IC SAYFALAR

Transkript

IC SAYFALAR
İÇİNDEKİLER
İMTİYAZ SAHİBİ
UMV
(ULUSAL MÜCADELE VAKFI)
YAZI İŞLERİ SORUMLUSU
Aziz GÜLBAHAR
5
REKLAM SORUMLUSU
Ahmet KARINCA
7
Bu dergi basın ahlâk etiğine
uymayı taahhüt eder.
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE!
Dergimiz ile ilgili bize göndermek
istediginiz yazı, şiir, yorum ve önerileriniz için
10
ÇAĞDAS GENÇLİK DERGİSİ
Kahramanlar Cad. K. Kaymaklı
Lefkosa, KKTC - Mersin 10 Türkiye
Tel: +90 392 227 6102
Fax: +90 392 228 9670
E-mail: [email protected]
GRAFİK TASARIM VE BASKI
Printhouse Trading Ltd.
Küçük Sanayi Bölgesi
Avanos Sok. Gazimagusa KKTC
P.K. 320 Mersin 10 TURKEY
Tel/Fax : +90 (0) 392 - 366 6777
GSM: +90 (0) 542 852 50 12
E-Mail: [email protected]
GENCLIK.indd 1
36
1/16/2014 18:15:06
YAZI İŞLERİNDEN
YAZI İŞLERİNDEN
Aziz GÜLBAHAR
YAZI
İŞLERİNDEN
Y
ine dopdolu bir dergiyi size sunmaktan gurur ve mutluluk duyuyoruz. Aradan geçen
üç ay, Kıbrıs siyasetinde hareketliliği doruk
noktasına taşırken, endişeleri de beraberinde getirdi.
Herzamanki gibi, Editörümüz ve Ulusal Mücadele Vakfı (UMV) Başkanımız, Sayın Taner Etkin, son
gelişmeleri derleyip, değerlendirmelerini sundu.
Rum-Yunan ikilisinin değişmeyen tezlerini irdeleyip, yol haritasını çizip Kıbrıs Türkü’nün çıkarlarının neler olduğunu ve ne yapılması gerektiğini
dillendirdi.
Değerli Hocamız, Sayın Profesör Dr. Ata Atun
Bey’in görüşmeler üzerine yaptığı araştırma yazısı, sürecin nasıl işlediğini ve yol haritasının ne
olduğunu, tüm çıplaklıklarıyla göz önüne seriyor.
Rum-Yunan ikilisinin görüşmeleri uzatıp, doğalgaza tek başlarına sahip olmak stratejilerini belirtiyor. Şubatta Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanlığına
seçilen Anastasiadis’in, görüşmelere gelmemek
için her türlü santaja, oyalamaya başvurduğunu
hergün basından yakınen takip etmekteyiz.
Değerli Büyükelçimiz, Sayın Tugay Uluçevik, Kıbrıs’ın dünü ve bugününü irdelerken vardığı sonuca katılmamak imkansızdır. Yazısını şöyle bitirmiştir: “Kıbrıs konusunun BM Güvenlik Konseyi’nin
gündemindeki 50. yılını tamamladığı; KKTC’nin
30 yaşını doldurduğu ve Türkiye’nin 50 yıldır
AB kapısında bekletilmekte olduğu gibi olgular
da dikkate alınarak Türkiye’nin ve KKTC’nin bu
defa kendi “ortak millî davaları” Kıbrıs konusun-
da “diklenmeden dik durarak” uluslararası topluma “bir dakika, yetti artık” (one minute, enough
is enough) demelerinin zamanının geldiğine ve
hattâ geçmekte olduğuna inanmakta.”
Cumhurbaşkanımız, Sayın Dr. Derviş Eroğlu’nun,
29 Ekim Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun 90
ıncı yıldönümünde ve 15 Kasım Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 30 ıncı yıldönümünde yaptığı konuşmaları tarihe ışık tutması
ve görüşmelerde geldiğimiz noktayı değerlendirmelerini bilginize getirmekten onur duyarız.
Son zamanlarda Maraş konusuda gündemimizi
meşgul etmekle kalmayıp, ver-kurtulcuların propagandası ile boğulmaya çalışıyoruz. Kısa ve
net olarak şunu söylemek isterim: “Maraş Vakıf
Malıdır ve Yasal Sahibidir.”. Milli Konsey’in Maraş
Vakıf Malları üzerine yapmış olduğu konferasta
Emekli Yargıç Sayın Taner Erginel’in yapmış olduğu çalışmaları bulacaksınız. Aynı konferansta
Avukat Sayın Ergin Ulunay da değerli sunumda
bulunmuş ve değerlendirmelerini gelecek sayımızda yayınlayacağız.
Ayrıca, konferansta yine konuşma yapan, Sayın
Mustafa Haşim Bey’in de bu konuda yazmış olduğu iki ciltlik “Evkaf Malları” kitaplarına değinmeden geçemeyeceğim. Değerli Milletvekilimiz,
Sayın Zorlu Töre’nin, 19 Eylül 2013’de KKTC
Meclis kürsüsünden Maraş’ın vakıf malı oldugunu belirten konuşmasınıda, raflara kaldırılıp unutulmaması için bu sayfalarımızda yer verdik.
Devletimizin, dinamik ve temel taşlarından olan,
Ulusal Halk Hareketi’nin 29 Ekim ve 15 Kasım
Mesajı, açık ve net olarak gereken uyarıları yapmaktadır.
Değerli Hocamız ve ASAM Başkanı Sayın Mehmet Aldemir Bey de Rum, Yunan ikilisinin değişmez tezi, AKRİTAS PLANININ (Kıbrıslı Türklere
karşı soykırım planı) hala güncelliğini koruduğunu ve 50 yıldır süren görüşmelerin, Rum-Yunan
ikilisine teslim bayrağını çekmediğimiz sürece,
bitmeyeceğini belirtmektedir.
2
GENCLIK.indd 2
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:07
İki devlet olgusunun, Kıbrıs sorununun çözümün- Maraş konusundaki makaleleri iyi okunup değerde, Kıbrıslı Türkler için bir temel taşıdığını ifade lendirilmelidir.
etmiştir.
Değerli dostum, Sayın Kamil Özkaloğlu’nun
‘Konfederasyon’ yazısı tek kelime ile mükemmelKKTC Parlameteler Birliği Başkanı, Sn. Vedat dir. Federasyon ve konfederasyon arasındaki farÇelik yayınladığı mesajında, Rum-Yunan ikilisinin kı irdelerken, yapmamız gerekenlerin ne olduğuKıbrıs Türklerinin eşit egemenliklerini kabul etme- nuda belirtmekten çekinmemiştir. Vardığı sonuca
diklerini, baskı altında tutulmalarını ve ambargo- ekleyecek birşey bulamıyorum.
larla çökertmeye çalışıldıklarını belirtti. Görüşmelerden hiçbir sonuç alınamayacağını ve tanınmak “Devletini ve halkının geleceğini en önemli değeiçin gerekenlerin yapılmasının artık kaçınılmaz ri olarak kabul etmiş ve bu değerleri uğrunu her
olduğunu belirtmiştir.
türlü mücadeleyi, her türlü koşulda sürdürmeyi görev bilmiş binlerce Kıbrıs Türk’ü uyanık ve
Değerli Hocamız, Sayın Profesör Dr. Oğuz Ka- ayaktadır…” K. Ozkaloğlu
rakartal Bey de, her zamandaki gibi, Kıbrıs Türk
tarihine imza atan eserlerin değerlendirmesin- Geçen sayımızda olduğu gibi bu sayımızdada
de bulunmuştur. Bu yazısında, Profesör Dr. Ulvi ögenci arkadaşlarımızı unutmadık. Hakikaten
Keser’in son çıkan kitabını “DÜNDEN BUGÜNE çok değerli araştırmalarının ürünleri olan yazılarıKIBRIS (1913-1923)” incelemiş ve takdirlerini nı sizlere iletmek bizim için büyük bir zevk olmaksunmuştur. Kitap 20 değişik makaleden oluş- tadır ve olmaya da devam edecektir.
makta ve Kıbrıs Türklerinin geçmişten günümüze
gelen bazı olayları irdelemektedir.
Devamlı yazarlarımızdan sayın Hüseyin Laptalı da bitmeyen görüşmelere değinmiş ve Maraş
Yine değerli yazarlarımızdan, Uluslararası Kıbrıs konusundaki görüşleri son derece düşündürücü
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Araştırma Görevlisi olmuştur.
Sayın İbrahim Arslan, çok değerli Abim, Hocam
Sn. Fikret Kürşat’ın son çıkan şiir kitabı “KIBRIS- “1974’de Muratağa, Atlılar ve Sandallar köylerinde
NAME III” ele almakta ve aynı zamanda bu sayfa- yaşananları anlattığı “Kanın Sesi” adlı belgeselinlarda Sn. Fikret Kürşat Bey’in 15 Kasım adlı şiirini den ötürü ülkesinden aforoz edilen Kıbrıslı Rum
bulacaksınız.
gazeteci, yapımcı ve yönetmen Tony Angastiniotis’in dediği gibi bırakın efendim, “Akan kan yeşil
hatta kurusun kalsın...”
YAZI İŞLERİNDEN
YAZI İŞLERİNDEN
Anastasiyadis, görüşmelere başlamak için Gazi
Mağusa Maraş bölgesini peşin para olarak almak istiyor.
Açın efendim açın Maraş bölgesini Anadolu’ya…
Bir gecede gecekondu dolsun her yanı… Buyursun Anastasiyadis, sıkıysa Maraş’ı alsın… Bunlar
bu dilden anlar… “ H. Mümtaz
21-23 Kasım tarihleri arasında toplanan, Dünya
Kıbrıs Türkleri Vakfı’nın 3. Kongresinin sonuç bil- Kitap, şiir, sinema, sağlık bölümlerinide unutmadirgesini dikkatinize getirmeyi uygun gördük. Bil- dık..........
diri, KKTC’nin hemen hemen tüm problemlerine
değinmekte ve bunlar üzerinde yapılması gerekenleri sıralamaktadır. Lobicilik görevini de üstlenen Kongre, Türk Diasporasının ne kadar önemli
olduğunu da gündeme taşımıştır.
Bir Kıbrıs aşığı, bir Kıbrıs sevdalası, bir komutan
ve tanışmadan önce yazılarını takip edip okuduğum, kitabını satın aldığım, değerli komutanımız
Sayın Hüseyin Mümtaz’ın değişik makaleleri dergimizin sayfalarını süslemektedir.
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 3
3
1/16/2014 18:15:08
EDİTÖRDEN
EDİTÖRDEN
Taner ETKİN
K
KUZEY KIBRIS TÜRK
CUMHURİYETİ’Nİ
(KKTC’Yİ) YÜCELTMEK
uzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC’nin)
varlığı, Kıbrıs Türkü’nün Ada’daki varlığı ile
eşdeğerdedir.
KKTC’nin Devlet yapısı ne kadar sağlıklı ve güçlü olursa, Kıbrıs Türk Halkının Ada’daki varlığı da
okadar sağlıklı, güçlü ve kalıcı olur. Bu kural Kıbrıs
Türk Halkı için temel kuraldır.
Kim ne derse desin, KKTC’nin Egemen Devlet varlığının güçlü bir şekilde yaşatılması Kıbrıs Türk Halkı için vazgeçilemez bir Ülkü ve Mefkuredir.
Devlet hepimizin olduğuna göre, Devleti tüm halKıbrıs Türk Halkı, Kıbrıs’ta elli yıldır vermekte oldu- kımıza sevdirmek, Devlete karşı halkımızın inanç
ğu Varoluş ve Özgürlük Mücadelesini bir kez Ba- ve güvenini artırmak Devlet yöneticilerine yani Hüğımsız ve Egemen Devlet Erki ile taçlandırmışsa, kümetlere, Cumhuriyet Meclisine daha genel bir
bu tacı söküp atmak kimsenin haddi değildir. Bu ifade ile görev başındaki tüm Politikacılarımıza ve
gerçeği Anastasiadis dahil diğer Rum Liderleri de Siyasi Partilerine ait görevlerdir.
görmeli ve Kıbrıs Türk Halkının evvela Egemen Varlığına sonra da Mücadelesine ve serbest iradesi ile Politikacılardan oluşan Hükümet’e ve Cumhuriyet
oluşturduğu Devletine saygı duymayı öğrenmelidir. Meclisi’ne, bu çerçevede, düşen görevleri ve işleri
de özetle şöyle belirtebiliriz:
İçimizde varolan bazı düşünce çevreleri ve kişilere
de söyleyeceklerimiz olacaktır: Halkın bir bütün •
olarak başkoyduğu Varoluş ve Özgürlük Mücadelesi ile oluşturulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriye- •
tine ve Egemenliğine sahip çıkmak vazgeçilmez •
kutsal bir görevdir.
Bu görev hepimizindir. Bunun bilinci ile hareket
etmek durumundayız.Gerekçesi ne olursa olsun
Devletimize karşı çıkan görüşleri ve düşünceleri
savunmak kabul edilemez bir davranıştır. Bunu •
yapan veya yapmaya teşebbüs edenler Mücahit
Halkımızın haklı tepkisini üzerlerine çekerler.
Bu düşüncelerden hareketle, tüm siyasi partileri- •
mize ve politikacılarımıza da seslenmekte yarar
görüyoruz: Devlet Halkındır. Daha uygun bir ifade
ile hepimizindir. Bu temel düşünce ve görüşten
esinlenerek “ Egemenliğe sahip Devletimizi her
alanda yücelterek kalkındırmak da Siyasi Partilerimiz ve tüm Politikacılarımız dahil Hepimize düşen
Milli bir Görev olmaktadır” diyoruz.
4
GENCLIK.indd 4
Halk bir bütündür. Bu nedenle yasalar herkese
karşı eşit yaklaşımlarla uygulanmalıdır.
Halk arasında imtiyazlılar sınıfı yaratılmamalıdır.
Gerektiği takdirde Anayasada değişiklikler yapılarak halkın Devlete karşı güvenini artıracak
yeni bir sistem oluşturulmasına gidilmelidir. Bu
çerçevede bölgesel seçim sistemi kaldırılmalı
ve tek bölgeli seçim sistemi getirilerek bölge
partizanlığı yapılması önlenmelidir.
Milletvekilliğinin bir meslek olmadığını vurgulayan, Halka ve Devlete hızmeti ön planda tutan
üst düzeyde bir Halk Temsiliyeti olarak takdim
eden yeni bir yasal düzenleme yapılmalıdır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yüceltmek
görevi hepimizindir. Bu kutsal görevi hakkıyla
yerine getirerek, Halk olarak, 50 yıldır vermekte
olduğumuz Varoluş ve Özgürlük Mücadelemizin tacı olan Egemenliğe sahip Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti’ni her alanda yüceltmenin
onur ve mutluluğunu da hep birlikte tadalım
diyoruz.
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:08
Taner ETKİN
G
KRİTİK DÖNEM
DEVAM EDİYOR
üney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) PolitikasınKendini ise, tüm Dünyaya Kıbrıs Cumhuriyeti’nin
da en küçük bir değişiklik yoktur...“Dedikleri Cumhurbaşkanı olarak lanse etmeye ısrarla devam
ediyor.
dedik” pozisyonunda takılmış gidiyorlar...
Dergimizin 50. Sayısında da vurguladığımız gibi, Yine bu nedenledir ki Mavroyannis’i Görüşmeci
Kıbrıs Sorununda kritik dönem, tüm ağırlığını his- olarak atamış ve “Türkler de kendi görüşmecilerini
settirerek, devam edip gidiyor... Yakın bir zamanda atasın” demiştir.
değişeceği de yoktur.
KKTC Cumhurbaşkanı sayın Eroğlu, AnastasiadiGKRY Başkanı Anastasiadis, yeminli bir yaklaşım- sin bu şekilde davranmasının nedenini detayı ile
la “Zaman Kazanma” oyununu, Bizans entrikalarını bilmelerine ve değerlendirmelerine rağmen, bir iyi
aratmayacak bir vurdumduymazlıkla ve inatçı bir niyet gösterisi olarak, Özel Temsilcisi Osman Ertutumla sürdürüyor...
tuğ’a Mavroyannis ile görüşme yapma görev ve
yekisini vermişlerdir.
Seçimlerinden bu yana geçen yaklaşık onbir aylık
bir süreyi de kemirmiş durumdadır.
Böylece değerlendirmeye çalıştığımız bu dönem
içinde Ertuğ-Mavroyannis görüşmeleri başlamıştır.
“Ortak Açıklama” konusundaki ısrarı ve muhtemel Ancak, bu süreçte de Rum tarafının, Liderler topgörüşme zemininin kendi arzusuna göre ortak lantısından bilinçli ve kararlı bir şekilde kaçmağa
açıklamada belirlenmesi yönündeki talebi ve tutu- ve zaman kazanmaya çalıştığına şahit oluyoruz.
mu da oldukça ilginçtir.
Yukarıda da vurguladığımız gibi GKRY Cumhurbaşkanlığına seçildiğinden bu yana geçen yaklaşık
Anastasiadis “ Görüşme yapmış olmak için görüş- onbir aylık süre boyunca Liderler görüşmesine ilgi
me yapmayız” diyor ve Görüşme Zeminini kendi göstermemiştir.
istem ve arzusuna göre düzenleme yönündeki katı
tutumunu da çekinmeden devam ettiriyor... Ortak Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Özel Temsilaçıklamada vurgulanmasını istediklerini de şöyle cisi Downer’in müteaddit girişimlerine de hep sırsıralıyor :
tını dönmüş ve Cumhurbaşkanımız Sayın Eroğlu
a.
Tek Devlet
ile görüşmekten kaçınmış, her fırsatı kullanarak ve
b.
Tek Egemenlik
hatta Kıbrıs Türk basınına demeçler vererek “Ortak
c.
Tek Uluslararası Kimlik
Açıklama” içeriği için kendi koşullarını gündemde
d.
Tek Vatandaşlık
tutmaya çalışmıştır.
Anastasiadis’in istem ve koşulları
bunlarla da bitmiyor. Varılacak bir anlaşmadan sonra “Askerden Arınmış
ve özellikle Türk Askerinin bulunmayacağı bir Kıbrıs” görüşleri üzerinde
de ısrarla duruyor. “Garantörlüğe ihtiyaç yoktur” diyor.
Aslında yaptığı ve istediği tek şey
Kıbrıs’a tümüyle sahip olmaktır. Bu
nedenledir ki Kıbrıs Sorununun Adada yaşayan iki toplum, diğer bir ifadeyle azınlık ve çoğunluk, arasındaki bir sorun olarak dünyaya tanıtma
gayretini gösteriyor...
Anastasiadis kendi tutumunda ısrarla dururken, ABD ve
İngiltere Dışişleri Bakanları
TC Dışişleri Bakanı Sayın
Davutoğlu ile yaptıkları görüşmelerde Kıbrıs’ta çözüm
vaktinin geldiği içerikli açıklamalar yaparlarken, Avrupa
Birliği ilgili Birimi Komiserinden de ayni mahiyette
açıklama yapılmış, NATO
Genel Sekreteri Rasmusen
de Kıbrıs Sorununun çözümünü arzuladıklarını dile getirmiştir.
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 5
DÖNEMİN DEĞERLENDİRMESİ
DÖNEMİN DEĞERLENDİRMESİ
5
1/16/2014 18:15:08
DÖNEMİN DEĞERLENDİRMESİ
DÖNEMİN DEĞERLENDİRMESİ
lantıya katılmışlardır.
Bu arada Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu,
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel
Temsilcisi Downer ile acilen görüşme talebinde bulunmuşlardır. Newyork’a gitmek üzere Havaalanında bulunan Downer, Ada’dan ayrılmasını iptal ederek TC Lefkoşa Büyükelçiliğinde Sayın Davutoğlu
ile görüşmeye gelmiştir.
Bütün bu baskı nitelikli açıklamalar dikkat çekerken,
15 Kasım 2013 günü GKRY eski Başkanlarından
Glafkos Kleridis’in vefat ettiği haberi de gelmiştir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Derviş Eroğlu’nun, GKRY
Başkanı Anastasiadis’i telefonla arayarak Kleridisin
ölümünden duyduğu üzüntüyü duyurması ve Başsağlığı dileklerini iletmesi, Anastasiadisi harekete
geçirmiş ve sonuçta Sayın Eroğlu’nu, sadece Türk
ve Rum tarafları olarak gayri-resmi bir görüşme
yapmak üzere Ara Bölgedeki Chateau Status isimli
Restaurant’ta biraraya gelmeye davet etmiştir.
Bu arada KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu
Anastasiadis’e Ortak Açıklama için yeni bir öneri göndermiş ve GKRY Başkanından “Evet” veya
“Hayır” şeklinde cevabını duyurmasını istemiştir.
Anastasiadis ise bu isteme uymamış ve kendisi
yeni bir öneri yapmak ve böylece zamana oynamak taktiğini sürdürmüştür. Doğal olarak Anastasiadis’in bu taktiksel girişimi Türk tarafınca kabul
edilmemiştir.
Bu arada, Cumhurbaşkanı Sn. Eroğlu, Birleşmiş
Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon’la 23.12.2013
Pazartesi akşamı bir telefon görüşmesi yapmışlar
ve Türk Tarafının tutumunu anlatmışlardır. BMGS
Ban Ki Moon Türk Tarafının tutumunu yapıcı olarak
değerlendirmiş ve Kıbrıs sorununu yeni yıldan sonAnastasiades’in bu davetine olumlu yanıt veren
ra, Ocak 2014 ayı ilk haftası içinde, ele alabilecekKKTC Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu, Özel Temsillerini duyurmuştur.
cisi Osman Ertuğ Bey ile birlikte 25.11.2013 Pazartesi akşamı saat 18.30’da adı geçen Restaurant’a
Bu gelişmeler karşısında, Türk Tarafı olarak Bizlere
gitmişlerdir. Anastasiadis de Görüşmecisi Mavrodüşen görev, Devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumyannis’le birlikte ayni Restaurant’ta hazır bulunhuriyetine dört elle sarılmak, bir yandan eksikliklemuştur.
rimizi tamamlarken bir yandan da Egemen Devletimizin tanıtılması yönünde karar alarak çalışmaları
Taraflar ikibuçuk saatı aşan bir süre görüşmüşler ve
başlatmak ve yoğunlaştırarak devam ettirmektir.
Basın Mensuplarına ayrı ayrı açıklamalar yapmışBunu yaparken Anavatanımız Türkiye ile olan yalardır. Yapılan açıklamalardan ortaya çıkan gerçek,
kın ve güçlü işbirliğimizin devam ettirilerek daha da
iki saat otuz dakikalık bu görüşmeden de olumlu
güçlendirilmesine çalışmak hepimize düşen Ulusal
bir sonucun çıkmadığıdır.
bir görevdir.
Anastasiadis ısrarla kendi koşullarının kabul edildiği bir ortak açıklama yapılması üzerinde durmuş
ancak bu dengesiz talebi kabul görmediği için her
zamanki gibi Türk tarafını suçlayarak buluşma yerinden ayrılmış ve son günlerde Brüksel’den başlayarak propaganda amaçlı dış ziyaretlerine başlamıştır.
Bunları bilerek, “Devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanıtılıp tanınması için var gücümüzle
çalışma zamanı gelmiştir” diyoruz. Unutmamalıyız
ki, arzulanan sonuca ulaşmanın yolu, inanç, sebat
ve kararlılıkla çalışmaktan geçmektedir.
Bu arada, 13 Aralık 2013 Cuma günü Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu Yunanistan’a günü
birlik bir ziyarette bulunmuş ve Yunan Mevkidaşı
Venizelos ile görüşmüş, 14 Aralık 2013 Cumartesi günü de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, yine
günübirliğine, gelerek Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu ile evvela başbaşa daha sonra da KKTC
Hükümeti Başbakanı, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanının da katıldıkları genişletilmiş bir top-
6
GENCLIK.indd 6
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:08
KKTC CUMHURBAŞKANI, SN. DR. DERVİŞ
EROĞLU’NUN 29 EKİM KONUŞMASI
SAYIN KONUKLAR,
Cumhurbaşkanımız Sayın Dr. Derviş Eroğlu’nun, Türkiye
Cumhuriyeti’nin 90’ncı Kuruluş Yıldönümü olan 29 Ekim
2013 tarihinde Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’nda yaptıkları konuşma:
Çok değerli Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı;
Destansı bir Kurtuluş Savaşı’nın ardından Büyük Önder,
asker ve Devlet Adamı Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde
kurulan Türkiye Cumhuriyeti bugün 90 yaşında...
Millet olarak gururluyuz, onurluyuz, sevinçli ve coşkuluyuz.
Türkiye Cumhuriyeti, vatan, bayrak, din, iman, millet, hak ve
hürriyet, yurtta sulh, cihanda sulh diyenlerin, bu değerlerin
onurlu bir halk olarak yaşamak isteyenler için önemini kavrayanların eseridir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, güçsüzleştirilen, parçalanan,
dağılan Osmanlı İmparatorluğu’nu kendi çıkarları doğrultusunda paylaşmak için Sevr Antlaşması’nı dayatanlara, Türk
milletinin verdiği, diğer milletlere de örnek olmuş dev bir
çağdaşlık eseridir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu
20’nci yüzyılın başında emperyalizme karşı verilen bir mücadelenin eseridir ve dünya tarihinde
yaşanan en önemli olaylardan
biridir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 90 yıl
sonra bugün geldiği nokta, dünya ve bölge barışı, demokrasi,
çağdaşlık, daha adil ve barışçı
bir uluslararası düzen için verdiği mücadele Büyük Önder Mustafa Kemal önderliğinde kurulan
Devlet’in ne denli önemli olduğunu daha net bir şekilde gözler
önüne sermektedir.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “ benim en büyük
eserimdir” dediği Türkiye Cumhuriyeti’nin geldiği nokta ve
ilerleyişi biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Halkı’nı gururlandırmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun100’ncü yılı olan 2023
yılı için ortaya konulan hedeflerin gerçekleşeceğinden en
küçük bir şüphemiz yoktur.
Türkiyemiz, demokrasisi, gelişmişlik düzeyi, insanlarının
yüksek yaşam kalitesi ile mutlaka Dünya’nın en önde gelen
ülkeleri arasında olacaktır.
miş, İngiliz Sömürge Yönetimi altında yaşamak zorunda
kalmasına rağmen olanakları ölçüsünde destek sağlama
gayretini göstermiştir.
Kurtuluş Savaşı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması,
İzmir’in kurtuluşu, 30 Ağustos Zaferi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Cumhuriyet döneminin başlangıcından itibaren Türkiye’de gerçekleştirilen tüm çağdaş atılımlar Kıbrıs
Türkü tarafından çok yakından izlenmiş, gazetelerimize, şiirlerimize, öğrenci kompozisyonlarımıza konu olmuştur.
Yerleşim birimlerimize, iş yerlerimize, okullarımıza, çocuklarımıza, hep Kurtuluş Savaşı’nı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu anımsatan isimler verdik.
29 EKİM KONUŞMASI
29 EKİM KONUŞMASI
Kıbrıs Türk Halkı kısa bir süre sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 30’ncu kuruluş yıldönümünü kutlayacak.
Türk Kurtuluş Savaşı
verilmese, Türk Milleti
kendisine
vurulmak
istenen esaret zincirini
kırmasaydı Kıbrıs Türk
Halkı’nın kaderinin ne
olacağı açıktır.
Türkiye Cumhuriyeti
kurulmasaydı, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de olmayacaktı.
Değerli konuklar ve
sevgili katılımcılar, geçen yıl burada ifade
etmiştim, bu yıl yinelemekte fayda görüyorum; Kıbrıs milli bir
davadır. Kıbrıs konusunun doğru, Dünya ile ters düşmeden,
barış ve demokrasi yolundan ayrılmadan milletin uzun vadeli, gerçek çıkarları gözetilerek ilerlemesi sadece Kıbrıs
Türk Halkı’nın değil tüm Türkiye’nin geleceği ile yakından
ilgilidir.
Şu veya bu sosyal ya da ekonomik kararı almada belli bir
hata yapma payınız olabilir, bunu sonra düzeltirsiniz ama
milli davalarda hata yaparsanız bunu düzeltemez, bedelini
hem bugün hem de yarın ağır bir şekilde ödersiniz.
Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kardeştir.
Bizler aynı ağacın dallarıyız.
Değerli katılımcılar, sevgili kardeşlerim hep altını çizerek ifade ettiğim üzere Kıbrıs Türk Halkı bugünlere gelirken Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’ni örnek almıştır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin vatandaşlarının nereden,
ne zaman geldiği kimseyi ilgilendirmez.
Kıbrıs Türk Halkı Kurtuluş Savaşı’nı çok yakından takip et-
Sevgili kardeşlerim, bizler kardeşiz.
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 7
7
1/16/2014 18:15:08
29 EKİM KONUŞMASI
29 EKİM KONUŞMASI
İki ülke arasındaki ilişkileri, aynı milletin iki Devleti’nin vatandaşları, yönetimleri arasındaki gelişmeleri kardeşlik anlayışı
dışında bir anlayışla yorumlamak, değerlendirmek ya da
şekillendirmeye çalışmak, Kıbrıs Türk Halkı ile Anavatan
Türkiye’nin arasının açılacağını ummak ham hayalden öteye gidemez.
Gerek Anavatan Türkiye gerekse bizler karşılıklı sevgi saygıya dayalı ilişkilerin gelinen noktadan da daha ileri götürülmesinde kararlıyız. Bu ülke için de vazgeçilmez hedeftir.
Anavatan Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni resmen
tanıyor ve bunun gereklerini yerine getiriyor. Eğer diğer Devletler şu an için bizi tanımıyorsa bu tamamen konjonktürle
ilgilidir.
Burada yeri gelmişken Kıbrıs konusundaki gelişmelere de
kısaca değinmek istiyorum; Sevgili Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı bildiğiniz üzere uzun bir süreden beri Kıbrıs
konusunda Liderler düzeyindeki görüşmeleri yeniden başlatmak için çabalarımız sürmektedir.
Bu konuda Kıbrıs Türk tarafı olarak görüşmelerin bırakıldığı
yerden devam etmesi için uğraşırken, karşı taraftan görüşmelerin ruhu ve amacına aykırı çeşitli beyanlar yapılmakta
ve görüşmelerin başlatılması adeta yokuşa sürülmektedir.
Aynı zamanda, Özel Temsilciler düzeyinde yapılmakta olan
ve gizlilik içerisinde olması gereken hazırlık çalışmaları gün
be gün, sistematik bir şekilde Rum basınına sızdırılmakta,
bununla da kalınmayıp görüşmelerin önüne çeşitli önkoşullar getirilmeye çalışılmaktadır.
Biz Birleşmiş Milletler gözetimindeki bu çalışmaların başarıya ulaşması adına Kıbrıs Rum tarafından gelen bu açıklamalar karşısında çoğu zaman sessiz kalmayı tercih ettik.
Ancak ulaşılan noktada artık Halkımızın bazı temel gerçekleri bilmesinde ve değerlendirmelerini ona göre yapmasında yarar vardır.
Hatırlayacaksınız, Sayın Anastasiades işbaşına geldikten
hemen sonra “büyük bir ekonomik krizle karşı karşıyayım”
gerekçesiyle benimle masaya oturmaktan uzun süre imtina
8
GENCLIK.indd 8
etmiştir. Girişimlerimiz sonucu, kendisiyle bugüne kadar ancak bir akşam yemeğinde bir araya gelebildik.
Biz kendisine ekonomik zorlukları aşabilmesi için makul bir
süre vermeye hazır olduğumuzu baştan beri söylemiştik.
Ancak bu makul süre çoktan dolmuştur ve onun açısından
artık karar verme zamanı olduğunu yabancılar tarafından
da dile getirilmektedir.
Sayın Anastasiades’in Özel Temsilcisini ataması dahi 6 ay
gibi uzun bir süre almıştır. İki tarafın Özel Temsilcileri, bir ayı
aşkın bir süredir, iki Lider bir araya geldikten sonra yapacakları ortak açıklama konusunda çalışmalar yapmaktadır.
Bütün gayretlerimize ve esnekliğimize karşın Kıbrıs Rum tarafının bu açıklama konusunda da ön şartlar ileri sürmesi,
görüşmelerin önünü tıkamaktadır.
Masada görüşülüp sonuçlandırılması gereken konular bir
sayfalık bir ortak bildirinin içine sığdırılmaya çalışılmaktır.
Sade ve özlü olması gereken bir ortak bildiri bu nedenle
karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir.
Biz baştan beri söylüyoruz Liderler görüşmesi sonunda bir
ortak bildiri yayınlaması bizim de birinci tercihimizdir. Ancak
bu olmadığı takdirde, biz ortak bildiri olmaksızın da masaya
oturmaya hazırız. Böyle bir toplantı sonucu Liderler kendi
uygun görecekleri açıklamaları kamuoylarıyla paylaşabilirler.
Bunu yapmak yerine, başta ekonomik zorluklarını mazeret
gösteren Sayın Anastasiades, daha sonra Maraş’ın devredilmesi talebiyle yani yeni bir ön şartla ortaya çıkmış, uzun
bir süre gündemi suni olarak bu konuyla meşgul etmeye
çalışmıştır.
Rum Lider, bunu Maraş’ın bütünlüktü çözümün bir parçası
olduğunu bile bile yapmaktadır. Bunu sadece biz söylemiyoruz. İlgili diğer önemli aktörler de bunu kabul etmektedir.
Bunun en son örneği de bu konuda gayet açık konuşan
AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle’dir.
Bir gerçeği dile getiren Sayın Füle, bu sözleriyle Rum tarafının haksız tepkileriyle karşılaşmıştır.
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:08
29 EKİM KONUŞMASI
Mevcut aşamada ise Sayın Anastasiades, gerek özel temsilcisi gerek Sözcüsü kanalıyla yeni ön koşullar ortaya koymaktadır. Bu da ortak bildiri olmadan masaya oturmayacağı
şeklindeki retçi beyanlarıdır.
Bu arada, kamuoyuna kendisinin yaptığı açıklamalarda
ise Sayın Anastasiades, olası bir anlaşmanın sözde Kıbrıs
Cumhuriyeti’nin evrim yoluyla federasyona dönüşmesi şeklinde olacağına ilişkin ısrarını sürdürmektedir.
Bunu hem bir ön şart hem de bir çözüm için temel kabul
etmemiz mümkün değildir.
Kıbrıs Türk Halkı, ortaklaşa kurduğumuz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1963’te Enosis amaçlı Rum-Yunan silahlı saldırıları
ile yıkılmasından sonra, sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm
olanaklarının Rumlar tarafından kullanılmasıyla yaşadıklarını
unutmamıştır.
Konu geçmişte de çok tartışılmış ve Birleşmiş Milletler bu
konuda iki tarafın da hassasiyetini gözeten bir formül üretmişti.
BM parametresi haline gelen bu formülü de Sayın Anastasiades kabul etmemektedir. Kabul edilmeyeceğini bildiği
bir hususu görüşmelerin önüne bir ön şart olarak koymakla
Sayın Anastasiades, Halkına doğru mesajları vermemekte
bu konuda gerçekçi olmayan beklentiler yaratmaktadır.
Bunu kabul edemeyen, yeni zemin tartışmaları açarak ayak
sürümeye devam etmek isteyen Kıbrıs Rum tarafıdır.
Bütün bu olumsuz tablo içerisinde biz yine de havanın iyileşmesine, bazı psikolojik engellerin aşılmasına ve arada
güven yaratılmasına yönelik proaktif çabalarımızı sürdürmekteyiz.
İki tarafın Özel Temsilcileri’nin bir diğerinin Anavatanı’nı ziyaret etmesi konusuna baştan beri olumlu yaklaştık. Yeter
ki bu ziyaretler eşitlik, simetri ve mütekabiliyet esasına göre
yapılsın.
Gelinen noktada, iki Anavatan’ın Dışişleri Müsteşarları
arasında temasların Müsteşarlar düzeyinde yapılması konusunda mutabakat sağlanmıştır. Benzer bir mutabakat
ziyaretlerin bu ay sonundan önce en erken bir zamanda
yapılmasıdır.
Ama ne yazık ki bu konuda da henüz bir tarih belirlenebilmiş
değildir.
Bu noktada şunu da vurgulamakta fayda görüyorum; kimse
karşılıklı yapılacak olan bu çapraz ziyaretleri kapsamlı çözüm müzakerelerinin başka bir mecraya çekilmesi olarak
algılamasın.
Ayrıca, kimse bu temasların ağırlıklı olarak Kıbrıs Rum tarafıyla Türkiye Cumhuriyeti arasında olduğu şeklinde bir yanılgıya kapılmasın. Ortada Özel Temsilcimin Atina’da Yunan
yetkililerle neyi konuşacağı şeklinde sorular dolaşıyor.
29 EKİM KONUŞMASI
Maraş’ın diğer konularla birlikte erken bir çözüme ulaştırılması bekleniyorsa kapsamlı çözümü de bir an önce gerçekleştirmek lazım ki biz buna hazırız.
Sizi temin ederim ki, Rum özel temsilcinin Ankara’da ne kadar konuşacak konusu varsa,benim Özel Temsilcimin Atina’da en az onun kadar konuşulacak konusu vardır.
Biz, bu konudaki hazırlıklarımızı yapmış bulunuyoruz.
Hepimiz biliyoruz ve yıllar süren görüşmeler süreci de bunu
gösteriyor ki, oluşturmaya çalıştığımız iki toplumlu, iki ke- Buradan, bu tarihi günde yeniden ve bir kez daha Sayın
simli, siyasi eşitliğe dayalı, federal yapı, yeni bir ortaklık dev- Anastasiades’e sesleniyorum;
leti olacaktır.
• Kıbrıs’ta geçen her gün, kaybedilen her fırsat bir uzlaşının aleyhine çalışmaktadır.
Bu yeni ortaklık eşit statüde iki Kurucu Devlet’ten oluşacak- • Ellinci yılını doldurmakta olan bu sorun artık kronikleştır. Bu temel gerçek ışığında, tamamen bir Kıbrıs Rum Cummekte, Halklar bunun çözümlenebileceğine olan inanhuriyeti olan sözde Kıbrıs Cumhuriyeti dönüşse dönüşse
cını kaybetmektedir.
ancak Kıbrıs Rum Kurucu Devleti’ne dönüşebilir!
• Gelin artık bu soruna noktayı koyalım.
• Dünya artık “Kıbrıs sorunu”ndan değil “Kıbrıs çözümün”den bahsetsin.
Kurulacak yeni Devlet’in Birleşmiş Milletler’de tek sandalyesi olacak, uluslararası alanda tek bir kimliği bulunacak • Güzel adamızı, halklarımız, Anavatanlarımız ve bölgeancak artık yetkileri kullanacak.
miz için bir huzur ve istikrar adası haline dönüştürelim.
Kurucu Devletler’in egemen olacağı da açık ve nettir.
