Nogay Türkleri Eğitim ve Dayanışma Derneği Başkanı
Transkript
Nogay Türkleri Eğitim ve Dayanışma Derneği Başkanı
nogaytürk - 02 P D F DERGİ FORMATINDA HAZIRLAYAN : HAKAN BENLİ NOGAY GENÇLERİ DERNEĞİ ADINA YAYIN KURULU, AZİZ OZİL SAHİBİ Erhan BAYAR İLYAS ORAK EMİNE ÇAĞDAŞ SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Aziz ÖZİL KEVSER KIZILDAĞ İRTİBAT ADRESİ MÜKERREM MELİKE ATAY Demetgül Mah.7.Sk.No:24/21 Yenimahalle / ANKARA TEL : (0312) 309 46 .. HAKAN BENLİ ERHAN BAYAR NOGAYTÜRK DERGİSİ, Nogay Gençleri Derneği yayın organıdır. NOGAYTÜRK DERGİSİ YURTİÇİ VE YURTDIŞI TEMSİLCİLİKLERİ Temsilcilerin iletişim bilgileri için – [email protected] ADANA -Dr.Fatih KARAYANDI İSTANBUL -Cemil AKDAĞ – Emre ORAK ANKARA İlyas ORAK Ankara- Eryaman : Erdem GÜNAY Ankara- Batıkent : Elif YILMAZ Ankara- Keçiören : Asım PEKCAN - Erhan ÇAĞDAŞ Ankara - Balgat : Derya POLAT Ankara - Demetevler : Eyüp TANATAR Ankara - Sincan : Yahya ALTINKAYA Ankara- Etlik : M.Burak TAŞKIRAN Ş.KOÇHİSAR ( merkez ): Turhan BAYAR Ş.KOÇHİSAR- Akin Köyü : Adem ESENBAY Ş.KOÇHİSAR- Doğankaya Köyü : Elif YILMAZ Ş.KOÇHİSAR- Şeker Köyü : Kasım KIZILTAŞ GÖLBAŞI ( merkez ) : Abdulhamit ÖZCAN GÖLBAŞI- Ahiboz Köyü : Z.Sebla ALSAÇ HAYMANA-Cingirli Köyü : Yavuz ÇİFTÇİ POLATLI (Merkez): Kevser KIZILDAĞ POLATLI -Tatlıkuyu Köyü : Özgür NAYMAN KONYA Merkez : Serkan TANDOĞDU KULU ( merkez ) : Hakan BENLİ KULU - Seyitahmetli Köyü : Murat BENLİ KULU - Ağılbaşı – (Mandıra)Köyü : Recep DEĞİRMENCİ KULU - Boğazören Köyü ( Köstengil ) : Engin GÜNER KULU - Kırkkuyu Köyü : Selman YILMAZ AMASYA Kader TANATAR ESKİŞEHİR Cihan TANRIBAK YURTDIŞI TEMSİLCİLİKLER K.K.T.C : C.Giray ERGİN HOLLANDA : Mehmet PEKCAN AVUSTURYA : Hacer TAŞYARAN – Rukiye TEKER ALMANYA : Fatih POLAT nogaytürk - 03 İÇİNDEKİLER KARİKATÜR DİNİ Kübra Dilek BAYAR DİNÇER TEVHİD’E TESLİM OLMAK……………22 EDİTÖRDEN SÖYLEŞİ Hakan BENLİ Erdem GÜNAY GAFUR UZUNER İLE SÖYLEŞİ……………………………..24 KÜLTÜRÜMÜZ Hakan BENLİ GÜNDEMDEKİ SABANTOY…………..06 EL SANATI Kader (TANATAR )HOŞGÖREN RÖPORTAJ İstanbul Vali Yardımcısı KIRIM – NOGAY EL SANATLARI………………………….26 Mustafa ALTINTAŞ……………………..08 TEKNOLOJİ Hakan BENLİ Cemil AKDAĞ WİMAX NEREYE GİDİYOR ?.................27 RÖPORTAJ Hakan BENLİ Sayıştay 1. Daire Üyesi BİLGİ Fehmi BAŞARAN……………………….10 Dr.Haydar POLAT RÖPORTAJ SULAMA VE SULAMA YÖNTEMLERİ……………………………28 Hakan BENLİ Nogay Türkleri Eğitim ve Dayanışma Dernek Başkanı MÜZİK CENGİZ ERGEN…………………………12 MURAT GÖĞEBAKAN İLE SÖYLEŞİ……………………………..30 İshak ORAK GENEL Mehmet TAŞKIRAN TOY MU DÜĞÜN MÜ ?...........................15 EĞİTİM Emine ÇAĞDAŞ YENİ ÜNİVERSİTELİLERE……………..31 EDEBİYAT Fatih POLAT KİTAP TANITIMI………………………..16 SAĞLIK Gülşen ÖZTÜRK AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞIMIZ…………….32 GENEL Hacer TAŞYARAN AVRUPADAKİ NOGAYLAR……………18 GENEL LEZZET ŞIR BÖREK……………………………….33 Mnise ÖZİL EĞLENCE ÇOCUKLUK İŞTE,BAZEN SUÇ OLABİLİR…………………………..19 Cemil SÜTBAŞ BULMACA……………………………….34 ŞİİR Erhan ÇAĞDAŞ YÖRELERİMİZ GÜZEL……………………………………35 Abdullah CİNKARA YENİKÖY ( AZGIT ) K.MARAŞ- ANDIRIN…………………….20 SON SÖZ NOGAYTÜRK DERGİSİ TEŞEKKÜR………………………………36 nogaytürk - 04 EDİTÖRDEN -------------------------------------------------------HAKAN BENLİ Sevgili okuyucularımız, sizlerle ilk kez buluşmanın heyecanı içerisinde haklı bir mutluluk ve gurur duygularını beraber yaşıyoruz. Mutluyuz çünkü uzun süredir arzuladığımız ilkeli, herkese eşit mesafede ve herkese yakın bir yayın çizgisi içerisinde, amatör bir ruh ile profesyonel bir yaklaşımın ürünü olan Nogaytürk Dergisi ile karşınızdayız. Gururluyuz çünkü Nogay Forumda bir araya gelen ve çoğu birbirini hiç tanımayan gençlerin kaynaşarak ve anlaşarak ortaya koydukları ortak iradeyi sergiliyoruz. Nogay Forum, Nogaylar açısından hem sosyolojik hem kültürel hem de psikolojik olarak çok önemli işlevlere sahne olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bunun en iyi örneği şu an somut olarak elinizdedir. Buradan bu forumda emeği olan arkadaşlara bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Nogay Forum'u kuran, üye olan ve katkı sağlayan arkadaşların dergi çıkarma düşüncesi forum tarafından heyecanla karşılandı. Bize ise bu heyecanı Nogaytürk'e yansıtmak kaldı. Bu değerli katkılarından ötürü Nogay Forum üyelerine tek tek teşekkür ediyoruz. Ve aynı heyecanı siz okuyucularımızdan bekliyoruz. Nogaytürk'ü çıkarmaya karar verdiğimizde bize sorulan ilk soru neden ayrı bir dergi oldu. Cevabımız, gerekli olduğu için oldu. Zira Nogaylara hitap eden dergilerin formatından farklı, ağırlıklı olarak gençlere yönelik kültür, sanat, edebiyat ve haber içerikli bir dergi ihtiyacı vardı. Ve biz bu iddia ile karşınızdayız. Hedefimiz Nogay gençlerine doyurucu bir dergicilik hizmeti verebilmek. Bu hedef doğrultusunda boş ve gereksiz işlerin yerine belli bir amacı ve misyonu olan, topluma yararlı; cumhuriyetimizin ilke ve inkılaplarına bağlı, dinimizle, gelenek ve göreneklerimizle bağdaşan, çevre sorunlarına duyarlı, toplumumuzun sıkıntılarına çare arayan; siyasetten uzak, gerektiğinde yol gösterici, uzlaştırıcı ve birleştirici bir kimlikle gençlerimizi bilinçlendirme, sosyalleştirme ve organize hareket etmeye yönelik sivil toplum düşüncesi ekseni etrafında toplanacağımıza kuşkumuz yok. Sevgili okuyucularımız, hiç bir Nogay derneğinin ve kollarının etkisi altında kalmaksızın, her derneğe eşit mesafede olacağımızı buradan duyurmak zorunda kalışımız bizi üzmektedir. Zira hedefleri ve misyonları aynı olan teşekküllerin aralarındaki yaşanan koordinasyon eksikliğinin bir an önce çözüme kavuşturulması ve tam bir birlik ve beraberlik ortamının sağlanması öncelikli arzumuzdur. Dolayısı ile edineceğimiz bir diğer misyon bağdaştırıcı ve yakınlaştırıcı olmaktır. Kendi özgür irademiz ile toplumumuza yaraşır faaliyetlerin içerisinde ve arkasında olacak, yaptığımız haberlerde ve yorumlarda her zaman tarafsızlığımızı koruyacağımıza sizlerin önünde söz veriyoruz. Sevgili okuyucularımız, her sayımızda bir konuyu etraflıca inceleyecek, röportajlar, makaleler ve haberleri bilginize sunacağız. İlk sayımızın konusunu ise Şereflikoçhisar'a bağlı Akin Köyü'nde 5. si gerçekleştirilen Sabantoy Şenliği'ne ayırdık. sabantoy'un tarihsel süreci, konu ile ilgili röportaj ve haberler ilerleyen sayfalarda karşınızda olacak. Ayrıca derginizin içinde sizi bekleyen başka sürprizler de var.Derginizin içeriğini herkese hitap edebilmesi için mümkün olduğunca zengin tutmaya çalıştık. Sonraki sayılarımızda yeni bölümler ekleyerek daha da zenginleştireceğiz. İkinci sayımızda görüşmek dileği ile hepinize sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz. nogaytürk – 05 K Ü L T Ü R Ü M Ü Z HAKAN BENLİ GÜNDEMDEKİ SABANTOY Henüz genç sayılabilecek olan nesle ait bir kişi olarak, bulunduğum ve yaşadığım çevre içerisinde , kısa bir zaman öncesine kadar, Sabantoy ile ilgili neredeyse hiçbir sözlü yada yazılı olarak aktarılan bir bilgiye şahit olmadım. Bu aktarım eksikliği belki benden kaynaklanan bir ilgisizliğin ve bilgisizliğin sonucuydu veya kendinden sonra gelen nesillere , kendilerinden önceki nesillerin aktardığı bilgi , birikim, gelenek ve görenekleri öğretmede aksaklıklar yaşayan veya bunu başaramayan veya bunun bilincinde olmayan bir önceki nesilin işgüzarlığıydı… Göreceli olan bu aktarım eksikliğinin nedeni ne olursa olsun sonucu aynıdır, kültürün unutuluşu ve yok oluşu… Sabantoy, ekinlerin büyümeğe başladığı, toprağın yeşerdiği ve tabiatın yeniden canlandığı, baharın uyandığı dönemi temsil eder. Etimolojik olarak Saban , tarlada öküzlerin çektiği ve insan kuvveti ile bastırılarak tarlanın sürülmesine yarayan bir tarım aletidir. Genel adı karasabandır. Toy ise, Orta Asya’da yaşayan Türklerin kullandığı ve anlam olarak düğün, eğlence anlamlarını kapsayan ve karşılayan bir kelime olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu iki kelimenin bileşimi olan Sabantoy , aynı zamanda Nevruz’un taşıdığı anlamı da kendi içerisinde taşıyarak özde, sabanın bitirildiği ve tarlaların meyvelerini vermeye başlayacağı dönemi karşılayan bir şölendir. Bahar ve baharı karşılama şölenidir. Türklerin kültürlerinde ,yaşadıkları coğrafyaların tümünde ve neredeyse tarih boyunca baharın gelişi kutlana gelmiştir. Türk , belli bir ırka mensup birçok boyu, birbirine yakın kültürleri temsil eden bir terimdir. Dolayısıyla aynı ırka mensup olan ama farklı coğrafyalarda yaşayan ve benzer isimlerle kutlamışlardır. Azeriler , Kazaklar ve Karapapaklar ‘ da ‘’ Ergenekon Bayramı ‘’ adını alan dönem Altay Türkleri’nde ‘’ Cılgayak Bayramı ‘’ , Gagavuzlarda ‘’ İlk Yaz ‘’ , isimlerle kutlamışlardır. Azeriler , Kazaklar ve Karapapaklar Kumuk Türkleri’ nde ‘’ Yaz Baş ‘’ , Türkmenlerde ‘’ Teze Yıl ‘’ , Başkurt Türkleri’ nde ‘’ Ekin Bayramı ‘’ , Doğu Türkistan ‘ da ‘’ Yeni Gün, Baş Bahar’’ , Uygur Türkleri’ nde ‘’ Yeni Gün ‘’ , yine Kazaklar ve Karapapaklarda ‘’ Teyekemeb ‘’ , KaraçayBalkar Türkleri ‘’ Gollu , Gutan, Saban , Sabantoy, Tegri ve Toy ‘’ , Hakas Türkleri ‘’ Cılsırtı ve Ulu Kün ‘’ Mogay Türkleri ile Nogay Türkleri ‘’ Sabantoy ‘’ olarak adlandırmışlardır. Dünyada bilinen ve yaygın kullanılan ismi ise Nevruz ve Yeni Gün’ dür.. Baharın gelişi Türklerin, gerek çok tanrılı gerek tek tanrılı inanç sistemlerinde gerekse şamanist veya sonradan benimsenen din olan İslam’a uyarlanarak kutsi bir anlam verilmiştir.Bu olgu sadece Şamanist ve İslam Türklerine özgü değil, aynı zamanda Yahudi ve Hristiyan Türk kavimlerinde de görülmektedir. O’na ( Nevruz – Sabantoy ) yüklenen anlamın dışında Türkler hayatlarını da buna göre düzenleme yoluna gitmişlerdir. Bilinen adı ile Nevruz, eski takvimlerde yılın ilk günü olarak kabul edilmiştir. Bu gün aynı zamanda baharın da ilk günüdür.Tarih kayıtlarında Oğuz Kağan’ın bu günü kutsal saydığı ve Uygur duvar resimlerinde bu konu ile ilgili resimlerin varlıkları bilinmektedir. Bir efsaneye göre Türk illerinde yaşayan bir Han varmış. Bu Han’ ın Aslan Beg adında bir oğlu varmış. Yaşı büyüdükçe serpilen Aslan Beg delikanlı olmuş. Günlerden bir gün , bir gölün kıyısında gezen Aslan Beg , orda bembeyaz bir kuğu gibi bir kız görüyor ve ona aşık olmuş. Babası olan Han ise O’ nun başka bir kızla evlenmesini istiyormuş. Bu nedenle bir şölen tertiplemiş ve Aslan Beg’ in görüp beğenmesi için her yöreden birçok kızlar getirtmiş. Aslan Beg bunların hiç birini beğenmemiş ve aşık olduğu kızla evlenmekte ısrar etmiş. Babası bunun üzerine oğlunu zindana attırmış. Zindandan bir şekilde kaçmayı başaran Aslan Beg, sevdiği kızı aramak için yine aynı yere gitmiş. O’nu bulmuş ve arzuladığı mutluluğa kavuşmuş. Derler ki , O’ na kavuştuğu gün baharın başlangıcı olan gündür. Ve o günden sonra bu kutlu gün şölenlerle kutlana gelmiştir. Bu efsane baharın başlangıcıyla Nevruz’la, ilgili birçok efsaneden birisidir sadece. Bu günde Hz. Ademin yaratıldığına inanılır. Yine bu günde dünyanın yaratıldığına, Hz. Nuh’ un gemisinin tufan sonrası karaya oturduğuna, Yunus Peygamber’in balığın karnından kurtulduğuna, Türklerin Ergenekon’ dan çıktığına, Hz. Muhammed ‘ e bu günde peygamberlik geldiğine, Hz. Ali’ nin bu günde Halife olduğuna inanılır. Baharın başlangıcı olarak kabul edilen ve çeşitli şölenlerle kutlanan bu dönem sadece bir güne atfedilmemiştir. Nevruz , belli bir günde, 21 Mart’ ta kutlanıyor olmasına karşın Nevruz’la bağlantılı olarak Navruz ayında baharın gelişini , bereketini, güzelliğini kutsamak adına başka günlerde de şölenler tertiplenmiştir. Bunlardan biri de Sabantoydur. nogaytürk - 06 Sabantoy’un kutlandığı dönemlerde Nogaylar bu gün için, öncesinden hazırlıklar yapılmaya başlar ve evleri temizlerlermiş. Kadınlar ve çocuklar için yeni kıyafetler alınır veya dikilirmiş. Bu günün önemine atfen yapılan hazırlıklar titizlik içierisinde yürütülürmüş. Yörelere göre farklılık gösteren uygulamalara karşın genelde şölenlere katılanlara aş hazırlanırmış. Küçük çocuklar sabahtan, köy içerisindeki haneleri dolaşmaya başlarlarmış. ‘’ Bızım anay tura, tura tilki tonu kiye tura, bizge yavluk bere tura ‘’ gibi maniler söyler ve hediyelikler alırlarmış. Bu hediyelikler kiminde yumurta, ekmek , et iken kiminde o günün koşullarına göre çocukları sevindirecek küçük oyuncaklar veya eşyalar oluyormuş. Köyün belli bir meydanında toplanan halk burada at üzerinde yarışarak, mızrak ve ok atarak, çeşitli yarışmalar tertip ederlermiş. Yarışmaları kazananlar onurlandırılırmış. Oyunların oynandığı bu şölende türküler ve maniler de söylenirmiş. Genç kızlar ve erkekler çalgılar eşliğinde oyunlar oynarlarmış. Bu türkülerden biri de Cavın Cırı Türküsü’ dür. CAVIN CIRI TÜRKÜSÜ Cav cav cavınım Balaban bolsın kavınım Sölde egin on bolsın Köyde ambarlar tolsın Cavın cavsın tarlaga Darı biyday arpaga Körinmesin boyından Babam orak şalganda Cavın cavsın koraga Cemiş şeşek soganga Eki kartop bir minsin Böleşkende okkaga Köy aldında konakay Boyı bolsın kamıştay Nevruz veya Sabantoy ‘ la ilgili olan ve o günlerde söylenmekte olan türküler ve manilerin hepsi günümüze değin ulaşabilmiş değillerdir. Zaman içerisinde unutulanların yanı sıra halk edebiyatımızda türkü veya mani formunda yer bularak günümüze kadar ulaşabilenler oldukça azdır. Bu dönemlerle ilgili kültürel bilgilere, günümüze kadar ulaşan türkü ve maniler de ışık tutmaktadır. Sabantoy , yeni yetişen gençler için yeni sayılabilecek bir kavramdır. Nedenine gelince; 1920’li yıllardan 1991 yılına kadar geçen zaman içerisinde gerek ülkemizde gerekse Türklerin yaşadığı coğrafyalarda , adı ister Nevruz olsun ister Sabantoy olsun ister Tepreş olsun, resmi makamlar ve dolayısıyla devlet protokolünde kendilerine yer bulamamışlardır. Dönemin Sovyet Rusya’sındaki baskı rejimi nedeniyle hayat bulamayan bu adetler, aynı etkilerden dolayı Romanya’da, Bulgaristan ‘ da , Batı Trakya ‘ da ve diğer bölgelerde de ya görmezden gelinmiş yada baskı ile unutturulmak istenmiştir. Baskı rejimine pek maruz kalmayan ülkemizde ise durum hiçte farklı değildir. Ki, bu baskı rejimlerinde yaşananlardan daha düşündürücü bir durumdur. Türkiye’ yi vatan olarak seçen ve burada yaşamaya başlayan Nogaylar da benzer akıbetlerle karşılaşmışlardır. Kendi örf ve adetlerini uzun bir süre korumayı başaran Nogaylar, bir süre sonra zamana ve günün koşullarına karşı koyamayarak, yaşatmaya çalıştıkları gelenek ve adetlerin bazılarını unutmaya başlamışlardır. Bunlardan biri de Sabantoy’ dur. Uzun bir dönem kutlanmayan bu bayram yakın bir tarihte büyük özverilerle yeniden yaşatılmaya başlanmıştır. Sabantoy’un elimizde, net olarak tarihsel sürecini gösteren bir yol haritası mevcut değildir.Ne zaman kutlanmaya başlanmış, nasıl gelişmiş ve neler yapılmış ; bunlar tam olarak dönem dönem bilinmemektedir.Ancak Sabantoy’un bu gün ki sosyolojik