomik
analizler paylaşıldı.
KONU KANATLI
MSD Hayvan
Sağlığı, Kanatlı
Sağlığı İş Birimi
Müdürü
Utku Varoğlu
MSD Hayvan Sağlığı, 17 Mart
tarihinde İzmir’de Civciv Kalite Değerlendirmesi üzerine düzenlediği teorik ve uygulamalı eğitimde Türkiye’nin önde gelen
firmalarını bir araya getirdi. Uygulamalı
eğitim katılımcılardan büyük beğeni alırken,
Poultry Performance Plus şirketinden Kuluçka Uzmanı Ron Meijerhof, engin kuluçka
tecrübesinden verdiği örnekler ve teorik
kaynaklarda bulunmayan kuluçka bilgileriyle katılımcılardan tam not aldı. İzmir, Bolu,
Bursa başta olmak üzere Türkiye’nin farklı
illerinden 32 katılımcının yer aldığı toplantının uygulamalı kısmı Bornova Veteriner
Araştırma Enstitüsü’nde yapıldı.
Civciv Kalite Değerlendirmesi MSD
Hayvan Sağlığı için ne ifade ediyor?
Civciv Değerlendirme, MSD Hayvan
Sağlığı’nın 2016 yılı Ocak ayında hayata geçirdikleri kuluçka ve performans programı
olan Convenience Program’ın en önemli
destek servislerinden bir tanesi.
“Entegrasyonlar için kaliteli, sürdürülebilir civciv üretimine sahip olmanın ne
denli önemli olduğunun farkındayız. Öyle
ki; kaliteli civciv, iyi performansa sahip
broiler olarak sahada kendini gösteriyor.
Burada kritik olan nokta ise tedavi edici
hekimlikten ziyade, korumacı hekimliği
bu değerlendirme içinde uyguluyor olmak;
yani kuluçkada kötü giden bir durumu kısa
süre içinde düzeltmeye çalışmanın aksine,
kötü giden bir uygulamayı belli bir zaman
zarfı içinde iyileştirmek veya minumum
sorunla giden bir uygulamayı çok daha iyi
hale getirebilmek.”
“Tecrübeli global ekibimizle birlikte,
civcivlerin yaşamlarının ilk haftalarında
yaşadıkları problemlerin insidansında
azalma sağlamak, ilk hafta ölümlerine
neden olan vakaların inkübasyon biyolojisinden başlayarak köküne inmek, farklı
sürüler arası civciv kalitesini karşılaştırmak
ve raporlamak amacıyla bu destek servisini
hayata geçirdik.”
İNFOVET 36-37
MSD Hayvan Sağlığı
2016 Ocak ayı itibariyle
hayata geçirdiği kuluçka
servisini sürdürülebilir
kılmaya devam ediyor.
MSD Hayvan
Sağlığı, Civciv Kalite
Değerlendirmesine
önderlik ediyor
MSD Hayvan Sağlığı, Civciv Kalite Değerlendirmesi
üzerine düzenlediği eğitim ile Türkiye’nin birçok farklı
ilinden katılımda bulunan misafirlerinden tam not aldı.
Katılımcıların birebir
uygulamaya dahil
olmasının esas alındığı
eğitimde odak civcivleri
gözlemlemekten öte
hissetmek oldu.
Poultry Performance Plus,
Kuluçka Uzmanı Ron MeIjerhof
İnkübasyon; “Bir Maratonu Koşmak...”
Teorik eğitim; civciv kalite değerlendirmesinde inkübasyon biyolojisi, inkübasyonun
civciv kalitesine ve broiler performansına
etkisi, civciv değerlendirmede karşılaşılabilecek anormal vakaları konu alan yüksek teknik
altyapılı sunumlarla başladı. Kuluçka ile ilgili
güçlü bilgi birikimine sahip olan Meijerhof,
inkübasyon sürecinin farklı noktalarına odaklanarak; civciv kalite kontrolü, embriyo sıcaklığının üniformitesi, embriyo sıcaklığının yüksekliği, civciv çıkımının fiziksel parametreleri,
nem ve karbondioksit kontrolü, embriyonun
ihtiyaçları gibi ilk hafta karşılaşılan sıkıntıların kökü olabilecek konulara değindi.
Bir civcivin yaşamının
ilk gününün
kalitesi, geleceğinin
garantisidir
Uygulama kanatlı hekimliğinin kalbi
Ron Meijerhof’un önderlik ettiği uygulamalı eğitimde canlı civcivlere yaklaşım
ve değerlendirme, civciv açma, yaşamın ilk
günlerinde sarı kesenin kontrolü ve yorumlanması, sarı kesenin sindirimi, göbek
problemleri, aspergillozis ve dehidrasyon konularıma değinilerek interaktif bir paylaşım
ortamı oluşturuldu. Bunlara ek olarak göbek
enfeksiyonları, dehidrasyon, eklem problemleri, aspergillozis ve sarı kese enfeksiyonları
uygulamada değinilen diğer önemli konu
başlıklarıydı.Katılımcıların birebir uygulamaya dahil olmasının esas alındığı eğitimde odak
civcivleri gözlemlemekten öte hissetmek
oldu. Meijerhof’un gösterdiği uygulamalar
katılımcılar tarafından yoğun soru cevap
eşliğinde tekrarlandı.
MSD Hayvan Sağlığı, neden civciv
değerlendirmeye odaklanıyor?
Çünkü fertil civciv çıkım kaybı ve ilk
hafta mortalitesini azaltmak, asites ile
ilgili problemlerin önüne geçmek, büyüme ve yemden yararlanma oranında kayıp
meydana gelmesini engellemek, kuluçka
performansının maliyetini düşürmek
kuluçkaya odaklanmamızı sağlayacak çok
güçlü ekonomik sebeplerdir. 
İNFOVET 38-39
Ron MeIjerhof: “Civcivleri
hissedin. Sarı keseyi hissedin.
Göbeği ve omurgayı hissedin.
Bu en iyi civciv kalite
değerlendirmeniz olur.
Hissetmek bakmaktan çok
daha hızlı ve kesin bilgi verir.”
Civciv kalitesi çeşitli skorlama yöntemleri ile ölçülebilir
bir değerdir ve bu tür skorlamalar sonucunda ileride
performanslarının ticari yansımalarını tahmin edebiliriz.
Sunumlarda da bahsettiğim
üzere, inkübasyon öncesinde
ve esnasında civciv kalitesini etkileyen bir çok faktör
vardır ve bu faktörleri belirli
basamakları takip ederek
kontrol altında tutabiliriz.
Yetiştiricinin kuluçkayı
etkileyebilen her faktör
hakkında bilgi sahibi olması
ve değerlendirerek çalışması
ilerisi için büyük bir önem
taşır. Türk kanatlı sektörü
hızlı bir gelişim içerisinde; bu
gelişim diğer ülkelerden de
farkediliyor ve dikkatle izleniyor. MSD Hayvan Sağlığı’nın
bugün organize etmiş olduğu
eğitimin, bu açıdan Türk yetiştiricileri ve Türkiye kanatlı
sektörü için yararlı geçmiş
olacağını düşünüyorum.
Toplantıya katılan teknik
insanların konularına hakim
olmaları ve dikkati beni mutlu etti. Kahve aralarında çok
değişik sorular aldım. Bence
gerçekten kaliteli ve teknik
yönden bilgileri çabuk alabilen yetiştiricilere sahipsiniz.
Bakanlık yetkilileri ve VİSAD
üyeleri de dahil olmak üzere
sektörün her kesiminden
toplam 200 kişi tam bir
uyum içerisindeydi.
KONU KANATLI
VİSAD, 25. yılında
sektörü Avrupa
standartlarına
taşımaya kararlı
Geleneksel hale gelen Bakanlık-VİSAD-Sektör buluşması,
bu sene tüm Veteriner Sağlık Ürünleri sektörünün
geçirdiği zorlu sürecin, motivasyon ve inanç temelinde
yürütülmesi açısından takdir edilirdi.
İNFOVET 42-43
İletişim ve işbirliği
içerisinde tüm
sektör el ele…
G
ıda ve Kontrol Genel
Müdürlüğü (GKGM)
ve Veteriner Sağlık
Ürünleri Sanayicileri
Derneği (VİSAD)
tarafından 23-24 Mart
2016 tarihlerinde
Antalya’da; Veteriner Sağlık Ürünleri sektöründeki gelişmeler, uygulamada yaşanan sorunlar, çözüm önerileri ve gelecek
öngörülerinin görüşülmesi, sıkça sorulan
soruların cevaplandırılması, otorite ve
paydaşlar arasında bilgi alış verişi yapılması,
Bakanlık-sektör iletişim ve işbirliğinin artırılması amacıyla “Veteriner Sağlık Ürünleri
Değerlendirme Toplantısı” gerçekleştirildi.
Bakanlık-VİSAD-Sektör buluşması olarak
her yıl yapılan toplantıya Bakanlık yetkilileri, Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB),
Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUMBİR), VİSAD Yönetim Kurulu, VİSAD üyesi
firmalar, diğer firmalar, veteriner ecza
depoları, danışmanlık firmaları ve sektörle
ilgi medya kuruluşlarından toplam 150 kişi
katıldı. Toplantı sektör paydaşlarınca memnuniyetle karşılandı.
Saygı duruşu ve istiklal Marşı’nın
okunmasının sonrasında, toplantı VİSAD
Yönetim Kurulu Başkanı Burçak Zorlu,
YUM-BİR Başkanı Hasan Konya, TVHB
Merkez Konseyi Başkanı Talat Gözet ve Dr.
Semra Yılmaz’ın konuşmalarıyla açıldı.
Bakanlığa ve tüm uzman kadrosuna
misafirler huzurunda teşekkür
VİSAD Başkanı Burçak Zorlu; konuşmasına “Bakanlık-VİSAD-Sektör” buluşması
olarak adlandırdığımız ve her sene aynı tarihlerde gerçekleştirerek bir gelenek haline
VİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Burçak Zorlu, “Her sene büyük ilgi gören
organizasyonumuza bu sene de duyulan ilgi gerçekten takdire şayan”
Ortak bir yol haritası
çizme şansımız oldu
Bakanlığın veteriner ilaç ve aşı sektörünün mevzuat
zemininin oluşmasında gösterdikleri gerek yaklaşım,
gerek sektörü sıkıntıya düşürmeyecek şekilde
gerçekleştirilen alt yapı çalışmaları takdir edici.
getirdiğimiz toplantımıza, değerli katılımınız
nedeniyle, VİSAD Yönetim Kurulu adına hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Şu an itibariyle salonumuzda sektörümüzün her kesiminden
toplam 200’e yakın katılımcı aramızda. Her
sene büyük ilgi gören organizasyonumuza bu
sene de duyulan ilgi gerçekten takdire şayan”
diyerek başladı.
Bakanlığın veteriner ilaç ve aşı sektörünün
mevzuat zemininin oluşmasında gösterdikleri gerek yaklaşım, gerek sektörü sıkıntıya
düşürmeyecek şekilde planlı olarak gerçekleştirilen alt yapı çalışmaları nedeniyle misafirler
huzurunda Bakanlığa ve tüm uzman kadrosuna
teşekkür eden Zorlu, sözlerine şöyle devam
etti: “Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ülke-
İNFOVET 44-45
mizde de, sivil toplum kuruluşları ile işbirliği
içerisinde ortak çalışmaların yapılıyor olmasını
memnuniyetle karşılıyoruz. Kuruluşunun 25.
yılında, çeyrek asırlık tecrübe ile VİSAD bugün
Türkiye hayvan sağlığı ürünleri pazarının değer
olarak % 80 inden fazlasını temsil eder hale
gelmiştir. Derneğimize, sektörde faal 30 firma
üye veya üyeler vermektedir. Ülkemize böylesine önemli bir STK kazandıran derneğimiz
kurucularına, görev yapmış yöneticilerine ve
bu salonda bizlerle olan tüm üyelerine ayrı ayrı
teşekkür ediyorum”.
Meslek büyükleri unutulmadı
Çalışmalarını bağımsız bilimsel temel, uluslararası standart, dürüstlük, ortak akıl sonuçları,
Altıncısı düzenlenen VİSADBakanlık-Sektör İşbirliği
Toplantısı oldukça faydalı
geçti. Bakanlık çalışanlarının
son gelişmeler ile ilgili bilgi
aktarımı ve sektörden gelen
soruların cevaplandırılması
tam bir uyum havası içinde
geçti. Konuşulan konular
uzun süredir cevabı
beklenen konulardı. Gelecek
toplantılarda ise daha fazla
sorunu çözme eğiliminde
olacağımızı düşünüyorum.
VİSAD, sektörümüzün
%80’ini temsil ediyor.
VİSAD’ın, dernek olarak tam
bir uyum içinde olduğunu
ve sektörün ortak sesi
olduğunu söyleyebilirim.
Taner Öncel
Zoetıs
Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü Çalışma Grubu Sorumlusu Mustafa Yıkılmaz
Veteriner Sağlık
Ürünleri kat edilen
yol takdire şayan
VİSAD Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Diker
VİSAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir
Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü Daire Yetkilisi Dr. Musa Alkan
Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUM-BİR) Başkanı Hasan Konya
şeffaflık ve hesap verebilir olma temelinde sürdürmekte olduklarını ve başta Bakanlık olmak
üzere mesleki ve sektörel kurumlar ile yakın
işbirliği içerisinde çalıştıkları belirten Zorlu,
çalışma grubu üyelerine ve sektöre büyük
emekleri geçmiş meslek büyüklerine de ayrıca
teşekkürlerini sundu:
“Sizlerin de çok iyi bildiği gibi sektörümüzde Yerli veya Yabancı Veteriner Sağlık
Ürünleri ile ilgili ürünlerin ruhsatlandırılması,
üretimi, dağıtımı, tanıtımı, satışı ve kontrolü
alanında yaklaşık 500 veteriner hekim görev
yapmaktadır. %80’nini temsil ettiğimiz bu
profesyonel kadronun bir bölümü ise VİSAD
bünyesinde kurmuş olduğumuz çalışma
grupları içerisinde derneğimize ve sektörümüze geniş bir portföyde hizmet vermekte-
İNFOVET 46-47
dir. Meslekleri alanında en iyileri olduğuna
inandığımız çalışma gruplarımız üyelerine
huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ederim.
Değerli veteriner hekimlerimizin sektörümüze verdikleri bu çok özel hizmetlerden bahsederken, kısa süre önce aramızdan ayrılarak
Hakkın Rahmetine kavuşmuş meslek büyüğüm
Sayın Mevlut Çelik ve Sayın Sinan Keskin’in
aziz hatıralarını huzurunuzda anmak isterim.”
Yaşanan sıkıntılara rağmen yatırımların
devam etmesi memnuniyet verici
Sözlerine, son dönemlerde yaşanan ekonomik sıkıntılara rağmen, finansal kaynak
anlamında üyelerinin herhangi devlet desteği
almaksızın İyi Üretim Uygulamalarına yönelik
büyük yatırımlar yapmış, yapısal çok önemli
Yumurta Üreticileri olarak
yemden sonraki en önemi
konunun Veteriner Sağlık
Ürünleri olduğunu biliyoruz.
Hem hayvanlar hem de
toplum sağlığı açısından
veteriner ilaçlarının kalitesi
çok önemli. 2011 yılından
başlayan bu süreçte gelinen
mesafeyi takdirle karşılamak
lazım. Özellikle VİSAD’ın
sektörün kaliteli ve güvenli
üretim yapmasına yönelik
teşvikleri ve yönlendirmeleri
göze çarpıyor. Bakanlık
ve sektörün iç içe ortak
akılla hareket etmesi
toplum sağlığı açısından
büyük önem arz ediyor.
Başarılı geçen toplantı için
Bakanlığı, VİSAD’ı ve sektör
paydaşlarını tebrik ederim.
Hüseyin Sungur
Yum-Bir Genel Sekreteri
Dayanışma, bizlerin
geleceğe güvenle
bakmamızı sağlıyor
değişimler gerçekleştirmiş olmalarına vurgu
yaparak devam eden Zorlu, bu alanda yatırımların aynı motivasyon ve inanç ile devam ediyor
olmasını memnuniyetle izlediklerini belirtti:
“Şüphesiz ki, bağlı olduğumuz mevzuatın
talimatları, özel sektör uygulamaları ile yüzde
yüz uyuşmalıdır. Yani Kanun, Yönetmelik,
Kılavuz ve Talimatların ülkemiz şartlarına
göre uygulanabilir olması en önemli unsurdur.
Veteriner ilaçları ve aşılarıyla ilgili olarak son
dönemde yürürlüğe giren mevzuat nedeniyle sektörde yaşanan uygulamaya yönelik
sorunların çözümü için hem bakanlık hem
de derneğimiz yoğun çaba harcamaktadır.
Özellikle son dönemlerde yaşanan ekonomik
sıkıntılara rağmen, finansal kaynak anlamında
üyelerimiz herhangi devlet desteği almaksızın
İyi Üretim Uygulamalarına yönelik büyük yatırımlar yapmış, yapısal çok önemli değişimler
İNFOVET 48-49
gerçekleştirmişlerdir. Bu alanda yatırımların
aynı motivasyon ve inanç ile devam ettiğini
memnuniyetle izliyoruz”
Sözlerine, geçen seneki toplantıdan bu güne
300 milyon TL civarında GMP yatırımı gerçekleştirilerek, Avrupa Birliği dahil olmak üzere
uluslararası kabul görmüş en yüksek medikal
üretim kalitesi çizgisine VİSAD olarak ulaştıklarını belirterek devam eden Zorlu, “sektörümüzün ihracat yönünde üretime bağlı kalitesel veya
uyumlu belgelendirme alanlarında hiç bir engeli
kalmamıştır. Sürdürülebilir ve kalıcı İhracat imkanlarımızın olduğu potansiyel ülkelerin büyük
çoğunluğu GMP standartları olan ülkelerdeki
üreticilerin ürünlerini tercih etmekte ve ancak
bu ürünlerin yerelde ruhsatlanmasına izin vermektedir. Ve hatırlatmak isterim ki, bu ülkelerin
kanun koyucuları ilgili mevzuatları her gün daha
da geliştirmektedirler” dedi.
Teknovet olarak 2011
yılından bu yana GMP
sürecini yakından takip
ederek yatırımlarımızı
bu doğrultuda
gerçekleştiriyoruz.
Yerli üretimin dünya
standartlarını
yakalayabilmesi, ihracat
olanaklarının artması için
güvenli üretim kurallarının
uygulanması büyük
önem taşıyor. Toplantı
süresince değinilen
konular, VİSAD, Bakanlık
ve sektör dayanışması
bizlerin geleceğe güvenle
bakmamızı sağlıyor. Bu
organizasyonda emeği
geçen Bakanlık yetkililerine
ve VİSAD yönetimine
teşekkür ederiz.
Mehmet Şahindal
Teknovet İlaç
Üretim kalite ve
standartlarının
yükseldiğini görmek
umut verici
Ömer Diker, Vimar&Vilsan Genel Müdürü Burhan Hacı ile birlikte…
İhtiyaçların karşılanması noktasında
Bakanlığımızın yanındayız
Bakanlık tarafından veteriner tıbbi ürünler için İyi Üretim Uygulamaları ilkelerini ve
kılavuzunu belirleyen Veteriner Tıbbi Ürünler
Hakkında Yönetmelik 24 Aralık 2011 tarihinde resmi gazetede yayınlandığı an itibariyle
sektörün reform sürecine girmiş olduğunu
belirten Zorlu, aradan geçen 5 yıllık süreçte
GMP yatırımlarını kapsayan ilk fazı tamamladıklarını söyledi ve sırada ikinci fazın geldiğini
şu sözlerle vurguladı: “İkinci faz ise GMP sürecinden hemen sonra pazarlama izni güncellemesi yönüyle önümüzde büyük bir proje olarak
beklemektedir. Tahminim, ikinci fazın sektör
açısından daha da zor bir dönem olacağı yönündedir. Peki bu ikinci fazı kolaylaştırmanın
yolu yok mudur? Elbette ki vardır; Her ne kadar
Bakanlığımızda ve sektörde birikimli insan
kaynağı sürekli artıyor olsa da, özellikle uygula-
İNFOVET 50-51
maya ilişkin ortak lisanı ve uzmanlarımızın algı
temelini oluşturacak yol gösterici ve açıklayıcı
kılavuzlara, dosya hazırlıkları için referans bilgi
kaynaklarına ihtiyacımız olduğu da muhakkaktır. Bu kaynakların eksiksiz olarak masalarımızda olması, süreci rahatlatacağı gibi Bakanlık
kadroları ile uzmanlarımızın sağlıklı iletişimini
de sağlayacaktır. Her zaman söylediğimiz gibi,
bu gibi öncelikli ihtiyaçların karşılanması noktasında Bakanlığımızın yanında olduğumuzu
tekrar hatırlatmak isterim”.
Bakanlığımız her zaman çalışmalarımıza
olumlu yaklaşım sergilemekte
VİSAD Yönetim Kurulu olarak her zaman
konunun asıl muhatabı olan Gıda ve Kontrol
Genel Müdürlüğü ile diyalog halinde olmayı
prensip edinmiş durumda olduklarını söyleyen
Zorlu, konuşmasına bu kurumsal duruş dışında
“baskı” unsuru olacak yollara hiçbir zaman
Veteriner ilaç sektörüne 28
yıldır hizmet veren İbrahim Etem-Menarini Grubu
olarak ilaç üretim kalite ve
standartlarının yükseldiğini
görmek, bu sektördeki büyüme ve yatırım umutlarımızı
daha da güçlendirmektedir.
Bu doğrultuda bizler, ülkemiz
hayvancılığına hizmet etmeyi
kendimize görev bilerek
büyümeye devam edeceğiz. İlaç üretimindeki kalite
standartlarının GMP denetim
sertifikalarıyla yükselmesi
sektöre rekabet ve ihracat
anlamında olumlu katkı
yapacağı şüphesiz bir gerçek
olmasıyla beraber, sürdürülebilir olması daha da önem
arz etmektedir. Veteriner
hekimliğinin her gün teknolojik, genetik ve medikal
anlamda geliştiğini gözlemliyoruz. Veteriner İlaç Üreticisi
olarak bizler de kendimizi
geliştiriyoruz. Medya görevini
başarılı bir şekilde üstlenen
İnfovet Dergisi’ne de sektöre
katkılarından dolayı teşekkür
eder başarılı bir yıl dileriz.
YALÇIN ATALİ
I.E ULAGAY
VİSAD, Bakanlık ve
sektör arasıında
köprü olma görevi
tam anlamıyla
yerine getirdi
Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, STK’lar ile işbirliği
içerisinde ortak çalışmaların yapılıyor olması,
Türkiye hayvan sağlığı ürünleri pazarının % 80’inden
fazlasını temsil eden VİSAD için de memnuniyet verici.
tevessül etmediklerini ve etmeyeceklerini
vurgulayarak devam etti: “Üyelerimizden ve
sektörden gelen uygulamaya ilişkin sorunlar,
aksaklıklar ve çözüm önerilerini kurumsal bir
süzgeçten geçirdikten sonra sektörün ortak
görüşü olacak şekilde Bakanlığımıza ilettik
ve iletmeye devam ediyoruz. Aynı mealde
Bakanlığımız da bu tür çalışmalarımıza sürekli
olumlu yaklaşım sergilemekte ve bizleri teşvik
etmektedir. Sıkça karşılaşılan teknik sorular
ve Bakanlığımızın yanıtlarını toplu halde derneğimizin web sayfasında yayınlamaktayız. Bu
soruların ve cevaplarının VİSAD web sayfasında yayınlanmasından sonra Bakanlığımız
çalışanlarına aynı soruların tekrar yönetilmediğini memnuniyetle gözlemlemekteyiz. Sektör
olarak Bakanlığımızın mevzuat hazırlık çalışmalarına daha aktif bir şekilde katılmayı arzu
ediyoruz. Bünyemizde oluşturulan çalışma
gruplarıyla Bakanlık çalışmalarına daha fazla
destek olmayı sürdürüyoruz. Örneğin, Geçtiğimiz günlerde Bakanlığımız özellikle üretim
yerleri için “Proses Validasyonu” konusunda
İNFOVET 52-53
bir eğitim ihtiyacı olduğunu bildirdi. Bu konuda ön hazırlıklara başladık. Yabancı uzmanlarla
yazışmalarımızı sürdürmekteyiz. Planlama açısından sertifikalı proses validasyonu eğitimine
katılmak isteyenlerin [email protected] adresine
bildirilmesini rica ediyoruz”.
VİSAD ile çalışmanın ve işbirliğinin
olumlu sonuçları
VİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Burçak
Zorlu’nun ardından açılışta konuşan YUMBİR Başkanı Hasan Konya; sağlıklı sürülerden sağlıklı gıda üretmek için çalıştıklarını,
yeni hastalıklar ortaya çıktığını, yeni ilaçlar
ve aşıların geliştiğini, sahada yaşanan sağlık
sorunları konusunda aşı ve ilaç sektörünün
bilgi sahibi olduğunu, ilaçların arınma süreleri
dikkate alınarak imha edilmesi gereken gıda
maddelerinin imha sürecinde Bakanlıktan
destek beklediklerini, YUM-BİR’in 2006
yılında kuruluşundan bu yana VİSAD’la birlikte çalışmaktan olumlu sonuçlar aldıklarını
söyleyerek VİSAD’a teşekkür etti.
Toplantı oldukça verimli
geçti. Farklı görüşlerin
ortak platformlarda
tartışılmasının ve çözüm
arayışı içinde olunmasının
sektörümüzün önünü
açacağı kanaatindeyim.
Tabi geçiş süreçleri biraz
sancılı oluyor; hala daha bazı
belirsizlikler var ama bunları
da zamanla aşacağımızı
düşünüyorum. GMP
sürecinin zorlu geçeceğini
hepimiz biliyoruz; bu sürecin
başlamasında öncü olan
firmalardan biriyiz. Ancak
gelinen sonuç bizler için de
memnun edici. VİSAD’ın
bu süreçte çok etkin bir rol
oynadığını düşünüyorum.
Bakanlık ve sektör arasında
köprü olma görevini tam
anlamıyla yerine getirdiler.
Ahmet Gedik
Egevet
İletişim ve işbirliği
pek çok sektöre
örnek olacak
Veteriner Sağlık Ürünlerinin üretimindeki
gelişmeler memnun edici
TVHB Merkez Konseyi Başkanı Talat Gözet
ise; veteriner sağlık ürünlerinin korunma ve tedavi yönüyle ve gıda üretimi boyutuyla önemli
katkılar sağladığını, global ve ulusal çok sayıda
firma bulunduğunu, 2 binden fazla ilaç ruhsatı
olduğunu, veteriner hekimlerin ürünlerin üretiminden dağıtımı ve güvenli kullanımı sürecinde önem arz ettiğini, veteriner kliniklerinde
önemli ölçüde iyileşmeler olduğunu, veteriner
sağlık ürünlerinin üretimi ve pazara sunulması
aşamasında memnuniyet verici gelişmeler
kaydedildiğini, hayvancılık işletmelerinde
veteriner tıbbi ürün temininde son zamanlarda
bazı sorunlar yaşandığını gördüklerini belirtti.
Yoğun emeklerle geçen uzun bir yol
Açılışta konuşan Dr. Semra Yılmaz; 2011
yılından bu yana sektörle birlikte yeni mevzuat
İNFOVET 54-55
kapsamında yoğun çalışmaya başladıklarını,
önce Veteriner Sağlık Ürünleri ve Halk Sağlığı
dairesinin kurulduğunu, mevzuat değişiklikleri
ile sistem değişikliğine yol açıldığını, süreç
içerisinde Bakanlık üst yönetiminin çalışmalara
destek verdiğini, çalışma ekibinin uyumlu ve
yeniliklere açık yaklaşım sergilediğini, veteriner
sağlık ürünleri sektörünün çalışma ve işbirliğine hazır durumda olduğunu, ilgili sivil toplum
kuruluşu olarak VİSAD’ın Bakanlıkla müşterek
çalışmayı tercih ettiğini, sektörün genel sorunlarını Bakanlığa ilettiğini, bu süreçte VİSAD üyesi
olmayan firmaların görüşlerinin de değerlendirildiğini, Bakanlık olarak bilinçli bir sektör
paydaşı ile muhatap olduklarının farkında
olduklarını, yapılan çalışmalarda kamuya ait aşı
üretim yerleri ve dağıtım kanallarının da sisteme
entegrasyonu konusunda çaba sarf ettiklerini,
üretim yerleri yanında ecza depoları ile de defaten yan yana geldiklerini, il müdürlüklerine
GMP konusunda son iki
senede sektör olarak çok
ciddi ilerleme kaydettiğimizi
söylemek isterim. Yönetmelik ortaya çıktığı ilk yıl
sorulan sorular ile bugün
yapılan tartışmalar arasında teknik olarak önemli bir
iyileşme var. GMP sürecinin
başarıyla ilerliyor olması,
hayvan sağlığı alanında daha
kaliteli ürünlerin sunulacağı
ve sektörün ihracatta rekabet gücünü geliştireceğini
düşünüyorum. Ecza depoları
konusunda yapılan güncellemelerin de nasıl ilerlemesi
gerektiğini Bakanlık ve
sektör çalışanları karşılıklı
olarak tartışma imkanı bulurken, GDP ile ilgili hazırlıklara başlanıldığının sinyalleri
de Bakanlık tarafından verildi. Toplantıda uygulamada
yaşanan sorunlar, çözüm
önerileri ve gelecek öngörülerinin görüşülmesi ve bunun düzeyi düşünüldüğünde
VİSAD, Bakanlık ve özel
şirketler arasındaki iletişim
ve işbirliği pek çok sektöre
örnek olacak cinsten.
VET. HEKİM NİHAN GANJUK
KARTAL KİMYA
Çözüm konusunda
farklı bakış açıları
kazandık
Yeni yönetmelik geçişi
nedeniyle her yıl düzenlenen
Bakanlık ile sektörün buluştuğu bu toplantılar oldukça
büyük önem taşımakta.
Neler yapılması gerektiği
net bir şekilde tartışılmakta
ve çözümler bulunmakta.
Ayrıca AB’deki uygulamaların
anlatıldığı eğitim bizlere farklı
bakış açıları kazandırdı.
VET. HEKİM TUĞBA KUNTUZ
HEKTAŞ
bilgilendirici,
paylaşımcı ve ufuk
açıcı bir toplantıydı
aynı dili konuşma amacıyla çok sayıda eğitim
verdiklerini, 2015 yılında reform ve maliyet boyutuyla GMP sürecinin önemli ölçüde tamamlandığını, bu sayede uluslararası arenada rekabet
gücümüzün arttığını, üçüncü kritik aşama
olarak pazarlama izinlerinin yenileme sürecine
girildiğini, bu zorlu süreci de enstitülerdeki
uzmanlarla birlikte 26 kişilik sınırlı bir kadro ile
aşmak için plan yaptıklarını, VİSAD’ın gösterdiği
yaklaşım ve sağladığı desteğin çalışmalara hız
kattığını dile getirdi.
Veteriner Sağlık Ürünleri Sektöründeki
Gelişmeler ve Genel Değerlendirme
Veteriner Sağlık Ürünleri Sektöründeki
Gelişmeler ve Genel Değerlendirme başlıklı
oturum VİSAD Başkanı Burçak Zorlu tarafından yönetildi ve VİSAD adına Yönetim Kurulu
Üyesi Ömer Diker, Bakanlık adına Dr. Semra
Yılmaz açıklamalarda bulundu.
Ömer Diker sunumunda; 5996 sayılı kanuna
İNFOVET 56-57
dayanılarak hazırlanan yönetmelikle başlayan
önemli bir değişim süreci yaşandığını, ülkemizde hayvan sağlığı ve refahının güvence altına
alınması için koruyucu ve tedavi edici çalışmalar, çiftlik hayvancılığının ekonomik verimliliği
için veteriner sağlık ürünlerinin yeterli kalitede,
etkin, güvenli, kamu sağlığını tehdit etmeyen
özelliklerde ve mutlaka erişilebilir olması
önemli olduğunu, yine Avrupa Birliği normları göz önünde bulundurularak hazırlanan
mevzuat alt yapısı ve uygulamalarının bu geçiş
sürecini takiben bu alanda faaliyet gösteren
özellikle yerli üreticilerimizin de uluslararası
rekabette daha da güçlü hale gelmelerine olanak sağlayacağını dile getirdi.
Sektörün öncelikli sorunlarını VİSAD olarak
otoriteye her zaman sunmaya gayret ettiklerini ve uygulamada çıkabilecek sorunları iletişim kanallarını açık tutan Bakanlık çalışanları
ile engellemeye çalıştıklarını, bundan sonra
da VİSAD’ın çeyrek asırlık tecrübesi
Önceki yıllarda olduğu gibi bu
toplantımız da oldukça etkin
geçti. Bakanlıkla, sektör olarak
gelinen son durumu değerlendirdik. Dr. Klaus Hellmann’ın
sunumu yol gösterici olması
açısından çok değerliydi. Toplantıyı tanımlayacak kelimeler
kesinlikle bilgilendirici, paylaşımcı ve ufuk açıcı…
VET. HEKİM FATMA CİNBAT
BAVET
Bakanlığın net duruşu
ve VİSAD’ın bütüncül
bakışı takdir edilir
ve birikimini bu yönde önemli bir destek unsuru olarak sunmaya gayret edeceğini, 2016 yılında ise uygulamada özellikle ruhsat yenileme
sürecinin ön planda olduğu bir süreç yaşanacağını, bu sürecin sağlıklı yürütülmesi için gerekli
kılavuzlara acilen ihtiyaç olduğunu, bu yılın
mevzuat açısından büyük ölçüde kılavuzların
yılı olacağını belirten Ömer Diker, önümüzdeki
süreçte yaklaşık 2.500 dosyanın hem Bakanlığın ve hem de endüstrinin tamamını ve birçok
çalışanını yakından ilgilendiren yoğun bir süreç
olacağını, Veteriner Tıbbi Ürünlerine yönelik
mevzuatın Avrupa Birliği müktesebatına paralel olması nedeniyle birçok atfın yine birliğin
kılavuzlarının kullanılmasını gerektirmekte
olduğunu, bu kılavuzların orijin dilinin İngilizce olması ve okuyucunun yoruma yönelik
algısının gerçekleşmesi yorumlarda problemi
yaratabildiğini, bu problemin önlenmesi için
kullanılabilecek tüm kılavuzların Türkçe olarak
yayınlanmış olmasının zorunlu olduğunu ve
VİSAD olarak, bu çerçevede sektör Bakanlık
işbirliği ile mevcut kılavuzların güncellenmesi
ve ihtiyaç duyulan yeni kılavuzların kısa sürede
hazırlanması için desteğe hazır olduğunu söyleyerek konuşmasını sürdürdü.
İNFOVET 58-59
Süreç reel sektör ve Bakanlık açısından
geniş bir perspektif ile ele alındı
Aynı dili kullanmak ve aynı parametrelerle
bu yenilemeleri gerçekleştirmek hem kaynak
kullanımı, hem zaman planlaması açısından
hem sektör temsilcileri ve hem de Bakanlığımızın bu süreci yönetmesi açısından
önemli olacağını, bu konu şirketlerimizde
ve Bakanlığımızda çok daha fazla kişinin
birlikte çalışacağı bir süreç olacağını, bu sürece başlarken önemli bir konunun, özellikle
mevcut ruhsatlı ürünlerin 31 Mayıs 2016’ya
kadar Bakanlığımızca GMP Sertifikası almış
bir tesise taşınmış olması gerektiğini, bu
konuda GMP sertifilasyon sürecini takiben
ürünlerin bu tesislere taşınıp ilgili ruhsat dosyaları için gerekli stabilite ve testlerin bu süre
bitimine kadar yetişememe durumu olduğunu,
bu çabayı sürdüren firmaların ürünlerinin
ulaşılabilir kalmaları açısından bir süre uzatımı
düşünülmesi gerektiğini ifade eden Ömer
Diker, güncelleme sürecine bakıldığında her bir
ruhsatın yenilemesinin en az 8-10 ay ve 2 yıla
giden bir süreç olacağını tablo halinde göstererek, gerçekleştirilen geleneksel VİSAD-Bakanlık Değerlendirme toplantısının
VİSAD’ın eski üyelerinden biri
olarak Bakanlık-VİSAD Sektör
Değerlendirme toplantılarındaki yaklaşım farklılıklarını ve
değişimi gözlemleyebiliyorum.
