Heyecan ve Sevginin Emeğe Dönüştüğü Yer, KOMEK

Transkript

Heyecan ve Sevginin Emeğe Dönüştüğü Yer, KOMEK
EDİTÖR
AHMET KÖSEOĞLU
Heyecan ve Sevginin
Emeğe Dönüştüğü Yer,
KOMEK
H
er yeni sayıya dergimizin ilk sayısını tasarlıyormuşçasına bir heyecanla
başlamanın verdiği hazzın, cümlelere döküldüğü bir dergi ile yeniden
karşınızdayız. Bağrımızdan kopan güzellikleri sizlerle paylaşırken duyduğumuz
heyecan, aslında kursiyerlerimizin, KOMEK’lerin her branşta ürettikleri
sevginin ve emeğin bir yansımasından başka bir şey değil. Bunun yanında her
yeni sayıda, tarihe düştüğümüz notun ve büyüyen KOMEK ailesinin fotoğrafını
çekmiş olmamızın sorumluluğu bizi daha çok çalışmaya ve üretmeye zorlasa
da; sizlere bu güzellikleri ulaştırabilmenin mutluluğu, bize güç veren en önemli
faktörlerden biri olmuştur.
Bu yeni yayın döneminin ilk sayısında da 130 bin’e yakın kursiyere mesleki
eğitim vermiş bir KOMEK olarak belli bir zaman içerisinde gerçekleştirdiğimiz
faaliyetleri sunmanın keyfi yanında ilginizi çekebilecek pek çok dosya ile
sizlere keyifli ve faydalı bir zaman geçirtebilmenin telaşını yaşadık. Artan
başarı grafiğimizi düzenlediğimiz sergilerle halkımızla paylaşırken; bir araya
gelemediğimiz dostlarımızla da bu renkli sayfalar aracılığı ile memnuniyetimizi
aktarmaya çalıştık.
Bunun yanında bu sayıda kimi zaman aileden aldığımız değerlerin sağlıklı
bir kişisel ve toplumsal modele nasıl dönüştüğünü tartışırken kimi zaman da
çağımızın insanı yalnızlaştıran bir vebası olarak her an, her yerde bizi tehdit
altında tutan internetin zararları hakkında öngörülerimizi paylaşacağız. Sizlere
elinizin emeği ile çok ekonomik takılar tasarlatırken; şehrimizin tarihi ve doğal
güzellikleri ile bezenmiş ilçelerinden Karapınar’a kısa bir yolculuğa çıkaracağız.
KOMEK kursları bünyesinde hizmet ürettiğimiz alanlardan “ney” buğulu ve
mistik havasında Mevlana Celaleddin Rumî’nin manevi iklimini dolaşırken;
halkla ilişkiler ve etkili iletişimin aktarıldığı sayfalarda sosyal hayatımıza yeni bir
bakış açısı geliştirerek bakmaya gayret edeceğiz. Tarihin derinliklerinde kalmış
gizlerin peşine düşüp geçmişten günümüze Mevlit Kandillerinin icralarına
bir göz atarken; Doç. Dr. Caner Arabacı ile geçmişte Konya’da KOMEK
yapılanmalarına benzer yapılanmaların ve toplum hayatı içerisinde kadının
konumunun izini sürdüğümüz keyifli bir röportajı zevkle okuyacağız.
Pek çok farklı konunun gündeme getirildiği, bizden haberlerin yer aldığı bu
yeni sayı ile sizlere konuk olurken, bu satırlarla geçireceğiniz güzelliklerin daim
olmasını diliyor, hepinize keyifli okumalar diliyorum.
KÜNYE / İÇİNDEKİLER
www.konya.bel.tr
OCAK - ŞUBAT / 2013
Konya Büyükşehir Belediyesi MESLEK EDİNDİRME KURSLARI
Yıl : 2 Sayı : 7 / ÜCRETSİZDİR
Aile, Yaşam ve El Sanatları Dergisi
YAYINCI
Konya Büyükşehir Belediyesi adına sahibi
Tahir AKYÜREK
KAPAK TASARIMI
Talha ÇELİK
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Ahmet KÖSEOĞLU
İLETİŞİM
Konya Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın ve
H. İlişkiler D. Başkanlığı Yenişehir Mahallesi
Vatan Caddesi No: 2 SELÇUKLU KONYA
+90 (332) 221 14 00
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Abdullah KALELİ
İÇERİK YÖNETİMİ
Yüksel EKE
Bihter ERDEM
SAYFA TASARIMI
Furkan Çokaslan
FOTOĞRAFLAR
İrfan Salih DÜZGÜNER
Bihter ERDEM
Yüksel EKE
Konya Büyükşehir Belediyesi Arşivi
KOMEK DVD
GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ
İrfan Salih DÜZGÜNER
KURGU YÖNETMENİ
Sercan YAMAN
Hakkı Hüseyin ÇAĞLAR
Hüseyin BESTİL
BASIM
DERGAH OFSET
İnş. Oto. San. Tic. Ltd. Şti.
Tel: 0212 489 33 33
Yayın Türü : Süreli, İki Aylık
Dergi ve DVD’de yayınlanan yazı, fotoğraf,
grafik, video, animasyon, illüstrasyon ve
işlenen konuların her hakkı saklıdır.
12
Gezelim Göre
30
Gündem / Mevli
Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
YAPIM
Melikşah Mah. Direkli Sk.
No:28 Meram/ KONYA
+90 (332) 320 01 21
www.erkamed.com.tr
01 - EDİTÖRDEN
Ahmet KÖSEOĞLU
02 - KÜNYE/ İÇİNDEKİLER
04 - BAŞKANDAN
Tahir AKYÜREK
06 - RÖPORTAJ
Caner ARABACI
08 - KAPAK KONUSU
İlahi Sesin Sırrıdır Huu...
Resim Sanatı
12 - GEZELİM GÖRELİM
Karapınar
İÇİNDEKİLER
elim / KARAPINAR
id KANDİLİ
16
KOMEK KURSLARI
16 - KOMEK KURSLARI
Dönem Sonu Sergileri
22 - TABİAT ECZANESİ
Reçetesiz Hayat mı ?
24 - AİLE İÇİ İLETİŞİM
Uzman Psikolog Cansu Berna DENİZ
28 - KİTAP
Amak-ı Hayal - Suskunlar
Tanrı Sana Küsmedi
48
Medeniyetin Mimarları
Ateşbaz-ı Veli
35 - ÇOCUKLAR İÇİN
Çağımızın Tehlikesi İnternet
Eskimeyen Bir Oyun İstop
52 - KAYBETTİĞİMİZ DEĞERLER
Hiç Düşündünüz mü? Komşu Komşunun
Külüne Neden Muhtaç ?
40 - VİZÖR
Hünerli Eller Yarışması
54 - HABERLER
KOMEK Öğretmenlerine “Eğitim, Sanat ve
İletişim” Semineri
Dünden Bügüne Geleneksel El Sanatları
KONYA’nın Tamamının İmar Planı
Hazırlanıyor
42 - SAĞLIK ve GÜZELLİK
DOSYA KONUSU
Masabaşı çalışanların sağlık sorunları ve
önlemler. (PROF. DR. Hasan Oguz)
30 - GÜNDEM
Mevlid Kandili
46 - MUTFAK SIRLARI
Pekmezli Ayva Yemeği
ve Kaygana Tarifi
34 - BAK YAP
Kağıttan Kolye
48 - MEDENİYETİN MİMARLARI
Ateşbaz-ı Veli ( Mehmet Ali UZ)
63 - ŞEHİRDE BU AY
Sinema, Tiyatro, Söyleşi ve Kültür Sanat
Etkinlikleri Tanıtımı
BAŞKANDAN
Eğitim İle Dolu
Bir Yıl
Merhaba Kıymetli Hemşehrilerim,
Yeni bir yılın ilk aylarında sizlerle
bir araya gelmiş olmanın verdiği
mutluluğun yanında geçtiğimiz yılı
şehrimiz adına birçok gelişmenin
göz önüne serildiği, dopdolu
bir yıl olarak geride bırakmanın
mutluluğuyla beraberiz. Her alanda
ilerlemeyi, kendini geliştirmeyi,
model olmayı hedefleyen ve bu anlamda durmadan çalışan Büyükşehir
Belediyesi’nin her geçen gün yük4 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
selen grafiği hepimizi ziyadesiyle
memnun etmektedir.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki geçtiğimiz yıl belediyecilik
hizmetleri açısından oldukça verimli
ve bereketli bir yıl olmuştur. Bir
yılda 688 bin ton asfalt üreten,
kişi başına 13 metrekare olan yeşil
alan miktarının 48 metrekareye
ulaştıran, köprülü kavşaklar, alt ve
üst yapı hizmetlerini durmaksızın
sürdüren Büyükşehir Beledi-
yesi bu güzellikleri halkı ile birlikte üretmenin, onlarla birlikte
çalışmanın ve başarmanın gururunu
yaşamaktadır.
Bunların yanı sıra sorunların
yerinde tespit edip konuşmanın
hizmet gücünü artıracağı inancıyla
sık sık halkımızla bir araya
geldiğimiz Mahalle Meclisleri, geliri
olmayan vatandaşlarımız için Sosyal
Kart uygulaması, daha güçlü bir
aile yapısı için verilen rehberlik ve
Bilindiği gibi “Yeni Büyükşehir Yasası” ile
Büyükşehir Belediyelerinin yetki ve sorumluluk alanları genişletildi.
Büyükşehir Belediyelerinin ilçelerde de
faaliyet göstermesini salık veren bu yasa,
en büyük yüz ölçümü ile Konya’da oldukça
geniş bir faaliyet alanında hizmet üretme
imkânını bize vermiştir. Pek çok alanda Konya
sınırları içerisinde yaşayan hemşehrilerimize
verdiğimiz hizmeti, KOMEK kurslarının
yapılandırılmasında da vermeye devam
edeceğiz. Bu yeni yasanın sunduğu olanaklarla KOMEK’ler artık ilçelerimizde de halkımızın
hizmetinde olacak.
danışma hizmetleri, hızla yükselen
Türkiye’nin ilk bilim merkezi gibi
pek çok projenin sürdürüldüğü
2012 yılı; fiziki, sosyal ve kültürel
alanlarda Konya halkının daha
huzurlu bir şehir hayatı sürmelerini
temin için önemli adımların atıldığı
bir yıl olmuştur. Bu yılın başlarında
gerçekleştirdiğimiz ve halkımızın
büyük bir ilgiyle karşıladığı “Dünden
Bugüne Geleneksel Türk El Sanatları
Sergisi” ise Konya’nın yerel idaresi ile halkının aynı eksende
buluşmasının son örneği olarak
hafızalardaki yerini aldı.
Elbette ardımızda bıraktığımız her
yıl bize yaptıklarımızın muhasebesi
imkânını sunduğu kadar; gelecekte
yapılacakların da bir yol haritasını
çizme niteliği taşımaktadır. Bir
yılın kapanışı aslında yeni bir yılın
nasıl olması gerektiğine dönük
düşüncelerin filizlendiği ve bu
düşünceleri uygulamaya yöne-
lik faaliyetlerin hız kazandığı bir
süreci de ifade etmektedir. Bu
nedenle göz bebeğimiz KOMEK’i
belli bir noktaya getirdiğimiz bu
sürecin kâim olabilmesi için tüm
personelimizle aynı kararlılıkla
çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
Dünyada ve Türkiye’de bir marka
haline gelen ve artık bir halk üniversitesi gibi çalışan KOMEK,
yakaladığı standartla kursiyerlerinin
el emeklerini halka ulaştıran satış
merkezleri ile ülkemizin en önemli
kurslarından biri haline gelmiştir.
Uluslararası arenada da bilinen ve
takip edilen kurslarımız geleceğe
umutla bakan ve sağlıklı büyüyen
yapısı ile pek çok alanda hizmet
üretmeye devam etmektedir.
Halkımıza mesleki eğitim
noktasında fırsat sağlanmayı
hedefleyen kurslarımız, ilçelerde
ikamet eden hemşehrilerimize de
aynı fırsatları sağlayacaktır. Öyle
ki kalkınmanın ekonomik anlamda
olduğu kadar sosyal, kültürel ve
bilimsel temellere dayandırılmasını
ilke edinmiş ve bu anlamda eğitim
faaliyetlerinin her zaman öncelen-
mesi gerektiğini vurgulayan bir
anlayışla bu faaliyetleri tüm şehre
yaymanın heyecanını taşımaktayız.
Bu anlamda hazırlıklarımızı hızla
sürdürüyor ve sağlam bir altyapı
için gerekli olan ön çalışmaları
tamamlıyoruz.
Son olarak şunu belirtmeliyim ki:
Tarihte de günümüzde de
etkin konumunu ve tarihi kültürel
kimliğini muhafaza eden Konya,
geçmişteki bu görkemli yapısını
gelecekle buluşturmak adına her
yeni gün hızlı adımlar atmaktadır.
Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da
Konya adına güzelliklerin ardı sıra
geleceği, KOMEK adına, bu ailenin
büyüyerek faaliyetlerine devam
edeceği, açmış olduğumuz sergilerin yepyeni eserlerle tekrarlanacağı
bir yıl olacağından hiç şüphem
yok. Bu anlamda KOMEK ailesinin
tüm çalışanlarını ve katılımcılarını
saygıyla selamlıyor, hepinize bu
yeni sayı vesilesi ile hürmetlerimi
sunuyorum.