işlevi , taşıdığı anlamdan daha önemlidir. Her şeyden önce, yitirilmekte olan bir millet bilincini yeniden diriltme yönünde; kaybolmaya başlayan bir dili tekrar canlandırma yönünde ; unutulan bazı örf ve adetleri yeniden günümüze taşıma yönünde işlevler ve misyonlar yüklenmiştir. Sonuç itibarı ile geçmişe yönelik kültürel araştırmaların yoğunlaştırılması ve buna paralel olarak bu yapılan araştırmalar ve çalışmalar ile Sabantoy’ların işlevselliği artırılmalıdır. Bu, toplumsal katılımı artıracağı gibi , unutulan ve unutulmaya başlanan kültürel değerlerimizi yeniden canlandıracaktır. Onı körip kuwansın Tavık pepiş hem torgay Kaynaklar : 1- Nevval SEVİNDİ : www.nevvalsevindi.com 2- Turkuler.com 3- Mehmetbasbug.com 4- Nogay Türklerinde Nevruz Bayramı: Ramazan KEREYTOV / Mariyam BULGAROVA / Celalettin ERBAY 5- Doç.Dr.Necati DEMİR : http://www.byegm.gov.tr/yayinlarimiz/ANADOLUN UNSESI/202/AND13.htm 6- Prof. Dr. Ensar ARSLAN : e-kaynak: http://www.akmb.gov.tr/ata/metinler/v.5.htm http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/52.php nogaytürk – 07 R Ö P O R T A J ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------HAKAN BENLİ İSTANBUL VALİ YARDIMCISI Nogay Kartağası gibi bir ünvana layık görülmek onur ve gurur vericidir. Aynı zamanda daha .ok çalışmak, emek harcamak için istek ve beklentidir. Beklide yapılan çalışmalar için şükran duygusudur. Beni bu ünvanla onurlandıranlara şükranlarımı sunuyorum. Sn.Valim,Nogaylık bilinci ile ilgili düşünceleriniz nelerdir ? Geçmişi olmayanın geleceği olmaz.Geçmişi unutmadan ondan beslenerek geleceğe doğru yol almak günün imkanlarından yararlanarak en iyi yaşam koşulları sağlamak hepimizin sorumluluğudur. Nogay Türkleri Türk Dünyasının en önemli parçasıdır. Geniş bir coğrafyada dağınık bir şekilde yaşamaktadır. Güçlü oldukları devrelerde bölgelerinde etkin bir siyasi konuma sahip bulundukları kaynakların incelenmesinden anlaşılmakta olan Nogaylar, tarihi süreç içerisinde birliklerini koruyamamış ve bulundukları alanın önemi dolayısıyla siyasi ve askeri mücadelelerin odağında yer almışlar, bölgelerindeki çeşitli güçler tarafından kendilerine baskılar yapılmış, zaman zaman göç etmeye zorlanmış, katliamlara maruz kalmış ve ekonomik zorluklar nedeniyle de sürekli olarak sıkıntıya uğramışlardır. Kültürel yapıları da bu zorluk ve sıkıntılardan siyasal yönden olduğu gibi etkilenmiştir.ˆ^(1) Kıpçak boyuna mensup olan Nogay Türklerinin soyunu Göktürklere kadar bağlayan tarihçiler bulunmaktadır. Atalarımdan, çevremden aldığım bilgilerle Nogay Türkü olmanın mutluluğuna eriştim.Özellikle dedem merhum Hacı Ömer Altıntaş, babaannem Zehra ( Zayre ) Altıntaş, Ümmühan Dağtekin, H.Yusuf Aytar Babam Cemal Altıntaş yeri geldiği zaman geldikleri yerlerden bahsederlerdi.Araştırdım, okudum, Nogay Türkü bilinci geliştirdim çevremdekilere örnek oldum. Sn. Valim, Sabantoy hakındaki eleştirileriniz nelerdir ? Sabantoy eskiden yapılan bir etkinliktir. Günümüzde Nogay Türklüğü bilinci geliştikçe eski gelenek ve göenekler yeniden canlanmaya ve yaşatılmaya başlanmıştır. Yapılan etkinlikler bunun parçasıdır. Sabantoyun birliğe, dayanışmaya, yardımlaşmaya ve kültürün yeniden yaşatılmasına katkı sağlayacağına inanıyorum. Aksaklıklar ve eksiklikler olacaktır önemli olan inanmak ve başarmaktır. Özellikle kültürü tanıyan ve geliştiren gençler, bu etkinlikleri daha güzel yapacaklardır. Köyler arası, dernekler arası, kişiler arası problemler geçicidir. Önemli olan Nogay Türkleri kültürünün yaşatılması, öğrenilmesi ve gelecek nesillere aktarılmasıdır. Küsmeye eleştirmeye hakkımız yok, çünkü en iyisini yapmak için düşünmeye, gayrete,emeğe ihtiyacımız vardır. Nogay Kart Akası olarak ne gibi faaliyetlerde bulundunuz ? Nogay Türklüğü bilincinin gelişmesi için gücümün yettiğince , aklım erdiğince gayret sarfettim İddialı bir söz olacak ama söylemeliyim; Nogaylık bilincinin gelişmesinde büyük emek verenlerden birisiyim.Bu gelinen nokta beni sevindirmektedir. Daha 10 yıl öncesine kadar benliğinden haberdar olmayan hemşerilerimiz, bugün kendi soyunu, tarihini, kültürünü , gelenek ve göreneklerini öğrenmek için gayret içindedirler. Bu konu da çok güzel heyecan vardır. Yurtdışındaki Nogaylarla iletişim kuran, Türkiye’ye getiren, karşılayan, ağırlayan, elimden geldiğince gücü yetiğince dost ve arkadaşlarımın desteğiyle yardım yapmaya çalışan kişiyim. Nogayların yaşayışlarını yerinde gören, uluslar arası Nogay festivaline katılan, TRT ‘de Nogay Türkleri hakkında proğram yapılmasına vesile olan, derneklerin yaşaması ve yaşatılması için gayret gösteren kişiyim. Benim yaptığım ve yapmaya gayret ettiğim çorbada tuzdur, daha iyisini ve güzelini Derneklerimiz, muhtarlarımız, hemşehrilerimiz ve gençlerimiz yapacaklardır. Halefinizden, yeni Nogay Kart Akası olmasından ötürü, faaliyetler konusunda beklentileriniz var mı ? Sn. Fehmi Başaran gurur duyduğumuz hemşehrilerimizden birisidir. En güzel çalışmaları yapacağına inanıyorum. Çalışmalarına destek vermek yalnız bana değil tüm hemşehrilerimize, Nogay davasına gönül vermiş nogaytürk - 08 MUSTAFA ALTINTAŞ KİMDİR ? 1954 yıkında Ankara ili Şereflikoçhisar- Şeker Köyü’nde doğdu.İlkokulu Şekerköy İlkokulunda, ortaokulu Haymana Ortaokulu’nda bitirdi.Parasız Yatılı Ankara İlköğretmen Okulu sınavını kazanarak, lise öğrenimini burada tamamladı.Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat- Maliye Bölümü’nden 1979 yılında mezun oldu.1979 yılında İçişleri Bakanlığı’nca açılan sınavı kazanarak, Çorum İli Kaymakam Adayı olarak göreve başladı.Kurs sonrası açılan sınavı kazanarak, 1982 yılında Sinop Erfelek İlçesi Kaymakamlığına atandı.1985 yılında Şanlıurfa İli Bozova İlçesi Kaymakamlığına1987 yılında Ağrı Vali Yardımcılığı’na atandı.1989 yılında İçişleri Bakanlığı’nca düzenlenen mesleki bilgileri artırmak, uygulamaları yerinde görmek ve dil eğitimi amacıyla bir yıllığına ABD Texas Eyaletine gönderildi.1991 tarihinde Nevşehir İli Ürgüp İlçesi Kaymakamlığına,1993 tarihinde Silifke Kaymakamlığına,1997 tarihinde Hatay İli Kırıkhan Kaymakamlığına,2002 tarihinde Ankara İli Altındağ Kaymakamlığına,2006 yılının Kasım Ayında İstanbul Vali Yardımcılığı görevine başlamış olup, halen bu görevi sürdürmektedir. Meslek hayatı boyunca hiçbir disiplin cezası almamış olan Mustafa ALTINTAŞ’ın başta Cumhurbaşkanlığınca olmak üzere Bakanlıklar, Valilikler, değişik Makamlar tarafından taltif, takdir ve teşekkür belgeleri de bulunmaktadır.Mustafa ALTINTAŞ, Orta Asya Türk Lehçelerini anlayıp konuşmakta, İngilizce bilmektedir.Evli, 2 çocuk babasıdır. Mustafa ALTINTAŞ ailesi, kişiliği ve yaptığı hizmetleri nedeniyle çevresinde ve kamuoyunda tanınan ve sevilen bir kişidir. Nogay Türklerinin de gurur duyduğu evlatlarından ve hemşehrilerinden birisidir. insanlara ve Türk Dünyası sevdalılarına düşer. Biz her zaman görüşen fikir alışverişte bulunan insanlarız, bu konuda emrindeyiz. Kurulmuş olan dernekler ve faaliyetleri hakkında neler düşünüyorsunuz ? Nogay Türkleri dernekleri Nogay Türklerinin geleceğidir, umududur, bu işin asıl sahibidir. Kurumsallaşması, maddi kaynaklara sahip olması, uluslar arası etkinliklerde bulunması gereklidir. Dernekler kendi bölgelerinde rekabetle, kaliteli işler yaparak, Nogay Türklüğü bilincinin gelişmesinin en büyük destekçisi olacaklardır. Öncelikle bu konuya hemşehrilerimiz sahip çıkmalıdır. Dernekler desteklenmelidir. Daha önce web sitelerinin ziyaretçi defterlerine yazdım, okunmasını tavsiye ederim. Maddi destek olmadan fazla iş yapamazsınız. Ama bu maddi destek bizde var. Ne yaptığı bile belli olmayan derneklere değil de Nogay Türkleri konusunda çalışan derneklere katkı sağlayalım. Biz birbirimize sahip çıkarsak tüm güzel, yararlı, olumlu işleri yapabiliriz. Nogayların yalnız Ankara ve Konya bölgesinde bulunduğu anlayışından kurtulalım. Çünkü Türkiye’nin her bölgesinde Nogay Türklerine rastlayabilirsiniz. Sn. Valim, bundan sonrası için üstleneceğiniz misyon nedir ? Türkiye Cumhuriyeti Devletine, Türk Dünyasına ve Nogay Türklerine en iyi şekilde hizmet etme imkanına ulaşmak için gayret içindeyim. Misyonumuz daha iyi şartlarda daha güzel işler yapabilecek konumda olmaktır. Allah nasip ederse o günler yakındır. Uluslararası Nogay tarihi konferansı Uluslararası Nogay kültür etkinlikleri, Uluslar arası Nogay edebiyat günleri yapılmalıdır. Türkiye’deki Türk dünyası ile ilgili kuruluşlarla ortak projeler üretilebilir. Türk dünyasında yaşayan Nogayların eğitim, üretim, meslek edindirme, dini eğitim konularında destek olmamız gereklidir. Gerek Rusyada gerekse diğer bölgelerde yaşayan Nogay Türklerinin Türkiyeden ve Türkiyedeki soydaşlarından daha somut ve önderlik yapacak çalışmalar beklemektedirler. Çünkü bizim uluslar arası alanda Nogay Türkleri olarak sorumluluğumuz fazladır. Bu sorumluluğa uygun davranarak daha fazla çalışmak , birlik ve beraberlik içinde faaliyetlerde bulunma vebalimiz vardır. Bu çalışmaların yapılması bilgi, emek ve sermaye gerektirmektedir. Bu sorumluluğu bilen, özümseyen bir anlayışın hepimizde oluşması gereklidir. Sn.Valim, son olarak vermek istediğiniz mesajlarınız var mı ? Biraz iddialı konuşma oldu ama bazı konuların gençlere ve bilgisi olmayanlara açıklanmasında yarar vardır. Benim bu çalışmalara katılmama destek sağlayan, emeklerinden, zamanlarından, yaşam düzeylerinden fedakarlık yaparak Nogay Türkleri konularıyla paylaşan başta eşime, çocuklarıma, aileme ve dostlarıma teşekkür ediyorum. Ayrıca bu işin esas sahipleri derneklerimize, muhtarlarımıza, hemşehrilerimize, Nogay Türkleri ve Türk Dünyası sevdalılarına teşekkür ediyorum. Özellikle geleceğimize siz gençlerimize bu çalışmalarınızdan dolayı tebrik ediyor başarılar diliyorum. Yolunuz bahtınız açık olsun. Sevgi ve saygılarımla. nogaytürk - 09 R Ö P O R T A J ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------HAKAN BENLİ S A Y I Ş T A Y 1. DAİRE ÜYESİ Yapılacak pek çok proje mutlaka vardır.Ancak,bunu bir veya birkaç kişiden beklemek yerine herkesin bu konuda kafa yorması gerekir.En faydalı projelerden birisi,vakit geçirmeden sözlü edebiyat ürünlerini toplamak,yazılı olanlarını da basmaktır.Ayrıca,folklor çalışmalarını önem verecek faaliyetleri hayata geçirmektir. Sn. Başaran, yeni dönemde Nogay Kart Akası görevini üstlendiniz. Hayırlı olsun. İlk sorumuz Fehmi Başaran kimdir ? Her şeyden önce ilginize teşekkür ediyorum.Kısaca kendimi tanıtacak olursam;1953 yılında Kulu-Kırkkuyu'da dünyaya gelmişim.İlkokulu köyümde bitirdikten sonra,orta öğrenim için 1965 yılında Konya'ya gittim ve 1971'de lise tahsilimi tamamladım.1976 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldum.Aynı Fakültede işletme anabilim dalında yüksek lisans (MBA) derecesi aldım.Bir süre kaymakamlık yapütıktan sonra,1979 yılında Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kuruluna intisap ettim.Hesap Uzmanlığı ve Baş Hesap Uzmanlığı yaptım.1987 'de İngiltere'de bir yıl süreyle mesleki inceleme ve araştırmalarda bulundum.İdari görev olarak Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı,Çevre Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı ve Müsteşar Vekilliği yaptım.Bu arada Yarımca Petrokimya A.Ş. ve Kütahya Porselen A.Ş.'de denetçi,Türkiye Yapağı ve Tiftik A.Ş.ve PETKİM Petrokimya Holning A.Ş.'de yönetim kurulu üyeliklerinde bulundum.1998 yılında TBMM Genel Kurulu'nca Sayıştay üyeliğine seçildim.Halen Sayıştay 1.Daire Üyesi olarak görev yapmaktayım.Evli ve 3 çocuk babasıyım. Sn. Başaran, Sabantoy öğrenebilir miyiz ? hakkındaki düşüncelerinizi Sabantoy,bütün Türk boylarının olduğu gibi Nogayların da bahar neş'esiyle bir araya gelerek tabiatın ritmine uyup yaşama sevincini ve dayanışmayı en üst seviye çıkarmalarıdır.Bu etkinlik insanın kendisiyle ve içinde yaşadığı çevreyle uyumlu ve dostça bir ilişki kurmasıdır.Ayrıca nesiller arasında bir kültür aktarımıdır Bu bakımdan son derece önemlidir.Kesinlikle geliştirilerek devam ettirilmesi gereken bir faaliyettir. Nogay Kart Akası olarak üstleneceğiniz misyon ne olacaktır? Ne tür faaliyetlerde bulunacaksınız, buradan bizlere bir vaatde bulunabilecek misiniz ? Nogay Kart Akalığı,kurumsal yönü oturmuş bir görevden ziyade,en azından şu anda moral yönü ağır basan bir olgudur.Bu bakımdan buna çok ağır misyonlar yüklemek yanıltıcı olabilir.Ancak,şüphesiz bir teveccühün sonucu olduğundan kendiliğinden bazı misyonlar içermektedir.Toparlayıcı,bütünleştirici bir şemsiye misyonu vardır.Bu misyonun işlev kazanabilmesi de Nogayların atfettiği öneme bağlıdır,yani karşılıklı ilişkiler ve etkileşimler bu misyonu aktif hale getirecektir.Tepeden inme organizasyonlar yerine daha demokratik ve katılımcı bir yapı şahsen benim tercihim olduğundan,peşinen vaadlerde bulunmak pek doğru olmaz sanırım. Derneklerüstü bir kimliğe sahip olarak sadece Kulu kökenli derneklerle mi sınırlı kalacaksınız yoksa ülkemizin başka bölgelerindeki Nogayların da mı Kart Akası olacaksınız ? Türkiye'deki bütün Nogayların akası olmak çok iddialı bir söz olur.Bu ancak tüm Nogayların oluşturacağı bir platformun karar vereceği bir konudur. Yeni nesilleri bilinçlendirmek ve kültürlerine sahip çıkmaları için neler yapacaksınız ve yapılmasını isteyeceksiniz ? nogaytürk - 10 Bizler özbeöz Türk boyu olup Büyük Türk Milleti'nin bir koluyuz.Bizim herhangi bir alt kimlik edinmeye ihtiyacımız yoktur.Böyle bir çaba çok abes olur.Ancak,”aslını inkar eden haramzadedir” diye güzel bir atasözü vardır.Aslımızı hatırlamak başkalarına üstünlük taslamak derecesinde olmamalıdır.Bu,bizim bu zamana kadar kimliğimizi muhafaza etmemizi sağlayan İslam'a da aykırı olur.Bu çerçeveyi unutmadan atalarımızın konuştuğu ve Türk dilinin bir lehçesi olan Kıpçak lehçesinin içinde yer alan Nogayca'nın bir kültür zenginliği olarak korunması gerekir.Sadece dil değil,gelenekler,görenekler,oyunlar da hatırlanmalı ve engin Türk kültürünün bir şubesi olarak ihtimamla üzerine eğilinmelidir.Ancak,bu hiçbir zaman ayrılık vesilesi olmamalı,tam tersine milletimizin ve ülkemizin bütünlüğüne,birliğine,dirliğine katkıda bulunmalıdır. Derneklerin problemlerine olacak, öğrenebilir miyiz ? yaklaşımlarınız ne Sivil toplum örgütleri,çağdaş dünyanın çok önemli kurumlarıdır.Bunların varlık sebepleri toplumu her türlü baskılara karşı koruyarak hak ve özgürlükleri savunmaktır.Dernekler de birer sivil toplum kuruluşudur. Bu dernekler yönetimlerinde görev alan bireylere büyük sorumluluk yüklemektedir bu bakımdan bunları yönetenler bu derneklerin kuruluş amaçlarını ve toplumun bunlardan beklentilerini hiçbir zaman gözardı etmemelidirler.Yöneticilerden kaynaklanan problemlerin çözümü çok zordur.Bu nedenle bu tür problemlere meydan vermemeye çalışmak çok önemlidir.Derneklerin kamu kurum ve kuruluşları ile ilişkilerinden doğabilecek olan problemlerinin çözümünde azami gayret göstereceğimi çok rahatlıkla söyleyebilirim.Kamuda 33 yıllık hizmetim sırasında edindiğim çevre bu konuda bana güvence oluşturmaktadır. Nogay dili ve edebiyatının yeniden diriltilmesi için bir çalışmada bulunacak mısınız ? Önerileriniz neler ? Nogay dili ve edebiyatının her şeyden önce bir durumunun tesbit edilmesi gerekir.Yani geçmişte ne idi,ne kadar geriledi veya yerinde saydı,bunların ortaya konulması gerekir.Bu ise kademiysen olsun olmasın her meraklının ilk görevidir.Yazılı ve sözlü kaynaklar taranarak bir envanter çıkarılması gerekir.Bu,sadece Türkiye içinde başarılacak bir olay da değildir.Masallar,maniler,şiirler bir edebiyatın ana direkleridir.Bunlar tesbit edilip karşılaştırmalı çalışmalar yapılmalıdır ki,yeni adımlar atılabilsin. Nogay kültürü için akademik platformda çalışmalar ne zaman gündeme gelecek ? Nogay kültürü hakkında bildiğim kadarıyla akademik alanda kısıtlı da olsa bazı çalışmalar var.Mesela,Hakan Kırımlı'nın,Murat Arabacı'nın ve şu anda ismini hatırlayamadığım,özellikle Selçuk Üniversitesi'nde yapılmış bazı çalışmalar var.Tabii ki bunlar çok güzel çalışmalar olmalarına rağmen daha ileri çalışmalar teşvik edilmelidir. Hayata gçirmeyi düşündüğünüz projeler var mı , bunlar hakkında bilgi alabilir miyiz? Yapılacak pek çok proje mutlaka vardır.Ancak,bunu bir veya birkaç kişiden beklemek yerine herkesin bu konuda kafa yorması gerekir.En faydalı projelerden birisi,vakit geçirmeden sözlü edebiyat ürünlerini toplamak,yazılı olanlarını da basmaktır.Ayrıca,folklor çalışmalarını önem verecek faaliyetleri hayata geçirmektir.