Sarı sendikacılık, esasen patrondan yana
Transkript
Sarı sendikacılık, esasen patrondan yana
“10 Aralýk 2011 Dünya Ýnsan Haklarý Günü” ile de ayný günü paylaþan “1.Uluslararasý Hacýbektaþ Aþure Günü” etkinliði, dünyanýn farklý ülkelerinden ve ülkemizin çeþitli illerinden gelen deðiþik inançlara mensup gruplarla gerçekleþti. Baþbakanlýk Tanýtma Fonu ve Kültür ve Turizm Bakanlýðý’nýn katkýlarý ile Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði tarafýndan düzenlenen, sunuculuðunu ABF Yönetim Kurulu üyesi Kemal BÜLBÜL’ün yaptýðý etkinlik, Saat 10.00’ da Hacý Bektaþ Veli Kültür Merkezi büyük salonunda Hasan KILAVUZ Dede’nin tanýtýldý.Çerað uyandýrma töreni ve semah ile baþlayan etkinlik ardýndan yurtdýþýndan gelen konuklar tanýtýldý. Gelen konuklar arasýnda, Arnavutluk Bektaþileri Dede Babasý Edmond MONDÝ, Azerbaycan’dan Doç. Dr. Nazakat HÜSEYÝNOVA, Akbar YOLCHUYEV, yine Azerbaycan’dan Akbar AKBARZADEH, Kuzey Irak Parlamento üyesi Fevzi Ýkram SAMEEN, Irak’tan Shamseddin S.KHÝDER ... 3’DE Nihat Matkap, AKP’nýn Devletin bütün kurumlarýný ele geçirme gibi bir düþüncesinin olduðunu savunan Matkap, "Ne baðýmsýz yargý kaldý ne de üniversite. Tüm toplum stres içinde. Yargýsýz infazla içeride yatan suçsuz gazeteciler. Medya mensuplarýný ayaðýna çaðýrarak, yanlýþ yapaný vergi tehditleriyle susturdular. Bunlarýn yanlýþlarýný yazacak gazeteci kalmadý. Hepsini bir þekilde susturdular. Kimini içeri týkarak, yargýsýz infaz yaparak. Dýþ politikamýz, ABD odaklý. Oradan icazet alarak, bugünkü olumsuz ortamý yarattýlar. Komþularýmýzla, olan iyi iliþkilerimiz bugün itibarýyla, hepinizin malumu, sýnýrlar kapatýldý. Bölge insanlarýmýz maðdur, daha düne kadar vizesiz geçiþ anlaþmalarý imzalayan hükümet, Washington'dan aldýðý icazet gereði iliþkimizi bugünkü hale getirdi. Biz CHP olarak gerek Irak gerek Suriye'nin toprak bütünlüðünden yanayýz." Dedi. Ankara’da 11. Aðýr Ceza Mahkemesinde ilk duruþmasý gerçekleþen Hopa davasýnda tutuklu yargýlanan 22 kiþi için tahliye kararýnýn çýkmasý sevinçle karþýlanýrken, mahkeme tutanaklarýna geçirilen ifadelerdeki kötü muamele, dayak, taciz gibi uygulamalar hakkýnda nasýl bir soruþturma yürütüleceði merak konusu. 31 Mayýsta Hopa’da yaþanan ve Metin Lokumcu’nun ölümüyle sonuçlanan polis saldýrýsýnýn Ankara’daki protesto gösterilerinde ve ardýndan düzenlenen ev baskýnlarýnda gözaltýna alýnan 22’si tutuklu 28 kiþi hakkýnda açýlan dava “Olaylara müdahalede, gözaltýna alýnma esnasýnda ve gözaltý süresince polisler tarafýndan uygulanan sözlü ve fiziksel iþkence”yi de gözler önüne serdi. Hopa davasýnda yargýlananlarýn aileleri de, “Saçlarýnýn teline kýyamayýz” Takvimini 2–18 Aralýk olarak açýklayan ve sinemasal yolculuðuna bu yýl Ankara, Sinop ve Ýzmir’i dâhil edecek olan 17. Gezici Festival’in dikkat çeken bölümlerinden biri, “Zeki Demirkubuz’un Kýskandýðý Amerikan Filmleri” baþlýðýný taþýmakta. Basýn bülteninde yer alan ifadelere göre, “Tek tek örnekler açýsýndan bakýldýðýnda, sinemanýn en üst, en ideal ve aþkýn halinin, Bresson, Bergman, Tarkovski, Antonioni, Ozu, Satrajit Ray gibi yönetmenler ve filmleri” olduðunu söyleyen Demirkubuz, bir yandan da “sinema sanatýnýn temel unsurlarýnýn bir bütünlük, hatta olgu halinde gerçekleþebildiði, neredeyse vatan duygusuna ulaþtýðý yer”in Amerika olduðunu hatýrlatýyor. 1961 ile 1974 yýllarý arasýnda gündeme Sarý sendikacýlýk, esasen patrondan yana sendikanýn iþçi sýnýfýnýn hak ve özgürlükler mücadelesini yürüten sendikalardan farkýnýn belli olmasý için kullanýlan renk idi. Alelacele kurduklarý ve takiyecilik þimdiki kadar geliþmediði için patronlarýn akýllarýna baþka çare gelmemiþ olmalý. gelen dört “kýskanýlan” filmi merkeze alacaðýmýz bu yazýda, Yeni Hollywood Sinemasý’ný politik baðlamda hatýrlamak ve tartýþmak istedik: YENÝ HOLLYWOOD & YENÝ WESTERN Sürecin sinemasal karþýlýðý anlamýna gelen ve klasik Hollywood imgelemiyle hesaplaþmaya giren filmler, 60’larýn ikinci yarýsýndan itibaren, en çok da westernler aracýlýðýyla perdeye yansýmaya baþlar. Arthur Penn, The Chase’de (1966), bir karnavala dönüþtürülen katliamý onaylamaz ve kahramanýnýn (High Noon misali) yýldýzýný söküp atmasýna olanak tanýr; ama bir farkla: Tepki, artýk sessiz yýðýnlara deðil, bu manzarayý yaratan toplumsal dinamikleredir. Devamý 5’DE Memleketimiz ve yaþamakta olduðumuz hayatýn griliðinden dem vuranlara üzülmeye baþladým son günlerde. Aydýnlanmýþ bir þahsiyet olarak söyleyeyim büyük bir yanýlgýnýn içindeler, hayatý boþu boþuna kendilerine zehir ediyorlar. Zira içinden seçim yapmakta zorlanacaðýnýz pek çok seçenek mevcuttur bu hayatta. Memleketimiz “seç-beðen-al” üçlemesi için neredeyse bir cennet. Ama görecek göz lazým, bakmasýný bileceksin. Mesela ben. Hayatýn griliði ile seçeneksizlik arasýnda yorulmuþ üzerimize gelip duran tutuklama ölüm iþkence, aþaðýlama, hukuksuzluk, haksýzlýk, adaletsizlik dalgalarý ile boðuþmaktaydým. Karamsarlýðýn devrimci kardeþi ironiyle yorgun beynim, bana oyunlar oynamakta idi. Bir yandan tutuklu öðrencilerin listesi, diðer yanda her gün öldürülen kadýnlarýn listesi, diðer yanda sürüp giden Hrant’ýn davasý, tutuklu gazetecilerin davalarý, Hopa davasý, HES’lere, termik santrallere, madencilikle çevre katliamý yapýlmasýna karþý çýkan diðer yerlerdeki davalar, KCK tutuklamalarý ve davasý, Taciz davalarý ve sayamadýðým diðerleri. Temel insan haklarý, hatta yaþama hakký ihlalleri. “hukuk” adý altýnda sürüp giden garabetler silsilesi. Ama þimdi seçme hakkýmýn olduðuna ve seçeneklerden seçenek beðenmek arasýnda kaldýðým için pek çok diðer kiþi gibi pek þýmardýðýma karar verdim. Durum tam olarak þu; Mesela bir kadýn mýsýnýz? Kocanýz tarafýndan rahatça öldürülme seçeneðiniz var. Beðenmediniz mi? Toplu tecavüz verelim? Olmadý mý? Mobbing olabilir mesela devlet destekli? Þortla dolaþtýðýnýz için darp edilme, kýsa etek giydiðiniz için her durumda suçlu olma gibi seçenekler de mevcut. Herhangi bir þey mi yazmak istiyorsunuz? Evrimin saçmalýðýný falan yazýn. Olmadý hoca efendinin faziletlerinden dem vurun. Amma imam-ordu falan gibi meselelere girmeme hürriyetiniz saklý. Ona dikkat edin. Hala tutuklu deðilseniz baþka bir seçenek var. Þöyle ki, daha önce söylediðimiz gibi davalar var! Hangi davadan gitmek istersiniz? Ýþte seçme özgürlüðünüz! Düþününüz! KCK davamýz var mesela. En þahanesinden. Ana dil, barýþ, hayat , vicdani ret falan diyorsanýz. Ne bileyim kimyasal silahla öldürülmüþ insanlar görünce dehþete düþüyorsanýz. Olmadý, Ergenekon’a sokarýz. Ýþkence yapanlarýn da, o iþkencecilerden iþkence görenlerin de, gerçek gazetecilerin de yeri var o davada. Yahut Hopa davasý var. Mesela “Çayda kotaya kontenjana hayýr” dediðiniz felan olmuþsa çok uygun. Seçim mitingi yapýlacak alanla, suyu ve hayatý savunmaya gelenlerin toplandýðý alan arasýndan iki uluslar arasý, bir þehirler arasý bir de þehir içi olmak üzere dört þerit yol varmýþ ne gam. Gaz yemek, coplanmak, hatta Metin Lokumcu gibi öldürülmek seçeneðiniz var. Hastane merdivenlerinde havaya ateþ açýlmasý gibi huzur veren hareketlere maruz kalabilirsiniz. Kürsülerden, televizyonlardan ve baþbakanýn aðzýndan bir aþaðýlama suçlama giriþimi bile gelebilir ölümünüzün ardýndan. Ölmemiþseniz, önceden hazýr edilmiþ bir gözaltý listesine göre toplanabilir, bu esnada þiddet görebilir, Erzurum Adliyesi’ne de sevk edilebilirsiniz. Ankara’da bu durumu protesto etmenizin ardýndan planlý þekilde kolunuzu bacaðýnýzý kýrabilirler misal. Tüm bunlarla bir terör örgütü de kurmak kolay. Rahatlýkla “terörist” olabilirsiniz isterseniz. Hakim de yardýmcý olacaktýr size. Zira “henüz bir terör örgütüne rastlayamamýþ” olabilir hakim. “ama