Taraflar, bir konunun nasıl hayata geçirilebileceği ve bunu
yaparken aksaklıkların nelerden kaynaklanacağı konusunda hedef odaklı görüş alışverişinde bulunabiliyorlar; kural
koyucu tarafla kuralları yerine
getirecek taraflar birbirlerini
anlamak için çaba sarf ediyorlar. Dr. Klaus Hellmann’ın tüm
süreci özetleyen sunumu ve
motivasyon eğitiminin kattığı
renkten de bahsetmeden
geçemeyeceğim. Kısacası,
herkes ülke standartlarımızın
artırılmasında hem bizim için
hem de uluslararası mecrada
rekabetçi olmak adına fayda
sağlayacağına inanmış. Artık
AB standartlarında ürün üretiyor ve ithal ediyoruz. Hedeflere yürürken bakanlığımızın net
duruşu ve VİSAD’ın olaylara
bütüncül bakışının da büyük
rol oynadığına inanıyorum.
Şake Yalçın
Refarm A.Ş Yönetim
Kurulu Başkanı
KONU KANATLI
Bakanlık görüşleri
ışığında başarılı bir
toplantıydı
Yönetim ve
İletişim Uzmanı
Dr. Şaban
Kızıldağ
Bakanlık-VİSAD-Sektör buluşmasına her yıl
olduğu gibi bu yıl da VİSAD üyesi firmalar ve
diğer firmaların, veteriner ecza depolarının
ve medya kuruluşlarının desteği büyüktü.
VİSAD üyeleri için çok faydalı olduğunu,
özellikle Bakanlığımızın değerlendirmeleri
ve sunuları birçok konuya açıklık getireceğini
ve üyelerin çalışmalarına yön verici olacağını, Veteriner Tıbbi Ürünlerinin üretimden
dağıtım kanallarına kadar yaşanan süreçlerde hem Bakanlık açısından hem reel sektör
açısından geniş bir perspektif içerisinde ele
alındığı, bu toplantıda otoritenin ve reel
sektörün aynı felsefe içerisinde hareket edebilmesi için ortak görüşler ve sonuca yönelik
düşüncelerin ortaya çıkmasını umduklarını,
orta ve uzun vadede gerek mevzuat alt yapısı
gerek reel sektör çalışma prensipleri uluslararası normlara geçerek nihai hedef olan
insan ve hayvan sağlığının yüksek standartlara ulaşacağı inancını taşıdıklarını belirterek
katılımları ile sektöre büyük destek olan tüm
Bakanlık personeline, VİSAD üyelerine ve
sektör paydaşlarına teşekkür etti.
“Sektör ve VİSAD ile işbirliği yapmaktan
büyük memnuniyet duyuyoruz”
Dr. Semra Yılmaz ise konuşmasında; kısaca
2015 yılında yapılanları anlattı ve önümüzdeki
dönemde yapılacakları dile getirdi. 2015 yılın-
İNFOVET 60-61
da; Türkiye’de 25 ve yurtdışında 14 tesise GMP
sertifikası verildiğini, Türkiye’de 37, yurtdışında 27 tesiste GMP denetimi gerçekleştiğini,
PIC/s üyesi olarak 80 tesisin kabul edildiğini,
122 Veteriner Tıbbi Ürün, 27 Veteriner Biyolojik
Ürün dosyası incelendiğini, 24 VTÜ ve 7 VBÜ
için yeni pazarlama izni verildiğini, halen ruhsatlı olarak 2.284 VTÜ ve 537 VBÜ bulunduğunu, 620 varyasyon gerçekleştiğini, 190 geçerlilik
süresi kontrolü yapıldığını, pazarlama izni ile ilgili olarak elektronik başvuru sisteminin başlatıldığını, pazarlama izni için ön inceleme ve izin
sonrası işlemler için bir örneklik sağlanması
amacıyla standartlar oluşturulduğunu, 178 Veteriner Ecza Deposu, 11 Temsilci Veteriner Ecza
Deposu, 5.727 perakende satış izni, kamuya ait
122 ve işletmelere ait 539 toptan temin izni verildiğini, ham madde olarak; 315 ton antibakteriyel, 78 ton aminoasit, 180 ton antihelmentik,
antikoksidiyal, antiparaziter, antiprotozoner,
ektoparaziter ve endektosit, 108 ton diğer ilaç
ithal edildiğini, ithalat işlemleri için tek pencere sistemi başlatıldığını, farmasötik ürünler
için ithalat işlemlerinin il müdürlüklerine
devredildiğini, hammadde ithalatında istenen
belgelerin yeniden düzenlendiğini, VTÜ geri
Mercek altına alınan ana
konulardan biri yönetmelik
uyarınca pazarlama izni dosyalarının güncelleme süreciydi. Konuya ilişkin Bakanlık,
görüşlerini ve yapılan hataları aktardıktan sonra Sayın
Mustafa Yıkılmaz, sektörden
daha önce iletilmiş sorulara
hazırlanan cevapları paylaştı.
Bir başka önemli konu da
ithalatçı ve yerli üreticileri
yakından ilgilendiren GMP
uygulamalarıydı. Bu konu,
veteriner ya da temsilci veteriner ecza depolarının Avrupa
Standartları’nda hizmet vermesi, kaliteli ürün sunumunun
devamlılığı ve sektörel ihtiyaçların etkin şekilde karşılanması açısından oldukça büyük
önem arz eden bir konudur.
Bakanlığımızın ve tüm sektörün bu konuya gösterdiği hassasiyet de konunun öneminin
altını çizer nitelikteydi. HIPRA
Türkiye olarak, toplantının
hazırlanmasında emeği geçen
Bakanlık ve VİSAD yetkililerine ve tüm katılımcılara çok
teşekkür ederiz.
VetERİNER HekİM
Dr. Ayça Zeynep Güleryüzlü
HİPRA
çekmelerinin etkin şekilde takip edildiğini, eğitimler ve denetimlerin sıklaştırıldığını belirtti.
2016 yılında GMP denetim talimatı kılavuzu,
Farmakovijilans kılavuzunda yenilemelerin
yapılacağını, ortak prospektüs oluşturması ve
Farmakovijilans denetim kılavuzu hazırlanacağını, eğitimlerin devam edeceğini, sektör ve
VİSAD ile işbirliği yapmaktan memnuniyet
duyduklarını ifade etti.
TEKNİK OTURUMLAR
DİKKATE DEĞERDİ
Açılış konuşmalarının ardından toplantının teknik oturumlarına geçildi. Burçak
Zorlu’nun başkanlığını yaptığı “İyi Üretim
Uygulamaları (GMP) ile İlgili Sorunlar ve
Çözüm Önerileri” başlıklı 1. oturumda;
Çalışma Grubu Sorumlusu Yılmaz Çiftçi
“Bakanlık Deneyimleri”, Zoetis firmasından Dr. Taner Öncel ve Arion firmasından
Yiğit Altav “Sektör Deneyimleri” hakkında
kapsamlı bilgi verdi.
Dr. Semra Yılmaz ve Nazan Uşdu Dilsiz’in
başkanlığını yaptığı “Dosya Yenileme Süreci” başlıklı 2. oturumda; Çalışma Grubu
Sorumlusu Mustafa Yıkılmaz “Pazarlama
İzni Dosya Güncellemelerinde Sık Yapılan
Hatalar ve Öneriler” konusunda, Pendik
VKE İlaç Kontrol biriminden Dr. Erdim Ozan
Çakır “Variyasyon Tipleri ve Gereklikleri”,
GKGM’den Dr. Musa Alkan “Veteriner Ecza
Depoları ile İlgili Değişiklikler ve Uyum
Süreci” ve Kimyager Yeliz Kaplan “Farmakovijilans Denetimleri” konularında sunum
yaparak arkasından katılımcılarca yöneltilen
sorular cevaplandırıldı.
Toplantının ikinci günü de sunumlarla
oldukça hareketli geçti
Toplantının ikinci gününde İsmail
Özdemir’in başkanlığını yaptığı 3. oturum
gerçekleşti. Bu oturumda Dr. Klaus Hellmann
“Avrupa Birliği’de Varyasyon Uygulamaları ve
Avrupa Birliği Mevzuatında Varyasyon, (Applications for variations and EU regulations on
Variations)” konusunda kapsamlı bilgiler verdi ve katılımcıların sorularını cevaplandırdı. “Sektörden Gelen Sorular ve Cevapları”
başlıklı 4. oturum Dr. Semra Yılmaz tarafından
yönetildi ve sorular cevaplandırıldı. Daha sonra
Yönetim ve İletişim Uzmanı Dr. Şaban Kızıldağ
tarafından “Mazeret Yok” başlıklı motivasyon
eğitimi gerçekleştirildi. Genel değerlendirme
ve kapanış konuşmaları sonrasında toplantı
sonuç raporu hazırlandı.
İNFOVET 62-63
Sunumların her biri, sorunların çözümüne yol gösterici olması açısından çok değerliydi.
teknik oturumlar ve kapanış konuşmalarının
ardından toplantı SONUÇ RAPORU hazırlandı
Antalya’da 23-24 Mart 2016
tarihlerinde gerçekleştirilen veteriner
sağlık ürünleri değerlendirme
toplantısına sektörün her kesiminden
150 katılımcı iştirak etmiştir. Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı; Gıda ve
Kontrol Genel Müdürlüğü ile Veteriner
Kontrol Enstitüleri temsilcileri ile
katılmıştır. VİSAD Yönetim Kurulu tam
kadro olarak ve üyelerinin çok büyük
çoğunluğu katılım sağlamıştır.
Paydaş olarak Türk Veteriner Hekimleri
Birliği Merkez Konseyi Başkanı ile
Yumurta Üreticileri Merkez Birliği
Başkanı ve Genel Sekreteri de
toplantıya katılmıştır.
daha kaliteli ürünlerin sunulduğu
ve sektörün ihracatta rekabet
gücünün geliştiği göz önüne alınarak
önümüzdeki süreçte pazarlama
izinlerinin güncellenmesinin risklerini
bertaraf edecek önlemlerin alınması,
> Toplantı Bakanlık, VİSAD ve
sektör tarafından memnuniyetle
karşılanmış ve sonuç raporunda
aşağıdaki hususlara yer verilmesi
kararlaştırılmıştır.
> Pazarlama izni yenilemeleri ile ilgili
olarak Bakanlık ve VİSAD’ın daha sık
yan yana gelmesi,
> Bakanlık, VİSAD ve ilgili sektör
paydaşları ile daha yakın işbirliğinin
artarak sürdürülmesi,
> Sektörün pazarlama izin
yenilemelerine daha mükemmel
hazırlanması ve ön komisyonun iş
yükünün azaltılması için ön komisyon
kontrol listesinin ve niteliklerin
geliştirilerek sektörümüze duyurulması,
> Sektör tarafından yöneltilen sorular
ve bu sorulara verilen cevapların
VİSAD web sayfasında yayınlanması,
> Bakanlık ve sektörün ihtiyaç duyduğu
proses validasyonu eğitimi için
katılım taleplerinin alınarak eğitimin
planlanması,
> Sektörün ihtiyaç duyduğu
kılavuzların belirlenecek öncelik
sırasıyla VİSAD’dan da destek
alınarak hazırlanması,
> Değerlendirme toplantısında
yabancı konuşmacının kapsamlı
şekilde AB uygulamaları sunumu ile
motivasyon eğitiminin toplantıya
zenginlik katması,
> GMP sürecinin başarıyla atlatılmış
olmasıyla hayvan sağlığı alanında
> Katılımcılar toplantıdan maksimum
düzeyde yararlandığı.
Dr. Klaus Hellmann, yaptığı sunum ile uzmanlara ve bakanlık kadrosuna çok yararlı bilgiler verdi.
Gerekli standartlara
ulaşmak için pazar
araştırması şart
Dr. Klaus Hellmann, katılımcıların sayısından, ilgisinden ve
toplantının kalitesinden çok etkilendiğini; Türkiye’deki endüstrinin
yapılandırılmasının profesyonel bir iz bıraktığını vurguladı.
Dr. Klaus Hellman, AB’de varyasyon uygulamaları ve mevzuat üzerine yaptığı sunum ile toplantının ilgi odağı oldu. Biz
de kendisiyle bir röportaj gerçekleştirdik ve
Türkiye’de GMP geçiş sürecini konuştuk.
Türkiye’nin GMP sürecine girmiş
olmasının sizce sektöre etkileri nasıl olacak?
Bir endüstri ihracat yapmak istiyorsa,
beraberinde standartlarını ve kalitesini de
yükseltmesi gerekiyor; GMP de bunun için
çok önemli bir adım. Ancak takdir edersiniz
ki, GMP derken, tüm dünyada aynı GMP
standartlarından bahsetmiyoruz. Avrupa
ve ABD, GMP standartları en yüksek olan
İNFOVET 64-65
bölgeler ve Türkiye de bu kriterlerde üretim
yaparsa sektörün geleceği çok parlak.
Yaptığınız sunumda, AB’ye katılan bazı
ülke firmalarının yaptıkları hatalardan
bahsettiniz. Türkiye’de bu hatalara
düşmemek için neler yapılmalı?
Türkiye, Avrupa Birliği’ne aday bir ülke ve
AB standartlarına ayak uydurabilmesi için,
gerek üretim ve GMP standartlarını, gerekse
hayvan sağlığı standartlarını AB’nin belirttiği
şekilde bir an önce uygulamaya başlamalı.
Önünüzdeki yeni süreç olan pazarlama izinleri için de, firmaların bütün ruhsat dosyalarını
AB standartlarında hazırlamaları gerekiyor;
çünkü bu konu üretimden sonra gelen en
önemli konu ve firmalara çok iş düşüyor.
AB’de gerekli standartlara ulaşmak için
firmalar nasıl bir yol izlemeliler?
Bir firmanın, Avrupa standartlarına uyum
sağlamak için ilk adım olarak ürünlerini ruhsatlandırılması lazım. Teoride ne kadar anlatırsanız anlatın, her iş en iyi pratikte öğrenilir.
İkinci adım ise finansal kaynakların yönetimi.
Bir ürünün Avrupa pazarına çıkabilmesi
için firmaların yapması gereken harcamalar
oldukça yüksek. Özellikle bir ürünün çevreye
olan etkisi, üzerindeki güvenilirliği ve etkinlik
çalışmaları ile ilgili araştırmalar ciddi yatırımlar gerektirir. Bir firmanın bu yatırımları
ve geri dönüşümleri iyi hesaplaması gerekir.
Kısacası, pazar araştırması kesinlikle şart.
Türkiye endüstrisini ve Türkiye veteriner
sektörünü nasıl buldunuz?
Katılımcıların sayısından, ilgisinden ve toplantının kalitesinden gerçekten çok etkilendim.
Buradaki endüstrinin yapılandırılması gerçekten profesyonel bir iz bırakıyor. Elbette endüstrinin standartlarını yükseltmesi gerekiyor;
ancak bunun ülkenin politik gelişmeleriyle de
doğrudan bağlantılı olduğunu hepimiz biliyoruz. Türkiye’nin ve AB’nin politik olarak alacağı
kararlar bu konuda kritik öneme sahip.
KONU KANATLI
Dr. Semra Yılmaz, GMP süreci ile birlikte Türkiye’nin yeni pazarlara açılma noktasında özgüven kazandığını belirtti.
Yaptığımız işin kalitesi
uluslararası standartta
GMP’nin sektörümüze en önemli getirisinin üründen kar
edilmesini gözeten, sürekli geliştirilebilir bir farmasotik
kalite sisteminin kurulmasını sağlamasıdır.
Bakanlık adına, Veteriner Sağlık
Ürünleri sektöründe çok büyük emekleri
olan Dr. Semra Yılmaz ile GMP sürecini ve
sektördeki dönüşümü konuştuk.
Bugün itibariyle Veteriner Sağlık
Ürünleri alanındaki dönüşüm sürecini
bize anlatır mısınız?
5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı Gıda ve Yem Kanunu yayımı ile
veteriner sağlık ürünleri sektörü yasal bir
alt yapıya sahip oldu. Bakanlık yapılanmasını sağlayan 639 sayılı KHK ile de Gıda ve
Kontrol Genel Müdürlüğündeki muhatabına Veteriner Sağlık Ürünleri ve Halk Sağlığı
Dairesi Başkanlığına kavuştu.
Veteriner sağlık ürünleri ve halk sağlığı
konuları eşdeğer kurum ve otoritelerde
iki ayrı yapılanma altında yürütülürken
İNFOVET 66-67
Genel Müdürlüğümüz bünyesinde bir daire
başkanlığı altında yürütülmesi görev ve
sorumluluklarımızı fazlasıyla arttırdı. Veteriner sağlık ürünleri alanından başlatılan bu
süreçte AB ile uyumlu küresel standartları
gözeten bir mevzuat hazırlanması Daire
Başkanlığımızın ilk önemli sınavıydı.
Mevzuatın gerektirdiği reform niteliğindeki yapısal makro değişikliklerin sektörün
yaşatılarak gerçekleştirilmesi ve sürecin
doğru yönetilmesi ise alt basamaklara sahip
ikinci büyük sınavımızı oluşturdu. Bu sınav
sonucunda elde edeceği kazanımların farkında olan bir sektörle çalışmak, karşılıklı
olarak güven esaslı, güçlü ve destekleyici bir
yaklaşım sergilememiz, eğitimli, gelişmeye
açık ve farkındalık yaratmaya kararlı uzman
bir ekiple çalışıyor olmam sektörün bu konuya inanmasını sağladı. Karşılıklı güven ile
Bakanlık ve sektör arasında öncelikle ortak
bir dil gelişti, her iki taraf kararlılık gösterdi
ve yoğun bir gayret içerisine girdi.
Bugün geldiğimiz noktada ikinci sınavımızın ilk basamağı ve temel taşı niteliğindeki İyi Üretim Uygulamaları (GMP) geçişi
başarıyla tamamlamanın gururunu birlikte
yaşıyoruz. Bakanlığımızdan GMP sertifikası
almış Türkiye’deki tesislerimizin yurt dışındaki ciddi otoritelerden GMP denetimlerini
başarı ile geçirmeleri gurur duyduğum
başka bir noktadır. Bu durum yaptığımız
işin kalitesinin uluslararası standartlarda
olduğunu göstermiştir.
Sektörün büyük bir kısmı Türkiye’de
veteriner tıbbi ürünler için GMP’nin en üst
seviyede uygulanması noktasında kılavuz ve
talimat dışı yollara girmeden Bakanlığımıza
karşı gerekli yardım ve işbirliğini gösterdi ve
01 Kasım 2015 tarihi itibarı ile de GMP geçiş
süreci sonlandı. Bu noktada sektörümüz
Türkiye piyasasında eşit rekabete kavuşurken, ihracatta da yeni pazarlara açılma
noktasında özgüven ve cesaret kazandı.
Süreç içerisinde düzenlediğiniz toplantı ve
eğitimler oldu mu?
Süreç içerisinde Bakanlık-VİSAD
işbirliği toplantıları, Pazarlama İzni ve
Farmakovijilans Sistemleri Gereklilikleri
ile ilgili içerisinde TAIEX katılımının da
olduğu eğitimler, Veteriner Ecza Depoları, Perakende Satış Kanalları için Serbest
Veteriner Hekimler, Veteriner Hekim
Odaları, İl Müdürlükleri ve hayvancılık
işletmelerine yönelik çok sayıda eğitim ve
toplantılar düzenledi. Bu kapsamda dönüşüm sürecindeki her bir kilometre taşında
en az bir defa değişik kesimlerle defalarca
bir araya gelindi. Sürecin başından bugüne
kadar firmalarla birebir yapılan toplantılarımız dışında 60’a yakın eğitim ve toplantı
düzenlediğimizi söyleyebilirim.
Son olarak bir mesajınız var mı?
01 Nisan 2016 tarihi itibarı ile Daire Başkanlığı görevinden ayrılmış olacağım. Başta
VİSAD olmak üzere sektörün bu süreçte
mevzuat içerisinde kalarak başarmak için
çaba gösteren ve göstermeye de devam
eden tüm firmalarımıza, bana inanan ve bu
yolda beni yalnız bırakmayan çalışma arkadaşlarıma ve bana bu fırsatı veren İnfovet’e
teşekkür ederim. Her şeyin gönlünüzce
olmasını dilerim. 
TOPLANTI Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu
Bayer V. Sürü Sağlığı
Sempozyumu’na
yoğun ilgi
Bayer Hayvan Sağlığı, Türkiye hayvancılığının gelişmesini
amaç edinen yaklaşımı ile iki senede bir düzenlediği Sürü
Sempozyumları’nın beşincisini geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdi.
Bayer Hayvan
Sağlığı’nın “Daha iyi
bir yaşam için bilim”
felsefesi ile veteriner
hekimler bir araya geldi.
Bayer Hayvan Sağlığı 29-31 Mart
2016 tarihleri arasında iki senede bir düzenlediği Sürü Sağlığı Sempozyumları’nın
beşincisini gerçekleştirdi. Sürü Sağlığı
Sempozyumu’nun bu seneki odak noktası
“Endometritis, Ayak Hastalıkları ve Bovine
Respiratory Disease-BRD”ydi.
Bayer Hayvan Sağlığı, konuşmacıların
seçiminde, hem ülkemizdeki hem de
dünyadaki problemler hakkında bilgi vermek üzere, konusunda uzman dünyanın
farklı ülkelerinde benzer organizasyonlara
katılan ve fikir lideri konumunda olan
önemli konuşmacılara öncelik verdi. Bu
amaçla; toplantıya ilk konuşmacı olarak
Hollanda’dan Uzman Veteriner Hekim Joost De Veer davet edildi. Kendisi özellikle
sürü yönetimi konusunda dünyanın sayılı
akademisyenlerinden biri olup, akademik
kariyerinin önemli bir bölümünde çiftlik
hekimliğinde koruma ve önleme konuları
üzerine çalışmalar yürüttü.
İkinci konuşmacı olan Prof. Dr. Sezgin
Şentürk, Uludağ Üniversitesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı olarak çalışmakta ve uzmanı olduğu konular arasında
çiftlik hekimliği bulunmaktadır. Bir
sonraki konuşmacı olan Doç. Dr. Murat
Cengiz Uludağ Üniversitesi Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı’nda
çalışmakta ve uzmanlık alanları arasında
antibiyotikler bulunmaktadır.
Daha sonra kürsüye gelen Bayer Hayvan
Sağlığı Ürün Müdürü olarak çalışmakta olan Engin Tamur; Bayer Hayvan
Sağlığı’nın bu senenin başında veteriner
hekimlerin kullanımına sunduğu seftiofur
etken maddesini içeren Zerosef® adlı ürünün yolculuğunu aktardı. Son konuşmacı
olan Prof. Dr. İlber Ortaylı yoğun bir ilgi
ve merakla beklenen, dünyada ve ülkemizde veteriner hekimlik tarihi ile ilgili
sunumunu gerçekleştirdi.
Bayer Hayvan Sağlığı’ndan önemli
isimler kürsüdeydi
Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu,
Türkiye Ülke Müdürü Oliver Aue’nin açılış
konuşması ile başladı. Oliver Aue, Bayer
Hayvan Sağlığı’nın global vizyonundan ve
ülke hayvancılığının gelişmesi için yaptıklarından kısaca bahsettikten sonra, sözlerini Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu’nun
tüm katılımcılar için yararlı olması temennileri ile tamamladı.
Türkiye Ülke Müdürü
OlIver Aue, hayvancılığın
gelişmesini amaç edinen
yaklaşımlarıyla veteriner
hekimlere desteklerini
sürdüreceklerini belirtti.
Uzman Veteriner Hekim
Joost De Veer, çiftlik
yönetimi ve sürdürülebilirlik
konularının yer aldığı bir
sunum gerçekleştirdi.
Bayer Hayvan Sağlığı Ürün
Müdürü Engin Tamur,
veteriner hekimlerle
gerçekleştirdikleri pazar
araştırması sonuçlarını
paylaştı.
TOPLANTI Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu
Prof. Dr. Sezgin Şentürk’ün sahada günlük karşılaşılabilecek
sorunlara karşı verdiği pratik bilgiler, yoğun bir ilgi ile takip edildi.
Daha sonra kürsüye gelen Joost De Veer,
çiftlik yönetimi ve sürdürülebilirlik konularının yer aldığı sunumunu gerçekleştirdi.
Joost De Veer Avrupa’nın farklı ülkelerinde çok sayıda sütçü işletmede danışman
hekim olarak çalışmakta ve o çiftliklerin
epidemiyolojik haritasını çıkarmakta.
Ayrıca uzmanı olduğu “Cow Compass” ile
çiftlik izleme sistemleri geliştirmekte ve
risk faktörlerini belirleyerek sürdürülebilirliğin devamını sağlamakta.
Seftİofur’un klinik kullanImI
Bayer Doğu Bölge Satış Müdürü Turan Subaşı,
Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu’nun sunuculuğunu üstlendi.
Sabah oturumundaki son konuşmacı
olarak sahneye gelen Uludağ Üniversitesi
İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof.
Dr. Sezgin Şentürk, seftiofurun klinik
kullanımı konulu sunumunu gerçekleştirdi. Prof. Dr. Sezgin Şentürk’ün kitabi
bilgilerden ziyade, sahada ve özellikle
büyük işletmelerde günlük karşılaşılabilecek sorunlara karşı verdiği pratik bilgiler,
sunumunun yoğun bir ilgi ve dikkatle
takip edilmesini sağladı. Sunumunun
sonunda tüm anlattıklarını özetleyerek
maddeler halinde tekrar aktaran Sezgin
Şentürk, soru cevap bölümünde de dinleyicilerin en çok ilgisini çeken ve en çok
soru sorulan konuşmacı oldu.
Öğleden sonraki ikinci oturum Uludağ
Üniversitesi Farmakoloji ve Toksikoloji
Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr.
Murat Cengiz ile başladı. Doç. Dr. Murat
Cengiz akademik hayatının önemli bir
bölümünde antibiyotikler ve antibiyotikler
arası etkileşim üzerinde çalışmıştır. Sunumunda seftiofurun farmakolojisini anlatan
Murat Cengiz, bu etken maddenin farma-
Veteriner Hekim Erdoğan Yıldız Sivas
Bayer kaliteli içerikli toplantılar düzenlemeye devam ediyor
Veteriner hekim olarak her şeyi ne kadar bildiğimizi iddia etsek bile dünyanın farklı yerlerinden
gelen akademisyenlerin sunumlarında yeni bilgilere erişme fırsatı yakalıyoruz. Aynı zamanda bu
tür organizasyonlar doğru bildiğimiz yanlışları da görmemize bir vesile oluyor. Türkiye’nin farklı
coğrafyalarından gelen meslektaşlarımız ile bir arada olmak ve sorunları konuşmak açısından
önemli bir organizasyondu. Prof. Dr. İlber Ortaylı benim için sürpriz oldu, kendisini ilk defa
dinleme şansı yakaladım. Bayer’e bu güzel organizasyon için teşekkür ederim.
İNFOVET 70-71
Bu seneki toplantıda da,
konusunda uzman dünyanın
farklı ülkelerinde fikir lideri
konumunda konuşmacılar vardı.
Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın sunumunda toplantı salonu
ağzına kadar doldu ve herkes nefeslerini tutarak takip etti.
kokinetiğine ve farklı dozlarda kullanımına
değindi ve sütte “O” antibiyotiklerin aslında süte geçtiğini ancak EMEA tarafından
belirlenen limitlerin altında olduğu için
“geçmiyor” olarak kabul edildiğini aktardı.
Doç. Dr. Murat Cengiz’den sonra kürsüye gelen Bayer Hayvan Sağlığı Ürün Müdürü Engin Tamur, Zerosef®’in yolculuğunu
anlattıktan sonra, geçtiğimiz yıl veteriner
hekimlerle gerçekleştirdikleri pazar araştırması sonuçlarını hekimlerle paylaştı.
Veteriner sahanın kullanımına sundukları
Zerosef®’in etkin çözüm sunduğunu ve
maliyetlerde düşüş sağladığını söyleyen
Tamur, yeni ürün çalışmalarının devam
edeceklerini belirtti.
Katılımcıların nefeslerini tutarak takip
ettikleri bir sunum
Herkesin heyecanla beklediği son konuşmacı ünlü akademisyen Prof. Dr. İlber
Ortaylı’ydı. Sunumuna dünyada veteriner
hekimliğin tarihi ile başlayan Prof. Dr.
İlber Ortaylı, gelişim süreçleri aktarıp
ülkemizdeki veteriner hekimlik ile sunumuna son verdi. Sunumunda veteriner
hekimliğin beşeri hekimlikten ayrılamayacağını ve insan sağlığının vazgeçilmez
bir parçası olduğunu belirten Ortaylı, veteriner hekimliğin neden bu kadar önemli
bir meslek olduğunu tarihi gerçeklerle
birleştirerek anlattı. Sunumdaki ilginç
bölümlerden biri de; Mehmet Akif Ersoy
gibi ülkemizdeki ilk veteriner hekimlerin
Fransızca bilme zorunluluğunun olduğu, yani sadece Fransızca bilen kişilerin
veteriner hekim olmak için başvurabildiğini, bu zorunluluğun ise tüm kaynakların
Fransızca olmasından ve literatür takibi
gerekliliğinden doğduğuydu. Prof. Dr.
İlber Ortaylı’nın sunumda toplantı salonu
ağzına kadar doldu ve herkes nefeslerini
Doç. Dr. Murat Cengiz, sunumunda seftiofur
etken maddesinin farmakolojisinden bahsetti.
Veteriner Hekim ufuk sayın izmir
Edindiğimiz bilgiler her alanda uygulanabilir nitelikteydi
Sürü Yönetimi konusunda çok faydalandığımı söyleyebilirim. “Cow Compass” yeni bir yaklaşım;
bunun ile ilgili ilerleyen dönemlerde verilecek eğitimlerin ülkemiz hayvancılığı için çok faydalı
olacağını düşünüyorum. En çok da, “planla-uygula-kontrol et-önlem al”, sadece hayvan sağlığında
değil yaşamımızın her alanında uygulanabilir bir yöntem. Bir de uzun zamandır işletmelerde
görmeyi unuttuğumuz, ineğin arka ayağı ile kuşağını kaşıyabileceği bir ortamın hazırlanmasının
önemini hatırlatan bir eğitimdi. Üzerine İlber Hoca’nın sunumu da kaymaklı kadayıf oldu.
TOPLANTI Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu
tutarak sunumu takip etti. Veteriner hekimler, sempozyumun bilimsel içeriğinden
ve seçilen konuşmacılardan duydukları
memnuniyeti dile getirerek bir sonraki
sempozyumu şimdiden beklemeye başladıklarını söylediler.
Misafirler, tecrübelerin paylaşıldığı
toplantıdan yüksek oranda
memnuniyetle ayrıldılar
Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu’nun
hemen sonrasında konuşma fırsatı bulduğumuz Bayer Hayvan Sağlığı Ürün Müdürü
Engin Tamur’a sempozyum hakkındaki
düşüncelerini sorduk. Tamur, “Öncelikle
geleneksel hale gelen ve bu sene beşincisini
düzenlediğimiz; 170 veteriner hekimi davet
ettiğimiz Sürü Sağlığı Sempozyumu’muzun, misafirlerimizde sağladığı yüksek
memnuniyetten duyduğum mutluluğu
belirtmek istiyorum. Bu senenin başında
veteriner sahanın kullanımına sunmuş
olduğumuz Zerosef® veteriner hekimler
tarafından beğenildi ve tercih edildi. Bizler,
sahada kullanımın ardından veteriner
hekimlerden aldığımız geri bildirimleri
değerlendirip, Bayer Hayvan Sağlığı’nın
gerekli birimlere taşıyarak onlara yeni
çözümler sunma misyonu taşıyoruz. Bu
amaçla Araştırma-Geliştirme birimimizle
yakın temasta yeni ürünlerimizi peyderpey
olarak ülkemizde ruhsatlandırarak veteriner hekimlerin kullanımına sunuyoruz.
Veteriner hekimleri her zaman çözüm ortağımız olarak görüp, kendilerinden Türkiye
hayvancılığının gelişmesi için gerekli tüm
aksiyonları alıyoruz. Bugün bu düşüncelerimizin fiiliyata dönüştüğü başarılı bir
sempozyum gerçekleştirdik. Tüm konuşmacılarımız sahada kullanıma yönelik pratik bilgileri veteriner hekimlere detaylı bir
şekilde aktardılar. Veteriner hekimler de
kendi aralarında yapmış oldukları sohbetlerde tecrübelerini paylaştılar ve vakaları
değerlendirme şansını yakaladılar. Bizler
de bu sebeplerle başarılı geçen bir sempozyumun ardından bir sonrakini planlama
sürecine girdik. Son olarak şahsım ve Bayer
Hayvan Sağlığı adına tüm katılımcılara
teşekkür ediyor bir sonraki sempozyumumuzda görüşmek üzere…” dedi.
Veteriner Hekim recep coşman adana
İçerik verimli, toplantı ise üst düzeydi
Prof. Dr. Sezgin Şentürk’ün veteriner sahaya hakim sunumu, yabancı konuşmacının konularında
donanımlı olması toplantıdaki beklentilerimi kesinlikle karşıladı. Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın
sempozyuma davetli olması da katılımcılar için ayrı bir renkti. Veteriner hekimlik tarihi konulu
sunumu bence çok farklıydı ve bu tür mesleki organizasyonlarda görmek istediğimiz ilginç bir
konuşmacı seçimiydi. Bayer Hayvan Sağlığı’na sektöre ve veteriner hekimlerin gelişimine vermiş
olduğu desteklerden dolayı teşekkür ederim.
Veteriner Hekim ünal ortaç çanakkale
Sürü sağlığı bu mesleğin bir gerçeği
Sürü Sağlığı Sempozyumu, bu sene de benim için oldukça verimli geçti. Sürü sağlığı konusu
bu veteriner hekimlik mesleğinin bir gerçeği ve hakkında gerekli donanıma sahip olmazsanız
karşınıza çıkabilecek vakalarda geri kalmanız kaçınılmazdır. Bayer Hayvan Sağlığı yine önemli bir
konuya değindi. Artık büyük işletmelerde tedavi edici hekimlik sürdürülebilir değil, koruyucu
hekimlik bugün olduğu gibi yarın da hekimlik nosyonunun ilk sırasında yer alacaktır. Bayer’i bu
önemli konuda düzenlediği toplantı için tebrik ediyorum.
İNFOVET 72-73
TOPLANTI Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu
Bayer Hayvan Sağlığı Türkiye
Ülke Müdürü Oliver Aue ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, bundan tam 10 sene önce
başlattıkları yolculuğun, her iki senede bir
düzenlenen organizasyona dönüşmesinde
Türk veteriner hekimlerin desteğinin rolünün büyük olduğunu öğrendik.
Bu seneki sempozyum programını
şekillendirirken hangi konuları göz önünde
bulundurdunuz?
Bayer Hayvan Sağlığı Türkiye olarak bizler
global vizyonumuza paralel olarak, sütçü ve
etçi sürülerde önce koruma sonra ise terapötik yaklaşımların üzerinde durduk. Son
yıllarda sütçü işletmelerin sayılarının hızla
artmasıyla süt verimi ve reprodüksiyon
daha da önem kazandı. Bu amaçla veteriner
hekimler süte geçmeyen antibiyotikleri
daha yoğun kullanmaya başladılar. Biz de 5.
Bayer Sürü Sağlığı Sempozyumu kapsamında, bu senenin başında veteriner hekimlerin
kullanımına sunduğumuz seftiofur etken
maddesini içeren Zerosef® ve endikasyonlarıyla ilgili bir program hazırladık.
Bu senenin başında sizlerin kullanımına
sunduğumuz Zerosef® ile çiftlik hayvanları
portföyümüzü güçlendirdik. Zerosef® sağladığı yüksek etkinlik ile sığırlarda endometritis, ayak hastalıkları ve BRD tedavisinde çözüme ulaştırmakta. Son yıllarda sütte
“0” antibiyotikler sütçü sürülerde ekonomik tedavide en önemli rolü oynamakta.
Zerosef® sütte “0” antibiyotik olmasıyla
maliyetlerde de düşüş sağlıyor.
Önümüzdeki günlerde veteriner hekimlere
ne gibi yenilikler sunmayı planlıyorsunuz?
Bayer geçirdiği değişimle sadece sağlık
konusunda hizmet veren bir şirkete dönüştü. Bu bağlamda odaklandığı noktalar
insan sağlığı, bitki sağlığı ve tabii ki de
hayvan sağlığı. Bayer Hayvan Sağlığı felsefemiz olan “Daha iyi bir yaşam için bilim”
in en önemli basamağı inovasyon. Bizler de
bunun bilinciyle yeni moleküller ve ilaçlar
Bayer Hayvan Sağlığı
Türkiye Ülke Müdürü
OlIver Aue
Bilimsel destek
vermeyi sürdüreceğiz
Bayer Hayvan Sağlığı’nın, 2006 yılından beri hassasiyetle
üzerinde durduğu bir kavram olan “Sürü Sağlığı”, ülkemizde
araştırılan, özümsenen ve uygulanan bir kavrama dönüştü.