Çünkü bu çalışmalar nesiller arasında kültür değerlerinin aktarılmasında kilit rol oynamaktadır. Biz Nogaytürk Dergisi olarak bir sözlü tarih çalışması yapmak istiyoruz. Bu konuda önerileriniz neler olur ? Sözlü tarih çalışmaları için ne yazık ki biraz geç kalındı.Atayurttan gelen nesiller çoktan bu dünyadan göç ettikleri gibi,onlara yakın nesiller de göçtüler.Bu bakımdan bundan nasıl bir netice alınabilir,pek emin değilim.Ama yine de ikincil,hatta üçüncül kaynak kişilerden ne derlenebilir,yine de denemek gerekir.Çünkü sözlü tarih,birincil kaynaktan elde edildiğinde bir değer kazanır.Daha sonra efsaneye dönüşme riski taşır kanısındayım. Son olarak vermek istediğiniz bir mesaj var mı sn. Başaran ? Nogaylara acizane mesajım çok çalışmaları,genç nesillerin öğrenimlerine önem vermeleri,topluluk olarak sosyal ve kültürel seviyelerini yükseltmeye çalışmaları, bu yolla Devletimizin her kurumunda ve toplumun her kesiminde şerefle hizmet vermeleri ve toplumda onurlu bir hayat sürmeye gayret göstermeleridir. Teşekkür ediyoruz. nogaytürk - 11 R Ö P O R T A J ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------HAKAN BENLİ Nogay Türkleri Eğitim ve Dayanışma Derneği Başkanı Nogaylara adını veren Nogay Han der ki ; '' Bütün Türk boylarını bir elin parmakları gibi görmek lazım'' . Biz bir elin parmaklarıyız, biz bir Türk boyuyuz. Bu Nogay Türkleri Derneği'dir.Nogayların örf, adet ve geleneklerini Türk Kültürü esasları içerisinde yaşatmaktır.Amaç budur, hedef budur.Biz her zaman için Türklüğümüzden ve müslümanlığımızdan ödün vermemişiz. Sn.Cengiz ERGEN Bey,Hoşgeldiniz.İlk olarak okuyucularımıza sizi tanıtmakla başlayalım.Kısaca Cengiz ERGEN kimdir ? .Cengiz ERGEN 1964 Ağılbaşı Köyü doğumlu,üç kız çocuk babasıdır..Ve Kulu'da şu anda Halk Eğitim Müdür yardımcısı olarak görevime devam etmekteyim. Sizin aynı zamanda dernek başkanlığı sıfatınız var.Bu yönden de tanıyabilir miyiz ? Derneği 17 Mart 2004 tarihinde kurduk. 2004 Ağustos ayından bu tarafa dernek başkanlığını yürütmekteyim. Sn.ERGEN, dernek kurma fikri nasıl oluştu ? Nogayları bir araya toplamak manası ile bir dernek fikri oluştu. Ankara'da bir derneğimiz vardı,dediler ki, biz önce derneğimizi kuralım siz sonra şube oluşturun Kulu'da. biz de kabul ettik o sıralar fakat Ankara'daki o dernek daha sonra yürütemedi. Biz de o anda ilgisiz kaldık ve derneğimizi kurma çalışmalarına başladık. Kulu'da ilk Sabantoy'un kutlanması kimin fikriydi,gelişimi nedir ? Nogay Türkleri Şöleni olaraktan 1998 yılında olsa gerek, Ankara'da kurulu olan dernek Ağılbaşı Köyü'nde yaptı bunu,şenlik olaraktan yaptı. Fakat biz 2004 yılından bu tarafa biz bunu geleneksel hale getirdik.Her yıl yapmak şartı ile yedi tane köyümüzü dolaşır sonra da tarih ve mekan değişmemek şartı ile bunu geleneksel olarak devam edeceğiz dedik. Sn.ERGEN, bu güne değin nerelerde Sabantoy organizasyonu gerçekleşti,şenlikleri kimler organize etti ? 1998 Yılında Ankara 'da bulunan dernek yaptı.yalnız o bir şenlik olaraktan yaptı.Geleneksel hale 2004 yılından itibaren biz getirdik.2004 Yılında Kırkkuyu Köyü'nde, 2005 yılında Şeker Köyü'nde, 2006 yılında Seyitahmetli Köyü'nde yaptık.Bu üç köydeki şöleni Kulu'da bulunan Nogay Türkleri Eğitim ve Dayanışma Derneği yaptı.Bu sene 2007 yılında Akin Köyü'nde yapılan şölende dört tane dernek bir araya geldik.Bir platform oluşturduk. Gelecek yıl sabantoy'un Boğazören Köyü'nde yapılacağı ilan edildi.Yapılacak hazırlıklar nelerdir ? Şu anda takdir edersiniz ki 2007 yılının Sabantoy'u yeni bitti. Şu anda herhangi bir hazırlık yok. Benim iki tane hayalim vardı birisi Kulu'da dernek kurmak; kurduk, elhamdülillah, başarıya ulaştık.Tuz Gölü'nde güneş gibi parladık,öyle söyleniyor...İkinci bir hayalim,hedefim,yapacağımızdan eminim,2008 yılında Dünya Nogay Kurultayı'nı Boğazören Köyü'nde yapmak.İşte Sabantoy'a öyle noktayı koymak.O günkü Kültür Bakanlığı,Dışişleri Bakanlığı,Kalkınma İşbirliği Ajansı'nın katkıları olacak,belediyenin katkıları olacak,büyük bir organizasyon.Şu andaki seçimlerden sonra startımızı vereceğiz. Bu Kurultay hedefi sadece sizin hedefiniz mi yoksa diğer dernekler de aynı hedefe katılıyor mu ? Kulu'da bulunan dernek öncülüğünde olur ama diğer derneklerde katılır mı ? O günkü şartlar altında bakacağız.Ama bizim ilke olarak aldığımız karar var.Bundan sonraki Sabantoyları dört derneğin organizasyonu altında olsun dendi ama bundan sonraki çalışmalar nasıl olur, tabiki bir kişinin veya bir derneğin yapacağı bir iş değildir.Bir konsorsiyum diyelim, bir platforma ihtiyaç vardır.Onunla beraber yapılabilir. Bunu bir çağrı olarak kabul edebilir miyiz ? Tabii, çağrı olaraktan kabul edebiliriz.Şöyle kabul edebiliriz; bu sene bazı aksaklıklar oldu, bu olumsuzlukları bertaraf edebilirsek,bazı aşamalardan geçeceğiz ama önemli olan nedir, dernekler ne için vardır ? nogaytürk - 12 Nogayların birlik ve beraberliği için.Örf ve adetlerimizin,geleneklerimizin yaşatılması içindir.Bizim gibi üç derneğinde amaçları,hedefleri budur.Bu noktada birleşmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu kurultay daha önce nerede olmuş,önemi nedir ve neden Kulu'da olmasını istiyorsunuz ? Şimdi bu fikir benim.Bu sene konuşmamda bunu ifade ettim.2008'de Dünya Nogay Kurultayı'nı Kulu'da toplayalım dedik.Bazı arkadaşlar dedi ki,burda olmaz Ankara'da yapalım.Kulu'nun şu özelliği var; Kulu yedi tane köyün merkezi yerinde uzaklık olaraktan,jeopolitik olaraktan merkezi bir yerde. Şu şekilde diyorum,dünyadaki Nogayları toplayalım,köylere götürelim.Gece yatması için her eve misafir verelim.Orda ağırlayalım.Kurultaydaki amacımız bir birlik,beraberlik bir tanışmadır.Kültürün yaşatılmasıdır.Soruya gelince, ikincisi Dağıstan'da ikinci Dünya Nogay Kurultayı 2005 yılında Karaçay Çerkez Cumhuriyeti'nde yapıldı.Üçüncüsünü biz Kulu'da yapalım diyoruz. Nogayların en yoğun olarak yaşadığı bölge Türkiye'de Kulu ve çevresi mi ? Kulu bölgesinin olduğunu söyleyebiliriz.Adana Ceyhan'da ,Balıkesir'de üç dört tane köy var,orda olduğu söyleniyor fakat örf ,adet ,gelenek ve dilini unutmayan tek yer Türkiye'de Kulu ve Koşhisar'a bağlı köylerimizi söyleyebilirim. Peki Sn. ERGEN,yine Sabantoy'dan devam edeceğiz.Türkiye'de başka Sabantoy organizasyonu var mı,varsa nerelerde kutlanıyor ? Bunlarla ilgili bir ortak çalışma,ortak bir Sabantoy organizasyonu gerçekleştirme ihtimali var mı? Nogay Türkleri olaraktan başka yerde Türkiye'de Sabantoy yapılan duymadım.Fakat Kırım Türklerinin aynı bizim Sabantoy tarihlerinde, yalnız onlar Tepreş diyor biz Sabantoy diyoruz.. Sn. ERGEN, Başarılı çalışmalarınız olmasına rağmen birçok kez eleştirilere maruz kalıyorsunuz. Bu eleştiriler haklı mı ? Evet, biz bu derneği ilk zaman kurduğumuzda bize büyük bir tepki geldi.Yani geçmişte dernekçilikte yapılan bazı hatalar insanımızı ürkütmüş.Biz de kurduğumuz zaman '' Ya ne yapacaksınız, sizde mi ayrımcılık yapacaksınız ?'' gibisinden eleştiride bulundular.Fakat biz eleştirilere açığız ama bu eleştirileri kabul etmiyoruz.Kanuni bir şekilde derneğimizi kurmuşuz. Nogaylara adını veren Nogay Han der ki ; '' Bütün Türk boylarını bir elin parmakları gibi görmek lazım'' . Biz bir elin parmaklarıyız, biz bir Türk boyuyuz. Bu Nogay Türkleri Derneği'dir. Nogayların örf, adet ve geleneklerini Türk Kültürü esasları içerisinde yaşatmaktır. Amaç budur, hedef budur.Biz her zaman için Türklüğümüzden ve müslümanlığımızdan ödün vermemişiz. Ve Rusya'dan göç ederken Türklükten ve müslümanlıktan ödün vermemek için göç etmek zorunda kalmışız. Vatana ve milletine bağlı bir milletiz,aksi düşünülemez. Peki, eleştirilerden bahsetmiştik ? Şimdi 2004 yılında biz derneği kurmadan önce herkes bize Tatar derdi ve Nogaylar'da kendilerini Tatar diye bilirdi. Biz bu çalışma işine girdik, bizim Tatar olmadığımızı, bir Nogay Türkü olduğumuzu, Kıpçak boyundan bir Türk boyu olduğumuzu broşürlerle, bu sene bastırdığımız dergilerle halka, halkımızı buna inandırdık, özüne döndürdük.Elbetteki bazı eleştiriler olacaktır. Meyveli ağacı taşlarlar Bunun yanında takdir edildiği gibi eleştiriler de olacaktır.Çünkü dernek büyüdü. Büyüdükçe kendine, kendine siyasi bir rakip olarak kabul edenler çıkacaktır.Onun için eleştirilerde bulunacaklardır. Sn. ERGEN, son dönemlerde hakkınızda bazı spekülasyonlar dile getirilmekte. Derneğin parasını çarçur ettiğiniz ,derneği kendi kişisel çıkarlarınız doğrultusunda kullandığınız yönünde birtakım ithamlar var. Bu konuda neler söyleyeceksiniz ? Şimdi ben derneği kurduğum zaman rahmetli amcam Fazlı ERGEN dediki bana;'' Yiğenim bu işlerle uğraşma, bırak dedi. '' Niye amca '' dedim. Dedi ki , '' dernek küçük olur masraflarını sen kendi cebinden karşılarsın.Dernek büyür herkes senin başkanlığına göz diker,ele geçirmek ister dedi.Her iki türlü de uğraşırsın'' dedi. Şimdi ilk zamanlarda bu dernek Allah razı olsun yani, bazı arkadaşlar sayesinde bu güne getirdik. Kendi cebimizden paralar harcadık ve dernek büyüdü, potansiyel yönden büyüdü. Yani bu şekilde tabi bazı eleştiriler olacaktır. Cengiz ERGEN asla ve asla derneğin parasını yememiştir. Cebinden harcamıştır. İkincisi ben sorarım ; bizim yönetim kurulumuz vardır. Evraklarımız vardır.Gelirimiz giderimiz bellidir, Onu bana eleştirenler, derneğin parasını yedi diyenler derneğe kaç lira yardım etmişlerdir veya kimler aidatını düzenli olarak yatırmıştır ?... Bizim aidatımız beş Ytl'dir. Ve bu beş Ytl'den yüz tane üyemiz var,senede altı bin gelir elde etmemiz gerekir. Fakat biz kiramızı zor ödüyoruz. İki yüz Ytl kiramızı sağolsun bir arkadaşımız üstlendi kirayı ve kiramızı o şekilde karşılıyoruz. Ondan haricinde kimler bize ne para vermiş, kimler bize ne hesabını soruyor ? Bu söylentiler yersiz. Bu sene biz, en çok eleştiri bundan geliyor zannedersem, ilk defa sn. Fehmi Başaran sayesinde Kültür Bakanlığı'ndan beş bin Ytl bir yardım talep ettik ve bu çıktı. Ve bunun nereye harcanacağı da , projede yapılan harcama gibi olacaktır ve o paranın takipçisi de Kültür Bakanlığı'dır. Sn. Ergen, Nogay Kart Akası nedir, kimdir, görevleri nelerdir ? Seçim kriterleriniz nelerdir? Son olarak Nogay Kart Akası'nı kimlerle seçiyorsunuz ? nogaytürk - 13 Derneğimizin tüzüğünde, bizim yönetim kurulumuzca Nogay Kart Akası seçilir diye bir ibare vardır. Nogaylar arasında kendini önplana çıkartmış,mevkii, makam sahibi olmuş kişilere veyahutta toplum arasında önde giden, hatırı sayılır kişilere bu ünvanı verelim dedik dernek olaraktan. 2005 yılında Şeker Köyü'nden Altındağ Kaymakamı, şimdi İstanbul Vali Yardımcısı Mustafa Altıntaş ağabeyimizi Nogay Kart Akası seçtik.2006 yılında Kırkkuyu'lu işadamı, Hollanda'da yaşayan, O'nu da biz seçtik. Bu sene 2007 yılında Sayıştay üyemiz, Fehmi Başaran Ağabeyimize bunu verdik. O da kabul etti. Kriterlere gelince, işte bu üç tane Nogay Kart Akası'nın özellikleridir.Kim seçer bunu ? Bunu Cengiz Ergen seçmez. tüzüğümüzde belirtildiği gibi yönetim kurulu tartışır, karar alır ve gider teklif eder. Kişi de kabul ederse Nogay Kart Agası o şekilde seçilir. Peki Nogay kart Akası'nın belli bir misyonu var mı ?... Bir görevi, bir sorumluluğu var mı derneğe karşı ? Nogayım diyen bir kişinin derneklere karşı bir sorumluluğu varsa Nogay kart Akası'nın da o şekilde bir sorumluluğu vardır. Yani biz ağa derken her yıl veya ayda bir yardım bekleme talebinde değiliz. ama en üst kademede olduğu için Nogaylara daha iyi hizmet verebilmek için onore edilmiş bir kişidir. Nogay dernekleri arasında olumsuz bir rekabet varmış gibi bir izlenim ediniyoruz. Bu neden kaynaklanıyor ? Bir iktidar veya rant çekişmesi mi sözkonusu ? Ankara'da bulunan iki tane dernekten bir tanesi, Musa Ünsal başkanlığında daha önce vardı.Sincan merkezli bulunan dernek, Ankara'da olduğu için biz kuralım dediler, daha önce söyledikleri gibi. Siz de bizim şubemiz olun dediler. Bizde bunu tabi kabul etmedik. Biz de o zaman derneğin kurucu üyelerinden Yönetim Kurulu Başkanı Necmettin Köksal abimiz ile tartıştık. Abi siz orda kurun biz de burada kuralım dedik ve rekabet yok aramızda. Ben öyle görmüyorum. Biraz önce dedim, dernekler Nogayları birlik ve beraberlik için, Türk kültürü esasları içerisinde adetlerini, geleneklerini yaşatmak için kurulmuştur. Amacımız hedefimiz birdir.Hısım akrabalık vardır. yani o tatlı rekabet vardır diyelim. çekişme demeyelim de... federasyona , konfederasyona gidelim. Hollanda'da, Almanya 'da kuruldu, İsveç'te de kurulsun, dernekler çoğalsın ki bir federasyon çatısı altında birleşelim. Diğer derneklerle bir federasyon gündeme geldi mi ? Yok,şu anda gelmedi ama düşünülür.Düşünülmesi gerekir. Çünkü hedeflerimiz, amaçlarımız, hitap ettiğimiz toplum aynı. Sn. Ergen, bundan sonrası için beklentileriniz veya hedefleriniz var mı, idealiniz nedir ? İdealim, beklentilerim bu şölenlerin geleneksel olarak devam etmesi. Benim en büyük hedefim, Dünya Nogay Kurultayı'nı Kulu'da toplamak. Toprak burasıdır, anayurt burasıdır. Peki, teşekkür ediyorum Cengiz Bey. Ben teşekkür ediyorum nogaytürk – 14 G E N E L --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------MEHMET TAŞKIRAN Sevgili Nogay Gençleri, Öncelikle bu çalışmanızdan dolayı sizleri canı gönülden kutluyor ve bir Nogay olarak yaptığınız işten gurur duyuyorum. Saygıdeğer Nogay Türkleri, Dünya teknolojinin esiri olarak maddi anlamda küçülürken manevi olarak daha da büyüyor ve sosyolojik anlamda mesafeler uzayıp gidiyor.Aynı şehirde,aynı mahallede,hatta aynı köylerde bile insanların birbirlerini unuttukları şu zaman diliminde, Nogay milleti olarak derneklerimiz tarafından organize edilen Sabantoy ile bir nebze kaynaşma sağlanması bile bizleri unuttuğumuz değerlerimizin kıymetini anlamaya ve onlara sahip çıkmaya teşvik etmektedir. Sabantoy; göçebe olarak hayat süren atalarımızın yerleşik düzene geçişlerinin ardından,eski göçebe alışkanlığı ile ve birde Nogay’ların geneline şamil bir “yaparız acelesi yok” anlayışına uyup ağır kalan Nogayları, baharın gelip işe koyulmaya, toprakla kaynaşmaya çağırmak için, çalışma şevkini bir TOY havası ile kişilere vermek amacı ile Aksakallılarca tertiplendiği ve bunun Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk soylu milletlere yayıldığı ve bir kucaklaşmaya dönüştüğü geriye doğru yapılan folklorik çalışmalarda görülmektedir. 