Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Transkript

Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
2
N
.
E
.
.
K
N
E
R
K
R
A
A
ŞALŞL
B
A
B
ir re
a’ya b
nk de
biz
ek
verm
istedi
k.
uyup
rın ok kesitler
a
l
a
b
ve Ba
lik
an da
la bir
Anne ayatlarınd abi ki ço - ta
r
,
a
n
h
e
a
r
B
haya
ndi h
dik. T
göste
özen amanda ke karar ver i çekecek,
a
n
ı
r
a
ız
ay
sin
kla
Çocu nacağı ayn rgi çıkarm arın da ilgi rdik.
l
a
e
l
n
d
a
s
ir
.O
gö te
fayd
ceği b l etmedik eye özen
e
l
i
b
a
ma
lojik
çm
bul
Ps i k o e i t i b a r ı
ı da ih konular se
r
e
a
v
l
i
k
r
cu
k
n bir
veni v
ikiyat
ayaca
a k Ps o l d u ğ u g ü i l e o l m a y a u l u r
p
hazırl
a
Y
b
ızda,
lamış
kıda b
aketi
ktığım evrede sağ Ortada m larıyla kat r etmek
ı
ç
a
l
Bu yo anlık’ın ç utlu etti. le, reklam a teşekkü
m
m
dah
ileriy
Danış bizi çok
öyleş an bir kez
s
k
,
e
a
l
görm yazılarıy ıza burad
izmız; s
ye
m
ı
i
ı
c
g
r
a
r
a
l
e
t
m
d
a
os
yayın
giyle
üm d
u der rtlarda bir
nan t
B
.
z
ı
a
z.
sayım
stand
isteri
im ilk an ulusal
z
i
b
i
erg
ısınd
-badeki d
rik aç
, anne k
ı
ğ
ı
l
Eliniz lite ve içe
ğ
a
o
a
hsal s daha birç
lere k tır...
ve ru
e
i
v
m
i
i
k
ş
a
geli
önem
sunm
çocuk ergenlik d ız.
e
l
r
e
l
,
i
elsiz
m
acağ
ve öz
rgide aile iletişi mizi aktar
e
e
s
d
e
u
B
ri
rı,
herk
tumla an görüşle
geçen .
i
ğ
ba tu
e
m
z
m
e
z..
da u
sında kür ederi
a
konu
m
k
ı
k
taya ç
a teşe
zin or dya Grup’
i
m
i
g
.
Der erna Me
eğiyle
t
ek dil
m
e
likle E
ş
ü
a gör
sayıd
i
k
a
r
n
Bir so
.....
atlısu
ALIN
K
iye T
U
r
L
d
T
a
K
MU
kuro
te Çu
v
16
İçindekiler
Yaprak Psikiyatrik ve Psikolojik Danışma Adına
İmtiyaz Sahibi: Sabri Yurdakul
Yazı İşleri Müdürü: Kadriye
Tatlısu
Yayın Kurulu: Sabri Yurdakul,
İbrahim Bilgen, Göksu Telmaç,
Kadriye Tavşan, Nurhan Baş, Sevgi Samar, Özay Türker,
Niyazi Keçeli
Katkıda Bulunanlar: Bertiz
Anaokulu, Beyza Kırcelli, Doğan
Büyükün, Emre Alhan, Kitapsan,
Sema Soykan
Adres: Gazipaşa Blv. Sabancı Apt.
E Blok Kat:5 D:20
Seyhan/ADANA
www.psikiyatri.com
iletiş[email protected]
Tel: 0 322 458 18 21
Hakkımızda
26
Doktorlarımız
Seminerler
TV Programı
İbrahim Bilgen
Öfke Kontolü
Sabri Yurdakul
Sınav Kaygısı ve Dikkat Eksikliği
Göksu Telmaç
Anne, Bilgisayarım Olmadan Asla!
Kadriye Tavşan
Hamilelik ve Lohusalık Sendromu
Sağlık - Beyza Hancıoğlu Kırcelli
Tasarım: Eterna Medya Grup
Kurtuluş Mah. 64010 sk. Düşmez
Apt. Kat: 1 Daire: 3
Seyhan / Adana
www.eterna.com
0 322 459 57 03
Baskı: Alev Dikici Matbaası
Cumhuriyet Cad. No: 105
Seyhan / Adana
Tel: 0 322 453 13 13
Ağız, Diş Sağlığı ve Ortodonti
Nurhan Baş
Bir Zincirin İki Ucu; Ergen ve Ebeveyn
Sevgi Samar
Aile İçi Öfke ve Şiddetin Çocuk Üzerindeki Etkileri
Canan Akdoğan
Yaşam Koçuyla Sınırlarınızı Aşın
Göksu Telmaç
Miniklerden Büyüklere Zor Sorular
Emre Alhan
Yazı, fotoğraf ve haberlerin her hakkı
saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. İmzalı yazılardaki görüşler yazarlara
aittir.
4
32
Çocukta Ateşin Tedavisi
44
Kitap
4
6
8
10
14
16
18
20
22
24
26
29
34
36
42
Hizmetlerimiz
4
• Psikiyatrik tanı ve tedavi
• Psikolojik tanı ve tedavi
• Depresyon ve baş etme yolları
• Stres ve baş etme yolları
• İnsan ilişkilerinde başarılı olmanın yolları
• Yaşlılık sorunları ve baş etme yolları
• Kadın ve erkeklerde cinsel sorunlar ve
tedavileri
• Evlilik ve aile danışmanlığı
• Kişisel gelişim kapasitesini arttırma yolları
• Sınav kaygısı ve baş etme yolları
• Ders başarısını arttırma
• Kişilik testleri
• Zeka testleri
• Depresyon ölçekleri
• Anksiyete ölçekleri
• Obsesif kompulsif bozukluklar, takıntılar
• Alkol ya da madde bağımlılıkları tedavisi
• Panik atak tedavisinde davranışsal yöntemler
• Semptom tarama testleri
• Evlilik uyum ölçeği
• Çocuklar için gelişim envanteri
• Bireysel danışma
• Grup danışmanlığı
• Ana babalara psikolojik danışmanlık hizmetleri
• Çocuk ve ergenlerde davranış bozuklukları ve tedavileri
• Gece işemeleri –Enkoprezis-Enürezis
• Okul korkuları ve tedavisi
• Çocuk ve gençlerde uyum sorunları
• Çocuk ve gençlerde gelişimsel sorunlar
• Yuvalara, dershanelere ve özel kurslara
eğitim danışmanlık, konferans hizmetleri
hakkımızda
Dünden bugüne YAPRAK…
O
n üç yıldır Adana’da hizmet veren
YAPRAK Psikiyatrik ve Psikoloji Danışma her yeni günün yeni bir başlangıç
olduğu inancıyla;
• Psikoterapi
• Genel Psikiyatrik Rahatsızlıklar ve
Tedavisi
• Aile Terapisi ve Danışmanlığı
• Çocuk ve Ergen Psikolojisi
• Grup Terapisi
• Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavisi
• Yaşam Koçluğu hizmetleri sunmaktadır.
Yaprak Psikiyatrik ve Psikolojik Danışmanın Değer ve Prensipleri…
Her yaş grubunda bireyin yaşamında karşılaşması mümkün sorunlara çözüm ve sürekli
destek bula-bilecekleri, etik prensipler, yeterlilik ve bilimsellik ilkelerinin öncelikli önem
taşıdığı, klinik psikoloji ve psikiyatri alanında
yüksek değerlendirme ve tedavi standartlarında hizmet veren bir kurum olmak.
Sağlıklı ve bilinçli bir toplum olgusunun
yerleşebilmesinin bireylere verilecek
olan önemle gerçekleştirilebileceğini
hatırlatmak ve bu sosyal sorumluluk ile
çalışmak,
Bireylerin ve kurumların destek istediği
noktalarda, paylaşım kalitesini en üst
düzeyde tutarak gelişimleri mümkün
olduğunca arttırmayı sağlamak,
Akademik literatürü takip ederken sağlık, eğitim, endüstri gibi benzer çalışma
alanları ile de işbirliği kurarak danışanlarına beklentilerin ötesinde destek
sağlama sorumluluğuna sahip olmak,
Kurum hedefleri arasında önemli bir
yeri olan çocuk ve ergen yaş grubu ve
aileleri için uzun süreli aktif çalışma
grupları oluşturmak ve bu sayede tüm
aile bireylerinin benzer paydalara sahip
kişilerle uzmanlar eşliğinde farkındalıklarını yükseltmek,
Güvenilir medya kuruluşlarının hemen
her kolunda yer alarak, toplumdaki her
bireyin yaşamı içerisinde karşılaştığı ya
da karşılaşabileceği olası sorunlara doğru
uzmanlarla kaliteli çözüm üreterek kurum
bilincini toplum bilincine dönüştürmek
• Gizlilik
• Bilimsellik
• Tutarlılık
• İşbirliği
• Süreç Odaklılığı
• Tarafsızlık
• Duyarlılık
• Süreklilik
Ve bizler biliyoruz ki;
Her gün yeni bir başlangıçtır...
5
yaprak
Doktorlarımız ve Psikologlarımız
Uz. Psikiyatrist Dr. R. Sabri YURDAKUL
1960 Ankara doğumlu. 1985 yılında Ankara
Gazi Üniversitesi’nden mezun oldu. 1992
yılında Ankara Numune Hastanesi’nden
“Psikiyatri Uzmanlığı” diplomasını aldı.
1992 yılından bu yana Adana’da “Yaprak Psikiyatri Merkezi”nde psikiyatrist
olarak çalıştı. Psikiyatri Uzmanlık eğitimi
sırasında Hacettepe Üniversitesi Psikolojik Danışma Rehberlik Bölümü’nde özel
öğrenci olarak eğitim aldı.
Sabah Gazetesi Güney Eki’nde haftalık
olarak yazıları yayınlanmaktadır. Kanal D,
Star TV, Show Max, TV 8, Ülke TV, Bugün TV ve Cine 5 kanallarında televizyon
programlarına çıkmaktadır. Halen Cine
5’te Pazar günleri 11.00-12.00 saatleri
arasında “Yaşamdan Bir Yaprak” adıyla
kendi programını yapmaktadır.
Yayımlanmış 8 kitabı mevcuttur.
Uz. Psikiyatrist (Psikoterapist) Dr. İbrahim BİLGEN
6
Bilgen; 1994 yılında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi. 2001 yılında
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan psikiyatri
uzmanı olarak mezun oldu. Altı yıl süren
özellikle “Çocuk ve Ergen Odaklı Aile
Terapisi” üzerinde etkin olan Gestalt
terapi eğitimini tamamlamıştır. 7 (yedi) yıl
süresince “Anksiyete Bozuklukları (Panik
Bozukluk; Obsesif Kompulsif Bozukluk;
Yaygın Anksiyete Bozukluğu; Sosyal Fobi,
Sınav Kaygısı) ve Depresyon” üzerinde
daha etkin olan “Bilişsel ve Davranışçı
Terapi Eğitimi” ni süpervizyon alarak
tamamlayıp psikoterapist olmuştur.
Ayrıca eğitim hayatında sorunlar yaşayan
öğrencilerde Yaprak Psikiyatri ve Psikolojik Danışmanlık bünyesinde “Eğitim
Danışmanlığı” konusunda çalışmalarını
sürdürmektedir.
yaprak
Uz. Klinik Psikolog Göksu TELMAÇ
1984 Adana doğumlu olan Telmaç,
2006 yılında Ankara Üniversitesi Dil
ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Psikoloji
Bölümü’nü tamamladı. 2010 yılında
Ankara Üniversitesi’nde uzmanlığını
tamamlayarak Uzman Klinik Psikolog
ünvanını aldı.
2006 yılından bu yana Yaprak Psikiyatri
ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nde
Psikolog olarak görev almaktadır.
Çocuk gelişim değerlendirme ve takip,
dikkat ve zeka ölçüm testleri, anne-baba
danışmanlığı ve yetişkin ruh sağlığı konularında çalışmalar yapmaktadır.
Psikolog Kadriye TAVŞAN
1984 Adana doğumlu, ilk ve ortaöğrenimini Adana’da tamamladı. 2001 yılında
Özel Çukurova Bilfen Lisesi’nden mezun
oldu. 2008 yılında İstanbul Maltepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji
Bölümü’nü bitirdi. 2008 Eylül ayında
İstanbul Maltepe Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans eğitimine başladı ve
halen devam etmektedir.
• Bilişsel ve Davranışçı Terapi Eğitimi’ni
almış ve uygulamaktadır. (Psikoterapist)
• Cinsel Terapi Eğitimi’ni almış ve uygulamaktadır.
• Çift- Evlilik Terapisi Eğitimi’ni almıştır
ve uygulamaktadır.
EFT (Duygusal Özgürleştirme Tekniği )
eğitimini almış uygulamaktadır
Psikolojik Danışman Nurhan BAŞ
1985 Mersin doğumlu Nurhan BAŞ ilk ve
orta öğrenimini Mersin’de tamamlamıştır. 2003 yılında İçel Anadolu Lisesi’nden
mezun olmuş ve üniversite eğitimini Çukurova Üniversitesi, Psikolojik Danışma
ve Rehberlik Anabilim Dalı’nda tamamlamıştır. Halen Çukurova Üniversitesi
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim
Dalı’nda yüksek lisans programına devam
etmektedir. Üniversite öğrenimi sırasın-
da, eğitim merkezlerinde mesleki rehberlik, tercih rehberliği ve çocuklardaki
psikolojik gelişim üzerine çalışmaları olmuştur. Bunun yanı sıra endüstriyel klinik
psikoloji alanında eğitimler almaya devam
etmektedir. 2007 Temmuz ayından beri
Yaprak Psikiyatri ve Psikolojik Danışma
merkezinde Psikolojik Danışman olarak
görev yapmaktadır.
Psikolog Sevgi SAMAR
Sevgi Samar 1985 yılında Polatlı’da doğdu. 2008 yılında Haliç Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun oldu. İstanbul’un
belirli anaokullarında okul öncesi dönem
çocuklarıyla ilgili belirli çalışmalar yapmış
olup bunlara ilişkin aile görüşmeleri
eşliğinde danışmanlık hizmeti sunmuştur.
3 yıldır da Yaprak Psikiyatri ve Danışmanlık Merkezinde Adana ve İskenderun’daki
belirli anaokullarında gözlem yapıp aynı
hizmeti sürdürmeye devam etmektedir.
7
seminerler
Yaprak Psikiyatri Seminerlerimiz
Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul
ve İbrahim Bilgen yıl içerisinde
çeşitli okul ve dershanelerde
verdikleri seminerlerle çok sayıda öğrenciye ve veliye ulaştılar.
İstanbul Akp Topl.
Dr. İbrahim Bilgen
Anaok
ikado
M
l
u
İstanb im Bilgen
ah
Dr. İbr
ulu -
İstanb
u
Dr. Sa l Pre-Scho
bri Yu
rdaku ol Veli Top
l
l.
İskenderun 23 Nisan
Anaokulu - Dr. Sabri Yurdakul
8
Çamlı
c
Dr. İb a Koleji rahim
Bilgen
in
li Sem
esi Ve
n
a
h
s
r
r De
Kariye Yurdakul
ri
b
a
S
r.
D
eri -
9
TV Program
Yaprak Psikiyatri TV Programlarımız
Adana’da çok sayıda televizyon
programında izlediğimiz Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul ve İbrahim Bilgen artık ulusal kanallarda
da boy gösteriyor. İkili, Cine 5
Kanalı’nda yayınlanan “Yaşamdan
Bir Yaprak” programının yanı
sıra bir çok ulusal televizyonda
da programlara konuk olarak
katılıyor. Dr. İbrahim Bilgen her ay
Kanal D Doktorum programında
sizlerle birlikte.
ünle
lıklı G
ul Sağ kul
b
n
a
t
İs
rda
bri Yu
Dr. Sa
g.r Pr o
Me
s
- St ut Yar
a
Dr. r Tv ’la Uya
Sab
nT
ri Y
ürk
urd
iye
aku
l
10
İstanb
ul
Dr. İbra Doktorum P
rog. - K
him Bil
gen
anal D
Doktorumuza So
- Show Max
Dr. Sabri Yurdakul
ralım Prog.
haber
Kaliteli ve Güvenilir Bir Ortam
Sefa Anaokulu
K
endinizi biraz tanıtabilir
misiniz?
Ben psikolog Serap Akmemiş
Zengin. Hacettepe Üniversitesi Psikoloji
mezunu olup 1984 yılından bu yana okul
öncesi eğitim alanında çalışmaktayım. 1990
yılına kadar SHÇEK’e bağlı kurumlarda
görev aldıktan sonra,1991 yılında kurucu
ve sorumlu müdür olarak görev yaptığım
Özel Sefa Okulöncesi Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’ni açtım. Halen
hizmetini sürdüren merkezimiz 20.yılını
doldurmaktadır.
Hangi eğitim Sistemlerini kullanıyorsunuz?