üzerinde çalışmaya aralıksız devam ederek
veteriner hekimlere yeni seçenekler sunmayı amaç edindik. Önümüzdeki yıllarda
yeni ürünlerimizi peyderpey ruhsatlandırarak veteriner hekimlerimizin kullanımına sunacağız. Özellikle sütçü ve besici
sürülerle, koyun ve keçilere yönelik olan
bu ürünlerimiz veteriner hekimlerin elini
güçlendirecek ve onlara yeni protokoller
oluşturma şansı tanıyacak.
Son olarak katılımcılara vermek istediğiniz
bir mesaj var mı?
Sempozyuma gösterdikleri ilgiden, teşriflerinden ve oturumlara aktif katılımlarından
dolayı teşekkür ederim. Sizlerin önerileri ve
desteğiyle, her yaptığımız organizasyonda
çıtayı daha da yükseltmeye devam edeceğiz.
Türkiye hayvancılığının gelişmesini amaç
edinen yaklaşımımızla veteriner hekimlere
bilimsel destek vermeyi sürdüreceğiz.
çalışmalarımızı aralıksız sürdürerek veteriner hekimlere yeni seçenekler sunmayı devam edeceğiz
Bayer Sürü Sağlığı Sempozyumu veteriner hekimlere mesleki konularda bilgi alışverişini sağlayan, tecrübelerini aktarmalarını
amaçlayan ve bilimsel bilgi akışını hedefleyen bir platform. Bizler de Türkiye hayvan sağlığı takviminde önemli bir yeri olan ve Kıbrıs’ta
gerçekleştirdiğimiz bu son organizasyonda 170 veteriner hekimi ağırladığımız Bayer Sürü Sağlığı Sempozyumu’yla gurur duyuyoruz.
İNFOVET 74-75
TOPLANTI Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu
İşletmelerdeki en büyük
problemlerden bir tanesi
sürdürülebilirlik
Uzman Veteriner Hekim Joost De Veer, bir çiftçiye tavsiye
verirken ya da bir şeyler öğretirken hekimle çiftçi arasında
bir güven ilişkisinin olması gerektiğini vurguluyor.
Uzman Veteriner Hekim
Joost De Veer
Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu’na,
Hollanda’da uzman veteriner hekim olarak
görev alan ve sürü sağlığı konusunda önemli
deneyimlere sahip olan bir isim, Joost De
Veer de konuşmacı olarak davetliydi. Biz de,
İnfovet Dergisi olarak, molalarda kendisiyle
bir röportaj gerçekleştirdik.
Çok güçlü bir çiftlik deneyiminiz var. Sizce,
veteriner hekimler en çok hangi konularda
hatalar yapıyor?
Bence en önemli konu, bütün hayvanlara
düzenli rasyon vermek. İşi basitleştirmek
için hep ortalamaya bakılır. Ama her sürüde
ortalamanın hem çok üstünde hem de
altında hayvanlar bulunmaktadır. Veteriner
hekimler, sürüdeki düşük verimli hayvanlara da bakmalı ki, bu hayvanların da verimi
İNFOVET 76-77
artsın. Şu anda en büyük problemlerden bir
tanesi hem sürdürülebilirlik konusunda
hem de 15 litre meselesi açısından henüz
birinci ya da ikinci laktasyonunu tamamlamış ve sürüden ayrılmış bir sürü genç
hayvanın olması. Bunun sebebi mastitis,
buzağılama ya da başka nedenler olabilir.
Ancak, biz kuru madde alımını düzenleyebilirsek ve artırabilirsek, o hayvanlar da
daha iyi süt verebilecekler ve verimlerini
artıracaklar. Bu şekilde genç hayvanları da
kaybetmemiş olacağız.
Veteriner hekimin ve yetiştiricinin
iletişimi bir çiftliğin sürdürülebilmesi
için neden önemli?
Her şeyden önce, bir çiftçiye tavsiye
verirken ya da bir şeyler öğretirken veteriner
hekimle çiftçi arasında bir güven ilişkisinin
olması gerekiyor. Birine güvenmezseniz,
söylediklerini de ciddiye almazsınız. Seneler
önce, eğitimimi tamamladığım sıralarda
uygulama çok farklıydı; çiftçiye gidip yol
gösteriyorduk ve onlar da uyguluyorlardı.
Ancak artık durum değişti; çiftçiler son
derece eğitimli, iyi yetişmiş insanlar ve bizim
yapmamız gereken şey, karar verme sürecinde onları da konuya dahil etmek olmalı.
Hollanda’da yürüttüğümüz bir proje
var. En fazla 6-7 kişilik çiftçi gruplarından
oluşan bu projede, veteriner hekimler
çalışma gruplarına başkanlık yapıyor. Bu
gruplarda insanlar birbirleriyle iletişim
kuruyor, aralarında bir güven oluşuyor. Bu
gruplar çiftliklere gidip inceleme yapıyorlar
ve fikir oluşturuyorlar. Aralarında güven
oluştuğu için fikirlerini daha rahat bir
şekilde paylaşıyorlar. Çiftçiler bu gruplara
katılmak için grubun başkanı olan veteriner
hekime günde 100 Euro veriyorlar. Yani 6-7
kişilik bir grup için 700 Euro gibi bir rakam.
Bu bir veteriner hekim için fazla olmayabilir
ama bu grubu yöneten veteriner hekim de
çiftçilerle ilişkisini güçlendirebilir ve aynı
zamanda çok şey öğrenebilir, öğretebilir.
Kaliteli bir kolostrum için üç altın
kural nedir?
Özellikle, gebeliğin son 3 haftasında
iyi bir geçiş yönetimi yapılmalı; hayvana
yeterli yem ve protein sağlanmalıdır. Buzağılamadan sonra, yoğun bir süt sağımını
gidilmemelidir. Aynı zamanda kolostrumdaki antikor oranının yüksek olması lazım.
Eğer çok fazla süt alınırsa, antikorların
sayısı da o oranda azalacaktır. Son olarak
hijyenik koşulların son derece önemli
olduğu unutulmamalıdır. 
KONU KANATLI
Muğla Veteriner
Hekimler Odası Başkanı
Serkan Alpözen
Oda başkanları meslektaşlarını
yalnız bırakmayarak mesleki
dayanışmanın en güzel
örneklerini sergilediler.
Muğla, “birlik ve
beraberlik” dedi
Muğla Veteriner Hekimler Odası’nın her yıl geleneksel
olarak düzenlediği ‘’Dostluk ve Dayanışma Gecesi’’
26 Mart tarihinde Green Nature Dıamond Otel’de
400’e yakın veteriner hekimin katılımıyla gerçekleşti.
Muğla Veteriner Hekimler Odası’nın
her yıl düzenlediği “Dostluk ve Dayanışma
Gecesi”ne Muğlalı veteriner hekimlerin yanı
sıra ecza depoları, firmalar ve resmi kurumlarda çalışan veteriner hekimler de yoğun
ilgi gösterdi. Gecenin önemli konukları
arasında Muğla Gıda Tarım ve Hayvancılık
İl Müdür Yardımcısı Veteriner Hekim Enver
Aydın, Menteşe Gıda Tarım ve Hayvancılık
İlçe Müdürü Ziraat Mühendisi Ersan Erken,
Muğla Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği
İNFOVET 78-79
Başkanı Mehmet Aldemir ve Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Ziya Şahin vardı.
Muğla birlik ve beraberlik şehridir
Gecenin açılış konuşmasını yapan Muğla
Veteriner Hekimler Odası Başkanı Serkan
Alpözen, Muğlalı veteriner hekimlerin
dayanışma ve mesleki beraberliği sayesinde,
Muğla’yı Türkiye’de örnek gösterilecek iller
arasına taşıdıklarının altını çizdi. Bu önemli
gecede, meslektaşlarını yalnız bırakmayıp,
geceye katılım gösteren eski Muğla oda başkanlarına da teşekkür eden Alpözen, kendilerine verilen desteğin farkında olduklarını ve
yönetim kurulunda görev alan tüm meslektaşları ile aldıkları sorumluğu layığı ile yerine
getirmekten onur duyduklarını belirtti.
Oda başkanlarına tam destek
Isparta Veteriner Hekimler Odası
Başkanı Yaşar Günaydın, Uşak Veteriner
Hekimler Odası Başkanı Özgür Uğur,
Manisa Bölgesi Veteriner Hekimler Odası
Başkanı Merter Yıldız ve Burdur Veteriner
Hekimler Odası Başkanı Kazım Üstüner,
bu önemli gecede Muğlalı meslektaşlarını
yalnız bırakmayarak mesleki dayanışmanın
en güzel örneklerini sergilediler.
Gecenin sonunda görüşlerini aldığımız
Muğla Veteriner Hekimler Odası Başkanı
Serkan Alpözen, Muğla ilinde görev yapan
tüm veteriner hekimlerin bir aile olduğunu
ve birbirine kenetlendiğini söyledi. Alpözen
ayrıca mesleğin hak ettiği saygı seviyesine
ulaşmasının meslektaşların birbirlerini sevmesi ve koruması ile mümkün olacağının,
aksi takdirde kamplaşma ve kutuplaşmanın
mesleğe ciddi zararlar vereceğinin öneminin bilinmesini istedi.
Genel Koordinatörümüz Barış Kolgu,
Ali İzcioğlu’na (solda) ödülünü takdim etti.
Muğla Tarım İl Müdür Yardımcısı Enver Aydın,
Hacı Koç’a (solda) ödülünü verdi.
Muğla Veteriner Hekimler Odası Başkanı Serkan Alpözen,
Mustafa Alan’a (sağda) ödülünü sundu.
Isparta Veteriner Hekimler Odası Başkanı Yaşar Günaydın,
Barış Saylak’a (solda) plaketini takdim etti.
Genel Koordinatörümüz Barış Kolgu,
Halil Yüngücü’ye (sağda) plaketini verdi.
Muğla Tarım İl Müdür Yardımcısı Enver Aydın,
Necati Demirel’e (solda) ödülünü sundu.
Manisa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Merter Yıldız,
Birhan Karakaya’ya (sağda) plaketini sundu.
Uşak Veteriner Hekimler Odası Başkanı Özgür Uğur,
Hasan Talaş’a (sağda) ödülünü takdim etti.
Menteşe Tarım İlçe Müdürü Ensar Erkan,
Sedat Zencir’e (sağda) plaketini verdi.
Uşak Veteriner Hekimler Odası Başkanı Özgür Uğur,
Feride Pınar Selçuk’a (sağda) ödülünü sundu.
Burdur Veteriner Hekimler Odası Başkanı Kazım Üstüner,
Hurşit Öztürk’e (solda) plaketini takdim etti.
Burdur Veteriner Hekimler Odası Başkanı Kazım Üstüner,
Tülin Özcan’a (sağda) ödülünü takdim etti.
Manisa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Merter Yıldız,
İbrahim İnel’e (sağda) plaketini verdi.
Gecede, meslekte
25. yılını dolduran
veteriner hekimlere
de plaketleri
sunuldu. İşte Muğla’da
mesleğimizde gurur
dolu 25 yılı dolduran
veteriner hekimler
Isparta Veteriner Hekimler Odası Başkanı Yaşar Günaydın,
Gülsüm Çakmakçı’ya (sağda) plaketini sundu.
İNFOVET 80-81
KONU KANATLI
Yeni üretim
tesisinde
üstün kalite
ve hizmet
Farklı tedavi alanlarında geliştirdiği
faaliyetlerle ulusal ve uluslararası
planda değer yaratan ve teknolojik
gelişmeleri yakından takip eden Teknovet
İlaç, yeni tesisinde üretim kapasiteni 7 kat
artırarak yoluna devam ediyor.
röportaj: veteriner hekim gizem kutun fotoğraf: garo miloşyan
G
eniş ürün yelpazesi ile 2000
yılından itibaren faaliyet gösteren, ülkemizin önde gelen
yerli üreticilerinden Teknovet
İlaç, bizleri GMP gerekliliklerine göre dizayn edilmiş yeni üretim tesisinde
ağırladı ve sizler için sorularımızı yanıtladı.
Yeni üretim tesisiniz hayırlı olsun. Öncelikle
okurlarımız için firmanızın vizyonu ve
misyonundan biraz bahseder misiniz?
İlk olarak, Teknovet İlaç ekibi olarak,
yaşadığımız büyüme sürecinde, bizden
desteklerini esirgemeyen, değerli iş ortaklarımıza, veteriner hekim arkadaşlarımıza, ecza
depolarına ve depo çalışanlarına teşekkür
ederiz. Teknovet İlaç, ürün yelpazesi en
geniş firma ünvanı ile 2000 yılından itibaren faaliyet gösteren, ülkemizin önde gelen
yerli üreticilerdendir. “Beşeri hekimlik insan
içinse, veteriner hekimlik insanlık içindir” ve
biz biliyoruz ki; sağlıklı hayvanların olmadığı
bir yerde insan sağlığından bahsedilemez. Bu
hizmet anlayışı ile Teknovet İlaç, Türk Veteriner İlaç Sektörüne yüksek kalitede, güvenilir,
yenilikçi ürünler ile hizmet vermeyi amaç
edinerek; ilacın değil, tedavinin ucuz ve etkin
olmasını sağlamaya çalışmaktadır. Hayvan
sağlığına katkı sağlamak için oluşturduğumuz
1
2
3
4
1. Yüksek saflıkta su (HPW) kapasitesi saatte 3000 lt, saf buhar kapasitesi saatte 800 lt, WFI kapasitesi saatte 750 lt olan su sistemi
2. Klima santrallerinin bulunduğu özel teknik alan 3. Teknovet Çerkezköy Üretim Tesisleri genel görünümü 4. Teknovet Genel Müdürü Mehmet ŞAHİNDAL
teknolojik altyapı ve proaktif yaklaşımlar
ile de kalite odaklı ve müşteri memnuniyeti sağlayan çözümler sunmaktayız. Tüm
bunların doğrultusunda, 2000 yılında %100
yerli sermaye ile İstanbul - İkitelli OSB’de
kurulmuş olan Teknovet İlaç, üretimine,
Çerkezköy OSB içinde bulunan, GMP
gerekliliklerine göre dizayn edilmiş yeni
üretim tesisi ile devam etmektedir.
Yeni üretim tesisinizin özellikleri hakkında
bilgi alabilir miyiz?
Çerkezköy Üretim Tesisimiz, 9417 m2’lik
alan üzerine, aşağıda belirtilen temel bö-
İNFOVET 82-83
lümleri içerecek şekilde inşa edilmiştir.
> Depo
- Hammadde / Ambalaj Malzeme Deposu
- Mamul Deposu
> Üretim Alanları-Non-Betalaktam, Betalaktam, Ektoparazit
> Kalite Güvence
> Kalite Kontrol ve Mikrobiyoloji Laboratuvarı
> Yönetim ve İdari Bölümler
Tesisimizin ana üretim bölümünü oluşturan A Blok yaklaşık 4251 m2, ofis ve laboratuvar bölümlerinin bulunduğu B Blok 2292
m2, penisilin, sefalosporin ve ektoparaziter
ürünlerimizin üretildiği üretim bölümü-
müz C Blok 1893 m2 üzerine kurulmuştur.
Diğer bölümlerimiz olan, enerji binası, atık
depoları, alkol deposu ve arıtma kısımları
yaklaşık 942 m2’den oluşmaktadır.
Mevcut tesisimizin, non-betalaktam kısmı
için 30 Aralık 2015; betalaktam, ektoparazit
kısmı içinse 04 Nisan 2016 tarihi itibari ile
GMP süreci tamamlanmış olup, GMP sertifikası alınmıştır. GMP sertifikasının alınmasını
takiben, üretime Çerkezköy’deki yeni üretim
tesisimizde devam edilmektedir. Teknovet
İlaç Çerkezköy Üretim Tesisleri, betalaktam,
non betalaktam ve ektoparaziter üretim
alanlarından oluşmaktadır.
5
6
KONU KANATLI
7
5. Teknovet Genel Müdür Yardımcısı Özer EVREN 6. Teknovet Sorumlu Yöneticisi Çiğdem DALGIÇ 7. Toplam 1000 palet kapasiteli depoda,
hammadde / ambalaj malzemeleri ve bitmiş ürünler fiziki olarak ayrılmış alanlarda depolanmaktadır.
Bu üretim alanlarının kapasiteleri nelerdir?
Eski tesisinize göre bir artış söz konusu mu?
Non betalaktam üretim alanlarında steril
likit, oral likit, oral tablet ve oral çözelti
tozu; betalaktam üretim alanlarında steril likit, oral çözelti tozu, meme içi süspansiyon;
ektoparazit alanlarında da toz, likit üretimi
ve ambalajlama prosesleri yapılmaktadır.
Yeni tesisimizde, üretim kapasitemiz eski
tesise göre 7 kat artmış olup, tablet üretiminde yıllık 190 milyon tablet, steril flakon
üretiminde 15 milyon flakon, non-steril likit
üretiminde 8 milyon şişe, toz kısmında da
yıllık 5 milyon şişe, 800 bin kavanoz, 5 milyon paket toz üretim kapasitesine sahiptir.
Tüm sektör için zorlu olan GMP süreci ile
birlikte altyapınızda değişikliklere gidildi mi?
Tesisimizde, GMP gerekliliklerine uyum
için gerekli tüm ekipman ve alt yapı sağlan-
İNFOVET 84-85
mış olup, gerekli validasyon ve kalifikasyon çalışmaları tamamlanmıştır. Kalite
kontrol ve mikrobiyoloji laboratuvarlarımız, toplamda 400 m2’lik bir yüz ölçüme
sahip olup, mevcut 11 kişilik ekip ile birlikte, cGMP ve cGLP yönetmeliklerine uygun
olarak, hammadde, yardımcı madde,
ambalaj malzemeleri, yarı mamul ve bitmiş
ürünün spesifikasyon ve farmakopelere
göre fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik
analizleri yapılmaktadır. Laboratuvarlarımızda, GMP gerekliliklerine uygun,
kalifikasyonları yapılmış ekipmanlar
kullanılmaktadır. Bu amaçla, kalite kontrol
laboratuvarımızda, 8 adet HPLC, 1 adet
gaz kromatografi ve tanımlı analizler için
gerekli olan diğer ekipmanlar bulunmaktadır. Mikrobiyoloji laboratuvarımızda da
4 adet inkubatör, 2 adet otoklav, 3 adet biyogüvenlik kabini ve tanımlı analizler için
gerekli diğer ekipmanlar bulunmaktadır.
Kalite güvence bölümümüz de, farmasötik ürünlerin, GMP gereklilikleri esas
alınarak, kalite standartlarına ve amaçlanan
kullanım şekline göre ve Pazarlama İzin
Belgeleri’ndeki esas bilgilerinin ve ürün
spesifikasyonunun gerekli gördüğü şekilde
üretilmesini ve kontrol edilmesini güvence
altına almaktadır.
Teknovet İlaç olarak Çerkezköy Üretim
Tesisimiz’de teknik olarak sağlam bir alt
yapı oluşturulmuştur. Örneğin, sektörde
ilk olan, tüm tesisin sıcaklık, nem ve basınç
değerleri, validasyonu yapılmış, 21 CFR Part
11 uyumlu, manuel kontrole ve müdahaleye izin vermeyen, tamamen otomatik bir
sistem olan Bilgisayarlı Sistem Yönetimi
(BMS-Building Management System)
üzerinden takip edilmektedir. Ayrıca, kontaminasyon riskini minimize etmek için,
8
KONU KANATLI
9
10
8 - 9. Ambalajlama alanındaki, etiketleme ve kutulama hattından fotoğraflar 10. Steril dolum öncesi, şişe yıkama ve sterilizasyon tünelinin bulunduğu alan
tesisteki havalandırma ve su sistemlerinin
teknik kısımları için ayrı bir teknik alan
oluşturulmuştur. Tesisimizde 20 adet AHU
(Air Handling Unit)-Klima santrali mevcuttur. Ayrıca, Yüksek Saflıkta Su (HPW-High
Purity Water) üretimi yapan su sistemimiz,
çift reverse osmoslu olup, yüksek saflıkta su
kapasitesi saatte 3000 lt, saf buhar kapasitesi saatte 800 lt, enjeksiyonluk su kapasitesi
ise saatte 750 lt olacak şekilde kurulmuş ve
validasyonları yapılmıştır.
Peki, sektörü bir anlamda reform
sürecine sokan GMP belgeleri ile ilgili
düzenlemelerin firmanız ve diğer firmalar
için sizce ne gibi getirileri oldu?
Teknovet İlaç olarak, GMP sürecinin
veteriner ilaç sektörü için çok önemli bir
gelişme olduğunu kanatindeyiz. GMP sertifikasyon sürecini tamamlayan tüm firma-
İNFOVET 86-87
ların Avrupa’ya ihracat kapılarını kolaylıkla
açacağını ve bu piyasalarda rekabet edebilir
hale geleceğini düşünmekteyiz GMP süreci
ile birlikte, kalite yönetimi, personel, tesis
ve ekipman, dokümantasyon, üretim,
kalite kontrol ve diğer konular ile ilgili tüm
prosedürlerimizi gözden geçirmiş ve gerekli
revizyonları tamamlamış bulunmaktayız.
Diğer taraftan şunu da belirtmek isteriz ki,
GMP belgesini almak kadar, belgenin gerekliliklerini uygulamak ve sürdürebilirliği
sağlamakta büyük önem taşımaktadır.
Yeni bir tesis yaratma fikri çok radikal ve
bu tesis için yapmış olduğunuz yatırımlar
çok büyük. Bu bağlamda, önümüzdeki
günlerde Teknovet İlaç’ın başka ne gibi
atılımları olacak?
Üretim kapasitesi eski tesise göre 7 kat
artmış, GMP gerekliliklileri doğrultu-
sunda üretim yapan, yeni üretim tesisimizde, Avrupa standartlarında, daha da
kaliteli ürünler üreterek, ürün ve hizmet
kalitemizdeki çıtayı daha da yukarılara
çıkartmayı amaçlıyoruz.
Yeni tesisimizde, hammadde satın alma
adımından başlayarak, hammadde analizleri, üretimi, paketlenmesi, etiketlenmesi ve
tüketiciye ulaştırılmasına kadar olan bütün
aşamaların etkin ve güvenli olması için tüm
çalışmalar GMP gereklilikleri doğrultusunda, titizlikle yürütülmektedir.
Yapmış olduğumuz ciddi yatırımın
sonunda ilk hedefimiz tüm üretim alanlarımız için GMP sertifikamızı almaktı. İlk
hedefimizi tamamladık. Sonraki hedefimiz ise Avrupa’dan GMP Sertifikası almak.
Şu anda Irak, Azerbaycan, Suriye, KKTC,
Türkmenistan’a ihracat yapılmaktadır Bu
ülkeler dışında da ruhsatlandırma
11
12
KONU KANATLI
13
14
11. Teknovet Kalite Kontrol Laboratuvarı ve Enstrümental Analiz Laboratuvarından görüntüler 12. Mikrobiyoloji Laboratuvarı 13. Kalite Kontrol Laboratuvarı, Yaş Kimya Analiz Laboratuvarı 14. GMP Belgeleri
çalışmalarımız devam etmektedir.
Hedeflerimiz doğrultusunda, yaptığımız
ihracat sayısını 5 yılın sonunda 30 ülkeye,
10 yılda da 50 ülkeye çıkarmayı planlıyoruz. Ayrıca, mevcut üretim kapasitemiz
ile sektördeki fason üretim ihtiyacına da
cevap vermeyi planlamaktayız.
İyi bir satış ve pazarlama ekibi kurmak
incelikli bir iştir. Teknovet İlaç bunu
başarmış firmalardan biri. Bu ekip ile
birlikte satış ve pazarlamadaki gelecek
planlarınızdan bahseder misiniz?
Teknovet İlaç Satış ve Pazarlama ekibi
olarak 18 bölgede, bölge temsilcisi arkadaşlarımızla veteriner hekim muayenehanelerine hizmet götürmekteyiz. Veteriner ilaç
sektöründe günlük başarıdan çok ileriye
dönük uzun vadeli sonuçlar alacağımız
yatırımlara yönelmekteyiz.
İNFOVET 88-89
Satış işi kısa vadeli sonuçlarla motivasyonu yukarda tutarken, uzun vadeli stratejilerle bu sonuçları sürekli hale getirme
işidir. Günümüzün en önde gelen şirketleri, satış takımının kişisel gelişimine inanan,
yeniliğe ve değişime açık satış yöneticilerinin yönlendirdiği şirketlerdir. Şirketimiz
farklı bireylerden ve onların hareketlerinden oluşan bir tüzel kişiliktir. Her bireyin
ortak yetkinlikleri ve sinerjisi şirketimizin
başarısını oluşturmaktadır. Diğer bir
deyişle, şirketi toplu olarak başarıya götüremezsiniz, şirketi bir yerden başka bir
eşiğe taşımanız için, her bireyini ayrı ayrı
eğitmeli ve onların yetkinliklerini geliştirmelisiniz. Bu düşüncelerin varlığında satış
ekibimizin eğitimi ve kişisel gelişimine
yönelik çalışmalar yaparak, bölgedeki çalışan arkadaşlarımızın saha motivasyonunu
artırmayı hedeflemekteyiz.
Bu konuda özellikle yetişmiş bölge
temsilcilerimiz ile birlikte, sektörümüzde uzun süreli işbirliği yaratmak için
çalışıyoruz. Bu da, Teknovet İlaç şirketinin hem veteriner hekimlere götürdüğü
hizmet kalitesini artırıyor hem de marka
değerimizin korunmasında ve artırılmasında bizlere yardımcı oluyor. Yeni GMP
sertifikalı Çerkezköy fabrikamızın faaliyete başlaması ile birlikte oluşan yüksek
motivasyon, veteriner ilaç sektöründe
yaptığımız çalışma ve hizmetlere büyük
ivme kazandırmıştır.
Teknovet İlaç Satış ve Pazarlama ekibi
olarak iyi organize olan, paylaşmayı bilen,
kendilerine hedef koyan, içi başarı motivasyonuyla dolu olan, dürüst, seviyeli ve
güvenilir çalışma ekibimizle değerli Türk
veteriner ilaç sektörüne hizmet vermeye
devam etmekteyiz. 
RÖPORTAJ BIOCHEM
Biochem, profilaktik alanda
Türkiye lideri olmayı hedefliyor
Gıda Güvenliği İçin Yem Güvenliği Anlayışıyla, Geliştirdiği ürünler
sayesinde hayvan besleme yoluyla profilaktik alana yeni bakış açıları
sunan Biochem, üretimden satışa kadar tüm hassas noktalarda en
modern üretim ve iletişim araçlarını kullanmakta.
RÖPORTAJ: VETERİNER HEKİM GİZEM KUTUN
koruyucu ve destekleyici ürünlerimizi Etkin
İlaç firması aracılığı ile Türkiye pazarına
sunuyoruz. Bununla birlikte Vimar firması
glisin şelatlı organik iz mineral ürünümüzü
ve canlı mayamızı tüketiciye ulaştırıyor. Bu
ürünlerin dışında kalan, yem fabrikalarına
ve kendi yemini yapan işletmelere dönük
ürünlerimizi de bu yıldan itibaren İzmir
merkezli HRC Tarım Firması ile pazara
sunacağız. Bu işbirliğinin hem bizim hem
de uzun yıllardır sektöre teknik ve ticari
anlamda değerli hizmetler sunan HRC
Tarım firması için güçlü bir sinerji yaratacağını düşünüyoruz.
Biochem’in Ortadoğu’da aktif ve tercih
edilir olduğu bölgeler nereler?
Yem katkı maddeleri sektöründe hizmet vermek amacıyla 1986 yılında
Almanya Lohne’de kurulan Biochem, kurulduğu günden beri hem hayvan sağlığını
hem de insan sağlığını ön planda tutmuştur. Önemli standartlara oturtulmuş olan
ürün yelpazesi ile yenilikçi ve öncü olma
gayesinde olan firma her gün daha iyisini
başarmayı hedefliyor.
Biochem’in Türkiye organizasyonundan
biraz bahseder misiniz?
Murat Kılıç: Zengin bir ürün portföyümüz var Almanya fabrikamızda üretilip
İNFOVET 90-91
ambalajlanan ürünlerimiz kullanım alanlarına göre farklı distributor firmalar kanalıyla
Türkiye’ye getirilmekte ve pazara sunulmaktadır. Kanatlı hayvan yetiştirilen işletmelerde suya katılarak uygulanan sıvı ve
suda eriyen toz formundaki ürünlerimizin
tamamını Den-Ge Ezca Deposu Türkiye’ye
getiriyor ve müşterilerimize ulaştırıyor.
Buzağı sağlığını korumada kullanılan ürünlerimizi Çelik Çesa firması ile çalışıyoruz. Süt
Biochem Türkiye
önemli standartlara
işletmelerine ve serbest
oturtulmuş ürün
veteriner kliniklerine
yelpazesi ile sektörde
sunumunu yaptığımız
öncü olmak gayesinde!
Uğur Kümbet: Türkiye’de de uzun
yıllar çalışmış Bölge Müdürümüz Nasar
Haydari’nin, 22 yıldır bu sektöre katkılar
sağlamış olmasının da büyük etkisiyle
İran’da birçok üründe pazar lideri konumundayız. Bunun dışında Mısır en güçlü
dış pazarlarımızdan bir tanesi ve 7 yıldır
burada kendimizi temsil ediyoruz. Tüm
Arap ülkelerinde güçlü bir satış ağımız var.
Suriye’deki politik duruma rağmen aktif faaliyetlerimiz mevcut. Irak’ta ise ürünlerimiz
ruhsatlandırma aşamasında. Geçen yıl Arap
Emirlikleri pazarına açıldık; yine Kuveyt’e
yeni distribütörlükler verdik. Fas ve
Libya’da güçlüyüz. Yeni ve umut vadeden
Bangladeş ve Pakistan gibi ülkelerde de hızlı
bir başlangıç yaptık.
Peki, Türkiye pazarı ile olan ilişkinizi nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Uğur Kümbet: Türkiye önemli bir pazar
ve Biochem’in bu pazara duyduğu ilgi çok
eskiye dayanıyor. İlk olarak 2006 yılında
Türkiye’de ofisimizi açtık ve 2009 yılına
kadar ürünlerimizin ruhsatlandırılması ile
ilgili çalışmalarımızı sürdürdük. Başlangıçta
direk satışlarımız oldu. 2011 yılından itibaren distribütörlerle çalışmayı tercih ettik.
Şu an tüm gayretimiz, Biochem’i Türkiye’de
hak ettiği yere taşımak.
Biochem Ortadoğu Bölgesi Satış Koordinatörü
Yüksek Ziraat Mühendisi Uğur Kümbet
Biochem Toksin Bağlayıcılar ve Organik Asitler
Ürün Müdürü Kimyager Dr. Maık Hınrıchs
Biochem Türkiye Teknik Satış Müdürü
Veteriner Hekim Murat Kılıç
Biochem Betain ve Enzimler Ürün Müdürü
Yüksek Ziraat Mühendisi Ina Hense
Sektörün en güncel konusu GMP sertifikalı
üretime geçiş süreci. Biochem GMP’yi
neden önemsiyor?
Uğur Kümbet: Yem katkı ve tamamlayıcı yemlerin insan ve hayvan sağlığını
korumasının yanında en dikkat edilmesi
gereken şey, ekonomik olmasını takiben
ekolojik olması. Bu kriterlerin sürdürülebilir kalite ile desteklenmesi için de yem katkı
maddeleri için Avrupa’nın en geçerli belgesi
olan GMP Plus belgesine sahip olmak şart.
Bizim amacımız ürünlerimizin müşteriye
ulaştıktan sonra ürünün geri gelmesi değil;
müşterinin memnuniyetle bize tekrar gelmesini sağlamak.
Türkiye’deki ürün gamınızı hangi
değişkenlere bağlı olarak şekillendirdiniz?
Murat Kılıç: Türkiye’de ve dünyada
gündemde olan en önemli konu gıda
güvenliği. Dolayısıyla ürün gamımızı
şekillendirirken ilk olarak güvenli gıdaya
ulaşmamıza yardımcı olacak ürünleri
sunmayı amaçladık.
Hayvansal protein kaynağı olan canlı
hayvan yetiştiriciliğini enfeksiyon riskinden
ne kadar uzak tutmayı başarırsak, tüketiciye
de o derecede güvenli ve akılda şüphe bırakmayacak sağlıklı ürünler sunabiliriz.
1986 yılında kurulmuş köklü bir firma
olan Biochem koruyucu hekimliğe yönelik
tamamlayıcı ve destekleyici ürünlere odaklandı. Bu bağlamda, probiyotik, prebiyotik
ve bağışıklık sistemini destekleyen ürünleri
Türkiye pazarında devamlı gündemde
tutmaya çalışıyoruz; işletmelerin teknik
kadrolarının da bu konuda içten ve özverili
bir çabanın içinde olduğunu biliyoruz. Tüm
gayretimiz sektörün bu çabalarına katkıda
bulunmak ve teknik kadroların bu alanda
elini güçlendirmek.
Ürünleriniz hangi teknik özelliklerinden
dolayı tercih ediliyor?
Ina Hense: Benim de sorumluluğumda
olan ürün gruplarımızın birisi enzimler. Bu
BIochem, geliştirdikleri ürünleri
ve Modern Firma Profili Sayesinde
hayvan Besleme Alanında önemli
işbirliklerine İmza Atmayı başardı.
ürün grubu, genel olarak sindirilebilirliği
artırıp fosfor kaynaklarının kullanımını
azalttığı için bütün yem fabrikaları tarafından tercih ediliyor. Diğer bir yem katkı
grubumuz ise betainler. Betainler ise ozmolitik etkisi ile sıcak stresini önlemesi ve daha
iyi bir barsak florası gelişmesine yardımcı
olması ile en çok tercih edilen ürün gruplarımızdan bir tanesi.
Toksin bağlayıcı ürünleriniz hakkında
bilgi alabilir miyiz?
Dr. MaIk HInrIchs: Toksinlerin birbirleri
arasında sinerjik etki mevcuttur. Mikotoksinler her kaynakta bulunabilir ve bunların
hiçbir şekilde % 100 önlenmesi mümkün
değildir. İyi bir ürün, toksinlerin hayvana olan zararını minimuma indirir. Yeni
geliştirmiş olduğumuz ürünümüz ile biz
mikotoksinlerin zararlı etkisini minimum
seviyeye indirmeyi amaçlıyoruz..
Biochem, Türkiye’de hangi alanlardaki
eksiklikleri doldurmayı amaçlıyor?
Uğur Kümbet: Türkiye pazarında,
özellikle besleme .alanındaki koruyucu
hekimlikte bir eksiklik olduğunu görüyoruz. Koruyucu hekimlik alanında
ürünlerimizin başında probiyotikler,
prebiyotikler, organik asitler, organik iz
elementler, immunoglobulinler, enzimler
ve betain gibi ürünler gelmekte ve bu ürün
grupları koruyucu hekimliğe doğrudan
ya da dolaylı olarak hizmet etmekte. Bu
ürünler direkt olarak yem içerisinde ya da
içme suyunda kullanılmakta. Enerjimizi
ve konsantrasyonumuzu bu alanın gelişmesine harcayacağız.
TOPLANTI BESD-BİR
Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESD-BİR) Başkanı Dr. Sait Koca,
ancak topluma karşı sorumluluk sahibi olan bilim insanlarının ve medyanın araştırmacı-sorgulamacı
çabalarıyla tavuk eti ile ilgili yanıltıcı bilgilerden uzak olmanın mümkün olacağını belirtti.
BESD-BİR ve
akademisyenlerden
beyaz et gerçekleri
Beyaz Et Sanayicileri
ve Damızlıkçıları Birliği
Derneği’nin (BESD-BİR)
geçtiğimiz günlerde
gerçekleştirdiği “Tavuk
ve Bilimsel Gerçekler”
konferansına alanında
uzman birçok yerli ve
yabancı bilim adamı
katılımda bulundu.
İNFOVET 92-93
Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği’nin (BESD-BİR) 22
Mart 2016 günü Wyndham Grand Levent’te
düzenlediği “Tavuk ve Bilimsel Gerçekler”
konferansında, Memorial Şişli Hastanesi
Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Bingür Sönmez moderatörlüğünde, TÜBA Asli Üyesi Prof. Dr. Kazım Şahin,
Amerika Birleşik Devletleri Emory Üniversitesi Winship Kanser Enstitüsü Hematoloji
ve Medikal Onkoloji Bölümü Prof. Dr. Ömer
Küçük’ün katıldığı panelde tavuk eti ile ilgili
bilimsel gerçekler açıklandı.