2000’li yıllarla birlikte organize edilmeye başlanan Kulu ve Şereflikoçhisar’a bağlı Nogay köylerinin Sabantoy’unda genel Nogay köylerinin Sabantoy’unda genel anlamda gayesine ulaşmakla beraber yeni açılım ihtiyacını da hissettirmektedir. Sabantoy; biriktirmek değil paylaşmaktır, toplamak değil yaymaktır, okumak değil okutmaktır. Sabantoy solmakta olan Nogay çiçeğine can suyudur. Bunu seyreden topluma değil, anlayan topluma hitap eden bir olguya çevirme zorunluluğu vardır. Sabantoy da amaç nedir? Şu anda köylerimizde hatta evlerimizin içinde bile yaşayamadığımız Nogay kültürünü canlandırmak ve yaşatmak değil mi? Nogay denince nereden anlaşılması gerekir diye iyi saptamak gerekir ki buda önce dil ile sağlanır. Yüz yapımıza bakan bize Nogay demiyor, Tatar diyor, duymak istediğimiz bu mu? Hayır. Bize Nogay deyin diyeceksek Nogay dilini yaşatmak zorundayız. Sincan merkezli dernek internette bir çağrı yaptı, folklor kursu için, sanırım hiçbir gencimiz başvurmadı. Bu gereksinim gençliğimize iyi anlatılmalı, kültürümüzün ritüelleri varlığımızın hayat damarlarıdır. Bunu öğretmemiz gerek. Kafkas ve Kırım ekipleri ile Sabantoy’da kültürümüzün garabetini yaşamaktayız. Nogay olmayan seslerin gürlüğünden Nogay sesleri fısıltı ile yitip gidiyor. Kobuzumuzun inleyen nağmeleri, saz ve davulun şaşaası karşısında iki teyzemizin omzuna baş koyup öz kültüründe yabancılığını yaşıyor. En azından uzun protokol seremonisinden sonra, Nogayca,Toy yerine yayılmalı Toy’da Düğün olmaktan çıkıp Toy bolmalı. Savlukban Kalınız... nogaytürk – 15 E D E B İ Y A T --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------FATİH POLAT Edebiyat her milletin sahip olabileceği ve gelecek nesillerine aktarabileceği en değerli miraslardan biridir.Edebiyat bir milletin tüm kültürel değerlerini nesilden nesle aktarılması için en etkin ve geçerli yoldur.Edebiyata verilen değer aynı zamanda o toplumun kendi kültürüne vermiş olduğu değerle eşdeğerdir. Ne var ki, özellikle yazılı Edebiyat açısından bakıldığında, Nogay Türkleri olarak bu konuda çok eksiğimiz var.Dolayısı ile,bu kendi kültürümüze verdiğimiz değeri de ortaya koymaktadır. Bu nedenle dergimizin ilk sayısında, siz değerli okuyuculara, zaten zengin bir sözlü Edebiyata sahip olan Nogaylarımızın, yazılı edebiyattaki eksikliğini bir nebze de olsa gidermeye başlayan ve bu konuda yeni edebiyatçıların yetişmesi için kapı aralayan üç eserden bahsetmek istiyorum. NOGAY – Roman Tanıtmak istediğim ilk eser Adana’da özel bir hastanede Uzman Doktor olarak görev yapan Dr. Fatih Karayandı’ya ait olan ‘Nogay’ adlı ro . Türkiye’de bir Nogayın yazmış olduğu ilk roman özelliğini taşıyan kitap aynı zamanda konusu itibari ile Nogaylarla ilgili olan ilk roman özelliğini de taşımaktadır.Adana’da 2005 yılında yayımlanmış olan eser aynı zamanda Karayandı’nın ilk eseri. Roman’ın editörlük görevini Gülşah Kılınç üstlenmiş. Kitap’ta yazar’ın dedesi olan Derviş Bey’in hayat hikayesi konu edilmekte. Yazar ilk olarak konu’ya ilgiyi artırmak açısından Derviş dedesi hakkında nasıl bilgi edindiğini kendi anılarından yola çıkarak anlatmış. Roman’ın sonraki bölümünde Kırım’dan 19. yüzyılın ortasında yaşanan göçü,göçte yaşanan olayları çarpıcı ve akıcı bir üslupla kaleme alan yazar olabildiğince canlı bir zaman- mekan ve profil üçlemesi ile okuyucuyu olaylara dahil edebilmiş.Yazar romanında Kırım ve yarımada’da yaşayan Türkler (Tatarlar ve Nogaylar) hakkında bilgi ve belgelere dayalı geniş çaplı bilgiler vermekte. Dönemin siyasi faktörlerini kitabına yansıtmayı başaran yazar göçe sebebiyet veren etkenleri ve göçün soğuk yüzünü kaleme almış.Aynı zamanda o günkü koşular içinde baskı altında yaşayan ve göçe zorlanan insanların sosyolojik yapısını, dönemin toplumsal ögelerini de başarı ile kulanmış.Kişilerin davranışlarından ve ruhaliyetlerinden örnekler vererek psikolojik analizlere de yönelen Karayandı, romanının diğer bölümler’inde Derviş bey’in çileli hayat hikayesi başta olmak üzere Derviş Beyin çevresinde gelişen olayları tasvir etmekte. Roman, başarılı kurgusu ve gerçeğe dayalı anlatımı ile dikkat çekmekte. Her ne kadar yazarın ilk eseri olmasına karşın edebiyat alanında kendine yer edinebilecek şekilde güçlü bir kaleme sahip olan Karayandı, eserinde başta Çanakkale savaşı olmak üzere, Derviş Bey’in katıldığı Birinci Dünya Savaşı ve cepheleri hakkında geniş bilgiler vermektedir. Romanın kahramanı olan savaş gazisi Derviş Bey’in sürgündeki hayatı tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmekte.Sürgünde yaşanan sıkıntılar,yokluklar, çaresizlikler, umutlar, hasretler, ve inanç… Kahramanımız, yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen direnmiş, ayakta ve başı dik olarak kalabilmek için onurlu ve gururlu bir savaştan , yorgun da olsa, kesin bir zaferle çıkarak nihayet köyüne dönmesi’de, kitapta konu edilmekte. Eser Nogaylar’ın yurt edindikleri topraklara ne kadar bağlı olduklarının ve bu vatan için bugün olduğu gibi, tarih’te de seve seve can vermeye hazır olduklarının bir göstergesidir adeta. Akıcı bir üslüpla yazılan bu eseri okumanızı tavsiye edeceğiz. TİL’İM NOGAY – Şiir İkinci olarak sizlere Türkiye’de yayınlanan ilk Nogayca şiir kitabı ol ma özeliği taşıyan, Boğazören (Kulu/Konya) doğumlu Mehmet Taşkıran’ın kaleme aldığı, Nogay ve Türkiye Türkçesinde yazılan ‘Til’im Nogay’ adlı şiir kitabını sunmak isterim. TBMM arşivinde görev yapan yazar,1989 yılında Sanayi ve Ticaret ve Tarım Orman Köyişleri Komisyonunda görev yapmaktadır.Yazar, şiirlerinde özellikle doğmuş olduğu köy’e duyduğu hasreti ve vatanperverliği konu almakta. Şiirlerini 11 ‘li ve 12’li hece vezinde yazan şair, kitabında aynı zamanda serbest vezinde kullanmış. Türkler’i derneklerinde satışa sunulan kitap, gerçektende Türkiye’de yaşayan Nogay Türklerinin konuştukları lehçeyi, en iyi şekilde ortaya koyması açısından, ve girişte de belirttiğim gibi, bir ilk olması açısından çok önemli bir kaynak eserdir. İnşallah bu kitap edebiyata ve kendi lehçemizde nogaytürk – 16 şiir yazmaya meraklı olanlar için iyi bir örnek teşkil eder. Tanıtımımı kitaba ismini veren ‘Til’im Nogay’ şiirinin ilk dörtlüğüyle bitirmek isterim: ‘Bir kisi kördüm, şırayı apak, Soradım, El’im Nogay dedi, Tokta akamda konuşıyak, Tınladım, Til’im Nogay dedi’ Coluna şıktım erten erteşek, Egipyatır edi eki cas keyşek, Geşgen collarına türlü şeşek, Kokladım,Gül’üm Nogay dedi yazarla beraber bahsi geçen mekanları geziyormuş gibi bir hissiyatla kaleme alınan eser aynı zamanda yazarın büyük bir özlem duyduğu yerlerle ilgili derin psikolojik temalarıda gözler önüne sermekte. Yer yer duygusal seramonilere yer verilen kitapta, yapılan sohbetlerden alıntılar yapılmakta. Gezilen yerlerin özelikleri dikkatli bir üslupla yansıtılmaktadır. Bir gezi ve anı kitabı olması nedeni ile gözlemlere dayanan kitapta sıkça Kırım ve Türkiye karşılaştırmalarına da yer verilmektedir. Kırımda yaşayan Nogayların sıkıntıları dile getirilmekte ve yer yer çözüm önerilerine yer verilmektedir. Önümüz’deki sayılar’da yazılı ve sözlü Edebiyatımızın yanı sıra Türkiye dışında çıkan Nogay yazılı Edebiyatı (Dağıstan, Karaçay Çerkez vs.) hakkında da bilgi vermeye çalışacağız. Dergimiz hepimize hayırlı olsun. Nice sayılara.... Avulun kayda ayt bileyim, Colum tüsgen sayın keleyim, Adasganda oga kelip kalayım, Bekledim Col’um Nogay dedi. Cibermem dedim vakit keşedir Orunun üyümde bas köşedir, Ak atam aytsan,atın neşedir, Toktadım,Ul’um Nogay dedi. Ata menim atımda Mammet aşe, Ötüük dinyadan kelipte keşe, Nasip bolsun bilsek, ömür neşe, Okudum,Cıl’ım Nogay dedi. --------------------------------------------------------------------HASAN BENLİ KIRIM’DA HİLAL’İN YENİDEN DOĞUŞU – Gezi/ Anı NOGAYIM Kitabın tanıtımına geçmeden önce yazarını tanıtmaya çalışalım; Yazar, Hasan BENLİ 1960 yılında Konya’nın Kulu ilçesinin Seyitahmetli Köyünde doğdu.Anadolu İktisat fakültesini bitiren yazar 1983 yılında bir kamu bankasında göreve başladı. Banka şube yöneticiliğinin yanı sıra çeşitli kademelerde görev alan BENLİ halen Kulu T.C. Ziraat Bankası şubesinde yönetmen olarak görev yapmaktadır. Araştırmacı bir kişiliğe sahip olan yazar, Türk ve Nogay dünyasına olan ilgisi nedeni ile bu konuda araştırmalar yapmış ve bu konuyla ilgili akademik çevre edinmiştir.Kırım’a yaptığı bir geziyi kitaplaştıran yazar, kitabında gördüklerini ve yaşadıklarını kaleme almıştır. Konya civarında yaşayan Nogaylar içerisinde bilindiği kadarı ile bu tarz bir kitap kaleme alınmamıştır. Dolayısı ile yazar Hasan BENLİ’nin yazdığı bu eser de kendi alanında bir ilki teşkil etmektedir. 1996 yılında Kırıma yaptığı geziden kesitler sunan yazar keskin gözlem gücü ile Kırımdaki sosyal yaşayıştan, yapılaşmadan, ekonomik durumdan ve toplumların sosyolojik yapısından örnekler vermektedir. Kitabı okurken Men hep seni sagındım,seni bekledim, Artında sen dep,her esikti cokladım, Şekarada turup catırgıdı tıkbadım, Kel endigisi köngül şeşegi Nogayım. Mamleketler gıdırıp karadım ızındı, Meni süyündürgen eki satır cazındı, Basımızga bas etsek uvılındı gızındı, Kel endigisi avuldın aşıgı Nogayım. Küyler ayttık atınmınan,taslarga, Kabar ciberdik tutas adanaslarga, Mammet ayttı batirligindi caslarga, Kel endigisi törümdün yakışıgı NOGAY'ım Mehmet TAŞKIRAN – TİLİM NOGAY nogaytürk - 17 G E N E L --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------HACER TAŞYARAN Kimimiz eşini, kimimiz anne babamızı, kimimiz çocuklarımızı geride bırakarak geldik buralara. Neydi bizi buralara çeken, yada neydi bizim buralara gelmemizi mecbur bırakan ? Evet herkesin bir umut ile geldiği ve yaşamını bir şekilde devam ettirdiği bu topraklardayız. Dünden bugüne birçok zorlukla karşılaşmış olan yurttaşlarımız buna rağmen büyük bir başari ve gelişme göstermişlerdir. Bugün çevremize baktığımızda onlar tarafından yapılan lüks evler, arabalar bahsetmek istediklerim bunlar değil tabi ki. Çevremizdeki gençlerin değişen yüzü. Eskisi gibi değil artık şimdiki gençler eğitimlerine ve gelişimlerine büyük önem veriyorlar. Avrupa’da bu konuda ciddi atılımlar yapan önemli yerlere gelen birçok kişi var. Avrupa parlamentolarında bir çok Türk Milletvekili yer alıyor. Türk Eğitimciler, Hukukçular, Doktorlar, daha birçok örnek verilebilir.Fabrikada çalışan bir işçinin okuyup önemli yere gelen çocukları var artık. Burada yaşayan nogaylarımızında bu gelişime ve ilerlemeye birçok katkıları var. Nogaylarımız eğitime ve ülkeye kendi kültürlerini de katarak Türklerin Avrupa’daki imajının düzelmesinde büyük katkı sağlıyorlar. Biz Nogay Türkleri kendi toplumumuzun kültürüne sahip çıkarak onlardan kopmadan kendimizin olmayan bu topraklarda yaşamayı sürdürüyoruz. Kendi kültürümüzü de burada yaşatmayı başaran nadir toplumlardanız. Kendi gelenek ve göreneklerimize uygun olarak yapılan düğünler, şenlikler, aile toplantıları, kutlamalar, kendi topraklarımızı aratmıyor doğrusu. Nogaylarımız burada yaşayan diğer Türk toplulukları arasında çok ilgi ve merak uyandırıyor. Sadece ´´ayakçay´´ (Nogay çayı) üzerine bir arkadaşımla tam iki saat konuştuğumu hatırlıyorum. Bizim kültürümüz o kadar zengin ki anlatmak ve anlamak zaman ve sabır ister. ´´Kültürümüzü anlatmak ve anlamak bir sanattır´´. Herkesin bir umutla geldiği ve bazı zamanlar vatanı olarak kabullendiği bu topraklarda yaşamaları ve yaşadıkları ülkelerin gelişimlerine büyük katkılar sağladıkları ve bu arada kendi kültürlerini de yaşatmayı başardıkları başlı başına bir başari değil midir zaten? Herkesin bir sebebi bir öyküsü vardı buralara gelirken ASIL olan´´biraz daha iyi yaşamak ve geleceğe daha bir umutla bakmaktı.