HİKAYEYİ YENİDEN ANLATMAK: ʹASMALI KONAKʹTA İLKSEL

Transkript

HİKAYEYİ YENİDEN ANLATMAK: ʹASMALI KONAKʹTA İLKSEL
HİKAYEYİ YENİDEN ANLATMAK:
ʹASMALI KONAKʹTA İLKSEL METİNLERİN İZLERİ VE SERİYAL
ÖZELLİĞİ
SEÇKİN ÖZMEN
[email protected]
Istanbul University
(Turkey)
YAVUZ YILDIZHAN
Istanbul University
(Turkey)
Abstract
The act of narration is almost an instinctual phenomenon for beings. Narration brings
forth its own paradimatic lane towards the ways of lives. The established grounds of the
act of narration may be perceived as the reality of life itself.The element of the
mystification of life and distortions of reality is a crucial factor in creating the suspense
that stimulate the receptor –in our case TV audience- and urging him/her to ask for
more. This might be implemented through a set of pre-supposed and familiar aspects. In
doing this the elemental point is to remain within the well-known territories.
Employment of cliches in TV series enables the TV audience not only to perceive and
understand the story and plot efortlessly but also makes it easy for one to associate and
identify oneself with the characters in the series, thus subconsciously consider
himself/herself in their situation, living through the trials that fictonal characters
confront, facing the same difficulties, enduring the similiarpains, and having to make
decisions in critical circumstances. Numerous TV series are based on the basic occasions
of life and life and they tend to offer conflicts that are easily recognizedbut hard to
resolve. Generally TV series and especially the ones which have a line of continuity
rather than the episodic ones in which in each episode a different conflict is resolved,
offer the audience life-size characters and eternal conflicts. The primordiality of these
texts ensures their appeal to the TV audinece. Regardless of its content (negative or
positive)TV audience tend to respond to these texts (either way).. The siblings rivallry,
passion, greed, love- both desperate and happy- marriage, inheritance, hate, anfgger and
clash between the evil-doers and righteos ones are typical aspects that are constantly
repeated. The capability of the orginal narratives in drawing the attention of the masses
to any kind of drama has always been asafe-haven for the producers and as said
narratives are eternal their repitition in different contexts seem fairly so. The
contrubution of the seriality to thespopularity of the TV series are significant. The
elements of the primordiality and the seriality in ‘Asmalı Konak’ which is Turkey’s one
of the most popular TV series recently will be analyzed in this study Alongside the
theorical analysis we aim to interview with the people who construct the strata at
different levels of the general TV audience.
Özet
Televizyon dizilerinde yaratıcıların en önemli amacı yüksek izlenme oranı yakalamaktır.
Bunun için yaratıcıların dikkat etmesi gereken özelliklerden en önemlisi olduğunu
düşündüğümüz iki özellik, öykünün ilksel metinler temel alınarak yaratılması ve seriyal
özelliğidir. Seriyal formatında dizi izleyiciyle düzenli aralıklarla buluşur, izleyiciyi
diziye bağlar ve izleyicinin en üst düzeyde katılımı sağlanır. İzleyici yaratıcının
kurguladığı dünya üzerinde öngörüde bulunabiliyor, izlediği öyküde geçen olayları ve
karakterleri kendisiyle özdeşleştirebiliyor, çevresindeki olaylar ya da başka metinlerle ilgi
kurabiliyorsa, diziyi sürekli ya da sıkça izleyebiliyorsa bu bahsettiğimiz iki özellik
dizinin metni yaratılırken kullanılmış demektir. Biz çalışmamızda bu özelliklerin
ʹAsmalı Konakʹın yüksek izlenme oranına ulaşmasının nedeni olduğu iddiasından
hareket ederek, ʹAsmalı Konakʹda ilksel metinlerin etkisini ve seriyal özellikleri
inceleyeceğiz. Çalışmamızda odak grup görüşmeleri tekniğiyle izleyicilerin diziyi izleme
nedenlerinin öykünün ilksel metinlerle etkileşimi ve seriyal özellikler olup olmadığı
konusunda bir sonuca varılacaktır.
292
HİKAYEYİ YENİDEN ANLATMAK:
ʹASMALI KONAKʹTA İLKSEL METİNLERİN İZLERİ VE SERİYAL ÖZELLİĞİ
Televizyon toplumsal ve kültürel bir iletişim aracı olmakla beraber aynı zamanda bir
endüstridir ve televizyonun endüstri olarak kabul edildiği noktada izleyicilerin ilgisini
çekip, bu ilgiyi sürdürebilecek nitelikte programların üretilmesi gerekmektedir. Televizyon
program üretiminde programların biçim ve içerikleri konusunda karar verme süreçleri
televizyon kuruluşlarının örgütlenme modellerine göre farklılıklar gösterse de, izleyici
beğenisi belirleyici rol oynamaktadır. Araştırma kuruluşları izleyici sayısını saptamaya
yönelik araştırmalar yanında izleyicilerin izledikleri programlarla ilgili düşüncelerini de
saptamaya yönelik araştırmalar yaparlar.
Televizyon anlatılarında, yaratıcıların ana hedefi yüksek izlenme oranlarına ulaşmaktır,
bunun içinde izleyicinin ilgisini çekecek konuları, karakterleri, formatları saptamaları
gerekmektedir. Yayınlanan bütün programlar birkaç hafta içerisinde planlanan izlenme
oranlarını yakalayamazlarsa yayından kaldırılmaktadırlar. O nedenle izlenme oranı bütün
televizyon programları gibi televizyon dizilerinin de devam edip etmeyeceğine karar
verilmesi için en önemli göstergedir. Yüksek izlenme oranını yakalamak için yaratıcıların
gözönünde bulundurması gereken özellikleri dizilerin yaratım sürecinde izlenilirliği
arttırmak için kullanmak önemlidir.
Bu özellikler genel olarak dramatik özellikler, çekim özellikleri ve karakter özellikleri olmak
üzere, izleyicinin sevdiği oyuncuların dizide yer almasından dizinin formatına, konu ve
karakterlerin özelliklerinden yayın saati ve gününe kadar geniş bir yelpazeye yayılmaktadır.
Bu özellikler arasında bizim çalışmamızda inceleyeceğimiz ilksel metinlerle dizi metninin
yaratılması sürecinde ortaya çıkan etkileşim ve genel olarak izleyiciyi diziye bağlayan
seriyal özelliğidir. Çalışmamızda yüksek izlenme oranı yakalayan, ʹTelevizyon Yayınları
Kamuoyu Araştırması 2002ʹde bireylerin televizyon kanallarında yayınlanan drama
programlarını izleme durumu tablosunda (tablo 26) ʹAsmalı Konakʹ (%57, 4 sıkça, %14, 9
arasıra izliyorum) en çok izlenen 2. dizi durumundadır, bu ilgi nedeniyle dizinin son
bölümü sinema filmi olarak bitirilen ʹAsmalı Konakʹ, öyküsünün ilksel metinlerle etkileşimi
ve seriyal özellikler açısından incelenecektir. Bu çalışmada, dizideki seriyal özelliklerin ve
dizi metninin ilksel metinleri temel alarak oluşturulmasının izleyicinin diziye ilgisini
arttırdığı iddiasından hareket ederek, ʹAsmalı Konakʹda geçen olayların Türk kültürü ve
değerlerini anlatan ilksel metinlerimiz olan destanlarda geçen olaylarla örtüşüp örtüşmediği
ve seriyal özellikler taşıyıp taşımadığı incelenecek, sonra odak grup tartışmaları yöntemiyle
izlerkitlenin diziyi izleme nedenlerinin öykünün ilksel metinlerle etkileşimi ve seriyal
özellikler olup olmadığı konusunda bir sonuca varılacaktır.