Tahir Akyürek
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı
RÖPORTAJ / Caner ARABACI
Geçmişteki KOMEK
Bacıyan-ı Rum
Bize kendinizden bahseder
misiniz?
Bana göre en zor sorulardan birisi de
budur.
Selçuk Üniversitesi İletişim
Fakültesi’nde öğretim üyesiyim. Branşım ve eğitimim tarih üzerinedir. Konya
Beyşehirliyim.
KOMEK’leri değerlendirecek
olursanız neler söylemek
istersiniz?
Kadını ihmal eden yönetimler başarısız
olmaya mahkûmdurlar ve toplumun
geleceğine büyük zarar verirler. Belediye hizmetlerini yol, asfalt, bina yapımına
odaklamamak gerekir. Bu açıdan
KOMEK’ler çok güzel yapılanmalardır.
İnsanı özellikle de kadını ele alan onlara
sanatı öğreten, el becerileri kazandıran,
geliştiren ve ürüne çeviren çalışmaların
yapılmış olması günümüz için takdir
6 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
duygularını güçlendiren hizmetlerdir.
Aynı zamanda geleceğe yönelik yatırımlardır. İnsanı ele almak ve kadını ele
almak lazım, kadının güçsüz ve düştüğü
yerlerde toplumlar gelişemez. Bu anlamda Büyükşehir Belediyesi’nin KOMEK
faaliyetini takdir ediyoruz.
Tarihimizde Boylardan Beylere,
Devletlerden İmparatorluklara
kadın hep etkin rol almıştır.
KOMEK’lerde bu duruma benzer bir
yapılanma içeriyor mu, yani kadınlar günümüzde daha mı
çok faal durumda ?
Dönemsel değişimler olsa da, toplumların yarı nüfusu erkekse yarısı da kadındır. Erkek egemen anlayış toplumların
kadını pasif bırakma anlayışı, nüfusun
yarısının boş verilmesi anlamına gelir.
Geçmişten beri toplumumuz kadınlarına ayrı bir önem verir. Günümüzde de
geçmişin izlerini taşıyan toplumumuz,
kadına her geçen gün daha fazla önem
vermektedir.
Konya’nın bazı köylerinde hala ata binen
genç kızlarımız mevcuttur. Bu Selçuklu
Dönemi’nin yaşayan geleneğidir.
Selçuklu, Osmanlı veya Cumhuriyet
tarihinde KOMEK gibi meslek edindirme kursları ya da buna benzer
dernekler, topluluklar var mıdır?
Selçuklu Dönemi’ni düşündüğümüzde
kadın hep öndedir. Erkeklerle cephe gerisinde olduğu gibi cephede de birliktedirler. Örf adetler çerçevesinde hayatın
her alanında etkin durumdadırlar. Buna
en güzel örneklerden bir tanesi, Selçuklu Melikşah’ın zevcesidir. Bu dönemde
Melikşah’ın zevcesi Terkan Hatun’a bağlı
bir ordusu ve memurları vardır. Terkan
Hatun, tüm gücünü otoritesini devlet
için kullanmıştır.
Anadolu’nun vatan haline gelmesi
sürecinde kadın cemiyetleri mevcuttur.
Bunlardan biri Selçuklular Devri’nde
Baciyan-ı Rum Cemiyeti’dir. Bu Cemiyet,
Fatma Bacı (Kara Fatma) liderliğinde
kurulmuştur. Bacıyan-ı Rum Cemiyeti’ne
mensup kadınlar çocuklarına evlerine
karşı sorumluluklarını yerine getirirken,
çocukları ve eşleri için kıyafetler yapmışlardır.
KOMEK’lerin sosyal sorumluluk
projeleri adı altında yaptıkları
birçok hizmet var. Tarihte de bu
cemiyetlerin bu tür faaliyetleri var
mıdır?
DVD’de
İZLEYİN
Geçmişimizde kadınlar edilgen
değil etken, sorumluluk yüklenen
kişidir.
Kadınlar, çocuklarını yetiştirmekten, at
binmeye, kılıç kullanmaktan dikiş nakış
işlerine kadar her şeyi yapmaktadır.
Dede Korkut Destanı’nda bahsi geçen
genç erkeklerin aradığı iyi kadın modeli,
iyi ata binen, iyi ok atabilen ve güreş
tutabilen genç kızlardır. O dönemin
şartları göz önüne alındığında bu model
koruyucu, önder insan olarak görülebilir. Kültürümüzde Anadolu topraklarını
ana vatan yapan, kurucu koruyucu kişi
kadındır. Temel kavramlarımızda hep
“ana” kavramı öne çıkar. Geçmişimizde
kadınlar edilgen değil etken, sorumluluk
yüklenen kişidir.
Kadınların toplumda önemli bir yerde
olduklarını düşündüğümüzde onların
çok yönlü yetişmeleri vatan için çok
önemli bir husustur. Günümüzde,
Tarihi süreçten şöyle bir örnek vereyim:
1920 başlarında kadınların oluşturduğu
bir topluluk mevcut. Anadolu Kadınları
Müdafa-i Vatan Cemiyeti. Bu cemiyet,
Baciyan-ı Rum Cemiyeti’nin 1920 yılındaki şeklidir. Konyalı kadınların kurduğu
bir cemiyettir.
El işleri yapan kadınlar aynı zamanda
cepheye giderken soğuktan hasta olan
ve donma teklikesine karşı savaşa giden
askerlerimize yünden kıyafetler yaparlardı. 1920’de asker miktarını kapsayan
nüfusun yarısı cepheye giderken yolda
soğuktan hasta olmuştur. Kadınların
yaptığı ürünler; camiler, muhtarlıklar
gibi merkezlerde toplanıp cepheye
gönderiliyordu. Cemiyete mensup kadınlar, sembol unsurlarından bayraklar
dahil olmak üzere birçok el işi ürünler
hazırlamışlardır. Bu konudaki çalışmalar
tamamen kadınların gönüllü yaptıkları
çalışmalardır. Devlet olmadan, özgürlük
olmadan ailenin de korunamayacağının
farkında olan kadınlarımız cephede dahi
savaşmışlardır.
Kendi imkanları ile 100 yataklı hastane
açarlar…
Afyon-Konya tren hattı civarındaki
Afyon cephesindeki çatışmalarda
Konya’ya gelen yaralılar vardır. Bu cemiyet yaralıları tedavi edebilmek için, kendi
imkanları ile 100 yataklı hastane açarlar.
Cephe gerisini diri tutacak çalışmalara
da imza atmışlardır. Yine aynı cemiyetin
mensubu kadınlarımız, toplanıp Şerafettin Camisi’nde şehitlerimiz için mevlid
okuturlar.
Hayatın içinde etkin rol oynayan 5000
kadın Alaaddin Tepesi’nde miting düzenlerler. Anadolu topraklarından çekilin
şeklinde işgalci güçlerin merkezlerine
bildiri gönderirler. Tarihi sürece baktığımızda kadınların organize ettiği birçok
faaliyet bulunmaktadır.
Geçmişten günümüze kadınların
etken değil edilgen olmasını ve bu
çalışmaların yoğunlaşmasını nasıl
yorumluyorsunuz?
Yükseliş tek yönlü olmaz, kadınlarımızın okuma yetişme yönünün asla ihmal
edilmemesi gerekir. Bu sanat faaliyetlerinin yapılması önünün açılması Konya
Büyükşehir Belediyesi’nin bu çalışmasını
bir başlangıç olarak görüp, gelişerek
devam etmesini temenni ediyoruz.
Teşekkür ediyoruz.
KAPAK KONUSU
Huu...
İlahi Sesin Sırrıdır
Hz.
Mevlana’nın muhteşem eseri
Mesnevi “Bişnev” yani “Dinle”
ile başlar… Ve Hz. Pir, ilk 18 beyitinde
Ney’i konu olarak almıştır. Hz. Pir’in rubailerinde Ney, “İnsan-ı Kamil’i” temsil
eder. İlk başta sazlıkta kamış halinde
olan Ney’in geçirdiği her evre, olgunlaşma yolunda olan kulun evrelerini ifade
etmektedir.
Bişnev in ney çün hikâyet mîküned
Ez cüdâyîhâ şikâyet mîküned
Dinle, bu ney neler hikâyet eder,
Ayrılıklardan nasıl şikâyet eder.
*Mesnevi - 1. Beyit
Ney, sazlığından ayrılarak yoluna başlar,
bu hasret ney’in feryadına sebep olmuştur. İnsan da ruhani dünyadan ayrılıp
topraktan bedenine girdiğinde, ruhani
dünyaya hasret kalmış, ten kafesine
hapsolmuştur.
Sazlığına hasret olan kamış ney olabilmek için birçok meşakkatli safhadan
8 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
geçer. Ney ustasının elinde şekillenen
neyin, önce usulüne uygun içi boşaltılır,
ateş ile delikleri açılır. İnsan da, bu yolda
ruhani dünyasına hasretle yanarken,
usulüne uygun olarak, içini fani endişelerden boşaltır. Bütün evrelerini
tamamlayan kamış ney olur, gönüllere
ruhun sesini dinletir. İnsan tüm evreleri
geçtikten sonra kâmil insan olur ve vuslat yolunda, Allah aşkı ile yanar.
Hazret-i Mevlânâ bir rubaisinde:
“Ney’i dinle ki neler, neler söylüyor.
Allah’ın gizli sırlarını tekellüm ediyor.
Yüzü sararmış, içi boşalmış, başı kesilmiş
yahut neyzenin nefesine terk edilmiş
olduğu halde dilsiz ve kelâmsız, Hudâ,
Hudâ diyor.”
Mesnevi’de neyin varoluşu şu şekilde
hikâyelendirilir;
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), büyük
ilahi aşk sırrını Hz. Ali (r.a.) ile paylaşır.
Bu sır öyle bir sırdır ki, Hz. Ali adeta
ezilir bu ağır gerçeğin altında. Kimselere
bundan bahsedemez, çünkü efendimiz
kimseyle paylaşmamasını tembihlemiştir. Bu sırrın ağırlığı ile düşmüştür
yollara. Ne kadar ve nereye yürüdüğünü
bilmeden, Medine şehrinin dışına kadar
çıkar Hz. Ali gönlündeki, benliğindeki
bu sır artık bedenine ruhuna sığmaz ve
bir kör kuyuya döker tüm sırrı. Kupkuru
kuyu bir anda sel gibi çağlamaya başlar,
sel olur taşar. Suyun bereketi ile de kuyu
çevresinde kamışlar biter.
Günler geçer ve bir gün kuyunun etrafında biten kamışları fark eden bir çoban, bir kamış koparır sazlıktan. Kamışın
çeşitli yerlerinden delikler delen, kamışa
nefesini verdiği an adeta bir feryat sesi
yükselir. Aşkın feryadıdır bu. Kamıştan
çıkan sesle ünü yayılan neyi duyan
Peygamber Efendimiz, bu sesi duyar
duymaz anlar işin aslını. Hz. Ali’yi hemen
yanına çağırır ve sorar: “Sana verdiğim
sırrı açıkladın mı?” Hz. Ali: “Evet, Ya
Resulullah! O yüce sırrı kalbime sığdıramadım. Suyu çekilmiş kör kuyuya
anlatmaya mecbur kaldım” der.
KOMEK’lerde musiki adına yapılan hizmetler arasında yerini alan ney dersleri,
birçok kişiye ilham kaynağı oluyor. Ney
üflemek,
“sabır, ahlak ve en son olarak yetenek
işidir” diyor Meram Hanımlar Lokali
Ney Öğretmeni Hatice Göztepe. 2 yıldır
ney öğretmenliği yapan Hatice Hanım,
“Sanatımızda icazet esastır” diyor. Ney
üflemeye ilk defa KOMEK kursları sayesinde başlayan hocamız, ney ustalarından eğitimine destek alarak, Hanımlar
Lokali’ndeki görevine başlamıştır.
“Aşk olmadan, meşk olmaz”
Ney üflemek gönül işidir. İnsan sevdiği,
gönül verdiğine sabır gösterir. Ney’e
gönül vermek bu işin ilk adımıdır. Sabır
göstermek, neyin inceliklerini görebilmek ve istikrar göstermek devamında
ney üflemeyi getiriyor.
Derslerde ilk başta ney hakkında bilgi
veriliyor ve ney üzerine sohbetler yapılıyor. Daha sonra kursiyerlere notalar
öğretiliyor. Notaların doğru şekilde çıkartılmasından sonra, ilahilere geçiliyor.
Bir sır saklı şimdi bende!
Ağzımdan kaçar diye
korkmuyorum.
Zaten anlatılacak türden
değil;
O gün bugündür Ney
üflüyorum...
İnsanların duygu, düşünce, izlenimlerini dışa vurmanın en etkili yollarından biri olan Resim sanatı yetenekli insanlarımızın fırçasından, kaleminden bizlere yıllar öncesine ait duygu, düşünce ve izlenimleri
aktarması bakımında çok önemlidir.
Resim sanatı bireylerin kendini ifade
etmesi yönü dışında, toplumsal yaşantının geleceğe aktarılmasında bir belge
niteliği de taşımaktadır.
