Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Transkript
Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
2 N . E . . K N E R K R A A ŞALŞL B A B ir re a’ya b nk de biz ek verm istedi k. uyup rın ok kesitler a l a b ve Ba lik an da la bir Anne ayatlarınd abi ki ço - ta r , a n h e a r B haya ndi h dik. T göste özen amanda ke karar ver i çekecek, a n ı r a ız ay sin kla Çocu nacağı ayn rgi çıkarm arın da ilgi rdik. l a e l n d a s ir .O gö te fayd ceği b l etmedik eye özen e l i b a ma lojik çm bul Ps i k o e i t i b a r ı ı da ih konular se r e a v l i k r cu k n bir veni v ikiyat ayaca a k Ps o l d u ğ u g ü i l e o l m a y a u l u r p hazırl a Y b ızda, lamış kıda b aketi ktığım evrede sağ Ortada m larıyla kat r etmek ı ç a l Bu yo anlık’ın ç utlu etti. le, reklam a teşekkü m m dah ileriy Danış bizi çok öyleş an bir kez s k , e a l görm yazılarıy ıza burad izmız; s ye m ı i ı c g r a r a l e t m d a os yayın giyle üm d u der rtlarda bir nan t B . z ı a z. sayım stand isteri im ilk an ulusal z i b i erg ısınd -badeki d rik aç , anne k ı ğ ı l Eliniz lite ve içe ğ a o a hsal s daha birç lere k tır... ve ru e i v m i i k ş a geli önem sunm çocuk ergenlik d ız. e l r e l , i elsiz m acağ ve öz rgide aile iletişi mizi aktar e e s d e u B ri rı, herk tumla an görüşle geçen . i ğ ba tu e m z m e z.. da u sında kür ederi a konu m k ı k taya ç a teşe zin or dya Grup’ i m i g . Der erna Me eğiyle t ek dil m e likle E ş ü a gör sayıd i k a r n Bir so ..... atlısu ALIN K iye T U r L d T a K MU kuro te Çu v 16 İçindekiler Yaprak Psikiyatrik ve Psikolojik Danışma Adına İmtiyaz Sahibi: Sabri Yurdakul Yazı İşleri Müdürü: Kadriye Tatlısu Yayın Kurulu: Sabri Yurdakul, İbrahim Bilgen, Göksu Telmaç, Kadriye Tavşan, Nurhan Baş, Sevgi Samar, Özay Türker, Niyazi Keçeli Katkıda Bulunanlar: Bertiz Anaokulu, Beyza Kırcelli, Doğan Büyükün, Emre Alhan, Kitapsan, Sema Soykan Adres: Gazipaşa Blv. Sabancı Apt. E Blok Kat:5 D:20 Seyhan/ADANA www.psikiyatri.com iletiş[email protected] Tel: 0 322 458 18 21 Hakkımızda 26 Doktorlarımız Seminerler TV Programı İbrahim Bilgen Öfke Kontolü Sabri Yurdakul Sınav Kaygısı ve Dikkat Eksikliği Göksu Telmaç Anne, Bilgisayarım Olmadan Asla! Kadriye Tavşan Hamilelik ve Lohusalık Sendromu Sağlık - Beyza Hancıoğlu Kırcelli Tasarım: Eterna Medya Grup Kurtuluş Mah. 64010 sk. Düşmez Apt. Kat: 1 Daire: 3 Seyhan / Adana www.eterna.com 0 322 459 57 03 Baskı: Alev Dikici Matbaası Cumhuriyet Cad. No: 105 Seyhan / Adana Tel: 0 322 453 13 13 Ağız, Diş Sağlığı ve Ortodonti Nurhan Baş Bir Zincirin İki Ucu; Ergen ve Ebeveyn Sevgi Samar Aile İçi Öfke ve Şiddetin Çocuk Üzerindeki Etkileri Canan Akdoğan Yaşam Koçuyla Sınırlarınızı Aşın Göksu Telmaç Miniklerden Büyüklere Zor Sorular Emre Alhan Yazı, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. İmzalı yazılardaki görüşler yazarlara aittir. 4 32 Çocukta Ateşin Tedavisi 44 Kitap 4 6 8 10 14 16 18 20 22 24 26 29 34 36 42 Hizmetlerimiz 4 • Psikiyatrik tanı ve tedavi • Psikolojik tanı ve tedavi • Depresyon ve baş etme yolları • Stres ve baş etme yolları • İnsan ilişkilerinde başarılı olmanın yolları • Yaşlılık sorunları ve baş etme yolları • Kadın ve erkeklerde cinsel sorunlar ve tedavileri • Evlilik ve aile danışmanlığı • Kişisel gelişim kapasitesini arttırma yolları • Sınav kaygısı ve baş etme yolları • Ders başarısını arttırma • Kişilik testleri • Zeka testleri • Depresyon ölçekleri • Anksiyete ölçekleri • Obsesif kompulsif bozukluklar, takıntılar • Alkol ya da madde bağımlılıkları tedavisi • Panik atak tedavisinde davranışsal yöntemler • Semptom tarama testleri • Evlilik uyum ölçeği • Çocuklar için gelişim envanteri • Bireysel danışma • Grup danışmanlığı • Ana babalara psikolojik danışmanlık hizmetleri • Çocuk ve ergenlerde davranış bozuklukları ve tedavileri • Gece işemeleri –Enkoprezis-Enürezis • Okul korkuları ve tedavisi • Çocuk ve gençlerde uyum sorunları • Çocuk ve gençlerde gelişimsel sorunlar • Yuvalara, dershanelere ve özel kurslara eğitim danışmanlık, konferans hizmetleri hakkımızda Dünden bugüne YAPRAK… O n üç yıldır Adana’da hizmet veren YAPRAK Psikiyatrik ve Psikoloji Danışma her yeni günün yeni bir başlangıç olduğu inancıyla; • Psikoterapi • Genel Psikiyatrik Rahatsızlıklar ve Tedavisi • Aile Terapisi ve Danışmanlığı • Çocuk ve Ergen Psikolojisi • Grup Terapisi • Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavisi • Yaşam Koçluğu hizmetleri sunmaktadır. Yaprak Psikiyatrik ve Psikolojik Danışmanın Değer ve Prensipleri… Her yaş grubunda bireyin yaşamında karşılaşması mümkün sorunlara çözüm ve sürekli destek bula-bilecekleri, etik prensipler, yeterlilik ve bilimsellik ilkelerinin öncelikli önem taşıdığı, klinik psikoloji ve psikiyatri alanında yüksek değerlendirme ve tedavi standartlarında hizmet veren bir kurum olmak. Sağlıklı ve bilinçli bir toplum olgusunun yerleşebilmesinin bireylere verilecek olan önemle gerçekleştirilebileceğini hatırlatmak ve bu sosyal sorumluluk ile çalışmak, Bireylerin ve kurumların destek istediği noktalarda, paylaşım kalitesini en üst düzeyde tutarak gelişimleri mümkün olduğunca arttırmayı sağlamak, Akademik literatürü takip ederken sağlık, eğitim, endüstri gibi benzer çalışma alanları ile de işbirliği kurarak danışanlarına beklentilerin ötesinde destek sağlama sorumluluğuna sahip olmak, Kurum hedefleri arasında önemli bir yeri olan çocuk ve ergen yaş grubu ve aileleri için uzun süreli aktif çalışma grupları oluşturmak ve bu sayede tüm aile bireylerinin benzer paydalara sahip kişilerle uzmanlar eşliğinde farkındalıklarını yükseltmek, Güvenilir medya kuruluşlarının hemen her kolunda yer alarak, toplumdaki her bireyin yaşamı içerisinde karşılaştığı ya da karşılaşabileceği olası sorunlara doğru uzmanlarla kaliteli çözüm üreterek kurum bilincini toplum bilincine dönüştürmek • Gizlilik • Bilimsellik • Tutarlılık • İşbirliği • Süreç Odaklılığı • Tarafsızlık • Duyarlılık • Süreklilik Ve bizler biliyoruz ki; Her gün yeni bir başlangıçtır... 5 yaprak Doktorlarımız ve Psikologlarımız Uz. Psikiyatrist Dr. R. Sabri YURDAKUL 1960 Ankara doğumlu. 1985 yılında Ankara Gazi Üniversitesi’nden mezun oldu. 1992 yılında Ankara Numune Hastanesi’nden “Psikiyatri Uzmanlığı” diplomasını aldı. 1992 yılından bu yana Adana’da “Yaprak Psikiyatri Merkezi”nde psikiyatrist olarak çalıştı. Psikiyatri Uzmanlık eğitimi sırasında Hacettepe Üniversitesi Psikolojik Danışma Rehberlik Bölümü’nde özel öğrenci olarak eğitim aldı. Sabah Gazetesi Güney Eki’nde haftalık olarak yazıları yayınlanmaktadır. Kanal D, Star TV, Show Max, TV 8, Ülke TV, Bugün TV ve Cine 5 kanallarında televizyon programlarına çıkmaktadır. Halen Cine 5’te Pazar günleri 11.00-12.00 saatleri arasında “Yaşamdan Bir Yaprak” adıyla kendi programını yapmaktadır. Yayımlanmış 8 kitabı mevcuttur. Uz. Psikiyatrist (Psikoterapist) Dr. İbrahim BİLGEN 6 Bilgen; 1994 yılında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi. 2001 yılında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan psikiyatri uzmanı olarak mezun oldu. Altı yıl süren özellikle “Çocuk ve Ergen Odaklı Aile Terapisi” üzerinde etkin olan Gestalt terapi eğitimini tamamlamıştır. 7 (yedi) yıl süresince “Anksiyete Bozuklukları (Panik Bozukluk; Obsesif Kompulsif Bozukluk; Yaygın Anksiyete Bozukluğu; Sosyal Fobi, Sınav Kaygısı) ve Depresyon” üzerinde daha etkin olan “Bilişsel ve Davranışçı Terapi Eğitimi” ni süpervizyon alarak tamamlayıp psikoterapist olmuştur. Ayrıca eğitim hayatında sorunlar yaşayan öğrencilerde Yaprak Psikiyatri ve Psikolojik Danışmanlık bünyesinde “Eğitim Danışmanlığı” konusunda çalışmalarını sürdürmektedir. yaprak Uz. Klinik Psikolog Göksu TELMAÇ 1984 Adana doğumlu olan Telmaç, 2006 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Psikoloji Bölümü’nü tamamladı. 2010 yılında Ankara Üniversitesi’nde uzmanlığını tamamlayarak Uzman Klinik Psikolog ünvanını aldı. 2006 yılından bu yana Yaprak Psikiyatri ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nde Psikolog olarak görev almaktadır. Çocuk gelişim değerlendirme ve takip, dikkat ve zeka ölçüm testleri, anne-baba danışmanlığı ve yetişkin ruh sağlığı konularında çalışmalar yapmaktadır. Psikolog Kadriye TAVŞAN 1984 Adana doğumlu, ilk ve ortaöğrenimini Adana’da tamamladı. 2001 yılında Özel Çukurova Bilfen Lisesi’nden mezun oldu. 2008 yılında İstanbul Maltepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü’nü bitirdi. 2008 Eylül ayında İstanbul Maltepe Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans eğitimine başladı ve halen devam etmektedir. • Bilişsel ve Davranışçı Terapi Eğitimi’ni almış ve uygulamaktadır. (Psikoterapist) • Cinsel Terapi Eğitimi’ni almış ve uygulamaktadır. • Çift- Evlilik Terapisi Eğitimi’ni almıştır ve uygulamaktadır. EFT (Duygusal Özgürleştirme Tekniği ) eğitimini almış uygulamaktadır Psikolojik Danışman Nurhan BAŞ 1985 Mersin doğumlu Nurhan BAŞ ilk ve orta öğrenimini Mersin’de tamamlamıştır. 2003 yılında İçel Anadolu Lisesi’nden mezun olmuş ve üniversite eğitimini Çukurova Üniversitesi, Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı’nda tamamlamıştır. Halen Çukurova Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı’nda yüksek lisans programına devam etmektedir. Üniversite öğrenimi sırasın- da, eğitim merkezlerinde mesleki rehberlik, tercih rehberliği ve çocuklardaki psikolojik gelişim üzerine çalışmaları olmuştur. Bunun yanı sıra endüstriyel klinik psikoloji alanında eğitimler almaya devam etmektedir. 2007 Temmuz ayından beri Yaprak Psikiyatri ve Psikolojik Danışma merkezinde Psikolojik Danışman olarak görev yapmaktadır. Psikolog Sevgi SAMAR Sevgi Samar 1985 yılında Polatlı’da doğdu. 2008 yılında Haliç Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun oldu. İstanbul’un belirli anaokullarında okul öncesi dönem çocuklarıyla ilgili belirli çalışmalar yapmış olup bunlara ilişkin aile görüşmeleri eşliğinde danışmanlık hizmeti sunmuştur. 3 yıldır da Yaprak Psikiyatri ve Danışmanlık Merkezinde Adana ve İskenderun’daki belirli anaokullarında gözlem yapıp aynı hizmeti sürdürmeye devam etmektedir. 7 seminerler Yaprak Psikiyatri Seminerlerimiz Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul ve İbrahim Bilgen yıl içerisinde çeşitli okul ve dershanelerde verdikleri seminerlerle çok sayıda öğrenciye ve veliye ulaştılar. İstanbul Akp Topl. Dr. İbrahim Bilgen Anaok ikado M l u İstanb im Bilgen ah Dr. İbr ulu - İstanb u Dr. Sa l Pre-Scho bri Yu rdaku ol Veli Top l l. İskenderun 23 Nisan Anaokulu - Dr. Sabri Yurdakul 8 Çamlı c Dr. İb a Koleji rahim Bilgen in li Sem esi Ve n a h s r r De Kariye Yurdakul ri b a S r. D eri - 9 TV Program Yaprak Psikiyatri TV Programlarımız Adana’da çok sayıda televizyon programında izlediğimiz Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul ve İbrahim Bilgen artık ulusal kanallarda da boy gösteriyor. İkili, Cine 5 Kanalı’nda yayınlanan “Yaşamdan Bir Yaprak” programının yanı sıra bir çok ulusal televizyonda da programlara konuk olarak katılıyor. Dr. İbrahim Bilgen her ay Kanal D Doktorum programında sizlerle birlikte. ünle lıklı G ul Sağ kul b n a t İs rda bri Yu Dr. Sa g.r Pr o Me s - St ut Yar a Dr. r Tv ’la Uya Sab nT ri Y ürk urd iye aku l 10 İstanb ul Dr. İbra Doktorum P rog. - K him Bil gen anal D Doktorumuza So - Show Max Dr. Sabri Yurdakul ralım Prog. haber Kaliteli ve Güvenilir Bir Ortam Sefa Anaokulu K endinizi biraz tanıtabilir misiniz? Ben psikolog Serap Akmemiş Zengin. Hacettepe Üniversitesi Psikoloji mezunu olup 1984 yılından bu yana okul öncesi eğitim alanında çalışmaktayım. 