´´ Tek sebebi buydu bana göre sizce de tüm bunları özetleyen cümle bu değil mi? nogaytürk – 18 G E N E L --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------MUNİSE ÖZİL Bazen hayatımızda farkında olmadan binlerce yalan söyleriz. Özellikle de anne ya da baba isek. Evet cennetin kapıları serilse de ayaklarının altına anneler nedense kendilerine sunulan bu hazineyi çocuk sahibi olduktan sonra birer birer harcar. Mübarekliğinden kutsallığından bir şey yitirmemiştir belki ama ağzından çıkanlar maalesef kaydedilir, sağdaki ve soldaki memurlar tarafından. Çocukluk işte; doğasında vardır. Yaramazlık, hareketlilik, kırıp dökmek suretiyle hafif çapta zararlar verme ve daha nice sıfatlar. Yaradan öyle yaratmıştır, ne yapsın çünkü o çocuk. Yaptıkları tüm yaramazlıklar ya anne tarafından sorgulanır ya da yüksek baba mahkemesine sevkedilir ki; bu ağır bir yaramazlığın bedelidir. Çocuk hep babaya havale edilmekle tehdit edilir ama nedense akşam olduğunda tutulan zabıtların hiçbirinden söz edilmez. İşte bir yalan. Çocuk ne yapsın bu durumda, madem anneler unutkan olurlar akşam olunca, o zaman yaramazlığa devam. Bazıları vardır ki uzun vadeli kandırma yöntemleri geliştirmiştir. Hafta başında çocuğa tatilde lunaparka götürülme sözü verilerek hafta içi tüm ayak işleri yaptırılır. Hafta sonu gelince anne ve baba acımasız bir kararla akraba ziyaretine götürür çocuğu. Çocuğun ümitleri bir kez daha yıkılmıştır. Bir de çocuğu manevi yönden vurma, onu en hassas noktadan yaralama yöntemi vardır ki;bu çok acımasızdır. Çocuğun, o günahsız, saf, temiz varlığın yaptığı afacanlıklar “Allah taş eder, vallahi çok günah” ibarelerini kullanmak suretiyle engellenmeye çalışılır. Halbuki Allah çocukları çok sever. Keşke bunu bilseler ve öğrenseler. Oyun ve kirlenmek onların en mutlu oldukları etkinliktir. Maçta üstü başı çamur içinde, saçı başı dağılmış bir şekilde eve gelen çocuğun ilk sorgusunu anne yapar; - Nerdeydin sen? - Şeyy, arkadaşlarla…. - Sus! Haline bakmadan birde konuşuyor! - Söylesene neredeydin, şu haline bak! - Anne şeyy.. Çocuğun cevap vermesine bile fırsat tanınmaz.. Çocukluk işte hep o reklamların cezbedici ürünlerini istemek doğal bir sonuçtur. Annenin en güçlü kozudur bu ürünler. Eğer bir çocuk kulak zarlarını yırtarcasına ağlıyorsa kullanılacak bir tek yöntem vardır. Susturucu merkezine (bakkala) götürme vaadiyle çocuğu ümitlendirmek. Tabi çocuk kalbi bu ümitle saatlerce uslu bir şekilde etrafa rahatsızlık vermekten vazgeçecektir. Her nedense anne bakkalın yolunu bilmemesinden midir, bu vaadi de tutmaz. Buyrun bir yalan daha. Ve daha nice yalan, kandırma, suçlayıcı ve yargılayıcı ifadeler. Dikkat edin! Gelecekte kendine güvenmeyen, dara düştüğü bir anda, kolayca, hiç düşünmeden yalana başvuran, bir tartışma anında karşısındakini dinlemeden yargılayan, kendi yaratıcısını hep “taş eden” olarak tanıyan bir insan yetiştiriyor olabilirsiniz. Onlar aslında geçmişte yaşadıklarını çok sağlam depo edip zamanı gelince kullanırlar. Siz farkında olmasanız da onlar ağzınızdan çıkan her cümleye değer verirler. Sakın unutmayın birileri sizi hep dinliyor. nogaytürk – 19 Y Ö R E L E R İ M İ Z --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ABDULLAH CİNKARA Selçuklular ve Osmanlıların eline geçmiştir. Köy de geçmiş tarihler de Ermeniler yaşamış ve o zamanki adı Şillak’tır. Köyde bazı yerlerde toplu mezarlıklar olduğu rivayet edilmektedir. Azgıt’ın çevresindeki dağlar köye başka bir hava katmaktadır. Tırıl dağı ise bir başka görünür heybetli duruşuyla Azgıt’ta. Sümbüllü kaya bir başka güzellikle bakar köye. Orun yurt ise bir başka hava katar bu güzel köye. Sümbüllü kaya görülmeye değer. YENİKÖY (AZGIT) KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ Azgıt'ın tarihi çok eskilere dayanmaktadır.Doğu Roma imparatorluğunun hüküm sürdüğü yıllarda, ipek yolu güzergahında kurulmuş kalabalık bir yerleşim birimiydi. Köyde bir kilise, manastır ve kale bulunmaktaydı. Kale varlığını günümüze kadar sürdürmüştür. Daha sonra Osmanlıların eline geçinceye kadar Bizans imparatorluğu'na ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı döneminde şivilgi(mithel)'e bağlıydı. O dönemde burada Ermeniler yaşamaktaydı. Milli mücadele döneminde Ermeniler'in Köyü terk etmesiyle Ağaların himayesine girdi. Ağalar mülklerini korumak ve bakımını yapmak amacıyla birkaç aileyi buraya yerleştirdi ve böylece Azgıt köyünün temelleri atılmış oldu. Bu dönemde Azgıt Torlar köyü'nün bir obasıydı. Daha sonra 1965'lere kadar Andırın'ın bir mahallesi olan Azgıt, Andırın'dan ayrılarak Yeniköy ismini almıştır. Yeniköy Andırın’ın en güzel köylerinden birisidir. Bu köyün havası bir başka suyu bir başkadır.Bu köy de dört mevsim bambaşkadır. Kışın karıyla, baharda yeşilliğiyle, yazın havası ve sularıyla, sonbaharın havası ve renkleriyle bambaşkadır Köyün girişinde bir çok medeniyetlere ev sahipliği yapan bir kale ve köyün için de iki kilise mevcuttur. Kiliselerden birisi yok olmuş zamanın şartlarına yenik düşmüştür. Diğeri ise köyün içinde bulunmaktadır. Köy başta Hititler olmak üzere sırasıyla Romalılar (doğu roma), Köyün başlıca geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır. Azgıt’ta yetiştirilen belli başlı tarım ürünleri buğday, mısır, arpa ve fiğ’dir. Bunların dışında fasulye, domates, biber, elma, armut , ayva, kiraz vb. tarım ürünleri yetiştirilir. Köyde günümüzde büyükbaş hayvancılık yaygındır. Azgıt köyü’nün hane sayısı 80’dir. Nufusu ise 350 civarındadır. Bu rakam yaz mevsiminde yayla turizmi sayesinde yaklaşık 3 kat artmaktadır. Azgıt eski bir yerleşim birimi üzerine kurulmuştur. Doğusunda Bostandere ve Mehlepçik bulunmaktadır. nogaytürk – 20 Bostandereye uzaklığı 4 kilometre, Mehlepçik’e ise 1 kilometredir.Batısında Çınargeçidi, kuzeyinde ise Yeşiltepe (kümbetir,Çerkezler) bulunmaktadır.Çınargeçidi’ne ise 1 kilometredir. Azgıt’ın güneyinde ise Arıklar Köyü bulunmaktadır. Köyde 1 okul ve 1 cami mevcuttur. Köyün geçim kaynağı tarıma dayandığı için yazları çok yoğun geçer. Köy halkı temmuz ilk haftası tarladaki ürünleri hasat ederler. Tarladaki işler temmuz sonu gibi biter. Bahçe köydeki her evde bulunur. Bahçe işleri de eylül sonu ya da ekim ortasına kadar devam eder. Köylüler kışlık yiyeceklerini tarlalardan ve bahçelerden karşılarlar. Köyde birçok meyve ağaçları da yetiştirilmektedir. Bunlar başta elma ağacı ve iki tane büyük elma bahçesi bulunmaktadır. diğerleri: Kiraz, erik, armut, dut, kızılcık kirazı,çok az miktarda fındık, ayva vb. Köy de yayla evleri bulunmaktadır. Çevre il ve ilçelerden yazın köye yaylacılar gelmektedir. Bu nedenle köy de nüfus yazın artmaktadır. Köyde hemen hemen her hafta sonu, bazen hafta içi düğünler yapılmaktadır. Bu düğünler çok kalabalık olmakta birlikte yöre oyunlarının hemen hemen hepsi oynanmaktadır. Düğünler cuma günü cuma namazından çıkılıp bayrak dikilmesiyle başlar ve pazar günü gelinin indirilmesiyle sona erer. Düğün yemekleri olarakta dövme pilavı, kuru fasulye, dolma -sarma, bulgur ve pirinç pilavları, tava ve salata yapılmaktadır. . AZGIT KALESİ Andırın'a 5 km kuzeyde Yeniköy (Azgıt) sınırları içerinde sarp bir kaya kütlesinin üzerine kurulmuştur. Göksun ve Kapadokya ovasını, Kadirli ve Klikya'ya bağlayan stratejik yolun batı kanadında küçük bir garnizon kalesidir. Azgıt Kalesi aynı zamanda Kalası ve Dibi Kalesi'nden geçen Maraş yolunun (Toprak yol) kesişimindedir. Surlarının güneyi ve batısı ayakta, kuzeyi ve doğusu büyük oranda tahrip olmuştur. Dört sağlam burcu ile üç kapısı mevcuttur Kalenin güney yönündeki su sarnıçlarının üstündeki ikinci kat duvarları sağlamdır. Sarnıçların su giriş boruları halen sağlam olarak mevcuttur. Kaleye, üç km. uzaktan pişmiş toprak borularla Alagedik ve Kazan pınarı yaylalarından su getirilmiştir. Kalenin giriş kapısı oldukça büyük, atlı araba girecek şekildedir. İç sur alanı 1.600 m² kadardır. Dağın biçimine göre oval bir biçimi vardır. Batı kapısında büyük bir Roma haçı kabartması mevcut, ok ve mızrak atmaya elverişli sekiz adet mazgal deliği vardır. Kale doğu tarafında 150 m batı ve güneyinden 40-50 m bir yüksekliğe sahiptir. Güneyindeki ve doğusundaki dağların geçit verdiği bölgeye "Battal'ın Kısığı" denir. Bu boğazlardan geçen yol, Andırın-Geben hattıdır. Kale bu ulaşım hattı üstündeki en müstahkem mevkidedir. Bu bölgedeki kalelerin ilk fütûhatının Emeviler döneminde Malatya Emiri Seyyid Battal Gazi tarafından yağıldığı söylenir. Kalenin sahip olduğu geçidin adına "Battal'ın Kısığı" denmesinin sebebi de bundandır. Kale Hıristiyan Roma dönemine ait olmakla beraber, Bizans döneminde bakım ve onarım gördüğü duvarlarından anlaşılmaktadır. nogaytürk - 21 D İ N İ --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------DİLEK BAYAR DİNÇER Tevhid'e Teslim Olmak… “Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna açık açık ayetleri indiren O’dur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.” (57/9) İslam bizim için bir kandil… Bu kandil gözlerimizi kamaştırıyor. Ama sadece kandile bakıyoruz. Onu elimize alıp yolumuzu aydınlatmasına izin vermiyoruz. Ona bakmakla yetiniyoruz. Yüzümüz aydınlanıyor, yüreğimize ilhamlar doluyor. Bir süre aydınlandıktan sonra eski karanlık dünyamıza geri dönüyoruz. Işığı yanımıza almayı unutuyoruz diyemiyorum. Bilerek bırakıyoruz ardımızda… Karanlık dünyamızın yarasalarının bu ışığı şiddetle reddedeceğini biliyoruz çünkü… Belki de evet unutuyoruz. Bizden öncekiler de böyle yapıyordu çünkü… Ara sıra kandile bakmakla yetinip sonra da eski hayatlarına geri dönüyorlardı. İslamı belli aylara, günlere ve gecelere sığdırmaya çalıştık. Günlük hayatın saatlerine böldük biz İslamı… Ama hayatın merkezine oturtamadık. Tevhide teslim olan dava erlerinin yaşantıları yüreğimizde destanlaştı. Ruhumuzda fırtınalar estirdi. Ama bizim günlerimiz destanlaşamadı. Sosyal programımızla örtüştüremedik İslâmı… Zorluğun, sıkıntının ve çatışmanın bir başlangıcı mı olacaktı? “O sizi seçti ve size dinde bir zorluk yüklemedi.” (22/78) diye buyuruyor Allahu Teala… Vicdanımız ve hayatımız arasındaki o derin uçurumu ne zaman kapatacağız? Evet O bizi seçti. Başımıza gelen acı tatlı olaylar Allah’ın takdirinden başkası değildir. Seçilmiş olduğumuz düşüncesiyle hareket edersek önümüze çıkan engelleri yine Allah’ın yardımıyla aşacağımıza inanmalıyız. Dalâleti içeren bütün minvallerden, yollardan ve düşüncelerden arınmak gerekiyor başta… Muttaki, takva sahiplerinden, Salih kullardan olmak güzel bir hayaldi. Hayalden öteye, gıptadan ötelere gidemiyorduk. Oturuyorduk oturanlarla beraber… Allah’ın müjdesini, övgüsünü hangi şartlar altında kazanmışlardı? Bunları düşünüyor muyduk? Dava erlerinin yok muydu hayalleri, zaafları? Hataya, çelişkiye düştükleri zamanlarda oluyordu. Zaman, mekan ve dünya değişiyordu mutlaka… Ama insan iradesi, nefsi, zaafları, düşkünlükleri, istekleri ve ihtiyaçları hep aynıydı. Kul, Allah’ın hüdalarına sarılmalı ve hayatını İslam'ın rengine boyamak için gayret göstermelidir. Doğruyu yanlıştan ayırıp, Tevhidi çizgide kararlı bir duruş sergilemelidir. Hedef Sıratı Müstakimdir. Yani “dosdoğru olan yol” dur. Kararlılık çok önemlidir. Mesela sabah namazına uyanmaya niyetli olan bir Müslüman gereken tedbirlerini aldıktan sonra uykuya dalmalıdır. Erken yatmak, saat kurmak ve kararlılık… Uyanamazsam güneş doğunca kaza yaparım düşüncesine fırsat vermeden beyindeki saati! kurmak gerekiyor aslında. Hiç düşündük mü sahabeler nasıl uyanıyordu namaza? nogaytürk – 22 Emin olamamak, kararsızlık, çelişki ve cesaretsizlik hata etmeye daha yatkın duygulardır. Ama tedirginlik, endişe kaçınılmaz sanki… Bunun yanında yüreği serinleten imani duygular… Tevekkül, inanç ve ümit yüreğimize güç katar . Ayağımızı sanki daha sağlam basarız bu güçle… Bir Müslüman, ümit ve korku arasındaki o ince çizgide olmalıdır aslında… Günlük hayatın içinde birçok imtihanla karşılaşıyoruz. Zahmet olmadan yemek olmuyor pek tabii… O zahmetin içine girmeye gönüllü müyüz? Başta bunu düşünmeliyiz. Her yandan kuşatılıyoruz kimi zaman… İyinin peşinde ve iyi olma adına zorluğun pençesine yakalanıyoruz. Geri adım atmak, yanlışı kabul etmek işte asıl zayıflık bu değil mi? Mücadeleden kaçış değil mi? Neyi niçin yaptığımızı ve kimin için yaptığımızı düşününce gözlerimiz ümit kapısına çevrilecektir. İnsan bir şeyi kaybedince asıl değerini anlıyor. Hastalandığımızda sağlığın kıymetini anlıyoruz. Peki bu sağlığı veren Allah’ın bize her gün, her saat ve her dakika yardım ettiğini anlıyor muyuz? İşte bu güç, bu irade bizim üstümüzdedir. Tasarruf hakkı O’na aittir. O’nun ne kadar güçlü, şefkatli ve zengin olduğunu anlıyoruz. Allah’a hamd ediyoruz. Sabır, dua ve direniştir hayat… Şartların ve durumların birbirinden farklı olduğu konumlardayız hepimiz. Her peygamber farklı olaylarla imtihan edilmiş. Çeşitli sıkıntı ve güçlüklere düçar olmuş. Hepsinin ortak özelliği Tevhide teslim olmalarıydı. Bu teslimiyetle birlikte kıyasıya bir mücadele başlamıştır. Sabırla, duayla ve dirençle yapılan bir mücadeleydi bu… Yeni uyanışlar başlıyordu gittikçe. İmanın tadını alan dalaletle savaşıyordu. “Direnişi sadece bir alan veya hedefle sınırlamak yanlış bir yaklaşımdır… Hayatı komple kuşatacak, tüm olumsuzlukları gidermeyi hedefleyecek bir direniş felsefesi üzerinde durmak, doğru olan budur… Şeytanlaşmaya direniş… Dünyevileşmeye direniş… Bağileşmeye direniş… Duyarsızlaşmaya direniş… Değersizleşmeye direniş… Cahilleşmeye direniş…”(1) Sistemle, toplumla veya yerleşmiş düşünceyle kıyasıya bir inatlaşma değildir direniş… Direniş, çözüme giden yoldur. Tevhide teslim olanların düsturudur. Direniş dava erlerinin teneffüs ettiği havadır aslında… Nefes aldıkça yani gayret, çalışma ve çaba oldukça direnç artacaktır. Direniş bölünme kabul etmiyor. O bütün bir hayatı kapsıyor. Topyekün bir direniş… Zulmün, haksızlığın, fesatlığın ve kötülüğün yaygın olduğu bir dünya da nasıl bir duruş sergilemenin kaygısını taşıyor muyuz yüreğimizde? Belki dünyayı değiştirecek gücümüz yok ama dalaletin karanlığına bir mum yakmaya gücümüz yeter inşallah… Bir mumun bir çok mumu yakmaya gücü yetebilir değil mi? Her mum yanındaki muma ışığından verse bütün dünya aydınlanır değil mi? Selam ve dualarımla… (1) Ramazan Kayan, Özgün İrade, s.29, sf.37 nogaytürk - 23 S Ö Y L E Ş İ --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ERDEM GÜNAY GU: Öncelikle derginiz hayırlı, uğurlu olsun. İnşallah hayırlara vesile olur. -Teşekkür ederiz… görmüyoruz, neden? Sizi uzun zamandır Vizyona girmiş filmlerimden biride ‘Amerikalılar Karadeniz’de 2’ Bunların yanında bazı tiyatro oyunlarında oynadım. ‘Başkan ve Hayalet’ örneğin. Tv’de -Oyunculuğun yanında asıl mesleğiniz ressamlık değil mi? GU: Zaman bulamıyorum. GU: Evet. Esasen ressamım. Gazi Eğitim Resim -Var mı yeni projeleriniz? nogaytürkEnstitüsü – 18 öğrencisiydim. Bu arada yeni resim sergisi GU: Birkaç tane var. Hatta seninle birlikte çalışıyoruz birinde, sen yazıyorsun hatırlayamadın galiba. açtım. Ziraat Bankası Tünel Sanat Galerisi’nde. Bu 15. kişisel sergim. -Başarılarınızın devamı diliyorum. Asıl gelelim. Nogay Türk’lerini biliyor musunuz? -Ömür Defteri’mi? GU: Evet. Tek kişilik bir sahne gösterisi. Yazan; Gafur Uzuner ve Erdem Günay. Oynayan Gafur Uzuner. Hayatımdan bazı kesitleri esprili bir dil ile anlatacağım. Tek kişilik performans. -İyi reklamımızı da yaptık. Başka projeleriniz var mı? -Rol aldığım bazı sinema filmleri var. Mesut Uçakan’ın yönettiği ‘Anka Kuşu’, Murat Derman’ın yönettiği ‘Gölgeler’ filmi var. Bunlar. vizyona girmeyi bekliyor. konumuza GU: Biraz bilirim. Ben Ankara’lıyım. Köyümüzün yakınlarında bir Tatar köyü vardı. Günalan köyü. Orada babamın çok arkadaşı vardı, sürekli bize gelir giderlerdi. Hepsinin gözleri çekikti ama, biz daha çocuk olduğumuzdan biraz farklı gelirdi gözlerinin çekik olması. Sonuçta Tatar kardeşlerimizin gözlerinin çekik olduğunu anladık… Nogay tatarıydınız siz değil mi? -Evet. nogaytürk - 24 GAFUR UZUNER KİMDİR ? Ankara`da doğdu. Resme ortaokul yıllarında Eşref Üren, O. Zeki Oral`dan dersler alarak başladı. Gazi Eğitim Enstitüsü`nde Prof. Mürşide İçmeli, Vedat Can, Nihat Kahraman ve Prof. Hasan Pekmezci`nin öğrencisi olup, resim bölümünden 1980 yılında mezun oldu. Resimle birlikte oyunculuk yaşamını sahne ve televizyonda sürdüren sanatçı sergi serüvenine 1981 yılında Ankara Vakko Sanat Galerisi`ndeki karma sergi ile başladı, aynı yıl Şan Tiyatrosu`nda Haldun Dormen`in yönettiği müzikallerde oynamak üzere İstanbul`a yerleşti. Resim ve oyunculuk çalışmalarını halen bu kentte sürdürüyor. Resimlerini çoğunlukla suluboya ve akrilikle yapıyor. GU: Nereden geliyor Nogay’lar? Yani soyu