bu rastlayamayacaklarý anlamýna gelmez.” Hevesli hâkimimize yardým için seçmeniz ve yahut evde bulundurmanýz gereken malzemeler: kitap, doksana doksan bir puþi-mümkünse bir gecekondu mahallesinde boynunuza takýnýz-yasal bir parti bayraðý-tercihan sol bir parti-davalar karýþmasýn, silah olarak da plastik borular. Yapabileceðiniz bir takým eylemlerde var. Plastik borulara pankart takmak, yumurta atmak, saç kestirmek, afiþ asmak, þarký söylemek, yazý yazmak. Hepsi terörist olmanýzýn garantisi. Hali hazýrda bunlarý yapýyorsanýz, dedik ya, siz yalnýz davanýzý seçin. Gerisi biraz yaratýcýlýk, biraz polis, savcý ve hakimin gayreti. Hah iþte biz buna tam olarak “hukuk ve adalet” ve “bireyin seçme hürriyeti” diyoruz. Yerseniz! Yemezseniz, 9 Aralýk’ta Ankara’ya adliyenin önüne gidin. Sizin gibi teröristler, ana, baba, çoluk çocuk, orada olacaklar çünkü! Fatma Keskintimur Ankara’da 11. Aðýr Ceza Mahkemesinde ilk duruþmasý gerçekleþen Hopa davasýnda tutuklu yargýlanan 22 kiþi için tahliye kararýnýn çýkmasý sevinçle karþýlanýrken, mahkeme tutanaklarýna geçirilen ifadelerdeki kötü muamele, dayak, taciz gibi uygulamalar hakkýnda nasýl bir soruþturma yürütüleceði merak konusu. 31 Mayýsta Hopa’da yaþanan ve Metin Lokumcu’nun ölümüyle sonuçlanan polis saldýrýsýnýn Ankara’daki protesto gösterilerinde ve ardýndan düzenlenen ev baskýnlarýnda gözaltýna alýnan 22’si tutuklu 28 kiþi hakkýnda açýlan dava “Olaylara müdahalede, gözaltýna alýnma esnasýnda ve gözaltý süresince polisler tarafýndan uygulanan sözlü ve fiziksel iþkence”yi de gözler önüne serdi. Hopa davasýnda yargýlananlarýn aileleri de, “Saçlarýnýn teline kýyamayýz” dedikleri çocuklarýnýn, gördükleri bu kötü muamele ve ardýndan hayatlarýndan çalýnan 6 ay için “Bütün bunlarýn hesabýný kim verecek?” diye sordu. ‘TACÝZE UÐRADIM’ Sevgi Sönmez ifadesinde, çevik kuvvet polisinin nasýl bir þiddet uyguladýðýný açýða çýkardý: “Beni bindirdikleri çevik kuvvet otobüsünde kadýn polisler de olmasýna raðmen, erkek polis ýsrarla yanýma oturdu. Sözlü olarak baþladýðý tacize bacaklarýmý okþayarak devam etti. Ardýndan yüzümü yumrukladý. Yüzüm morarmaya, þiþmeye baþlayýnca da tekrar elini yüzüme sürerek ‘Sana artýk kimse bakmaz’ gibi ifadelerle sözlü tacize devam etti.” Tutuksuz yargýlanan Hazal Kangal, “Ben N.Ç’ye tecavüz etmedim, Metin Lokumcu’yu da ben öldürmedim. Sivas'ta, Madýmak Oteli'nin yakýlmasý ve 37 kiþinin ölümüne iliþkin ana davadan dosyalarý ayrýlan 7 sanýðýn yargýlandýðý davanýn duruþmasý bir kez daha ertelendi. Müþteki avukatlarý, öldüðü kamuoyuna yansýyan kiþinin sanýk Cafer Erçakmak olup olmadýðý konusunda yeniden DNA testi yapýlmasýný istedi. Ankara 11. Aðýr Ceza Mahkemesi'ndeki duruþmaya müþteki avukatlarý katýldý. Müþteki N.Ç.’nin tecavüzcüleri bile 4 yýlla yargýlanýrken bizim için 52 yýl isteniyor. Benim rüyalarýma giriyor bu” dedi. Ozan Gündoðdu yaralý olarak hastanede olmasýna raðmen gözaltýna alýnanlardan. Polis otobüsünde 5 saat kadar iþkenceye uðradýklarýný ifade eden Gündoðdu, “Birçoðumuz tanýklýk ettik, ‘talimat var’ diyerek dövüyorlardý. Çevik kuvvet polisinin þahsi bir tavrý deðildi uygulanan, açýkça talimat almýþlardý” dedi. ‘OZAN’IN ARKADAÞIYIM DÝYE ALINDIM’ Ozan Gündoðdu’nun hastanede olduðunu öðrenip yanýna giden Soner Torlak, hastanede polis tarafýndan gözaltýna alýndýðýný, sebebini sorduðunda ise “Ozan’ýn arkadaþýsýn” dendiðini belirtti. Gözaltý otobüslerinde 5 saat süreyle fiziksel ve sözlü þiddete maruz kaldýklarýný belirten Torlak, þikayetçi olduðu polisler hakkýnda 6 aydýr bir iþlem yapýlmadýðýný ya da kendisine bilgi verilmediðini hatýrlatarak þikayetini yineledi. avukatlarýndan Þenal Sarýhan, duruþmada söz alarak, bir süre önce öldüðü kamuoyuna yansýyan sanýk Cafer Erçakmak ile ilgili Adli Týp Kurumu raporunun dosyaya ulaþtýðýný belirtti. Rapora göre, defnedilen kiþinin Erçakmak olup olmadýðý konusunda, Erçakmak'ýn oðlu Ergün Erçakmak ile eþi Nuran Erçakmak'tan alýnan kan ve doku örneklerinin DNA testlerinin Can Türkyýlmaz, 31 Mayýs gününü anlatýrken polisin “Servet’in intikamýný alacaðýz” sözleriyle küfür ve el kol iþaretleriyle tahrik ettiðini hatýrlattý. Olaylarýn ardýndan ev baskýnlarý esnasýnda gözaltýna alýnan Türkyýlmaz’ýn babasý kanser hastasý ve oðlunun alýnma biçiminden fazlasýyla etkilenmiþ. Hakime, bu þekilde muameleyi hak etmediklerini söyleyen Türkyýlmaz, “Otomatik silahlarla polisleri karþýsýnda gören küçük kardeþim þimdi bana soruyor; ‘Abi, sen çýkýnca polisler yine evimizi basacak mý?’. Sadece biz deðil ailelerimiz de cezalandýrýlýyor” dedi. 12 saat süren yargýlama sonrasý 22 tutuklu hakkýnda tahliye kararý verildi. Gençler altý aydýr uzak kaldýklarý aileleri ve arkadaþlarýyla sarýlýp, hasret giderirken, aileleri evlatlarýnýn gördüðü iþkenceleri dinlemekten yorgun, “Bütün bunlarýn hesabýný kim verecek?” diye sordular. (Ankara/EVRENSEL) yapýldýðýný anlatan Sarýhan, “Bir kiþinin eþiyle DNA baðý olmaz. Bu durumda karar verilirse, dosya üzerindeki kuþku devam edecektir. Bu sebeple Cafer Erçakmak'ýn birinci derecede yakýnlarýyla, annesi veya kardeþleriyle DNA'sý karþýlaþtýrýlsýn” dedi. Sarýhan, sanýklardan Yýlmaz Bað ile ilgili de ölüm haberinin geldiðini, bu konunun da 22 Þubat 2011'de duruþma tutanaðýna girdiðini ifade etti. Cumhuriyet Savcýsý Hakan Yüksel, DNA konusunda ek rapor alýnýp alýnmamasý ve Yýlmaz Bað ile ilgili yeniden mütalaa verilip verilmemesi konusunda deðerlendirme yapmak üzere dosyanýn kendisine tevdi edilmesini istedi. Mahkeme, dosyanýn, Cumhuriyet Savcýsý Yüksel'in talebi doðrultusunda kendisine tevdi edilmesine karar vererek, duruþmayý 13 Mart 2012'ye erteledi. Duruþmayý bazý milletvekilleriyle Alevi örgütlerinin temsilcilerinin de arasýnda bulunduðu çok sayýda kiþi izledi. (AA) Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Haber:Cuma Onur ÞAHÝN Foto: Hasan KANKAL, Deniz GÜNEÞ “10 Aralýk 2011 Dünya Ýnsan Haklarý Günü” ile de ayný günü paylaþan “1.Uluslararasý Hacýbektaþ Aþure Günü” etkinliði, dünyanýn farklý ülkelerinden ve ülkemizin çeþitli illerinden gelen deðiþik inançlara mensup gruplarla gerçekleþti. Baþbakanlýk Tanýtma Fonu ve Kültür ve Turizm Bakanlýðý’nýn katkýlarý ile Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði tarafýndan düzenlenen, sunuculuðunu ABF Yönetim Kurulu üyesi Kemal BÜLBÜL’ün yaptýðý etkinlik, Saat 10.00’ da Hacý Bektaþ Veli Kültür Merkezi büyük salonunda Hasan KILAVUZ Dede’nin tanýtýldý.Çerað uyandýrma töreni ve semah ile baþlayan etkinlik ardýndan yurtdýþýndan gelen konuklar tanýtýldý. Gelen konuklar arasýnda, Arnavutluk Bektaþileri Dede Babasý Edmond MONDÝ, Azerbaycan’dan Doç. Dr. Nazakat HÜSEYÝNOVA, Akbar YOLCHUYEV, yine Azerbaycan’dan Akbar AKBARZADEH, Kuzey Irak Parlamento üyesi Fevzi Ýkram SAMEEN, Irak’tan Shamseddin S.KHÝDER ve Ýran’dan Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Cuma Onur ÞAHÝN Cumhuriyet Halk Partisi Genel Baþkan yardýmcýsý Nihat Matkap ve Ankara Milletvekili Levent Gök, Hacýbektaþ CHP Ýlçe Baþkanlýðýný ziyaret etti. Parti örgütlerini ziyareti kapsamýnda Hacýbektaþ’a gelen Cumhuriyet Halk Partisi Genel Baþkan yardýmcýsý Nihat Matkap ve Ankara milletvekili Levent Gök, CHP Hacýbektaþ Ýlçe Baþkanlýðýnda partililerle bir araya gelerek kýsa bir sohbette bulundu. Ýlçe baþkanlýðýndan ayrýlan Matkap ve Gök, daha sonra Hacýbektaþ Belediyesine geçerek Belediye Baþkaný A. Rýza Selmanpakoðlu'nu makamýnda ziyaret etti. Ýlçe sorunlarý hakkýnda bilgi alan Matkap ve Gök'e Selmanpakoðlu Atatürk’ün Abdülali MÜCAZÝ vardý. Daha sonra Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði Baþkaný Nafiz ÜNLÜYURT, ABF Baþkaný Selahattin ÖZEL, Hacýbektaþ ardýndan Hacý