1990 yılına kadar SHÇEK’e bağlı kurumlarda görev aldıktan sonra,1991 yılında kurucu ve sorumlu müdür olarak görev yaptığım Özel Sefa Okulöncesi Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’ni açtım. Halen hizmetini sürdüren merkezimiz 20.yılını doldurmaktadır. Hangi eğitim Sistemlerini kullanıyorsunuz? Kuruluşumuzda M.E.B’ın onayladığı ÇOKLU ZEKÂ KURAMINA dayalı aynı zamanda MONTESSORİ Ve HIGH SCOPE Eğitim modelleri destekli eğitim programları uygulanmaktadır. Programlarımız Çocuk merkezli olup çocuğumuzun yaşı ve gelişim özellikleri dikkate alınarak bireysel ve gurup çalışmaları olarak uygulanmaktadır. Programlarımız çocuklarımızın Psiko-motor, sosyal, duygusal, dil ve bilişsel gelişimlerini desteklemekle, öz bakım becerilerini geliştirmekle onları hayata hazırlamaktadır. Tam zamanlı İngilizce programı ile ikinci bir dili anlama ve konuşma becerisi kazandırma, Jimnastik, Tiyatro, Bale, Satranç, Müzik, Halk Oyunları, Yaratıcı Drama gibi etkinliklerle çocuklarımızın kendi yetenek- lerini keşfetmesine ve geliştirmesine destek olmaktayız. Anaokulunuzda çocukların hijyen ortamına dikkat ediyor musunuz? Ne gibi önlemler alıyorsunuz? Anaokulumuz 600 metrekare üzerine yerleşmiş, çocuk ortamına göre dizayn edilmiş, 4 cephesi açık, bol güneş alan bir mekândır. Her yaş grubunun tuvalet ve lavaboları bağımsız olup ortalama 4 çocuğa bir tuvalet ve lavabo düşmektedir. Okulumuzda yemek pişirim mutfağı ayrı, servis mutfağı ayrı olup hijyenik bir ortam sunulmaktadır. Alerjik vakaları minimuma indirecek tüm çevresel şartlar sağlanmaktadır. Ultraviyole su arıtma cihazı ve hava temizleme cihazları kullanılmaktadır. Uzun yıllardır bu sektörde devam etmektesiniz bunun sırrı nedir? Bu yıl anaokulumuzun 20.yılı. İlk mezunlarımız üniversiteyi bitirmek üzere. Her yıl Çocukları mutlu etmeye çalışırken ödül ve disiplini dengeli bir şekilde kullanmalarını öneriyoruz. Serap AKMEMİŞ ZENGİN yeni bir heyecan, yeni bir başlangıç. Gelişen teknolojiyi ve bilgileri takip etmek, edindiğimiz tecrübelerle yenilikleri harmanlamak ve bir sonraki sezona ilk defa başlıyormuşuz gibi heyecanla başlamak. Çocukları sevmek ve onlarla çocuk olmak. Anne ve baba anaokulunu seçerken nelere dikkat etmelidir? Anne ve babaların anaokulu seçerken ilk önce kendi beklentilerini ve çocuklarının ilgi alanlarını göz önünde bulundurmaları gerekir. Daha sonra anaokulundaki uygulanan programın içeriğine, öğretmen-öğrenci oranına, mekanın fiziksel şartlarına, çocuğun okula geliş ve gidiş için harcayacağı yol ve zaman miktarı, disiplin eğitiminin nasıl yapıldığına, kültür ve sanat faaliyetlerine ne kadar önem verildiğine, sağlık sorunları ile karşılaşıldığında neler yapıldığına, acil durumlarda alınan önlemlere, PDR hizmetlerinin verilip verilmediğine dikkat etmeleri gerekir. Çocukların gelişim sürecinde anne ve babalara ne önerirsiniz? Çocukların gelişim sürecinde anne ve babaların çocuklarını çok iyi gözlemlemelerini, onlardaki değişiklikleri yakından takip etmelerini, yeteneklerini desteklemelerini, Onları mutlu etmeye çalışırken ödül ve disiplini dengeli kullanmalarını öneriyoruz. Bundan sonra projeleriniz var mı? Bundan bahseder misiniz? Hedefimiz her yeni yıl Anaokuluna yeni başlayan çocuklarla hayata yeniden başlamak, onlarla büyümek, onlarla olgunlaşmak ve yeni yaşam deneyimleri kazanmak….. 11 haber lerden hazırlayan, gösterilerdeki o muhteşem kostümlerimizi diken, kışın çocuklara güçlerini kaybetmesinler diye pekmez içiren anneannemizin sıcaklığı; çocukların huzuru, sağlığı, güvenliği ve rahatlığı adına onlara kol kanat geren dedemizin varlığı bu aileyi herkesten ayıran en büyük özellik. Ayrıca çocuklarımız trafik ve hava koşullarından etkilenmeden kapalı garajımızdan okula giriş-çıkış yapmaktadırlar. Kışın okulumuz kat kaloriferi ile ısıtılmaktadır. Her hangi bir elektrik kesintisine karşın jenaratörümüz bulunmaktadır. Okulumuzun tuvalet ve idare odası dışındaki bölümleri 24 saat kesintisiz kamera sistemi ile kayıt altına alınmakta ve dahili izlenmektedir. Sıcak ve Huzurlu Bir Ev Güleç Akademisi Ö ncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz? 1983, Ankara doğumluyum. İlkokul 3. sınıftan beri Adana’da yaşıyorum. Ortaokul ve lise eğitimimi Özel Çukurova Bilfen Lisesi’nde, üniversite eğitimimi ise Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Almanca Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. Şu anda ikinci üniversite olarak Sosyal Hizmetler bölümünde okumaktayım. Lise dönemlerimden beri çocukların dünyası içinde olmayı hayal etmiştim ve hep bu doğrultuda kendimi geliştirmeye çalıştım. Üniversitede okurken dahi çeşitli çocuk ve geçlik kamplarında grup liderliği, çeşitli hayır kurumlarında gönüllü öğretmenlik gibi faaliyetlerde bulundum. Şu anda ise kesinlikle istediğim yerdeyim. 12 Burada çocuklar ne gibi eğitimler görmektedir? Kurumumuz tam gün, yarım gün, günlük ve saatlik olarak 4 farklı program izlemektedir Çocuklarımız güne müzikli aerobik ve cimnastikle başlıyorlar. Müzik, Resim, Modern Dans, Bale, Halk Oyunları, Drama, Satranç, İngilizce, Almanca gibi branş derslerinin yanında sorumluluk, doğruluk, empati, sevgisaygı, emanet, hal-tavır-davranış güzelliği gibi davranış eğitimlerine de önem vermekteyiz. Deneyimli sınıf öğretmenlerimiz ise sınıf içi eğitsel ve sanatsal faaliyetleri yürütüyorlar. Sağlıklı, bilinçli, özgüvenli, hayatla bağları güçlü bir birey olmaları için farkındalık becerilerini arttıracak çalışmaları destekliyoruz. Kendi yaşantıları ve iç dünyaları hakkında düşünüp kâğıda, cümlelere aktarmalarını sağlayacak projeler yapıyoruz. Amacımız; çocuklarımızın psikomotor gelişimi, sosyal - duygusal gelişimi, dil gelişimi, bilişsel gelişimi, özbakım becerileri konularında desteklemek ve geliştirmek. 12 ay hizmet veren bir kurum olarak yaz dönemlerinde yaz okulu kapsamında yukarıdaki branş derslerine ek olarak Yüzme ve Tenis gibi spor faaliyetlerimiz ekleniyor. Ayrıca tüm yaz boyunca yurtdışından gelen yabancı öğretmenler tarafından tam gün İngilizce eğitimi verilmektedir. Çocuklara özel ne gibi etkinlikler düzenliyorsunuz? Çocuklarımızın sosyal ortamlardaki davranışlarını geliştirmek ve pekiştirmek amaçlı sinema, tiyatro, gezi-gözlem gibi aktiviteler düzenliyoruz. Orman Haftası, Polis Haftası, Kızılay Haftası gibi Belirli Gün ve Haftalar kapsamındaki günleri kutluyoruz. Pijama Partisi, Meyve Partisi, C Vitamini Partisi, Kostüm Partisi, Doğum Günü Partisi, Oyuncak Partisi, Hikaye Partisi gibi hem eğitici hem eğlendirici partiler düzenliyoruz. Çocuklarımız bahçemizin hobi köşesinde fen ve doğa etkinlikleri ve mutfağımızdaki mutfak etkinlikleri ile yaşayarak öğreniyorlar. Turşu kurmanın, domates-biber yetiştirmenin, dalından mandalina koparmanın, kendi dizayn ettiği kurabiyeleri yemenin keyfine varıyorlar. Yıl içinde düzenlediğimiz Geleneksel Güleç Akademi Anaokulu 23 Nisan Çocuk Şenliği’nde çocuklarımızın yıl boyunca yaptıkları eserler sergileniyor; yılsonunda düzenlediğimiz Yılsonu Gösterimizde ise çocuklarımız sahneye çıkarak yıl boyunca öğrendikleri marifetleri sergiliyorlar. Eğitim merkezinizin ayrıcalıklarını biraz açıklar mısınız? Sıcak Ve Huzurlu Bir Ev; Biz Güleç Akademi Anaokulu olarak çok çocuklu sevimli bir aileyiz. Ben çocukların ablası veya öğretmeni, babam Ahmet Yardım çocukların dedesi, annem Mediha Yardım ise çocukların anneannesidir. Meyve sularını doğal meyve- Eğitim kadronuzdan biraz bahseder misiniz? Çocuklarımızın ilk yıllarında henüz tam bir biçim olmamış olan zihnine verilecek bilgilerin ve örnek olacağı kişilerin özenle seçildiği kurumumuzda çalışan tüm öğretmenlerimiz Çocuk Gelişimi bölümü mezunudur. Eğitim verdikleri yaş gruplarında uzmanlaşmışlardır. Öğretmenlerimiz kendilerini sürekli geliştiren, teknolojiye ve yeniliğe açık olan, insan ilişkileri kuvvetli kişilerdir. Branş öğretmenlerimiz ise kendi alanlarında uzman akademisyenlerdir. Çocuk psikolojisi ve çocuk davranışları üzerinde eğitim almış profesyonel bir ekiptir. Ayrıca Yaprak Psikiyatrik ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi doktorlarından Uzman Klinik Psikolog N. Göksu Telmaç çocuklarımıza, öğretmenlerimize ve velilerimize destek olmaktadır. Haftada bir gün okulumuza gelerek tüm çocukları çeşitli testlerle ve çocuklarımızın yaptıkları faaliyetlerle çocuklarımızı gözlemleyerek haftalık veya aylık gözlem raporu sunmaktadır. Böylece çocuklarımızdaki olabilecek her hangi bir problemi önceden tespit ederek problemi aşmak kolaylaşıyor. Ayda bir de velilerimize önceden belirlenen konular üzerinde (ör: yalan söyleme/çalma; tırnak yeme; takıntılar, kardeş kıskançlığı vb.) seminer vermektedir. Okul öncesi eğitim neden önemli? İnsan yaşamının her döneminde gelişim, olgunlaşma ve deneyimlerle bağlantılı olarak kazanılan önemli geçişler vardır. Okul öncesi dönemi diğer gelişim dönemlerinin temelini oluşturduğu için bu dönemin sağlıklı ve zengin uyarıcılarla desteklenmiş en uygun yaşantılarla geçirilmesi son derece önemlidir. Alıcıların en açık olduğu bu dönemde çocuğun çeşitli alanlardaki gelişimini desteklemek için, iyi bir çevre düzenlemesi yapılmalıdır. Bundan sonrası için farklı projeleriniz var mı? Mezunlarımız ve mezun olacak öğrencilerimiz için farklı planlarım var. Paylaşımların, dostlukların, arkadaşlıkların devam edebilmesi için projelerim olacak. 13 yazar Dr. İbrahim BİLGEN Uz. Psikiyatrist (Psikoterapist) [email protected] Öfke Kontrolü Bebekler öfkelerini, ağlayarak, kollarını sallayarak, bacaklarıyla tekme atarak dile getirirler. 18 ay civarında çoğu çocuk öfkelenince sinir nöbetleri geçirir. Bu nöbetler ikinci yılın sonunda doruğa ulaşır, üçüncü yıldan sonra azalır. Ö 14 fke, insanların çatışmaları fark edip çözmelerine yardımcı olur ve görmezlikten gelinen farklılıkların kendini hissettirmesini sağlar. Öfkeli olmak ve bunu zaman zaman göstermek anormal değildir. Fakat, çok sık öfkelenen bir çocuğunuz varsa, 6 yaşından büyük olduğu halde düzenli olarak sinir krizleri geçiriyorsa ya da öfkesi fazlasıyla yoğun ve saldırgansa bu bölümü okuyun. Bebekler öfkelerini, ağlayarak, kollarını sallayarak, bacaklarıyla tekme atarak dile getirirler. 18 ay civarında çoğu çocuk öfkelenince sinir nöbetleri geçirir. Bu nöbetler ikinci yılın sonunda doruğa ulaşır, üçüncü yıldan sonra azalır. Bunun nedeni üç yaş civarında çocukların isteklerini elde etmede dilin daha etkili bir araç olduğunu fark etmeleridir. Okulda öfke, akademik güçlüklere yönelik bir tepki olabilir. Bazı çocukların toplumsal rollerini tanımlamak için kullandığı bir saldırganlık çeşidinin işareti de olabilir. Öfkeli tehdit ve meydan okumalar kimin daha çetin olduğunu belirlemeye yardım eder. Aynen yetişkinler gibi, kimi çocuklar da diğerlerinden daha kolay öfkelenirler. Yüksek düzeydeki buhar basıncını içinde taşıyan bir düdüklü tencere gibi olan bu çocukların patlaması için çok az bir provokasyon ya da zorlanma yetecektir. Kimi çocuklar ise henüz öfkelerini yönlendirmek için gerekli becerileri edinememiş olabilirler. Bazı çocukların öfkesi de yaşamlarındaki ciddi olaylara tepki olabilir. Her üç durumda da çocuğun, çocuğun niye öfkeli olduğunu bilmesinin yanı sıra, öfkesini uygun şekillerde nasıl yönlendireceğini de bilmesi gerekir. Bu yeteneğe sahip olmayan ya da öğrenmeyen çocuklar arkadaş edinmede yazar güçlük çekebilir ve öbür çocukların kolayca kızdırıp ağlattığı hedefler haline gelebilir. Ne Zaman İlgilenilmeli? Eğer çocuk öfkesini başkalarına yönelik fiziksel saldırılara dönüşürse bunun üzerinde durulmalıdır. Ayrıca aşağıda sıralananlar çocuğa uyuyorsa dikkatli olunmalıdır. • Sık sık öfkeleniyor, her gün sınıf arkadaşlarıyla tartışıyorsa • Aynı yaştaki diğer çocuklara göre daha yoğun olarak öfkeleniyorsa, sık sık ağlayıp başkalarına vuruyorsa, yanlış yaptığında ya da zorlandığında kağıdı buruşturup atıyorsa. • Öğretmenin sakinleştirici çabalarına yanıt vermiyor veya bağırarak onu itiyorsa. • Yaşamın her alanında öfkelenecek bir şey buluyor ve belli bir kişi ya da olay nedeniyle değil, genel olarak kendini öfkeli hissediyorsa. • Olaylarla baş etme yöntemlerinde önemli değişiklikler görüyorsanız, örneğin daha önce hiç sıkılmadığı şeylere öfkelenmeye başlamışsa. Çocuğun sakin olduğu bir anda, onu neyin bu kadar öfkelendirdiğini sorarak, iç dünyasında hissettiği bir duygu veya kendisine söylenen bir şey ise (alay edilme gibi) bunu farketmesini sağlayarak öfkesinin kaynağına inebilirsiniz. Bazı çocuklar, özellikle ergenlik öfkeleri hakkında konuşmak istemeyebilirler. Bu durumda ne yapmaya çalıştığınızı açıklamak yerine uzman yardımı isteyiniz. Çocuğun sakin olduğu bir anda , onu neyin bu kadar öfkelendirdiğini sorarak, iç dünyasında hissettiği bir duygu veya kendisine söylenen bir şey ise (alay edilme gibi) bunu farketmesini sağlayarak öfkesinin kaynağına inebilirsiniz. Bazı çocuklar, özellikle ergenlik öfkeleri hakkında konuşmak istemeyebilirler. Bu durumda ne yapmaya çalıştığınızı açıklamak yerine uzman yardımı isteyiniz. Nasıl Yardım Edilebilir? Öfkesiyle baş edemeyen bir çocuğa yardım ederken ilk göreviniz, niye öfkeli olduğunu anlamak ve (bunun farkında değilse) onun da anlamasını sağlamaktır. Bu da dinlemeyi bilmek demektir. Öfkeli çocuklar açık, sakin, anlayışlı ve kendini anlayacak yetişkinlere ihtiyaç duyarlar. Onu öfkelendiği için azarlamanız veya kendinize kızmanız, öfkesini nasıl ifade edeceği ve nasıl sakin olacağı konusunda ona fikir vermez. • Belli bir süre için öfkesini dışa vurmayacağı ya da anlaştığınız şekillerde dışa vuracağı konusunda anlaşma yapın. • Duygularını anlattığı bir günlük tutmasını önerin. Yazı yazmak zor geliyorsa resim de yapabilir. Kendisini öfkelendiren problemi, nasıl tepkide bulunduğunu, bu tepkinin ne gibi sonuçlar doğurduğunu ve problemi halletmek için iyi bir yol olup olmadığını, neyin daha iyi olabileceğini anlatmasını isteyin. • Siz de ondan beklediğiniz gibi davranın. Örneğin yaşadığınız bir çatışmayı çözmek için öfkenizi kelimelere dökebilir ve ona asıl sorunun öfke olmadığını, ifade edilme biçimi olduğunu gösterebilirsiniz. Öfkeli bir çocukla çalışmanın asıl hedefi; kendi kırgınlık duygularına yada başkalarının sataşmalarına vereceği tepkilerde her zaman seçim şansının olduğunu ona göstermektir.Bağırmayı, vurmayı, öfke nöbetleri geçirmeyi seçebilir yada öğretmenine ve arkadaşına neler hissettiğini söylemeyi tercih edebilir. Bu konuda onu hangi eylemin iyi sonuç doğuracağını düşünmeye teşvik edin. Ayrıca, aşağıdaki davranışlarla öfkesini kontrol etme konusunda ona yardımcı olabilirsiniz; • Öfkeli olmadığı anlarda yada az da olsa sakin kalarak zor bir durumla başa çıktığında onu takdir edin. 15 yazar Sınav Kaygısı ve Dikkat Eksikliği Dr. Sabri YURDAKUL Uz. Psikiyatrist [email protected] Y aşantılarının sınavdan sınava koşturma haline geldiği günümüzde çocuklarımızın ve gençlerimizin sınavda yaşadıkları kaygı ve dikkat eksikliği onların başarısının belirleyicisi haline gelmektedir. Sınavlarda bildiklerini yapmalarını engellemekte, çalıştıkları halde çalışmalarının karşılığını almalarını engellemektedir. 