kime dayanıyor? GU: Yapda yiyelim, anca konuşuyorsun. -Tabi abi ne demek. Yanında ayak çayda yaparız. -Nogayhan. Altınorda Türk devletine kadar gidiyor kökler. GU: Vay be. Bilindiği gibi Türkiye’de kültür çeşitliliği çok fazla. Nogayı, Tatarı, Çerkezi, Lazı, Kürdü, Ermenisi… Ama önemli olan tek çatı altında yaşabilmektir bence. Hem Türk, hem Müslüman olan azınlık değildir. Benim için önemli değil zaten dini, dili, ırkı. Tabi şöyle bir şey var, göçerek geldikleri için çok doğal olarak atalarına ait, köklerine ait değerleri kaybetmek istemiyorlar. Kesinlikle doğru bir şey insanların kültürlerini yaşatma gayreti. İnsanlar genellikle çocukluklarında izleri takip ederler ve mutlu olurlar. Geçmişte büyük ninelerinin ve büyük dedelerinin giyim kuşamdan tutun, folklorundan, geleneklerinden yaşanılmış tüm değerleri gördükten sonra hangi değeri görse mutlu olur. Asla istemem bir toplumun ve bu toplumun kültürünün asimile olmasını. Bravo size, kültürünüzü yaşatmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. GU: O nedir? -Sütlü çay. Çok lezzetlidir, taba börek ile çok iyi gider. GU: Söz verdin, bunların hepsinden yediricen bana. -Tabi, önümüzdeki sene Sabantoy’a misafirimiz olarak gelirseniz, hepsinden tadarsınız. GU: Sabantoy nedir? Nogay şenliği mi? -Evet. Her yıl sırayla Nogay köylerinde yapılır. Şenliktir. GU: Çok güzel. Kültürünüze sahip çıkmanız, yeni nesillere aktarmanız çok güzel bir şey. Şahsen çok taktir ettim sizi. -Teşekkür ederim. -Teşekkür ederiz. Peki Nogay yemeklerini bilir misiniz? GU: Maalesef. Karşıma hiç bu Nogay yemeğidir diye bir yemek çıkmadı. Kim bilir nasıl lezzetlidir. -Hemde nasıl. herhalde. Taba böreği hiç duymadınız GU: Hayır. Nasıl? -Çok lezzetli ama yemesi çok zor. Böreğin içinde patates ve tavuk butları var. GU: Olsun, ben yerim. Başka? -Şır börek var. Yarım ay biçiminde yağda kızartılan bir börektir. İçinde soğan ve kıyma olur. Kaşık börek var. Mantının biraz daha irisidir ve mantıdan daha lezzetlidir. nogaytürk - 25 E L S A N A T I Kader ( TANATAR ) HOŞGÖREN İnsanlar sevdalarını, acılarını ve sevinçlerini çeşitli biçimlerde ortaya koymuşlardır. Sözle anlatabildiklerini türküye, ağıta, şiire dökmüş; sözle anlatamadıkları ruhsal durumunu kilimine, evinin kapsına oyduğu bir motifle, dile getirmiştir. El sanatı ile kendisine , çevresine yararlı olabilecek ürünü hazırlarken bir anlamda kültürünüde yaratmıştır. İnsanoğlu taşınabilir evi olan çadırında, savaşa çıkarken kullandığı yayında, kılıcına çizdiği motiflerde bu ürünlerini güzel ve dekoratif görünmesini sağlamıştır. Bu kültür göçebede olsa imparatorlukta olsa onun vazgeçilmeyen bir parçası olmuştur. Dünyanın hangi bölgesinde olursanız olun Türk kültürü kendisini her zaman belli etmiş, halk sanatları konusunda da zengin kaynaklara sahip olmuştur.Milli kültür unsurlarımız arasında yer alan el sanatlarımız, gelenek göreneklerimiz incelendiği vakit görüleceği üzere toplum yaşantısına getirdiği olumlu etkiler gözardı edilmeyecek bir gerçektir. Ne var ki sosyokültürel şartlar içerisindeki bazı geleneklerimiz göreneklerimiz ve el sanatlarımız unutulmaya yüz tutmaktadır. Bir gecede evlerinden, yurtlarından ayrılmak zorunda kalan Kırım-Nogay halkı el sanatları ile ilgili aracını, gerecini, desenlerini, motif kaynaklarını, yaptığı eşyalarını bırakarak ayrılmak zorunda bırakıldı. Uzun yıllar hayatta kalabilmek tek mutlulukları oldu. Vatanlarından sürülmeleri öncelikle sessiz sedasız sürdürülürken ,bu tutum daha sonra soykırıma dönüştürüldü. Fakat milletler tarih boyunca imparatorluklarda kursalar bazen yok olup gitseler de dilleri , sanatları ile var olacaklardır. 2005 ağustos ayında gelmiş olduğum Amasya’da kültürümün insanlarıyla burada tanışacağım, karşılaşacağım hiç aklımın ucundan geçmemişti..Kendimce yaptığım araştırmalar neticesinde, Amasya’da bir tek Kırım-Nogay tatarlarının sandıklarında, evlerinde bulunan Tel Kırma el işlemeleri, yerini sanayi ürünlerine terk etmiş. Genç neslin tanımakta zorlandığı el sanatlarımıza her geçen gün ilginin azalmasıyla unutulmaya yüz tutmuştur. 19 ve 20 nci yüzyılın başlarındaki Kırım,. , Kafkasya ve balkanlardan gelen Kırım-Nogay Türkleri Amasya il ve çevresindeki kültür oluşumuna katkıları oldukça görülmektedir. Orta Asya’dan günümüze gelen el sanatları ürünlerinin farklı olmadığını, ancak Türk boylarının kendilerine özgün işaretleri, figürleri, motifleri , bölge iklimi ve insanların duygu düşünceleri el sanatları ürünlerine yansımıştır. Yok oluyoruz! Bir halk tükeniyor mu? Ne yapalım? bunlara benzer kaygı ve endişelerle yüzyıllardır zengin kültürümüzü geliştirmek, yaşatmak, korumak düşüncesi ile bir şeyler yapmanın zamanı gelmişti artık. Toplumda dili, kültürü, sanatı koruma ve geliştirme, yaşatma konusunda bu isteğin sağlanması gerekliydi. Kültürümüzün canlanması ve bize verilen emanetin gelecek nesillere aktarılması için hareket etmeliydik. Bu yabancılaşmaya biran olsun dur demek gerekmekteydi çünkü. Unutulmaya yüz tutmuş, tamamen kültürümüzün motifleriyle bezeli el işlemelerini tekrar öğretmek hayata geçirmek kararıyla çıktığım yolda şüphesiz ki böyle bir organizasyona katılmaktan dolayı kendimi şanslı sayıyordum. Kendimce yaptığım araştırmalar neticesinde kesinlikle bu gerçekleşmeli ve yaşatılmalıydı. Benim için çok önemli olan el işlemelerinin hayata geçirilmesi, kültürümüz içinde önemli olacağını düşünüyordum. Ben bunları düşünürken tahmin dahi edemediğim zorluklar hiçbir zaman beni yıldırmadı. Karşılaştığım olumsuzluklara rağmen, bir an için benden desteklerini esirgemeyen büyüklerim Menşure Kandemir, Sebahat Nogay, Semiha Özü ve kızı Hülya’ya, bunun yanında organizasyonumuzun gerçekleşmesinde bu güzel el işlemeleri için açılan kurslarımıza katılan adlarını tek tek sayamayacağım hanımlarımıza da sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Değerli büyüklerimle birlikte yaptığım bu çalışmanın bende hayatım boyunca unutamayacağım bir onur vesilesi olduğunu belirtmeliyim. Bu gün gelinen nokta ise; Amasya’da tatar halkı tarafından unutulmaya yüz tutmuş Tel Kırma işlemelerimiz, Amasya Halk Eğitim Merkezi, Amasya Kadın Aile Danışma Merkezi ve Kırım Kültür ve Yardımlaşma Derneği iş birliğiyle açılan kurslarda bu el sanatımız tekrar canlandırılarak yaşatılıyor. SAVLUKMAN KALINIZ www.amasyatelkirma.com nogaytürk – 26 T E K N O L O J İ --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------CEMİL AKDAĞ Elektronik ve Haberleşme Mühendisi Günümüzde kablosuz internet erişimine duyulan gereksinimin artmasıyla birlikte bu açığı dolduracak yeni teknolojiler ortaya çıkmaktadır. Mevcut internet erişim teknolojilerine alternatif olarak geniş bant yüksek hızda internet bağlantısı sağlayan Wimax sistemleri bu teknolojilerden biridir. Aynı zamanda diğer teknolojilerle birlikte çalışabilirlik özelliğine de sahip olmasından dolayı Wimax’ın kısa sürede dünya genelinde yaygınlaşacağı öngörülmektedir. Wimax, point-to-multipoint (bir noktadan çok noktaya) geniş bant kablosuz ağlarda ortaya çıkan problemleri çözmek için IEEE tarafından tasarlanan bir standarttır. Wimax 'ın getireceği önemli bir yenilik, bazı üreticilerin Wi-Fi internet bağlantısı özelliğine sahip cep telefonları ürettiği göz önüne alınırsa internetin tek iletişim standardı olacağı şeklinde anlaşılabilir. Bugün cep telefonlarında GSM standardı üzerinden iletişim kurmaktayız, cepten internete bağlanmak istediğimizde ise, GPRS protokolünü kullanmaktayız. GPRS'te belli bir hız sınırı söz konusu olduğu için GPRS yerine cepten Wimax ile internete bağlanmak daha verimli olacaktır. Intel, sabit bilgisayarlarda kullanılmak üzere ürettiği Wimax’a uyumlu “Rosedale” isimli çipinin ilk örneklerini müşterilerinin denemelerine sunmuştur. 802.16–2004 standardına uyumlu olan çip Wimax Forum’un sertifikasyonundan sonra 2005’in ikinci yarısında piyasaya sürülmüştür. Wimax sisteminin kurulum maliyeti 2006’nın ikinci yarısında 250–300$ civarında iken, bu fiyat 2007’nin başlarında 100$’a kadar inmiştir.. Aynı zamanda baz istasyonun kurulum maliyeti de kapsama alanına göre 5000$ ile 100,000$ arasında değişmektedir. Bununla birlikte, her iki standardın performansı özel uygulamalar için büyük ölçüde değişiklik gösterebilir. Çünkü 802.16–2004 standardı sabit erişim için, 802.16e standardı sabit erişim için kullanılabilir olmakla beraber mobil erişim için tasarlanmıştır. Sabit ağlar 802.16–2004 Wimax Forum sertifikalı ürünlerin sunduğu daha basit modülasyon, lisanssız bantlar, piyasaya giriş zamanı, mobilite desteği, yüksek veri aktarımı, bina içi kapsama, spektrum kaynaklarını yönetmede esneklik, spektrum, regülâsyon gibi birçok avantajdan yararlanabilir. Günümüzde birçok kablosuz geniş bant teknolojisi sadece LOS (Line of Sight-Görüş Hattı) haberleşmeyi desteklerken Wimax teknolojisi NLOS (Non-Line of Sight NLOS) haberleşmeyi en iyi şekilde gerçekleştirmek için tasarlanmıştır. LOS haberleşmede sinyal herhangi bir kırınıma uğramadan vericiden çıkarak direk alıcıya gitmektedir. NLOS haberleşmede sinyal alıcıya yansıma, kırınım ve saçılma ile ulaşmaktadır. Alıcıya ulaşan sinyal dolaysız yol, çoklu yansıma yolu, saçılma enerjisi ve kırınım propagasyon yolu gibi bileşenlerden oluşmaktadır. Wimax teknolojisi LOS koşullarında 50 km NLOS koşullarında ise 5 km’ye kadar kapsama alanı imkânı sunmaktadır. CPE (Customer Premises Equipment) dediğimiz müşterilerin kullandıkları alıcı antenler LOS ve NLOS haberleşmede farklı şekillerde yerleştirilmelidir. LOS haberleşmede vericiyi görebilecek şekilde yüksek bir yerde durması gerekirken NLOS haberleşmede anten yerleştirmek için ekstra bir maliyete ihtiyaç duyulmamaktadır. Aşağıdaki şekilde her iki haberleşmede de antenlerin nasıl yerleştirilebileceği gösterilmektedir. Wimax 802.16d ve 802.16e olmak üzere iki standart kullanmaktadır. 802.16d standardı sabit erişim için 802.16e standardı ise mobil erişim için kullanılmaktadır. Sabit ve mobil erişimin farklı gereksinimleri vardır ve piyasada büyük ölçüde farklı kesimlere hitap etmektedir. Her ikisi için de farklı kullanım alanları, veri aktarım ihtiyaçları ve kullanıcı cihaz şekil faktörleri vardır. Wimax teknolojisinin bu iki standardı da piyasanın farklı ihtiyaçlarını karşılamak ve farklı uygulamaların çeşitli gereksinimleri için tanımlanmıştır. Aşağıdaki şekilde sinyalin NLOS ortamında nasıl ilerlediği görülmektedir nogaytürk – 27 B İ L G İ Dr. Haydar POLAT / Zir.Yük.Müh. SULAMA VE SULAMA YÖNTEMLERİ Sulama Bitkinin ihtiyaç duyduğu ve yağışlarla karşılanamayan suyun bitkinin kök bölgesine gereken yer ve zamanda verilmesidir. Sulamada esas ilke, tarla başına kadar getirilmiş suyun, en az kayıpla bütün tarlaya üniform bir şekilde dağıtılmasıdır. Çok çeşitli sulama yöntemleri geliştirilmiş olup, en uygun sulama yönteminin seçilmesinde, arazinin topoğrafik yapısı (eğim durumu), tesviyesinin düzgün olup olmaması, yetiştirilen mahsulün cinsi, toprağın ve toprak alt katmanlarının kimyasal ve fiziksel özellikleri, sulama suyunun miktarı ve kalitesi, çiftçi alışkanlıkları, bazı sulama yöntemlerinin ek yatırımı gerektirmesi nedeniyle oradaki çiftçilerin ekonomik durumu, bölgenin (yağış, rüzgar, sıcaklık, nispi nem, don vb. ) egemen iklim şartları gibi faktörler önemli rol oynamaktadır. Örneğin topoğrafyası uygun ve düzgün tesviyeli arazilerde bütün sulama yöntemleri uygulanabileceği halde tesviyesiz arazilerde yağmurlama sulama sisteminin seçilmesi, şiddetli hâkim rüzgarı olan bir bölgede yağmurlama sulama sistemi yerine damla sulama ya da karık sulama yönteminin seçilmesi daha uygun olacaktır. Sulama yönteminin seçiminde her ne kadar çok sayıda faktör söz konusu olsa da bütün dünyada olduğu gibi küresel ısınma nedeniyle susuzluk tehdidi altında bulunan ülkemizde de sulama yönteminin seçiminde en etkili olan faktör sulama suyunun miktarıdır. Yani en az su kullanılarak en fazla arazinin uygun bir şekilde sulanmasını sağlayan sistemlerdir. Ancak bu sistemlerin ek yatırımı gerektirmesi nedeniyle çiftçilerin ekonomik durumu çoğu zaman uygun olan sistemin seçilmesine müsaade etmemektedir. Bilinçsiz su kullanımının başında tarım sektöründeki 'geleneksel vahşi sulama’ alışkanlığı gelmektedir. Bu nedenle son yıllarda susuzluk tehdidi altında bulunan ülkemizde tarım sektörü için ayrılan paranın büyük bir çoğunluğu sulu tarım projelerinde kullanılmaktadır. Örneğin 2007 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Ziraat Bankası’nın koordinasyonunda hazırlanan 'Damlama ve Yağmurlama Sulama Sistemiyle Bilinçli Sulama, Bereketli Gelecek Projesi’ gibi projelerle çiftçilere arazilerinde damlama ve yağmurlama teknolojisini kurabilmeleri için sıfır faizli kredi imkanları sağlanmaktadır. Sadece söz konusu proje için 2007 yılına mahsuben 1 katrilyon kaynak ayrıldığı belirtilmektedir. Sulama Yöntemleri 1.Geleneksel Sulama Yöntemleri 1.1. Salma sulama yöntemi (vahşi sulama) : Bu sulama yönteminde tarla başı kanalından tarla parseline alınan su parsel boyunca arazi üzerinde rasgele ayılmaya bırakılır. Su toprak yüzeyinde ilerlerken bir yandan da infiltrasyonla toprak içerisine girer ve bitki kök bölgesinde depolanır. . Bu uygulama biçiminde sulama doğrultusunda eğimin %3’ü geçmemesi ve sulamaya dik yönde eğimin olmaması gerekir. Bu yöntem sulama suyunun bol ve sulama kültürünün olmadığı yerlerde kullanılır. Bu tip sulamada su kaybı fazla, sulama randımanı da çok düşüktür ayrıca tarla yüzeyinde üniform bir su dağılımı da sağlanamaz, erozyona neden olur. 1.2. Tava sulama yöntemi: Sulanacak tarla parseli toprak seddelerle çevrilerek eğimsiz alt parsellere ayrılır. Bu alt parsellere tava adı verilir. Tarla başı kanalından alınan su bu tavalara bir ya da birkaç yerden verilir. Burada sulama için arazi önceden tavalara bölünür. Sık ekilen hububat, yem bitkileri ve meyve bahçelerinin sulanmasında kullanılır. Bu yöntemde suyun tavada kısa sürede göllendirilmesi için 30 lt/sn üzerinde debili su kaynağına ihtiyaç vardır. Ayrıca suyun çok fazla verilip derine sızmasını önlemek için kontrollü sulama yapılmalı ve drenaj tedbirleri de alınmalıdır. Bu yöntemin en olumsuz yanı da su sarfiyatı ve sulama zamanının fazla olmasıdır. 