Uzmanlar açıkça vurgulamaktadır ki siyasi literatürde tek
egemenliğe sahip bir federasyon yoktur.
Değerli kardeşlerim, biz müzakerelerin ulaştığı noktada ve
doğal takvimlerin herkesçe kabul edildiği bir ortamda, görüşmelerin sonuç alıcı bir şekilde başlatılması ve ulaşılacak
anlaşmanın önümüzde bahar aylarında iki Halkın ayrı ayrı
eş zamanlı referandumlarına sunulması gerektiğini söylüyoruz.
Birleşmiş Milletler’in statükonun kabul edilemez olduğu
ve görüşmelerin ucu açık bir şekilde devam edemeyeceği
saptamaları ışığında referandumlara gidilerek bu sorunun
artık sonuçlandırılması gerektiğini savunuyoruz.
Çizgimiz uluslararası toplumun da öngördüğü çizgidir.
Çok değerli konuklar ve katılımcılar sözlerime son verirken
bir kez daha Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Büyük
Önder Mustafa Kemal Atatürk ve tüm silah arkadaşlarını,
rahmetle, minnetle anıyoruz.
Gelmiş, geçmiş ve bugünün Anavatan Türkiye Cumhuriyeti
Devlet ve hükümet yetkililerine Kıbrıs Türk Halkı’na sağladıkları destekten ötürü teşekkür ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’ni bugünlere kadar getiren, ona hizmet
veren başta milletimiz olmak üzere herkese, tüm Devlet ve
Hükümet yetkililerine en derin sevgilerimizi ifade ediyor,
aramızda olmayanları şükrana anıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün
belirttiği üzere, “ SONSUZA KADAR YAŞAYACAKTIR”...
Nice, nice 90 yıllara diliyoruz.
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 9
9
1/16/2014 18:15:08
15 KASIM MESAJLARI
15 KASIM MESAJLARI
KKTC CUMHURBAŞKANI Sn. Dr.
DERVİŞ EROĞLU’nun 15 Kasım
2013 mesajı
Cumhurbaşkanımız Sayın Dr. Derviş Eroğlu’nun, KKTC
Cumhuriyeti’nin 30’ncı Kuruluş Yıldönümü olan 15 Kasım
2013 tarihinde Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’nda yaptıkları konuşma:
milli ve dini aidiyetimizle yaşayamayacak, başkalarının tahakkümleri altında ezile, ezile yok olacaktık.
Benim en küçük bir şüphem yoktur; Halkımız Devletimizin anlam ve öneminin bilincindedir. KUZEY KIBRIS
TÜRK CUMHURİYETİ YAŞAYIP YÜCELECEKTİR.
Biz vizyonumuzu buna göre oluşturmalıyız.
Hedeflerimizi bu doğrultuda belirlemeli, demokrasimizi daha da geliştirerek, ekonomik, sosyal kalkınmamıza ağırlık vermeliyiz.
Sayin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı, sevgili kardeşlerim, öncelikle hepinizin Cumhuriyet Bayramını 2023, 2033’te, yani 40’ncı,50’nci yılda Devletimizin
en içten duygularla kutluyorum.
gelmesini istediğimiz noktayı tasarlamalı, kararlı bir
şekilde adımlar atmalıyız.
20 Temmuz sabahı doğan özgürlük güneşi çok şükür
ki bizi aydınlatıyor.
1950’li, 60’lı, 70’li, 80’li yılları çok iyi bilen, yaşayan bir
Ne mutlu ki, 15 Kasım 1983 tarihinde siz halkımızın
takdiri ile Parlamentomuzda, oy birliği ile kendi kaderimizi tayin hakkımızı kullanarak ilan ettiğimiz Devletimiz en güçlü
dayanağımız olmaya devam ediyor.
Değerli kardeşlerim, tarih sahnesinden pek çok halk,
millet gelip geçmiştir. Daha da geçecektir.
kardeşiniz olarak sizlere samimiyetle sesleniyor bazı
noktaları tarihe bir not düşmek adına Cumhuriyetimizin bu 30’ncu yılında bir kez daha dile getirmek istiyorum.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 20 Temmuz Mutlu Barış Harekâtı’nın sağladığı özgürlük ve güven ortamı
neticesinde kuruldu.
Devletimiz, Rumların bir türlü, iki kesimliliğe, siyasi
Bunların içinden Devlet kuran, kurup yaşatmayı başa- eşitliğe, egemenliğe dayalı yeni bir ortaklık kurulmasıranlar şanslı ve başarılı kabul edilirler.
na yanaşmamaları üzerine vücuda getirildi.
1571’de geldiğimiz Kıbrıs’ta 1878 sonrası sıkıntılar
yaşadık ama, direndik, çalıştık ve Anavatanımız Türkiye’nin de desteğini sağlayarak haklarımıza sahip
çıktık.
Belirli bir sürecin sonunda, çeşitli evrelerden geçerek,
deneyimler yaşayarak, hiçbir zaman Kıbrıs’ta başı dik
yaşama hedefimizden kopmadan 1983 yılı 15 Kasımı’nda egemen Devleti olan halklar arasında yerimizi
aldık.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devleti, Kıbrıs Türk tarihindeki en önemli, en stratejik adımımızdır, bizi güçlendiren bir olgudur. Değerli kardeşlerim, 1975 Nüfus
Mübadelesi Anlaşması ile adanın her iki yanında yeni
bir toplumsal düzen ortaya çıktı.
Pek çok insanımız Anavatan Türkiye’ye güvenerek
yeni oluşan coğrafyanın kendileri için yeni bir umut
olduğuna inanarak 1974 yılı 20 Temmuzu sonrasında
Güney’deki malını mülkünü bırakarak gönüllü olarak
Kuzey’e geçti.
Halkımızın özgür iradesi sonucu doğan Devlet bugün
30 yaşındadır ve sapasağlam,, dimdik, sağlıklı bir şe- Bu insanlarımızı yerleştirmek, iş ve aş sahibi yapmak
kilde hayatını devam ettirmektedir.
kolay olmadı. Anavatan Türkiye’nin maddi ve manevi
desteğiyle hemen yola koyulduk ve sıfırdan bir ekoO nedenle Cumhuriyet Bayramımızda coşmalı, gurur- nomi, bir devlet yarattık.
lanmalı ve başardıklarımızı küçümsemeye, var olan
bazı sorunları büyüterek kazanımlarımızı yok sayma- Bugün gurur duyduğumuz tüm dünyanın gıpta ile
ya çalışanlara fırsat vermemeliyiz.
baktığı demokratik parlamenter sistemimizi kurduk,
Çalışmasaydık, başarmasaydık bu topraklarda kendi
10
GENCLIK.indd 10
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:08
15 KASIM MESAJLARI
Kişi başına düşen milli gelirimiz 15 bin dolar civarındadır.
Rum komşularımız ile anlaşma arayışı içerisinde olmaya devam ettik. Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi’ni, 30 yılda daha doğru bir yaklaşımla 1974 sonrasında
Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kurduk.
birçok şeyi başarılmıştır ancak gelinen noktada hala
yapılacak çok iş vardır.
Geliniz anlaşalım diye Rum tarafına defalarca çağrıda bulunduk ama olmadı. Bizi siyasi eşitliğimizi, ege- Devlet en başta güvenlik, adalet, vatandaşa ihtiyaç
menliğimizi, iki kesimliliği tamamen dışlayarak 1974 duyduğu alanlarda hizmet demektir.
öncesine dönüşe zorladılar ve bunun için de Rum
Devleti’ne dönüşen gasp ettikleri Kıbrıs Cumhuriyeti Önümüzdeki yıllarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
varlığını kullanmaya kalkıştılar.
adaletin tartışılmadığı, hukukun üstünlüğünün tam
olarak etkin bir şekilde hüküm sürdüğü bir noktaya
gelmelidir.
Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kurarken ne kadar haklı
ve barışçıysak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ku- Bunun için ivedi adımlar atılmalıdır.
rarken de o kadar haklı ve barışçıydık. Bunu farklı yorumlamak tarihi gerçeklere aykırıdır ve Kıbrıs Türk Hal- Modern çağda demokratik gelişim ileriye taşınmadıkkı’nın hak ve menfaatlerini koruma ödevimize terstir.
ça ekonomik gelişimin sağlanması mümkün değildir.
Türkiye hükümetleriyle birlikte çalışarak ambargolara
rağmen, üniversiteler kurduk.
Eğitim tüm yönleriyle ele alınmalı ve ekonomik hedefler doğrultusunda şekillendirilmelidir. Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinin ihtiyacı olan insan sermayesi yeDaha önceleri de vermiştim yine vermekte fayda gö- niden tanımlanmalı ve gençlerimize ona göre eğitim
rüyorum;
verilmelidir.
1977 yılında bin kişiye düşen araç sayısı 87 iken, 2012
yılında 950’yi aşmıştır.
1977 yılında bankalarımızdaki mevduat miktarı 94
milyon dolar iken, bugün bu rakamın 6 milyar doların
üzerinde olduğu görülmektedir.
15 KASIM MESAJLARI
yaşattık ve yaşatıyoruz.
Çağdaş, analitik düşünen ve dünyayı doğru algılayıp
ona göre davranan bir gençliğe ihtiyacımız vardır. Bunun sağlanması için gerekli yapısal dönüşüm mutlaka
sağlanmalıdır.
Sağlık sistemimizdeki tüm eksiklikler belirlenmeli ve
önümüzdeki yıllarda acil bir şekilde sağlık konusunda
temel ihtiyaçlarla ilgili tartışmalar son bulmalıdır.
1977 yılında kişi başına düşen mevduat miktarı 648
dolarken, bugün bu rakam 16 bin doları aştığı bilinmektedir.
Evet bu alanda da çok mesafe aldık ama hala hem
sağlık çalışanlarının hem de sağlık hizmeti alanların
1977’de 3,265 olan turizmdeki yatak sayımız bugün yakarışlarını duymak bizleri en çok üzen konuların ba30 bin’i aşmıştır.
şında gelmektedir.
Şu anda ülkemiz üniversitelerinde 61 binin
üzerinde gencimiz bulunmaktadır.
Gerek ilk, gerekse orta
dereceli okullarımızda
öğrenci başına düşen
öğretmen oranımız oldukça iyidir.
Bu üç temel konunun
çağdaş
bir şekilde halledilmesiyle Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin mutlu,
müreffeh insanlarının yaşam kalitesi yüksek bir
düzeye geleceği
açıktır.
Kişi başına düşen doktor, hemşire, süt tüketiDeğerli kardeşlemi, akaryakıt harcaması,
rim, Devlet’te göelektrik tüketimi, bilgisarev almış bizlerin
yarlaşma, sağlıkta kişi
ülke sorunlarının
başına düşen yatak oranı gibi gelişmişlik göstergesi aşılmasını Kıbrıs Sorunu’nun çözümüne bağlamasını
verilerde de oldukça iyi durumda olduğumuzu belirt- uygun bulmadığımı öteden beri vurgulamakta oldumek lazım.
ğumu anımsatmak isterim.
Halk olarak, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, MecÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 11
11
1/16/2014 18:15:09
15 KASIM MESAJLARI
15 KASIM MESAJLARI
lis, Hükümet, Yargı olarak yapacağımız, yapmamız
gereken çok şey vardır.
Mali sektör sağlıklı, sağlam ve güvenilir olduğu sürece büyüme sürdürülebilirdir.
Hep beraber ve bir an önce hem güncel sorunların
aşılması hem de gelecek on yılın daha güzel olması
için harekete geçmeliyiz.
Bu noktada en önemli konuların başında kamu reformu gelmektedir.
Kamu kesimi üretkenliği, verimliliği, vatandaşın ihtiHizmetler sektörünün kalkınma için temel olduğu ül- yaçlarına çağdaş gelişmeleri göz önünde bulundukemizde ekonomik anlamda yeni ve karlı alanlar oluş- rarak yanıt vermeyi de içerecek şekilde reforma tabi
turulmalı, istihdam ve ihracat artırılmalıdır.
tutulmalıdır.
Yüksek öğrenim ve turizmde gelinen aşama iyi olmakla birlikte halen bu alanlarda da yapılacak çok
şey vardır.
Yüksek öğrenimde yüz bin öğrenci hedefi gelecek on
yılda yakalanmalıdır.
Siyasi farklılık gözetmeksizin tüm siyasi partilerin ortak bir vizyonda buluşup elimizdeki kaynakları da dikkate alarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kırkıncı
yılına kadar yaşanan sorunların geride kalacağı düzenlemeleri yapmaları elzemdir.
Buna ek olarak yüksek öğrenimin kalitesinin de artırılmasında gerekli yatırımlar zaman kaybetmeden yapılmalı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gerçek ve
kaliteli bir eğitim adası halini almalıdır.
Aksi halde kaybeden hepimiz olacağız.
Ancak bir adım atılmadan önce, bunun halkımızın yaşam seviyesini geriletmemesine, toplumsal huzurumuzu sarsmamasına gereken önem verilmelidir.
Bunun için ilgili kesimlerle diyalog, belirli sağlam bir
Bütün bunlarla birlikte sanayi ve ticarette gerekli dü- vizyona ve esaslı çalışmaya dayanan çözümler ürezenlemeler yapılmalı ve genel ekonomik yapının çağ- tebilmek şarttır.
daş, yeni teknolojileri takip eden, üretken bir noktaya
gelmesi sağlanmalıdır.
Dış dünya ile olan ilişkilerimizi de geliştirmemiz ve
daha etkin bir hale getirmemiz gerekmektedir.
Geliştirilmiş bir ticari potansiyel ve dış satımı yüksek Bu bağlamda özellikle Avrupa Birliği büyük önem arbir sanayi ülkemizde yaşanan istihdam sıkıntılarını aş- zetmektedir.
manın en önemli yollarıdır.
İslam İşbirliği Teşkilatı ile temaslarımızı ve işbirliği olaBu bağlamda doğrudan yabancı sermaye girişinin de naklarımızı da ihmal etmemeli, parlamentomuz, hüküartırılması için gerekli ekonomik şartların oluşturulma- metlerimiz buna da önem vermelidir.
sına ihtiyaç vardır.
Etkin bir dış politika ve dışarıda görünürlük ekonomi2014 yılı mart ayında ülkemize ulaşacak olan su eko- mizin gelişmesi için de vazgeçilmez bir unsurdur.
nomik hayatımızda önemli değişiklikler yapacak ka- Değerli kardeşlerim Kıbrıs konusundaki gelişmelere
dar büyük bir projedir.
ve bu gelişmelerle ilgili görüşmelerime yarın Doktor
Fazıl Küçük Bulvarı’nda yapacağım konuşmada ağırGerçekten bu proje Kıbrıs için asrın projesidir. Eğer lık vereceğim ancak şu kadarını bugünden ifade etkıymeti bilinir iyi değerlendirilirse yepyeni ufuklar açıl- mek istiyorum; Rum komşularımız bir türlü bizim yapmasına neden olur..
tıklarımızı hazmedemiyor.
Uzun vadede tarım sektörünün tüm çehresini değiştirmeye aday olan bu proje Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kırkıncı kuruluş yılında ürün çeşitliliğinin
farklılaştığı, daha dışa dönük bir tarım sektörü ortaya
çıkmasına neden olabilecektir.
NEDEN?
Çünkü, Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs’ı bir Yunan adası
yapmak ve kendi egemenlikleri altına sokmak için
verdikleri silahlı mücadelenin önüne direnerek set
çektik.
Ancak bunun için etkin bir tarım politikası yürütmek 1955 yılından bu yana aktif bir şekilde dini ve milli aidive bu sektörü gelecekteki rekabete hazırlamak gerek- yetimize, egemenliğimize sahip çıktık.
mektedir.
1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarımızı bize sunulan, bizleri azınlık durumuna düşürecek
Bir ülkede en önemli sektörlerden biri de mali sektör- Anayasal değişiklik paketine evet diyerek teslim etdür.
medik.
Bu sektörle ilgili devam eden tartışmalar bir an önce Tüm baskılara, saldırılara rağmen Rum Yönetimi alsonlandırılmalı ve bu sektörde yer alan mali kaynakla- tına girmedik, 1967’de Geçici Kıbrıs Türk Yönetimini
rın büyümeye kanalize edilmesi için gerekli düzenle- ve hemen ardından da Kıbrıs Türk Yönetimi’ni kurduk.
melerin tamamlanması şarttır.
12
GENCLIK.indd 12
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:09
1968’de başlayan Toplumlararası görüşmelerde temel haklarımızı teslim etmedik.
Rum komşularımız kısa sürede bizim samimiyetimize
güvenerek masaya gelmelidirler.
15 Temmuz 1974’te gerçekleştirilen Rum-Yunan dar- Aksi takdirde hayal kırıklığına uğrayacaklardır.
besi sonucu Ada’da ilan edilen Elen Devleti’ne geçit
vermeyerek Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garanti- Kıbrıs Türk Halkı’nın tek bir ferdi bile Rum Yönetimi
sini kullanmasını talep ettik.
altına girmeye, iki bölgelilikten, siyasi eşitlikten, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden vazgeçmeye razı
Rum tarafının 1974 sonrası gösterdiğimiz tüm iyi ni- değildir.
yete rağmen bizi egemenliği altına alma, iki kesimliliği
bozma niyetine set çekerek 15 Kasım 1983’te Devle- Biz kararlıyız; Anavatan Türkiye ile ilişkilerimizi karşıtimizi ilan ettik.
lıklı saygı ve sevgi çerçevesinde daha da geliştirecek,
birlik-beraberliğimizi koruyacak ve Devletimizi yücel1983’te bir ortaklık Devleti’ne açık olduğumuzu ilan et- teceğiz.
tik ama hiç bir zaman iki kesimlilikten, siyasi eşitlikten,
egemenlikten, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin de- Bu duygu ve düşüncelerle başta özgürlük mücadelevamından, ekonomik yaşayabilirlikten taviz vermedik. miz lideri Doktor Fazıl Küçük ve Devletimizin Kurucu
Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş olmak üzere 15
İşte tüm bunlar yüzünden Rum tarafı bizimle anlaş- Kasım 1983’te Cumhuriyet’in ilanı noktasına gelincemaya yanaşmıyor, masaya oturmaktan bile kaçıyor.
ye dek görev yapmış ancak aramızda olmayan herkesi rahmetle aramızda olanları sevgiyle, saygıyla
anıyorum.
NEDEN?
Biz eğer istediklerimiz gerçekleşir ve yeni bir Devlet
kurulursa bunu bozup ayrı
Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti
olDevletimizi Dünyaya tanıtma yoluna gidecekmişiz.
gusu denildi mi
Sayın Rauf DenkO zaman ben de sorarım;
taş’ı ayrıca anmamız bir vefa gereEğer herşey iyi giderse
neden ayrılık olsun ki? Yok
ğidir.
böyle bir hedefimiz ve niyetimiz...
O, Kıbrıs Türk
Halkı’nın tarihsel
Ama başımıza gelenleri de
olarak en büyük
unutamayız.
kazançlarından
biri olan Kuzey
Eğer gün gele Rum ortakKıbrıs Türk Cumlarımız yeniden bize, anthuriyeti’nin mimalaşmalara rağmen kabul
rıdır ve bizlerden,
edemeyeceğimiz
dayatyani Kıbrıs Türk
malarda bulunmaya kalkışırsa ve biz direniriz ne ola- Halkı’ndan samimi beklentisi, egemenlikten, Devcak?
let’ten asla vazgeçmemektir.
YİNE RUMLAR DEVLET’E SAHİP ÇIKIP BİZİ
DEVLETSİZ Mİ BIRAKACAK?
Değerli kardeşlerim ben sizden güç ve destek alarak
görevimi yapmaktayım.
15 KASIM MESAJLARI
15 KASIM MESAJLARI
30 yıl geride kaldı... Nice nice 30 yıllara...
Şu veya bu kademede, şurada veya burada Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bugüne dek hizmet veren
herkese en derin sevgi ve saygılarımızı sunuyorum.
Ucuz kahraman olmak kolaydır.
Bugünlere gelmemizi sağlayan şehitlerimizi rahmet,
gazilerimizi minnetle anıyorum.
Başka milletlerin, ya da hükümetlerin övgü dolu söz- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 30 yaşındadır ve gurur
lerine, takdirlerine mazhar olmak da zor değildir. Ben kaynağımızdır.
şahsi beklenti peşinde değilim ve olmayacağım.
Devletimiz bizim varlığımızın, egemenliğimizin nişaGörüşlerim, halkımın ekseriyetinin görüşleridir.
nesidir.
Savunduklarımın barışçı, insan hakları ve demokra- Hepinizi en derin sevgilerimle kucaklıyor, Cumhuriyet
siye uygun olduğuna Kıbrıs Türk Halkı’nın güvenceli Bayramınız kutlu olsun diyorum.”
geleceği ile tamamen örtüştüğüne eminim.
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 13
13
1/16/2014 18:15:10
ULUSAL HALK HAREKETİ
ULUSAL HALK HAREKETİ
ULUSAL HALK HAREKETİ
(KURULUŞ: 19 MAYIS 2001)
14 KASIM 2013
LEFKOŞA
ULUSAL HALK HAREKETİ GENEL KOORDİNATÖRÜ TANER ETKİN’İN, KUZEY KIBRIS
TÜRK CUMHURİYETİ’NİN 30’UNCU KURULUŞ YILDÖNÜMÜNDE YAYINLADIĞI MESAJDIR.
Mücahit Kıbrıs Türk Halkı,
Yıllarca verdiğin varoluş ve özgürlük mücadeleni Devlet Erki ile taçlandırdığının 30’uncu yılında Ulusal Halk Hareketi olarak, sizleri içtenlikle kutluyoruz.
Ulusal davamız açısından içinde buluntedir. Bunu da dikkate alarak ebediyete
kanımız Rauf R. Denktaş’a ulu tanrıdan
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini sonsumek andımızı tekrarlıyoruz.
duğumuz kritik dönem devam etmekintikal etmiş olan Kurucu Cumhurbaşrahmet dilerken hepimize vasiyeti olan
za dek yaşatmak ve her alanda yücelt-
Rum – Yunan ikilisinin tutum ve davranışlarını da gözönünde bulundurarak
30’uncu yaşını doldurmuş bulunan
Devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini, Anavatanımız Türkiye’nin yardım
ve desteğini de alarak, tanıtılması ve
tanınması yönünde kararlılıkla çalışmamızın zamanı gelmiştir diyoruz ve herkesi gereğini yapmaya
davet ediyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle siz mücahit halkımızın, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Sayın Komutanı ve tüm
mensupları ile Güvenlik Kuvetleri Sayın Komutanı ve tüm mensuplarının da 15 Kasım Cumhuriyet
Bayramını içtenlikle kutluyoruz ve kendilerine hayati hizmetleri için gönülden teşekkür ediyoruz.
Taner ETKİN
ULUSAL HALK HAREKETİ
GENEL KOORDİNATÖRÜ
14
GENCLIK.indd 14
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:10
KÖŞE YAZISI
K
ıbrıs Rum tarafındaki ekonomik çöküntü Rum- •
ları, ekonomik nedenlerden dolayı taviz vermek zorunda kalınabilir korkusu ile müzake- •
relerden ne denli uzaklaştırmışsa, bir o kadar da
Kıbrıs adasının münhasır ekonomik bölgesi içinde
varlığı kesinleşen doğalgaz uzaklaştırdı.
Rumlar, doğalgaza tümüyle sahip olana dek mü- •
zakereleri uzatmak ve egemenlikten taviz vererek
Kıbrıslı Türklerle ortaklık kurmak yerine doğalgazın
getireceği zenginlik ile de adanın kuzeyini ele ge- •
çirerek adanın mutlak hakimi olmayı hedefliyorlar.
Rumların bu yeni “Kıbrıs Stratejisi”nin aşamaları
belli oldu.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Müzakereleri doğalgaz çıkana kadar sonuçlandırmamak,
Bu doğrultuda ilk adım olarak müzakerelerin
başlamasını geciktirmek için her yolu denemek,
Özel temsilci veya Müzakereci atamasını geciktirmek,
Özel temsilci veya Müzakereci atamasını yapıldıktan sonra müzakerelerin başlayabilmesi için
ön hazırlık talep etmek,
Müzakerelere başlangıç tarihini belirlememek
için ön hazırlıkların tamamlanmadığı itirazında
bulunarak müzakerelerin başlayamayacağını
öne sürmek,
Müzakereler kesin olarak başlamadan evvel ortamı gerginleştirmek ve Türkleri “anlaşma istemiyorlar “ zannı altında bırakmak için Türklerin
peşinen “hayır” diyecekleri tavizler istemek ve
koşullar öne sürmek,
BM’nin müzakere sürecini bir takvime bağlamasına karşı çıkmak ve müzakerelerin yıllarca
sürebilecek şekilde ucunu açık hale getirmek,
Müzakerelerin başlaması ve masaya oturmak
kaçınılmaz hale geldiğinde Avrupa Birliği’ni
(AB) taraf veya hakem olarak sürece dahil etmek,
Müzakereler sonucunda elde edilecek çözümün neyi içerebileceğini ve Rum çoğunluk idaresinde bir devletin kurulmasını peşinen empoze etmek,
Bu aşamaya gelinene dek doğalgazın çıkarılması ve borularla adaya getirilmesinin tamamlanmış olmasını sağlamak,
•
•
Doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya gönderilmesi fikrine karşı çıkmak,
Kıbrıs adasının güneyindeki Rum kesiminde sıvılaştırma tesisi kurularak adaya ulaşmış olan
doğalgazın Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin en
küçük bir hakkı, katkısı ve etkisi olmadan satışını gerçekleştirmek,
Doğalgaz konusunda ABD, AB, Rusya ve Çin
ile ortak faaliyet ve satış anlaşmaları imzalamak,
Kıbrıslı Türklere karşı ekonomik üstünlük ve
Türkiye’ye karşı da politik üstünlük sağlandıktan sonra Kıbrıs’ın kuzeyini ele geçirmek çalışmalarını başlatmak,
Kıbrıslı Türkler arasına kışkırtıcılar sokup, Rumlarla işbirliği yapılması ve birlikte yaşanması
fikrini yaygınlaştırmak ve pekiştirmek,
Avrupa Birliği’ni kullanarak Türkiye’nin Kıbrıs
adasından geri çekilmesini sağlamak,
Adayı bir tek mermi atmadan ve Türk ordusu ile
çatışmadan ele geçirmek.
2013 yılının Şubat ayında Kıbrıslı Rumların Cumhurbaşkanı seçilen DISY Genel Başkanı Nikos Anastasiades, seçimlerden evvel verdiği beyanatlarda
ve yaptığı açıklamalarda farklı konuşmuş olsa da,
24 Nisan 2004 tarihinde yapılan referandumda
Kıbrıs’ta “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti” kurulmasını öngören Annan Planına blok halde “Evet”
diyen DISY’nin o dönemdeki Genel Başkanı olmuş
olsa da, şimdi fikrini değiştirdiği kesin.
Anastasiades eski söylemlerini, çözüm önerilerini
ve kendi şahsına özgü gevşek federasyon önerisini
unuttuğu, Cumhurbaşkanlığı koltuğunun, politik çıkarların ve Rum Ulusal Konseyinin baskısının Anas-
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 15
KÖŞE YAZISI
Ata ATUN
RUMLARIN YENİ
MÜZAKERE STRATEJİSİ
15
1/16/2014 18:15:11
KÖŞE YAZISI
KÖŞE YAZISI
tasiades’in seçim öncesindeki
düşünce ve fikirlerini değiştirdiği
kesin.
Şimdi artık Anastasiades yukarıdaki yeni stratejiyi aynen ve
harfiyen uygulamaya koymuş
durumda. Kaçarı yok. Ya Helen
tarihi, Kıbrıslı Türkleri adanın egemenliğine ortak ettiği için kendisini lanetleyecek, ya da kesin hedefe ulaşılana ve Rumlar adanın
mutlak egemeni olana dek Helen
çıkarlarına kayıtsız şartsız hizmet
etmiş safkan Helen olarak adı tarih kayıtlarında yer alacak.
•
Anastasiades, adaya barış getirmek yerine Helen
tarihi içinde lanetlenmemeyi tercih etmiş durumda. •
Müzakerelerden fazla ümitli olmamak ve anavatan
Türkiye ile ele ele, birlikte başımızın çaresine bakmak çok daha doğru bir strateji olacak biz Türkler
için.
Kazanıma giden yol, eldeki kozları süreç içinde
tüm zorlayıcı etkenlere rağmen ortaya çıkarmadan
son dakikaya kadar saklayabilmek ve finale yakın
en uygun zamanda da kozları masaya koyabilmek
becerisinden geçiyor. Politikada bunu yapabiliyorsan her zorlu süreci aşıp mücadeleyi kazanıyorsun.
Geçmişte Türk ve Rum liderler arasında yapılan müzakerelerde ortaya çıkan görüş birlikleri
ve görüş ayrılıkları dikkate alınmayacak.
Maraş’ın iadesi ve karşılığında Gazimağusa limanının AB gözetiminde yani günümüzde sınır
kapılarında uygulandığı gibi Rum memurların
denetiminde doğrudan ticaret yapmaya açılması ve Türkiye-AB Katılım Müzakerelerinde
Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından dondurulan
başlıkların açılması.
•
Ve mektubunu da “Görev süresini tamamlamasından önce Kıbrıs sorununun çözümlenmesi “ temennisinde de bulunarak sonlandırdı.
Bu temenninin açık ve net çevirisi “Benim bu müzakereleri bitirmek niyetim yok. Türk tarafı her koşulumuzu kabul eder ve de 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin
tek taraflı olarak Rum Milletvekillerinin oyları ile 13
maddesini değiştirerek kendimize uygun yeniden
yarattığımız mevcut yapı içinde ‘Azınlık haklarına
sahip olmayı’ kabul ederlerse müzakereler kısa zamanda biter, yok kabul etmezlerse bir kırkbeş sene
Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiades, daha gider” şeklindedir.
daha müzakereler başlamadan, tarih bile tespit
edilmeden ortaya birtakım koşullar koydu. Bana Son koşul ise çirkin bir senaryoyu seriyor gözler
göre yarışı şekillendirmeye, koşullandırmaya ve ini- önüne. Adeta bir itiraf tutanağı.
siyatifi eline almaya yöneldi.
Kıbrıs Rum Yönetiminin Türkiye-AB Katılım MüzaAnastasiades 17 Eylül günü BM Genel Sekreteri kerelerinde açılmasını veto ettiği başlıkların, AvruBan Ki Moon’a bir mektup gönderdi ve içine de pa Birliğinin çıkarlarına yönelik olmadığının ve tayedi koşul koydu müzakerelere başlamak için.
mamen kendi çıkarlarına yönelik olduğunun ispatı
• Müzakere zemini netleştirilecek,
bu son koşul.
• Kıbrıs Türk tarafı iki devlet veya konfederasyon Bu istekle açıkça, dondurulan başlıkların açılmasıdüşüncesinden veya da isteminden vazgeçe- nın bir bedeli olduğu ve “Ya ödersin bu bedeli ve
cek,
başlıklar açılır, ya da sen ağzınla kuş tutsan asla
• Müzakereler başlamadan önce BM kararla- açılmayacaktır” deniyor.
rında çözüm zemini olarak nelerin belirlendiği
açıklığa kavuşturulacak,
Yarışa erken başladı Anastasiades. Kozlarını da or• Türkiye ve Yunanistan’ın müdahale hakları yani taya koydu. Bence çok hata etti.
“Garantörlükleri” iptal edilecek,
Süreç içinde Türk diplomasisinin altında ezilecek
• Avrupa Birliği müzakerelerde taraf veya hakem ve elinde tuttuğunu sandığı güçlerin ve kozların çoolacak.
ğunu kaybedecek...
Yarışa erken başladığında veya da elindeki en güçlü kozlarını ya da yaptırım gücünü peşinen ortaya
koyduğunda, karşındakine senin saldırına hazırlık
ve savunma zamanı veriyorsun demektir. Ve doğal
olarak da mücadeleye yarı yenilmiş olarak başlanıyor o vakit.
16
GENCLIK.indd 16
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:11
KÖŞE YAZISI
KIBRIS’TA ÇÖZÜM SÜRECİ
Mİ? ÇÖZÜLME SARMALI MI?
YAKIN GEÇMİŞİ GÖZDEN GEÇİRME İHTİYACI
Kıbrıs sorununa müzakereler yoluyla çözüm bulmak maksadıyla yeniden girişimler ve çalışmalar başlamış bulunuyor.
Önümüzdeki yakın dönemde KKTC’nin ve Türkiye’nin ortak
hayatî çıkarlarının korunmasına sürekli biçimde cevap vermeyecek çeşitli yönlerden sakat bir çözüm şeklinin kabul
ettirilmesi için uluslararası baskı mekanizmalarının harekete geçmesi beklenir. Böyle bir dönemde 1953’den itibaren
Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının ortak “millî davası” haline
gelmiş ve Türkiye de ilk defa 1957 yılında merhum Başbakan
Adnan Menderes’in kurduğu 23. Hükûmetin programında
“millî dava” kavramıyla nitelenmiş olan bir konuda 2013’den
önceki yakın geçmişteki gelişmelerin ana noktalarının bir bütün halinde hatırlanmasında fayda olacağını düşünüyorum.
2002 KASIM AYINA KADARKI DURUM
2002 yılının Kasım ayına gelindiği zaman 1960 Antlaşmalarıyla kurulan “Kıbrıs Cumhuriyeti” (KC) ortaklık Devleti’nin Rumlar tarafından yıkılmasının ve bu suretle Kıbrıs konusunun BM
Güvenlik Konseyi’nin gündemine “Kıbrıs sorunu” başlığıyla
girmesinin üzerinden 39 yıl geçmişti. KKTC’nin kuruluşunun
19. yıldönümü kutlanmaktaydı. Soruna BM zemininde çözüm
bulmak maksadıyla Ada’daki taraflar arasında o vakte kadar
6 dönem müzakere yürütülmüştü. Müzakerelerin her dönemi,
Rumların oyalayıcı taktikleri sonucunda veya BMGS tarafından ortaya konulan çözüm şekline ilişkin sözlü veya yazılı
fikirlerin, somut plânların Rumlar tarafından reddedilmesi
yüzünden kesilmişti. Müzakere sürecinin yeniden başlaması
da, Kıbrıs Türk Liderliği’nin inisiyatif alması üzerine mümkün
olabilmişti.
Bu neden böyle olmuştu? Çünkü, BM Güvenlik Konseyi’nin
5 daimî üyesi Devletlerin ve AB’nin yürüttükleri Rum-Yunan
iddialarına arka çıkan varsayımlara dayalı politikalar sonucunda, Rumlar, çözüme ihtiyaç duymaz ve çözümsüzlükten
rahatsız olmaz duruma gelmişlerdi. Uluslararası toplum bu
gerçeği görememiş, daha doğrusu görmüş olsalar bile, gerçeklere göre hareket etmek işlerine gelmemişti.
kabul veya red yönündeki iradelerinin aynı günde Ada’nın
iki kesiminde ayrı ayrı yapılacak referandumla belli olmasını
sağlayacak şekilde düzenlenmiş olmasıydı.
Ayrıca, aslında “iyi niyet” görevine sahip BMGS’ne “hakem”
gibi davranarak, tarafların müzakerelerde üzerinde mutabakata varamadıkları antlaşma hükümlerinin yazımını kendi takdirine göre yapması yetkisi de veriliyordu.
Aslında objektif plânda şartlar Kıbrıs konusunda yeni bir diplomatik girişimin başlatılmasına hiç de müsait değildi. Plân
sunulduğu zaman Türkiye’de genel seçim yapılalı sadece 8
gün olmuştu. Yeni hükûmet henüz kurulmamıştı. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş New York’da geçirdiği kalp ameliyatının nekahetini tamamlayıp henüz Kıbrıs’a dönmemişti. GKRY
3 ay sonra başkanlık seçimine gidiyordu. Yunanistan’da
hükûmet son yılına girmişti.
KÖŞE YAZISI
Tugay ULUÇEVİK
BMGS ve AB için önemli olan bunlar değil, AB’nin genişleme
takvimi idi. Uluslararası diplomasinin bütün baskı mekanizmaları kurulmuş, hazır bekliyordu. İştiyak ve kararlılıkla uygulanan senaryo ile asıl elde edilmek istenen sonuç, Türkiye
AB’nin dışında olduğu halde, Kıbrıslı Türklerin federal çözüm
kisvesi altında sözde “KC” ne yamanmasını sağlayan bir
anlaşma sayesinde “Kıbrıs’ın” bütün olarak 16 Nisan 2003
günü katılım anlaşmasını imzalamasını sağlamaktı.
BM’NIN VARSAYIMI
BM Güvenlik Konseyi, 1996’dan itibaren Kıbrıs konusunda
kabul ettiği kararlarına “AB’nin Kıbrıs ile katılım müzakerelerini başlatması Kıbrıs’ta kapsamlı çözümü kolaylaştıracak
önemli bir gelişmedir” şeklinde bir hüküm koymuştu.
Plân hazırlanırken BMGS Annan da “AB ile ilgili faktörlerin çözüme ulaşılması ve çözüm süreciyle ilgili takvimin belirlenmesi bakımından teşvik edici unsurlar ortaya çıkardığı ve AB’nin
Kıbrıs ile katılım müzakerelerini başlatmasının Kıbrıs’ta kapsamlı çözümü kolaylaştıracağı” düşüncesi ve varsayımıyla
hareket etmişti.
BMGS KOFI ANNAN’IN GIRIŞIMI
BMGS Kofi Annan 11 Kasım 2002 tarihinde kapsamlı çözüm Bu düşüncede hedef alınan taraf belliydi: Türkiye ve Kıbrıs
hedefi güden yeni bir girişim başlattı. Taraflara bir çözüm Türk tarafı. Çünkü, Rumlar, daha 1999 AB Helsinki Zirvesi’nplânı taslağı sundu. Sunulan Plân G-8’in mührünü taşıyordu. de, Kıbrıs sorunu çözülmemiş olsa dahi, katılım müzakereleÇünkü Plân üzerindeki müzakere sürecinin çerçevesi, usul rinin tamamlanmasıyla AB’ne tam üye olarak katılacaklarının
ve şartları G-8’in Haziran 1999’daki Köln Zirvesi’nin Bildirisi işaretini almışlardı. Annan girişimi başladığı zaman “Kıbrıs”
ile belirlenmiş ve oldukça tarafsız bir içeriğe sahip olan 1250 ın katılım müzakereleri tamamlanmıştı. Girişimin başlamasayılı Güvenlik Konseyi kararıyla da aynen benimsenmişti. sından sadece 4 hafta sonra AB’nin Kopenhag Zirvesi’nde
Böylece, girişim, uluslararası toplumun en ziyade desteğini “Kıbrıs” ın 1 Mayıs 2004 günü üye olacağı teyit edilmişti. Rumkazanmış ve dünyada en fazla ilgi toplamış olarak başlıyordu. ların ille de Kıbrıs’ta çözüm olsun diye çabalamalarına lüzum
kalmamıştı. Bu durumda, uluslararası toplumun amacının
Müzakere sürecinin bütün aşamaları somut bir takvime göre Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının AB’ne katılma isteklerini
plânlanmıştı. Müzakerelerin ucu açık olarak devamına izin istismar etmek suretiyle çözüm için esneklik göstermesini
verilmeyecekti. Çözüm için saptanan hedef tarih, aralarında teminen Türk tarafına baskı yapmak olduğu belliydi. Ulussözde “KC” nin de bulunduğu 10 yeni üye ile katılım antlaş- lararası toplum böyle bir senaryoyu uygulamağa koyarken
malarının imza edileceği 16 Nisan 2003’dü.