16 Sınav kaygısını ele alırsak; aslında sınav kaygısı sınavdan değil sınavın sonuçlarından duyulan kaygıdır. Sınavda başarısız olursam, bildiklerimi yapamazsam, ailemi hayal kırıklığına uğratırsam endişeleri çocuk ve gençlerin bildiklerini sınavda göstermesini engellemekte, çarpıntı, huzursuzluk, endişe hali yaratarak onların sınava rahat girmelerini engellemektedir. Çocuklar, sadece sınavda değil sınava kadar olan zaman da da sınav kaygısı etkili olmakta, dersin başına oturduklarında sınavı düşünüp derse konsantre olmalarını engellemekte, gece yatarken gene sınav akıllarına geldiği için uyku uyumakta zorlanmaktadırlar. Kız çocukları içine kapanıp, çabuk ağlar hale geldikleri halde, erkek çocukları sinirli ve tahammülsüz olup ufacık bir konuda çabuk parlamaktadırlar. Sınav kaygısını yaratan ailelerin tutumudur. Kazanamazsan ne yaparız, senin için bu kadar gayret gösteriyoruz, senden tek istediğimiz başarılı olman, sınavda iyi bir puan alamazsan başarılı olamazsın dediğimiz çocuklarımızın sınava girerken eli ayağına dolanmakta ve bildiklerini yapamaz hale gelmektedirler. Dikkat eksikliği ise gene çocuk ve gençlerde çok sık gözlenmekte, okulda dersleri dinleyemeyen, evde ders çalışırken çabuk sıkılan, okuduklarını çabuk unutan, sınavda çok basit hatalar yapıp en kolay soruları yanlış yapan çocuk ve gençler sınavda kimsenin yapamadığı soruları yaparak herkesi şaşırtmakta- Sınav kaygısını ele alırsak; aslında sınav kaygısı sınavdan değil sınavın sonuçlarından duyulan kaygıdır. Sınavda başarısız olursam, bildiklerimi yapamazsam, ailemi hayal kırıklığına uğratırsam endişeleri çocuk ve gençlerin bildiklerini sınavda göstermesini engellemekte, çarpıntı, huzursuzluk, endişe hali yaratarak onların sınava rahat girmelerini engellemektedir. yazar Dikkat eksikliği olan çocukların hiperaktif olması gerekmemekte kimi zaman bir arada bulunmasına karşın kimi zamanda ayrı ayrı bulunduğu için aileleri yanıltabilmektedir. Bu çocuk ve gençler sevdikleri derslerde dikkatini verip yoğunlaşabildikleri halde sevmedikleri dersleri hiç dinlememekte ya resim yapmakta ya hayal kurmakta ya da etrafı seyredip arkadaşları ile konuşmaktadır. dır. Ana babalar benim çocuğum çok akıllı nasıl dikkat eksikliği olur diyerek bunu kabullenmekte zorlanmakta ayrıca dikkat eksikliği olsa televizyon ve bilgisayarda seyredemez diyerek dikkat eksikliği olduğuna inanmamaktadırlar. Halbuki dikkat eksikliği olan gençler akıllı gençler olduğu halde televizyon ve bilgisayar onların dikkatini rahat çekmekte fakat iş derslere gelince durum değişip sıkılmaktadırlar. Dikkat eksikliği olan çocukların hiperaktif olması gerekmemekte kimi zaman bir arada bulunmasına karşın kimi zamanda ayrı ayrı bulunduğu için aileleri yanıltabilmektedir. Bu çocuk ve gençler sevdikleri derslerde dikkatini verip yoğunlaşabildikleri halde sevmedikleri dersleri hiç dinlememekte ya resim yapmakta ya hayal kurmakta ya da etrafı seyredip arkadaşları ile konuşmaktadır. Dikkat eksikliğinin bir bozukluk olduğunu kabul etseler bile aileler ilaç konusunda endişe etmekte varsın dersleri başarısız olsun ama ilaç kullanmasın bir zararı olmasın düşüncesi ile hareket etmektedirler. Doktor takibinde kullanıldığında bir zararı olmayan ilaçların dozu fazla kullanıldığında olacak yan etkileri ilaç dozu azaltıldığında ortadan kalkmakta ve çocuklar derslerde başarılı hale gelmektedir. Sonuç olarak dikkat eksikliği ve sınav kaygısı durumu çocukların başarısını engelleyen faktörlerin başında gelmekte bu iki durum toparlanmadığı takdirde başarısız olmakta ve üzüntü duymaktadırlar. Önemli olan bunun bir sorun olduğunun farkına varıp yardım almaktır. Gerektiği yerde psikoterapi gerektiği yerde ise ilaç tedavisi kullanılarak bu çocukların ve gençlerin sorun olan durumu ortadan kaldırılarak sınavlarında başarılı olmaları sağlanmakta her şeyin ötesinde çalışmalarının karşılığını alabilmelerine olanak tanınmaktadır. Bu olmadığında ben yapamayacağım başarısız olacağım duygusu onların tüm yaşam boyunca kendilerine olan güvenlerini olumsuz etkileyip başarısız olmalarına yol açacaktır. Tüm çocuklarımıza ve gençlerimize sınavlarında başarılar diliyorum. 17 yazar Anne, Bilgisayarım Olmadan Asla! Bilgisayar ve oyun bağımlılığı, sosyo - kültürel açıdan ele alındığında, kişinin oyun oynadığı (özellikle rol yapma oyunlarında) süre içinde kendi yaşam koşullarından “yapay” olarak uzaklaştığı, oynadığı oyunun içine girdiği hatta kendine yeni bir karakter oluşturma sırasında bambaşka bir kimlik kazandığı görülmektedir. Göksu TELMAÇ Uz. Klinik Psikolog [email protected] Ç ocukluğunuz nasıl geçti? Gün içerisinde neler yapardınız? Önce kahvaltı sonra halının üstünde oyun, oradan apartmanın aşağısında, mahallede arkadaşlarla evcilik, futbol, ajancılık… Annenizin diretmesine göre öğle yemeği ve uykusu. Değilse akşam ezanına kadar dışarıda kan ter içerisinde koştur dur. Eve gel, kirden çamurdan arın, yemek ye babayla oyna, hop yatağa. Tatlı rüyalar… Kaç saat televizyon izlerdiniz, bilgisayarınız var mıydı, play station’ınız olmadan arabaya biner miydiniz, restorana gider miydiniz? Şimdiki çocuklar gibi değil miydiniz? İçinde bulunduğumuz teknoloji çağında çocuklar pek çok uyaranla bir arada büyüyorlar. Toplumsal güvenlik tehlikeleri nedeniyle eski nesiller gibi ev dışında oynayamıyor, enerjilerini atamıyorlar. Böyle olmayı tabi ki kendileri seçmedi, hepimiz gibi haz alma, eğlenme, mutlu olma, ödül alma odaklı büyüyorlar. Onlara kendini ne iyi hissettiriyorsa ona bağlanıyorlar. 18 Bilgisayarla bebeklik döneminde tanışabiliyorlar. Renkli, müzikli, canlı uyaranları pek seviyorlar. Oyunlarla tanışıyorlar, anne babalarına ısrarla oyunlar açtırıyorlar. Yeni kelimeler öğrenmesi, ebeveynlerin de hoşuna gidebiliyor ve destekliyorlar. Ancak bu sürecin bir patolojiye dönüşmesi de böyle saf bir şekilde başlıyor. Çocuklar gün içerisinde film izlemek, oyun oynamak, internete girmek için bilgisayar başında geçirdikleri süreyi giderek arttırıyorlar. Evde yoksa internet kafelerden ulaşıp oyunların ve bilgisayarın bağımlısı oluyorlar. Özellikle internet kafelerde ailelerinin de izin vermediği oyunlara, sitelere ulaşabiliyorlar. Olumsuz rol modeller ediniyorlar, saldırgan içerikli oyun ve görüntülerden davranış problemleri ediniyorlar. Sahip oldukları sosyal çevreden uzaklaşıyor, onlara gerek duymuyorlar. Bilgisayar ve oyun bağımlılığı, sosyo - kültürel açıdan ele alındığında, kişinin oyun oynadığı (özellikle rol yapma oyunlarında) süre içinde kendi yaşam koşullarından “yapay” olarak uzaklaştığı, oynadığı oyunun içine girdiği hatta kendine yeni bir karakter oluşturma sırasında bambaşka bir kimlik kazandığı görülmektedir. Bu sayede kişi kısa süre olsa da gerçek yaşam zorluklarından uzaklaşmakta, sorunlarını unutmakta ve yeni bir dünya içinde daha huzurlu olmaktadır. Ne de olsa bu dünya tamamen kendi kontrolündedir ve beğenilmediği anda kapatılıp istenildiğinde de tekrar açılıp tekrar yapılandırılabilir. Oynanılan oyunlar aynı zamanda özdeşleşilen karakterler sayesinde kişilerin modelleme gereksinimlerini de karşılamış olur. Yapılan araştırmalar bu oyunları “bağımlılık” derecesinde oynayan ve hatta her ne olursa olsun bırakamayan çocukların “normal”e oranla daha utangaç, özgüveni düşük olduklarını ortaya çıkartıyor. Psikoloji açısından “oyun bağımlılığı” öğrenme kuramlarıyla açıklanabilir. Operant (Edimsel) Şartlanma teorisine göre bağımlılık yapan uyaranın kullanımı sonrası/sırasında sağladığı olumlu hisler kişinin o uyaranı kullanıma devam etmesi için bir sebeptir. Bağımlılık yapan uyaran, bireyin üzerinde ya hoş hisler bırakır ya da olumsuz hislerinin kaybolmasını sağlar. Bunu bilgisayar oyunlarının çok oynanması ve bağımlılık yaratması sürecinde değerlendirecek olursak, oyunun verdiği görsel uyarıcıların vücutta yarattığı fizyolojik hoşluk hissi sonucu kullanımının sürdürülmesi olarak düşünebiliriz. Birey, oyunun sunduğu yeni dünya karşısında refleksif olarak etkilenir ve oyuna yönelir. Oyun oynama sırasında ve sonrasında da fizyolojik bir rahatlama hisseder. Oyun oynandıktan sonra hissedilen bu tip rahatlatıcı duygular ise oyun oynama davranışının tekrar tekrar yapılıp bir alışkanlık ve hatta bağımlılık haline gelmesine yol açar. Bilgisayar başında geçirilen zamandan ziyade, bu esnada fiziksel ihtiyaçlardan uzaklaşmak, tuvalete bile gitmemek, yemek yememek, ödev yapmamak, gözleri kızarana kadar başından kalkmamak, bilgisayar kapandığında aşırı tepki vermek, saldırganlık göstermek çocuğunuz için oldukça tehlikelidir. Bu durumda bağımlılıkla ilgili bir destek almanızda fayda vardır. Çocuğunuzun akademik gelişiminden daha da önce zihinsel, sosyal ve ruhsal sağlığı için büyük bir tehlike yaşıyorsunuz demektir. Bunu engellemek için çocukları erken yaşta bilgisayarla tanıştırmamak, sınırlı tutmak, yemek yemesi, akıllı durması için bir araç olarak kullanmamak gereklidir. Anne babanın da bilgisayar başında aşırı zaman geçirmesi bu bağımlılığa model olacaktır. Okul öncesi dönemde hiç önermemekle birlikte ilkokul ve sonrasında hafta içi sıfır, hafta sonu birer saat bilgisayar kullanımı önermekteyim. Çocukların ailece gittikleri restoranlarda, yolculuklarda, aile ziyaretlerinde dahi bilgisayar oyunlarına dalmalarını büyük bir zaaf olarak görmekteyim. Ailenin sohbet etmesi, sevgi ve ilgi gösterip paylaşıma davet etmekten vazgeçmemesi gereklidir. Bundan vazgeçilirse bilgisayar çocuğu mutluluğa davet eden kollarını açacaktır… 19 yazar Hamilelik ve Lohusalık Sendromu Kadriye TAVŞAN Psikolog [email protected] T 20 oldukça kaygı duyulan da bir durumdur. Doğum ve doğum sonrası dönem ise bir kadının yoğun duygusal sıkıntılar yaşamalarına neden olabilmektedir. Özellikle de o zamana kadar ciddi bir tıbbi müdahale yaşamamış olması doğumun ve doğum sonrası dönemin önemini daha da arttırmaktadır. üstesinden gelebilme ve ayrıca ebeveynlerin bebekle birlikte gelen yeni rollerini benimsemeleri gibi birçok zorlu durumla karşı karşıya kalınmaktadır. Bu süreçte anne bazen yaşadıkları problemlerle baş etmede zorlanabilir ve bir takım ruhsal sorunlarının ortaya çıkmasına veya zeminde var olan ruhsal sıkıntıların tekrar yüzeye çıkmasına neden olabilir. oplumumuzda aile kavramı birçok alanda vazgeçilmez bir kurumdur. Aile kurumu, yaşadığı toplum için birtakım görevler yerine getirmektedir. Yaşadığı neslin devamını sağlamak, içinde bulunduğu toplumun kültürünü, gelenek ve göreneklerini diğer kuşaklara aktarmak gibi önemli görevleri bulunmaktadır. Aile olabilmek, o bütünlüğü sağlayabilmek ve görevlerini yerine getirebilmek için çocuk sahip olmak kadın ve erkek için oldukça önemlidir. Bu sebeple eşlerin isteyerek sahip oldukları bebekleri, onlar için oldukça mutluluk ve doyum vericidir. Doğum sonrasında anneler çok karmaşık duygular hissetmektedirler. Bir yandan bebeklerini görmenin ve kucaklarına alabilmenin mutluluğunu yaşarlarken diğer yandan da yeni bir canlının dünyaya gelmesiyle meydana gelen ağır sorumlulukları ve yaşadıkları değişimleri kaldırmanın sıkıntılarıyla baş etmek zorunda kalmaktadırlar. Her ne kadar gebelik ve doğum süreci fizyolojik bir süreç olup hemen hemen her doğurganlığa sahip olan kadının başına gelen bir durum olsa da bebeğin doğumuyla birlikte yaşanan psikolojik ve sosyal değişimler olur. Annenin doğum sonrasında yaşadığı ruhsal sıkıntılar iki şekilde oluşmaktadır. İlk olarak, annenin daha önce herhangi bir ruhsal sıkıntısı yokken gebelik veya doğumdan sonraki süreçte ruhsal belirtiler ortaya çıkmış veya ciddi bozukluklar meydana gelmiş olabilir. İkinci durumda ise, anne hamilelik öncesinde ya biyolojik yatkınlık ya da psikolojik bir hastalık geçirmiş olabilir. Gebeliğin ve doğum sonrası dönemin ise bu rahatsızlığın ortaya çıkmasına neden olabileceği düşünülmektedir. Bir kadın için