Bektaþ Veli Müzesi önünde daðýtýldý. Saat 15.00’te Hacý Bektaþ Veli Kültür Merkezi salonunda “Aþurenin tarihsel kökenleri ve Anadolu kültüründeki yeri” konulu panel gerçekleþtirildi. Paneli, sanat yönetmeni Necati ÞAHÝN yönetti. Panele araþtýrmacý yazar Hýdýr TEMEL, TOBB Üniversitesi’nden Doç. Dr. Rýza YILDIRIM, Ýran’dan tarihçi yazar Cavit MURTEZAOÐLU, Almanya Heidelberg Üniversitesi’nden Doç. Dr. Robert LANGER ve Azerbaycan’dan Doç. Dr. Nazakat HÜSEYÝNOVA konuþmacý olarak katýldýlar. Etkinlik gece programýyla devam etti. Kemal Bülbül’ün sunuculuðunu yaptýðý konser programýnda Musa Eroðlu sazý, sözü ve sesiyle Hacýbektaþ halkýnýn gönlünü bir kez daha fethetti. Daha sonra sahneyi, Yýlmaz ÖZFIRAT’ýn yönettiði Antakya Medeniyetler Korosu aldý. Deðiþik yaþtan, farklý meslek ve inançtan insanlarýn oluþturduðu koro, müthiþ enerjisiyle salonu büyüledi. Hacýbektaþ halký gün boyunca programlara yoðun ilgi gösterdi. Katýlýmcýlara, Hacý Bektaþ Veli Kültür Postniþin’i Veliyettin Hürrem ULUSOY, Nevþehir Valisi Abdurrahman SAVAÞ ve Faruk ÇELÝK (Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakaný) birer konuþma yaptýlar. “Alevi Bektaþi inancý içinde aþure ve semah” konulu sunum araþtýrmacý Piri ER tarafýndan gerçekleþtirildi. Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði kadýnlarý ve gönüllü kadýnlarýn katýlýmýyla piþirilen aþure, türbe ziyareti ve Dede Hasan KILAVUZ’un okuduðu aþure gülbangýnýn Hacýbektaþ’a geliþi hakkýnda tarihi bilgi sunumunda bulunarak Hacýbektaþ’ta gerçekleþtirilecek olan 22 Aralýk Atatürk’ün Hacýbektaþ’a geliþi kutlama programýna davet etti. Belediye Baþkaný, Nihat Matkap ve Levent Gök’e Hacýbektaþ'ýn biyografisini içeren kitap ile Hacýbektaþ Veli'yi temsil ettiðine inanýlan mermerden yapýlan güvercin heykeli hediye etti. Nihat Matkap ve beraberindeki heyet, Hacý Bektaþ Veli Kültür Merkezine geçerek burada bir konuþma yapan Matkap, sahneye çaðrýlan Cumhuriyet Halk Partisine katýlan partililerle birlikte fotoðraf çektirdi. Nihat Matkap, AKP’nýn Devletin bütün kurumlarýný ele geçirme gibi bir düþüncesinin olduðunu savunan Matkap, "Ne baðýmsýz yargý kaldý ne de üniversite. Tüm toplum stres içinde. Yargýsýz infazla içeride yatan suçsuz gazeteciler. Medya mensuplarýný ayaðýna çaðýrarak, yanlýþ yapaný vergi tehditleriyle susturdular. Bunlarýn yanlýþlarýný yazacak gazeteci kalmadý. Hepsini bir þekilde susturdular. Kimini içeri týkarak, yargýsýz infaz yaparak. Dýþ politikamýz, ABD odaklý. Oradan icazet alarak, bugünkü olumsuz ortamý yarattýlar. Komþularýmýzla, olan iyi iliþkilerimiz bugün itibarýyla, hepinizin malumu, sýnýrlar kapatýldý. Bölge insanlarýmýz maðdur, daha düne kadar vizesiz geçiþ anlaþmalarý imzalayan hükümet, Washington'dan aldýðý icazet gereði iliþkimizi bugünkü hale getirdi. Biz CHP olarak gerek Irak gerek Suriye'nin toprak bütünlüðünden yanayýz." Dedi. Konuþmalarýn ardýndan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Baþkan yardýmcýsý Nihat Matkap ve Ankara milletvekili Levent Gök, Nevþehir CHP Ýl Baþkaný beraberindeki heyet ile salonu dolduran CHP’lilere Belediye Baþkaný Selmanpakoðlu tarafýndan Hacýbektaþ Belediyesince piþirtilen aþure ikram edildi. CHP Genel Baþkan yardýmcýsý Nihat Matkap ve Ankara milletvekili Levent Gök, Hacýbektaþ Ýlçe Baþkanlýðýna yapýlacak olan görevlendirme için Hacý Bektaþ Veli Kültür Merkezinde ilçe yönetimden istifa eden yönetim kurulu, önceki CHP Ýlçe baþkanlýðý yapmýþ olan CHP’lilerle ve çok sayýda partili kadýn erkek üye ile ayrý ayrý isteyen partili gruplarla da topluca görüþtüler. Derneði tarafýndan plaketler verildi. Hacýbektaþlý gençlerin derneðin düzenlediði etkinliðe gönüllü hizmetleri, Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði Yönetim Kurulu, Hacýbektaþ halký ve etkinliðe katýlan misafir gruplar tarafýndan takdir ve teþekkürle karþýlandý. çalýþmalarýna býrakýlýyor... Yandaþ medyanýn bu konuyu fazla deþmemesi üyeleri karþýsýnda rezil olmalarýný engelliyor. Hemdem Nurhak Sarý sendikacýlýk, esasen patrondan yana sendikanýn iþçi sýnýfýnýn hak ve özgürlükler mücadelesini yürüten sendikalardan farkýnýn belli olmasý için kullanýlan renk idi. Alelacele kurduklarý ve takiyecilik þimdiki kadar geliþmediði için patronlarýn akýllarýna baþka çare gelmemiþ olmalý. MEMUR SEN hem AKP propagandasý hem de cemaat örgütlenmesi yapýyor. Sýnýf mücadelesini muðlaklaþtýrdýðý gibi iþyerlerinde MEMUR SEN’li olmayanlar üzerinde baský, sürgün, soruþturma politikalarýna ön ayak oluyor. 25 Kasým grevi baþta olmak üzere Hükümeti zorlayacak tüm eylemlerde MEMUR SEN yöneticileri eylemleri kýrmak, etkisizleþtirmek için hükümetten daha çok çalýþýyorlar. Sýnýf mücadelesinin keskinleþtiði yýllarda sarý sendikalar kapitalizmin can simidi haline geldiler. Baþta grev kýrýcýlýðý olmak üzere sermayenin ileri karakolu olarak görev yaptýlar. Türkiye’de de 1952 yýlýnda ayný amaçla Türk-Ýþ kuruldu. Türk-Ýþ o gün bugündür devlet sendikasý olarak sýnýf mücadelesine karþý “dalga kýran” görevi gördü. Ancak son yýllarda “devletin AKP’lileþtirilmesi” doðrultusunda o da AKP sendikasýna dönüþtü. 8-11 Aralýk tarihilerinde yapýlacak 21. Genel Kurulu’nda Sendikal Güç Birliði Platformu’nun bu kuþatmayý kýrýp kýrmayacaðý, yeni bir çýkýþ yapýlýp yapýlamayacaðý merak konusu. 2001 yýlýnda kurulan MEMUR SEN, dünyadaki sarý sendika örneklerinden ve Türkiye’de TÜRK-ÝÞ’ten bazý farklýlýklar gösteriyor. Tabloya bakýldýðýnda MEMUR SEN’in 10 yýl içerisinde yüzde 1230 arttýðý görülmektedir. Oysa ayný sürede Kamu-Sen yüzde 9 artýþ gösterirken KESK yüzde 1.1 üye kaybetmiþ. MEMUR SEN, yüzde 1230 üye artýþý kazandýðý sýralarda dünyada 1960’larda yükselen iþçi hareketlerinin 1970’lerin sonuyla birlikte gerilemesi ve 1980’lerde uygulanmaya baþlanan yeni liberal politikalar nedeniyle, sendikalaþma oranlarýnýn hýzla düþtüðünü görüyoruz. Son beþ yýlýn iþçi sendikalarý verilerine göre sendikalaþma oranlarý ABD’de yüzde 12, Ýngiltere’de yüzde 29, Fransa’da yüzde 9, Almanya’da yüzde 20, Ýspanya’da yüzde 15, Ýtalya’da yüzde 33.7, Japonya’da yüzde 18. Kamu sendikalarýnda durum daha da kötü. Peki MEMUR SEN ne yaptý da üye sayýsý bu kadar arttý? Özelleþtirmelerin, hak kayýplarýnýn, kamuda taþeronlaþmanýn, saðlýkta piyasalaþmanýn, baskýlarýn bu kadar arttýðý son yýllarda MEMUR SEN nasýl bir mücadele verdi de kamu emekçilerinin ilgi odaðý haline geldi? Kamu emekçilerinin yüz yýllýk mücadele tarihinden gelen ve uluslararasý sözleþmeler, AÝHM kararlarýyla güvence altýna alýnan grev hakkýnýn engellenmesi karþýsýnda ne yaptý? Hükümet dýþýnda tüm Türkiye’nin destek verdiði Tekel direniþine bile ne kadar destek verdi? Toplu görüþmeler komedisinde nasýl bir mücadele verdi? Hükümete karþý nasýl bir mücadele verdi de AKP yetkilileri her gün MEMUR SEN’i övme ihtiyacý duymaktadýr?! Hakkýný yemeyelim, MEMUR SEN o kadar yoðunluðun içinde 2001 yýlýndan bu MEMUR SEN saymakla bitmeyecek bu icraatlarýnýn mükafatýný alýyor tabii ki. Çalýþma Bakanlýðý bürokratlarý yasa çalýþmalarýný MEMUR SEN yöneticileri ve uzmanlarýyla birlikte yapýyor. Bakanlýk çalýþma yaþamýna dair temel konularda bile diðer konfederasyonlara haber vermezken düzenlemelerde MEMUR SEN mutlaka gözetiliyor. Baþbakan çalýþanlara örnek sendika olarak MEMUR SEN’i veriyor. Baþbakan’ýn bu sözlerinden sonra iþyerlerinde geleceðinden korkan birçok kamu emekçisi MEMUR SEN’e üye oluyor. yana yapýlan 3 genel seçimde de il il, ilçe ilçe, köy köy gezerek AKP’ye oy topladý. Zor iþ tabii, her babayiðidin harcý deðil! 