Kuruluşumuzda M.E.B’ın onayladığı ÇOKLU ZEKÂ KURAMINA dayalı aynı zamanda
MONTESSORİ Ve HIGH SCOPE Eğitim
modelleri destekli eğitim programları
uygulanmaktadır. Programlarımız Çocuk
merkezli olup çocuğumuzun yaşı ve gelişim
özellikleri dikkate alınarak bireysel ve
gurup çalışmaları olarak uygulanmaktadır.
Programlarımız çocuklarımızın Psiko-motor, sosyal, duygusal, dil ve bilişsel gelişimlerini desteklemekle, öz bakım becerilerini
geliştirmekle onları hayata hazırlamaktadır.
Tam zamanlı İngilizce programı ile ikinci bir
dili anlama ve konuşma becerisi kazandırma, Jimnastik, Tiyatro, Bale, Satranç,
Müzik, Halk Oyunları, Yaratıcı Drama gibi
etkinliklerle çocuklarımızın kendi yetenek-
lerini keşfetmesine ve geliştirmesine destek
olmaktayız.
Anaokulunuzda çocukların hijyen ortamına dikkat ediyor musunuz? Ne gibi
önlemler alıyorsunuz?
Anaokulumuz 600 metrekare üzerine yerleşmiş, çocuk ortamına göre dizayn edilmiş,
4 cephesi açık, bol güneş alan bir mekândır.
Her yaş grubunun tuvalet ve lavaboları
bağımsız olup ortalama 4 çocuğa bir tuvalet
ve lavabo düşmektedir. Okulumuzda
yemek pişirim mutfağı ayrı, servis mutfağı
ayrı olup hijyenik bir ortam sunulmaktadır.
Alerjik vakaları minimuma indirecek tüm
çevresel şartlar sağlanmaktadır. Ultraviyole
su arıtma cihazı ve hava temizleme cihazları
kullanılmaktadır.
Uzun yıllardır bu sektörde devam
etmektesiniz bunun sırrı nedir?
Bu yıl anaokulumuzun 20.yılı. İlk mezunlarımız üniversiteyi bitirmek üzere. Her yıl
Çocukları mutlu etmeye çalışırken ödül ve disiplini dengeli bir şekilde kullanmalarını
öneriyoruz.
Serap AKMEMİŞ ZENGİN
yeni bir heyecan, yeni bir başlangıç. Gelişen
teknolojiyi ve bilgileri takip etmek, edindiğimiz tecrübelerle yenilikleri harmanlamak
ve bir sonraki sezona ilk defa başlıyormuşuz gibi heyecanla başlamak. Çocukları
sevmek ve onlarla çocuk olmak.
Anne ve baba anaokulunu seçerken
nelere dikkat etmelidir?
Anne ve babaların anaokulu seçerken ilk
önce kendi beklentilerini ve çocuklarının
ilgi alanlarını göz önünde bulundurmaları gerekir. Daha sonra anaokulundaki
uygulanan programın içeriğine, öğretmen-öğrenci oranına, mekanın fiziksel
şartlarına, çocuğun okula geliş ve gidiş için
harcayacağı yol ve zaman miktarı, disiplin
eğitiminin nasıl yapıldığına, kültür ve sanat
faaliyetlerine ne kadar önem verildiğine,
sağlık sorunları ile karşılaşıldığında neler
yapıldığına, acil durumlarda alınan önlemlere, PDR hizmetlerinin verilip verilmediğine dikkat etmeleri gerekir.
Çocukların gelişim sürecinde anne ve
babalara ne önerirsiniz?
Çocukların gelişim sürecinde anne ve babaların çocuklarını çok iyi gözlemlemelerini, onlardaki değişiklikleri yakından takip
etmelerini, yeteneklerini desteklemelerini, Onları mutlu etmeye çalışırken ödül ve
disiplini dengeli kullanmalarını öneriyoruz.
Bundan sonra projeleriniz var mı?
Bundan bahseder misiniz?
Hedefimiz her yeni yıl Anaokuluna yeni
başlayan çocuklarla hayata yeniden
başlamak, onlarla büyümek, onlarla
olgunlaşmak ve yeni yaşam deneyimleri
kazanmak…..
11
haber
lerden hazırlayan, gösterilerdeki o muhteşem kostümlerimizi diken, kışın çocuklara
güçlerini kaybetmesinler diye pekmez içiren
anneannemizin sıcaklığı; çocukların huzuru,
sağlığı, güvenliği ve rahatlığı adına onlara
kol kanat geren dedemizin varlığı bu aileyi
herkesten ayıran en büyük özellik. Ayrıca
çocuklarımız trafik ve hava koşullarından etkilenmeden kapalı garajımızdan okula giriş-çıkış
yapmaktadırlar. Kışın okulumuz kat kaloriferi
ile ısıtılmaktadır. Her hangi bir elektrik kesintisine karşın jenaratörümüz bulunmaktadır.
Okulumuzun tuvalet ve idare odası dışındaki
bölümleri 24 saat kesintisiz kamera sistemi ile
kayıt altına alınmakta ve dahili izlenmektedir.
Sıcak ve Huzurlu Bir Ev
Güleç Akademisi
Ö
ncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
1983, Ankara doğumluyum. İlkokul
3. sınıftan beri Adana’da yaşıyorum.
Ortaokul ve lise eğitimimi Özel Çukurova
Bilfen Lisesi’nde, üniversite eğitimimi ise Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Almanca
Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. Şu
anda ikinci üniversite olarak Sosyal Hizmetler
bölümünde okumaktayım. Lise dönemlerimden beri çocukların dünyası içinde olmayı
hayal etmiştim ve hep bu doğrultuda kendimi
geliştirmeye çalıştım. Üniversitede okurken
dahi çeşitli çocuk ve geçlik kamplarında grup
liderliği, çeşitli hayır kurumlarında gönüllü
öğretmenlik gibi faaliyetlerde bulundum. Şu
anda ise kesinlikle istediğim yerdeyim.
12
Burada çocuklar ne gibi eğitimler görmektedir?
Kurumumuz tam gün, yarım gün, günlük
ve saatlik olarak 4 farklı program izlemektedir Çocuklarımız güne müzikli aerobik ve
cimnastikle başlıyorlar. Müzik, Resim, Modern
Dans, Bale, Halk Oyunları, Drama, Satranç,
İngilizce, Almanca gibi branş derslerinin
yanında sorumluluk, doğruluk, empati, sevgisaygı, emanet, hal-tavır-davranış güzelliği gibi
davranış eğitimlerine de önem vermekteyiz.
Deneyimli sınıf öğretmenlerimiz ise sınıf içi
eğitsel ve sanatsal faaliyetleri yürütüyorlar.
Sağlıklı, bilinçli, özgüvenli, hayatla bağları güçlü
bir birey olmaları için farkındalık becerilerini
arttıracak çalışmaları destekliyoruz. Kendi
yaşantıları ve iç dünyaları hakkında düşünüp
kâğıda, cümlelere aktarmalarını sağlayacak
projeler yapıyoruz. Amacımız; çocuklarımızın psikomotor gelişimi, sosyal - duygusal
gelişimi, dil gelişimi, bilişsel gelişimi, özbakım
becerileri konularında desteklemek ve geliştirmek. 12 ay hizmet veren bir kurum olarak
yaz dönemlerinde yaz okulu kapsamında yukarıdaki branş derslerine ek olarak Yüzme ve
Tenis gibi spor faaliyetlerimiz ekleniyor. Ayrıca
tüm yaz boyunca yurtdışından gelen yabancı
öğretmenler tarafından tam gün İngilizce
eğitimi verilmektedir.
Çocuklara özel ne gibi etkinlikler düzenliyorsunuz?
Çocuklarımızın sosyal ortamlardaki davranışlarını geliştirmek ve pekiştirmek amaçlı
sinema, tiyatro, gezi-gözlem gibi aktiviteler
düzenliyoruz. Orman Haftası, Polis Haftası,
Kızılay Haftası gibi Belirli Gün ve Haftalar kapsamındaki günleri kutluyoruz. Pijama Partisi,
Meyve Partisi, C Vitamini Partisi, Kostüm
Partisi, Doğum Günü Partisi, Oyuncak Partisi,
Hikaye Partisi gibi hem eğitici hem eğlendirici
partiler düzenliyoruz. Çocuklarımız bahçemizin hobi köşesinde fen ve doğa etkinlikleri
ve mutfağımızdaki mutfak etkinlikleri ile yaşayarak öğreniyorlar. Turşu kurmanın, domates-biber yetiştirmenin, dalından mandalina
koparmanın, kendi dizayn ettiği kurabiyeleri
yemenin keyfine varıyorlar. Yıl içinde düzenlediğimiz Geleneksel Güleç Akademi Anaokulu
23 Nisan Çocuk Şenliği’nde çocuklarımızın yıl
boyunca yaptıkları eserler sergileniyor; yılsonunda düzenlediğimiz Yılsonu Gösterimizde
ise çocuklarımız sahneye çıkarak yıl boyunca
öğrendikleri marifetleri sergiliyorlar.
Eğitim merkezinizin ayrıcalıklarını biraz
açıklar mısınız?
Sıcak Ve Huzurlu Bir Ev; Biz Güleç
Akademi Anaokulu olarak çok çocuklu
sevimli bir aileyiz. Ben çocukların ablası veya
öğretmeni, babam Ahmet Yardım çocukların
dedesi, annem Mediha Yardım ise çocukların
anneannesidir. Meyve sularını doğal meyve-
Eğitim kadronuzdan biraz bahseder
misiniz?
Çocuklarımızın ilk yıllarında henüz tam bir
biçim olmamış olan zihnine verilecek bilgilerin
ve örnek olacağı kişilerin özenle seçildiği
kurumumuzda çalışan tüm öğretmenlerimiz
Çocuk Gelişimi bölümü mezunudur. Eğitim
verdikleri yaş gruplarında uzmanlaşmışlardır.
Öğretmenlerimiz kendilerini sürekli geliştiren,
teknolojiye ve yeniliğe açık olan, insan ilişkileri
kuvvetli kişilerdir. Branş öğretmenlerimiz ise
kendi alanlarında uzman akademisyenlerdir. Çocuk psikolojisi ve çocuk davranışları
üzerinde eğitim almış profesyonel bir ekiptir.
Ayrıca Yaprak Psikiyatrik ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi doktorlarından Uzman Klinik
Psikolog N. Göksu Telmaç çocuklarımıza,
öğretmenlerimize ve velilerimize destek olmaktadır. Haftada bir gün okulumuza gelerek
tüm çocukları çeşitli testlerle ve çocuklarımızın yaptıkları faaliyetlerle çocuklarımızı
gözlemleyerek haftalık veya aylık gözlem
raporu sunmaktadır. Böylece çocuklarımızdaki olabilecek her hangi bir problemi önceden
tespit ederek problemi aşmak kolaylaşıyor.
Ayda bir de velilerimize önceden belirlenen
konular üzerinde (ör: yalan söyleme/çalma;
tırnak yeme; takıntılar, kardeş kıskançlığı vb.)
seminer vermektedir.
Okul öncesi eğitim neden önemli?
İnsan yaşamının her döneminde gelişim,
olgunlaşma ve deneyimlerle bağlantılı olarak
kazanılan önemli geçişler vardır. Okul öncesi
dönemi diğer gelişim dönemlerinin temelini
oluşturduğu için bu dönemin sağlıklı ve zengin
uyarıcılarla desteklenmiş en uygun yaşantılarla
geçirilmesi son derece önemlidir. Alıcıların
en açık olduğu bu dönemde çocuğun çeşitli
alanlardaki gelişimini desteklemek için, iyi bir
çevre düzenlemesi yapılmalıdır.
Bundan sonrası için farklı projeleriniz
var mı?
Mezunlarımız ve mezun olacak öğrencilerimiz için farklı planlarım var. Paylaşımların,
dostlukların, arkadaşlıkların devam edebilmesi
için projelerim olacak.
13
yazar
Dr. İbrahim BİLGEN
Uz. Psikiyatrist (Psikoterapist)
[email protected]
Öfke Kontrolü
Bebekler öfkelerini, ağlayarak, kollarını sallayarak, bacaklarıyla tekme atarak dile getirirler. 18 ay
civarında çoğu çocuk öfkelenince sinir nöbetleri geçirir. Bu nöbetler ikinci yılın sonunda doruğa ulaşır,
üçüncü yıldan sonra azalır.
Ö
14
fke, insanların çatışmaları fark
edip çözmelerine yardımcı olur
ve görmezlikten gelinen farklılıkların kendini hissettirmesini sağlar.
Öfkeli olmak ve bunu zaman zaman
göstermek anormal değildir. Fakat, çok
sık öfkelenen bir çocuğunuz varsa, 6
yaşından büyük olduğu halde düzenli
olarak sinir krizleri geçiriyorsa ya da
öfkesi fazlasıyla yoğun ve saldırgansa bu
bölümü okuyun.
Bebekler öfkelerini, ağlayarak, kollarını
sallayarak, bacaklarıyla tekme atarak
dile getirirler. 18 ay civarında çoğu çocuk öfkelenince sinir nöbetleri geçirir.
Bu nöbetler ikinci yılın sonunda doruğa
ulaşır, üçüncü yıldan sonra azalır. Bunun
nedeni üç yaş civarında çocukların
isteklerini elde etmede dilin daha etkili
bir araç olduğunu fark etmeleridir.
Okulda öfke, akademik güçlüklere
yönelik bir tepki olabilir. Bazı çocukların toplumsal rollerini tanımlamak için
kullandığı bir saldırganlık çeşidinin işareti de olabilir. Öfkeli tehdit ve meydan
okumalar kimin daha çetin olduğunu
belirlemeye yardım eder.
Aynen yetişkinler gibi, kimi çocuklar da
diğerlerinden daha kolay öfkelenirler.
Yüksek düzeydeki buhar basıncını içinde taşıyan bir düdüklü tencere gibi olan
bu çocukların patlaması için çok az bir
provokasyon ya da zorlanma yetecektir. Kimi çocuklar ise henüz öfkelerini
yönlendirmek için gerekli becerileri
edinememiş olabilirler. Bazı çocukların
öfkesi de yaşamlarındaki ciddi olaylara
tepki olabilir.
Her üç durumda da çocuğun, çocuğun
niye öfkeli olduğunu bilmesinin yanı
sıra, öfkesini uygun şekillerde nasıl
yönlendireceğini de bilmesi gerekir. Bu
yeteneğe sahip olmayan ya da öğrenmeyen çocuklar arkadaş edinmede
yazar
güçlük çekebilir ve öbür çocukların
kolayca kızdırıp ağlattığı hedefler haline
gelebilir.
Ne Zaman İlgilenilmeli?
Eğer çocuk öfkesini başkalarına yönelik
fiziksel saldırılara dönüşürse bunun
üzerinde durulmalıdır. Ayrıca aşağıda
sıralananlar çocuğa uyuyorsa dikkatli
olunmalıdır.
• Sık sık öfkeleniyor, her gün sınıf arkadaşlarıyla tartışıyorsa
• Aynı yaştaki diğer çocuklara göre
daha yoğun olarak öfkeleniyorsa, sık
sık ağlayıp başkalarına vuruyorsa, yanlış
yaptığında ya da zorlandığında kağıdı
buruşturup atıyorsa.
• Öğretmenin sakinleştirici çabalarına yanıt vermiyor veya bağırarak onu
itiyorsa.
• Yaşamın her alanında öfkelenecek bir
şey buluyor ve belli bir kişi ya da olay
nedeniyle değil, genel olarak kendini
öfkeli hissediyorsa.
• Olaylarla baş etme yöntemlerinde
önemli değişiklikler görüyorsanız, örneğin daha önce hiç sıkılmadığı şeylere
öfkelenmeye başlamışsa.
Çocuğun sakin olduğu bir
anda, onu neyin bu kadar
öfkelendirdiğini sorarak,
iç dünyasında hissettiği bir
duygu veya kendisine söylenen bir şey ise (alay edilme
gibi) bunu farketmesini
sağlayarak öfkesinin kaynağına inebilirsiniz. Bazı
çocuklar, özellikle ergenlik
öfkeleri hakkında konuşmak
istemeyebilirler. Bu durumda ne yapmaya çalıştığınızı
açıklamak yerine uzman
yardımı isteyiniz.
Çocuğun sakin olduğu bir anda , onu
neyin bu kadar öfkelendirdiğini sorarak,
iç dünyasında hissettiği bir duygu veya
kendisine söylenen bir şey ise (alay
edilme gibi) bunu farketmesini sağlayarak öfkesinin kaynağına inebilirsiniz.
Bazı çocuklar, özellikle ergenlik öfkeleri
hakkında konuşmak istemeyebilirler. Bu
durumda ne yapmaya çalıştığınızı açıklamak yerine uzman yardımı isteyiniz.
Nasıl Yardım Edilebilir?
Öfkesiyle baş edemeyen bir çocuğa
yardım ederken ilk göreviniz, niye
öfkeli olduğunu anlamak ve (bunun
farkında değilse) onun da anlamasını
sağlamaktır. Bu da dinlemeyi bilmek
demektir. Öfkeli çocuklar açık, sakin,
anlayışlı ve kendini anlayacak yetişkinlere ihtiyaç duyarlar. Onu öfkelendiği için
azarlamanız veya kendinize kızmanız,
öfkesini nasıl ifade edeceği ve nasıl sakin olacağı konusunda ona fikir vermez.
