Buluşma Dergisi, 2014 Sayı 2 / 5,5 Mb

Transkript

Buluşma Dergisi, 2014 Sayı 2 / 5,5 Mb
ALLIANZ
Buluşma
2014
SAYI
2014 2SAYI 1
SELÇUKLU MUTFAĞINDAN
YEMEK TARİFLERİ
EN BAŞARILI
SİGARA BIRAKMA
YÖNTEMLERİ
SEYAHAT ROTAM
KÜBA
Masallardakİ fakİr ama mutlu
İnsanların ülkesİ
A
Sevgili Okurlar,
Allianz Türkiye olarak 2014 yılına güzel bir giriş yaptık; daha
yenilikçi ve paydaşlarına katkı sağlamayı ilke edinmiş çevik bir
organizasyon yaratma hedefiyle adım attık.
Sizlerin memnuniyeti öncelikli hedefimiz. Ürün ve hizmetlerde
yeniliğin yanı sıra, bu hizmetleri size sunma şeklimizin de giderek önem kazandığının bilinciyle yol alıyoruz. Tüm iş süreçlerimize dijitalleşmeyi kazandırarak, hizmetlerimizi teknolojik
gelişmeler paralelinde sizlere sunmak amacıyla bir dizi yeniliği
hayata geçirmeye başlıyoruz.
Daha güvenli yarınlar, daha yenilikçi düşünebilen ve toplumun
değerleriyle birlikte hareket eden organizasyonlarla mümkündür. Biz de, Allianz Türkiye olarak Türk toplumu için buradayız. Müşterilerimizin sağlıklarını, yıllar boyunca oluşturdukları
birikim ve mal varlıklarını korumak, hayatlarının tüm evrelerinde kendilerinin ve ailelerinin yanında olmak için varız.
Sevgi ve saygılarımla,
Solmaz Altın
CEO, Allianz Türkiye
Buluşma 2014 3
6 YAŞAMA
SANATI
Daha keyifli bir yaşam için
“zevk sahibi” öneriler…
8 KÜBA
23
16 BESLENME
TUZAKLARINA
KARŞI 13
KARATAY
ÇÖZÜMÜ
Güzel sesli yaratıklar ülkesi olarak da bilinen Foça’da
unutamayacağınız dinginlikte bir tatil için…
Masallardaki fakir ama mutlu
insanların ülkesi burası olsa
gerek…
Ünlü doktor beslenme
tuzaklarına karşı sefere çıktı.
SEYAHAT ROTAM: FOÇA
40 PEYNİR
HAKKINDA
Peynirin tadını daha iyi
çıkartmak için bilinmesi
gereken 15 şey…
20 EN BAŞARILI
42
SİGARA
İSTANBUL’UN
BIRAKMA
EN İYİLERİ
YÖNTEMLERİ
Herbiri İstanbul aşığı ünlü
Tiryakiler sigaradan bu
yöntemlerle vazgeçiyor.
isimler şehirdeki en
vazgeçemediklerini seçti.
22 ÇAĞDAŞ
SANATIN
MİLYONERLERİ
50
OSMANLI’DAN
KARELER
En çok kazanan isimler ama
şovmen diye suçlanıyorlar.
32 MUTFAK
SANATININ SON
DAHİSİ
54 KÜLTÜR
REHBERİ
Kitap, müzik, DVD…
Arşivinizin baş köşesinde bu
önerilerimize yer açın.
58 SELÇUKLU
MUTFAĞI
Bu yemek tarifleri unutulmuş
tarihimizden izler taşıyor…
100 yıldan daha eski
fotoğraflar eşliğinde bir
zamanlar “biz”…
Moleküler mutfağın çılgın
ustası Ferran Adria şimdi
dünya mutfağında köklü bir
değişimin peşinde…
36
YÜZEN ŞEHİR DEVLETLER
Yeni hedef okyanusta kurulacak ve kendi kendini yöneten
yüzen devlet…
4 - Buluşma 2014
BULUŞMA
2014 Sayı 2
Allianz adına sahibi:
Arif Aytekin
Yapımcı:
OCT
Meşrutiyet Mah.
Büyükdere Cad.
Balçıktarlası Sk. Tanlı Han
No:1 Kat:2
Şişli / İstanbul
Tel: 0212 291 15 05
www.oct.com.tr
Film, Baskı ve cilt:
Bilnet Matbaacılık
Biltur Basım Yayın ve
Hizmet A.Ş.
Dudulu Org. San. Bölgesi
1.Cad. No:16 Ümraniye
İSTANBUL
Tel: 444 44 03
Yönetim yeri:
Allianz Sigorta A.Ş.
Bağlarbaşı Kısıklı Cad.
No: 13
Altunizade 34662 İstanbul
Tel: 0216 556 66 66
www.allianzsigorta.com.tr
www.facebook.com/
allianzturkiye
www.twitter.com/
allianzturkiye
Yayın türü:
Yaygın süreli yayın
Yayının mahiyeti:
Kurumsal
Allianz
Her Zaman
Kazandñrñyor!
Allianz
Türkiye Facebook
sayfamñzñ beàenin,
fñrsat ve
avantajlarñmñzdan
haberdar olun...
www.facebook.com/AllianzTurkiye
6aa^VcoH^\dgiV6#Ē#
lll#Vaa^Vcoh^\dgiV#Xdb#ig))))*)+
6aa^Vco=VnVikZ:bZ`a^a^`6#Ē#lll#Vaa^VcoZbZ`a^a^`#Xdb#ig))))*)+
6aa^VcoNVēVbkZ:bZ`a^a^`6#Ē# lll#Vaa^VconVhVbZbZ`a^a^`#Xdb#ig)))%.*(
yaşama sanatı
HOLLYWOOD
FİLMLERİNE
OSMANLI
YORUMU
Star Wars’u Osmanlılaştıran adam olarak tanıdığımız Türk ilüstratör Murat Palta,
aldığı olumlu tepkiler sonrasında, aynı tekniği kullanarak A Clockwork Orange,
Alien, Goodfellas, Inception, Kill Bill, Pulp Fiction, Scarface, Terminator ve The
Shining gibi kült filmleri de Osmanlılaştırmış. Palta’nın, Osmanlı İmparatorluğu’nda
saraydaki hayatı tasvir eden minyatür sanatını, çağdaş Batı Sineması eserlerini
tasvir ederken kullanması, ortaya birbirinden ilginç işler çıkarmış.
INSTACORNER İLE FOTOĞRAFLARINIZ HER KÖŞEDE
A
rtık Instagram’da paylaştığınız fotoğrafları istediğiniz yerde
sergileyebilecek ya da unutulmasını hiç istemediğiniz anları
sevdiklerinizle paylaşabileceksiniz. Zira Instagram fotoğraflarınızı
birbirinden şirin magnetlere dönüştürerek elinize ulaştıran Instacorner
ekibi “yaşadığınız anları ölümsüzleştirmek için” her an hazır ve nazır!
Fotoğraflarınızı magnete dönüştürmek için, instacorner.com adresinden
ulaşabileceğiniz siteye kendi Instagram hesabınızla giriş yapmanız ve
seçtiğiniz fotoğrafları sipariş etmeniz yeterli. Dokuzlu setler halinde
elinize ulaşacak magnetleri evinizin dilediğiniz köşesinde sergileyebilir ya
da çok hoş ve farklı bir hediye olarak sevdiklerinize sunabilirsiniz. Siparişi
verdikten sonraki üç iş günü içinde magnetleriniz kapınızda. Sonrasında
artık kendi kişisel Instagram sergiciğinizi mi kurarsınız yoksa buzdolabını
baştan aşağıya magnetlerle mi kaplarsınız size kalmış.
6 - Buluşma 2014
Bir oyuncağın
anatomisi
Büyüsek de sevmekten
vazgeçemeyeceğimiz oyuncaklara
daha “yakından” bakmaya ne dersiniz?
Jason Freeny, çocukluğumuzdan
aşina olduğumuz karakterleri anatomik
modellere dönüştürüyor. Bir hayvan
illüstrasyonu yaptığı sırada bedeni
anatomik olarak çizme denemesi
ile başlayan hikayesi, sonrasında
onlarca karakteri 3D olarak bu şekilde
yaratmasıyla devam ediyor. Freeny’nin
el attığı karakterler arasında Barbie,
Mario, Mickey Mouse, Lego Man ve
Buz Devri’nden Sid var. Koleksiyona
katmayı düşündüğü birçok oyuncak
kahraman da sırada bekliyor.
STEVE MCQUEEN’IN
PERSOL’LERİ
S
teve McQueen, sinema dünyasının
gelmiş geçmiş en “cool” adamlarını
sayın deseler kuşkusuz herkesin
aklına ilk gelen isimlerden birisi olur. Hızlı
yaşam tarzı ile aramızdan erken ayrılan
bu ikonun hayatında kendisiyle beraber
ikonlaştırdığı arabalar, kıyafetler ve daha
birçok aksesuar var. Genelde fotoğraflarında
sıkça gördüğümüz Persol gözlükleri de bu
aksesuarların en önemlilerinden birisi. Efsane
oyuncunun 1968 yapımı The Thomas Crown
Affair filminde kullandığı bu efsane gözlük,
45 yıl sonra yeniden piyasaya çıktı. McQueen
hayranları sınırlı sayıda satışa sunulan bu
gözlüğü tabii ki kaçırmayacaktır.
‘Kuş Misali’
bir sergi
İstanbul Fransız Kültür Merkezi,
1978 yılından bu yana Paris’te
çalışmalarını sürdüren sanatçı
Selçuk Demirel’in 1974-2014
yılları arasında basında yer alan
çizimlerinden yapılmış bir seçkiyi
“İnsanoğlu Kuş Misali” başlığı
altında sergiliyor. Eylül başına
kadar devam edecek retrospektif
sergi, izleyicileri sanatçının
son 40 yılda dünya gündemine
ilişkin özgün bakışını keşfetmeye
davet ediyor. Siyasal ve sosyal
dönüşümleri çizgilere taşıyan bu
sergi, Selçuk Demirel’in Türkiye’de
yaşarken hazırladığı bir dizi afiş
ile açılıyor. Sanatçının Le Monde,
The Washington Post, The New
York Times ya da The Wall Street
Journal gibi gazete ve dergilerde
yayınlanmış desenlerinden yapılan
seçki “Jeopolitik”, “İnsan Hakları”
ve “Düşünmek” başlıklı üç tema
etrafında sunuluyor.
SAVAŞ
BAŞLASIN
Star Wars her zaman olduğu
gibi çocukluğumuzun ikonik
ve sıkıcı oyunlarından birisi
olan parmak güreşine de
bambaşka bir boyut getirmiş.
Parmak ışın kılıçlarınızı
takın, kartondaki delikten
parmağınızı geçirin ve güreşe
başlayın. Darth Vader ve Luke
Skywalker’ın ışın kılıçları
şeklindeki parmak kılıçları
kartona basılmış gerçek
Star Wars ortamlarında
güreşmenizi sağlıyor. Altı
filmden toplam yedi ayrı
mekanda güreşebilir ve Star
Wars ruhunu parmaklarınızda
hissedebilirsiniz.
Buluşma 2014 - 7
SEYAHAT
ROTAM
Dünyanın en büyük açık hava müzesi olan Küba’da
her şey 50 yıl öncesinde kalakalmış. Kulağınıza her
an bir müzik tınısı çalınan, eğlencenin her köşesinde
hiç eksik olmadığı, muhteşem plajlarıyla unutulmaz
bir rüya vaad ediyor. Masallardaki fakir ama mutlu
insanların ülkesi burası olsa gerek…
8 - Buluşma 2014
Masallardakİ fakİr ama
mutlu İnsanların ülkesİ
Küba
Buluşma 2014 - 9
B
“Burada şeker eksilir, tuz eksilir. İçki, eğlence hiç eksilmez, bitmez.” Kübalılar için, yaşamın kısa bir özeti bu cümlede gizli. Buralarda mutluluğun asıl reçetesi müzik ve dans. İçten gelen ve
taşan bir mutluluk bu. Belki de çoğu zaman sadece masallarda
rastladığımız fakir ama mutlu insanların ülkesine ziyaret insanı
derinden etkiliyor. Her an kulağınıza bir müzik tınısı çalınan bir
ülke düşleyin. Sokaklarda insanların, dansın ritmine kendilerini
bıraktıkları, anı yaşadıkları bir ülke. Ama Küba, bütün bunların
ötesinde, bu topraklarda yaşayan büyük bir tarihi buram buram
hissettiriyor her an insana. Yıllardır maruz kaldığı ambargolar yüzünden daha da kendi kabuğunun içine çekilen; Che’nin, Fidel
Castro’nun ülkesine hoşgeldiniz.
TABİİ Kİ ÖNCE HAVANA
Küba’yı gezmek için 7 gününüz de olsa, 70 gününüz de olsa,
mutlaka geziniz için bir başlama noktasına ihtiyacınız var. Bu
başlama noktası da tabii ki ‘Havana’. Küba’da yollar çok engebeli olduğu için ve çok fazla zamanınız yoksa Havana’da kalıp
sadece birkaç günlüğüne, yanıbaşında bulunan muhteşem deniziyle kumuyla ‘Varadero’ya gitmekle yetinebilirsiniz. Bu arada Varadero’nun aşırı turistik olduğunu söyleyenlere aldırmayın.
Bomboş ve kilometrelerce uzanan kumsalını gördüğünüzde
anlayacaksınız. Üstelik daha önce görmediğiniz kadar berrak
ve duru denizi sizi cennete götürecek. Küba’yı gezmek için en
az 10 gününüz olsa bile tabii ki gezinizin en önemli bölümünü
Havana’ya ayırın. Sonra da Havana’dan başlayarak kiraladığınız
bir araba ile İngiltere büyüklüğündeki adanın en doğusuna kadar
süzülün.
10 - Buluşma 2014
AÇIK HAVA MÜZESİ
Havana’nın dokusu 50 yıldır değişmemiş. Bir çivi bile çakılmamış. Hâlâ her şey eskisi gibi korunuyor. Havanalılar mimari açıdan tam bir potpori olan bu açık hava müzesi ile gurur duyuyorlar.
Havana Vieja (Eski Havana), Havana Centro (Merkez) ve
Vedado olmak üzere üç ayrı bölümden oluşan Havana, Latin
Amerika’nın en güvenli şehri olarak biliniyor. Kübalılar çok güleryüzlü ve barışçıl insanlar.
Havana Vieja, butik otelleri, adım başı küçük müzeleri, kafeleri,
sokak çalgıcıları ile gündüzleri turistlerin oyunculuk yaptığı bir film
karesini andırıyor. Geceleri ise yeni güne hazırlanmak için kendi
kabuğuna çekiliyor. Şehir, Havana Vieja ile büyümeye başlamış
ve İspanya’nın sömürgeleştirdiği diğer şehirlerden farklı olarak,
bir değil, birbirleri ile dar sokaklarla bağlantılı olan dört ayrı meydan çevresinde gelişmiş: Dini merkez ‘Katedral Meydanı’
(Plaza de la Catedral), ordunun merkezi olan ‘Silahlar Meyda-
Küba’yı gezmek için 7 gününüz de olsa 70 gününüz
de olsa bir başlama noktasına ihtiyacınız var. Bu
başlama noktası da tabii ki Havana...
nı’ (Plaza de Armas), İspanyol gemilerinin yanaştığı limanın hemen
yanındaki ‘San Francisco de Asis Meydanı’ (Plaza San Francisco de Asis) ve pazar olarak kullanılan ‘Eski Meydan’ (Plaza
Vieja).
Şehirde en fazla nüfusu barındıran Centro Havana’da kaçırılmaması gereken iki adres de ‘Museo de la Revolucion’ (Devrim
Müzesi) ve ‘Museo de Bellas Artes’ (Güzel Sanatlar Müzesi)…
Havana’nın dört büyük meydanından biri olan Plaza San
Francisco de Asis her gün yanaşan İspanyol gemilerinden
inenleri ağırlıyor.
Buluşma 2014 - 11
TURİSTLERİN UĞRAK YERİ:
LA FLORIDIATA CAFE
Küba’nın en popüler mekanlarından La Bodeguita Del
Medio’da mohito içmek yapılacaklar listesinde mutlaka olmalı.
Kübalılar, bir zamanlar şehirlerini onurlandıran Hemingway’ın
‘Mohitosunu’ içtiği ‘La Bodeguita Del Medio’ ve ‘Daiqiri’ içtiği ‘La Floridita Cafe’yi paraya dönüştürmeyi ihmal etmemişler.
Şehrin bu iki içkisini en pahalı satan her iki mekan da “turistlerin
Mekke’si” haline gelmiş. Turistlerin izdihamı yüzünden Küba’da
normal olarak fiyatı 0.90 dolar olan Mohito’yu 4 dolara içmek
durumunda kalıyorsunuz. Buna rağmen ‘La Bodeguita Del Medio’ hınca hınç dolu.
Kafelerin çevresinde kafalarına gül takıp, ağızlarına aldıkları purolarla bir dolara poz veren yaşlı teyzeler ve falcıları görürseniz
şaşırmayın.
HAVANA’DAN DOĞU’YA SÜZÜLÜN
Küba’da geçirecek en az 10 gününüz varsa, bir araba kiralayarak
adanın doğusuna doğru süzülebilirsiniz.Kendinize bir yol haritası
belirlemelisiniz. Başkent Havana’da geçirdiğiniz birkaç günün
ardından, önce istikametinizi deniz kenarında bulunan güneydoğudaki Domuzlar Koyu’na (Bahia de Cochinos) yönlendirin. Oradan buram buram 19. yüzyılın neoklasik tarzı kokan sokakları ile Fransız aromalı ‘Cienguegos’ kentine geçin. Orada
geçirdiğiniz bir gecenin ardından, kişi başına düşen müze sayısı
ülkenin her tarafından çok daha fazla olan meşhur ‘Tirinad’ı görmeniz lazım. Sonra, Che’nin
izlerini takip etmek için ‘Santa Clara’ya’ geçin. Bu şehirde gece hayatı da en az Havana
kadar iyi. Daha doğuda bulunan ‘Camagüey’
muhteşem Katolik kiliseleri ve tarihi ile sizi bekliyor. ‘Holguin’e yapılacak ziyaretin ardından,
devrimin başladığı noktaya ‘Bayoma’ya yönelin.
Devrimin planlandığı ‘Santiago de Cuba’ da ilk
devrim planlarının başladığı yer. En doğuda fakat
en en güzel varış noktanız ise kokonat, çikolata
ve tropik görünümüyle ‘Baracoa’.
12 - Buluşma 2014
Havana’da geçirdiğiniz birkaç günün ardından istikametiniz
güneydoğudaki Domuzlar Plajı (Bahia de Cochinos) olabilir.
Burada şeker eksilir,
tuz eksilir... Ama içki ve
eğlence hiç eksilmez,
bitmez.
KÜBA’NIN RÜYA GİBİ PLAJLARI
>> Plaja Sirena (Sirena Plajı): Eğer plaj tatildeki
ilk önceliğinizse doğru yere geldiniz: ‘Cayo Largo
del Sur’. Küba’nın sığınaklı bu resort adası, ülkenin
en güzel kumsalını da oluşturuyor.
>> Plaja Maguana (Maguana Plajı): Baracao’da
yani en doğu uçta bulunan bu plaj sizi Kübalı
gibi hissettirecek. Vintage arabayla gelin oraya,
reggaeton müziğinizi açın, Küba biralarıyla keyfiniz
tamam...
>> Plaja Pilar (Pilar Pilajı): ‘Cayo Guillermo’da
bulunan bu plaj, beyaz kumu ve sıcak duru suyu ile
Hemingway’in sürekli gittiği noktalardan biriymiş.
Plajın adı da zaten ünlü yazarın kitabındaki balıkçı
teknesinin adından geliyor.
>> Plaja Ancon (Ancon Plajı): Trinad’a 40 dakika
mesajedeki bu plaja, Trinidad’a giderseniz, mutlaka
uğrayın.
>> Plaja Los Pinos (Pinos Plajı): “Niye buradaki
tek kişi benim?” Bu plaja gelenlerin genellikle
sordukları tek soru bu. Soru sormayın, sadece plajın
keyfine bakın.
Buluşma 2014 - 13
Küba’nın Paladar
adı verilen
restoranları (üstte)
bir ailenin yemek
odası havasında
döşenmiş, sıcak bir
atmosfer yaratmak
için tıka basa eşya ile
doldurulmuş yerler...
Mutlaka bir Paladar’a
uğramalı ve atmosferi
solumalısınız.
ŞU KELİMEYİ
UNUTMAYIN:
PALADAR
Paladar adını, Küba’da çok duyacaksınız. O nedenle aklınızda
tutmanız gereken bir kelime. Özel girişimcilerin açtığı restoranlara verilen ‘Paladar’ (Paladares) bütün ülkeye mantar gibi hızla
yayılıyor. Paladarların aslında restoranların ötesinde bir anlamı
var. Kübalılarda belki de restoran kültürü yeni yeni gelişmeye
başladığı için, Paladar sahipleri mekanlarını rüküş bir aile yemek
odası şeklinde döşüyorlar. Atmosferi sıcak hale getirmek için
tıka basa evlerinde ne varsa dolduruyorlar. İşte size bunun çok
güzel bir örneği: Eski Havana’da bulunan, ev yemekleri yapan
küçücük bir Paladar: ‘Paladar la Mulata der Sabor’. Sahibi