Türkiye’de ve KKTC’de Kıbrıs konusunda meydana gelen
söylem ve davranış değişikliğinin de elbette farkındaydı.
En önemlisi, sürecin, Kıbrıs’taki iki halkın çözüm hakkındaki
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 17
17
1/16/2014 18:15:11
KÖŞE YAZISI
KÖŞE YAZISI
TÜRKIYE VE KKTC’DE SÖYLEMLER
Gerçekten de, ANNAN Plânı üzerinde yapılan görüşmeler
boyunca ve sonrasında Türkiye’de ve KKTC’de hem resmî
şahsiyetler, hem basın tarafından “Kıbrıs sorunu mutlaka
çözülmelidir; Kıbrıslı Türklerin çözüme ihtiyacı vardır; şimdiye kadar Kıbrıs konusunda sürdürülmüş olan politikalar
yanlıştı; Denktaş ve Klerides masaya meseleyi çözeceğim
diye otursalardı Kıbrıs sorunu çözülürdü; siyaset sorunlara
çözüm bulma sanatıdır; Kıbrıs sorununun çözümünü sağlamak için uluslararası toplumla beraber hareket edeceğiz;
çözüm yolunda bir adım önde yürüyeceğiz; (GKRY’nin tanınması konusunda) tanınmış zaten, orada yapılabilecek bir
şey yok; şimdi dünya tanımış; ‘ben tanımıyorum’ demekle siz
ne yapabilirsiniz; biz dünya gerçekleri ile hiçbir zaman çelişmeyi düşünmüyoruz; dünya gerçekleri neyi gösteriyorsa biz
de bu gerçekler içerisinde yerimizi almaya mecburuz; Kıbrıs sorunu Türkiye’nin AB üyeliği önünde engeldir; Kıbrıs’ta
çözüm sağlanamazsa 1 Mayıs 2004 tarihinde Güney Kıbrıs
Rum Yönetimi Ada’nın tümünü temsilen AB’ne tam üye olur;
bu tarihten itibaren Türk Silâhlı Kuvvetleri Ada’da bir AB üyesi Devlet’in topraklarını işgal ediyor duruma düşer; AB üyesi
‘Kıbrıs’ Türkiye’nin üyeliğini AB’de sahip olduğu oyla sürekli
engeller.
Türkiye’nin AB üyeliği suya düşer; bu durumda Türkiye bir
Orta Doğu ülkesi olur; KKTC’de vatandaş kalmaz; çok sayıda Kıbrıslı Türk Rum tarafına geçer, AB vatandaşı olur; Rumlar kuzey’deki mallarının mülkiyet hakkı için Türkiye aleyhine
AİHM’de onbinlerce dava açar; Loizidiu Kararı emsal alınarak Türkiye milyarlarca dolar tazminat ödemeye mahkûm
edilir; ya Türkiye bunları ödemek mecburiyetinde kalır ve
neticede Türk ekonomisi çöker veya Türkiye Avrupa Konseyi’nden ihraç edilir; AB’ne üye adayı olan Türkiye 1 Mayıs
2004 tarihinden itibaren yok hükmünde kabul ettiği ‘KC’ ile
oturup konuşmak ve onu tanımak mecburiyetinde kalır; biz
on yıllarca Kıbrıs’la ilgili mevcut politikaları sürdürmüş olsaydık bugün bizim durumumuz nereye benzerdi biliyor musunuz? Aynen Lübnan ile Suriye arasındaki duruma benzerdi.
Ve birileri gelir dayatır, ‘Kıbrıs’tan çıkın’ derdi. Bir yere kadar
dayanır, ondan sonra kuzu kuzu çıkardık” şeklinde veya mealinde sözler dile getiriliyor; yorumlar yapılıyordu.
24 Nisan 2004 referandumlarının sonuçları ile birlikte hem
yukarıda bazı alıntılarla hatırlattığımız görüşler ve değerlendirmeler, hem uluslararası toplumun Kıbrıs konusunda öne
süregeldikleri ön yargılı iddialar ve çözüm arayışlarında kullandıkları varsayımlar bütünüyle iflâs etti.
Türkiye’nin çözüm arayışlarında “bir adım önde yürüme siyaseti” çözüm getirmedi. Türkiye’nin AB üyelik sürecinde
önünü açmadı.
Girişimin bu defa da neticesiz kalması, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün sebeplerinin “Denktaş ve Klerides masaya
meseleyi çözeceğim diye otursalardı Kıbrıs sorunu çözülürdü” denilecek kadar basite irca edilemeyeceği gerçeğine ışık
tuttu.
REFERANDUM SONUÇLARINA TEPKILER
BMGS Kofi Annan ve uluslararası toplumun önde gelen üyeleri, yaptıkları açıklamalarla üzerinde referandum yapılan ve
Rumların reddettiği “çözüm plânının adil, yaşayabilir ve dikkatli biçimde dengelenmiş bir uzlaşı” öngördüğünü belirttiler.
Rum tarafını kınadılar. Sonuçtan duyulan derin hayal kırıklığını dile getirdiler.
BMGS ve temsilcileri yaptıkları çeşitli açıklamalarla Kıbrıslı
Türklerin önemli fedakârlıklara katlanarak Plân’a “kabul” oyu
verdiklerini hatırlattılar; takdir ifade ettiler. Kıbrıslı Türklerin
Ada’nın diğer kesiminde kullanılan red oyları yüzünden cezalandırılmaması gerektiğini belirttiler. Uluslararası toplumun
bu yönde gerekli tedbirleri almasını istediler.
BMGS, rapor yayınlayarak “Rum tarafı bir belgeyi değil, çözümün kendisini reddetmiştir” dedi. Rumların verdiği oyların Güvenlik Konseyi’nin “kabul edilemez” nitelediği “status
quo’nun devamına” sebep olduğunu vurguladı.
BMGS, raporunda, Kıbrıslı Türklerin, yaklaşık üçte birinin yer
değiştirecek olmasının vereceği acıları ve meşakkatleri göze
alıp referandumda “evet” oyu kullandıklarına işaret etti. Kıbrıs Türk tarafının takdire şayan bu tutumun “kendilerini baskı
altında tutmanın ve tecrit etmenin bütün mantığını ortadan
kaldırmıştır” şeklinde görüş ifade etti. BM Güvenlik Konseyi
üyelerini “Kıbrıs Türklerine yönelik kısıtlamaların kaldırılması
için öncülük etmeye” çağırdı.
KKTC’de de 2003 sonundan itibaren siyasî iktidar uluslararası çevrelerde Kıbrıs Türk halkının ne pahasına olursa olsun
Kıbrıs sorunundan bir an önce kurtulmak istediği izlenimini AB Dışişleri Bakanları 26 Nisan 2004 tarihinde yaptıkları topyaratan bir dil kullanmağa başlamıştı. “Kıbrıslı Türklerin hem lantıda, Kıbrıs Türkleri’ne yönelik tecridin giderilmesi husudünya ile bütünleşmek, hem Türkiye’nin AB sürecinde önü- sunda siyasi taahhütte bulundular. AB Komisyonu’nu, bu
nü açmak için istediği; bunun için çözüme ihtiyaç duyduğu” yönde öneriler sunmak üzere görevlendirdiler.
söyleminin sık sık tekrarlanması, Rum tarafında ve onları
destekleyen çevrelerde, Kıbrıs Türk halkının barışseverliğinin KKTC’de Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Rumların oylarıyla
ifadesi olarak değil, ne pahasına olursa olsun Rumlara ya- “ANNAN Plânı’nın gömüldüğü” görüşünü dile getirdi.
manarak AB’ne katılma arzusunun bir tezahürü olarak algılandığından şüphe yoktu.
Başbakan M. Ali Talât, Kıbrıs Türk halkının izolasyondan kurtulması için diplomatik atağa geçeceklerini, çözüm isteyen
O dönemde Kıbrıs konusuyla ilgili olarak Türkiye’ye ve KK- bir halkın dünyadan dışlanamayacağını ifade etti. “Çözüm
TC’’ne genel bir bakış halinde “millî dava Kıbrıs” anlayışının istemeyen tarafın tek başına AB üyesi yapılarak mükâfatlanve ruhunun kaybolmuş olduğu sonucuna varmak yanlış ol- dırılmasının doğru olmadığını; bunun yaratacağı olumsuzmazdı.
lukların giderilmesi gerektiğini anlatarak yardım isteyeceğiz.
Bizi izolasyondan kurtaracak önlemlerin hayata geçirilmesini
REFERANDUMLAR TURNUSOL KÂĞIDI GÖREVI
talep edeceğiz” şeklinde konuştu. Gazetecilerin “Annan PlâGÖRDÜ
nı öldü mü?” sorusuna “Biz üzerimize düşeni yaptık. Bundan
Annan Plânı üzerindeki Referandumlar, benzetme yerindey- sonra ne yapılacağına uluslararası toplum karar verecektir”
se, “turnusol kâğıdı” görevi gördü. Kıbrıslı Rumların soruna yanıtını verdi.
çözüm istemedikleri; Ada’daki status quo’yu çözüme tercih
ettikleri gerçeğini tevil götürmez biçimde ortaya koydu.
Türkiye’de Millî Güvenlik Kurulu (MGK), tarafından yapılan
18
GENCLIK.indd 18
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:11
KÖŞE YAZISI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıslı Türklerin artık “tecrit politikasına tabi tutulamayacağını” ifade ederek “bana
göre Güney Kıbrıs kaybetmiştir…Kimin çözümün önünü tıkadığı ortaya çıkmıştır” şeklinde konuştu.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, basın toplantısında, BMGS’nin
sözlerine atıfta bulunarak “bu defter kapatılmıştır” dedi. “Avrupa Birliği, ABD ve diğer önde gelen ülkelerden KKTC’ye
uygulanan haksızlıkların ortadan kaldırılmasını isteyeceklerini” söyledi. “Türk askerinin adadan çekilmesinin söz konusu olmadığını” kaydetti. Ada’da bir çözüm plânı üzerinde ilk
defa bir “referandum” yapıldığına işaret etti ve “her iki taraf
âdeta selfdeterminasyon haklarını kullanarak karar verdiler.
Rumların “hayır”, Türklerin “evet” demeleri, 30 senedir uzlaşmaz diye bilinen, çözümden kaçmakla suçlanan Türk tarafının ve Türkiye’nin bunları hak etmediğini ortaya koymuştur.
Çözümü kimin istediği, kimin çözümün önünü tıkadığı belli
olmuştur” dedi. “Yeni bir durumun” ortaya çıktığına işaret
ederek “KKTC’ye uygulanan ekonomik ve siyasi ambargoların kaldırılmasını” istedi. Rum kesiminin referandumda “hayır”
demesiyle AB açısından “ters bir durumun” ortaya çıktığını
vurguladı. “AB, her iki tarafı kendisine üye olmaya davet etmiştir. Bu davete ‘evet’ diyen Türk tarafı AB’ye üye olamayacaktır. ‘Hayır’ diyen Rumlar ise katılacaktır. Eminim ki AB
kendi ilkelerini gözden geçirecektir ve bu ters durumu irdeleyecek ve Türklere yapılan haksızlıklara son verecektir. Bu konuda Türkiye olarak her türlü gayreti göstereceğiz” sözlerini
dile getirdi. “Rum yönetimi artık Ada’nın tümünü temsil etme
iddiasında bulunamaz” diye ekledi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, gazetecilerin
bir sorusu üzerine “referandum sonuçları çok tartışıldı ama
içinde bulunduğumuz durum bize diplomatik üstünlük sağlayan bir durum” şeklinde görüşünü açıkladı.
BMGS’NIN RAPORU BM GÜVENLIK KONSEYI’NIN
ÖNÜNE GETIRILMEDI
Dönemin KKTC Başbakanı Talât 24 Nisan 2004 referandumlarından sonra verdiği demeçte “BM Genel Sekreteri Kofi
Annan’ın hazırlayacağı raporun önemli olduğunu” vurguladı
ve “raporda, Kıbrıs Türk tarafının ve Türkiye’nin çözüm yanlısı olduğunu ifade edilmesi halinde bunun gelecekte büyük
avantajlar sağlayacağını” ifade etti.
Oysa, rapor BM Güvelik Konseyi’nin önüne bile getirilmedi.
Bu yüzden de, Talât’ın tahmin ve beklentisinin aksine, olumlu raporun Türk Tarafı’na elle tutulur bir avantaj sağlaması
mümkün olamadı.
REFERANDUMUN ANLAMI, SONUÇLARI VE ETKILERI
Annan Plânı üzerinde iki ayrı referandum düzenlenmesi, Kıbrıs’ta iki ayrı halk ile belirleyici ve kurucu nitelikte iki ayrı egemen iradenin var olduğunu kanıtladı.
BMGS Annan’ın çözüm girişiminin de sonuç vermemesi,
BM’nin Kıbrıs sorununa çözüm arayışları bakımından aslında uygun bir zemin olmadığını da daha belirgin şekilde
gösterdi.
Annan plânının Rumlar tarafından uğratıldığı akıbet Türkiye,
KKTC, BMGS ve BM Güvenlik Konseyi’nin Daimî üyeleri için
Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak ders mahiyetinde tarihî bir tecrübe oldu.
Referandumun sonucu, aynı zamanda,Türkiye ve KKTC ile
BMGS ve Konsey’in Daimî üyeleri için Kıbrıs konusunda bir
düşünme ve değerlendirme yapma fırsatı oluşturdu.
KKTC ve Türkiye Kıbrıs sorununa ilişkin diplomaside tarihî bir
zirve noktasında yüksek zemine kavuştu. Rum tarafı ise uluslararası toplum nazarında âdetâ derin bir uçuruma düştü.
Böyle bir değer yargısında bulunurken Annan Plânı’nın
Ada’daki gerçekler üzerine bina edilmiş; Kıbrıs Türk halkının
geleceğini teminat altına alan ve Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgili
uzun vadeli çıkarlarını koruyan bir muhteva taşıdığını söylüyor değilim.
Kıbrıs Türk tarafını ve Türkiye’yi Kıbrıs diplomasisinde yüksek
zemine çıkaran faktör, anlaşmayı kabul etmesi olgusundan
ziyade, anlaşmaya Rumların “hayır” demesi oldu.
TÜRKIYE VE KKTC NE YAPMALIYDI?
Uluslararası toplumun yaygın biçimde destek verdiği bir çözüm sürecinin Rum uzlaşmazlığı yüzünden sona erdiği o
tarihî noktada KKTC’nin ve Türkiye’nin üzerine bulundukları
yüksek zeminde ortaya kesin bir tavır koyup, çözüm arayışlarında hiçbir şeyin artık 24 Nisan 2004’den önceki gibi olmayacağını dünyaya ilân etmeleri gerektiği görüşündeydim.
Bu çerçevede Kıbrıs sorununun Rum halkının verdiği oylarla
tercih ettiğini ortaya koyduğu Ada’daki iki devletli status quo
temelinde bir anlaşma ile halledilmesine hazır olduklarını da
açıklamalarında fayda mülâhaza ederdim. Böyle bir tavır, kanaatimce, Annan Plânı’na arka çıkmakla Türkiye’nin aldığı
hesaplı olduğuna inanmak istediğim büyük risklerle ve sonunda elde ettiği çarpıcı neticeyle mütenasip olurdu.
Bu açıklamanın yapılmasıyla birlikte Türkiye ve KKTC’nin
üçüncü Devletlerden tanınma isteme sürecini başlatması da
gerekirdi. Bu yapılmadı.
Rumlar Annan Plânı’nı reddetmekle nasıl çözüm için tarihî
bir fırsatı heba ettilerse, Türkiye ve KKTC de artık nafile bir
egzersiz olduğu kesinleşen BM zeminindeki çözüm arayışları sürecine noktayı koymak ve KKTC’nin diğer ülkelerce tanınması diplomatik sürecini başlatmak için önemli bir fırsatı
kaçırdı.
BM Güvenlik Konseyi Annan Plânı üzerindeki sürecin başarısız kalmasının sebepleri üzerinde, ileriye dönük sonuçlar
çıkarılmasına yardım edecek hiçbir değerlendirme yapmadı.
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 19
KÖŞE YAZISI
açıklamada ve Başbakan ve Dışişleri Bakanı tarafından verilen demeçlerde Rumların halkoylamasında verdikleri red
oyuna rağmen GKRY’nin AB’ne üye olarak kabul edilmesinin,
Kıbrıslı Türklerin AB dışında bırakılmasının ortaya koyduğu
çarpıklık ve adaletsizlik üzerinde duruldu. Bundan böyle Kıbrıslı Türklerin uluslararası toplumdan tecrit edilmesinin mümkün olamayacağı görüşü dile getirildi.
MGK’nın 26 Nisan 2004 tarihli basın açıklamasında, “Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin dengeli ve yaşayabilir olarak
nitelendirdiği kapsamlı çözüm planına büyük bir çoğunlukla
olumsuz yanıt veren Rum tarafının 1 Mayıs 2004 gününde
AB’ye girecek olmasına karşılık, plâna olumlu yanıt veren
Kıbrıs Türk tarafının dışarıda bırakılmasının çelişkili ve adaletsiz bir durum yarattığına” işaret edildi. “Türkiye’nin ve Kıbrıs
Türk halkının çözüm yönünde ortaya koyduğu iradenin uluslararası kuruluşlar ve devletler tarafından dikkate alınmasının
ve referandum öncesi böyle bir sonucun çıkması durumunda, ‘KKTC’ne uygulanan kısıtlamaların kaldırılmasına; siyasi,
ekonomik ve sosyal içerikli bazı iyileştirmelerin yapılmasına’
yönelik vaatlerin yerine getirilmesinin gerekliliği” üzerinde
duruldu. “Türkiye’nin KKTC’ne karşı olan sorumluluklarının
ve Türk halkının birlik, beraberlik ve dayanışmasının bugün
daha çok önem kazandığı” belirtildi.
19
1/16/2014 18:15:11
KÖŞE YAZISI
KÖŞE YAZISI
20
GENCLIK.indd 20
Türkiye’de ve KKTC’de “…..bu defter kapatılmıştır; …..çö- ÇÖZÜM İÇIN SÖZDE “FIRSAT PENCERESI” SÖYLEMI
zümü kimin istediği, kimin çözümün önünü tıkadığı belli Annan Plân’ı üzerindeki referandumdan bir yıl sonra, o zaolmuştur; …..Güney Kıbrıs kaybetmiştir; …..bundan böyle man itibariyle 42 yıllık Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlüğün
Kıbrıslı Türklerin uluslararası toplumdan tecrit edilmesinin baş sorumlusu olarak gösterilmeye başlanmış olan Rauf R.
mümkün olamayacaktır;…..uluslararası toplumun KKTC’ne Denktaş’ın yerine 2005 yılında M. Ali Talât Cumhurbaşkanı
uygulanan kısıtlamaların kaldırılmasına, siyasi, ekonomik ve oldu.
sosyal içerikli bazı iyileştirmelerin yapılmasına yönelik vaatle- Talât ve partisi CTP, 2008 Şubatında GKRY’de yapılacak
rin yerine getirilmesi gerekir; …..eminiz AB Türklere yapılan başkanlık seçimlerinde
Hristofyas’ın seçilmesinin Kıbrıs
haksızlıklara son verecektir; …..bu konuda Türkiye olarak her sorununun çözümü için bir “fırsat penceresi” yaratacağını
türlü gayreti göstereceğiz; …..içinde bulunduğumuz durum öne sürdü. Hristofyas seçimi kazandı. Türkiye ve Yunanistan
bize diplomatik üstünlük sağlayan bir durum…” gibi daha Dışişleri Bakanları, Babacan ve Bakoyannis, Mart 2008’de
ziyade iç kamu oyuna dönük sözler dile getirilmekten; 2004 Ankara’da Talat - Hristofyas ikilisinin çözüm için “fırsat penortasında İstanbul’da toplanan İslâm İşbirliği Teşkilâtı’nın (İİT) ceresi” açtıklarını ifade ettiler. ABD ve AB de aynı görüşü dile
31. Dışişleri Bakanları toplantısında “Kıbrıs’ın Müslüman Türk getirdiler. BMGS de onlara katıldı. Oysa aslında ortada çöhalkının İİT’nin bütün organlarının çalışmalarına, faaliyetleri- züm için ne bir “fırsat” vardı, ne de açılmış veya açılabilecek
ne ve toplantılarına BMGS’nin kapsamlı çözüm plânında ön- kapı veya pencere!
görülen” “Turkish Cypriot State”, yani aslında ve doğru anla- “Kıbrıs’ta Yoldaşlar İşbaşında” ve “Kıbrıs’ta Fırsat Penceresi
mında “Kıbrıs Türk Eyaleti veya Kantonu” ismiyle katılmağa mi?” başlıklarıyla Cumhuriyet Gazetesi’nde (11 ve 21 Mart
davet edilmesinin kararlaştırılmasını” Annan Plânı’na “evet” 2008) yayınlanan yazılarımda, M. Ali Talât çözüm için ne
demekle Kıbrıs Türk halkının elde ettiği büyük kazanç olarak kadar hevesli ve tavizkâr olursa olsun Hristofyas ile çözüm
takdim edilmesinden; referandum ertesinde ABD Kongre- olamayacağını gerekçeli olarak iddia ettim. İstemezdim ama,
si’nden bazı milletvekili ve Senatör’ün KKTC’ni ziyaret etme- gelişmeler beni yanıltmadı.
sini “siyaseten bunun adı ‘ben seni tanıyorum’ demektir. Tanımadığınız yere gitmezsiniz. Bundan sonra da bu süreç böyle Makalelerimde aslında bir kehanette bulunmamıştım. Sadevam edecektir” anlayışıyla ve sözüyle KKTC’nin tanınma dece, Hristofyas’ın yemin töreninde yaptığı konuşmanın
yoluna girdiği izleniminin yaratılmasına çalışılmaktan öteye metnini, 5 yıl önce Papadopulos’un kendi yemin törenindeKKTC’nin Türkiye’nin yanında başka Devletler tarafından da ki konuşmasının içeriği ile mukayese etmiştim. Arada hiçbir
tanıması için kararlı girişimlerde bulunulmadı.
fark bulunmadığını; hattâ Hristofyas’ın, Papadopulos’un görüşlerini ve iddialarını daha keskin bir üslupla tekrarladığını
saptamış ve hükmümü vermiştim.
BMGS: İKI KESIMLI FEDERASYONU KABUL
ETTIKLERINI GÖSTERMELIDIR
BMGS referandumlardan sonra yayınladığı raporunda “şa- TALÂT – HRISTOFYAS GÖRÜŞMELERI
yet Rumlar Kıbrıs sorununun iki toplumlu, iki kesimli fede- 2004’de AKEL red oyu vermiş olduğu için, Mart 2008’de
rasyon yoluyla çözülmesini hâlâ istiyorlarsa bunu gösterme- müzakere süreci başladıktan sonra, Hristofyas’ın istediği
lidirler…..Şayet Rumlar siyasî eşitliğe dayalı bir federal yapı şekilde ANNAN Plânı tamamen terk edildi. Annan Plânı’nın
içinde Kıbrıslı Türklerle gücü ve refahı paylaşmaya hazırlarsa, referansı olan BM Güvenlik Konseyi’nin 1250 sayılı kararı yebunu sadece sözle değil, hareketleriyle de ortaya koymalıdır- rine 1251 sayılı karar referans haline geldi. Oysa Türkiye ve
lar” değerlendirmesinde bulundu.
KKTC işe ancak Annan Plânı esas alınarak başlanabileceğini
açıklamışlardı.
Rapordaki bu ifade, çözüm arayışının yeniden başlayabilmesi için Kıbrıs Rum tarafına âdeta “siyasî eşitliğe dayalı bir 1251 sayılı karar da “Kıbrıs sorununun çözümü, bağımsızlıfederal yapı içinde Kıbrıslı Türklerle gücü ve refahı paylaşma- ğı ve toprak bütünlüğü korunan, tek egemenliğe, tek hukukî
ğa hazır olduklarını” ispat etme külfeti tahmil ediyordu. Kıbrıs kişiliğe sahip bulunan, içinde tek vatandaşlığın olduğu, iki
toplumlu ve iki kesimli bir federasyon içinde ilgili Güvenlik
Türk tarafına da böyle bir talepte bulunma hakkını veriyordu.
Konseyi kararlarında tarif edilen şekilde siyasî bakımdan eşit
Bu ve buna benzer faktörler de dikkate alınmadan Türkiye iki toplumu ihtiva eden bir Kıbrıs Devleti’nin üzerinde kurulve KKTC tarafından BM zeminindeki görüşmelerin yeniden malıdır ve böyle bir çözüm bütün halinde veya kısmî olarak
başlaması için çağrılara ve girişimlere başlanıldı. Örneğin, herhangi bir ülkeyle birleşmeyi ve taksimin ve ayrılmanın her
KKTC Cumhurbaşkanı M. Ali Talât ile Ankara’da görüşen Dı- şeklini yasaklamalıdır” hükmüne yer verilmekteydi.
şişleri Bakanı Abdullah Gül “şimdi kapsamlı çözüm için yeni
adımlar atma zamanıdır…Yoksa bu konu kronik bir problem 1251 sayılı kararda “bir Kıbrıs Devleti” kavramında kelimeleolarak durmağa devam edecektir ve birçok stratejik konuları rin baş harfleri büyük harfle yazılmıştı. Kastedilen “KC” idi.
gölgeleyen bir husus olacaktır” şeklinde bir demeç verdi. Bu Bu da çözümün “KC’nin” anayasasının federal düzen kuraçağrılar yapılırken, sonuç vermeden sürüp giden BM zemi- cak şekilde tadil edilmesiyle ortaya çıkacağı anlamına gelnindeki müzakerelerin, haddizatında Rumlar tarafından hem mekteydi.
Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlüğün, hem KKTC üzerindeki Yani, Türk tarafı hızla zemin kaybetti. Hristofyas’a çok önemli
ambargoların devamını sağlayan, hem de KKTC’nin Türki- tavizler verildi. Yine de çözüm ortaya çıkmadı. Sonunda Talât
ye’den başka devletlerce de tanınmasını önleyen bir meka- Hristofyas’ı suçladı. Başbakan Erdoğan da dayanamadı ve
nizma olarak kullanıldığı gerçeği göz ardı edildi.
Hristofyas’ı kastederek “hepsi aynı değirmenden çıktıkları
için mamûl olarak fark etmiyor; Papadopulos daha önce ne
Türkiye ve KKTC’de, yeni bir çözüm sürecine girişmenin, An- söylemişse, O da onları söylüyor” dedi. Sonunda doğru
nan Plânı’nı Rumların reddetmiş olmaları vakıası karşısında, bir teşhiste bulundu.
Annan Plânı’nın öngörülen çözüm şeklinin gerisinde bir çözüm şekline peşinen razı olmak anlamına geleceği; bunun EROĞLU – HRISTOFYAS GÖRÜŞMELERI
da Türk tarafının pozisyonunu bir çözülme sarmalının etkisi- 2010 Nisan ayından itibaren müzakereleri Kıbrıs Türk halkı
ne sokacağı gerçeği dikkate alınmadı.
adına yürütme sorumluğunu Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:11
KÖŞE YAZISI
BMGS raporlarında KKTC Cumhurbaşkanı’nın tutumu hakkında açık veya kapalı biçimde hiçbir olumsuz değerlendirme yer almadı. Oysa BMGS, raporlarında ve/veya açıklamalarında, açıkça eleştiren ifadeler kullanmasa da, Hristofyas’ın
oyalayıcı ve hedefe ulaşılmasını geciktirici tutumlarından rahatsızlık duyduğunu ortaya koyacak şekilde zaman zaman“görüşmelerin ucu açık bir süreç olmadığını” hatırlatma ihtiyacını duydu. “Sırf görüşmüş olmak için sonu gelmez biçimde
görüşme” anlayışının kabul edilemeyeceğini ifade etti.
Görüşmeler için 2008 Mart ayında ilk resmî temaslar başladığı zaman, Taraflar ve BM ve özellikle Talât, çözümün 2008
yaz aylarının sonuna kadar elde edileceği yolunda aşırı iyimser beyanda bulundular.
Yemin töreninde yaptığı konuşmayı inceledim. Konuşmasında önümüzdeki dönemde, Ada’da âdil ve kalıcı bir çözümün
sağlanmasına katkıda bulunabileceğinin ciddi işareti olarak
değerlendirilebilecek hiçbir unsur göremedim. Bu konudaki
değerlendirmem Volkan Gazetesi’nde 10 ve 11 Mart 2013
tarihlerinde yayınlandı.
ANASTASIADIS’IN İCRAATI
Anastasiadis’in göreve başlamasından bu yana 9 ay geçti.
İcraatı da çözüm için umut ışığı saçmadı.
Anastasiadis, Kıbrıs sorununa çözüm aramak için görüşmeleri başlatma hususunda bir acelecilik ortaya koymadı.
Aksine işleri ağırdan aldı. Önce GKRY’nin içinde bulunduğu
ekonomik kriz ile uğraşması gerektiğini öne sürdü. Eroğlu ile
ilk buluşması göreve gelmesinden 3 ay sonra 30 Mayıs’ta
akşam yemeğinde gerçekleşti. O zamandan buyana başka
buluşma olmadı.
Kıbrıs konusunda ilk icraat olarak müzakerelerin düzeyini
düşürdü. Ancak özel temsilcisini seçip tayin etmesi 6 ay aldı.
“Önemli olan görüşmelerin ne zaman başlayacağı değil, hanBMGS’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer, Türk gi ortak zemin üzerinde başlayacağıdır” diyerek iki Lider’in
basınına verdiği ilk röportajda “çözüm olasılığının ilk kez bu Özel Temsilcileri’nin bir Ortak Bildiri hazırlamalarını istedi. Bir
kadar yüksek olduğunu” belirtti.
buçuk ay kadar zaman geçti. Ortak Bildiri ortaya çıkamadı.
Çünkü, Anastasiadis Bildiri’nin muhteva, amaçlar ve hedefÇözüm için dile getirilen hedef tarih, önce 2008 sonu, sonra ler bakımından kapsamlı ve bağlayıcı nitelikte olması için ısda 2009, 2010, 2011 sonu ve nihayet GKRY’nin AB dönem rarlı oldu. Ortak Bildiri açıklanmadan masaya oturmayacağını
Başkanlığını üstleneceği 1 Temmuz 2012 öncesi şeklinde sü- söylemeğe başladı. Basına yansıyan bilgilere göre, masada
rekli değişikliğe uğradı.
görüşülüp sonuçlandırılması gereken konular bir sayfalık bir
ortak bildirinin içine sığdırılması için çalışılmaktadır.
BMGS, Ada’ya 2010 Ocak sonunda ilk gelişinde, 1964’den
sonra yeniden açılan Lokmacı kapısından geçti ve bu olayın Anastasiadis “Kıbrıs halkının” Kıbrıs sorununun çözüme ulaverdiği olumlu izlenimle Mayıs 2010’da yayınladığı raporun- şabileceğine yeniden inandırılabilmesi için Maraş’ın bir dürda “Lokmacı kapısından geçerken her iki tarafça da sıcak tü (impetus) olarak müzakereler başlamadan veya devam
biçimde karşılandığını ve halkta çözüm için gerçek bir arzu- ettiği sırada kendilerine iade edilmesi gerektiğini bir ön şart
nun varlığına tanıklık ettiğini” belirtti.
olarak açıkladı. Bunu BM Genel Kurulu’nda iyi niyetli bir teklif
olarak sundu.
Bununla beraber, daha sonraki raporlarında, görüşmelerin
“yavaş” giden seyrine dikkati çekti. “Temponun hızlandırılma- Anastasiadis muhtemel bir çözümün sözde “KC’nin” evrim
sı” çağrısında bulundu.
suretiyle federasyona dönüşmesi şeklinde ortaya çıkacağı
görüşünü ısrarla savunmaktadır. Bu savını kabulünü bir ön
Müzakerelerin son 4 yıllık seyri içinde, Kıbrıs Türk ve Rum şart haline getirmiş bulunmaktadır.
liderleri arasında 150 civarında görüşme cereyan etti.
Rum lider Kıbrıs sorununu çözüme kavuşturmak maksadıyla
BMGS Ban Ki-moon, Talât ve Hristofyas arasında 1, Eroğlu bugüne kadar sanki hiçbir şey yapılmamış gibi, geçmişte yave Hristofyas arasında 5 olmak üzere, toplamda 6 Zirve gö- pılanları ve tarafların pozisyonlarında ortaya çıkmış bulunan
rüşmesi düzenledi.
bazı “yakınlaşmaları” yok farzeden bir anlayış ortaya koymaktadır. 2008-2012 döneminde Hristofyas ile yapılan müKıbrıs sorunu bu girişim döneminde de çözülemedi.
zakerelerde tarafların pozisyonları arasında meydana gelen
“yakınlaşmaları” kayda geçirmek maksadıyla BM tarafından
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Hristofyas, görev hazırlanmış bulunan “Convergencies 2008 - 2012” başlıklı
süresinin sona ermesine az bir zaman kala 4 Ocak 2013 bir belgeyi BMGS’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Downer taraftarihinde düzenlediği basın toplantısında “5 yıllık iktidarı bo- lara sunmuş bulunmaktadır. KKTC bu belgedeki tespitlerle
yunca KKTC’ye yönelik ambargoların yürürlükte kalması için mutabık olduğunu gecikmeksizin BM’ne bildirdi. Anastasimücadele ettiklerini” belirterek bunu “başarı” olarak niteledi. adis’in böyle bir belge hazırlanmış olmasından ve taraflara
ulaştırmasından rahatsızlık duyduğu basında çıkan haberlerBu demeci, Hristofyas’ın GKRY’de Başkan olmasının çözüm den anlaşılmaktadır. Rum tarafı bu belge hakkında görüşünü
için bir “fırsat penceresi” oluşturduğunu düşünüp bunu ifade BM tarafına bu vakte kadar bildirmiş değildir. Rum tarafında
etmiş olanlar umarım ibretle kaydetmişlerdir.
Downer aleyhinde bir hava oluşmaya başlamıştır.
GKRY’DE ANASTASIADIS DÖNEMI
Gelelim 2013 yılına: 24 Şubat günü Hristofyas’ın yerine,
GKRY’de yine, Başbakan Erdoğan’ın yerinde benzetmesiyle,
Kıbrıs Rum siyaset “değirmeninin öncekilerden farklı olmayan mamulü” Nikos Anastasiadis Başkan seçildi.
Anastasiadis, müzakerelerin belirli bir takvime göre hızlı tempoyla yürütülüp sonuçlandırılmasına, BMGS’nin hakem gibi
davranmasına da karşıdır.
Doğu Akdeniz’de varlığı öne sürülen hidrokarbon yataklarıÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 21
KÖŞE YAZISI
üstlendi. Müzakereleri Talât’ın bıraktığı noktadan itibaren yapıcı bir yaklaşımla, kendisinin üstün vasıflarından olan yumuşak, fakat kararlı bir üslupla, konulara tam bir vukufla, müzakerelerin temposunu yavaşlatma taktikleri uygulamadan,
müzakerelerin önünü tıkayacak ön şartlar ortaya atmadan,
somut önerilerle ilerlemeğe katkıda bulunarak belirli bir takvim dahilinde çözüme ulaşılması için gayret sarfetti.
21
1/16/2014 18:15:11
KÖŞE YAZISI
KÖŞE YAZISI
nın araştırılması ve işletilmesi konusunda GKRY’nin başlattığı
tek yanlı girişimler ve yapılan çalışmalar karşısında KKTC’nin
ve Türkiye’nin takındığı kararlı tutumu; Anastasiadis de
“KC’nin” egemenlik haklarına ve alanlarına müdahale olarak
kabul ettiğini ortaya koymuş bulunmaktadır.
Türkiye’de Yeniden Çözüm İçin “Fırsat Penceresi” Söylemi
Kaygı verici bir gelişme Türkiye’de yeniden çözüm için “fırsat var” veya “fırsat penceresi” gibi söylemlerin işitilmeğe
başlamış olmasıdır. “Annan Plânı olmadı, Ban Ki-moon Plânı Belirtmeğe lüzum yoktur ki, bu ziyaretlerde temsilcilerin Anortaya çıkabilir” diyenler vardır. Bu söylemlerin sahipleri, An- kara ve Atina’da eşit düzeyde kabul görmeleri esas olmalı
nan Plânı dolayısıyla uğradıkları hayal kırıklığını; “yoldaşlar” ve uygulamada simetri titizlikle sağlanmalıdır.
Talât-Hristofyas ikilisinin açacaklarını bekledikleri “fırsat penceresinin” hayalden öteye gidememiş olduğunu unutmuş Kıbrıs Türk Temsilci KKTC pasaportu, Kıbrıs Rum Temsilci de
“KC” pasaportu ile seyahat etmelidir. Bu konuda kamuoyu
görünmektedirler.
doğru biçimde bilgilendirilmelidir.
Bu söylemlerin Türkiye’nin AB katılım sürecinde yeni bir başlığın müzakeresine başlanmış olduğu döneme rastlaması Bu çapraz ziyaret yönteminin GKRY tarafından kötüye kullada fevkalâde ifşa edicidir. Bellidir ki, ya sözde “Kıbrıs” ve nılma ihtimali yok değildir.
Yunanistan belirli taviz vaatleri karşısında AB’nin Türkiye ile
müzakere sürecini canlandırmasına yeşil ışık yakmışlardır Türkiye’de Rum temsilciye iyi niyetle ifade edilebilecek bir
veya taviz beklentileri yüksektir. AB Bakanı Egemen Bağış’ın sözün, KKTC ile Türkiye arasında güven bunalımı yaratmak
“Kıbrıs meselesi çözülürse biz şu anda çok kısa bir süre içe- maksadıyla Rumlarca çarpıtılarak kamuoyuna yansıtılması
risinde 12 faslı açıp rahatlıkla 10 faslı kapatabilecek noktaya ihtimali göz ardı edilmemelidir. Bu sebeple görüşmelerin tugelmiş durumdayız” şeklinde basına yansıyan sözleri, aslın- tanaklarının titizlikle hazırlanması büyük önem arzeder.
da Türkiye’nin Annan Plânı döneminde Kıbrıs sorunu ile Türkiye’nin AB üyeliği arasında kurduğu sakıncalı bağın yeniden Bir tehlike de, Rum tarafının Ankara’nın pozisyonlarını AB
kurulmağa başlandığını göstermektedir. Ancak bu defa artık nezdinde Türkiye’nin AB sürecine zarar vermek amacıyla isortada Annan Plânı yoktur. Bu defa Rumların da “evet” di- tismar etme niyeti taşıması halinde ortaya çıkar.
yebileceği bir plânla ortaya çıkacak çözüm şeklinin Türkiye
ve KKTC için Annan Plânı’nın öngördüğü çözümün gerisinde ULUSLARARASI TOPLUMUN BAKIŞI
olacağını tahmin etmek zor değildir.