Dizilerde seriyal özelliklerin bulunması izleyiciyi diziye bağlamak için çok önemli bir
unsurdur. Bu noktada seriyal özelliklerle ilgili açıklamalar yapmadan önce çalışmamızda
inceleyeceğimiz ʹAsmalı Konakʹı televizyon programları arasında türsel olarak nereye
yerleştireceğimizi açıklayacağız. Tek bölümlük televizyon filmleri, mini-diziler, uzun süre
devam eden diziler genel olarak drama başlığı altında anılmaktadırlar. ABDʹde yapılan
çalışmalarda dramalar iki başlık altında sınıflandırılmışlardır. Bu sınıflandırmaya göre ʹdiziʹ,
genellikle haftada bir kere yayınlanan, her bölümde başlayıp biten bir öyküye yer veren
dramalardır. Seriyal ise her bölümde kapanmayan bir ana öykü ile onun etrafında her
bölümde biten yan öykülerden oluşan dramalardır. İki türü kesin çizgilerle ayırmak pek
293
mümkün değildir. Daha çok sayıda izleyici çekebilmek için her iki türde birbirinden bir
takım özellikleri almışlardır. Bu bağlamda dramayı çalışmamızda ʹAsmalı Konakʹı genel
olarak dizi olarak nitelendirip seriyal özelliklere hangilerine sahip olduğunu araştıracağız.
(Brown, 1994)
Odak grup tartışmaları, incelenen konuyla ilgili olarak ortalama 6 kişiden oluşan bir grubun
bir uzmanın yönetiminde özgür bir ortamda tartışmasına dayanan bir tekniktir. (Tanrıöver,
Eyüboğlu, 2000;22)Çalışmamız bağlamında, odak grup tartışması incelediğimiz dizinin
izleyicileriyle yapılmış ve izleyicilerin diziyi nasıl alımladığını ortaya çıkarmıştır. Odak grup
tartışması farklı sosyo-ekonomik düzeylerden 8 kadın izleyiciyle yapılmıştır. Farklı
düzeylerden kişilerin saptanmasında, görüşülen kişi ve görüşülen kişinin hane halkı reisinin
gelir durumu, eğitimi ve mesleği gözönünde tutulmuştur. Görüşmecileri tanımlayan
bilgilerin yer aldığı parantez içindeki harfler; A sınıfı, eğitim düzeyi yüksek, beyaz yakalı
yönetici ya da serbest meslek sahiplerini, B sınıfı aynı özelliklere sahip Aʹdan biraz daha alt
konumdakileri, C1, eğitim ve meslek açısından beyaz yakalı orta sınıfları, C2 mavi yakalı
orta sınıfları, D grubu eğitim düzeyi düşük eğitim ve vasıfsız işçi ve benzeri konumda olan
tarım çalışanlarını ifade etmektedir.(Tanrıöver-Eyüboğlu, 2000;92-93) Yalnızca kadın
izleyicilerle yapmamızın nedeni TRTʹnin 2002 yılında yaptığı ʹTelevizyon Yayınları
Kamuoyu Araştırmasıʹnda ʹAsmalı Konakʹın cinsiyete göre izlenme durumunda kadın
izleyicilerin ʹsıkça izliyorumʹ %34, 5 oranıyla ve ʹhiç izlemiyorumʹ %6, 9 oranıyla erkek
izleyicilerden daha fazla sıklıkla izlediğini ve hiç izlemeyen erkeklere göre kadınların hiç
izlememe oranının daha düşük olduğunu görüyoruz. Bu nedenle sıklıkla izlenme
oranlarında ki bu farktan dolayı odak grup tartışmalarında sadece kadınlarla görüşmenin
daha sağlıklı olacağını düşündük.
Televizyon izleme günlük yaşam pratiklerimiz arasında anılan bir etkinliktir. Özellikle
sosyal faaliyetlerin çok az ya da hiç olmadığı kırsal kesimde ve bu etkinliklere katılma
olanağı bulamayan yaşlı ve gelir seviyesi düşük kesimlerin - ve çalışmayan insanların
günlük işleri arasında önemli bir yer teşkil etmektedir. Çoğu insan televizyonu
arkadaşlarıyla paylaştıkları zamana yeğ tutmakta ve televizyonu arkadaşının yerine
koymaktadırlar. Yapılan araştırmalar da bunu onaylamaktadır. Hafta içi ortalama televizyon
izleme süresinin 3.7 saat olduğu bu sürenin hafta sonu ise 4.2 saate çıktığı, çalışmayanların
ve yaşlıların daha fazla televizyon izlediği bu araştırmalarla ortaya konmuştur. (Tanrıöver,
Eyüboğlu, 2000;30) Televizyon izleyicisinin televizyona olan ilgisi gerek televizyon kanalları,
gerek program türleri, gerekse televizyon dizilerinin çeşitlenmesi için önemli bir gerekçedir.
Yerli dizilerde ki çeşitlenmeyle birlikte farklılıkların da bulunması hedef kitleye ulaşmak
açısından önem taşımaktadır. İşte bu noktada yaratım sürecinde çalışanların izleyicinin
ilgisini çekecek özellikleri yakalaması ve izleyicinin alımlayabileceği şekilde sunması önem
kazanmaktadır.
Televizyon dizilerinin popüler hale gelmesinde kitlelerin yeni anlamlar üretmek için hazır
malzeme arayışı ve bilindik metinlerle kurduğu kısmen daha dolaysız ilişki, onları ilksel
metinlere ve metin okuma hazzı veren seriyal özelliğine ve kültürel donanımı ve öznel
şartlarından kaynaklanan göndergesel (referential) ve üstdilsel (metalinguistic)
değerlendirmelere ve anlamlandırmalara yöneltmektedir. Burada metnin yaratım sürecinde
bu metinlerin birtakım sterotipik özellikler göstermesine dikkat edildiğini ve belirlenmiş
klişeler üzerinden hareket edildiğini ifade etmek gereklidir. Televizyon dizilerinde de diğer
bütün anlatısal metinler oluşturulurken göz önüne alınan ana metin türleri arasında ya tekil
bir seçim ya da eklektik bir kaynaştırma yapılması gözetilmektedir. Üretilecek yapım
294
senaryo yazım aşamasından çekim aşamasına kadar yapılan seçim ve tercihlerle ya trajedi
ya komedi ya da her ikisini aynı anda –fakat ayrı ayrı-barındıran ya da bu iki ana yapıyı
kaynaştıran trajikomik bir metin olarak belirlenir. “Trajedide edim ciddi ve önemlidir,
herşeyi değiştirebilecek bir eylem önemli bir insan tarafından gerçekleştirilir (örn.Kral
Ödip’in babasını öldürdüğünü ve annesiyle evlendiğini anlaması); komedide ise –Aristo’ya
göre- edim, bize acı vermeyen hatalar yapan önemsiz, gülünesi insanlar tarafından
gerçekleştirilir.” (Barnet, 1997;32) Trajedi evrensel bir insanı öngörür ve onun
kahramanlıkları ve kaçınılmaz acılarını ele alır, trajedinin sonu ölümle biter, komedi ise
durumları ve anı ele alır, küçük insanlar ve her türlü farklı duruma önceden belirlenmiş
kodlarla tepki veren kişilerin yol açtığı gülünçlükler vurgulanır, sonu şenlik, ziyafet ya da
evlilikle biter. “Genelde trajik edim bir insanın yaptığı büyük bir hatayı farketmesidir;
büyük acılar çeker ve belki de hayatındaki bütün olasılıkları tüketmiş olarak ölür. (Kadın
trajik kahramanlar daha nadiren.) Komik edim ise genellikle budalalığın sergilenmesi ve
insan doğasının tükenmesinden ziyade yenilenmesi olarak ortaya çıkar.” (Barnet, 1997;32)
İlksel Metinler ve Asmalı Konak
Televizyon dizileri, onlara ulaşmanın –televizyonda yayınlanan herhangi bir format gibikolaylığı ve –çoğu zaman- ucuzluğuyla çok büyük kitlelerce alımlanabilmektedir. Bu durum
bir yönüyle Antik Yunan şehir devletlerinden bu yana görülmedik bir biçimde küresel ya da
yerel olarak aynı anlatı üzerinde –izleme bağlamında- sabitlenmiş geniş bir kitlenin
oluşmasına yol açmaktadır. Söz konusu kitle varsayıldığı gibi kendisi için oluşturulmuş
metni edilgen bir şekilde tüketmemekte tam aksine onu olabildiğince öznelleştirerek kendi
koşullarına uyarlamakta ve metin üzerinden kendi anlam evrenini inşa etmektedir. Bu
anlam alanı tarihin ve diğer bütün belirleyici güçlerin uzak erimselliğinde de olsa dışsal
ögelerin silindiği ve salt anlatı içi ögelere odaklanıldığı andan başlayarak anlatıyı barındıran
metnin (burada televizyon dizisinin) nesnel üretim koşullarına kadar çeşitli değişkenlere
geçişler yaparak ama mutlaka en sonunda bir takım kişilik özellikleri –yansıtma, bastırma,
vurgulama yoluyla- katıştırarak bireyselleştirilen bir süreç üzerinden oluşturulur.