1.3. Karık sulama yöntemi: Bu yöntemde bitki sıra aralarına karık adı verilen küçük kanalcıklar açılır ve su bu karıklara verilir. Su karık boyunca ilerlerken bir yandan da infiltrasyonla toprak içerisine girer ve bitki kök bölgesinde depolanır. Sulama sırasında mevcut debiye göre çok sayıda karığa su verilebilir. Karık sulama yöntemi sıraya ekilen ya da dikilen tarla bitkileri, sebzeler meyve bahçeleri ve bağlarda kullanılır. Bitkiler burada karık üzerindeki sırtlara ekildiğinden bitki kök boğazının ıslatılması söz konusu değildir. Bu nedenle salma sulama ve tava sulama yöntemine göre sulama randımanı, su tasarrufu ve bitki hastalıkları yönünden en uygun sulama metodudur. Ancak bu sulama yönteminin tuzlu topraklarda uygulanması son derece sakıncalıdır. Çünkü su karık içerisinde hareket ederken kapillarite ile karık sırtlarına doğru yükselir ve bitki kök bölgesinde tuz yoğunlaşmasına neden olarak bitkilerin zarar görmesine neden olur. 2. Kapalı borulu sulama sistemleri Sulanacak arazilerde su dağıtımının kapalı borulu bir iletim sistemiyle yapıldığı sistemlere kapalı borulu sulama sistemleri denir. Bunlar da basınçlı ve basınçsız borulu sulama sistemleri olmak üzere ikiye ayrılır. 2.1. Basınçsız borulu sulama sistemleri: Toprak altına gömülü, basıncı 0,8 atm.’den az sistemlerdir. Bu sistemlerde su dağıtımı priz veya vanalarla bırakılan suyun basınçsız olarak kullanıcıya teslimi ile gerçekleştirilir. Dolayısıyla sulama pratiği ve kullanıcı yönünden klasik açık kanal şebekeli veya kanaletli sistemden bir farkı yoktur. Tek fark iletim sisteminin kapalı oluşudur. Bu nedenle su kaynağında sediment mevcutsa tesiste sediment çökelmesine bağlı olarak daralma ve tıkanmalar olmaktadır. Ayrıca bitki köklerinin de boruya girerek tıkanmalara sebep olduğu görülmektedir. Kapalı borulu sistemler gömülü olduğu için açık kanal ve kanaletli sistemlere göre tarım arazisinde kayıp yoktur. Kamulaştırma alanı diğer şebekelere göre çok azalır, işletme ve bakım onarım giderleri düşüktür. Sulama alanında kanal ve kanaletlere oranla sanat yapısı çok azdır. Bu nedenle makineli tarım için şartlar daha elverişlidir. Ancak boruların işletme sırasında hasar görmeleri halinde boru nogaytürk - 28 malzemelerinin mahallinde anında temin edilememesi sonucu su isalesi durmakta sulama yapılamamaktadır. Bu malzemelerin temini halinde bile tesise montajı özel işçilik gerektirmektedir. 2.2. Basınçlı sulama sistemleri: Sulama suyunun belli bir basınç altında araziye iletilmesini sağlayan sistemlerdir. . Su buradan infiltrasyonla toprak içerisine girer, yerçekimi ve kapillar kuvvetlerin etkisi ile bitki köklerinin geliştiği toprak hacmi ıslatır. Başka bir deyişle, bu yöntemde genellikle alanın tamamı ıslatılmaz. Bitki sırası boyunca ıslak bir şerit elde edilir ve bitki sıraları arasında ıslatılmayan kuru bir alan kalır. Böylece, mevcut sulama suyundan en üst düzeyde yararlanılır. 2.2.5. Basınçlı Sulama Sistemlerinin Avantajları ve Dezavantajları 2.2.1. Yağmurlama sulama:Yağmurlama sulama yönteminde arazi üzerinde belirli aralıklarla yerleştirilen yağmurlama başlıklarından basınç altında havaya verilen sulama suyu buradan arazi yüzeyine düşer ve infiltrasyonla toprak içerisine girerek bitki kök bölgesinde depolanır. Bu uygulama biçimi doğal yağışa benzediği için yağmurlama yöntemi adını almıştır. Suyun başlıklardan basınç altında verilmesi için basınçlı bir boru sisteminin bulunması ve işletme basıncının ya pompa birimiyle ya da su kaynağının yüksekte olması şekliyle yerçekimiyle sağlanması gerekmektedir. 2.2.2. Mini sprinkler: Meyve bahçelerinin ağaç altından sulanmasında özel olarak yapılmış küçük yağmurlama başlıkları kullanılmaktadır. Bu sistemde her ağaç sırasına yüzeye serili bir PE ( polietilen) lateral boru hattı döşenir ve her ağacın altına özel olarak yapılmış küçük bir yağmurlama başlığı yerleştirilir. Sistem bütünüyle sabittir. Sulama sezonu sonunda yalnızca toprak yüzeyine serili lateral boru hatlarıyla yağmurlama başlıkları toplanır. Bu tip sistemlere ağaç altı mikro yağmurlama sistemi de denilmektedir. Bu sistemlerde işletme basıncı 1-2 atmosfer kadardır. Bir yağmurlama başlığı yaklaşık bir ağaç tacının çapı kadar bir alanı ıslatır. Bütün su iletim sisteminin gömülü olması nedeniyle zirai faaliyetler engellenmemektedir. Ayrıca normal yağmurlama sistemlerinde ağaç tacının sulama sırasında ıslanması nedeniyle meyve ve yapraklarda mantari hastalıklar geliştiği için çoğu zaman kullanılamadığı halde mini springler burada emniyetle kullanılabilmektedirler. 2.2.3. Bublers sulama: Bu sistemin esası ziraat alanını içinde düşük basınçta su ileten bir lateral boru ve buna bağlı 10-12 mm çapında saydam polietilen su dağıtım borularından ibarettir. Lateral borulardaki su basıncı 0.1-0.5 atm. civarında olup basınç ihtiyacı diğer sistemlere oranla oldukça düşüktür. Hatta tarla başında topoğrafik koşullardan yaralanarak 6- 7 m yüksekte bir yere yapılan depo ile bile gerekli basınç sağlanabilir. Lateraller mini spring sulama tesisinin aynı şekilde toprağın 40-50 cm derinine gömülerek ağaç altında da her ağaca bir tane bağlanarak ağaç gövdesine bir T parçası eklenerek asılır. Ağaç henüz fidan durumunda iken çok yakına verilen su ağaç büyüdükçe gövdeden uzaklaştırılır ve sulama suyu ile kök bölgesinin çakışması sağlanır. Bublers sulama sistemi bağ ve meyve bahçeleri için uygun olup diğer tarla ziraatı için uygun değildir. Sistemin esas avantajı çok düşük işletme basıncıyla çalışabilmesi ve tıkanabilecek ve aşınabilecek herhangi bir parçasını olmaması, diğer bir deyimle son derece basit ama fonksiyonel olmasıdır. 2.2.4. Damla sulama: Damla sulama yönteminde temel ilke, bitkide nem eksikliğinden kaynaklanan bir gerilim yaratmadan, her defasında az miktarda sulama suyunu sık aralıklarla yalnızca bitki köklerinin geliştiği ortama vermektir. Bu yöntemde bazen her gün, hatta günde birden fazla sulama yapılabilmektedir. Damla sulama yönteminde arındırılmış su, basınçlı bir boru ağıyla bitki yakınına yerleştirilen damlatıcılara kadar iletilir ve damlatıcılardan düşük basınç altında toprak yüzeyine verilir. Basınçlı sulama sistemlerinin yararları: - Topoğrafik yönden düzgün olmayan tarım alanları tesviyeye gerek kalmadan bu yöntemle sulanabilir. Salma sulamaya bağlı erozyon önlenir. - Geçirgenliği yüksek olan topraklarda karık akışına bağlı su kaybına neden olmaksızın tüm tarla alanında ekonomik ve üniform olarak yüksek randımanla sulama yapılır. - Taban suyunun yüksek olduğu yerlerde taban su seviyesini yükseltmeden sulama yapılır. - Kanalet ve kapalı borulu sistemlerde sulama yapmak için gerekli tarla içi hendeklere gerek kalmadığından ekim alanı artmakta sulama işçiliği de azalmaktadır. - Ticari gübreler sulama suyuyla sadece bitki kök bölgesine verilebilir, böylece gübre ve işçilikten de tasarruf sağlanır. - Sistem gelişmiş damla ve Bublers sulama sistemine de uygundur. Bu sistemlerde bitki kök bölgesinde düşük gerilimle tutulan devamlı bir nem bulunduğundan bitki suyu topraktan fazla bir enerji harcamaksızın alır. Bu da ürün artışı sağlayan önemli bir faktördür. - Tohum yataklarının hazırlanması, tohumların çimlendirilmesi fide seyreltmesi için üniform ve yeterli toprak nemi kontrollü bir şekilde sağlanabilir. - Sulama suyu proje sahasına istenilen miktarda denetim altında verilir. Gerekirse bireysel olarak kullanılan su sayaç takılarak net olarak saptanıp miktarına göre kullanım bedeli tahsil edilebilir. Tesisin kontrolü kolaylaşır. Ayrıca bu tür tesisler modern kullanma yöntemlerine açıktır. Basınçlı sulama sistemlerinin sakıncaları : - Sistemin birim alana düşen ilk yatırım bedeli diğer sistemlere göre yüksektir. Ancak aynı suyla daha fazla alanın sulanabilmesi, verim artışı, drenaj sorununu azaltması, tesviye yatırımına ihtiyaç duyulmaması, çiftçilerin gelir artışı fazla olan ürünlerin ekilmesine yönelmesi nedeniyle yatırım maliyeti farkı kısa sürede kendini amorti edecektir. - Su kaynağı kotu sulanacak arazinin kotundan fazla olmayıp basınç pompajla sağlanıyorsa işletme gideri fazla olacaktır. Ancak getirisi yüksek olan ürün ekimlerinde bu sistem ekonomik olmaktadır. Bireysel çiftçi sulama sistemlerinde bu durum net olarak gözlemlenmektedir. - Sulama yapılacak bölgede sulama esnasında kuvvetli rüzgarın olması, veya devamlı hakim rüzgarın olması su dağılımını olumsuz etkiler. - Bazı bitkilerde yağmurlama sulama çiçeklenme döneminde tozlaşmayı olumsuz etkiler. Ayrıca mantari hastalıklara da yol açabilir. Burada uygun sulama zamanı ve uygun sulama yöntemi tüm bu sakıncaları ortadan kaldırmaktadır. - Cazibeli basınçlı olarak çalışabilecek sulama tesisleri öncelikle ve mutlaka kapalı basınçlı olarak inşa edilmelidir. T.K.B. Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Toprak Gübre ve Enstitüsü/ANKARA nogaytürk - 29 Su Kaynakları Merkez Araştırma M Ü Z İ K --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------İSHAK ORAK Murat Göğebakan; 9 Ekim 1968 tarihinde Adana'da doğdu.1986 yılında Hacettepe Üniversitesi devlet konservatuarına girdi, tamamladığı üniversite eğitiminden sonra da Çukurova Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak yer aldı.Erkin Koray, Cem Karaca, Edip Akbayram, Barış Manço, Deep Purple ve Led Zeplin gibi isimlerden etkilendiğini belirten Göğebakan evli ve bir çocuk babası. 1. Sanat bakımından ülkemizi nasıl değerlendirirsiniz? Yozlaşmış görüyorum. 11. Bizler Nogayforum üyeleri olarak dergimizde sizinle bir söyleşi yapmak istiyoruz. Nogay Türk’lerini daha önce duydunuz mu? Hayır duymadım. 12. Kendinizi kısaca nasıl tanımlarsınız? Allah’ın basit bir kulu. 13. 95’te hayallerinizi gerçekleştirmek adına İstanbul‘a gittiniz ve albüm çalışmalarınıza başladınız. Bize bu hayallerinizi ve ilk albüm çıkarırken karşılaştığınız zorlukları anlatır mısınız? Bunun için inanın ki bir kitap yazdım. “Hasan’dan olma Hatice’den doğma Murat Göğebakan” . Onun içinde daha detaylı bilgiler var ben eğer yazmaya kalkarsam dergide epey yer kaplar. 14. Okur sever misiniz? Ne tür kitapları okursunuz? En son okuduğunuz kitap hangisi? Felsefe kitaplarını seviyorum .En son Kırık Mızrap’ı okudum. 15. Felsefeye merakınız sonucu tasavvufa ilgi duydunuz. Sizce tasavvuf nedir? Yaşamdır. Ahlaktır. Doğruluktur. Bana göre güzelliktir. Bazı şeyler anlatılmaz çünkü anlatamazsınız yaşanır. 16. Kendinize ait tarzınız olduğunu düşünüyoruz. Kendi tabirinizle hem yazan hem okuyan yani haykıran birisiniz. Tarzınıza M.Göğebakan diyoruz biz. Doğrudur. Sizin gibi bir çok insan aynı şeyi söylüyor. 17. Orkestranızın M.Göğebakan tarzıyla tam manasıyla bağdaşıyor. Siz neler söyleyeceksiniz? İnsan kardeşleri için neler söyleyebilirse ben onlar için bir fazlasını söylerim. 2. Eurovision hakkında düşünceleriniz neler? Katılırmıydınız? Hayır katılmazdım. Çünkü orası markalar savaşı. 3. Şöhret sizde neleri değiştirdi, şöhret hakkında ne düşünüyorsunuz? Eşek aynı eşek sadece sırtındaki semeri değişti. 4. Estağfurlah..Kitabınızda şöhretle ilgili bir rüyanızı anlatmışsınız. Bizimle de paylaşır mısınız? teşekkürler. 5. Biz bir Ayyüzlüm şarkısıyla bir ömür yaşarız fakat her geçen gün yeni bir şarkıcı ve yeni bir şarkı çıkıyor piyasaya bu konuda düşünceleriniz neler? Kötüler olsun ki iyinin kıymeti bilinsin. Sıcak olsun ki soğuğun kıymeti bilinsin. Negatif olsun ki pozitifin kıymeti bilinsin. 6. Hayatınız ve şarkılarınız sevgi üzerine kurulu. Sizce sevgi nedir? Aşk bir yol sevgi bu yolda topladığın meyvalardır. 7. Sevgiliye albümü dinleyiciye ulaşana kadar hangi aşamalardan geçti? Tabi ilkönce yüreğinizin süzgecinden geçmiş olmalı ki dinlenesi bir albüm çıkmış ortaya.. 1.200 saat sadece stüdyoda çalıştık artık geri kalanını Allah için siz düşünün. 8. Sevgiliye’den kasıt nedir? O’nadır. 9. Hayran kelimesinde hoşlanmadığınızı öğrendik. Dinleyici ya da kardeş demeyi tercih ediyorsunuz. Kardeşlerinizden beklentileriniz neler? Bize sahip çıkmaları. Çünkü başka bir umudumuz yok. 10. Son olarak biz gençlere tavsiyeleriniz olacak mı? Birbirinizi sevin. Yoksa birileri gelecek hepimizi üzecek. NOGAYTÜRK olarak teşekkür eder başarılarınızın devamını diliyoruz. nogaytürk – 30 E Ğ İ T İ M --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------EMİNE ÇAĞDAŞ Orta okul ve lise yıllarımda en büyük hayalimdi üniversiteye gitmek.Mesleğimi soranlara üniversite öğrencisiyim demeyi dört gözle bekliyordum.Mezun olunca hangi işte çalışacağımı falan da hiç düşünmüyordum.Bu kadar hayalini kurduğum bir şey olmayınca haliyle çok üzülmüştüm.Neredeyse bir hafta ağladım ve yeniden hazırlanmaya karar verdim.Şimdi ne iyi etmişim diyorum.Hayatımın en güzel senelerini yaşadım,genç olduğumu hissettim. Sonuçlar açıklanıp da kazandığımı öğrenince sevinçle hemen hazırlık yapmaya başlamıştım.Bir çok öğrenci de şu günlerde aynı heyecanı yaşıyor.Kayıt için istenen evraklar hazırlanıyor,fotoğraflar,ikametgah belgeleri…Şehir dışını kazananların hazırlığı daha da karmaşık ve heyecanlı. Kalacak yer arayanlar için seçenek çok.Konfor seviyesi fiyatına göre değişen özel yurtlar,ki onlar sizi zaten kayıt sırasında kurdukları standlarda bekliyor olacaklar,kredi yurtlar kurumunun bize sunduğu dört,altı sekiz hatta bazen on kişilik odalardan oluşan kalabalık yurtlar,bir kişiden on kişiye kadar insanı içinde barındırmaya müsait evler…Tabi mecburi haller dışında kim on kişiyle aynı evi paylaşmak ister bilemiyorum ama bunlar şahit olduğum,gerçekten yaşanmış durumlar. Ben özel bir yurtta hiç kalmadım.Kyk(kredi yurtlar kurumu) listelerinde de yedekteydim bir çok kişi gibi.Sıramın gelip yerimin belli olması için belki bir buçuk ay bekledim ve sonunda muradıma erdim.Çok eski tarihlerden kalmış kahverengi tonlarında,gıcırdayan üç ranza ve altı dolap vardı odada.Her zamanki iyimserliğimle her şeyin çok güzel olacağını düşünerek arkadaşlarımla tanıştım ama maalesef gece yarısı bu düşüncemden vazgeçtim.Çünkü ilk kavgamızı etmiştik oda arkadaşlarımla.Tabi insan kardeşiyle bile geçinemezken yabancılarla sorun yaşamaması düşünülemez.Hele de yaşayış tarzı,düşünceleri,geldikleri ortamlar bu kadar farklıysa. Madde bağımlısı,alkol kullanan yada boş zamanlarının tümünü disko ve barlarda değerlendiren arkadaşlarınız olabilir.Bazılarının konuşması,davranışları çok kaba ve itici olabilir,kavgacı olabilirler.Ama mutlaka anlaşabileceğiniz bir nokta vardır ve belki onları çok sevebilirsiniz zamanla.Tam tersi de olabilir bütün oda arkadaşlarınız mükemmel insanlar olur belki ama bir arada yaşamak yine de zor.Siz ışıkta uyuyamazsınız,o karanlıktan korkar.Siz erken yatmak istersiniz o geç yatmayı sever Eve de çıkabilirsiniz arkadaşlarınızla ama dikkatli olmak gerek.Seçiminizi iyi yapmak zorundasınız.Siz titizsinizdir,o dağınıktır,ne yapsanız uyum sağlayamazsınınız.Ailenizin size gönderebileceği para ona gönderilen paranın yarısı kadar olabilir.Siz sakin bir yaşantı istersiniz,o her gece arkadaşlarını eve toplayıp parti düzenler.Sevgilisi vardır,ve o sürekli evinize gelip gitmek isteyebilir. Sonra değer mi diye düşünmeye başlarsınız bu kadar sıkıntı çekmeye.Dünya malı dünyada kalır,karnımı bir şekilde doyururum elbet,gerekirse limon satarım dersiniz. Üniversite öğrencilerinin çoğunda migren,gastrit,ülser,uyku ve yeme bozukluğu vardır,yoksa da oluşur,siz de bu durumun farkına varınca,bu hastalıklara sebep olan faktörleri birebir yaşayıp idrak edince sağlığımdan önemli değil ya diye düşünürsünüz.Okulu bırakıp gitmek istersiniz zaman zamanBen eşyalarımı bile toplamıştım bir keresinde-Ama bırakıp gidemezsiniz çünkü o kadar emek verip gelmişsinizdir. Zaten ertesi gün vazgeçersiniz bu fikirlerinizden ya da en azından bir süreliğine unutursunuz. Mesela ertesi gün güzel bir konsere gideceksinizdir.Ya da arkadaşlarınızla ayaklarınız ağrıyana kadar gezeceksinizdir.Belki de bahar şenlikleri vardır,birbirinden güzel oyunlar,konserler.Ben ata bile binmiştim şenliklerde. Arkadaşlarınızla sabahlara kadar muhabbet edersiniz.