Eserin yapılmış olduğu zaman, mekân
ve kültürel yapı hakkında bizlere ışık
tutması bakımından her zaman resim
sanatı milli kültürün gelecek nesillere
aktarılmasında hep öncelikli sanat dalları arasında görülmüştür.
10
OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
Hayaller
Tuvale
Düşünce
M
DVD’de
İZLEYİN
eram Hanımlar Lokali, sanat dallarının en önemlilerinden biri olan
resim kursu konusunda çok iddialı.
Meram Hanımlar Lokali Resim Öğretmeni Elife Şahin, Selçuk Üniversitesi
Resim Öğretmenliği Bölümü mezunu
ve şuan yüksek lisans yapmaktadır. Elife
Şahin, Hanımlar Lokali’ndeki kursları
hakkında bilgi verdi. “ Resim derslerimiz
kara kalem çalışmaları ile başlıyor. Kara
kalem ile başlamamızdaki amaç çizim
yeteneğini geliştirmek. Kara kalem
çalışmalarını kareleme yöntemi ile yapıyoruz. El çizime alıştıktan sonra pastel
boya çalışmalarına geçiyoruz. Pastel
boya çalışmaları sayesinde renkleri
tanıyoruz. Daha sonraki adımımız asıl
amacımız olan yağlı boya çalışmaları,
diğer aşamalarda elimizi alıştırdığımız
ve renkleri tanıdığımızdan, yağlı boyayı
rahat bir şekilde uygulayabiliyoruz. Arka
fondan başlayan çalışmaları, gölgeleme
ve ışık yöntemlerini kullanarak güzelleştiriyoruz.
Hanımlar Lokalinde resme olan yoğun
talep üzerine 2 sınıf açılmıştır. Toplamda yaklaşık 50 öğrencimiz mevcuttur.
Kursiyerlerimiz kursumuzdan çok
memnunlar.
Size bu sayımızda bir yağlı boya resmin
yapım aşamalarını göstermeye
çalışacağız.
Yağlı boyayı yapmadan önce kara kalem
ile resmin taslağını yapmalıyız. Kenar
boşluklarımızı ayarlayıp, daha sonra orta
kısımdan çiçeğimizi kalem ile çizmeye
başlıyoruz.
Kara kalem ile bize rehber olacak çizimimizi tamamlıyoruz.
Çiçeği pembe tonlarda yapacağız, zeminimiz mavi olacak.
Renkleri karıştırırken yağ kullandığımız
yağ ile boyamızı inceltebiliriz. Bu, tuval
üzerinde fırçanın kaymasını ve bu sayede daha rahat çalışmamızı sağlar.
GEZELİM GÖRELİM
KARAPINAR
Karapınar, Konya’nın ilçelerinden biri
olup, kent merkezinin 94 km. doğusundadır. Ova üzerine kurulu olan ilçenin
çok eski yerleşim yerlerinden biri olduğu
bilinmektedir. Tarihi İpek Yolu üzerinde
bulunması ilginç jeolojik yapısı suları
farklı özellikler içeren ve dünyada bir
benzeri daha bulunmayan krater gölleri
ile Türkiye’mizin de sayılı turizm alanlarından biri olarak tanınan Karapınar
ayrıca rüzgar erozyonunun da önüne
geçebilen nadir bölgelerden biridir.
İlçenin merkez nüfusu 37.881 olup
bu sayı köyler ve beldelerle birlikte
60.000’e yaklaşmaktadır. 3030 km²lik
yüz ölçümü ile Konya’nın büyük ilçelerinden biri sayılmaktadır. Doğusunda
Ereğli, kuzeyinde Emirgazi ve batısında
Çumra ve Karatay ilçeleri ile çevrili olan
Karapınar Konya-Adana yolu üzerindedir.
Tarihçe
Karapınar, M.Ö. 3000–200 yıllarında
“HYDE” kasabası üzerinde kurulmuş
ve Proto Hititler tarafından yerleşme
merkezi olarak seçilmiştir. Karapınar,
Hititlerin yarı bağımsız ve rahip krallar
tarafından idare edilirken Truva
Krallığı’nın hâkimiyeti altına girmiştir.
Daha sonra Frigler, Lidyalılar, Asurlular,
Persler, Büyük İskender ve Bizans
İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altına
girmiştir. Karapınar ve çevresi 1071
Malazgirt Savaşı’ndan sonra 1076 – 1077
yılları arasında Selçuklu
12 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
İmparatorluğu’nun hâkimiyetine
girmiştir. 1096 yılında başlayan Haçlı
Seferleri’nden Karapınar da olumsuz
etkilenmiştir. “1101” adı verilen Haçlı
Seferleri’nin 3. kolu Karapınar topraklarından geçmiş ve ilçe çok büyük zarar
görmüştür.
Karapınar’da ilk yerleşmeler Hititler
dönemine kadar uzanmaktadır. Daha
sonra bölgeye hakim olan çeşitli millet
ve medeniyetlerin de tesirinde kalarak
gelişip büyüyen ilçe, Selçuklular ve
Osmanlılar Dönemi’nde bu gelişimini
sürdürmüş. Özellikle Yavuz Sultan Selim
döneminde bölgede çıkan bazı isyanlar
bastırılarak şehir, devletin önemli stratejik noktalarını korumak amacıyla bir
derbentçi köyü olarak öne çıkmıştır.
nar, yerli ve yabancı jeologlar arasında
doğal gözlemevi ve laboratuvar olarak
bilinmektedir. İlçe sınırları içinde, ismine
“obruk” denilen çok sayıda göçük
bulunmaktadır. Bunların bir kısmı, içleri
su ile dolu olduğundan göl ya da gölcük
olarak görülmekte, ayrıca suları farklı
özellikler içeren krater gölleri de yörenin
doğal zenginlikleri arasında yer almaktadır. Bu krater göllerinin en meşhuru
Mekke Krater Gölü’dür.
Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu 2. Selim
Konya Valiliği sırasında, Karapınar’ın
imarına önem verilmiş, başta Selimiye
Camii olmak üzere ilçeye kervansaray,
han, hamam, 39 dükkanlı bir bedesten, 2
yel değirmeni, 5 çeşme inşa edilmiştir.
1868 yılında ilçe olan Karapınar’da
1882’de belediye teşkilatı kurulmuş,
daha önceler “Sulataniye” adıyla bilinirken, 1934 yılında ismi Karapınar olarak
değiştirilmiştir. Kendisine bağlı 4 belde,
15 köy vardır.
Jeolojik Durum
Jeolojik yapısı itibariyle Türkiye’nin
ilginç bölgelerinden biri olan Karapı-
M.Ö. 3000–200 “HYDE”
Proto Hititler tarafından yerleşme merkezi olarak
seçilmiştir.
Meke Krater Gölü
Oluşumu bakımından dünyanın ender
göllerinden biri olan Mekke Krater Gölü,
Karapınar ilçesinin güneydoğusunda
ve ilçe merkezine 8 km. uzaklıktadır.
Karapınar-Ereğli yolunun 2 km. uzağında
bulunan göl, zeminde çift patlama ile
oluşmuş olup, dairevi şekildedir. Ortasında Meke denilen yüksek bir tepesi
bulunmaktadır. Çok eski zamanlarda
volkan küllerinin sönmesiyle meydana
gelen bu tepe yanında, küçüklü büyüklü
3 tepe daha mevcuttur. Göl içindeki
tepe ve tepeciklerin yanık toprak yapısı
ile gölün dış çemberini meydana getiren
arazideki yanık volkan küllerinin renkleri
ve yapıları değişiktir. Gölün çevresi
tamamen siyah küllerle kaplıdır. Yer seviyesinden su seviyesine kadar olan mesafe 70 metre olup, gölün derinliği ise 12
metreyi geçmemektedir. Meke’nin magnezyum ve sodyum sulfattan oluşan
tuzlu suyu içinde canlı yaşamamakta, su
ise yerin altından kaynamaktadır.
Panoramik görüntüsü, jeolojik yapısı ve
bölgede yaşayan kuşlar ile tam bir tabiat
harikası olan göl, yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktalarından biri, fotoğraf
sanatçılarının asla vazgeçemedikleri
ilginç yerlerden biridir.
Obruklar Şehri
Karapınar’da Mekke Krater Gölü’nden
başka Acıgöl, Çıralı Gölü gibi değişik ve
ilginç özellikte krater gölleri yanında; Ak
(Everen), Çifteler, Aren, Putur, Yarım,
Kızıl, Hamam, Yeni Opan, Dikmen,
Büyük Fidancı, Kolca Yaylası ve Küçük
Sekizli Yaylası Obruk’u gibi birçok obruk
bulunmaktadır. Değişik zamanlarda
karstik çözünme sonucunda yahut karst
çukurlarının tavanlarının çökmesiyle
oluşan bu obruklar, derinlikleri birkaç
metreden başlayarak, birkaç yüz metre
derinliğine kadar inebilen ilginç yerlerdir. Bazıları silindir biçiminde olup dipleri
görünmekte, bazılarının ise dip kısımları
görülememektedir. Bu derin obrukların
dip kısımları mağaralara açılmaktadır.
Gerçek bir tabiat harikası olup görenleri
şaşkınlık içinde bırakan obrukların bir
kısmının dibinde su bazılarında ise CO2
ve kükürt gazı bulunmaktadır.
Oymalı YerAltı Şehirleri
İlçe merkezine 30 km. mesafede bulunan Oymalı Yeraltı Şehirleri, geçmiş
dönemlerde halkın geçici olarak güvenliğini sağlamak ve toplu yaşamı devam
ettirmek amacı ile yeraltına kazılmış
onlarca galeri ve odalardan oluşmaktadır. Bu şehirlerde ahırlar, erzak depoları,
kiliseler, şırahaneler, öğütme taşları, sarnıçlar ve mezarlar bulunmaktadır. Büyük
bir sabır ve titizlikle hazırlanan bu gizli
şehirler Hristiyanlığın Anadolu’da yayılmaya başlamasından sonra, dönemin
Bizanslı yöneticileri tarafından sıkı takibe alınan ilk Hristiyanların saklanmak ve
gizlenmek amacıyla oluşturdukları geçici
iskan yerleridir. Karapınar’daki Oymalı
Yeraltı Şehirleri’nin turizme açılması için
kazı çalışmaları ve diğer araştırmalar
devam etmektedir.
Sultan Selim Camii ve Külliyesi
Karapınar’ın Osmanlılar Dönemi’nde ve
özellikle 2. Selim zamanında çeşitli mimari eserlere kavuştuğu bilinmektedir.
Bunlar içinde en önemli olanı şüphesiz ki
Selimiye Camii ve etrafına yapılan han,
hamam, medrese, çarşı ve değirmenlerdir. Tam bir külliye halinde kurulan bu
yapı 1563 yılında tamamlanıp hizmete
sunulmuştur.
Selimiye Camii’nin temelinin Yavuz
Sultan Selim zamanında atıldığı da
bilinmektedir. Çeşitli zamanlarda tamir
gören külliye, bu yıllar içinde yapılan
onarım ve restorasyonlarla tazelenmiş,
ilçenin cazibe merkezi haline gelmesini
sağlamıştır. Selimiye Camii ve külliyesinden başka, ilçede bulunan Reşadiye
Camii de önemli bir yapıdır.
El Sanatları
Karapınar, tarım ve hayvancılığı ile ünlü
bir yer olmasına rağmen ilçe merkezi
ve köylerinde dokumacılık da
yapılmakta olup, özellikle
kilimler ve tüylü dokumalarıyla ünlenmiştir. Atmalı
heybe ve yastık yüzleri,
yamçılı ve ilmeli tülü gibi
dokumalar yanında
küçük çaplı da olsa
el işlemesi bakır
ve pirinç eşyalar
da üretilmektedir. Karapınar
kilimleri bütün
dünyaca
tanınmaktadır.
Dünyanın
Nazar Boncuğu
Karapınar, Türkiye’nin tek çöl toprağı sayılabilir. Meke Tuzlası bu ilçede yer almaktadır. Karapınar toprakları
%60’lara varan oranda kireçli bir yapıya sahiptir. İlçede birçok obruk mevcuttur. Meke Tuzlası, Acıgöl, Meyil
Gölü, Çıralı Gölü gibi yeraltı gölleri meşhurdur. Ayrıca birçok yeraltı şehri de mevcuttur.
En önemli özelliği ise yeryüzündeki en büyük rüzgar erozyonunu önleme sahasının bu ilçede yapılmış olmasıdır.
Bu proje yeryüzünde uygulanan en başarılı 10 projeden birisi kabul edilmiştir.
T.C. Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları
“ Konya şehrinden kalkarak kıble yönünde 8 saatte Ismil kasabasına geldik. Konya Karapınar kasabasına
meyil aldık. Rumeli’de dahi “Kırkkilise Karapınarı” derler Konya toprağında ve kazası içinde hâkimliktir. Suyu ve
havası güzel bağ ve bahçeleri hoş şirin bir kasabadır.
Çarşı içinde Süleyman Han Camii vardır. Kurşunlu büyük bir yapıdır ki Mimar Sinan’ın eseridir. Bundan başka
mescitleri, 3 tekke, sübyan mektebi, müzayede çarşısı var.”