10 yýl boyunca bütçede çok önceden belirlenen zam oranlarý için memurlarý ikna etme görevi de MEMUR SEN’e düþtü. Bu faaliyetinden dolayý Genel Baþkan Ahmet Gündoðdu Baþbakan’ýn övgüsüne mazhar oldu ve AKP’ye milletvekili olarak deðil Konfederasyon baþkaný olarak daha çok ihtiyaç duyulduðundan Baþbakan’ýn isteðiyle görevine devam etti (bkz. 29.03.2011 Ege Telgraf - Mahir Dinç-). Toplu görüþme “ucubesi”nin devamý ve iþveren Hükümeti masada yalnýz býrakmamak için canla baþla çalýþtý. Yüzde ‘3’lük zamlarý bile “baþarý” olarak memurlara sunmayý baþardý. Hele bir de çalýþtay baþarýsý var ki, sormayýn gitsin... Ne KESK’in ne de Kamu Sen’in katýlmadýðý ve 9-11 Þubat 2011 tarihlerinde Abant’ta yapýlan “Kamu Görevlilerinin Sendikal ve Demokratik Haklarý Çalýþtayý”na hükümetle birlikte katýlarak þu anda Bakanlar Kurulu’nda olan Kanun Tasarýsý Taslaðý’nýn hazýrlýðýný yaptýlar. KESK bu taslak için “MEMUR SEN-AKP ortak yapýmý” diyor. Hükümet de bu eleþtiriyi ret etmiyor. 4 Aralýk’ta Memur-Sen Bursa Temsilciliði hizmet binasýnýn açýlýþ törenine katýlan Bülent Arýnç, “...Yasada deðiþiklik yapýlacak ve MEMUR SEN’in görüþleri, mücadelesi doðrultusunda yasa deðiþikliði yapýlýp toplu sözleþme imzalanacak.” diyor. Ve 12 Eylül 2010 tarihinde yapýlan referandumda grev hakkýný yasaklayan anayasal deðiþikliði paketine “evet” kampanyasý yürüten MEMUR SEN için “Ýyi ki muhatabýmýz MEMUR SEN” diye sevinçten uçacak nerdeyse... “Evet” demedikleri için de diðer konfederasyonlara “siz oturun oturduðunuz yerde” diyor. Salonda alkýþ tufaný!... MEMUR SEN’in, hükümetin Kürt sorunundaki ilan edilmemiþ sýkýyönetim uygulamalarýný can siparane savunmasýný da hemen not etmek gerekir. MEMUR SEN öncülüðündeki Birliðe Çaðrý Platformu, hükümetin beklentileri doðrultusunda 30 Ekim tarihinde “Teröre Karþý” büyük bir yürüyüþ düzenleyecekti. Van depremi sonrasýnda bu yürüyüþ ertelendi. Ancak Genel Baþkanlarý Ahmet Gündoðdu’nun Ýçiþleri Bakaný’na taþ çýkartan açýklamalarý kimsenin dikkatinden kaçmýyor. Göçmen iþçiler için “bunlarý sýnýr dýþý” edelim diyen Salim Uslu’nun milletvekilliðiyle ödüllendirilmesinden sonra sýranýn kendisine gelmesini bekliyor. Gündoðdu, son dönemlerde basýn açýklamalarýnda Hükümetin açýklamalarýnýn izdüþümü olan “ve sivil uzantýlarý” deyimiyle KCK operasyonlarýna yönelik destek mesajlarýyla geleceðini saðlam almýþ görünüyor. Siyasal geleceðini saðlama alsa da emekli olunca iyi bir maaþ alma konusundaki tedirginliðini gizlemiyor. 4688 Sayýlý yasada yapýlacak deðiþiklik tartýþmalarýnda neredeyse her toplantýda Çalýþma Bakaný’ndan kýyak emeklilik talebinde bulunuyor. Bakan’ýn bile “bu kadar da olmaz” tepkisi karþýsýnda bu konu kulis ITUC üyelik baþvurusu hükümete yakýn durduðu ve tarafsýzlýðýný yitirdiði gerekçesiyle defalarca ret edilen MEMUR SEN’in hükümet yetkilileri tarafýndan bu kadar övülmesi tarihe not düþülecek ve kamu emekçileri mücadelesinde utanç konusu olacak bir durum. Kamu emekçileri hak ve özgürlükler mücadelesinde baskýlara, engellemelere alýþýklar ve sýnýf mücadelesinin tam da böylesine keskin yürüdüðünün bilincindeler. Ancak “Konfederasyonlar birbirine düþtü” denmesin adýna MEMUR SEN’in yeteri kadar teþhir edilmediði açýktýr. Özellikle Kürt illerinde son yýllarda hýzla yükseliþe geçmelerine karþýn hala etkili bir sýnýf mücadelesi yürütülmemesi dikkat çekmektedir. Emek ve demokrasi mücadelesini yükselten ve iþbirlikçi yeþil sendikal çizgiyi teþhir eden politikalara ihtiyaç var. Ýþyerleri boþ býrakýlýr ve direniþçi sendikal mücadele etkin kýlýnmazsa mutlaka bu boþluðu sarý ya da yeþil sendikal yapýlar doldurur. Israrla ve inatla taban örgütlenmesiyle, emek ve demokrasi mücadelesinin birlikte yürütülmesiyle bu sahte yapýlanmalar daðýlacak, emekçilerin yakasýndan düþecektir. Özgür Gündem TUNCER ÇETÝNKAYA [email protected] Martin Ritt’in Hombre’sinde (1967), Arizona Apaçileri tarafýndan yetiþtirilen “beyaz” kahraman, yýllar sonra kente döndüðünde uygarlýk söyleminin bir yalandan ibaret olduðunu anlar. Robert Aldrich’le baþlayan ve John Ford’u bile içine alan iade-i itibar süreci, gecikmeli de olsa ‘Vahþi Kýzýlderili' algýsýný yerle bir eder; hatta Little Big Man’de (1970) Vietnam ile yerli soykýrýmý arasýnda bað kurulur. Peckinpah, ‘katýksýz iyiler’ ve ‘ölümcül kötüler’ arasýnda oynanan “kovboyculuk” oyununa Pat Garret & Billy the Kid’de (1973) savaþ açar, The Wild Bunch’ta ise mitosa, kanlý bir þölenin ardýndan veda eder. Robert Altman’ýn McCabe’inin, eski bir kiliseyi onararak genelev açmak üzere geldiði Vahþi Batý’da eski dönem, Butch Cassidy & Sundance Kid’in Che’ye gönderdiði selamla yerle bir olacak ve maðrur kovboy John Wayne’in tabutuna son çivi çakýlacaktýr! Demirkubuz’un seçkisinde yer alan ikinci film, tam da bu noktada hesaplaþmanýn merkezini Vahþi Batý’nýn ýssýz kasabalarýndan metropole kaydýrýr. 1969 yapýmý, John Schlesinger imzalý Midnight Cowboy, Teksas’taki kasabasýný terkederek Rüya Þehir New York’a gelen Joe Buck’ýn görüntüleriyle açýlýr. Fýrsatlar diyarýnda jigololuk yaparak zengin olacaðýna inanan genç adam, kýsa sürede gerçeklik duvarýna çarpacak ve kendisi gibi bir ‘tutunamayan’ olan dolandýrýcý Ratso’yla, kurt kapanýnda varoluþ savaþý verecektir. James Leo Herlihy’nin romanýndan uyarlanan eser, Dustin Hoffmann ve Jon Voight’un doðaçlama diyaloglarý dýþýnda, atmosfer yaratan soundtrack’i ve çürümeye yüz tutmuþ New York imgelemiyle dikkat çekmiþ; modern dünyada yaþanan bu “Fareler ve Ýnsanlar” oyunu, iki avangarda yapýlan göndermelerle (Warhol ve Morrisey) tamamlanmýþtýr. 70’LER: ÝDEOLOJÝLERÝN ÇARPIÞMA ALANI Yeni Dünya 70’lere doðru yol alýrken sosyal ve siyasal arenada son on yýl içinde büyük altüst oluþlar yaþanmýþtýr. Özgürlük alanýnýn önceki süreçlere göre büyük oranda geniþlediði söylenebilecek bu dönem, karþý / muhafazakâr tepkilerin oluþmasýný da beraberinde getirmiþtir. Bu sürecin kendine ve geleceðe güvensiz orta sýnýf yurttaþý, Woody Allen’da vücut bulmaya baþlar. Alan Pakula’nýn paranoya filmlerine Klute ile parlak bir giriþ yaptýðý günlerde, Spielberg de otobanda bir týr tarafýndan nedensizce kovalanan bir sürücüyü konu aldýðý Duel’i gösterime sokacaktýr. 1971, Bullitt’ten miras kalan faþizan polislerin durumdan vazife çýkararak otoritenin zaafa uðradýðý bir anda adaleti kendi yöntemleriyle saðlamalarýna da zemin hazýrlar (Dirty Harry, The French Connection). Ayný yýl gündeme gelen ve Zeki Demirkubuz’un “kýskandýðý” filmlere üçüncü halka olarak eklemlenen Straw Dogs, karþý cephenin simge filmleri arasýnda yer almaktadýr. Gordon Williams’ýn "The Siege of Trencher's Farm" adlý romanýndan, Sam Peckinpah tarafýndan uyarlanan eserde Amerika’nýn kendisini boðan ortamýndan bunalan ve soluðu sakin bir Ýngiliz kasabasýna atan David ve karýsý Amy’nin serüvenleri beyazperdeye yansýr. Sessiz görünümünün ardýnda her an açýða çýkabilecek bir öfkeyi barýndýran kasaba, kavgadan nefret eden ve kendini savunma konusunda istekli görünmeyen David’e zor anlar yaþatacaktýr. Ýçerdiði modernizm eleþtirisini tartýþmalý bir tecavüz sahnesiyle taçlandýran film, bir yýl sonra gösterime girecek olan John Boorman imzalý Deliverance ile birlikte, þiddetten arýnmanýn ancak savaþmakla mümkün olacaðý öngörüsüne yaslanmakta; Dustin Hoffmann tarafýndan canlandýrýlan David Sumner’ýn aktivist bir ABD’li olarak resmedilmesi ise meselenin politik hedefini ortaya koymaktadýr. YENÝ SAÐ’IN MUTLAK ZAFERÝNE DOÐRU 1970’lerin ortasýna gelindiðinde yaþanan iki olay, yalnýz ABD yakýn tarihini deðil, yedinci sanatýn popüler düzlemde yaþayacaðý büyük deðiþimin de miladý olmasý bakýmýndan önemlidir: Dönemin Cumhuriyetçi Baþkaný Nixon, Watergate adýyla anýlan bir skandala karýþmýþ ve 8 Aðustos 1974’te istifa etmek zorunda kalmýþtýr. Bu olaydan sadece bir yýl sonra þanlý Amerikan