• Belli bir süre için öfkesini dışa vurmayacağı ya da anlaştığınız şekillerde dışa
vuracağı konusunda anlaşma yapın.
• Duygularını anlattığı bir günlük
tutmasını önerin. Yazı yazmak zor
geliyorsa resim de yapabilir. Kendisini
öfkelendiren problemi, nasıl tepkide bulunduğunu, bu tepkinin ne gibi
sonuçlar doğurduğunu ve problemi halletmek için iyi bir yol olup olmadığını,
neyin daha iyi olabileceğini anlatmasını
isteyin.
• Siz de ondan beklediğiniz gibi davranın. Örneğin yaşadığınız bir çatışmayı
çözmek için öfkenizi kelimelere dökebilir ve ona asıl sorunun öfke olmadığını, ifade edilme biçimi olduğunu
gösterebilirsiniz.
Öfkeli bir çocukla çalışmanın asıl hedefi; kendi kırgınlık duygularına yada
başkalarının sataşmalarına vereceği
tepkilerde her zaman seçim şansının
olduğunu ona göstermektir.Bağırmayı, vurmayı, öfke nöbetleri geçirmeyi
seçebilir yada öğretmenine ve arkadaşına neler hissettiğini söylemeyi tercih
edebilir. Bu konuda onu hangi eylemin
iyi sonuç doğuracağını düşünmeye
teşvik edin.
Ayrıca, aşağıdaki davranışlarla öfkesini
kontrol etme konusunda ona yardımcı
olabilirsiniz;
• Öfkeli olmadığı anlarda yada az da
olsa sakin kalarak zor bir durumla başa
çıktığında onu takdir edin.
15
yazar
Sınav Kaygısı ve
Dikkat Eksikliği
Dr. Sabri YURDAKUL
Uz. Psikiyatrist
[email protected]
Y
aşantılarının sınavdan sınava koşturma haline geldiği günümüzde
çocuklarımızın ve gençlerimizin sınavda yaşadıkları kaygı ve dikkat
eksikliği onların başarısının belirleyicisi
haline gelmektedir. Sınavlarda bildiklerini
yapmalarını engellemekte, çalıştıkları
halde çalışmalarının karşılığını almalarını
engellemektedir.
16
Sınav kaygısını ele alırsak; aslında sınav
kaygısı sınavdan değil sınavın sonuçlarından duyulan kaygıdır. Sınavda başarısız
olursam, bildiklerimi yapamazsam, ailemi
hayal kırıklığına uğratırsam endişeleri
çocuk ve gençlerin bildiklerini sınavda
göstermesini engellemekte, çarpıntı,
huzursuzluk, endişe hali yaratarak onların
sınava rahat girmelerini engellemektedir.
Çocuklar, sadece sınavda değil sınava kadar olan zaman da da sınav kaygısı etkili
olmakta, dersin başına oturduklarında
sınavı düşünüp derse konsantre olmalarını engellemekte, gece yatarken gene
sınav akıllarına geldiği için uyku uyumakta
zorlanmaktadırlar. Kız çocukları içine
kapanıp, çabuk ağlar hale geldikleri halde,
erkek çocukları sinirli ve tahammülsüz
olup ufacık bir konuda çabuk parlamaktadırlar.
Sınav kaygısını yaratan ailelerin tutumudur. Kazanamazsan ne yaparız, senin için
bu kadar gayret gösteriyoruz, senden
tek istediğimiz başarılı olman, sınavda
iyi bir puan alamazsan başarılı olamazsın
dediğimiz çocuklarımızın sınava girerken
eli ayağına dolanmakta ve bildiklerini
yapamaz hale gelmektedirler.
Dikkat eksikliği ise gene çocuk ve
gençlerde çok sık gözlenmekte, okulda
dersleri dinleyemeyen, evde ders çalışırken çabuk sıkılan, okuduklarını çabuk
unutan, sınavda çok basit hatalar yapıp
en kolay soruları yanlış yapan çocuk ve
gençler sınavda kimsenin yapamadığı
soruları yaparak herkesi şaşırtmakta-
Sınav kaygısını ele alırsak; aslında
sınav kaygısı sınavdan değil sınavın
sonuçlarından duyulan kaygıdır.
Sınavda başarısız olursam, bildiklerimi yapamazsam, ailemi hayal
kırıklığına uğratırsam endişeleri çocuk ve gençlerin bildiklerini sınavda
göstermesini engellemekte, çarpıntı,
huzursuzluk, endişe hali yaratarak
onların sınava rahat girmelerini
engellemektedir.
yazar
Dikkat eksikliği olan çocukların hiperaktif olması gerekmemekte kimi zaman bir arada
bulunmasına karşın kimi
zamanda ayrı ayrı bulunduğu
için aileleri yanıltabilmektedir.
Bu çocuk ve gençler sevdikleri derslerde dikkatini verip
yoğunlaşabildikleri halde
sevmedikleri dersleri hiç dinlememekte ya resim yapmakta
ya hayal kurmakta ya da
etrafı seyredip arkadaşları ile
konuşmaktadır.
dır. Ana babalar benim çocuğum çok
akıllı nasıl dikkat eksikliği olur diyerek bunu kabullenmekte zorlanmakta
ayrıca dikkat eksikliği olsa televizyon ve
bilgisayarda seyredemez diyerek dikkat
eksikliği olduğuna inanmamaktadırlar.
Halbuki dikkat eksikliği olan gençler
akıllı gençler olduğu halde televizyon
ve bilgisayar onların dikkatini rahat çekmekte fakat iş derslere gelince durum
değişip sıkılmaktadırlar.
Dikkat eksikliği olan çocukların hiperaktif olması gerekmemekte kimi zaman bir
arada bulunmasına karşın kimi zamanda
ayrı ayrı bulunduğu için aileleri yanıltabilmektedir. Bu çocuk ve gençler sevdikleri derslerde dikkatini verip yoğunlaşabildikleri halde sevmedikleri dersleri
hiç dinlememekte ya resim yapmakta
ya hayal kurmakta ya da etrafı seyredip
arkadaşları ile konuşmaktadır. Dikkat
eksikliğinin bir bozukluk olduğunu kabul
etseler bile aileler ilaç konusunda endişe
etmekte varsın dersleri başarısız olsun
ama ilaç kullanmasın bir zararı olmasın
düşüncesi ile hareket etmektedirler.
Doktor takibinde kullanıldığında bir zararı olmayan ilaçların dozu fazla kullanıldığında olacak yan etkileri ilaç dozu azaltıldığında ortadan kalkmakta ve çocuklar
derslerde başarılı hale gelmektedir.
Sonuç olarak dikkat eksikliği ve sınav
kaygısı durumu çocukların başarısını
engelleyen faktörlerin başında gelmekte
bu iki durum toparlanmadığı takdirde
başarısız olmakta ve üzüntü duymaktadırlar. Önemli olan bunun bir sorun
olduğunun farkına varıp yardım almaktır.
Gerektiği yerde psikoterapi gerektiği
yerde ise ilaç tedavisi kullanılarak bu çocukların ve gençlerin sorun olan durumu
ortadan kaldırılarak sınavlarında başarılı
olmaları sağlanmakta her şeyin ötesinde
çalışmalarının karşılığını alabilmelerine
olanak tanınmaktadır. Bu olmadığında
ben yapamayacağım başarısız olacağım
duygusu onların tüm yaşam boyunca
kendilerine olan güvenlerini olumsuz
etkileyip başarısız olmalarına yol açacaktır. Tüm çocuklarımıza ve gençlerimize
sınavlarında başarılar diliyorum.
17
yazar
Anne, Bilgisayarım Olmadan Asla!
Bilgisayar ve oyun bağımlılığı, sosyo - kültürel açıdan ele alındığında, kişinin oyun
oynadığı (özellikle rol yapma oyunlarında) süre içinde kendi yaşam koşullarından
“yapay” olarak uzaklaştığı, oynadığı oyunun içine girdiği hatta kendine yeni bir
karakter oluşturma sırasında bambaşka bir kimlik kazandığı görülmektedir.
Göksu TELMAÇ
Uz. Klinik Psikolog
[email protected]
Ç
ocukluğunuz nasıl geçti? Gün içerisinde neler yapardınız?
Önce kahvaltı sonra halının üstünde oyun,
oradan apartmanın aşağısında, mahallede arkadaşlarla evcilik, futbol, ajancılık… Annenizin diretmesine göre öğle yemeği ve uykusu.
Değilse akşam ezanına kadar dışarıda kan
ter içerisinde koştur dur. Eve gel, kirden
çamurdan arın, yemek ye babayla oyna,
hop yatağa. Tatlı rüyalar… Kaç saat televizyon izlerdiniz, bilgisayarınız var mıydı, play
station’ınız olmadan arabaya biner miydiniz,
restorana gider miydiniz? Şimdiki çocuklar
gibi değil miydiniz?
İçinde bulunduğumuz teknoloji çağında çocuklar pek çok uyaranla bir arada büyüyorlar. Toplumsal güvenlik tehlikeleri nedeniyle
eski nesiller gibi ev dışında oynayamıyor,
enerjilerini atamıyorlar. Böyle olmayı tabi ki
kendileri seçmedi, hepimiz gibi haz alma,
eğlenme, mutlu olma, ödül alma odaklı büyüyorlar. Onlara kendini ne iyi hissettiriyorsa
ona bağlanıyorlar.
18
Bilgisayarla bebeklik döneminde tanışabiliyorlar. Renkli, müzikli, canlı uyaranları
pek seviyorlar. Oyunlarla tanışıyorlar, anne
babalarına ısrarla oyunlar açtırıyorlar. Yeni
kelimeler öğrenmesi, ebeveynlerin de hoşuna gidebiliyor ve destekliyorlar. Ancak bu
sürecin bir patolojiye dönüşmesi de böyle
saf bir şekilde başlıyor. Çocuklar gün içerisinde film izlemek, oyun oynamak, internete
girmek için bilgisayar başında geçirdikleri
süreyi giderek arttırıyorlar.
Evde yoksa internet kafelerden ulaşıp oyunların ve bilgisayarın bağımlısı oluyorlar.
Özellikle internet kafelerde ailelerinin de izin
vermediği oyunlara, sitelere ulaşabiliyorlar.
Olumsuz rol modeller ediniyorlar, saldırgan
içerikli oyun ve görüntülerden davranış
problemleri ediniyorlar. Sahip oldukları
sosyal çevreden uzaklaşıyor, onlara gerek
duymuyorlar.
Bilgisayar ve oyun bağımlılığı, sosyo - kültürel açıdan ele alındığında, kişinin oyun
oynadığı (özellikle rol yapma oyunlarında)
süre içinde kendi yaşam koşullarından
“yapay” olarak uzaklaştığı, oynadığı oyunun
içine girdiği hatta kendine yeni bir karakter
oluşturma sırasında bambaşka bir kimlik
kazandığı görülmektedir.
Bu sayede kişi kısa süre olsa da gerçek yaşam zorluklarından uzaklaşmakta, sorunlarını unutmakta ve yeni bir dünya içinde daha
huzurlu olmaktadır. Ne de olsa bu dünya
tamamen kendi kontrolündedir ve beğenilmediği anda kapatılıp istenildiğinde de tekrar
açılıp tekrar yapılandırılabilir.
Oynanılan oyunlar aynı zamanda özdeşleşilen karakterler sayesinde kişilerin modelleme gereksinimlerini de karşılamış olur.
Yapılan araştırmalar bu oyunları “bağımlılık”
derecesinde oynayan ve hatta her ne olursa
olsun bırakamayan çocukların “normal”e
oranla daha utangaç, özgüveni düşük olduklarını ortaya çıkartıyor.
Psikoloji açısından “oyun bağımlılığı” öğrenme kuramlarıyla açıklanabilir. Operant
(Edimsel) Şartlanma teorisine göre bağımlılık
yapan uyaranın kullanımı sonrası/sırasında
sağladığı olumlu hisler kişinin o uyaranı
kullanıma devam etmesi için bir sebeptir.
Bağımlılık yapan uyaran, bireyin üzerinde ya
hoş hisler bırakır ya da olumsuz hislerinin
kaybolmasını sağlar. Bunu bilgisayar oyunlarının çok oynanması ve bağımlılık yaratması
sürecinde değerlendirecek olursak, oyunun
verdiği görsel uyarıcıların vücutta yarattığı
fizyolojik hoşluk hissi sonucu kullanımının
sürdürülmesi olarak düşünebiliriz. Birey,
oyunun sunduğu yeni dünya karşısında refleksif olarak etkilenir ve oyuna yönelir. Oyun
oynama sırasında ve sonrasında da fizyolojik
bir rahatlama hisseder. Oyun oynandıktan
sonra hissedilen bu tip rahatlatıcı duygular
ise oyun oynama davranışının tekrar tekrar
yapılıp bir alışkanlık ve hatta bağımlılık haline
gelmesine yol açar.
Bilgisayar başında geçirilen zamandan
ziyade, bu esnada fiziksel ihtiyaçlardan
uzaklaşmak, tuvalete bile gitmemek, yemek
yememek, ödev yapmamak, gözleri kızarana kadar başından kalkmamak, bilgisayar
kapandığında aşırı tepki vermek, saldırganlık
göstermek çocuğunuz için oldukça tehlikelidir. Bu durumda bağımlılıkla ilgili bir destek
almanızda fayda vardır. Çocuğunuzun akademik gelişiminden daha da önce zihinsel,
sosyal ve ruhsal sağlığı için büyük bir tehlike
yaşıyorsunuz demektir.
Bunu engellemek için çocukları erken yaşta
bilgisayarla tanıştırmamak, sınırlı tutmak, yemek yemesi, akıllı durması için bir araç olarak kullanmamak gereklidir. Anne babanın
da bilgisayar başında aşırı zaman geçirmesi
bu bağımlılığa model olacaktır. Okul öncesi
dönemde hiç önermemekle birlikte ilkokul
ve sonrasında hafta içi sıfır, hafta sonu birer
saat bilgisayar kullanımı önermekteyim.
Çocukların ailece gittikleri restoranlarda, yolculuklarda, aile ziyaretlerinde dahi
bilgisayar oyunlarına dalmalarını büyük bir
zaaf olarak görmekteyim. Ailenin sohbet
etmesi, sevgi ve ilgi gösterip paylaşıma davet
etmekten vazgeçmemesi gereklidir. Bundan
vazgeçilirse bilgisayar çocuğu mutluluğa
davet eden kollarını açacaktır…
19
yazar
Hamilelik
ve Lohusalık Sendromu
Kadriye TAVŞAN
Psikolog
[email protected]
T
20
oldukça kaygı duyulan da bir durumdur.
Doğum ve doğum sonrası dönem ise bir
kadının yoğun duygusal sıkıntılar yaşamalarına neden olabilmektedir. Özellikle
de o zamana kadar ciddi bir tıbbi müdahale yaşamamış olması doğumun ve
doğum sonrası dönemin önemini daha
da arttırmaktadır.
üstesinden gelebilme ve ayrıca ebeveynlerin bebekle birlikte gelen yeni rollerini
benimsemeleri gibi birçok zorlu durumla karşı karşıya kalınmaktadır. Bu süreçte
anne bazen yaşadıkları problemlerle baş
etmede zorlanabilir ve bir takım ruhsal
sorunlarının ortaya çıkmasına veya zeminde var olan ruhsal sıkıntıların tekrar
yüzeye çıkmasına neden olabilir.
oplumumuzda aile kavramı birçok
alanda vazgeçilmez bir kurumdur.
Aile kurumu, yaşadığı toplum için
birtakım görevler yerine getirmektedir. Yaşadığı neslin devamını sağlamak,
içinde bulunduğu toplumun kültürünü,
gelenek ve göreneklerini diğer kuşaklara
aktarmak gibi önemli görevleri bulunmaktadır. Aile olabilmek, o bütünlüğü
sağlayabilmek ve görevlerini yerine
getirebilmek için çocuk sahip olmak kadın ve erkek için oldukça önemlidir. Bu
sebeple eşlerin isteyerek sahip oldukları
bebekleri, onlar için oldukça mutluluk
ve doyum vericidir.
Doğum sonrasında anneler çok karmaşık
duygular hissetmektedirler. Bir yandan
bebeklerini görmenin ve kucaklarına alabilmenin mutluluğunu yaşarlarken diğer
yandan da yeni bir canlının dünyaya
gelmesiyle meydana gelen ağır sorumlulukları ve yaşadıkları değişimleri kaldırmanın sıkıntılarıyla baş etmek zorunda
kalmaktadırlar. Her ne kadar gebelik ve
doğum süreci fizyolojik bir süreç olup
hemen hemen her doğurganlığa sahip
olan kadının başına gelen bir durum olsa
da bebeğin doğumuyla birlikte yaşanan
psikolojik ve sosyal değişimler olur.
Annenin doğum sonrasında yaşadığı
ruhsal sıkıntılar iki şekilde oluşmaktadır.