Bu noktada oluşan kültürel yapı, referanslarını kendinden alan ve anındalığı sonsuzluğun
yerine ikame eden kaygan ve aynı oranda üretken bir zemin oluşturan, sonsuz
kombinasyonlar alanına dönüşmektedir. Burada kültürün evrensel bir doğrunun etrafında
oluşan ütopik bir tanımından ve bundan kaynaklanan bir idealizmden çok, karşılıklı
ilişkililik içinde gelişen ve yaşayan betimsel bir tanım olarak kültürü
kastetmekteyiz.“‘Kültür’le anlamların, değerlerin, ve hazların, toplumsal kimlikler,
toplumsal ilişkiler üretme sürecine ve çok özel bir biçimde ve çok özel bir açıdan toplumsal
düzenle ilişkiye giriş için toplumsal dönüşüme sokulmasına işaret ediyoruz.”(Fiske,
1995;322) Toplumsal kimlik, üretilen aidiyet alanları üzerinden tanımlanmaya çalışılırken
toplumsal ilişkiler varedilmeye çalışılan kimliği tam anlamıyla belirleyemese de önemli
ölçüde etkilemektedir. Cinsiyet, ırk, sınıf vb. kategorizasyonlar yarattıkları duyarlılık
noktalarıyla algılama düzeyinde bir etken olabilmekte ve bunlar günlük yaşantı içindeki
tecrübeleri anlamlandırırken güç alanları (iktidar ilişkileri) arasındaki çekim ve itim
alanlarını farketmede daha hassas duyarlılıklar geliştirilmesine yol açabilmektedir. Bu
durumda kültür, metinlerle beraber onların anlamlandırılması üzerinde gelişen bir gerilimin
mecrası olmaya başlar.
295
ʹAsmalı Konakʹ da ki olay örgüsünün ilksel metinlerle ne kadar etkileşim içinde olduğu ve
anlatısında toplumun kültürel kodlarını taşıyıp taşımadığı, izlerkitlenin alımlaması da
gözönünde tutularak incelenecektir. ʺAsmalı Konakʺın bu kadar çok sevilmesi ve yüksek
izlenilirlik oranına ulaşması, onda kendi yaşam deneyimlerine ve beklentilerine uyan, bazı
sorunlarına başkaldırma ya da direnme olanağı sunan ve kendileriyle özdeşleştirdikleri
modeller bulmalarıyla bağlantılı olarak toplumsal kültürümüzü yansıtan ilksel
metinlerimizle etkileşim de bulunmasıdır. Başka bir deyişle izlerkitle kendi yaşadığı hayatın
içinde bulunan unsurlarla televizyonda karşılaştığı zaman o unsurları barındıran dizilere
daha fazla ilgi duymaktadır. Bu aşina olduğu dünya izlerkitleye diziye bağlanmasını
sağlayacak bir format içinde verildiğinde ise izlerkitlenin diziyi izlemesi için gereken formül
hazırlanmış olmaktadır.
İlksel metinlerin içeriğinde toplumsal kültürü ve toplumsal kültürün şekillendirdiği yaşam
tarzlarını bulabiliyoruz. Bu nedenle toplumsal kültürümüzü yansıtan ilksel metinlerimiz
olan destanlarımızı çalışmamızda yol gösterici metinler olarak kullanacağız. Tanrıöver ve
Eyüboğluʹnun yönettiği bir araştırmanın sonucuna göre; tasarımcılar, Türkiyeʹde ki dizi
izleyicilerinin gerçekçi öyküleri beğendiklerini, kendi yaşam tarzlarıyla örtüşen yaşamları ve
kendilerine benzeyen karakterleri daha fazla izlediklerini söylemektedirler. (Tanrıöver,
Eyüboğlu, 2000;57) İlksel metinlerde ki öykülerde insanların yaşamlarıyla ilgili temel
motiflere rastlamaktadır. Yeni metinlerin yaratılmasında bu temel motifler her zaman
birincil olarak ele alınmışlardır. Çok eski çağlardan beri yazarlar, ressamlar kısaca sanat
ürünlerinin yaratımıyla uğraşanlar ilksel metinleri yeni yaratımlar için temel alarak
kullanmışlardır. İlksel metinler derken; İncil gibi kutsal kitaplar, destanlar, efsaneler gibi
metinlerden söz edilmektedir. Bu metinlerde insanlığın ortak değerleri, bütün insanların
ortak hikayelerini oluşturan temel olaylar, doğum, evlilik, ölüm, kişisel çatışmalar gibi
motifler vardır.
Destanlarda sosyal hayatla ilgili birçok malzeme bulunabilir ve hayatla ilgili pek çok
geleneği içlerinde barındırırlar. Dolayısıyla izlerkitle ilksel metinlerin ışığında yaratılan
dizilerde kendi hayatlarına ve değerlerine ilişkin aşina oldukları olaylarla karşılaştıkları
zaman daha büyük bir ilgiyle takip ederler. Örnek olarak aile bütün Türk destanlarında çok
kutsaldır. Destanlarda anneye ve babaya nasıl davranılacağına ilişkin bir çok motif yer
almaktadır. ʹAsmalı Konakʹda Sümbül Hanım karakteriyle izlediğimiz anneye karşı bütün
çocukları büyük bir saygı göstermekte ve değer vermektedirler. Babanın ölümünden sonra
ailenin en büyük erkek çocuğu olan Seymen ailenin reisi olur. Fakat ailenin reisi olduğu
halde annesinin görüşlerine ve sözlerine değer verir, gerektiğinde onun istediği gibi
davranır, onun karşı geldiği konularda annesini çiğnemez. Her fırsatta annesine ʹSümbül
Sultanʹ diye hitap etmesi ona verdiği değerin göstergesidir. Seymen evlendikten sonra da
evin hanımı konumunda olan Sümbül Hanımʹdır. Aynı zamanda destanlarda gördüğümüz
anne ve babanın eşit rollere sahip olmaları, annenin zaman zaman otoritesini kullanarak
baba üzerindeki etkisi ʹAsmalı Konakʹda Sümbül Hanım karakterinde temsil edilmektedir.