ordusu(!), yakýp yýktýðý ve yarýsýný kullanýlamaz hale getirdiði Vietnam topraklarýndan, ardýnda yüz binlerce ceset býrakarak çekilecektir. Ýlk bakýþta, kamuoyu adýna politik bir meþruiyet anlamýna gelen bu süreç, iki kutuplu dünyada ibrenin Sovyetler Birliði’nden yana kaymasý endiþesini beraberinde getirir ve ortaya çýkan boþluk -sýnýfsallýktan uzak ve konjonktürel olan muhalefet adýna- derin bir paranoya duygusuyla doldurulur. Bu noktada, Straw Dogs gibi filmlerin tartýþmaya açtýðý, “bol gelen demokrasi” kavramýný iþlevsel hale getirmek Don Vito Corleone’ye düþer, Scorsese’nin New York’unda bambaþka bir dil konuþulmaya baþlanýr (Mean Streets). Serpico’larýn Charles Bronson tarafýndan vurulduðu (Death Wish) ve ortalýða tuhaf biçimde 50’ler nostaljisinin saçýldýðý (The Last Picture Show, American Graffiti) dönemin en çok iþ yapan filmlerinde felaket görselleþtirilmekte ve Amerikan toplumunun hücrelerine korku aþýlanmaktadýr (The Towering Inferno, Airport). Yenilgiyi zafere dönüþtürmeyi baþaran ve gerçek hasadý 80’lerde toplayacak olan ‘yeni sað’, Kore Savaþý’nda ölen ideolojiyi, Vietnam’da yok olan binlerce insanýn cesetlerinin üzerinde yükseltmeyi baþarmýþtýr. Bu anlayýþýn yansýmasý ve Zeki Demirkubuz’un “kýskandýðý” son film olan “Yakuza”, Yeni Sað’ýn Hollywood’daki baþlýca temsilcilerinden olan ve yakýn gelecekte Taxi Driver’a imza atacak olan Paul Schrader’in senaryosuna dayanýr. Sidney Pollack gibi kariyerinin ilk aþamalarýnda sisteme muhalif görünen bir yönetmenin elinden çýkan film, þiddet atmosferini Uzak Doðu’ya taþýrken, kaçýþ sinemasýnýn örneklerinden birini oluþturur. 70’li yýllarýn ikinci yarýsý, ideolojik çatýþmalarýn galibini tescillemesi, “içi samanla doldurulsa da, huzur içinde birbirine yaslanmayý baþaran” adamlarýn yeniden kahraman statüsüne kavuþmasý adýna önemlidir (Apocalypse Now). Son tahlilde, anýmsamanýn ve sorgulamanýn erdem olmaktan çýktýðý bir çaða ve “sapla samanýn birbirine karýþtýðý” bunca sinemasal görüntüye inat, üstada hangi filmi, neden kýskandýðýný sormak ve ondan ayrýntýlý bir açýklama beklemek en doðal hakkýmýz diye düþünüyoruz. BirGün AYSEL SAÐIR Hissizliðin, bencilliðin, yaðma ve Baþta Almanya olmak üzere diðer Avrupa ülkelerindeki ve Amerika’daki talanýn altýnda kalan dünyadan güçlü yönetimlerin uygulamalarýndan yola sesler de duyuluyor. Bu sesleri, çýkan Wagenknecht, asýl olarak küresel insanlýðýn yaþam alanlarýný tek tek sermayenin rolüne odaklanýyor. Zira ellerinden alma konusunda bir hayli tüm hükümetlerin uygulamalarý iþgüzar gözüken büyük sermayeye karþý sermayenin yönlendiriciliðinde hareket uyarý niteliðinde de algýlayabiliriz. ediyor. Paranýn gücü demokratik Alman Sol Parti Milletvekili, teorisyen araçlarý kendi çýkarlarý doðrultusunda Sahra Waganknecht, ‘Kapitalizm kullanýrken, diðer satýn alýnan þeyler Komada’ adlý çalýþmasýnda bu uyarýyý gibi seçim sonuçlarýný da nasýl satýn yapmýyor sadece, bir avuç ekonomi aldýðý bir ayrýntý olarak öne çýkýyor. çetesinin milyonlarca insanýn hayatýyla Geliþmiþ Batý ülkelerinde gittikçe oynamasý sonucu ortaya çýkan yýkýmý yýðýnsal bir gerçek haline gelen da gözler önüne seriyor. yoksulluðu, daðýlan hayatlarý takip Kitap, Waganknecht’in 2002, 2003 ettiðimiz kitapta, Batý ekonomisine yýllarýný kapsayan makalelerinden ve baðýmlý geliþmemiþ ülkeler içinse ayrý inceleme yazýlarýndan oluþuyor. Yazarýn bir parantez açýlýyor. Ama yine de her dokuz yýl önce sermayenin saldýrganlýðý iki ülkenin yoksullarý için sonuç sonucu –özellikle Ortadoðu’da- oluþan deðiþmiyor. Zira tüm kaynaklar üst tabloyla ilgili yaptýðý öngörü de dikkat düzeyde sermayedarlarýn çýkarlarýna çekiyor. Zira Wagenknecht, 21. yüzyýl hizmet ettiðinden, altlarda kalanlar dünyasýnýn oldukça görünür ama birbirlerine benziyor. tanýmlanmaya ihtiyacý olan halinin Sermayenin alabildiðine azgýnlaþan betimlemesini yapýyor. Yaklaþýk iki yüz saldýrýsýna yarattýðý ‘terör’ bahanesinin yýldýr dünyaya hâkim olan kapitalist de kitapta kalýnca altýnýn çizildiðini iktisadi yapýnýn bugün geldiði nokta belirtmekte yarar var. Birleþik maalesef hiç de kolaycacýk üstünden Devletler’in uzun menzilli füzeleri atlanacak bir tehlike olarak Kabil’de kadýn ve çocuklarý vurarak gözükmüyor. Söz konusu tehlikeyse, beþ bin sivilin ölmesine neden olurken, sömürünün, zulmün, adaletsizliðin Taliban’ýn Kabil’den silinmesi nedense neden olduðu ve olacaðý felaketleri en çok Unocal þirketinin önünü açýyor. içeriyor. Bu tehlikeyi yaratanlarýn tek USAID, þimdiye kadar en büyük tek isimlerini ise söylemeye gerek yok. ihaleyi, savaþ sýrasýnda zarar gören yol, Bu isimler kitapta icraatlarýyla birlikte köprü, enerji ve su sistemlerinin onarýmý sergileniyor. Tabii bütün mesele de için Amerikan Bechtel firmasýyla azgýnlaþan bir avuç sermayedarýn tüm imzalýyor. “Irak’a atýlan Amerikan kamu alanlarýný gasp etmesiyle eþ bombalarýnýn neden olduðu yýkým, zamanlý geliþen politik güçlerinde kendi taraftarlarýna 600 milyon dolar” odaklanýyor. kazandýrýyor. ‘Sað popülist demagoglar’ Küresel sermayenin milyonlarca Kapitalist yapýnýn bugün geldiði aþamada neden olduðu felaketler insanýn kaderiyle salt daha fazla kâr saymakla bitmiyor. Wagenknecht ise amacý için oynamasý, onlarýn açlýðýna, tam da bu felaketleri doðru yere sefaletine, mutsuzluðuna neden olmasý oturtarak, adres tespiti ve tanýmlama Wagenknecht’ýn yazýlarýnýn ana yapýyor. Gerisi ise tüm bunlara muhatap temasýný oluþturuyor. Yazarýn tespitleri olan yýðýnlara kalýyor. Yani geniþ ve analizleri sonucu ortaya çýkan kitlelerin “sosyal haklarýnýn güvence görüntü ise yoruma gerek býrakmayacak altýna alýndýðý ve insan onuruna yakýþýr kadar büyük bir netlik içeriyor. Teknik bir yaþam taleplerini korkusuzca dile terimlerle gerçek anlamýný saklayan getirmeleri”ne. ekonomik kararlarýn, zorunluluk olarak KAPÝTALÝZM dayatýlan uygulamalarýn ardýndaki tek KOMADA gerçek ise bir hýrsýzlýk olayý denilecek Sahra Wagenknecht kadar basit bir nedene dayanýyor. Çeviren: Emre Ertem, Emre Þahin Milyonlarýn vergisini cebe indirerek Yordam Kitap onlarýn kanýný emen sermayedarlarýn 2011, 191 sayfa, 12 TL. gerçeðine. Radikal Kitap Bazý sözler eðer sözlükten çýkarýlýrsa bizler için yaþam hiçbir þey ifade etmez. Bu sözcükler bizim yaþamýmýzýn kaynaðýdýr, var olma nedenimizdir; Demokrasi, özgürlük, eþitlik, dayanýþma . Harfleri çok olmayan ama bütün evrende yaþayan insaným diyenler için çok þey ifade eden bu sözcükler adeta bizler tarafýndan da bu aralar unutuldu. Aslýnda herkesin yaþamýna dair ipuçlarý olan bu týlsýmlý kelimelerin manasýný” bilmeden mi kullandýk” diye düþünmekten kendimi alamýyorum. Eðer çok yaþamsal sözcükler olsaydý, bu sözcükleri içselleþtirseydik bu kadar kolay vazgeçebilir miydik bu sözcüklerden?Bu aralar böyle bir eksikliði kendimde de yaþadým. Unutmuþtum adeta eskiden tekrar tekrar söylediðim yaþamsal bu sözcükleri. Demokrasi, özgürlük, dayanýþma sözcükleri topluma bir okyanus ötesi kadar uzaktý bizde bu uzaklýktan nasibimizi almaya baþladýk. Toplumun sosyal ve siyasal yaþamý her halde kabuk deðiþtiriyordu. Siyaset sadece bir devletlinin iki dudaðý arasýndan çýkan sözcüklere sýkýþýp kalmýþ binlerce “ eyvallahçý” hep bir aðýzdan yanlýþa doðruya herþeye “eyvallah” diyordu. Zaten kullandýðýmýz sözlükte bu devletlinin dudaklarýnýn arasýndan çýkan sözcüklerle sýnýrlandýrýlmýþtý. Yaþam biçimi, dünyaya bakýþý son yýllarda hýzla deðiþen toplumun çok çabuk alýþtýðý yeni yaþamda ihtiyaç yoktu böylesi sözlere ve bu sözlerin karþýlýðý olan eylemlere. Halbuki bizler dünyaya geliþimizden bu güne yaþamý bu sözcüklerle getirmiþtik. Lokmayý paylaþmaktan, memeden gelen ana sütünü emmeðe, yattýðýn yer yataðýný paylaþmaya,uzunca olan üzerine 2- 3 kiþinin baþ koyduðu yastýkta beraber yatmaya, otobüste oturduðun yeri paylaþmaya aslýnda ne kadar alýþkýndýk. Dünya elbette deðiþiyor, bu yenidünya da eskiye ait bazý deðerler deðiþmeli, ancak deðiþen deðerler geçmiþin de bu günün de en özel ve en güzel deðerleri; sevgi, saygý, dostluk gibi deðerleri olmamalý. Ýnsanlýðý yok ediyoruz ve yerine yeni dünyanýn ihanet, hýrsýzlýk, üç kaðýtçýlýk, sahtekarlýk, kirli siyaset gibi bütün çirkinliklerini yerleþtiriyoruz. Yüze gülüp aradan 5 dakika geçmeden kuyunu kazanlardan, evindeki lokmana, iþine göz dikene hepsi var bu yenidünyanýn yeni kurallarýnda.