Rosa sizi anne şevkatiyle karşılar. Yemek bitiminde ise hep bir14 - Buluşma 2014
likte ‘reggeaton’un ritmine bırakın kendinizi...
Küba’nın en ünlü Paladar’ı ise Havana’nın merkezinde, 1979 yılı
Küba’sında bir üniversite öğrencisi ve bir sanatçı arasında yaşanan eşcinsel aşkı anlatan, ‘Fresa Y Chocolate’ (Çilek Çikolata)
filminin çekildiği, ‘La Guarida’. Bu Paladar’da yemek yerken,
gerek Avrupa ve Küba yemekleri karmasından oluşan menüsü,
gerekse ortamı nedeniyle, Küba’da değil de Avrupa’nın herhangi bir ülkesindesiniz izlenimini alıyorsunuz.
Aslında Paladar’ların sayısı hâlâ çok fazla olmadığı için ülkede
parmakla gösteriliyorlar. Bunun ötesinde gün içinde karnınız
acıktığında ayaküstü bir sandviç bulmak bile çok zor. Tek tük
bazı yerlerde rastlayacağınız süpermarketlerin ise ağzına kadar
yiyecek ve içecek dolu olduğu yanılgısına düşmemek gerek. Fiyatlar ise el yakıcı!
Aylık 20 doları zar zor biraraya getiren Kübalılar için paladara
gitmek neredeyse bir hayal. Küba’da bu nedenle turistlerle Kübalıların gittikleri restoranlar farklı.
80’LERİN TÜRKİYE’Sİ
Küba’da yaşam zaman tünelinde 1980’lerin Türkiye’sine doğru
yapılan bir yolculuğa benziyor. 1959 öncesi Amerikan yapımı
‘Cadillac’, ‘Chevrolet’ marka arabalar çoğunlukla dolmuş olarak
kullanılıyor. Ama onlarla yolculuk, tam öngörülemez bir macera!
Bindiğiniz otomobilin motoru her an durabilir, dağılabilir ve oto-
mobil unufak olurken, siz de camdan fırlayabilirsiniz. Kelle koltukta bir gidiş bu. Otostop
yapma çok yaygın bir alışkanlık. Şehirlararası yollarda yol kenarlarında duran insan seli
otostop yapmak için güneşin altında bekleşip
duruyor. Telefon hatları gelişmiş olmadığı için
telefonla birine ulaşmak zor olabiliyor, genel
olarak ankesörlü telefonlar kullanılıyor. İnternet
ağı çok yaygın değil. Sadece büyük otellerin
bazılarında internete ulaşabiliyorsunuz, o da
çok yavaş işliyor. Yanınızda nakit paranız bittiyse kredi kartından para çekmek çok güç.
Sırf bu yüzden Küba’da mahsur kalma tehlikesiyle karşılaşabilirsiniz. Her şey için kuyruklar
oluşabiliyor. Kasapta et kuyruğu, ankesörlü
telefon kuyruğu, banka kuyruğu… Castro’nun
ülkesi aslında bizi, bir zamanlar teknoloji bizleri
bozmadan önce, alışveriş merkezleri yaşam
alanlarımızı istila etmeden önceki yaşamımıza
geçici bir süreliğine geri döndürüyor.
HER ŞEYE RAĞMEN
REGGEATON
Küba’da en çok salsa dansı yapıldığını zannederken, Panama’da doğan ve Puerto Rico’dan
dünyaya yayılan ‘Reggeaton’ ile tanışacaksınız. Küba gençliğinin büyük bir bölümü, rap,
hip-hop ve reggae karışımı olan bu müzik
için yanıp tutuşuyor. Reggeaton dansı genel
olarak bacaklar açık bir şekilde, kalça kıvrılarak yapılıyor. Küba’da gece kulüplerinin sayısı
Paladar’lardan fazla.
SEYAHAT
SEVENLER
İÇİN
Seyahat
Sağlık
Sigortası
İKİ AYRI PARA BİRİMİ
İki ayrı para birimi olan Küba’nın çifte ekonomisi var. Ulusal Para Birimi olan Küba Peso’su,
turistler için oluşturulan ve dolarla eş değer
olan Konvertible Peso’nun 25’de 1’i. Küba,
2004 yılında, turizm gelirlerini artırmak için
dolara eşit bir para birimi olan Kuba Konvertibl Peso’yu oluşturmuş. Dolayısıyla turistlerin
CUC kullanması isteniyor. Ama bu da zaman
zaman, eşitlikler ülkesinde eşitsizliklere yol
açıyor. Örneğin dolmuşta bir turist 1 dolar para
verirken, Kübalı, bu paranın 25’te birini ödemekle yetiniyor.
HAVANA KARNAVALI
‘Havana Karnavalı’, Ağustos ayında Havana’ya
gelmiş bir turistin görmesi gereken bir festival.
‘Malecon’ adı verilen sahil şeridinde yapılan
bu karnavalda kendinizi Rio’da zannediyorsunuz. Ancak karnavala en çok Küba’nın doğuştan dansı olan zenci ırkı rağbet gösteriyor.
>> Seyahatte bir sağlık
problemiyle karşılaşırsak
bunun önlemini şimdiden
alabilir miyiz? Allianz
Seyahat Sağlık Sigortası
işte bunun için var.
Seyahatte olduğunuz
dönemlerde sizi risklere
karşı korumak için.
Seyahate çıkmadan
önce her ayrıntıyı
planlayabilmeniz için.
>> Seyahat Sağlık
Sigortası, yurtiçi ya da
yurtdışı seyahatleriniz
sırasında meydana
gelebilecek sağlık
risklerine karşı sizi
koruyan bir sigorta.
Aynı zamanda
yurtdışından ülkemize
seyahat edenleri de
ülkemizdeki seyahatleri
boyunca sigortalıyor.
>> Seyahatiniz sırasında
ani bir hastalıkla karşı
karşıya kalırsanız, tedavi
görebileceğiniz en
yakın sağlık kuruluşuna
yönlendiriyor ve
masraflarınızı karşılıyor.
Tedavinizin bitiminde
evinize naklinizi sağlıyor.
Ayrıca seyahat sırasında
vefat eden sigortalımızın
nakil işlemlerini de
gerçekleştiriyor. İsterseniz
kişisel sorumluluklarınız,
bagaj kayıplarınız, kaza
sonucu vefat ve sürekli
sakatlık ile kapkaç
teminatlarını da poliçenize
ekleyebilirsiniz.
Allianz Acenteleri / 444 45 46
Havana’nın dokusu 50 yıldır
değişmemiş. Bir çivi bile
çakılmamış. Hâlâ her şey eskisi
gibi korunuyor.
Buluşma 2014 - 15
Yeni kitabı
ile diyet
dünyasına
yeniden parlak
bir dönüş
yapan Karatay
Diyeti’nin
mucidi Prof.
Dr. Canan
Efendigil
Karatay bu
defa beslenme
ile ilgili
en önemli
ve temel
yanlışlara
çözüm
reçetesi
sunuyor.
16 - Buluşma 2014
“Beslenme
tuzakları”na
karşı
Karatay
13
çözümü
K
PROF. DR. CANAN KARATAY BU
DEFA BESLENME TUZAKLARINA
KARŞI SEFERE ÇIKTI
“Karatay Diyeti”, “Karatay Diyeti’yle Yaşam
Boyu Sağlık”, “Karatay Mutfağı”, “Karatay
Diyetiyle Obezite ve Diyabete Çözüm Var”…
İki yıl gibi kısa bir süre içerisinde yayınlanan bu
dört kitabıyla diyet dünyasını karıştıran, büyük
tartışmalar doğuran Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay bu defa beşinci kitabı “Beslenme
Tuzaklarından Kurtuluş Rehberi” ile döndü.
Sağlıksız beslenmeye ve bu konudaki genel
geçer bilgilere savaş açan Canan Karatay’a
göre sağlıklı yaşamın önündeki en büyük engel bilgi eksikliği.
Birtakım reklam oyunlarıyla sağlıksız yiyeceklerin sağlıklı gibi gösterildiğini, bunun da
ötesinde hem hekimler hem de diyetçiler tarafından insanlara yanlış beslenme şekilleri
sunulduğunu ileri süren Prof. Karatay bu son
kitabında “doğru” zannettiğimiz ya da doğru
olduğuna inandırıldığımız beslenme yanlışla-
rını kökünden değiştirmek üzere kolları sıvamış. İşte Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay’ın
Beslenme tuzaklarına karşı 13 maddelik kurtuluş reçetesinin özlü bir özeti.
1
PROTEİNİN EN ÖNEMLİ GIDA
OLDUĞUNU UNUTMA
Et ve süt ürünleri gibi protein grubu
yiyecekler yağsız olarak yenirse hiçbir fayda vermez! Proteinler organizmamızın
yapı taşlarıdır. Hayatta kalabilmemiz için “olmazsa olmaz” besinlerdir. Ancak hiçbir protein molekülü yağlar olmadıkça işe yaramaz,
görevlerini yerine getiremez. Doğal olarak
yetişmiş ve sağlıklı bir şekilde hazırlanmış yiyeceklerde bulunan proteinler metabolizmamızı hızlandıran en önemli besinlerdir. Ancak
işlem görmüş kırmızı ve beyaz et ürünlerinden
kesinlikle uzak durulmalıdır.
Buluşma 2014 - 17
Canan
Karatay’a
göre modern
çağ, insanı
hasta eden
beslenme
tuzaklarıyla
kuşatılmış
durumda
2
YAĞ KÖTÜDÜR
DİYENLERE İNANMA
Sağlıklı doğal yağlar kilo aldırmaz, kolesterolü
yükseltmez, damarları tıkamaz.
Hücrelerimizin sağlıklı çalışması yağlara yani
fosfolipidlere, lipoproteinlere, (işlem görmemiş zeytinyağı, saf tereyağı ve saf bitkisel
yağlar) Omega-3 ve Omega-6 yağlarına
bağlıdır. Sağlıklı yağlar kilo aldırmaz. Bilakis
sağlıklı doğal yağ yediğiniz zaman rahat kilo
verirsiniz.
3
YAĞLARIN HEPSİNİ
AYNI KEFEYE KOYMA
Sağlıklı ve sağlıksız yağları birbirinden doğru ayırmak gerek. Yağları sağlıklı ve
sağlıksız yağlar olarak iki gruba ayırmamız gerekiyor. Sağlıklı olan ve hayatı uzatan yağlar;
serbest dolaşan hayvanlardan elde edilen iç
yağı, kuyruk yağı, tereyağı, Omega-3 yağları,
kimyasal ilaç kullanılmadan doğal yetiştirilen
zeytinlerden elde edilen soğuk sıkım sızma
zeytinyağı ve diğer soğuk sıkım doğal tohum
yağlarıdır (çörekotu, ketentohumu, ayçiçeği,
kabak çekirdeği, fınfık, susam, üzüm çekirdeği yağı gibi…)
Sağlıksız yağlar; trans yağlardır. Yani margarinler, rafine edilmiş tüm bitkisel yağlar, fabri-
18 - Buluşma 2014
kasyon yiyeceklerde ya da pastane ürünlerinde
kullanılan hidrojenize bitkisel yağlardır.
4
YÜKSEK ORANDA
KARBONHİDRAT TÜKETME
Karbonhidrat tüketiyorsanız, bolca şeker tüketiyorsunuz demektir. Enerji almak için
yıllardır söylendiği gibi günlük beslenmede yüzde 60 karbonhidrat almak gerekmiyor. Karbonhidratlar sık sık tüketildiği zaman kan şekerini
sürekli yükseltirler. Kronik/dejeneratif hastalıkları
ve hızlı yaşlanmayı önlemek istiyorsak düşük glisemik endeksli karbonhidratları tercih etmeliyiz.
5
SAĞLIKLI
YAĞ YE, HASTA OLMA
Sağlıklı yağ yemezseniz A, D, E, K vitaminlerinden mahrum kalırsınız. Bağışıklık sisteminiz çöker. Az yağlı ve yağsız beslenme sonucunda vücudumuzun ihtiyacı olan önemli ve
yağda çözünen A, D, E ve K vitaminleri eksikliği
ortaya çıkar. Ayrıca sağlıklı yağdan mahrum kalındığı için vücutta kronik/dejeneratif hastalıklara meydan açılmış olur. Bağışıklık sistemini
güçlendirmenin yolu, az yağlı beslenmeden değil, aksine sabahları sağlıklı yağ, sağlıklı protein
ve sağlıklı karbonhidratların (sebzeler, bitkiler)
bir arada bulunduğu iyi ve güçlü bir kahvaltıdan
geçer.
6
TATLIYA
ELVEDA
DE
Şeker ve tatlı yiyip
içerken kanın
yoğunlaştığını, o
an hissetmesen de
içten içe canının
acıdığını unutma.
Şeker ve şekerli
gıdalar en tatlı
zehirdir. Aynı
şekilde taze sıkılmış
ya da hazır alınmış
meyve suları hızla
kana geçer ve kan
şekerini yükseltir.
Hücrelerin içinde
kristalize olan
şeker-protein
birleşimi son derece
zararlıdır.
7
İYİLEŞMEZ DENEN HASTALIKLARIN
İYİLEŞECEĞİNE İNAN
Kabızlık, cilt hastalıkları, kadın hastalıkları, astım ve alerjiler, kanserler, depresyon, şizofreni ve Alzheimer hastalıkları
önlenebilir, iyileşebilir… Bunlar en sık görülen önemli sağlık sorunlarıdır. Aklımıza bile getirmediğimiz birçok hastalığın temelinde kabızlık yatmaktadır. Bu hastalığın en önemli nedenlerinin
başında doğal yağları tüketmemek, yeterli su içmemek, yüksek
glisemik endeksli karbonhidratları börek, kek, hamur işleri, şekerler, tatlılar vs.) tüketmek, doğal lifli besinler yememek, işlenmiş yiyecekleri aşırı tüketmek, az hareket etmek gelir.
8
KOLESTEROLÜNÜ SEV
Kolesterolü düşürmek için değil, onu yükselten sebepleri iyileştirmek için uğraş! Kolesterol yağ değildir,
vücudumuzun ürettiği en önemli antioksidandır. Yağ diye kolesterol ile savaşıp onu ilaçla yok etmeye çalışmak doğru değildir. Yüksek kan şekerinin ve yüksek insülin hormonunun zararlı
etkilerini ortadan kaldırmak ve organizmayı korumak amacıyla
vücudumuzun tüm hücreleri tarafından üretilmektedir. Total kolesterolü çok yüksek olanlar her şeyden önce metabolik bozukluklarını düzeltmelidir.
9
İNSÜLİNİ ZIPLATACAK
GIDALARDAN UZAK DUR
21’nci yüzyılda fazla şekerli beslenmeyle artan hastalıkları tanı, önleme ve iyileşme yolunu anla, sağlıklı yaşa… 21’inci
yüzyılda ortaya çıkan ve giderek artan kalp, tansiyon, obezite,
diyabet, metabolik sendrom hastalıkları, karaciğer ve pankreas
BÜYÜME HORMONUNUN DOSTU OLAN
GIDALARLA SEN DE DOST OL
Büyüme hormonunun dengesini bozma, hastalıklara
kapı açma. Büyüme hormonu bebek, genç, yaşlı
herkes için hayat boyu şart olan bir hormondur.
Eksikliği değişik sağlık sorunlarını tetikler. Yüksek
glisemik indeksli gıdalar (kana çabuk karışan
karbonhidratlı ve şekerli gıdalar başta) tüketildiğinde
vücutta insülin hormonu yükselir. Bu durumda
büyüme hormonu miktarı azalır. Hayat
boyu hücrelerimizin yenilenmesinde
aracılığı olan bu hormonun azalması birçok
etkisinin yanı sıra bağışıklık sistemini de
zayıflatır.
10
yağlanmaları, cinsel gelişme bozuklukları, tiroid rahatsızlıkları,
diş bozuklukları ve çürümeler, depresyon, erken bunama, Alzheimer, çocuklarda görülen davranış bozuklukları, cilt hastalıkları, egzama, mide ülseri, reflü, kolit, kabızlık, gut gibi hastalıklar ve benzerleri önlenebilen, iyileştirilebilen hastalıklardır.
Genetik değildir. Bu hastalık bataklığını canlı tutan etkenlerin
başında ise karbonhidratların aşırı tüketimi gelmektedir.
11
İNSÜLİN DİRENCİNİ ÖNEMSE
İnsülin direncim var deyip geçme! “Benim insülin
direncim var” demek hormonlarımın dengesi bozulmuş; karaciğerim ve pankreasımın yağlanmasından, kolesterolün yükselmesi, trigliseridlerin artması, tansiyonun yükselmesi, kilo alma, gizli şeker hastalığına kadar birçok hastalığım
var demektir. İnsülin hormonu düzeyiniz yüksekse (protein,
sağlıklı yağlar, sebzeler açısından zengin karbonhidrattı kısıtlayan) Karatay Diyeti önerilerine başlamalısınız.
12
ÇOCUKLARA ŞEKER VE ŞEKERLİ
ÜRÜN YEDİRME
Bebeklikten itibaren çocuğunu şeker, çikolata ve
tatlıya alıştırma. Aşırı şeker tüketiminin çocukların fiziki gelişmelerini bozduğu gibi beyin fonksiyonlarını da bozduğu, beyinlerinde morfine benzer etki yaptığı bildirilmiştir. Çocuk ve
gençler kan şekerinin aniden yükselerek verdiği ani enerji hissine bağımlılık geliştirirler.
13
BEBEĞİNİ
BEBE BİSKÜVİSİ
İLE BESLEME
Reklamlara aldanmayın! Bebeklerinizi evde hazırladığınız doğal
besinlerle besleyin. Hiçbir gıda anne sütünün yerini dolduramaz.
Çocukların gelişimi hazır mama ya da bisküviyle olmaz. Çeşitli rafine
edilmiş unlardan, kimyasal katkı maddesi, yapay tatlandırıcı, trans yağ
ilave edilerek üretilmiş, fabrikasyon işlem görmüş olan gıdalar bebek
ve çocuk sağlığı için zararlı olmaktadır.
Buluşma 2014 - 19
SAĞLIK
TİRYAKİLER SİGARADAN
BU YÖNTEMLERLE
VAZGEÇİYOR
EN BAŞARILI
SİGARA BIRAKMA YÖNTEMLERİ
ÜÇ SEANSTA
KURTULUŞ
Akupunktur
sine
kupuntur tedavi
en
ce
ön
en
gitmed
ra
ga
si
at
sa
az 12
yor.
içmemek gereki
3 seans
da
ya
Genellikle 2
uygulama
gerekiyor.
Bağımlılık
düzeyi yüksek
olanlar için
3 seans
neredeyse
şart. Seans
aralarına
2-3 gün süre
koyuluyor.
Tedavi ücreti
200- 250
TL’den
başlıyor. İddia
edilen başarı
oranı yüzde
90.
A
20 - Buluşma 2014
T
Tüm tiryakiler hem fikirdir herhalde; sigara öldürür! Sigara içen herkesin en az bir
kez aklından geçmiştir sigarayı bırakmak.
Yine herhalde çoğu tiryakinin başarısız
bir sigara bırakma girişimi olmuştur. Son
yıllarda sigaraya karşı açılan kampanyalar
sonuç vermeye başladı aslında; birçok
tiryaki elveda dedi o sihirli dumana. Sigara paketlerinin üzerine basılan korkunç
fotoğraflar, sigaranın zararlarını anlatan
reklam filmleri sigara içenlerin rahatını
kaçırdı. Artık pek çok kıdemli tiryakinin
kişisel gündeminin en önemli maddelerinden biri sigarayı bırakmak. Sigarasız
bir hayat hayal edenler için sigara bırakma yöntemlerini araştırdık. Hiçbir yöntem
size uygun gelmiyorsa, o zaman yardım
almadan bırakmayı deneyin. Unutmayın
zor ama başaran çok… Dumansız günler
dileriz…
TEK SEANSTA BIRAKABİLİRSİNİZ
Biorezonans
45
dakikalık tek seans yapılıyor. Her zaman içtiğiniz
iki sigarayı merkezde içiyorsunuz. İçtiğiniz bu
sigaralardaki frekans izleri saptanıyor ve bu izler
vücudunuzdan temizleniyor. Aynı frekanslar size yapılan
seans sırasında bir çip ve homeopatik sıvıya da yükleniyor.
Seans sonunda sigara içme arzusunda belirgin bir azalmanın
görüldüğü söyleniyor. Herhangi bir acı, ağrı veya olumsuz
bir his hissedilmiyor. Kişi seans boyunca sigaradan alınıp,
değiştirilen elektromanyetik titreşimlere tabi tutuluyor.
Seansın ardından bol su içilmesi ve sık sık duş alınması