Seyahatnâme / Evliya Çelebi
KOMEK KURSLARI
16
OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
Bütün Sanat
Dalları KOMEK’te
HALK ÜNİVERSİTESİ ÜRÜNLERİ İLE
GÖZ DOLDURUYOR
Türkiye’ye
örnek bir kuruluş
KOMEK
Kurulduğu günden bugüne
kadar sadece Konya’da değil,
tüm Türkiye’de model olarak
Konya’nın adını duyururken, geleneksel el sanatlarımızı dünyaya
taşımaya aracılık ediyor.
Konya Büyükşehir Belediyesi
Meslek Edindirme Kursları Büyük
Aymanas Kurs Merkezi’nin
dönem sonu sergisinde el emeği
göz nuru 448 eser sergileniyor.
K
onya Büyükşehir Belediyesi Meslek
Edindirme Kurslarının (KOMEK) dönem sonu sergisi açıldı. Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından meslek edindirmek amacıyla açılan kurslar bugün 143
branşta hizmet vermekte. Kurulduğu
günden bugüne kadar yaklaşık 130 bin
kişiye mesleki eğitim veren kurs ulusal
alanda faaliyetlerinin dışında yurt dışında da Bosna Hersek, Makedonya’da ve
İspanya’da da faaliyet gösteriyor.
Konya Büyükşehir Belediyesi Meslek
Edindirme Kursları (KOMEK) Büyük
Aymanas Kurs Merkezi’nin dönem sonu
sergisi açıldı. Sergide; çini, ebru, ahşap
boyama, eğitici annelik, mefruşat, makine nakışı, tel kırma, kurdele nakışı, giyim
ve kuaförlük branşlarında 448 eser yer
alıyor.
Zübeyde Azgun
Öncelikli olarak Büyükşehir Belediye
Başkanımız Tahir Akyürek’i hizmetlerinden ötürü kutluyoruz. Ben üniversite
eğitimi için Konya’ya geldim ve okul
bittikten sonra da burada çalışmaya
başladım ve hayatımı burada devam
ettiriyorum. Okul dönemimde ben de
Komek kurslarına katıldım. Resim,
İngilizce kurslarına gittim. Resim yapmanın tekniklerini, inceliklerini ve püf
noktalarını öğretti hocamız bizlere, boş
zamanlarımı değerlendirecek güzel bir
hobim oldu. İngilizce kursu sayesinde de
eğitimde temel bir yabancı dil eğitimi
için başlangıç aşaması eğitimimi Komek
kurslarında öğrendim. Kurs öğrencilerini
başarılı çalışmalarından dolayı tebrik
ederim, başarılarının devamını dilerim.
Merve Sarıca / Öğrenci
Sergiyi dakikalardır bir an bile sıkılmadan geziyorum, her bir eser takdire şayan güzellikte. İnce ince dokunmuş nakışlar, örülmüş örgüler çok hoşuma gitti.
Bence komek kursiyerlerinin her biri bir
sanatkâr gibi çalışmışlar. Sergide gördüklerimden anladığım kadarıyla şunları
söyleyebilirim; Komek sadece meslek
edindirme kursu değil sanatkâr yetiştirme kursu, Konya’mızda böyle bir hizmet
verilmesinin bizim için çok büyük bir şans
olduğunu düşünüyorum.
Bosna Hersek Sadrettin Kütükcü
Kurs Merkezi
A
çıldıkları günden bu yana Konya’da
sosyal hayatın gelişmesine önemli
katkılarda bulunan KOMEK, insanların sosyalleşmesini ve meslek edinmesini sağlarken geleneksel el sanatlarının yaşatılması
açısından da önemli bir görevi icra ediyor.
Bosna Hersek Sadrettin Kütükcü Kurs
Merkezi 6. Dönem Sonu Sergisi açıldı.
Kuaförlük, Filografi, Mefruşat, Şiş Örgü,
Ebru, Çini, Resim, Kurdele Nakışı, Kağıt
Telkari, Tel Kırma, Fotoğrafçılık, Giyim ve
Maraş İşi’nden oluşan 13 branşta 497 eserin görücüye çıktığı sergi, 6 Şubat tarihine
kadar ziyaret edilebilecek.
Melek Uğuz
Vaktim olmadığı için Komek’teki bu kurslara katılamıyorum ama bunları, sergileri
gezip gördükçe özeniyorum gelen kursiyerlere. Ne güzel şeyler ortaya çıkarmışlar, ben
de içlerinde olmak isterdim. Belediyeyi de
takdir ediyorum, halkımıza bu tip kurslarla
kendilerini geliştirme ve zamanlarını değerlendirme fırsatı vermiş. Sergiyi gezdim, çok
beğendim, bugün işten fırsat buldum, buraya geldim, gözüm gönlüm açıldı, sayelerinde
zamanımı iyi değerlendirdim. Özellikle doğa
ve kadın figürlü tablolar ilgimi çekti, çok
beğendim, kadrajlar, renkler, doğallık harika bir uyum içinde bayıldım. Herkesin gelip
gezip görmesini isterim. Hepsi çok başarılı,
başarılarının devamını diliyorum.
Melike Erdekli / Öğrenci
Çok beğendim, harika, kursiyerlerin eline
sağlık, her şey çok güzel görünüyor. Geçen
sene ve önceki sene ben de komek kurslarına katıldım. Almanca ve Rusça kursuna
gitmiştim ve eğitimim açısından çok faydasını gördüm.
Konya Büyükşehir Belediyesi’ne biz öğrencilere bu imkanları ücretsiz bir şekilde sağladığı için çok teşekkür ederim.
18
OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
KOMEK’te
Yeni
Açılacak
Branşlar
KOMEK Bahar Dönemi Yeni
Açılan
Branşlarla Hizmet Verecek
Komek ilk bahar dönemi
kayıtları sona erdi. Geçmiş
dönemlere göre toplamda
rekor kayıt alan KOMEK kursiyerlerine yeni açılan birçok
branşta hizmet vermeye
devam edecek.
İlkbahar döneminde açılacak
yeni branşlar şunlar:
Hat - Tezhip - Kur’anı Kerim
- Hızlı Okuma - Girişimcilik İşaret Dili
Diksiyon, Etkili İletişim ve
Halkla İlişkiler - İlk Yardım Vitray
Keçe - Cenaze Hizmetleri
Kağıt Telkâri -Deri Rölyef
Braille Alfabesi - Ahşap
Şekillendirme
KOMEK
DÖNEM
SONU
sergilerinden
AYMANAS
BOSNA
SELÇUKLU
TABİAT ECZANESİ
Reçetesiz Hayat mı ?
Tabiat eczanesi köşemizde doğadaki şifa
mucizelerini paylaşıyoruz sizinle…
Derdi veren yaradan dermanı ile birlikte verirmiş. Bize düşen dermanı arayıp
bulmak.
Soğuk Algınlığının Asıl Sebebi Soğuk
Hava Değil!
Kış aylarında vücuda etki eden dış
faktörler vücut direncini düşürmektedir.
Soğuk hava şartları, hava kirliliği, kapalı
ve kalabalık ortamlarda bulunmak gibi
etkenlerden dolayı düşen vücut direnci,
hastalıklara eğilimi artırmaktadır.
Kış mevsimlerinde soğuk algınlıklarının artma sebebi, soğuk havaya uyum
sağlamaya çalışan vücudun normalden
daha fazla enerji harcaması ve bu enerji
ihtiyacının karşılanmamasıdır. Sıcak ve
22
OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
kalabalık ortamlarda yayılan mikroplar,
soğuk havanın düşürdüğü vücut direnci
ile birleşince hastalıkları meydana getirmektedir.
Soğuk Algınlığı
Kış mevsimi hastalıkları denilince ilk
akla gelen hastalık soğuk algınlığıdır.
Özellikle mevsim geçişlerinde yakalanılan soğuk algınlığı, hafife alınmayacak
bir hastalıktır. Soğuk algınlığı, burun
akıntısı, hapşırık, tat ve koku alma
duyularında azalma, boğazda gıcık hissi,
öksürük, bebeklerde ve çocuklarda
sıklıkla ateş belirtileri göstermektedir.
Hastalığın kesin yok edici bir ilaç tedavisi
bulunmamaktadır. Hastalığın tedavi süresince sigara, alkol ve kafeinli içeceklerden uzak durulmalıdır. Tedavi sürecinde
yapılması gereken en önemli şeylerden
birisi, yatak istirahatidir.
Kış Hastalıklarından Nasıl
Korunmalıyız?
Tabiat eczanesinin bize sunduğu
onlarca şifa kaynağı ürünlerden, soğuk
algınlığını engelleyen ya da tedavi eden
bitkileri paylaşacağız.
Şifa Kaynağı IHLAMUR
Soğuk algınlığı dendiği zaman ilk akla
gelen mucizevî bitki ıhlamurdur. Ilıman
iklimlere özgü bir ağaç olan ıhlamur,
bahar aylarında çiçek açar. Soğuk algınlığına karşı vücudun direncini artıran
ıhlamur, terleterek hastalığın vücuttan
atılmasını sağlar. Ateş düşürücü özelliği
vardır, göğsü yumuşatarak öksürüğe
iyi gelir. Migrene iyi gelir ve insanı
sakinleştirir. Kan basıncını düşürür,
damar sertliğine karşı etkilidir. Kalp
çarpıntılarını giderir, karaciğer rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılır. Sindirim
sisteminin daha iyi çalışmasını sağlar.
Safra kesesi rahatsızlıklarını iyileştirici
özelliği vardır.
Ihlamur çayı nasıl hazırlanır?
Bitkilerin hangi hastalıklara iyi geldiğini bilmemiz kadar önemli olan bir
şey varsa o da, nasıl kullanacaklarıdır.
Doğru şekilde tüketilmeyen şifa kaynağı
bitkiler, zehre dönüşebilir. Ihlamur ağacı
çiçekleri de aşağıdaki şekilde kullanmalıdır.
1 tatlı kaşığı dolusu ıhlamurun çiçek ve
yaprakları, 1 bardak kaynatılmış suya
atılır. 1-2 dakika bitkiler ile beraber kaynatılır. 5-10 dakika demlendikten sonra
süzülür. Biraz bal ile tatlandırılarak, sıcak
içilmelidir.
Ekinezya çayı nasıl hazırlanır?
1 litre suyun içerisine 4 tatlı kaşığı kadar
kurutulmuş ekinezya bitkisini ekleyip 2
ile 5 dakika arasında demleyin. Taze ekinezya bitkisini de 1 avuç kadar demliğe
koyup üzerine yaklaşık 1,5 su bardağı
kadar sıcak su ekleyip yine 2 ile 5 dakika
demlenmesini bekleyin.
Bitki çayları Allah’ın bize bahşetmiş
olduğu mucizevî şifa kaynaklarıdır. Fakat
dünyada her şey bir denge üzerine
kurulmuştur. Bu durumu göz önünde
bulundurduğumuzda her şeyin fazlasının zarar olduğu gibi şifalı bitkilerin de
fazlası zarardır. Uzmanlar bu konuda,
belli bir süre kullanılan bitkilerin etkilerinin zamanla azaldığını ve bazı bitkilerin fazla kullanımının vücutta tahribat
yaratabileceğini söylemektedir. Düzenli
kullandığımız bitkilere, dönemsel ara
verilmesi gerekmektedir.
Meyve Tüketmenin Önemi
Kış aylarında soğuk algınlığını önlemenin diğer bir yolu da taze meyve
tüketmektir.
Ekinezya
Kirpi çiçeği olarak da bilinen ekinezya,
Amerika kıtasında doğal olarak yetişmektedir. Soğuk algınlığına iyi geldiği
söylenen çiçek, ülkemizde de son yıllarda yetiştirilmeye başlanmıştır.
Araştırmalara göre soğuk algınlığını
önleyici etkisi bulunmayan ekinezyanın,
iyileşmeye yardımcı olduğu bilinmektedir. Boğaz ağrısını iyileştirici özelliği bulunan bitki, boğaz şişkinliğini alır ve ateşi
düşürür. Soğuk algınlığı dışında, kansere
karşı koruma sağlar ve idrar yolu enfeksiyonlarının tedavisinde etkilidir. Kas ve
eklem ağrılarını iyileştirici etkisi vardır.
Migren nedeniyle oluşan baş ağrılarını
hafifletir.
Portakal/Mandalina: C vitamini deposu
olan portakal ve mandalina, bağışıklık
sistemini güçlendirir, grip, soğuk algınlığı ve nezle gibi hastalıklara karşı daha
dirençli olmamızı sağlar.
Greyfurt: C vitamini yönünden zengin
bir meyve olan greyfurt, A ve B vitaminlerini de içermektedir. Potasyum kaynağı olan greyfurt bu özelliği sayesinde,
kasları güçlendirir ve dolaşım sistemini
güçlendirir.
Kivi: Kış mevsiminde bol miktarda
tüketmemiz gereken meyvelerden birisi
de kividir. Portakaldan daha fazla C vitamini bulunan kivi, kanseri de önlemeye
yardımcı olur.
Nar: Kış aylarının en lezzetli meyvelerinden olan narın faydaları saymakla
bitmez. Enerji kaynağı nar, kalbi kuvvetlendirir, çarpıntıyı giderir bağışıklık
sistemini güçlendirir.
Elma: Belki de kış aylarının en çok
tüketilen meyvelerinden olan elmadır.
Faydaları: Vücut direncini artırır. Kötü
kolesterolü düşürür, iyi kolesterolün
yükselmesine yardımcı olur.