Çocukluk günlerimizden kalan anýlardýr; yapýlan yaz ve kýþ temizliklerini ortak yapmak, turþuyu ortak kurmak, eriþteyi, mantýyý birlikte kesmek bu bizim yaþamýmýzdý. Doðumu da, ölümü de, düðünü de paylaþmak, aç olan hasta olan, evlenen, çocuðu olan komþunun yanýn da olmak adeta nefes almak kadar önemliydi. Bu yýllar yaþadýðýmýz geçmiþimizin en acý anýlarýyla dolu olabilirdi ancak bu güzelliklerdi yaþamýn acýlarýný hafifleten. Anlaþýlan paylaþmak da artýk unutulan bir duyguydu. Özgürlük ne özel bir kavramdý. 80’li yýllarýn þarký nakaratýydý adeta durmadan tekrarladýðýmýz, “ey özgürlük” denilince gözlerimizin önünden neler gelip geçerdi; serbestçe kimseye danýþmadan nefes alýp vermek, bazen yaþýnýn çok küçük olmamasýna raðmen ip atlamak, top oynamak bazen kendini çok özgür hissedip daðlarda bayýrlarda “ ben özgürüm” diyerek baðýrmak, bir atýn terkisinde yolunu, yönünü bilmeden zaman tünelinde dolanmaktý özgürlük. Etrafýnda çok sevdiðin insanlarda olsa aklýný bir an bir kenara býrakýp abdal gibi dolanmaktý özgürlük.Özgürlüðü unuttuk. Eþitliði unuttuk; sorduðumuz sorularla karýþtýrdýk insan olmanýn deðerlerini baþka þeylere yöneldik; nerelisin, nerede oturuyorsun, ne iþle uðraþýyorsun, araban var mý, evin var mý, nerelere takýlýyorsun? Sorularýyla dostluklar kurmaya çalýþtýk. Unutmuþtuk hepimizin bir ananýn sýcacýk karnýndan dünyaya geldiðimizi, orada göbek kordonuyla beslendiðimizi, ananýn ak sütü ile ilk kez karnýmýzý doyurduðumuzu unutmuþtuk. Sanki kimilerini dünyaya farklý geldiðini düþünmeye baþlamýþtýk.Hepimiz insan olduðumuzu unutmuþtuk adeta eþitlik sözcüðünü de silmiþtik defterimizden. Bize insaným diyenlere veya insan olduðunu söyleyenlere ne kalmýþtý insan olduðunu kanýtlayacak, hangi sözcükler vardý. Eðer artýk yaþamda bu sözcükler yerini bulamýyorsa, yaþam “ padiþahým çok yaþla” üzerine kurgulanmýþsa neden yaþanýrdý. Bu deðerler eðer hiçbir þey ifade etmiyorsa mal, mülk sahibi olmanýn, insanýn iþinin olmasýnýn ne anlamý vardý. Tek baþýna yenilen yemek, tek baþýna dinlenilen saz, tek baþýna söylenen þarký, tek baþýna yatýlan yatak ne ifade ederdi. Oyuncaðýmýzý çocukluk yaþýmýzda paylaþmak istemezdik ancak çocukluktan biraz çýkýnca oyuncak paylaþmadýðýmýz arkadaþlarýmýzla kim bilir neleri paylaþmýþtýk hepsimi silinmiþti belleklerden. Þimdi yitirdiðimizi bu güzel deðerlere yeniden sahip çýkma çaðrýsý yaparken nasýl yeniden umutlandým bilseniz. Sabah saat 8.30’da Adliye’nin yolunu tuttum. Binlerle ifade edilecek gençler hepsi hazýrdý Adliye önünde ayni yýllar öncenin öðrenci, genç Emel’i hissettim kendimi. Ýsyanýmla birlikte tekrar var olmamýzýn nedeni olan deðerlere sahiplendim çocuklarým olan gençlerle birlikte. Etrafý saran profesyonel siyasetçi, profesyonel örgüt yöneticilerinden arýnmýþ adeta temizliðin simgesiydi orada bekleyen gençlik. Ve geleceklerini kimsenin satýn alamayacaðýný hep bir aðýzdan baðýrýyorlardý ayni bizlerin yýllar önce baðýrdýðý gibi. Anladýðým tek þey bir kez daha karþýmda durdu kadýnsýz ve gençsiz hiçbir þeyi çözmek mümkün deðildi. Kadýnýn doðurganlýðý, sahiplenmesi, paylaþýmý ve gençliðin isyaný ve renklerdi Anadolu’yu Anadolu yapan. Hopa Anadolu’nun en uç noktasý, Antakya, Samsun, Kýrklareli , Van iþte birleþmiþtik halayý ve tul umuyla. Hopa; Karadeniz’in isyankar ruhu bugün Ankara’ya taþýnmýþtý ve hep beraber bugün “ HER YER HOPA HER YER DÝRENÝÞ” diyerek seslendik gözleri görmeyen, kulaklarý duymayan, gönülleri sevgiye kilitli olanlara. Kitle örgütü ve ailelere açýk olan mahkemeye girdiðimde gördüðüm müthiþ bir dayanýþmaydý yüzlerce Avukat savunuyordu geleceðine sahip çýkan bu yürekli gençleri. Öyle savunmalar dinledim ki bilimin, aydýnlýðýn, demokrasinin, dayanýþmanýn, eþitliðin özgürlüðün sözcüleri ve sahiplenicilerinden. Kendinden baþkasýný yok sayan Baþbakan ve temsilcileri, sözcülerine bir cevaptý unutmayacaðým bu güzellik. Ya savcý, aman onu bana hiç sormayýn. 13 Aralýk 1980’de, henüz 17 yaþýndayken 12 Eylül’ün karanlýk günlerinde idam edilen Erdal Eren’in idamýnýn 31. yýldönümünde Ýstanbul Emek Gençliði, Taksim Tünel’de biraraya gelerek, bir yürüyüþ düzenledi. Tünelden Taksim Meydaný’na, “Denizlerden Erdal’a genç olmak, iþçi sýnýfýna baðlanmaktýr” pankartý arkasýnda yürüyen gençler, sýk sýk “12 Eylül AKP ile sürüyor”, “Ýþ, eðitim, barýþ, istiyoruz”, “Ýþ, bilim, özgürlük”, “Yaþasýn halklarýn kardeþliði” sloganlarýný attýlar. Taksim Meydaný’nda yapýlan basýn açýklamasýný Emek Gençliði adýna Emre Caka okudu. Caka, Erdal Eren’in idam ediliþinin üzerinden 31 yýl geçtiðine ve Baþbakan’ýn meclis kürsüsünden timsah gözyaþlarý dökerek 12 Eylül ile hesaplaþmayý vaat ettiðine dikkat çekerek, “Ancak 31. yýlýnda 12 Eylül düzeni devam ediyor. Erdal’ý darbe hukukunu bile çiðneyerek yaþýný büyütüp idam edenler hala yargý önüne çýkartýlmadý. Ancak gerek 12 Eylül rejiminin baskýcý ve “dediðim dedik” tutumu, gerekse memleketin temel meselelerine dair ana hatlarýyla deðiþen pek bir þey olmadý.” dedi. Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Hasan KANKAL Nevþehir Esnaf ve Sanatkarlar Odalarý Birlik Baþkanlýðý, aralýk ayýndan itibaren her ay bir sektörel toplantý yaparak esnaflarýn sorunlarýna en kýsa sürede çözüm yolu bulmayý amaçlýyor. Birlik Baþkaný Ýsmail Ördü, ilki turizm alanýnda düzenlenecek sektörel toplantýnýn bu ay içerisinde yapýlacaðýný, toplantýya tüm ilçelerdeki esnaf ve sanatkarlarýn da dahil edileceðini belirtti. Birlik Baþkaný Ördü, "Birlik Baþkanlýðý olarak tüm meslek dallarýnda esnaflarýmýzý ve odalarýmýzý yetkililerle buluþturmayý düþündük. Ýlk olarak bu sektörel toplantýlara önümüzdeki günlerde turizm konusunda faaliyet gösteren esnaf ve sanatkarlarýmýzla baþlayacaðýz. Geçtiðimiz günlerde Göreme Belediye Baþkaný'mýz ile de bir araya gelerek bu konudaki fikrimizi kendilerine açýkladýk. “ÖZGÜRLÜÐÜMÜZ ÝÇÝN MÜCADELE EDECEÐÝZ” Caka, Kürt halkýnýn barýþ ve eþitlik talepleri göz ardý edilirken binlerce kürt siyasetçinin, milletvekillerinin, öðretim üyelerinin, belediye baþkanlarýnýn, üniversite öðrencilerinin cezaevine gönderildiðini ifade ederek sözlerini þu þekilde sürdürdü: “Erdal Eren’in yaþýný büyütüp idam eden zihniyetle, TMK maðduru çocuklara yaþlarýndan büyük cezalar veren, Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ýn yaþýný küçültüp daha az ceza almasýný saðlayan zihniyet arasýnda hiçbir fark yoktur. 