Basında çıkan haberlere göre, BMGS Ban Ki-moon “dünyanın Kıbrıs sorunundan yorulduğunu” ifade ederek, Kıbrıs’taki
liderlere sorunu vakit geçirmeden çözmeleri çağrısında buÇAPRAZ GÖRÜŞME YÖNTEMI
Bilindiği üzere, Kıbrıs Rum liderliği, öteden beri, Kıbrıs soru- lunmaktadır. Ayrıca, BM Basın bürosunca 1 Kasım’da yapınunun aslında iki toplum arasında değil, Kıbrıs adasını istilâ lan açıklamaya göre, BMGS, Kıbrıs’taki görüşmecilerin ortak
ve işgal etmiş olan Türkiye ile “KC” arasında bir sorun ol- bildiri üzerindeki çalışmalarında ortaya çıkan tıkanıklığın
duğu görüşünü savunagelmektedir. Bu sebeple de sorunun bir an önce giderilmesini istemiş ve görüşmelerin başlama
Türkiye ile KC arasında görüşülerek çözülebileceği savını ileri tarihinin kısa sürede belirlenmesi çağrısında bulunmuştur.
sürmektedir.
BMGS, kapsamlı çözüm için ortada “sınırlı” bir “fırsat penceresi” bulunduğundan söz etmiştir.
Anastasiadis de aynı görüştedir. Nitekim, 28 Şubat 2013
günü yemin töreninde yaptığı konuşmada “Kıbrıs ile Türkiye Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre ABD Başkanı
arasında, işgale son verilmesi suretiyle Kıbrıs sorununun hal- Obama 8 Ağustos 2013 günü Vaşington’da Yunanistan Başledilmesine yol açacak bir yeni ilişki kurulması için çalışmaya bakanı ile yaptığı görüşmede “Kıbrıs’tan Rum ve Türk topluhazırız” demiştir. Devamla, Kıbrıs sorununun çözümünü sağ- mundan gelen mesajlar bizi cesaretlendirmektedir; onlarca
lama amacıyla “işgal gücünü masaya koyacağı tekliflerden yıldır süren ihtilâfı ve gerginlikleri halletmek için büyük bir fırmesul kılacak bir yöntem” oluşturulmasından söz etmiştir.
sat vardır” şeklinde konuşmuştur.
23 Eylül günü Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanlarının
New York’da Kıbrıs Türk ve Rum görüşmecilerin müzakere
sürecinde çapraz olarak Ankara ve Atina’yı ziyaret etmeleri
hususunda anlaşmaya varmaları Anastasiadis’in öngördüğü
yeni görüşme yöntemine uygun düşmüştür.
Anastasiades, bu anlaşmadan duyduğu memnuniyeti BM
Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada “Kıbrıs Rum toplumu
temsilcisi ile görüşme yapmaları konusundaki teklifimi kabul
etme kararı aldıkları için Türkiye’ye teşekkür ederim” diyerek
dile getirmiştir.
Görüleceği üzere, Türkiye Rum temsilciyle görüşmeyi zevahiri kurtaracak belirli bir formül çerçevesinde kabul etmek suretiyle Anastasiadis’e peşin bir taviz vermiştir. Halbuki, Kıbrıs
Rum tarafı Türkiye ile doğrudan görüşme ihtiyacını duyuyorsa bu görüşme 4’lü konferans çerçevesinde pek âlâ gerçekleşebilirdi. Amaç bellidir. Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki
22
GENCLIK.indd 22
pozisyonlarını giderek aşındırmak ve Türkiye’nin sözde “KC”
ni tanımasına yol açabilmek için özellikle Türk kamuoyunu
hazırlamaktır.
Ancak, basında temsilcilerin Ekim ayının ikinci yarısında Ankara ve Atina’yı çapraz olarak ziyaret edeceklerine dair haberler çıkmış olsa da, bu ziyaretler henüz gerçekleşemedi.
Basında Rum tarafının bazı zorlukları olduğuna dair haberler
yer almaktadır.
2008’de Kıbrıs’ta çözüm için “fırsat penceresi” edebiyatını
yapmış olan dünya liderlerinin, yakın geçmişten ders almış
olarak bu defa durumu doğru değerlendirmelerini ümit ve
temenni ederim.
Bu sefer başlayabilecek görüşmeler için Doğu Akdeniz’de
Kıbrıs Adasını çevreleyen alanlarda zengin hidrokarbon yataklarının bulunmasının Kıbrıs sorununa çözüm bulunması
için bir itici güç olacağı değerlendirmelerinin de yapıldığı
görülmektedir.
Sözkonusu yatakların varlığı gerçek ise, Batılı büyük aktörlerin, bunu, başkaca güçlere, meselâ Rusya’ya kaptırmamak
için, Rumların Türkiye saplantısı ile oynadıkları oyunlarına
müsaade etmeden gereken tertipleri alma yoluna gideceklerini düşünüyorum. Uluslararası aktörlerde ve kamuoylarında
Türkiye’nin batı oryantasyonunda köklü değişiklik meydana
geldiği veya gelebileceği yolunda algılamalar ortaya çıkma-
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:11
dığı takdirde, bu tertiplerde Türkiye’ye de yer verileceğini
değerlendiriyorum. Bu düşüncemi, 1950’li yılların ikinci yarısında Sovyetler Birliği’nin yayılmacılığının Kıbrıs’ı da içine
alacak şekilde Doğu Akdeniz’de bir tehlike haline gelmesi
karşısında Kıbrıs’a üç NATO devletinin garantörlüğünde bağımsızlık verilmiş olması vakıasına da dayandırmaktayım.
HAREKET TARZI
Önümüzdeki dönemde ortada Kıbrıs sorunu için bir çözüm
ihtimali veya imkânı var mıdır, yok mudur, bu husus elbette ki
Türkiye ve KKTC’de hükûmetler tarafından somut ve resmî
verilere dayalı olarak yetkiyle ilk elden değerlendirilecek ve
gereği yapılacaktır.
Ancak, çözüm sürecinin sonuçlarıyla ilgili olarak yakın geçmişte uğradığımız hayal kırıklıklarını yeniden yaşanmaması
için, bu defa yeni bir çözüm süreci başlayabilirse, bunun
kesin biçimde belirlenmiş somut bir takvime göre cereyan
etmesi sağlanmalıdır.
Bu satırların yazılmasından çok kısa bir süre sonra KKTC 30
yaşını tamamlayacaktır. Bunun önemi ve anlamı dikkatten
kaçırılmamalıdır. Kosova’nın, Abhazya’nın (6 devlet tanımış),
Güney Osetya’nın (5 devlet tanımış) bağımsız Devlet olarak
ortaya çıkabildiği bir dünya da, KKTC’nin elbette yeri vardır
ve esasen Türkiye Cumhuriyeti tarafından diplomatik tanımaya mazhar olarak gerçek anlamında demokratik bir devlet
vasfıyla uluslararası toplumda bu yere sahip olmuştur.
KKTC’nin üzerindeki insan haklarının en büyük ihlâllerinden
birini oluşturan siyasî amaçlı tecrit tedbirlerinin kaldırılmasını
teminen kararlı adımlar atılmasının zamanı gelmiştir.
Çünkü, 1968’den günümüze kadar yürünen yolda Rum tarafıyla anlaşmaya dayanan bir çözüm arayışı ne yazık ki nafile bir gayret olmuştur. Bu yolda Rumlar işlerine geldiği gibi
serbest ve rahat biçimde yürüyebilmiş ve AB içinde “enosis”
i gerçekleştirme noktasına gelmiştir. Oysa, çözüm arayış süreci Kıbrıs Türk halkının ayağına haksızca ve insafsızca takılmış bir pranga vazifesi görmüştür.
Görüşmelerin her defasında Rumlar tarafından kesilmesinden sonra hemen yeniden başlatılması, uluslararası toplumda KKTC’ni tanıyabilecek dostlarımız için caydırıcı bir etki
yapmıştır. Tabir yerindeyse, dostlarımız “pişmiş aşa su katmaktan” kaçınmışlardır.
Yeni bir çözüm arayışına girilecekse, nasıl Anastasiadis bazı
ön şartlar ileri sürme cesaretini ve gücünü gösterebiliyorsa,
Türkiye’nin de KKTC üzerinden, vurgulayarak tekrar ediyorum, “Kıbrıs Türk Toplumunun üzerinden değil”, “KKTC’nin
üzerinden” ambargonun kaldırılmasını bir ön şart olarak
uluslararası toplumdan resmen talep etmesi gerekir. Belki o
zaman dünya Kıbrıs ile ilgili durumun ciddiyetini anlayacaktır!
Anlamaya kendini mecbur hissedecektir!
Kıbrıs müzakere sürecinde Türkiye, şimdiye kadar uygulanan yöntemi değiştirip, Rum Temsilciyle Ankara’da görüşme
cesaretini gösterebilmişse, yeni bir süreçle ilgi olarak da
KKTC’nin üzerindeki ambargonun kaldırılmasını talep etme
cesaretini gösterebileceğine inanıyorum.
Diğer taraftan, Ada’daki gerçekler temelinde kalıcı bir çözüme ulaşılması samimi biçimde isteniyorsa, uluslararası toplumun Rumları böyle bir çözüme razı olur ve hattâ ihtiyaç duyar hale getirecek somut adımları atmaya başlaması gerekir.
Bu adımların atılmasına ilk olarak Ada’daki BM Barış Gücü’nün (UNFICYP) görevine son verilmekle başlanabilir.
Çünkü, BMGS’nin raporlarında Ada’da istikrar kazanmış olduğu belirtilen sükûnet aslında UNFICYP’in değil Türk askerî
varlığının eseridir. Bugün UNFICYP Rumların Kıbrıs’ta meşru
hükûmet oldukları iddialarının sembolü olmaktan başka pratik bir amaca hizmet etmez durumdadır. Rumların ve Yunanistan’ın içinde bulundukları vahim ekonomik kriz şartlarında
UNFICYP’in çekilmesi Rumları yılda yaklaşık 20 milyon, Yunanistan’ı da 6,5 milyon dolar tutarında bir malî yükten kurtarmış da olacaktır.
Öte yandan, Kıbrıs konusuyla ilgilenen aktörlerin elinde, özellikle, içinde bulundukları ağır ekonomik şartlarda GKRY’ni ve
Yunanistan’ı çözüme ikna edebilmek için başkaca manivelalar bulunduğunu da varsayıyorum.
MUHTEMEL BIR FEDERAL ÇÖZÜMDE TÜRK TARAFI
İÇIN HAYATÎ UNSURLAR
Yeni bir görüşme süreci iki kesimli federal çözüm üzerinde
anlaşmayla sonuçlandığı takdirde, KKTC Halkı’nın, referanduma sunulacak bir Antlaşma metnini, herhangi bir dış tesir
altında kalmadan, özellikle şu açılardan değerlendirerek oylarını kullanmalarını dilerim:
1. Antlaşma’nın, Rumlar karşısında egemen eşit
ortak olarak kendi ayrı varlıkları için ne getirip ne
götürdüğü;
2. “Egemenliğin” iki halktan kaynaklanmasının öngörülüp görülmediği;
3. Egemen siyasî eşitlik temelinde “yeni bir ortaklık
Devleti’nin” kurulup kurulmayacağı;
4. “Kurucu ortak” mı (co-founder) yoksa “oluşturucu
ortak” mı (constituent) olmalarının öngörüldüğü;
5. “İki kesimlilik” parametresinin geçici mi, yoksa
daimî mahiyette mi olacağı;
6. Egemen eşit ortak olarak kendi ayrı varlıklarının
idamesi için tek ve etkili garanti olan Türkiye’nin
fiilî (asker bulundurma) ve etkin (garanti hakkı)
hak ve yetkilerinin devam edip etmediği;
7. Türkiye’ye tanınan hak ve yetkilerin uygulanabilir
olup olmadıkları;
8. Antlaşmanın hükümlerinin AB’nin birincil hukuku
haline gelip gelmeyeceği ve derogasyonlar mevcut mu değil mi?
9. Referandum oy pusulasındaki sorunun da iyi
okunup doğru anlaşılması hayatî önemi haizdir.
Soruda yer alabilecek “Kıbrıs Türk Devleti” ibaresinin “egemen kurucu devlet” mi yoksa, “eyalet”
anlamında mı kullanıldığının bilinmesi hayatî
önemi haizdir.
10. Ayrıca ve belki de en önemli veçhe olarak, Kıbrıs
Türk halkının, referandum tarihinde Türkiye henüz
AB’ne tam üye olmamışsa ve yakın bir gelecekte olma ihtimali de görünmüyorsa, Kıbrıs Türk
halkının AB’ne katılmasının hem kendileri, hem
Türkiye bakımından ne gibi sonuçlar doğuracağını
isabetle değerlendirmelerini temenni ederim.
KARARLI DAVRANMAK GEREKIR
Diplomaside güdülen hedefe ulaşılmasını sağlayan ana faktör sürekli olarak barış ve/veya çözüm isteğinin dile getirilmesi değildir. Müzakere masasında zafiyetlerini gizleyebilen; zor
durumlarda dahi direnme gücünü gösterebilen; karşı tarafın
zafiyetlerinden yararlanabilen ve kararlı davranan taraf istediği veya buna yakın sonucu elde edebilir.
KIBRIS TÜRK FUTBOL FEDERASYONU’NUN RUM
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 23
KÖŞE YAZISI
KÖŞE YAZISI
23
1/16/2014 18:15:12
KÖŞE YAZISI
KÖŞE YAZISI
24
GENCLIK.indd 24
FEDERASYONU İLE YAPTIĞI ANLAŞMA
Esef vericidir ki, KKTC Futbol Federasyonu (KTFF) Başkanı
KKTC’deki futbol takımlarının uluslararası maçlar yapabilmesini temin maksadıyla GKRY Futbol Federasyonu (KOP)
Başkanı ile bir anlaşma yaparak KTFF’nin KOP’un bir üyesi
olmasını, yani Rum tarafının şemsiyesi altına girmesini kabul
etmiştir. Daha da esef verici olan Türkiye’de ve KKTC’de bazı
basın ve yayın organlarının bu hareketi “KKTC” üzerindeki
tecrit tedbirlerinin kaldırılması yönünde “futbol” vasıtasıyla
atılan yapıcı ve olumlu bir somut adım şeklinde kamuoyuna
takdim etmiş olmalarıdır.
olduğu için Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedilmişlerdir.
Rum – Yunan Ortaklığının, Türkiye’nin Kıbrıs’la olan hukukî
bağını tamamen ortadan kaldırmayan; ve ENOSIS hedefine
Türkiye’nin etkisinden kurtulmuş olarak ulaşmalarını sağlamayan veya kapıyı tamamen açmayan çözüm şekillerini kabul etmeyeceğini ANNAN Plânı’nın 2004’de uğradığı akıbet
açıkça göstermiş bulunmaktadır.
Rumların ve Yunanistan’ın çözüm çerçevesinde elde etmek
istedikleri sonuçlardan birinin de 1923’de Lozan Antlaşmasıyla Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs ile ilgili olarak
KTFF’nin yaptığı bu anlaşma, KKTC’nin sözde “KC” ne ihdas edilmiş ve 1960 Antlaşmalarıyla da pekiştirilmiş olan
yamanmayı ve Kıbrıs Türk halkının Rum Yönetiminin altına “denge” (dış dengeyi) ile Ada’da Türkler ve Rumlar arasında
girmeyi kabullenmesinden farklı bir durum değildir. Bu gibi 1960 Antlaşmalarıyla sağlanmış olan “dengeyi” (iç denge)
sorumsuzca hareketler Türk tarafının müzakere masasında kendi lehlerine çevirmek olduğunu söylemeğe lüzum yoktur.
tezlerini savunmadaki kararlılığını zafiyete uğratır; millî dava- “Kıbrıs’ın” AB üyesi olmasıyla Rum – Yunan ortaklığı “enosis”
ülküsünün AB potasında tam olarak gerçekleşmesi noktasıda çözülme başladığına delâlet eder.
na aslında çok yaklaşmıştır. Önlerinde iki aşamalık bir mesaKKTC’nin yetkili organlarının iki Futbol Federasyonu ara- fe kalmıştır.
sındaki anlaşmanın KKTC yönünden hiçbir geçerliliğinin ve
bağlayıcılığının bulunmadığını vakit geçirmeden açıklamaları Bu aşamalardan birincisi, üzerinde KKTC’nin var olduğu
beklenir. Devletlerin herhangi bir kuruluşunun devletin resmî Ada’nın kuzeyinin de Türkiye AB’ne tam üye olmadan “KC”
politikalarına ters düşen tasarruflarda bulunma yetkisine sa- ne yamanarak AB’ne katılmasını sağlayacak ortamın yaratılhip olamayacağını da belirtmeğe lüzum yoktur. Millî davamı- masıdır. Böyle bir ortamın yaratılabilmesi için de Rum-Yunan
zın haklılığına inanmış vatanperverlerin, başta sporseverler ortaklığı Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlüğü ve KKTC üzeolmak üzere, KOP ile yapılan bu zararlı anlaşma konusunda rindeki ambargoları sürdürmek suretiyle Kıbrıs Türk halkını
tepkilerini ağırbaşlı biçimde ortaya koyacaklarını ümit etmek bezdirme, yıldırma ve “millî davadaki” dirençlerini kırma ve
çözülmeyi sağlama siyaseti gütmektedir. Son olarak KOP’un
istiyorum.
KTFF’ni kendi şemsiyesi altına alma girişimi ve yapılan menSONUÇ
fur anlaşma bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Dünyanın genel siyasî şartlarında ve stratejik dengelerinde, İkinci ve nihai aşama, AB kartının ustalıkla oynanması sureABD’nin ve AB’nin Kıbrıs’ta iki ayrı halkın, iki ayrı devletin, iki tiyle Türkiye’nin AB tam üyeliği hedefinin gerçekleşmesinin
ayrı demokrasinin, ikiye bölünmüş bir siyasî coğrafya’nın var- önlenmesidir.
lığı gerçekleri üzerine bina edilen bir çözüm şeklini Rumlara
kabul ettirmek için baskı yapmalarını zarurî kılacak değişik- Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan, “Enosis”i bütün sonuçlarıyla
likler ortaya çıkmadığı ve/veya Türkiye ABD ve AB’ne sözünü AB potasında gerçekleştirme hedeflerine ulaşıncaya kadar
geçirebilecek ağırlığa sahip olamadığı takdirde, Kıbrıs Rum da 1974 Temmuzundan sonra ilân ettikleri “uzun vadeli müliderliğinin Ada’daki status quo’yu tercih etmeğe devam cadele” stratejini uygulamaya devam edip Kıbrıs konusunda
edeceğini değerlendiriyorum.
“çözümsüzlük” politikası sürdürmeğe kararlı görünmektedirler. Belirli bir zaman çerçevesinde bu defa da, hangi tarafın
Kıbrıs Rum liderliğinin günümüze kadar ortaya çıkan çözüm reddetmesi sonucunda olursa olsun, ortaya çözüm çıkmaplânlarını reddetmiş olmalarının sebebi, bu plânların Rum dığı takdirde, KKTC’nin ve Türkiye’nin sadece Ada’da KKtezlerine tamamen aykırı çözümler ortaya koymuş olmaları TC’nin ve Kıbrıs Rum Devleti’nin yan yana bağımsız varlıkladeğildir. Aksine plânlar büyük ölçüde Rumların iddiaları ve rını sürdürmelerini esas alan bir çözümden başka bir çözüm
varsayımları üzerine bina edilmiş; Rum tezlerine yakın ve yat- şeklini değerlendiremeyeceklerini uluslararası topluma kesin
kın olmuşlardır.
bir tutum olarak açıklamalarının gerektiği görüşündeyim. Bu
muhtemel tutumu belirli çevrelere şimdiden münasip şekilBütün plânlarda Türk askerinin Ada’dan çekilmesi öngö- lerde hissettirilerek gerekli zemin hazırlıklarına girişilmesinde
rülmüştür. İki kesimliliğin fazla uzak olmayan bir zamanda fayda görürüm.
aşınarak yok olmasına yol açacak hükümlere yer verilmiştir.
Ada’da yer değiştirmiş kişilerin eski yerlerine dönmeleri ve Konu Kıbrıs Türk halkının kaderini ve Türkiye’nin güvenliği
eski mülklerine sahip olmaları belirli kriterlere göre mümkün dahil, doğrudan stratejik çıkarlarını ilgilendirmektedir. Konukılınmıştır. Yeniden birleşmenin “KC’nin” temelinde ve çatısı nun insanî veçhesi de vardır. Kıbrıs Türk halkının, özellikle
altında bir anayasa değişikliği ile gerçekleşmesini sağlaya- genç neslin, kendi devleti içinde doğal kimliğini uluslararası
cak bir düzenleme yer almıştır. “Tek egemenlik”, “tek ulusla- plânda elde edemeden kaybolup giden yılları söz konusurarası kişilik”, “tek vatandaşlık” ilkeleri zikredilmiştir. Bu bel- dur. Konu Türkiye’de ve KKTC’de birçok Hükûmetin progrageler KKTC’nin varlığının sona erdirilmesi sonucunu doğuran mında “Millî Dava” olarak nitelenmiş bir konudur.
düzenlemeler öngörmüştür.
Kıbrıs konusunun BM Güvenlik Konseyi’nin gündemindeki
Bununla beraber, belgelerde, Kıbrıslı Türklere azınlık hakları 50. yılını tamamladığı; KKTC’nin 30 yaşını doldurduğu ve
değil toplum statüsü verilmiş; Türklerin federal anayasanın Türkiye’nin 50 yıldır AB kapısında bekletilmekte olduğu gibi
çizdiği çerçevede toplum olarak kendilerini yönetme hakkı olgular da dikkate alınarak Türkiye’nin ve KKTC’nin bu defa
olduğu kabul edilmiş; ittifak ve garanti antlaşmalarının yeni kendi “ortak millî davaları” Kıbrıs konusunda “diklenmeden
düzenlemeye uydurularak devamları sağlanmış ve 1992’de dik durarak” uluslararası topluma “bir dakika, yetti artık”
BMGS’nin ortaya koyduğu Fikirler Dizisi’nde federal yapıda (one minute, enough is enough) demelerinin zamanının gel“egemenliğin iki toplumdan kaynaklandığı” da tasrih edilmiş diğine ve hattâ geçmekte olduğuna inanmaktayız.
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:12
KÖŞE YAZISI
15 Kasım 2013 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tam otuz yaşında olacak. Şu anda içinde bulunduğumuz zaman ve mekan, elbette bize geçmişi unutturmaz. Unutturmamalıdır da.
Çünkü Kıbrıs Türkü’nün verdiği onurlu mücadelenin temelinde büyük acılar, büyük hedefler ve
var oluş idealleri vardı. İşte o bağlamda “Cumhuriyet var olmanın belgesidir“ diyorum.
H
iç düşündünüz mü bu halk buralara nasıl SORUSUNU SORDUĞUMUZDA BU GENÇLEgeldi? Bu geliş yolunca yaşananlar ve ar- RIN KAÇI KATILACAKLARDIR BU MÜCADEkamızda bıraktığımız izler, ne kadar derindir LECILER KERVANINA?
görebildiniz mi?
BU BIR SUÇLAMA MI YENI GENÇLERI?
Bu soruyu esasında yeni nesillere ve gençlere soruyorum.
Geçmiş mücadelenin o derin anlamını ve Cumhuriyetin erdemlerini kavrayan ve karşımızdaki düşmanın hiç de değişmeyen bir düşman olduğunu
idrak edenleri, bu sorumdan veya “suçlama” gibi
algılanan ifadelerimden tenzih ederim.
KÖŞE YAZISI
Osman GUVENİR
CUMHURİYET’İN
DEĞERİNİ BİLMEK
Şayet var oluşu ve var oluş kavramını “demokrasi”
ve “demokratik anlayış” içinde yorumlarsak, belki
de “TMT”ci zihniyeti benimsemeyen gençlere şu
yönü ile hak veririz.
“SİZ GENÇLER BURALARA NASIL
GELDİĞİMİZİ HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?”
Bu sorular karmaşası içinde eski nesillerle yeni nesilleri buluşturma şansımız olduğu zaman, elbette
onlara yaşadıklarımızı anlatırız da, bu gençlerden
bazıları bize şu yanıtı verir.
Şayet Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve onun anayasası “demokrasi” kavramını özlü bir şekilde toplum bireylerine veriyorsa, bunu konuşma özgürlüğü ile de bağlayarak, “Herkes fikrini söylemekte
özgürdür” deriz.
“SIZ KENDI ACI DOLU ZAMANLARINIZI YAŞADINIZ, BIZ DE MUTLULUK DOLU ZAMANLARIMIZI YAŞAMAK ISTIYORUZ.”
Belki duygusal yönü ile değil de mantıksal yönü ile
o yanıta bakmak lazım. Gençlerin yanıtını aldığımızda düşünürüz sanırım...
“ÖZGÜRLÜK” DE BIR KAVRAMDIR. O KAVRAMIN IÇINDEKI MED-CEZIR DALGALARI O
GEÇMIŞIN MOTIFLERINI ORTAYA KOYARAK KADAR BÜYÜK, O KADAR DERIN VE O KAYENI GENÇLERE, YENI BIR TMT’DE VAR OL- DAR MEŞAKKATLIDIR KI, INSANIN O DALMAK IÇIN “VAR MISINIZ?”
GALARIN GEL-GITLERINI UNUTMASI MÜMKÜN DEĞILDIR.
Ve şu soruyu sorarız!
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 25
25
1/16/2014 18:15:12
KÖŞE YAZISI
LE ONLARA GÜZEL TABLOLAR ÇIZILMIŞTI
KI, İNÖNÜ MEYDAN MITINGINI ÖYLESINE
DOLDURMUŞLARDI. O MITING, ESASINDA
BIR “UMUT” MITINGIYDI. AMA O UMUDU
TAŞIYAN GENÇLERIMIZIN HAYALLERI SUYA
DÜŞTÜ, KARŞI TARAFIN BU PLANA “HAYIR”
Kim eski günleri yaşamak ister? Kim ölmek veya DEYIŞI ILE. O MITINGTE DAĞLAR TAŞLAR
acıların çarkında yok olmak ister? Lakin kendi GENÇLERLE DOLMUŞTU. O FOTOĞRAFI
gerçeklerimizle kendi geleceğimiz tartışıldığında, KARELEDIĞIMIZDE, O KALABALIĞIN YÜZDE
Türklerle Rumların bir arada var olamayacağı or- SEKSEN BEŞINI GENÇLERIN OLUŞTURDUtaya çıkar.
ĞUNU GÖRÜRÜZ.
KÖŞE YAZISI
Kendi dönemini yaşayanlar elbette çocuklarına ve
torunlarına bazı şeyleri anlatmışlardır ama özellikle
torunlar, bir “başkalaşımı” yaşıyorlar. İşte o başkalaşım, KKTC gerçeğine karşın “Birleşik Kıbrıs ve
barış” anlayışıdır.
Rumların değişmezliği ve “sahte barışçı oldukları”
hususu gün ışığına çıktıkça, gençlerimiz de başkalaşmaya başlamışlardı. Bunu da kanıtlar nitelikte
vermek lazım.
ZAMAN MI DEĞIŞTI NE?
EVET ZAMAN DEĞIŞTI. TÜRKIYE’NIN DÜNYA
ÜZERINDE YÜKSELEN DEĞERLERI, BIZE DE
YANSIYOR. ANAVATANSIZ BIR YOLDA YÜRÜMENIN MÜMKÜN OLMADIĞININ IDRAKI
IÇINDE, GELECEĞI KUCAKLARKEN, KARŞIMIZDAKI DÜŞMANIN DA, TÜRKIYE GERÇEĞINE RAĞMEN DEĞIŞMEDIĞINI BILMEMIZ
GEREKIR.
Tam bir yıl sonra “DÜNYA BARIŞ GÜNÜ” nedeniyle bir toplantı düzenlenmişti o idealist gençler
tarafından. “Atatürk Meydanı gümbür gümbür eder
mi yine gençlerle?” sorusunu sormuştuk kendimize. Lakin hiç de tahmin ettiğimiz gibi olmamıştı o
On bir yıl gettolarda yaşayan ve bir solukluk hava- “barış” etkinliği. Sanırım şöyle böyle oraya toplayı bile bize mehel görmeyen Rum halkı ile mutlu nan genç sayısı, otuz beş kırk kişiydi.
bir geleceği paylaşmak gerçekten çok zor. Kültür,
esasında evrensel değerler bağlamında bir araştır İşte o bağlamda vurgulamak lazım...
barış için. Ama kültür de yeterli değildir Rumlarla
yeni bir geleceği kucaklamaya. Batı Türk ve Rum “Bizi ancak kendimiz kurtarabilir” diyorum. Hani
kültür temsilcileri bu uğurda uğraş veriyorlar ama insanın “kendi olması” gibi bir anlayışla;
o da yeterli olmuyor yeni bir gelecek yaratmaya.
“GEÇMIŞI VE KARŞIMIZDAKI UNSURUN DEİşte o ideallerle bir “başkalaşımı” sergileyen bazı ĞIŞMEZLIĞINI UNUTMADAN HAREKET ETgençlerin görüş ve ideallerine vurgu yaparak, on- MEK VE ÇOK SAĞLAM DURMAK GEREKIR”
lara “Çok dikkatli olun çocuklar” deme ihtiyacı du- DIYORUM HATTA. YANI BIR DIĞER DEYIŞLE
yuyorum.
HERŞEYI BILEREK VE IDRAK EDEREK ÖZGÜRLÜĞÜN VE CUMHURIYETIN GERÇEK
LAKIN TOPLUMSAL VAR OLUŞUMUZDA O DEĞERLERINI ANLAMAK VE ONA DÖRT
FARKLI DÜŞÜNEN GENÇLER DE SANIRIM ELLE SARILMAKTIR ESAS OLAN.
DAHA BIR GERÇEKÇILIĞIN FARKINA VARMIŞLARDIR. ÖRNEĞIN ANNAN PLANI O
KADAR GÜZEL BIR MAKYAJLA ONLARIN
ÖNÜNE KONMUŞ VE BÜYÜK HAYALLER-
26
GENCLIK.indd 26
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:12
Mehmet ALDEMİR
SEVR KOPYALI ANNAN
PLANI’NDAN,
BAN PLANINA MI?
A
kritas (Soykırım) menşeli 21 Aralık 1963 olay- kendisine, Rumların neden birtürlü Antlaşmaya
larından 50 yıl geçti. Kıbrıs müzakerelerinin gelmediklerini, her şeyi red ettiklerini sorduğubaşlangıç tarihi 1968’den de 45 yıl geçti.
muzda aynen şunları söylemişti, ‘’Rumların önüne
hangi antlaşma planını koyarsanız koyun, koyacaBu müzakerelerde en çok rol alan, hatta müzake- ğınız plan Enosise kapalı ise, Rumlar hiçbir zaman,
relere damgasını vuran rahmetli Kurucu Cumhur- hiçbir antlaşmayı imzalamazlar kabul etmezler,
başkanı’mız Rauf Denktaş olmuştur.
çünkü kafalarındaki plan halen Akritas ve İphestos’dur. Yani Kıbrısı Girit yapmaktır.’’ Bunu hiçbir
1963’den Bu yana değişen ve Kıbrıs sorununa bu- zaman unutmamamızı vasiyet etti.
laşan Uthant’dan, Ban Ki Moon’a Kadar BM Genel
sekreter sayısı 7’dir.
50 Yıldır gasp ettikleri Kıbrıs Cumhuriyetinin arkasına sığınıp, sanki Kıbrıs’ın tek Meşru Devleti ve
BM gözetiminde hazırlanan antlaşma planı sayısı Hükümeti kendilerinmişcesine BM’den, AB’den
3’tür.
ve İşbirlikci ülkelerden muamele gören Rumlar, ta1. 1986 – Cuellar planı.
bii ki antlaşmaya gelmez. Bu durum değişmedik2. 1992 – Gali Fikirler Dizisi planı.
ce, Rumlar çaldıkları Kıbrıs Türk Halkının haklarını
3. 2004 – Annan planı.
asla geri vermek niyetinde değildirler.
Yeni müzakere arifesinBu BM menşeli antlaşma planlarının
de GKR Yönetimi ve onun
tümü de Rumlar tarafından red edilşımarık Başkanı Anastamişlerdir.
siyadis her Allahın günü,
müzakere başlangıcı için
1963’den Bugüne dek BM’de 129,
drahoma istercesine, MaBM-GK’de 7 karar kabul edilmiştir.
raş’ı, Güzrlyurdu ve daha
1963’den Bugüne kadar Kıbrıs Türk
birçok isteklerde bulunHalkı Liderliğinde bulunanların sayımaktadırlar. Rumların bu
sı 4’tür.
istekleri karşısında Cum1. Dr. Fazıl Küçük
hurbaşkanımız Sayın Derviş
2. Rauf Denktaş.
Eroğlunun sabrının biteceği
3. Mehmet Ali Talat.
günü dört gözle beklemek4. Dr. Derviş Eroğlu.
teyiz. Cumhurbaşkanımızın
artık karşı tarafın bu maskaralıklarına noktayı koŞu anda Kıbrıs Müzakerelerine başkanlık eden 3. yup, herkes yoluna demesini bekliyoruz.
Cumhurbaşkanımız Sn. Derviş Eroğlu, halkın güven ve itimadını sağlayaraktan görüşmeleri sür- 2004’den, Sevr kopyalı Annan planından bu yana
dürmektedir. 1963’den Bugüne kadar GKR Yöneti- çok şeyler değişti. Annan planı Kıbrıs Türkleri için,
mindeki Liderler sırası ile aşağıdaki gibidir.
intihar planından başka bir şey değildi. Onun yeri1. Makarios.
ne getirilmek istenen
2. Kleridis.
3. Kiprianou.
‘’BAN’’ PLANI, ANNAN PLANINI MI BAZ ALA4. Vasiliu.
CAKTIR???
5. Papadapulos
Güney Kıbrıs, oluşacak olan müzakerelerde (eğer
6. Hiristofyas.
olursa!!!) Avrupa Birliğinin de Müdahil olmasını is7. Anastasiadis.
temektedir! Bu konuda uzun bir süreden beri AB,
Kıbrıs Rum tarafı yetkilileri ve Anastasiyadis’le dirRahmetli Denktaş ile yaptığımız bir görüşmede sek teması içinde idiler. Geçtiğimiz günlerde Rum
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 27
KÖŞE YAZISI
KÖŞE YAZISI
27
1/16/2014 18:15:12
KÖŞE YAZISI
neye karar vereceğini bilen EGEMEN bir devlettir.
Hudutun ötesinden
‘’Türk Askerinin Kıbrıs’ta yeri yok’’ demesi çok kolaydır. Buna cevap olarak ‘’Cesur isen gel de at’’
diyoruz’’.
KÖŞE YAZISI
1974 Öncesi de Anastasiyadis’in bu söylemlerine
benzer sözleri, adanın her tarafındaki Rum-Yunan
askeri kışla duvarlarında görmek mümkündü.
Bunlardan bazıları ‘’Bekledim de gelmedin’’, ‘’Cesur isen gel de al’’. Rumların bu sözlerine karşı,
çok bekledik ama Türk ordusu Kıbrıs’a geldi. Kıbrıs Türk Halkını mutlak bir katliamdan kurtardı. Türk
Ordusu cesurdu geldi ve aldı. Bunları Nikos Anastasiyadis’e bir hatırlatma olsun diye yazıyoruz çünkü son günlerde Türk Ordusunu ağzına sakız etti.
Yine geçtiğimiz günlerde Nikos Anastasiyadis
Başpiskopos Hirisostomos ile bir yemek sırasında
KKTC Cümhurbaşkanı’mız Derviş Eroğlu’nu ‘’Küstahlıkla’’ suçladı. Anastasiyadisin Sn. Cumhurbaşkanımıza yönelttiği bu çirkin sözü, aynen kendisine
KKTC ve Türkiyenin üyesi olmadığı AB’nin, Kıbrıs iade ederiz. Kıbrıs sorununu çözecek olan kişinin
Müzakerelerinde işi ne? AB, müktesebatının KK- muhatabına söylediği söze bakılırsa bu söz Kıbrıs
TC’de geçmediğini bilmiyor mu? KKTC yol geçen Türk Halkına söylenmiştir.
hanı değildir ki her isteyen Kıbrıs müzakerelerine
Anastasiyadis derhal KKTC Cumhurbaşkamüdahil olabilsin.
nı ve Kıbrıs Türk Halkından özürdilemelidir.
Geçmişte 1960 Londra-Zurih antlaşmalarına göre Böyle bir cüreti nereden bulabiliyorsun bay
İngiltere garantör idi. Ancak gerek 1963’de Kıbrıs Anastasiyadis?
Cumhuriyeti’nin Rumlar tarafından gasp edilme- Eskiden biz çocukiken, köylerde huylu merkeplesinde, gerekse 2004’de Güney Kıbrıs’ın AB’ye üye re durması için ‘’İŞOOO YERİMO’’ derlerdi. Bunun
yapılmasında, İngiltere’nin vebali çok büyüktür. manasını Bay Anastasiyadis çok iyi anlayacakdır,
İngiltere’nin, Güney Kıbrıs’ın AB’ye girmesine izin çünkü bu söz rum’cadan gelmektedir.
Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiyadis Avrupa’da,
Almanya başbakanı Angela Merkel ve Fransa
Cumhurbaşkanı Francois Hollande ile bu konuyu
görüşüp destek aldığını açıklamıştı.
(onay) vermesi, 1960 Londra-Zurih antlaşmalarının
tümden fesih edilmesi demektir.
Netice olarak 1878’den beri verilen mücadeleden hele, hele son 50 yıldaki gelişmeBuna göre Yunanistan ve İngiltere’nin Kıbrıs üze- ler-den sonra , Anastasiyadis hala Kıbrıs
rindeki gaantörlük ve müdahillik hakları da bitmiştir. Türk Halkını bir azınlık, bir yama mı sanıyor?