Yerli yabancı akademisyenlerin, sektörün
ve paydaşların katıldığı kongrenin açılış
konuşmasını yapan BESD-BİR Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Sait Koca, sektörün sadece
Türkiye’de değil, dünyada büyüyen bir sektör olduğunun altını çizerek konuşmasına
başladı. Çok değerli bir protein kaynağı olan
tavuğun ve ülke ekonomisi için vazgeçilmez önemde olan kanatlı sektörünün son
dönemlerde bilimsel olmayan tartışmalarla
baltalanmaya çalışıldığını ifade eden Dr.
Sait Koca, “Medyada kaynağı belli olan/olmayan yanıltıcı birçok bilginin bir anda
Tavuk eti ile ilgili tüm
gerçeklerin masaya
yatırıldığı konferansta
uzmanlar, tavuktan
özür dileme zamanının
geldiğini söylediler.
1
3
4
2
5
1. Prof. Dr. Ömer Küçük
ABD Emory Üniversitesi Winship
Kanser Enstitüsü Hematoloji ve
Medikal Onkoloji Bölümü Üyesi
2. Prof. Dr. Kazım Şahin
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)
Asli Üyesi, Fırat Üniversitesi Veteriner
Fakültesi Öğretim Üyesi
3. Prof. Dr. Ahmet Ergün
BESD-BİR Genel Sekreteri
4.Prof. Dr. Bingür Sönmez
Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve
Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı
5. Dr. Ender Saraç
kitlelere ulaşması her alanda olduğu gibi
sektörümüz ve halk açısından tehlike yaratmakla birlikte, bilgi kirliliğine de yol açıyor.
Bilimsellikten uzak yanlış haberler halkımızı yediği, içtiği ile kavgalı hale getiriyor. Bilgi
kirliliği ile adeta tüm toplum “obez” oldu.
Gereksiz ve yanlış bilgilerle dolmak yerine,
araştırma ve sorgulama yoluyla bilgi diyetine ulaşılması gerekliliktir. Bunu da topluma
karşı sorumluluk sahibi olan bilim insanları
ve medyanın çabaları ile gerçekleştirmek
mümkün olacaktır” diye konuştu.
Tavuktan özür dileme zamanı gelmiştir
Konferansın moderatörlüğünü üstlenen
Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar
Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür
Sönmez, tavuk etinde yıllardır konuşulan
yanlışlar ve bilinmeyen doğruları açıkladı.
Sönmez, “Kalp sağlığı için yiyin dediğim
tavuk yolunda mücadeleye çıktık. Domuz,
tavşan, balık yemiyoruz. Ete ulaşamıyoruz.
Öncelikle şunu bilelim, tavuk veya yumurtanın yapısının laboratuvar ortamında değiştirilmesi, müdahale edilmesi mümkün
değildir. Ayrıca tavuğa hormon vermek
teorik ve pratik olarak mümkün olmadığı
gibi, çok pahalı olduğu için ekonomik
de değildir. Bu nedenle tavuk üreticileri
hakkında bunu söylemek çok yanlıştır.
Hormon et değil, yağ yapar. Bu nedenle
de üretici kullanmaz. Tavuk eti, derisi
yenmediği takdirde, en uygun, sağlıklı ve
ekonomik olduğu için de en kolay ulaşılabilir protein kaynağıdır. Bilgi kirliliği ile
çocuklarınıza tavuk yedirmemek protein
eksikliğine neden olacaktır. Çocukların
tavuk eti yemesine engel olmak en büyük
yanlıştır, çocuk için en önemli ve
BESD-BİR HAKKINDA
Beyaz et tüzel temsilcisi durumunda
bulunan BESD-BİR, sektörün
sorunlarına sahip çıkmak amacıyla
1992 yılının son günlerinde “Damızlık
Tavukçuluk Derneği’ olarak kurulmuş
1994 yılında beyaz et sanayicilerinin
de katılımı ile “Beyaz Et Sanayicileri ve
Damızlıkçıları Birliği Derneği” (BESDBİR) adını alarak geniş tabanlı yeni bir
oluşum haline gelmiştir.
İNFOVET 94-95
Medyada kaynağı belli
olan/olmayan yanıltıcı
birçok bilginin bir anda
kitlelere ulaşması
her alanda olduğu
gibi kanatlı sektörü
ve halk açısından da
tehlike yaratmakta.
ulaşılabilir protein kaynağı tavuktur” dedi.
Sönmez, tavuğun yemi soya konusunda
her gün bir şeyler söylendiğini de anımsatarak, “Bugün bebek mamasında 100 gram
içerisinde 20 bin mikrogram, bir hamburgerde ise 29 bin mikrogram fitoöstrojen
bulunuyor. Tavukta ise yalnızca 6 ila 12
mikrogram vardır. Bu hormon konusunda
bir bilgi kirliliğidir. Bütün bu çalışmalar,
araştırmalar, bilimsel incelemeler ortaya
koymuştur ki; tavuktan özür dileme zamanı
gelmiştir. Anneler, çocuklarınızı tavuk etinden değil, fast food’dan koruyun. Çocuklarınıza tavuk eti yedirin” diye konuştu.
Soya kansere karşı en etkin gıda
‘Soyanın İnsan Sağlığı için Faydaları’
başlıklı sunumuyla konferansta ilgiyle
karşılanan Amerika Birleşik Devletleri
Emory Üniversitesi Winship Kanser
Enstitüsü Hematoloji ve Medikal Onkoloji
Bölümü Prof. Dr. Ömer Küçük, tavuk yemi
olan soya fasulyesi konusunda çarpıcı
açıklamalarda bulundu. Öncelikle soyaya
yönelik iddialara karşı, ABD’de bugün
Türkiye’nin üç katı et-tavuk tüketimi olduğunu ve tüm hayvan yemlerinin soyadan
oluştuğunu söyledi. Bugün soya fasulyesinin ABD’de tüm kanserlerin önlenmesi
için en etkin gıda olarak kullanıldığını
vurgulayan Küçük, soya fasulyesinin değil
kanser etkisi yaratmasını, tam aksine kanser, kalp krizi, prostat gibi hastalıklara karşı
en etkin gıdaların başında geldiğini vurguladı. Hatta soyanın içinde bulunan genistein maddesinin kemoterapi ile birlikte
verildiğinde kanserin gelişmesini ve büyümesini engellediğini belitti. Küçük, kanser
hastalarına tam aksine soya sütü, soya yağı
önerildiğini söyledi: “Bugün soyanın fazla
tüketildiği tüm ülkelerde kanser hastalıklarının daha az olduğu tespit edilmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde
İNFOVET 96-97
Ülkemiz ne yiyeceğini
bilemez hale geldi.
İnsan için en uygun
ve güçlü protein
kaynağı olan tavuk eti
bilmeden kötüleniyor;
insanlarımız
proteinsiz bırakılıyor.
yapılan araştırmaya katılan 50 prostat hastası üzerinde yapılan çalışmada, hormon
yerine soya ile hastalığın geriletildiği ve bu
şekilde çok fazla yan etkisi olan hormon
kullanımı geciktirilebildi”.
Kümesleri görmeden, araştırma yapmadan tavuk hakkında konuşuyorlar
TÜBA Asli Üyesi Prof. Dr. Kazım Şahin,
basında spekülatif başlıklarla tavuk etine
karşı yapılan haberlere dikkat çekerek,
“Birçok kişi hiçbir uzmanlığı olmadan,
kümesleri görmeden, hiçbir araştırma
yapmadan, hayvanın metabolizması
veya fizyolojisini hiç incelemeden ve
görmeden konuştuğunu belirtti. Şahin;
“Ülkemiz ne yiyeceğini bilemez hale geldi. İnsan için en uygun ve güçlü protein
kaynağı olan tavuk etini bilmeden kötüleyerek insanları proteinsiz bırakıyorsunuz.
Herkes hasta oluyor” dedi.
Fırat Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi
olarak tavuk eti konusunda, tüm organ,
kan ve hücre bazlı tümör araştırmaları
yaptıklarını vurgulayan Şahin, bu araştırma
sonucunda bugün Türkiye’de üretilen ve
satılan tavuk etinde hiçbir patolojik bulguya
rastlanmadığının da altını çizdi. Şahin,
“Araştırma çerçevesinde hücre kültürü,
kan analizleri yapıldı, hücre düzeyi de dâhil
hiçbir tümöre rastlanmadı” dedi.
Tavuk eti ile doğru bilinen yanlışları
da sıralayan Şahin, “Şunu herkes bilmeli.
Bugün Türkiye’de tavuk etinde hormon
kullanılmıyor. Antibiyotik kullanımı hem
Avrupa Birliği üye ülkelerinde hem de
Türkiye’de yasak. Tavuk, soya fasulyesi
ve mısır ile besleniyor. Lütfen basına bu
açıklama yapan bilim adamları gelsinler,
bizimle araştırma yapsınlar, kümesleri gezsinler. Hiçbir kümes görmeden açıklama
yapıyorlar. Tüm laboratuvarlarımız açık”
çağrısında bulundu. 
İNFOVET 98-99
SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.
Tecrübeyle gelen kalite
Bolu, Ankara
& Sakarya
Güneşli A.Ş. sponsorluğunda yürütmüş olduğumuz kanatlı
damızlık ziyaretleri projemizde bu ay üç farklı şehirde, üç farklı
büyük işletmeyi ziyaret ettik; Bolu, Ankara ve Sakarya… Kaliteli
ürünlerin, kaliteli ortamlarda üretilebileceğine inanan işletmeler,
bunun ilk adımının civciv olduğuna ve bu nedenle civcivin
ilk gününden itibaren gerekli tüm biyogüvenlik unsurlarının
uygulanmasının önemine vurgu yapıyorlar. Gerçekleştirdiğimiz
röportajlarda, işletmelerin yetkili isimlerinden bu adımları detaylıca
ve adım adım büyük bir ciddiyetle almış olmak, Türkiye’de ticari
yumurtacı ve etlik tesislere oranla çok daha düşük faaliyet alanı
olan damızlık kanatlı sektörü için umut vericiydi. İşletmelere yakın
ve uzun vadede planlarını sorduğumuzda ise, Türkiye’de kanatlı
sektörünün uzun yıllardan beri ekonomik kriz içerisinde olmasından
kaynaklı olarak, şu an için mevcut konumlarını korumanın ve üretim
verimliliklerini artırmanın yatırım planlarından önce geldiğini ve
ilerisi için planlarını piyasa koşullarının şekillendireceğini öğrendik.
İNFOVET 100-101
SAKARYA
BOLU
ANKARA
Ziyaretlerimizde firmaların, broiler sahanın kendilerinden talep
ettiği bir örnek civcivleri temin ederek, ülke ekonomisine katkıda
bulunmanın ana hedefleri arasında olduğunu belirtiyorlar.
www.gunesliasi.com.tr
Bir civcivin tüm
süreçlerini iyileştirmek
ana hedefimiz
Damızlık kümeslerinin ve kuluçkalarının tamamı kendilerine
ait olan Beypiliç, kendi teknik personeli kontrolünde BOLU’DA
üretim yapıyor ve biyogüvenlik, işletme için en büyük unsur.
Beypiliç Damızlık Üretim
Müdürü Ziraat Mühendisi,
Zooteknist İsmail Ertonga,
2000 yılından beri Beypiliç
bünyesinde görev almakta.
leri yatırımları yapılarak, işletmemizin
faaliyetleri tam entegre bir hal aldı. Ankara,
Beypazarı’nda başlayan yatırımlarımız, daha
sonraki yıllarda Bolu’da devam etti. Burada
ikinci bir kuluçkahane, karma yem fabrikası
ve kesimhane ile çok sayıda damızlık ve
üretim kümesleri yatırımları gerçekleştirdik.
Damızlık kümeslerinin ve kuluçkalarımızın tamamı kendimize ait ve bu konuda
Türkiye’nin en büyüklerden biriyiz.
Civcivlerin kümese ilk girişinden
yumurtlamasına kadar olan süreç dikkat
isteyen bir süreç. Siz bu dönem için
işletmenizde nelere önem veriyorsunuz?
Biyogüvenlik, bizim en önemli unsurumuz.
Tamamen kendi teknik personellerimizin
kontrolünde üretim yapıyoruz. Civcivin
kümese ilk girdiği gün, yaşamının diğer günlerinin bir garantisi niteliğindedir. Bu nedenle,
aşılama ve diğer biyogüvenlik unsurlarının
tamamını ilk günden hayata geçiriyoruz.
Yetiştirdiğiniz damızlık sürülerinden
aldığınız civciv sayısı ve bu hayvanların
performansları bakımından kendinizi
nerede görüyorsunuz?
İşletmelerimizin tamamında Ross ırkı
damızlık civcivler kullanıyoruz ve hesaplarımızı birim alandan aldığımız civciv sayısı
olarak yapıyoruz; sonuçlarımız oldukça iyi
ve tatmin edici. Çünkü her konusunda olduğu gibi, damızlık konusunda da Beypiliç
olarak, yenilikleri sürekli olarak takip edip,
güncel verileri kullanma eğilimindeyiz.
Tedarikçilerden ne gibi teknik destekler
alıyorsunuz? Örneğin çalıştığınız bir aşı
firmasından beklentileriniz nelerdir?
Beypiliç için kaliteli ürünler, kaliteli
ortamlarda üretilir. Kaliteli bir ürünün ilk
aşaması civcivdir ve bu nedenle işletmenin
emniyetli, temiz, düzenli ve biyogüvenlik
unsurlarının tamamının uygulanmış şekilde
olması önemlidir.
İsmail Bey öncelikle sizi ve işletmenizi
tanıyarak başlayalım.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Ziraat
Fakültesi Zootekni Bölümü’nden 1998
yılında mezun oldum ve 2000 yılından bu
yana Beypiliç bünyesinde görev almaktayım.
2008 yılından bu yana da damızlık üretim
müdürlüğü görevini yürütüyorum. Damızlık
kümesleri, kuluçkahane ve üretim kümes-
civcivin ilk gününden
itibaren biyogüvenlik
Aşı programları ve biyogüvenlik uygulamaları, birbirleriyle paralel seyreden
unsurlardır. Biz de Beypiliç olerek, bu
konunun her zaman güncel tutulmasına gayret gösteriyoruz. Tek başına aşı
uygulamalarının başarı getirmeyeceğini
hepimiz biliyoruz ve kümes içerisindeki
biyogüvenlik çalışmalarının, tüketiciye
kadar yansıdığının bilincindeyiz. Bu
nedenle, civcivin ilk gününden itibaren
tüm süreçleri iyileştirmek ve geliştirmek ana hedefimiz.
Tedarikçilerimizden, genel olarak teknik
personel eğitimi konusunda yardımlar
alıyoruz. Bunun dışında, çalıştığımız bir firmadan en önemli beklentimiz, ürünlerini
kendilerinden zamanında ve güvenli olarak
temin edebilmektir.
Kısa ve uzun vadede planlarınız nelerdir?
Türkiye’de giderek artan kırmızı et
açığı ve buna paralel olarak ortaya çıkan
hayvansal protein eksikliği nedeniyle, piliç
eti üretiminde sürekli büyümeye gitmenin
gerektirdiğini biliyoruz ancak yine de planlarımızı piyasa koşulları şekillendirecek.
Ümidimiz, insanların daha fazla beyaz et
tüketmesi yönünde.
SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.
Biyogüvenlik
için tüm unsurlar
titizlikle
ele alınmalı
Aşı uygulamaları, biyogüvenlik çalışmalarıNın sadece bir parçasıdır.
Başarılı bir aşılama için, tehdit oluşturan tüm unsurların göz önünde
bulundurularak mücadele programları şekillendirilmesi şarttır.
Ankara’da faaliyelerini 2000 yılından
bu yana sürdürmekte olan Bakpiliç firması
bünyesinde, damızlık çiftlikleri, kuluçkahane, kesimhane ve yem fabrikası bulunmaktadır. Tam entegre olarak çalışmakta
olan firmanın, biyogüvenlik gereği toplam
kapasitesi 7 farklı işletmeye bölünmüş ve
toplam damızlık kapasiteleri 320 bindir.
Civcivlerin kümese ilk girişinden yumurtlamasına kadar olan süreçte işletmenizde
nelere önem veriyorsunuz?
Bizler bu süreci civcivle kümese yerleştirilmeden temizlik ve dezenfeksiyon işlemleri ile başladığını düşünüyoruz. Bir dönem
önceden var olan atık gübrenin ortamdan
uzaklaştırılması, haşerelerle mücadele,
dezenfeksiyon, svap örneklerinin alınması,
temiz altlığın kümese yerleştirilmesi ön
hazırlık olarak değerlendirilebilir.
Civcivler geldikten sonra kümes ortam
ısısı ve neminin uygun olması sağlanmalı,
civcivlerin yeme ve suya daha kolay ulaşımının gerçekleşmesi için yemlik ve suluk
düzenlemeleri yapılmalıdır. Özellikle 24
saatlik süre sonunda civcivlerin kursakları
kontrol edilerek, tamamının yem ve suya
ulaştığından emin olunmalıdır.
İlk hafta sonunda erkek civcivler daha
hassas oldukları için standart canlı ağırlıklarına ulaştıklarından emin olunmalıdır. Yine
İNFOVET 102-103
5. hafta sonunda hedef ağırlıklara ulaşılmalı,
hayvanların % CV rakamları %12 ve bundan
daha düşük rakamlar olarak hedeflenmelidir.
5. haftada civcivler tartılarak gruplara ayrılmalı
yaklaşık 11-12 haftada bütün gruplar hedef
ağırlığa yaklaştırılmalıdır. Yumurtaya giriş
öncesinde genel CV oranı %8 olarak hedeflenmelidir. İlk ışık uyarımlarında tavukların pelvis kemik açıklıkları dikkate alınmalıdır. Işık
artışları, süre-yoğunluk olarak tedrici artırılmalıdır. Sürünün pik öncesi yem artışları azar
azar yapılarak tavukların aşırı uyarılmalarının
önüne geçilmeli; aşırı kilo artışı ve yağlanma
önlenmelidir. Üretim döneminde de yumurta
ağırlığı, canlı ağırlıklar, yem ve su tüketimleri
düzenli olarak kayıt altına alınmalıdır.
İşletmenizde hangi ırkları yetiştiriyorsunuz? Yetiştirme ve performans bakımından
ne gibi farklılıklarla karşılaşıyorsunuz?
İşletmelerimizde Ross 308 ve Hubbard
F15 etlik damızlık hayvanları yetiştirilmektedir. Ross 308 damızlıkları Hubbard
F15’lere göre daha iri vücut ağırlığına
sahipler. Ross 308’in yem tüketimi yaklaşık
olarak Hubbard F15’den %12-15 daha fazla.
Ross 308, metrekareye üretim döneminde
5.5 adet yetiştirilirken; Hubbard F15’ler 6.5
adet konulabilmektedir. Ross 308’in 64
hafta sonunda tavuk başına civciv sayısı 148
iken, Hubbard F15’in 139 adettir.
Yetiştirdiğiniz damızlık sürülerinin
performansları bakımından kendinizi
nerede görüyorsunuz?
Ross 308’in standart civciv sayısı 148 adet/
tavuktur. 2010-2011 yıllarında Bakpiliç olarak
aldığımız civciv sayıları 153-155; hatta ekstrem
rakamlarda 161 civciv/tavuk sayılarını elde
ettik. 2013-2014 yıllarında tavuk başına,
standart damızlık yumurtaların üzerinde
değerler elde etmemize rağmen, kuluçka
randımanlarının hedeflerin çok altında
olmasından dolayı 142-143 civciv/tavuk
rakamlarına düştük. Fakat son zamanlarda,
gerek tavuk kayıplarının az olması gerekse
yumurta verim ve kuluçka randımanlarındaki iyileşmelerden dolayı standart rakamları
aşabileceğimizi düşünüyoruz. Hubbard F15
damızlık sürülerinde standart civciv sayısı
139 adet /tavuk. Bizim Bakpiliç olarak aldığımız rakamlar 135-149 civciv/tavuk aralığındadır. F15 dişileri küçük, horozları ise iri cüsseli
www.gunesliasi.com.tr
Ziraat Mühendisi,
Zooteknist Tuncay Tikit,
Bakpiliç firmasında damızlık
sorumlusu olarak çalışmakta
ve 23 yıldır bu sektörde
görev almakta.
olduğu için üretim dönemi tavuk kayıplarımız
standartın en az 1.5 katı fazla olmaktadır. Fakat
F15’lerin kuluçka randımanı yüksek olmakta
ve metrekareye yaklaşık %15 fazla konduğundan metrekarede elde edilen civciv sayısı daha
yüksek olmaktadır.
Tedarikçilerden ne gibi teknik destekler
alıyorsunuz ve beklentileriniz nelerdir?
Tedarikçilerimizden zaman zaman teknik
destek alıyoruz. Fakat her firmaya kapasiteleri
oranında destek verdiklerine katılmıyorum.
Özellikle büyük kapasiteli firmalara, daha fazla
zaman ayırdıklarını düşünüyorum. Ayrıca tedarikçi firmalar ulusal ve bölgesel tarzda teknik
toplantılar düzenlemeli, firmaların, yöneticileri
ve alt kadrolardaki teknik elemanları bu toplantılara katılmaları konusunda teşvik etmelidir.
Ayrıca aşı firmaları, aşılarına ait aşılama sonucu
bağışıklık düzeylerini gösteren veriler konusunda teknik destek sağlayabilirler.
Bölgenizde risk oluşturan hastalıklarla
nasıl mücadele ediyorsunuz?
Polatlı İlçesi, tavukçuluk popülasyonu
yönünden seyrek bir bölge olması dolayısıyla hastalık baskısını fazla hissetmiyor.
Biz yine de tedbir amaçlı personel-araç
hijyeni, haşere mücadelesi, yabani hayvanların girişinin önlenmesi, aşılama ve
dezenfeksiyon konularında çalışmaktayız.
Aşı programları biyogüvenlik çalışmalarınızın neresinde yer alıyor?
Aşı uygulamaları biyogüvenlik çalışmalarımızın sadece bir parçasıdır. Aşı,
tek başına hastalıkların önlenmesinde
yeterli olamaz. Bunun için, belirttiğim tüm
unsurların titizlikle ele alınıp komple bir
mücadele yapılması gerekmektedir. Çünkü
tüm tedbirleri aldığımızı düşünmemize
rağmen zaman zaman sağlık sorunları ile
karşılaşmaktayız.
üretim seviyelerimizi
yükseltmek ana hedefimiz
İlk görevimiz broiler sahanın
bizden talep ettiği üniform ve bir
örnek civcivler temin etmektir. Bu
çalışmalardaki hedefimiz, ana damızlık
firmalarının koyduğu standart ölüm
oranlarının altında olmak, tavuk başına
elde edilen damızlık yumurta ve civciv
sayılarının mümkün olduğunca en
yüksek seviyesine ulaşmaktır. Tabi ki bu
çalışmalarda maliyeti düşünerek karlılığı
en üst düzeye çıkartıp, çalıştığımız
firmalara ve ülke ekonomisine katkıda
bulunmak da hedeflerimiz arasındadır.
SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.
Ziraat Mühendisi Erhan Hubup,
üretim ile ilgili verimlilikleri
artırarak, maliyetleri
düşürmenin öncelikli hedefleri
olduğunu belirtiyor.
Sakarya’da, damızlık grubunda 50 adet
kümeste toplam 400 bin damızlık varlığı
olan, aynı zamanda 170 adet fason üreticisi ve bu üreticilere ait 200 kümesteki 4,5
milyon broiler civciv yetiştirme kapasitesi
bulunan Astavuk, piliç eti üretimlerinin
büyük çoğunluğunu iç pazarda satışa
sunarken, yaklaşık % 8-10’luk kısmını
ihraç etmekte.
Erhan Bey, öncelikle sizi ve işletmenizi
tanıyarak başlayalım.
Aşılama,
biyogüvenlik
zincirinin en
önemli halkası
Hastalıklarla mücadele ancak, biyogüvenlik zincirinin uygulanması
sırasında boşluk oluşturabilecek tüm halkalar yeniden gözden
geçirilip, önleme tedbirleri artırılarak mümkün olabilir.
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunuyum. 1996 yılından itibaren kanatlı sektöründe görev almaktayım. Sektörümüzün
hemen hemen her kademesinde görev
aldım ve yöneticilik yaptım. Halen Astavukçuluk bünyesinde, daha çok damızlık,
kuluçka, broiler üretimi ve kesimhane gibi
üretim faaliyetlerinden sorumluyum.
Astavukçuluk, Sakarya Kaynarca’da kurulu kesimhanesi, yem fabrikası, damızlık
üniteleri; Karabük’te bulunan kuluçkahanesi; Ankara Kızılcahamam ve Ankara
Kazan’daki damızlık üniteleri ile tam bir
entegre kanatlı işletmesidir. İşletmemizde
günlük 90-100 bin etlik piliç kesimi yapılmakta, aylık 10 bin ton civarında kanatlı
yemi ve haftalık 800 bin civarında broiler
damızlık yumurta üretilmektedir.
Piliç eti üretimimizin büyük çoğunluğunu iç pazarda satışa sunarken, yaklaşık
% 8-10’luk kısmını ihraç etmekteyiz.
Ayrıca yurt ışına broiler damızlık yumurta
ihracatı da yapmaktayız. Halen çalışan
sayımız 600 civarındadır. Firmamızla
kontratlı 170’e yakın fason çalışan üreticimiz mevcuttur.
İşletmenizdeki kümes sayınız ve hayvan
varlığınız nedir?
İşletmemizin damızlık grubunda,
50 adet kümesimizde toplam 400 bin
damızlığımız vardır. Ayrıca 170 adet fason
üreticimiz ve bu fason üreticilere ait 200
kümeste 4,5 milyon broiler civciv yetiştirme kapasitesi mevcuttur.
Civcivlerin kümese ilk girişinden yumurtlamasına kadar olan süreç dikkat isteyen
bir süreç. Siz bu dönem için işletmenizde
nelere önem veriyorsunuz?
Öncelikle yeterli bir biyogüvenliğin
sağlanması için kümesin çok iyi temizlenip, dezenfeksiyon uygulamasının taviz
İNFOVET 104-105
SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.
kısa vadede mevcut
konumumuzu
korumak istiyoruz
Kısa vadede yeni bir yatırım planımız yok.
Sektör uzun yıllardan beri ekonomik kriz
içerisinde. Piliç eti satış fiyatları üretim
maliyetlerinin uzun süredir üstünde
olduğundan yıllık bazda firmalar zarar
etmektedir. Ayrıca sektörün ihracatı,
önceki yıllara göre hem miktarsal hem
de birim satış fiyatı olarak çok geriledi.
Bu neden ile kısa vadede mevcut
konumumuzu korumak ve üretim ile ilgili
verimliliklerimizi artırarak, maliyetlerimiz
düşürmek öncelikli hedefimizdir. Uzun
vadede ise yeni gelişmeleri izleyerek
pazar payımızı büyütecek yeni yatırım
planları geliştirmek isteriz.
İNFOVET 106-107
verilmeden kuralına uygun yapılmasını sağlıyoruz. Civciv girişinden en az 24 saat önce
kümes ısıtılır. Sıcaklık ve nem değerleri
istenilen değerlere sabitlenir. Civciv geldikten sonra, havalandırma ve uygun sıcaklık
ile nemin sağlanması ve sürekli kontrol
edilmesi sağlanır. Yemlik ve suluk kontrolü
yapılır, her civciv için yeterli yem alıp almadığı kursak kontrolleri ile doğrulanır.
7-14 günlük dönemde canlı ağırlık tartımları yapılır ve hedef ağırlıkla karşılaştırılır. 14-21. günlerde bireysel tartımlar
yapılır ve % CV değeri hesaplanır. 50-60.
günlerde hedef ağılık ölçümlerine göre
sınıflandırmalar yapılır. Hedef ağırlıkların
yakalanması için yem planlamaları gözden
geçirilir. 130-140. günlerde seks hatalarının
tamamı ayıklanır. 150-160. günlerde ışık
uyarımı için sürünün tamamının birbirine
yakın canlı ağırlıkta olması sağlanır. 147-161
horoz katımı yapılır. Horozların ergin olup
olmadığı çok önemlidir. Ergin olmayan
horozlar kademeli olarak katılır.
Yetiştirdiğiniz damızlık sürülerinden
aldığınız civciv sayısı ve bu hayvanların
performansları bakımından kendinizi nerede görüyorsunuz? Kendi istatistikleriniz
ile ana damızlık firmasının verdiği değerler
birbirine ne kadar yakın?
2012 yılından itibaren damızlık üretimine
başladık. Başlangıçta kadromuzun yeni
olması ve aynı anda inşaat süreçlerinin
devam etmesinden dolayı verimlerimiz çok
düşüktü. Ancak 2014-2015 yılından itibaren
ortalamada damızlık başına 144-145 civciv
adedini yakalamış durumdayız. Ana damız-
lık firmasının hedefi 148 civciv. Bir miktar
daha eksiğimiz var.
Tedarikçilerden ne gibi teknik destekler
alıyorsunuz? Örneğin çalıştığınız bir aşı
firmasından beklentileriniz nelerdir?
Tedarikçilerimiz, teknik gelişmeler ile
ilgili bizleri sürekli bilgilendiriyorlar. Yeni
gelişmeler, yeni uygulamalar sürekli değişmekte. Sahada görülebilecek yeni hastalıklar
ve bunlara karşı alınacak önlemler konusunda teknik desteklerini almaktayız.
Bölgenizde risk oluşturan viral ve bakteriyel kanatlı hastalıkları nelerdir? Bu hastalıklarla nasıl mücadele ediyorsunuz?
Bölgemizde görülen ND, ILT ve IB gibi
viral hastalıklar ile E.coli enfeksiyonlarının
şiddetli geçirildiği dönemlerde tüm sektör
gibi bizde tedirginlikler yaşadık. Ancak
sıkı biyogüvenlik zincirinin uygulanması sırasında boşluk oluşturabilecek tüm
halkalar yeniden gözden geçirilerek önleme
tedbirleri artırıldı. Özellikle ziyaretçiler konusunda farklı önlemler alınırken personel
eğitimine de ayrı önem verildi.
Aşı programları biyogüvenlik çalışmalarınızın neresinde yer alıyor?
Bu sektörde aşı uygulamaları olmazsa olmaz kuralların içindedir. Özellikle programlarımızda aşı seçimi ve bu aşıların uygulanması
sırasındaki özeni, biyogüvenlik zincirinin en
önemli halkası olarak görmekteyiz. Monitoring programlarımızla da aşı uygulamalarımızın sonuçlarını takip edilerek hata paylarının
önüne geçmeye çalışmaktayız. 
ADVERTORIAL ALLTECH
Mannaoligosakkaritlerin
kullanımı kanatlı
yetiştiriciliğinde
en çok başvurulan
çözümdür.
Antibiyotiksiz hayvansal üretim
Antibiyotiksiz üretim
programları ve doğal büyütme
faktörlerinin kullanımı et,
yumurta ve süt piyasasında
gelecekte de önemli bir konu
olmaya devam edecektir
Yazar: AIdan Connolly, İnovasyon Birimi
Yöneticisi ve Başkan Yardımcısı, Alltech
Çeviri: VetERİNER HekİM Gülşah Baykal
Yayın: Worldpoultry.net
İNFOVET 108-109
On yıldan daha uzun bir süre önce
Danimarka’da antibiyotikli büyütme faktörlerinin (ABF’ler) kullanımı yasaklandı.
Ardından bu yasağı Avrupa izledi. Çok uzun
bir süre önce atılmış bu adımlar göz önüne
alındığında hayvanları doruk performanslarına nasıl ulaştırabileceğimizi düşünmek gerekiyor. ABF yasağı uygulandığında endüstrinin bir kısmı Avrupa’daki hayvansal üretim
konusunda son derece olumsuz düşüncelere
kapıldı. Neyse ki tüketici ve yönetmeliklerin
isteklerini tamamen karşılama hususunda
henüz çok sert kararlar alınmış değil. Ayrıca
büyütme faktörü olarak antibiyotikleri
kullanmadan hayvan yetiştiriciliği konusunda uzmanlık artık sadece Avrupa Birliği
(AB)’ne ait değil, benzer şekilde Brezilya ve
Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde de
yetiştiricilik yapanlar mevcuttur. Bu noktada
Avrupa pazarında bir fırsat kaçırılmış mıdır
ve antibiyotiksiz üretimle ilgili bir fırsat var
mıdır sorularını sormamız gerekiyor.
Geçmişe Bakış
Eski Komisyon üyesi olan Dr. David
Byrne görevdeyken AB’nin aldığı “önlem
prensibi” kararını uygulamıştır ve bu karar,
hayvanların rasyonlarında sürekli olarak
Şekil 1. E.Coli’deki avilamisin direnci ile ilgili 2005 DANMAP bulguları
Programı (DANMAP) tedavi edici ilaçlar
olarak makrolidlerin kullanımında bir patlama olduğunu rapor etmişti (%150’ye kadar).
Danimarka tek değil. AB’deki ABF yasağından
bu yana başka ülkelerde de benzer durumlar
rapor edilmiştir. Bu durum AB’nin hedefleriyle uyuşmamaktadır ve zaman zaman hükümetin çeşitli birimleri antibiyotik kullanımı
konusunda kuralları çiğneyen işletme veya
veteriner hekimlerin isimlerini yayınlama
yoluna gitmektedir. Fakat yasal veya sosyal
yoldan bireysel olarak uygulanan bu tür
baskılar antibiyotik kullanımının kısıtlanması
konusunda çok başarılı olmamaktadır.
hayvanlar, %2-4 oranında daha hızlı büyümekte, daha az yem tüketmekte ve bu
hayvanlardaki genel mortalite daha düşük
olmaktadır. Kanatlı hayvanlarda söz konusu
faydalardan bir tanesi de nekrotik enteritis (NE) hastalığındaki azalmadır ancak
Elanco’nun (2000) yaptığı bir araştırmaya
göre NE’nin maliyeti kanatlı hayvan başına
0.045 $’dan 0.05 $’a kadar değişmektedir.
Firma hem ABF kullanan hem de antibiyotik kullanmayan firma ve ülkeleri araştırmasına dahil etmiştir. Görünüşe göre bu sorun
doğal programlarla da çözülebilmektedir.
Hızlı Etki
düşük dozlarda antibiyotiklerin kullanılmasına karşı alınmıştır. AB ülkelerini Brezilya,
Kore, Şili, Türkiye gibi ülkeler de izlemiştir.
28 Haziran 2010’da FDA (Ameikan Gıda ve
İlaç Dairesi) “Gıda Amaçlı Üretilen Hayvanlarda Medikal Olarak Önemli Antimikrobiyal
İlaçların Tedbirli Kullanılması” başlıklı bir
rapor yayınlamıştır. Dünyadaki kanun yapıcı
makamlar, bu ilaçların beslemenin bir parçası olmaktan çıkarıldığında hem canlı hayvanlarda hem de et, süt ve yumurtada dirençli
bakterilerin varlığının azalacağına inanmaktadırlar. Antibiyotik direnci haritası ile ilgili
bir harita üzerinde Danimarka, Almanya ve
Hollanda’da çalışmalar yapılmıştır. Buna
göre hayvanlardaki direnç yok olmadıysa bile
azalmıştır (Şekil 1).
2003 yılından itibaren Danimarka Entegre
Antimikrobiyal Direnci İzleme ve Araştırma
Antibiyotik Büyütme Faktörlerinin
Kullanımının Sorgulanması
Antibiyotiklerin büyütme faktörleri olarak
yaygın kullanımı pek çok bilim adamının en
başta bu maddelerin neden seçildiği konusunu sorgulamasına neden oldu. Rosen’in
antibiyotik büyütme faktörleriyle yapılan
12.153 araştırmayı incelemesi sonucu vakaların %72’sinde bu maddelerin olumlu sonuç
verdiği onaylanmıştır (Rosen, 1995).
Bu benzer incelemelerle de ortaya konmuştur: 1992-1999 yılları arasında enzim
kullanımıyla ilgili yapılan araştırmaların
incelenmesi (Rosen, 2003a) ve pozitif sonuçların alındığı, negatif kontrol gruplarıyla yapılmış olan broyler, domuz ve hindiler
üzerinde mannanoligosakkarit kullanımıyla ilgili gerçekleştirilmiş 241 denemenin
holo-analizi (Rosen 2005 a,b,c,d).
Subklinik düzeylerde antibiyotik verilen
ABF kullanımındaki yasaklama sonucu
birçok üreticide bu maddeleri tek bir bileşik ile
değiştirme isteği doğmuştur. Özellikle mannanoligosakkaritler (MOS), esansiyel yağlar,
enzimler, organik asitler ve organik mineral
komplekslerinin kullanımı çok artmıştır.