yaşayabileceği fizyolojik ve psikolojik en büyük değişimlerden biri hiç kuşkusuz gebelik ve doğum sonrası dönemdir. Gebelik, her ne kadar istenilen ve haz duyulan bir süreç olsa da Doğum sonrası dönemde, bebeğin fizyolojik bakımı, onu koruyup kollayabilme, güvenli bir yaşam alanı sunabilme, zaman ilerledikçe ona bir şeyler öğretebilme, olabilecek hastalıkların Yapılan araştırmalara bakıldığında, doğum sonrasında meydana gelen ruhsal sıkıntı olarak en çok duygudurum bozuklukları gösterilmektedir. Duygudurum bozukluklarını annenin yaşadığı be- yazar Annelik hüznünden daha şiddetli belirtileri bulunmaktadır. Annelik hüznü 2 haftayı geçtiğinde postpartum depresyonuna dönmeye başlar. Ülkemizde annelerin %42’sinde postpartum depresyonu görülebilmektedir (Buğdaycı ve ark., 2004). Annenin yaşamında daha önceden geçirilmiş depresyon öyküsünün olması doğum sonrasında tekrarlanma olasılığını arttırmaktadır. Postpartum depresyonunda, annelik hüznündeki belirtilerden daha şiddetli lirtilerin şiddetine, tedavisine ve prognozuna göre 3 sınıflandırma yapmışlardır. Bunlar; ‘annelik hüznü’(matemityblues), ‘postpartum depresyonu’ (doğum sonrası depresyonu) ve ‘doğum sonrası psikozu’ şeklindedir. olarak görülmektedir. Aşırı yorgunluk, aşırı duyarlılık, ilgi ve istek kaybı, mutsuzluk, enerjinin azalması, bebek ile ilgili obsesyonlar, iştahsızlık, uyku bozuklukları, bellek zayıflığı, anksiyete, irritabilite bu dönemde sık görülen belirtilerdir. Bu üç sınıflandırmadan ilki olan annelik hüznü, yeni doğum yapan annelerde çok sık rastlanabilen doğum sonrası problemlerindendir. Doğumdan birkaç gün sonra görülmeye başlanmaktadır. En tipik belirtileri, aşırı kaygılı olma, gerginlik ve öfke patlamaları, uyku bozukluklarının görülmesi, ağlama nöbetleri, dikkat eksikliği, konsantrasyonun bozulması, duygusal gel gitler, tükenmişlik belirtileri ve mutsuzluk şeklindedir. Bu belirtilerin çoğu 7-10 içinde kendiliğinden düzelmektedir. Doğum sonrası psikozu, diğer duygudurum bozukluklarında daha şiddetli görülmektedir. Fakat görülme olasılığı oldukça düşüktür. Diğer bozukluklardan daha geç zamanda ortaya çıkar. Ani başlangıçlıdır. Annede konfüzyon, irritabilite, uykusuzluk, aşırı yorgunluk, sanrılar, varsanılar şeklinde belirtiler görülebilir. Ağır bir sıkıntı yaşayan anne, her kötü olayın sorumlusunu kendisi olarak görebilir, doğan çocuğun kendisinin olmadığı veya kendisinin doğurmadığı şeklinde düşüncelere kapılabilir. Bununla birlikte kendine veya bebeğine ciddi boyutlarda zarar verebilir ya da öldürebilir. Çok ciddi bir rahatsızlık olması sebebiyle, yatarak ve ilaçla tedavi gerekebilmektedir. Yeni doğum yapan annelerde görülen diğer bir duygudurum bozukluğu ise postpartum depresyonudur. Doğumdan sonraki ilk altı hafta içinde görülebilir. Sonuç olarak, doğumda veya gebelikte görülen ruhsal sıkıntılar anneyi psikopatolojiye yatkın hale getirebilir. Bununla birlikte, daha önceden psikopatalojisi olan annelerin de hastalıklarının tekrarlanma olasılıkları yüksektir, doğum sonrasında annenin herhangi bir ruhsal sorununun meydana gelmesinin yeni doğan bebeğiyle ilişkisini olumsuz etkileyeceği düşünülmektedir. Bu yüzden doğum sonrasında anne ve bebek ilişkisini etkileyebilecek ruhsal sorunlar ve bebeği algılama şekli tespit edilebilirse, gerekli önlemler alınıp müdahaleler yapılabilir ve ihtiyaç duyulan noktalarda uzman kişiler tarafından annelere gereken ruhsal ve tıbbi destek sunulabilir. Annenin doğum sonrasında yaşadığı ruhsal sıkıntılar iki şekilde oluşmaktadır. İlk olarak, annenin daha önce herhangi bir ruhsal sıkıntısı yokken gebelik veya doğumdan sonraki süreçte ruhsal belirtiler ortaya çıkmış veya ciddi bozukluklar meydana gelmiş olabilir. İkinci durumda ise, anne hamilelik öncesinde ya biyolojik yatkınlık ya da psikolojik bir hastalık geçirmiş olabilir. Gebeliğin ve doğum sonrası dönemin ise bu rahatsızlığın ortaya çıkmasına neden olabileceği düşünülmektedir. 21 sağlık Ağız, Diş Sağlığı ve Ortodonti Çevremizi gülümseyerek selamlarız, kendimizi konuşarak ifade ederiz. Çevremizle kurduğumuz iletişimde dişlerin ve ağız yapısının görünümü görsel olarak karşımızdakine bir takım mesajlar iletir. A nne babalar olarak, çocuğumuz için her zaman en iyisini isteriz. Ağız ve diş sağlığı da sevgili çocuklarımız büyürken dikkat edilmesi gereken önemli konulardan bir tanesidir. Çevremizi gülümseyerek selamlarız, kendimizi konuşarak ifade ederiz. Çevremizle kurduğumuz iletişimde dişlerin ve ağız yapısının görünümü görsel olarak karşımızdakine bir takım mesajlar iletir. Düzgün dizilmiş, sağlıklı dişlerle bütünlenmiş hoş bir gülümseme olumlu ve çekici bir ifade sağlarken çapraşık, ileriye doğru fırlak ve/veya sağlıksız çürüklü dişler içeren bir gülümseme bireye olumsuz ve itici bir ifade verebilir. Her anne baba çocuğunun gülüşünün çürüksüz, sağlıklı ve inci gibi dizilmiş dişlerle bütünlendiğini görmek ister. Ailelerin çocuklarının ağız ve diş sağlığına yapabilecekleri iki önemli yatırım vardır. Birincisi, ileride çürüksüz, sağlıklı diş ve dişetlerine sahip olabilmeleri için süt dişlerinin çıkmasıyla beraber çocuğu diş fırçası ile tanıştırıp fırçalama alışkanlığı kazandırmak; ikincisi, dişlerinin düzgün bir dizilime sahip olup, alt ve üst çenenin sağlıklı bir kapanış ilişkisinde olabilmesi için kalıcı dişleri sürmeye başladığında ortodontik muayenesini yaptırmaktır. Olası tedavi ihtiyaçları ve zamanlaması için bir ortodonti uzmanından profesyonel bir yönlendirme almak akıllıca olur. Çoğunlukla erken dönemde, yani 7-8 yaşlarında bir müdahaleye ihtiyaç duyulmaz, ancak 22 Dişlerin üzerine tek tek braket yapıştırılarak yapılan sabit ortodontik tedavi ortalama 2 yıl süren, uzun soluklu bir tedavidir. Bu süreçte sağlıklı ve güzel bir gülüş kazanmak için takım çalışması yapmak gerekir. erken müdahaleyi gerektiren durumlar da gözden kaçırılmamış olur. Erken ortodontik ve ortopedik müdahalenin avantaj sağladığı durumlardan bazıları şunlardır: • Üst çenede darlık veya gelişim geriliği gibi iskeletsel problemler varsa çenelerin büyüme ve gelişimi daha etkin bir şekilde yönlendirilebilir. • Üst dişlerin öne doğru fazlaca çıkıntılı olduğu durumlarda çarpışma veya düşme gibi kazalarda ön dişlerdeki yaralanma riski azaltılabilir. • Parmak emme, tırnak yeme, yanak-dudak ısırma gibi kötü alışkanlıkların zararları konusunda bilgilendirme ve yönlendirme yapılıp, engelleyici ve eğitici apareyler uygulanabilir. • Okul arkadaşları ve sosyal çevresinde diğerlerinden farklı bir görünüme neden olan dişsel ve iskeletsel bozukluklar ergenlik dönemine girmeden önce düzeltilebilir ve böylelikle gelişebilecek psikososyal problemler önlenebilir. Bunun yanı sıra, ortodontik tedaviye çoğunlukla daimi dişlerin sürmesi tamamlandığı sıralarda, yani yaklaşık 11-12 yaşlarında başlanır. Ortodontik tedavinin amacı; dizilimi bozuk, çapraşık ve kapanış ilişkisi bozulmuş dişleri, braketler ve teller gibi çeşitli apareyler kullanarak düzeltip dengeli, sağlıklı, fonksiyonel ve estetik bir diş dizilimi ve kapanış ilişkisi sağlamaktır. Dişlerin üzerine tek tek braket yapıştırılarak yapılan sabit ortodontik Doç. Dr. Beyza Hancıoğlu Kırcelli Ortodonti Uzmanı [email protected] tedavi ortalama 2 yıl süren, uzun soluklu bir tedavidir. Bu süreçte sağlıklı ve güzel bir gülüş kazanmak için takım çalışması yapmak gerekir. Başarılı bir sonuç elde edebilmek için sadece ortodontistin çabası yetmez, hastanın ve ebeveynlerin de kendilerine düşen görevleri ve sorumlulukları yerine getirmeleri gerekir. Tedavi sürecinde ağız bakımının en üst düzeyde olması gerekir. Her yemekten sonra düzenli olarak dişler fırçalanmalı ve ardından flor içeren bir ağız gargarası kullanılmalıdır. Fırçanın yanı sıra braketlerin arasını temizlemek için ara yüz fırçası, diş ipi veya ağız duşu gibi yardımcı araçlardan yararlanılmalıdır. Tellere zarar verecek yiyeceklerden kaçınılmalı, diş çürümelerine neden olacak asitli içecekler ve şekerli gıdaların tüketimi sınırlandırılmalıdır. Verilen randevulara uyulmalı ve hekimin hastadan yapmasını istediği ağız içindeki uygulamalara harfiyen uyulmalıdır. Başarılı ortodonti; hastanın kendisinin, ailesinin ve ortodontistinin yüzünü güldüren kıymetli bir tedavidir. Tedavinin Öncesi Tedavinin Sonrası Tedavinin Öncesi Tedavinin Sonrası haber Çocuklarına Özen Gösteren Ailelere Özel M asal Dünyası Anaokulu, kendilerini eğitime adamış iki kız kardeşin ürünü. Melike ve Makbule Kanay Kardeşler, toplum geleceğine ışık tutacak olan çocukların eğitimine farklı bir anlayış getirmek amacıyla kurdukları anaokulunda eğitim sektörünün içerisine temelden girme fırsatı buldular. Adana sevdalısı iki kız kardeş ile Masal Dünyası Anaokulu üzerine konuştuk. Çocuklarla iletişiminizi nasıl sağlıyorsunuz? Bizce çocuklarla en iyi iletişim yolu onlara gülen gözlerle bakmak ve onların da birer birey olduklarını unutmadan problemlerini dinlemek ve onları kandırmadan doğruları söylemek. Burayı açmaktaki amacınız neydi? Biz, Masal Dünyası’nı açarken büyük bir şehirde yaşıyor; evlerimize, yaşamımıza bu kadar özen gösteriyor olmamıza rağmen neden çocuklara özel mekanlar yapılmadığını düşünerek yola çıktık. Adana’da anaokulu olarak projelendirilip inşa edilen ilk bina olmaktan çok mutluyuz. Okulunuzun eğitim sistemi nasıl? Okul öncesi eğitimde fark yaratan bir eğitim anlayışını benimsiyoruz. Çocuklara bilişsel, sosyal, duygusal ve fiziksel alanlarda doğru eğitimin ve öğrenme ortamının sunulması bilinciyle hareket eden okulumuzda, etkin öğrenme ve sorgulamaya dayalı PYP programının yanısıra Proje Destekli Eğitim, Gems, Scamper, Multiple Intelligence (Çoklu Zeka) ve Yaşayan Değerler yaklaşımlarının sentezinden oluşan bir eğitim programı uygulanmaktayız. Çocuklar, bu programda merak ederek, sorarak, yaparak, yaşayarak, eğlenerek öğrenirken, ilgi alanlarını ve güçlü oldukları yanlarını geliştirirler. Tüm duyularını ve yaratıcılıklarını kullanarak, gözlem yaparak, grup çalışmalarının zevkine vararak, problem çözerek öğrendiklerini yaşama geçirirler. Bu program aynı zamanda ilköğretime hazırlayıcı niteliktedir. Sizi diğer anaokullarından ayıran farkınız nedir? Biz, sınıfımızda 12 arkadaş herşeyi daha güzel daha çabuk öğreniriz. Sanat atölyemizde kendi dünyamızı istediğimiz renge boyar, müzik odamızda bazen baterist, bazen piyanist, bazen de orkestra şefi oluruz. Güne yoga ile başlar, jimnastik ve baleyi de unutmayız, sadece vücudumuzu değil satranç ile beyin jimnastiğimizi de yaparız. Sinema salonumuzda dramamızı yapar, oyunumuzu kurar, sahnemizde oynarız. Bilgisayar laboratuvarımızda hepimizin bir bilgisayarı var. Ve bizim artık 2 dilimiz var: Ben Masal Dünyası’nda çok mutluyum. I am happy at Masal Dünyası. Anne-baba anaokulu seçerken nelere dikkat etmelidir? İlk olarak hijyenik ve samimi bir ortam olup olmadığını dikkate almalıdırlar. Daha sonra fiziki şartlarına, eğitim sistemlerine, donanımlarına dikkat etmelidirler. Okul öncesi eğitim neden çok önemli? Çocuk bir bireydir ve kişilik gelişimi, özgüven gelişimi, toplu yaşam kuralları bir bireyin hayatında en erken gelişmesi gereken öğelerdir. Okul öncesi eğitim çocuğumuzun bireysel gelişimlerini zevk alarak geliştirmesini sağlarken ilerdeki yoğun okul temposuna adaptasyonunu hızlandırır. Yaratıcılığını, yeteneklerini geliştirir. Bundan sonrası için eğitim alanında hayalleriniz nedir? Biz aslında en büyük hayalimizi gerçekleştirdik ve masal dünyasına sahip olduk bundan sonraki hayalimiz farklı şehirlerede Masal Dünyasını kazandırmak. 23 yazar Bir Zincirin İki Ucu; Ergen ve Ebeveyn 10-16 yaşlar arasında kendini gösteren ergenlik, araştırmaların da desteklediği gibi yaşamımızın en çalkantılı dönemidir. Gerek vücudumuzdaki farklılaşmalar, gerek duygulardaki iniş çıkışlar gerekse aileden başka bir yere ait olma isteğinin gücü, bilinmeyen bir dünyaya adım atıştır. Nurhan BAŞ Psikolojik Danışman [email protected] Y aşamın en hızlı şekil değiştirdiği dönemdesin şimdi. Artık çocuk değilsin, bir yetişkin de değilsin. Kendini arada kalmış, korkmuş, şaşırmış ve yalnız mı hissediyorsun? Vücudunu tanıyamıyor, ailenle ilişkilerinin bozulduğunu, arkadaşlarınla geçirdiğin zamanın bir türlü yetmediğini mi düşünüyorsun? Bir anda öfkeden her şeyi, herkesi kırıp döken, bir anda sakinleşip içine kapanan bu kişiyi tanıyamıyor musun? Hoş geldin, artık sen de bir ergensin... 