tavsiye ediliyor. Mora terapi adıyla da bilinen bu yöntemin
ücreti 300 TL’den başlıyor. Başarı oranı yüzde 82-92.
FAGERSTRÖM
TESTİ
Sigarayı
bırakabilir
misiniz?
MOTİVASYONUNUZ
>> Kolay olacağını
bilseydiniz sigarayı
bırakmak ister miydiniz?
• Evet: 1 • Hayır: 0
>> Gerçekten sigarayı
bırakmayı istiyor
musunuz?
• Kesinlikle hayır: 0
• Biraz: 1 • Normal derece: 2
• Çok istiyorum: 3
>> İki hafta içinde sigarayı
bırakabileceğinizi
düşünüyor musunuz?
• Hayır: 0 • Belki: 1
• Büyük olasılıkla: 2
• Kesinlikle: 3
>> Altı ay içinde eski bir
sigara bağımlısı olmayı
düşünür müsünüz?
• Hayır: 0 • Belki: 1
• Büyük olasılıkla: 2
• Kesinlikle: 3
Sonuç:
Eğer skorunuz 5’ten
düşükse, düşük
motivasyonlu,
6-8 arasındaysa normal
motivasyonlu, 8’den
yüksekse yüksek
motivasyonlu gruba
giriyorsunuz.
BAĞIMLILIĞINIZ
>> Uyandıktan ne kadar
sonra ilk sigaranızı
yakıyorsunuz?
• 5 dakikadan daha az: 3
• 6 ile 30 dakika arasında: 2
• 31 ile 60 dakika arasında: 1
• 1 saatten fazla: 0
>> Yasak bölgelerde
sigara içmemekte
zorlanıyor musunuz?
• Evet: 1 • Hayır: 0
>> Kaçıncı sigarayı daha
zevkle içiyorsunuz?
• Birinciyi: 1 • Diğerlerini: 0
>> Günde kaç sigara
içiyorsunuz?
• En az 10 tane: 0
• 11-20 arası: 1
• 21-30 arası: 2
• 31’den fazla: 3
>> Uyandıktan sonra
ilk bir saat içinde tüm
günde içtiklerinizden
daha sık aralıklarla mı
sigara içiyorsunuz?
• Evet: 1 • Hayır: 0
>> Sizi yatağa bağlayan
bir hastalığınız
olduğunda da sigara
içiyor musunuz?
• Evet: 1 • Hayır: 0
Sonuç: Skorunuz 0-2
arasındaysa bağımlı
değilsiniz, 3-4 arasındaysa
hafif, 5-6 arası orta, 7-8
arası bağımlı, 9-10 çok
bağımlısınız.
BAŞARI ŞANSINIZ
>> Tedaviye isteyerek
gelirim: 2
>> Sigara içmeyeli bir
hafta oldu: 1
>> Şu anda iş hayatımda bir
problem yok: 1
>> Aile hayatımda her
şey yolunda gidiyor: 1
>> Sigaranın köleliğinden
kurtulmak istiyorum: 2
>> Spor yapıyorum ya da
yapmaya niyetliyim:1
>> İdeal vücut ölçülerinde
olmak istiyorum: 1
>> Formumu korumak
istiyorum: 1
>> Ben ya da eşim hamile: 1
>> Küçük yaşta
çocuklarım var: 2
>> Şu sıralar moralim
yerinde: 2
>> Girişimlerimde
genellikle başarılı
olurum: 1
>> Genellikle sakin ve rahat
bir insanım:1
>> Kilom genellikle
sabittir: 1
>> Yaşam seviyemi
yükseltmek istiyorum: 2
Sonuç:
6 puan ve altı: Doğru
zaman mı?
12-16 puan: Önceden
kestirmesi zor…
16 ve üstü: Şansınız
yüksek.
PARANIZ İADE EDİLİYOR
Allan Carr
G
ünde 5 paket sigara içen Allan Carr
tarafından geliştirilmiş bir yöntem. Bir günde
6 saatlik bir psikoterapi seansından oluşuyor.
Seans sırasında aralarda sigara içebiliyorsunuz.
Ama seansın 3’üncü aşamasında son sigaranızı
içip sigaraya elveda diyeceğiniz söyleniyor. Eğer
612 TL’ye garanti paketi satın alırsanız 2 de
destek seans hakkınız oluyor. 3 ay içinde sigarayı
bırakamadıysanız size ücreti iade ediyorlar. Bir
yılın sonunda sigarayı bırakma oranınız yüzde
62-75 arasında değişiyor. Sistem dünyanın birçok
ülkesinde uygulanıyor.
HİPNOZLA BİLİNÇALTI
TEMİZLENİYOR
Hipnoz
H
ipnoz yönteminde sigara bağımlılığı,
bilinçaltına yerleşmiş ve bu nedenle
otomatikleşmiş güçlü bir bağımlılık olarak
tarif ediliyor. Sık tekrarlanan (yaklaşık 21 kez)
her düşünce veya davranış bilinçaltına geçerek
kaydediliyor ve alışkanlık haline geliyor. Bu
anlamda hipnozun sigarayı bırakma konusunda
etkili bir yöntem olduğunun altı çiziliyor. Hipnozla
bilinçaltına ulaşılıyor ve sigara içmeye neden
olan alışkanlığın kökleri bilinçaltından siliniyor.
Bu yöntemi uygulayanlar 3-5 seans hipnozla
sıkılmadan, bunalmadan, sinirlenmeden sigarayı
bırakabildiklerini söylüyor. Seans fiyatları 150
liradan başlıyor. Yüzde 90 başarılı.
İLAÇLA
BIRAKMAK
MÜMKÜN
171 Sigarayı
bırakma hattı
D
evlet tarafından
desteklenen bu hatta
bulunduğunuz bölgede bir
polikliniğe yönlendiriliyorsunuz.
Tetkikleriniz ücretsiz yapılıyor
fakat doktorun size uygun
gördüğü ilacı eczaneden ücret
karşılığı alıyorsunuz.
Buluşma 2014 - 21
SANAT
Çağdaş sanatın
mİlyon dolarlık adamları
Onlar çağdaş sanat ve astronomik rakamlar
denilince isimleri en çok geçen, en popüler hatta
en sansasyonel sanatçılar. Ama çok meraklısı
dışında hemen hemen kimse ne yaptıklarını, ne
için yaptıklarını, ne anlatmaya çalıştıklarını tam
olarak bilmiyor. İşte popülerliğin zirvesindeki
çağdaş sanatçılar.
ONLAR ÇAĞDAŞ SANATIN EN POPÜLER, EN ÇOK KAZANAN
İSİMLERİ AMA ONLARA ŞOVMEN DİYEN DE VAR...
Ai Wei Wei
Şöhreti
ülkesi Çin’e
her konuda
muhalefet
etmesinden
geliyor
A
i Wei Wei, son yıllarda Batı medyasında en fazla gündeme gelen hatta adı efsaneye dönüşen
Çinli bir çağdaş sanatçı. Heykel, enstalasyon, performans, resim, fotoğraf, mimari ve daha
birçok alanda eser veren Wei Wei, şöhretini ise sanatından çok Çin’de hemen hemen her
konuda gösterdiği eylemli muhalefeti ve aktivizmi sayesinde kazandı. Çin’i eleştirme yarışına
giren Batılı medya organları bu sebeple Ai Wei Wei’yi adeta bir ikona dönüştürdüler. Yaptığı en
ufak performans tüm dünyada haber haline getirilir oldu. Bunda kuşkusuz Çin rejiminin azılı bir
aktivist olan Ai Wei Wei’ye verdiği cezalar, getirdiği kısıtlama ve sansürlerin, eserlerinden daha
fazla etkisi oldu. Ancak kimseler onun aslında sanatçı olarak ne yaptığını tam olarak anlayamadı.
Kimi zaman 2 bin yıllık bir Ming dönemi vazosunu yere bırakarak performans sergileyen, kimi
zaman Çin’de en sıradan taşıt olan bisikletleri üst üste dizerek enstalasyon çalışmaları yapan, kimi
zaman da bitki çekirdeklerini bir kum yığını gibi ortaya dökerek sanatını icra eden Wei Wei bu gibi
anlaşılması kolay olmayan yapıtlarından çok insan hakları ve demokrasi konusundaki azılı muhalif
tavrıyla çağdaş sanatçılar içinde son birkaç yılın en flaş ismi olmayı başardı. 2011 yılında Art Review
tarafından en etkin 100 sanatçı arasında dünyada bir numara olarak gösterildi.
Damien Hirst
Tüccar mı, şovmen
mi, sansaSyoncu
mu yoksa büyük
sanatçı mı?
İ
ngiliz heykeltıraş, enstalasyon sanatçısı
Damien Hirst günümüz çağdaş sanatının
belki de en popüler, en sıradışı ve en
çok kazanan ismi. Sadece 2008 kazancı
229 milyon doları geçti. Hirst, formaldehit
içine koyduğu ölü hayvanları sanat eseri
olarak sunarak büyük bir şöhret kazandı.
Sadece, üzerini elmaslarla kapladığı bir
kafatasından oluşan “Tanrı Aşkına” adını
verdiği eserinin değeri 80 milyon dolara
ulaşıyor ki bu yaşayan bir sanatçı için rekor
bir fiyat. Yaptığı çağdaş sanata “Turşu
Sanatı” gibi isimler de takılıyor.
Buluşma 2014 - 23
Jeff Koons
Porno yıldızıyla
evlilikten dünyanın en
çok kazananı olmaya
J
eff Koons 80’li yıllarda tanınmayan bir
sanatçıyken sonradan milletvekili de olan Macar
asıllı İtalyan porno yıldızı Cicciolina ile evliliği
ve beraber verdikleri çıplak pozları ile gündeme
gelen bir sanatçıydı. Karısı Cicciolina ile skandalları
sebebiyle sanat âleminden kısa sürede silinip
gideceği düşünülüyordu. Oysa beklenenin tam aksi
gerçekleşti ve Jeff Koons çağdaş sanatçılar arasında
hiç beklenmedik bir popülarite kazandı, yaşayan
çağdaş sanat temsilcileri arasında eserleri en yüksek
fiyatlara satılanların başında yer almaya başladı.
1955 doğumlu Koons geçen süre içerisinde tabloları
astronomik fiyatlara alıcı bulan bir heykeltıraş, ressam
ve neo-pop sanatçısına dönüştü. Koons, eserlerinin
açık artırma ve normal satışlardan getirdiği 110
milyon dolarlık kazançla 2007-2008 yılları arasında
dünyanın en çok kazanan çağdaş sanatçısı olmayı
başardı. Koons’un adı hemen her fırsatta duyulurken
ne anlatmaya çalıştığı bilinmedi. Şişme çocuk
oyuncaklarından esinlenen tavşan, köpek, çiçek gibi
figürlerine sanatseverler pek bir anlam veremezken
o bu heykelcikleri astronomik fiyatlara sattı. Sanat
eseri haline getirdiği son derece sıradan günlük
yaşam objeleri ve balon oyuncaklarla ismi en çok
geçenlerden olmayı başardı.
24 - Buluşma 2014
Takashi Murakami
Kılavuzu Warhol
Ç
izgi romanları, karikatürleri andıran bol renkli ve oldukça
çocuksu ve oyuncaksı tarzıyla heykel, enstalasyon, resim
ve daha birçok alanda eserler veren Murakami, moda başta
olmak üzere pek çok sektör için hazırladığı çalışmalarıyla en fazla
kazanan sanatçıların başında yer alıyor. 47 yaşındaki Murakami,
tamamen tüketim kültürüne yönelik çalışmalarıyla çağdaş pop
sanatın kare ası içerisine yerleştiriliyor. Murakami de kare asın
diğer ayakları olan Jeff Koons, Damien Hirst gibi isimlerle beraber
kimileri tarafından sanatçıdan daha çok iyi bir tüccar-iş adamı
olarak da değerlendiriliyor. Murakami’nin çizgi roman desenine
benzeyen bir heykelciğinin 13.5 milyon dolara müzayedede
satıldığını belirtmek eserlerinin piyasası
hakkında fikir verebilir. İki yıl önce
Versaille Sarayı’nda sergi açması
tepkilere neden olmuş ve klasik sanata
saygısızlık olarak görenler tarafından
sergisinin kapatılması için açılan bir
davaya da konu olmuştu.
Richard Prince
Her zaman zirvede
M
arlboro reklamları için çekilen fotoğraflara atıf yapan bir kovboy fotoğrafını 2005
yılında 1 milyon dolara satan Amerikalı ressam ve fotoğraf sanatçısı Richard
Prince’in sadece 2008 yılında eserlerinden kazandığı rakam 52 milyon dolar.
Yaşayan çağdaş sanatçılar içerisinde fotoğrafçı olmasına rağmen en çok kazanan ilk 10
listesinde yer alıyor. Louis Vuitton gibi ağırlığı ve klası olan bir marka için yaptığı çanta
çalışmaları çok hafif ve ucuz bulunmasına ya da bir sergisindeki çalışmaların neredeyse
tamamının başka bir sanatçının çalışmalarının tahrif edilmesinden oluştuğu iddiasıyla
mahkemelere düşmesine rağmen Prince, Amerikan popüler kültüründen
beslenen yapıtlarıyla her
zaman zirvede yer
almasını biliyor.
Zhang Xiaogang
Yılda 50 milyon dolar
kazanıyor
E
Zhang Xiaogang’ı uluslararası
çapta popüler bir ressam haline
getiren yukarıdaki gibi eski aile
fotoğraflarından esinlenerek
yaptığı çalışmalar...
Ancak kimilerine göre bu resimler
sanata bir yenilik getirmiyor.
serlerinden elde ettiği gelir yıllık 50 milyon doları
buluyor. 50’li ve 60’lı yıllarda içinde yaşadığı aile
ortamının portreleriyle büyük bir üne kavuşan
Xiaogang’ın “Sonsuza Dek Süren Aşk” adlı tablosu
geçen yıl 10.1 milyon dolara alıcı bularak Çin adına
bir rekor kırdı. Yıllar önce yaşadığı eve dönen ressam
orada bulduğu eski aile albümünden esinlenerek
yaptığı aile portreleri serisiyle şu an dünyanın en fazla
ses getiren çağdaş ressamları arasına girdi. Xiaogang,
bu çalışmalarıyla Çin resmine büyük yenilik ve açılım
getiren bir ressam olarak ün kazandıysa da ikona
benzer şekilde yaptığı portrelerin hiç de yenilikçi bir
şey olmadığı yönünde eleştirilere de sık sık maruz
kaldı. Ünlü milyarder İsveçli koleksiyoncu Uli Stig
onun çalışmalarını kendi koleksiyonuna alınca ve
modern sanatın ünlü galericilerinden Charles Saatchi
“Büyük Bir Aile” gibi tablolarına milyonlar ödeyince
Xiaogang’ın çağdaş sanatın en popüler isimlerinden
biri haline gelmesi kaçınılmaz oldu.
Buluşma 2014 - 25
KAÇAMAK
Güzel seslİ
yaratıklar
ülkesİ
Foça
26 - Buluşma 2014
Adını Foklardan alan Foça, Ege’nin en güzel tatil
beldelerinden biridir. Eski ve yeni olmak üzere ikiye
ayrılan Foça, tertemiz koyları, mitolojiye konu olan
efsaneleri, tarihi güzellikleri ve cana yakın insanları
ile daha ilk görüşte sizi kendisine bağlar.
Buluşma 2014 - 27
Foça gün boyu devam eden hareketliliğini geceleri
de sürdürüyor. Sahildeki balıkçı lokantaları ve
barlardaki eğlence sabaha kadar sürüyor.
A
Asırlar önce, tarihin babası olarak bildiğimiz Heredot,
Anadolu’ya gelmiş ve Foça ile tanışmış. Ardından da “Foçalılar; onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel
gökyüzü ve en güzel iklimlerde kurdular” diye yazmış. Gerçekten de Foça ve çevresi büyülü doğal güzelliklere sahip.
Son orman yangınıyla çevredeki doğal güzelliği bir hayli
yıpransa da Foça, hâlâ ilk görüşte insanı çarpan bir yer.
Eski Foça-Yeni Foça arası 20 km. Harika manzaraları
olan bir yol. Beğendiğiniz koylarda durmalı, tertemiz sularda yüzmelisiniz. Bergama üzerinden gelirseniz önce Yeni
Foça’ya uğrayıp sonra Eski Foça’ya ulaşabilirsiniz. Bu yolu
koyları bir yanınıza alarak kıyıdan gidebileceğiniz gibi içeriden Bağarası üzerinden de gidebilirsiniz. Yeni Foça’da
çok fazla gezip görülecek yerler yok. Balıkçı tekneleri ve
yatların bulunduğu küçük bir marina ve temiz bir plajı bulunan Yeni Foça, daha çok tatil sitelerinin çokluğuyla dikkat
çekiyor. Yeni Foça’dan Eski Foça’ya doğru ilerlediğinizde
ise girintili çıkıntılı koylar, denize dimdik inen yarlar, küçük
büyük kumsallar, kamping alanları ve otellerle karşılaşıyorsunuz. Eski Foça’ya vardığınızda ise kumsallardan çok sizi,
sıcak bir atmosferle birlikte geçmişin izlerini taşıyan tarihi
taş evler karşılıyor.
ESKİ FOÇA’NIN BÜYÜSÜ
Eski Foça’da, Beş Kapılar, Kybele Kutsal Alanı, Fatih Sultan Mehmet adına yaptırılan Fatih Cami, Şeytan Hamamı
gezilecek yerler arasında. Kybele Kutsal Alanı; Antikçağda Athena tapınağı ve kutsal alanın bulunduğu küçük bir
yarımadanın ucunda Anadolu’nun en eski ana tanrıçası
olan Kybele’ye ait olduğu sanılan bir kutsal alan içerisinde
28 - Buluşma 2014
Foça daha çok İzmir ve çevresindekilerin tercih ettiği bir
yerken şimdi Türkiye’nin her yerinden ziyaretçi ağırlıyor.
Nasıl Gidilir?
Foça, İstanbul’a 668 km, Bergama’ya 85 km,
İzmir’e 65 km uzaklıkta. İzmir-Çanakkale yolu
üzerinden iki girişi var. İstanbul’dan Foça’ya
ulaşmak için İzmir yolunu kullanabilirsiniz.
İzmir-Çanakkale yolunun 39. kilometresinden
sonra 26 kilometre içeri girerek Eski Foça’ya
ulaşabiliyorsunuz. Eski Foça’ya Bergama’dan sonra
Yeni Foça ayırımından sağa dönerek girintili çıkıntılı
koylar arasından ulaşmak da mümkün. Yeni Foça
ile Eski Foça arası 20 km.
Foça Körfezi’nin
ucunda bulunan
Osmanlı kalesi’ne
ait kayıkhane,
sayısı beş olan
kemerlerden
dolayı Beşkapılar
adını almış.
Buluşma 2014 - 29
bulunuyor. Antik limana bakan Kybele Kutsal Alanı; kenti
çeviren surlardan hemen sonra İ.Ö. 6.yüzyılın başlarında
yapıldığı anlaşılıyor. Bir kısmı deniz içinde kalan platformda,
kayalara oyulmuş nişlerden ortadakinde tanrıçanın heykel
ve kabartmaları yanlardaki küçük nişlerde ise fenerler bulunuyordu.
Beş Kapılar; Foça Körfezi’nin en batısındaki yarımadanın
ucunda yer alan Osmanlı Kalesi bugün rıhtım gerisinde
kalmış kayıkhanenin kemerleri nedeniyle Beş Kapılar diye
biliniyor. Mezar Anıtı; Foça’ya 7 km. kala yol kenarında bulunan bu anıt mezarın İ.Ö. 6. yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor.
Şeytan Hamamı; Foça’ya 2 km. uzaklıkta Çandede Tepesi
eteğinde kayaya oyulmuş mezar anıtının kemerli bir girişi
var.
EFSANELERİYLE ANILIYOR
Foça ve limanı önüne serpiştirilmiş altı ada bulunuyor. Orak
Adası en büyük ada olmakla birlikte hem efsanevi Siren
Kayalıkları’nın olduğu hem de dünyada sayıları gittikçe azalan Akdeniz foklarının yaşadığı mağaraların bulunduğu bir
yer. Efsaneye göre kadın gövdeli, kuş kanatlı yaratıklar olarak tanınan Sirenler bu kayalıklarda yaşar, güzel sesleriyle
şarkılar söyleyip lir çalarak insanın aklını başından alırlarmış.
Oradan geçen gemiciler de Sirenlerin bu büyüleyici seslerine kapılıp tehlikeli kayalıkları unutup sese doğru giderlermiş. İlçeye adını veren fokları göreceğim diye ısrar etmeyin.
Foça’da fok var ama sadece birkaç tane. Onların da ne zaman nerede çıkacaklarını kestirmek çok zor.