O halde denilebilir ki Türkiyenin garantörlük hakkı Bu müzakereler olsa başlasa bile, bizlerin bir sone olacak? Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde, tarihiten nuç alınabilecğine dair hiçbir inancımız yoktur.
ve Coğrafyadan gelen haklarından dolayı ‘’Doğal Ancak olaki bir antlaşma olacaksa aşağıdakileGarantördür’’ Bunu hiçbir kuvvet değiştiremez ve ri, Anastasiyadis kulaklarına iyice küpe etmelidir.
unutulmaması gereken diğer bir husus ise, Ku- Aşağıdakiler olmazsa olmazlarımız, kırmızı çizgilerimizdir, bu böyle biline.
zey’de Egemen KKTC’nin var olmasıdır.
Geçtiğimiz günlerde Lefkoşa Eoka evinde bir etKKTC’nin Devleti’nin Bekası.
kinlikte konuşan Nikos Anastasiyadis
Kayıtsız Şartsız EGEMENLİĞİMİZ.
2
Ayrı Bölgelilik (Şimdiki Gibi).
‘’Türk Askerinin Kıbrıs’ta yeri yoktur’’ dedi. Yukarda
Türkiyenin
Etkin Garantisi.
da belirttiğimiz gibi Türkiye Kıbrıs’ın ve Kıbrıs Türk
Maraş,
Vakıf
ve Sultan mallarının, vakıflar idaresi
Halkının doğal Garantörüdür. Aslına bakılırsa, Kıbrıs’ta ne İngiltere’nin ne de Yunanistan’ın yeri vardır. ve hak sahiplerine iadesiyle.
Anastasiyadis ileri geri konuşmayı artık bırakmalıdır. KKTC kendi toprakları içerisinde ne yapacağı,
28
GENCLIK.indd 28
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:12
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
PARLAMENTERLER BİRLİĞİ
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi – Lefkoşa.
Tel: 228 3281, Faks: 228 2161
13 Kasım, 2013
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NİN KURULUŞUNUN 30. YIL MESAJI
Kıbrıs Türkü’nün varoluş mücadelesini taçlandıran Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 30.
yıldönümünü bir yandan gurur içinde kutlarken, “sözde barış müzakerelerine” dayalı gelişme süreci
içinde, Cumhuriyetimizi yıkarak halkımızı Rum-Yunan kölesi konumuna düşürmeye yönelik uluslararası
komploların ülkemizi sürüklediği yolda yaşanmakta olan tehlikelere dikkat çekmek ihtiyacı duyuyoruz.
KKTC MECLİSİ
KKTC MECLİSİ
Kıbrıs Türk halkı, hür iradesiyle kendi geleceğini belirleme hakkından hiçbir şekilde ödün vermeyeceğini,
zorlu ama onurlu mücadelesini sürdürmeye kararlı olduğunu, 30 yıl önce 15 Kasım 1983 günü tüm dünyaya kanıtlamış ve büyük bir kıvançla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türkü’nün varoluş mücadelesinin en anlamlı eseri, hürriyetine ve
hukukuna sahip çıkma kararlılığının ifadesi ve sembolüdür. Devletimizin egemen varlığından verilecek
her taviz, bu gerçeğin tükenişi yolunda ilerlemedir. Varlık ve hürriyetimizin Rum-Yunan ikilisinin Megali
İdea hedefine kurban edilmesi yolundaki sürece katkıdır.
Devletimizin tanıtılması için gerekli siyasi çabaların ciddi ve etkin bir düzeye çıkarılmaması, iç siyasi,
sosyal, ekonomik ve kültürel sorunlara köklü çözüm getirilememesi ve Rum-Yunan ambargolarının aşılmasında karşılaşılan sorunların en temel etkeni, bir anlaşmaya varılacağı umudu ile 45 yıldır BM çerçevesinde sürdürülen müzakereler olmuştur. Anavatan Türkiye haricindeki dost ülkeler haklı olarak müzakere
süreci tamamlanmadan KKTC’yi tanıma adımını atmamıştır, atmayacaktır. Bunu da açıkça ifade etmişlerdir. Sonuçsuz müzakereler Kıbrıs Türkü ile devletine sadece yıkıcı değil, öldürücü zararlar vermektedir.
Sayısız müzakere ve BM çözüm önerileri, Rum-Yunan şovenizminin aşılmaz duvarına ve Rumların Kıbrıs
adası üzerindeki mutlak egemenlik iddialarına çarparak geri dönmüştür. Şu anda yaşanan gelişmelerde ayni yöndedir. Karşımızdakilerin tek hedefi Ada üzerinde yaşayan Türklere toplumsal bazda eşitlik
tanımadan Ada’ya ve Ada’nın çevresindeki doğal kaynaklara tek başına sahip kılınan bir Helen Kıbrıs
yaratmaktır. Hiçbir Rum ve Yunan siyasetçi bu hedef ve ülküye aykırı davranabilecek güce sahip değildir.
Hala bu gerçeği görme yeteneğinden yoksun insanlarımızın varlığı, uluslararası kuruluş niteliğine sahip
örgütler tarafından çeşitli isimler altında yürütülen ve çok yaygın bir hal alan sözde toplum mühendisliği
faaliyetlerinden kaynaklanmakta olup, “Gaflet”ten başka değer ve anlam taşımamaktadır. Kıbrıs sorununu yaratan, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu bölgesindeki güven, istikrar ve işbirliğini tehlikeye atan ne Kıbrıs
Türkleridir, ne de Anavatan Türkiyedir
Kıbrıs sorununu bizzat yaratan, 1 Nisan 1955’te hayata geçirdikleri EOKA terörünün devamı olarak, 2021 Aralık 1963’te uygulamaya koydukları “AKRİTAS PLANI” ve onun devamı olarak ta 15 Temmuz 1974
Yunan darbesi ile başlatılan “İFESTOS 74” kot isimli katliam planlarının kurgulayıcısı ve uygulayıcısı olan
Rum-Yunan ikilisidir.
İki taraf arasında müzakere süreci devam ederken, gelecekteki muhtemel ortaklardan biri olan Kıbrıs
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 29
29
1/16/2014 18:15:12
KKTC MECLİSİ
KKTC MECLİSİ
Türk halkının meşru ve vazgeçilmez haklarının nasıl göz ardı edildiği, en az Kıbrıs Rumları kadar, Kıbrıs
Türklerinin de hakkı olan yer altı zenginliklerine Rumların tek başına sahip çıkmayı başarmış olmasından
gerekli dersleri çıkarmak zorundayız. 45 yıldır süren ama hiçbir sonuç vermeyen sonuçsuz müzakere
süreci, Rum-Yunan ikilisine Ada’nın etrafındaki doğal kaynaklara tek başına el koyma fırsat ve olanağını
vermiştir.
Müzakere ve arabuluculuk sürecinin Rumlara siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel ambargoları sürdürme
fırsatı vermesini engellemeyen BM, ayni tavrı Ada çevresindeki doğal kaynaklar konusunda da aynen
tekrarlamıştır. Arabuluculuk ve müzakere sürecinin sürekli tek tarafa yarar sağlamasını önlemek, 45 yıldır
başarısız arabuluculuk müzakerelerini sürdüren Birleşmiş Milletler teşkilatının görevi idi ve hala görevidir.
Dünyada hangi arabuluculuk ve müzakere süreci vardır ki 45 yıl boyunca sürekli olarak taraflardan
sadece biri lehine istismar edilmiş olsun ve aracı taraf başarı için bu istismarı önlemenin şart olduğunu
farkederek önlem almamış olsun.
Kapitalist sömürünün uygulayıcıları olan uluslararası sermaye şirketleri, sürekli kabaran iştihaları ile Kıbrıs Türklerinin Ada’nın etrafındaki doğal kaynaklar üzerindeki haklarını, Rum-Yunan ikilisi ile bölüşerek
yağmalama operasyonunu hayata geçirirken, BM’de hakim olan güçler de bu yağmadan paylarını almaya hazırlanmaktadır.
“Sürdürülen müzakerelere zarar verir” telkinlerinin kolaycılığının tercih edilerek etkin önlem alınmaması
bu kabul edilemez gelişmeye olanak sağlamıştır.
Türk tarafı sözde müzakere masasında oyalanırken, Ada’nın etrafındaki doğal kaynaklar üzerindeki haklarımız Rum-Yunan ikilisi ile uluslararası şirketler tarafından gasp edilmiştir. Tıpkı Maraş’taki Vakıf malları
gibi... Kıbrıs Türkleri ve Anavatan Türkiye’nin bu aşamadan sonra sergileyecekleri çabalardan sonuç
alınması ihtimali, müzakere masasında kaybedilen her gün ile birlikte daha da zayıflamakta ve kaybolmaktadır.
Zaman zaman ifade edilen “Ada’nın etrafındaki doğal kaynaklarda iki tarafın da eşit hakkı vardır” sözleri,
teselli, oyalama ve avutmadan öteye hiçbir anlam ifade etmemektedir. Rum yönetimi lideri Anastasidis’in
“Kıbrıslı Türkler, doğal kaynaklardan anlaşmadan sonra yararlanacaklar” şeklindeki beyanlar, Rumların
ada üzerinde tek taraflı mutlak egemenlik hakları olduğu iddiasının en açık yansımasıdır. Kıbrıslı Türklerin
ada üzerinde talep ettiği haklar, Rumlar istediği zaman, Rumların istediği şekilde ve ancak mutlak Rum
egemenliğinin Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilmesi şartıyla hayata geçebilecektir.
Rum tarafı, Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu’nun BM aracılığıyla kendilerine ilettiği, “Ada’nın doğal
kaynaklarının hakça paylaşımı” önerisini yanıt bile vermeden iade etmiştir.
Bu tutumun birtek anlamı vardır:
“Doğal kaynakların nasıl paylaşılacağı konusunda takdir yetkisi tamamen bizdedir. BM himayesinde
kapsamlı çözüm müzakereleri yürüttüğümüz Kıbrıslı Türkleri Ada çevresindeki doğal kaynaklarda ortak
olarak görmüyoruz.” demektedirler.
Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası örgütlerle egemen güçler, Rumların bu tavrına tepki göstermeyerek onay vermiş, Kıbrıs Türklerinin haklarının gaspedilmesine taraf olmuşlardır. Hiçbir uluslararası kurum
ve kuruluş bu yağma ve talana tepki göstermemiş, “DUR” dememiştir.
Kıbrıs Türklerinin “Rum tarafının gerçekçilikten uzak talep ve beklentilerine mahkûm edilmeyeceği” olgusu, atılacak fiili adımlarla hem dünyaya, hem de Rum-Yunan ikilisine gösterilmelidir. Mevcut zeminde
konuşma zaman kaybından başka birşey değildir. Rumların “her şeyin tek sahibi oldukları iddiasıyla”
uluslararası petrol şirketleriyle birlikte gerçekleştirdikleri paylaşım sürmektedir. Kıbrıs Türkleri’nin haklarının korunması ulusal bir görevdir.20 Temmuz 1974 günü Türk Ordusu’nun adaya ayak basması ile
başlayan Mutlu Barış Harekâtı’nın taçlandırılması olarak hayata geçirilen “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”
gerçeği, sadece Kıbrıs Türklerinin değil, dünyada yaşayan tüm Türklerin göğsünü gururla kabartan bir
30
GENCLIK.indd 30
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:12
KKTC MECLİSİ
1570 yılında buyana Ada toprakları için akıtılan Türk kanı ve verilen canlar, bu yolda katlanılan acı ve
sıkıntılar boşa gitmemeli, Rum-Yunan ikilisinin ihtirasları ile sömürü şirketlerinin ihtirasını tatminine feda
edilmemelidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclis’inde görev yapan milletvekillerimizin “Devletin varlığını ve bağımsızlığını, yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğünü, halkın kayıtsız şartsız egemenliğini
koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ve Atatürk ilkelerine bağlı
kalacağıma; halkımın refah ve mutluluğu için çalışacağıma; her yurttaşın insan haklarından ve temel hak
ve özgürlüklerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya bağlılıktan ayrılmayacağıma; namusum ve
şerefim üzerine ant içerim.” şeklindeki andlarına bağlılıklarından kuşku duymuyoruz.
Bu vesile ile birkez daha vurgulamak isteriz ki;
a. Rum-Yunan ikilisi, Kıbrıs’ta eşit egemen Türk varlığını kabullenmemekte direnmektedirler.
b. Kıbrıs Türklerini Kıbrıs’ta eşit bir ortak olarak kabullenerek hakça ve adil bir anlaşmaya asla yanaşmamaktadırlar.
c. Kıbrıs Türklerinin Kıbrıs adasında var olan siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik her türlü toplumsal
hakkını gasp etme çabalarını inat ve ısrarla sürdürmektedirler.
d. Her alanda sürdürülen baskı ve ambargolarla Kıbrıs Türkünü bezdirmeye, bu ada üzerinde hür ve
insanca yaşam hakkımızı elimizden almaya çalışmaktadırlar.
KKTC MECLİSİ
şeref abidesiydi ve öyle olmaya devam etmelidir.
Rum-Yunan ikilisinin 45 yıldır değişmeyen bu yaklaşımının bundan sonra değişmesini beklemenin kendi
kendimizi aldatmak olduğu, zaman ve zemin kaybından başka bir sonuç getirmediği binlerce örnekle
sabit olmuştur. Rum-Yunan yöneticilerinin her gün tekrarlanan açıklamaları, adanın münhasır ekonomik
bölgesindeki doğal zenginliklere el koyma ve bu amaçla yeniden çılgınca silahlanma ve açık denizlerde
etkin dev savaş gemileri alma girişimleri bu gerçeğin ispatıdır.
Kıbrıs Türk Parlamenterler Birliği; Barış Harekâtı’nın 39 yıldönümü mesajında yaptığı çağrıda “40. yıldönümü olan 20 Temmuz 2014 tarihini, müzakere masasındaki son gün olarak saptanması ve anılan bu
tarihe kadar müzakere yoluyla bir sonuca varılamaması durumunda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin
dünyada tanınması önündeki en büyük engeli oluşturan sözde barış görüşmelerini sonlandırarak, devletimizin dünyada tanınmasını sağlayacak ileri adımların atılması, daha fazla ertelenemez bir ihtiyaç halini
aldığı” uyarısı ile çağrısında bulunmuştu.
Bu uyarı ve çağrıyı yenileme ihtiyacı duyuyoruz.
Kıbrıs Türk Parlamenterler Birliği; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 30. yıldönümünde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti’ni ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi’ni, 45 yıldır hiçbir sonuç vermeden süren sözde barış müzakerelerini sürdürmenin anlamsızlığını dikkate alarak,
yukarıda vurgulanan gerçekler ışığında gerekli kararları almaya davet ederken,
Tanınma ile ilgili karara paralel olarak, Kendi ayakları üzerinde duran, üretime ve ekonomik istihdama
dayalı sürdürülebilir bir ekonomik yapıya kavuşulabilmesini;
Tüm halkı kucaklayan, tüm halka eşit ve adil davranan etkin bir devlet yönetim şekli geliştirilmesini;
Halkın iradesi doğrultusunda çalışan bir Parlamento oluşturulabilmesi için gerekli reformların hayata
geçirilerek evrensel demokrasi ilkeleri çerçevesinde bir yaşamın hayata geçirilmesini;
Sağlayacak kararların ivedilikle alınmasına olan ihtiyacı anımsatmakta yarar görmektedir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 30. yıldönümünü kutlarken, Türk milletine ve şanlı ordusuna, mücahitlerimize ve halkımıza şükranlarımızı sunar, bu yolda şehit düşenlere, başta Kurucu
Cumhurbaşkanı ve mücadele arkadaşları olmak üzere bu mücadeleye katkı koyan ve bugün ebediyete
intikal etmiş olanlara rahmet dileriz.
Saygılarımla
Vedat Çelik
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 31
31
1/16/2014 18:15:12
KÖŞE YAZISI
KÖŞE YAZISI
Prof.Dr. Oğuz KARAKARTAL
Uluslararası Kıbrıs Ün.Eğitim. Fak.
Dekanı
KIBRIS TÜRK SİYASET, TARİH VE
KÜLTÜR ARAŞTIRMACISI ULVİ
KESER’DEN YENİ BİR KİTAP:
DÜNDEN BUGÜNE KIBRIS
(1913-2013)
A
slen Kıbrıslı olan ve akademik yaşantısını 2013-2014 döneminden itibaren
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde sürdürmeye başlayan çalışkan araştırmacı Prof.
Dr. Ulvi Keser, 2013 yılında yeni bir kitaba
daha imza attı.
Uzmanlık alanı, “TMT, Kıbrıs, Türk-Yunan
İlişkileri ve Akdeniz” olan Prof.Dr. Ulvi Keser,
bugüne kadar pek çok kitaba imza attı, onlarca çalışmanın editörü oldu, KKTC, Türkiye
ve Batı ülkelerinde onlarca toplantıda bildiri
sundu. Kıbrıs konusunda zengin bir arşivi bulunan çalışkan akademisyen, aynı zamanda
iyi bir pul ve belge koleksiyoneridir ve bunları yurt içi ve yurt dışında sergileyerek ödüller
kazanmıştır.
Barış Harekatı ve Asil Türk Askeri” adlı yazısındaki bilgi çok ilgimi çekti.
“Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Türk ordusunun eline Rumlardan alınan askeri ve sivil
yerlerde çeşitli miktarlarda para, hisse senedi, çek, yüzük, altın ve benzeri değerli şeyleri
bankalar aracılığıyla sahiplerine geri vermesi
ve 76 Rum’a hayli yüklü miktarda ele geçen
Kıbrıs liralarının iadesi, “dünya askerlik tarihindeki ender olaylardan” biridir.
Yine bu yazıda Türk ordusunun eline düşen
Rum esirlerine insancıl davranılması, buna
karşılık Rumların ele geçirdiği esirlere aynı
davranışı sergilememesi ibretliktir. 20 adet
zengin makaleyi içeren bu kitabı bütün Kıbrıs
Türk aydınlarına tavsiye ediyorum.
Prof.Dr. Ulvi Keser’in Dünden Bugüne Kıbrıs
(1913-2013) adlı çalışması Kıbrıs bağlamın- Eserdeki makaleleri şöyle sıralayabiliriz:
da kendisinin çeşitli yerlerde yayınlanmış 1. Birinci Dünya Savaşı’nda Kıbrıs’ta Hava
eski ve yeni orijinal makalelerini içeriyor. Biz
Faaliyetleri
bu yazılardan çok önemli bilgiler kazanıyoruz. 2. Kıbrıs’ta Türk Savaş Esirleri ve Esirler MaKıbrıs’ta I.
ğarası
3. Kafkaslar ve Doğu Anadolu’da Ermeni
Lejyonu
Dünya Savaşı’nda tutulan Türk savaş esirleri,
Osmanlı Türkiyesi’ne karşı kullanılmak üzere 4. Ulusal Mücadelede Kıbrıs Türkleri
Kıbrıs’ta kurdurulan Ermeni Lejyon Kampla- 5. İttihat ve Terakki’den Dar Ağacına Kıbrı, Anadolu’daki Türk varoluş mücadelesinrıs’ta Dr.Behiç Bey Hadisesi
de Yunan’a karşı Anadolu’daki kardeşleriyle 6. KATAK’tan Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu’na Kıbrıs ve Faiz Kaymak (1943çarpışan Kıbrıs Türkleri, Kıbrıs’ta Türk askeri,
1957)
1958-1963 yılları arasında Kıbrıs’ta basın-gazetecilik, Kıbrıs Türk kültürü üzerine inceleme- 7. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nden 1974 Barış
Harekatı’na Kadar Kıbrıs ve Kıbrıs’ta Türk
ler, 2004 Referandum döneminde Kıbrıs’ta
Askeri Varlığı
yaşananlar ve benzer daha pek çok bilgiyi bu
8. Atatürk’ün Liderlik Özellikleri Bağlamında
kitaptaki yazılardan öğrenmek mümkün.
Türk-Yunan İlişkilerine Kesitsel Bir Bakış
Prof.Dr. Ulvi Keser’in Dünden Bugüne Kıbrıs 9. Avrupa Birliği Sürecinde Kıbrıs’ın Hukuki
Durumu ve Kıbrıs Tarihine Kesitsel Bir Ba(1913-2013) adlı eserinde yer alan, “Kıbrıs
32
GENCLIK.indd 32
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:12
KÖŞE YAZISI
Ulvi keser’in kaynaklı-belgeli bu eserini herkesi öğütler ve kitabın
arka kapağındaki tanıtıcı
yazının eserin özeti olduğunu belirtmek isterim:
“Yavru Vatan olarak adlandırılan Kıbrıs
adası 1915 sonrası Çanakkale’den getirilen Türk savaş esirlerine, Mondros mütarekesi sonrasında Çukurova bölgesini
işgal edecek Fransız üniformalı Ermenilerin yetiştirildiği Ermeni Doğu Lejyonu
Kampları’na, acıdır ki ev sahipliği yapan,
Milli Mücadele süresince sadece maddi
yardımla yetinmeyip doğrudan Anado-
lu’ya geçerek Kuva-yı Milliye saflarında
savaşan Kıbrıs Türklerinin yaşadığı yerdir.
Bir yandan Rumların ve Yunanlıların
adayı Yunanlılaştırma çabalarına karşı
koymaya çalışırken bu insanlar öte taraftan yönlerini Toroslar’a ve Akdeniz’e
dönerler. 1950’li yıllarda EOKA terörü
karşısında bayrak, silah ve Kur’an üzerine yemin etmeleri, Türkiyede “Kıbrıs gibi
bir sorunumuz yoktur” denilen günlerde
mücadeleye
devam
etmeleri, 20 Temmuz
1974 Barış Harekatı sırasında Türk askeriyle
omuz omuza mücadeleye katılmaları hep bu
yüzdendir.
Öte yandan ABD’den
İngiltere, Fransa, Rusya ve İsrail’e, BM’den
NATO’ya pek çok ülke
ve kuruluşun bu adada
hakim olma çabaları
stratejik güvenlik yanında prestij ve ekonomik çıkar hesaplarına
da dayanmaktadır.
Kıbrıs adası Doğu Akdeniz’de 50 uçak gemisine bedel pozisyonuyla hep göçler ve
istikrarsızlıklar adası
olmuştur. Bugün de
böyledir, yarın da öyle
olacaktır. Kıbrıs’ı iyi okuyan bu psikolojik harbi kazanacaktır.”
Beraber çalıştığımız Uluslararası Kıbrıs Üniversitesimizde hep birlikte hayata geçirdiğimiz UKÜ-AKKA (Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Akdeniz-Kıbrıs Araştırmaları Merkezi)’nın
başkanlığına getirilen Prof.Dr. Ulvi Keser’in,
daha nice kitaplara imza atacağına inanarak
kendisine sevgi ve saygılar sunuyorum.
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 33
KÖŞE YAZISI
kış
10.2004 Referandum Döneminde Kıbrıs ve
Yaşanan Gelişmeler
11.Kıbrıs’ın Stratejik Önemi Bağlamında
Adada Askeri Faaliyetler ve İlgili Tarafların
Askeri Gücü
12.Kıbrıs Ekseninde Türkiye-Yunanistan İlişkileri
13.Son Elli Yıllık Süreç İçerisinde Kıbrıs Meselesi ve Avrupa Birliği
14.Kıbrıs’ta Sosyal Hayat Çerçevesinde
Türk-Ermeni İlişkileri
15. Genç Türkiye Devletinin Cumhuriyet Kazanımları ve Bunların
Kıbrıs Türk Toplumuna Yansımaları
16. 1958-1963 Mücadele
Sürecinde Kıbrıs’ta
Basın ve Nacak Gazetesi
17. Jeostratejik ve Güvenlik
Bağlamında
Doğu Akdeniz ve Kıbrıs
18. Kıbrıs’ta Adaklar ve
İnanç Dünyasına Kesitsel Bir Bakış
19. Kıbrıs Barış Harekatı
ve Asil Türk Askeri
20.Çılgın Türkler Kıbrıs
Kitabı Üzerine eleştirel Bir Bakış
33
1/16/2014 18:15:13
KÖŞE YAZISI
KÖŞE YAZISI
İbrahim ARSLAN
UKÜ Eğitim Fak. Araş. Gör.
K
FİKRET KÜRŞAD’IN
KIBRISNAME III ADLI ŞİİR
KİTABINDAN BİR ÖRNEK:
15 KASIM BAŞLIKLI ŞİİRİ
ıbrıs Türk şiirinde 1950’lerden sonra zirve yapmaya başlayan kahramanlık ve mücadele (sosyal) şiiri, o günlerden günümüze, Süleyman Uluçamgil, Sedat Törel, Özker Yaşın, Orbay Deliceırmak,
Oktay Öksüzoğlu, Rauf Denktaş, Kubilay Beliğ, Osman Güvenir gibi kuvvetli isimler yetiştirmiştir. Fikret
Kürşad’da bu isimlerden biridir. Fikret Kürşad’ın 2008
tarihli Kıbrısname I, 2009 tarihli Kıbrısname II ve
2013 tarihli Kıbrısname III adlı şiir kitapları milliyetçi,
sosyal şiir tarzını işler.
len Kıbrıs politikasına duyduğum kırgınlık, kızgınlık ve
isyanın şiirlerle anlatımı…Politikada yozlaşma, politikanın bir hizmet vasıtası olmaktan çıkarak bir geçim
kapısı gibi kabul edilmesine duyulan kırgınlık.
Zengini daha zengin fakiri daha fakir yapan, adil olmayan sisteme karşı duyulan öfke. En önemlisi şehitler ve ailelerine karşı duygusuzluğumuz….Şiirlerimi lirik olmaktan çok gençler için öğretici, tarihe iz
düşen, hadiseleri yaşandığı şekliyle anlatmak ve milli
mücadelemizin sosyal, kültüre, ekonomik yaşanmışKıbrıs Türk sosyal ve kültür tarihinde Fikret Kürşad, lıkları ve yaşananları gözler önüne sermek için en kısa
öncelikle mücahit-komutan ve yönetici-kültür adamı ve tesirli yolun şiirle olduğuna inandığım için, kırk yıl
olarak yer alır. Bir dönem Kıbsonra şiir yazmaya başladım ve
rıs’ta,Kültür Dairesi Müdürlüğü
devam edeceğim.
yapan Fikret Kürşad, son yıllarda
çıkardığı Kıbrısname I-II ve buTanrım Türk milletini korusun ve
günlerde de Kıbrısname III ismini
Tanrım Kıbrıs Türk halkını ve Türk
verdiği üç şiir kitabı çıkarmıştır. O,
milletini yüceltsin…” (Fikret Kürher şeyden önce uzun yıllar Kıbşad, “Önsöz”, Kıbrısname I, s.vi-vii)
rıs Türk mücadelesi içinde TMT
Şiirlerinde yaşanmışlıkları, Kıbrıs
saflarında komutan olarak görev
yapmış, silah arkadaşlarının şehit
Türk varoluş mücadelesini, şehit
düşüşü gibi canlı olaylara şahitlik
arkadaşlarını, vatan, millet ve bayetmiş, 1975’ten itibaren de Kıbrıs
rak sevgisini işleyen Fikret Kürşad,
Gençlik Dairesi müdürlüğünde buKKTC’ye de gönülden bağlı bir
lunarak “Ergenekon Yayınları” adı
şair ve mücadele adamıdır. O ve
altında kitap dizileri yayınlamıştır.
arkadaşları 1974 Mutlu Barış HaFikretKürşad, Kıbrısname I ve II
rekatı’na oradan da 1983’te KK‘nin önsözlerinde şiir yazma sebeTC’ye uzanan onurlu bağımsızlık
bini şöyle açıklar:
yolunda harcı atan isimlerdendir.
Şairin gönülden inandığı KKTC’nin
“Kırk yıl biriken acılar, belirsizlik, çaresizlik, ihanete ilan tarihi üzerine yazdığı “15 Kasım” başlıklı şiirini
uğrayan milli mücadelemizdeki inişler, çıkışlar. Bu- aşağıdadır.
nun yanında hayat kavgasında geçirdiğimiz, evlat
ve torunların yaşadıkları acı ve tatlı yaşantı ve 67 yıl Bu şiirde dikkati çeken özellik, “Beşparmak dağlaboyunca yaşadıklarım. En önemlisi hayatımın sonba- rına çizilen bayrağın uğrunda nice şehitler verildiği,
harında ömrümü adadığım vatanım ve milletimde ya- Kıbrıs’ın ata yadigarı olduğu, devleti yaşatma konuşananlar karşısında duyduğum infial, korku, endişe sunda azimli davranılacağı, bayrak ve ezanın hep var
ve acılarımı şiire dökmek içgüdüsü.
olacağı, Atatük’ün rehberliği ve ödenen bedellerle
elde edilen özgürlüğün ve iki bayrağın (TC-KKTC)
“Annan Planı” öncesi ve sonrasında yaşananlar. Türk sonsuza dek Kıbrıs semalarında dalgalandıralacağı”
halkının ve anavatan hükümetlerinin tutum ve politika- düşünceleridir:
ları, Kıbrıs Türk gençliğinin içinde bulunduğu manevi
çöküntü. Avrupa topluluğuna üye olmak için yürütü-
34
GENCLIK.indd 34
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:14
15 KASIM 1983
“15 KASIM, 1983”
Çizildi bayrağımız Beşparmak dağlarına
Binlerce şehit yatar uzanmış da bağrına
Mühürlendi devletim vatının toprağına
Dalgalansın bu bayrak zamanın sonsuzluğuna
Atalarım yatarken her karış toprağında
Suludur kanımızla her bastığın adım da
Yoğrulmuştur bu toprak tertemiz kanımızla
Burası vatanımız, ruhumuz canımızla.
15 KASIM 1983
R
Yılmayız hiç bir şeyden yaşayacak devletim
Ebediyen Kıbrıs’ta var olacak milletim
Korumak ve yaşatmak görevim ve şerefim
Yücelikler dilerim sana cumhuriyetim.
Minareler yükselsin yurdumun her yanından
Ezanlar eksilmesin beş vakit vatanımdan
Camilerde hocalar hatim etsin Kur’andan
Erenler eksilmesin vatanımın koynundan.
Kalkın ayağa gençler burası vatanımız
Yüceltin bu vatanı duyulsun hep şanımız
Şanlıdır milletimiz, rehber olsun Atamız
Geçmişi unutma şehittir her yanımız.
Çok bedeller ödendi, kuruldu cumhuriyet
Türk Kıbrıs yaşayacak ebediyen hürriyet
İki bayrak yan yana Türklük denizi ibret
Türk milleti şahlansın selamlar yedi devlet
Türkoğlu Türkleriz biz, yaşatırız şanımızla
Müslümandır dinimiz, Tanrı inancımızla
Koruruz bu vatanı, terimiz canımızla
KKTC yaşayacak bitmez imanımızla.
Fikret KÜRŞAD
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 35
35
1/16/2014 18:15:14
DÜNYA KIBRIS TÜRKLERİ
DÜNYA KIBRIS TÜRKLERİ
36
GENCLIK.indd 36
DÜNYA KIBRIS TÜRKLERİ VAKFI
3. KONGRE SONUÇ BİLDİRGESİ
K
uzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, uluslararası hu- deral çözümü arayan müzakereleri bugüne kadar
kuk kriterlerine göre meşru bir devlet niteliği destekleyegeldik. Görüşme sürecinde başarılı olutaşımaktadır.
nabilmesi ve etkin sonuçlar alınabilmesi için izlenmesi gereken stratejiler aşağıda belirtilmiştir:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Rumların 1963’de a. Kıbrıs uyuşmazlığının, siyasal nitelikleri yanında teknik nitelikleri de dikkate alındığı zaman,
Kıbrıs Cumhuriyetini, “Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ne”
müzakere heyetine nitelikli teknik kadroların
dönüştürmeleri ve Kıbrıslı Türklere yaptıkları yasa
ve insanlık dışı muameleler nedeniyle, Kıbrıs Türk
dahil edilmesi şarttır.
halkının barışı yeniden tesis etmek ve insanca bir b. Müzakereler şeffaf bir şekilde yürütülmelidir.
yaşam için self-determinasyon hakkını kullanması c. Müzakerelerde, kapsamlı, güven yaratıcı faktörlerin yer alması gereklidir.
sonucu ortaya çıkmıştır.
Uluslararası hukuk BM Güvenlik Konseyine tanıma
ile ilgili herhangi bir yetki vermemektedir. Bu nedenle BM Güvenlik Konseyinin Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti ile ilgili aldığı siyasi kararların uluslararası hukuk açısından geçerliliği sözkonusu değildir.
Ancak, Rumların uzlaşmaz tutumu ve Kıbrıs’ın tümünde egemen olma hedefleri nedeniyle bugüne
kadar Kıbrıs sorununda çözüme ulaşılamamıştır.
2004’ten sonraki gelişmeler de BM zeminindeki
çözüm arayışının nafile bir süreç olduğunu ortaya
koymuştur. 45 yıldır belirsizlik içerisinde yaşayan
İki kurucu egemen devletin eşitliği temelinde fe- Kıbrıs Türk halkı için bu müzakereler sonsuza ka-
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:15
DÜNYA KIBRIS TÜRKLERİ
ları tarafından “yok hükmünde” ilan edilmesi gerekmektedir.
Sonuç vermeden ucu açık biçimde sürüp giden
BM zeminindeki müzakerelerin, Rumlar tarafından,
Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlüğü sürdürme; bu
suretle KKTC üzerindeki ambargoların devamını
sağlama; KKTC’nin Türkiye’den başka devletlerce
de tanınmasını önleme; Kıbrıs Türk halkını yorarak,
bezdirerek, teslimiyet duygusu ve çözülme meydana getirme ve Türkiye’nin AB sürecini engelleme amaçlarına hizmet eden bir mekanizma olarak
kullanıldığı belli olmuştur.
Kıbrıs Türk halkı verdiği mücadele sonunda bir
devlet kurmayı başarmış ancak siyaset sistemi
(siyasi mekanizma) sorunları çözecek bir yapıda
oluşmamıştır. Aşağıdaki hususlar toplumun acil
olarak çözülmesi gereken temel sorunları olarak
belirlenmiştir:
a. Siyasetin kendisi;
b. Seçim sistemindeki dengesizlik ve çok bölgeli
seçim sistemi;
c. Demokrasimizin popülizm, ganimet kültürü ve
Müzakerelerin bu defa da sonuçsuz kalması duerkek egemen yapısı gibi hastalıkları;
rumunda, anlaşmalı bir ayrılığın gündeme getiril- d. Parti sistemindeki oligarşik yapı;
mesi ve iki bağımsız devletin oluşması için iki ta- e. Türkiye-KKTCilişkiler biçiminde yaşanan sorafın kabul edeceği karşılıklı bir uzlaşı ve KKTC’nin
runlar;
tanınması için çalışmalarbaşlatılması kaçınılmaz f. Eğitim sisteminin yetersizliği ve kendi vatandaolmalıdır.
şını yaratacak nitelikten uzak olması;
g. Yerel yönetimlerin yetersizliği;
h. Yargı sisteminin kendi başına harekete geçememesi;
i. Siyasal sistemdeki yozlaşma;
j. Meritokrasi sisteminin uygulanmaması nedeni
ile devlet bürokrasinde oluşmuş olan verimsizlik ve çöküntü;
k. Fuhuş ve Gazino turizminin yarattığı sosyo-ekonomik çöküntü.
DÜNYA KIBRIS TÜRKLERİ
dar devam edemez.
Devlet yapısının çağdaş hale getirilmesi ve daha
sağlıklı işleyen bir devlet yapısı oluşturması için,
gerek yerel gerekse dış ülkelerden, konularında
uzman kişilerin ve akademisyenlerin oluşturacağı
Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nun, Kıbrıs Rum bir komisyonun kurulması ve bu komisyonun beFutbol Federasyonuna üye olmayı kabul etmesi- lirleyeceği sorunların ve çözüm önerilerinin devlet
ni talihsiz bir gelişme olarak değerlendirmekteyiz. tarafından en erken zamanda hayata geçirilmesi
Bu sonucu doğuran sözde anlaşma ile KKTC üze- elzemdir.
rindeki futbola ilişkin uluslararası tecrit tedbirlerinin
kaldırılacağını düşünmek büyük bir yanılgıdır. Söz- Siyaset sisteminin sorunları çözemeyen yapısı,
de anlaşmanın, KKTC’nin yine “sözde Kıbrıs Cum- devlete inançsızlığı değil tam tersine devleti yenihuriyeti’nin” himayesi altına girmek ve dünya ile den yapılandırma doğrultusunda bir hareketi başilişkilerini “sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” bayrağı latmalıdır.
altında yürütmek gibi tasavvur dahi edilemeyecek
bir sonuca razı olunmasından hiçbir farkı yoktur.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti anayasasına göre,
seçme hakkı KKTC yurttaşı olmak ve 18 yaşını biGözden kaçırılan ciddi bir gerçek,halen geçerli tirmiş olmak koşullarının dışında herhangi bir koşul
olan 1959 Londra ve Zürih Antlaşmalarında spor, içermemektedir. Ayrıca, anayasamızda seçimlere
kültür, eğitim ve din konuları ile ilgili tüm irade ve katılmanın bir yurttaşlık hakkı ve her yurttaşın gökararlarınmünhasıran Türk halkına ait olduğudur. revi olduğu belirtmiştir. Anayasamızın vatandaşları
Söz konusu antlaşmalar Kıbrıs Türk halkının ege- oy vermeğe teşvik eden düzenlemesi kapsamınmen eşitliğini teyid etmektedir. Hem KTFF’nun, da yurtdışında yaşayan Kıbrıslı Türklerin oy verme
hem de FİFA’nın bu gerçeği dikkate alması gerek- hakları vardır ve bu hakkın kullanılması yasalar ile
mektedir.
düzenlenmelidir.
KTFF Başkanının yaptığı anlaşmanın tehlikeli so- Kıbrıs Türk kimliğinin korunması adına Dünyanın
nuçları ortaya çıkmadan KKTC’nin yetkili makam- koyduğu ambargoların ortadan kaldırılması için en
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 37
37
1/16/2014 18:15:16
DÜNYA KIBRIS TÜRKLERİ
DÜNYA KIBRIS TÜRKLERİ
temel hakkımız olan Evrensel İnsan Haklarını elde
etmek ve KKTC’nin tanınması için lobicilik faaliyetlerini etkin ve programlı bir şekilde artırarak yürütmek temel hedefimizdir.
Sürdürülebilir ve yüksek rekabet gücü olan istikrarlı bir ekonomik yapı, ve yatırımcı ve iş insanlarımız
için uygun iş yapma şartları oluşturulduğu ve Kıbrıslı Türk iş insanları ve üreticiler haksız rekabete
karşı korunduğu takdirde, sanal ortamın da daha
etkili bir şekilde kullanılması ile ambargolar daha
etkisiz bir hale getirilebilir.