600’den fazla bilimsel denemede 17 hayvan
türünde mannanoligosakkaritlerin (Bio-Mos)
kullanımı faydalı bulunmuştur ve şu anda
kanatlı yetiştiriciliğinde en çok kullanılan
çözümdür. Bu araştırmalar, MOS’un bağırsak
sağlığını ve bağışıklık işlevini koruyarak fayda
sağladığını belirtmektedirler. Diğer oligosakkarit formları bağırsak florasındaki faydalı
bakteriler için kullanılabilir substratlar olma
özelliği ile yararlıdır.
Fahey’nin (2003) 15 tür
Yapılan araştırmalar
MOS’un bağırsak
oligosakkarit ile yaptığı
sağlığını koruyarak
çalışmada, bunların etkili
fayda sağladığını
olabilmeleri için
göstermekte
lerin uçuculuğuna bağlı olarak yem üretim
işlemlerinde stabilitenin korunmasıyla ilgili
sorunlar yaşanabilir. Genel olarak tek bir
seçenek olarak kullanılacaksa var olan alternatifleri değerlendirmek için McCartney’nin
(2005) araştırması, 5 noktalı etkili bir test
olarak kullanılabilir (Şekil 2).
rasyonun %1’inden daha fazla miktarda kullanılmaları gerektiğini ortaya koymuştur ve bu
oran bu gün ticari olarak kullanılan preparatların kullanım oranlarının çok üzerindedir.
Bacillus gibi probiyotik suşların kullanımı
da artan şekilde kabul görmektedir ancak
AB’de bu organizmaların ürettiği metabolitlerin toksik olması yönünde endişeler vardır.
Enzim araştırmalarında besin maddesi
yeterli olan bir rasyonun üzerine on-top
ilave ile karma re-formülasyon stratejileri
kullanılmaktadır. Enzimlerin kabul edilen
faydalarından bir tanesi de ABF yokluğunda
patojenik bakterilerin çoğalması sonucu
oluşan substratların bağırsaklardan uzaklaştırılmasıdır. Comparative Clinical Pathology
dergisinin Nisan sayısında kekik, biberiye,
adaçayı ve kırmızı biber kullanımıyla, artan
serum lipaz, ürik asit, üre ve aspartat aminotransferaz düzeylerinin böbrek ve karaciğerde
bozulmaya neden olabileceği (Kist Traesel et
al.,2010) belirtilmiştir. Bu tür aktif madde-
bileşik değil birden fazla çeşitte çözümün
kullanılması gerekmektedir. ABD’de kullanılan antibiyotikten ari programlar, tipik olarak
hem genç hayvanlarda hem de stres dönemlerinde içme suyunda organik asitlerin kullanımını kapsamaktadır. Salmonella, E.coli
ve Clostridia gibi patojenlerin vücuda girişini
minimize etmek için bir günlük civcivlere
sprey yoluyla spesifik probiyotik suşları
verilmektedir. Genel protein ve enerji düzeylerinin düşürülerek, beklenen besin maddesi
salınımının sağlanması için rasyonların
yeniden formüle edilmesi yoluyla enzimlerin
kullanımı çok etkili olmaktadır. Ham protein
oranının düşürülmesinin bağırsak sağlığını olumlu etkilediğini ve patojen yükünü
azalttığını gözlemleyen endüstrideki lider
firmalar katı hal fermantasyonu ile üretilen
enzimleri kullanmaktadır. Selenyum, mangan, çinko ve bakır minerallerinin organik
bileşiklerinin kullanımı her yıl global pazarda
%30 oranında artmaktadır. Örneğin SelPlex’in damızlık hayvanlarda döl verimini ve
yaşam boyu performansı olumlu etkilediği
kanıtlanmıştır. Son olarak mayadan elde edilen Actigen gibi yeni, daha spesifik, biyoaktif
maddelerin kullanımı artmıştır.
Gelecek
ABF kullanımı olmadan büyümenin teşvik
edilmesi amacıyla ABD’de yapılan çalışmalar bu konuyla ilgili geliştirilecek sağlam bir
yaklaşımın faydalı olacağını göstermektedir.
2010 yılı Nisan ayında düzenlenen Western
Poultry Disease isimli konferansta Stephen
R. Collett “Geçmişte, ABF’lerinin kullanıldığı dönemlerde elde ettiğimiz büyüme
performanslarının
benzerini bu gün de
Enzimlerin
faydalarından bir
elde edebiliriz” demiştir
tanesi de patojenik
(Collett,2010). Bu tür
bakteri substratların
bir yaklaşımda tek bir
uzaklaştırılmasıdır.
On Yıl Sonra
Antibiyotiksiz üretim programları ve doğal
büyütme faktörlerinin kullanımı et, yumurta
ve süt piyasasında her zaman önemli bir konu
olmaya devam edecektir. Ayrıca, bilimsel
literatürde ve toplantılarda da yerini koruyacaktır. Bazı üreticilere bu konudaki ilerlemeler
yavaş gelse de ve hala kötü manejman ve
barınma koşulları için güvence olarak antibiyotiklerin kullanımı gerekli görülse de aynı
anda birden çok doğal teknolojinin kullanıldığı, sağlam temelli yetiştirme programlarının
başarılı olma şansı çok yüksektir. 
Şekil 2. Antibiyotiklerin yerine kullanılabilecek alternatif maddelerin avantaj ve dezavantajları
Bacillus
Esansiyel yağlar
Bitkiler
Asitler
Enzim
Probiyotikler
Mannanoligosakkaritler
Tüketici kabulü
X
???
a
a
a
?
a
Güvenlik
XXX
???
?
a
a
a
a
Pelet stabilitesi
a
???
???
?
XXX
XXX
a
Etki mekanizması
?
XXX
XXX
??
a
XXX
a
Tutarlılık
a
X
???
???
a
XXX
a
İNFOVET 110-111
ADVERTORIAL
Savunmasız
değiliz!!!
Günümüzde antibiyotik kullanımının sıkı
kanunlarla denetlendiği ülke sayısı
arttıkça, sektör bağırsak sağlığı ve
enfeksiyonların önlenmesine yönelik
antibiyotiksiz alternatiflere odaklandı.
Tüm dünyadaki tavuk üreticileri,
sürekli olarak artan yem maliyetleri ve
çeşitli patojenlerin neden olduğu hastalıkların yaygınlığına ilişkin birçok zorlukla
karşılaşmaktadırlar. Tüm üretim sürecinde
(et üretimi ve yumurta üretimi) üreticilerin
ekonomik üretim yapmalarını hedeflerken; ekonomik karlılığını da en iyi düzeye
çıkartmak için üretim yapmak ve tüm yasal
düzenlemelere uygun şekilde hareket
ederek üretim yapmak istemektedir. Artan
hammadde fiyatları gibi bir çok unsur ve artan rekabet, yetiştiriciliği güçleştirmektedir.
Bu nedenle işletmeler, üretkenliği ve karlılığı yükseltmeli ve aynı zamanda aşağıdaki
hususlar için çözümler de bulmalıdır:
> Artan sağlık problemleri
> Yasal uygulamalarla antibiyotik kullanımında kısıtlamalar
> Hammadde fiyatlarındaki değişkenlikle
artan yem maliyetleri
> İçindeki bileşenlerin çeşitlenme kalitesi
> Patojen mikroorganizmaların artışı
Tüm hayvan türlerinde ve entansif yetiştiricilikte, hayvan yoğunluğu, mevsimsel değişiklikler ve beslenme değişiklikleri gibi stres
koşullarına maruz kaldıklarında, hastalıklara
yakanlanma riski de artmaktadır. Hastalık
kontrolü, enfeksiyon giriş noktaları kontrol
altına alınarak sağlanabilir ki, çoğunlukla
subklinik durumlar farkedilemez. Hastalıklara, Gram (-) ve Gram (+) bakteriler E. Coli,
Salmonella spp., C. Perfringrens, Staphylococcus, Streptococcus, Protozoa, Koksidia,
virüsler (yağ zarflı) ve IB ya da ND gibi viral
enfeksiyonlar neden olur. Sıklıkla antibi-
İNFOVET 112-113
yotikler ve aşılama programları kullanılmaktadır fakat buna rağmen tüm bakteriler
ve virüsler, ekonomik ve/veya uygulamalı
dezavantajları nedeni ile yok edilemez.
Neden 1-monogliseridlere
odaklanıyoruz?
Gastrointestinal sistem (GIT - sindirim
sistemi), bütün yaşayan organizmalar için,
besin sindirimi ve besin emilimi gibi önemli
bir fonksiyonu olan en büyük organlardan
biridir. Ayrıca sindirim sistemi (GIT),
bağırsak yoluyla girebilen mikrobik ve viral
enfeksiyonlara karşı bir engeldir. Bunun
da ötesinde, sindirim sisteminin(GIT)
patojenler tarafından kolonizasyonu; daha
fazla kayıplara ve karlılıkta düşüşe sebep
olan yemin sindirilebilirliği, gelişim, yemden
yararlanma ve performans gibi faktörleri olumsuz etkiler. Geçmişte patojenik
enfeksiyonların etkilerini baskı altına almak
için genellikle sub-terapötik seviyelerde
antibiyotik kullanılıyordu. Bununla beraber,
bu antibiyotiklerin etkisiz olduğu ve bakterilerin zaman içinde direnç kazandığı son
yıllarda kanıtlandı. Günümüzde antibiyotik
kullanımının sıkı kanunlarla denetlendiği
ülke sayısı arttıkça, sektör, bağırsak sağlığı ve
enfeksiyonların önlenmesine yö-
Yağ asitlerinin ve
monogliseridlerin
antibakteriyel etkileri
üzerine yapılan
çalışmalar umut verici.
Kanatlılarda monogliseridlerin
kullanımı
Yağ asitleri, bir gliserol molekülüne alfa
pozisyonunda esterifiye edilirler ve
1-monogliseridler bir çeşit sanat teknolojisi
kullanılarak üretilirler. Kullanılan yağ,
asit türüne bağlı olarak 1-monogliserid;
kanatlının bağırsak sağlığını destekleyecek
ve antibiyotik ihtiyacını azaltarak verimliliği
ve karlılığı arttıracak antibakteriyal özelliğe
sahiptir. Kanatlılara 1-monogliseridlerin
verilmesiyle; antibiyotik kullanımının ve
buna bağlı olarak antibiyotik direncinin
azaldığını ve (Desbois ve Smith, 2010)
zararlı bakterilerin patojenitesinin azaldığını
gösteren literatür mevcuttur (Bunkova ve
ark., 2011; Thormar ve ark., 2006).
nelik antibiyotiksiz alternatiflere odaklandı.
Kısa zincirli yağ asitleri (SCFA) ve orta
zincirli yağ asitleri (MCFA)’nin 1-monogliseridleri özel bir kimyasal davranış sergilerler; kendi kendine emülsifiye bileşikler gibi,
hidro-dağılabilen yapıdadırlar. Gerçek şu ki;
1-monogliserid molekülleri hidro ve lipofilik’tirler ve bu avantaj olarak kabul edilebilir.
Ayrıca kimyasal özellikleri; örneğin asitlerle
gliserol molekülü arasındaki kovalent
bağlar, onların pH’dan bağımsız hareket etmelerini sağlar. Bu da 1-monogliseridlerin 4
ayrı ortamda aktif olmalarını sağlar; su, yem,
mide (düşük pH) ve bağırsak sistemi (daha
yüksek pH), ki bu da basit organik asitlerin
kullanımında en önemli avantajdır. Organik
asitlerin karboksil grubunun esterifikasyonu, genel olarak, daha az aktif olan bir
bileşiğe dönüşmesine sebep olur; monogliseridler istisnadır (Kabara ve ark., 1972).
Monogliseridlerin patojenler
üzerine etkileri
Patojen, canlı varlıkta hastalığa neden olabilen herşeydir. Patojenlere tipik örnekler
virüsler, bakteriler ve mantarlardır. Pek çok
çalışma, yağ asitlerinden sonra, monogliseridlerin patojenler ve virüslere karşı yararlı
etkileri olduğunu göstermiştir (Kabara ve
ark., 1972; Thormar ve ark., 1987; Bergsson ve
ark., 2001). Monogliseridler suda dağılabilen ve kendi kendine emülsifiye olan
bileşiklerdir. Kimyasal özellikleri, 4 farklı
ortamda aktif olmalarını sağlar: su, yem,
mide ve bağırsak sistemi. 1-monogliseridle-
İNCE BAĞIRSAK
İNCE BAĞIRSAK
KALIN BAĞIRSAK
KARACİĞER
kursak
KARACİĞER
kursak
ANÜS
CAECA
proventrikül
proventrikül
TAŞLIK
TAŞLIK
PANKREAS
DUODENUM
PANKREAS
ORGANİK ASİTLER
rin hidro ve lipofilik özelliği, yağ asitleriyle
kıyaslandığında bakterilere karşı daha aktif
olmalarını sağlamada avantaj olarak kabul
edilir (Batovska ve ark., 2009). Biyosidal
etkinlikleri pek çok farklı virus türüne karşı
in vitro olarak test edilmiştir.
Yağ asitlerinin ve 1-monogliseridlerin 3 tip
virüse karşı, herpes simpleks virüsü (HSV),
solunum sinsitiyal virüs (RSV) ve visna
virüsüne (VV) etkinliklerini, Kristmundsdottir ve ark., 1999; Hilmarsson ve ark., 2005a;
Hilmarsson ve ark., 2005b; Hilmarsson ve
ark., 2006 yaptıkları çalışmalarda değerlendirdiler. Bütün farklı virüsler için, laurik
asidin (C12:0) en etkili olduğu tespit edildi.
1-monokaprin’in etkisi 1-monolaurin ile kıyaslanabilirken, C10 (kaprik asit) yağ asidinin
virüsler üzerinde hemen hemen hiç önleyici
etkiye sahip olmadığı gözlendi.
Gram-pozitif bakteriler Bergsson ve ark.
(1998, 2001a, and 2002) tarafından 3 ayrı
çalışmada araştırılmıştır. Genel olarak kaprik
asidin (C10:0) ve kaprik asit 1- monogliseridinin Gram-pozitif bakterilere karşı en etkili olduğu görülmektedir. Bundan başka, laurik asit
test edilen farklı Gram-pozitif bakterilere karşı
nispeten yüksek antibakteriyal etki göstermiştir. Çarpıcı olan, pek çok asidin ve bunların
1-monogliseridlerinin etkileri, Staphylococcus
aureus ve Chlamydia trachomatis ile kıyaslandığında, ki inkübasyon
ortamı bu iki suş için iki
1-monogliserid;
bağırsak sağlığını
katına çıkarılmasına rağdestekler ve antibiyotik
men, streptokok suşlarına
ihtiyacını azaltarak
karşı güçlüydü.
verimliliği artırır.
MONOBÜTİRİN
Monogliseridlerin hayvan
düzeyindeki etkisi
Sindirim sistemi düzeyindeki,
sindirim sistemi florasındaki ve hayvan
performansındaki etkisi nedir?
Yağ asitlerinin ve 1-monogliseridlerin antibakteriyel etkisi üzerine, yapılan
çalışmalar (Leeson ve ark., 2005; Antongiovanni ve ark., 2007), hayvan performansı
konusunda umut verici etkileri olduğunu
göstermektedir. Özellikle bütirik asit bağırsak epitelinin gelişimini teşvik eder ve villus gelişimini uyarıcı olarak bilinir. Dirençli
nişasta ürünlerinin mikrobiyal fermentasyonunun yan ürünü olan bütirat’ın, epitel
hücrelerinin normal gelişimi için önemli
olduğu kabul edilir (Pryde ve ark., 2002).
Bununla beraber, sindirim sisteminin üst
bölgesinde hızlı emilmesi, bağırsak epiteli
üzerindeki etkisini tehlikeye atabilir. Bolton ve Dewar (1965), serbest bütiratın sindirim sisteminin üst bölümünde hızlıca yokolduğunu, bütiratın neredeyse %60’ının
kursakta sağlam iken, %1’den azının ince
bağırsağın üst kısmında geri kazanıldığını
göstermiştir. Bütiratın etkinliği, sindirim
sisteminin üst bölgesinde hızlı bir şekilde
emilmesi engellendiğinde artacaktır. Dive trigliserid formlarının karışımı, bütirik
asidi sindirim sisteminin alt bölgelerine
taşıyabilir. Bu, kanatlıların koksidiyal saldırıların stresine daha iyi karşı koymasının,
villus yüksekliklerinde ve günlük gramaj
alımındaki artışın kanıtı olarak gösterilmiştir (Leeson ve ark., 2005). 
HALFETİ BATIK KENTİ
Gaziantep
Yatırıcımların gözdesi; Nurdağ & İslahiye
BAKIRCILAR ÇARŞISI
GAZİANTEP MERKEZ
Gaziantep’in, İslahiye
ve Nurdağ ilçelerinde
ziyaret ettiğimiz serbest
veteriner hekimler ile
bölgeye hakim olan
bulaşıcı hastalıklara
karşı yaptıkları savaş
ve bölge yetiştiricileri
hakkında konuştuk.
RÖPORTAJ: VETERİNER HEKİM GİZEM KUTUN
İslahiye ve Nurdağ
Gaziantep, eski ve halk
arasındaki adıyla Antep,
şu anda Türkiye’nin
en kalabalık sekizinci
şehri olarak kabul
görmektedir. 2016
itibarıyla 1.931.836
nüfusa sahiptir.
Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde sanayi ve
gelişmişlik bakımından
birincidir. Ayrıca
Gaziantep, Türkiye’nin
hala yaşanılan en eski
kenti olup dünyanın da
hala yaşanılan en eski
kentlerinden biridir.
Bunların yanında
Gaziantep, Türkiye
sanayisi ve ticaretinde de
çok önemli bir yer tutar.
Bunun sebepleri arasında
Gaziantep’in Anadolu ile
Ortadoğu arasında bir
konumda bulunması ve
liman kentlerine yakınlığı
sayılabilir. Gaziantep’in
güneybatısında yer alan
ve geçim kaynağı ağırlıklı
olarak tarım olan İslahiye
ve Nurdağ ise, idari
bakımdan Gaziantep’in
ilçeleri olmalarına
rağmen, her iki ilçe de
Akdeniz Bölgesi’nin doğu
ucunda bulunmalarından
dolayı iklim, bitki örtüsü
ve tarımsal-hayvansal
faaliyetler açısından
Akdeniz Bölgesi’ni
andırmaktadırlar. Bu
ilçelerin yaklaşık %
35’i tarım alanı, % 55’i
orman ve fundalık, % 5’i
çayır ve mera, % 3’ü ise
tarım dışı arazilerden
oluşmaktadır. Bölgenin
Suriye’ye komşu olması
nedeniyle, burada
görev alan veteriner
hekimlerin, çoğunlukta
olan aile işletmelerinin
diğer bölgelerde mevcut
olmayan hayvan
sağlığı sorunlarıyla
da karşı karşıya
kalmaları gündemde.
Bölgeye hakim tüm
bu olumsuz havaya
rağmen, Gaziantep’e
yapılan önemli orandaki
teşvikler ve devlet
hibeleri, İslahiye ve
Nurdağ ilçelerinin
ulaşımlarının kolaylığı,
altyapısının tam oluşu ve
kesitisiz bir geçiş bölgesi
olma özelliği taşıması
ile yatırım anlamında
insanları Gaziantep’e
büyük oranda çekti.
Veteriner hekimler ile
röportajlarımızda ve ilçeleri
ziyaretlerimiz esnasında,
bizden desteğini esirgemeyen
Gaziantep Veteriner Hekimler Odası Başkanı Ayhan
Devamlı’ya teşekkür ederiz.
Güncel sorunumuz anomalili
yavru doğumları
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, 1992 yılı mezunu olan
deneyimli veteriner hekim Ali Er, İslahiye’de
küpeleme çalışmasını başlatan iki önemli isimden
biri ve bölge hayvancılığına katkıları büyük.
İslahiye hayvancılığından biraz
bahseder misiniz?
İslahiye’de, anaç kuzu ve toklular da dahil olmak üzere tahmini
olarak, % 70’i bölgeye has Arap
koyunu, % 30’u ise Merinos,
Kangal, Sakı gibi ırkların melezleri olmak üzere 60 bine yakın
koyun; % 70’i süt keçisi olmak
üzere 50 bin keçi bulunmakta.
Küçükbaş varlığının 60 bini
Damızlık Birliği desteklemesi
alan anaç hayvanlar, geri kalan
50 bini geçen yılın dişi ve erkek
kuzuları. Damızlık inek sayımız
ise 5 bin civarında.
Bölgenin hastalık haritasını
çıkarabilir misiniz?
Suriye krizinden dolayı, Suriye’deki tüm hastalıklar bölgemize geldi. PPR, brucella, babesia-anaplazma gibi mevsimsel
hastalıklar ve leptospiroz yaygın
durumda ve aşılama çalışmaları
olsa da bu hastalıklar kronikleşti. Çünkü aşılama çalışmaları
proje şeklinde gerçekleştiriliyor
ve zaman zaman bir hastalığa karşı yapılan aşı sadece
küçükbaşa ya da büyükbaşa
yapılabiliyor. Bizim buradaki en
büyük sıkıntımız gebe hayvan-
larda anomalili yavru doğumları
ile karakterize bir hastalık olan
Akabane. Normalde bu hastalığı
geçiren hayvanın sürüden çıkarılması gerekiyor; ancak sınırlı
sayıda hayvana sahip bir üreticinin hayvanını elden çıkarması
beklenemez. Burada yapılması
gereken meslek odalarının yakın iller bazında organize olması
ve Bakanlığına aşı getirmeleri
için talepte bulunmaları.
Meslektaşlar arasındaki iletişim
İslahiye’de ne düzeyde?
İlaç satışı konusunda meslektaşlar arasında sıkıntılar yaşanabiliyor. Reçete uygulamasına
geçmiş olmamıza rağmen,
Bakanlık reçetelendirmeyi
direkt işletmelere yapmamızı
istiyor. Ancak az sayıda hayvanı
bulunan ve işletmesi olmayan
hayvan sahipleri için ne yapmamız gerektiğini bir türlü çözemiyoruz. Elbette veresiye de ayrı
bir problem, Bakanlık “verdiğin
ilacın çıkışını yapmak zorundasın” diyor; bu durumda veresiye
verdiğimiz ilacın çıkışını yapmak zorunda kalıyoruz. Bu tip
uygulamalar hekimler arasında
da problemler yaratıyor.
GEZİ GAZİANTEP
Bölgedeki süt faaliyetleri
besicilğe göre daha yoğun
Çalıştığımız bölgenin
potansiyeli oldukça yüksek
Harran Üniversitesi’nden 2013 yılında mezun olan
Veteriner Hekim Murat Yıldırım, mezuniyetinin
ardından ara vermeden mesleğe atılmış ve 2015 Ocak
ayından beri klinisyen hekim olarak görev alıyor.
Yüzüncü Yıl Üniversitesi 2009 yılı mezunu olan
Veteriner Hekim Abdullah Keçeyapan, mezuniyet
öncesinde birçok yerde tecrübe edindiğini, mesleki
başarısını da bu çabalarına borçlu olduğunu söylüyor.
Nurdağ’a özel spesifik hastalıklar mevcut mu?
Henüz bir yıldır kendi kliniğimi
işletsem de, bu bölgede beş
yıldır aktif olarak sahadayım. Nurdağ iklimi, Akdeniz
iklimiyle benzerlik gösterir; bu
nedenle örneğin yazın theileria
karşımıza çıkıyor. Buzağı
ishalleri, septisemi, mastitis
Türkiye genelinde olduğu gibi
Nurdağ çiftliklerinde de sıklıkla
karşılaştığımız hastalıklar.
Nurdağ, süt faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı bir bölge ve
büyükbaş hayvan yetiştiriciliği
konusunda çiftlik bazında iyi
durumda; ancak küçükbaş için
aynı şeyi söyleyemeyiz.
Profesyonel yatırımcılar sizce
neden Nurdağ’ı tercih ediyorlar?
2008 yılında devletin vermiş
olduğu destekler ve hibeler
ile birlikte farklı sektörlerde
bulunan yatırımcılar hayvancılık faaliyetleriyle ilgilenmeye
başladı ve Nurdağ bu şekilde
popüler oldu. Nurdağ’ın kendi
insanı da elbette hayvancılık
yapıyor ama bir iki inekle aile
işletmeciliği tarzında. Köyler
birbirinden uzak değil ve 30
İNFOVET 116-117
kilometrelik bir alan içerisinde
bulunmaktalar. Çok rahatlıkla
buralara da hizmet veriyoruz.
Öğrencilik yıllarında sahada bulunmanın faydasını gördünüz mü?
Okulda ağırlıklı olarak teorik
bilgi alıyoruz ve son yılımızda
intern olmadan önce mezuniyet sonrasında hangi alana yöneleceğimiz ile ilgili fikirlerimiz
şekillenmiş oluyor. Klinisyen
olmak isteyen arkadaşlarımız
intern iken uygulamaya yönleniyorlar; ancak elbette tam
anlamıyla yeterli olmuyor. Bu
nedenle, gençlerin, fakülteye
girdikleri ilk yıldan itibaren
sahada bulunmasında büyük
faydalar var.
İlerisi için bu meslekten beklentileriniz nelerdir?
Kliniğimi açarken meslek adına
iyi işler yapmayı düşünerek yola
çıktım. Ancak işin içine girince
tedirginlikler yaşamaya başladım. Yetiştirici tedavi konusunda çoğu şeyi öğrendiğini düşünüyor ve hekimden sadece ilaç
talep ediyor. Bu durum hekime
olan güveni de sarsıyor. Hekim
bu gibi zamanlarda çizgisini net
olarak ortaya koymalı.
Röportajımız öncesinde çok yeni
bir klinik olduğunuzu söylediniz.
Önümüzdeki süreçte, bölge hayvancılığı adına ne gibi farklar
yaratmayı amaçlamaktasınız?
Çalıştığımız bölgenin, yani
Nurdağ’ın potansiyeli oldukça
yüksek ve geçtiğimiz yıllardaki
devlet teşvikleri ile birlikte
bu potansiyel açığa çıkmış
durumda; ancak ne yazık ki
veteriner hekimlik faaliyetleri
biraz kısıtlı kalmış. Örneğin,
veteriner hekimler şu ana
kadar teşhise giden en kesin
yol olan laboratuvar tekniklerinden minimum düzeyde yararlanmışlar. Bir haftalık taze
bir kliniğiz ve bölgedeki bu tür
eksikleri kapamayı amaçlıyoruz, Bu hedef doğrultusunda
her türlü laboratuvar hizmetini vermeye hazırız.
Laboratuvar hizmeti veriyor
olmak neden önemli?
Hem doğru ve net teşhise gitmek açısından, hem de hasta
sahibinin tatmin olması açısından laboratuvar hizmetleri
büyük birönem taşımaktadır.
Örneğin, hayvanın mastit
olduğu net bir şekilde ortada
olsa dahi, hastalığa neden
olan etkeni saptamak ve ona
göre antibiyoterapi yapmak
veteriner hekimlik vasfınızı
ön plana çıkaracaktır.
Bölgede meslektaşlar arası
dayanışma ne düzeyde?
Elbette her meslekte olduğu
gibi veteriner hekimlik mesleğinde de rekabet içerisine
giren meslektaşlarımız ne
yazık ki oluyor. Bu durumun
biraz da geçmişten gelen
alışkanlıklara bağlı olduğunu
düşünüyorum. Ama şöyle bir
gerçek de var ki, klinikler para
kazanmak, masrafını karşılamak, ayakta kalmak ve devlete
vergisini ödemek zorunda.
Bu nedenle, meslektaşlar
arasındaki en güncel problem
olan ilaç satışına çözüm getirilmeli. Çözüm, satış yetkisini
bir kalemde yok etmek değil,
standarda oturtmak ve spot
ilaç satışını sonlandırmak
olmalıdır. Sağlıklı bir barkod
uygulamasına bir an önce
geçilmeli ve cezai yaptırımlar
getirilmeli; ancak bu şekilde
üretici ve veteriner hekim arasındaki güven inşa edilebilir.
GEZİ GAZİANTEP
bölgede, Yetiştiricilerin
hekime saygısı büyük
melez ırklarla birlikte, Yerli ırk
hayvan varlığımız çok azaldı
Veteriner Hekim Yusuf Yıldızgil, bölgedeki
işletmelerin çoğunun aile işletmesi olduğunu ve
büyüme potansiyeli taşıdıklarını belirtiyor.
Fırat Üniversitesi’nden 1991 yılında mezun olan
Veteriner Hekim Veli Bulut, Suriye sınırına yakın
olmaları nedeniyle Ortadoğu’dan gelebilecek bulaşıcı
hastalıklara bölge olarak açık olduklarını söylüyor.
Bölge hayvancılığından biraz
bahseder misiniz?
Bölgemiz, Amik Ovası’nın
devamı niteliğinde bir ova
üzerinde. Bu nedenle, tarım
arazilerimiz geniş ve bu avantaj
büyükbaş hayvancılığı olumlu
yönde tetikliyor. Bir tarafında
Kilis’e bağlı dağlar, bir taraftan
da Avanos Dağları bulunmakta.
Bu da küçükbaş hayvancılığını,
yani koyunculuğu, keçiciliği
tetikliyor. Bence bölge olarak
iyiyiz, gayet güzel bir noktadayız. İşletmelerimizin çoğu da
aile işletmesi ama tabi bunlar
da büyüme aşamasında. Artık
kimsede 10 tane hayvan yok,
işletme başı en az 40-80 hayvandan bahsediyoruz. Bunlar
sadece büyükbaş. Küçükbaşların sayısı işletme bazında
300-500 civarındadır.
Bölgede en çok gördüğünüz
hastalıklar nedir?
Büyükbaş hayvanlarda RPT dediğimiz hayvanların midesinde
yabancı cisim bulunması ile sık
karşılaşıyoruz. Yaz mevsiminde
sarılıkla çok sık karşılaşıyoruz.
Küçükbaş hayvanlarda yavru
atma maalesef çok yaygın.
İslahiye hayvancılığında ve
bölgenin yapısında zaman içinde
neler değişti?
İslahiye’ye Konya’dan geldim
ve benim geldiğim yıllarda
Holstein ve Simmental melezlerin oranı yok denilecek
kadar azdı. Bugün ise durum
tam tersine döndü. Sadece
%10 oranında yerli ırk hayvan
varlığımız kaldı. Verdiğimiz en
büyük mücadele de bu konuya
yönelik. Tarım İlçe Müderlüğü’ndeki arkadaşlarımızla
hayvanların tohumlama oranlarını artırmak için mücadele
veriyoruz. Elbette melez ırkların verimlerinin en üst düzeyde
olduğunu bizler de biliyoruz
ve vatandaşın gelirine katkısı
büyük olan ırklar; fakat devlet
politikasından ötürü yetiştirici,
ürettiği sütün pazarlaması ve
yavruların değerlendirilmesi ile
ilgili sorunlarla karşılaşıyorlar.
İNFOVET 118-119
Mesleki sorunlarınız nelerdir?
Teknolojide çok gerideyiz.
Okulda bize cıvalı ateş ölçerlerle ateş ölçmeyi öğrettiler.
Dünyadaki veteriner hekimler
ateş ölçeri hayvanın alnına
tutup ateşlerini ölçüyor. Biz
ise, stetoskop hariç fazla bir şey
kullanmıyoruz, kan tahlil cihazlarımız yok. Neden yok? Çünkü
sahaya dönük eğitim almadık.
Pratikte kullanabileceğimiz
aletlerin kullanımı öğrenmedik. Kullanabileceğimiz pratik
cihazların sayıları da zaten az ve
üzerinde durulmuyor.
Veresiye sorunundan bahseder misiniz? Yetiştiricilerin ve
hekimlerin ilişkileri nasıl?
Veresiye ile şahsi bir sorunum
yok; çünkü ben de bu bölgenin
insanıyım. Yetiştiricilerin hekime saygısı büyük. Ancak çoğu
zaman hekimler arasında bu
saygı çerçevesindeki ilişki yürütmeyi beceremiyoruz. Bu iş nasıl
çözülmeli? Bence üniversitede
deontoloji derslere daha fazla
ağırlık verilmeli. Bir de veteriner
hekimlik mesleğini okuyan
insanların eğitim ve kültür seviyesinin yükselmesi gerekiyor.
Bölgede en çok hangi hastalıklarla karşılaşıyorsunuz?
Suriye sınırına yakın olmamızdan dolayı Ordadoğu’dan
gelebilecek tüm bulaşıcı
hastalıklar burada da bu-
lunmaktadır. Örneğin, 1999
yılında üç gün hastalığı salgını
yaşadık ve vatandaş çok büyük
kayıplar yaşadı. Bununla
birlikte, bu sene elimizde
kesin veriler olmasa da Akabene hastalığı salgını çıktı.
Bölgeye yakın üniversitelerle
devamlı iletişim halindeyim
ve akademisyenler bölgede
bu hastalıktan yüksek oranda
şüpheleniyorlar. Vatandaşın
şu anda bu salgından dolayı
%30-40 kaybı var. Bu ciddi bir
rakam ve kuzu verimlerinin
düşüşü ile birlikte verdiğimiz ilacın parasını dahi nasıl
alacağımızı düşünür olduk.
Diyarbakır, Mardin, Urfa’da
Bakanlığa düşen görevi biz
yapıyoruz. Kamu çalışanlarının vatandaşa mağduriyetinin
karşılığını tazminat olarak vermesi gerekiyor. Ancak sadece
bürokratik denetlemeler var.
Devlet bir rüyada ve hekimlere
sürekli olarak baskı uyguluyor.
İşin formalitesiyle uğraşmaktan ziyade somut, vatandaşa
yönelik çalışmalar yapsın ve
vatandaşlara nasıl katkı sağlayabileceğini araştırsın.
GEZİ GAZİANTEP
İslahiye çok geniş bir bölge
Selçuk Üniversitesi’nden 1999 yılında mezun olan
Veteriner Hekim Bülent Durna, 16 yıldır serbest
veteriner hekimlik yapıyor.
İslahiye’deki hayvancılıktan
biraz bahseder misiniz?
İslahiye’deki hayvancılık ağırlıklı olarak meraya dayalı büyükbaş çiftliklerinden oluşur.
Hayvan sayımız yaklaşık 12-13
bin büyükbaştır. Son yıllarda
süt verimi yüksek olan Holstein ırklara dönüş oldu ama
çok az da olsa kültür ırkı da
bulunmakta ve genellikle yerli
kara, Holstein melezler, güney
kırmızı ve onların melezleri.
Küçükbaş hayvan popülasyonu
7-8 bin civarında.
Buradaki yetiştiriciler sizce
yeterince bilgili mi?
Yetiştiricilerimiz ne yazık
ki bilgili değil. Türkiye’nin
neresinde olursa olsun fark
etmiyor. Hayvanları bulmuşuz,
evcilleştirmişiz ve hücre gibi
ahırlara sokmuşuz. Ben her
zaman bir ülkenin hayvancılığını Avrupa ile kıyaslarım;
Avrupa’nın % 99’u meradır.
Bizde öyle bir besicilik yok.
Avrupa, hayvanlarını meralarda otlatır, fazla kaba yemini
baharda biçer. Kış geldiği
zaman hayvanlara onu verir.
Yüksek süt verimi için vereceği
yemin doğru oranını hesaplar,
gerekirse kesif yemle takviye
İNFOVET 120-121
ediyor. Bizim sistemin en
büyük eksikliği bu.
Bölgedeki veteriner hekim
meslektaşlar uyum içinde mi?
Kendi şahsım adına konuşacak
olursam, ne bölgedeki ne de
başka illerdeki meslektaşlarımla
bir sıkıntım yok. Ama bizim
mesleğin en büyük genel sorunu
ortada; biz kendimizi yetiştiremiyoruz. Bunun içine kendimi
de katıyorum. Okulu bitireli 17
yıl oldu ve öğrencilik yıllarımda
okuduğum bir hayvan besleme
kitabı ile 2014 basımlı bir kitabı
karşılaştırırsanız dağlar kadar
fark bulursunuz. Dünya hızla
ilerliyor; kendimizi geliştirmeliyiz. Fakülte sayısını artırıp,
sayısız mezun vermekle ne yazık
ki bu iş çözülmüyor.
Genel sorunlarınız neler?
Spot ilaç başlı başına bir sorun.
Bakanlık, GMP belgelerine getirdiği yeni düzenlemelerle çok
iyi işler çıkardı. Bu uygulama ile
bence spot ilaç sorunu çözüme
ulaşacak ve fiyat uçurumları
son bulacak. Bir firma bir
ürünü 20 liraya satarken diğeri
gelip 2 liraya aynı ürünü satamayacak. Her şeyin fiyatı belli
olacak. Böyle bir gelişmedin
herkes karlı çıkacaktır.