Foça’da bir efsane daha anlatılır. Foça’nın gizemli çekiciliğine tam anlamıyla yakışan bir efsane bu. Foça’da nerede ol-
30 - Buluşma 2014
duğu bilinmeyen bir Karataş varmış. Gezip dolaşırken bu taşa
basan artık iflah olmaz bir Foça tutkunu olur ve hep Foça’ya
gelmek istermiş. Gerçi o taşa basmaya pek gerek yok. Bize
kalırsa Foça’nın her yeri Karataş. Foça’yı görüp de sevmemek, dönüp gelmemek mümkün değil. Foça’nın girişinden
itibaren Karataş’a basmış gibi hissedeceksiniz. Foça’dan ayrılırken gönlünüzün burada kalacağından emin olabilirsiniz.
Koylar açısından zengin olan Foça’da denize girilecek en güzel
yerler Yeni Foça yönüne doğru giderken ardı ardına göreceğiniz
koylar ve plajlardır.
Temiz denizi, balıkçı tekneleri, rıhtımdaki balıkçı
lokantaları ile Foça Limanı doğallığını bir ölçüde
koruyabilmiş ender tatil yerlerinden birisi.
HIRSIZLIK MAĞDURU
OLMAMAK İÇİN
Kişisel Güvence Sigortası
Ne Yenir?
Foça her bakımdan bir deniz ve balık kenti. En çok bulunan ve en
lezzetli balıklar barbun, çipura ve levrek. Hemen sahilde bulunan
Mozaik Restoran size tavsiye edebileceğimiz restoranların
başında geliyor. Mazisi çok eski olmayan restoranda zengin
balık çeşitlerinden birini seçerek, denize karşı nefis bir yemek
yiyebilirsiniz. Ardından fırında cevizli helvasının tadına bakmanızı
öneririz. Diğer bir favori mekân ise zeytinyağı ile yapılmış
birbirinden lezzetli mezeleriyle “Celebin Yeri”.
Nerede Kalınır?
Foça otelleri dendiğinde aklınıza küçük sevimli taş evler,
butik oteller, kendinizi müşteri değil misafir hissedeceğiniz
sıcak ortamlar gelmeli. Pansiyon haline getirilen taş evlerden
birine rastlarsanız eğer, ev rahatlığındaki bu yerleri otel
yerine tercih edebilirsiniz. İyon Pansiyon’da bunlardan biri.
Yeşillikler içinde orjinalliği korunmuş eski bir Rum Evi burası.
İyon Pansiyon: Tel:0 (232) 812 14 15. La Petra Otel:
0(232) 814 80 88, Lola 38 Otel: 0 (232) 812 38 26.
Allianz, hem sizi hem de ailenizin tüm
fertlerini, kapkaç da dahil başınıza
gelebilecek maddi zararlara karşı güvence
altına almak için Kişisel Güvence Sigortası’nı
geliştirdi.
Kişisel Güvence Sigortası hem sizi hem de
ailenizin tüm fertlerini, kapkaç olaylarında
başınıza gelebilecek maddi zararlara karşı
güvence altına alıyor.
Kişisel Güvence Sigortası kapsamına
girdiğiniz anda gasp, kapkaç ve yankesicilik
sonucunda;
>> Çalınan çantanız dahil kişisel
eşyalarınıza, cep telefonunuza,
üzerinizde bulunan seyahat biletlerinize
gelebilecek zararlar (taşınabilir
bilgisayarlar ve aksamları hariç)…
>> Kimlik, pasaport, ehliyet vb. belgelerin
yeniden temini için yapacağınız masraflar…
>> Çalınan, kaybolan kredi kartlarınızla
yapılacak harcamalar teminat
altındadır.
Allianz Acenteleri / 444 45 46
Buluşma 2014 - 31
PORTRE
MOLEKÜLER MUTFAĞIN ÇILGIN USTASI DÜNYA
MUTFAĞINI DEĞİŞTİRMENİN PEŞİNDE
Ferran Adria
Mutfak sanatının
son dâhİsİ
36 - Buluşma 2013
32
2014
Dünyanın en sıradışı aşçısı Ferran Adria her yıl
bir milyona yakın rezervasyon alan, dünyanın
en çok kazandıran, en bilinen restoranlarından
birini işletiyordu. Moleküler mutfağıyla dillere
destan olmuş, adeta bir gastronomi fenomenine
dönüşmüştü ama o yenileşmeyi tercih etti ve
gözünü kırpmadan restoranını kapadı. Tüm bunları
yapma sebebi ise yaratıcı kalabilmek.
S
“Sardalya ile beyaz çikolatayı karıştıramayacağımızı
da kim söylemiş.” Bu sözler dünyanın en ünlü şefi Ferran
Adria’ya ait. Onu dünyanın en ünlü aşçılarından biri yapan sadece balıkla çikolata karışımından elde ettiği tarifi değil. Daha
bunun gibi bir araya gelebileceğini asla düşünemeyeceğimiz
türden besinlerden oluşan yemek ve tatlı tarifleri mevcut. Bir
biyoloji laboratuvarını andıran mutfağı, ilk bakışta içine kimyasal maddeler konmuş izlenimi veren servis tabakları da bir
diğer cephesi. Onun en basit bir tarifi gerçekleştirmesi bile
kendi deyimiyle “bilimsel bir süreç”. Onun mutfağı sadece
ürünler ve gıdaları içermiyor. Bu mutfakta üretilen gastronomi biyoloji, kimya, fizik, teknik hatta psikolojiyi de barındırıyor. 23 Michelin yıldızlı büyük aşçı Joel Robuchon bile onu
“dünyanın en parlak gas-tronomi mucidi” olarak gördüğünü
söylemekten çekinmiyor.
Tüm bunlara rağmen Ferran Adria’nın belki de en büyük
başarısı insanın ilk anda denemeyi kolay kolay düşünemeyeceği türden maddelerden oluşmuş, bir o kadar da garip
görünümlü yiyecekleri insanlara yedirmeyi başarması hatta
bunun için aylar önceden rezervasyonlar alması.
Buluşma 2014
2013 - 33
37
Ferran Adria ve ekibi
24 yılda tam 1846 değişik lezzet icat etti.
olayı haline gelmişti. Financial Times bile bu haberi ön sayfadan verirken “Bir dünya süper starının zirvedeyken bırakması” olarak nitelendirmişti. Bu haber tüm dünyada İspanyol
moleküler mutfağının bittiği şeklinde yorumlandı. Oysa durum
farklıydı. Ferran Adria, içecek ve diğer ekstralar hariç kişi başına ortalama hesabın 388 dolar tuttuğu El Bulli’yi kapattı kapatmasına ama bunu bile yeni bir açılım adına yaptı. O buna
kapatma değil “dönüşüm” demeyi tercih ediyordu. Nitekim
moleküler mutfağıyla yepyeni bir konsepti dünyaya yayan, 24
yılda ekibiyle beraber tam bin 846 değişik yiyecek icat eden
Adria, yaptığı açıklamayla her şeyiyle rüya gibi işleyen restoranını kapatma sebebini açıkladı. Sebebi yaratıcı kalabilmek,
yeni yaratıcılıklara yelken açmaktı.
Bir aşçının ulaşabileceği en büyük başarıları ve şöhreti tadan, üstelik yepyeni bir akımın öncüsü olma payesine erişen
ünlü İspanyol aşçı artık El Bulli’de istediği kadar yaratıcı olamadığını fark etmişti. Oysa o “El Bulli’de alınan her kararı yaratıcı
olmak, yaratıcı süreci devam ettirebilmek” adına almıştı ama
artık bir sınıra gelmişti. Restoranın şöhreti ve çalışma temposu onun yeterince yeniliğe yönelmesini engelliyordu. O da işi
bu noktada bitirdi. Bitirdi ama yeniliğe ve yaratıcılığa devam
edebilmek için. Mutfakta devrim yaratmıştı ama yeni devrim
için eskisini feda etmesi gerekiyordu. O da öyle yaptı. Adria,
El Bulli’yi kapattı ama onun yerine El Bulli Foundation’ı kurdu. Amacı bu yeni kurumla gastronomide bambaşka yenilikler
yapmak, dijital teknolojiden de yararlanarak üretilecek yeni bir
yüksek gastronominin yol haritasını çizmek.
Disiplinlerarası gastronomi
Bunun sebebi dünyaya yepyeni ve bir o kadar da akıl almaz
bir mutfak konsepti hediye etmiş olması. Adria ve restoranı El
Bulli uzun süredir İspanya’nın kültürel varlıkları arasına girmiş
durumda. Yaptığı işin farklılığından dolayı “Dünyadaki En Etkili
100 Kişi” listesine giren tek aşçı Adria. Buna New York Times
tarafından dünyanın en iyi aşçısı ilan edilmesini de eklemek
gerekiyor. Akdeniz kıyılarında bulunan restoranı El Bulli artık
küresel şöhrete ulaşmış ve sadece altı ay açık kalmasına rağmen her yıl bir milyona yakın rezervasyon alıyordu. Kısacası
“Mutfağın Salvador Dali’si” olarak nitelendirilen bu adamın
yemeklerini tatmak için adeta bir rezervasyon piyangosunun isabet etmesini beklemek gerekiyordu. Di’li
geçmiş zaman kullanıyoruz çünkü
tüm bunlara rağmen, Adria tam beş
defa dünyanın en iyi restoranı seçilen El Bulli’yi kapattı.
Yaratıcılık
uğruna
restoranı
El Bulli’den
vazgeçti
Adria, 2010 yılında dünya mutfağında adeta devrim yapan ve muazzam bir itibar kazanan El Bulli’yi
kapatacağını açıkladığı zaman insanlar buna inanmakta zorlanmışlardı. Bir lokantanın kapanacağı
haberi muhtemelen dünya tarihinde
ilk defa bu kadar küresel bir medya
34 - Buluşma 2014
Adria, yıllarca kendisine temelden yenilikçilik ve düzenli
değişim kavramlarını parola edindi. Adria başta olmak üzere
mutfak sanatında bambaşka yollar arayan Juan Mari Arzak,
Jonan ve Jordi Roca, Santi Santamaria gibi birkaç diğer ünlü
aşçının öncülüğünde 90’lı yıllarda İspanya kısa süre içinde büyük sükse yaparak dünya yenilikçi mutfağının merkezi haline
geldi. Artık dünyaya mutfak kültürlerini ihraç eden Fransızların bile gıptayla baktığı bir ülke haline geldi İspanya. Bir Katalan olan Adria’nın yenilikçi anlayışının sıçrama yapması ise
1992’de oldu. O yıllarda bir heykeltıraş olan müşterisi Javier
Adria
gastronomiyi
kökünden
değiştirmeyi
planladığı
akademisini bu
yıl açıyor.
Medina-Campany’den aldığı teklifi kabul eden Adria, El
Bulli’nin kapalı olduğu kış mevsiminde Barcelona’ya yerleşti. El Taller böylelikle doğdu. Burası nitelikli aşçıları bir
araya toplayan ama ilk defa onlara yemek yaptırmayan
bir yerdi. Onun yerine yiyecekle neler yapmanın mümkün
olduğunu teorik olarak ortaya koymaları bekleniyordu. Aşçılar burada yeni fikirler üretiyor ve bu icadın her safhasını
detaylı olarak belgeliyorlardı.
Moleküler mutfağın
ana karargâhı
Adria ve ekibi burada yemek yetiştirme kaygısı olmadan gelecek sezon için ne gibi yenilikler icat edebilecekleri
üzerine çalışmalarda bulundu. İşte burada kendi misyonunu “daha önce yapılmış olanı yıkmak” olarak belirledi.
El Taller’de ekibiyle beraber önce bilinen birkaç yemeği
değişik usul ve dokularda denedi. Deniz yosunlarında
bulunan alginik asit gibi sıvılar kullanarak farklı doku ve
kıvamlarda örneğin “kavun havyarı” türünden hem yapısı,
hem görünümü, hem de tadı çok farklı top şeklinde yeni
lezzetler üretti. Bu şekilde yeni lezzetleri elde etmek için
mutfak araç gereçlerinde de yeniliklere gitti. Pamuk şekeri makineleri, soda sifonları, sıvı nitrojen, püre makineleri,
kurutucular, laboratuvarlarda kullanılan türden ayrıştırıcı,
dondurucu-kurutucu aletler ve şırıngaları kullanmaya başladı. Böylelikle El Taller, bir gastronomi atölyesinden çok
yemeğin bir fikir olarak üretildiği bir araştırma projesi oldu.
Şimdi gastronomide yepyeni ufuklar açacak ve dijital
teknolojiyi de işin içine katacak olan yeni kurumu ya da
başka bir ifadeyle akademisinin temellerini de buradan hareketle atacak Adria. Bu yeni projesinde benzersiz tekniklerle benzersiz lezzetler üretmenin peşinde koşan İspanyol
aşçı interneti de kullanarak farklı disiplinlerden insanlarla
temasa geçerek gastronomiye bambaşka disiplinlerden
esintiler taşımayı planlıyor. Klasik aşçıların sırlarını kimseyle
paylaşmama geleneğine itibar etmeyerek, laboratuvarının
kapılarını meraklılara açmayı tercih edecek. “Baskı yoksa
yaratıcılık da yok” prensibini benimseyen Adria’nın bu yönelimi geliştirdikleri yeni gastronomiye ilgiyi artırdığı gibi,
üzerlerindeki sürekli yeni şeyler üretme baskısını da artırmış olacak. Bu da yaratıcılıklarını tetikleyecek.
dria’nın geleceğin mutfağını üretecek akademisi
sadece mutfak sanatının geleneksel araçlarıyla yetinmeyecek; disiplinlerarası bir gastronomi
oluşturacak. Artık müşteriye yemek yetiştirme baskısından
kurtulan Ferran Adria bu projesinde değişik bilim dallarını
mutfak sanatının hizmetine sokacak ve içinde sanatların,
felsefenin, teknolojinin, sürekli yenilikçilik ve yeteneğin
olduğu daha ileri bir gastronomi arayışında olacak. Daha
önce olduğu gibi yemeklerinde kullandığı hammaddeleri
yine temel kimyasal düzeylerine indirecek. Yemeklerinin
tarifleri kimya formülleri şeklinde olacak. Yeni akademisinin temellerini atarken Adria’nın beraber çalıştıklarından
sadece birisinin Oxford Üniversitesi’nden deneysel psikoloji profesörü Charles Spencer olduğunu hatırlatmakta
fayda var. Lezzetlerin sunuluş şekillerinin lezzet algısını nasıl etkilediğine kadar pek çok şey devrede olacak Adria’nın
yeni projesinde. Dünya mutfağını baştan aşağı değiştirme
iddiasındaki büyük projeye şimdiden geleceği moleküler
mutfağının ana karargâhı gözüyle bakılıyor.
A
Ferran AdrIa’nın icadı
birkaç lezzet
Kavun Havyarı Küresİ: Yosunlardan
elde edilen alginik asit ve kalsiyum
karbonat içine daldırılan besin
özütünden elde edilen bu küre
şeklindeki havyar görünümlü sıvı
lezzet 2003 yılından sonra adeta
Ferran Adria ve restoranının imzası
haline geldi.
Duman Köpüğü: Su, is, zeytinyağı, tuz ve
ekmek kırıntılarının çırpılmasından elde edilen bu
köpüklü içecek Adria’nın altıncı hissini kullanarak
gerçekleştirdiği oldukça sıradışı bir lezzet.
Zeytİn Küresİ: Adria’nın felsefesinin bir ögesi de;
“Doğayı doğadan daha iyi yapmak”.
İşte bu da doğal zeytinden “daha
zeytin” gibi tat veren ve kimyasal bir
işlemin sonunda hazırlanan zeytin
küresi.
Pamuk Perİkızı: Pamuk şekerine sarılı Tayland
sebze ve otları, baharat, filiz ve yemişlerden elde edilen
bu lezzet de Adria’nın pamuklu tariflerinden sadece
biri.
Buluşma 2014 - 35
YAŞAM
Yüzen
şehİr
devletlerİ
gelİyor
Özgürlük arayışı sınır tanımıyor. Yeni hedef okyanusta
kurulması planlanan kendi kendini yöneten yüzen devlet…
Y
Yıl 1967. İngiltere açıklarındaki uluslararası sularda terk edilmiş
halde bulunan bir petrol platformu eski bir asker olan Roy Bates
tarafından Sealand adıyla devlet ilan edilmiş ancak İngiltere’nin
askeri müdahalesine sahne olmuştu. Ardından Michael Oliver
adında bir adam 1972’de Tonga Adaları yakınlarında okyanusun ortasında kumu Avustralya’dan taşınarak getirilmiş yapay
bir adada kendi bağımsız devletini kurmak istemiş ancak kimse
tarafından ciddiye alınmamış, macerası adasının Tonga tarafından ilhakıyla sonuçlanmıştı. Sonraki yıllarda bu türden ülke
ya da devlet ütopyalarına uygulamada pek rastlanmadı. Ancak
böyle alternatif ülke ve devlet kurma çabaları bitti sanıyorsanız
yanılıyorsunuz. Alışıldık idari ve hukuki sistemden, vergi rejiminden kaçmak ve herkesin istediği gibi yaşayabileceği bağımsız
devletler kurmak isteyenler şimdi de çıkıyor. Ancak şimdi böyle
devletler hippilerin ya da asker eskilerinin değil, milyarder yatırımcıların hayallerini süslüyor. Bunların en başında da PayPal ve
Facebook’un ortak kurucusu, Silikon Vadisi’nin serveti 1,5 milyar dolara ulaşan parlak girişimcisi Peter Thiel geliyor.
Okyanusta yüzen
bir devlet
Peter Thiel son dönemin sınır tanımayan ve hayal gücünü zorlayan yatırımcılarından. Thiel, PayPal ile büyük bir ticari başarıya
ulaştığı gibi, Facebook’un Harvard Üniversitesi kampusunun dı36 - Buluşma 2014
Yüzen devletin ilk örneği 12 bin tonluk bir dizel
motorla hareket edecek.
şarı çıkarak gezegen çapında bir milyar insana ulaşmasında kilit
bir rol üstlendi. Çok büyük fonları yöneten Clarum Capital’i bir
dönem yönetti. Bununla da kalmadı en sıra dışı projelere yatırım
yapmak ve gerçekleştirme şansı tanımak için kendisi gibi milyarderleri toplayarak Founders Fund’ı da kurdu. Kısacası teknoloji,
yatırım ve sınırları aşmak denilince dünyada ismi ilk akla gelenler
arasında yer alıyor, 45 yaşındaki girişimci. Ancak Thiel’in şu sıralar aklında çok daha şaşırtıcı ve gerçekleşmesi bir o kadar so-
Yüzen
eko-şehir
ya da Lilypad
runlu bir projesi daha var: Okyanusta yüzen bağımsız bir devlet
kurmak. Aslında bu daha işin sadece başlangıç halkası… Çünkü
asıl amaç bu gibi yüzen bağımsız devletleri ileride çoğaltmak ve
bir zincir halinde birbirlerine bağlamak.
B
undan beş yıl önce Thiel’in yönettiği Clarum Capital’in bir
çalışanı, Patri Friedman’ın okyanustaki uluslararası serbest sularda kurulmasını tasarladığı yüzen bağımsız bir
şehir devleti ile ilgili projesini okur. Bu yüzen devlet projesi aynı