2011 Türkiyesi’nde 500’ün üzerinde öðrenci yumurta attýklarý, basýn açýklamasýna katýldýklarý, anadilde eðitim istedikleri için cezaevlerine gönderiliyor. Dün yedincisi görülen puþi davasý; puþi kuvvetli suç delili sayýldýðý için bir kez daha ertelendi. Uður Kaymaz, Ceylan Önkol, Murat Elibol gibi birçok Kürt çocuðu sokaklarda öldürülüyor. Ancak unutulmamalýdýr ki tüm baskýlara raðmen gençliðin mücadelesi daha da büyümektedir.. Bizler, savaþ, milliyetçilik gericilik çaðrýlarýna raðmen, idamýnýn 31. yýlýnda Erdal gibi iþçi sýnýfý ile demokrasi güçleriyle beraber özgürlüðümüz için mücadele edeceðiz.” (Ýstanbul/EVRENSEL) Onlar da birlikte yapabileceðimizi söylediler. Ýlk toplantýmýzý Göreme'de yapacaðýz." dedi. Turizm konusunda esnaflarýn karþýlaþtýklarý sorunlarý bire bir dinlemek ve bu konularda yapabileceklerini yerelde çözmenin gayreti içerisinde olacaklarýný kaydeden Ördü, sözlerine þöyle devam etti: "Konfederasyonumuz ve milletvekillerimiz aracýlýðý ile de bu sorunlarýn çözümü için gereken neyse yapacaðýz. Bu toplantýmýzý aralýk ayý içerisinde gerçekleþtireceðiz. Ondan sonraki ay ise ilimizde faaliyet gösteren unlu mamüller (fýrýncýlar, yufkacýlar ve pastaneciler) alanýnda faaliyet gösteren esnaflarýmýzýn sorunlarýný ele alacaðýmýz sektörel bir toplantý daha yapacaðýz. Bu toplantýlarýmýzýn tamamýna ilçelerimizdeki esnaflarýmýzý da dahil ederek gerçekleþtireceðiz." Eðer Toros’ larýn baþýnda bir ova ararsanýz, iþte o Ovacýk Alanýdýr. Akdeniz den yukarý kývrýla, kývrýla yollar gider. Yokuþ tan nefes aldýðýnýzda sizi Meydan karþýlar. Maki örtüleri defne, kesme piynar, sakýzlýk. Aralarýna serpiþen meþe aðaçlarý. Bunlar Yörükler için paha biçilmez varlýk alanlarýdýr. Taþeli nin içinde yeþil alanlar demek olasý. Ovacýk Alanýna Karaman, Konya’dan Yörükler akýn , akýn gelmiþler. Kimisi gönüllü gelmiþ, kimisi zorunlu iskan politikalarý ile gelmiþler. Buralara yurt tutmuþlar. Kuyu baþlarý, sarnýçlar onlar için en iyi mekan olmuþ. Bu bölgede akarsu yok. Tarihi roma su kanalýndan yararlanan da olmuþ ama. Yukarý da bulunan köyler tat vermemiþler. Kokmuþ peynir derileri, leþler atmýþlar. Ama sular yine de içilmiþ. Ama kuyu sularý en temizi çýkmýþ. Ovacýk Alanýnda önce Tek Kadýn yaþamýþ. Ovacýk köyü Tek Kadýn mahallesine gittiðimizde; orada bir kent harabesi ile karþýlaþtýk. Bütün Ýnternet eylemleriyle tanýnan Anonymous grubu, son videosunda Türkiye'deki tutuklu gazetecilerin durumuna dikkat çekti ve dünyadaki gazetecileri Gülen cemaatini araþtýrmaya çaðýrdý. Videodaki mesajýn Türkçesini tam metin olarak dikkatinize sunuyoruz: Merhabalar, Bu özgür dünyanýn tüm gazetecilerine bir açýk mektuptur. Sizleri Türkiye'de tutuklanan gazeteci dostlarýnýzla dayanýþmaya çaðýrýyoruz. Þu an basýn ve anaakým medyada tutuklananlarýn sayýsý 117'ye ulaþmýþ durumda. Bu sadece Türkiye deðil, ayný zamanda dünyadaki tüm vatandaþlar için ifade özgürlüðü ve demokrasiye karþý bir saldýrýdýr. GÜLEN’E MUHALÝFSEN TERÖRÝSTSÝN Dünya medyasý ve gazetecilerine cemaat olumsuzluklara raðmen hala ayakta kalmaya devam ediyor. Recepli sülalesi buralara gelmiþ. Ev yapmýþlar. Evler bir asýrlýk. Hala dimdik ayakta. Tek Kadýn heykelini birileri götürmüþ ama aslan mezar kapaðý ile idare ediyorlar. Hançerli, Deve ini, Gökburç, Tek Kadýn, Çatmataþ ta ören yerleri ayakta kalmak için uðraþ veriyorlar. Köy sakinleri bu yapýlara sýcak bakmýyor. Sanki kendi ibadet yerlerine rakip görüyorlar. Ýþte ne nedenle tarihi yapýlarý görmek isteyenler, patika yol bile göremiyorlar.çalýlarýn, dikenlerin arasýnda hoplaya zýplaya anýtlara ulaþýyorlar. Keþli Türkmen köyünde delikli taþýný görüyoruz. Sonra ovacýk alanýnda yürüyüþ devam ediyor. Türkülerde adý geçen Yankýlý mahallesi, Bozkoyak, Sarýveliler,Sinanlý, Turabi adým, adým tarih kokuyor. Aslanlý kabartma heykeli çalýlarýn arasýnda ovacýk alanýna bakýyor. Ovacýk Alanýnda artýk keçiler dolaþmýyor. Kayalarý i taþlarý toplamýþlar. Kýrmýzý verimli topraklar AKSUFAT SUYU ile buluþunca domates, kýrmýzý topraðýn üzerinde onun renklerini sergiliyor. Domatesini üretiyor, yanýna defne yapraðýný da koyuyor. Son yýllarda , ovacýk alaný defne yapraðýnda baþý çekiyor. Bir kýsmýný fabrikalara gönderirken, bþr kýsmýný da alýkyup; kendi usulleri ile sabun yapýyorlar. Ýmamlý (Meydan), Demirçili köyleri Ovacýk Alanýn hemen altýnda, onlar denize biraz daha yakýn. Köyler onlarýn kýþlýklarý. Yaz gelince, Mara lideri Fethullah Gülen ve tüm dünyada okullar ve þirketler açarak yerleþmekte olan takipçilerini araþtýrmaya ve soruþturmaya çaðýrýyoruz. Gülen ve cemaat üyeleri dünyanýn eðitim sistemini domine etmeyi hedefliyor ve sýzdýklarý hiçbir ülkede hukuk, güvenlik ve hak eþitliðini göz önünde bulundurmaksýzýn her yýl milyarlarca dolar kazanýyor. Zaman, onlardan bunun hesabýný sorma zamanýdýr. Gülen'in Türkiye'de muazzam bir siyasi etkisi var ve cemaat üyeleri, kendilerine karþý duranlarý, kendilerine karþý yazý yazanlarý terörist ilan ederek tutuklanmalarýný talep ediyorlar ve kamuya hizmet etmenin ayrýcalýklarýný suistimal ediyorlar. DEMOKRASÝYÝ KALKAN OLARAK KULLANIYORLAR Gülen halihazýrda kendi ülkesinde kendisine ya da gündemine hakaret ettikleri iddiasýyla binden fazla kiþiye dava açmýþ bulunuyor. Demokrasiyi, onlarýn karýþýna üzerinden Yüðlük daðlarýnýn yolunu tutuyorlar. Sorunlu iskan yerleþim sýrasýnda burada kalýn artýk demiþler. Ama bakmýþlar sýcak, sýtma kavga dövüþ yurtlarýný bulmuþlar. Hala gitmeye devam ediyorlar. Esas yurdumuzu orada. Büyük tarlalarýmýz orada diyorlar. Demirçili de, roma döneminden ( yaklaþýk ms. 2-3 y.y.) ) yapýtlar , aile mezarlarý, hamamlar ayakta kalmak için mücadele veriyorlar. Ama bu yapýtlara ulaþmak için birer patika yol bile çok görülmüþ. Sanýrým bu köylere geçmiþ uygarlýklarla iç , içe yaþama kültürü verememiþiz. Ýþte sorun burada. Yani burada bulunan paha biçilmez anýtlar Tanrý’ya emanet etmiþiz. Akdeniz den, Toros lara yokuþ baþýndan aðýr, aðýr çýktýktan sonra dikilen herkesi korkutmak ve sindirmek için bir taktik olarak kullanýyorlar. Buna göz yumulmamalý. Hep birlikte buna karþý mücadele vermeliyiz. O da kendi özel medya bülteni, Today's Zaman üzerinden takipçilerine aynýsýný söyledi. Ancak özgür ve gerçekten demokratik bir ülkede Gülen medyayý kontrol etmeye muktedir deðildir. Sessiz kalmayacaðýz. Türkiye'deki protestocular ve dünyadaki habercilerle birlikteyiz. INTERNET FÝLTRESÝ GÜLEN’ÝN ÝÞÝ Gülen, yakýn zamanda takipçileri için yaptýðý haftalýk video yayýnlarýndan birinde bilgi akýþýný ve yaratýcý gazeteciliði köstekleyecek þekilde internetin sansürlenmesi fikrini savunuyordu. Ýnternet sitelerinin filtrelenmesini, sansürlenmesini ve hükümet kontrolündeki izleme sistemlerinin sýradan yurttaþlarý takip etmesini onaylýyor. Dünya genelindeki gazetecileri, dünyanýn tüm ülkelerinde Fethullah Gülen cemaati ve hedefleri konusunda daha fazla araþtýrmaya ve yazmaya çaðýrýyoruz. Sizden, dünya bu anýtlarý görmek için soluklandýðýnda, sýcak bir çay. Ya da ayran. Duraklama, konaklamaya bile dönüþür. Narlýkuyu da uygulanan projelerin buralara da kaydýrýlmasý bu bölge deki tarihi yapýlarýn kendiliðinden korunmasý saðlanacaktýr. Bunu Cennet- Cehennem bölgesinde görmek olasý. Demirçili den, Uzuncaburç’a kadar bu bölgenin bu projelere gereksinimi var.son kalan Yörük çadýrlarýnda sýkmasýný, böreðini, ayranýný ve de kýrmýzý toprakta yetiþen domatesi, biberi ini birlikte tatmak. Bunlar zor iþler deðil. O zaman bölge halký o anýtlara gitmek isteyenlerin patika yolunu yapar. Onlara öcü gibi bakmaz. Onlarý dost olarak karþýlar. Uygarlýklar bir biri ile kaynaþýr. Bunlar zor iþler deðil. Bir ucundan medyasýndan dayanýþma göstermenizi ve gazetecilerin salýverilmesini talep etmenizi bekliyoruz. Radyo, televizyon, gazeteler, blogcu ve twitçiler bizi takip etmelerini ve bu mesajý mümkün olan tüm medya bültenlerinde paylaþmalarýný istiyoruz. GÜLEN HAREKETÝNÝ TEÞHÝR EDELÝM Anonymous her zaman dünya genelinde bilginin özgür akýþýndan, insan haklarýndan, ifade özgürlüðünden ve demokrasiden yana olacaktýr. Kalemin kýlýçtan keskin olduðunu kanýtlamanýn vaktidir. Ýnternet ve tüm dünyanýn gazetecileri, sizlerin yanýnýzdayýz. Bizimle birlikte tepki göstermenizi ve yozlaþmýþ Gülen hareketi ve gerçek amaçlarýný ortaya koymanýzý bekliyoruz. Küresel farkýndalýðýn yükseltilmesini istiyoruz. Çocuklarýmýzý yanlýþ bilgi verenlerden kurtarmanýzý istiyoruz. Kamuoyunun yozlaþmasýna olanak verenlerden hesap sormanýzý istiyoruz. Dost Anonymous üyeleri bu mesajý olabildiði kadar fazla medya bültenine yaymaya yardým etmeyi sürdürecektir. (soL) Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Kafatasýmýzýn içindeki doku kümesi bir þempanzeninkinden 3 kat büyük ve koþmak için harcanan enerjiden daha fazlasýna ihtiyacý var. Peki ama beynimizin ihtiyaç duyduðu bu yüksek enerji miktarýný nasýl karþýlýyoruz? 