Bu bağlamda aşağıda belirtilen yapısal eksikliklerin giderilmesi gerekliliği vurgulanır:
a. Çözüme ulaşılması beklenmeden, veri tabanlarının güncellenmesi ve uluslararası standartlara ulaşılması;
b. Altyapı çalışmalarında sosyal ve çevresel faktörler dikkate alınmadığı takdirde sürdürülebilir
bir ekonomi yaratılamaz;
c. Özel sektörün gelişimini engelleyen yapısal,
kurumsal ve bürokratik engellerin kaldırılması
şarttır;
d. Kamu sektörükademeli bir şekilde küçültülmelidir;
e. Ekonomik , sosyal ve kültürel unsurları içeren
planlı bir kalkınma programı derhal hazırlanmalı ve yürürlüğe konulmalıdır.
KKTC, karşılıklı kıyılara sahip olduğu Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail ve Mısır ile uluslararası kanunlar
uyarınca haklarını kullanarak Münhasır Ekonomik
Bölge (MEB) belirleme ve deklare etme hakkına
sahiptir. KKTC’nin MEB belirleme ve deklare etme
zaruriyeti, derin sulardaki balıkçılık potansiyelinden yararlanabilmemiz için de şarttır. Petrol arama
bağlamında:
KKTC karada ve kendi MEB’si içerisinde denizde
petrol ve gaz arama çalışmalarına önem vermelidir.
a. Her türlü ruhsatlandırma ve operasyonların
dünya standartlarına uyumlu bir şekilde yapılabilmesi için KKTC Petrol Yasası hazırlanmalıdır.
b. Çıkarılacak Yasa uyarınca, tüm deniz alanları
değil, yalnızca belirlenecek, sınırlı alanlar için
kademeli olarak açılacak ihalelerle petrol ve
gaz arama ruhsatları verilmelidir. Ihalelere katılacak şirketler KKTC ile muhatap olmalıdırlar.
c. KKTC’nin ileride bir doğal gaz ağına bağlanacağı dikkate alınarak, kendi gaz kullanım,
dağıtım ağları ile ilgili proje çalışmaları başlatılmalıdır.
d. KKTC hidrokarbon endüstrisinin ihtiyaç duyacağı insan gücünün eğitimi için gerekli eğitim
programları en kısa sürede teşvik edilerek yürürlüğe sokulmalıdır.
Kıbrıs’ın ortasında bulunduğu Doğu Akdeniz bölgesindeki hidrokarbon zenginliklerinin daha net bir
şekilde ortaya çıkması ile, Kıbrıs uyuşmazlığının
uluslararası boyutu artmıştır. Bu gerçek ışığında,
bölge ile ilgili dengeler dikkate alınarak ve evrensel değerler göz önünde tutularak çözüm arayışına gidilmelidir. Hidrokarbon konusunun görüşme
ana başlıklarına alınması büyük önem arzeder.
Doğu Akdenizin; Türkiye, Yunanistan, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar için refah ve huzurlu bir yaşam yaratabilmesi ancak ve ancak bir paradigma
değişikliği ile mümkündür ki bu da AB’nin bu ülkelere doğru yaklaşımını gerekli kılar.
Kıbrıs’ta sağlanması empoze edilecek zayıf da
olsa bir federal, daha doğrusu konfederal bir çözüm ile, hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı Rumlar, Türkiye üzerinden geçecek bir gaz boru hattı
ile Kıbrıs’ın hidrokarbon kaynaklarından refah yaratma imkanına kavuşacaklardır.
KKTC denizlerinde ve karada petrol ve doğal gaz
araması yapılmasına uygun, umut vadeden çökel
havzalar vardır. Birleşme yönünde bir anlaşma
olmaması durumunda bağımsız bir devlet olarak
38
GENCLIK.indd 38
Londra KKTC Elçiliği
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:16
Hüseyin MÜMTAZ
MARAŞ’I VERMEK,
DEVLETİ VERMEK
DEMEKTİR
Nami’nin Dışişleri bakanı olmasından her halde en
fazla memnun olan şimdi o “çalışan”dır.
Nami diyor ki; Maraş’la ilgili “resmî” hazırlanmış bir
planımız yoktur.
M
araş’ı vermek; Magosa’yı vermek, Girne’yi,
Lefke’yi, Lefkoşa’yı vermek demektir.
Maraş’ı vermek devleti vermek, devletten vazgeçmek, KKTC’yi sıfırla çarpmak demektir. Hâl böyleyken ortalıkta mebzul miktarda dedikodu dolaşmaktadır.
Taze Dışişleri Bakanı Özdil Nami, “Maraş’ın Türk
kontrolünde açılması ve eski sahiplerini bunlara geri gelmesi gibi her hangi bir düşüncemiz ya da resmi hazırlanmış bir planımız bulunamamaktadır” demiş.
“Gayriresmî”si olabilir mi acaba?
Aynı gün NTVMSNBC’den Selim Sayarı, Eroğlu
ile Özersay’ın uçakta başbaşa çalışırken çekilmiş
bir fotoğrafı eşliğinde; “NTV’nin ulaştığı plan,
Maraş’taki Rum mallarının hak sahiplerine verilmesini, yerel idarenin Gazimağusa
Belediyesi’ne, güvenliğin ise KKTC polisine
bağlanmasını öngörüyor” haberini veriyor.
Sayarı’ya göre “KKTC, Kıbrıs sorununun çözümünde önemli bir yer tutan ve 39 yıldır kapalı tutulan Maraş bölgesi ile ilgili kapsamlı
bir plan hazırladı. Plan bir dönem Akdeniz’in
önemli turizm merkezlerinden olan Maraş’taki Rum mallarının doğrudan hak sahiplerine verilmesini öngörüyor. Bu çerçevede
Maraş’ta taşınmaz malları bulunan Rumlar,
KKTC’de kurulmuş olan Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvurarak, kente geri dönebilecekler. Plana adanın güneyinden destek var.
Maraş’ta en büyük malvarlığına sahip Rum
Lordos şirketler grubu başkanı Konstantinos
Lordos, kentin kimin kontrolünde olacağıyla
ilgilenmediklerini, kentte kendilerine ait malların iadesini istediklerini belirtti. 22 sayfalık
plana göre, kentin yerel idaresi Gazimağusa
Belediyesi’ne, güvenliğiyse KKTC polisine
bağlanıyor.
KÖŞE YAZISI
KÖŞE YAZISI
Nami’nin; “Ver-kurtul”cu Talat’ın resmî/gayri resmî;
açık/kapalı sözcüsü, danışmanı, müzakerecisi
geçmişini biliyor olmamız söylediklerine ihtiyat ve
şüpheyle yaklaşmamıza neden olmaktadır.
Bu satırların yazarı Nami’yi; UBP iktidarı ve Özgürgün’ün Dışişleri Bakanlığı zamanında Lefkoşa’nın
güneşli bir öğle vaktinde Pronto Kavşağı’ndaki
bir restoranda bilmem ne grubu üyesi Oslo’lu iki KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’yla,
bayana çok taraflı “brifing” verirken duymuş olma planı hazırlayan eski başmüzakereci ve ulusbahtsızlığına uğramıştır.
lararası hukukçu Kudret Özersay’ın gizlice
Maraş’a giderek, incelemeler yaptığı ve alBahtsız şaşkınlığımızın asıl nedeni “halka açık ternatif Maraş planının geçen yıl nihai şeklini
toplantıya” bir süre sonra, Nami’nin yemeğe geç aldığı belirtiliyor.
geldiği için özür dileyen yeni katılımcıyı Oslo’lulara
takdim ederken “Dışişleri mensubu bayan bilmem Türk tarafı Maraş’ın kapsamlı bir çözümün
kim” diye tanıtmış olmasıdır.
parçası olduğunu vurguluyor.
Yâni Özgürgün’ün bir “çalışanı”, iktidarın dış politikasıyla taban tabana zıt bir muhalefet milletvekili Diplomatik gözlemciler, uygun koşulların
ile uluslararası bir bilgilendirme/çalışma yemeğin- oluşması halinde böyle bir planın uygulade çekinmeden yer alabilmiştir.
nabileceğini belirtiyorlar. Plan, Rum yönetiÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 39
39
1/16/2014 18:15:17
KÖŞE YAZISI
KÖŞE YAZISI
minin rızasına gerek kalmadan, uluslararası
hukuka uygun şekilde yürürlüğe konabilme
özelliği de taşıyor”.
raş’la ilgili konuyu Ankara’ya taşımasına şiddetle
karşı çıktıklarını kaydettikten sonra Anastasiadis’in
muhatabının kendisi olduğunu ifade ederek “Anastasiadis’in bir önerisi varsa müzakere masasına
Doğrusu Eroğlu’nun; yine Talât’tan miras Özersay önerisini getirir tartışırız. Burada muhatabı yokmuş
ile böyle yakın mesai içinde olduğunu bilmiyor- gibi davranış içine girmek, Downer’i posta memudum.
ru gibi kullanması ve Downer’in de bunu kabul etmesi doğrusu beni üzmüştür” dedi.
“Toparlanıp” da mevcut politikaların tümünü; hem
de Cumhurbaşkanlığı görevlisiyken eleştiren Özer- Maraş konusunda Anavatan Türkiye hükümetiyle
say değil miydi?
ortak bir görüş içinde olduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, bu görüşün dışında bir
“Mutabık kalınan kapsamlı plân”ın neresini eleşti- hareket tarzının, bugüne kadar olmadığını, bunrelim?
dan sonra da olacağını düşünmediğini kaydetti.
1. “Rum malları” doğrudan hak sahiplerine verilecek;
2. “Hak sahipleri”,
a. dostlar alış verişte görsün kabilinden Taşınmaz
Mal Komisyonuna başvuracak,
b. idare belediyeye,
c. güvenlik de polise bağlı olacak ve böylelikle
“güya” KKTC’yi “tanımış” olacaklar..
Maraş’ın toprak konusu görüşülmeye başladığında gündeme geleceğini, toprak konusunun da en
son görüşülecek konu olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, toprak konusu görüşülmeye başladığında dörtlü veya beşli zirve denilen
3 garantör ve 2 tarafın katılacağı görüşmeler yapılacağını belirtti.
Diğer konular görüşülmeden toprak konusunun
görüşülmesiyle büyük bir huzursuzluk ve ekoSonra da kalkıp “Maraş’ın kapsamlı bir çözümün nomide bir çöküntü ortaya çıkabileceğine işaret
parçası olduğunu” iddia edeceksiniz!
eden Cumhurbaşkanı Eroğlu, buna sebep vermeMaraş’a Rumlar dolduktan altı ay sonra orasının mek amacıyla toprak konusunun son olarak görüartık Türk toprağı olduğunu söyleyebilecek misi- şülmesine karar verildiğini vurguladı.
niz?
Downer’in Türk tarafından bir jest beklediğini,
Şimdi bile Karpaz’daki üç buçuk Rum tamamen ancak Kıbrıs Türk tarafının en büyük jesti Annan
sizin kontrolünüzde mi yoksa BM’nin koruyucu ka- Plan’ına evet demekle yaptığına dikkat çeken
natları altında ve onların “gözetiminde” ve “dene- Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “onların bir jest
timinde” mi?
yapması beklenirken, bizden jest beklenmesi biraz tuhaf” dedi.
Be efendiler Maraş’ın tamamı, Kıbrıs adasının
%70’i Osmanlı vakıf malı değil mi?
Eroğlu’nun söylediklerinde yanlış şeyler yok.. En
önemlisi “toprak”, dolayısı ile “Maraş”ın en sonunBunu öğrenmek için Maraş’a öyle gizlice gitmeye da görüşülecek olması..
filan lüzum yok. Haşim Altan’ın kitaplarını, Taner Fakat Eroğlu’nun sıkıntısı da büyük..
Erginel’in çalışmalarını, Halil Giray’ın haritalarını,
Taner Derviş’in makalelerini zahmet edip okusanız Çünkü anladığımız kadarıyla en büyük zorluğu ve
problem çözülecek..
sıkıntısı; selefinin yürüttüğü politikaların tamamen
karşısında olduğu için binde 3’lük bir farkla seçilTaner Erginel diyor ki, “Magosa tapu dairesi elimiz- diği Cumhurbaşkanlığı makamında açık veya kade, bakın belgelere”..
palı/resmi veya gayri resmi hala Talât’ın “mutemet”
adamlarıyla çalışma mecburiyetinde kalması..
Bakmıyoruz..
Bizim tapu kayıtlarımıza, devlet dairelerimize, raf- Özersay ve Nami ile varacağı fazla bir yer yoktur
lardaki dosyalarımıza, belge ve bilgilerimize Rum Eroğlu’nun..
devlet görevlileri, dışişleri mensupları en ufak bir Maraş vatandır.. Girne, Magosa, Lefkoşa, Lefke,
zorlukla karşılaşmadan kolaylıkla ellerini kollarını Güzelyurt gibi vatandır Maraş...
sallayarak ulaşabilirken, izaz ikramla karşılanırken
biz gidip, zahmet buyurup okumuyoruz..
Mevzu bahis olan vatansa gerisi teferruattır.
Öte yandan Eroğlu, 18’inci Dönem Downer’in Ma-
40
GENCLIK.indd 40
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:17
KÖŞE YAZISI
GENÇLER VE 1 AĞUSTOS
“EY TÜRK GENÇLİĞİ! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir” ile başlayıp ………………………
“Ey Türk İstikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen; Türk İstiklal
ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda
mevcuttur!” ile biten yukarı metinde yer alan iki cümle arasındaki boşluğu hiç düşünmeden, bir an bile duraklamadan doldurabiliyorsanız;
Yaşınız kaç olursa olsun,
Kadın veya erkek olun hiç fark etmez..
“Genç”siniz demektir.
Bahsedilen “o genç” sizsiniz demektir..
ATATÜRK de sizin yaşınızda demektir..
Haydi!
KÖŞE YAZISI
GENÇLER
1 AĞUSTOS
1 AĞUSTOS 2013; Kıbrıs’ın “tamamının” Türkler tarafından fethinin 442’inci yıldönümüdür.
“Onlardan kaldı bu toprak...
Biz gezip tozmayalım mı?
Yabanlar kıskanır diye
Destan da yazmayalım mı?”
1 AĞUSTOS 2013; TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATI’NIN 55’inci kuruluş yıldönümüdür.
“Nerde kaldı o çağlar ki
Analar kurt doğururdu,
Hilkat insan çamurunu
Destanlarla yoğururdu.”
1 AĞUSTOS 2013 ; KIBRIS TÜRK Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın 37’inci kuruluş yıldönümüdür.
“Bir gün olur, elbette eski beğler dirilir;
Yine kılıç kuşanır tarihteki paşalar.
Yine şanlar alınıp nice canlar verilir,
Yiğit akınımızdan yine dünya şaşalar”.
Hüseyin MÜMTAZ
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 41
41
1/16/2014 18:15:17
KÖŞE YAZISI
KONFEDERASYON
KÖŞE YAZISI
Kamil ÖZKALOĞLU
42
GENCLIK.indd 42
D
ünya konjonktüründe ‘Konfederasyon’ tanımı ve
özellikleri özet olarak şöyle tanımlanır:
Ama;
“Devletin varlığını ve bağımsızlığını, yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğünü, halkın kayıtsız şartsız
egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne,
demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ve Atatürk
ilkelerine bağlı kalacağıma; halkımın refah ve mutluluğu için çalışacağıma; her yurttaşın insan haklaÜye kurum ve kuruluş devlet ise; diğer devletlerle her türlü rından ve temel hak ve özgürlüklerden yararlanması
diplomatik münasebetlerde bulunabilirler. Konfedere dev- ülküsünden ve Anayasaya bağlılıktan ayrılmayacaletler, konfederasyona dâhil devletleri hiçbir taahhüt altı- ğıma; namusum ve şerefim üzerine and içerim.”
na sokmaksızın başka devletlerle savaşa giriştikleri gibi,
aynı konfederasyonda üye olan bir devlet ile savaş yaptığı Diye namus ve şerefi üzerine ant içmiş,
zaman, bu milletlerarası hukuk bakımından bir iç savaş Anayasanın ve yasaların her maddesine sadık kalmakla
sayılmaz; iki devletin harbi sayılır.
yükümlü, bir millet vekilinin, özellikle de bir Dışişleri bakanı;
Konfederasyonda üye devletlerin temsilcilerinden mey- “Biz ‘Konfederasyon’ istemiyoruz, hedefimiz ‘Federasdana gelen bir meclisi vardır. Bu meclis tarafından alınan yon’dur” deme hak, yetki ve cüretine sahip olamaz…
kararları üye devletlerin de tatbik edebilmesi için her devletin ayrı ayrı bizzat yetkili organınca benimsenerek tasdik Bir yandan KKTC’nin makamlarına talip olup koltuklarına
kurularak her türlü imkânından nemalanacaksınız; bir yanedilmesi gerekmektedir.
dan da, Anayasa ve mevcut yasaları da ayaklar altına alaKonfederasyon devlet topluluğu bir antlaşma ile meyda- rak, size bahşedilen bu imkânları kullanıp devletin varlığını
na geldiği için, üye devletler istedikleri zaman konfederal ortadan kaldırmak için çaba harcayacaksınız. Üstelik dış
devletten ayrılabilirler.” Bu tanımdan da açıkça anlaşılaca- güçlerle, içeriği bilinmez gizli toplantılar gerçekleştirecekğı gibi Konfederasyona katılan ülkeler her türlü haklarını siniz.
korumaktadır.
Tarihin hiçbir döneminde bir devlete sahip olmuş bir halkın
Bu Haklara Egemenlik, ayrılma hakkı, kendi kaderini tayin kendi isteği ile özellikle de kendi seçtiği temsilcileri eliyle
hakkı, vatandaşlarının kendi topraklarında kendi yöneti- devletini pazarlık konusu yaptığı görülmemiştir.
minde hür ve bağımsız olarak yaşama hakkı da dâhildir.
Böyle bir hareketin izahı olamaz, gerekçesi hiç olamaz. Ve
böyle bir hareket hoşgörü ile karşılanamaz.
Kısacası, devletin tüm kurumlarıyla yaşaması ve yaşatıl- Varlığını, canını, kanını ortaya koyarak bugünlere gelmiş
ması da Konfederasyon’un vazgeçilemez gereklerinden- Kıbrıs Türk Halkı tüm bunları hak etmiyor, sizi hak etmiyor.
dir.
Artık hiç kimse, Kıbrıs Türk Halkını, Kıbrıs TürkleriDolayısıyla “Biz ‘Konfederasyon’ istemiyoruz, hedefimiz ni yok etmeyi hedefleyen propagandanın sloganları
‘Federasyon’dur” diye bir politika üretmek ve bu politika’yı olan içi boş, “BARIŞ, ÇÖZÜM, AB” yalanlarıyla
savunmak; Açıkça Kıbrıs Türklerine bir devlete sahip ol- aldatamayacaktır.
mayı layık görmemektir, Uzun ve zorlu bir mücadeleden
sonra bir devlet kurma noktasına gelmiş Kıbrıs Türk Hal- Sizin sözünü ettiğiniz BARIŞ, sizin de itiraf ettiğiniz gibi
kını, tüm mücadelesini yok sayarak devletsiz bırakıp yeni- SAVAŞI getirecek, Sizin sözünü ettiğiniz ÇÖZÜM, sizin de
den toplum ve veya kabile durumuna düşürmektir.
çok iyi bildiğiniz gibi Kıbrıs Türklerinin TESLİMİYETİ’ni getirecek.
Kıbrıs Türk Halkının varlığına, geleceğine ve bugüne kadar sürdürmüş olduğu mücadeleye karşı saygısızlıktır.
Sizin sözünü ettiğiniz AB, Kıbrıs Türklerinin YOK OLUŞUNU getirecek. Bilmelisiniz ki ne Kuzey Kıbrıs Türk CumhuSıradan vatandaşların “Biz ‘Konfederasyon’ istemiyoruz, riyeti ne de Kıbrıs Türk Halkı sahipsiz değildir.
hedefimiz ‘Federasyon’dur” politikalarını savunması bir
dereceye kadar hoşgörü ile karşılanabilir. Bu da, Kıbrıs Devletini ve halkının geleceğini en önemli değeri olarak
Türklerinin varlık ve geleceğine, devletin(KKTC’nin) saygın kabul etmiş ve bu değerleri uğrunu her türlü mücadeleyi,
kişiliğine karşı örgütlü ve dış güçlerle işbirliği halinde düş- her türlü koşulda sürdürmeyi görev bilmiş binlerce Kıbrıs
manca bir saldırı sürdürmemeleri koşulu ile mümkündür.
Türk’ü uyanık ve ayaktadır…
“Konfederasyon, bağımsız kuruluşlar ve kurumlar tarafından, egemenliklerini muhafaza etmek şartıyla, ortak ve
sınırlı menfaatlerini sağlamak maksadıyla, bir antlaşma ile
kurulan topluluklardır.
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:17
ÖZEL YAZI KÖŞESİ
A
Ümit OZKAN
UKÜ Öğrencisi
tatürk’ün ilke ve devrimlerinden önemli
birisi de cumhuriyetçiliktir. Osmanlı Türkiye’sinde 1876 I. ve 1908 II. Meşrutiyetleriyle demokrasi ve yarı cumhuriyet denemelerine girişilmiş ancak 500-600 yıllık saltanat
geleneğinin psikolojik baskısı ve halifeliğin
okuma yazma oranı çok düşük halk kitleleri
üzerindeki etkisi ve kutsal kabul edilişi parlamento ve cumhuriyet fikirlerinin Türk Kurtuluş
Savaşı’nın sonuna kadar bizde layığıyla yeşermesini engellemiştir.
Modern Türkiye Cumhuriyeti’ni
kurarken yönetimde ve devletsosyal yaşantısında ikilik kabul
etmeyen, eski ve yeni kurumların bir arada gitmeyeceğini
gören Gazi Mustafa Kemal, bu
konularda cesur davranarak
örneğin saltanatı kaldırıp cumhuriyeti ilan etmiş hem saltanat
hem parlamento dememiş ve
medreseleri kapatıp yerine eğitim birliğini getirerek hem medresenin hem de yeni okulların
bir arada yürüyemeyeceğini
göstermiştir.
Atatürk’ün bu anlayış ve davranışında demokrasi ve cumhuriyet rejimlerini içten benimsemesi kadar çağın gereğini de
fark etmiş olması yeter.
Artık 20. yüzyılda imparatorluklar kalkmaya yerini yeni, modern ulusal cumhuriyetlere bırakmaya başlamıştır. Bundan geri kalmak istemeyen ve
yüzyıllardır kul olan Türk insanını cumhuriyet
rejimiyle efendi haline sokmuş, özgürleştirmiştir. Bu, Gazi’nin ileri görüşlülüğünü ve akılcılığını da gösterir. Eğer Atatürk mevki-makam
düşkünü olan biri olsaydı ve cumhuriyet- demokrasi rejimlerini Türk milletine layık görme-
seydi kendini sultan veya halife ilan ederdi.
Buna da kimse itiraz etmez, hatta Kurtuluş
Savaşı’nı kazanan muzaffer kumandanı alkışlarlardı. Ancak ikbal düşkünü olmayan
Türk tarihini, genel kültürü ve cumhuriyetçiliği
özümsemiş olan ulu önder hilafet, saltanat
makamlarını elinin tersiyle itmiş, Türk milletine
kendi kendini yönetme hakkını tanımıştır.
Bugün Avrupa’daki İngiltere, İspanya, İsveç,
Danimarka başta olmak
üzere birçok devlet hâlâ
yarı cumhuriyet yarı krallıkla
yönetiliyorken genç Türkiye
Cumhuriyeti’nin doksan yılda demokrasi ve cumhuriyet
rejimini benimsemesi ve geri
dönmek istememesi aslında
ulu önderin başarısı ve hayalidir.
Atatürk’ün en büyük devrimi
sayabileceğimiz cumhuriyetin ilânı Kıbrıs’ta da coşkuyla
karşılanmış İngiliz baskısına
rağmen 29 Ekim 1923 günü
ve ondan sonraki cumhuriyet
bayramları Kıbrıs Türklerince
coşkuyla kutlanmıştır. Kıbrıs
Türkleri de İngiliz Kraliyetine
ve Rum saldırılarına karşı
mücadele etmiş, ulu önderin yolundan giderek bu mücadeleyi 15 Kasım 1983’te
KKTC ile taçlandırmıştır.
YAŞASIN ATATÜRK,
YAŞASIN CUMHURİYET,
YAŞASIN KKTC!
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 43
ÖZEL YAZI KÖŞESİ
ATATÜRK VE CUMHURİYET
43
1/16/2014 18:15:18
ÖZEL YAZI KÖŞESİ
ÖZEL YAZI KÖŞESİ
Serkan COŞKUN
UKÜ Öğrencisi
YENİ ŞARK GAZETESİ’NDE
ZAFERE DOĞRU BİR HABER
(3 TEMMUZ 1922)
T
ürk Kurtuluş Savaşı sırasında basın alanında gazeteler arasında da bir savaşım yaşanmıştır. İşgal altındaki İstanbul gazetelerinden bazıları padişah ve hilafet yanlısı olarak
Vahdettin ile İstanbul Hükümeti’ni desteklemiş,
Kurtuluş Savaşı’nın ya karşısında durmuş, ya
da gelişmeleri aktarmamıştır.
Buna karşılık İkdam gibi kimi İstanbul gazeteleri millî mücadeleyi desteklemiş, ondan haberler vermiş ve Mustafa Kemal Paşa’nın resmini
yayımlamıştır. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan
işgal güçlerinin kontrolünündeki İstanbul’da
sansür daha yaygındır.
haber başlığı ve haber metni şöyledir:
“Ordumuz Düşmanı Denize Dökmek İstiyor ”
Yunanlıların Atina’daki manasız müzakereleri Türk ordusunda büyük bir heyecan
tevlîd etti (doğurdu). Şehrimizde münteşir
(yayımlanan) İngilizce Orora gazetesine
Ankara’dan iş’âr edildiğine göre Yunanistan’ın taarruza geçmek niyetinde olduğuna dair vârid olan (duyulan) haberler, Türk
ordusunda büyük bir tesir hasıl etmiştir.
Kıtaât-ı Yunanlıları denize dökmek ve iddialarını iskât etmek üzere
der-akab (ardından) taarruza geçmeyi istemektedirler.
Kıtaâttan İsmet Paşa’ya bu
mealde birçok telgraflar vârid olmuştur.
Bu sansür, Sakarya Zaferi kazanılana kadar sürmüş, gazetelerde Kurtuluş Savaşı’na ve
Mustafa Kemal Paşa’ya dair haberlerin yer almaması için sıkı
denetim uygulanmıştır. Bununla
birlikte vatansever gazeteler ve
İsmet Paşa bu telgrafları Bügazeteciler ellerinden geldikyük Millet Meclisi’ne takdim
çe bu baskıyı kırmaya çalışmış,
etmiştir. Ankara’da büyük bir
bazen haberler doğrudan duheyecan hüküm sürmektedir.
yurulmuş, bazen de gazeteler
Efkâr-ı Umumiye (kamuoyu)
sansürlü çıkmıştır. Mustafa Kemuharebeyi kışın hululünmal Paşa’yla Ankara hükümeden (girmesinden) evvelî intinin bu durum karşısında ilk
tac etmek (sonuçlandırmak)
yaptığı işlerden biri Hakimiyet-i
üzere büyük bir kuvvetle taarruz icrasını taleb etmekteMillîye gazetesini kurup yayıma
geçirmeleridir. Anadolu’daki birçok gazete de, dir. (Yeni Şark, Nr: 272, 3 Temmuz 1922, s.1
millî mücadeleyi destekleyince büyük zafere )
ulaşmak yolunda önemli bir moral güç ortaya
Türk halkının bu beklentisi boşa çıkmamış,
çıkmıştır.
Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları geElimizde yer alan 3 Temmuz 1922 yılına ait Yeni rileyen Yunan ordusuna son darbeyi indirmek
Şark Gazetesi’ndeki bir haberi, 30 Ağustos za- üzere 26 Ağustos 1922’de harekete geçmiş,
ferine doğru giden yolda okuyucular için eski 30 Ağustos Zaferi’nin ardından Lozan’da Türkiyazıdan (Osmanlıca) yeni yazıya aktarmak ve ye Cumhuriyet’inin bağımsızlığını bütün dünyabelgeyi görüntülü sunmak istedim. Gazetenin ya kabul ettirmiştir.
44
GENCLIK.indd 44
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:18
ÖZEL YAZI KÖŞESİ
K
ıbrıs Türkleri arasında Atatürk sevgisi bir başkadır. Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Kıbrıs Türklerin İngiliz sömürge yönetimi altında bulunmalarına rağmen
kimi Kıbrıs Türklerinin Anadoluya geçerek işgalci Yunan güçleriyle çarpışmaları, şehit olmaları, Ada’dan Ankara Hükümetine yollanan maddî destekler Atatürk
tarafından unutulmamış, Gazi Paşa Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından Kıbrıs
Türk gençlerinin Türkiye üniversitelerinde okuyabilmeleri için kolaylıklar sağlamış,
Kıbrıs’ında yakın zamanda özgürlüğe kavuşacağını dile getirmiş ve Adada Arap
harflerinden Latin harflerine geçilmesi için maddî ve manevî yardımda bulunmuştur. Türkiye’de yapılan bütün devrimler Kıbrıs Türklerince de hemen benimsenmiştir.
Adaya Türkiye’den gelen diplomat, gezgin, şair ve edebiyatçılar başta olmak üzere pek çok kişi ya yazdıkları
eserlerde ya da gözlemlerini sözlü anlatırken Kıbrıs Türklerinin Atatürk’e duyduğu sevgi ve hayranlığı hep dile
getirmişlerdir. Lefkoşa Girne Kapısı’nda bulunan Atatürk heykelinin 1958’ler de Kıbrıs Türkleri’nin arzusu üzerine
Türkiye hükümetince hediye olarak gönderilip dikildiği ve Rum tehdit ve saldırılarına karşı Kıbrıs Türkleri’nin heykelin başında canı pahasına nöbet tuttukları bilinen gerçeklerdendir.
ÖZEL YAZI KÖŞESİ
KIBRIS TÜRK EDEBİYATINDAKİ
ATATÜRK ŞİİRLERİNDEN BİR ÖRNEK
Kıbrıs’taki Atatürk sevgisini izlediğimiz alanlardan biri de edebiyattır. Türk Kurtuluş Savaşı’ndan günümüze gerek
Kıbrıs Türk gazetelerinde gerek Türk şair ve yazarlarının çıkardıkları edebiyat ürünlerinde Atatütürk konulu şiir ve
yazılara mutlaka rastlanır. Bu hiçbir zorla, baskıyla değil içten, gönülden gelen sevgiyle oluşmuş bir hakikâttir.
Özker Yaşın’ın Kıbrıs’ta Atatürk adlı şiir kitabı edebiyat alanında belki de ilk akla gelen eserdir. Kıbrıs Türk eğitimine ve kültürüne hizmetleri geçmiş şair Kubilay Beliğ’in 2007 tarihinde çıkardığı Kır Çiçekleri adlı şiir kitabındaki
“Atatürk Özlemi” başlıklı şiir belki de şimdiye kadar çok kişinin ilgisini çekmemiştir. Atatürk’ü görüp elini öpme
heyecanı yaşayan Kerime Işıksal hanımefendiye ithaf edilen “Atatürk Özlemi” başlıklı şiiri okuyucularımıza takdim
ederim:
ATATÜRK ÖZLEMİ
Bayrağımız senin kan’ın
Mavi gökler gözlerindir.
Başımızda hür bulutlar
Dalga dalga saçlarındır.
Her gün doğan güneşimiz
Bizleri ısıtan sensin.
Ekmeğimiz ve aş’ımız
Sayende diktir başımız.
Amacımız, ülkümüzsün
Kalbimizde gücümüzsün.
Baktıkça resimlerine
Daha bir güç kazanırız,
Yarın’a ve istikbale
Daha umutlu bakarız.
Uyarak buyruklarına
Yaşamaya, yaşatmaya,
Her gün daha yüceltmeye
Çalışırız Ata’m seni.
Tek bir sözün işaretin
Hem anında yetti bize
Yetişti imdadınıza.
Mücadele günleriydi
Düşman panik içindeydi,
Bir bozguna uğramıştı
Tüm hızıyla kaçıyordu
Ve kaçarken ayakları
Kıçlarına vuruyordu.
Bir komut vermiştin hani
Kovalayan Mehmetçik’e
“Ordular ilk hedefiniz
Ak Denizdir ileri!” diye,
İşte o ilk hedefi biz
Kıbrıs zannetmiştik o gün.
Yanılmamıştık da Ata’m
Çünkü bugün Kıbrıta’dır
Hem de kucak kucağadır
Kıbrıs Türkü’yle Mehmetçik.
İnanırız, güveniriz
Türk denince, yurt denince
Millet bayrak söylenince
Girersin kalplerimize
Dar kesilir dünya bize
Hayat verir, tat verirsin
Günümüze, gecemize.
Rüyama girdin dün akşam
Bakam dedim gözlerine
Bulutlarda imiş başın
Elini öpem demişim
Yerde imiş ayakların.
Boşuna mı söylemiştir
Cahit Külebi sözünü.
“Bizim süvarimiz
Amma da ata biner,
Ayağı yere değer
Başı göğe deyer” diye.
Mühürümü basarım ben
Büyük şair senin için
Söylemiştir bu sözleri.
Lâkin bir ayrıntı neden
Bilmem silindi gözümden.
Rüyada hiç hatırlamam
Acep eğildiğim zaman
Pamuk elli büyük Ata’m
Ellerini öpmüş müyüm
O murada ermiş miyim.
On Kasım Otuz Sekizde
Kıbrıs’ın bir köşesinde
Köyün cami kahvesinde
Halk oturmuş Ankara’dan
Haberleri dinliyordu.
Bir feryattır koptu birden
Fırladım hemen yerimden.
Yedi yaşında çocuktum
Anlamadım çok
korkmuştum.
Babam hıçkırarak döndü
“Öldü yavrum” dedi, “öldü
Bu sabah ölmüş Atatürk
Millet öksüz yavrum artık.”
Bülten bitti, herkes kalktı
Hıçkırıklar devam etti.
Düşünüyorum o ânı
Ve o andan sonra seni
Sana, yanına yaklaşmak
Gözlerine bir ân bakmak
Bir daha dünya gözüyle
Mükün olmayacak hele.
Her şey artık açık, belli
Bizim için son teselli
Seni şahsen görebilen
Ellerini öpebilen
Kerime Ana gibi nadir
Artık çok az insan vardır.
İşte onların elini
Öpen bir nebzecik sana,
Yakın hisseder kendini.
Gören ve sana dokunan
Bizce mukaddestir, inan
Rasladıkça sarılırız ve
Ellerini öperiz.
Bu en büyük lütuf bize
Şükrederiz Rabbimize.
Girne, Haziran 2001.
Serkan COŞKUN
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 45
45
1/16/2014 18:15:18
ÖZEL YAZI KÖŞESİ
ÖZEL YAZI KÖŞESİ
Emin ONUŞ
UKÜ Türk Dili ve Ed. Doktora
Öğrencisi
GONCA KIBRISLI BİR
MÜCAHİDİN ROMANI
K
ıbrıs Türk
a y d ı n ları
İngiliz-Rum kıskacına bağlı sosyal
ve siyasî meseleler
üzerine 1950’lerden
sonra
yayımladıkları eserlerde
yoğun
olarak “kahramanlık,
anavatan özlemi,
Türklük ve ulusal bilinçli” konular
işlerler.
Türkiye’de ise
Kıbrıs
Türkleriyle ilgili kamuoyunu oluşturma ve siyasî dikkati üzerine çekme
adına 1948 yılında öğretmenlerle kurulu bir heyetle
adaya gelip gözlemleyen Hasane Ilgaz’ın 1949’da
yayımladığı Kıbrıs Notları adlı kitabı Türk kamuoyunda bu ateşi başlatan ilk edebî gezi kitabı olur.
arasındadır. Eser, 1976 yılında, İstanbul’da, Dede
Korkut Yayınları tarafından basılır. 330 sayfalık eser,
3 bölümden kuruludur. Eserin kapağı mavi renklidir. Ön ve arka yüzünde ise Türk askerinin yer aldığı siyah-beyaz resimler vardır.
1974 Mutlu Barış Harekâtı temalı hamâsî-propaganda içerikli neşredilen bazı kitaplarda Türk veya
Rum yandaşı “casusluk” teminin işlendiğini okuruz. Hüseyin Karatay’ın Kıbrıslı adlı romanında
Türk kitapçısı Sedat Süleyman, Rum yanlısı casusluk yapmaktadır. Türk tarihinin en meşhur casus
kahramanı İngiliz Kemal hakkında birçok roman
yayımlandığı bilinmektedir.
Türk yanlısı yetenekli bir casus olarak işlenen İngiliz
Kemal’in Kıbrıs hakkında da bir romanı vardır. Nebioğlu yayınlarının yayımladığı, İngiliz Kemal Kıbrıs
Muamması Peşinde adlı romanda İngiliz Kemal’in
İngiltere’de büyük çetenin içine Yunanlı bir gemici
kılığında girerek Kıbrıs meselesi hakkında bilgiler
topladığını görmekteyiz.
Hayrani Ilgar’ın, Gonca Kıbrıslı Bir Mücahidin
Romanı adlı eserinde ise yazarın başkahramanı
Gonca’nın Türk taraftarı bir casus olduğunu görBundan sonra da Türkiye’de Kıbrıs Türklüğü üze- mekteyiz. Casusluk teminin yanında dikkat çekici
rine eserler doğmaya başlar ve özellikle TMT’nin başka bir unsur da, yazarın başkahramanının “kakuruluş yılı 1958’de bir patlama yaşanır. 1958’den dın” olmasıdır. Bilindiği gibi İslâmiyet öncesi Türk
sonra sistematik halde yayımlanmaya başlayan destanlarında, kadın ve çocuk kahramanlıklarının
Kıbrıs temalı eserler günümüzde de halen neşrini özel bir yeri vardır.
sürdürmektedir.
Prof.Dr.Oğuz Karakartal, Türkiye’de yayımlanan Mehmet Kaplan, Dede Korkut kitabına göre yo1974 Mutlu Barış Harekatı temalı birçok bilinme- rumladığı kadın için; ideal erkek tipi olan alp tipiyen hamâsî eseri gün ışığına çıkararak tanıtmıştır. ne yaklaştığını, erkek gibi ata bindiğini, ok ve kılıç
Bunlar arasında İzzet Akyol’un, 28 Ağustos 1955 kullandığını, gerektiğinde de savaşta düşmanla
Kıbrıs Katliamı’nın İç Yüzü (1955), İbrahim Örs’ün, kahramanca çarpıştığını söyler. Hayrani Ilgar’ın
Mücahitin Oğlu (1975), Beşir Kara’nın, Mehmetçi- eserinde de Gonca adeta erkek mücahit gibidir.