zamanda devletlerin müdahaleci uygulamalarından uzak, herkesin istediği gibi yaşayacağı son derece özgürlükçü bir hayat öngörmektedir. Kendisi de özgürlükçülükte sınır tanımayan ve fikri
çok ilginç bulan Thiel, bir zamanlar Mark Zuckerberg’e sağladığı
parasal fonla Facebook’un dünyaya yayılmasının yolunu açtığı
gibi bu defa da Patri Friedman’ın yolunu açmaya karar verir. Hatta projenin bir numaralı hissedarı olarak adeta sahibi haline gelir.
Friedman’ın projesi kısaca şöyle: Uluslararası sularda öncelikle
varlıklı insanlara yönelik, tüm imkanların seferber olduğu yüzen
şehirler kurmak ve bunları alışıldık devletlerin hukuki, idari ve ahlaki kayıtlamalarının dışında bir anlayışın hakim olduğu bağımsız
devletçikler haline getirmek. Yani bir tür mikro devlet. Projenin
adı ise “Seasteads”… Bu projeye dahil olan Peter Thiel, bunu
gerçekleştirme yani “seastead” adı verilen yüzen yerleşimleri
kurma yollarını araştırmak işini de Seasteading Institute’e verir.
Yüzen
şehir
devletleri
tamamen
özgürlükçü
bir toplum
kurmayı
öngörüyor.
Belçikalı mimar Vincent
Callebaut’nun geleceğin
eko sistem mağdurlarının
sığınağı olarak tasarladığı
Lilypad adı verilen yüzer
şehirler de aslında tam
bir ekosistem öngörüyor.
Callebaut, bu yüzen dev
ekosistemlerle küresel
ısınma sonucu buzulların
erimesiyle oluşacak felaket
ortamına karşı insanlığın
devamı için çözüm
öneriyor. Callebaut’nun
tasarladığı her bir yüzen
şehir 50 bin kişiyi
barındırmayı öngörüyor.
Buluşma 2014 - 37
2050 yılına kadar 10
milyonlarca insanı barındıran
bir yüzen şehirler zinciri
kurulması planlanıyor.
nülen bu yapı özgürlükçülerin içinde bulundukları toplumların
yapısı yüzünden gerçekleştiremedikleri fikirlerini uygulamaya
geçirme imkanı verecek. Örneğin, herkesin başkasına müdahale etmeden kendi istediği gibi yaşayacağı tam bir demokratik yapı öngörülüyor. Bunun yanı sıra sosyal güvenlik, asgari
ücret gibi şeyler olmayacak. Bu mikro devletler birbirlerine
özel bir iletişim şebekesiyle bağlanacaklar. Thiel ayrıca San
Francisco açıklarında bir de yüzen bürolardan oluşan bir park
kurmayı düşünüyor.
Ütopya değil Appletopia
PayPal ve Facebook’un ortak kurucusu Peter Thiel devlet
kavramını değiştirmek istiyor.
Seasteadin Institute, 2008 yılında yüzen devlet projesinin fikir
babası Patri Friedman ve Wayne Gramlich tarafından kurulur.
Enstitü 2009 yılında bu yüzer devletçiklerin tasarımı için bir yarışma da açar.
2050’de nüfusu
milyonları aşacak
Yüzen ve gerektiğinde herhangi bir yere yanaşabilen devlet projesi başlangıçta birkaç küçük yapıyı öngörüyor. Ancak asıl amaç
2050 yılına kadar bunları on milyonlarca insanı barındıracak
birbirlerine bağlı bir zincir haline getirmek. Projenin ilk prototipinin planları şimdiden hazır. Yüzen devletin ilk örneği 12 bin
tonluk bir dizel motoru ve ilk planda yerleşecek 270 kişilik bir
“vatandaş” kitlesini öngörüyor.
Bu projenin gerçekleşeceği yer ise San Francisco şehrinin
300 mil kadar açıkları olacak. Burada asıl amaçsa projenin
düşünürü Patri Friedman’a göre yeni devlet fikirlerini deneyimlemek. Çünkü bağımsız bir devlet haline getirilmesi düşü38 - Buluşma 2014
Ancak işin bir de uluslararası hukuki boyutu var. Bu yeni devlet
yapısının Birleşmiş Milletler tarafından tanınması. İşin bu yönü
şimdilik oldukça meçhul... Bu durum, Seastead’i geçmişte
düşünürlerin hayali olarak tasarladıkları ütopyalar konumuna
getiriyor görünse de, Peter Thiel ve Patri Friedman’a göre
bu projenin bugüne kadar gerçekleştirilemeyen özgürlükçü
ütopik devletlerden ciddi bir farkı ve şansı var. Çünkü bu defa
yüzen devlet, bir devlet mantığı değil ticari bir işletme mantığı
üzerine temellendirilecek.
Seastead’ın fikir babası Friedman tamamen ticari bir faaliyet
olarak öngörülen ve talep arttıkça yer almanın pahalılaşacağı yüzen devleti yönetmeyi planladıkları modeli “Appletopia” olarak adlandırıyor. Ancak bu iş, fiziki yapısının yanında
gerçek bir devlete dönüşme imkanının olup olmadığı, hukuk
sisteminin nasıl kurulacağı gibi pek çok sorunu da içinde barındırıyor. Ancak Peter Thiel yüzen devletin hukuk sisteminin 2019 yılına kadar tamamlanacağından emin görünüyor.
Bu işe daha en baştan 1,25 milyon dolar yatıran Peter Thiel,
ütopik yüzen devletinin gerçekleşeceğine inansa da projeyi
çok aptalca bulanlar da yok değil. Kimileri Thiel’in milyonlarca
dolar aktardığı projeyi “aptalca bir düşünce” olarak nitelendirirken, bazıları da “Kimse sizi bombalamadığı sürece fena bir
fikir değil” sözleriyle alaya alıyor. Oysa Peter Thiel, yüzen şehir
devletlerine inanıyor.
Yüzen
şehir devleti,
bir devlet
mantığı
değil ticari
bir işletme
mantığı
üzerine
kurulacak.
Yüzen şehir devletinin projesi hazır, hukuk sistemi ise
2019’a yetiştirilecek.
DİĞER Yüzen Şehir ProjeSi
Venüs Projesi
Fütürist mimar Jacques Fresco’nun başlattığı şimdilik tasarım ve araştırma safhasında olan
Venüs Projesi, geleceğe yönelik olarak yenilenebilir enerjiden yararlanan, doğal kaynakların
verimli kullanımına odaklanan, açlık ve suç gibi insani felaketleri engellemeye yönelik bir proje.
Bu proje bir devlet öngörmese de içerisinde denizde yüzen yapay şehirleri öngörüyor.
EVİNİZİ RİSKLERE KARŞI GÜVENCE ALTINA ALMANIZ MÜMKÜN Tüm Ev Sigortası
Allianz Tüm Ev Sigortası ile konutunuzu ve isteğe bağlı olarak içinde yer alan eşyalarınızı yangından
hırsızlığa ve su baskınına kadar birçok riske karşı güvence altına alabilirsiniz.
Hangi riskler güvence altında?
• Yangın, yıldırım, infilak
• Hırsızlık
• Sel / su baskını
• Deprem
• Dahili su hasarları
• Dolu
• Fırtına
• Kar ağırlığı
• Hava taşıtları çarpması
• Kara taşıtları çarpması
• Yer kayması
• Duman
• Grev, lokavt, kargaşalık,
halk hareketleri, kötü
niyetli hareketler,
terörizm riskleri ve poliçe
kitapçığında belirtilen
daha birçok riskleri Tüm
Ev Sigortası ile güvence
altına alabilirsiniz.
Allianz Acenteleri / 444 45 46
Buluşma 2014 - 39
LEZZET
Peynir
Hakkında bilmeniz
gereken 15 ŞEY
Her öğünün yanında size eşlik edebilecek masa arkadaşınız olan peynirin
tadını daha iyi çıkartmak için…
1
Peynir protein, mineraller ve vitaminler bakımından zengin bir kaynak. A, B ve E vitaminleri, kalsiyum ve fosfor
içeriyor. Özellikle beyaz peynir ve lor protein açısından
çok zengin. Kolesterol oranı düşük olan peynir kolay
hazmediliyor. Hatta bazı ülkelerde peynir yemekten sonra tüketiliyor, çünkü peynir diğer yiyeceklerin hazmedilmesini de kolaylaştırıyor.
2
Peynir içinde canlı organizmalar bulunduran bir yapı
ve olgunlaşma süresi boyunca bu organizmalar sürekli çalışarak yapılarını, duyusal özelliklerini -tat,
aroma- geliştiriyorlar. Ne kadar olgunlaşırsa peynirin
karakteri de, tıpkı insan gibi, o denli güçleniyor ve sağlamlaşıyor.
Ancak bu değişiklikler zaman içinde peynirin bozulmasına da
neden oluyor. Ambalajı açıldıktan sonra buzdolabına konulan
peynirleri hava ve nem ile temas etmeyecek şekilde saklamak
40 - Buluşma 2014
gerekiyor. Yine yemeden hemen önce peynirin, aroması ve tadının en belirgin şekilde ortaya çıktığı oda sıcaklığına getirilmesi
öneriliyor.
3
Türkiye’de yaklaşık 200
çeşit peynir var. Bunların
sadece beş tanesi ülke
adına tescillendi: Erzincan
tulum peyniri, Ezine
peyniri, Edirne beyaz
peyniri, Erzurum civil
peyniri ve hellim peyniri.
4
İsmini Britanya
Krallığı’nın aynı
isimli küçük bir
bölgesinden alan
cheddar, dünyada
bilinen en popüler
peynir.
Lor peynirini evde
yapabilirsiniz. Isıttığınız
bir litre pastorize sütün
içine bir kaşık sirke,
kefir ya da 1-2 damla
limon katarak sütün
kesilmesini sağlayıp
katılaşan kısmı
süzerek lor peyniri elde
edebilirsiniz.
11
Peyniri kesmeden önce bıçağı soğuk suya tutarsanız hem peynir kolay kesilir hem de bıçak daha kolay
temizlenir.
Umami, damaktaki bir sürü tadı
bir araya odaklayan bir lezzet
biçimi. Yeni bir akım yani. Bunu
en iyi karşılayan ürünlerden biri
ise parmesan peyniri.
12
5 14
13
İdeal bir peynir tabağı hazırlanırken dikkat edilmesi
gereken önemli detaylar var. Peynirler üçgen kesilmeli ve sivri uçları tabağın dışına bakacak şekilde
yerleştirilmeli. Hafif lezzetli olanlardan daha keskin tatlı olanlara
doğru bir dizilim olmalı.
Layığına uygun bir peynir tabağının olmazsa olmaz
peynirleri: Taze peynir, koyun ve/veya keçi peyniri,
brie, camembert gibi beyaz küflü yumuşak peynirler, gouda, emmental gibi kırmızı küflü yumuşak peynirler, parmesan, rokfor ve gorgonzola.
6
Hemen her tür şarabın yanında servis edilmesine rağmen, peynir tabağı beyaz şarapla tüketilmek için daha
uygun. Beyaz şarap her türlü peynire yakışırken, kırmızı şarabın içinde bulunan tanen, tuzlu peynirle tüketildiğinde
ağızda acımsı bir tat bırakır. Bunun yanında peynir, rakı ve hemen her tür biranın vazgeçilmezidir.
Peynirin yanında taze, esmer, gevrek kabuklu
ekmekler tercih edilmeli. İtinayla seçilmiş bir şarabın yanı sıra peynir tabağına eşlik edebilecek
diğer sofra ürünleri ise; kraker, peksimet, ceviz,
badem gibi çeşitli kuruyemişler, maydanoz,
rezene, dereotu gibi yeşillikler. Tabağı servisten
en az yarım saat önce buzdolabından çıkartınız.
15
7
Kimyasal olarak her tür sütten peynir üretmek mümkün.
Hatta Fransa’da bulunan Le Petit Singly çiftliği bağışlanan insan sütlerinden peynir yapıyor. İçerdiği vitaminler
açısından çok zengin olan bu peynirde hafif fındık tadı var.
Peynirle yapılan en bilindik tatlılarımız
künefe, Kemalpaşa, Hayrabolu peynir tatlısı,
hoşmerim. Batı Karadeniz ve Balıkesir’e
has tatlardan biri olan hoşmerimin hikayesi
şöyle; askerden dönen kocasına peynirden
doğaçlama bir tatlı yapan kadın “Hoş mu
Erim?” diye sormuş. Beğenilerek
yaygınlaşan tatlının adı da zaman içinde
Hoşmerim olarak dilden dile aktarılmış.
9
8
Bilim adamları peynirin içinde bulunan “phenylethylamine” adlı bir kimyasalın kan dolaşımını hızlandırdığı ve kandaki glikoz seviyesini yükselterek
beyne aşk sinyalleri gönderdiğini söylüyor. Eldeki
bu bilimsel veri İtalyan ve Fransızların dünyanın en
güzel peynirlerini üretmenin yanı sıra sahip oldukları ateşli aşık
namını da bir nebze açıklıyor.
10
100 gram tam yağlı beyaz peynirde 260 kalori bulunurken, light beyaz peynirde 179 kalori bulunuyor.
100 gram tam yağlı taze kaşar peynirde 353 kalori,
light taze kaşar peynirde ise 259 kalori var.
Buluşma 2014 - 41
YAŞAM
42 - Buluşma 2014
İstanbul’un
“en İyİ”lerİ
ünlü İsİmler seçtİ
Herbiri İstanbul aşığı ünlü isimler yaşadığı şehirle
nasıl bir aşk yaşadıklarını anlattı. Kimi sevdiği bir kafeyi,
kimi restoranı, kimi vazgeçemediği semti, rotayı…
Merve Boluğur
(Oyuncu)
“Sushico’nun her şubesinde
karşınıza çıkabilirim.
Çin ve Japon mutfağı
vazgeçilmezim. Ardından
gece bir yerlere gidip dans
edip eğlenmek istiyorsam
tek tercihim Anjelique.
Mekan ambiyansı,
sevdiğim müzikleri ve
manzarası ile benim için
biçilmiş kaftan.”
Ahmet
Ümit
(Yazar)
“Kız Kulesi Asya
ve Avrupa’nın tam
ortasındadır. Hem
Avrupalı hem Asyalıdır.
İnsanoğlu’nu bütün
tahribatına rağmen
hâlâ dimdik duran
İstanbul’un güzelliğinin
aynısını Kız Kulesi’nde
de görüyoruz.”
Buluşma 2014 - 43
Cemal
Hünal
(Oyuncu)
“Karaköy
Lokantası şahane.
Hayatımda yediğim
en iyi midye dolma
oradaydı. Mezeler
olağanüstü. Fiyatlar
da makul. Kapıdan
çıkarken adam bir de
‘yine buyrun’ diyor.
Nasıl gitmem?”
Mario Levi (Yazar)
“Kadıköy Çarşısı olmadan olmaz İstanbul. Kokusu, rengiyle
yakaladığınız yer. Bu duyguyu hissetmek müthiş. Hissetmek
isteyene tabii. Bir de deniz tabii. Yolculuk, tarih duygusu ve balık
kokusu için deniz olmadan olmaz.”
Canan
Ergüder
(Oyuncu)
“Ben Galata
olmak
isterdim,
ruhuma hitap
eden yer orası
olduğu için.
Eski yapılar,
oradaki bohem
atmosfer çok
anlamlı geliyor
bana.”
Didem
Soydan
(Model)
“Yazın İstanbul’un
en ferah mekanı
bana göre Sedef
Adası. Ben
İstanbul’u yazın
sevenlerdenim
ve bu sebepten
Sedef Adası’na
gidiyorum, oranın
sahili ekstra
korunaklı ve
tercih etmemim
nedenlerinden biri
de o.”
44 - Buluşma 2014
Engin Altan
Düzyatan
(Oyuncu)
“Kız Kulesi’nde
aşkınızı ilan
edebilirsiniz…
Hikayesi de çok
etkileyicidir. Bir de
Rumelihisarı’nda
Aşıklar Mezarlığı
vardır, yanında da
bir park bulunur.
İstanbullular bilirler,
aşıkların mezarlarının
olduğuna inanılan
yerden geçerken
korna çalarlar.”
Reha Arar
(Gurme)
“Reina; İstanbul aşığı bir
insan olarak, İstanbul’u en
güzel en yakından gördüğüm
noktadır. Ayrıca şu andaki
mutfak şefinin dünya ve Türk
yemek kültürüne bakış açısını
doğru buluyorum.”
Sezgi Mengi
(Oyuncu)
“Benim için İstanbul çok
kültürlülük demek. Bu
anlamda bana İstanbul’u
yaşatan yegane yer
‘Mekan’, ya da bilinen
adıyla Mari’nin Yeri...
Mekan’a gittiğinizde
Mekan’ın bir parçası
oluyorsunuz. Bir anda
masalar birleşiyor ve
Mekan’ın sahipleri Mari
ve Moşe’nin sohbetine
kapılıyorsunuz...”
Göksel (Müzisyen)
“Boğaz’ın karşı tarafını özellikle
Anadolu yakasını daha fazla seviyorum.
Kuzguncuk, Beylerbeyi’ne bayılıyorum.
El değmemiş ve bozulmamış olduğu için…”
Ayşe Kulin (Yazar)
“Sultanahmet İstanbul’u tarif eden
yerdir benim için. Orası mistik havasından
etkilendiğim doğu ve batının buluştuğu
yerdir. Ayrıca babannemin konağı oradaydı
ve sık sık ziyarete giderdik. Benim için ayrı
bir yeri de vardır.”
Buluşma 2014 - 45
YAŞAM
Kariyerleri öldükten sonra parladı
Ölüm
karİyerİ
Ölüm her zaman kaybettirmiyor. Sanat, edebiyat, eğlence gibi alanlarda ölüm
kimini parlatıyor, kimine daha çok kazandırıyor, kimini ise ölümsüzleştiriyor.
Hatta yıldızlar için ölüm en iyi kariyer planlaması, en iyi pazarlamacı.
B
Bundan tam 51 yıl önce; bir 5 Ağustos sabahı, Marilyn Monroe başucunda boşalmış bir uyku ilacı kavanozu ve sehpasında etrafa dağılmış
ilaç şişeleriyle yatağında ölü olarak bulunduğunda henüz 36 yaşında
ve şöhretinin zirvesindeydi ama henüz kariyerinin zirvesine ulaşmamıştı. Marilyn bundan sonra kariyerine ölü olarak devam edecek ve
daha büyük bir yükselişe geçecekti. Nitekim yaşasaydı sürdüğü darmadağınık hayat yüzünden belki bir psikiyatri kliniği belki de evinde
yavaş yavaş unutulmaya mahkum olacakken ölümüyle beraber şöhretine şöhret kattı, kısa sürede ise bir pop kültür ikonu haline dönüştü.
İlk bakışta, sanat ve eğlence alanına ölümün, hele hele erken ölümün
ne sanatçıya, ne eserine, ne de kariyerine katkı yapmayacağını düz bir
mantıkla öngörebiliriz. Üstelik tam tersine eksik bırakacağı için zarar
vermesi gerektiği düşünülür. Ama pek çokları için bu böyle işlemez
ve ölse bile sanatını, şöhretini, imajını diriltir hatta ölümsüz kılar. Ölüm
pek çokları için iyi bir kariyer planı olabilir. Bazıları ölümle parlar, ölümle
tanınır, ölümle kazanır ve ölümle ölümsüzleşir.
Amy Winehouse
2011’de kullandığı ilaçlar ve
uyuşturucunun etkisiyle kalbi
durduğunda henüz zirveye çıkmış
sayılabilirdi. Ama ölümünün
zamanlaması onu ileride
unutulanlar arasına girmekten
çıkardı. Albümleri patlama yaptı.
Lady Diana Spencer
Diana Spencer’ın Prens
Charles’tan ayrıldıktan sonra,
paparazzilerden kaçarken
kazada trajik ölümü onun
İngilizlerin gönlündeki halkın
prensesi imajını ölümsüz kıldı.
Yaşasaydı büyük ihtimalle
zamanla gözden düşecekti.
36 - Buluşma 2013
Bruce
Lee: Kungfu ve aksiyon
sinemasına
yeni bir boyut
getiren Bruce
Lee 1973’te 33
yaşında öldü.
Ölümüyle
dövüş sanatları
meraklıları
arasında bugüne
kadar süren
tam bir efsaneye
dönüştü. Ölüm