Mesleği yaparken sonuna
kadar hakkını vermek şart
Mustafa Kemal Üniversitesi’nden 2008 yılında fakülte
birincisi olarak mezun olan Veteriner Hekim
Mahmut Çevik, mezuniyetinden beri klinisyen hekim
olarak İslahiye’de çalışıyor.
İslahiye’deki hayvancılık ne düzeyde? yoğunluk hangi türlerde?
Bölgemizde küçükbaş hayvan
yoğunluğu fazla; yaklaşık
80-100 bin arasında. KoyunKeçi Birliği’ne kayıtlı yaklaşık
500 üyemiz var. Bunlardan
4-5 tanesi profesyonel çiftlik;
geri kalanlar çoğunlukla aile
işletmesi. Şu anda hayvancılık
yapan insanların birçoğunun
bu işle ilgili bir geçmişi yok ve
farklı mesleklerden geliyorlar; dolayısıyla zaman zaman
hastalıkları göz ardı ediyorlar.
Sorunlar başlayınca elbette işin
içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Bizim açımızdan bölgedeki bir
başka sorun veresiye. Bu yükün
altından ancak devlet desteklemeleri ile kalkabiliyoruz. Hatta
desteklemeler sayesinde yeni
projelere atılma fırsatı yakaladık. Önümüzdeki günlerde
Halep keçisi ile ilgi bir çalışma
yürütmeyi düşünüyoruz.
Hayvanlarda beslenme hataları
ile ilgili sorunlarla sıklıkla
karşılaşıyor musunuz?
En büyük sorunumuz beslenme. Yetiştiricilerin kendilerine
bu konudaki güvenleri ve yıllar
önceki uygulamaları benimsemiş olmaları sorunlar yaşamamıza neden oluyor. Beslenme
hakkında bilgilendirmeler
yapsak dahi, bu konuyu ciddiye
alan yetiştiriciyle, ne yazık ki
çok sık karşılaşamıyoruz.
Duyumlarımıza göre, son bir
yıldır yavru atımları artmış.
Sizce neden?
Bölgemiz, sınırda bir bölge. Son
zamanlarda Akabane hastalığı ile çok sık karşılaşıyoruz.
Tahliller yapıldı ve hastalığın
bölgede mevcudiyeti kesinleşti. Etkeni alan bir hayvan ömür
boyu taşıyıcı oluyor; hekim
olarak yetiştiricilerin hayvanlarını ellerinden çıkartmalarını
tavsiye ediyoruz; ama elbette
bu onlar için zor bir karar.
Veteriher hekimlik mesleğinden
beklentileriniz nelerdir?
Yedi senedir bu mesleğin içindeyim ve çok şükür hayatımdan memnunum. Bu mesleği
yaparken sonuna kadar hakkını
vermek gerekiyor. Bu nedenle
meslektaşlarımın bir anlamda
mesleğe bakış açılarının değişmesi gerekiyor. Mesleğimiz
kutsal bir meslek.
GEZİ GAZİANTEP
Dalgalı fiyatlardan dolayı
küçükbaş hayvancılık geriledi
Başarı yetiştiricinin
size güveninden geçer
İstanbul Üniversitesi’nden 1991 yılında mezun
olan Veteriner Hekim Bektaş Dere, bir süre
özel sektörde çalıştıktan sonra 1994 yılında beri
Nurdağ’da klinisyen veteriner hekimlik yapıyor.
Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden 1997 yılında mezun olan
Veteriner Hekim Ayşegül Kardaş, mezuniyetinin ardından
bir yıl süreyle vekil öğretmenlik görevi almış ve 1999
yılında kendi özel kliniğinde hizmet vermeye başlamış.
Bölgeyi anlatabilir misiniz?
Daha önceleri yaklaşık 30 bin
küçükbaş hayvan varlığımız
vardı, büyükbaş hayvancılık
ise aile işletmesi tarzında
yapılıyordu. Ancak, bölgede
büyük çiftliklerin kurulması,
girdilerin değişkenlikleri ve
dışarıdan hayvan girişleri ile
birlikte hayvancılık faaliyetleri
değişmeye başladı.
Nurdağ’ın hayvan popülasyonu
tam olarak nedir?
Küçükbaş hayvan sayısı 20 bine
düştü. Bölgede 10-12 tane büyük
çiftlik var; bunlardan 5 tanesi
yaklaşık bin başlık işletmeler,
diğer çiftlikler ise 100-300
arasında büyükbaş hayvan
barındırıyor. Köyler için çok net
bir rakam veremesek de 3 bin
adet büyükbaş hayvan bakılıyor
diyebiliriz. Bölgede ağırlıklı olarak süt faaliyetleri yürütülüyor.
Profesyonel işletmeler neden
Nurdağ’ı seçiyorlar?
Teşvikler ve devlet hibeleri,
yatırım anlamında insanları bu
bölgeye çekti. Bunun yanı sıra
Nurdağ’a ulaşım kolay, altyapısı tam ve bölge geçiş bölgesi
olma özelliği taşıyor.
İNFOVET 122-123
Nurdağ’ın geçiş bölgesi olması,
bazı hastalıklarla daha sık karşılaşmanıza neden oluyor mu?
Türkiye genelinde hangi hastalıklar yaygınsa, Nurdağ için
de geçerli. Sorunuza istinaden,
Şap, Afrika, üç gün hastalığı
gibi geçiş bölgesinde bulunuyor olmaktan kaynaklanacak
hastalıklar, Tarım İl Müdürülüğünün de ciddi çalışmaları ile
nadir olarak karşımıza çıkıyor.
Sizce yetiştirici teknik konularda
yeterince bilinçli mi?
Yetiştiriciler, yaptıkları işlerden para kazanmaya başladıkları vakit, işin teknik yanıyla da
ilgilenmeye başlıyorlar. Ancak
ne çok bilinçli ne de bilinçsiz
olduklarını söyleyemeyiz;
insanlar daha çok araştırıyorlar
ve firmaların destekleri eskiye
nazaran arttı.
Veteriner hekimlik mesleğinin
geleceğini nasıl görüyorsunuz?
İnsan sağlığıyla da doğrudan
bağlantılı olan bu mesleğin
geleceğini aydınlık görüyorum. İş alanı oldukça geniş;
hekimlerimiz yaptıkları işleri
sevdikleri sürece başarı da
beraberinde gelecektir.
Biraz Nurdağ hayvancılığından
ve taşıdığı potansiyelden
bahseder misiniz?
Nurdağ, içerisinde önemli
potansiyeller taşıyan bir ilçe
ve Gaziantep’e çok yakın
bir lokasyonda ve küçükbaş
hayvan ağırlıklı olmak üzere
her türlü hayvan yetiştiriciliği
yapılıyor ama kliniğimi
açtığım ilk yıllara göre hayvan
popülasyonu ciddi anlamda
azaldı. Bunun nedenini yanlış
hayvancılık politikalarına
ve bu bölgeye yatırımlarda
bulunan insanların
vizyonlarına bağlıyorum.
Serbest klinisyenlik yapan bir
kadın veteriner hekim olarak
mesleki anlamda zorluklar
yaşıyor musunuz?
Veteriner hekimlik mesleğine
ilk başladığım yıllarda gece
acil vakalara ve özellikle
doğumlara çok sık gittim;
ancak bir kadın veteriner
hekim olarak, çocuklarıma
zaman zaman yeterli vakit
ayıramıyor oluşum dışında
mesleki anlamda kadın
oluşumdan kaynaklanacak bir
sıkıntı yaşamadım.
Bir veteriner hekim
olarak mesleki anlamda
ve yetiştiricilerle diyalog
anlamında ne gibi
sıkıntılarınız var?
Köylü ile aramda hiçbir
zaman problem olmuyor.
Yetiştirici size güven
duyduktan sonra sorun
yaşansa bile kolaylıkla çözüm
bulunuyor. Uzlaşmacı ve
anlayışlı bir tavır sergiledikten
sonra sorun yaşamanız için
ortada bir neden kalmıyor.
Özellikle yeni mezun
kadın veteriner hekim
meslektaşlarınıza, deneyimli
bir hekim olarak ne gibi
tavsiyeler verebilirsiniz?
İster özel sektörde çalışacak
olsunlar, ister kamuda hizmet
verecek olsunlar; mesleklerini
ticarete dökmeden
sadece veteriner hekimlik
yapmalarını tavsiye ediyorum.
Gereksiz polemiklere ve
anlaşmazlıklara girmeden,
sadece bilgilerini ön plana
çıkarmalılar. Bilgilerini
konuşturdukları her alanda
başarılı olacaklarına
gönülden inanıyorum. 
KANATLI SAĞLIĞI KÖŞESİ GÜNEŞLİ A.Ş.
Bakteriler ve parazitler,
ticari tavukçulukta
mide ve bağırsak
enfeksiyonlarının
primer etiyolojik ajanları
olarak görülmektedir.
Ticari
tavuklarda
enterik
virüslerin
önemi
Bu çalışma, bağırsak enfeksiyonlarının birden fazla nedene
bağlı etiyolojisini yansıtan ishal, gelişme geriliği, kilo kaybı
ve ölümle karakterize olan bağırsak sorunları olan Brezilya
tavuk sürülerindeki virüslerin çeşitliliğini ortaya koymaktadır.
Yazarlar: Elena MettIfogo1, LuIs F.N.Nuñez1, Jorge L.Chacón1, SIlvana H.Santander Parra1,
Claudete S.AstolfI-FerreIra1, José A.Jerez2, RIchard C.Jones3 ve AntonIo J.PIantIno FerreIra1
1 Patoloji Bölümü, Veterinerlik Fakültesi, Sao Paulo Üniversitesi, AvendIa Professor Orlando Marques de PaIva 87, CEP 05508-900, Sao Paulo, SP, Brezilya
2 Önleyici Veterinerlik ve Hayvan Sağlığı Bölümü, Veterinerlik Fakültesi, Sao Paulo Üniversitesi, AvendIa Professor Orlando Marques de Paiva 87,
CEP 05508-900, Sao Paulo, SP, Brezilya3 Enfeksiyon Biyolojisi Bölümü, Dünya Sağlık Enstitüsü, LIverpool Üniversitesi, LIverpool CH64 7TE, Birleşik Krallık
İNFOVET 124-125
www.gunesliasi.com.tr
karakterizedir. Tavuk astrovirüsü (CAstV),
rotavirüs, reovirüs, tavuk parvovirüsü
(ChPV), alt grup I kanatlı adenovirüsü
(FAdV-1) ve kanatlı nefrit virüsü (ANV)
konvansiyonel polimeraz zincir reaksiyonu
(PCR) ve ters transkripsiyon polimeraz
zincir reaksiyonu (RT-PCR) kullanılarak
araştırılmıştır. Ek olarak, bağırsak enfeksiyonunda bir role sahip olabilecek enfeksiyöz bronşit virüsü (IBV) de araştırmaya
dahil edilmiştir. Tek başına ya da diğer
virüslere eşlik ederek, en sık tespit edilen
virüsler IBV, ANV, rotavirüs ve parvovirüs,
reovirüs ve adenovirüsün izlediği CAstV
oldu. Bu çalışma söz konusu hastalığın
birden fazla nedene bağlı etiyolojisini
yansıtan ishal, gelişme geriliği, kilo kaybı ve
ölümle karakterize olan bağırsak sorunları
olan Brezilya tavuk sürülerindeki virüslerin
çeşitliliğini ortaya koymaktadır.
1. Giriş
Son yıllarda Brezilya dahil olmak
üzere dünya genelindeki ticari çiftliklerde gözlemlenmiş olan bağırsak sorunları
bulunan tavukların ve hindilerin bağırsak
içeriklerinde bir kaç virüs teşhis edilmiştir.
Brezilya’da bu virüslerin moleküler olarak
tespit edilmesiyle birlikte bu durum, bağırsak bütünlüğüne zarar verme riskinden
dolayı tavuk üretimi için büyük bir tehdit
haline gelebilir. Bu hastalık; ciddi ölçüde
büyüme gecikmesi, düşük üniformite, letarji, sulu ishal, yem tüketiminin gecikmesi ve
yemden yararlanma oranının azalmasıyla
Kanatlı endüstrisinde enterik virüs enfeksiyonlarının ekonomik etkisi değerlendirilmiştir ve bu etki, önemsiz ekonomik etkilerden
ciddi düzeyde olan ve yıkıcı kayıplara yol
açan etkilere kadar uzanmaktadır. Bağırsak
enfeksiyonları, ağırlıklı olarak genç kanatlıları
etkilemeye yatkındır ancak diğer hastalıklara
duyarlılığı artıran, yemden yararlanma verimini azaltan ve pazara sürme süresini uzatan
bu hastalık bütün yaş gruplarında ortaya
çıkabilmektedir. Şu anda hiçbir özel tedavisi
bulunmamakla birlikte, bu hastalıkta yer alan
virüslerden herhangi birisine karşı henüz
piyasada mevcut aşılar geliştirilmemiştir.
İshal, performans düşüklüğü ve ölüm
gibi bağırsak sorunları olan bir broyler
sürüsünden alınan bağırsak içeriği veya
etkilenen kanatlıların bakteri ya da tek hücreli içermeyen bağırsak içeriklerinden elde
edilen müstahzarlarla bir günlük broylerlerde deneysel enfeksiyon yoluyla bağırsak enfeksiyonu başlatıldı. Ancak tek bir
patojenin aşılanmasını takiben bu hastalığı
yaymaya yönelik deney çalışmaları başarısız
oldu. Saha koşulları altında bu bağırsak
enfeksiyonları genellikle diğer enfeksiyon
ajanlarıyla etkileşimleri veya kanatlıların
yaşı, beslenmesi ve bağışıklık durumunun
yanı sıra bağırsak enfeksiyonlarının kendini göstermesinde bu virüslerin rolünün
değerlendirilmesini karmaşık hale getiren
yönetim ve çevre sorunlarıyla karmaşık bir
hal almaktadır. Virüslerle ilişkili bağırsak
enfeksiyonları ilk olarak 1970’li yılların
sonlarında bildirilmiştir ve bu hastalıklar
gelişim eksikliği, tüy gelişiminin geri kalması, ishal ve diğer anomalilerle karakterizedir.
Brezilya’nın birkaç bölgesinde birkaç klinik
bağırsak enfeksiyonu vakası gözlenmiş olmasına rağmen, polikrilamid jel elektroforezi (PAGE) tekniği kullanılarak yürütülen
enterit rotavirüs, reovirüs ve pikobirnavirüs
bulunduran broylerlerde bazı atipik rotavirüslerinin tespit edilmesine ilişkin çalışmalar haricinde bu sendroma ilişkin kapsamlı
hiçbir araştırma bulunmamaktadır.
Eskiden bağırsak enfeksiyonu, solgun
kanatlı sendromu ve helikopter kanat
hastalığı olarak adlandırılırdı ve büyüme
yetersizliği ve tüy gelişiminin gecikmesiyle
karakterize edilirdi. Bu semptomlar sürekli
olarak ishal, artan ölüm oranı ve pankreas
ve lenf atrofisi dahil olmak üzere daha az
sıklıkta görülen diğer klinik belirtilerle
birlikte gözlenmektedir. Bağırsak enfeksiyonları, klinik bulguların tutarlılığını en
uygun şekilde yansıttığı ve bu vakalara muhtemelen aynı enfeksiyöz ajanlarının neden
olduğunu gösterdiği için bu klinik seyir için
en çok kabul edilen ad gibi görünmektedir.
Bu çalışma kapsamında, en yüksek
sayıda ajanı ve bunların Brezilya kanatlı
endüstrisinde ortaya çıkışını araştırmak
üzere tavuklardaki potansiyel bağırsak
enfeksiyonu ajanları olarak birbiriyle ilişkili
yedi virüsü taradık.
2. Materyaller ve Yöntemler
2.1. Saha Numuneleri. Aşağıda sayılan
dokuz Brezilya eyaletinden gelen ticari
tavuklardan iki yüz seksen (280) bağırsak
içeriği numunesi toplandı: Rio Grande
do Sul, Minas Gerais, Sao Paulo, Parana,
Para, Rio de Janeiro, Santa Catarina, Goias
ve Ceara. Numuneler 2008 ve 2010 yılları
arasında toplandı. İshal, yetersiz kilo alımı,
emilim bozukluğu sendromu, itlaf ve ölüm
olarak tanımlanmış olan klinik bağırsak
problemi belirtileri bulunan tavuklardan
iki yüz on iki (212) numune toplandı ve
önceden yetiştirilen son üç sürüdeki klinik
bağırsak problemi
geçmişleri bulunmayan
Bu çalışma,
tavuklardan 68 numune
Brezilya’da bağırsak
toplandı. Her numune,
enfeksiyonlarıyla
ilişkilendirilen
beş tavuktan elde edilen
virüslerin varlığını
onikiparmak bağırsaortaya koyan ilk
ğından ince bağırsağın
çalışmadır.
KANATLI SAĞLIĞI KÖŞESİ GÜNEŞLİ A.Ş.
alt ucuna kadar bütün bağırsaktan alınan
bir bağırsak içeriği havuzundan oluşuyordu.
Tavuklar yaşları üç gün ile 106 hafta arasında değişen broylerler, etlik damızlıklar, piliç
ve yumurta tavuğu sürülerinden oluşuyordu. Numuneler, Laboratory of Avian
Diseases’a (Kanatlı Hastalıkları Laboratuvarı) (Sao Paulo, SP, Brezilya) sevk edilene
kadar −20°C’de korundu ve işlemeye kadar
−20°C’de tutuldu.
2.2. Bağırsak İçeriği Numunelerinin
Hazırlanması: Tris-Kalsiyum tamponuyla
(Tris/HCl 0.1M, CaCl2 1.5mM, pH 7.3) 1:5
oranında bir süspansiyon hazırlandı. Periyodik homojenleştirme işlemleri altında oda
sıcaklığında 30 dakika bekletildikten sonra
düşük hızda santrifüjleme yoluyla (15 dakika
boyunca 3.300 xg) hücre debrisi alındı. Üst
fazlar, analize kadar −20°C’de saklandı. Üreticinin talimatlarına göre TRIzol (Invitrogen,
Valencia, CA, ABD) kullanılarak üst fazlardan
DNA ve RNA çıkartıldı.
2.3. Referans Virüsler: Brezilya sürülerinden izole edilmiş olan ve kimlikleri sekanslama yoluyla teyit edilmiş olan ChPV,
adenovirüs, CAstV ve ANV suşları moleküler deneylerde pozitif kontroller olarak
kullanıldı. Ek olarak, bir Massachusetts aşı
suşu (H120), Nebraska danası ishal virüsü
ve S1133 suşları sırasıyla IBV, rotavirüs ve
reovirüs için kontroller olarak kullanıldı.
3. Sonuçlar
İncelenen 280 numuneden 226’sında
(%80.7) en az bir virüs tespit edildi. İshal,
letarji, performans yetersizliği, yetersiz kilo
alımı, emilim bozukluğu ve ölüm oranı gibi
klinik belirtileri bulunan tavuklardan toplanan 212 numuneden 183’ü (%65.4) taranan
virüslerden bir veya daha fazlası açısından
pozitifti ve 43 (%15.4) numunede, sağlıklı
tavuklardan alınan numunelerde en az,
bağırsak enfeksiyonlarıyla ilişkili bir virüs
tespit edildi (Tablo 1). Klinik belirtilere bakılmaksızın, ticari tavuklar, etlik damızlıklar, piliçler ve yumurta tavuğu sürülerinden
alınan bağırsak numunelerinde incelenen
virüslerin tamamı tespit edildi (Tablo 3).
Sonuçlar, klinik semptomlar gösteren ve
göstermeyen (Tablo 1) tavuklardan alınan
tek ve kontaminant virüsün (Tablo 1) tespiti
ve virüs başına pozitif numunelerin mutlak
sayısına (Tablo 2) göre analiz edilmiştir.
İNFOVET 126-127
Tablo 1. 2007 ila 2010 yıllarında klinik bağırsak enfeksiyonu
belirtileri bulunan ve bulunmayan tavuklardan alınan
280 bağırsak içeriği numunesinde yedi virüsün dağılımı
Virüs
Klinik belirtiler
gösteren %
Klinik belirtiler
göstermeyen %
Toplam (%)
IBV
39 (13.9)
91 (32.5)
45 (16.1)
ANV
18 (6.4)
4 (1.4)
22 (7.9)
CAstV
10 (3.6)
4 (1.4)
14 (5.0)
Parvovirüs
5 (1.8)
0 (0.0)
5 (1.8)
Adenovirüs
12 (4.3)
2 (0.7)
14 (5.0)
Rotavirüs
6 (2.1)
4 (1.4)
10 (3.6)
Reovirüs
1 (0.4)
0 (0.0)
1 (0.4)
Toplam bir virüs
91 (32.5)
20 (7.1)
111 (39.6)
İki virüs
60 (21.4)
14 (5.0)
74 (26.4)
Üç virüs
25 (8.9)
6 (2.1)
31 (11.1)
Dört virüs
7 (2.5)
2 (0.7)
9 (3.2)
Beş virüs
0 (0.0)
1 (0.4)
1 (0.4)
Toplam eşlik eden virüsler
92 (32.9)
23 (8.2)
115 (41.1)
Pozitif toplamı
183 (%65.4)
43 (%15.4)
226 (80.7)
Negatif
29 (10.4)
25 (8.9)
54 (19.3)
Toplam
212 (75.7)
68 (24.3)
280 (100)
Eşlik Edenler •
IBV: enfeksiyöz bronşit virüsü; ANV: kanatlı nefrit virüsü; CAstV: tavuk astrovirüsü; •aynı numunede eş zamanlı
olarak iki ya da daha fazla virüs tespit edilmiştir.
Tablo 2. Bağırsak numunelerinde tespit edilen tekil ve çoklu
enterik virüs enfeksiyonu sıklıkları
Tespit edilen virüs
kombinasyonu
sayısı
IBV
ANV
CAstV
Rotavirüs
ChPV
FAdV-1
Reovirüs
Tek virüs
45
22
14
10
5
14
1
İki virüs
49
28
16
31
13
7
4
Üç virüs
17
25
22
4
10
4
11
Dört virüs
8
7
6
3
5
2
5
Beş virüs
1
1
1
0
1
0
1
Pozitif numune
sayısı
120
83
59
48
34
27
22
Virüs başına
pozitif numune
yüzdesi %
(n = 280)
42,9
29,6
21,1
17,1
12,1
9,6
7,9
ANV: Kanatlı nefrit virüsü; CAstV: Tavuk astrovirüsü; ChPV: Tavuk parvovirüsü; IBV: Enfeksiyöz bronşit virüsü;
FAdV-1: Kanatlı adenovirüs grubu 1.
www.gunesliasi.com.tr
Yukarıda açıklanan her iki analiz koşulunda, azalan sırayla en fazla sıklıktaki virüsler IBV, ANV, rotavirüs ve CAstV oluşuyordu. Tablo 1’de eşlik eden numunelerde
tespit edilmiş olan virüsler arasında oluşan
kombinasyonların sayısı gösterilmektedir.
Mutlak sayılar (Tablo 2) IBV’nin en sık
teşhis edilen virüs olduğunu (%42.9) ve onu
ANV (%29.6), CAstV (%21.1) ve rotavirüs
(%17.1), tavuk parvovirüsü (%12.1), FAdV-1
(%9.6) ve reovirüs (%7.9) izlemiştir.
Pozitif numunelerin büyük bir çoğunluğu, ilk dört haftada daha sık olmak üzere, ilk
yedi haftalık yaşamları süresince broylerlerde 193 (%85.4) olarak tespit edilirken, onu
pozitif numunelerin 22’si (%9.7) ile etlik damızlıklar izledi ve bağırsak enfeksiyonları en
düşük, her iki kanatlıda da haftalar arasında
homojen bir dağılım olmak üzere %4.9 oranıyla piliçler ve yumurta tavuklarında tespit
edildi (Tablo 3). En küçük yaş, IBV ve CAstV
açısından pozitif olan semptomlar bulundurmayan üç günlük etlik civcivdi. Etlik
damızlıklarda ve piliç/yumurta tavuklarında, etlik damızlıklarda ilk haftadan itibaren
ve piliç/yumurta tavuklarında dördüncü
haftadan itibaren hemen her yaş grubunda
pozitif numune tespit edildi (Tablo 3). Damızlık civcivlerden alınan iki numune, bir
günlükken CAstV açısından pozitifti.
4. Tartışma
Bakteriler ve parazitler, ticari tavukçulukta
mide ve bağırsak enfeksiyonlarının (gastroenteritin) primer etiyolojik ajanları olarak
görülmektedir. Ancak pek çok viral enfeksiyon; koronavirüs, reovirüsler, rotavirüsler,
adenovirüsler, enterovirüsler ve Astrovirüs
ailesinin (Tavuk Astrovirüsü-CAstV ve
Kanatlı Nefrit Virüsü-ANV) üyeleri, tavuk
ve hindilerin enterik hastalıklarıyla ilişkildir.
Daha önce belirtilen virüslerle oluşan enfeksiyonların, başta broylerler ve hindiler olmak
üzere genç kanatlıları etkileyen gelişme ve
büyüme geriliği (bücürlük, bodurluk) sendromu (RSS) ekonomik açıdan önemli olan
bağırsak enfeksiyonlarının patojenezinde
önemli olduğuna inanılmaktadır. Son yıllarda, çalışmalar tavuklarda enteritin potansiyel
etiyolojik bir ajanı olarak enfeksiyöz bronşit
virüsünün (IBV) enterotropik suşlarını
kapsamaktadır. IBV, gastrointestinal kanala
ait pek çok hücrede gelişebilmektedir ve bazı
Asya suşlarının ön midede lezyonlara neden
olduğu açıklanmıştır. IBV’nin yalnızca klinik
Tablo 3. Broylerler, damızlıklar ve yumurta tavuklarından elde
edilen bir veya daha fazla virüse ait pozitif numuneler ve teşhis
edilen civcivlerin haftalara göre ilgili yaşı.
Broylerler
Etlik damızlıklar
Piliç/yumurta tavukları
Hafta
Pozitif numune
sayısı
Hafta
Pozitif numune
sayısı
Hafta
Pozitif numune
sayısı
1
27
1
3
4
1
2
32
8
1
8
1
3
31
12
1
13
2
4
33
23
1
23
1
5
20
31
1
24
1
6
33
32
2
31
1
7
17
33
2
48
1
34
1
93
2
35
1
106
1
37
3
40
2
45
1
51
1
57
1
58
1
Toplam
22 (%9.7)
Toplam
11 (%4.9)
Toplam
193 (%85.4)
Her kanatlı türü için pozitif numune yüzdesi % (n = 226).
belirtisi olmayan genç tavukların ve yumurta
tavuklarının gastrointestinal kanalında devamlılık gösterdiğine inanılmaktadır.
Tavukçuluk sektöründeki bağırsak enfeksiyonunu tanımlamak için farklı adlandırma
veya terimler kullanılmıştır çünkü klinik
belirtiler sıklıkla görülmez veya primer veya
sekonder etiyolojik ajanlar, konakçının
bağışıklık ve beslenme durumu ve çevresel koşullar gibi önceki koşullardan bağımsız olarak
meydana gelir. Saif’e göre, gastrointestinal kanal (GIT) vücudun gelişimin ilk aşamalarında
risk altında olan ve uğradığı çeşitli hasarların
besinlerden verimsiz şekilde yararlanılmasına
neden olabileceği başlıca organıdır. Bağırsak
enfeksiyonu için açıklanan çeşitli belirtilerden
ishal ve normal gelişim eksikliği en sık bildirilen semptomlardır.
Bu çalışmada elde edilen sonuçlar, Tablo
1’de gösterildiği gibi klinik semptomları
bulunan tavuklarda (%65.4) incelenen yedi
virüsten bir veya daha fazlasından kaynaklanan yüksek bir enfeksiyon seviyesi ortaya
koymaktadır. Ancak semptom göstermeyen
tavuklardan (%15.4) alınan numuneler de, bu
virüsler açısından (Tablo 1) pozitif gerçekleşmiştir ve bu durum, bu iki grup arasında benzer bir görülme sıklığı ortaya koymaktadır.
Bu sonuç, tavukların herhangi bir semptom
göstermeyen bağırsak kanalı yoluyla virüsü
atması gerektiğini göstermektedir; bu nedenle bu tavuklar potansiyel bir enfeksiyon
kaynağını temsil etmekle birlikte, semptom
göstermeyen taşıyıcılar veya depolar olarak
görülmektedir. Diğer çalışmalar normal
tavuklarda düşük seviyelerde rotavirüs
enfeksiyonu (%4.1) ortaya koyarken, %30 rotavirüs bulunduran asemptomatik sürülerde
daha yüksek sıklıklar ve sağlıklı hindi sürülerinden elde edilen CAstV için %30 olduğu
tespit edildi. Ancak bu çalışmalar çok geniş
çeşitlilikte bir virüs incelemesi gerçekleştirmemiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nde
yürütülen bağırsak
enfeksiyonu bulunan
Çalışmada, potansiyel
bağırsak enfeksiyonu
hindi sürüleri ve sağajanları olarak bilinen
lıklı hindi sürülerinden
birbiriyle ilişkili yedi
oluşan kapsamlı bir
virüs tarandı.
KANATLI SAĞLIĞI KÖŞESİ GÜNEŞLİ A.Ş.
araştırmada, Rotavirüslerin sağlıklı sürülerde
hastalıklı sürülerden biraz daha fazla sıklıkta
görüldüğü tespit edildi. Klinik hastalık ve
büyük patolojik değişiklikler başlamadan
önce kanatlıların bağırsak içeriklerinde astrovirüsler tespit edildi. ANV kaynaklı klinik
hastalık, genç tavuklarda böbrek lezyonları
olarak görülmekteyken yaşlı tavuklarda
yalnızca subklinik persistan enfeksiyon
olarak görülmektedir. Bu koşullar, sağlıklı
görünen ve farklı derecelerde patojenisitesi
olabilecek sürülerden alınan numunelerde
teşhis edilmiş olan reovirüs, koronavirüs ve
tavuk parvovirüsü dışındaki virüsleri yansıtmaktadır. Aslında farklı serotiplerin ve hatta
aynı serotip dahilindeki suşların hastalık ve
ölüme neden olma kabiliyetlerinin değişkenlik gösterebileceğine dair belirtiler bulunmaktadır. Ayrıca yaş, pasif bağışıklık seviyesi,
diğer patojenlerle eş zamanlı enfeksiyon ve
strese neden olan işletme hataları gibi pek
çok faktör kanatlıların enterovirüslere olan
duyarlılığını etkiliyor.
Semptomlardan bağımsız olarak,
%80.7 oranına tekabül eden numunelerin
çoğunun, virüslerden bir veya daha fazlası
için pozitif olduğu tespit edilmiştir ve
bu durum, Brezilya tavuk sürülerinde bu
virüslerin yüksek orandaki görülme sıklığını
ortaya koymaktadır (Tablo 1). Bu pozitif
numunelerin yaklaşık yarısında (115 numune veya tamamının %41.1’inde) aynı anda
iki veya daha fazla virüs tespit edilmiştir ve
bu durum, bağırsak enfeksiyonunun çok
nedenli etiyolojisine ilişkin hipotezi öne
çıkarmaktadır. Eşlik eden bu numunelerde
söz konusu yedi virüsün dağılımı ortaya
konmuş ve Tablo 1’de gösterilmektedir.
Kombinasyonlar, her virüsün görülme sıklığıyla orantılı olarak dağılım göstermiştir ve bir
model veya sabit bir sıklık ortaya koymamıştır.
Anlamlı yinelenebilirliği olan hiç bir belirli virüs kombinasyonu gözlenmemiştir. Nadiren,
tek bir ajan bağırsak enfeksiyonundaki tek
etken faktördür, ayrıca farklı virüs kombinasyonlarının bulunması hastalığın görünümlerinin değişiklik göstermesine neden olabilir.
IBV, tek bir virüs içeren numunelerde
(Tablo 1) ve Tablo 2 kapsamında gösterilen numunelerin tamamında (120
numune/%42.9) tespit
edilen en yaygın virüs
Yapılan araştırmalar
sonucunda incelenen
oldu. IBV, enfeksiyöz
280 numuneden
tavuk bronşitiyle ilişkili
226’sında (%80.7) en
enfeksiyöz bir ajandır ve
az bir virüs tespit edildi.
İNFOVET 128-129
Brezilya dahil pek çok ülkedeki hastalık salgınlarından sorumludur. Enfeksiyöz bronşit
(IB); solunum, üreme ve bazen de böbrek
belirtileriyle karakterizedir. Ancak bu virüsün bazı suşlarının bağırsak hücrelerinde
çoğaldığı ortaya konmuştur ve potansiyel
ishal ajanları olarak adlandırılmışlardır veya
en azından bağırsak enfeksiyonlarında bir
rolleri olabilmektedir. Son yıllarda, enteriti
bulunan ancak tipik solunum, üreme veya
böbrek belirtileri bulunmayan tavukların
bağırsak içeriklerinden değişken IBV suşlarını izole ettik. Bu durumlarda IBV, bütün
numuneler astrovirüs, reovirüs ve rotavirüs
bakımından negatifken bulunan tek patojen
olmuştur. Bir günlük SPF civcivlerine, filtrelenmiş IBV değişkenleri aşılandığında, ishal
veya böbrek belirtileri olmaksızın solunum
belirtileri gözlenmiştir (veriler yayınlanmamıştır). Ek olarak, bu numuneler üzerinde
ANV veya tavuk parvovirüsü gibi diğer
muhtemel enterit ajanları açısından tarama
yapılmamıştır. Ancak bağırsak içeriklerinde
tespit edilmiş olan IBV suşları, bağırsak
enfeksiyonunda doğrudan patojenler olarak
bir role sahip olmayabilir.
İncelenen virüslerden ANV, mutlak sayılara göre ikinci en yaygın virüstü ve Tablo
2 kapsamında gösterildiği gibi (%29.6) 83
numunede tespit edildi. IBV’nin neden
olan primer ajan olmaması halinde, ANV bu
çalışmada teşhis edilen bağırsak enfeksiyonuna neden olan en yaygın patojen olur.
İlk olarak pikornavirüs olarak görülen ANV
yakın zamanda, 2000 yılında, Astrovirüs
Ailesi’nin yeni bir üyesi olarak nitelendirilmiştir ve Macaristan’da büyüme yetersizlikleri bulunan genç tavukların böbrek numunelerinde tespit edilmiştir. Amerika Birleşik
Devletleri’nde, tavuk sürülerinde birkaç
enterovirüsün varlığını tespit etmek üzere
yakın zamanda gerçekleştirilmiş olan bir
çalışma, ANV’nin en yaygın virüs olduğunu
ve onu koronavirüs, reovirüs, CAstC ve rotavirüsün izlediğini ortaya koydu. AVN’nin
yol açtığı kanatlı nefritinin karakteristik
belirtileri hiç olmamakla (subklinik) ishal,
büyüme geriliği, tubülonefrozlu böbrek yetmezliği, interstisyel nefrit, ürikoz ve ölümle
karakterize olan salgınlara kadar değişiklik
göstermektedir.
Sırasıyla %21.1 ve %17.1 (Tablo 2) olmak
üzere, tavuk astrovirüsleri (CAstV) üçüncü
sırada yerini alırken, rotavirüsleri bu çalışmada tespit edilen en sık görülen dördüncü ajan oldu. Daha önce, analiz edilen 34
numunenin 21’inin (%61.7) CAstV bakımından pozitif olarak teşhis edildiği çalışmada
Pantin-Jackwood ve diğerleri tarafından
daha yüksek bir CAstV sıklığı bildirilmiştir.
Astrovirüsler; insanlar, büyükbaş hayvanlar,
domuzlar, koyunlar, kediler, köpekler, geyikler, fareler ve hindilerde akut gastroenteritin yanı sıra ördeklerde ölümcül hepatite
neden olmaktadır veya bununla ilişkilendirilmiştir. Ancak CAstV’nin klinik önemi
belirsizliğini korumaktadır. Diğer yandan,
rotavirüsler sıklıkla bağırsak enfeksiyonuyla
www.gunesliasi.com.tr
ilişkilendirilmektedir ancak rotavirüslerin
kanatlı sektörüne ilişkin ekonomik açıdan
anlamlılığı henüz tanımlanmamıştır.