Anne destanlarda olduğu gibi dizide de birçok konuda birinci plandadır. Dede Korkutʹda
Dirse Hanʹın hatunun sözlerine çok önem verdiğini ve dinlediğini okuyoruz. Çocuk sahibi
olabilmek için hatunu Dirse Hanʹa aç görse doyurmasını, çıplak görse donatmasını, borçluyu
borcundan kurtarmasını, o zaman duası Tanrı katında kabul edilen birinin bereketiyle
erdemli bir çocuk sahibi olabileceklerini söyler. Dirse Hanʹda onu dinler ve Boğaç Han olur.
(Gökyay, 1976)
296
İlksel metinlerimiz olan destanlarımızda Türklerʹde çok önemli olan ata kültüne verilen
değer dile getirilir ve ata kültüne çok saygı duyulur.(Özkan, 2003) Oğullar babalarına karşı
gelmezler, babalarının söylediğini iki kere dedirtmezlerdi. Dede Korkutʹta Kazanʹın oğlu
Uruz babasının her dediğini yerine getirir.(Gökyay, 1976) Türklerin geleneklerine uyan bu
davranışa ʹAsmalı Konakʹın olay örgüsünde rastlamaktayız.
Dede Korkutʹda Dirse Han oğlu Boğaç Hanʹı kıskananların etkisinde kalarak öldürmek için
ava götürür ve okuyla vurarak orada bırakır. Geri döndüğü zaman oğlunu göremeyen
annesi öfkesini çok açık bir biçimde gösterir. Kocasına kızarak, oğlunu neden bıraktığını
sorar. (Gökyay, 1976;12) Yine oğlu düşmanlar tarafından esir alınan Kazan Han eve
döndüğünde karısı oğlu Uruzʹun nerede olduğunu sorar. Sümbül Hanımʹda mayınlı bölgeye
girerek yaralanan ve nerede olduğunu bilmedikleri oğlu Seymenʹi bulması için Ali Beyʹe sert
bir şekilde çıkışır. Ali Bey Sümbül Hanımʹın bu tavrı nedeniyle, Seymenʹin konuşmaya
gittiği kişilere karşı daha kararlı bir tavır takınarak, Seymenʹin bulunmasını sağlar.
Destanlarda rastladığımız kadının erkekle eşit değerdeki rolünün dizide de örneğini
görmekteyiz. Kadın karakterler gerektiği zaman öne çıkıp olayların ilerleyişini
etkilemektedirler.
Destanlarımızda doğumla ilgili geleneklerde bulunmaktadır. Özellikle Dede Korkutʹta
çoğalmak, ailenin kalabalıklaşması, neslin devam etmesi çok önemlidir. ʹDede Korkut
Destanʹında bu konuya verilen önem;ʺKimin ki oğlu, kızı yok, kara otağa kondurun, kara
keçeyi altına döşeyin, kara koyun yahnısından önüne getirin, yerse yesin, yemezse kalksın
gitsin, demişti. Oğlu olanı ak otağa, kızı olanı kızıl otağa kondurun; oğlu kızı olmayanı Ulu
Tanrı hor görmüştür, biz de hor görürüz... ʺ(Gökyay, 1976;1) denilerek belirtilmiştir.
Çocuğun önemi vurgulanmış çocuğu olmayanlar aşağılanmıştır. Neslin devamı ve her
alanda çalışacak insan sayısının artması teşvik edilmektedir. Çocuk sahibi olmak
destanlarda görülen en önemli motiflerden biridir. ʹAsmalı Konakʹta da Seymen Baharʹla
evlenerek çocuk sahibi olur, ailenin çocuğun doğumuna verdiği önemi geleneklere uygun
hazırlıklar yapıldığını, çocuk odasının geleneklere göre hazırlandığını, yanlarında çalışan
köylülerin çocuğu görmek üzere hediyelerle konağa geldiklerini, Sümbül Hanımʹın
konuklara geleneklerine göre ikram yaptığını görüyoruz.
Sümbül Hanım kocasını kaybettikten sonra kendisine aşık olan ve gençliğinde evlenmek
isteyen Ali Beyʹle gizli gizli görüşmeye başlar. Ali Bey, Sümbülʹü unutamadığı için
evlenmemiştir. Destanlarımızda kadınların namuslarına verdiği değerin de altı
çizilmektedir. Sümbül Hanım dul bir kadın olmasına rağmen yine de Ali Beyʹle ilişkisinin
alenileşmesini istemez. Ali Beyʹle görüşürken yanlarında Ali Beyʹin kızkardeşinin olmasına
dikkat eder. Çocuklarının yanında Ali Beyʹle telefonla bile görüşmez ya da kısa tutar.
Sümbül Hanımʹı eşinin hatırasına sadık, vefakar, aileye bağlı bir kadın olarak görüyoruz.
Dede Korkutʹta Uruz esir düşünce düşmanlar annesinin kim olduğunu sorduklarında kırk
kız öne çıkıp Burla Hatun olduklarını iddia ederler. Uruz annesine önüne kendi etini
koysalar bile namusunu korumak için yemesi gerektiğini söyler.
Destanlarda rastladığımız baba-oğul ya da iki kardeşin çekişmesi hatta ikisinden birinin
diğerini öldürtmesi ʹAsmalı Konakʹda iki kardeşin Seymen ve Seyhanʹın çekişmesi şeklinde
temsiliyet kazanmıştır. Seymenʹin babasının ablasının kocası tarafından öldürtülmesi de
destanlardaki iktidarı ele geçirmek için iktidar ortağı olan aile üyesinin öldürülmesini
anımsatıyor. ʹDede Korkut Destanʹında Dirse Hanʹın oğlu Boğaç Hanʹı öldürmeye
kalkışması, Mete Hanʹın babasıyla mücadeleye girmesi gibi motifler diziye yansımıştır.
297
Dizideki çekişme iki kardeşin aile ve işin sorumluluğunu paylaşmakla ilgili çekişmesidir.
Seymenʹin okulunu bitirip evine dönerek işlerin başına geçmesi özellikle babasının
ölümünden sonra hem ailenin hem de işlerin sorumluluğunu üzerine alması buna karşılık
Seyhanʹın sorumsuz davranışları, okulunu bitirdikten sonra eve dönmek istemeyip
yurtdışında yaşamak istemesi ve yabancı bir kızla evlenme olasılığı annesi ve Seymen
tarafından hoş karşılanmaz ve Seymen ʹle aralarında bir çekişmeye sebep olur.
Seymenʹin evleneceği kızla tanışması ve evlenmeye karar vermesi destanlardaki kahramanın
evleneceği kızı bulmasıyla benzeşmektedir. Seymen, Amerikaʹda tanıştığı Baharʹa ilk
gördüğünde ilgi duyar ve hemen evlenmeye karar verirler. Seymen Baharʹı Amerikaʹdan
alıp memleketine getirir. Seymenʹin kararlı tavrı destan kahramanlarının ilk görüşte aşık
olup evlenmeleriyle örtüşüyor. Oğuz Kağan evleneceği kızı ormanda bir ışığın içinde bulur
ve ilk görüşte aşık olur. Onun aşık olduğu kızda yaşadığı yerin dışından biridir.