AİLE İÇİ İLETİŞİM
Cansu Berna DENİZ
NEREDESİNİZ ?
Değerlerimiz nelerdir bizim? Paylaşmak, büyüklere saygı, alçak gönüllü
olmak… Hepsini biliyoruz ama sadece
sözlerde ne kadarını uyguluyor ya da
yaşıyoruz. Hepimizin olmasını istediğimiz ama olamadığımız, olduramadığımız insan modelleri vardır. Bu modelleri ailemizde görür. Yıllarca bu değerler
içinde yoğruluruz. Mayamıza işlerse
ancak o oluruz. Fakat işlerse…
Güzel değerlere sahip çıkmak oldukça
önemli, kültürlerin devamlılığı bu görünmeyen değerlerle korunur. Bu değerleri aktarmak için sadece evlenmek
çocuk sahibi olmak yeterli mi? Onları
özel okullara göndermek ve alabildiğince tüm imkânları sunmak öğretmede
ne kadar etkili?
Öğretmenin en güzel yolu yaşamaktır.
Modelleme denilen en etkili öğrenme
biçimidir bu, çocuk etrafında rol model
alacağı bireyler arar. Her konuda en küçük alışkanlıklardan büyüklerine kadar
gözler ve farkına varmadan sizin minik
prototip kopyalarınız olurlar. Gülmeniz,
konuşmanız, yürüyüşünüzle sizdir artık
o. En fenası da olduğu gibi alır yanlışı
24
OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
ve doğrusu ile beraber kendinizde neye
kızıyorsanız dikkat edin etrafınızdaki
miniklere bulaştırırsınız. Çocuğunuza,
kardeşinize, yeğeninize…
Eğer dikkat edilirse ne güzel bir
öğretme biçimidir bu, sadece doğru
yaşayarak, doğru davranarak yetiştirilir.
Bunun için maddi çabalara gerek yoktur. Sahip olunması gereken değerlere
göre davranıyor olmak yeterlidir. Bu
olumlu değerler için birlikte geçirilecek kaliteli zaman da yeterlidir. Biz bu
zamanları nerelerde geçiriyoruz? Evet
değerlerimiz var. Fakat ne kadarını
aktarabiliyoruz. Etrafınızda çok olumlu
özellikleri olan fakat bunu çocuklarına aktaramayan aileler vardır. Üzülür
ve anne babasına hiç benzemeyen
çocukları eleştiririz. Ya, anne baba
neden aktaramadı, neyi eksik yaptı.
Önce şu soru olsun zamanını nerede
geçirdi. Çok çalışan geç gelen eve
gelince sadece derslerini soran birlikte
zaman geçiremeyen nasihatle yetinen
ebeveynler, ya da geçiremediği zamanı
maddi olanaklarla vermeye çalışan
anne babalar, sorumluluktan kaçarak
bakıcı dede veya babaanneye bırakanlar nerdesiniz?
Çocuklar ergenlik dönemine geldiğinde
bir psikoloğun önündesiniz. Kötü alışkanlıklardan şikâyetçi, anlaşılmamaktan
muzdaripsiniz. Neden büyük bedeller
ödeyerek öğreniriz ki bunları ve hep
yaparız. Kim verir anne sıcaklığını veya
baba güvenini, hangi özel okul, hangi
bilgisayar oyunu.
Kim? Çocuklarımızı kimlere emanet
ediyoruz. O geri gelemeyecek zamanlarını kimlerle paylaşıyorlar. İlk ahlaki değerlerini kim veriyor onlara? Biz sadece
ayıp demekle yetinerek öğrettiğimizi
mi zannediyoruz acaba? Sorular sorular
genelde ergenliğe kadar sorulmazlar
sonra hepsi birden üzerimize çöreklenir sonra birbirimizi, okulu suçlamalar,
internete kızmalar, TV eleştirmeler
başlar, bunları hayatımızın ortasına koyan kim çocukları başımızdan savmak
için onlara sığınan kim, yemek sofrasında, televizyon izlerken baş köşeye
oturtan kim? Artık başka yerlerde
aramayalım. Yüzleştirmeler acı olur ve
hemen kabul edilmez. Çaresiz kalırsak
çok ciddi problemler varsa gözyaş-
ları ile kabuller başlar. Ama artık geç
kalınmıştır. Çocuğumuzu tanımadığımız
değerlerle yabancı isimlerin arasına da
kalmıştır.
Ne yaptık deriz sonra adını da zamane koyarız. Neredeyseniz evlerinize
dönün çok zaman değil ama kaliteli ve
birlikte zaman geçirin. İşinizi bırakmayın tabi bir 15 dakika odasında yatağının
üzerinde sohbet edin. Bazen arabaları
tokuşturun, bazen de evcilik oynayın.
Güzel masallar öğrenin. Askerlik anılarınızı anlatın. Paylaşın onlarla, zaman
geçirin, bu size de iyi gelecek. Aslında
sizin daha çok ihtiyacınız var.
[email protected]
İLETİŞİM KURMAK İSTİYORUM
Seher AYDIN
Sesimi duyan var mı?
Evet, bağırdınız ve dikkat çektiniz.
Peki, sonrası? Bağırmaya devam mı
edeceksiniz?
Bağırdığınızda sizi dinleyecekler mi?
Bakmakla görmek arasındaki farkı
sordular hep bize. Peki, ben de size
yeni bir soru soruyorum;
Dinlemek ve duymak arasında nasıl
bir fark vardır?
Gürültüyü duyarız; ancak güzel ve etkili konuşanı dinleriz.
Bağırarak konuşan insan, kitlelere sesini duyurduğunu düşünse de, yaptığı tek şey gürültüdür.
etkisi vardır. Pozitif görünmek, dinleyenlere de bu enerjiyi yayar.
Beden diliniz konuşsun!
Dilinizden dökülen sözcükler ile beden diliniz, aynı sözü söylesin.
Nasıl söylemeli?
Nasıl söyleyeceğini bilmek önemlidir.
Diyelim ki; diksiyon kurallarını biliyorsun, kapalı e’ye, ğ kurallarına, acak/
eceklere hâkimsin. Bu yeterli mi? Değil.
Kelimeleri bilmelisin. Yanlış kullanılan
o kadar çok kelime var ki. Konuşman
ne kadar düzgün olursa olsun, yapacağın kelime hataları, dinlenmemene
neden olacaktır.
Size her yerde gördüğünüz, okuduğunuz verileri vermeyeceğim.
Monoton konuşma’dan uzak dur.
En büyük eziyetlerden biridir, monoton konuşan birini dinlemek. Aynı ses
seviyesinde, bükümlülüğü kullanmadan yapılan bir konuşmadır. Etkilidir
de. Etkisi; dinleyicinin esnemesini ve
sıkılmasını sağlamaktır.
Gülümseyin, dinliyorum!
Gülümsemenin iletişimde müthiş bir
Etkili iletişim kurabilmek için, bütünlük gerekir.
Peki, güzel ve etkili konuşan insan?
Ya da nedir, etkili konuşmanın/iletişimin yolu/yöntemi?
24 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
Kelime bilgisine sahip olmak, jest ve
mimikleri, vurgu ve tonlamayı, beden dilini doğru kullanmak, diksiyon
kurallarını bilmekle bu bütünlük sağlanmış olur.
Aklınıza şu soru takılmış olabilir; siz
KOMEK’te ne yapıyorsunuz?
Biz KOMEK’te etkili ve güzel konuşma eğitimi veriyoruz.
Öz güveni yüksek bireyler olmanızı
sağlıyor, “Topluluk karşısında konuşurken, çok heyecanlanıyorum”
cümlenizi tarihe gömüyoruz.
Neşeli bir ortamda, enerji dolu bir şekilde derslerimizi işliyoruz.
Etkili ve güzel konuşmanın günümüzdeki önemini biliyor, bu önemi anlatıyor, bu alanda sürekli artan talebi en
güzel şekilde karşılamaya çalışıyoruz.
Öğrencilerimize misafirlerimiz ekleniyor. Dersimizi çevrelerinde anlatan
öğrencilerimiz; bazen komşuları, bazen kardeşleri, bazen de çocukları ve
kuzenleri ile eşlik ediyor bizlere.
Gelenlerde olmuş değişiklikler,
Işık tutmuşlar hayatlarına…
Gelişmek istiyorum diyenler,
Sizleri de bekleriz aramıza…
EY AHİRET YOLCUSU
İMAM-I GAZALİ
Rasulullah Efendimiz (sav) şöyle buyuruyor:
Herhangi bir kimse ölüp ruhu bedenini terk
edince şöyle bir ses gelir: “Sen mi dünyayı bıraktın, yoksa dünya mı seni? Sen mi dünyayı
topladın, yoksa dünya mı seni toparladı? Sen
mi dünyayı öldürdün, yoksa dünya mı seni?”
Yıkanmak üzere teneşire konulduğu zaman 3
defa üst üste şöyle bir ses gelir: “Kuvvetli bir
bedenin vardı. Onu bu derece zayıf düşüren
nedir? Çok tatlı bir dilin vardı. Güzel güzel konuşuyordun. Şimdi seni kim susturdu? Kaç
tane çok sevdiğin dünya dostların vardı. Hani,
şimdi onlar neredeler; seni niçin böyle yalnız
bıraktılar?” Kefene sarıldığı zaman şöyle bir
ses gelir: “Harçlıksız, azıksız uzun yola çıkılır
mı? Geri dönülmeyecek çok uzun bir yola çıkıldığını bilmiyor musun? Yılan çıyanla dolu kabir
evini cennet bahçesine çevirdin mi?” Tabut içine yerleştirilince şöyle bir ses gelir: “Ey ahiret
yolcusu! Eğer Allah’ın rızasını kazandın da bu
yola çıktıysan müjdeler olsun sana! Yok, eğer
O’nun öfkesini kazandın da öyle bu yola çıktıysan yazıklar olsun sana!” Tabut kabrin kenarına konulduğunda bir ses gelir: “Ey insanoğlu! Dünyadayken şimdi yerleşeceğin bu kabir
evin içi hazırlık yaptın mı? Bu karanlık yer için
ışık getirdin mi? Yataklar beğenmeyen sen, bu
çıplak halinle burada nasıl yatacaksın?” Kabre
yerleştirilince yine bir ses gelir: “Ey insanoğlu!
Üzerimde bülbüller gibi konuşuyordun. Şimdi karnımda susuyorsun!” Defin işi bitip halk
kabristanı terk ederek ayrıldıktan sonra Yüce
Allah’tan bir nida gelir: “Ey benim kulum! Yalnız kaldın. Seni bu karanlık yerde eşin dostun
terk edip gittiler. Hâlbuki bunlar senin yakınların ve dostlarındılar. Bu duruma gelmemen için
hiçbirisinin faydası olmadı. Sen ise benim emirlerime hep karşı geliyordun. Yapılan öğütleri
dinlemiyordun. Şimdi gerçeklerle yüz yüzesin.
Seni bu karanlık yerde yalnız başına bırakmak
benim şanıma yakışmaz. İzzet’im ve Celal’im
hakkı için ben de sana şefkatle, rahmetle muamelede bulunacağım, şimdi sana bir ana-babanın evladına olan şefkat ve merhametinden
daha fazla şefkat ve merhamet göstereceğim,
seni memnun kılacağım!” deyip kabri cennet
bahçelerinden bir bahçe haline dönüştürür ve
içerisini kıyamete kadar kendisine arkadaşlık
edecek huriler ve gılmanlarla doldurur. Kıyamete kadar birlikte cennet nimetlerinden faydalanırlar. Ey insanoğlu! Seni karşılıksız yoktan
yaratan Yüce Allah’ının büyüklüğüne, şefkat
ve merhametine bak, O ne büyük Sultanlar
Sultanı’dır ki, böyle günahkâr kulların suçunu
bağışlar ve o ne derece merhametli bir Allah’tır
ki, her gün binlerce defa kullarının ayıplarını
görüp örter. Kimsenin ayıbını yüzüne vurmaz.
Öyleyse Şanına yakışanı yapmaktadır. Bize düşen de kula yakışan şeyleri yapmaktır. Kulluk
mevkii, hizmet mevkiidir. Yüce Allah’a hizmet.
Yaratan’ın hatırı için yarattıklarına hizmet.
Allah’ım! Son nefesimizi kulluk hizmetinde solumayı nasip ve müyesser eyle!
Amin
KİTAP
KİTAPLIK
AMAK-I HAYAL
K
itabın kahramanı Raci, okumuş,
küçük burjuva sınıfından biridir.
Ancak hayatın gerçeklerini, varoluş amacını, inanma ihtiyacını giderecek bilgiyi
aramaktadır sürekli. Bu arama sürecinde
bir mezarlıkta
karşısına Aynalı Baba çıkar.
Aynalı Baba o
güne dek gördüğü en garip
insandır ama
kâmil insan
olduğunun
farkına varır
Raci. Aynalı
Baba, Raci ile
dostluk kurar
ve muhabbet
başlar. Önce
birer fincan
afyonlu kahve
içilir, ardından
Amak-ı Hayal Künye
Yayınevi: Antik Şark
Raci kendisini
Klasikleri
Sayfa Sayısı: 160
felsefenin
Baskı Yılı: dehlizlerinde
Ebatlar: 13.5 cm x 19.5 cm
gezerken bulur. Raci’nin hayalleri her seferinde farklı
inançları anlatan felsefe öyküleridir.