İlk olarak, annenin daha önce herhangi bir ruhsal sıkıntısı yokken gebelik
veya doğumdan sonraki süreçte ruhsal
belirtiler ortaya çıkmış veya ciddi bozukluklar meydana gelmiş olabilir. İkinci
durumda ise, anne hamilelik öncesinde
ya biyolojik yatkınlık ya da psikolojik bir
hastalık geçirmiş olabilir. Gebeliğin ve
doğum sonrası dönemin ise bu rahatsızlığın ortaya çıkmasına neden olabileceği
düşünülmektedir.
Bir kadın için yaşayabileceği fizyolojik ve
psikolojik en büyük değişimlerden biri
hiç kuşkusuz gebelik ve doğum sonrası
dönemdir. Gebelik, her ne kadar istenilen ve haz duyulan bir süreç olsa da
Doğum sonrası dönemde, bebeğin
fizyolojik bakımı, onu koruyup kollayabilme, güvenli bir yaşam alanı sunabilme, zaman ilerledikçe ona bir şeyler
öğretebilme, olabilecek hastalıkların
Yapılan araştırmalara bakıldığında,
doğum sonrasında meydana gelen
ruhsal sıkıntı olarak en çok duygudurum
bozuklukları gösterilmektedir. Duygudurum bozukluklarını annenin yaşadığı be-
yazar
Annelik hüznünden daha şiddetli belirtileri bulunmaktadır. Annelik hüznü 2
haftayı geçtiğinde postpartum depresyonuna dönmeye başlar. Ülkemizde annelerin %42’sinde postpartum depresyonu
görülebilmektedir (Buğdaycı ve ark.,
2004). Annenin yaşamında daha önceden geçirilmiş depresyon öyküsünün
olması doğum sonrasında tekrarlanma
olasılığını arttırmaktadır. Postpartum
depresyonunda, annelik hüznündeki belirtilerden daha
şiddetli
lirtilerin şiddetine, tedavisine ve prognozuna göre 3 sınıflandırma yapmışlardır.
Bunlar; ‘annelik hüznü’(matemityblues),
‘postpartum depresyonu’ (doğum
sonrası depresyonu) ve ‘doğum sonrası
psikozu’ şeklindedir.
olarak görülmektedir. Aşırı yorgunluk,
aşırı duyarlılık, ilgi ve istek kaybı, mutsuzluk, enerjinin azalması, bebek ile ilgili
obsesyonlar, iştahsızlık, uyku bozuklukları, bellek zayıflığı, anksiyete, irritabilite
bu dönemde sık görülen belirtilerdir.
Bu üç sınıflandırmadan ilki olan annelik
hüznü, yeni doğum yapan annelerde çok
sık rastlanabilen doğum sonrası problemlerindendir. Doğumdan birkaç gün sonra
görülmeye başlanmaktadır. En tipik belirtileri, aşırı kaygılı olma, gerginlik ve öfke
patlamaları, uyku bozukluklarının görülmesi, ağlama nöbetleri, dikkat eksikliği,
konsantrasyonun bozulması, duygusal gel
gitler, tükenmişlik belirtileri ve mutsuzluk şeklindedir. Bu belirtilerin çoğu 7-10
içinde kendiliğinden düzelmektedir.
Doğum sonrası psikozu, diğer duygudurum bozukluklarında daha şiddetli
görülmektedir. Fakat görülme olasılığı
oldukça düşüktür. Diğer bozukluklardan
daha geç zamanda ortaya çıkar. Ani başlangıçlıdır. Annede konfüzyon, irritabilite, uykusuzluk, aşırı yorgunluk, sanrılar,
varsanılar şeklinde belirtiler görülebilir.
Ağır bir sıkıntı yaşayan anne, her kötü
olayın sorumlusunu kendisi olarak görebilir, doğan çocuğun kendisinin olmadığı
veya kendisinin doğurmadığı şeklinde
düşüncelere kapılabilir. Bununla birlikte
kendine veya bebeğine ciddi boyutlarda
zarar verebilir ya da öldürebilir. Çok
ciddi bir rahatsızlık olması sebebiyle, yatarak ve ilaçla tedavi gerekebilmektedir.
Yeni doğum yapan annelerde görülen
diğer bir duygudurum bozukluğu ise
postpartum depresyonudur. Doğumdan
sonraki ilk altı hafta içinde görülebilir.
Sonuç olarak, doğumda veya gebelikte
görülen ruhsal sıkıntılar anneyi psikopatolojiye yatkın hale getirebilir. Bununla
birlikte, daha önceden psikopatalojisi
olan annelerin de hastalıklarının tekrarlanma olasılıkları yüksektir, doğum
sonrasında annenin herhangi bir ruhsal
sorununun meydana gelmesinin yeni doğan bebeğiyle ilişkisini olumsuz etkileyeceği düşünülmektedir. Bu yüzden doğum
sonrasında anne ve bebek ilişkisini etkileyebilecek ruhsal sorunlar ve bebeği
algılama şekli tespit edilebilirse, gerekli
önlemler alınıp müdahaleler yapılabilir
ve ihtiyaç duyulan noktalarda uzman kişiler tarafından annelere gereken ruhsal
ve tıbbi destek sunulabilir.
Annenin doğum sonrasında
yaşadığı ruhsal sıkıntılar
iki şekilde oluşmaktadır. İlk
olarak, annenin daha önce
herhangi bir ruhsal sıkıntısı yokken gebelik veya
doğumdan sonraki süreçte
ruhsal belirtiler ortaya
çıkmış veya ciddi bozukluklar meydana gelmiş
olabilir. İkinci durumda ise,
anne hamilelik öncesinde
ya biyolojik yatkınlık ya
da psikolojik bir hastalık
geçirmiş olabilir. Gebeliğin
ve doğum sonrası dönemin
ise bu rahatsızlığın ortaya
çıkmasına neden olabileceği
düşünülmektedir.
21
sağlık
Ağız, Diş Sağlığı
ve Ortodonti
Çevremizi gülümseyerek selamlarız, kendimizi konuşarak ifade ederiz. Çevremizle kurduğumuz iletişimde dişlerin ve ağız yapısının görünümü görsel olarak
karşımızdakine bir takım mesajlar iletir.
A
nne babalar olarak, çocuğumuz
için her zaman en iyisini isteriz.
Ağız ve diş sağlığı da sevgili çocuklarımız büyürken dikkat edilmesi gereken
önemli konulardan bir tanesidir. Çevremizi
gülümseyerek selamlarız, kendimizi konuşarak ifade ederiz. Çevremizle kurduğumuz
iletişimde dişlerin ve ağız yapısının görünümü görsel olarak karşımızdakine bir takım
mesajlar iletir. Düzgün dizilmiş, sağlıklı dişlerle bütünlenmiş hoş bir gülümseme olumlu
ve çekici bir ifade sağlarken çapraşık, ileriye
doğru fırlak ve/veya sağlıksız çürüklü dişler
içeren bir gülümseme bireye olumsuz ve
itici bir ifade verebilir.
Her anne baba çocuğunun gülüşünün
çürüksüz, sağlıklı ve inci gibi dizilmiş dişlerle bütünlendiğini görmek ister. Ailelerin
çocuklarının ağız ve diş sağlığına yapabilecekleri iki önemli yatırım vardır. Birincisi,
ileride çürüksüz, sağlıklı diş ve dişetlerine
sahip olabilmeleri için süt dişlerinin çıkmasıyla beraber çocuğu diş fırçası ile tanıştırıp
fırçalama alışkanlığı kazandırmak; ikincisi,
dişlerinin düzgün bir dizilime sahip olup, alt
ve üst çenenin sağlıklı bir kapanış ilişkisinde
olabilmesi için kalıcı dişleri sürmeye başladığında ortodontik muayenesini yaptırmaktır.
Olası tedavi ihtiyaçları ve zamanlaması için
bir ortodonti uzmanından profesyonel bir
yönlendirme almak akıllıca olur. Çoğunlukla erken dönemde, yani 7-8 yaşlarında
bir müdahaleye ihtiyaç duyulmaz, ancak
22
Dişlerin üzerine tek tek braket
yapıştırılarak yapılan sabit ortodontik tedavi ortalama 2 yıl süren,
uzun soluklu bir tedavidir. Bu
süreçte sağlıklı ve güzel bir gülüş
kazanmak için takım çalışması
yapmak gerekir.
erken müdahaleyi gerektiren durumlar da
gözden kaçırılmamış olur. Erken ortodontik
ve ortopedik müdahalenin avantaj sağladığı
durumlardan bazıları şunlardır:
• Üst çenede darlık veya gelişim geriliği gibi
iskeletsel problemler varsa çenelerin büyüme
ve gelişimi daha etkin bir şekilde yönlendirilebilir.
• Üst dişlerin öne doğru fazlaca çıkıntılı
olduğu durumlarda çarpışma veya düşme
gibi kazalarda ön dişlerdeki yaralanma riski
azaltılabilir.
• Parmak emme, tırnak yeme, yanak-dudak
ısırma gibi kötü alışkanlıkların zararları konusunda bilgilendirme ve yönlendirme yapılıp,
engelleyici ve eğitici apareyler uygulanabilir.
• Okul arkadaşları ve sosyal çevresinde
diğerlerinden farklı bir görünüme neden
olan dişsel ve iskeletsel bozukluklar ergenlik
dönemine girmeden önce düzeltilebilir ve
böylelikle gelişebilecek psikososyal problemler önlenebilir.
Bunun yanı sıra, ortodontik tedaviye
çoğunlukla daimi dişlerin sürmesi tamamlandığı sıralarda, yani yaklaşık 11-12 yaşlarında
başlanır. Ortodontik tedavinin amacı; dizilimi
bozuk, çapraşık ve kapanış ilişkisi bozulmuş
dişleri, braketler ve teller gibi çeşitli apareyler
kullanarak düzeltip dengeli, sağlıklı, fonksiyonel ve estetik bir diş dizilimi ve kapanış
ilişkisi sağlamaktır. Dişlerin üzerine tek tek
braket yapıştırılarak yapılan sabit ortodontik
Doç. Dr. Beyza Hancıoğlu Kırcelli
Ortodonti Uzmanı
[email protected]
tedavi ortalama 2 yıl süren, uzun soluklu
bir tedavidir. Bu süreçte sağlıklı ve güzel bir
gülüş kazanmak için takım çalışması yapmak
gerekir. Başarılı bir sonuç elde edebilmek için
sadece ortodontistin çabası yetmez, hastanın ve ebeveynlerin de kendilerine düşen
görevleri ve sorumlulukları yerine getirmeleri
gerekir. Tedavi sürecinde ağız bakımının en
üst düzeyde olması gerekir. Her yemekten
sonra düzenli olarak dişler fırçalanmalı ve
ardından flor içeren bir ağız gargarası kullanılmalıdır. Fırçanın yanı sıra braketlerin arasını
temizlemek için ara yüz fırçası, diş ipi veya
ağız duşu gibi yardımcı araçlardan yararlanılmalıdır. Tellere zarar verecek yiyeceklerden
kaçınılmalı, diş çürümelerine neden olacak
asitli içecekler ve şekerli gıdaların tüketimi sınırlandırılmalıdır. Verilen randevulara uyulmalı
ve hekimin hastadan yapmasını istediği ağız
içindeki uygulamalara harfiyen uyulmalıdır.
Başarılı ortodonti; hastanın kendisinin,
ailesinin ve ortodontistinin yüzünü güldüren
kıymetli bir tedavidir.
Tedavinin Öncesi
Tedavinin Sonrası
Tedavinin Öncesi
Tedavinin Sonrası
haber
Çocuklarına Özen Gösteren
Ailelere Özel
M
asal Dünyası Anaokulu,
kendilerini eğitime adamış iki
kız kardeşin ürünü. Melike
ve Makbule Kanay Kardeşler, toplum
geleceğine ışık tutacak olan çocukların eğitimine farklı bir anlayış getirmek amacıyla
kurdukları anaokulunda eğitim sektörünün
içerisine temelden girme fırsatı buldular.
Adana sevdalısı iki kız kardeş ile Masal
Dünyası Anaokulu üzerine konuştuk.
Çocuklarla iletişiminizi nasıl sağlıyorsunuz?
Bizce çocuklarla en iyi iletişim yolu onlara
gülen gözlerle bakmak ve onların da birer
birey olduklarını unutmadan problemlerini
dinlemek ve onları kandırmadan doğruları
söylemek.
Burayı açmaktaki amacınız neydi?
Biz, Masal Dünyası’nı açarken büyük bir
şehirde yaşıyor; evlerimize, yaşamımıza bu
kadar özen gösteriyor olmamıza rağmen
neden çocuklara özel mekanlar yapılmadığını düşünerek yola çıktık. Adana’da
anaokulu olarak projelendirilip inşa edilen
ilk bina olmaktan çok mutluyuz.
Okulunuzun eğitim sistemi nasıl?
Okul öncesi eğitimde fark yaratan bir
eğitim anlayışını benimsiyoruz. Çocuklara
bilişsel, sosyal, duygusal ve fiziksel alanlarda doğru eğitimin ve öğrenme ortamının
sunulması bilinciyle hareket eden okulumuzda, etkin öğrenme ve sorgulamaya
dayalı PYP programının yanısıra Proje
Destekli Eğitim, Gems, Scamper, Multiple
Intelligence (Çoklu Zeka) ve Yaşayan Değerler yaklaşımlarının sentezinden oluşan
bir eğitim programı uygulanmaktayız.
Çocuklar, bu programda merak ederek,
sorarak, yaparak, yaşayarak, eğlenerek
öğrenirken, ilgi alanlarını ve güçlü oldukları
yanlarını geliştirirler. Tüm duyularını ve
yaratıcılıklarını kullanarak, gözlem yaparak, grup çalışmalarının zevkine vararak,
problem çözerek öğrendiklerini yaşama
geçirirler. Bu program aynı zamanda ilköğretime hazırlayıcı niteliktedir.
Sizi diğer anaokullarından ayıran
farkınız nedir?
Biz, sınıfımızda 12 arkadaş herşeyi daha
güzel daha çabuk öğreniriz. Sanat atölyemizde kendi dünyamızı istediğimiz renge
boyar, müzik odamızda bazen baterist,
bazen piyanist, bazen de orkestra şefi
oluruz. Güne yoga ile başlar, jimnastik ve
baleyi de unutmayız, sadece vücudumuzu
değil satranç ile beyin jimnastiğimizi de
yaparız. Sinema salonumuzda dramamızı
yapar, oyunumuzu kurar, sahnemizde
oynarız. Bilgisayar laboratuvarımızda
hepimizin bir bilgisayarı var. Ve bizim artık
2 dilimiz var: Ben Masal Dünyası’nda çok
mutluyum. I am happy at Masal Dünyası.
Anne-baba anaokulu seçerken nelere
dikkat etmelidir?
İlk olarak hijyenik ve samimi bir ortam
olup olmadığını dikkate almalıdırlar. Daha
sonra fiziki şartlarına, eğitim sistemlerine,
donanımlarına dikkat etmelidirler.
Okul öncesi eğitim neden çok önemli?
Çocuk bir bireydir ve kişilik gelişimi,
özgüven gelişimi, toplu yaşam kuralları bir
bireyin hayatında en erken gelişmesi gereken öğelerdir. Okul öncesi eğitim çocuğumuzun bireysel gelişimlerini zevk alarak
geliştirmesini sağlarken ilerdeki yoğun
okul temposuna adaptasyonunu hızlandırır. Yaratıcılığını, yeteneklerini geliştirir.
Bundan sonrası için eğitim alanında
hayalleriniz nedir?
Biz aslında en büyük hayalimizi gerçekleştirdik ve masal dünyasına sahip olduk
bundan sonraki hayalimiz farklı şehirlerede Masal Dünyasını kazandırmak.
23
yazar
Bir Zincirin İki Ucu;
Ergen ve Ebeveyn
10-16 yaşlar arasında kendini gösteren ergenlik, araştırmaların da desteklediği
gibi yaşamımızın en çalkantılı dönemidir. Gerek vücudumuzdaki farklılaşmalar,
gerek duygulardaki iniş çıkışlar gerekse aileden başka bir yere ait olma isteğinin
gücü, bilinmeyen bir dünyaya adım atıştır.
Nurhan BAŞ
Psikolojik Danışman
[email protected]
Y
aşamın en hızlı şekil değiştirdiği
dönemdesin şimdi. Artık çocuk
değilsin, bir yetişkin de değilsin.
Kendini arada kalmış, korkmuş, şaşırmış
ve yalnız mı hissediyorsun? Vücudunu
tanıyamıyor, ailenle ilişkilerinin bozulduğunu, arkadaşlarınla geçirdiğin zamanın bir
türlü yetmediğini mi düşünüyorsun? Bir
anda öfkeden her şeyi, herkesi kırıp döken,
bir anda sakinleşip içine kapanan bu kişiyi
tanıyamıyor musun? Hoş geldin, artık sen
de bir ergensin...