ğin Kıbrıs Destanı (1974), Hüsamettin Tecmen’in, Hatta eserin bir yerinde babası Gonca’ya, ‘benim
Kıbrıs’ta Üç Türk Çocuğu (1976), Teoman Fe- dişi mücahidim’ diyerek onu yüceltir. Hamâset ve
him’in, Yavru Vatan Kıbrıs’ı Tanıyalım (1964) gibi vatan temalı eserlerde kahraman çocuk ve kadın
eserler sayılabilir.
tiplerinin tercih edilmesi toplum üzerinde daha etkili olacağı inancındandır.
Hayrani Ilgar’ın, Gonca Kıbrıslı Bir Mücahidin Romanı adlı eseri de, Kıbrıs’ta çok bilinmeyen kitaplar Çünkü moral-manevi destek açısından bireyler
46
GENCLIK.indd 46
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
10
Oğuz Karakartal, “Türkiye’de Çıkan Kıbrıs Türk Varoluş Mücadelesi Konulu Hamasi Kitaplar Üzerine ”, Kıbrıs Türk
Varoluş Mücadelesi’nin Edebiyata Yansıması Bildiriler, (Haz:İsmail Bozkurt-Cemal Bayak), Ajans Yayınları, Lefkoşa, 2010,
s.217-232.
1/16/2014 18:15:19
ÖZEL YAZI KÖŞESİ
Ancak babası bu duruma karşı çıkar ve Gonca
stajını tamamlamak üzere İstanbul’a geri döner.
Bu iki yıllık süre zarfında Kıbrıs meselesi yüzünden
babasından hiçbir haber alamaz. Stajını tamamlayan Gonca, Kıbrıs’a geleceği yakın bir zamanda
babasından bir mektup alır ve derhal İngiltere’ye
gitmesi bildirilir.
Gonca, kalbinin yarısını da giderken İstanbul’da
bırakır. Çünkü fakülteden tanıştığı sevgilisi Turan’ı
burada bırakmak zorunda kalır. Ama Kıbrıs’ın durumu bilinmediğinden ne olursa olsun birbirlerini
bekleyeceklerine yemin ederler. İngiltere’ye giden
Gonca, pasaport değişimi yapar ve Kıbrıs’a bir
İngiliz kızı kimliğiyle girer. Çok geçmeden babası
TMT örgütünde onu görevlendirir.
leştirirler.
Kabloları da ağaçların arasından gizleyerek Gonca’nın odasına çekerler ve teyibe bağlarlar. Gonca’ya bir de boş band verilir. Gonca toplantı geceleri teybe basacak ve bandı çekip ertesi gün Tekin
aracılığıyla TMT’ye iletecekti. Gonca bu görevi
roman boyunca başarıyla yerine getirir ve hiç de
şüphe çekmez. Böylece örgütü olası Türk saldırılarına karşı bilgilendirirek çok faydası dokunur. Çok
geçmeden Kıbrıs karışır ve darbe olur.
Tekin, Gonca’ya Cuntanın Makarios’a darbe yaptığını, Makarios yanlısı Stavrapulos’un da tehlikede olduğunu ve bu yüzden dikkatli olmasını söyler.
Ona olası bir saldırıda kendisini koruması için bir
de silah verir ve onu konaktan almak için kendisinin geleceğini, her an için de kaleye sığınmak için
hazırlıklı olmasını söyler. Bu durumda Gonca ve
Tekin Helen’i de ikna ederler ve günü gelince onu
da kaçırırlar.
ÖZEL YAZI KÖŞESİ
üzerinde daha harekete geçiricidir. Eserin özeti
şöyledir:
“Gonca, İstanbul’da tıp eğitimi yapmaktadır. Gonca’nın babası da doktordur. Aynı zamanda TMT’de
kumandandır ve gizli örgütün Mağusa kolunda en
yetkili kişidir. Okulunu bitiren Gonca, Kıbrıs’a döner
ve bu arada annesinin öldüğünü öğrenir. Annesinin ölümüyle babasının içine kapandığını gören
Gonca, iki yıllık staj eğitimini erteleyerek babasının
yanında teşkilatta görev almak ister.
Fakat Helen’i kıskanan Kosta adındaki Rum genci kaçtıkları sırada onu vurur. Gonca da Kosta’yı
vurur ve öldürür. Vurulan Helen yaralı haldeyken
Gonca’nın bir Türk olduğunu öğrenir ve çok sevinir.
Gonca ve Tekin’e ‘Çok sevdiğim iki Türk’ün kolları
arasında ölsem de gam yemem’ der ve Tekin’den
Gonca, Makarios yanlısı Stavrapulos’un kona- onu elleriyle sevmesini ister az sonra da ölür. Gonğına Mis Doris kimliğiyle girerek kızları Helen ve ca ve Tekin gözyaşlarını tutamazlar.”
Marika’ya İngilizce ders verebilmek için kendini
kabullendirir ve işe aldırır böylece konağa yerleşir. Eserin son bölümünde, yapılan darbenin ve görüşKonaktaki ilk görevi ise Stavrapulos ve arkadaş- melerin sonuç vermemesinden dolayı Türkiye galarının yaptığı toplantıların odasını öğrenmektir. Bu rantörlük hakkını kullanır ve çıkarma yapar. Savaş
toplantılarda Makarios yanlısı Stavrapulos ve arka- esnasında Gonca artık Hastahanede çalışır ve yadaşları Türkler hakkında hain plânlar yapmaktadır. ralılara bakar. Eser mutlu sonla biter. Savaşı kazanan Türkiye Kıbrıs Türkü’nü özgürlüğe kavuşturur.
Gonca bu esnada evin büyük kızı Helen ile dost Artık özgür Kıbrıs’a İstanbul’da bıraktığı sevgilisi
olur ve birbirlerini çok severler. Helen de Rum ol- Turan’ın gelmemesi için bir neden kalmaz. Nitekim
masına ve babasının bu işlerin içinde olduğunu bil- Doktor Turan da Kıbrıs’a görevli olarak gelir ve temesine rağmen Türk yanlısıdır. Hatta sevdiği erkek sadüfen Gonca’nın da bulunduğu hastahanede
de Türk’tür. Gonca toplantı odasının yerini öğrenin- karşılaşırlar ve birbirlerine kavuşurlar.
ce hemen haberi babasına, yine TMT’nin görevlisi
konağın şöförü aracılığıyla yollar. Helen’in sevdiği Denilebilir ki bu tür eserlerin Türkiye’de uzun bir
Tekin adındaki Türk genci esasında yine TMT’nin süre neşredilmesi Türkiye’nin Kıbrıs meselesi hakgörevlendirdiği kişidir.
kındaki hassasiyetini gösterir. Bu eserler Kıbrıs’ta
bir savaş edebiyatı oluşturacak kadar hacimlidir.
Helen okul arkadaşı Tekin’i Goncayla tanıştırdığı Her ne kadar edebî-estetik değeri yüksek olmayan,
zaman Gonca’nın bundan heberi yoktur. Gonca hamâsî-popüler eserler olsa da Kıbrıs Türkü’nün
bunu bir gün Tekin’den öğrenir. Tekin bundan son- içinde bulunduğu devri gelecek nesillere yansıtra işbirliği içinde olacaklarını söyler. Gonca’ya yeni ması ve dünyaya bir propaganda ihtiva etmesi bagörevini de o iletir. Bundan sonra da sürekli plajın kımından önemlidir. Bu sebeple günümüzde-gelegazinosunda veya konağın bahçesinde görev ica- cekte tarih ve edebiyat tarihine ışık tutacak bu tür
bı görüşürler. Gonca ile Tekin bir Pazar Stavrapulos eserlerin, ulusal bilincin yaşatılması adına özenle
ve ailesinin geziye gittiği sırada birlikte konağa gi- korunması, televizyona uyarlanması, hatta okullarrerler ve toplantının yapıldığı odaya hoparlör yer- da ders kitaplarında işlenmesi gerekir.
Mehmet Kaplan, “Dede Korkut Kitabında Kadın”, Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar 1, Dergâh Yayınları, 9. Baskı, İstanbul, 2009, s.39.
2
GENCLIK.indd 47
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
47
1/16/2014 18:15:19
KÖŞE YAZISI
KÖŞE YAZISI
Hüseyin LAPTALI
KIBRIS’TA TÜRK-RUM
GÖRÜŞMELERİ…
1
Nisan 1955’de EOKA terör örgütü resmen hiç çocuk yapmadılar, hep öldüler.
kurulduğunda ilk yemini “Önce İngilizleri
Ada’dan süreceğiz, sonra Türkleri temizleye- 15 Temmuz 1974’de ise, 1800’lerin başında edilen
ceğiz,” şeklinde idi.
“Meğali İdea” yeminine göre Kıbrıs Yunanistan’a
ilhak edilmek isteniyor. Kıbrıs Cumhuriyeti “Kıbrıs
Bu tarihte Kıbrıs’ta başlayan birinci etap Türk kat- Elen Cumhuriyeti” olarak adlandırılıyor.
liamları 1958 sonuna kadar sürdü, zirveye ulaştı.
1959 yılına gelindiğinde her şeye rağmen iyi niyet Ve 5 gün sonra Tanrının adaleti gerçekleşiyor. Barış
görüşmeleri başladı. 1960 Ağustos’unda ise bu Harekatı ve Türk askeri Kıbrıs’ta…
iyi niyetin neticesi “Kıbrıs Cumhuriyet” ortaklığı
%30/%70 kuruldu.
O günden bu güne Kıbrıs’ta barış var. Hak yerini
bulmuş. Ama görüşmeler sürüyor. Bitmeyen göKuruldu da ne oldu. Türkler inandı, iman getirdi. rüşmeler, Baba Denktaş’ın ömrünü tüketiyor.
1960 anlaşmaları çerçevesinde çalışmaya koyuldular. Fakat Rum’un niyeti başkaydı. Bu rahatlık- Bu günlere geliniyor. Görüşmeler görüşmeler…
tan faydalanarak Akritas Soykırım planını (Türkleri
imha planı) hazırladılar.
Yetti gayrı…
1960 anlaşması özünde çamura yatmaya başladı- ANASTASİADİS NE DİYOR?
lar. En sonunda Makarios, “Ben bu anayasa ile bu
ülkeyi idare edemiyorum,” deyip çıktı.
Hazırlık olmadan müzakerelere başlanamayacağını BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a söylüyor.
Akritas soykırım planını uygulamaya koyuldu. 21 Alt kademeler bu işi evvela halletsin diyerek, topu
Aralık gecesi başlatılan “Kanlı Noel” katliamlarında taca atıyor. Besbelli anlaşmaya hiç mi hiç niyeti
bir hafta içinde 200 Türk’ü katlettiler. Barikatlardan yok…
Türk toplayıp götürdüler. Onlardan bir daha haber
alınamadı.
1969’dan beri süregelen görüşmelerin ipe un serme gidişatı, Türkler için galiba hiçbir anlam ifade
1964 senesi Türkleri yok etmek için katliamlarla etmiyor. . Cumhurbaşkanı Eroğlu; “2014 yılı Mart
geçti. Katliamlar 1967 yılı sonlarına kadar sür- ayında referandum hedeflediklerine” işaret ederek,
dü. 1967’nin sonlarında Demirel-Albaylar cuntası “Ana hedefimiz çözümdür ve şu anda bunun için
protokolü ve “Ateş-kes” imzalandı. Nasıl bir “Ateş- çalışıyoruz” diyor.
kes”? Türkler Kıbrıs’ta esir edilmiş, kantonlarda
yaşıyor, her Türk genci mücahit olmuş, 5 sene 10 1974’de Muratağa, Atlılar ve Sandallar köylerinde
sene tüfek omuzda aç bilaç mücahitlik yapıyor, yaşananları anlattığı “Kanın Sesi” adlı belgeselincanını korumaya çalışıyor, bir taraftan da katliam, den ötürü ülkesinden aforoz edilen Kıbrıslı Rum
sürgün, kaçış (EKSODUS) devam ediyor. Barikat- gazeteci, yapımcı ve yönetmen Tony Angastiniolarda tutuklananlardan bir daha haber alınamıyor. tis’in dediği gibi bırakın efendim, “Akan kan yeşil
hatta kurusun kalsın...”
Tabii görüşmeler devam ediyor. Görüşmeler
Rum’un göz boyaması, zaman kazanması... Türk Anastasiyadis, görüşmelere başlamak için Gazi
toplumu eriyip gidiyor.
Mağusa Maraş bölgesini peşin para olarak almak
istiyor. Açın efendim açın Maraş bölgesini Anado1963’de 120 bin, 1974’ün 20 Temmuz’una gelin- lu’ya… Bir gecede gecekondu dolsun her yanı…
diğinde Ada’da 80 bin Türk kalıyor. Ben öyle diyo- Buyursun Anastasiyadis, sıkıysa Maraş’ı alsın…
rum. Sen 70 bin de, korkma… Yani Türkler 11 sene Bunlar bu dilden anlar…
48
GENCLIK.indd 48
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:19
KÖŞE YAZISI
mal “Arazi mevkufe” idi. “Arazi mevkufe”nin hangi tür olduğu da açıklanmış
ve “Mülhak vakıf” olduğu belirtilmiş.
Mal zamanaşımı gerekçesi ile Panayi
isimli bir Ruma geçmiş, daha sonra da
miras yoluyla dört evladının olmuş.
Bu koçanların orijinalleri Gazimağusa
tapusunda olduğu için gerçek oldukları
konusunda en küçük kuşku duymamız
olası değildir.
R
um Yönetimi Başkanı Anastasiadis Kıbrıs görüşmelerine başlarken daha ilk aşamada bir jest olarak
Maraşın Rum Yönetimine verilmesini istemiştir. Bu
önerinin BM özel temsilcisi Downer tarafından Türk tarafına iletilmesi ciddiye alındığını, Rum taleplerinin uluslar
arası kamuoyunda yer etmeye başladığını göstermektedir.
Bu talebe karşı Türk tarafı resmi görüşünü tekrarlamış ve
bu konunun bütünlüklü bir anlaşmada dikkate alınabileceğini söylemiştir. Bu nedenle Maraş konusu bir süre için
buz dolabına konmuştur.
Ancak daha sonra tekrar ısıtılıp karşımıza çıkarılma olasılığı büyüktür. Bu nedenle KKTC deki hukukçuların Maraş
konusu üzerinde çalışması ileride yapılacak girişimlere
karşı hazırlıklı olması yerinde olacaktır.
MARAŞ’IN YASAL STATÜSÜ NEDIR?
Kıbrısta kalıcı barışa katkıda bulunmak için Maraş la ilgili
nasıl bir öneride bulunmak gerekir?
Arzu ederseniz bu soruları birlikte sorarak yanıt vermeye
çalışalım.
MARAŞ GERÇEKTEN GEÇMİŞTE BİR VAKIF MALI
MIYDI?
Bu konuda fazla araştırma yapmamıza gerek yoktur. Çünkü kesin ve açık bilgi sahibiyiz. Gazi Mağusa Tapu Dairesi elimizdedir. Maraşta tapu sahibi olan Rumların koçan
kopyaları da elimizdedir. Bu koçanların üzerlerinde açıkça
geçmişte vakıf arazisi olduğu ve daha sonra zamanaşımı
nedeniyle Rumlara geçtiği yazılıdır. Elimizde bu şekilde
hazırlanmış binlerce koçan olduğu söyleniyor.
Koçan kopyalarını görmek istedim. Bir tomar verdiler. Rast
gele bir tanesini çıkarıp okuyalım. Elime aldığım koçan
Maraşta bulunan 1 evlek alanında bir yerden söz ediyor.
Pafta no. 74, Parsel no. 33/ 13 olan bu yerin 4 Rum kardeşe ait olduğu belirtilmiş. Koçanda ayrıca şu bilgiler var.
Malın orijinal sahibi Abdullah Paşa Vakfı idi. Bu taşınmaz
Dolayısıyla Maraşın eskiden vakıf malı
olduğunu ve daha sonra özel kişilere
devrolduğunu kesin olarak saptamış
bulunuyoruz.
O zaman kendi kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor?
Bu devir nasıl gerçekleşti?
MARAŞTAKI VAKIF ARAZILERI RUMLARA NASIL
DEVROLDU?
Elimizde olan koçan kopyalarından bu malların zamanaşımı ( prescription ) yoluyla özel kişilere geçtiğini öğreniyoruz.
ACABA BU IŞLEM HANGI YASAYA DAYANARAK
YAPILDI?
Bu soruya yanıt vermek için geçmiş yasaları incelememiz
gerekiyor. Bu incelemeyi yapınca İngiliz döneminde 1907
yılında yapılmış 12 / 1907 sayılı bir yasa karşımıza çıkıyor.
Ne diyor “Taşınmaz Mal Tescil ve Değerlendirme Yasası”
isimli bu yasa ? “Bir taşınmaz malı sürekli ve ihtilafsız 10
yıl kullanan kişi malın sahibi olabilir. Bu kişi Tapu Dairesine başvurup tapusunu alabilir.” diyor. Hemen belirtelim
12/1907 sayılı yasa sadece vakıf malları ile ilgili bir yasa
değildir. Öyle anlaşılıyor ki İngiliz Yönetimi taşınmaz malları kim kullanıyorsa onların ismine kaydetmek amacıyla
genel bir uygulama içine girmişti.
Yasada hangi tür malların zamanaşımı ile elde edileceği bir
bir sayılmıştır ve bu mallar arasında “Arazi Miri” ve “Arazi
mevkufe” de vardır. Dolayısıyla İngiliz döneminde bir yasa
yapıldığını ve Maraşın bu yasaya dayanarak özel kişilere
devrolduğunu kesin olarak saptamış bulunuyoruz.
Koçanların inceleyince Maraşın geçmişte Abdullah Paşa
Vakfı ile Lala Mustafa Paşa Vakfı isimli vakıflara ait olduğunu anlıyoruz.
O zaman bir ikilemle karşı karşıya kalırız. “Ahkâmul Evkafa” göre bir taşınmaz malın zaman aşımı ile elde edilmesi
mümkün değildir. “Ahkamül Efkaf”:
Vakıf yasaları ve ilkeleri anlamına gelmektedir. “Ahkamül Evkaf”ın uygulandığı bir ülkede vakıf mallarının zamanaşımı ile elde edilmesi
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 49
KÖŞE YAZISI
Taner ERGİNEL
Emekli Yüksek Mahkeme Başkanı
MARAŞIN YASAL
STATÜSÜ
49
1/16/2014 18:15:19
KÖŞE YAZISI
KÖŞE YAZISI
nasıl mümkün olabildi ?
İNGİLİZ DÖNEMİNDE KIBRISTA “AHKAMÜL EVKAF”
YÜRÜRLÜKTE MİYDİ?
Bu soru bizi ciddi çalışmalara yönlendirecektir. Bu konuda İngiltere ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan 4
Haziran 1878 tarihli Savunma Anlaşmasını incelememiz
gerekiyor.
Bu anlaşmayı incelediğimiz zaman 1Temmuz 1878 tarihli
ekinde Vakıf mallarla ilgili özel hükümler olduğunu görürüz.
Yanlış tercümelerden ve yorumlardan korunmak için İngilizce metinden alıntı yapıyorum.
ANNEX TO CONVENTION of Defensive Alliance
between Great Britain and Turkey, of 4 June, 1878.
Conditions of British Occupation and Administration of Cyprus. Signed at Constantinople, 1 July, 1878.
The Right Honourable Sir A. H. Layard, G.C.B., and his
Highness Safvet Pasha, now the Grand Vizier of His Majesty the Sultan, have agreed to the following Annex to the
Convention signed by them as Plenipotentiaries of their
respective Governments on the 4th June, 1878:
Conditions of Occupation and Administration of Cyprus.
It is understood between the two High Contracting Parties
that England agrees to the following conditions relating to
her occupation and administration of the Island of Cyprus:
Mussulman Religious Tribunal.
I. That a Mussulman religious Tribunal (Mehkéméi Shéri)
shall continue to exist in the island, which will take exclusive cognizance of religious matters, and of no others,
concerning the Mussulman population of the island.
Superintendence and Administration of Mussulman Schools and other Religious Establishments in Cyprus.
II. That a Mussulman resident in the island shall be named by the Board of Pious Foundations in Turkey (Evkaf)
to superintend, in conjunction with a Delegate to be appointed by the British Authorities, the administration of the
property, funds, and lands belonging to mosques, cemeteries, Mussulman schools, and other religious establishments existing in Cyprus.
Bu anlaşmaya göre Türkiye ve İngilterenin atayacağı birer
yönetici Kıbrısta Müslümanlara ait mallar, yatırımlar, camiler, mezarlıklar, okullar ve diğer dinsel kuruluşları birlikte
yöneteceklerdi. Dinsel kuruluşlar Evkafı da kapsıyordu.
Türkiyenin atayacağı yöneticinin vakıf malları “Ahkamül
Evkaf”a aykırı olarak yönetmesi düşünülemezdi. Bu nedenle iki devlet arasında yapılan anlaşmanın “Ahkamül
Evkaf”ın yürürlükte kalacağını gösterdiği açıktır.
rürlükten kaldırıldığı iddia edilmemiştir. Bu nedenle İngiliz
döneminde “Ahkamül Evkaf”ın yürürlükte olduğu açıktır.
Daha ilginci İngiliz dönemi sona erdikten sonra da “Ahkamül Evkaf” yürürlükte olmaya devam etmiştir.
İNGILIZ DÖNEMI SONA ERDIKTEN SONRA “AHKAMÜL EVKAF” YÜRÜRLÜKTE KALDI MI?
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında “Ahkamül Evkaf “la
ilgili bir madde vardır.
Article 110
1. The Autocephalous Greek-Orthodox Church of Cyprus shall continue to have the exclusive right of regulating and administering its own internal affairs and
property in accordance with the Holy Canons and
its Charter in force for the time being and the Greek
Communal Chamber shall not act inconsistently with
such right.
2. The institution of Vakf and the Principles and Laws of,
and relating to, Vakfs are recognised by this Constitution.
All matters relating to or in any way affecting the institution
or foundation of Vakf or the vakfs or any vakf properties,
including properties belonging to Mosques and any other Moslem religious institution, shall be governed solely
by and under the Laws and Principles of Vakfs (ahkamul
evkaf) and the laws and regulations enacted or made by
the Turkish Communal Chamber, and no legislative, executive or other act whatsoever shall contravene or override or interfere with such Laws or Principles of Vakfs and
with such laws and regulations of the Turkish Communal
Chamber.
Görüleceği gibi Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken iki halk arasında bir nevi sözleşme niteliğinde olan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının 110 uncu maddesinde “Ahkamül Evkaf”
ın yürürlükte kalacağı belirtilmiştir.
Ancak bu yeterli olmamış ve 1960 yılında müşterek Yasama Meclisinin kabul ettiği ve Mahkemelerin uygulayacağı
yasaları belirleyen “1960 Adalet Mahkemeleri Yasasında
(1960 Courts of Justice Law)” aynı hüküm tekrarlanmıştır. Bu yasanın 29. cu maddesi İngiliz döneminde uygulanmış hangi yasaların uygulanmaya devam edeceğini
açıklamaktadır. Bu yasalar arasında yine “Ahkamül Evkaf”
vardır. Bir süre sonra biz “1960 Adalet Mahkemeleri Yasası”nı iptal ettik ve onun yerine “9/ 76 Mahkemeler Yasası”nı
kabul ettik. Aynı hüküm yeni yasada da yer aldı.
Bu durumda şöyle bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz.
İngiliz döneminden önce “Ahkamül Evkaf” yürürlükte idi.
İngiliz döneminde yürürlükte olmaya devam etti. Kıbrıs
BAŞLANGIÇTA “AHKAMÜL EVKAF” IN YÜRÜRLÜK- Cumhuriyeti döneminde de yürürlükte kaldı ve halen yüTE OLDUĞUNU SAPTAMIŞ BULUNUYORUZ. DAHA
rürlüktedir. Yani kesintisiz olarak Kıbrısta uygulanmış bir
SONRA YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMIŞ OLMAZ MI?
yasa ve ilkelerle karşı karşıya bulunuyoruz.
Vakıf malları ile ilgili İngiliz döneminde çeşitli davalar ol- “Ahkamül Evkaf” a göre bir vakıf malın zamanaşımı ile
muş ve bu davalar İstinaf (Temyiz) Mahkemesine taşın- elde edilmesi mümkün olmadığına göre Maraşın özel kişimıştır. Hakim Zeka Beyin İstinaf Mahkemesi yargıcı olarak lere devrinin yasal olmaması gerekir.
gördüğü ünlü Tersefan çiftliği davası vardır. Bu davada
geçmişte Vakıf olan bir malın zamanaşımı ile Rum köylüle- Bu noktada ilginç bir husus daha dikkatimizi çekiyor. İnre geçtiği iddia edilmişti. “Ahkamül Evkaf” dikkate alınarak giliz döneminde 1941 yılında kabul edilen “Fasıl 224 Tabu talep reddedildi.
şınmaz Mal Yasası” ile zamanaşımı ile mal kazanma yöntemi yürürlükten kaldırılmıştır. Yani İngiliz döneminin son
Buna benzer diğer davalar da olmuştur. Bu davaların hiç- zamanlarında, sadece vakıf araziler değil diğer arazilerin
birinde “Ahkamül Evkaf”ın yürürlükte olmadığı veya yü- de zamanaşımı ile elde edilmesi olanaksız hale gelmiştir.
50
GENCLIK.indd 50
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:19
KÖŞE YAZISI
Bu bilgilerden sonra karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor. Kıbrısta her zaman yürürlükte olmuş bir yasaya aykırı olarak
bir çok vakıf mal özel kişilere devredilmiştir. Bir süre yürürlükte kalmış olan diğer bir yasaya dayanarak devirler
yapılmıştır. Bu çelişkiyi nasıl ortadan kaldırabiliriz?
söyledi. Bu beyan üzerine söz konusu malların Abdullah
Paşa Vakfına ait olduğu konusunda tespit kararı verilmiştir.
Böyle bir karardan sonra bu karar değişmeden , karara
aykırı bir işlem yapmak yani Maraşı Rum Yönetimine vermek yeni bir hukuka aykırılık yaratacaktır. Bu konuda müzakere yapılacaksa hiç değilse ileride kararın değişmesi
koşuluna bağlı olması gerekir.
MARAŞ GIBI, BIR ÇOK KIŞININ EVINI IŞ YERINI
YAPTIĞI BÜYÜK BIR YERIN BIR VEYA IKI VAKFA
AIT OLMASI ADIL MI?
İngiliz döneminde vakıf malların özel kişilere geçmesi sadece Maraşta gerçekleşmiş değildir. Tüm Kıbrısta geniş
çapta zamanaşımı gerekçesi ile mal gaspı olmuştur.
MARAŞTAKI DEVIR IŞLEMLERI “AHKAMÜL EVKAF”
A GÖRE YASAL DEĞILDIR. BIR SÜRE YÜRÜRLÜKTE KALMIŞ OLAN “12/1907 SAYILI YASA”YA GÖRE
ISE YASAL OLABILIR. BU DURUMDA ORTAYA
ÇIKAN YASAL ÇELIŞKI NASIL ÇÖZÜLEBILIR?
Hukuk ilkelerinden hareket ettiğimiz zaman bu çelişkiyi “Ahkamül Evkafa” a göre vakıf mallarının satılması veya
şöyle ortadan kaldırabiliriz. Bir ülkede iki farklı yasa, farklı zamanaşımı ile elde edilmesi mümkün değildi. Bu mallar
hükümler içerdiği zaman özel olan yasanın uygulanması sadece uygun koşullarda takas yapılabilirdi.
gerekir. 12/ 1907 Sayılı Yasa, Kıbrısta bulunan tüm mallarla ilgili bir süre yürürlükte kalmış genel bir yasadır. “Ahka- Bir ülkenin bu kadar büyük bölümünün vakıf arazisi olmamül Evkaf” ise vakıf mallarla ilgilidir. Hukuk ilkelerine göre sı ve bu mallara bu kadar büyük sınırlamalar getirilmesi
özel yasanın önceliği vardır ve uygulanması gerekir. Çeliş- adil mi?
ki durumunda diğer yasa geçerli olamaz.
Bu soruya yanıt verebilmek için Osmanlı vakıfları ile ilgili
daha fazla ilgi edinmek zorundayız. Bize öğretmediler ve
“Ahkamül Evkaf”ın uygulanmasını gerekli kılan başka ne- yeni öğreniyoruz. Osmanlı İmparatorluğuna “vakıf uygardenler daha vardır. İngiliz döneminde Kıbrıs ta hangi yasa- lığı” ismi de verilmektedir.
ların geçerli olduğunu saptarken İngiltere ile Türkiye ara- Bilindiği gibi bu uygarlık Kıbrısa gelmeden önce Kıbrıs
sında yapılmış 4 Haziran 1878 tarihli Savunma Anlaşması Rumlarının mülk sahibi olma hakları yoktu. Osmanlı yöhükümlerini dikkate almak zorundayız. Bu anlaşmaya netimi bir taraftan Rumlara özel mülk sahibi olma olanağı
göre Kıbrısın egemenliği İngiltere’ye devredilmiş değildi. vermiş, diğer taraftan da Kıbrısın kullanılabilen arazileriSadece bir bedel karşılığında Kıbrısa tasarruf etme ve nin yarıya yakınını vakıf arazisi haline getirmiştir.
Kıbrısı yönetme hakkı (occupation and administration)
İngiltereye devredilmişti. Böyle bir hakla adada bulunan Osmanlı imparatorluğu dünyada en uzun süre varlığını kodevletin yürürlükte kalmayı kabul ettiği yasa ve ilkelere rumuş imparatorluklardan biridir. Varlığını bu kadar uzun
aykırı olarak yaptığı bir yasa geçerli olabilir mi? Bu soruya süre koruyabilmesinin nedenlerinden birinin de vakıflarla
fazla zorlanmadan yanıt verebiliriz. Geçerli olmazdı. Kaldı ilgili düzenlemesi olduğu söyleniyor. Vakfın basit tanımı
ki İngiliz Yönetiminin “Ahkamül Evkaf”ı yürürlükten kaldır- şöyledir: “Vakıf bir taşınmaz malın sürekli olarak bir amaca
ma girişimi olmamıştır.
tahsis edilmesidir”. Ancak nasıl bir amaç? Osmanlı vakfı
herhangi bir amaç için kurulamaz. Osmanlı vakfı bir taşınBu nedenlerle İngiliz Döneminde yapılmış “12/1907 sayılı maz malın Allaha ayrılması ve gelirinden hayır amaçları ile
Yasa”nın sadece diğer taşınmaz mallarla ilgili hükümle- yaralanılması anlamına gelir.
rinin geçerli olduğu, Vakıf mallarla ilgili hükümlerinin ise
geçerli olmadığı sonucuna varıyoruz. Dolayısıyla “Ahka- Taşınmaz mal Allaha ait bir mal haline geldiğinden satılamül Evkaf”a aykırı olarak vakıf malların zamanaşımı ge- maz ve zaman aşımı ile elde edilemez. Gelirinden başka
rekçesi ile elde edilmesi yasal olamaz. Bu konuya tarafsız ülkelerde devletlerin yaptığı hayır işleri yapılacak ve kamu
gözle bakanların hiç değilse devirlerin yasallığı tartışmalı hizmetleri yerine getirilecektir.
işlemler olduğunu kabul etmesi gerekir.
Bu konuda yapılmış akademik bir çalışmadan alıntı yapGAZIMAĞUSA KAZA MAHKEMESI MARAŞIN YAmak istiyorum. Adem Kara ve Cemil Çelik Kıbrısta Vakıf
SAL STATÜSÜ ILE ILGILI KARAR VERDI MI?
Yönetimi ve denetimi isimli çalışmalarında şöyle diyorlar.
Maraşla ilgili anlattığım bu görüşleri belki de tartışmamıza
gerek yoktur. Çünkü bizim Mahkememiz bu konuda kesin Vakıf sistemi sosyal güvenliğin temel kurumu olduğu kadar
kararını vermiştir.
eğitim, kültür, diyanet, bayındırlık, sağlık ve sosyal yardım
yatırımlarını yürüten malî bir kurumdur. Yine bu kesimlerde
Gazimağusa Mahkemesinin 27.12.2005 tarihinde verdiği hizmet gören, müderris, şeyh, kâtip gibi kişilerin maaşla271/2000 sayılı kararda Maraşın büyük bölümünde devir rını ödeyerek câri harcamaların önemli bir kısmını finanse
işlemlerinin geçersiz olduğu belirtilmiştir. Vakıflar ve Din eden bir kurum olarak Osmanlı malî teşkilatının, merkez
İşleri Dairesinin açtığı, Abdullah Paşa Vakfına ait malların maliyesi ve tımar sistemi ile birlikte üçüncü alt öğesidir.
yasa dışı olarak gasp edildiğini iddia eden bu davada Vakfın esası, bir malı insanların faydalanması için, Allah’ın
KKTC Başsavcısı Akın Sait, önce savunma dosyaladıkla- mülkü hükmünde olmak üzere, ferdî mülkiyet sahasından
rını fakat daha sonra yaptıkları araştırmada Davacının id- çıkarmaktır. Buna göre vakıf sisteminde finanse eden ve
diaların doğruluğunu saptadıklarını, dava konusu malların edilen olmak üzere iki unsur vardır.
Abdullah Paşa vakfına ait olup gasp edilmiş olduğunu
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 51
KÖŞE YAZISI
Dolayısıyla “12 /1907 Sayılı” yasa yürürlükten kalkmış
ve Kıbrıs’ta zamanaşımı ile mal kazanımı tarihe karışmıştır.
Bugün de KKTC de zamanaşımı ile mal kazanılması mümkün değildir.
51
1/16/2014 18:15:19
KÖŞE YAZISI
KÖŞE YAZISI
Finanse eden gelir kaynakları iktisadî ve sosyal hayatın
esasları olan han, dükkân, çarşı, hamam, ziraî topraklar
gibi taşınmazlar ile vakıf sandıklardan yapılan kredi faaliyetleridir. Bunlar esnaf ve tarımsal üreticiler için iş sahaları
teşkil ederler.Bu kaynaklardan elde edilen gelirlerle hayır kurumları denen cami, medrese, zaviye, hasta hane,
kervansaray gibi eğitim, din, bayındırlık, sağlık ve sosyal
yardım kurumları ile sosyal güvenlik sistemi finanse edilir.
Bazı arkadaşlarımız Maraşın ilk aşamada Rum Yönetimine verilmesi ve bütünlüklü çözümün beklenmemesi gerektiğini söylüyorlar. Bu görüş Kıbrıs Türkünün geleneksel
özverili ve insancıl yaklaşımı nedeniyle öne sürülmektedir
. Sanırım bu görüşte olanlar Maraşı verirsek, bir anlaşma
olacak, barış gelecek ve Kıbrısın Kuzeyi bize kalacak zannediyorlar.
MARAŞI VERMEK UZLAŞMA OLANAKLARINI ARTIRACAK MI?
Maraşın verilmesini uygun bulanlar daha sonra Taşınmaz
Mal Tazmin Komisyonu kanalıyla mülkiyet sorununun çözüleceğini düşünüyorlar. Bu görüş doğru olamaz, çünkü
Vakıflar ve Din İşleri Dairesinin rakamlarına göre Maraşta
Kıbrıslı Rum bireylere verilen koçan sayısı 5877 dir. 2005
de faaliyetlerine başlayan, yani 8 seneden beri çalışmalarını sürdüren Taşınmaz Mal Tazmin Komisyonunun bu
güne kadar hallettiği olay sayısı 412 dir.
de söyleyebileceğimiz sözler var.
Benzer sorun Kuzey Kıbrısta yapılan satış işlemlerinde
de yaşanmıştır. Annan Planında BM uzmanları hiç çekinmeden Türklerin elde ettiği tapuların geçersiz olduğunu
varsaymış ve sadece bir kullanma hakkı varmış gibi hareket etmişlerdir. Yani malın orijinal Rum mal sahibine ait
olduğu varsayılarak değerlendirme yapılmıştır. Diyelim ki
KKTC tapularını ilk alan onlara göre geçersiz bir yasaya
dayanarak aldı, yani yasal mal sahibi olamadı.
DAHA SONRA ONLARDAN ALANLARIN
TAPULARINI GEÇERSIZ SAYMAK NASIL MÜMKÜN
OLABILDI?
İşte bize karşı uygulanmış ilkenin aynen Maraşta da kullanılmasını talep etmemiz gerekiyor. O zaman Maraşta’ki
tapular önce veya sonra elde edilmiş olması fark etmeden tümü orijinal mal sahibi olan Evkafa ait olacaktır. Bu
iddiayı öne sürmek zorundayız. Çünkü öne sürmemek
bizim Rumlarla eşit haklara sahip olmadığımız ,eşit olmamayı kabul ettiğimiz anlamına gelir. Halbuki dünyada
hiçbir halk diğer bir halkla eşit olmadığını, aynı haklara
sahip olmadığını kabul etmez. Bu insan haklarına aykırı
bir yaklaşım olur.
BARIŞ NASIL SAĞLANABILIR?
Rum komşularımıza şunu söylememiz gerekiyor .
Tüm Kuzey Kıbrıstaki orijinal Rum mallarının miktarı elimiz- “Biz geçmişte eşit haklara sahip iki halk idik. Kıbrıs Cumde değil. Çok yüksek bir rakam olduğuna kuşku yok. Bu huriyeti iki halkın anlaşması sonucu ortaya çıkmıştı. Bu
nedenle Maraş pazarlık konusu olmaktan çıkarılırsa geri- nedenle devlet yönetiminde eşit hak sahibi idik. Eşitlik
ye kalan mülkiyet sorunlarının Taşınmaz Mal Tazmin Ko- Kıbrısa barış getirmenin doğru yoludur. Kıbrısta ne kadar
misyonu kanalıyla çözüleceğini düşünmek bir hayalden eşit olursak o kadar barış içinde olacağız. Bu nedenle bizi
aldatarak veya müthiş propaganda gücünüze dayanıp
ibarettir.
baskı yaparak haklarımızı elimizden almaya çalışmanız
Örneğin Vakıflar ve Din İşleri Dairesine Kuzeyde kilise doğru değildir. Barışa ulaşmak için kendiniz için istediğinimalları tahsis edilmişti. Daire biraz dikkatli olur ve Annan zi bizim için de istemeniz yeterlidir.”
Planını da incelerse Maraş elinden gittiği anda bir gün
Kuzeydeki kilise mallarının da elinden gideceğini anlaya- Rumlar kendileri lehine uyguladıkları ilkeleri bizim için
caktır. Maraş elden gittiği zaman iki halk arasında anlaş- de uyguladıkları anda Kıbrıs sorunu çözülebilir. Annan
ma olasılığı da azalacaktır. Çünkü Maraş Rum Yönetimi- Planında bize uyguladıkları ilkeleri Maraşta da uygulamanin yumuşak karnıdır. Bu gün mallarını geri almak isteyen ları halinde Maraşın vakıf malı olduğunu ve orijinal vakıf
Rumlar Rum Yönetimine uzlaşması için baskı yapaktadır- tapularının geçerli olduğunu kabul etmek zorunda kalalar. Maraş verildiği anda bu baskı ortadan kalkacaktır.
caklardır.