İlk öykü Yokluk Tepesi’nde, Raci
Buda’yla karşılaşır ve onun öğütleriyle
Yokluk Tepesi’ne ulaşmaya çalışır. Ne
yazık ki bunu başaramaz. Ama bu yolculuk onu heyecanlandırır ve sonraki on iki
hayal yolculuklarının başlangıcı olur.
ŞEHBENDERZADE FİLİBELİ
AHMET HİLMİ
1865 yılında Bulgaristan’ın Filibe şehrinde dünyaya gelen Filibeli Ahmet Hilmi
(1865-1913), Galatasaray Lisesi’ni bitir28 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
miş, Düyun-u Umumiye’de memurluk
yapmış, siyasi nedenlerle Beyrut, Mısır
ve Libya’da kalmak zorunda kalmıştır.
Çıkardığı gazeteler dönemin yöneticileri
tarafından kapatılmıştır. Çeşitli gazetelerde yazılar yazan ve tasavvufla ilgilenen yazarın 40 kadar eseri vardır.
Amak-ı Hayal, 23 “fantastik” hikâyeden
oluşuyor. Ne var ki Ahmed Hilmi Bey,
tasavvufla tanıştıktan sonra kaleme
aldığı bu hikâyeleri çok ciddiye alıyor ve
şöyle diyor:
“Okuyucularımıza sunduğumuz bu
hikâyeler (bunların hikâye olup olmadığı
iyi düşünülmelidir) eğer beğenilirse kendimizi bahtiyar sayacağız. Zira, bu kitaba
rağbet edilmesi, insanların ciddi meselelerle ilgilendiğini göstermesi bakımından
çok önemli.”
“Ben oyum ki, ben dedikçe
maksadımdır kudretin,
ben oyum ki, benliğimden zahir
olmuş vahdetin.
farz edersem benliğim senden
cûdadır, ey vûcut!
vehm-i mahzim; hiç vücudu var mı
ma’dumiyyetin?”
Suskunlar Künye
Yayın evi: İletişim
Yayınları
Yayın Yılı: 2012
Sayfa: 268 sayfa
Ebatlar: 13x19 cm
“Ey avare yolcu!
Yürü!
Durma, yürü!
Bu geçici alemin zevkleri
seni Allah’a kavuşmaktan
alıkoymasın.
Bu eşsiz manzaraların, bu
güzelliklerin hepsi yalnızca
bir rüya ve hayaldir.
Ey zavallı ziyaretçi!
Yürü!
Durma, yürü!
Yürü, kendi aslına kavuş.
Kemalin dereceleri
bunlardır.
Geçici süs ve gösterişi terk
edip, yürü ki Allah’a kavuşma kadehinden içesin.
Yürü ki, yokluk meydanında
Allah’ın kudretini ve sırrını
göresin.”
SUSKUNLAR İHSAN
OKTAY ANAR
“Muhteşem Neyzen Batın Hazretlerinin
(saadetleri daim olsun) Kostantiniye’de
bulunduğu zamanlarda, yani Sultan
Ahmed- i Sani Han Efendimiz’in devri saltanatından sonraki senelerden birinde,
Şaban ayının on dördüncü gecesinde…”
Eflâtun rengi hayaller kuran bir
“suskun”un sözleridir, bu roman.
İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen,
dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan
ve tüm bunların görkemini hikâye eden
bir adamın alçak gönüllü dünyasına mi-
safir olacaksınız, satırlar akıp giderken.
O ise, muzip bir tebessümle size eşlik
edecek, sessizce... Sayfaları birer birer
tüketirken, benzersiz erguvanî düşlerin
“gerçekliği”nde semâ edeceksiniz ve
bu düşlerden âdeta başınız dönecek.
Hayat kadar gerçek, düş kadar inanılmaz bu dünyanın tüm kahramanlarının
seslerini duyacak, nefeslerini hissedeceksiniz. Çünkü Suskunlar, sessizliğin
olduğu kadar, seslerin ve sözlerin, yani
musikînin romanıdır. Sonsuzluğun derin
sessizliğinin “nefesini üfleyen” ve ona
“can veren” bir adamın hayallerinin ete
kemiğe bürünmüş kahramanları, en az
sizler kadar gerçektir; ya da siz, en az
onlar kadar bir düş ürünü... Bağdasar,
Kirkor, Dâvut, Kalın Musa, İbrahim Dede
Efendi, Rafael, Tağut, Veysel Bey ve diğerleri... Onlar, sessizliğin evreninden İhsan Oktay Anar’ın düş dünyasına duhûl
ederek suskunluklarını bozmuşlardır.
Bir meczûp aşkı tattı, bir âşıksa aşkına
şarkılar yazıp ruhunu maviyle bezedi;
diğeri, kaybolduğu dünyada bir sesin peşine düşerek kendini buldu. Nevâ, belki
de, herkesin âşık olduğu bir kadının pür
hayâliydi. Hayâlet avcısı, kendi ruhunu
yakalamaya çalıştı. Zâhir ve Bâtın ise,
zıtlıkların muhteşem birliğinde denge
bulan iki ayrı gücün cisimleşmiş hâliydi.
Suskunları okuduktan sonra aynaya
bakmak, yansıyan aksinizde gerçeği görmek, gördüğünüzü işitmek ve duyduklarınızla sağırlaşıp susmak isteyeceksiniz.
Sayfalar tükenip bittiğinde, kim bilir,
belki de suskunlardan biri olacaksınız.
İhsan Oktay Anar’ın diğer romanları gibi
“Suskunlar” da basit birkaç tümceyle
özetlenecek türden bir kitap değil. Yine
de konu, Udi Davut adında bir gencin
çözmesi gereken üç sorun etrafında
toparlanabilir. Davut’un çözmesi gereken ilk sorun, yürek paralayan hüzzam
eserin kemençesinden dökülmeye
başlamasıyla, aşk acısı çeken Paşa hazretlerinin genç yeğeninin son nefesini
vermesine neden olan babası Veysel’i
atıldığı zindandan kurtarmak. İkinci görevi cimriliğiyle nam salmış dedesi Kalın
Musa’nın, oğlunu kurtarmak için ödemesi gereken altınlarından ayrılamadığı için
geçirdiği felci iyileştirmek. Üçüncü ve en
önemli sorunu da, can-ı cananı, biricik
aşkı, yüzünü sadece bir kez görebildiği
güzeller güzeli Nevâ’ya musallat olan
hayaletten sevdiği kızı kurtarmak.
Bütün bu sorunları çözmek üzere yola
çıkan Davut’un başında, bir de canı gibi
sevdiği ikiz kardeşi Eflatun’un ölüm tehdidi altında olması derdi vardır. Bütün
bunlar, Konstantiniye’de, hattat ve şair
olan, ayrıca müzikle yakından ilgilenen
III. Ahmet’in tahta geçmesinden sonraki
yıllarda yaşanır.
TANRI SANA KÜSMEDİ
Senai DEMİRCİ - Yusuf Özkan
ÖZBURUN
O’nunlasın her zaman…
Bütün internet bağlantılarından daha
hızlı, tüm kısa mesajlardan daha doğrudan, tüm plastik kahramanlardan
daha gerçek, tüm tv dizilerinden daha
dostça...
O varken “yalnızlık” sadece bir kelimedir. O’na yakın olduğun oranda yalnız
değilsin. O’ndan uzaklığın oranında
yalnızsın...
Sana şefkat eden bir rabbin var; sahipsiz değilsin.
İstanbul’un Çamlıca Tepesi’nde bazen asude, bazen dar vakitlerde yazıldı bu kitap.
İki yazar, yaklaşık on beş yıldır devam eden, birbirlerini tüketen değil çoğaltıp meyvelendiren dostluklarının mahsulünden bir demet sunmayı deniyoruz size. Kitapta
tam kırk başlık seçtik ki bu kırk başlık, tek tek bir araya gelinerek, teknolojik uzaklıklar araya girmeden, yüzleşilerek yazıldı. Biz bu kırk başlığı kendimiz için bir kırk
çıkarmak saydık. Biz, bir gönül dağı’nı tırmanan iki yolcuyuz ki yolda düşündeşlerimizi sizinle paylaşmak istedik, yolcunun azığını bölüşmesi gibi. Sözün özü, yaratıcı
diye bildiğiniz ama bir türlü tanışamadığınız Rabbimizle sizi yormadan, kırmadan,
usandırmadan, yanıltmadan tanıştırmak istiyoruz.
Yusuf Özkan ÖZBURUN, Senai DEMİRCİ
“Tanrı Sana Küsmedi”
O seni ve diğerlerini şefkatle terbiye
ediyor.
Herkesi merhametinin kucağında
ağırlıyor.
O seni sevdiği için var eyledi.
Seni severek var eyledi.
Senin varlığından hoşnut.
Senin varlığın O’na yük değil.
Büyük bir ateşten küçük bir çıra tutuşturulsa ateşten ne eksilir ?
Yaşaman O’na ağır gelmez.
Seni beslemek ve büyütmek O’na zor
değildir.
Senden sadece verdiklerine teşekkür
etmeni istiyor.
Hem böylece sana sonsuzca vereceğini
de müjdeliyor.
Sen ona nankörlük etsen de, üzerinden
kudret elini çekmiyor.
Sen onu unutsan da, sana küsmüyor.
Sadece hatırlamanı istiyor.
Bekliyor, sabırla bekliyor...
Tanrı Sana Küsmedi Künye
Yayın Evi: Bilge Yayınları
Yayın Yılı: 2006
Sayfa: 160 sayfa
Ebatlar: 13,5x21 cm
GÜNDEM / Mevlid Kandili
Sedat ÇOŞKUN
Geçmişten Günümüze
Mevlid Kandili
Diyanet İşleri Başkanlığının ilmihalindeki
“Töre ve Törenler’’ bölümünde yer alan
bilgilere göre, “doğum, doğum yeri ve
doğum vakti’’ anlamlarına gelen mevlid
kelimesi, Hz. Muhammed’in doğumunu
anlatmak için kullanılıyor.
“Mevlid-i Nebi’’ olarak da anılan ve
Türkiye’de Mevlid Kandili olarak bilinen
gece, Müslüman alemi için büyük önem
taşıyor.
İslam’ın mesajlarını halka sunan son
peygamber Hz. Muhammed’in doğumunu anma ve kutlamak için düzenlenen
törenler, tarihte ilk kez Mısır’da
Fatımiler Dönemi’nde başladı.
Çok geçmeden Eyyubiler tarafından da
benimsenen kutlama programlarında
çeşitli törenler ve şenlikler yapıldı. Tarih30 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
teki kutlamalarda, dönemin ve bölgenin
âlimleri, şairleriyle din ve devlet işlerinde
yararlık gösterenlere, Türk-İslam
Devletlerinde çok eski bir gelenek olarak görülen ve hükümdarlar tarafından
taltif için hazırlanan elbiseler (hil’atler)
giydirildi ve hediyeler verildi.
Bugünkü manasıyla halkın katılımını da
sağlayarak ve büyük ziyafetler ve şölenler tertipleyerek bir bayrama dönüştüren ilk hükümdar ise Selçuk
Atabeklerinden Muzafferdin Gökbori
oldu. Bu dönemden sonra mevlid bütün
İslam aleminde yayıldı ve gösterişli kutlamaların yapıldığı bir tören haline geldi.
Osmanlılar Dönemi’nde Mevlid
Töreni’ne ayrı bir önem verildi.
Osmanlı’nın ileri döneminde
“Mevlid Alayı’’ diye anılan görkemli
törenlerde şeyhülislam, vezirler ve diğer
askeri ve mülki erkân, büyük müderrisler, belli bir düzen içindedir.
Rebiyülevvel ayının 12’sinde Sultan
Ahmet Camisi’nde yerlerini alırlardı.
Padişah’ın gelmesinden sonra vaazlar
verilir, mevlithanlar tarafından
Süleyman Çelebi’nin yazdığı mevlit okunur ve bu esnada Medine’den getirtilen
hurmalar camidekilere ikram edilirdi.
Osmanlılarda ilk Mevlit okuma merasiminin, 1589 yılında III. Murat döneminde
icra edildiği öğrenilmektedir.
Bir başka kaynağa göre ise Osmanlı
İmparatorluğu’nda Mevlid Törenleri
Süleyman Çelebi’nin Mevlidinin yazıldığı tarih olan 1409’dan sonraki yıllarda
başlar.
Mevlid Törenleri olarak
ifade edilen bugüne özel uygulamaların ve törenlerin ise Kanuni Sultan
Süleyman döneminden itibaren saray
protokolünde yer almaya başladığı, III.
Murat zamanında tamamen resmîleştiği
de ifade edilmektedir.
Mevlid Törenleri daha sonra İslam dünyasında yaygınlık kazanarak günümüze
kadar devam etti. Esasen Hz. Peygamberin doğum yıl dönümünün kutlama
maksadıyla başlayan Mevlid Töreni
giderek, Kadir, Miraç, Regaip ve Berat
gecelerinde veya sünnet, evlenme,
ölüm, deprem gibi önemli olaylar vesilesiyle yapılmaya başlandı ve toplumsal
gelenekte yer alan önemli bir dini-kültürel öge oldu.
Peygamberce
Yaşamak
Hayırlı işlerde sağ elini kullanır.