24
10-16 yaşlar arasında kendini gösteren
ergenlik, araştırmaların da desteklediği gibi
yaşamımızın en çalkantılı dönemidir. Gerek
vücudumuzdaki farklılaşmalar, gerek duygulardaki iniş çıkışlar gerekse aileden başka
bir yere ait olma isteğinin gücü, bilinmeyen
bir dünyaya adım atıştır. Çocukluğun o kolay hayatı sona ermiş, hem ergen hem aile
için zorlu bir maraton başlamıştır. Öncelikle
bedensel değişiklikler göze çarpar. Hızlı
boy uzaması, kilo artışı, ayakların ve ellerin
orantısız büyümesi, buna bağlı sakarlıklar...
Kız ve erkek çocuklarda farklı alanlarda
kendini gösteren ergenlik çocuğun bedenini
tanıyamamasıyla korkularını arttırır. Kendi
bedenlerine sığamayan bir de duygular
vardır ki ani mutluluklar, ani öfkeler, ani
huzursuzluklar... Akşam yemeğinde sorulan, “Günün nasıl geçti?” kadar masum bir
soru bir anda kavgaya, bağrışmalara, kapıyı
çarpıp odaya saklanmalara varabilir. Çünkü
ergen, gün içinde birçok duyguyu arka arkaya yaşamış ve bu duygu değiş tokuşlarından yıpranmıştır. Ait olmak istediği arkadaş
grubuyla problemler yaşamıştır. Ailesiyle
yaşadığı kavgalar onun için yüzeyselken
arkadaşlarıyla tartışmak dünyada başına
gelebilecek en büyük felakettir. Çünkü aile
onu her haliyle sever ve kabullenir ama dışarısı öyle değildir. Kabul ve saygı görmek,
sevilmek ve popüler olmak için çaba göstermeli, ayak uydurmalı ve hep daha güzel,
daha eğlenceli, daha zeki olmalıdır...
Ergenlikte önemli bir nokta vardır ki
anne babalar bunun yansımasına bir türlü
anlam veremezler. Çocuğunu saatlerce
ayna karşısında dolabındaki kıyafetleri
giyip çıkarırken, saçlarını anlaşılmaz garip
modellere sokmaya çalışırken gören anne
baba şaşırır, kızar, uğraşması gereken onca
şey (dersleri, ödevleri, odasını toplaması,
ebeveyne yardım etmesi vb..) varken
günün yarısını bu saçma şeylerle geçirdiğini söyler ve karşılığında ya çocuktan aynı
sertlikte tepki alır ya da bir türlü güzel olamadığını düşünen çocuğunun ağlamasıyla
sarsılır. Gençlerin bu dönemde kendilerini
algılayışları, kendilerine duydukları saygı
beden imgelerinden geçiyor. Bu nedenle
kendileriyle bu kadar uğraşıyor, döneme
özgü ilginç bulduğunuz saçlara ve kıyafetlere yöneliyorlar. Çünkü onlar yaşıtlarına
ve çevrelerindeki popüler gruplara ait
olmak istiyorlar. Bunları söylerken tabii ki
bir ergenin tamamen aileden kopmak istediğini söylemiyoruz. Çocuğunuz dışarıdaki
dünyaya kabul görmekle savaşırken sizin
gücünüze ve desteğinize de ihtiyaç duyar.
Her zaman arkasında olduğunu hissettiği
aile bireyleri kendine güveninin kırılmasını
hafifletir, dışarıda ne yaşarsa yaşasın onu
dinleyecek, anlayacak, sevecek ve değerli
olduğunu hissettirecek kişilerin varlığını
bilmek ister. İşte bu noktada çocuğumuzu
yönlendirme, karar verme ve problem
çözme yöntemlerine dahil olma kısmında
sınırlarımızı iyi belirlememiz gerekiyor.
yazar
Her yaralandığında yaralarını sarmamız,
her tartışmasında devreye girip haklarını savunmamız, yaşadığı her problemin
çözüm yolunu sunmamız onları bir birey
yapmaktan alıkoyuyor. Yetişkin olduklarında, iş yaşamlarında ya da özel hayatlarında
karşılaştıkları en ufak engelde anne babalarını arıyor, kendileri için karar verecek
birilerine ihtiyaç duyuyorlar. Çünkü onlar
bağımsız birey olamayan bağımlı kişiliklere
dönüşüyorlar.
Ergenler hata yapar, sıkça
yapar ve öğrenmeye çalışırlar. Onların ilk hatalarını yapmalarına izin verin.
Sonucunu kabullenmelerini
ve öğrenmeleri gereken
şeyleri görmelerini destekleyin. Ancak bu şekilde
sağlıklı, güçlü ve bağımsız
bir birey olmalarına yardımcı olabilirsiniz.
Ergenler hata yapar, sıkça yapar ve
öğrenmeye çalışırlar. Onların ilk hatalarını yapmalarına izin verin. Sonucunu
kabullenmelerini ve öğrenmeleri gereken
şeyleri görmelerini destekleyin. Ancak
bu şekilde sağlıklı, güçlü ve bağımsız bir
birey olmalarına yardımcı olabilirsiniz.
Üzerlerinde kontrol mekanizması gibi
değil, ihtiyaç duyduklarında başvurabilecekleri güvenli bir liman olmanız, kendilerini yapayalnız hissettikleri bu dünyada
çelişen ve iniş çıkışları olan duygularını,
düşüncelerini anladığınızı hissettirmeniz
çok önemli. Bu şekilde onları kötü arkadaş
çevresinden, istenmeyen davranışlardan,
aileden kopmuş ve adeta kaybolmuş bir
birey olmaktan kurtarabilirsiniz.
Hepimiz çocuktuk, hepimiz ergendik.
Ancak bizim zamanımızda teknoloji bu
kadar ilerlememiş, popüler olmak bu denli
önemli olmamıştı. Lütfen onlara kendi
zamanımızdaki gibi değil, kendi zaman
dilimlerinde önemli olan ne varsa öğrenerek yaklaşmaya çalışalım. Çocuklarımızın
bir yetişkin olduğunda ayakları yere basan,
kendine güvenen, her zorlukla başa çıkabilen bireyler olması için bu deprem bölgesi
olan ergenlik dönemini hep beraber az
zararlarla atlatalım. Unutmayın çocuğunuzla aranıza giren bir probleme hiçbir
zaman objektif bakamazsınız. Çünkü siz
annesiniz, babasınız. Çocuğunuzu sevmek en büyük erdeminiz. Ancak bu sevgi
bazen olayları yanlış değerlendirmenize,
net görememenize neden olabiliyor. Bu
noktada bir uzmandan alacağınız yardım
hem sizin hem çocuğunuzun hayatını çok
daha kolaylaştıracaktır. Aradaki bu uzman
köprü ile çocuğunuzla tartışmalardan
uzak, daha kaliteli vakit geçireceğiniz,
güzellikleri paylaşacağınız günlere sahip
olmanızı sağlayabilir. Hayatın renklerini
görebilen mutlu bireyler olmamız dileğiyle
hoşça kalın...
25
yazar
Aile İçi Öfke ve Şiddetin
Çocuk Üzerindeki Etkileri
Sevgi SAMAR
Psikolog
[email protected]
A
ile ortamı, bireyin dünyaya
geldiği andan itibaren içerisinde yer aldığı, yaşamını
devam ettirebilmesi için gerekli bakım
ve desteğin ona sunulduğu sosyal bir
ortamdır.
26
Bireylerin olumlu davranış özelliklerini kazandığı ve geliştirdiği bir ortam
olarak değerlendirilen aile ortamı,
zaman zaman olumsuz bazı yaşantıların
psikolojik etkilerinin de ortaya çıktığı
bir ortama dönüşebilir. Aile içi şiddetin
temelinde bireylerin içinde bulunduğu
öfke ve saldırganlık yaşantıları mevcuttur. Bu iki kavram incelendiğinde
öfke kavramının, “Engellenme, saldırıya
uğrama, tehdit edilme, yoksun bırakma,
kısıtlama vb. gibi durumlarda hissedilen ve genellikle neden olan şeye ya
da kişiye yönelik şu ya da bu biçimde
saldırgan davranışlarla sonuçlanabilen
oldukça yoğun ve olumsuz bir duygu
durumu olarak saldırganlık kavramının
ise “Diğer bir canlı ya da nesneye yönelik incitici ve rahatsız edici davranışlar”
olarak tanımlanmaktadır.
Aile içinde ortaya çıkan öfke ve saldırganlığın nedenleri ile ilgili olarak yapılmış açıklamalar incelendiğinde ise genellikle; genetik, nörolojik ve biyolojik
özellikler, bazı psikiyatrik bozukluklar,
alkol ve madde kullanımı, sosyal destek
yokluğu, yetişkinin çocuklukta istismara
uğramış olması, özellikle cinsel istismarın olduğu ailelerde babanın güç ve kararlarda baskın olması, babanın güç ve
kontrol sağlamak için şiddete başvurması, anne baba arasında cinsel sorunların olması, aile dışı ilişkilerde kısıtlılık,
işsizlik, yoksulluk ya da modernizasyon
gibi nedenlerle yoğun bir stresin ortaya
çıkması, anne ve babanın çocuğa karşı
davranışlarındaki tutarsızlık, çevrede
uygun rol modellerinin olmayışı ve
içinde yaşanılan grubun şiddeti teşvik
etmesi gibi etmenlerin etkili olduğu
görülmektedir.
Başta da söylediğimiz gibi aile, duygularımızın oluştuğu ilk sosyal ortamdır.
Kendimiz ve diğerleri hakkında ne
gibi duygusal tepkiler vereceğimizi,
bu duygularla ilgili düşüncelerimizi ve
nasıl ortaya koyacağımızı aile içerisinde
öğreniriz. Duyguların öğrenildiği bu
ilk sosyal ortam olan ailede, çocuklara
duygularını nasıl ifade edecekleri, nasıl
düşünecekleri ve nasıl davranacakları
doğrudan öğretilmez. Daha çok eşler
arasındaki duygusal alışveriş bunun için
model oluşturur. Yetişkinlerin çocuklarına gösterdikleri duygular ve davranışlar,
çocukların duygusal yaşamlarının bir
çerçevesini oluşturur. Çocuk için aile
içindeki bireylerden özdeşim nesnesi
olarak seçtiği kişinin örneğin babanın
yazar
yineleyici bir biçimde şiddet uygulaması
çocuk için olumsuz bir model oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra aile içindeki
iletişim örüntüsünün öfke ve saldırganlık
içeren bir biçimde sürdürülmesi, genellikle evliliklerin boşanmayla sonuçlanmasına yol açmaktadır. Bu durumun da
özellikle çocuklar açısından önemli bazı
olumsuz etkilerinin olabileceği açıktır.
Bu çocukların iletişimlerinde saldırganca
bir tutum izledikleri ve kendilerini sosyal
ve duygusal yönden izole etme davranışları sergiledikleri gözlenmektedir. Problemli davranışların özellikle suça yönelik
davranışların kökeninin çocukluktaki
yaşantılara dayandığını belirtilmektedir.
Yapılan araştırmalar çocuklukta fiziksel
ve sözel olarak saldırganlığa maruz kalan
yetişkinlerin ileriki yaşlarında depresyon, alkol kullanımı, antisosyal davranış
ve kendi çocuklarını cezalandırma gibi
davranış özellikleri gösterdiklerini ortaya koymaktadır.
Aile içi şiddetin
temelinde bireylerin
içinde bulunduğu
öfke ve saldırganlık
yaşantıları
mevcuttur.
Sonuç olarak eğer anne baba birbirlerine öfke ve saldırganlık içeren davranışlarda bulunuyor ve çocuklar çevrelerinde sorunların öfke ve saldırganlık
yoluyla çözümlendiğini görüyorlarsa,
saldırganlığı sorun çözücü bir davranış
olarak öğrenirler, saldırgan davranışların yaşamın bir parçası olduğunu
düşünürler ve bunu kendi yaşamlarında
da uygulamaya koyarlar. Bu nedenle
yetişkinlerin davranışta bulunurken, her
an bir çocuğa model oldukları bilinciyle
hareket etmeleri gerekmektedir. Ayrıca
çocukların duygularına duyarlı olmak ve
iyi bir duygu yöneticisi olmak için yetişkinler; empatik dinlemeye sahip olmalı,
çocukların duygularını isimlendirmelerine yardım etmeli, problemin çözümüne yönelik temel iletişim becerilerini
kullanmayı öğrenerek kabul edilen ve
edilmeyen davranışları belirlemelidirler. Herkese sağlıklı ve mutlu günler
dilerim.
Yapılan araştırmalar
çocuklukta fiziksel ve
sözel olarak saldırganlığa
maruz kalan yetişkinlerin
ileriki yaşlarında depresyon, alkol kullanımı,
antisosyal davranış ve
kendi çocuklarını cezalandırma gibi davranış
özellikleri gösterdiklerini
ortaya koymaktadır.
27
mekan
Kare
Pizza
Kare Pizza
K
28
are Pizza ne zamandır faaliyette?
Kare Pizza Adana’da beşinci
yılını kutluyor. Reşatbey’de küçük bir
mekanda ilk çalışmalarımıza ve araştırmalarımıza başladık. Kuruluşu tamamen
bir inovasyon çalışması idi, amacımız bir
çok yönden fark yaratmaktı. Adana’ya
marka getirmeyi değil Adana’dan marka
çıkarmayı hedefledik. İncelediğimizde
her büyük firmanın temelinde özgün bir
fikir, bunu destekleyen plan ve proje
vardı, bizde bunu temel olarak başladık.
Küçük bir mekandan üç şubeye ulaştık.
Franchase sistemini geliştirdik ve yeni
projemizde Adana içinde en az altı şube
daha hedefledik ve diğer il ve ilçelere
açılıyoruz. Söylediğimiz gibi Kebabın
patentinin alındığı şehrimizde 1000000
pizzaya ulaşıyoruz, bu çok ciddi bir
rakamdır. Beğenildiğimizin en önemli
göstergesidir. Günde yüz pizza üretime
ulaştığımız zamanı hatırlıyorum, tüm
personelle kutlamıştık, bugün böyle bir
rakam olursa “sorun
nerede “ diye toplantı yapıyoruz.
rak değil ulusal bir marka olarak tahmin
ediyor, buda bize doğru yolda olduğumuzu göstermekte ama “daha çok işimiz
var”.
Faaliyete girdiğiniz günden bu yana
ne kadar büyüdüz?
Öncelikle isim olarak olarak tanındık ve
büyüdük. Adanalı bize sahip çıktı, destekledi. Onların damak tadına uygun olduğu kadar, kalite ve malzemeden ödün
vermeden keselerine de uygun üretimi
hedefledik. Marka bilinci oluşturmak
zor bir süreçtir, gözle görülmeyen çok
emek ve zaman harcamak gerekiyor.
Her şey ekonomiye dayanmıyor, parayla
elde edemeyeceğiniz en önemli şey
ise fikir ve arkasındaki yaratıcı süreçtir.
Biz bu konuda şanşlı saydık kendimizi.
Adana’da pizza sektöründe birçok
firmanın arasından yükselişe geçmenizi neye bağlıyorsunuz?
Öncelikle ön araştırmamızı iyi yaptığımıza, sürekli kendimizi yenilememize
diyebilirim. Her pizzayı kendimize, çocuğumuza yapar gibi yapıyoruz, her pizzada çok ciddi sorumluluk hissediyoruz.
Yapılan hatalarımız var ise olabildiğince
hızlı şekilde telafi etmeye çabalıyoruz.
Laf olsun diye değil ama hedefimiz %99
müşteri memnuniyeti, çünkü %1 ne
yaparsak yapalım kazanamayabiliriz. Bir
çok müşterimiz bizi yerel bir marka ola-
Gıda sektöründeki sıkıntılar ve beklentileriniz nelerdir?
Gıda sektörünün sıkıntıları Türkiye’nin
yaşadığı sıkıntılarla paralel, ayıramayız. Yetişmiş veya yetiştirilmeye uygun
eleman sıkıntısı, malzeme fiyatlarının
sürekli hareketliliği, İstihdam yaratmamıza rağmen destek eksikliği başlıcaları.
Beklentilere gelince , işin doğrusu hiçbir
beklenti içinde değiliz, kendi göbek
bağımızı keserek büyümeyi öğrendik,
böylesi daha güçlü yapılanmaya sebeb
oluyor. Mevcut durum iyileşirse bizde
daha iyi oluyoruz.
Bundan sonraki hedeflerinizden
bahseder misiniz?
Öncelikli hedefimiz Adana ili ve dışında
şubelerimizin açılması, bu arada standartımızı sağlayarak ulusal marka hedefimize ulaşmak, sonrası için daha büyük
düşünüyoruz. Bizi, fikirlerimizi tutan
yok, sadece zamana ihtiyacımız var.
yaşam
Yaşam Koçuyla
Sınırlarınızı Aşın
P
sikolojik problemi olmayan ve
yaşamında normal davranışlar
sergileyen bireylerin hedeflerine
daha hızlı ve etkili ulaşmasına yardımcı olmak amacıyla verilen profesyonel
bir kişisel çözüm hizmeti olan Yaşam
Koçluğu son yıllarda sıkça başvrulan bir
hal almıştır. Canan Akdoğan da hem
ailesinin etkisi hem de kendi isteğiyle
aldığı eğitimle başladığı yaşam koçluğunda
kendisinde gördüğü değişimleri herkesle
paylaşmayı arzulamış. Bu kararın ardından İstanbul’da Bob Proctor Life Success
Şirketler Grubu’nun tek temsilcisi olarak
eğitim vermekte olan The Key Başarı
Akademisi’nin yolunu tutmuş. 40 yıllık
bir deneyimle hizmet sunan akademiden
aldığı sertifika ile yaşam koçluğuna adım
atan Canan Akdoğan ile sizler için sohbet
ettik:
Yaşam koçluğu nedir? Biraz açıklar
mısınız?