Karadağ Ailesi, zenginliğe ve zenginliğin getirdiği güce sahip bir ailedir. Bu aile motifiyle
destanlarda boyları, şehirleri, geniş toprakları yöneten hükümdarları hatırlatan bir yapıya
sahiptir. Yörenin bilinen ve tanınan bir ailesidir yanlarında bir çok çalışan vardır. Geniş
topraklara sahip olduklarını köylerden gelen bu toprakları idare eden çalışanlardan
anlıyoruz. Büyük bir konakta otururlar, konakta çalışan çok sayıda kişi vardır. Bu
görünümleriyle yöreye hükmeden güçlü bir aile modeli temsil ederler.
Seymen Baharʹla yaptığı bir tartışma sonucunda kendini bilmez halde mayınlı bölgeye
girerek ağır şekilde yaralanır. Ondan öncede ciddi bir trafik kazası geçirerek ağır şekilde
yaralanmıştır Destanlar bir tür olarak değerlendirildiğinde kahramanlık hikayeleridir.
Toplulukların doğuşu ve geçirdiği zorlukların anlatıldığı destanlarda destan kahramanları
çeşitli nedenlerle yaralanma, ölüp sonra dirilme gibi zorluklar atlatırlar ve kahraman
kimliklerine uygun olarak sıradan insanlardan farklı üstün özellikleri olan kişilerdir. Dizinin
kahramanı olan Seymenʹin başına gelenler destan kahramanlarının geçirdiği olaylar gibi
Seymenʹi kahraman sınıfına sokan olaylardır. Seymenʹin mayınların patlamasıyla ağır bir
şekilde yaralanıp daha sonra mucizevi bir şekilde iyileşmesi, özellikle Dicleʹnin evde yaptığı
bir ilaçla kendine gelmesi destanlarda kahramanların başlarına gelenlerle özdeşleşmektedir.
Dirse Hanʹın oğlu Boğaçʹın babası tarafından yaralandıktan sonra annesi onu bulduğunda
ʺBozatlı Hızır bana geldi, üç kez yaramı sığadı, bu yaradan sana ölüm yoktur, dağ çiçeği ile
anan sütü sana merhemdir, dedi.ʺder. Bunun üzerine annesi dediklerini yapar ve Boğaçʹın
yarası kırk günde iyileşir. Seymen destan kahramanları gibi üstün özellikleri olan biri olarak
temsil edilir. Karakter ve fiziksel özellikleriyle de sevilen ve beğenilen biridir. Yakışıklıdır,
merhametlidir, yardımseverdir, ailesine bağlıdır, ailenin erkeği olarak ailedeki herkesin
sorumluluğunu üstlenir, çevresindeki herkesle iyi ilişkileri vardır. Seymenʹin olumsuz
yönleri gösterilmez, Seymenʹin bütün davranışları bir kahramanın davranışları gibi
olumlanır. Ablasının kızı Zeliş kaçırıldığında fidyecilerle görüşmeye gitmek istediği zaman
karısı Bahar kendi çocuğunu da düşünmesi gerektiğini söylediği zaman Zelişʹin babasının
olmadığını bu görevin kendisine düştüğünü söyleyerek, ablasını ve yeğenini yalnız
bırakmayışı onu bir kahraman gibi yüceltmektedir. Zelişʹin kaçırılması da destanlarda sıkça
rastlanılan bir motiftir.
Asmalı Konakʹın olay örgüsünü inşa eden ana olayların destanlarımıza konu olan olaylarla
örtüştüğünü görüyoruz. İlksel metinlerimiz içeriğinde doğal olarak kültürümüzü ve
değerlerimizi barındırmaktadır. Yüzyıllar öncesinden günümüze ulaşan bu eserler Türklerin
nesilden nesile geçen geleneklerinin, değerlerinin, adetlerinin, kültürlerinin yazılı olduğu
298
metinlerdir. Bu nedenle bu metinlerde geçen her olay bizim yaşantımızda sahip olduğumuz
geleneklere, değerlere, adetlere ve kültüre göndermeler yapmaktadır, yani yaşantımızın
içinde olan bizim ya da çevremizde bulunanların başından geçen olaylar ve bu olaylara
gösterdiğimiz takındığımız tavırlardır.
İzlerkitlenin Alımladığı İlksel Özelliklerin Seyredilme Nedenine Etkisi
ʹAsmalı Konakʹ hakkında görüştüğümüz kişiler dizinin kendilerini çeken ve izlemelerini
sağlayan en önemli etkenin dizinin her bölümünün gelecek bölümü izlemelerini sağlayacak
bir merak ögesiyle kapanıyor olması yani seriyal özelliğinin bulunması, dizide olay
örgüsünün yaşadıklarını ve davranış biçimlerini hatırlatması başka bir deyişle izlerkitlenin
dizide kendisinin ya da çevresindekilerin hayatlarından parçalar bularak, karakterlerle
özdeşleşmesidir.
ʹAsmalı Konakʹı izleyenlerle yaptığımız görüşmede izleyiciler dizide geçen olayların en az
iki tanesinin kendi yaşamlarında bulunduğunu ya da başlarından geçtiğini belirtmişlerdir.
Görüştüğümüz kişiler izledikleri karakterlerin, aile yapısının ve ilişkilerin kendilerine başka
karakterleri, aileleri ve ilişkileri hatırlattığını söylemişlerdir. Bir izleyici; ʺKaradağ Ailesi bana
eşimin ailesini hatırlatıyor, ayrıca okuduğum Türkçe romanlarda Asmalı Konakʹda ki gibi güçlü ve
zengin aileler var. Olaylar yaşadığımız olaylar gibi ancak karakterlerin olaylar karşısındaki tutumu daha
cesur bizim bastırdığımız duyguları dile getiriyorlarʺ (Kadın, 30, evli-çocuklu, üniversite, C1)
ʺBaharʹın davnranışlarını kendi davranışlarıma benzetiyorum, ben de olsam onun gibi davranırdım.ʺ
(Kadın, 30, evli-çocuklu, üniversite, C1)
ʺGerçekçi olması beni etkiliyorʺ (Kadın, 43, evli-çocuklu, lise, muhasebe sorumlusu, C2)
ʺAnlatılanların gerçek hayatta olan olaylara benzemesiʺ (Kadın, 49, evli-çocuklu, üniversite, A)
Bu görüşlerden anlıyoruz ki, izlerkitlenin dizide izlediği olaylar önceden bildikleri olaylara
benzemektedir, dizinin ortamı ve karakteriyle yarattığı gerçeklik duygusu zamanla
izlerkitlenin kendi yaşamı, kişiliği, etrafındakilerle dizidekileri özdeşleştirdiğini ortaya
koymaktadır. Hem karakterlerle hem de dizinin öyküsüyle ilgili olarak bu benzetme ögesine
yer verilmiştir.
İzleyiciler ʹAsmalı Konakʹda izledikleri olayların başlarından geçen ya da bildikleri olaylar
olduğunu ama diğer taraftan da konuların değişik ve gerçeğe uzak olduğunu söylemişlerdir.
ʺYaşadığımız şeyleri gösteriyor gibi ama değilʺ (Kadın, 50, evli-çocuklu, emekli öğretmen, C1)
Ancak izleyici her ne kadar kendi hayatından parçalar bulup dizinin gerçekçi olduğunu
söylese de bastırdıkları duygularından dolayı yapmak isteyip de yapamadıkları davranış
kalıplarının dizilerde gerçekleştiğini gördükleri zaman gerçeklikle ilgili şüpheye düşüyorlar.