Allah’ın Resulu yemekten önce ve sonra
ellerini yıkar, yemeğe besmele ile başlar,
Allah’ın sonsuz ikram ve nimetlerini
tefekkür ederek yemek sonunda da
hamd ederdi.
Yemeğe sofradakiler ile beraber başlar
yerken tabağın kendi tarafından yerdi.
Acıkmadıkça yemez, tam doymadan
kalkardı. Tabağa az yemek koydurtup
artık bırakmazdı.
Resulullah eve girince ilk söz olarak ev
halkına selâm verirdi. Selâmla birlikte
samimiyetle, tebessüm ederek musafahada bulunurdu.
Resulullah hediyeleşmeyi önerir ve gelen hediyeye aynıyla veya daha güzeliyle
karşılık verirdi.
Az güler, gülünce kahkaha ile değil,
tebessüm ederek güler. Mütebessim bir
tavrı vardı.
Allah’ın Resulu çoğu zaman susar,
tefekkür eder, ihtiyaç olunca konuşurdu. Konuşurken tane tane, orta bir ses
tonuyla konuşur, çok mühim şeyleri üç
defa tekrar ederdi.
Nefsî ve dünyalık bir şey için öfkelenmez, buna mukabil bir hak zâyi olduğunda ve uhrevî meselelerde yeri geldiğinde
Allah ve din hakkı için öfkelenirdi.
Doğru sözle şakalaşır ve yeri geldiğinde
mizahi konuşurdu.
Ayakkabı giyerken önce sağdan başlar,
çıkarırken de önce soldan çıkarırdı.
Gece uykudan uyanıp teheccüd namazı
kılardı.
Soğan ve sarımsak kokusuyla mescid ve
meclislere girmezdi.
Misafire elinde bulunandan ikramda
bulunur. Misafir ve ziyaretçileri temiz bir
kılık kıyafetle karşılar.
Esnemeyi mümkün olduğu kadar gizler.
Ağzını eliyle kapayarak gidermeye gayret ederdi.
Dâvete icabet eder, hediye verildiğinde
kabul ederdi.
Kapıyı üç defa vurur, cevap verilmezse
geri dönüp giderdi.
Emin ve muttakî insanlarla istişare
ederek karar alır, neticedeki karara
tevekkülle uyardı.
“Cömert Allah’a yakın, cimri ise Allah’a
uzaktır. Cömertlik kökü cennette olan
bir ağacın dünyaya sarkmış dalıdır. Kim
o dala tutunursa, o dal onu cennete
çeker.” derdi.
Borçlanmalarda durumu yazıyla veya
bir şahitle tevsik ederdi. Böyle bir tedbir
asla itimatsızlık sayılmaz. Anlaşmalarda
değişik tevil ve tefsirlere yol açacak boşluklar bırakılmamasını söylerdi. Durumu
net olarak tespit etmek lâzımdır derdi.
Ölmüş kimseleri hayırla yad ederdi.
Meftanın ardından yüksek sesle ve çırpınarak, saç baş yolarak ağlamayı doğru
bulmaz, böyle yapmak kadere itiraz ve
Cenâb-ı Hakk’ın takdirini itham etmek
olur diye buyururdu.
Anne-babaya itaat etmek, onlara ihsanda bulunmak, kalplerini kırmamak ve
hayır dualarını almak. Hasta akraba,
ALLAH’ın
RESULU
İNSANLARA
ÖRNEK BİR
HAYAT YAŞAR
ve
BUNU TAVSİYE
EDERDİ
“Kim ümmetimin
fesada gittiği zamanda benim
sünnetime sarılır, hayatında
tatbik ederse, o kimse yüz
şehid sevabına nâil olur.”
Hadîs-i Şerîf meâli
“Size
benden sonra iki şey bıraktım.
Onlara sarıldıkça asla sapıklık
ve dalâlete
düşmezsiniz:
1 - Allah`ın Kitabı,
2 - Resul’ünün Sünneti...”
Hadis-i Şerif meali
dost ve arkadaşları ziyaret etmek.
Onlara teselli ve ümit vermek. Ziyareti
uzun tutmamak. Hastanın hoşa gitmeyecek hallerini başka yerde anlatmamak,
onun güzel davranışlarındandır.
Peygamberimizle İlgili
Ayetler
“Andolsun ki içlerinden, kendilerine
Allah’ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen,
kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten
bir Peygamber göndermekle Allah,
müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Hâlbuki daha önce onlar apaçık bir
sapıklık içinde idiler. “ (Al-i İmran, 164)
“Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak
gönderdik.”
(Enbiya, 107)
“ Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat
insanların çoğu bilmezler.”
(Sebe, 28)
“Andolsun, Allah’ın resulünde sizin için,
Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı
umanlar için ve Allah’ı çok ananlar için
güzel bir örnek vardır.”
(Ahzâb, 21)
“Eğer siz gerçekten müminlerseniz,
Allah’a ve Peygamberine itaat ediniz.”
(Enfal suresi, 1)
“Peygamber’e itaat edin ki rahmete
erdirilesiniz.”
( Nur suresi , 56 )
“Kim Resul’e itaat ederse, gerçekte
Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz
çevirirse, Biz seni onların üzerine bekçi
göndermedik.“
(Nisa suresi , 80)
“De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz
ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı
bağışlasın...”
(Al-i İmran, 31)
“Senin ömrüne yemin olsun ki onlar,
kendi sersemlikleri içinde bocalıyorlardı.” (Hicr suresi, 8)
“Andolsun, size kendi içinizden öyle bir
peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya
düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok
düşkün, müminlere karşı da çok şefkatli
ve merhametlidir. Eğer yüz çevirirlerse
de ki: “Bana Allah yeter. O’ndan başka
hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, yüce Arşın sahibidir.”
(Tevbe suresi, 128-129)
“O Peygamber’e uyun ki, doğru yolu
bulasınız.”
(A’raf suresi , 158)
“Peygamber’e itaat edin
ki rahmete erdirilesiniz.”
Nur suresi, 56
32 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
Duha Suresi
* Andolsun kuşluk vaktine * ve dindiği
zaman o geceye ki,* Rabbin sana veda
etmedi ve darılmadı! * Ve kesinlikle senin
için sonu önünden (ahiret dünyadan)
daha hayırlıdır * ileride Rabbin sana
verecek de hoşnut olacaksın! * O, seni bir
yetim iken barındırmadı mı? * Seni, yol
bilmez iken (doğru) yola koymadı mı?
* Seni bir yoksul iken zengin etmedi mi?
* Öyle ise, sakın yetime kahretme (onu
horlama)! * El açıp isteyeni de azarlama!
* Fakat Rabbinin nimetini anlat da anlat!
Kutlu
Doğum
Mucizeleri
Bir deprem ki: Putların devrilmesi, göllerin kuruması,
nehrin taşması, saray sütunlarının yıkılması gibi hadiseler açıkça göstermektedir ki o gece Ortadoğu’yu
kaplayan büyük bir deprem
yaşanmıştır.
İran’ın Kisra Sarayı’ndaki 14 sütun yıkıldı.
Kâbe’nin içini karanlık ve kirlere boğan putların pek
çoğu baş aşağı yıkıldı.
Bin seneden beri yanmakta olan Mecûsîlerin kocaman
ateş yığınları bir anda sönüverdi.
Sâve Gölü bir anda kuruyuverdi.
Dünyaya teşrifleri ânında, şark ve garbı küçük bir oda
gibi aydınlatan bir nur görüldü.
Semâve Vadisi taşan seller altında kalıp, suya gark
oldu.
Dünyayı şereflendirdikleri gece bir yıldız doğdu.
Gök kubbeden salkım salkım yıldızlar döküldü.
Bir Gece
On dört asır evvel, yine bir böyle geceydi,
Kumdan, ayın on dördü; bir öksüz çıkıverdi!
Lakin, o ne hüsrandı ki hissetmedi gözler;
Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi!
Nerden görecekler? Göremezlerdi tabii,
Bir kere, zuhut ettiği çöl en sapa yerdi;
Bir kere de, ma’mure-i dünya, o zamanlar,
Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin,
Salgındı, bugün Şark’ı yıkan, tefrika derdi
Derken, büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz,
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanlığı kurtardı o ma’sum,
Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi!
Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi;
Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi, geberdi!
Alemlere, rahmetti, evet şer’-i mübini,
Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi.
Dünyamızı şereflendirdiğinde
Sanki güller açmıştı kainat.
Ne Mekke-i Mükerreme eskisi gibi
Ne de Dünyayı Saltanat
Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;
Medyun ona cemiyetti, medyun ona ferdi.
Medyundur o mas’uma bütün bir beşeriyet.
Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.
Mehmet Akif Ersoy
BAK-YAP / Takı Tasarımı
Kağıttan Kolye
Zannederiz ki en iyi takılar pahalı malzemelerden yapılır.
Elimizde olan malzemeler ile çok uygun bütçelerle de çok şık
takılar elde edebiliriz. Bunun bir örneğini siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istiyoruz.
Hepimizin evinde eski dergiler mevcuttur. Bu dergilerden
takı yapabileceğiniz hiç aklınıza gelmiş miydi? Kâğıttan yapıldığına inanamayacağınız bir kolye paylaşacağız sizinle…
Kâğıttan kolye için malzemelerimiz;
•Eski dergi sayfaları, küçük taşlar
•Yapıştırıcı,
•Maket bıçağı, makas ve
kargaburnu,
•Cetvel, iğne
•Sprey vernik
Yapılışı: Kâğıtları ince şeritler halinde kesiyoruz. Yapıştırıcımızın kapağını ya da yuvarlak bir nesneyi kalıp olarak kullanıyoruz.
1
(resim1) Kolye ucumuzu, dış tarafından yapmaya başlıyoruz. Dış kısmın
sağlam olması için dergi kâğıdının
biraz kalın olması gerekiyor.
2
5
kurumaya bırakıyoruz. Dış kısmımız
kuruyana kadar kolye ucunun içinde
kullanacağımız kâğıtları yapmaya
başlıyoruz.
3
4
(resim2-3) Kâğıtların birleşim yerlerini yapıştırıcı ile yapıştırarak uç uca tutturuyoruz. İstediğimiz genişliğe gelene kadar bu işlemi sürdürüyoruz.
6
7
8
(resim6) İç kısmın kâğıtlarını elimizde (resim7) Kıvırdığımız kâğıtlara
helezon şekli vererek kıvırıyoruz.
istediğimiz şekli vererek uçlarını
yapıştırıyoruz.
9
10
(resim9) Sıkıştırdığımız kâğıtları
(resim10) Kuruyan kolye ucumuzun
vernikliyoruz ve sonra kalan boşlukla- uç aparatını takmak için üst kısmına
ra küçük taşlarımızı serpiyoruz. İç
delik açıyoruz.
malzemeleri ve taşları sabitlemek için
bolca vernik sıkıyoruz. Bir süre daha
kurumasını bekliyoruz.
34 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
11
(resim4-5) Katlamayı bitirdiğimiz
kâğıdımızı
4 elimizle içe doğru şekil
veriyoruz ve bu şeklin sabit kalması
için vernikliyoruz. Verniklediğimiz
kâğıdımızı yaklaşık bir saatliğine
(resim8) Kuruyan dış kısmı ters bir
şekilde
8masaya koyup, iç malzemeleri
dolduruyoruz. Buradaki püf noktamız, malzemeleri sıkıştırmak.
12
(resim11-12) Deldiğimiz yere çivi takıyoruz ve uç aparatını takıyoruz.
e ku
İyi günlerd
llanın…
ÇOCUKLAR İÇİN
Çağımızın Tehlikesi
İnternet
Çocuklarımız mı interneti kullanıyor
yoksa internet mi çocuklarınızı
kullanıyor ?
* Çocuklarımız internette nerelerde
vakit geçiriyor.
* İnternette karşılaşabilecekleri tehlikeler
* Düzenli internet kullanımı
* Ve Ailelerin bu konuda alması gereken önlemler
İnternet hayatımızın her alanında girmiş
bulunmaktadır. İletişimden haberleşmeye, alışverişten bankacılık hizmetlerine
kadar bir sürü alan örnek verilebilir. İnternetin bizlere gerek zaman kazandırmak gerekse bilgiye daha hızlı ulaşmak
ve ulaştırmak adına oldukça faydası
olmuştur. Bununla birlikte internetin
kötüye kullanımı da oldukça artmış ve
hayatımızı doğrudan tehdit eder duruma gelmiştir.
Yaklaşık olarak dünyada 2,5 milyar
internet kullanıcısı bulunmaktadır. Türkiye’deki internet kullanıcı sayısı ise 36,7
milyon kişidir. Toplam nüfusun yüzde
50’si internet kullanıcısıdır. Bu sayı ile
dünyada 15, Avrupa’da ise 7’inci sırada
yer alıyoruz. 36,7 milyon internet kullanıcısının 31,25 milyonu Facebook üyesi.
Bunun toplam nüfusa oranı ise %42.
Facebook üye sayısı ile Türkiye, dünya
genelinde 6. Sırada yer alırken, Avrupa
ülkeleri içerisinde ise ilk sırada yer alıyor.
Türkiye’de her ay eklenen yeni internet kullanıcısı sayısı 100 bin. Ortalama
internet kullanım saati olarak Avrupa’da
1. sıradayız. Türk kullanıcılar günde
yaklaşık bir saatlerini Facebook’ta geçirmektedir.