1995’te Leslie Aiello ve Peter Wheeler’in buna bir cevabý vardý: beynimiz için baðýrsaklarýmýzdan fedakarlýk etmiþ olmalýydýk. Aiello ve Wheeler ikilisi, evrim sürecinde enerji bakýmýndan masraflý bu iki organýmýzýn büyüklükleri arasýnda bir deðiþ-tokuþa gittiðimiz hipotezini öne sürmüþlerdi. Bu fikir, insan beyninin þempanzeninkinin dört katý olduðu verisini açýklamaya çalýþýyor. Beyin çok enerji tüketen bir organ olduðundan, araþtýrmacýlar, insan evrimi sýrasýnda beyin büyürken, fazla enerji tüketen bir diðer organýn küçülmesi gerekmiþ olacaðýný tahmin ettiler. Bu fikre göre, insanýn atalarý, baþta þempanze gibi meyve ve yaprak aðýrlýklý bir diyetle beslenirken, daha sonra kök ve et aðýrlýklý, enerji açýsýndan daha zengin "Güvenli Ýnternet" olarak adlandýrýlan internette filtre uygulamasý kapsamýnda Darwin'in Evrim Teorisi de sansüre takýldý. Evrim Teorisi'ni anlatan siteye Çocuk Profili altýnda yasak gelirken, bu teoriye karþý olan siteye ise eriþim saðlanabiliyor. "Güvenli Ýnternet" döneminin baþlamasýyla birlikte kullanýcýlar artýk Aile veya Çocuk Profili olarak tanýmlanan iki filtre arasýnda seçim yapmak durumunda býrakýlýyor. Ancak bu profillerin devreye girmesiyle birlikte hangi web sitelerinin hangi kriterlerle ve kim tarafýndan bu profillerde yasaklandýðýyla ilgili net bir bilgi hala yok. Çocuk ve Aile Profil Kriterleri Çalýþma diyetlere geçtiler. Ayrýca insan atalarý, yiyeceklerini önceden piþirerek baðýrsaklarýn gördüðü sindirim iþlemini kolaylaþtýrdý. Böylece baðýrsaklarýmýz, boyutlarý küçülse de iþlevlerini sürdürmeye devam edebilecek hale geldiler. Artýk baðýrsaklar tarafýndan sindirim için kullanýlmayan enerjinin ise yeni bir müþterisi çýktý: beynimiz. “Masraflý doku hipotezi” de denen bu çekici ve sezgisel fikir kýsa zamanda popülerleþti. Ancak Nature dergisinde yayýnlanan çalýþmasýyla, Zürih Üniversitesi’nden Ana Navarrete bu iliþkiyi çürüttüðü kanýsýnda. Söz konusu beyin-baðýrsak takasýnýn, eðer varsa, diðer memeliler için de geçerli olabileceði fikrinden yola çýkan Navarrete, 23 tanesi insanýn da dahil olduðu primat grubundan olmak üzere 100 memeli türünün organlarýný ölçtü. Çalýþmada yüzlerce böbrek, dalak, karaciðer, mide, baðýrsak, kalp ve akciðer tartýldý ve incelendi. Bu gibi çalýþmalarda genellikle önceden yayýnlanmýþ çalýþmalardaki veriler kullanýlýrken, Navarrete büyük çabalarla kendi veri kümesini oluþturdu. Kurulu'nun kararýyla belirlenen yasaklý siteler http://www.guvenlinet.org adresinden de kontrol edilebiliyor. Kullanýcýlarýn oylarý da sitelerin yasaklanmasýnda etkili oluyor. Hürriyet'in haberine göre akademisyen ve ayný zamanda blogger olan A. Murat Eren ise, Twitter hesabýnda ilginç bir yasaðý takipçileriyle paylaþtý. Evrim Teorisi'ini ziyaretçileriyle paylaþan "evrimianlamak.org" sitesi Çocuk Profili altýnda yasaklý görünürken, bu teoriye karþý duran "evrimaldatmacasi.com" ise filtereye takýlmýþ deðil ve bu profil altýnda görüntülenebiliyor. Birgün Ýki yýldan fazla bir süreyi organlarý toplamak ve incelemekle geçiren Navarrete’nin iþi, veterinerlerin ve patologlarýn, inceledikleri ölü hayvanlarýn iç organlarýný genellikle uygun bir þekilde muhafaza etmemelerinden dolayý oldukça zordu. Çünkü çalýþma, organlarýn taze ya da dondurulmuþ olmasýný gerektiriyordu. Tüm veri toplama kýsmýndan sonra analizleri yapan Navarrete, memelilerin beyinleri ve diðer organlarý arasýndaki göreli büyüklük baðlamýnda bir iliþkiye rastlamadý. Ýncelenen örneklemde büyüyen beyinlere küçülen baðýrsaklarýn eþlik etmediði görüldü. Ancak bu durum yine de masraflý doku hipotezini tam olarak çürütmüyor, çünkü önerilen mekanizma (beyin-baðýrsak takasý) sadece insan evriminde iþlemiþ de olabilir. Hipotezi ortaya atan Aiello ve Wheeler da, masraflý doku hipotezinin sadece insan beyni odaklý olduðunu ve tüm memeliler için geçerli bir açýklama sunmak gibi bir amaç taþýmadýðýný belirtiyorlar. Ancak 1995 makalesinde, artan beyin dokusu için gerekli ihtiyacýn baðýrsaklarýn küçülmesinden baþka stratejilerle de karþýlanmýþ olabileceðini ifade ediyorlar. Winsconsin-Milwaukee Üniversitesi’nden Benjamin Campbell, yeni çalýþmanýn masraflý doku hipotezinin aleyhine bir noktaya parmak bastýðý görüþünde. Çalýþma kapsamýndaki memeli gruplarý genelinde yapýlan analizlerde beyin ve diðer organlar arasýnda bir cüsse iliþkisine rastlanmasa da, çalýþma kapsamýndaki primatlara bakýldýðýnda, beyin ile baðýrsak cüsseleri arasýnda negatif deðil, pozitif bir korelasyon görülüyor. Bu, Aiello-Wheeler hipotezinin tahmininin tam tersi. Campbell, Nature makalesinde tartýþýlmayan bu gözlemin, ya primatlardaki durumun memelilerin geri kalanýndan farklý olduðu ya da bu grup için daha çok veriye ihtiyaç duyulduðu anlamýna geldiðini dile getiriyor. Çalýþmanýn yürütücüsü Karýn Isler de bu yoruma hak veriyor. Her memelinin organlarýnýn aðýrlýklarýnýn vücut büyüklüklerine oranlarýna baktýklarýný söyleyen Isler, bunu yaparken yað depolarýný çýkardýktan sonra vücut büyüklüðünü ölçtüklerini ve bunun kuyruk gibi deðiþik yerlerde yað depolayan küçük beyinli primatlar düþünüldüðünde Navarrete’nin iliþkileri olmasý gerekenden farklý hesaplamasýna yol açmýþ olabileceðini belirtiyor. Yine de primatlardan elde edilen verilerin masraflý doku hipotezine zýt sonuçlar vermesi, daha büyük beyinlerin ihtiyaç duyduðu daha çok enerjinin nasýl karþýlanmýþ olabileceðine dair yeni açýklamalar gerektiriyor. Navarrete’nin açýklamasý memelilerin daha büyük beyinler için ödedikleri bedelin yað depolarýný küçültmek olduðu yönünde; incelenen yüz türde genel olarak bakýldýðýnda beyin büyüklüðü arttýkça, yað depolarý azalýyordu. Navarrete, büyük yað depolarýný taþýmak için de enerji gerektiðini ancak ayný zamanda bu yað depolarýnýn yiyecek az olduðunda açlýktan ölmeyi önleyen bir tampon oluþturduðunu belirtiyor. Navarrete, büyüyen beynin canlýnýn çevresel deðiþiklere uyum saðlamasýný kolaylaþtýracaðý, dolayýsýyla büyük yað depolarýnýn iþlevini devralabileceði görüþünde. Diðer bir deðiþle, memelilerde artan zeka, daha az yaðlý olmayý mümkün kýlabiliyor olabilir. Ancak bu iliþki primatlara gelindiðinde yine iþlemez hale geliyor. Ýnsanlar, en yakýn akrabalarýna oranla çok daha fazla yað deposuna sahipler. Saðlýklý bir insanýn bedeni yüzde 14-26 oranýnda yað barýndýrýrken, bir þempanze ya da bonoboda bu oran yüzde 3 ila yüzde 10 arasýnda. Navarrete atalarýmýzýn beyin ve yað arasýnda deðistokuþa gitmek yerine enerji bütçelerini farklý yollarla, örneðin daha zengin öðünleri piþirip yiyerek, avlanmak ve toplamak için birlikte hareket ederek, çocuklu kadýnlara daha çok besin vererek ve artan zekalarýný ihtiyaçlarýný karþýladýklarý kaynaklarý daimi kýlmada kullanarak denkleþtirmiþ olabileceklerini düþünüyor. Ayný zamanda, diðer primatlardan daha yavaþ büyümek ve iki ayak üzerinde harekete geçmek gibi baþka yollarla da enerji tasarrufu saðlanmýþ olabilir. Bu açýklamalarýn ne kadarýnýn insanlara özel olup ne kadarýnýn bir araya gelerek beyinlerimizin iki milyon yýllýk evriminde rol oynadýðý gelecek çalýþmalarla cevap bekliyor.