Çok iyi arkadaşlıklar kurarsınız.Kardeş gibi olursunuz hatta.Aynı yatakta yatarsınız,birbirinizin kıyafetlerini giyersiniz,parasız kalınca birbirinizi idare edersiniz. Yani bir daha yaşayamayacağınız arkadaşlıklarınız,unutulmayacak anılarınız olur.Çok şey katar insana üniversite,çok şey öğretir.Maddi anlamda bir şeyler öğrenmek değil kastettiğim hayatı öğrenirsiniz.Zorlukların üstesinden tek başınıza gelmeyi,ayakta durmayı,insanlarla asgari düzeyde de olsa geçinmeyi,bir arada yaşamayı öğrenirsiniz.Zaman zaman bırakıp gitmeyi düşünseniz de,hatta mezun olunca iş bulamasanız da boşa geçmiş saymazsınız üniversitede geçirdiğiniz günleri. nogaytürk – 31 S A Ğ L I K --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------GÜLŞEN ÖZTÜRK – Diş Hekimi Dişler sindirim sisteminin başında besinlerin koparılmasına, ufalanıp parçalanmasına yardım eder. Konuşmayı ve seslerin doğru bir şekilde çıkmasını sağlar. Estetik olarak yüzle bir bütünlük içindedir. Embriyolojik hayatta(anne karnında)ağız boşluğuna ait oluşum belirtileri 3. haftada başlarken 7. haftadan itibaren dişlerin tomurcukları hafta hafta belirmeye başlar. Gelişim süreci içerisinde ilk çıkan süt dişleri 6 yaşından itibaren yerlerini kalıcı dişlere bırakırlar. Diş ve diş eti hastalıkları ülkemizde ve dünyada en önemli sağlık sorunları arasındadır ancak hayatı doğrudan tehdit etmediği için gereken önem verilmemektedir. Ağız sindirim kanalının girişi olduğu için ağızda ki olumsuzluklar diş sağlığının bozulmasına sindirimin olumsuz etkilenmesine yol açar. Diş sağlığının bozulması vücuttaki diğer organları da etkileyebilir. Bütün sistemleri olumsuz etkileyen süperenfeksiyon odağı haline gelebilir ve kalp böbrek eklemler vb. yapılarda önemli sağlık sorunlarına yol açabilen enfeksiyonlara kaynaklık edebilir. Ağız ve dişlerde yapısal ve işlevsel herhangi bir bozukluğun olmaması, ağız ve dişlerin görevlerini tam olarak yapabilmeleri durumu “ağız ve diş sağlığı” varlığını gösterir. Çürük ve oluşumu; Diş çürüğü dişte oyuklar yaparak dişin yapısını bozan ve kendi kendine iyileşemeyen bir hastalıktır. Çürüğün oluşmasında üç etmen vardır. Duyarlı bir diş yüzeyi, mikroorganizmalar için elverişli yiyecek artıkları, bunların parçalanmasına ve asit oluşumuna yol açacak mikroorganizma varlığı .Besinler içinde diş çürümesine en çok neden olanlar karbonhidratlardır. Ağızda bulunan bakteriler gıda artıklarını metabolize ederek asit oluştururlar. Oluşan asit dişlerin mineral yapısını çözerek koruyucu tabaka olan minenin bozulmasına ve diş hekimlerinin kavite dedikleri oyukların oluşmasına sebep olurlar. Diş minesi eridikten sonra çürük hızla ilerler, pulpaya yani diş özüne yaklaştıkça diş ağrımaya başlar daha ileri safhada dişte apse meydana gelebilir. Diş çürük başlangıcında tedavi edilemeyecek olursa sonrasında daha zor karmaşık pahalı tedaviler gerekebilir. Dişlerin ağrımaması sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Henüz çok ilerlememiş çürükler ağrı yapmayabilir. Başlangıç halinde ki çürükler ve dişlerin ara yüzünde yani birbirine değen yüzünde bulunan çürükler gözle görülmeyebilir. Bunları diş hekimleri röntgen çekerek tespit edebilirler. Bu nedenle 6 ayda bir dişlerin muayeneden geçmesi gereklidir. Çürüklerin erken dönemde teşhisi ve tedavisi hem sağlık ve sosyal hem de ekonomik açıdan katkı sağlar. Takma diş kullanım ihtiyacını azaltır ve geciktirir. Hiç bir yapılan tedavi doğal dişin yerini tutamaz. Ağız ve diş sağlığı nasıl korunur? Dişlerimizi korumanın en etkili yolu düzenli fırçalamaktır. Diş fırçalamanın ilk adımı doğru fırça seçimidir. Orta sertlikte veya yumuşak, ağız içerisinde her bölgeye ulaşımı sağlayabilmesi açısından küçük başlı fırçalar tercih edilmelidir. Fırça birkaç ayda bir değiştirilmelidir. Uygun fırça seçildikten sonra dişler günde en az iki kere düzenli olarak fırçalanmalıdır. Fırçalama işlemi en az iki üç dakika sürmelidir. Sağlıklı diş etlerinde fırçalama esnasında kanama görülmez. Sadece diş fırçalamak asla bakteri plağı mücadelesinde yeterli değildir. Ara yüzler diş ipi ile temizlenmelidir. Günde bir kez yatmadan önce uygulamak yeterlidir. Köprü protezi kullananlar bu protezler için yapılmış özel diş iplerini veya ara yüz fırçalarını tercih etmelidir ve bunların kullanımı hakkında diş hekiminden bilgi almalıdır. Bu uygulama protezin uzun ömürlülüğü için gereklidir. Bakteriler dil üzerinde de yaşarlar ve kötü ağız kokusunun başlıca nedenleri arasındadır. Rutin ağız bakımında günde iki kez dil fırçalanmalıdır. Bu işlemle ağızdaki bakteri sayı azalacak ve ferah bir nefese sahip olunacaktır. Ağız diş sağlığının devamlılığı için diğer bir önlemde şekerli gıdaları ana öğünlerde tüketmeye çalışmak ve yemek aralarında bir şey yememeye gayret etmektir. Diş hekimine 6 ay aralıklarla muayene olunmalı başlangıç çürükleri vakit kaybetmeden yaptırılmalıdır.sıcak soğuk hassasiyeti varlığında veya dişte renklenme fark edildiğinde hemen diş hekimine gidilmelidir. Günümüzde diş hekimliğinde ve diğer tıp bilimlerinde koruyucu hekimlik önem kazanmıştır.Diş hekimliğinde de koruyucu hekimlik denilince akla dişlerin çürümesini önlemek gelir.Dişleri çürüğe karşı dirençli bir hale getirmek için kullanılan madde FLUORİD dir. Fluorid dişlerin çürümesini önleyen,dişlerin yapısını kuvvetlendiren bir elementtir. Fluorid diş macunlarının içinde bulunduğu gibi bazı besin maddelerinde de bulunur.Fakat çocuklar çoğu zaman dişlerini fırçalamayı ihmal ettikleri için dişlerinin çürüğe karşı direnç kazanabilmeleri için yeterli fluorid almamış olurlar.Bu durumu bertaraf edebilmek için profesyonel TOPİKAL FLUORİD uygulamaları yapılmalıdır.. Profesyonel Topikal fluorid tatbiki sadece diş hekimleri tarafından uygulanılabilen bir yöntemidir. Topikal fluorid uygulaması özellikle dişleri çürümeye meyilli çocuklarda uygulanır. Bu sayede yeterli miktarda fluorid dişler üzerine depolanır ve dişlerin yapısı güçlendirilerek çürüğe karşı dirençli olur. Topikal fluorid uygulaması her 6 ayda bir yapılırsa ancak etkili olabilir.Bunun için çocuklarınızı her 6 ayda bir düzenli olarak diş hekimine getiriniz... nogaytürk – 32 L E Z Z E T --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Hamuru için malzemeler; 1 kg un bir tatlı kaşığı (silme) tuz ,su Harcı için malzemeler; Yarım kg kıyma 2 adet soğan 1 çay kaşığı tuz 1 çay kaşığından biraz az karabiber ½ bardak su Bir kapta un, tuz su ilave edilerek kulakmemesi yumuşaklığına gelecek kıvama gelinceye kadar karıştırılarak hamuru hazırlanır. Diğer kapta soğanlar rendelenerek, üzerine kıyma, tuz, karabiber ve su karıştırılarak harç hazırlanır. Meydana gelen hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alınarak, yaklaşık 20 cm çapında daireler oluşturulacak şekilde hamurlar açılır. Hazırlanan harç, daire şeklinde açılmış olan hamurun üzerine yarım ay şeklinde ince bir tabaka halinde sürülür. Hamurun diğer kısmı harç sürülen tarafın üstüne kapatılarak, harcın dışarıya akmaması için yarım ay şekline gelen çiböreğin kenarları bir tabakla ya da kapatma tırtılı ile kesilir. Hazırlanan çibörekler daha önce bir tencerede kızdırılmış yaklaşık 2 kg yağa atılarak, her iki tarafı da hafif pembeleşecek şekilde kızartılır. Bizce bazı püf noktaları; 1- Varsa şöyin kazanda ve kuvvetli bir ateşte pişirin 2- Harcı biraz sulu olsa daha lezzetli olur, suyu akan çibörek makbuldür, bunun için de harca yarım bardak suyu bir kere ilave etmek yerine yaptıkça, harcın suyunun azaldığını gördükçe su eklenirse çibereklerin çoğu daha sulu olacaktır. 3- Hamurlar açılırken bir birine yapışmaması için unlamak gerekir. Çiböreğin yağ emip lezzetini kaybetmemesi için harç konulup kapatılmadan önce hamurun ununun silkelenmesi kızarırken az yağ emmesini ve lezzetli olmasını sağlar. 4- İçine harç konulduktan sonra, bekletilmeden, mümkün olduğu kadar kısa sürede yağa atılıp kızartılmalıdır. Afiyet olsun... nogaytürk – 33 E Ğ L E N C E --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------CEMİL SÜTBAŞ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 SOLDAN SAĞA YUKARIDAN AŞAĞIYA 1-Edige Destanında; hanın, at üstündeyken, yirmi köpeğin sağ ve yirmi köpeğin sol ayağından ısırılarak attan düşürülmesi şeklindeki rüyasını yorumlayarak, yorumun doğru çıkması üzerine hanın vezirlik teklif ettiği yiğidin adı. - Bazı ülkelerde, hükümdarların, mareşallerin, din adamlarının güç sembolü olarak törenlerde taşıdıkları bir tür ağaç veya metalden değnek. 1-Kabakgillerden, uzun, iri meyveli, sürüngen, bir yıllık otsu bir bitki (Nogay Türkçesi). 2-Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik (Nogay Türkçesi) - Genellikle su ve sulu şeyler taşımaya, kuyudan veya denizden su çekmeye yarayan üstünden kulplu kap (Nogay Türkçesi). 2-Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik – Yüz, beniz (Nogay Türkçesi). 3-Ekin ve ot demetlerini arabaya yüklemeye veya harmanı aktarmaya yarayan uzun saplı, üç dişli, ahşap araç Tantal elementinin simgesi 3-Bir nota - Hindistan'da prenslere verilen unvan, mihrace - Islandığı zaman kolayca biçimlendirilebilen yumuşak ve yağlı toprak. 4-Alıp kaçmak veya kız kaçırmak (Nogay Türkçesi) – Demlenen çayın çaydanlık, Nogay çayının da tencere içinde kalan artığı (Nogay Türkçesi). 4-Eskiden kız çocuklarının küçük ağaç ve bez parçalarını birleştirerek yaptıkları oyuncak bebek (Nogay Türkçesi) - Eskiden at arabasına veya traktör römorkuna monte edilen ve tahıl saplarını veya saman taşımaya yarayan ahşaptan yapılan araç (Nogay Türkçesi). 5-Farsça’da su – Sosu (Türkçesi) - Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı (Nogay Türkçesi). 5-Hani? (Nogay Türkçesi) – (Tersi) Çaresi olmayan, çaresiz. 6-Süt, tuz, ceviz, baharat gibi katkılar kullanılarak yapılan Nogay Türklerinin geleneksel çayı, Nogayşay (Nogay Türkçesi) – Tulyum elementinin simgesi. 6-Ağır yük kaldırmaya ve bir yere taşımaya yarayan araç (Nogay Türkçesi). 7-Akıl – Konya’da bir baraj. 7-Erkek kişi (Kırım Türkçesi) - Osmanlı İmparatorluğu zamanında yüksek sivil memurlara ve albaydan üstün rütbede bulunan askerlere verilen unvan. 8-Gerçek, doğru, hakikat (Nogay Türkçesi) – Baş derisini kaplayan kıllar, (Nogay Türkçesi). 8-“Evet” anlamında onaylama sözcüğü (Nogay Türkçesi) - Dünyanın uydusu olan gök cismi, kamer. 9-Bütün çizgileri belirgin olan, gözün bütün ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen - İş yaparken bele bağlanan uzun, geniş dokuma, peştamal (Nogay Türkçesi). 9-(Tersi) Bir yere çıkmaya veya bir yerden inmeye yarayan ve ahşap basamaklardan oluşan araç (Nogay Türkçesi, Şeker ağzı) 10-Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde - Radyum elementinin simgesi. 10-Keten, kenevir vb. bitkilerin liflerinden yapılan ip (Nogay Türkçesi) - Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu – (Tersi) Cılkı (Türkçesi) 11-(Tersi) Birine karşı duyulan saygı, sevgi (Nogay Türkçesi) - Zambakgillerden, türlü renklerde çiçek açan, çok yıllık, yumrulu bir kır bitkisi, mahmur çiçeği (Nogay Türkçesi). 11-… ESKEN (Nogay Türkleri Eğitim Kültür ve İşbirliği Derneği Yönetim Kurulu üyesi. Teşkilatlanma Sekreteri) – Irak, yakın karşıtı (Nogay Türkçesi). 12-Süt ve sıvı yağ ile yoğrulan hamurun fırında pişirilmesiyle yapılan Nogay Türklerine ait geleneksel ekmek (Nogay Türkçesi) - Baba (Nogay Türkçesi). 12-Küsmek, darılmak, kızmak anlamları taşıyan mecazi kelime (Nogay Türkçesi) – Çocuğu olan kadın. nogaytürk – 34 Ş İ İ R --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ERHAN ÇAĞDAŞ İyice aç gözlerini Bak dünyaya Dünya, sen dünyaya baktıkça güzel… Derin derin çek nefesini içine Doldur ciğerlerini Hava, sen nefes aldıkça güzel… Sev, karşılık aramadan anlatmadan Özü ruhunda senin Sevgi,sen sevdikçe güzel… Çekinmeden, korkmadan söyle aklındakileri Hiç susma Kelimeler, sen konuştukça güzel… Hep yürekten gülümse etrafına Dağıt gamzelerini Gülmek, senin yüzünde oldukça güzel… Yürü, düşünmeden at adımlarını Uzaklara gitsen de Yollar, sana vardıkça güzel… Yaşa, usanmadan sevmeyi bırakmadan Sen hayatsın VE HAYAT, SEN VAROLDUKÇA GÜZEL… nogaytürk – 35 S O N S Ö Z --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------NOGAYTÜRK DERGİSİ SON SÖZ… Derginin fikir olarak oluşmasına katkı sağlayanlara Forumda dergi için isim önerenlere Derginin logosu için Forumda çalışmalar yapanlara Her fikri açık yüreklilikle eleştirip gerektiğinde destek olanlara Derginin yayınlanması için defalarca toplanarak fikir alışverişinde bulunanlara Dergiyi yayınlayabilmek için her kapıyı çalanlara Dergiyi basabilmek için ‘ Dernek’ kurulmasına katkı sağlayanlara Dergiyi basabilmek için ‘dernek kuranlara Dergiyi basabilmek için ‘ dernek ‘ adına çalışmalar yapanlara Dergiye yazı yazarak gönderenlere Dergi için röportaj yapanlara Dergi için resim ve karikatür hazırlayanlara Dergi için reklam toplayanlara Dergi için reklam verenlere Dergi için elinden geleni yapanlara Dergiyi bastırmak için çabalayıp uğraşanlara Derginin bu okuduğunuz sayısını basabilmek için için tam bir yıl emek sarf edenlere Dergi için temsilci olmaya gönüllü olanlara Derginin basılmasını sağlayanlara Derginin basımdan sonra dağıtımını yapanlara Dergiyi tek tek elden ele ulaştıranlara Dergiyi okumak için para verenlere Dergiyi okuyanlara Dergiyi okuyarak başkalarına verenlere Dergi için tanıtım çalışmaları yapanlara Dergi için İnternet sitesi hazırlayanlara Dergi için aklımıza gelmeyen fedakarlıklara katlananlara Ve bir yıllık çalışmanın sonunda elinizde olan bu derginin kendisine BİNLERCE KERE TEŞEKKÜRLER… nogaytürk – 36
Benzer belgeler
n ogayb ü lten - NOGAY TÜRKLERİ BÜLTENİ
Temsilcilerin iletiĢim bilgileri için – [email protected] ADANA -Dr.Fatih KARAYANDI ĠSTANBUL -Cemil AKDAĞ – Emre ORAK ANKARA Ġlyas ORAK Ankara- Eryaman : Erdem GÜNAY Ankara- Batıkent : E...
Detaylıe rteng ġ - NOGAY TÜRKLERİ BÜLTENİ
Temsilcilerin iletişim bilgileri için – [email protected] ADANA -Dr.Fatih KARAYANDI İSTANBUL -Cemil AKDAĞ – Emre ORAK ANKARA İlyas ORAK Ankara- Eryaman : Erdem GÜNAY Ankara- Batıkent : E...
Detaylı