sebebi ise bugün
hâlâ gizemini
koruyan bir
muamma…
Kurt Cobain: 1994’te 27 yaşında, pompalı
tüfekle intihar etti. Bu ölüm şekli onu müziğin en
unutulmazları arasında özel bir yere yerleştirdi.
Şöhrete en katkılı
ölüm yolları
Kaza: Grace Kelly, Lady Diana, Albert Camus,
James Dean, Steve McQuinn kazalarla hayata veda
ettiler. Ölümlerinin böyle trajik olması ölüm sonrası
şöhretlerini de etkiledi. Özellikle Steve McQuinn ve
James Dean’in sürat yaparken ölmeleri “hızlı yaşa
genç öl” deyişine uygun oldu.
İntİhar: Şöhret sağlayan, kariyer parlatan ölüm
şekilleri arasında ilk sırada geliyor. Marilyn Monroe,
Kurt Cobain, Jean Seberg bu “fiyakalı” yolu seçerek
hem ölümlerine hem ölüm sonrası şöhretlerine
romantik ve felsefi bir anlam yüklemiş oldular.
Aşırı Doz: Jim Morrison, Jimi Hendrix, Janis
Joplin, Amy Winehouse… Bu da özellikle rock’çıları
ölümsüzleştiren ölüm yolu. Mesajı ise şöyle: “Sanatçı
sıkıntıdan değil, bu hayatın anlamsızlığına karşı
kendini feda etti ve son eserini verdi.”
Hastalık: Sıradan bir ölüm yolu olsa da, ne
kadar dramatik olursa o kadar şöhrete şöhret katan
bir yol. Üstelik yıldız kişi ne kadar gençse hastalıktan
ölümün de etkisi bir o kadar fazla oluyor. Herkes
aşırı dozdan ölmesini beklerken 34 yaşında kansere
bağlı rahatsızlıklardan ölen Bob Marley’in de ölümü
hayranları üzerinde o kadar iz bıraktı ki komplo
teorilerinin doğmasına bile yol açtı.
Cİnayet: Yıldız kişiler zümresinde en az
rastlanan ölüm şekli olsa da kahramanlar yaratan bir
ölüm yolu. Örneğin saplantılı bir hayranının kurbanı
olan John Lennon’ın son dönemlerinde vasata
düşen imajı ve albüm satışları, cinayetten sonra
tavan yaparken, onu bir tür politik kahramana da
dönüştürdü. Keza, Ernesto Che Guevara’nın askeri
bir operasyonla öldürülmesi onu bir tür devrim
kahramanına dönüştürürken, uzun yaşamak onun
daima üzerinde yer alan Fidel Castro’yu giderek
sıradanlaştırdı.
Marilyn Monroe
1961’de 36 yaşında cinayet
ihtimali de bulunan bir
intiharla ölüme yürüdü.
Tükenmeye başlamışken
gelen bu ölüm onu
tarihte hiçbir oyuncunun
görmediği bir pop ikon
haline getirdi.
James Dean
1955 yılında
arabasıyla kaza
yaparak öldüğünde
henüz 24 yaşındaydı
ve yalnızca birkaç
filmde oynamıştı.
Ölümünün
zamanlaması onu
hâlâ unutulmayan
asi gençlik sembolü
haline getirdi.
Buluşma 2014 - 47
EN ÇOK KAZANAN
ÖLÜLER
• Michael Jackson: 2009 yılında
artık sanat olarak da imaj olarak da hayli
yıprandığı bir dönemde 50 yaşında aşırı dozda
ilaçtan hayatını kaybeden Jackson’ın ölümü
finansal dirilişini getirdi. Jackson bu haliyle
yılda 170 milyon dolar kazanıyor daha doğrusu
kazandırıyor.
• Elvis Presley: Rock’n roll’un kralı Elvis
ölümüyle hem ikona dönüştü hem de aradan
geçen 36 yıldan sonra hâlâ yılda 55 milyon
dolar getirisi var.
• Marilyn Monroe: Ölümüyle daha da
seks sembolüne dönüşen, tablolara, filmlere
ve daha bir sürü şeye konu olan Monroe’nun
ölümünün 50’inci yılında kazancı yılda 27
milyon dolar.
• Charles Schulz: 2000 yılında
kanserden ölen çizer Charles Schulz’un en
büyük yapım şirketleriyle olan anlaşmaları
bugün yılda 25 milyon dolar getiriyor.
• John Lennon: 1980’de 40
yaşındayken bir cinayete kurban giden John
Lennon da hem ikonik bir figüre dönüştü hem
de bugün bile yılda 12 milyon kazandıran bir
ölü oldu.
Barış Manço
Türkiye’de öldükten sonra
parlayan ve kazanan azdır.
Ancak sağlığında 7’den
77’ye kendini sevdiren bir
sanatçı olan Barış Manço,
ölümünün 12’nci yılında
da unutulmayan nadir
değerlerden biri. Bugün hâlâ
adına sevenleri tarafından
Barış ve Sevgi Haftası
düzenlenebiliyor, halk
kültürü ve sağduyusuna çok
yakın durması ve eserlerinde
bunu aksettirmesi sebebiyle
alışılmadık görünümüne
rağmen insanların
teveccühünü kazanan
merhum sanatçı hâlâ ilgi
görüyor.
48 - Buluşma 2014
Stieg Larsson
“Ejderha Dövmeli
Kız”ın yazarı Larsson’un
yazdığı üç roman ailesi
tarafından ölümünden
sonra yayımlandı. Yazarın
ölmüş olmasının da
rüzgarıyla kitapları bestseller olurken, ailesine de
bir servet kazandırdı.
Kerim Tekin
Henüz 23 yaşında
bir kazada hayatını
kaybedince bir süre
adeta efsaneleştirildi.
Erken yaşta ani ölümü
ve “Kar Beyazdır Ölüm”
parçası ile popçuların
en çabuk silindiği bir
alanda unutulmazlar
arasına girdi.
Grace Kelly
50 yaşlarında
Hollywood’un en
güzel kadınları
arasındayken
Monaco Prenesesi
olarak trafik
kazasında ölümü
onu ve güzelliğini
unutulmazlar
arasına soktu.
Kelly’nin şöhreti
ve güzelliği
ölümünden yıllar
sonra bile Monaco
Prensliği’nin
imajına katkıda
bulunuyor.
Cem Karaca
Gençliğinde devrimci
söylemi ve protest
parçalarıyla pek çok kişi
tarafından büyük ilgi görse
de yine de politik tavrına
karşı olanların hoşlanmadığı
bir isimdi. Ancak gurbette
geçirdiği yıllar sonrasında
döndüğünde sergilediği
yaklaşımla ölümünden
sonra da daha önce onu
sevmeyenlerin bile beğenisini
kazanmaya başladı. Cem
Karaca bu dünyaya veda
ettikten sonra hayattayken
itiraf edilmeyen değeri daha
bir itiraf edilir, daha bir
takdir edilir oldu.
Ahmet Kaya
Politik duruşu ve aykırı
çıkışları nedeniyle sevenleri
kadar nefret edeni de
çoktu, hatta daha çoktu
denilebilir. Ama önceleri
solun itibar ettiği parçaları
sonraları ve öldükten sonra
sağın da diline pelesenk
oldu. Kaya, ölümünden
sonra kendisini cadı avına
tabi tutanlar tarafından bile
saygıyla anılır oldu.
Jimi Hendrix
Büyük gitar virtüözü
Hendrix, aşırı içki ve
uyku hapı yüzünden
kendi kusmuğuyla
ölmüş olarak bulundu.
1970 yılında henüz 28
yaşındaydı ama büyük
virtüözün bu erken
ölümü, zamanlaması
sayesinde onu müzik
tarihinin en etkili
isimlerinden biri yaptı.
Michael
Jackson:
Kompleksleri,
beyazlamak için
başvurduğu tedaviler
ve ilaçlar, tuhaf
yaşam biçimi,
hakkındaki pedofili
suçlamaları ve
borçları yüzünden
o denli yıprandı ki
sönüp gitmesi işten
bile değildi. Ama
tüm bunlara rağmen,
ölümü imajını,
şöhretini ve finansal
durumunu tekrar
zirveye çıkardı.
Oğuz Atay
1977’de 43 yaşında vefat
eden yazar Oğuz Atay’ın
hiçbir kitabı sağlığında
ikinci baskı yapamadı.
Hatta geride bıraktığı dört
romanından en ünlüsü
olan “Tutunamayanlar”ı
1971’de lanse ederken
hiç de hoş karşılanmadı.
Romanıyla getirdiği yeni
edebi yaklaşım sağlığında
hiç itibar görmedi. Oğuz
Atay ancak öldükten sonra
doğru dürüst gündeme
gelmeye başladı, hatta
ölümünden hayli sonra
entelektüellerin gözdesi
oldu.
Kazım Koyuncu
Karadeniz müziğini özgün
bir tarzda sunuşuyla bilinen
Karadenizli bir müzisyendi
Kazım Koyuncu. Ancak
onu şöhret yapan ve daha
sonra yaptığı çalışmaların
yaygın bir kitle tarafından
dinlenmesini sağlayan
asıl etken Karadeniz’de en
büyük ölüm sebebi olan
kansere yenik düşmesi
oldu. O dönem müziğinden
çok kansere karşı verdiği
mücadeleyle gündeme gelen
sanatçı, ölümünden sonra
büyük bir şöhrete kavuştu.
Elvis Presley
Öldüğünde obez, yorgun ve
bıkkın bir adamdı ama hâlâ
büyük şöhretti, hala “kral”dı.
Ölümüyle o kadar büyük şok
yaratı ki, kısa sürede hakkında
çıkan pek çok biyografinin
de etkisiyle “Elvis kültü”ne
dönüştü.
Yılmaz Güney
Çektiği aksiyon filmleriyle
“Çirkin Kral” lakabı verilen
Yılmaz Güney, daha sonra
devrimci filmleri, siyasi
faaliyetleri ve kendini hapse
gönderen hakimi öldürdüğü
için Fransa’ya kaçarak
orada yaşamaya başladı. Bu
dönemde toplumun büyük
kesimi tarafından vatan
haini olarak görülen Yılmaz
Güney, 1984’te öldükten
sonra Türkiye’de değişmeye
başlayan siyasi atmosferle
beraber pek çoklarının itibar
gösterdiği bir sinemacı oldu.
Uzay Heparı
1995 yılındaki motosiklet
kazasına kadar Uzay
Heparı pek bilinen bir
müzisyen değildi. Sezen
Aksu’nun pek çok
şarkısında imzası olan
Uzay Heparı’nın adı ancak
ölümünden sonra şöhrete
kavuştu.
Buluşma 2014 - 49
TARİH
OSMANLI’DAN
TARİHE
NOT DÜŞEN
KARELER
EN
36 - Buluşma 2013
50
2014
MANLAR “BİZ”
ARLA BİR ZA
FL
A
R
Ğ
TO
FO
İŞ
M
İL
EK
Ç
E
C
AZ YÜZYIL ÖN
“Lahana kadar baş, on para tıraş!”
(1895-1905)
Sultan İkinci Mahmut devrinde Yeniçeri
Ocağı’nın kaldırılıp kahvehanelerin
kapatılmasıyla berberler mekansız kaldılar.
Kalabalık yerde “Lahana kadar baş, on para
tıraş” diye bağırarak müşteri toplamaya çalıştılar.
Bundan 100
sene öncesini
Osmanlı’dan kalan
bu fotoğraflardan
okumak mümkün.
Seyyar berberlerden
ameliyat yapan
baytar mektebi
öğrencilerine kadar
birçok ilginç kare
Osmanlı’nın hayatını
da gözler önüne
seriyor.
Buluşma
Buluşma 2013
2014 -- 37
51
Tell El Sheria’da seyyar
ekmek fırını (1917)
S
Siyasi etkinliğinin yanı sıra
pek çok değişik yönü de bulunan Sultan II. Abdülhamid’in az
bilinen bir özelliği de fotoğraf
sanatına meraklı olması. Döneminin yaşayan dünyasını yurt
dışından getirttiği sayısız fotoğraf albümleriyle de takip eden
Sultan, bir yandan da kendi
ülkesinden fotoğraf koleksiyonları oluşturdu. Oluşturduğu
fotoğraf albümleri on binlerce
kareye ulaşan Sultan’ın tarihi
belge niteliğindeki bu muazzam
arşivinin büyük bölümü maalesef
tahttan indirilmesinden ve Yıldız
Sarayı’nın harap edilmesinden
sonra kayboldu. Elde kalan fotoğraflar ise bugün büyük bir
titizlikle saklanmakta. Çamlıca
Basım “Osmanlı’dan Tarihe Not
Düşen Kareler” albümüyle gün
yüzüne çıkmamış fotoğrafları
okuyucusuyla buluşturuyor. En
az yüz yıl önce çekilmiş ve büyük
bir kısmı Sultan Abdülhamid’in
Yıldız Sarayı fotoğraf arşivinden sağlanan bu fotoğraflar, bir
dönemin hayatını birinci elden
gösterirken, günümüze kadar
yaşanan çarpıcı değişimi de ortaya koyuyor. Osmanlı’da günlük yaşamdan, eğitime, siyasete
kadar birçok kareyi kapsayan fotoğraflardan en ilginçlerini sizler
için seçtik.
52 - Buluşma 2014
Fotoğraf Osmanlı’nın son devrine ait
ve cephede ekmek fırınlarını gösteriyor.
At ve benzeri hayvanlarla çekilen 11
tane seyyar ekmek fırını gayet nizami
bir şekilde sıralanmış. Osmanlı askeri
savaşa hazır.
Deniz
Mektebi’nde
kılıç talimi
(1880-93)
Fotoğrafta talebeler
resmi kıyafetleriyle
kılıç talimi yapıyor.
Heybeliada’daki
mektebin hocası ise
kendilerini büyük bir
dikkatle izliyor.
Sağır-Dilsiz Mektebi (1893)
Sağır ve dilsizler için ilk mektep II. Abdülhamid döneminde açıldı.
İlk iki yıl altı ile 20 yaş aralığındaki çocuklara eğitim veren kurum
sonra körleri de kabul etti.
Baytar Mektebi talebeleri (1894)
Osmanlı’da 1839’da Harbiye Mektebi’nde ilk
baytar sınıfı açıldı. Fotoğrafta baytar mektebi
öğrencileri uygulamalı ders yapıyor.
Bebek’te vardacılar
balık sürgünü gözlerken
(1890-91)
Balıkların göç mevsiminde pek
çok yere dalyan kurulurdu. Adalar,
Marmara Denizi ve Boğaz’da 50’yi
aşkın dalyan bulunurdu.
Topçu Kışlası önünde
itfaiye alayı (1890)
Tulumbacılar reisi yangını
haber veren kişiye “Oğlan mı?
Kız mı?” diye sorardı. İstanbul
yakası için “oğlan” Beyoğlu
yakası için “kız” denirdi.
Öğretmen Okulu
Mücellithanesi-ŞAM
Fotoğrafta iki talebe giyotin
makasıyla dikişi yapılan
kitapların kenarlarını
düzeltiyor. Arkadaki pencerenin
üstüne Türk Bayrağı asılmış,
sağdaki kapının üstüne
ise “Darü’l-muallimin
Mücellithanesi” yazılmış.
Konya’da yol yapım çalışması (1895-1900)
Konya dahilinde Karapınar-Ereğli yolu yapım çalışmaları
görülüyor. Yol, sel suları gibi doğal afetlere karşı bir tedbir
olarak zeminden yüksek inşa edilmiş… Silindirin arkasındaki
mühendis yolun sıkıştırılma derecesini kontrol ediyor.
Buluşma 2014 - 53
KÜLTÜR
SANAT
KİTAP
Kurt Seyt & Shura
NERMİN BEZMEN
Son dönemin en çok konuşulan TV dizilerinden olan Kurt Seyt ve Shura’yı orijinal halinden okumak size ayrı
bir keyif verecek. Edebiyat dünyasına “Uyandıran Aşk” isimli şiir kitabı ile adım atmış olan Nermin Bezmen,
bu kez Çarlık Rusya’sının debdebeli yaşantısından Bolşevik ihtilali ile İstanbul’a sürüklenen hayatları anlatıyor.
St. Petersburg’un saltanat günlerinden ihtilalin cehennemine ve nihayet işgal altındaki İstanbul’a, 1920’lerin
Pera’sına, macera dolu bir yolculuk yapacaksınız. Onlarla beraber politikaların, troykaların sihirli alemini, ihtilalin
acımasızlığını, parçalanmış Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerini yaşayacaksınız.
Kurt Seyt, Mirza Eminof’un oğlu olarak servet ve unvanla doğmuştu. Yakışıklıydı, hırslıydı, cesurdu. Çar Nikola’nın
muhafız alayında genç bir üsteğmen oluşu onu bolşeviklerin ölüm listesine dahil etmişti. Kaçarken getirdiği bir
taka dolusu silahı Mustafa Kemal’in Kuvay-i Milliye’sine teslim ettiğinde, karşılık istemeyecek kadar gururluydu.
Shura ise Tchaikovsky nağmelerinin romantizmi ile sarılmış karlı bir Moskova gecesinde, henüz 16’sındayken
saf güzelliği, beklentisiz aşkı ile Seyt’in dünyasına girdi. Ailesinin unvanı, serveti onun da ülkesinde kalmasına
yardımcı olamadı. Sevdiği erkekle atıldığı bu macerada bir daha hiç göremeyecekleri vatanlarının, ailelerinin, artık
yaşamayacakları geçmişlerinin hasretlerini birbirlerinin aşklarında dindirmeye çalıştılar. (PMR Yayınları)
Ustam ve Ben
ELİF ŞAFAK
Tarihimizin en önemli ve çalkantılı dönemlerinden biri olan 16’ncı
yüzyılda İstanbul… Hindistan’dan gelen beyaz bir fil ve onun sırlarla
dolu bakıcısı: Çota ile Cihan... Filbaz aynı zamanda bir üstadın çırağı. Ustası ise Sinan. Bu toprakların yetiştirdiği en büyük mimar…
Bu romanda Elif Şafak’ın muazzam hayal gücü ve zengin diliyle
Osmanlı tarihinin derinliklerine doğru şaşırtıcı bir yolculuğa çıkacaksınız. Karşılıksız bir aşk, iktidar kavgaları, yobazlığın ortasında
yeşeren sanat ve beklenmedik bir ihanet romanın sayfalarında
sizi bekliyor… Bir tarafta bilime ve öğrenmeye inananlar, bir
tarafta gelişmeyi
durduranlar...
Ustam ve Ben,
tarihi kişiliklerin,
camilerin, kütüphanelerin, türbelerin, köprülerin
resmigeçit yaptığı, rengârenk,
canlı, sürprizlerle
dolu bir dönem
hikâyesi… Öyle
bir hayal dünyası
ki içindeki konular ve tartışmalar
günümüze dair de
çok şey söylüyor.
Uzun süre hafızalardan silinmeyecek, çok konuşulacak bir roman.
(Doğan Kitap)
54 - Buluşma 2014
Hayal
AYŞE
KULİN
Ayşe Kulin, Dönüş’ün ardından
yeni kitabı Hayal’de 1983’ten bu
yana yaşamında yer alan renkli
olaylara ve ilginç anekdotlara
yer veriyor. Bu kitapta yazarlık
hayaliyle başlayan bir yaşamın
günümüze uzanan renkli görüntüleri yer alıyor. Özgün çizimlerle desteklenmiş olan Hayal aynı
zamanda Kulin’in günümüze
uzanan yazarlık serüveninin
de bir öyküsü… Ünlü iş adamı
Asil Nadir’den reklamcı Tunca
Yönder’e, halkla ilişkiler duayeni
Betûl Mardin’den Rahmi Koç’a
kadar iş, yayın, siyaset dünyasından pek çok tanınmış ismin
yer aldığı kitap Yahya Kemal
Beyatlı’nın “İnsan âlemde hayal
ettiği müddetçe yaşar” sözleriyle başlıyor. Hayal, Kulin’in bir
umuduyla son buluyor: “Bu dünyada var olduğum sürece hayal
kurmaktan
vazgeçmeyeceğim. Okurlarımla daha
nice hayalde
buluşmak
üzere!”
(Remzi Kitabevi)
Devlet-i Aliyye
HALİL İNALCIK
Prof. Dr. Halil İnalcık’ın
Devlet-i ‘Aliyye / Osmanlı
İmparatorluğu Üzerine
Araştırmalar serisinin
ikinci cildi, Osmanlı Klasik
Dönemi’nin ardından
padişah otoritesinin
zayıfladığı ve giderek
yok olduğu 17. yüzyılda iktidar
mücadelelerini mercek altına
alıyor. İnalcık, dönemin
tarihçilerinin bozuluş ve
kargaşa olarak adlandırdıkları
durumu, o döneme ait
kaynaklar ve belgeler ışığında
yorumluyor.
(İş Bankası Kültür Yayınları)
İstanbul
Kırmızısı
FERZAN ÖZPETEK
Filmleriyle tüm
dünyada adından
söz ettiren Ferzan
Özpetek, romancılıkta