Ülkemizde yaşam koçluğu özellikle
Adana’da yeni bir kavramdır. 1960’lı yılların sonunda Amerika’da organizasyonel
gelişim çalışmalarının entegre bir parçası
olarak başlamış ve 1980’lı yıllardan sonra
daha geniş kitlelerin de faydalanabileceği
günümüzdeki profesyonel halini almıştır.
Nedir peki şu anki profesyonel hali?
Yaşam koçluğunu kısa bir cümleyle
özetlemek mümkündür. Bireyin farkında olmadan belirlediği kişisel sınırların
ötesine geçebilmesi için cesaret toplayabileceği bir profesyonel ile işbirliği içinde
olmaktır. Bireyin kişisel ve profesyonel
gelişimini temel alır.
Yaşam koçluğu kimler için uygundur?
Yaşam koçu bireyin bulunduğu mevcut
durum ve geleceğiyle ilgilenir. Belli başlı
hedeflerin belirlenmesinde ve bu hedeflere giden yolda çıkabilecek engellerin
aşılmasında ve hedefe ulaşılmasında
bireye her daim destek olma çabası içindedir. Hedefler kişiden kişiye farklılıklar
gösterebilir.
İş hayatınızda daha verimli olabileceğinizi düşünebilir ve terfi etmeyi hedefliyebilirsiniz ama nasıl yapacağınızdan
emin değilsinizdir.
Kendinize olan güveninizi artırmak isteyebilir ve motivasyona ihtiyaç duyabilirsiniz ama aradığınız desteği etrafınızda
bulamayabilirsiniz.
Ya da hayallerinizin peşinden koşmak
isteyebilir ama ilk adımı atacak cesaretiniz yoktur.
Yaşam Koçluğu, bireyin
farkında olmadan belirlediği kişisel sınırların ötesine
geçebilmesi için cesaret
toplayabileceği bir profesyonel ile işbirliği içinde
olmaktır. Bireyin kişisel ve
profesyonel gelişimini temel
alır.
İnsanlar neden bir yaşam koçuyla
çalışmak ister?
Çoğu zaman nerden baslıyacağınızı bilemeyebilir veya hedeflerinizi bir başkasıyla
paylaşmaya çekinebilir veya aradığınız
desteği etrafınızda bulamayabilirsiniz.
Bunları gerçekleştirme yolunda ilerleme
sağlamak için odaklanma ve yön belirleme netliği kazandırmaya yardımcı olmak.
İş stresi ve değişimle başa çıkabilme, yeni
seçimler belirlemesine veya yeni düşünüş
biçimleri edinmesini sağlamak. En önemlisi sorumluluk, farkındalık ve özgüven
sağlamaktır.
Canan AKDOĞAN
Yaşam koçluğunun terapi veya danışmanlıktan farkları nelerdir?
Koçluk ve terapi arasındaki fark:
Koçluk insanların var olan potansiyelini
ortaya çıkartmaya çalışmak ile ilgilenir.
Bulundukları durumdan daha iyi durumlarda olmayı arzulayan kişiler ile
çalışır. Danışanın, amacına ulaşmasını
sağlayacak yeni beceriler geliştirmesine
yardımcı olur.
Terapi ise, belirlenebilir bozukluklara tanı
koymaya ve geçmişi düzeltmeye dayalıdır. Çoğunlukla insanların travmalarıyla
ilgilenir ve eski acıları iyileştirmeye çalışır.
Terapist tanı koyar ve hastayı iyileştimek
için profesyonel bir uzmanlık sunar. Aradaki ilişki, doktor hasta ilişkisidir.
29
30
31
spor
Çocuğunuz ve
Tenis
Yaz aylarında sıklıkla çevremizde gördüğümüz tenis okulu ilanlarına ilgisi olan ailelere bir ön bilgi vermek
istediğimiz bu yazımızda tenisin çocuklar üzerindeki faydalarına ve dikkat etmeniz gereken noktalara göz
atmak istedik.
D
32
oğumdan itibaren hayatımızın
odak noktasına gelen çocuklarımız en değerli varlıklarımız. Kendimizin yapamadığı, başaramadığı herşeyi
yaptıklarını, başardıklarını görmekse en
büyük hayalimiz. Televizyonlardan izlemeye başladığımız dönemlerde bizlere
çok uzak olan tenis artık çok yakınımızda.
Tenis, bugün artık birçok insanın severek oynadığı bir oyun haline dönüşmüş,
7’den 70’e herkesin severek yaptığı bir
spor olmaya başlamıştır.
ve dikkat etmeniz gereken noktalara
göz atmak istedik.
Uzmanlara göre, çocukların zihinsel
ve fiziksel gelişimlerine büyük katkı
sağlayan bu spor, ailelerin de ilgisini
çekmeye devam ediyor. Yaz aylarında
sıklıkla çevremizde gördüğümüz tenis
okulu ilanlarına ilgisi olan ailelere bir ön
bilgi vermek istediğimiz bu yazımızda
tenisin çocuklar üzerindeki faydalarına
Uzmanlar, çocukların tenise başlaması
için en ideal yaşın 5 olduğunu görüşündeler. Tenisin, daha küçük yaşlardaki
çocukların gelişim seviyesine uygun
bir spor olmadığı görüşünde yaşından
önce tenis kursuna yollamayın. Çünkü
5 yaşından küçük bir çocuğun gelişim
seviyesi bu tip bir spora uygun değildir.
spor
Tenis oynamanın çocuğunuza faydaları:
• Tenis yaş sınırı olmayan bir spor olduğu
için her kuşakta oynanabilir.
• Tenis, çocuğun daha sağlıklı ve zinde
olmasını sağlar,
• Tenis, çocuğun motor gelişimini hızlandırır ve bedensel hareketlerini daha iyi
kontrol edebilmesini sağlar,
• Kasların çalışması ve vücuda daha fazla
oksijen taşınması ile çocukların büyüme
ve gelişme hızları olumlu yönde etkilenir,
• Obezite, dolaşım bozukluğu gibi daha
çok hareketsiz yaşama bağlı rahatsızlıkların önlenmesine yardımcı olur,
• Günümüzde en çok karşılaşılan ve
çocukların başa çıkmakta zorlandıkla-
rı stres, kaygı, depresyon, sıkıntı gibi
psikolojik kaynaklı sorunlarla daha kolay
başa çıkma becerisi kazandırır,
• Kendine güveni sağlar ve güven eksikliğinin sebep olduğu başarısızlıkların
giderilmesine yardımcı olur,
• Tenis sporuyla ilgilenen çocukların
daha iyi konsantrasyon sağladıkları ve
dikkat eksikliği sorununu en aza indirdikleri görülür,
• Küçük yaşlarda tenise başlayan bireylerde, ilerleyen yaşlarda kemik, kas, kalp
gibi rahatsızlıklarının görülme olasılığının
diğer bireylere oranla daha düşük olduğunu söylenir,
Günümüzde en çok karşılaşılan ve çocukların başa
çıkmakta zorlandıkları
stres, kaygı, depresyon,
sıkıntı gibi psikolojik
kaynaklı sorunlarla daha
kolay başa çıkma becerisi
kazandırır.
• Tenis, çocukların kişilik gelişiminde
etkili olduğu gibi ders başarılarının da
yükseldiği görülür.
33
yazar
Miniklerden
Büyüklere Zor Sorular
Göksu TELMAÇ
Uz. Klinik Psikolog
[email protected]
Ç
ocukların büyüme süreci bir anne
baba için muhteşem keyifli bir
yolculuktur. Her adımında ayrı bir
renk vardır. Ancak bu yaşamsal yolculuk
aynı zamanda çok zorludur. Çocukların
büyürken çok ama çok işleri vardır. Fiziksel
gelişimleri tam gaz ilerlerken, konuşmayı,
yürümeyi, okumayı, yazmayı, düşünmeyi
öğreneceklerdir.
34
Şu anda tüm bildiklerinizi bir düşünün…
Tüm bunları nasıl öğrendiniz? İzleyerek,
sorarak, taklit ederek. Sorma ve doğruyararlı yanıtlar alma çocuklarda büyük bir
bilgi kaynağıdır. Anne-babalar ise çocukların
sorularına, yaşlarına uygun, dozunda, doğru,
net, anlaşılır cevaplar vermede dikkatli
olmalıdırlar.
Sizlere çocukların 2-7 yaş arasında annebabalarına sordukları, yanıtlanması en zor
sorular hakkında özet bilgiler paylaşmak
istiyorum:
Genelde soru başlıkları
• Dünyaya gelme
• Ölüm
• Allah
• Cinsiyet özellikleridir.
Çocukların soyut düşünme becerileri 9
yaşından sonra ilerleme gösterir ve 12 yaşından sonra oturmaya başlar. Biz yetişkinler
çocukların soyut öncesi dönemde çok daha
titizlikle bilgilendirilmesi gerektiğini unutmamalıyız. Aşağıdaki soru ve yanıtlar okul öncesi dönemlerdeki çocuklar için durumuna
uygun olarak kullanılabilir:
DOĞUM
Anne ben nasıl doğdum?
Sen benim karnımdaydın, orda senin için
özel bir kese (yuva) vardı, sen orada büyüdün ve yeteri kadar büyüdüğünde doktorlar seni oradan çıkarttı.
Karnına nasıl girdim? (Bu soru 4-5
yaşta daha sık rastlanır)
(4 yaştan önce “Bir çocuğumuz olmasını
çok istiyorduk ve sen oldun, karnımda
büyüdün diyerek gebe kalma sürecini
ertelemek daha doğru olur) 4 yaştan sonra
kademeli olarak “Babanın vücudunda üretilen spermler, penis yardımıyla bir yolculuğa
çıkarlar ve içlerinden bir tanesi annenin vücudunda bulunan yumurta hücresi ile birleşir. Bu birleşme sonucunda bebek oluşur ve
büyümeye başlar.” Şeklinde yanıtlanabilir.
Ben karnından çıkarken canın acıdı
mı?
Baban ve ben büyük bir heyecanla senin
karnımdan çıkıp yanımıza gelmeni bekliyorduk. Doktorlar senin oradan çıkman için
bize yardımcı oldular ve canım çok fazla
acımadan sen karnımdan çıkıp, yanımıza
geldin.
ÖLÜM
Ölüm ile karşılaşmak hepimiz için yıkıcıdır.
Çocuklar ise bu dönüşü olmayan gidişin
ciddiyetini kavrayamazlar. Geri döneceğine
yazar
inanırlar. Onların izledikleri çizgi filmde bile
gökdelenden düşen karakter kalkıp yeniden
yürür. Tamamen yok oluşla tanışmamışlardır. Bir aile yakınının vefatı durumunda en
tehlikeli cümleler “O bulutların üzerinde;
seni görüyor, seni izliyor” vb dir. İzleniyormuş hissi çocukların fobik duygular
taşımasına neden olmaktadır.
O (ölen kişi) nereye gitti?
O artık bizimle olamayacak, o göremeyeceğimiz bir yerde. Onu özleyeceğiz, belki
onu özleyip ağlayacağız ama onu bir daha
göremeyeceğiz. Onu özleyince fotoğraflarına bakabiliriz, ama bildiğim en önemli şey,
onu bir daha göremeyeceğimiz. Ama biz
onu hala sevebilir ve özleyebiliriz.
Çok istersem, iyi olursam, dua edersem geri gelir mi?
Hayır, geri gelmeyecek. Ama biz evimizde
onun için bir fotoğraf köşesi yapabiliriz.
(Ölen kişinin fotoğraflarını kaldırmak,
ondan konuşmamak duyguları erteler ve
ertelenmiş yasa, depresyona, çocuğun
duygularını gizlemesine neden olur)
Üşüyor mudur/Acıkıyor mudur?
Canlılar ölünce, hep yaptıkları şeyleri
yapamazlar. Yemek yiyemez, üşümez,
acıkmaz veya yorulmazlar. Bu yüzden o da
üşümüyordur.
Çocukların soyut düşünme becerileri 9 yaşından
sonra ilerleme gösterir ve
12 yaşından sonra oturmaya başlar. Biz yetişkinler
çocukların soyut öncesi
dönemde çok daha titizlikle bilgilendirilmesi gerektiğini unutmamalıyız.
Sen de ölecek misin anne/baba?
Ben uzun süre yaşayacağım, senin yanında
olacağım ve seni her şart altında koruyacağım. (Çocuğa onunla uzun bir hayat
geçireceğinizi vaat etmek elbette risklidir,
ama sizi kaybetme riskini dışarıda bırakan,
güven veren bir telkine ihtiyacı vardır.
Ayrılık kaygısını dışarıda bırakmak normal
şartlar için uygundur)
CİNSELLİK
Çocuğunuzun cinsellikle ilgili sorularına, onun yaşına, gelişim düzeyine
ve aile değerlerinize uygun; kısa ve
soruya yönelik (çok fazla detaya girmeden) cevap vermek önemlidir.
Neden siz babamla aynı yatakta yatıyorsunuz?
Babanla ben evli olduğumuz ve birbirimizi
çok sevdiğimiz için aynı yatakta yatıyoruz.
Nasıl aynı evi, çocukları ve sevgiyi paylaşıyorsak aynı yatağı paylaşmaktan da çok
mutlu oluyoruz.
Bu (cinsel organ) nedir? Bunun adı
ne?
(erkek çocuklar için) Bunun adı penis.
Kalbin, burnun vb gibi bu da senin bir
organın. Penisinin altında duran torba ise
senin testislerin.
(kız çocuklar için) Bunun adı vajina. Ellerin, gözlerin gibi vücudunda bir organ.
(Günlük kullanımda pipi vb kelimeler
kullanılsa da bu soru karşısında orijinal
terimleri kullanmak daha uygundur)
Anne senin de pipin var mı?
Hayır yok. Kadınların cinsel organları
erkeklerinkinden farklıdır. Kadınların vajinaları, erkeklerin ise penisleri vardır.
Neden babamın/annemin vücudu
benimkinden farklı? Ben de onun gibi
olabilecek miyim?
Anne babanın vücudu çocuklarınkinden
farklıdır. Senin de yaşın büyüdükçe, ellerin,
bacakların ve vücudundaki diğer organlar büyüyecek. Sen de baban/annen gibi
olacaksın.
ALLAH VE DİNİ KONULARLA İLGİLİ
SORULAR
Dini görüşünüz ne olursa olsun çocukların soyut öncesi dönemde korkulardan,
soyut kavramlardan uzak olmaları gerekir.
Tanrı’nın sevgi dolu, cezalandırmadan uzak,
çocukları ve insanları seven, sağlıklı ve iyi
olmamızı isteyen bir güç olduğunu bilmesi
yeterlidir. “Allah sana günah yazar, Allah seni
izliyor, Allah seni taş eder” gibi cümlelerin
ve dini bilgilerin dokuz yaş öncesinde yoğun
kaygı yarattığı görülebilmektedir.
Allah acıkır mı, nerede, yemek yer mi? gibi
sorulara en özel ve net yanıt “Allah acıkan,
yemek yiyen bir varlık değildir. Bildiğim en
önemli şey Allah’ın bizi çok sevdiği ve bizi
koruduğu” çerçevesinde olmaktadır.
Çocukların yanıtlanması zor sorularında en
önemli noktalardan biri de o soruya anında
yanıt vermek zorunda olmadığınızdır. Üzerinde fazla düşünülmemiş yanlış ve hızlı bir
yanıttansa, “Bunu ben de tam bilmiyorum,
bana biraz zaman ver düşüneyim/araştırayım
sana sonra cevap vereyim” diyerek gerekirse bir uzmana danışarak yol izlenmelidir.
Erken çocukluk döneminde zihne kazınan
bazı düşünce, inanç ve korkular yetişkin hayatına dek uzanan duygusal, cinsel
problemlere, kaygı bozukluklarına neden
olabilmektedir.
35
sağlık
Çocukta
Ateşin Tedavisi
Anne ve babalar, çocuklarının vücut ısılarındaki en ufak bir artıştan bile korkmaktadırlar. Bu durum, hem aileyi hem de doktoru etkileyerek ateşi düşürmek için
gereksiz girişimlerin ve uygulamaların yapılmasına neden olmaktadır.
Prof. Dr. Emre Alhan
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
B
irçok hastalığın önemli semptomlarından olan ateş, anneler tarafından
çocukların ‘hasta’ olarak değerlendirilmesinde en önemli gösterge olup,
çocukluk çağında acil polikliniklere başvurmayı gerektiren en sık yakınmadır. Anne ve
babalar, çocuklarının vücut ısılarındaki en
ufak bir artıştan bile korkmaktadırlar. Bu durum, hem aileyi hem de doktoru etkileyerek
ateşi düşürmek için gereksiz girişimlerin ve
uygulamaların yapılmasına neden olmaktadır.