24 10-16 yaşlar arasında kendini gösteren ergenlik, araştırmaların da desteklediği gibi yaşamımızın en çalkantılı dönemidir. Gerek vücudumuzdaki farklılaşmalar, gerek duygulardaki iniş çıkışlar gerekse aileden başka bir yere ait olma isteğinin gücü, bilinmeyen bir dünyaya adım atıştır. Çocukluğun o kolay hayatı sona ermiş, hem ergen hem aile için zorlu bir maraton başlamıştır. Öncelikle bedensel değişiklikler göze çarpar. Hızlı boy uzaması, kilo artışı, ayakların ve ellerin orantısız büyümesi, buna bağlı sakarlıklar... Kız ve erkek çocuklarda farklı alanlarda kendini gösteren ergenlik çocuğun bedenini tanıyamamasıyla korkularını arttırır. Kendi bedenlerine sığamayan bir de duygular vardır ki ani mutluluklar, ani öfkeler, ani huzursuzluklar... Akşam yemeğinde sorulan, “Günün nasıl geçti?” kadar masum bir soru bir anda kavgaya, bağrışmalara, kapıyı çarpıp odaya saklanmalara varabilir. Çünkü ergen, gün içinde birçok duyguyu arka arkaya yaşamış ve bu duygu değiş tokuşlarından yıpranmıştır. Ait olmak istediği arkadaş grubuyla problemler yaşamıştır. Ailesiyle yaşadığı kavgalar onun için yüzeyselken arkadaşlarıyla tartışmak dünyada başına gelebilecek en büyük felakettir. Çünkü aile onu her haliyle sever ve kabullenir ama dışarısı öyle değildir. Kabul ve saygı görmek, sevilmek ve popüler olmak için çaba göstermeli, ayak uydurmalı ve hep daha güzel, daha eğlenceli, daha zeki olmalıdır... Ergenlikte önemli bir nokta vardır ki anne babalar bunun yansımasına bir türlü anlam veremezler. Çocuğunu saatlerce ayna karşısında dolabındaki kıyafetleri giyip çıkarırken, saçlarını anlaşılmaz garip modellere sokmaya çalışırken gören anne baba şaşırır, kızar, uğraşması gereken onca şey (dersleri, ödevleri, odasını toplaması, ebeveyne yardım etmesi vb..) varken günün yarısını bu saçma şeylerle geçirdiğini söyler ve karşılığında ya çocuktan aynı sertlikte tepki alır ya da bir türlü güzel olamadığını düşünen çocuğunun ağlamasıyla sarsılır. Gençlerin bu dönemde kendilerini algılayışları, kendilerine duydukları saygı beden imgelerinden geçiyor. Bu nedenle kendileriyle bu kadar uğraşıyor, döneme özgü ilginç bulduğunuz saçlara ve kıyafetlere yöneliyorlar. Çünkü onlar yaşıtlarına ve çevrelerindeki popüler gruplara ait olmak istiyorlar. Bunları söylerken tabii ki bir ergenin tamamen aileden kopmak istediğini söylemiyoruz. Çocuğunuz dışarıdaki dünyaya kabul görmekle savaşırken sizin gücünüze ve desteğinize de ihtiyaç duyar. Her zaman arkasında olduğunu hissettiği aile bireyleri kendine güveninin kırılmasını hafifletir, dışarıda ne yaşarsa yaşasın onu dinleyecek, anlayacak, sevecek ve değerli olduğunu hissettirecek kişilerin varlığını bilmek ister. İşte bu noktada çocuğumuzu yönlendirme, karar verme ve problem çözme yöntemlerine dahil olma kısmında sınırlarımızı iyi belirlememiz gerekiyor. yazar Her yaralandığında yaralarını sarmamız, her tartışmasında devreye girip haklarını savunmamız, yaşadığı her problemin çözüm yolunu sunmamız onları bir birey yapmaktan alıkoyuyor. Yetişkin olduklarında, iş yaşamlarında ya da özel hayatlarında karşılaştıkları en ufak engelde anne babalarını arıyor, kendileri için karar verecek birilerine ihtiyaç duyuyorlar. Çünkü onlar bağımsız birey olamayan bağımlı kişiliklere dönüşüyorlar. Ergenler hata yapar, sıkça yapar ve öğrenmeye çalışırlar. Onların ilk hatalarını yapmalarına izin verin. Sonucunu kabullenmelerini ve öğrenmeleri gereken şeyleri görmelerini destekleyin. Ancak bu şekilde sağlıklı, güçlü ve bağımsız bir birey olmalarına yardımcı olabilirsiniz. Ergenler hata yapar, sıkça yapar ve öğrenmeye çalışırlar. Onların ilk hatalarını yapmalarına izin verin. Sonucunu kabullenmelerini ve öğrenmeleri gereken şeyleri görmelerini destekleyin. Ancak bu şekilde sağlıklı, güçlü ve bağımsız bir birey olmalarına yardımcı olabilirsiniz. Üzerlerinde kontrol mekanizması gibi değil, ihtiyaç duyduklarında başvurabilecekleri güvenli bir liman olmanız, kendilerini yapayalnız hissettikleri bu dünyada çelişen ve iniş çıkışları olan duygularını, düşüncelerini anladığınızı hissettirmeniz çok önemli. Bu şekilde onları kötü arkadaş çevresinden, istenmeyen davranışlardan, aileden kopmuş ve adeta kaybolmuş bir birey olmaktan kurtarabilirsiniz. Hepimiz çocuktuk, hepimiz ergendik. Ancak bizim zamanımızda teknoloji bu kadar ilerlememiş, popüler olmak bu denli önemli olmamıştı. Lütfen onlara kendi zamanımızdaki gibi değil, kendi zaman dilimlerinde önemli olan ne varsa öğrenerek yaklaşmaya çalışalım. Çocuklarımızın bir yetişkin olduğunda ayakları yere basan, kendine güvenen, her zorlukla başa çıkabilen bireyler olması için bu deprem bölgesi olan ergenlik dönemini hep beraber az zararlarla atlatalım. Unutmayın çocuğunuzla aranıza giren bir probleme hiçbir zaman objektif bakamazsınız. Çünkü siz annesiniz, babasınız. Çocuğunuzu sevmek en büyük erdeminiz. Ancak bu sevgi bazen olayları yanlış değerlendirmenize, net görememenize neden olabiliyor. Bu noktada bir uzmandan alacağınız yardım hem sizin hem çocuğunuzun hayatını çok daha kolaylaştıracaktır. Aradaki bu uzman köprü ile çocuğunuzla tartışmalardan uzak, daha kaliteli vakit geçireceğiniz, güzellikleri paylaşacağınız günlere sahip olmanızı sağlayabilir. Hayatın renklerini görebilen mutlu bireyler olmamız dileğiyle hoşça kalın... 25 yazar Aile İçi Öfke ve Şiddetin Çocuk Üzerindeki Etkileri Sevgi SAMAR Psikolog [email protected] A ile ortamı, bireyin dünyaya geldiği andan itibaren içerisinde yer aldığı, yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli bakım ve desteğin ona sunulduğu sosyal bir ortamdır. 26 Bireylerin olumlu davranış özelliklerini kazandığı ve geliştirdiği bir ortam olarak değerlendirilen aile ortamı, zaman zaman olumsuz bazı yaşantıların psikolojik etkilerinin de ortaya çıktığı bir ortama dönüşebilir. Aile içi şiddetin temelinde bireylerin içinde bulunduğu öfke ve saldırganlık yaşantıları mevcuttur. Bu iki kavram incelendiğinde öfke kavramının, “Engellenme, saldırıya uğrama, tehdit edilme, yoksun bırakma, kısıtlama vb. gibi durumlarda hissedilen ve genellikle neden olan şeye ya da kişiye yönelik şu ya da bu biçimde saldırgan davranışlarla sonuçlanabilen oldukça yoğun ve olumsuz bir duygu durumu olarak saldırganlık kavramının ise “Diğer bir canlı ya da nesneye yönelik incitici ve rahatsız edici davranışlar” olarak tanımlanmaktadır. Aile içinde ortaya çıkan öfke ve saldırganlığın nedenleri ile ilgili olarak yapılmış açıklamalar incelendiğinde ise genellikle; genetik, nörolojik ve biyolojik özellikler, bazı psikiyatrik bozukluklar, alkol ve madde kullanımı, sosyal destek yokluğu, yetişkinin çocuklukta istismara uğramış olması, özellikle cinsel istismarın olduğu ailelerde babanın güç ve kararlarda baskın olması, babanın güç ve kontrol sağlamak için şiddete başvurması, anne baba arasında cinsel sorunların olması, aile dışı ilişkilerde kısıtlılık, işsizlik, yoksulluk ya da modernizasyon gibi nedenlerle yoğun bir stresin ortaya çıkması, anne ve babanın çocuğa karşı davranışlarındaki tutarsızlık, çevrede uygun rol modellerinin olmayışı ve içinde yaşanılan grubun şiddeti teşvik etmesi gibi etmenlerin etkili olduğu görülmektedir. Başta da söylediğimiz gibi aile, duygularımızın oluştuğu ilk sosyal ortamdır. Kendimiz ve diğerleri hakkında ne gibi duygusal tepkiler vereceğimizi, bu duygularla ilgili düşüncelerimizi ve nasıl ortaya koyacağımızı aile içerisinde öğreniriz. Duyguların öğrenildiği bu ilk sosyal ortam olan ailede, çocuklara duygularını nasıl ifade edecekleri, nasıl düşünecekleri ve nasıl davranacakları doğrudan öğretilmez. Daha çok eşler arasındaki duygusal alışveriş bunun için model oluşturur. Yetişkinlerin çocuklarına gösterdikleri duygular ve davranışlar, çocukların duygusal yaşamlarının bir çerçevesini oluşturur. Çocuk için aile içindeki bireylerden özdeşim nesnesi olarak seçtiği kişinin örneğin babanın yazar yineleyici bir biçimde şiddet uygulaması çocuk için olumsuz bir model oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra aile içindeki iletişim örüntüsünün öfke ve saldırganlık içeren bir biçimde sürdürülmesi, genellikle evliliklerin boşanmayla sonuçlanmasına yol açmaktadır. Bu durumun da özellikle çocuklar açısından önemli bazı olumsuz etkilerinin olabileceği açıktır. Bu çocukların iletişimlerinde saldırganca bir tutum izledikleri ve kendilerini sosyal ve duygusal yönden izole etme davranışları sergiledikleri gözlenmektedir. Problemli davranışların özellikle suça yönelik davranışların kökeninin çocukluktaki yaşantılara dayandığını belirtilmektedir. Yapılan araştırmalar çocuklukta fiziksel ve sözel olarak saldırganlığa maruz kalan yetişkinlerin ileriki yaşlarında depresyon, alkol kullanımı, antisosyal davranış ve kendi çocuklarını cezalandırma gibi davranış özellikleri gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Aile içi şiddetin temelinde bireylerin içinde bulunduğu öfke ve saldırganlık yaşantıları mevcuttur. Sonuç olarak eğer anne baba birbirlerine öfke ve saldırganlık içeren davranışlarda bulunuyor ve çocuklar çevrelerinde sorunların öfke ve saldırganlık yoluyla çözümlendiğini görüyorlarsa, saldırganlığı sorun çözücü bir davranış olarak öğrenirler, saldırgan davranışların yaşamın bir parçası olduğunu düşünürler ve bunu kendi yaşamlarında da uygulamaya koyarlar. Bu nedenle yetişkinlerin davranışta bulunurken, her an bir çocuğa model oldukları bilinciyle hareket etmeleri gerekmektedir. Ayrıca çocukların duygularına duyarlı olmak ve iyi bir duygu yöneticisi olmak için yetişkinler; empatik dinlemeye sahip olmalı, çocukların duygularını isimlendirmelerine yardım etmeli, problemin çözümüne yönelik temel iletişim becerilerini kullanmayı öğrenerek kabul edilen ve edilmeyen davranışları belirlemelidirler. Herkese sağlıklı ve mutlu günler dilerim. Yapılan araştırmalar çocuklukta fiziksel ve sözel olarak saldırganlığa maruz kalan yetişkinlerin ileriki yaşlarında depresyon, alkol kullanımı, antisosyal davranış ve kendi çocuklarını cezalandırma gibi davranış özellikleri gösterdiklerini ortaya koymaktadır. 27 mekan Kare Pizza Kare Pizza K 28 are Pizza ne zamandır faaliyette? Kare Pizza Adana’da beşinci yılını kutluyor. Reşatbey’de küçük bir mekanda ilk çalışmalarımıza ve araştırmalarımıza başladık. Kuruluşu tamamen bir inovasyon çalışması idi, amacımız bir çok yönden fark yaratmaktı. Adana’ya marka getirmeyi değil Adana’dan marka çıkarmayı hedefledik. İncelediğimizde her büyük firmanın temelinde özgün bir fikir, bunu destekleyen plan ve proje vardı, bizde bunu temel olarak başladık. Küçük bir mekandan üç şubeye ulaştık. Franchase sistemini geliştirdik ve yeni projemizde Adana içinde en az altı şube daha hedefledik ve diğer il ve ilçelere açılıyoruz. Söylediğimiz gibi Kebabın patentinin alındığı şehrimizde 1000000 pizzaya ulaşıyoruz, bu çok ciddi bir rakamdır. Beğenildiğimizin en önemli göstergesidir. Günde yüz pizza üretime ulaştığımız zamanı hatırlıyorum, tüm personelle kutlamıştık, bugün böyle bir rakam olursa “sorun nerede “ diye toplantı yapıyoruz. rak değil ulusal bir marka olarak tahmin ediyor, buda bize doğru yolda olduğumuzu göstermekte ama “daha çok işimiz var”. Faaliyete girdiğiniz günden bu yana ne kadar büyüdüz? Öncelikle isim olarak olarak tanındık ve büyüdük. Adanalı bize sahip çıktı, destekledi. Onların damak tadına uygun olduğu kadar, kalite ve malzemeden ödün vermeden keselerine de uygun üretimi hedefledik. Marka bilinci oluşturmak zor bir süreçtir, gözle görülmeyen çok emek ve zaman harcamak gerekiyor. Her şey ekonomiye dayanmıyor, parayla elde edemeyeceğiniz en önemli şey ise fikir ve arkasındaki yaratıcı süreçtir. Biz bu konuda şanşlı saydık kendimizi. Adana’da pizza sektöründe birçok firmanın arasından yükselişe geçmenizi neye bağlıyorsunuz? Öncelikle ön araştırmamızı iyi yaptığımıza, sürekli kendimizi yenilememize diyebilirim. Her pizzayı kendimize, çocuğumuza yapar gibi yapıyoruz, her pizzada çok ciddi sorumluluk hissediyoruz. Yapılan hatalarımız var ise olabildiğince hızlı şekilde telafi etmeye çabalıyoruz. Laf olsun diye değil ama hedefimiz %99 müşteri memnuniyeti, çünkü %1 ne yaparsak yapalım kazanamayabiliriz. Bir çok müşterimiz bizi yerel bir marka ola- Gıda sektöründeki sıkıntılar ve beklentileriniz nelerdir? Gıda sektörünün sıkıntıları Türkiye’nin yaşadığı sıkıntılarla paralel, ayıramayız. Yetişmiş veya yetiştirilmeye uygun eleman sıkıntısı, malzeme fiyatlarının sürekli hareketliliği, İstihdam yaratmamıza rağmen destek eksikliği başlıcaları. Beklentilere gelince , işin doğrusu hiçbir beklenti içinde değiliz, kendi göbek bağımızı keserek büyümeyi öğrendik, böylesi daha güçlü yapılanmaya sebeb oluyor. Mevcut durum iyileşirse bizde daha iyi oluyoruz. Bundan sonraki hedeflerinizden bahseder misiniz? Öncelikli hedefimiz Adana ili ve dışında şubelerimizin açılması, bu arada standartımızı sağlayarak ulusal marka hedefimize ulaşmak, sonrası için daha büyük düşünüyoruz. Bizi, fikirlerimizi tutan yok, sadece zamana ihtiyacımız var. yaşam Yaşam Koçuyla Sınırlarınızı Aşın P sikolojik problemi olmayan ve yaşamında normal davranışlar sergileyen bireylerin hedeflerine daha hızlı ve etkili ulaşmasına yardımcı olmak amacıyla verilen profesyonel bir kişisel çözüm hizmeti olan Yaşam Koçluğu son yıllarda sıkça başvrulan bir hal almıştır. Canan Akdoğan da hem ailesinin etkisi hem de kendi isteğiyle aldığı eğitimle başladığı yaşam koçluğunda kendisinde gördüğü değişimleri herkesle paylaşmayı arzulamış. Bu kararın ardından İstanbul’da Bob Proctor Life Success Şirketler Grubu’nun tek temsilcisi olarak eğitim vermekte olan The Key Başarı Akademisi’nin yolunu tutmuş. 