da bir o kadar iddialı.
İstanbul Kırmızısı adlı
bu romanında Özpetek,
doğup büyüdüğü şehir olan
İstanbul’u yıllardır uzaktan
gözlemliyor. Bu sevginin ve
hüznün romanı olan İstanbul
Kırmızısı, sanatçının sinema
eğitimi için İtalya’ya gidişine
kadarki İstanbul yaşantısından
izler taşıyor. Mesafelerle
ölçülebilen uzaklığın kişiyi
bir şehre ait olmaktan
alıkoyamayacağını, önemli
olanın şehirde yaşamak değil,
şehri yaşatmak olduğunu
gösteriyor. (Can Yayınları)
Aşk Terapi
NEVZAT TARHAN
Hz. Mevlana diyor ya:
“Aşksız olma ki ölü
olmayasın, Aşkla öl ki diri
olasın…” Prof. Dr. Nevzat
Tarhan, bu kez bizleri
aşk üzerine düşünmeye,
aşkın gerçekte ne olduğunu
anlamaya, zorluklarıyla
birlikte oldurucu, olgunlaştırıcı
yönlerini keşfetmeye
davet ediyor. Başta Hz.
Mevlana’nın Mesnevi’si
olmak üzere Doğu’nun
bilgeliğini taşıyan eserlerden,
isimlerden aktardığı
hikâyelerle, hikmetlerle
başa geldiyse büyük bir
lütuf olan aşkı sağlam bir
ilişkiye dönüştürmeye yönelik
tavsiyelerde bulunuyor.
(Timaş)
MÜZİK
KUTUSU
Yeni Ay
Sıla
DVD
İncir Reçeli
Aşk filmi sevenlere…
Aytaç Ağırlar‘ın hem yazıp hem yönettiği İncir Reçeli günümüz kent yaşamında kadın-erkek ilişkisinin
çetrefilliğini masaya yatırıyor. Metin (Sezai Paracıkoğlu) yalnız yaşayan, televizyon programlarına skeç
yazarak geçimini sağlayan, geceleri genelde hep aynı mekana takılan otuzlarında bir gençtir. Her zaman
gittiği barda, bir gece yolu bir kızla kesişir. Duygu esrarengiz bir kızdır. Bir ortaya çıkıp bir kaybolmakta, ara
sıra Metin’de kalıp sonra birden görünmez olmaktadır. Metin telefon numarasını bile bilmediği bu güzelin
sırrını öğrenmeye çalışır. Onun hakkında bildiği tek şey incir reçelini çok sevdiğidir.
BLU
Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları RAY
Hobbit Bilbo Baggins, Büyücü Gandalf ve Thorin Meşekalkanı’nın
başını çektiği 13 cüceyle birlikte, Yalnız Dağ’ı ve kayıp Erebor Cüce
Krallığı’nı bulmak için koyulduğu maceralı serüvene kaldığı yerden
devam ediyor. Apar topar çıktıkları yolculuğun başlangıcını atlatmış
olan grup, doğuya doğru ilerlemeye devam ederken, yoldaki
Kuyutorman’da deri değiştiren Beorn ile ve bir dev örümcek sürüsüyle
karşılaşırlar. Tehlikeli Orman-elflerinin elinden kaçan cüceler önce
Göl kasabasına, oradan da nihayet Yalnız Dağ’a giderler. Burası en
büyük tehlikeyle yüzleşecekleri yerdir: Ejderha Smaug’la. Blu-ray
paketinde bonus olarak film esnasında yaşanan çekim zorlukları
ve çözüm yollarını, Kuyutorman’dan Göl Kasabası’na giden uzun
yolculuğu ve Dale Krallığı’nın etkileyici ve önemli sahnelerinin
yaratılışını izleyebilirsiniz.
Düğün Dernek
Acele düğüne
şeytan karışır
DVD
Sivas’ın Esenyurt köyünde yaşayan İsmail’in oğlu Tarık bir gün
yurt dışından çıkagelir. Önce her zamanki gibi bir memleket
hasreti gibi görünse de bu ziyaretin altındaki esas neden
çabuk ortaya çıkar: Tarık görevli olarak çalıştığı Letonya’da
Monica adlı bir kızla beraberdir ve aynı ülkede çalışmak için
tek yol evlenmeleridir! Kendisinin olurunu almaya gelen oğlunu
düğünsüz evlendirmemeye kararlı olan İsmail, alelacele bir
düğün telaşına girer. Fikret Sivas’taki ‘bağlantılarını’ kullanarak
önce bir otel düğünü için söz verse de, işler sarpa sarar ve
köy meydanında mütevazı bir düğün hazırlığı başlar. Tam her
şey çözüldü derken, esas curcuna düğün gecesi kopacaktır!
Filmin başrollerindeki Murat Cemcir ve Ahmet Kural son
yıllarda ülkemizin en çok güldüren ikilisi. Yılın en çok ses
getiren Türk filmlerinden biri olan Düğün Dernek’i seyretmeyen
azınlıktansanız bu filmde kahkaha garantisi var.
Bu yazın en
çok dinlenen
albümlerinden
biri...
Produktörlüğünü
Sıla ve Efe Bahadır’ın
birlikte üstlendiği “Yeni Ay”
albümünde birbirinden güzel
10 şarkı ve bir versiyon
yer alıyor. Sıla, müzikal
kariyerinde kendisini yalnız
bırakmayan ve hep yanında
olan dinleyicilerine bir
de sürpriz yapmış. “Yeni
Ay” albümünde yer alan
şarkıların demolarını da
ikinci bir CD’de bir araya
getiren Sıla, bu albümde
dinleyicileri şarkıların tüm
hazırlık sürecine dahil
ediyor. Özellikle sanatçının
gedikli takipçileri bu ikinci
CD’ye bayılacak.
İyi Niyetli
Bir Gün Gece
Vokalde Can Baydar,
gitarda Erdem Başer,
davulda Eren Çilalioğlu
ve basgitarda Gökçe
Balaban’dan oluşan Gece,
yaklaşık iki yıl aranın
ardından “İyi Niyetli Bir
Gün” albümüyle sevenleriyle
hasret gideriyor. Albümün
prodüktörlüğünü ve
düzenlemelerini Efe
Bahadır ile birlikte üstlenen
Gece, Babajım ve İstanbul
Marşandiz stüdyolarında
Volkan Gürkan ve
Arzu Alsan ile birlikte
kaydettikleri “İyi Niyetli Bir
Gün”ün miks aşamasında
Jon Gray, Murat Bulut ve
Efe Bahadır’la; mastering
aşamasında ise Jay Franco,
Tom Coyne ve Pieter
Snapper ile birlikte çalıştı.
Buluşma 2014 - 55
TREND
Han Sarang
Cafe Bunka
Oldukça uygun fiyata, gurmeleri bile yoldan
çıkaracak dünya mutfağından lezzet adresleri...
Asuman
Taj Mahal
Dünya mutfağı
T
Türkiye’de “dünya mutfağı” sunan
restoranların sayısı hiç de az değil.
Ama bir de yabancı aileler tarafından işletilen farklı ülke mutfaklarına
ait restoranlar var. Bugün falafel,
suşi gibi lezzetler birçok kafenin
menüsünde karşımıza çıkıyor. Tabii bu yemeklerin hakkını veren var,
veremeyen var. Ama bunları yerinde
ve usulüne uygun yemenin keyfi bir
başka.
Farklı ülke mutfağına girince genelde ithal yiyecekler ülkemizde fiyatların zıplamasına yol açıyor. Ama size
desek ki, Hint’i, Japon’u, Kore’si…
Oldukça uygun fiyata, orijinal yemekleri tadabileceğiniz salaş ama
gurmeleri bile yoldan çıkaracak mekanlar var…
İstanbul sokaklarında biraz kaybolmanız tüm bu dünya yemeklerini
yemeniz için yeterli. Ufacık bir falafel
evinde üç dakikada yediğiniz falafeli ve humusun tadını unutamayabilirsiniz. Ya da Güney Kore usulü
hazırlanmış kalamar ızgarayı… İşte
İstanbul sokaklarındaki dünya yemekleri…
56 - Buluşma 2014
yanıbaşımızda
Falafel House
Falafel köftesi hemen hemen her kafede
“başlangıçlar” arasında yer alıyor. Ama
gerçeğini yemek için istikamet Taksim. Şehit
Muhtar Caddesi üzerinde enfes bir falafel
lokantası var. Adı da Falafel House. İçeride iki,
dışarıda iki masası var. Burada yemek en fazla
beş dakika sürüyor. Sahibi Filistinli bir amca.
Falafel köftenin tadı müthiş. Yanında da humus
ve iki çeşit sos. Tel: (0212) 253 77 30
Cafe Bunka
Ülkemizde maalesef “Geleneksel Japon
mutfağı” denilince fiyatlar el yakar. Ama uygun
fiyata suşi ve geleneksel Japon yemekleri
yiyebileceğiniz yerler de yok değil. İşte size bir
örnek: Taksim’deki Cafe Bunka. Ne mi yemeli?
İster suşiye dalın, isterseniz zencefilli ton
balığı, karidesli pilav, miso çorbası ısmarlayın.
Yanında da Japon birasını yudumlayın. Gelen
hesap sizi şaşırtacak. Mekanın müdavimleri
çoğunlukla öğrenciler. Tel: (0212) 251 15 80
Han Sarang
Güney Kore mutfağını hiç denemiş miydiniz?
Cevabınız “Hayır” ise işte size denemeniz için
en doğru adres: Han Sarang… Sultanahmet’te,
Güney Koreli bir aile tarafından işletiliyor.
Pazar hariç her gün açık. Şefi Koreli Young Jin
Han. Saat 10:00’da kapılarını açıyor 22:00’ye
kadar servis sürüyor. Müşterileri ağırlıklı olarak
Türkiye’de yaşayan Uzakdoğulular. Spesiyali
vatos ve ton balığından oluşan çiğ balık tabağı.
Peynirli brokoli kızartması da oldukça başarılı.
Kızarmış kalamar, buharda çipura ve deniz
mahsullü krep de menüden başka alternatifler.
Güney Kore mutfağı demek masada barbekü
demektir. Masanızda pişireceğiniz soya soslu
antrikot da denemeye değer.
Tel: (0212) 516 11 28
Asuman
Aksaray’daki Asuman, işi hakkıyla yapan mütevazı bir İran lokantası. Oruç
Reis Ortaokulu’nun tam karşısına düşüyor. 70 kişiyi aynı anda ağırlayabilen bir
mekan. İran mutfağına yabancı olanlar için fotoğraflı ve açıklamalı bir menü
hazırlanmış. İçinde ceviz ve kuru üzüm olan İran cacığı tadılması gereken
bir lezzet. Çeşit çeşit pilavları var. Pilavın yanında tereyağı servis ediliyor ve
siz bunu masada karıştırıyorsunuz. Safranlı pilavı pek lezzetli. İçki olmayan
restoranda çayla incir tatlısı yiyerek yemeyi sonlandırabilirsiniz.
Tel: (0212) 511 27 37
Taj Mahal
Mihman
Beyoğlu Kaymakamlığı’nın hemen
yanındaki merdivenlerden aşağı
inerken sağ tarafta hizmet veren
Hint restoranı Taj Mahal’i keşfetmiş
miydiniz? Burası Güney Hindistan
yemekleri sunan bir mekan. Yemekler
“tali” adı verilen gümüş tepsilerde
servis ediliyor. Tepsinin ortasına
“nan” adı verilen pide konuyor ve
tepsi masaya geliyor. Menü zengin…
Közlenmiş sebze yatağında gelen
karides müthiş. Bademli safranlı
tavuk, kuzu eti, tavuk çeşitleri… Hint
mutfağına genelde bira yakışır. Ama
lassi ayranını da deneyin.
Tel: (0212) 293 66 00
Özbek mutfağı denilince insanın aklına hemen pilav gelir. Ama mutfağın geri kalanı
hakkında pek de fikrimiz yoktur. İşte size Özbek mutfağını a’dan z’ye tadabileceğiniz
bir lezzet diyarı: Laleli’deki Mihman. Lokantada oldukça kalın, kitabı andıran bir
menü var. Çünkü tüm yemekler fotoğraflı ve açıklamalı olarak menüye konmuş.
Pilav elbette menünün vazgeçilmezi. Kuşüzümlü, kızarmış etli, havuçlu ya da
nohutlu… Çeşit çeşit pilav var. Üstelik kavrulmuş ya da haşlama olarak da
pilavınızı seçebiliyorsunuz. Pilav dışında sebzeli makarna, şişe dizilmiş kebaplar,
farklı soslarla hazırlanmış balıklar da tercih edilebilir. Uygur mantısı ise restoranın
favorileri arasında.
Tel: (0212) 526 08 03 Tel: (0212) 293 66 00
Buluşma 2014 - 57
LEZZET
DERGAHTAN SARAY MUTFAĞINA ORADAN DA AŞKA SÜRÜKLENEN
BİR AŞÇININ MACERASI EŞLİĞİNDE…
Selçuklu
Mutfağından
yemek tarİflerİ
58 - Buluşma 2014
I
S
A
B
R
O
Ç
ER
CİĞ
B
Ömür Akkor’un
“yemek kitapları
Nobel’i”ni
kazanan kitabı
Selçuklu
Mutfağı, sadece
unutulmuş
Selçuklu
yemeklerini
değil, o
dönemin
mutfağını,
yaşamını,
kültürünü ve
anlayışını da
yansıtıyor.
Bu coğrafyaya ait mutfak kültürünün zenginliği dillere destan... Türk mutfağının bu zenginlik
ve çeşitliliği çok geniş bir zaman diliminden, pek
çok imparatorluk ve devletten, çok geniş bir etnik
ve kültürel yelpazeden ve geniş bir coğrafyadan
beslenmiş olmasından ileri geliyor. Bu muhteşem mozaiğe katılan mutfak kültürlerinden biri de
Selçuklu mutfağı. Ancak ne yazık ki çoğu zaman
yemeklerini bilmeden yediğimiz Selçuklu mutfağı
konusunda genelimizin bilgisi ve haberi yok gibi.
Bir araştırmacı olduğu kadar 20 yıldır yemek de
yapan Ömür Akkor’un Alfa Yayınları’ndan çıkan
“Selçuklu Mutfağı” böyle bir boşluğu doldurma
yolunda atılmış önemli bir adım. Kitabın “yemek
kitapları Nobel’i” olarak anılan Gourmand Cookbook Awards’ın “2012 En İyi Mutfak Tarihi Kitabı” ödülünü almış olması da bunun tescilli belgesi.
Tüm dünyadan 12 bin yemek kitabının katıldığı bu
yarışmada birinciliğin Ömür Akkor’un Selçuklu
Mutfağı’na verilmiş olması aynı zamanda bu mutfak kültürüyle ilgili bilgilerin ne kadar nadir olduğunun da bir göstergesi.
Malzemeler: 250 gr
kuzu ciğeri, 1 adet kuru
soğan, 1 yemek kaşığı un, 2
yemek kaşığı sade yağ, yarım
fincan sirke, 5 su bardağı su,
bir tutam maydanoz, kaya
tuzu
Hazırlanışı:
• Kuzu ciğerini bütün olarak
haşlayın
• Daha sonra haşlanan
kuzu ciğerini süzerek
kesme tahtasında ufak
parçalar halinde doğrayın
• Kuru soğanı yemeklik
olarak doğrayın
• Kuzu ciğeri ve soğanı
tencerede sade yağda
ağır ağır kavurmaya
başlayın
• Karışımın üzerine un ilave
ederek kavurmaya devam
edin
• Sirke, kaya tuzu ve 5
bardak suyu tencereye
ilave ederek 20 dakika
daha pişirin
• Altını kapatarak maydanozu
üzerine ilave edin
• Tencerenin kapağını
kapatarak 5 dakika
dinlendirdikten sonra
servis yapabilirsiniz
Buluşma 2014 - 59
Malzemeler: 3 su bardağı badem içi, 4 su
bardağı parça şeker, tahta havan
Hazırlanışı:
• Badem içlerini sıcak suda 10 dakika ısladıktan
sonra soyun
• Soyulmuş bademleri yağını bırakıp pelte
haline gelene kadar havanda dövün
• Dövülmüş badem içini bir tepsiye dökün
• Parça şekeri de iyice un haline gelinceye
kadar havanda dövün
• Dövülmüş badem içi ve şekeri beraber hamur
haline gelene kadar yoğurun
• Hamur haline gelince kaşık yardımıyla
servis edin
ASI
BADEM HELV
13 yy.’a ait bir Selçuklu kasesi (solda) ve tabağı (sağda)
gibi unsurlar kitabın tamamlayıcı ögeleri.
ETLİ ŞALGAM
Malzemeler: 1 kilo kuzu kuşbaşı
1 kilo şalgam, 2 adet kuru soğan, 1 su bardağı pirinç, 4
bardak su, 2 kaşık sade yağ, karabiber, tarçın, kaya tuzu
Hazırlanışı:
• Kuzu etini sade yağda kısık ateşte kavurmaya başlayın
• Kuzu etine iri kıydığınız soğanları ilave edin
• Bu arada şalgamları soyup iyice yıkayın ve kuşbaşı
büyüklüğünde doğrayıp kavrulan ete ilave edin
• Hepsini 5 dakika kavurun
• Üzerine su ilave edip kaynamaya bırakın
• Kaynamaya başlayınca altını kısın ve yarım saat
pişirin
• Pirinci ilave edip pirinç pişene kadar pişirmeye devam
edin
• Pirinçler piştiğinde altını kapatın ve servis edin
60 - Buluşma 2014
Türkiye’nin yerel mutfakları ve unutulan yemekleri üzerine
araştırmalar yapan Ömür Akkor, Selçukluları kendisine hep yakın hissetmiş, onların sanat ve yaşamlarına daima ilgi duymuş.
Ama onu Selçuklu mutfağına yaklaştıran asıl etken birkaç sene
önce Konya civarında Beyşehir’e yaptığı bir yolculuk sırasındaki
gözlemleri ve içinde uyanan hisler olmuş. Her şeyi başlatan süreç
orada yediği bir balık tandır yemeğinden ve Beyşehir Gölü’nün
sularına bakarken kendi aksinde kendini Selçuklu döneminde
1200’lü yıllarda yaşamış, dergah mutfağında yetiştikten sonra
Kubad Abad Sarayı’nda Sultan Alaaddin Keykubat’ın hizmetinde bulunmuş bir derviş-aşçı olarak gördüğü bir rüyetle (vizyon)
olmuş. Buradan kurguladığı, o dönemde yaşayan ve kendisiyle
özdeşleştirdiği bu aşçının hikayesinde Selçuklu mutfağı ve yemeklerinin yanı sıra kültürü ve yaşamından da kesitler sunuyor.
Üstelik dergahtan sultanın saray mutfağına uzanan bu hikayeye
platonik bir aşkı da eşlik ettiriyor. Bu hikayenin çağımızdaki izdüşümü niteliğinde ikinci bir hikayeyle konuyu daha da açıklıyor. Ve
nihayetinde kitabının üçüncü bölümünde işin içine bilgi ve bulgularının yanında kendi gözlem ve sezgilerini de katarak oluşturduğu Selçuklu çorba, yemek, tatlı ve helvalarının tariflerini veriyor.
SİRKENCUBİN
Malzemeler: 5
yemek kaşığı bal, 5
yemek kaşığı sirke, 5
bardak su
Hazırlanışı:
• Su, sirke ve balı bir
kapta karıştırın
• Sürahide soğutup
servis edin
(Şerbet)
ÇOK UYGUN
FİYATLA
Allianz
dinamik
sağlık
sigortası
>> Allianz Dinamik
Sağlık Sigortası, sizin
ve sevdiklerinizin
beklenmedik sağlık
giderlerini bütçenize
uygun ve ekonomik
fiyatlar ile güvence
altına alıyor. Poliçeye
giriş yaşı 6 ile 44
arasında olan ve geniş
sigortalılık süresine
sahip bu ürüne 45
yaşından önce sahip
olarak, siz de sağlığınızı
ömür boyu teminat
altına alabilirsiniz.
>> Dinamik Sağlık
Sigortası, anlaşmalı
kurumlarında,
hastanede yatarak
tedavi gerektiren
sağlık giderlerini,
limitsiz ve %100
ödemeli olarak
karşılar. Üstelik
Kemoterapi
- Radyoterapi Dializ ve Küçük
Cerrahi giderleriniz
de dahil...
Başvurduktan 18
ay sonra başlayan
hamileliklerde,
doğum giderlerinizi
limitsiz ve %100
ödemeli olarak
karşılar.
>> Üstelik aile poliçesi
yaptırmak isteyen
sigortalılarımız % 10’a
varan indirimlerden
yararlanabilir.
Buluşma 2014 - 61
DİJİTAL
2014’te
Allianz’la
daha da iyiye!
2014 yılının ilk 6 ayında yapılan projeler
ile Allianz Türkiye, dijital platformlarda