36
Günümüzde hekimler arasında ateş epizodlarının tedavi edilip edilmemesi gerektiği
tartışmaları halen devam etmektedir. Ateşin
zararlı olmasından çok, faydalı etkileri
olduğuna dair güçlü kanıtlar vardır. Ateş,
vücudun enfeksiyona karşı geliştirdiği immün
yanıtın (konak savunması) bir parçasıdır.
39oC’in altındaki düzeylerde immün sistemin güçlenmesini sağlar ve mikroorganizmanın yok edilmesini kolaylaştırır. Yüksek
ateş birçok patojenin çoğalmasını ve gücünü
önlediği gibi, enfekte hastaların süratle
iyileşmesini de sağlar. Bunun yanında ısı
artışı, bazı immunolojik yanıtları da (örneğin;
lökosit migrasyonu ve fagositozunu, interferon yapımını) güçlendirir. En önemlisi ateş
bir regülatör mekanizması gibi davranarak,
negatif feedback mekanizması yolu ile akut
enflamatuar cevabın sitokin aktivasyonunu
da azaltır. Son olarak ateşin düşürülmesi
hastalık sürecini maskelemekte ve gerekli tanısal çalışmaları veya antimikrobiyal tedavide
yapılacak değişimleri geciktirebilmektedir.
Aslında hastaların çoğunda ateş kısa sürelidir
ve ateşin zararlı etkileri vücut ısısı ancak
40oC’in üzerine çıktığında görülmeye başlar.
Sayısız çalışma çocuğun (6 ayın üzerinde)
ateş çıkmaya başladığında, ateş 39oC’in üzerine çıkmadıkça ve çocuğun genel durumu
iyi olduğu sürece ateş düşürülmeye başlanmadan önce bir süre beklemenin immün
yanıtın güçlenmesi açısından faydalı olacağı
bildirilmektedir.
Ateşli bir çocuğun tedavisinde öncelik,
ateşin kendisinden çok ateşin altında yatan
hastalığın etkenine yönelik özgün tedavinin
verilmesine yönelik olmalıdır. Ateş düşürücü
ilaçlar (antipiretikler) rutin olarak düşünülmelidir. Ancak daha düşük ısılarda bile
bebeğin ağrılarını gidermek, uyku düzenini
sağlamak veya telaşlı ve huzursuz bir aileyi
rahatlatmak amacıyla bile ateş düşürücü
verilmek zorunda kalınabilir. Hatta antipire-
sağlık
tik tedavinin febril konvülsiyonları önlediğine
dair kesin deliller olmamasına rağmen birçok
hekim küçük yaştaki çocuklarda antipiretik
tedavi önermeyi uygun görmektedir. Ciddi
kalp hastalığı olan çocuklarda da kardiyovasküler sistemde ateşli dönemlerde metabolik
hızın artışı ile birlikte olabilen hipoksik hasarı
önlemek için rutin olarak ateşin düşürülmesi
önerilmektedir. Ayrıca antipiretikler metabolik ve nörolojik hastalığı olan yüksek riskli
hastalarda da yararlıdır.
Ateşin tedavisi yalnızca ateş düşürücü ilaçlarla değil, aynı zamanda uygun yaklaşımlarla
desteklenmelidir. Bu destek yaklaşımlar ateş
düşürücülerin kullanılması kadar önemlidir.
Ateşli çocuğa ateşinin düşürülmesine
yönelik yaklaşım basamakları şöyle
olmalı:
I. Destek yaklaşımlar
a) Çocuğun soyularak ince ve gevşek giysiler
giydirilmeli, gerekirse sadece bez veya iç çamaşırı ile kalmalıdır. Bu çocuğun ısı düşürme
mekanizmalarına yardımcı olacaktır. Çocuk
üşüyor veya titriyorsa üzerine kalın örtüler
örtülmemeli, ince bir örtü yeterlidir.
b) Oda ısısının 21-22oC arasında olacak
şekilde ayarlanması vücut ısısının kaybını
hızlandıracaktır.
c) Terleme ve solunum sayısının artmasına
bağlı olarak ateşli çocuklarda sıvı kaybını karşılamak için bol sıvı gıda verilmeli, böylece
dehidratasyon ve vücut ısısındaki daha da
artış engellenmiş olacaktır. Oral sıvı alımı iyi
değilse hekim tarafından değerlendirmeye
alınmalıdır.
d) Metabolizmanın hızlanmasından dolayı
yeterli kalori alımının sağlanması önemlidir.
Ateşli dönemde mide aktivitesinin azalması
ve sindirimin yavaşlaması nedeniyle çocukların beslenmesinde yağlı ve zor sindirilen
gıdalardan kaçınılmalıdır.
e) Çocuğun fizik aktivitesi ateşli dönemde
vücut ısısını daha da artıracağı için aktivitesinin azaltılması uygundur
f) Ilık tatbikat (su ile pansuman veya banyo),
yelpaze, vantilator gibi ısıyı düşürmeye
yönelik fiziksel uygulamalar buharlaşma ile ısı
kaybını artırıp, ateşin düşmesini kolaylaştıracaktır. Ilık su ile ıslatılmış bez ile boyun, yüz,
el bilekleri, diz, koltuk altı, kasık kıvrımları
ve karın üzerine (bu bölgelerdeki büyük
arterler üzerine; karotis, temporal, aksiller,
brakial, inguinal, femoral, popliteal) pansuman yapılması uygundur. Ayrıca pansuman
veya banyo için ılık su yerine kesinlikle alkol
veya soğuk su kullanılmamalıdır; çünkü
soğuk su vazokonstrüksiyona veya titremeyle ısı üretiminin artışına yol açmakta ve
alkol de deriden absorbe olarak toksisiteye
yol açabilir. Fizik önlemlerin etkileri genelde
kısa etkilidir, ayrıca bu tip uygulamalar bazen
Ateşin tedavisi yalnızca
ateş düşürücü ilaçlarla
değil, aynı zamanda uygun
yaklaşımlarla desteklenmelidir. Bu destek yaklaşımlar
ateş düşürücülerin kullanılması kadar önemlidir.
çocuğun huzursuzluğunu daha da artırabilir,
bu nedenle uygulama iyi değerlendirilmelidir.
II. Ateş düşürücü (antipiretik) ilaç tedavisi: Antipiretik tedavi, enfeksiyon hastalıklarının gidişinde herhangi bir değişiklik yapmaz,
sonucu etkilemez. Bu ilaçlar hipotalamik ısı
ayarını normale düşürerek etki gösterir. Etki
bakımından aralarında çok az farklılık vardır.
Antipiretik kullanımının önerildiği yüksek ateş
sınırı 39-39.5oC’dir. Ancak çocuk kendini
sıcak ve rahatsız hissediyorsa ve hızlı nefes
alıyorsa daha düşük ateş düzeylerinde de
ateş düşürücü verilebilir. Kullanılacak ilaçların
kiloya göre ayarlanan hekimin önerdiği dozda
verilmesi uygundur. 4 aydan küçük çocuklarda ateş düşürücü verilirken, aile 3 günden
daha uzun süre kontrolsüz ilaç kullanılmaması konusunda uyarılmalıdır. Özellikle bu
yaş grubunda yüksek doz ilaç kullanımı riski
yüksektir. Ateşi düşürmek için antipiretik
verilmesine karar verilmiş ise uygulamanın bir
süre için (24-48 saat) düzenli verilmesi, aralıklı
uygulama ile oluşacak terleme dalgasının
rahatsızlık verici etkisini yok edecektir. Çocuk
yaş grubunda kullanılan en sık ateş düşürücü
ilaçlar: parasetamol, asetilsalisilik asit, ibuprofen ve metamizoldür.
a) Asetilsalisilik asit (Aspirin): Çocuklarda ateş düşürücü ve ağrı kesici olara
kullanılmaktadır. Reye sendromu riski nedeniyle viral hastalıklarda, özellikle suçiçeği
ve influenza olgularında kullanılmaması önerilmektedir. Bu nedenle de son zamanlarda
çocuklarda asetilsalisilik asitın ateş düşürücü
olarak kullanımı azalmıştır.
b) Paracetamol (asetaminofen): Daha
emniyetli bir antipiretik olup, ciddi bir yan
etkisi yoktur. 2 aydan büyük çocuklarda güvenle kullanılabileceği belirtilmektedir. Uzun
süreli kullanımlarda böbrek hasarı, yüksek
doz kullanımında da akut tübüler nekroz ve
akut karaciğer yetmezliği oluşturmaktadır.
c) Ibuprofen: Dispepsi, gastrointestinal
kanama, renal kan akımında azalma gibi yan
etkileri görülebilir. Böbrek yetmezliği olan
çocuklarda kullanılırken dikkatli olunmalıdır.
Daha nadir olarak aseptik menenjit, hepatik
toksisite ve aplastik anemi görüldüğü bildirilmektedir. Ibuprofen, parasetamole göre
antipiretik etkisinin daha fazla ve etki süresinin daha uzun olmasına karşın yan etkiler
açısından daha fazla risk taşımaktadır.
d) Metamizol (Dipiron): En önemli yan
etkisi olan agranülositoz riski nedeniyle ABD
ve İngiltere gibi bazı ülkelerde kullanımı
yasaklanmıştır.
e) Kortikosteroidler: Bu grup ilaçlarda etkili
antipiretikler olmalarına karşın istenmeyen
etkileri ve konak savunma sistemi üzerine
olan etkileri olanların antipiretik ajan olarak
kullanılmalarını sakıncalı kılmaktadır.
III. Hastalığa yönelik spesifik tedavi
Tüm ateşli çocuklarda önceki basamaklardaki
tedavi yaklaşımları yapılırken aynı zamanda
ateşin nedenini açıklamaya yönelik tedavi de
planlanmalıdır. Bunun için de öncelikle ateşin
nedenini açıklamaya yönelik gerekli incelemeler ve girişimler zaman kaybetmeden yapılmalıdır. Antibiyotiğin bir ateş düşürücü olmadığı, ancak bakteriyel bir etken söz konusu
olduğunda kullanılması gerektiği konusunda
aileler bilgilendirilmeli ve uyarılmalıdır.
37
haber
Çocuklarınızın Kostümlerini
Artık Siz Düşünmeyin
Ç
ocukların renkli dünyalarını keşfetmek her zaman kolay olmuyor.
Bunun için işi erbabına bırakmak
gerekir. Artık bu konuda yalnız değilsiniz.
Çocuklarınızın kostümünü düşünen ve
sizler için tasarlayan bir çözüm ortağınız
var; MK Dress.
Kendi kızının kostümlerine yetişemeyen
Müge Koral, sonunda kendisini bu sektörün içerisinde bulur ve sadece kızına değil
tüm çocuklara yansıtmak ister zevkini. İşte
Müge Koral ve MK Dress’in hikayesi...
38
Böyle bir yer açma fikri aklınıza nereden geldi?
Kızım çok süslü bir çocuk, iki yaşından
beri hep etek giyer. Ondan önce benim bu
konuyla ilgili almış olduğum eğitimler de
vardı zaten. Aradığımı bulamıyorumdum.
Hem çok pahalı hem de kumaşı çocuklara
uygun değil ya da dikimi güzel değildi. Bunun yanı sıra kızıma da yetişemiyordum.
Anaokuluna hergün farklı bir kostümle
gitmek istiyordu. Okulda herkes o gün
Mina’nın ne giydiğini takip eder olmuştu.
Ben kızıma kostümler hazırlarken okulda
bir öğretmenle tanıştık. Kendisi de kostümler hazırladığını ve gösteri hazırlayacağını söyledi. Araştırdığımızda dikim için
fiyatların çok yüksek olduğunu gördük.
Onun üzerine ben dikmeye karar verdim.
Arı, peri kostümü derken baktım ki bu iş
çok zevkli. Ardından kendimi sektörün
içerisinde buldum.
Kostümleri siz mi tasarlıyorsunuz?
Aslında yola çıkarken sadece kostüm
olarak başlamıştık. Ama daha sonra 0-16
yaş gece kıyafetine de yönelmek istedim ve Tuvana Büyükçınar ile bağlantıya
geçtim. Benim istediğim konsepte uygun
kıyafetleri vardı. Bu arada açmaya niyetlendiğimi duyan herkes neden sadece kız
diye sordu. Erkek çocuk kıyafetlerinde de
böyle bir eksiklik olduğunu ifade ettiler.
Bu eksikliği fark edince de İstanbul’da
Levon Kordonciyan’ın İskender Giyim
markası ile temasa geçtim. Atatürk’ün
terzisinin 4. kuşaktan torunu kendisi. Özel
dikim kumaşları ve tasarımları var. Onlarla
anlaşma ile beraber ben yine eksik olduğu
için kendimi de tamamlayabilmek adına
kendi tasarımlarımı da koyuyorum. Ayrıca
kişilerin isteklerine uygun özel dikimler de
yapıyoruz.
Kostümlerinizde ne tür malzemeler
kullanıyorsunuz? Çocuklara zararlı
maddeler var mı?
Bizim elbiselerimizde zararlı maddeler yok, hepsi ham ipek. İpek kumaşlar
üzerine işleniyor. Taşları ona göredir ve
baktığınızda en alt katında bile hepsi pa-
muklu kumaştır. Bunlar, Tuvana Hanım’ın
tasarımıdır. Bizim kendi yaptığımız tasarımlarımızda da ona çok dikkat ediyoruz.
Levon Bey’in yaptığı kumaşlar sigara
dumanı tutmaz. Kesinlikle sigara dumanını
çekmiyor ve kendi kendini temizliyor.
Dediğim gibi bende kendi çocuğumda
yaşadığım için naylon gibi çocuğu rahatsız edecek kumaşları sevmiyorum. Ama
kostüm ona uygunsa veya çok isteniyorsa
pamuksu kumaşlar kullanıyorum. Kısacası
kendi çocuğumu düşündüğüm gibi diğer
çocukları da düşünerek hareket ediyorum.
Peki, büyükler gelip buradan kendileri
için bir şeyler temin edebiliyorlar mı?
Biz anne-kız modelleri de oluşturuyoruz,
aynı şekilde giyinebiliyorlar. Baba-oğul için
de aynı tasarımları yapabiliyoruz. Büyük
erkekler bize gelip takım siparişi verebiliyor. Erkekler hazır takımlarda oldukça
fazla sorunla karşılaşabiliyorlar. Bu açıdan
dikim bir avantaj oluyor. Ayrıca kullandığımız kumaşlar da kaliteli oluyor.
Şu ana kadar ki ilgi nasıl?
Biz daha 14 Şubat’ta mağazamızı düzenledik. Ama insanlar cama yapışarak geçiyorlardı ve hiç kimse sormadan geçmiyordu
diyebilirim. Daha önce hiç bir örneği
olmadığı için ilgi çok yoğun.
39
Küçük
Hanımlar ve Beyler
Güneş Gibi Parlayacak
Goose, bu yaz
için, hem yaşamın
her anına, hem
de küçük kızların
beğenilerine uygun,
bol seçenekli bir
koleksiyon
tasarladı.
Geleceğin genç kızlarını çocuk yaşlarda
moda ile tanıştıran ve kişilikleri oluşurken
kendi tarzlarını belirlemelerine yardımcı
olacak seçenekler sunan Goose, bu yılki
İlkbahar/Yaz Koleksiyonu’ndaki çiçekli elbiselerin renk armonisi ve incili pırlanta
taşlı t-shirtlerle parıltı saçıyor. Goose, küçük
hanımlara hem özel günler için zarif abiyeler,
hem de gün içinde rahat hissedecekleri spor
giyime uygun modeller sunuyor.
40
Goose, bu yaz için, hem yaşamın her anına,
hem de küçük kızların beğenilerine uygun, bol seçenekli bir koleksiyon tasarladı.
Koleksiyonda yer alan organze çiçek detaylı,
inci aksesuarlı abiyeler, küçük hanımların
parıltısını daha da güçlendiriyor. Garnili ithal
aksesuarlı şık elbiseler ve jilelerin dikkat
çektiği Goose İlkbahar Yaz Koleksiyonu’nda,
zarif prensesleri çağrıştıran tütü elbiseler
ile el yapımı fiyonklarla bezenmiş, güllü
detaylı, etek ve elbiseler de yer alıyor.
moda
moda
Lacivert, beyaz, kırmızı, pembe, su yeşili
ve ekru, koleksiyonda canlı sezon renkleri
olarak belirlenirken, yoğun olarak kullanılan baskılı kumaşlar, daha çok çizgili,
puantiyeli ve ekose baskı seçeneklerinden
oluşuyor. Ayrıca, kalpli baskı, güllü baskı,
elma baskı ve su yolu baskılı kumaşlar da
yer alıyor. Koleksiyonda, taftalar, süzineli
kumaşlar ve çıtır desen kumaşlar da modellere etkileyici bir hava katıyor.