ʺSümbül Hanım ve Ali Beyʹin aşkı bizim kültürümüze uygun değilʺ (Kadın, 50, evli -çocuklu,
emekli öğretmen, C1)
299
Böylelikle dizilerdeki karakterlerin ve olay örgüsünün gerçekçi ögelere yer vermekle birlikte
zaman zaman gerçek yaşamdan uzaklaşarak izleyicinin hayallerine ve özlemlerindeki
sonuçlara ulaşması ona masalsı ya da destansı diyebileceğimiz, masal ve destan
kahramanlarının olağanüstü özelliklerini ya da durumlarını hatırlatan bir hava vermektedir.
Bir izleyici bunu;
ʺSümbül Hanım bizim bastırdığımız duygularımızı dile getiriyor. Ama aleni değilʺ (Kadın, 43, evli
çocuklu, lise, muhasebe sorumlusu, C2) diyerek olumlar.
Ayrıca, Ali Beyʹle Sümbül Hanımʹın aşkı konusunda ʺbizim bastırdığımız duyguları dile
getiriyorlar diyenʺ izleyici arkasından aleni olmadığını belirterek, bizim değerlerimize göre
bunun ancak aleni olmadan yaşanabileceğinin mesajını veriyor. Bu durumu üstü kapalı
olarak namus kavramıyla ilişkilendiriyor. İzlerkitle, ilksel metinlerimizde önem verilen bir
kavram olan namusun yaşadığımız dünyada da önemli olduğunu belirterek dizide de bu
şekilde yani belli bir yaşa gelmiş ve kocası ölmüş, namuslu bir kadının başka bir erkekle
ilişkisini toplumun onaylamayacağı bir durum olarak kabul ederek, alenileşmeden temsil
edilmesini olumlamaktadır. Bir izleyici de Sümbül Hanım ve Ali Bey aşkı hakkında ʺbizim
kültürümüze uygun değil, feodal yapıda bunu yapmak zor, Sümbül Hanımʹın oğlundan istenmesi
gerçekçi değilʺ (Kadın, 50, evli-çocuklu, emekli öğretmen, C1) şeklinde görüşünü açıklar.
İlksel metinlerimizde ve geleneklerimizde onaylanmayan davranışı izleyici de
onaylamamaktadır. Ancak bir yandan da daha önce belirttiğimiz yapamadığımız ve
içimizde kalan duygulardan dolayı, hoşlarına gitmekte ve evlenmelerini istediklerini
söylemektedirler. Hatta bir izleyici bu aşkla ilgili olarak,
ʺDallasʹa benzer bir diziʺ (Kadın, 50, evli-çocuklu, emekli öğretmen, C1) diyerek bizim değer
ve geleneklerimize olan tersliğini dile getirmektedir. Ancak dediğimiz gibi dizideki
karakterler ve ilişkiler biraz abartılı ve destansı bir şekilde temsil edilse de gerçek yaşamdan
yola çıkılarak ve sahip olduğumuz değerler ve kültür çerçevesinde inşa edildiklerini
söyleyebiliriz.
Dizide Seymen karakterinin annesini ve karısını idare edişi, ikisini de kırmadan sevip
sayması aradaki dengeyi bulması izleyicinin hoşuna giden ve geleneklerine uygun gördüğü
bir davranış, bir izleyici kendisini diziye bağlayanın dizideki karakterlerin özellikleri
olduğunu söyler.
ʺSeymenʹin dürüstlüğü, Sümbül Hanımʹın otoritesi, evlatlarının bağlılığı, Ali Beyʹin aşkını
muhafaza etmesi, hizmetkarların sadakatı onlarla akraba gibi olmalarıʺ (Kadın, 43, evli-çocuklu,
lise, muhasebe sorumlusu, C2) gibi ilksel metinlerde de bulunan kültür ve geleneklerimizi
yansıtan davranış biçimlerinin bulunması şeklinde açıklamıştır.
ʹAsmalı Konakʹda izleyicilerin yaşamlarından parçaları, bastırdıkları duygularını,
özlemlerini sunan karakterler ve öyküler yer almaktadır. Bundan dolayı, dizideki
karakterler ailenin bir parçası haline gelmekte ve izleyicinin diziyi izlemesi sağlanmaktadır.
Ayrıca, dizide ilksel metinlerimizde anlatılan geçmişimizden gelen gelenek ve
değerlerimizin oluşturduğu karakter yapımızla örtüşen öykülere yer verilerek izleyenler
arasında büyük görüş ayrılıkları ve tepkiler yaratmayacak olay örgüsü ve karakterlerin
bulunmasına dikkat edilmiştir.
300
Dizide ki zengin ve güçlü aile temsili, mekan ve karakterlerin konumlarından dolayı
izleyicide ülkeyi ya da herhangi bir yeri yönetiyorlar hissi uyandırmaktadır.
ʺZengin ve güçlü bir aile olması feodal yaşam ve şehir yaşamının bir arada olması, oturdukları konak
bana Osmanlı sarayını hatırlatıyor, yanlarında çalışanlarla iyi ilişkileri sarayın hareminde Sümbül
Sultanʹın etrafında dönüp duran cariyeler gibi geliyor bana...ʺ (Kadın, 30, bekar, üniversite, B)
İzleyici de dizinin bu hissi uyandırmasının sebebi kültürümüzde aşina olduğumuz olayların
diziye yansımasıdır. Metinler izleyicinin zihninde insanlığın imgesel bir yansımasını
yaratmaktadır. Geçmişimizin yazılı olduğu ilksel metinlerin günümüze getirdiği, bize de
nesilden nesile aktarılarak ulaşan geçmişimize dair herşeyin güncel metinlerde temsili
izleyiciyi bu metinlere yaklaştırmakta ve bu metinlerde olup biten ailevi ve insani ilişkilere
aşina olmamızı sağlamaktadır.
Seriyal Özelliği ve İzleyicinin Alımlaması
İzleyicinin diziye bağlanmasını sağlayan en önemli özelliklerden biri de seriyal özelliğidir.
Seriyal olarak isimlendirilen tür; her bölümde kapanmayan bir ana öykü ile iç içe geçen ve
kapanan yan öykülerle kurgulanmış bir yapı gösterir. Seriyallerde ana öykü kapanmadığı
için çok uzun süre devam edebilme özelliğine sahiptir. Seriyallerde öykü sürekli devam
ettiği için izleyicinin kopmaması sağlanır. Her bölüm bu özelliği pekiştirmek için bir daha ki
bölümün merakla beklenmesini sağlayacak bir merak ögesiyle kapanır.
Seriyallerde kullanılan anlatı zamanı, gerçek zamana metaforik düzlemde eşdeğerdir.
(Kaplan, 1992; 54) İzlerkitle, anlatının geçmişini, şimdisini ve geleceğini anlatının devam
ettiği süreç içinde anlatıyla birlikte yaşar. Seriyalin bu özelliği izlerkitlenin anlatıyla
özdeşleşmesine yardımcı olur. İzlerkitle, kendisini anlatının içine kolayca dahil eder.
Seriyallerde çok fazla karakterin olması, bir ana öykü etrafında birbiriyle bağlantılı birçok
öykünün anlatılmasına neden olmaktadır. Bu yapı nedeniyle de seriyaller de zaman sürekli
gerçek zamanla birlikte devam etmekte ve öykülerin de sona ermeden devam etmesine
neden olmaktadır. Seriyal dizilerde zaman öykülerde sonsuz olarak devam etmektedirler.