Rotavirüsler, numunelerin %46.5’inde ve
2005 ve 2006 yıllarında test edilen Amerika
Birleşik Devletleri’nin bütün bölgelerinden
gelen tavuk sürülerinde görülmüştür. PAGE
yöntemiyle serogruplarının sınıflandırılmasına ilişkin çalışmalar, D grubu rotavirüslerinin Birleşik Krallık sürülerinde en
sık bildirilen grup olduğunu göstermiştir.
Ayrıca yakın zamanda D grubu rotavirüs
enfeksiyonunun, Almanya’da bulunan 5 ila
14 günlük broyler civcivlerde RSS gelişiminde etken bir faktör olduğu ileri sürülmüştür.
Etlik sürülerde ayrıca A, F ve G grupları da
tespit edilmiştir. Brezilya’da bir çalışma,
PAGE yönetimini kullanarak dokuz farklı
elektroferogrup belirlemiştir ancak bunlardan yalnızca üçü kanatlı rotavirüsünün A
grubu profiliyle benzerlik göstermiştir. Çok
yakın geçmişte ise, rotavirüs aynı zamanda
Brezilya’daki broyler ve yumurta tavuğu sürülerinde de tespit edilmiş ve bu numunelerin yaklaşık %15’inin A grubuna ait olduğu
belirlenmiştir. NSP4 geni için aynı RT-PCR
testini kullanarak yürütülen daha önceki
bir çalışmada, ticari hindilerden alınan
numunelerde dört farklı rotavirüs genotipi
tespit edilmiştir ve bu durum, insanlar ve
diğer memelilerde bildirilene benzer şekilde rotavirüslerin genetik değişkenliğinin
büyüklüğünü ortaya koymuştur.
Parvovirüslerin memeli türlerinde gastrointestinal hastalığa yol açtığı bilinmektedir
ve tavuklarda emilim bozukluğu sendromuna ve hindilerde enterite neden oldukları
ileri sürülmüştür. Ancak tavuk parvovirüslerin hastalıktaki rolü henüz belirlenmemiştir. Elektron mikroskopisi kullanılarak
yürütülen daha önceki çalışmalarda,
bağırsak enfeksiyonu bulunan tavukların
numunelerinde parvovirüs benzeri partiküller belirlenmiştir ancak PCR gibi yeni
moleküler araçların geliştirilmesine kadar
parvovirüslerin varlığını doğrulamak mümkün olmamıştır. Bu araştırmada, tavukların
%12.1’i, reovirüs ve adenovirüs bakımından
pozitif olanlardan biraz daha fazla olan ve
tavuk parvovirüsünün tavuklardaki bağırsak
enfeksiyonunun önemli bir etiyolojik ajanı
olarak görülmesi gerektiğini gösteren tavuk
parvovirüsü bakımından pozitif bulunmuştur. Amerika Birleşik Devletleri genelinde
yürütülen bir araştırmada, 54 tavuk numu-
nesinde tavuk parvovirüsünün görülme
sıklığının yüksek düzeyde olduğu (%77)
tespit edilmiştir.
Kanatlı Adenovirüsü alt grup I’in bu
çalışmada incelenen virüsler arasında pozitif
numune sıklığı %9.6 oranındaydı (Tablo
2). Alt grup I ve II adenovirüslerinin kanatlı
sektöründe geniş bir dağılım gösterdiği ve
yaygın olarak bağırsak numunelerinde tespit
edildiği düşünülmektedir. Adenovirüsle
hastalık arasındaki ilişki alt grup II (hindi
hemorajik enteriti ve ilgili virüsler ve alt grup
III (yumurta azalması sendromu)) açısından iyice anlaşılmış olmakla birlikte, çoğu
alt grup I kanatlı adenovirüsünün patojen
olarak rolü tam olarak tanımlanmamıştır.
Kanatlı reovirüsleri genellikle, bağırsak
enfeksiyonu bulunan kanatlıların bağırsak
kanallarında tespit edilmektedir ve geniş
dağılım göstermektedir. Kanatlı reovirüsleri, bu çalışmada yalnızca %7.9 oranıyla
en düşük sıklıkta belirlenmiştir (Tablo 2).
2005 ve 2006 yıllarında Amerika Birleşik
Devletleri’nin bütün bölgelerinden gelerek
test edilen tavuk sürülerinin %62.8’inde
kanatlı reovirüsleri teşhis edilmiştir. Kanatlı
reovirüsleri, viral artrit/tenosinovit, solunum hastalığı, immünosupresyon ve bağırsak enfeksiyonu veya emilim bozukluğu
sendromu dahil olmak üzere çeşitli hastalık
durumlarından etkilenen tavukların çeşitli
dokularından izole edilmiştir. Ayrıca kanatlı
reovirüslerinin sinerjistik bir etkiye neden
olduğu ve tavuk anemi virüsü, Escherichia
coli ve enfeksiyöz bursal hastalığı virüsü
gibi diğer ajanların patojenisitesini artırdığı
ortaya konmuştur. Ancak etkilerin şiddeti,
reovirüsün suşuna bağlı olarak değişiklik
göstermiştir. Artrit/tenosinovit ile reovirüs
enfeksiyonu arasında genellikle açık bir ilişki olduğu bildirilmektedir. Ancak tavuklardaki bağırsak enfeksiyonlarıyla ilişkili diğer
primer patojenler düşünüldüğünde kanatlı
reovirüslerinin bağırsak enfeksiyonundaki
Diğer hastalıklara
duyarlılığı artıran ve
yemden yararlanma
verimini azaltan bu
hastalık bütün yaş
gruplarında ortaya
çıkabilmektedir.
rolü belirsizliğini sürdürmektedir.
Virüslerle yaş arasındaki ilişki, virüslerin broyler civcivlerde, damızlıklarda ve
piliç/yumurta tavuklarında farklı aşamalarda tespit edilebildiğini göstermiştir; örneğin
özellikle broyler civcivlerde ilk haftadan son
haftaya kadar virüs tespit edilmiştir. Önemli
bulgulardan biri de, bir dikey bulaşma
göstergesi teşkil edebilecek bir günlük damızlık civcivlerde CAstV’nin tespit edilmesi
olmuştur. McNulty ve diğerlerine göre, genç
tavuk sürüleri üzerinde uzunlamasına yürütülen bir çalışmada, kanatlı rotavirüsü normalde, pasif maternal bağışıklığın modülasyonu nedeniyle iki haftalık olduktan sonra
tespit edilir. Ancak Tamehiro ve diğerleri bir
haftalık broylerlerde rotavirüs bakımında
pozitif olan numuneler olduğunu bildirmiştir. Ayrıca Pantin-Jackwood ve diğerleri yaşamları boyunca astrovirüsün var olmasının
yanı sıra yerleştirilmeden önce tavuklardan
toplanan numunelerde rotavirüsün var
olduğunu da ortaya koymuştur.
Sonuç olarak, bu çalışmada tespit edilen
başlıca virüsler IBV, ANV, CAstV ve rotavirüs
olmuş ve bunları tavuk parvovirüsü, adenovirüs ve reovirüs izlemiştir. Ancak astrovirüsler (ANV ve CAstV) en önemli patojenler
olarak görülmelidir çünkü koronavirüs
(IBV), her ne kadar numunelerde büyük bir
yüzde oranıyla bulunsa da, önceki deneylerimizde bağırsak kanalında patojenisiteye
neden olduğu ortaya konulmamıştır (veriler
yayınlanmamıştır). Klinik hastalık belirtileri
bulunan ve bulunmayan tavuklar arasında
yüksek oranda virüs tespit edilmiştir ve bu
durum, bu virüslerin semptom göstermeyen taşıyıcılarda görülme sıklığının yüksek
olduğunu ortaya koymakta ve bu taşıyıcıların
potansiyel bir enfeksiyon kaynağını temsil
edebileceğine işaret etmektedir. Ayrıca
bu çalışmada tespit edilen CAstV’nin bir
günlük damızlık civcivlerde var olması dikey
bir bulaşmayı akla getirebilir. Ek olarak bu
virüslerin neden olduğu hasarlar, bu kanatlıların yaşamlarının ilk haftalarında bağırsak
kanalının emilim kabiliyetini engelleyebilir
ve bu durum, üretim döngüsünün geri kalanında üretkenliğin üzerindeki olumsuz etkiyi
artırabilir. Bu çalışma, Brezilya’da bağırsak
enfeksiyonuyla ilişkilendirilen bu virüslerin
bulunduğunu ortaya koyan ilk çalışmadır.
Bu virüslerin rolünü ve ticari kanatlı üretimi
üzerindeki etkilerini belirlemek için deneysel
çalışmalar yürütülmelidir. 
BÜYÜKBAŞ Retensiyo sekundinarum
Retensiyo
sekundinarum
tedavi yöntemlerinin
karşılaştırılması
Retensiyo sekundinarum beraberinde, doğum sonrası
ilk kızgınlık süresinin uzaması, gebelik başına düşen
tohumlama sayısı artışı, düşük gebelik oranları ve boş
gün sayısı artışı gibi olumsuzlukları beraberinde getirir.
Yazı: Veteriner Hekim Berker Bademli
R
etensiyo sekundinarum
(RS), ineklerde doğumun
üzerinden 12 saat geçtiği
halde yavru zarlarının bir
kısmının ya da tümünün
atılamaması durumudur.
Süt işletmelerinde sık
karşılaşılan bu sorun için farklı tedavi seçenekleri uygulanmaktadır. Retensiyo sekundinarum, sonrasında beraberinde getirdiği
sorunlar ve ekonomik kayıplar sebebiyle
üzerinde durulması gereken bir konudur.
Retensiyo sekundinarium etiyolojisi
Hormonla uyarılmış doğum, gebelik
süresinin kısa veya uzun olması, abort, oklu
doğum, güç doğum, daha önce RS geçirme,
fetotomi, sezeryan, ölü doğum, doğum öncesi hormonal düzensizlik, infeksiyöz nedenler
(BVDV, IBR, Brusellozis, Leptospirozis,
Vibriyozis, Listeriozis), yetersiz beslenme
İNFOVET 130-131
(vitamin E, selenyum ve karoten eksikliği),
yavrunun erkek olması, plasentomların
olgunlaşmaması, mevsim, hipokalsemi,
yavru zarlarının atılmasının mekanik olarak
engellenmesi, karunkul yüzeyi nekrozu, koriyonik villilerin ödemi, hiperemi, plasentitis
ve kotiledonitis, akut puerperal metritis,
buzağılama şartlarının iyi olmaması ve stres
gibi nedenlerle açığa çıkmaktadır.
Retensiyo sekundinarum neden önemlidir?
Retensiyo sekundinarum beraberinde,
doğum sonrası ilk kızgınlık süresinin uzaması, gebelik başına düşen tohumlama sayısı artışı, düşük gebelik oranları ve boş gün
sayısı artışı gibi olumsuzlukları beraberinde
getirir. Ayrıca fertilitede ve süt veriminde
Uygun bir sürü
yönetimi retensiyo
potansiyel düşüşlere
sekundinarumun
neden olur.
önlenmesinde
Fertiliteye direkt
en iyi çözümdür.
etkisi farklı araştırmalarda farklı sonuçlar
vermekte ve tartışılmaktadır. Ancak indirekt
etkisi uzmanlarca RS ile metritis arasındaki bağlantıyla açıklanmaktadır. Tutulan
yavru zarları bakteri üremesi için uygun bir
ortam hazırlamaktadır. Uterus içerisindeki
polimorfnükleer hücreler ve diğer lökositler
tarafından gerçekleştirilen fagositoz, RS şekillenen ineklerde azalmaktadır. Süt verimine etkisi ise, RS sonrasında oluşan metritis
ve ineklerin %55-65’inde görülen iştahsızlık
ile ilişkilendirilmektedir. Tedavi gideri, hali
hazırda düşen süt ve yavru verimi kaybı
yanında işletme için bir başka kayıptır.
Uygun veteriner hekim tedavisine rağmen
mortalite (genellikle toksik metritise bağlı
olarak) %4 olarak bildirilmiştir.
Ekonomik önemi
2011 yılında Türkiye’nin farklı bölgelerinden üç şehirde süt sığırcılığı işletmelerinde
BÜYÜKBAŞ Retensiyo sekundinarum
yapılan bir araştırmaya göre, üç ildeki RS insidensi %5,6 olarak bulunmuştur. Bu orana göre
inek başına RS kaynaklı ekonomik kayıp 515,7
TL olarak hesaplanmıştır (Tablo-1). Ekonomik
kaybın 363,3 TL’si (%71,4) direkt, 147,4 TL’si
(%28,6) indirekt kayıplar nedeniyle olmuştur.
RS insidensi farklı araştırmalar sonucunda,
Fransa’da %8,8 Hollanda’da %6,6 İngiltere’de
%3-6 arası, Avusturalya’da ise %3,1 olarak bulunmuştur. Yine farklı araştırma verilerine göre
RS’nin inek başına neden olduğu ekonomik
kayıp, İngiltere’de iki farklı çalışmada 796 TL ve
824 TL, Hollanda’da 1260 TL olarak bildirilmiştir (Kayıplar ülke, bölge ve uygulanan tedaviye
göre değişse de, araştırmalarda uygulanan
hesaplama yönteminin (metodoloji) de farklı
olduğu unutulmamalıdır).
Korunma
RS’nin önlenmesinde gebeliğin son 3-4
haftasının önemi büyüktür. Bu süre boyunca;
immun sistemin güçlendirilmesine, negatif enerji
dengesinin en aza indirilmesine, mineral madde
alınımının düzenlenmesine, hayvan refahının
arttırılmasına (stres yönetimi) dikkat edilmelidir.
Ayrıca, düzenli aşılama (Brusellozis-IBR), güç
doğuma karşı önlem, yem kalitesi (östrojenden
zengin veya bozuk, küflü gıdaların verilmemesi),
spermaların hastalık taşımamasına dikkat edilmesi RS’yi önlemek için alınacak diğer önlemlerdir. Mineral eksikliğine bağlı RS’yi engellemek
için kuru dönemin sonlarında rasyona, selenyum
(2-3 mg), E vitamini (70-3.000 IU), A vitamini
(600mg/inek/gün) veya eşdeğeri Beta karoten, D3
vitamini, çinko ve krom katılması önemlidir.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ VE
KARŞILAŞTIRMASI
Retensiyo sekundinarumun bilinen 4
farklı tedavi yöntemi vardır. Elle müdahale ve
arkasından antibiyoterapi, hormon tedavisi,
kollajenaz solüsyonu tedavisi, Se ve Vitamin E
desteği tedavi yöntemleridir.
Elle müdahale ve antibiyoterapi
En sık kullanılan tedavi yöntemidir. Elle
kurtarmada karunkulalara zarar vermeden
kotiledonlar bir bütün olarak ayrılıp uzaklaştırılmaya çalışılır. Çıkarma işlemi kotiledonlar
karankulalara tutunma kenarlarından baş ve
işaret parmağı ile yakalanıp düğmeyi ilikten çıkarır gibi soyma işlemi yapılabilir. Zarları ayırma
kaudalden kraniale doğru yapılır. Elle müdahale
esnasında ne kadar dikkatli olunursa olunsun
yavru zarlarının tüm parçalarının uterustan
İNFOVET 132-133
Şekil 1. İneklerde Plasentanın Fizyolojik Olarak Atılımı
(J.C. Beagley et al. Physiology and Treatment of Retained Fetal Membranes
in Cattle. J Vet Intern Med 2010; 24:261-268)
Fötal Kortizol Artışı
Progesteron’dan
Östrojen Salınımına
Geçiş
Fötal MHC
Moleküllerinin
Gelişmesi / Tanınması
Artmış Östrojen
Oksitosin
Reseptörleri
Artışı
Artmış PGF 2a
Fötal MAO
Gelişimi
Maternal immun
Cevap
Serotonin
Gelişimi
Düşüşü
Lökositler
ve Sitokinler
Myometrial
Kontraksiyon
Artışı
Corpus
Luteum’un
Lizisi
Relaxin
Salınımı
Progesteron Azalışı
Kollajenaz
Aktivitesinin Artışı
Ayrılmış
Plasentanın
Atılması
Fötal KotiledonMaternal Karunkul
yüzeylerinin
ayrılması
Tablo 1. Retensiyo Sekundinarum kaynaklı kayıplar ve oranları
Kayıp Kalemleri
Kayıp Kalemleri
Oranı
1. Direkt kayıplar
368.3 TL
% 71.4
1.a. Tedavi masrafları
155.0 TL
% 30.1
> İlaç masrafları
30.0 TL
% 5.8
> Atık süt değeri
76.0 TL
% 14.8
> Veteriner hekim ücreti
48.0 TL
% 9.3
> İşçilik (fırsat maliyeti)
1.0 TL
% 0.2
1. b. Net süt verim kaybı
213.3 TL
% 41.3
> Süt kaybının finansal değeri
231.8 TL
% 44.9
> Yem tasarrufu (süt veriminde düşme nedeniyle)
-18.5 TL
% -3.5
2. Endirekt kayıplar
147.4 TL
% 28.6
1. BA’nın uzamasından kaynaklanan kayıplar
147.4 TL
% 28.6
Toplam kayıp (1+2)
515.7 TL
% 100.0
*Asgari ücret 600 TL olarak hesaplanmıştır.
Türkiye’nin Farklı Bölgelerinden Seçilen İllerde Süt Sığırcılığı İşletmelerinde Retensiyo Sekundinarum
İnsidensi ve Oluşturduğu Finansal Kayıplar. Erciyes Üniv. Vet. Fak. Derg. 9 (1) 1 - 6, 2012
BÜYÜKBAŞ Retensiyo sekundinarum
temizlenemediği ve bu durumda vereceği zararın yavru zarlarının tamamının uterusta kalmasından farklı olmayacağı da ileri sürülmektedir.
Postpartum metritis RS’nin en yaygın komplikasyonudur. Bu nedenle RS’li hayvanlarda hem
tedavi edici hem de koruyucu amaçla antibiyotik
kullanılmaktadır. Ancak bu uygulamaların bazen
fertilite üzerine olumsuz etkileri vardır. Uterus içi
uygulamaların uterusun savunma mekanizmalarına zarar verdiği ve bu tür uygulamalar sonrası
fertilite oranının düştüğü bildirilmektedir. 20022009 yılları arasında 389 retensiyo sekundinarum
vakası üzerinde yapılan bilimsel araştırmada sefalosporin ile tedavi edilen grupta döl verimine geri
dönüş daha hızlı (105 gün) olarak tespit edilmiştir
(Tablo 2). RS sonrasında oluşan metritis sonucu
ateş görülen vakalarda sistematik antibiyotik ile
birlikte lokal antibiyotik (intrauterin bolus) kullanımı ve sadece sistematik antibiyotik kullanımı
arasında reprodüktif açıdan fark görülmemiştir.
Elle müdahalenin olumlu yanları: En önemli
faydası ahır hijyenidir. Elle kurtarılan yavru
zarları kontrollü uzaklaştırılır, salgınlara karşı
önlem alınmış olur. İneğin arkasından sarkan
yavru zarının kötü görüntüsü ve pis kokusundan kurtulmuş olunur.
Elle müdahalenin olumsuz yanları: Bolinder
ve ark. (1988) elle müdahalenin buzağılama ve
ilk fonksiyonel korpus luteum arasındaki süreyi 20 gün uzattığını tespit etmişlerdir. Ayrıca
intrauterin patolojik bakteriler elle müdahale
edilmiş ineklerin %100’ünde görülürken hiç
bir tedavi uygulanmamış ineklerde bu oran
%37’dir (Peters ve Laven, 1996).
Sarkan plasentanın alınmasıyla potansiyel enfeksiyon kaynağının uzaklaştırılması,
böylece endometritis ve diğer olumsuz etkileri
ortadan kaldırılacağı düşünülmektedir. Ancak
gerçekte sarkan plasentanın elle uzaklaştırılması endometriumda hasara ve uterin lökosit
fagositozunun azalmasına yol açar. Bunlarda
bakteriyel invazyona neden olur.
Hormon tedavisi
Sık kullanılan bir tedavi yoludur. Doğumdan
sonraki 12-24 saat içinde kanda halen yoğun
olan östrojen konsantrasyonundan dolayı etki
gösteren oksitosin kullanılır. 24 saati geçen vakalarda vücutta östrojenik etki ortadan kalktığı
için uygulanan oksitosin etkisizdir. Bu yüzden
PGF2αenjeksiyonu ile
atonik uterusun uyarılarak
RS tedavi
seçeneklerinin bütün
kontraksiyonu ile yavru
olumlu ve olumsuz
zarlarının atılması sağyanları göz önünde
lanır. Ancak uterin atoni
bulundurulmalıdır.
İNFOVET 134-135
Tablo 2. Retensiyo Sekundinarum vakalarında uygulanan farklı
antibiyotik tedavilerinin buzağılama-gebelik aralığına etkileri
Kullanılan Antibiyotik
Buzağılama - Gebelik Aralığı (Gün)
Sefaleksin sodyum
105
Dihidrostreptomisin sülfat + Prokain Penisilin kombinasyonu
121
Gentamisin sülfat
120
Aytekin Ö. Saha Şartlarında Tedavi Edilen Retensiyo Sekundinarum Vakalarının Fertilite Üzerine Etkileri.
Dicle Üniv.Vet.Fak.Derg.2011:2
kaynaklı RS’nin insidensi düşüktür. Bostedt
(1980) ve Bosu (1988) araştırmalarında RS
görülen ineklere postpartum 10-12. günlerde
GnRH uygulamasının buzağılama-gebelik
aralığını kısalttığını bulmuşlardır.
Hormon tedavisinin olumlu yanları: Elle
uterus içi müdahaleye gerek duyulmaz. RS’un
sonrası metritis insidensini düşürür. Gereksiz
antibiyotik kullanımını önler.
Hormon tedavisinin olumsuz yanları: Uterin
atoni sebebiyle meydana gelen RS vakalarının
oranı çok düşük olduğundan hormon tedavisinin başarı oranı düşüktür.
Kollajenaz solüsyonu tedavisi
Plasentanın atılımında kollajenlerin yıkımı
önemli rol oynar. Kollajenaz enzimi solüsyonu infüzyonu, kotiledon - karunkul bağlantısının kopmasına yardımcı olur. Henüz yaygınlaşmamış bir tedavi yöntemidir.
Mineral eksikliğine bağlı
RS’yi engellemek için
kuru dönemin sonlarında
rasyona, selenyum, E
vitamini, A vitamini, D3
vitamini, çinko ve krom
katılması önemlidir.
Şekil 1. İneklerde
Plasentanın
Fizyolojik Olarak
cotyledon
caruncle
Kollajenaz Solüsyonu Hazırlanması;
1 Litre serum fizyolojik içine
> 200.000 ünite bakteriyal kollajenaz,
> 40 mg kalsiyum klorür
> 40 mg sodyum bikarbonat çözdürülür.
Uygulanışı;
> Göbek kordonu vajina içine çekilir, Kelly
forsepsi ile yakalanır, umbilikal artere enjeksiyon yapılır.
> RS’un komplikasyonlarından birisi olduğu
sezaryen operasyonlarında bu uygulama yavrunun alımının ardından umbilikal artere daha
kolay ve hızlı şekilde uygulanabilir.
> Bu tedavi buzağılamadan sonraki ilk 24-72
saat içerisinde uygulandığında %85 oranında
yavru zarlarının atıldığı gözlenmiştir.
Kollajenaz Solüsyonu Tedavisinin Olumlu Yanları: Uterus içine müdahale yapılmış olsa bile
uterus içinde hasara yol açılmadığından uygun
steril şartlarda uygulandığında metritis riski en
aza inmektedir. Tedavi sonucu yavru zarlarının
atılma oranı yüksektir. Yan etkisi azdır.
Kollajenaz Solüsyonu Tedavisinin Olumsuz
Yanları: Tedavinin uygulanabilmesi için tecrübeli uzman hekim gerekmektedir. Uygulama
uzun sürmektedir. Pahalı bir yöntemdir (Clostridium histolycum bakterisinden elde edilen
kollajenaz enzimlerinin fiyatı inek başına $40$50 (115TL - 144TL) arası değişmektedir).
Selenyum ve Vitamin E desteği
Sık görülen RS nedenlerinden birisi olan
kuru dönem rasyonundaki Selenyum (Se) ve
Vitamin E eksikliğine karşı uygulanan destek,
koruma önlemi olarak kullanılmaktadır. Ancak
İNFOVET 136-137
bazı araştırmalarda doğum sonrasında Se
enjeksiyonu ve oral yolla vitamin E verilmesi
RS insidensini azalttığı tespit edilmiştir. Sahada
pratik kullanımı yoktur.
placentome
caruncles
uterine duvar
SONUÇ
Sonuç olarak diyebiliriz ki, retensiyo sekundinarum, etiyolojisinde birçok farklı sebebi barındıran,
süt sığırcılığında ciddi ekonomik kayıplara yol açan
bir hastalıktır. İneklerin RS’a karşı korunması, tedavi edilmelerinden daha başarılı sonuçlar doğurmaktadır (Peters ve Laven, 1996). Uygun bir sürü
yönetimi, RS’un önlenmesinde en iyi çözümdür.
Tutulan fötal zarların elle kurtarılması halen
dünyada en yaygın tedavi yöntemi olmakla birlikte komplikasyonların en sık geliştiği tedavi
yöntemidir. En sık görülen komplikasyonu
olan metritis tedavisinde, reprodüktif anlamda
en başarılı yöntem sefalosporin grubu antibiyotiklerin parenteral yolla kullanımıdır.
Hormon tedavisi ucuz, kolay uygulanabilir ve
komplikasyon oranı düşük olmasına rağmen başarı oranı düşüktür. Kollajenaz solüsyonu tedavisi
en başarılı sonuçları vermektedir. Uygulama güçlüğünün yanında fiyatının pahalı olması olumsuz
görünen yanıdır. Ancak elle müdahale gibi
yöntemlerin sonrasında ortaya çıkardığı metritis
kaynaklı ekonomik kayıplarla karşılaştırınca daha
mantıklı görünmektedir. Araştırmaların devam
etmesiyle sahada daha fazla uygulama alanı bulacak bir yöntemdir. 
Hormon tedavisi,
gereksiz antibiyotik
kullanımını
önlemeye yardımcı
bir yöntemdir.
Katıkıda bulunanlar
Prof. Dr. M. Ragıp Kılıçarslan, Doç. Dr.
Sinem Özlem Enginler, Veteriner Hekim
Ahmet Toprak, Yağmur Şener
placentome
amnion
chorioallantois
Komplikasyonlardan
birisi olan sezaryen
operasyonlarında
kollajenaz solusyonunun
kullanılması önerilir.
BÜYÜKBAŞ BUZAĞI İSHALİ
Buzağı ishallerine
farmakoekonomik
yaklaşım
Yenidoğan buzağı ishalleri, gerek sütçü
gerekse etçi sığır sürülerinde karşılaşılan en
büyük sorunlardan biridir. Görülme sıklığı %19,1
ve risk oranı %21,2 olarak bildirilmektedir.
Buzağı hastalıkları; hastalığın
tipi ve şiddetine bağlı olarak
yem alımını değiştirir.
Hastalık lezyonlarının etkileri,
sonraki yaşamı ve üretkenliği
olumsuz yönde etkiler.
ABD’de sütten kesilmemiş buzağılarda,
yenidoğan ölümlerinin %50’sinin nedeni
buzağı ishalleridir. Ölümlerin %75’i ilk 1 aylık
dönemde görülür. 24 saat - 1 hafta arasında
görülen ölümlerin %75’i ishal kaynaklıdır.
Genel olarak yenidoğan buzağı ishalleri etkileri açısından değerlendirildiğinde aşağıdaki
parametrelerden bahsedilmektedir:
1. Erken dönem etkileri:
> Tedavi giderleri
> İşçi giderleri
> Ölüm
2. Uzun dönem etkileri:
> Hayatta kalma oranının azalması
> Sütten kesme ağırlığının azalması
> 1. laktasyondaki süt veriminin azalması
> Kesim zamanının uzaması
Bu konunun önemi irdelenirken, kolaylıkla gözlenebilen, erken dönem etkileri
göze çarpmaktadır. Ölümlerden ileri gelen
kayıpların yanında, azalan büyüme oranları,
tedavi masrafları ve bakım için harcanan zaman ekonomik kayıplara neden olmaktadır.
Yine de süt endüstrisinde buzağı kayıplarının yarattığı ekonomik etkiler iyi bilinmemektedir. Türkiye’de yıllık olarak en az %15
buzağı ölümü gerçekleştiği ifade edilmekte
ve sadece ölümlerden kaynaklanan kayıp
düşünüldüğünde, Türkiye için yıllık zararın
450 milyon € olduğu bildirilmektedir. Bu
oranın 1/8 oranında düşürülmesi halinde
bile hayvan ithalatına gerek kalmayacağı
düşünülmektedir. Bunun yanında, yenido-
AYNI YAŞTA OLAN
HASTALIK GEÇİRMİŞ VE GEÇİRMEMİŞ
HAYVANLARIN KARŞILAŞTIRILMASI
İNFOVET 138-139
ğan buzağı ishalleri hayvan refahı konusunda problemlere ve çiftçiler açısından da
sıkıntılara yol açmaktadır.
Ancak buzağı ishallerinde, sonuçları
ciddi ekonomik kayıplara neden olan ve
gözden kaçan durumlar da mevcuttur.
Bunlardan biri, buzağı ishallerinin takip
eden dönemlerde buzağıların solunum
sistemi problemlerine de zemin hazırlamasıdır. Hastalıkların sağlık ve performans
üzerindeki uzun süreli etkileri değerlendirilememesi bir diğer problemi oluşturmaktadır. Hastalık geçirmiş olan buzağılarda
büyüme, üreme fonksiyonu ve süt üretimi
kalıcı olarak etkilenir. Buzağı hastalıkları;
hastalığın tipi ve şiddetine bağlı olarak yem
alımını etkiler. Hastalık lezyonlarının etkileri, sonraki yaşamı ve üretkenliği olumsuz
yönde etkiler.
Bütün bu etkiler değerlendirildiğinde,
buzağı ölümleri, salgınla kıyaslandığında ekonomik hasarın küçük bir kısmını
oluşturur. Örneklendirecek olursak; SAC
(Scottish Agricultural College) tarafından
yapılan araştırmada, 20 saha hekiminin
farklı zamanlarda 212 ishal salgını vakasıyla
karşı karşıya kalmasına bağlı olarak çıkan
sonuç; kayıp buzağı başına (işgücü masrafları hariç) 44 Sterlin (yaklaşık 176 TL)’dir.
Buna ek olarak, buzağılar kesim ağırlığına
daha geç ulaşmış ve 1.laktasyonda daha
düşük süt verimine sahip olmuşlardır.
Sürü veteriner hekimi, yenidoğan buzağı
ishallerini önleme ve tedavi etme konularında hayvan sahiplerine tavsiyelerde
bulunacak, yönlendirecek en uygun kişidir.
Bu nedenle, yetiştiriciler için bu konuda
farkındalık yaratacak; oluşabilecek ekonomik kayıpların önüne geçilebilineceği
hakkında aydınlatacak; neonatal buzağı
ishallerinde ilk 1 aylık dönemde, Cryptosporidium, Rotavirus, Coronavirus ve
E.coli’ye yönelik korumanın önemi ve bu
etkenlerden Cryptosporidium’un %30-40
tek başına ishale neden olduğu hakkında
yetiştiricileri bilgilendirecek kişiler veteriner hekimlerdir.
Buzağı ishallerinin maliyeti, koruma için
ayrılacak bütçeden çok daha yüksek olacaktır. Bu sebeple, gebe düve ve ineklerin kuru
dönemde tek doz aşı ile Rotavirus, Coronavirus ve E.coli’ye karşı aşılanmaları önemlidir. Bu aşılama sayesinde uygun kolostrum
yönetimi ile maternal antikorlar doğan
yavrulara aktarılabilmektedir. Yenidoğan
Buzağı ishalleriNe BAĞLI barsak mikrovilluslarındaki
değişiklikLERİN MİKROSKOBİK GÖRÜNÜMÜ
İyi yüzey alanı = İyi emilim
Azalan yüzey alanı = İshal
YÜKSEK YEMDEN YARARLANMA
YEMDEN YARARLANAMAMA
BUZAĞI İSHALLERİNDE
PATOJENLERİN PREVELANSI
İSHAL SALGINI MALİYETİ
Hasta başına 176 TL
(Doğumla ilgili maliyetler hariç)
%5
%37
%28
40
80
120
160
200
Kayıp (TL)
%30
Veteriner hekim maliyeti
Rotavirus
Ölüm
Cryptosporudium
Ana para
Coronavirus
Buzağı değeri
E.coli K99
bir buzağının ilk 12 saatte vücut ağırlığının
%10’u kadar (3 litresi ilk 6 saatte olmak üzere,
toplamda en az 4 litre) iyi kaliteli kolostrum
alması elzemdir. Bunun yanında yüksek oranda
görülen bir başka etken Cryptosporidium’a
karşı, doğumdan 24 saat sonra kullanılabilecek
kriptosporidiyozise spesifik antiprotozoer ilaçlar ile koruma sağlanarak; ekonomik kayıplar
önlenebilmektedir. 
Referanslar
*Stott A W & Gunn. Scottish Agriculture Economics Review
1995; 8: 83-88. *Smith, 2012 *Santín ve ark., 2004 *Trotz-Williams
ve ark., 2007 *Gulliksen ve ark., 2009 *Bartels ve ark., 2010
*Silverlås ve ark., 2010 *Pardon ve ark., 2013 * Meganck, V. Ve ark.
(2015) *http://www.turkvet.biz/bilgi_dosyalar/arsiv/hsr_sigir_
enf_ishal.htm *Smith, B. P. (2009). Large Animal İnternal Medicine
– Dördüncü Baskı
Buzağı ölümlerinin Türkiye için
yıllık zararının 450 milyon €
olduğu bildirilmektedir.
Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde
hayvan refahı kavramı
Çiftlik hayvanlarının refahı, Avrupa Birliği gibi
gelişmiş ülkelerin yanı sıra bazı gelişmekte olan
ülkelerde de artan bir endişe konusu halini almıştır.
WATT Global MedIa tarafından
organize edilen “Broiler Meat Trade & Welfare:
Focus Middle East/Africa” konulu seminerde
BESD-BİR sponsorluğu altında Prof. Dr. Erol
Şengör tarafından verilen “Animal Welfare
Consideration Middle-East & Africa” isimli
seminerin Türkçesini sizlerle paylaşıyoruz.
Hayvan Refahı Nedir?
Hayvan Refahı çoğu kez insanların
hayvanların haklarını ifade etmek için
kullandıkları bir terimdir. Aslında bu ikisi
arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır.
A. Hayvan refahı teorisi, hayvanların hakları
olduğunu kabul etmekle birlikte insanlık
İNFOVET 140-141
yararı olması halinde bu hakların göz ardı
edilebileceğini kabul eder.
B. Hayvan hakları teorisi ise, hayvanların
da insanlar gibi hakları olduğunu ileri sürerek,
başkalarının menfaati uğruna bu haklardan
vazgeçilemeyeceği tezini savunur.
En basit anlatımıyla hayvan refahının genel
kabul gören tanımı, insanların sorumlulukları
altındaki hayvanlarına ihtimam göstermeleri
ve onlara insanca muamele etmeleri anlamına
gelmektedir. Hayvan
refahı etik anlayışı Cilalı
Refah standartlarına
uygunluk, ticaret
Taş Devri’nden bu yana
anlaşmalarında
gelişmekte olup insanları
giderek önem
sahip oldukları hayvanlara
kazanmaktadır.
Prof. Dr. Erol Şengör, bugüne
kadar yaptığı çalışmalarla kanatlı
sektörüne büyük destekler vermiştir.
karşı kendi menfaatleri doğrultusunda
ihtimam göstermeyi zorunlu kılan bir
anlayıştır. İnsanlar eğer kendi hayvanlarına
ihtimam gösterirlerse karşılığında
hayvanlarının da kendilerine o oranda
faydalı olacaklarını anlamışlardır. Bu
durum, insanlarla kendi hayvanları arasında
karşılıklı yapılmış bir nevi anlaşma gibidir.