Taşlı penyeler, hem çok şık,
hem de rahat
İncili, pırlanta taşlı ve ithal fistolu,
süzineli şık, ancak rahat penye guruplar içinde, baskılı, taşlı, aplikeli ve
güllü t-shirtler öne çıkıyor. Yaz aylarının
vazgeçilmez konseptlerini yansıtan safari
gruplar ile marine gruplar da, tepeden
tırnağa bir bütünlük içinde farklı tarzları
yansıtıyor.
Küçük beyler için Panço’nun hazırladığı
ilkbahar-yaz koleksiyonunda ise rahatlık ve
sportif çizgiler ön plana çıkıyor. Koleksiyon
şapkalarla zenginleştirilmiş.
Bertiz Anaokuluna ve öğrencilerine teşekkür ederiz.
41
Can Bayraktar
Necdet Arda Kuru
Melisa Ercan
Tarık Buğra Paksoy
Ece Kürü
Melisa Acı
kitap
42
kitap
Anne Evlilik Bu Kadar Zor Mu?
Annemi Nasıl Çıldırttım?
Sabri Yurdakul
Çocukluk çağı yaşamımızın temelini teşkil
etmektedir. O yaşta yaşanan sorunlar
etkisini hayat boyu göstermektedir. Bu nedenle çocukluk çağının sağlıklı geçirilmesi
hem çocuklar hem de aileler yönünden
önem taşımaktadır. Bilmediğimiz sorunlarla baş etmek mümkün olmadığı için bu
dönemde yaşanan ya da yaşanabilecek
sorunların iyi bilinmesi gerekir. Bu kitabın
amacı çocuklarda sıklıkla karşılaşabileceğimiz sorunların neler olduğunu anlatmak ve
bu sorunlar karşısında neler yapılabileceği
konusunda yol göstermektir.
Kitabın amacına ulaşması dileğiyle...
Sabri Yurdakul
Evlilik insan hayatının en önemli sözleşmesidir.
Bu öyle bir sözleşmedir ki bu sözleşmeyi
imzaladıktan sonra ben bilmiyordum, başka
zannediyordum, koşullarını okumamıştım
vazgeçtim oynamıyorum deme şansı pek
yoktur. Tabii ki insan hayatta hatalardan dönm
şansına sahiptir. Ancak hata olduğu farkedildiği halde bu hatadan dönmemenin bedeli
yüksektir.
Bu bedeli ödememek için evliliğin ne olduğunu, evlenirsek bizi nelerin beklediğini, bir
başka insanla beraberliğin sorumluluklarını
çok iyi bilerek evlenmek gerekir.
İşte bu kitap evlilikte karşılaşılan sorunları,
bu sorunların boyutlarını, nasıl aşılabileceklerini ama bütün bunlardan daha önemlisi eş
seçiminde nelerde dikkat edilmesi gerektiğini
anlatmak amacıyla yazılmıştır. Amacına ulaşması dileğiyle...
Çok Çalışmakla Sınav Kazanılmaz!
Sabri Yurdakul
Çocukluk çağı yaşamımızın temelini teşkil etmektedir. O yaşta yaşanan sorunlar
etkisini hayat boyu göstermektedir.
Bu nedenle çocukluk çağının sağlıklı
geçirilmesi hem çocuklar hem de aileler
yönünden önem taşımaktadır. Bilmediğimiz sorunlarla baş etmek mümkün
olmadığı için bu dönemde yaşanan ya
da yaşanabilecek sorunların iyi bilinmesi
gerekir.
Bu kitabın amacı çocuklarda sıklıkla
karşılaşabileceğimiz sorunların neler
olduğunu anlatmak ve bu sorunlar karşısında neler yapabileceği konusunda yol
göstermektir.
Piri’nin Maceraları
Bir Kitapsan kuruluşu olan
Kare Yayınları, yayın hayatına
2000 yılında başladı. Bugüne
dek Kare Yayınları’na ait
350 çeşit kitap yayınladı.
Bunların çoğunluğu ilk öğretime yönelik yardımcı ders
kitaplarıdır. Bunların dışında;
yetişkinlere yönelik sağlık
dizisi, araştırma kitapları, öğretmenlere yönelik kitaplar.
İngilizce eğitimine yönelik
gramer kitapları da yayınlandı. Devamını üniversite ders
kitapları izledi. Kare Yayınları, işletme,
insan ilişkileri, psikoloji, sosyoloji,
bilgisayar, tıp kitapları da ekleyerek
yayınına devam ediyor.
Yaşamdan Bir Yaprak Dergisi’nde ise
sizlerle Piri’nin Maceraları Dizisi’nin üç
kitabını sizlerle paylaşacağız.
Birinci kitabımız Piri ve Korsanlar. Aynı
zamanda çocuk cerrahı olan Dilek
Çıngı’nın yazdığı kitap 2010 yılında basıldı. Kitabın resimlemesi ise resim öğretmenliğinin yanı sıra grafik alanında yaptığı
çalışmalarla da tanınan Nevin Ergen.
Serinin ikinci kitabı Piri ve Arkadaşları
Akdeniz’de. Üçüncü kitap ise Piri ve
Arkadaşları İskenderiye’de. 1. kitapta
olduğu gibi diğer ikisinde de yazarlığı
Dilek Çıngı Yaparken resimlemeler Nevin
Ergen’e ait.
43
teknoloji
Genç Teknoloji
PSP Slim&Lite
Oyun donanımları konusunda en iyilerden biri olan Sony’nin PlayStation
serisine ait taşınabilir cihazı PSP Slim,
tek başına bir eğlence dükkânı gibi. Ne
ararsanız onda var. Oyun, müzik, video,
fotoğraf... Üstelik yüksek grafik ve ses
kalitesi sunan PSP Slim, en zorlu oyunları bile çalıştırabiliyor.
44
Oyunun yanı sıra, müzik dinlenme ve
film izlenme gibi olanaklar da sunan PSP
Slim, tasarım olarak son derece rahat
kavranabilme özelliğine sahip. Bu sayede
oyun oynama ve film izleme sırasında
büyük rahatlık söz konusu oluyor. Müzik
dinlemek için hafıza kartına şarkıları
yüklemek gerekirken UMD denilen
disklere yüklü filmler izlenebiliyor.
Kablosuz internet desteği sayesinde
web sitelerini gezmek mümkün olu-
yor. Arkadan aydınlatmalı LCD ekranı
16:9 görüntü formatını destekliyor ve
16.77 milyon renk kapasitesi sunuyor.
Çözünürlük 480x272 olan ekran 4.3 inç
boyutunda. UMD adlı evrensel medya
diski 60 mm optik ROM disk bulunuyor
ve kapasite 1,8 GB. Bu sayede yüksek
kaliteli oyunları cihazınıza yükleyip oynayabiliyorsunuz.
Tümleşik stereo hoparlörüyle dışarı
ses vermek mümkün. Dilerseniz kendi
kulaklığınızı da bağlayabiliyorsunuz.
Bilgisayarınıza USB üzerinden bağlayabileceğiniz gibi, bellek kartıyla da veri
yükleyebilirsiniz. Şarj edilebilir lityum pil
oyun ve video izlenirse 5 saat, sadece
müzik dinlenilecekse 11 saatlik ortalama
çalışma performansı gösterebiliyor. 189
gramlık ağırlığı taşıma konusunda büyük
kolaylık sağlıyor. Cihazla birlikte gelen
özel kutusu ve taşıma çantası da taşınabilirliği daha da kolaylaştırıyor.
PSP’nin en büyük artısı, evdeki oyun
keyfini, tüm kalitesiyle taşınabilir formata büründürmesi. Ekran parlaklığı ve
grafik kalitesinin yanı sıra, oyun çeşitliliği
de önemli bir artı özellik. Hafif ve ince
olarak üretilen PSP Slim, PSP tutkunlarının rüyalarını gerçeğe dönüştürerek
büyük ekran televizyonda oyun oynama
imkanı sunuyor
Yeni versiyonlarda pil kalitesi artırılmış
ve öncekilerde dert yaratan çok enerji
tüketme sorunu ortadan kaldırılmış.
Bu yanıyla önemli bir eksi de bertaraf
edilmiş.
teknoloji
Nintendo Wİİ
Wii, anlatılarak anlaşılmaz, tamamen
yaşayarak anlayabilirsiniz. Dememiz o ki
gerçekten oyunun içinde olmak demek
Wii...
Bir zamanların Game Boy’u ile oyun
dünyasında adını duyuran Nintendo’nun
ev eğlencesinde çığır açan oyun konsolu
Wii, interaktif olarak oyuna katılmanızı
sağlayan özellikleri ile kendini tüm dünyaya kabul ettirdi. Hareketlerinizi algılayan
el kumandası ile sizi oyunun içine sokan
Wii, oturarak oyun oynama devrini de
kapattı Özellikleri ile rakiplerini bir hayli
zora sokan Wii, dış görünüşü ile de çok
özgün görünüyor.
Evde olmayı zevkli hale getiren Wii’ye
gerçekten bağlanabilirsiniz ama siz siz
olun, kendinizi fazla kaptırmayın.
iPad
Apple’ın merakla beklenen tablet çözümü iPad’e biraz daha yakından bakmaya
başlayalım.
iPad’in ön yüzü Apple’ın bilgisayarlarındaki ekranları andırırken, ön yüze Home
tuşunu eklersek bu sefer ortaya iPhone/
iPod Touch çıkıyor. 24.3 cm yüksekliğinde, 19 cm genişliğinde ve 1.34 cm kalınlığındaki iPad’in ağırlığı tercih edeceğiniz
modele göre değişiyor. Eğer iPad’inizin
sadece 802.11 a/b/g/n Wi-Fi standartlarını desteklemesini istiyorsanız ağırlık 680
gramda kalırken, UMTS/HSDPA (850,
1900, 2100 MHz) ve GSM/EDGE (850,
900,1800, 1900 MHz) bağlantı kabiliyetlerine de sahip olsun derseniz ağırlık
730 grama yükseliyor. Cihazın arka kasa
tasarımıysa görmeye alıştığımız tarzda.
Elma logosu aynı yerde konumlandırılırken, cihaz bilgileriyse en alt orta kısımda
toplanmış.
45
Eğer iPad’iniz 3G iletişim ağını da destekliyorsa mevcut bileşenlerin yanına alıcı
konumlandırıldığından tasarım biraz daha
farklılaşıyor.
sinema
RIO
Evcimen papağan Mavili, sahibi Linda ile
Lake şehrinde konforlu bir hayat sürmektedir. Mavili’nin Makav kuş türünün
son örneği olduğunu düşünmekteyken,
Rio de Janeiro’da Harika isimli bir dişi
makavın yaşadığını öğrenince yolculuğa çıkarlar. Rio’ya vardıktan bir süre
sonra Mavili ile Harika, hayvan tacirleri tarafından kaçırılır. Rio’lu bir grup
kuş tarafından kurtarılırlar. Mavili artık
uçmayı öğrenmenin ve Linda’ya dönme
zamanının geldiğini anlar.
Yönetmen: Carlos Saldanha
Yapımcı: Ventimilia, Sam Harper
Müzik: John Powell
Görüntü: Renato Falcao
Tür: 3 Boyutlu, Aile, Animasyon
Süre: 96 dk.
WINNIE THE POOH
Orjinal halinin sevimliliğini, esprilerini ve
muzipliğini taşıyan bu yepyeni filmde de
yine Filozof ama çok küçük beyinli Ayı
Winnie ve arkadaşları Tigger, Tavşan,
Piglet, Kanga, Roo ve tabii ki kuyruğunu
kaybeden sevimli arkadaşları Eeyore da
vardır.
Winnie, Eeyore’a; “ Bir kuyruk ya yerindedir ya da değildir...Seninki de yerinde
değil. “ der. Baykuş tüm ekibi, Christopher Robin’in hayali sorununu çözmek için
bir maceraya gönderir. Tek derdi birazcık
bal yiyebilmek olan bir ayı için bu, hayli
hareketli bir gün olacaktır.
Tür: Aile, Animasyon, Çizgi, Çocuk, Fantastik, Komedi, Macera
Yönetmen: Stephen J. Anderson,
Don Hall
Senaryo: Don Hall
Senaryo (Kitap): A.a. Milne
Yapımcı: John Lasseter, Craig Sost,
Peter Del Vecho, Clark Spencer
Görüntü Yönetmeni: Julio Macat
Müzik: Hans Zimmer, Henry
Jackman
KUNG FU PANDA
46
Kızgın beşli durdurulamaz gizli bir silah ile Çin’i ve
kung fu’yu yok etmeye çalışan kötü bir adamla savaşıyor.İlk filmdeki kahramanımız Po yine
baş rolde karşımıza çıkıyor.Kızgın beşli bu silahı
durdurmak üzere Çin’e doğru yolculuğa çıkarlar.
Fakat kahramanımız Po kung fu’yu durduracak bu
silahı nasıl durdurabilirki?Tabikide bunu geçmişinde aramalıdır ve esrarengingiz güçlerini ancak bu
şekilde ortaya çıkaracaktır.
Tür: 3 Boyutlu, Aile, Aksiyon, Animasyon,
Çocuk, Komedi, Macera
Yönetmen: Jennifer Yuh
Senaryo: Glenn Berger, Jonathan Aibel
Yapımcı: Guillermo del Toro, Melissa Cobb,
Glenn Berger, Jonathan Aibel
Müzik: Hans Zimmer, John Powell
sinema
HOP
Animasyon ve live action harmanı olan HOP,
işsiz güçsüz takılan Fred (James Marsden) ile
yanlışlıkla yaraladığı ve iyileşmesi için evine aldığı
Paskalya Tavşanı (Russel Brand) arasında geçen
komik hikayeyi konu almaktadır. Fred dünyanın
en kötü misafiri ile mücadele ederken, ikisi de
büyümenin ne demek olduğunu anlarlar.
Tür: Aile, Aksiyon, Animasyon, Fantastik,
Komedi
Yönetmen: Tim Hill
Oyuncular: James Marsden, Kaley Cuoco,
Elizabeth Perkins, Hank Azaria, Veronica Alicino,
Andre Alexsen, Chelsea Handler, Jacob White,
Laura Henschel, Nick Drago, Robbie Tucker,
Shane Cambria, Tiffany Espensen, Tucker
Albrizzi
Senaryo: Brian Lynch, Cinco Paul, Mike Reiss,
Ken Daurio
Yapımcı: Michele Imperato, Christopher Meledandri, Chris Meledanri, John Cohen
Görüntü Yönetmeni: Peter Lyons Collister
Müzik: Christopher Lennertz
ALFA VE OMEGA
Birbirinden farklı özelliklere sahip iki kurt
olan Kate ve Humprey evlerini terk etmek
zorunda kalırlar. Yaşadıkları parktan ayrılan
genç kurtları, yeni evleri için çıktıkları yolculukta sıkı bir macera beklemektedir.
Tür: 3 Boyutlu, Aile, Animasyon, Komedi, Macera
Yönetmen: Ben Gluck, Anthony Bell, Steve Moore
Oyuncular: Hayden Panettiere, Justin Long,
Danny Glover, Christina Ricci, Dennis Hopper,
Christine Lakin, Kevin Sussman, Vicki Lewis, Bitsie
Tulloch, Mela Lee, Brian Donovan, Eric Price
Senaryo: Steve Moore, Chris Denk
Yapımcı: Richard Rich, Steve Moore, Ken Katsumoto
Müzik: Chris P. Bacon
SEVİMLİ
HAYVANLAR
Afrika Savana hayvanlar cenneti... Bir
kutup ayısı, bir kanguru, bir tazmanya
canavarı, bir horoz ve susuzluk endişesi... İnsanların acımasızlığı karşısında
hayvanlar bu duruma meydan okumaya
hazırlanır...
Yönetmen: Reinhard Klooss
Senaryo: Reinhard Klooss, Holger
Tappe
Gösterim Tarihi: 11 Mart 2011 00:00
Yapım: 2010 / Almanya
ŞİRİNLER
James Cameron’ın ünlü filmi “Avatar”daki mavi yaratıkların “Şirinler”e benzetilmesinden esinlenen yapımcılar ünlü çizgi filmi sinemaya uyarladı.
“İyi bir çocuk olursanız Şirinler’i bile görebilirsiniz” sloganını yıllarca çocuklara ezberleten kahramanlarımız bu kez köylerinde değiller. Şirin Baba
önderliğinde Şirine, Güçlü Şirin ve diğer birkaç şirin başrolde. Yani tüm Şirinler olmayacak filmde. Gerçek dünyaya, insanların arasına karışan “Şirinler”in
macerasında Gargamel de var. Ancak fragmanlara bakıldığında filmin çocuklara çizgi filmden benimsedikleri “Şirinler” tadını veremeyeceği algılanıyor.
Amerika-Belçika ortak yapımı filmin yönetmenliğini Raja Gosnell üstleniyor.
47
ilk adım
48
49
yaşamın z or geldiği anlarda
w w w.psi k iyatri.com
PSİKİYATRİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA
Gazipaşa Bulvarı Sabancı Apt. Kat:5 No:5 No:25 Seyhan/ADANA Tel:(0322) 458 35 87
Fax:(0322) 458 18 21
www.psikiyatri.com