40 yıllık bir deneyimle hizmet sunan akademiden aldığı sertifika ile yaşam koçluğuna adım atan Canan Akdoğan ile sizler için sohbet ettik: Yaşam koçluğu nedir? Biraz açıklar mısınız? Ülkemizde yaşam koçluğu özellikle Adana’da yeni bir kavramdır. 1960’lı yılların sonunda Amerika’da organizasyonel gelişim çalışmalarının entegre bir parçası olarak başlamış ve 1980’lı yıllardan sonra daha geniş kitlelerin de faydalanabileceği günümüzdeki profesyonel halini almıştır. Nedir peki şu anki profesyonel hali? Yaşam koçluğunu kısa bir cümleyle özetlemek mümkündür. Bireyin farkında olmadan belirlediği kişisel sınırların ötesine geçebilmesi için cesaret toplayabileceği bir profesyonel ile işbirliği içinde olmaktır. Bireyin kişisel ve profesyonel gelişimini temel alır. Yaşam koçluğu kimler için uygundur? Yaşam koçu bireyin bulunduğu mevcut durum ve geleceğiyle ilgilenir. Belli başlı hedeflerin belirlenmesinde ve bu hedeflere giden yolda çıkabilecek engellerin aşılmasında ve hedefe ulaşılmasında bireye her daim destek olma çabası içindedir. Hedefler kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir. İş hayatınızda daha verimli olabileceğinizi düşünebilir ve terfi etmeyi hedefliyebilirsiniz ama nasıl yapacağınızdan emin değilsinizdir. Kendinize olan güveninizi artırmak isteyebilir ve motivasyona ihtiyaç duyabilirsiniz ama aradığınız desteği etrafınızda bulamayabilirsiniz. Ya da hayallerinizin peşinden koşmak isteyebilir ama ilk adımı atacak cesaretiniz yoktur. Yaşam Koçluğu, bireyin farkında olmadan belirlediği kişisel sınırların ötesine geçebilmesi için cesaret toplayabileceği bir profesyonel ile işbirliği içinde olmaktır. Bireyin kişisel ve profesyonel gelişimini temel alır. İnsanlar neden bir yaşam koçuyla çalışmak ister? Çoğu zaman nerden baslıyacağınızı bilemeyebilir veya hedeflerinizi bir başkasıyla paylaşmaya çekinebilir veya aradığınız desteği etrafınızda bulamayabilirsiniz. Bunları gerçekleştirme yolunda ilerleme sağlamak için odaklanma ve yön belirleme netliği kazandırmaya yardımcı olmak. İş stresi ve değişimle başa çıkabilme, yeni seçimler belirlemesine veya yeni düşünüş biçimleri edinmesini sağlamak. En önemlisi sorumluluk, farkındalık ve özgüven sağlamaktır. Canan AKDOĞAN Yaşam koçluğunun terapi veya danışmanlıktan farkları nelerdir? Koçluk ve terapi arasındaki fark: Koçluk insanların var olan potansiyelini ortaya çıkartmaya çalışmak ile ilgilenir. Bulundukları durumdan daha iyi durumlarda olmayı arzulayan kişiler ile çalışır. Danışanın, amacına ulaşmasını sağlayacak yeni beceriler geliştirmesine yardımcı olur. Terapi ise, belirlenebilir bozukluklara tanı koymaya ve geçmişi düzeltmeye dayalıdır. Çoğunlukla insanların travmalarıyla ilgilenir ve eski acıları iyileştirmeye çalışır. Terapist tanı koyar ve hastayı iyileştimek için profesyonel bir uzmanlık sunar. Aradaki ilişki, doktor hasta ilişkisidir. 29 30 31 spor Çocuğunuz ve Tenis Yaz aylarında sıklıkla çevremizde gördüğümüz tenis okulu ilanlarına ilgisi olan ailelere bir ön bilgi vermek istediğimiz bu yazımızda tenisin çocuklar üzerindeki faydalarına ve dikkat etmeniz gereken noktalara göz atmak istedik. D 32 oğumdan itibaren hayatımızın odak noktasına gelen çocuklarımız en değerli varlıklarımız. Kendimizin yapamadığı, başaramadığı herşeyi yaptıklarını, başardıklarını görmekse en büyük hayalimiz. Televizyonlardan izlemeye başladığımız dönemlerde bizlere çok uzak olan tenis artık çok yakınımızda. Tenis, bugün artık birçok insanın severek oynadığı bir oyun haline dönüşmüş, 7’den 70’e herkesin severek yaptığı bir spor olmaya başlamıştır. ve dikkat etmeniz gereken noktalara göz atmak istedik. Uzmanlara göre, çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimlerine büyük katkı sağlayan bu spor, ailelerin de ilgisini çekmeye devam ediyor. Yaz aylarında sıklıkla çevremizde gördüğümüz tenis okulu ilanlarına ilgisi olan ailelere bir ön bilgi vermek istediğimiz bu yazımızda tenisin çocuklar üzerindeki faydalarına Uzmanlar, çocukların tenise başlaması için en ideal yaşın 5 olduğunu görüşündeler. Tenisin, daha küçük yaşlardaki çocukların gelişim seviyesine uygun bir spor olmadığı görüşünde yaşından önce tenis kursuna yollamayın. Çünkü 5 yaşından küçük bir çocuğun gelişim seviyesi bu tip bir spora uygun değildir. spor Tenis oynamanın çocuğunuza faydaları: • Tenis yaş sınırı olmayan bir spor olduğu için her kuşakta oynanabilir. • Tenis, çocuğun daha sağlıklı ve zinde olmasını sağlar, • Tenis, çocuğun motor gelişimini hızlandırır ve bedensel hareketlerini daha iyi kontrol edebilmesini sağlar, • Kasların çalışması ve vücuda daha fazla oksijen taşınması ile çocukların büyüme ve gelişme hızları olumlu yönde etkilenir, • Obezite, dolaşım bozukluğu gibi daha çok hareketsiz yaşama bağlı rahatsızlıkların önlenmesine yardımcı olur, • Günümüzde en çok karşılaşılan ve çocukların başa çıkmakta zorlandıkla- rı stres, kaygı, depresyon, sıkıntı gibi psikolojik kaynaklı sorunlarla daha kolay başa çıkma becerisi kazandırır, • Kendine güveni sağlar ve güven eksikliğinin sebep olduğu başarısızlıkların giderilmesine yardımcı olur, • Tenis sporuyla ilgilenen çocukların daha iyi konsantrasyon sağladıkları ve dikkat eksikliği sorununu en aza indirdikleri görülür, • Küçük yaşlarda tenise başlayan bireylerde, ilerleyen yaşlarda kemik, kas, kalp gibi rahatsızlıklarının görülme olasılığının diğer bireylere oranla daha düşük olduğunu söylenir, Günümüzde en çok karşılaşılan ve çocukların başa çıkmakta zorlandıkları stres, kaygı, depresyon, sıkıntı gibi psikolojik kaynaklı sorunlarla daha kolay başa çıkma becerisi kazandırır. • Tenis, çocukların kişilik gelişiminde etkili olduğu gibi ders başarılarının da yükseldiği görülür. 33 yazar Miniklerden Büyüklere Zor Sorular Göksu TELMAÇ Uz. Klinik Psikolog [email protected] Ç ocukların büyüme süreci bir anne baba için muhteşem keyifli bir yolculuktur. Her adımında ayrı bir renk vardır. Ancak bu yaşamsal yolculuk aynı zamanda çok zorludur. Çocukların büyürken çok ama çok işleri vardır. Fiziksel gelişimleri tam gaz ilerlerken, konuşmayı, yürümeyi, okumayı, yazmayı, düşünmeyi öğreneceklerdir. 34 Şu anda tüm bildiklerinizi bir düşünün… Tüm bunları nasıl öğrendiniz? İzleyerek, sorarak, taklit ederek. Sorma ve doğruyararlı yanıtlar alma çocuklarda büyük bir bilgi kaynağıdır. Anne-babalar ise çocukların sorularına, yaşlarına uygun, dozunda, doğru, net, anlaşılır cevaplar vermede dikkatli olmalıdırlar. Sizlere çocukların 2-7 yaş arasında annebabalarına sordukları, yanıtlanması en zor sorular hakkında özet bilgiler paylaşmak istiyorum: Genelde soru başlıkları • Dünyaya gelme • Ölüm • Allah • Cinsiyet özellikleridir. Çocukların soyut düşünme becerileri 9 yaşından sonra ilerleme gösterir ve 12 yaşından sonra oturmaya başlar. Biz yetişkinler çocukların soyut öncesi dönemde çok daha titizlikle bilgilendirilmesi gerektiğini unutmamalıyız. Aşağıdaki soru ve yanıtlar okul öncesi dönemlerdeki çocuklar için durumuna uygun olarak kullanılabilir: DOĞUM Anne ben nasıl doğdum? Sen benim karnımdaydın, orda senin için özel bir kese (yuva) vardı, sen orada büyüdün ve yeteri kadar büyüdüğünde doktorlar seni oradan çıkarttı. Karnına nasıl girdim? (Bu soru 4-5 yaşta daha sık rastlanır) (4 yaştan önce “Bir çocuğumuz olmasını çok istiyorduk ve sen oldun, karnımda büyüdün diyerek gebe kalma sürecini ertelemek daha doğru olur) 4 yaştan sonra kademeli olarak “Babanın vücudunda üretilen spermler, penis yardımıyla bir yolculuğa çıkarlar ve içlerinden bir tanesi annenin vücudunda bulunan yumurta hücresi ile birleşir. Bu birleşme sonucunda bebek oluşur ve büyümeye başlar.” Şeklinde yanıtlanabilir. Ben karnından çıkarken canın acıdı mı? Baban ve ben büyük bir heyecanla senin karnımdan çıkıp yanımıza gelmeni bekliyorduk. Doktorlar senin oradan çıkman için bize yardımcı oldular ve canım çok fazla acımadan sen karnımdan çıkıp, yanımıza geldin. ÖLÜM Ölüm ile karşılaşmak hepimiz için yıkıcıdır. Çocuklar ise bu dönüşü olmayan gidişin ciddiyetini kavrayamazlar. Geri döneceğine yazar inanırlar. Onların izledikleri çizgi filmde bile gökdelenden düşen karakter kalkıp yeniden yürür. Tamamen yok oluşla tanışmamışlardır. Bir aile yakınının vefatı durumunda en tehlikeli cümleler “O bulutların üzerinde; seni görüyor, seni izliyor” vb dir. İzleniyormuş hissi çocukların fobik duygular taşımasına neden olmaktadır. O (ölen kişi) nereye gitti? O artık bizimle olamayacak, o göremeyeceğimiz bir yerde. Onu özleyeceğiz, belki onu özleyip ağlayacağız ama onu bir daha göremeyeceğiz. Onu özleyince fotoğraflarına bakabiliriz, ama bildiğim en önemli şey, onu bir daha göremeyeceğimiz. Ama biz onu hala sevebilir ve özleyebiliriz. Çok istersem, iyi olursam, dua edersem geri gelir mi? Hayır, geri gelmeyecek. Ama biz evimizde onun için bir fotoğraf köşesi yapabiliriz. (Ölen kişinin fotoğraflarını kaldırmak, ondan konuşmamak duyguları erteler ve ertelenmiş yasa, depresyona, çocuğun duygularını gizlemesine neden olur) Üşüyor mudur/Acıkıyor mudur? Canlılar ölünce, hep yaptıkları şeyleri yapamazlar. Yemek yiyemez, üşümez, acıkmaz veya yorulmazlar. Bu yüzden o da üşümüyordur. Çocukların soyut düşünme becerileri 9 yaşından sonra ilerleme gösterir ve 12 yaşından sonra oturmaya başlar. Biz yetişkinler çocukların soyut öncesi dönemde çok daha titizlikle bilgilendirilmesi gerektiğini unutmamalıyız. Sen de ölecek misin anne/baba? Ben uzun süre yaşayacağım, senin yanında olacağım ve seni her şart altında koruyacağım. (Çocuğa onunla uzun bir hayat geçireceğinizi vaat etmek elbette risklidir, ama sizi kaybetme riskini dışarıda bırakan, güven veren bir telkine ihtiyacı vardır. Ayrılık kaygısını dışarıda bırakmak normal şartlar için uygundur) CİNSELLİK Çocuğunuzun cinsellikle ilgili sorularına, onun yaşına, gelişim düzeyine ve aile değerlerinize uygun; kısa ve soruya yönelik (çok fazla detaya girmeden) cevap vermek önemlidir. Neden siz babamla aynı yatakta yatıyorsunuz? Babanla ben evli olduğumuz ve birbirimizi çok sevdiğimiz için aynı yatakta yatıyoruz. Nasıl aynı evi, çocukları ve sevgiyi paylaşıyorsak aynı yatağı paylaşmaktan da çok mutlu oluyoruz. Bu (cinsel organ) nedir? Bunun adı ne? (erkek çocuklar için) Bunun adı penis. Kalbin, burnun vb gibi bu da senin bir organın. Penisinin altında duran torba ise senin testislerin. (kız çocuklar için) Bunun adı vajina. Ellerin, gözlerin gibi vücudunda bir organ. (Günlük kullanımda pipi vb kelimeler kullanılsa da bu soru karşısında orijinal terimleri kullanmak daha uygundur) Anne senin de pipin var mı? Hayır yok. Kadınların cinsel organları erkeklerinkinden farklıdır. Kadınların vajinaları, erkeklerin ise penisleri vardır. Neden babamın/annemin vücudu benimkinden farklı? Ben de onun gibi olabilecek miyim? Anne babanın vücudu çocuklarınkinden farklıdır. Senin de yaşın büyüdükçe, ellerin, bacakların ve vücudundaki diğer organlar büyüyecek. Sen de baban/annen gibi olacaksın. ALLAH VE DİNİ KONULARLA İLGİLİ SORULAR Dini görüşünüz ne olursa olsun çocukların soyut öncesi dönemde korkulardan, soyut kavramlardan uzak olmaları gerekir. Tanrı’nın sevgi dolu, cezalandırmadan uzak, çocukları ve insanları seven, sağlıklı ve iyi olmamızı isteyen bir güç olduğunu bilmesi yeterlidir. “Allah sana günah yazar, Allah seni izliyor, Allah seni taş eder” gibi cümlelerin ve dini bilgilerin dokuz yaş öncesinde yoğun kaygı yarattığı görülebilmektedir. Allah acıkır mı, nerede, yemek yer mi? gibi sorulara en özel ve net yanıt “Allah acıkan, yemek yiyen bir varlık değildir. Bildiğim en önemli şey Allah’ın bizi çok sevdiği ve bizi koruduğu” çerçevesinde olmaktadır. Çocukların yanıtlanması zor sorularında en önemli noktalardan biri de o soruya anında yanıt vermek zorunda olmadığınızdır. Üzerinde fazla düşünülmemiş yanlış ve hızlı bir yanıttansa, “Bunu ben de tam bilmiyorum, bana biraz zaman ver düşüneyim/araştırayım sana sonra cevap vereyim” diyerek gerekirse bir uzmana danışarak yol izlenmelidir. Erken çocukluk döneminde zihne kazınan bazı düşünce, inanç ve korkular yetişkin hayatına dek uzanan duygusal, cinsel problemlere, kaygı bozukluklarına neden olabilmektedir. 