Seriyallerin açık uçlu ve süregiden anlatılar olması sürekli değişen farklı öykülerin anlatılması
ve çok oyuncunun kullanılması, seriyallerde ki karakterlerin hafıza ve tarihlerinin olmasına
yol açmaktadır. Karakterler yaşamlarına seriyalin gösterilmediği zamanlarda da devam
ederler. Seriyallerde, bazen önceki bölümlerde geçen öykülere karakterler arasında yapılan
konuşmalarla göndermeler yapılır. Bu öyküyü daha önceki bölümlerde izlememiş olabiliriz.
Ancak bu izlerkitleye karakterler arasında yapılan dedikodular, konuşmalar ya da geriye
dönmeler (flashback) yoluyla anımsatılır. (Kaplan, 1992;57)
Seriyallerde kendimizi karakterlerle ve öykülerle özdeşleştirmemiz bize aşina olan insana ait
durumları aktaran metnin işi olduğu kadar aynı zamanda düzenli aralıklarla izlemenin
yarattığı bir sonuçtur. Burada sadece ilişkileri değil, karakterleri de son derece yakından
tanıyoruz. Düzenli aralıklarla seriyalin izlerkitleyle buluşmasının bir sonucu da izlerkitlenin
karakterleri onaylayan ya da eleştiren biçimde geri konuşmasıdır, başka bir deyişle onlarla
para-sosyal etkileşim içine girmesidir. Örneğin; izlerkitle seriyali izlerken sevdiği bir
karakter tehlikedeyse sanki kendisini duyuyormuş gibi onu ‘dikkat et’ diyerek uyarmaya
çalışması, sevmediği bir karakterse kızgınlığını belirten bir söz söylemesi ya da onayladığı
301
bir davranışı vücut diliyle ifade etmesi izleyicinin para-sosyal etkileşimde olduğunun
kanıtıdır. (Liebes, Katz, 1990;113-125)
İncelediğimiz dizinin seyredilme başarısına ulaştığını izleyicinin diziyi izlerken verdiği
tepkilerden de anlayabiliyoruz. Görüştüğümüz izleyiciler hemen hepsi diziyi izlerken
karakterlerin davranışlarını sesli olarak onayladıklarını ya da eleştirdiklerini söylemişlerdir.
ʺAsmalı Konakʹda kendimle ve çevremle ilgili çok şey görüyorum; zaman zaman Sümbül Hanımʹla
konuşuyorum, onun gibi heyecan duyuyorum bazen haline üzülüyorum, sonra televizyon karşısında
Sümbül Hanımʹla konuşuyorumʺ (Kadın, 45, evli-çocuklu, işçi, D)
ʺSeymen kaza geçirdiğinde onu arabaya binmemesi için yüksek sesle uyardığımı hatırlıyorum.ʺ
(Kadın, 30, bekar, lise, C2)
ʺAsmalı Konakʹʹı izlerken sık sık yüksek sesle olanlara karışıyorum. Çünkü beni duymalarını
istiyorumʺ (Kadın, 37, evli-çocuklu, ortaokul, D)
Bir izleyici ʹAsmalı Konakʹın seriyal özelliklerinden olan zamanın gerçek hayattaki zamanla
birlikte akıp gitmesinin bir sonucu olarak şöyle diyor.
ʺKarakterlerin ilk bölümde sergiledikleri tavırlarla son bölümlerdeki tavırları arasında farklılıklar var.
Karakterlerin hem iyi hem kötü yönleri veriliyor. Karakterlerin ilk bölümlerdeki bazı yanlış
davranışlarını sonraki bölümlerde düzelttiklerini gözlemledim. İyi karakter analizleri yapılmış.ʺ
(Kadın, 30, evli-çocuklu, üniversite, C1)
Görüştüğümüz ʹAsmalı Konakʹ izleyicileri, karakterlerin gerçek yaşamda ki karakterler gibi
davranışlarının zaman içinde değişiklik gösterdiğini söylemişlerdir. İzleyicinin karakter
analizleri yapabilmesi ve değişiklikleri fark etmesi, diziyi sürekli olduğu kadar dikkatli bir
şekilde de izlediklerini ve karakterler üzerinde düşünerek yorumda bulunabildiklerinin
göstergesidir. Bu durum izleyicide gerçeklik ve özdeşleşme duygusu yaratarak diziye
bağlanmalarını sağlayacak bir unsur haline dönüşmüştür.
Seriyalde izlerkitle kendini dizide olan bitenler hakkında karakterlerden daha fazla bilgi sahibi
olacak şekilde konumlandırır, bu durum izleyicide olan bitenler konusunda kontrol sahibi
olduğu duygusunu pekiştirir. Bu duyguya sahip olmak izleyicinin olanlara karışma hakkını
kendinde görmesine neden olur. Seriyaller, karakterlerin kendilerini geliştirmelerine, üstü
kapalılığa, karmaşıklığa daha fazla ortam sağlar. Seriyalin bazı konuları havada bırakan,
tamamlanmamış niteliği yarım kalan işlerin zihinlerde daha kalıcı bir etki bırakmasından
dolayıdır. Bu da seriyal anlatımlarda edebiyat teorisyenlerinin işaret ettiği gibi okuyucu
katılımının aktif doğasını açıklamaya dayanan bir diğer boyuttur. (Liebes, Katz, 1990;113-125)
Diziyi izleyenlerle yapılan görüşmede dizide olup bitenler hakkında dizideki karakterlerden
daha fazla bilgi sahibi olduklarını düşündükleri sonucu çıkmıştır.
ʺBaharʹın Seymenʹe karşı haksız olduğunu düşünüyorum Ayşe Melek konusunda ama Bahar her an
Seymenʹin yanında değil, Ayşe Melekʹle aralarında ne olduğunu bilemez bunu yalnızca izleyiciler
biliyor.ʺ (Kadın, 30, bekar, lise, C2)
Seriyalin izleyiciyi katılımcılığa teşvik eden yapısal özelliği, sadece bilgi sahibi olma
seviyesinde değil, üstdil seviyesinde de işlerlik kazanır; üstdil seviyesinde izleyiciler anlatım
302
tarzını tanımlayabilir ve diğerleriyle kıyaslayabilirler, dolayısıyla anlatım tarzının
unsurlarını ve hikayelerini alt öykülere böler ve ikili üçlü diyaloglar olarak dramatizasyon
unsurlarını da tanımlayabilirler. Örneğin; Amerikalı izleyiciler Dallas’ın dinamiklerini diğer
televizyon dizilerinin dinamikleriyle kıyaslarken, Rus izleyiciler daha çok klasik roman
formatıyla kıyaslamıştır. Çoğu zaman izleyiciler duygusal anlamda da önemli şeyler ifade
eden bu nevi tahlil ve kıyaslamalarda bulunurlar ve etkilenirler. Dahası izleyicilerin bazıları
yapımcıların karşı karşıya olduğu sınırlamalar hakkında da belli seviyede bir anlayışa sahip
olduklarını göstermektedirler. Dolayısıyla bazı izleyici tiplerinin seriyalde hikayenin inşa
edildiği unsurları tanımlayabildiği söylenebilir. Başka bir deyişle izleyiciler üstdil
çerçevesinde, gönderimsel çerçevede olmadığı üzere, parçaları biraraya getirme, hikayeyi
çözümleme yeteneğine sahip oluyorlar. Seriyallere bu seviyede katılmanın getirmiş olduğu
bir özellikde izleyicinin, hikayenin bir yarışma gibi parçaların yerlerinin değiştiğini anlaması
gibi bir özellik gösterir. Bu seviyede ki izleyicilerin önemli bir kısmı da seriyaldeki
karakterlerin önlerine çıkan bir sorunu aşmakta ve diğer karakterlere karşı nasıl bir tavır
takınacakları konusunda kestirimlerde bulunabilirler. Parçaları birleştirme ve çözümleme
işlevi üstdili kullanabilen izleyiciyi ilerde ortaya çıkabilecek sonuçları öngörmeye iterken, bu
öngörülerinde haklı olduğunu görme isteği izleyicide sonuna kadar izleme dürtüsü yaratır.