Günümüzün hayvanlarla çalışan iş
dünyası hayvan refahı politikaları olarak
aşağıda belirtilen maddelerin garanti
edilmesini kabul etmektedir;
> Taze içme suyu ve besleyici gıdanın her
an için hazır bulunması
> Gerekli olduğu anda en uygun veteriner
sağlık hizmetlerinin bulunması
> Hayvanların içinde yaşayacağı iyi ve
koruyucu çevresel şartların sağlanması
Genelde kabul gören temel iyi hayvan
refahı gereksinimleri aşağıdaki beş hürriyet
içine girmektedir:
1. Açlık ve susuzluktan ari olmak (sağlıklı
bir hayat için suya ve gıdaya ulaşabilmek)
2. Rahatsızlıktan ari olmak (kendilerini
korumak için uygun bir barınak ve istirahat
yerine sahip olmak)
3. Ağrıdan, yaradan ve hastalıktan
ari olmak (hastalıkların önlenmesi ve
gerektiğinde iyi veteriner tedavilerin
yapılabilir olması)
4. Normal davranışlarını gösterebilme
imkânına sahip olmak (doğal davranışlarını
gösterebilmek için yeterli yaşam alanı ve
kendi türlerinden hayvanlarla arkadaşlık
yapabilme imkânının sağlanması)
5. Korkudan ve sıkıntıdan ari olarak
yaşam imkânına sahip olmak (ruhsal
sıkıntılardan sakınılması için konforlu
şartların ve muamelelerin sağlanması)
Hayvan refahı, Avrupa ve diğer bazı
ülkelerde ticari kanatlı üretiminde
önemli bir konudur
Çiftlik hayvanlarının refahı konusuna
giderek artan bir ilgi vardır. Bazı ülkelerde
bu ilgi sadece, özellikle Avrupa Birliği
Ülkelerine kanatlı hayvan eti ihracatı
yapabilme olanaklarının elde edilebilmesi
amacıyla uygulanmaktadır.
Hayvan refahı
standartları
için olan
Hayvan refahı
standartlarının
gereksinimler sadece
uygulanmasında en
AB ile olan ticaretin
önemli faktör insanların
önünde değil, aynı
gelir düzeyidir.
İNFOVET 142-143
Hayvan Refahı çoğu kez
insanların hayvanların
haklarını ifade etmek
için kullandıkları
bir terimdir. Aslında
bu ikisi arasında
önemli farklılıklar
bulunmaktadır.
zamanda Avrupa standartlarını yakalamaya
çalışan diğer bazı ülkelerle olan kanatlı
ürünleri ticareti önünde de büyük engeller
oluşturabilmektedir. AB standartlarına
göre üretilmemiş ürünler için AB sınırında
ithalat tarifeleri vasıtasıyla korumacı
önlemler uygulanabilir.
Kanatlı üretim sistemlerinde hayvan
refahı konusuna Avrupa Birliği’nde, diğer
pek çok bölgeye oranla daha fazla yasal
önem verilmektedir. Buna ilaveten, politika
yapıcılar, Avrupa Birliği tüketicilerinin
gıda üreten hayvanların refahı konusuna
olan ilgilerinin gittikçe daha fazla artmakta
olduğunu iddia etmektedirler.
Çiftlik hayvanlarının refahı, gelişmiş
ülkelerin yanı sıra bazı gelişmekte olan
ülkelerde de artan bir endişe konusudur.
Hayvan refahı ile ilgili olarak artan bu kaygılar
dünya çapında gıda üretimi için yetiştirilen
hayvanlara karşı yapılan muameleler
konusunda kamu bilincinin artmasına
yardımcı olmuştur. Bu eğilim bilim
dünyasını, politikacıları, sivil toplum
örgütlerini, tüketicileri, hükümetlerarası
organizasyonları, finans kurumlarını ve
hayvansal ürün üreticilerini de kapsamaktadır.
Tüketiciler açısından bakıldığında,
broilerlerin yaşam kalitesi ve tükettikleri
hayvansal ürünlerin güvenliği ve
kalitesi konuları, broiler piliçlerin
nasıl yetiştirildikleri, hangi şartlarda
nakledildikleri ve nasıl kesime tabi
tutuldukları konusunda yeni bir
farkındalık gelişmesine yol açmıştır.
Ayrıca, hayvan refahı standartlarına
uygunluk, ticaret anlaşmaları ve ulusal
yasalar ve politikalar geliştirilmesinde de
giderek önem kazanmaktadır.
Hayvan refahı uygulamaları daha önce
bahsedilen beş özgürlüğü içermektedir.
Tekrar hatırlatmak için, gıda üretmek
amacıyla yetiştirilen hayvanlar için gerekli
olan bu beş özgürlük; o hayvanların sağlık
durumlarının iyi olmasını, herhangi bir
hastalık ve ağrılarının olmamasını, iyi
veteriner hekim hizmetine ulaşabiliyor
olmasını, uygun ve iyi besleniyor olmasını,
iyi ve barışçıl bir çevre içinde bulunuyor
olmasını ve hiçbir stres altında olmaksızın
doğasına özgü özel davranış biçimlerini
sergileyebiliyor olmasını garanti
edebilmelidir. Hayvan refahı kurallarına
uyum sağlamakla hayvanların sağlığı
iyileştirilebilir, verim yükseltilebilir ve uzun
vadede üretim maliyeti düşürülebilir.
Gelişmekte olan ülkelerin refah
konusuna bakışı değişiyor
Avrupa ve başka ülkelerdeki bazı
üreticiler hayvan refahı standartlarını en
düşük yasal seviyenin üzerinde sağlamakta
ve ürünlerini genellikle yüksek kalite sınıf
etiketi altında satmaktadırlar. Gelişmekte
olan ülkelerdeki bazı üreticiler de hayvan
refahı yasal standartlarının en düşük
düzeyinin üzerinde standartlara ulaşmış
bulunmaktadırlar. Gelişmekte olan
ülkelerdeki bazı seçkin üretim zincirleri
hayvan refahı konusunda Avrupa Birliği
standartlarına zaten uymakta veya uyma
potansiyeli taşımakta olup ürünlerini
Avrupa Birliği üye ülkelerine ihraç edebilme
iznini almış durumdadırlar.
İnsanların gelir durumları, kültürel
yapıları ve dinsel inançlarına göre değişmek
üzere hayvan refahı standartlarında
farklılıklar vardır. Hayvan refahı
İNFOVET 144-145
standartlarının uygulanmasında en önemli
faktör insanların gelir düzeyidir. Et tüketimi
de gelir düzeyinin yükselmesine paralel
olarak artış göstermektedir. Gelir düzeyi
artıkça öncelikle hayvansal ürün tüketimi
artmaktadır. Gelir düzeyindeki artış devam
ettikçe tercih edilen etin kalite düzeyinde
de ona paralel bir artış gözlenir.
Broilerler için refah standartları Avrupa
Komisyonu tarafından 2010 yılında
yürürlüğe konulmuştur. Avrupa Birliği
tüketicilerinin kaygı duydukları temel konu
broilerlerin yerleşim sıklığı konusudur.
Yürürlüğe konulan
Hayvan refahı kuralları
yeni yasa broilerlerin
bu ülkelerde ciddi
yerleşim sıklığı
şekilde uygulanırsa
konusunda metre kare
üretim maliyetini kısa
vadede artırabilir.
başına 33 kg sınırını
getirmiştir. Bu sınır, iyi havalandırma ve ısı
kontrol sistemlerinin uygulanmasıyla 39
kg’a kadar yükseltilebilir. Ölüm oranının
düşük olması şartıyla bu sınır 42 kg’a kadar
artırılabilmektedir. Yasayla belirlenen
diğer refah kriterleri, altlığın durumu,
aydınlatmanın süre ve şiddeti ile besleme ve
havalandırma gereksinimleridir. Şüphesiz
ki refah standartları burada belirtilenlerle
sınırlı değildir. Bacak bozuklukları,
lezyon puantajı, asites ve solunum yolu
problemleri de diğer refah standartları
arasında bulunmaktadır.
AB üyesi olsun veya olmasın bazı ülkeler
bu standartlara benzer düzenlemeleri
kabul etmeye başlamışlardır. Şüphesiz ki
bu tür standartları henüz gündemine dahi
almamış pek çok ülke de mevcuttur.
Ekonomi, dini inanışlar VE
MEVCUT SOSYO KÜLTÜREL DURUM,
SÖZ KONUSU halkın hayvan refahı
konusunda olumlu veya olumsuz
yöndeki algılamaları üzerinde
ana rolü üstlenmektedir.
33
kg
Avrupa Komisyonu
tarafından belirlenmiş
broiler yerleşim
sıklığı (m2 başına)
Hayvan refahı algısı birçok sosyokültürel değişkenden etkilenir
Hayvan refahı algılamaları ülkeden
ülkeye, kişilerin zenginlik-fakirlik
durumlarına, bölgenin kırsal veya kentsel
yerleşim yerlerine göre değişiklikler
göstermektedir. Ülkedeki vatandaşlar
ve hükümetler her zaman için hayvan
refahı konularının farkına varmamış da
olabilirler. Hinduizm, Müslümanlık ve
Yahudilik gibi dinsel ve kültürel görüşler
de halkın hayvan refahı algılamalarında
önemli rol oynamaktadır. Bu konudaki
kaygılar özellikle hayvanlara yapılan
muameleler ve onların nasıl kesilecekleri
konularında yoğunlaşmaktadır.
Hayvan refahı kapsamında belirlenen
ana konular nakliye (yükleme, boşaltma,
uzun mesafeli taşımalar ve nakliye
araçlarının uygun olup olmaması) ve
hayvanların usulüne uygun olmayan
şekilde kesilmeleri konularıdır.
FAO, hayvan refahı kavramını
yerleştirmek için Ortadoğu ve Afrika
bölgesinde ilgili gruplarla çalışmalar
yapmaktadır. Bu konudaki eylem planının
adı “Ortadoğu Bölgesel Hayvan Refahı
Stratejisi (2014-2019)”dir. Diğer taraftan
Wageningen Üniversitesi “Küresel Bir
Perspektif İçinde
Hayvan Refahı-2009”
Bölge içinde ihracat
potansiyeli olan ülkeler
adlı bir araştırma
Türkiye, Güney Afrika,
düzenlemiştir. Bu
Suudi Arabistan,
araştırma için gerekli
Ürdün ve İran’dır.
İNFOVET 146-147
Hayvan refahı ile ilgili olarak
artan kaygılar dünya çapında
gıda üretimi için yetiştirilen
hayvanlara karşı yapılan
muameleler konusunda kamu
bilincinin artmasına yol açmıştır.
olan bilgiler Ortadoğu bölgesinde İran,
Suudi Arabistan, Türkiye ve Birleşik Arap
Emirlikleri’nden, Afrika kıtasında ise Mısır,
Etiyopya, Kenya ve Güney Afrika’dan
toplanmıştır. Bu araştırmaya göre yalnızca
İsrail ve Türkiye, 2005 yılında Avrupa
Birliği’ne ihracat yapabilen ülkeler olmuştur.
Bölgedeki pek çok ülkede hayvan refahı
kaygıları bir sorun teşkil etmemektedir.
Ekonomi ve dini inanışlar, halkın hayvan
refahı konusunda olumlu veya olumsuz
yöndeki algılamaları üzerinde ana rolü
üstlenmektedir.
Bölgedeki hayvan refahı tutumu
gelişmeye devam edecek
Bütün bunlara rağmen hayvan refahı
kavramı Ortadoğu ve Afrika bölgesinde
önem kazanmaya devam edecektir. Ancak
bu çaba bölge içinden gelen baskılardan
ziyade dış baskılarla gerçekleşecektir.
Bu durum özellikle bir yerel şirketin
Avrupa Birliği’ne veya başka bir ülkeye
ihracat yapmak istemesi halinde geçerli
olacaktır. Bölge içindeki ülkeler genellikle
küçük üreticilerdir. Bölge içinde ihracat
potansiyeli olan ülkeler Türkiye, Güney
Afrika, Suudi Arabistan, Ürdün ve
İran’dır. İsrail yılda 500 bin tona yakın
üretim yapmakla birlikte fert başı yaklaşık
70 kg piliç eti tükettiği için ancak geri
kalan çok küçük miktardaki bir üretimi
ihraç edebilir durumdadır.
Son bir paragraf olarak; bölgede zengin
ve fakir ülkeler yan yana yaşamaktadırlar.
Zengin ülkelerin üretim kapasiteleri
çeşitli nedenlerle çok yüksek değildir. İç
tüketimleri için ithalat yaparak bir miktar da
ihracat yapabilirler. Bundan dolayı hayvan
refahı algısı da, onların zenginliklerine
göre farklılıklar gösterebilir. Hayvan
refahı kuralları bu ülkelerde ciddi şekilde
uygulanırsa üretim maliyetini kısa vadede
artırabilir. Yaşamlarını idame ettirmek için
çok az paraları olan insanlara hayvansal
protein olan gıda üretimi için hayvan
refahı kurallarının uygulanması gerektiği
anlatılabilir mi? 
Charles Köprüsü,
Çek Cumhuriyeti’nin
başkenti Prag’ın en
önemli tarihi simgesi
Çek Cumhuriyeti’ndeki kanatlı tüketimi ve üretimi,
daha büyük üreticilerin, özellikle Polonya’nın,
önemli derecede ithal limiti koymasıyla durağanlaştı.
İthalattaki durgunluğun
Çek kanatlı endüstrisine etkileri
Çek cumhuriyeti İstatistik Ofisi’nin
raporuna göre kanatlı et üretimi, 2014 yılında
%0.8 gibi hafif bir atış kaydetti ve toplam karkas ağırlığı 149,410 metrik tona ulaştı. Amerika
Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı’nın son
raporunda belirtilen rakamlara göre, 2015 yılının üçüncü çeyreğindeki kanatlı et üretim bir
önceki yılın aynı dönemine göre %0.6 arttı.
Azalan kanatlı tüketimi
Çek Cumhuriyeti’nde üretimdeki bu
durgunluk, beyaz et tüketimindeki azalmayla
İNFOVET 148-149
aşağı yukarı paralel gitmekte. Et fiyatlarındaki artışın ve toplumun medyanın etkisi ile
sağlıklı bir yaşam istikrarı gösterme çabası
et tüketimindeki düşüşün başlıca nedenleri
arasında gösterilmekte.
Kanatlı et tüketimi 1995 yılına kıyasla 2005
yılında iki katına çıkarak zirve yaptı. Çek
Cumhuriyeti İstatistik Ofisi‘nin yayınladığı
rapora göre, 2005 yılından beri kişi başı kanatlı eti tüketimi 25 kg civarında dalgalanırken, 2013 yılında bu rakam kişi başı 24.3 kg’a
ulaşmıştır. Bununla birlikte, broyler etinin
Çek cumhuriyeti İstatistik
Ofisi’nin raporuna göre
kanatlı et üretimi, 2014
yılında %0.8 gibi hafif bir
atış kaydetti ve toplam
karkas ağırlığı 149,410
metrik tona ulaştı.
KANATLI ARAŞTIRMA
Çek Cumhuriyeti’ndeki tavuk eti üretimi (ton) Kaynak: FAOSTAT
250.000
200.000
150.000
100.000
Salmonella
kontrolü
50.000
0
2001
2003
2005
2007
2009
2011
2013
Çek Cumhuriyeti’ndeki tavuk eti tüketimi (kg başına) Kaynak: AVEC
250.000
200.000
150.000
100.000
50.000
2007 yılında,
Çek Cumhuriyeti,
kanatlı sürülerinin
bulunduğu bölgelerde
salmonellayı
azaltmaya yönelik AB
Genişletilmiş Kontrol
Programı uyguladı.
Uygulamadan sonra,
hastalığa maruz kalan
kanatlı sürü yüzdesi
10 katından daha fazla
azalarak %1.4 oranını
buldu. Bu program
kapsamında 2013
yılında 186.700 milyon
CZK (yaklaşık 7.333
milyon ABD $) ulaştı.
0
2001
2003
2005
2007
2009
2011
2013
yüzde
birçok tüketici tarafından hindi veya sığır
etleri gibi diğer etlere oranla nispeten uygun
fiyatlı olması ve kolay bulunması nedeniyle,
daha sağlıklı bir profil çizmesi, hızlı ve kolay
hazırlanabilir olması nedeniyle son zamanlarda popülerlik kazanmıştır.
dünya genelinde popüler olan
Kanatlı hayvan ithalat/
İhracat pazarları
Dünya genelinde ağırlıklı olarak Polanya,
Brezilya ve Almanya’dan ithalatı yapılan
broiler eti, 2014 yılında 87,553 metrik tona
ulaştı. Bir önceki yılın aynı döneminde bu
rakam 35,520 metrik tondu ve ağırlıklı olarak
Slovakya ve Hollanda’ya ithalat yapıldı. 2015
İNFOVET 150-151
yılının Ocak ve Eylül ayları arasında Çek
Cumhuriyeti’ndeki broyler kanatlı ithalatı ise
73,294 metrik tona, yine aynı ülkelere yapılan
ihracat ise 24,842 metik tona ulaştı.
Çoğunluklu olarak, belirtilen ülkelerin broyler eti tedarikçilerden temin edilen hindi etinin
ithalatı ise 2014 yılında 14,330 metrik tona ulaştı
ve geçtiğimiz yılın ilk üç çeyreğinde bu miktar
10,697 metrik tona düştü.
Hindi eti ihracatının dünya genelinde başlıca olarak yapıldığı Avusturya’ya geçtiğimiz
yılın ilk üç çeyreğinde gönderilen hindi eti
ise, 1,992 metrik tonla ciddi düşüş yaşadı.
2014 yılında yine Avusturya başta olmak üzere hindi eti ihracatı, toplamda 2,916 metrik
ton civarındaydı. 
0.6
2015 yılında
kanatlı et
üretimi artışı
Sempozyum boyunca düzenlenen
9 oturum ve 2 seminer
Mehmet Akif Ersoy’dan Adil
Şehzadebaşı’na kadar birçok
meslek büyüğüne ithaf edildi.
VetAnka ile
öğrenciler
geleceklerini
planlıyor
Sektörün en büyük
öğrenci organizasyonu
VetAnka, bu yıl da başarılı
bir etkinliğine imza atarak
18 ayrı şehrin veteriner
fakültelerinden
toplamda 400 öğrenciyi
sektörle buluşturdu.
İNFOVET 152-153
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğrenci Topluluğu VetAnka tarafından;
Türk Veteriner Hekimleri Birliği öncülüğünde
ve Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi
desteğiyle 9-12 Mart 2016 tarihleri arasında
Ankara’da; Satı Baran Konferans Salonu’nda
sektörün en büyük öğrenci organizasyonu 3.
VetAnka Kariyer Günleri ve Sektörle Buluşma
Sempozyumu’nun üçüncüsü düzenlendi.
Önceki sempozyumlarda adından başarıyla söz
ettiren VetAnka, bu yıl da düzenlenen öğrenci
organizasyonları arasında zirvedeki yerini korudu. Sempozyum sektörün birçok değerli ve
saygın isimlerinin katılımıyla gerçekleşti.
“Bizim rakiplerimiz Viyana’da,
Hannover’de, Urtrecht’te, Wisconsin’de!”
VetAnka Öğrenci Topluluğu Başkanı
Hüseyin Yılmaz yaptığı açılış konuşmasında,
branşlaşmanın öneminden bahsederek ,”Henüz bu sıralarda iken ileride çalışacağımız alanı
belirlemeli ve mesleki hayatımızda o alanın
en iyileri arasında yer almalıyız. Aynı zamanda
kendimizi gerek bilimsel alanda gerekse sosyal
alanda da en iyi şekilde yetiştirmeliyiz” diye
öğrenci arkadaşlarına hitap
VetAnka ile geleceğin
etti. Meslek içi rekabete de
veteriner hekimleri
dikkat çeken Yılmaz, ”Gesektörle bir araya
rek öğrencilik döneminde
gelme fırsatı yakaladı.
KONU KANATLI
TVHB Merkez Konseyi Başkanı Talat GözeT, bu tür sempozyumların
adayların geleceklerini planlamada katkısı olacağına inandığını belirtti.
Vimar&Vilsan Genel Müdürü Burhan Hacı, “Veteriner İlaç Sektöründe
Kariyer Basamakları” isimli sunusu ile öğrencilere ilaç sektörünü anlattı.
Garip Tavukçuluk Sorumlu Veteriner Hekimi Yusuf Uzun,
broyler işletmelerinde veteriner hekim olmaktan bahsetti.
EgeVet Genel Müdürü Tahir S. Yavuz “Sığırcılık Sektöründe
Geleceğin Veteriner Hekimleri” başlığı ile bir sunum gerçekleştirdi.
Veteriner Hekim Gaffar Aktoz, Türkiye’nin güneyinde klinisyen
veteriner hekim olmak ile ilgili deneyimlerini aktardı.
Atasancak Tarım Hayvansal Üretim ve Satış Müdürü İsmail İlker
Kocaer, çiftlik hekimi olmak ile ilgili detaylı bilgiler verdi.
Yum-Bir Genel Sekreteri Dr. Hüseyin Sungur, geleceğin
veteriner hekimlerini yumurta sektörü hakkında bilgilendirdi.
Genel Koordinatörümüz Barış Kolgu, “Biri Bize Farklı Bakıyor”
başlıklı sunusuyla öğrencilere önemli yol haritaları çizdi.
VetAnka Öğrenci Topluluğu Başkanı Hüseyin Yılmaz, kendilerinden
desteklerini esirgemeyen herkese teşekkürlerini sundu.
gerekse mezuniyet sonrası, üniversitelerarası
asla etik olmayan rekabet içerisine girmek
mesleki bir hatadır. Kişiler, hiçbir zaman birbirlerini rakip olarak görmemeli. Bizim rakiplerimiz Avusturya’da Viyana Üniversitesi’nde,
Almanya’da Hannover Üniversitesi’nde, Hollanda da Utrecht Üniversitesi’nde. Amerika’da
Wisconsin Üniversitesi’nde, Minnesota
Üniversitesi’nde… Bizler buradaki meslektaşlarımızla bir rekabet içinde olmalıyız; bilimde ve
fende hep onlardan bir adım önde ilerlemeliyiz” diye konuştu.
Fakültenin en aktif topluluğu
VetAnka Öğrenci Topluluğu Başkanı Hüseyin Yılmaz, yaptığı açılış konuşmasından sonra,
sözü Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Oğuz Sarımehmetoğlu’na
bıraktı. VetAnka’yı fakültenin en aktif öğrenci
İNFOVET 154-155
topluluğu olarak adlandıran Sarımehmetoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “2014 yılında
kurulan Vetanka Öğrenci Topluluğu üçüncü
yılında, toplamda üç defa “Kariyer Günleri ve
Sektörle Buluşma Programı”, bir defa “Geçmişten Geleceğe Veteriner Hekimliği Konferansı”,
iki defa “Arı Çalıştayı”, iki defa ise ayrı şehirlere
kapsamlı teknik geziler düzenlemiş, mesleğimizle ilgili birçok kongre ve sempozyuma katılım göstermiştir. Fakültemizin en aktif öğrenci
topluluğu olan VetAnka öğrenci topluluğuna ve
değerli öğrencilerine bu özverili çabalarından
ötürü tebrik ediyorum”.
Geleceklerin planlanmasında önemli
katkısı olacak
Açılış konuşması yapan bir diğer önemli isim
TVHB Merkez Konseyi Başkanı Talat Gözet
idi. Gözet, VetAnka 2016 Kariyer Günleri ve
Sempozyuma, çeşitli
illerin veteriner hekim
odaları yöneticileri, TVHB
Merkez Konseyi Yönetimi,
veteriner hekim dernekleri
ve VİSAD Yönetim Kurulu
üç gün boyunca
katılım gösterdiler.
Vimar&Vilsan Genel Müdürü Burhan Hacı, Elanco Kanatlı İş Birimi Kıdemli Müdürü Alper Keskiner, VİSAD Yönetim
Kurulu Başkanı Burçak Zorlu, Boehringer Ingelheim Türkiye Ruminant Ürün ve Pazarlama Yöneticisi Ümit Cem Aksoy
Sektörle Buluşma Sempozyumu’nun genç meslektaş adaylarının kendilerine hedefler koyarak
geleceklerini planlamada önemli katkısı olacağına inandığını belirterek; veteriner hekimlik
mesleğine, meslektaşlarımıza ve ülkemize
yararlı olmasını diledi.
Birçok farklı konuya değinildi
Sempozyum dahilinde birçok değerli isim
yararlı sunumlar gerçekleştirdi. “Sığırcılık
Sektöründe Geleceğin Veteriner Hekimleri”
ana başlığı ile Tahir S. Yavuz; “Türkiye’de Çiftlik Hekimi Olmak” ana başlığı ile İsmail İlker
Kocaer; “Yumurta Üreticilerinin Veteriner
Hekimlerden Beklentileri” konu başlığı ile Dr.
Hüseyin Sungur; “İlaç Sektöründe ‘’Y’’ Kuşağı
ve Pazarlama” konu başlığı ile Ümit Cem
Aksoy; “Veteriner İlaç Sektöründe Kariyer
Basamakları” konu başlığı ile Burhan Hacı,
“Mezuniyet Öncesi ve Sonrası Kariyer Planlama Süreci ve Yol Haritası” konu başlığı ile
Alper Keskiner gibi sektörün önemli isimleri
öğrencilerle bir araya geldi. Ayrıca veteriner
İNFOVET 156-157
hekim adaylarını ilgilendiren diğer konulardan “Veteriner Hekimlerin Mezuniyet Sonrası
Oda ile İlişkileri”, “Veteriner Hekimliğinde
Farkındalık”, “Sahada Etik Olmayan Uygulamaların Meslek Odalarına Yansıması” ve “Her
İnsan İçin Önemli Bir Gereksinim Olan İnsan
İlişkilerinde Etkileme Gücü” başlıkları ile
seminerler düzenlendi.
GELECEK PLANLARINA
YÖNELİK SUNUMLAR
“Veteriner Hekimliğinde Yurtdışı Olanakları”, “Büyükbaş Hayvancılık İşletmelerinde
Kadın Veteriner Hekimlerinin Rolü ve Geleceği”, “Klinik Açmak: Gerekenler ve Zorluklar”,
“Mezuniyet Sonrası TÜBİTAK Bursları”, “Yeni
Açılan Veteriner Fakültelerinde Akademik
Kariyer Olanakları”, “Mezuniyet Sonrası Hayvancılık Alanındaki Devlet Desteklemeleri”,
“Veteriner Hekimler ve Türkiye Mama Sektörü
Kariyer Planlaması” ana başlıklı sunumlar,
öğrencilerin gelecek telaşlarını azaltmaya ve
planlarını şekillendirmeye yönelikti. 
3. VetAnka Kariyer Günleri
ve Sektörle Buluşma
Sempozyumu’na İnterhas
ve Royal CanIn platin
sponsor olarak; ZoetIs,
HIpra, Elanco ve Vetaş ise
gümüş sponsor olarak
katkı sağladılar.
KANATLI TAVUK IRKLARI
Tavuklardaki ibik çeşitlerini
ve her bir ibiğin niteliklerini
bilmek, özel bir iklim ya
da ortamda yetiştirilmesi
en uygun olan tavuk ırkı
konusunda isabetli kararlar
vermenize yardımcı olabilir.
Orijinal yazı: Andy Scheıder,
Tavuklara Fısıldayan Adam
dokuz
farklı ibik tipi
Tüm dünyada pek çok tavuk türü
ve hepsinin farklı özellikleri var ve bu
özellikler tavuk severlerin ırkları takip
edebilmesine yardımcı olan özellikler. Bu
özelliklere başvurarak tavuk ırklarını tanıma
yöntemlerinden biri de, onların ibiklerini
incelemek. Konumuzda dokuz ibik tipi yer
alıyor: oldukça yaygın olan ve size tanıdık
gelebilecek altı tip ve ardından daha nadir
görülen ibik tipleri.
İbik tipi tayini, tavuk
ırklarını tanımlamada
oldukça sık kullanılan
bir yöntem.
Balta ibik
Balta ibik, en yaygın ve aynı zamanda pek
çok insanın tavuk resmi yaparken hayalinde
canlandırdığı ibik tipidir. Tavuğun başının
üstünde düz bir hat şeklinde yüksek, düz
bir ibik uzanır. Önden arkaya doğru uzanan
beş-altı tarak vardır ve en yüksek tarak
ortada yer alır. Bu ibik çoğunlukla dik durur
ve sert görünümlüdür; ancak bazı ırklarda
üst kısım devrilecek ya da bir yana doğru
KANATLI TAVUK IRKLARI
Gül ibiği olan diğer ırklar,
Dominique, Redcap,
Dorking, Nankin ve
Sebright ırklarıdır.
Silky ırkı
tavuklarda sıklıkla
ceviz ibiği bulunur.
eğilecektir. Balta ibik üç kısma ayrılır: ön, orta
ve ibiğin arka tarafındaki uzun kısım. Balta
ibiğin önemli bir dezavantajı vardır: soğuk
havalarda ibiğin tarakları donabilir ve hatta
aşırı düşük sıcaklıklarda kopabilir. Soğuk
iklimlerde yaşayan bazı tavuk yetiştiricileri,
soğuk dönemlerde bunları izole etmek ve
hasar görmesini önlemek için, ibiğin uçlarına
uyguladıkları petrol jelatinini (vazelin)
kullanır. Balta ibikli tavuk ırkları Rhode Island
Red, Rhode Island White, Plymouth Rock,
Delaware ve Sussex’dir.
Çilek ibik
Çilek ibik, başın üst kısmında yer alan çok
alçak bir kümedir. Tahmin edebileceğiniz
gibi, çileğin yüzeyine benzer bir görünüm
kazandıran çukurlu bir doku ve sert pürüzlü
bir yüzeyden oluşan şekli ve yapısı nedeniyle
çilek ibik olarak adlandırılır. Çilek ibik tavuğun
başının ön kısmına yakın bir yerde durur ve
bir bölümü gagaya doğru iner. Çilek ibiğin
bu şekilde yoğun olması nedeniyle, bu tip
ibiği olan tavukların soğuk vurmasından
etkilenmesi konusunda fazla bir endişeye
gerek yoktur. Ancak bu ibiklerin tavuklara
yeterince serinleme olanağı vermemesi
nedeniyle, sıcak iklimlerde çilek ibikli ırklara
özen gösterilmelidir. Çilek ibikli tavuk türleri
Malezya ve Yokohoma ırklarıdır.
İNFOVET 160-161
V şekilli ibik
V şekilli ibikler, gaganın hemen üstünden
başlayan ve yukarıya doğru yükselinceye
kadar başın üzerinde uzanan boynuza benzer
iki ayrı kısımdan oluştur ve koç boyunuzu
ya da geyik boynuzuna büyük benzerlik
gösterir. Nitekim V şeklindeki ibikler bazen
boynuz ibik ya da geyik boynuzu ibik olarak da
adlandırılır. Tıpkı balta ibikler ve düğün çiçeği
ibikler gibi, V şekilli ibikleri olan tavukların
da, soğuk kış aylarında soğuk vurmasından
korunması gereklidir. Dolayısıyla bu tavuklar
sıcak iklimlerde daha iyi gelişme eğilimi
gösterir. V şekilli ibikleri olan tavukların bazen
ibikleri boyunca uzanan tüyleri bulunur ve bu
tüyler onlara çarpıcı ve etkileyici bir görüm
kazandırır. V şekilli ibiği olan bazı tavuklar
Houdan, Polonya, Sultan, Crevecoeur ve La
Flèhce ırklarını içerir.
Ceviz ibik
Ceviz ibikler tek parça, yoğun ve orta
olmak üzere farklı büyüklüktedir. Ceviz
ibiğin görünümü, cevizin dış kabuğuna
oldukça büyük benzerlik gösterir. Ceviz ibiğin
kaynağını, gül ibikli ırklar
ile bezelye ibikli ırkların
Çilek ibiği olan
tavukların soğuktan
melezlenmesi oluşturur.
etkilenmeleri
Silky ırkı tavuklarda sıklıkla
konusunda endişeye
ceviz ibiği bulunur.
gerek yoktur.
Gül ibik
Gül ibik tek parça ve düzdür.
Boru şeklinde, geniş ve
etlidir; gaganın üstünden
başlar, başın arka kısmına
kadar ulaşır ve giderek
incelen sivri bir uçla son
bulur. İbiğin ön kısmı küçük
yumrular ya da tümseklerle
kaplıdır. Bu kadar yoğun
olması nedeniyle, gül
ibiğin soğuk vurmasından
etkilenme olasılığı çok daha
düşüktür ve dolayısıyla
gül ibikli tavuklar soğuk
iklimler için daha uygundur.
Gül ibik pek çok tavuk
ırkında görülür ve ibiğin
asıl şekli çeşitli ırklarda
değişiklik gösterir. Örneğin
Hamburg ırkı tavuklarda
ibik kıvrılırken, Leghorn
tavuklarda neredeyse düz
olabilir. Wyandotte ırkında
baş çevresini izler.
Düğün çiçeği ibikli
Sicilian Buttercup’ın
ibiklerinin zarar
görmesini önlemek için
yardıma ihtiyacı vardır
ÖZGÜN İBİK ŞEKİLLERİ
Belirttiğimiz yaygın ibik tiplerine ek olarak,
çok daha nadir ve sıra dışı olan birkaç ibik tipi
de vardır.
Karanfil ibik
Karanfil ibiğe verilen bir başka isim de kral
ibiğidir. Görünüşü çok ilgi çekici olan bu ibik
balta ibiğe benzerlik gösterir ve arka kısımda
birkaç ek lobu vardır. Karanfil ibiğe, yalnızca
Kuzey Amerika’da seyrek görülen nadir bir
kanatlı olan İspanya kökenli Penedesenca ırkı
tavukta rastlanır.
Yastık ibik
Yastık ibikler, alçak olmaları ve başın
üzerinde yoğun bir blok oluşturmaları
dolayısıyla çilek ibiklere benzerdir. Ancak
tümse dokulu olan çilek ibiğin aksine, yastık
ibik son derece düzdür. Yastık ibikte çukurlar
ya da tümsekler yoktur. Yastık ibik yuvarlak
ve çok küçüktür; gaganın üst kısmından başlar
ve başın orta kısmına kadar uzanır. Yastık
Ceviz ibiğin kaynağını,
gül ibikli ırklar ile
bezelye ibikli ırkların
melezlenmesi oluşturur.
Silky ırkı tavuklarda
sıklıkla ceviz ibiği
bulunmaktadır.
İNFOVET 162-163
Bezelye ibik
ibikli tavuklar soğuk hava koşullarını tolere
edebilir ve soğuk vurması endişe oluşturmaz;
ancak yoğun ve küçük olan ibikleri nedeniyle
bu tavuklar sıcak çarpmasına karşı duyarlıdır
ve yüksek sıcaklık tehlikesi olan bölgelerde
yetiştirilmemelidir. Chantecler ırkının yastık
ibiği vardır. Kanada’da yetiştirilmiştir ve soğuk
havayı son derece iyi tolere eder.
Düğün çiçeği ibik
Düğün çiçeği ibik, tavuğun başının üst
kısmında duran bir taç görünümündedir ve
son derece etli bir görünümü vardır. Düğün
çiçeği ibiğin de balta ibik gibi aynı tipte
tarakları vardır; ancak bu taraklar düz bir çizgi
oluşturmak yerine daire şeklinde sıralanır.
Balta ibikli tavuklarda olduğu gibi, düğün çiçeği
ibikli ırkların da, soğuk hava koşullarında
soğuk vurmasını ve ibiklerinin zarar görmesini
önlemek için yardıma ihtiyacı vardır.
İbiklerinin geniş yapısı nedeniyle, düğün çiçeği
ibikli ırkları için sıcak iklimler daha uygundur.
Düğün çiçeği ibikli tavukların bir örneği,
Sicilya’da yetiştirilen Sicilian Buttercup
ırkıdır. Bu ırk son derece nadirdir. İbiklerin
bu şekilde büyük çeşitlilik göstermesi,
yetiştirmek istedikleri kanatlıyı seçerken,
tavuk yetiştiricilerine pek çok seçenek sağlar.
Tavuklardaki ibik çeşitlerini ve her bir ibiğin
niteliklerini bilmek, özel bir iklim ya da
ortamda yetiştirilmesi en uygun olan tavuk ırkı
konusunda isabetli kararlar vermenize yardımcı
olabilir. Tüm bu ibiklerin güzelliği ve çekiciliği,
tavuk yetiştirmeyi daha da zevkli hale getirir. 
Bezelye ibik, tavuğun
başının üst kısmında yer
alan alçak bir kümedir.
Gaganın üst kısmından
başın üst kısmına uzanan
birbirine yakın üç yükselti
sırasından oluşur. Bezelye
ibik, ortadaki sıranın diğer
iki sıradan ancak biraz daha
yüksek olması nedeniyle,
bir araya toplanmış üç
bezelye sırasına büyük
benzerlik gösterir. Bu
ibiklerin soğuk vurmasına
karşı dirençli olması, ancak
sıcak ve nemli yaz aylarında
yarar sağlamayabilmesi
nedeniyle, bezelye ibiği
olan bir tavuk soğuk ortam
için daha uygun olabilir.
Bezelye ibiği olan tavuklar
Cornish, Buckeye, Brahma,
Sumatra ve Ameraucana
ırklarını içerir.

Benzer belgeler