35 sağlık Çocukta Ateşin Tedavisi Anne ve babalar, çocuklarının vücut ısılarındaki en ufak bir artıştan bile korkmaktadırlar. Bu durum, hem aileyi hem de doktoru etkileyerek ateşi düşürmek için gereksiz girişimlerin ve uygulamaların yapılmasına neden olmaktadır. Prof. Dr. Emre Alhan Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı B irçok hastalığın önemli semptomlarından olan ateş, anneler tarafından çocukların ‘hasta’ olarak değerlendirilmesinde en önemli gösterge olup, çocukluk çağında acil polikliniklere başvurmayı gerektiren en sık yakınmadır. Anne ve babalar, çocuklarının vücut ısılarındaki en ufak bir artıştan bile korkmaktadırlar. Bu durum, hem aileyi hem de doktoru etkileyerek ateşi düşürmek için gereksiz girişimlerin ve uygulamaların yapılmasına neden olmaktadır. 36 Günümüzde hekimler arasında ateş epizodlarının tedavi edilip edilmemesi gerektiği tartışmaları halen devam etmektedir. Ateşin zararlı olmasından çok, faydalı etkileri olduğuna dair güçlü kanıtlar vardır. Ateş, vücudun enfeksiyona karşı geliştirdiği immün yanıtın (konak savunması) bir parçasıdır. 39oC’in altındaki düzeylerde immün sistemin güçlenmesini sağlar ve mikroorganizmanın yok edilmesini kolaylaştırır. Yüksek ateş birçok patojenin çoğalmasını ve gücünü önlediği gibi, enfekte hastaların süratle iyileşmesini de sağlar. Bunun yanında ısı artışı, bazı immunolojik yanıtları da (örneğin; lökosit migrasyonu ve fagositozunu, interferon yapımını) güçlendirir. En önemlisi ateş bir regülatör mekanizması gibi davranarak, negatif feedback mekanizması yolu ile akut enflamatuar cevabın sitokin aktivasyonunu da azaltır. Son olarak ateşin düşürülmesi hastalık sürecini maskelemekte ve gerekli tanısal çalışmaları veya antimikrobiyal tedavide yapılacak değişimleri geciktirebilmektedir. Aslında hastaların çoğunda ateş kısa sürelidir ve ateşin zararlı etkileri vücut ısısı ancak 40oC’in üzerine çıktığında görülmeye başlar. Sayısız çalışma çocuğun (6 ayın üzerinde) ateş çıkmaya başladığında, ateş 39oC’in üzerine çıkmadıkça ve çocuğun genel durumu iyi olduğu sürece ateş düşürülmeye başlanmadan önce bir süre beklemenin immün yanıtın güçlenmesi açısından faydalı olacağı bildirilmektedir. Ateşli bir çocuğun tedavisinde öncelik, ateşin kendisinden çok ateşin altında yatan hastalığın etkenine yönelik özgün tedavinin verilmesine yönelik olmalıdır. Ateş düşürücü ilaçlar (antipiretikler) rutin olarak düşünülmelidir. Ancak daha düşük ısılarda bile bebeğin ağrılarını gidermek, uyku düzenini sağlamak veya telaşlı ve huzursuz bir aileyi rahatlatmak amacıyla bile ateş düşürücü verilmek zorunda kalınabilir. Hatta antipire- sağlık tik tedavinin febril konvülsiyonları önlediğine dair kesin deliller olmamasına rağmen birçok hekim küçük yaştaki çocuklarda antipiretik tedavi önermeyi uygun görmektedir. Ciddi kalp hastalığı olan çocuklarda da kardiyovasküler sistemde ateşli dönemlerde metabolik hızın artışı ile birlikte olabilen hipoksik hasarı önlemek için rutin olarak ateşin düşürülmesi önerilmektedir. Ayrıca antipiretikler metabolik ve nörolojik hastalığı olan yüksek riskli hastalarda da yararlıdır. Ateşin tedavisi yalnızca ateş düşürücü ilaçlarla değil, aynı zamanda uygun yaklaşımlarla desteklenmelidir. Bu destek yaklaşımlar ateş düşürücülerin kullanılması kadar önemlidir. Ateşli çocuğa ateşinin düşürülmesine yönelik yaklaşım basamakları şöyle olmalı: I. Destek yaklaşımlar a) Çocuğun soyularak ince ve gevşek giysiler giydirilmeli, gerekirse sadece bez veya iç çamaşırı ile kalmalıdır. Bu çocuğun ısı düşürme mekanizmalarına yardımcı olacaktır. Çocuk üşüyor veya titriyorsa üzerine kalın örtüler örtülmemeli, ince bir örtü yeterlidir. b) Oda ısısının 21-22oC arasında olacak şekilde ayarlanması vücut ısısının kaybını hızlandıracaktır. c) Terleme ve solunum sayısının artmasına bağlı olarak ateşli çocuklarda sıvı kaybını karşılamak için bol sıvı gıda verilmeli, böylece dehidratasyon ve vücut ısısındaki daha da artış engellenmiş olacaktır. Oral sıvı alımı iyi değilse hekim tarafından değerlendirmeye alınmalıdır. d) Metabolizmanın hızlanmasından dolayı yeterli kalori alımının sağlanması önemlidir. Ateşli dönemde mide aktivitesinin azalması ve sindirimin yavaşlaması nedeniyle çocukların beslenmesinde yağlı ve zor sindirilen gıdalardan kaçınılmalıdır. e) Çocuğun fizik aktivitesi ateşli dönemde vücut ısısını daha da artıracağı için aktivitesinin azaltılması uygundur f) Ilık tatbikat (su ile pansuman veya banyo), yelpaze, vantilator gibi ısıyı düşürmeye yönelik fiziksel uygulamalar buharlaşma ile ısı kaybını artırıp, ateşin düşmesini kolaylaştıracaktır. Ilık su ile ıslatılmış bez ile boyun, yüz, el bilekleri, diz, koltuk altı, kasık kıvrımları ve karın üzerine (bu bölgelerdeki büyük arterler üzerine; karotis, temporal, aksiller, brakial, inguinal, femoral, popliteal) pansuman yapılması uygundur. Ayrıca pansuman veya banyo için ılık su yerine kesinlikle alkol veya soğuk su kullanılmamalıdır; çünkü soğuk su vazokonstrüksiyona veya titremeyle ısı üretiminin artışına yol açmakta ve alkol de deriden absorbe olarak toksisiteye yol açabilir. Fizik önlemlerin etkileri genelde kısa etkilidir, ayrıca bu tip uygulamalar bazen Ateşin tedavisi yalnızca ateş düşürücü ilaçlarla değil, aynı zamanda uygun yaklaşımlarla desteklenmelidir. Bu destek yaklaşımlar ateş düşürücülerin kullanılması kadar önemlidir. çocuğun huzursuzluğunu daha da artırabilir, bu nedenle uygulama iyi değerlendirilmelidir. II. Ateş düşürücü (antipiretik) ilaç tedavisi: Antipiretik tedavi, enfeksiyon hastalıklarının gidişinde herhangi bir değişiklik yapmaz, sonucu etkilemez. Bu ilaçlar hipotalamik ısı ayarını normale düşürerek etki gösterir. Etki bakımından aralarında çok az farklılık vardır. Antipiretik kullanımının önerildiği yüksek ateş sınırı 39-39.5oC’dir. Ancak çocuk kendini sıcak ve rahatsız hissediyorsa ve hızlı nefes alıyorsa daha düşük ateş düzeylerinde de ateş düşürücü verilebilir. Kullanılacak ilaçların kiloya göre ayarlanan hekimin önerdiği dozda verilmesi uygundur. 4 aydan küçük çocuklarda ateş düşürücü verilirken, aile 3 günden daha uzun süre kontrolsüz ilaç kullanılmaması konusunda uyarılmalıdır. Özellikle bu yaş grubunda yüksek doz ilaç kullanımı riski yüksektir. Ateşi düşürmek için antipiretik verilmesine karar verilmiş ise uygulamanın bir süre için (24-48 saat) düzenli verilmesi, aralıklı uygulama ile oluşacak terleme dalgasının rahatsızlık verici etkisini yok edecektir. Çocuk yaş grubunda kullanılan en sık ateş düşürücü ilaçlar: parasetamol, asetilsalisilik asit, ibuprofen ve metamizoldür. a) Asetilsalisilik asit (Aspirin): Çocuklarda ateş düşürücü ve ağrı kesici olara kullanılmaktadır. Reye sendromu riski nedeniyle viral hastalıklarda, özellikle suçiçeği ve influenza olgularında kullanılmaması önerilmektedir. Bu nedenle de son zamanlarda çocuklarda asetilsalisilik asitın ateş düşürücü olarak kullanımı azalmıştır. b) Paracetamol (asetaminofen): Daha emniyetli bir antipiretik olup, ciddi bir yan etkisi yoktur. 2 aydan büyük çocuklarda güvenle kullanılabileceği belirtilmektedir. Uzun süreli kullanımlarda böbrek hasarı, yüksek doz kullanımında da akut tübüler nekroz ve akut karaciğer yetmezliği oluşturmaktadır. c) Ibuprofen: Dispepsi, gastrointestinal kanama, renal kan akımında azalma gibi yan etkileri görülebilir. Böbrek yetmezliği olan çocuklarda kullanılırken dikkatli olunmalıdır. Daha nadir olarak aseptik menenjit, hepatik toksisite ve aplastik anemi görüldüğü bildirilmektedir. Ibuprofen, parasetamole göre antipiretik etkisinin daha fazla ve etki süresinin daha uzun olmasına karşın yan etkiler açısından daha fazla risk taşımaktadır. d) Metamizol (Dipiron): En önemli yan etkisi olan agranülositoz riski nedeniyle ABD ve İngiltere gibi bazı ülkelerde kullanımı yasaklanmıştır. e) Kortikosteroidler: Bu grup ilaçlarda etkili antipiretikler olmalarına karşın istenmeyen etkileri ve konak savunma sistemi üzerine olan etkileri olanların antipiretik ajan olarak kullanılmalarını sakıncalı kılmaktadır. III. Hastalığa yönelik spesifik tedavi Tüm ateşli çocuklarda önceki basamaklardaki tedavi yaklaşımları yapılırken aynı zamanda ateşin nedenini açıklamaya yönelik tedavi de planlanmalıdır. Bunun için de öncelikle ateşin nedenini açıklamaya yönelik gerekli incelemeler ve girişimler zaman kaybetmeden yapılmalıdır. Antibiyotiğin bir ateş düşürücü olmadığı, ancak bakteriyel bir etken söz konusu olduğunda kullanılması gerektiği konusunda aileler bilgilendirilmeli ve uyarılmalıdır. 37 haber Çocuklarınızın Kostümlerini Artık Siz Düşünmeyin Ç ocukların renkli dünyalarını keşfetmek her zaman kolay olmuyor. Bunun için işi erbabına bırakmak gerekir. Artık bu konuda yalnız değilsiniz. Çocuklarınızın kostümünü düşünen ve sizler için tasarlayan bir çözüm ortağınız var; MK Dress. Kendi kızının kostümlerine yetişemeyen Müge Koral, sonunda kendisini bu sektörün içerisinde bulur ve sadece kızına değil tüm çocuklara yansıtmak ister zevkini. İşte Müge Koral ve MK Dress’in hikayesi... 38 Böyle bir yer açma fikri aklınıza nereden geldi? Kızım çok süslü bir çocuk, iki yaşından beri hep etek giyer. Ondan önce benim bu konuyla ilgili almış olduğum eğitimler de vardı zaten. Aradığımı bulamıyorumdum. Hem çok pahalı hem de kumaşı çocuklara uygun değil ya da dikimi güzel değildi. Bunun yanı sıra kızıma da yetişemiyordum. Anaokuluna hergün farklı bir kostümle gitmek istiyordu. Okulda herkes o gün Mina’nın ne giydiğini takip eder olmuştu. Ben kızıma kostümler hazırlarken okulda bir öğretmenle tanıştık. Kendisi de kostümler hazırladığını ve gösteri hazırlayacağını söyledi. Araştırdığımızda dikim için fiyatların çok yüksek olduğunu gördük. Onun üzerine ben dikmeye karar verdim. Arı, peri kostümü derken baktım ki bu iş çok zevkli. Ardından kendimi sektörün içerisinde buldum. Kostümleri siz mi tasarlıyorsunuz? Aslında yola çıkarken sadece kostüm olarak başlamıştık. Ama daha sonra 0-16 yaş gece kıyafetine de yönelmek istedim ve Tuvana Büyükçınar ile bağlantıya geçtim. Benim istediğim konsepte uygun kıyafetleri vardı. Bu arada açmaya niyetlendiğimi duyan herkes neden sadece kız diye sordu. Erkek çocuk kıyafetlerinde de böyle bir eksiklik olduğunu ifade ettiler. Bu eksikliği fark edince de İstanbul’da Levon Kordonciyan’ın İskender Giyim markası ile temasa geçtim. Atatürk’ün terzisinin 4. kuşaktan torunu kendisi. Özel dikim kumaşları ve tasarımları var. Onlarla anlaşma ile beraber ben yine eksik olduğu için kendimi de tamamlayabilmek adına kendi tasarımlarımı da koyuyorum. Ayrıca kişilerin isteklerine uygun özel dikimler de yapıyoruz. Kostümlerinizde ne tür malzemeler kullanıyorsunuz? Çocuklara zararlı maddeler var mı? Bizim elbiselerimizde zararlı maddeler yok, hepsi ham ipek. İpek kumaşlar üzerine işleniyor. Taşları ona göredir ve baktığınızda en alt katında bile hepsi pa- muklu kumaştır. Bunlar, Tuvana Hanım’ın tasarımıdır. Bizim kendi yaptığımız tasarımlarımızda da ona çok dikkat ediyoruz. Levon Bey’in yaptığı kumaşlar sigara dumanı tutmaz. Kesinlikle sigara dumanını çekmiyor ve kendi kendini temizliyor. Dediğim gibi bende kendi çocuğumda yaşadığım için naylon gibi çocuğu rahatsız edecek kumaşları sevmiyorum. Ama kostüm ona uygunsa veya çok isteniyorsa pamuksu kumaşlar kullanıyorum. Kısacası kendi çocuğumu düşündüğüm gibi diğer çocukları da düşünerek hareket ediyorum. Peki, büyükler gelip buradan kendileri için bir şeyler temin edebiliyorlar mı? Biz anne-kız modelleri de oluşturuyoruz, aynı şekilde giyinebiliyorlar. Baba-oğul için de aynı tasarımları yapabiliyoruz. Büyük erkekler bize gelip takım siparişi verebiliyor. Erkekler hazır takımlarda oldukça fazla sorunla karşılaşabiliyorlar. Bu açıdan dikim bir avantaj oluyor. Ayrıca kullandığımız kumaşlar da kaliteli oluyor. Şu ana kadar ki ilgi nasıl? Biz daha 14 Şubat’ta mağazamızı düzenledik. Ama insanlar cama yapışarak geçiyorlardı ve hiç kimse sormadan geçmiyordu diyebilirim. Daha önce hiç bir örneği olmadığı için ilgi çok yoğun. 39 Küçük Hanımlar ve Beyler Güneş Gibi Parlayacak Goose, bu yaz için, hem yaşamın her anına, hem de küçük kızların beğenilerine uygun, bol seçenekli bir koleksiyon tasarladı. Geleceğin genç kızlarını çocuk yaşlarda moda ile tanıştıran ve kişilikleri oluşurken kendi tarzlarını belirlemelerine yardımcı olacak seçenekler sunan Goose, bu yılki İlkbahar/Yaz Koleksiyonu’ndaki çiçekli elbiselerin renk armonisi ve incili pırlanta taşlı t-shirtlerle parıltı saçıyor. Goose, küçük hanımlara hem özel günler için zarif abiyeler, hem de gün içinde rahat hissedecekleri spor giyime uygun modeller sunuyor. 