AHKAMÜL EVKAFA GÖRE ZAMANAŞIMI ILE MAL
O zaman anlayacaklar ki Kıbrıs sorununun doğru çözüm
ELDE ETMENIN YASAL OLMADIĞINI GÖRDÜK.
yolu global mal takasıdır. Toplu göç olan tüm yerlerde malANCAK BAŞKA KIŞILER BU YERLERDE MAL SATIN ların da global bir şekilde takas edilmesi gerekir. Bu yapılALMIŞLARSA YASAL DURUM NE OLACAK ?
mazsa çok az kişi tatmin olacak Türk veya Rum halkların
Maraş Ahkamul Evkafa aykırı olarak zaman aşımı ile Rum- büyük kesimi mağdur olacaktır.
lara geçti. Daha sonra başka kişilere devirler oldu. Mallar
ya satıldı ya da miras olarak kaldı. Vakıf mallarını ilk alan- Global mal takası konusunda en başarılı örnek 1923 de
ların haksız olduğunu ve bu malları alan Rumların tapula- Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan mübadele anlaşrının yasal olmadığını saptamış bulunuyoruz.
masıdır. Bu anlaşmada malların global bir şekilde takas
edilmesine karar verildiği için Anavatanlarımız arasında ,
FAKAT DAHA SONRA ONLARDAN DEVRALANLAR
Kıbrıs sorunu başlayıncaya kadar barış gerçekleşmiştir.
IÇIN NE DIYECEĞIZ?
Bir insan tapuya gittiği zaman orada gördüğü kayıtları Sadece Maraş değil Güneyin belki de 1/3 ü Ahkamül
doğru kabul ederek hareket eder. Bu nedenle iyi niyetli alı- Evkafa aykırı olarak zamanaşımı gerekçesi ile Rumlara
cının korunduğu ilkesi vardır. Şu halde ilk devirler yasa dışı geçmiştir. Rum komşularımız bizim yerimizde olsalar eski
olsa bile daha sonra yapılan devirlerin Maraşın statüsünü Evkaf mallarının tümünü geri talep edeceklerdi. Bizim de
değiştirme ve yasal hale getirme olasılığı vardır. Bu nokta- aynı hakka sahip olduğumuzu kabul etmeleri ve bu ilkeye
da Rumların uluslar arası mahkemelerde çok şey söyleye- dayanarak global mal takası talep etmeleri halinde Kıbrıs
bileceğini tahmin edebiliyorum. Ancak bu konuda bizim sorunu çok kolay çözülebilir.
52
GENCLIK.indd 52
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:19
Zorlu TÖRE
Ç
KKTC MİLLETVEKİLİ
ZORLU TÖRE
Sn. Zorlu Töre’nin 17 Eylül 2013 Mecliste yaptığı konuşma
tutanağı
ok ilginç bir konudur bu onun için aslında dinlemesi gerekirdi arkadaşlar. Verelim gitsin Maraş’ı diye bol tarafından atan arkadaşlar
vardır, hukukçu arkadaşım vardır onu da yakından ilgilendirir bu konular. Çünkü Maraş’taki mülkiyet hakları, tapu hakları ciddi bir şekilde incelenmesi gerekir. İnşallah Cumhuriyet Meclisi ilerleyen zaman içerisinde,
ister Açık Maraş olsun ister Kapalı Maraş üzerindeki toprakların ve onların
üzerinde kurulan binalar vardır tabii. Bunların mülkiyet hakları nedir, tapu
hakları nedir yasalar neyi gerektiriyor bunların hepsini bizim incelememiz
gerekir çünkü sürekli olarak, işte Maraş’ı Rumlara verelim iyi bir başlangıç
olsun şeklinde Rum Tarafı’nın bir isteği vardır, bir beklentisi vardır. Aynı
şekilde garantör olan İngiltere’nin Yüksek Komiseri, Maraş konusunda
da açıklama yapıyor ve iadesi diyor muhteşem olur diyor. İngiliz Yüksek
Komiseri bunu söylüyor. Ben de diyorum ki bir muhteşem öneri de ben
sunayım, Dikelya Üstlerini okyanuslar ötesinden gelip de burda askeri üst
tutacağına İngilizler, Dikelya Üstlerini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne,
Ağrotur Üstlerini de Kıbrıs Rum Yönetimine bir an önce devrederse bu da
çok muhteşem olur diye bir öneri sunmak istiyorum. Çünkü okyanuslar
ötesinden emperyal ve sömürgeci bir tutumla, Kıbrıs Adası üzerinde ve
Ortadoğu’ya yönelik olarak askeri üst bulundurma.
Ekonomik de değil arkadaşlar yani askeri üst bulundurma. Bu askeri üst
ne maksatla bulunduruluyor? Doğu Akdeniz Bölgesinde, Ortadoğu’da
veya burdan ta Uzakdoğu’ya kadar uzanan yol üzerinde ekonomik, siyasal, emperyal ve sömürgeci düşüncelerle bu askeri üstler bulunduruluyor.
Her ne kadar Kıbrıs Cumhuriyeti anlaşmalarında İngilizlere bu Ada üzerinde egemen oldukları toprak parçası verilmişse de, çok ciddi bir zaman
aşımı meydana gelmiştir. Ben de onu ifade edeyim, bu askeri üstlerini
terk etsin ve adaletli davransın. Bir tarafını Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, bir tarafını da Kıbrıs Rum Yönetimi’ne versin. Okyanuslar ötesinden
buraya gelip İngilizlerin işi nedir? Sorgulamak gerekmez mi bunu? Elbette sorgulamak gerekir.
Şimdi gelelim Maraş’la ilgili mülkiyet hakları ve tapu hakları ve yasal haklar. Bunları konuşmak gerektiğine yüzde 100 inanıyorum. Rumlar bir an
önce Maraş’ın kendilerine verilmesini ve kendi ifadeleriyle, yasal sahiplerine verilmesini istiyorlar. Ben de diyorum ki Ahkam-ül Evkaf Kanunlarına göre bugün Kapalı Maraş’ta bulunan toprakların, çok büyük bir kısmı
Ahkam-ül Evkaf’a aittir, Abdullah Paşa Vakfına aittir, Lala Mustafa Paşa
Vakfına aittir, Bilal Ağa Vakfına aittir. Bunları Rumlar nasıl elde ettiler? İngiliz Sömürge Yönetimi döneminde kullanan kişiye 10 yıldan sonra mülkiyet
hakkı verilir, tapu hakkı verilir diye bir yasa çıkardı İngilizler. Ama İngilizler bu yasayı çıkarırken 1907 yılında, büyük bir hata yapmışlardır çünkü
1907 yılında çıkarılan yasadan önce, Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında
1878 yılında Ahkam-ül Evkaf Yasaları yürürlükte kalacaktır diye savunma
anlaşmasının içerisinde maddeler vardır, 1878’de. Ve bu Ahkam-ül Evkaf
Yasalarına, Kıbrıs’ın egemenliği de İngilizlere devredilmiş değildi. Sadece
o günün şartlarında bir savunma anlaşması doğrultusunda idaresi İngilizlere bırakılmıştı. İngilizler bu dönemde yasa yapabilir miydi? Yapabilirdi
tabii. Hiç şüphesiz yasalarla ülkeyi yönetmek için yapabilirlerdi ama Ahkam-ül Evkaf Yasasını ki bunlar Hukuk Yasasıdır bunları değiştiremezlerdi
ama 1907’de İngilizler genel bir yasa yaptılar ve bu genel yasa kapsamı
içerisinde Ahkam-ül Evkaf Yasasını da hiçe saydılar, çiğnediler, hukuku
çiğnediler.
1878’de yapılan Savunma Anlaşmasını da çiğnediler. Ahkam-ül Evkaf Yasaları hiçbir şekilde değiştirilemez. 1941 yılında da yine kullanım yoluyla
zaman aşımından dolayı Mülkiyet Edinme Hakkı Yasasını da tamamen
İngilizler ortadan kaldırdılar. Yani 1907 kapsamında bir Yasa yaptılar bunu
Ahkam-ül Evkaf Yasalarını da içine koydular ama 1941 yılında yeni bir
yasa daha yaparak zaman aşımından dolayı mülkiyet elde etme hakkını tamamen ortadan kaldırdılar. Maraş’a baktığımız zaman da Maraş’ın
üzerinde oturduğu topraklar Ahkam-ül Evkaf Yasasına göre Lala Mustafa
Paşa Vakfınındır, Abdullah Paşa Vakfınındır ve Bilal Ağa Vakfınındır. Dolayısıyla şimdi bu araziler Maraş’ın kurulu üzerinde olduğu araziler yasal
sahipleri Rumlardır şeklindeki yaklaşım doğru değildir. 1960 öncesinde
de Persefone Çiftliğiyle ilgili o zamanın Mahkemelerinde görülmüş, Zeka
Bey’in vermiş olduğu kararlar vardır ve Persefone Çiftliği de zaman aşı-
mından dolayı Rumlara verildi fakat Mahkeme bunu reddetti ve bu şekilde de Mahkemeler Kanununa geçmiş olan bir karar olarak geçmiş,
geçildi, yazıldı.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken Ahkam-ül Evkaf Yasalarının yine yürürlükte olduğunu Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken kabul etti. Yani Rumlar da
kabul etti ve o zaman tabii bizim temsilcilerimiz de çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti iki toplumlu biliyorsunuz fonksiyonel yapıya sahip federal bir Cumhuriyetti. Şimdi Federal Cumhuriyeti iki bölgeliliğe çevirmeye çalışıyoruz.
Adını biraz coğrafi temellere dayandırmaya çalışıyoruz ama Ahkam-ül Evkaf Yasaları yine yürürlüktedir. 1976 yılında da Kıbrıs Türk Federe Devleti
kurulduktan sonra da Ahkam-ül Evkaf Yasalarının yürürlükte olduğu yine
vurgulandı Mahkemeler Hukuku Yasasına uygun olarak.
Dolayısıyla Maraş üzerinde söylenenler gerçek dışıdır ve Maraş’ın gerçek
sahibi Abdullah Paşa Vakfı, Bilal Ağa Vakfı ve Lala Mustafa Paşa Vakfıdır. Dolayısıyla Maraş ele alınabilir mi? Bütünlüklü çözümün bir parçası
olarak elbette alınabilir. Maraş’taki vakıf hakları takas edilebilir. Nerede
edilebilir? Bir bütünlüklü çözüm içerisinde bunlar değerlendirilebilir ama
bir parça çözüm şeklinde ele alınması hiçbir şeyi fayda etmez. Kıbrıs Meselesini çözmez ve Türk Tarafının tezlerini de zayıflatır. Bundan dolayı da
Maraş’ı bütünlüklü çözümün dışında tutarak ve vakıf haklarını bir kenara
koyarak çözmeye çalışmak doğru bir yaklaşım değildir. Zaten Anavatan
Türkiye de bizim Dışişleri Bakanımız da Maraş’la ilgili şu anda herhangi bir görüşümüz yok, gündemimizde değil şeklinde açıklama yapmıştır.
Müzakereleri yürüten Sayın Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve ekibi onlar
da Maraş’la ilgili kısmı reddetmişlerdir ve bütünlüklü çözümün içerisinde
yer alacak olan bir husus olarak açıklamışlardır.
Dolayısıyla bunu çok sıcak gündemde tutmanın da doğru olmadığına
inanıyorum, Anastasiadis’in işte bir jest yapsınlar şeklindeki yaklaşımını
doğru bulmuyorum, uluslararası kamuoyu oluşturma çabalarını da buradan kınıyorum ve eğer Kıbrıs Meselesinde çözüm istiyorlarsa şu andaki
mevcut durumu dikkate alarak bir çözüm şekline yanaşmaları gerekir,
onu ifade etmek istiyorum. İki bölgeli, iki toplumlu, iki kesimli Federal bir
Cumhuriyet çağrısı doğru değildir, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararları bugüne kadar bu şekilde kararlar üretmiştir ama Annan Planında
iki oluşturucu, iki Kurucu Devlet de vardı. Şu anda bizim Hükümetimizin
vurgusunda iki Kurucu Devlet ifadesi yoktur, bunlar yanlıştır. İki egemenlik
vurgusu yoktur. Bunlar yanlıştır.
Cumhurbaşkanı Eroğlu’yla Müzakereler birlikte yürütülecektir ifadesi de
yoktur, bunlar da yanlıştır. Çünkü Müzakereleri bugüne kadar Hükümetler
değil, Cumhurbaşkanları ve onların oluşturduğu heyetler yürütüyor, elbette Hükümetin Dışişleri Bakanlığı temsilcisi de bu Müzakere Heyetine dahil
olabilir, girebilir ama Cumhurbaşkanlığını dışlayarak Türkiye ile sadece
istişare edilir şeklindeki bir ifadeyle Türkiye’yi es geçmek doğru değildir.
Dolayısıyla hem dış politikada, hem Maraş konusunda çok dikkatli olmak
mecburiyetindeyiz. Meydana gelecek olan bir kaybı sonradan telafi etme
imkanı da yoktur. Bugün Girit’i kaybettik geçmişte Girit bir daha dile getirilmedi, sadece Anadolu kıyılarından bakılır ve “ah Girit, vah Girit” diye
ağlanır.
Yine ayni şekilde Rodos için de öyle, On iki Adalar için de öyle, Batı Trakya için de öyle. Ben bunları ifade ederken fetihçi bir zihniyet düşüncesiyle
ifade etmiyorum ama milli kazanımlar zaafiyet gösterilir ve kaybedilirse
sonradan tekrar elde edilemez. Ondan sonra ah vah çekilir. Onun için
ulusal duruşumuzda, ulusal kazanımlarımızda dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Eğer yasalar geçerliyse, kanunlar geçerliyse, eğer hukukun üstünlüğü geçerliyse Ahkam-ül Evkaf Kanunları da geçerlidir, Vakıf Kanunları da geçerlidir. Kilise Kanunları geçerliyse, Vakıf Kanunları da geçerlidir.
Kilisenin Kanunları vardır, Kilisenin malları vardır ama Vakfın malları İngiliz
Sömürge Döneminde yağma Hasan’ın böreği gibi Rumlara verilecektir ve
biz buna ses çıkarmayacağız. Böyle bir şey olamaz. Onun için Cumhuriyet Meclisinin de tarihi görevi ve sorumlulukları vardır, bunları korumak
mecburiyetindeyiz, hepinize saygılar sunuyorum.
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 53
KKTC MECLİSİNDEN
KKTC MECLİSİNDEN
53
1/16/2014 18:15:20
TEKNOLOJİ SAYFASI
TEKNOLOJİ SAYFASI
YENİ BULUŞLAR, İLGİNÇ
BULUŞLAR, TEKNOLOJİK
GELİŞMELER
Xerox’tan yapılan açıklamaya
göre, duyurulduğu ilk günden
itibaren ilgi uyandıran ve TIME
dergisi tarafından 2007 yılının en
iyi buluşları arasında gösterilen
silinebilir kağıt buluşunun, şirketin Kanada’daki AR-GE Merkezi
ve Palo Alto’daki PARC AR-GE
Merkezinin ortak çalışmasının bir
sonucu olarak ortaya çıktı.
M
icrosoft’tan müthiş ürün
,Microsoft, büyük bir dokunmatik ekrana
sahip olan, yeni ürününü piyasaya sürdü. Ancak bu ürün el
yakacak
lanım için şu an çok pahalı olduğu belirtildi. Açıklamada, masanın 30 inç boyutundaki ekranının
dokunmatik olduğu ve kameraları sayesinde üzerine konulan
cep telefonu gibi bazı cisimleri
tanıyabildiği ve yüzeyine dokuBU EKRANDA YOK YOK
nulduğunda diğer dokunmatik
Microsoft, büyük bir dokunmatik ekranlar gibi üzerine dokunulan
ekrana sahip olan, üzerine konu- tek noktaya değil, tüm noktalara
lan bazı nesneleri tanıyabilen, fo- aynı anda tepki verdiği belirtildi.
toğrafları gösterebilen ve müzik
çalabilen masa şeklindeki ‘’Sur- FARE VE KLAVYE YERİNE
face’’ adlı yeni ürününü piyasaya GEÇECEK
sürdü.
‘’Surface’’ın Microsoft’un patronu
Bill Gates’in, fare ve klavye yeriYENİ ÜRÜN EL YAKACAK
ne bilgisayarların ses, kalem ve
Şirketin açıklamasında, ‘’Surfa- dokunmayla yönetilmesi planının
ce’’ın otel, restoran ve kumar- önemli bir aşaması olarak kabul
hanelerde kullanılmak üzere ta- edildiği belirtiliyor.
sarlandığı ve fiyatı 5-10 bin dolar
olan ekranlı masanın kişisel kul- Microsoft yetkilileri, gelecekte
her yerde bu tür yüzey-ara yüzlerin kullanılacağını tahmin ettiklerini ve bu ürünle yüz binlerce otel
ve restoranın ilgilenebileceğini
söylediler. Silinebilir Kağıt icat
edildi. Xerox’un yakın geçmişte
duyurusunu yaptığı silinebilir kağıt buluşu, ABD’de kamuoyuna
tanıtıldı.
54
GENCLIK.indd 54
AÇIKLAMADA, ŞUNLAR
KAYDEDILDI:
“Gelecekteki kağıt tüketim anlayışını değiştirebileceği gözüyle
bakılan bu teknoloji geçici olarak
var olacak görüntüler yaratmanın
yöntemlerini ararken bulundu.
Çalışmalar ilerlerken (tamam
şimdi bulduk) denilen nokta, belli
miktar dalga boylarında ışık alan
parçaların renk değiştirdikleri ve
belli bir süre sonra kendiliğinden
ortadan kayboldukları an oldu.
İnsanoğlu bu noktadan hareket
ederek, şu an için kendisini 16–
24 saat arasında silen, defalarca
tekrar kullanılabilen silinebilir kağıt buluşu ile tanışmış oldu.”
Xerox’un yaptırdığı araştırmalara göre, ofis çalışanlarının bir
iş günü içinde basmış oldukları
kağıt dokümanlarının yüzde 45’i
çöpe atılıyor. Xerox’un iş analistleri, insanların bilgi üretimi ve
paylaşımı için bilgisayarları kullanmasına rağmen, bir bilginin
okunması ve incelenmesi işini
kağıt üzerinde yapmayı tercih
ettiklerini, bilgileri kağıt üzerinde okumanın insanlara rahatlık
verdiğini, bunun kağıt tüketimini
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:20
TEKNOLOJİ SAYFASI
azaltmada önemli bir engel teşkil ettiğini öne sürüyor. Silinebilir
kağıt buluşunun daha az kağıt
tüketilmesine yardımcı olması
planlanıyor.
ÇARPIŞMAYA KARŞI YENI
TEKNOLOJI:
Japon otomobil üreticisi Nissan,
arıların gözlerinin yapısından
esinlenerek, çarpışmaya karşı
yeni bir teknoloji geliştirdi. Nissan, arıların uçarken diğer böceklerle çarpışmasını engelleyen
300 derece görüş açısına sahip,
son derece karmaşık bir yapısı olan gözlerinden esinlenerek,
çarpışmaya karşı geliştirdiği yeni
bir teknolojiyi tanıttı.
Tokyo’da düzenlenen Ceatec
elektronik fuarında, bir metre
yüksekliğinde bir tür robot biçimindeki otomobilde tanıtılan prototip “BR23C”, 180 derece açıda
ve iki metre ötedeki tüm engelleri
tespit edebilen bir sensörle donatıldı. Sistemde veriler bir mikroişlemciye geçilir geçilmez anında
çarpışmayı önleyici bir manevra
yapılması sağlanıyor. Araç önüne
aniden biri çıkarsa, tekerleklerin
yönü çevriliyor.
Tokyo Üniversitesi ile işbirliği
yaparak geliştirdiği, şimdilik bir
oyuncağa benzeyen bu prototipi
yakında üreteceği otomobillerde kullanmayı hedefleyen Nissan’ın bu projesinden sorumlu
mühendisi Toshiyuki Ando, “Araç
bir engeli tespit ettikten sonra
saniyenin çok kısa bir bölümünde, çarpışmadan kaçacak kadar
veya daha fazla açıda tekerleklerinin yönünü çeviriyor.
Sistem, yaban arılarının diğer yaban arılarına ve böceklere çarpmamak için kullandıklarına benziyor. Her şey bir bakışta olup
bitiveriyor. Bunun eski sistemlere
göre tek farkı, çarpışmadan kaçınılacak manevranın tamamen
içgüdüsel yapılması, bu olmadan robot engelden kaçmak için
yeterince hızlı hareket edemez”
diye konuştu.
‘’TÜRK’’ BULUŞLARI
İnternet sitesinde Türklere ait ilginç buluşlara da yer veriliyor.
Otomatik bir makara sistemi
üzerine kurulu ‘’asansörlü korniş’’, perdelerin kolayca asılmasını sağlıyor. Kornişin üzerindeki
delikler lamaların tavana monte
edilmesini kolaylaştırıyor. Düzenekte bulunan kayışlar sayesinde
korniş aşağı doğru iniyor, perde
böylece yerden takılabiliyor ve
ardından korniş yukarı çekiliyor.
‘’Sırt asansörü’’ de yangın çıktığında çok katlı binalardan hayat
kurtarmaya yarıyor. Aşağıya indirilecek kişinin sırtına askı kemerleriyle takılan sırt asansörü,
halatın ucundaki kancayla balDENİZDE ANAHTARLIK
kon veya pencereye tutturuluyor.
KAYBETMEYE SON
Halat sayesinde kişi asansörle
Vapurda ya da teknede denize yavaşça inebiliyor.
düşürülen anahtarlar ya da takı
gibi yükte hafif, parada ağır eşya KENDINI ONARABILEN
özel bir düzenekle kolayca bulu- MALZEME
nabiliyor. Eşya içine gizlenen 47 Fransız bilim adamları, ikiye kesantim uzunluğunda, şişebilen, silse bile kendini onarabilen ve
parlak, turuncu renkli bir tüp sa- yeniden yapışabilen bir materyal
yesinde eşya, suya düştüğünde geliştirdiler.
su yüzeyinde kalabiliyor. Şişerek
açılan ve 30 saniye içinde eşya- CNN TÜRK - Nature dergisinde
yı su yüzüne çıkarabilen tüp 120 yayınlanan bilimsel makaleye
gram ağırlığı kaldırabiliyor.
göre, henüz ad verilmeyen ve bir
tür yapay lastik olarak tanımlanan
Piyasaya sunulması beklenen materyal, bitkisel yağ ve idrarın
ilginç tasarımlardan biri de do- içindeki bir bileşikten yapıldı.
ğum günlerini, evlilik yıl dönümlerini unutturmayan yüzükler. Pille Yeni geliştirilen bu malzeme, keçalışan yüzükler, özel günlere bir sildiğinde, diğer tarafına güçlü
gün kala her saat, parmağını 10 kimyasal çekim özelliğini korusaniye boyunca 1-20 derece ara- yan bir yüzey üretiyor. Böylece
sında ısıtıyor. Suyun basıncı ile kesilen materyal, yapıştırıcı veya
çalışan, pil veya elektrik gerektir- başka bir özel muameleye gerek
meyen ışıklı duş başlıkları evleri kalmadan hiç ayrılmamış gibi yerenklendiriyor. Suyun basıncı ile niden yapışıyor.
çalışan başlıklar, suyun sıcaklığına göre renk değiştiriyor.
Fransız araştırmacılar, bu materyalin üretiminde “Molekül MüKadınların büyük yardımcısı ol- hendisliği”nden yararlandılar.
maya aday elektronik kesme
tahtası da üzerinde doğranılan
malzemenin ağırlığını gösteriyor.
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 55
TEKNOLOJİ SAYFASI
Kesme tahtası, diyet yapanlara
ve tarife göre yemek yapmak isteyenlere kolaylık sağlıyor.
55
1/16/2014 18:15:21
OYUN SAYFASI
OYUN SAYFASI
VASKERVON ARENASI
League of Legends tempolu, rekabete dayalı, strateji oyunlarının heyecanını rol yapma oyunlarının öğeleriyle bir araya getiren
çevrim içi bir oyundur. Tasarımları ve oynanışlarıyla kendine özgü şampiyonlardan oluşan iki takım, çeşitli savaş alanlarında ve
oyun modlarında başa baş mücadele eder. League of Legends sürekli çeşitlenen şampiyonları, sık sık güncellenen içeriği ve
canlı turnuva ortamıyla, her beceri seviyesindeki oyuncunun sıkılmadan çok uzun süre oynayabileceği bir oyundur.
GÖĞÜS GÖĞÜSE ÇARPIŞ
Hem küçük çatışmalarda, hem de 5’e 5 heyecanlı çarpışmalarda rakiplerini yenmek için stratejik düşün, takımını koordine
et ve reflekslerini şimşek hızında kullan
STRATEJİ KUR VE GELİŞ
Sık sık güncellenen içeriği, çeşitli haritaları ve oyun modları ve
sürekli eklenen şampiyonlarıyla, League of Legends’da başarının yolu, senin hünerlerinden geçiyor
REKABETLE İLERLE
League of Legends, ister botlara karşı keyifle mücadele ederken, istersen de lig sisteminin basamaklarını tırmanırken seni
benzer yetenek düzeyinde rakipler ve müttefiklerle eşleştirecek teknolojiye sahip.
ONURUNLA DÖVÜŞ
Onurlu bir şekilde mücadele et, sportmenliğinle diğer oyunculardan takdir al
ESPOR DEMİŞKEN
Dünyanın en aktif profesyonel rekabet ortamına sahip olan
League of Legends için, yıl boyunca pek çok turnuva düzenlenir. Bunlardan en ünlüsü de, profesyonel oyuncuların milyon
dolarları bulan ödüller için yarıştığı prestijli Şampiyona Serisi’dir.
DÜNYANIN EN BÜYÜK ÇEVRİMİÇİ OYUN TOPLULUĞU
Dünyanın en büyük çevrim içi oyun topluluğuna katıl! Arkadaş
edin, takım kur, dünya çapında on milyonlarca rakibe karşı
mücadele et, zaferlerini ve niteliklerini forumlarda, YouTube’da
ve internetin her sosyal köşesinde paylai
1
5 yılını yani “Korsanlığın Altın Çağı” denilen dönemi konu
alıyor. 1700’lü yılların başında İngiltere, İspanya, Portekiz,
Hollanda ve Fransa devletleri arasında bir savaş hüküm
sürmektedir. Bu devletlerin tek amacı ise denizleri ele geçirmek.
Korsanlar da bu dönemde devletlere çalışıyorlar. Yani paralı askerler. Bir süre süren savaş 1703 yılında Utrecht Antlaşması’nın
imzalanıp barışın ilan edilmesi ile sona erer. Bunun sonucunda
ise korsanlar işsiz kalır. Ortada kalan korsanlar, ortak çıkarları
için birleşirler ve tüm devletlere savaş açarlar. Bu birleşim sonucunda zorunlu kaldıkları için kendi aralarında kurallar oluştururlar. Böylece tarihin ilk gerçek anlamda ırk, din, cinsiyet ayrımı
olmayan, demokratik toplumu oluşur. Korsanlar, sayıları arttıkça,
devletlerin donanmalarından saklanabilecekleri bir yer bulmaya
çalışırlar ve Karayipler’e yerleşirler. Buralarda şehirler, sığınaklar
kurarlar. Assassin’s Creed’in asıl konu aldığı savaş olan tapınakçılar ve suikastçılar arasındaki savaş ise devam etmektedir.
Tapınakçılar, suikastçıları alt edebilecek gücü ele geçirmek için
Karayipler’e gelirler. Fakat suikastçılar Karayipler’e gelmiş ve
korsanlar arasında sayılarını arttırmışlardır.
ASSASSİN’S CREED IV
56
GENCLIK.indd 56
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:22
VİZYONDAKİ FİLİMLER
PATRON MUTLU SON İSTIYOR
Vizyon Tarihi: 01.01.2014 (1s 45dk)
Yönetmen: Kıvanç Baruönü
Oyuncular: Tolga Çevik, Ezgi Mola, Murat
Başoğlu
Tür: Komedi, Romantik
Yapımcı İsfendiyar, senaristlik yapan Sinan’ı
romantik komedi filmi senaryosu yazması
için Kapadokya’ya gönderir. Burada bir butik
otele yerleşen...
BU İŞTE BIR YALNIZLIK VAR
HALAM GELDI
Vizyon Tarihi: 03.01.2014 (1s 40dk)
Yönetmen: Erhan Kozan
Oyuncular: Miray Akay, Tunç Oral (II),
Melisa Celayir
Tür: Dram
Film, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde
medeniyetlerin iç içe geçtiği, birden fazla
kültürün bir arada yaşadığı köylerden biri olan
Akıncılar’da...
DÜĞÜN DERNEK
Vizyon Tarihi: 06.12.2013 (1s 46dk)
Yönetmen: Selçuk Aydemir
Oyuncular: Ahmet Kural, Murat Cemcir,
Rasim Öztekin
Tür: Komedi
Sivas’ın Esenyurt köyünde yaşayan İsmail’in
oğlu Tarık bir gün yurt dışından çıkagelir.
Önce her zamanki gibi bir memleket hasreti
gibi görünse de...
WALTER MITTY’NIN GIZLI YAŞAMI
SENIN HIKAYEN
Vizyon Tarihi: 27.12.2013 (1s 49dk)
Yönetmen: Tolga Örnek
Oyuncular: Timuçin Esen, Selma Ergeç,
Nevra Serezli
Tür: Dramatik komedi
Hakan ve Esra evliliklerinin yedinci yılını
tamamlayan, birbirlerini halen tutkuyla seven,
30’lu yaşlarında bir çifttir. Esra özel bir şirkette
iyi...
47 RONIN
Vizyon Tarihi: 27.12.2013 (1s 59dk)
Yönetmen:
Carl Erik Rinsch
Oyuncular: Keanu Reeves, Hiroyuki Sanada, Kô Shibasaki
Tür: Dövüş, Aksiyon
Vizyon Tarihi: 03.01.2014 (1s 54dk)
Yönetmen: Ben Stiller
Oyuncular: Ben Stiller, Kristen Wiig, Shirley MacLaine
Tür: Macera, Dramatik komedi
Fantezi dünyasında sessiz sedasız bir hayat
süren, tirajı yüksek “Life!” dergisinin fotoğraf
arşivinde çalışmakta olan Walter, kendini
hiç...
DINOZORLARLA YÜRÜMEK 3D
HOBBIT: SMAUG’UN ÇORAK
TOPRAKLARI
Vizyon Tarihi: 13.12.2013 (2s 41dk)
Yönetmen: Peter Jackson
Oyuncular: Martin Freeman, Richard Armitage, Ian McKellen
Tür: Fantastik, Macera
Hobbit üçlemesinin ilk filmi olan Hobbit:
Beklenmedik Yolculuk’un devam filmi olan
yapımda Shire’lı Hobbit Bilbo Baggins, Thorin
Meşekalkan’ı ve...
Vizyon Tarihi: 13.12.2013 (2s 5dk)
Yönetmen: Ketche
Oyuncular: Engin Altan Düzyatan, Özgü
Namal, Emin Gürsoy
Tür: Dram
Gençliğinde uzun süre bir müzik grubunda
gitar çalıp beste yapan Mehmet, 30’lu yaşların sonuna geldiğinde hem müziği bırakmış
hem de aile hayatında...
ERKEKLER
Vizyon Tarihi: 20.12.2013 (2s 7dk)
Yönetmen: Faruk Aksoy
Oyuncular: Fikret Kuşkan, Ali Poyrazoğlu,
Asuman Dabak
Tür: Komedi
Adem Yunus kariyeri başarılarla dolu olan
ünlü bir avukattır. Mutlu bir evliliği varken
yaptığı bir hata her şeyi mahveder. İlişkisinde
hiçbir...
Vizyon Tarihi: 20.12.2013 (1s 27dk)
Yönetmen:
Neil Nightingale, Barry Cook
Oyuncular:
Justin Long, Tiya Sircar, John Leguizamo
Tür: Animasyon , Aile
Patchi, doğduğu sürünün en küçük üyesidir,
dahası beraber büyüdüğü dinozor çocukların
içinde hneüz en güçsüz ve çelimsiz olan da
odur. Paçi...
OLDBOY
Vizyon Tarihi: 03.01.2014 (1s 44dk)
Yönetmen: Spike Lee
Oyuncular: Josh Brolin, Elizabeth Olsen,
Sharlto Copley
Tür: Gerilim
Joe Doucett kaçırılır ve dış dünyayla hiçbir
iletişiminin olmadığı karanlık bir yere götürülür. Bu karanlık mahsende neden kaçırıldığını
dahi...
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
GENCLIK.indd 57
VİZYONDAKİ FİLİMLER
“Ronin” Japon kültüründe efendisiz kalmış
samuray savaşçılarına verilen isimdir. Lord
Asano’nın himayesinde huzurlu bir hayat
süren Ako halkı ve...
57
1/16/2014 18:15:22
BURCULAR
KOÇ (21 MART - 20 NİSAN)
Bugün enerji dolu ve yerinde duramaz bir yapıya sahip olacak ancak aynı zamanda da fiziksel yetersizlik içine gireceksiniz.Siz bir koç
kadınıysanız bugün çevrenizdeki birçok erkeğin beğenisini kazanabilirsiniz ancak evli bir kadınsanız eşinizle anlaşmazlıklarınız olabilir. Siz
bir koç erkeğiyseniz, bugün karşıcinsten olanlarla, eskiye oranla daha iyi anlaşabilir, arkadaşlık ya da aşk ilişkileri gerçekleştirebilir, hemen
hemen her konuda anlayış görebilirsiniz.
BOĞA (21 NİSAN - 20 MAYIS)
BURCULAR
Bugün çok fazla konu üzerine yoğunlaşmadan, soğukkanlı davranabileceğiniz bir gündesiniz.Rahatça düşünüp, planlar yapabilir, işlerinizi
sıraya koyabilirsiniz. Topluma açık olan kalabalık bir ortamda, sevdiğiniz dostlarınızla birlikte bulunmanız olasıdır. Eğer bunun gerçekleşmesi halinde tüm dikkatleri üzerinize çekerek, günün yıldızı olabilirsiniz.
İKİZLER (21 MAYIS - 20 HAZİRAN)
Bugün çok fazla konu üzerine yoğunlaşmadan, soğukkanlı davranabileceğiniz bir gündesiniz.Rahatça düşünüp, planlar yapabilir, işlerinizi
sıraya koyabilirsiniz. Topluma açık olan kalabalık bir ortamda, sevdiğiniz dostlarınızla birlikte bulunmanız olasıdır.
YENGEÇ (21 HAZİRAN - 20 TEMMUZ)
Bugün, günlük işlerinizde karşılaşacağınız ufak tefek aksillikler nedeniyle biraz sinirleriniz bozulabilir.Çevrenizde bulunan bir kişinin hakkınızda yapmış olduğu bir dedikodu canınızın sıkılmasına neden olabilir. Bu kişiyle yüzleşip onun gerçek niyetini öğrenmeniz daha olumlu
bir yaklaşım tarzıdır.
ASLAN (21 TEMMUZ - 20 AĞUSTOS)
Bugün, daha önceden hiç düşünmediğiniz hatta aslında pek istemediğiniz bazı şeyler yapmak zorunda kalabilirsiniz. Hesapta olmayan
tesadüfler veya karşılaşacağınız aksilikler planlarınızı tamamen değiştirmenize neden olabilir. Bugün için kimseye söz vermemelisiniz.
BAŞAK (21 AĞUSTOS - 20 EYLÜL)
Bugün maddi konularla ilgili beklentileriniz boşa çıkabilir ve hayalkırıklığı yaşayabilirsiniz.Çevrenizdeki kişiler para akışınızı zorlayacak
etki yapabilir veya siz yardım için para harcayabilirsiniz. Yapacağınız harcamaların sonunda sıkıntı çekmeniz kaçınılmaz.
TERAZİ (21 EYLÜL - 20 EKİM)
Bugün şansınızda ani bir iyiye dönüş var. Şansa bağlı işlerde başarılı olabilirsiniz.Sevdiğiniz uğraşlara daha fazla zaman ayırmanız içinde
bulunduğunuz sıkıntılı ve düşünceli halinizden kurtulmanıza yardımcı olabilir.Bugün sizin için yeniden yapılanma, dinlenme ve mutluluk
günü olabilir. Kendinize bir hediye alabilirsiniz.
AKREP (21 EKİM - 20 KASIM)
Bugün işinizle ilgili bazı memnuniyetsizlikleriniz olabilir.Eğer bu varsa yeni imkanlar aramanız için en uygun dönemdesiniz. Bunda başarılı
olmasına olabilirsiniz fakat kolay olacağını da zannetmeyin. İşinizle ilgili sinirli ve gerilimli konuları özel hayatınıza taşımanız eşiniz veya
sevgilinizle aranızda problemlerin çıkmasına sebep olabilir.
YAY (21 KASIM - 20 ARALIK)
Eğer uzun süredir yalnız kaldıysanız, hoş olmayan psikolojiye girmeniz olasıdır. Yakın dostlarınızı, sevdiğiniz kimseleri çağırarak kendi
çevrenizde bulundurmalısınız. Eğer böyle bir toplantı yapabilirseniz sizin için, kendinizin dışarıya gitmenizden daha rahat ve hoş olacaktır.
OĞLAK (21 ARALIK - 20 OCAK)
Bugün karşı cinsle olan ilişkilerinizde dikkatli olmanız gereken bir gününüzdesiniz.Bu dönemde yeni ilişkilere ve yeni tanıştığınız kişilerle
dostluk geliştirmeye uygun değilsiniz.Yakınlaşmak istediğiniz kişiler sizin çapınızda olmadığı için herhangi bir şekilde zarar da verebilirler.
KOVA (21 OCAK - 20 ŞUBAT)
Bugün kendinizi güçlü bir konumda görüyor olabilirsiniz ancak önemsemediğiniz kimselerden umulmadık zararlar gelebilir.Gerilimlerinizi
atmaya gayret etmelisiniz. Gerek zihinsel, gerekse bedensel olarak fazla gerilmiş durumda olabilirsiniz.
BALIK (21 ŞUBAT - 20 MART)
Bugün çevrenizde olumlu gelişmeler meydana gelebilir ve zamanın sizin için çok değerli hale geldiğini görebilirsiniz. Bazı planlarınız boşa
gittiği için üzülebilirsiniz ancak sonunda siz karlı çıkacaksınız çünkü böylece değişik imkanlar yaratabileceksiniz. Özel hayatınız dengeli ve
huzurlu.
58
GENCLIK.indd 58
ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014
1/16/2014 18:15:23

Benzer belgeler