(Liebes, Katz, 1990;113-125)
Görüştüğümüz izleyiciler seriyallerin bu özelliklerini doğrular biçimde ʹAsmalı Konakʹı
izlerken parçaları birleştirebildiklerini ve yorum yapabildiklerini belirterek ortaya
çıkabilecek sonuçları tahmin ettiklerini söylemektedirler. Yukarıda bahsettiğimiz, dizideki
karakterlerle özdeşleşme ve onları gerçek yaşamdaki kişilerle karşılaştırma dizinin
yorumlanması ve ortaya çıkacak sonuçların tahmin edilmesi açısından önem taşımaktadır.
Dizilere olan bağımlılığın nedeni dizilerdeki yerleşik ve devamlı karakterlerdir. Amerikan
televizyonlarında uzun süre devam eden ve yoğun ilgi gören diziler yapan Aaron Spelling,
“topu topu yedi tane özgün olay dizisi vardır”(Mutlu, 1991;205) diyerek, karakterin dizi
filmlerde öyküden çok daha önemli bir rolü olduğunu vurgular. Karakterlerin devamlılığı
izlerkitlenin bu karakterlere duygusal olarak bir yakınlık kurmasını sağlıyor. Her izleyici
kendi yaşam pratiğiyle ilgi kurarak, bu karakterlerle kendini özdeşleştiriyor. Kendisiyle ilgi
kurduğu konularda karakterlerin başarılı, mutlu ve güçlü olmaları izleyiciyi doyuma
ulaştırır. Karakterlerle özdeşleşen izleyici öyküye dahil olmuş olur.(Mutlu, 1991;205)
Dizilerin hepsinde izlerkitlenin ilgisini çekecek özelliklerin bulunması gerekir. Dizilerin
metinsel özelliklerinin en önemlisi Liebes ve Katz’in bahsettiği gibi metnin ilksel metinlere
dayanmasıdır. Bu metinlerde çalışmamızın başından beri bahsettiğimiz yaşam
deneyimlerimiz ve kendimizi özdeşleştirebileceğimiz karakterler bulunur. Carey bir
makalesinde birçok ülkede yayınlanan ve çok sayıda izleyiciye sahip olan ‘Dallas’ı örnek
göstererek, ilksel metinlerin etkisinin dizinin başarısındaki önemini ortaya koymuştur.
Dallas’ta temsil edilen karakterlerin ve olay örgüsünün İncil’de ki karakterlerle ve olay
örgüsüyle etkileşim içinde olduğunu anlatır. Örneğin; Dallas’ta Jr. ve Bobby’nin iş ve ev
hayatındaki çekişmelerinin İncil’de anlatılan kardeş çekişmelerini hatırlattığı, Pamela’nın
doğurganlıkla ilgili sorununun İncil’den alındığının altı çizilir. (Liebes, Katz, 1990;113-125)
303
Sonuç
‘Asmalı Konak’ın televizyonda yayınlandığı dönemde çok izlenilen popüler bir dizi
olmasının ana sebebi, diğer metinsel ve anlatısal özelliklerinin yanı sıra, toplumun her
katmanının ortak ilgisine cevap veren olay ve karakterlerin bulunduğu, toplumun kültürel
kodlarına atıf yapan ilksel metinleri temel almasıdır. Yaptığımız araştırmada dizideki seriyal
özelliklerin (izleyicinin dizi hakkında yorum yapabilme, dizide olup bitenler hakkında
karakterlerden daha fazla bilgi sahibi olma gibi) amacına ulaşarak izleyiciyi yönlendirdiğini
dolayısıyla dizinin popülerleşerek geniş bir izleyici kitlesine sahip olduğu sonucuna ulaştık.
Çalışmamızda ilk olarak ʹAsmalı Konakʹı, ilksel metinlerimizden olan ʹDede Korkut
Destanıʹyla karşılıklı olarak okuduk ve bunun sonucunda ʹAsmalı Konakʹın öyküsünün
ʹDede Korkut Destanıʹyla örtüştüğünü saptadık. Daha sonra yaptığımız odak grup
görüşmeleriyle ʹAsmalı Konakʹı izlerken ilksel metinlerimizden alınan olayların ve
karakterlerin izleyicilerin ilgisini çektiğini özellikle karakter yapılarının ve davranış
kalıplarının izleyici tarafından onaylandığı sonucuna vardık. Dizideki seriyal özelliklerin de
izleyiciyi etkilediğini ve izleyicinin bu özellikleri istenildiği gibi alımlayarak diziye
bağlandığı sonucuna vardık. Dolayısıyla diyebiliriz ki, ilksel metinler kültürümüz ve
değerlerimizi anlatan olaylara ve karakterlere yer verdiği için izleyicinin diziye ilgisini
çekmektedir. İzleyici de bu motifleri kendine ait parçalar bulduğu için severek izlemektedir.
Aynı şekilde ʹAsmalı Konakʹın taşıdığı seriyal özelliklerin de izleyicinin diziyi sürekli olarak
izlemesini sağlandığını saptadık.
Sonuç olarak; ilksel metinleri temel alarak inşa edilen ve seriyal özellikleri içeren diziler çok
sayıda izleyici çekerek popülerleşmektedirler. Bu iki özelliğin yaratıcılar tarafından dikkati
alınarak dizilerin oluşturulmaları yüksek izlenme oranı yakalanması açısından önemlidir.
Kaynakça
Barnet, Sylvian.(1997). Types of Drama, Plays and Contexts, New York: Longman Inc.
Brown, Mary Ellen.(1994). Soap Opera and Womenʹs Talk, Londra: Sage Publication.
Fiske, John. (1995). “Critical Terms For Literary Study”, (Ed.Frank Lentricchia and Thomas
McLaughin) Ethics, Popular Culture, Class Desire, Imperialism/Nationalism,
Diversity, Second Edition, Chicago: The University of Chicago Press.
Gökyay, Orhan Şaik.(1976). Dede Korkut Hikayeleri, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.
Kaplan, Yusuf.(1992). Öykü-Anlatma ve Mit-Üretme Aracı Olarak Televizyon. İstanbul:
Ağaç Yayıncılık.
Liebes Tamar, Katz Elihu (1990). “Dallas and Genesis Primordiality and Seriality in Popular
Culture”, Media, Myths and Narratives Television and the Press(Ed.James W.
Carey), Third Printing, U.S.A: Sage Publications
Mutlu, Erol. (1991). Televizyonu Anlamak, Ankara: Gündoğan Yayınları.
Özkan, İsa. (2000). Türk Destanları, Destanlar-Tarih İlişkisi
www.pc12.soc.metu.edu.tr/bolum/bolum043.htm
Tanrıöver, Hülya; Eyüboğlu, Ayşe. (2000). Popüler Kültür Ürünlerinde Kadın İstihdamını
Etkileyebilecek Ögeler, Ankara: T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları
Genel Müdürlüğü.
Televizyon Yayınları Kamuoyu Araştırması, Yayınlama Planlama Koordinasyon ve
Değerlendirme Dairesi Başkanlığı, Kasım 2002, TRT Genel Müdürlüğü
304

Benzer belgeler