yine enerjik ve etkili bir dönem geçirdi.
2014 yılının ilk yarısında, 515.118
takipçisiyle sigorta sektörünün en çok
takip edilen Facebook sayfası “Allianz
Türkiye” oldu.
Allianz Türkiye, dijital ortamda ses
getirecek projelerle 2014 yılının geri
kalanında da bu platformdaki liderliğini
korumayı hedefliyor.
Gençler, 2014 yılında da Allianz Münih Futbol Kampı’na
katılmak için yeteneklerini konuşturdular!
F
Futbol aşkı bambaşkadır! Hele işin ucunda Münih’te futbol
kampına katılmak varsa...
Bu yıl 3.sü düzenlenen Allianz Gençler Münih Futbol
Kampı Facebook uygulamasında katılımcılardan “futbol
yeteneklerini gösterecekleri” bir video hazırlamaları istendi.
Hazırlanan mikro site ile hem cep telefonlarından, hem
de bilgisayarlarından yarışmaya katılabilen 14-16 yaşları
arasındaki gençler, önce site üzerinden özgeçmişlerinin
yer aldığı formları doldurdular. Sonrasında da Münih
seyahatini kazanmak için tüm yeteneklerini ve becerilerini
kaydettikleri videolarını Allianz Türkiye ile paylaştılar. Kimi
freestyle hareketlerle kendine hayran bıraktı; kimi volesiyle,
kimi muhteşem kurtarışlarıyla, kimi de özenerek hazırladığı
videolarıyla... 1 Nisan’da
başlayan ve 9 Mayıs’ta
sona eren bu uzun
maratonun galiplerini
seçmek biraz zorlu
62 - Buluşma 2014
olsa da, içerisinde spor yazarı Okay Karacan ve eski milli
futbolcu Metin Tekin’in de yer aldığı jürinin belirlediği asil ve
yedek talihliler Facebook sayfasında açıklandı. Ancak Allianz
Türkiye, bu sene de tek bir ödülle yetinmedi. Uygulamayı
paylaşarak en yüksek puanı toplayan 15 kişi de spor çanta
kazandı.
Allianz
Türkiye’de
neler oluyor?
B
Bazen hayatınıza
dokunacak #1Tavsiye,
bazen aklınıza
gelmemiş küçük
bir hatırlatma, Sevgililer Günü’nde aşkın en güzel yanı ya da
annelerinizin ne kadar özel olduğunu bir kez daha anladığınız o güzel
an...
Allianz Türkiye sayfasına 2014 yılında yansıyan küçük anekdotlarla,
hayatın renklerini Allianz ile birlikte fark etmeye devam edeceksiniz.
Karanlıkta bir yaşam
deneyimlemek...
Allianz Türkiye’ye göre
#aşkınengüzelyanı!
A
Allianz Türkiye, takipçileriyle birlikte hayata geçirdiği projelere,
sevgi dolu bir tanesini daha ekledi: Allianz Türkiye Sevgililer Günü
Twitter Yarışması.
Sevgililer Günü’nden tam bir hafta önce, hazırladığı görsellerle
“aşkın en güzel yanlarını” anlatan ve takipçilerinden de
aşkı anlatmalarını isteyen Allianz Türkiye, hafta sonunda
ise kullanıcılarından #aşkınengüzelyanı hashtag’iyle yazdığı
“#aşkınengüzelyanı yaşamının her anında yanında olmaktır.”
paylaşımını retweet etmelerini istedi. Yüzlerce RT arasından
seçilen 5 takipçi, La Mancha Restaurant’ta çift kişilik romantik bir
akşam yemeği kazandı.
Kendilerine özel olarak hazırlanan menünün yanında takdim edilen
sürpriz hediye ve özel karşılama notu, kazananların gecelerine ayrı
bir renk kattı.
B
Bugüne kadar dünya üzerindeki 130 şehirde
7 milyon kişi tarafından ziyaret edilen ve
yaşattığı sıra dışı deneyimle ön plana çıkan
Dialogue in Dark (Karanlıkta Diyalog) sergisi
İstanbul’da devam ediyor. Gayrettepe Metro
istasyonundaki 1500 metrekarelik alanda
yer alan Karanlıkta Diyalog Sergisi’nin eğitim
merkezi sponsorluğunu ve isim hakkını, engelli
hayata gösterdiği duyarlılığıyla tanınan Allianz
Türkiye üstlendi.
Tamamen karanlıkta hayatın farklı kesitlerinin
yaşatıldığı bir ortamda görme engelli rehberler;
ziyaretçileri dokunarak, koklayarak ve duyarak
dünyayı ‘yeni ve farklı’ bir biçimde görmelerini
sağlayacak bir yolculuğa çıkarıyor. Sergi
alanında bulunan ve Allianz’ın desteği ile
hazırlanan ‘Allianz Training Center’da İstanbul
Business School işbirliği ile iş dünyasına yönelik
karanlıkta atölye çalışmaları düzenleniyor.
Karanlıkta Diyalog sergisinin biletleri Biletix
üzerinden ve Biletix Satış Ofisleri’nden temin
edilebiliyor.
Buluşma 2014 - 63
HABERLER
Allianz Gönüllüleri
Çocuklara Mutluluk
Dağıtıyor
D
Allianz Viyana’da “Maça devam” diyor
Dünyanın en büyük sigorta şirketlerinden Allianz, spora verdiği destekle de adından
söz ettiriyor. Dünyanın birçok farklı bölgesinde ünlü stadyumlara ismini vererek
futbolseverleri sevindiren Allianz son olarak, Avusturyalı SK Rapid futbol kulübü
ile 10 yıllık bir anlaşma imzaladı ve “Allianz Stadyumu”nu da zincirine eklemeyi
başardı. İnşaatı 2016 yılında tamamlanacak olan stadyum, Allianz’ın bu alanda altıncı
yatırımı olmaya hazırlanıyor. Bayern Münih’in sahası “Allianz Arena”, Sidney’deki
“Allianz Stadyumu”, Nice’teki “Allianz Riviera”, Sao Paouo’daki “Allianz Parque”
ve Londra’daki “Allianz Park” stadyumlarının ardından Avusturyalı SK Rapid futbol
kulübü ile imzaladığı bu anlaşmayla “Allianz Stadyumu”na da ismini veren Allianz,
spora olan bağlılığını da böylece bir kez daha ortaya koyuyor.
¬ Çocuklarla gidilen
Allianz Türkiye CEO’su
Solmaz Altın
G
Allianz Türkiye
dijital dünyanın kapılarını aralıyor
Gelecek stratejisini ‘dijitalleşme’ üzerine kuran Allianz Türkiye dijital dönüşüm
projesine start verdi. Böylece Allianz, müşterilerin talep ve ihtiyaçlarına daha hızlı ve
kişiye özel hizmetlerle daha etkin çözümler sunacak. Sektörün en beğenilen şirketi
Allianz Türkiye’nin 2013 performansı ve gelecek vizyonu Allianz Türkiye CEO’su
Solmaz Altın, Allianz Türkiye Finans Genel Müdür Yardımcısı Aylin Somersan-Coqui
ve Allianz Türkiye Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Bülent Eriş’in katılımıyla
düzenlenen bir basın toplantısı ile duyuruldu.
2013 yılının Allianz Türkiye ve Türk Sigorta Sektörü için bir kilometre taşı olduğunu
anlatan Altın “Geçtiğimiz yıl Allianz Grubu’nun Yapı Kredi Sigorta Grubu’nu 1.6 milyar
TL’ye satın alması sigorta sektörünün dinamiklerini değiştirdi. Bu büyüklükte bir
yatırım, Allianz Grubu’nun, Türkiye ekonomisine, Türkiye’deki yönetim ekibine ve
Türk toplumuna olan güveninin kuvvetli bir göstergesidir” diye konuştu.
Allianz Türkiye Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Bülent Eriş ise şirket olarak
teknoloji ve dijitalleşmeye büyük önem verdiklerini belirterek “Dünyadaki
dijitalleşmeye paralel olarak Allianz Türkiye de dijitalleşiyor. Bu kapsamda Dijital
Dönüşüm Projemizi başlattık. Dijital Organizasyon olma yolunda ilerlerken gerek
satış, gerekse satış sonrası temaslarımızı iş ortaklarımızla beraber teknolojiden de
faydalanarak artırmayı amaçlıyoruz. Teknolojiyi kitlelere hızlı, etkin ve kişiye özel
yaklaşımla ulaşmak için kullanıyoruz” dedi.
64 - Buluşma 2014
Gönüllü grubu, bundan beş yıl
önce temelleri Yapı Kredi Bankası
tarafından atılmış ve o dönem
Yapı Kredi Sigorta çalışanları
tarafından kurulmuş bir ekip.
2013 yılının sonunda ise Allianz
Sigorta, Allianz Hayat ve Emeklilik
ile Allianz Yaşam ve Emeklilik
şirketlerini de içine katarak
ilerledi. Aktif olarak etkinliklerde
görev yapan 20-25 civarı gönüllü
bulunmakta. Gönüllü Grubu,
Darüşşafaka’da okuyan ve hafta
sonu evci çıkamayan çocukların
sosyal hayata katılımlarını
sağlamak amacıyla hafta sonları
sosyal ve kültürel etkinlikler
düzenliyor.
etkinlikler
Human Body: Gönüllülerimiz,
23 Şubat 2014 Pazar günü
Darüşşafaka’da eğitim gören 36
çocukla birlikte Florya İstanbul
Akvaryum’unda keyifli bir gün
geçirdi. İlk durakları olan Human
Body sergisini gezen ekip,
insan vücudunun mucizesini ve
işlevlerini yerine getirişini, derinin
altında olup bitenleri hayranlıkla
izlediler.
Çocuk Yogası: Gönüllü
grubunun altıncı etkinliği “çocuk
yogası” 23 Mart Pazar günü,
30 Darüşşafakalı öğrenciyle
gerçekleştirildi.
Minik Gurmeler: “Minik
gurmeler” etkinliği 9 Mart Pazar
günü 35 öğrenci ve 10 gönüllünün
katılımıyla gerçekleştirildi.
Çocuklar İtalyan pizzası yapmayı
öğrenmelerinin ardından
yaptıkları pizzaların hep birlikte
tadına baktılar.
Allianz Yönetim Kurulu
Başkanlığı’na Cansen
Başaran-Symes getirildi
T
Türkiye’nin lider sigorta ve emeklilik şirketlerinden
Allianz Sigorta ve Allianz Hayat ve Emeklilik
şirketlerinin Yönetim Kurulu Başkanı Cansen
Başaran-Symes oldu. 1998-2012 tarihleri
arasında PricewaterhouseCoopers (PwC)
Türkiye Başkanlığı’nı yürüten ve şirketin ülke
faaliyetlerinden sorumlu olan Başaran-Symes,
1990-2013 yılları arasında PwC firmasının
ortağı olarak görev aldı. PwC Türkiye haricinde
Kopenhag ve Londra ofislerinde de görev alan
Başaran-Symes, 1998-2005 yılları arasında
PwC Orta ve Doğu Avrupa Bölgesi’nin ve 20052008 yılları arasında da PwC Eurofirm şirketinin
Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. 2000
yılında Dünya Ekonomi Forumu tarafından
“Geleceğin Global Lideri” unvanını alan BaşaranSymes, 2004 yılında 100 aktif liderden oluşan
“Geleceğin Global Liderleri” topluluğuna seçildi.
Türkiye finans sektörünün önde
gelen isimlerinden Rüşdü
Saraçoğlu’nun emekli olmasının
ardından boşalan Yönetim
Kurulu Başkanlığı görevine
getirilen Başaran-Symes,
Allianz’ı geleceğe taşırken,
kurumu bu günlere ulaştıran
liderlerin tecrübelerinin
önemli olduğunu, bu güne
kadar yaratılan değerlerin
Allianz’ın bundan sonraki
başarılarında da önemli bir
yer alacağını ifade etti.
M
Allianz SE
CEO’su
Michael
Diekmann
Allianz’dan 10.1 milyar euro
faaliyet karı
Allianz Grubu gelirlerini %4,1 artırarak 110,8 milyar Euro’ya,
faaliyet karını ise %7,8 artırarak 10,1 milyar Euro’ya
yükseltti. Allianz’ın faaliyet gösterdiği ve Türkiye’nin de
aralarında bulunduğu 5 ülkedeki Allianz şirketlerinin mal
ve kaza sigortaları segmentinde gösterdiği prim üretimi
performansının karlılığa büyük etkisi olduğu belirtildi.
“Allianz, siyasi ve ekonomik anlamda çalkantılı bir ortamın
hakim olduğu 2013 yılında çok başarılı sonuçlar elde etti
ve biz bu başarılı performansı bu yıl da sürdürmek istiyoruz.
Dolayısıyla, 2014 için faaliyet kârı tahminimizi 10 milyar
Euro (artı/eksi 500 milyon Euro) olarak açıklıyoruz,”
şeklinde konuşan Allianz SE CEO’su Michael Diekmann
sözlerine şöyle devam etti, “Bu zorlu ortamın etkileri
2014’te de devam edecek.”
Önceliğimiz müşteri memnuniyeti
Müşteriyi tanımlamak ve tanımak kolay değil,
özellikle sigorta şirketleri gibi yüksek hacimli
müşteri adetlerinden bahsediliyorsa. Allianz
Türkiye olarak müşterilerimizi daha yakından
tanımak ve ihtiyacına göre uygun çözümler
sunmak için Microsoft Dynamics CRM ile
can bulan Müşteri İletişim Yönetimi Projesi
kapsamında , Potansiyel Müşteri Yönetimi
fazının tamamlanmasından sonra Çağrı
Merkezi iç ve dış arama fazlarını çalışmaya
başladık.
Çağrı Merkezi ilk bakıldığında yüzyüze olmayan basit bir
telefon görüşmesi olarak görülse de strateji ve yaklaşımlar
açısından Allianz’ın neredeyse tüm departmanlarına dokunan
bir proje oldu.
Projenin fayda ve etkileri;
• Çağrı Merkezimizin sesli yanıtlama servisindeki kurgumuzu
müşterilerimizin TC kimlik numaralarını tuşlayabilmelerini sağlayacak
şekilde değiştirdik.
• Bu yapı ile Çağrı Merkezinde hizmet veren yetkili artık
telefonu çaldığı anda arayan kişiyi tanıyor ve karşılama
anında müşteriye ismi ile hitap edilebiliyor.
• Ayrıca sesli yanıt sisteminde yapılan tuşlamalar ile
acente, anlaşmalı servis, anlaşmalı sağlık kurumu
ayrımlarını yapabildik ve yine müşteri temsilcisinin arayanı
tanımasını sağlandık.
• Çağrı Merkezi’mizden yapılan hoşgeldin aramaları,
kredi kartından ödeme alınamayan müşterilerin
bilgilendirilmesi... gibi bir çok dış arama bu sisteme
taşınarak görüşme öncesinde, sırasında ve sonrasında kullanılan
sürelerden tasarruf ederek zamanı daha verimli kullanmaya başladık
Şiketimizin çatısında konumlanan müşteri odaklı hizmet
anlayışını destekleyecek bir projeyi tamamlamış olmaktan
dolayı yaşadığımız gururu sizlerle paylaşmak istedik.
Müşterilerimizi dinlediğimiz yeni projelerimizi sizlerle
paylaşmaya devam edeceğiz.
Buluşma 2014 - 65
son nokta
Mobil
hastalıklar
A
Apple’ın yeni yazılımı iOS 7 çıktığından
bu yana birçok kullanıcı, yeni yazılımlı
telefonları kullanırken, başlarının döndüğünden, hatta deniz tutması gibi, “iOS 7
Tutması”na yakalandığından dert yandı.
Mobil teknolojilerin, bu tür rahatsızlıklara neden olduğu, klinik olarak da kanıtlanmış bir durum. İşte mobil cihazların
neden olduğu gizli rahatsızlıklar.
Nomofobiya-Cep
telefonsuz kalma
korkusu
Birçok insanda, cep telefonunun
kısa bir süre de olsa, yanlarında
olmaması, aşırı heyecana,
tedirginliğe hatta terlemeye ve
anksiyeteye neden olabiliyor.
SMS parmağı
(tendinitis)
İngiliz ortopedistlere göre çok sık
e-mail ve SMS gönderen kişiler,
özellikle başparmaklarında kireçlenme,
zedelenme gibi fiziksel rahatsızlık
yaşayabiliyor.
Erkeklerde
sperm
bozukluğu
Bilgisayarlarını
Laptop
kucaklarında kullanan
veya cep telefonlarını
yanması
pantolon ceplerinde
Kullanım sürecinde
taşıyan erkeklerde
43 derece sıcaklığa
görülen bu rahatsızlık, kadar ısınabilen dizüstü
erkeklerin genital
bilgisayarlar, özellikle
bölgelerinin mobil
cildi hassas insanlarda
cihazlar nedeniyle aşırı
cilt yanıklarına neden
ısınmasıyla meydana
olabiliyor.
geliyor.
66 - Buluşma 2014
Uykusuzluk
Dünyanın en ünlü tıp araştırma merkezlerinden Amerika’daki
Mayo Clinic uzmanları, akıllı telefonların ve tablet cihazların
kullanıcılarda uykusuzluk ve uyku bozukluklarına yol açtığını
açıkladı. Uyumadan önce veya yatakta kullanılan mobil
cihazların parlak ekran aydınlatmalarının özellikle yüze
yansıması, beyinde melatonin hormonunun salgılanmasını
engelliyor. Bu hormonun azalması da vücudun uyku moduna
geçmesini engelliyor.
Sırt ve
boyun
ağrıları
İngiltere’de yapılan bir
araştırmada, akıllı telefonlarını
ve tablet bilgisayarlarını
ortalamanın çok üzerinde
kullanan 18-24 yaş arası
gençlerin yüzde 84’ü sıklıkla sırt
ve boyun ağrılarından şikayet
ediyor. Uzmanlara göre bunun
nedeni mobil ve akıllı cihazları
kullanırken, gençlerin vücut
anatomisine aykırı bir duruşta
olmaları.
Siber hastalık
(Kinetosis)
iPhone ve iPad’lerde ekrandaki
görüntüye üç boyut efekti
vermek için kullanılan optik
yanılsamalar, birçok insanda
baş dönmesi, mide bulantısı
veya migren ağrılarına neden
olabiliyor.
Hayali titreme
sendromu
Araştırmalara göre her 10
cep telefonu kullanıcısından
yedisini etkileyen bu sendrom,
telefonunuz çalmasa da çaldığını
duymanız veya titrediğini
hissetmeniz şeklinde ortaya
çıkıyor. Yaptığınız ilk şey ise
defalarca telefonunuza bakmak
oluyor. Bu da anksiyete veya
strese neden olabiliyor.
=Zg^ē^c
WVēç
hVčaç`
6aa^VcoÉèc\Zc^ēiZb^cViaè!
]Zg^]i^nVXVjn\jcVkVciV_aVg
hjcVchVčaè`h^\dgiVhè“g“caZg^^aZ
hVčaèčècèo]ZgoVbVc\“kZcXZ
VaiècYV###
6aa^Vco6XZciZaZg^kZnV))))*)+

Benzer belgeler

Buluşma Dergisi, 2013 Sayı 2 / 5,90 Mb

Buluşma Dergisi, 2013 Sayı 2 / 5,90 Mb ustası Ferran Adria şimdi dünya mutfağında köklü bir değişimin peşinde…

Detaylı

Buluşma Dergisi, Sayı 33, 1,86 Mb

Buluşma Dergisi, Sayı 33, 1,86 Mb >> Seyahatte bir sağlık problemiyle karşılaşırsak bunun önlemini şimdiden alabilir miyiz? Allianz Seyahat Sağlık Sigortası işte bunun için var. Seyahatte olduğunuz dönemlerde sizi risklere karşı ko...

Detaylı

Buluşma Dergisi, 2014 Sayı 1 / 6,80 Mb

Buluşma Dergisi, 2014 Sayı 1 / 6,80 Mb  Allianz adına sahibi: Arif Aytekin

Detaylı

Buluşma Dergisi, 2015 Sayı 2 / 5,07 Mb

Buluşma Dergisi, 2015 Sayı 2 / 5,07 Mb Tel: 0212 291 15 05 www.oct.com.tr

Detaylı