40 Goose, bu yaz için, hem yaşamın her anına, hem de küçük kızların beğenilerine uygun, bol seçenekli bir koleksiyon tasarladı. Koleksiyonda yer alan organze çiçek detaylı, inci aksesuarlı abiyeler, küçük hanımların parıltısını daha da güçlendiriyor. Garnili ithal aksesuarlı şık elbiseler ve jilelerin dikkat çektiği Goose İlkbahar Yaz Koleksiyonu’nda, zarif prensesleri çağrıştıran tütü elbiseler ile el yapımı fiyonklarla bezenmiş, güllü detaylı, etek ve elbiseler de yer alıyor. moda moda Lacivert, beyaz, kırmızı, pembe, su yeşili ve ekru, koleksiyonda canlı sezon renkleri olarak belirlenirken, yoğun olarak kullanılan baskılı kumaşlar, daha çok çizgili, puantiyeli ve ekose baskı seçeneklerinden oluşuyor. Ayrıca, kalpli baskı, güllü baskı, elma baskı ve su yolu baskılı kumaşlar da yer alıyor. Koleksiyonda, taftalar, süzineli kumaşlar ve çıtır desen kumaşlar da modellere etkileyici bir hava katıyor. Taşlı penyeler, hem çok şık, hem de rahat İncili, pırlanta taşlı ve ithal fistolu, süzineli şık, ancak rahat penye guruplar içinde, baskılı, taşlı, aplikeli ve güllü t-shirtler öne çıkıyor. Yaz aylarının vazgeçilmez konseptlerini yansıtan safari gruplar ile marine gruplar da, tepeden tırnağa bir bütünlük içinde farklı tarzları yansıtıyor. Küçük beyler için Panço’nun hazırladığı ilkbahar-yaz koleksiyonunda ise rahatlık ve sportif çizgiler ön plana çıkıyor. Koleksiyon şapkalarla zenginleştirilmiş. Bertiz Anaokuluna ve öğrencilerine teşekkür ederiz. 41 Can Bayraktar Necdet Arda Kuru Melisa Ercan Tarık Buğra Paksoy Ece Kürü Melisa Acı kitap 42 kitap Anne Evlilik Bu Kadar Zor Mu? Annemi Nasıl Çıldırttım? Sabri Yurdakul Çocukluk çağı yaşamımızın temelini teşkil etmektedir. O yaşta yaşanan sorunlar etkisini hayat boyu göstermektedir. Bu nedenle çocukluk çağının sağlıklı geçirilmesi hem çocuklar hem de aileler yönünden önem taşımaktadır. Bilmediğimiz sorunlarla baş etmek mümkün olmadığı için bu dönemde yaşanan ya da yaşanabilecek sorunların iyi bilinmesi gerekir. Bu kitabın amacı çocuklarda sıklıkla karşılaşabileceğimiz sorunların neler olduğunu anlatmak ve bu sorunlar karşısında neler yapılabileceği konusunda yol göstermektir. Kitabın amacına ulaşması dileğiyle... Sabri Yurdakul Evlilik insan hayatının en önemli sözleşmesidir. Bu öyle bir sözleşmedir ki bu sözleşmeyi imzaladıktan sonra ben bilmiyordum, başka zannediyordum, koşullarını okumamıştım vazgeçtim oynamıyorum deme şansı pek yoktur. Tabii ki insan hayatta hatalardan dönm şansına sahiptir. Ancak hata olduğu farkedildiği halde bu hatadan dönmemenin bedeli yüksektir. Bu bedeli ödememek için evliliğin ne olduğunu, evlenirsek bizi nelerin beklediğini, bir başka insanla beraberliğin sorumluluklarını çok iyi bilerek evlenmek gerekir. İşte bu kitap evlilikte karşılaşılan sorunları, bu sorunların boyutlarını, nasıl aşılabileceklerini ama bütün bunlardan daha önemlisi eş seçiminde nelerde dikkat edilmesi gerektiğini anlatmak amacıyla yazılmıştır. Amacına ulaşması dileğiyle... Çok Çalışmakla Sınav Kazanılmaz! Sabri Yurdakul Çocukluk çağı yaşamımızın temelini teşkil etmektedir. O yaşta yaşanan sorunlar etkisini hayat boyu göstermektedir. Bu nedenle çocukluk çağının sağlıklı geçirilmesi hem çocuklar hem de aileler yönünden önem taşımaktadır. Bilmediğimiz sorunlarla baş etmek mümkün olmadığı için bu dönemde yaşanan ya da yaşanabilecek sorunların iyi bilinmesi gerekir. Bu kitabın amacı çocuklarda sıklıkla karşılaşabileceğimiz sorunların neler olduğunu anlatmak ve bu sorunlar karşısında neler yapabileceği konusunda yol göstermektir. Piri’nin Maceraları Bir Kitapsan kuruluşu olan Kare Yayınları, yayın hayatına 2000 yılında başladı. Bugüne dek Kare Yayınları’na ait 350 çeşit kitap yayınladı. Bunların çoğunluğu ilk öğretime yönelik yardımcı ders kitaplarıdır. Bunların dışında; yetişkinlere yönelik sağlık dizisi, araştırma kitapları, öğretmenlere yönelik kitaplar. İngilizce eğitimine yönelik gramer kitapları da yayınlandı. Devamını üniversite ders kitapları izledi. Kare Yayınları, işletme, insan ilişkileri, psikoloji, sosyoloji, bilgisayar, tıp kitapları da ekleyerek yayınına devam ediyor. Yaşamdan Bir Yaprak Dergisi’nde ise sizlerle Piri’nin Maceraları Dizisi’nin üç kitabını sizlerle paylaşacağız. Birinci kitabımız Piri ve Korsanlar. Aynı zamanda çocuk cerrahı olan Dilek Çıngı’nın yazdığı kitap 2010 yılında basıldı. Kitabın resimlemesi ise resim öğretmenliğinin yanı sıra grafik alanında yaptığı çalışmalarla da tanınan Nevin Ergen. Serinin ikinci kitabı Piri ve Arkadaşları Akdeniz’de. Üçüncü kitap ise Piri ve Arkadaşları İskenderiye’de. 1. kitapta olduğu gibi diğer ikisinde de yazarlığı Dilek Çıngı Yaparken resimlemeler Nevin Ergen’e ait. 43 teknoloji Genç Teknoloji PSP Slim&Lite Oyun donanımları konusunda en iyilerden biri olan Sony’nin PlayStation serisine ait taşınabilir cihazı PSP Slim, tek başına bir eğlence dükkânı gibi. Ne ararsanız onda var. Oyun, müzik, video, fotoğraf... Üstelik yüksek grafik ve ses kalitesi sunan PSP Slim, en zorlu oyunları bile çalıştırabiliyor. 44 Oyunun yanı sıra, müzik dinlenme ve film izlenme gibi olanaklar da sunan PSP Slim, tasarım olarak son derece rahat kavranabilme özelliğine sahip. Bu sayede oyun oynama ve film izleme sırasında büyük rahatlık söz konusu oluyor. Müzik dinlemek için hafıza kartına şarkıları yüklemek gerekirken UMD denilen disklere yüklü filmler izlenebiliyor. Kablosuz internet desteği sayesinde web sitelerini gezmek mümkün olu- yor. Arkadan aydınlatmalı LCD ekranı 16:9 görüntü formatını destekliyor ve 16.77 milyon renk kapasitesi sunuyor. Çözünürlük 480x272 olan ekran 4.3 inç boyutunda. UMD adlı evrensel medya diski 60 mm optik ROM disk bulunuyor ve kapasite 1,8 GB. Bu sayede yüksek kaliteli oyunları cihazınıza yükleyip oynayabiliyorsunuz. Tümleşik stereo hoparlörüyle dışarı ses vermek mümkün. Dilerseniz kendi kulaklığınızı da bağlayabiliyorsunuz. Bilgisayarınıza USB üzerinden bağlayabileceğiniz gibi, bellek kartıyla da veri yükleyebilirsiniz. Şarj edilebilir lityum pil oyun ve video izlenirse 5 saat, sadece müzik dinlenilecekse 11 saatlik ortalama çalışma performansı gösterebiliyor. 189 gramlık ağırlığı taşıma konusunda büyük kolaylık sağlıyor. Cihazla birlikte gelen özel kutusu ve taşıma çantası da taşınabilirliği daha da kolaylaştırıyor. PSP’nin en büyük artısı, evdeki oyun keyfini, tüm kalitesiyle taşınabilir formata büründürmesi. Ekran parlaklığı ve grafik kalitesinin yanı sıra, oyun çeşitliliği de önemli bir artı özellik. Hafif ve ince olarak üretilen PSP Slim, PSP tutkunlarının rüyalarını gerçeğe dönüştürerek büyük ekran televizyonda oyun oynama imkanı sunuyor Yeni versiyonlarda pil kalitesi artırılmış ve öncekilerde dert yaratan çok enerji tüketme sorunu ortadan kaldırılmış. Bu yanıyla önemli bir eksi de bertaraf edilmiş. teknoloji Nintendo Wİİ Wii, anlatılarak anlaşılmaz, tamamen yaşayarak anlayabilirsiniz. Dememiz o ki gerçekten oyunun içinde olmak demek Wii... Bir zamanların Game Boy’u ile oyun dünyasında adını duyuran Nintendo’nun ev eğlencesinde çığır açan oyun konsolu Wii, interaktif olarak oyuna katılmanızı sağlayan özellikleri ile kendini tüm dünyaya kabul ettirdi. Hareketlerinizi algılayan el kumandası ile sizi oyunun içine sokan Wii, oturarak oyun oynama devrini de kapattı Özellikleri ile rakiplerini bir hayli zora sokan Wii, dış görünüşü ile de çok özgün görünüyor. Evde olmayı zevkli hale getiren Wii’ye gerçekten bağlanabilirsiniz ama siz siz olun, kendinizi fazla kaptırmayın. iPad Apple’ın merakla beklenen tablet çözümü iPad’e biraz daha yakından bakmaya başlayalım. iPad’in ön yüzü Apple’ın bilgisayarlarındaki ekranları andırırken, ön yüze Home tuşunu eklersek bu sefer ortaya iPhone/ iPod Touch çıkıyor. 24.3 cm yüksekliğinde, 19 cm genişliğinde ve 1.34 cm kalınlığındaki iPad’in ağırlığı tercih edeceğiniz modele göre değişiyor. Eğer iPad’inizin sadece 802.11 a/b/g/n Wi-Fi standartlarını desteklemesini istiyorsanız ağırlık 680 gramda kalırken, UMTS/HSDPA (850, 1900, 2100 MHz) ve GSM/EDGE (850, 900,1800, 1900 MHz) bağlantı kabiliyetlerine de sahip olsun derseniz ağırlık 730 grama yükseliyor. Cihazın arka kasa tasarımıysa görmeye alıştığımız tarzda. Elma logosu aynı yerde konumlandırılırken, cihaz bilgileriyse en alt orta kısımda toplanmış. 45 Eğer iPad’iniz 3G iletişim ağını da destekliyorsa mevcut bileşenlerin yanına alıcı konumlandırıldığından tasarım biraz daha farklılaşıyor. sinema RIO Evcimen papağan Mavili, sahibi Linda ile Lake şehrinde konforlu bir hayat sürmektedir. Mavili’nin Makav kuş türünün son örneği olduğunu düşünmekteyken, Rio de Janeiro’da Harika isimli bir dişi makavın yaşadığını öğrenince yolculuğa çıkarlar. Rio’ya vardıktan bir süre sonra Mavili ile Harika, hayvan tacirleri tarafından kaçırılır. Rio’lu bir grup kuş tarafından kurtarılırlar. Mavili artık uçmayı öğrenmenin ve Linda’ya dönme zamanının geldiğini anlar. Yönetmen: Carlos Saldanha Yapımcı: Ventimilia, Sam Harper Müzik: John Powell Görüntü: Renato Falcao Tür: 3 Boyutlu, Aile, Animasyon Süre: 96 dk. WINNIE THE POOH Orjinal halinin sevimliliğini, esprilerini ve muzipliğini taşıyan bu yepyeni filmde de yine Filozof ama çok küçük beyinli Ayı Winnie ve arkadaşları Tigger, Tavşan, Piglet, Kanga, Roo ve tabii ki kuyruğunu kaybeden sevimli arkadaşları Eeyore da vardır. Winnie, Eeyore’a; “ Bir kuyruk ya yerindedir ya da değildir...Seninki de yerinde değil. “ der. Baykuş tüm ekibi, Christopher Robin’in hayali sorununu çözmek için bir maceraya gönderir. Tek derdi birazcık bal yiyebilmek olan bir ayı için bu, hayli hareketli bir gün olacaktır. Tür: Aile, Animasyon, Çizgi, Çocuk, Fantastik, Komedi, Macera Yönetmen: Stephen J. Anderson, Don Hall Senaryo: Don Hall Senaryo (Kitap): A.a. Milne Yapımcı: John Lasseter, Craig Sost, Peter Del Vecho, Clark Spencer Görüntü Yönetmeni: Julio Macat Müzik: Hans Zimmer, Henry Jackman KUNG FU PANDA 46 Kızgın beşli durdurulamaz gizli bir silah ile Çin’i ve kung fu’yu yok etmeye çalışan kötü bir adamla savaşıyor.İlk filmdeki kahramanımız Po yine baş rolde karşımıza çıkıyor.Kızgın beşli bu silahı durdurmak üzere Çin’e doğru yolculuğa çıkarlar. Fakat kahramanımız Po kung fu’yu durduracak bu silahı nasıl durdurabilirki?Tabikide bunu geçmişinde aramalıdır ve esrarengingiz güçlerini ancak bu şekilde ortaya çıkaracaktır. Tür: 3 Boyutlu, Aile, Aksiyon, Animasyon, Çocuk, Komedi, Macera Yönetmen: Jennifer Yuh Senaryo: Glenn Berger, Jonathan Aibel Yapımcı: Guillermo del Toro, Melissa Cobb, Glenn Berger, Jonathan Aibel Müzik: Hans Zimmer, John Powell sinema HOP Animasyon ve live action harmanı olan HOP, işsiz güçsüz takılan Fred (James Marsden) ile yanlışlıkla yaraladığı ve iyileşmesi için evine aldığı Paskalya Tavşanı (Russel Brand) arasında geçen komik hikayeyi konu almaktadır. Fred dünyanın en kötü misafiri ile mücadele ederken, ikisi de büyümenin ne demek olduğunu anlarlar. Tür: Aile, Aksiyon, Animasyon, Fantastik, Komedi Yönetmen: Tim Hill Oyuncular: James Marsden, Kaley Cuoco, Elizabeth Perkins, Hank Azaria, Veronica Alicino, Andre Alexsen, Chelsea Handler, Jacob White, Laura Henschel, Nick Drago, Robbie Tucker, Shane Cambria, Tiffany Espensen, Tucker Albrizzi Senaryo: Brian Lynch, Cinco Paul, Mike Reiss, Ken Daurio Yapımcı: Michele Imperato, Christopher Meledandri, Chris Meledanri, John Cohen Görüntü Yönetmeni: Peter Lyons Collister Müzik: Christopher Lennertz ALFA VE OMEGA Birbirinden farklı özelliklere sahip iki kurt olan Kate ve Humprey evlerini terk etmek zorunda kalırlar. Yaşadıkları parktan ayrılan genç kurtları, yeni evleri için çıktıkları yolculukta sıkı bir macera beklemektedir. Tür: 3 Boyutlu, Aile, Animasyon, Komedi, Macera Yönetmen: Ben Gluck, Anthony Bell, Steve Moore Oyuncular: Hayden Panettiere, Justin Long, Danny Glover, Christina Ricci, Dennis Hopper, Christine Lakin, Kevin Sussman, Vicki Lewis, Bitsie Tulloch, Mela Lee, Brian Donovan, Eric Price Senaryo: Steve Moore, Chris Denk Yapımcı: Richard Rich, Steve Moore, Ken Katsumoto Müzik: Chris P. Bacon SEVİMLİ HAYVANLAR Afrika Savana hayvanlar cenneti... Bir kutup ayısı, bir kanguru, bir tazmanya canavarı, bir horoz ve susuzluk endişesi... İnsanların acımasızlığı karşısında hayvanlar bu duruma meydan okumaya hazırlanır... Yönetmen: Reinhard Klooss Senaryo: Reinhard Klooss, Holger Tappe Gösterim Tarihi: 11 Mart 2011 00:00 Yapım: 2010 / Almanya ŞİRİNLER James Cameron’ın ünlü filmi “Avatar”daki mavi yaratıkların “Şirinler”e benzetilmesinden esinlenen yapımcılar ünlü çizgi filmi sinemaya uyarladı. “İyi bir çocuk olursanız Şirinler’i bile görebilirsiniz” sloganını yıllarca çocuklara ezberleten kahramanlarımız bu kez köylerinde değiller. Şirin Baba önderliğinde Şirine, Güçlü Şirin ve diğer birkaç şirin başrolde. Yani tüm Şirinler olmayacak filmde. Gerçek dünyaya, insanların arasına karışan “Şirinler”in macerasında Gargamel de var. Ancak fragmanlara bakıldığında filmin çocuklara çizgi filmden benimsedikleri “Şirinler” tadını veremeyeceği algılanıyor. Amerika-Belçika ortak yapımı filmin yönetmenliğini Raja Gosnell üstleniyor. 47 ilk adım 48 49 yaşamın z or geldiği anlarda w w w.psi k iyatri.com PSİKİYATRİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA Gazipaşa Bulvarı Sabancı Apt. Kat:5 No:5 No:25 Seyhan/ADANA Tel:(0322) 458 35 87 Fax:(0322) 458 18 21 www.psikiyatri.com