Çocuklar ve gençler internet ve bilgisayar teknolojilerini kullanırken teknik,
fiziksel, sosyal ve psikolojik açıdan
şiddete maruz kalabilirler. Bu nedenle
internet ve bilgisayar teknolojilerinin ne
kadar kullandığından ziyade nasıl kullandığı da araştırılmalıdır.
İnternetin zararlarından çocuklarımızı
uzaklaştırmak için onların elinden teknik
imkânları alarak faydalı yönlerini kullanmalarını da engellemiş oluruz, bunun yerinde zararlı olan duruma
çözüm bulmak daha
faydalı olacaktır.
İnternetten
Gelebilecek Olan Tehlikelerine Karşı
Alınacak Önlemler:
Ailelere Tavsiyeler
* En az çocuğunuzu koruyacak kadar
internet kullanmayı öğrenin.
* İnternet kullanımında yasaklayıcı değil,
zaman açısından sınırlayıcı olun.
* İnternetin derslerini aksatmasına izin
vermeyin.
* Diğer sosyal aktivitelere katılımını
özendirin.
* İnternet sebebiyle sorumluluklarını
yerine getirmemesine fırsat vermeyin.
Olası Tehlikeleri Öğretin
* İnternette tanımadıkları kişilerden gelen arkadaşlık tekliflerine hayır demeyi
* Hoşlanmadıkları bir durumu sizinle
paylaşmaları gerektiğini
* İnternet üzerinden gelen cazip, fakat
aldatıcı teklifleri reddetmeyi
* Hayatın sadece internetten ibaret
olmadığını gerçek hayattan çok farklı
olduğunu...
Sosyal Ağlara Dikkat Edin
* Çocuğunuz bu sitelere (örn. facebook)
üye ise, sizde üye olup onun arkadaşı
olun.
* Profillerindeki gizlilik ayarlarını yapmasını sağlayın.
* Tam isim, adres, telefon, okul, özel
fotoğraflarını paylaşmamasını söyleyin.
* Tanımadıkları kişileri arkadaş listelerine eklememelerini söyleyin.
* Arkadaşı olarak kimlerle arkadaşlık
ettiğini aralıklarla kontrol edin.
Eski meyen
Bir
Oyun
P
O
T
İS
36
OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
Üç ve daha çok oyuncuyla, kız ve erkek karışık
olarak iyi havalarda dışarıda oynanan bir
oyundur. Çok oyuncu olursa daha neşeli olur.
Her oyuncu kendine bir takma isim bulur veya
kendi isimleri ile oynarlar.
Ebe olan ortaya geçer ve elinde topu havaya
atarak birinin ismini söyler. İsmi söylenen
çocuk havaya atılan topu yakalamaya çalışır.
Topu tuttuğu anda “İSTOP” der. Bu arada çocuklar uzaklaşabilecekleri kadar uzaklaşırlar.
Ancak topu tutan çocuk “İSTOP” dediği anda
herkes olduğu yerde kalır. Topu en yakın olana
atıp vurmaya çalışır. Duran çocuklar hiç kımıldamazlar. Eğer vurursa ebe, o çocuk olur ve
topu, havaya atar. Vuramazsa topu ebe çocuk
yine alır ve havaya atarak oyuna devam eder.
E
T
K
BİRLİ
YAPALIM ÇOCUĞUMUZA
365 GÜNDE
ORİGAMİ
SEVGİLİ
PEYGAMBERİM
Nurdan DAMLA
Değerli Ebeveynler ve
Eğitimciler;
İstiyoruz ki 365
Günde Sevgili
Peygamberim’le biricik Peygamberimiz
evlerinize her gün
konuk olsun. Anne,
baba, çocuk birlikte
paylaştığınız özel saatlerinizi bereketlendirsin, nurlandırsın.
Kitabımız, bir yıl
boyunca okunması
hedefiyle hazırlandı.
Bu nedenle kitabımızda Peygamber Efendimizin hayatından
seçilmiş 365 kesit yer
alıyor. Hikâye diliyle
üsluplandırılmış parçalarda kronolojik sıra takip ediliyor.
Çocuğunuzla birlikte sevgili Peygamberimizin hayatına tanık olmak için 1. günden 365. güne kadar okumanızı tavsiye
ederiz.
Çocuklar dikkatlerini kısıtlı süre toplayabilirler. Bunun için
kitabımızdan her gün bir parça okumalısınız. Böylelikle çocuğunuzun bir sonraki hikâyeye merakını korumuş, okunan
metin hakkında düşünmesine zaman tanımış olursunuz.
Peygamber Efendimizin ahlâkıyla yaşayan bir nesil
yetiştirebilmek dileğiyle...
1) Kare kağıtımızı çapraz karşı köşelerinden katlayarak
başlıyoruz.
3) Üsteki katmanın arasından parmağımızla açarak 4.
şekildeki gibi kare olacak şekilde katlıyoruz.
7) Ters çevirerek aynı işlemi diğer tarafına da yapıyoruz ve
kare elde ediyoruz.
9) Sağ ve sol yanlarından ufak üçgenler olacak şekilde
ortada birleştiriyoruz.
11) Ters çevirip aynı şekli diğer tarafa da uyguluyoruz.
ve kuşumuz hazır.
BİL
ME
CE
BUL BAKALIM
Nasreddin hoca
köyüne hangi
yoldan gider ?
-Açtım okudum dalından, yedim doydum balından.
KİTAP
-Ağzı var dili yok, yemek yer, su içmez, kuyruğu var at değil, kanadı var kuş değil.
BALIK
-Allah yapar yapısını, bıçak açar kapısını.
KARPUZ
-Az gitti, uz gitti, dere tepe düz gitti, altı ay bir
güz gitti uyanınca hep bitti
RÜYA
-Bahçede kırda dolaşır, evini sırtında taşır.
KAPLUMBAĞA
-Başlatır o heceden, çıkarır hep yüceden, çok
oğlu kızı vardır, ne de tatlı sözü vardır
ÖĞRETMEN
Eşeğe Ters
Binen Hoca
Nasreddin Hoca bir gün yabancı bir köyde misafir
olur. Cuma günü O’nu kürsüye çıkartırlar. Güzel
bir vaaz verir. Herkes pek memnun kalır. Camiden
çıkınca Hoca’nın eşeğini getirirler. Köylülerin hepsi
ona hizmet etmek için adeta yarışırlar. Hoca eşeğine binerken biraz düşünür. Sonra eşeğin üstüne
ters oturur. Herkes hayret eder. Köylülerden biri
dayanamayıp sorar :
- Hocam, der. Kusura bakma ama eşeğe niçin ters
bindiğini sorabilir miyim?
Hoca tebessüm ederek cevap verir :
- Eğer düz binip önünüze geçseydim siz arkada kalacaktınız. Siz öne geçseydiniz, bu defa ben arkada
kalmış olacaktım. Böyle ters binince size arkamı
dönmemiş oluyorum. Sebebi bu...
38 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
DÜNYAMIZI TANIYALIM
KOSOVA
Türkiye, Kosova’yı, bağımsızlığını ilan ettikten
1 gün sonra (18.02.2008) tanımıştır.
Kosova / DÜNYA’NIN EN YENİ ÜLKESİ
Kosova, Güneydoğu Avrupa’da,
Sırbistan Devleti sınırları içinde kalan,
denize çıkışı olmayan, Arnavutluk ve
Makedonya Cumhuriyeti ile komşu olan
ve 1999 yılından bu yana fiilen Birleşmiş
Milletler idaresinde olan bir bölgedir. 17
Şubat 2008’de tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmiştir.
NEREDE
Balkanların ve dünyanın en yeni ülkesi
Kosova’nın kuzeydoğusunda Sırbistan,
kuzeybatısında Karadağ, güneybatısında Arnavutluk ve güneydoğusunda
Makedonya bulunmaktadır.
BAŞKENT
Priştine, Kosova’nın hem en büyük
kenti hem de başkentidir.
PRİZREN ŞEHRİ
Prizren şehri, geçmişten günümüze,
Türk ve Müslüman kimliği, kültürel ya-
pısıyla ünlense de şehrin şu anki nüfus
oranında ağırlık, Arnavut tarafındadır.
Günümüzde, bağımsız Kosova
Cumhuriyeti’nin başkenti Priştine’den
sonra Prizren, ikinci büyük şehirdir.
Prizren şehri, Kosova Türklüğü açısından, tarihî olaylar, kişiler ve nüfus
yoğunluğu ve Türk nüfusun, Türkçenin
etkililiği açısından ilk sırada gelmektedir. Şehrin Arnavut sakinlerinin de
Türkçe bilmesiyle Prizren, Kosova’da
Türkçenin en yoğunlukla duyulabildiği
bir bölge merkezidir.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ ?
* Bir adım atmak için 200 kasınızı kullandığınızı,
* Yiyeceğin ağzınızdan midenize ulaşmasının yedi saniye
sürdüğünü,
* Ortalama bir rüya 2-3 saniye sürdüğünü ve bir insan
yılda en az 1460 rüya gördüğünü,
* İnsan kalbi dakikada 60-80 defa çarptığını,
* El tırnakları ayak tırnaklarından 4 kat daha hızlı
uzadığını,
* Hapşırmayı engellemeye calışırsan, başındaki veya
boynundaki damarlardan birinin yırtılabileceğini,
* 1 saat süreyle kulaklıkla bir şey dinlemenin kulaktaki
bakteri sayısını %700 arttırdığını,
* İnsanın daha çok oksijen alabilmek ve vücudundaki
karbon gazını boşaltabilmek için esnediğini,
* İnsanın bir günde 28-33 bin litre hava, 500 -700 litre
oksijen, 2 kilogram yiyecek tükettiğini,
* İnsanın uzun süre bir böbrek ve bir akciğerle, midesiz,
dalaksız yaşayabilir, ama karaciğersiz bir dakika bile
yaşayamayacağını,
* Eğer çok şiddetli hapşırırsan, kaburgalarından birini
kırabileceğini,
* Çakmağın kibritten önce bulunduğunu,
* İnsan vücudunun her 7 yılda (ölen hücrelerin yerine
yenisi gelerek) tamamen yenilendiğini
BİLİYOR MUYDUNUZ ?
VİZÖR
Yarışma 2.si Murat
Yıldeli
Birkaç yıldır fotoğrafa olan ilgim nedeniyle araştırmalar ve çekim denemeleri yapıyordum. Kendi
kendime, deneme yanılma yöntemiyle çeşitli çekimler yaptım. Bir süre sonra fotoğraf makinelerinde
bulunan ayarları ve değişik fotoğraf çekme tekniklerini araştırdım. Bu araştırmalarım sırasında, KOMEK
bünyesinde fotoğrafçılık kursu olduğunu öğrendim
ve kayıt yaptırdım.
Aldığım eğitimler neticesinde fotoğraf çekmenin bir
sanat dalı olduğunu ve sadece deklanşöre basmak
olmadığını öğrendim. Fotoğrafçılık adına birçok şey
öğrendiğim KOMEK çalışanlarına teşekkür ederim.
Hünerli Eller yarışmasında 2. olan fotoğrafımı, farklı
kareler yakalamak için arkadaşlarımla çıktığım bir
gezimde çektim. Fotoğraf çekmek benim için büyük
bir keyif ve vaktim oldukça çekimlere devam
edeceğim.
40
OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
Hünerli Eller Fotoğraf Yarışmasında
Dereceye Giren Kursiyerler
KOMEK, kursiyerleri ve öğretmenlerine yönelik, Hünerli Eller isimli bir yarışma düzenledi.
Bu yarışmada, fotoğraf branşlarındaki kursiyerler eserleri ile yarıştılar. Fotoğrafçılık dalında, ilk 3’e giren Ufuk Altaş, Murat Yıldeli ve
Ebru Biçen ile ufak bir söyleşi yaptık.
Yarışma 1.si Ufuk
Altaş
2012 yılının başlarında KOMEK ile fotoğraf eğitimi
almaya başladım. Fotoğraf geçmişten beri ilgi duyduğum bir sanattı, bu sanat dalında kendimi geliştirmeme KOMEK vesile oldu. Fotoğrafa olan ilgimden
dolayı seyahatlerimde farklı enstantaneler yakalamaya çalışıyorum. Fotoğrafçılık en büyük hobim,
hobimin eğitimini veren tüm KOMEK çalışanlarına
çok teşekkür ederim.
Hünerli Eller yarışmasında 1. olan fotoğrafımı, arkadaşımla fotoğraf çekmek için çıktığım bir akşam
çektim. Zafer Meydanı’nda, İnce Minare’nin önünde
uzunca bir süre arabaların gitmesini bekledik. Park
etmiş arabalar görüntüyü kirletiyordu. Trafiğin sakinleştiği anda yakaladım bu kareyi. İnce Minare’nin
önünde duran kokoreççi, günlük hayatın telaşesini
yansıttı. Bana göre fotoğraf çekmek, her karede
farklı duygu, farklı dünya tanımak.
Yarışma 3.sü Ebru
Biçen
Konya’ya taşındıktan sonra, boş vakitlerimi değerlendirebileceğim bir hobi veya etkinlik aradım.
KOMEK’lerde çeşitli kurslar olduğunu öğrendim.
Eskiden beri ilgim olan fotoğrafçılık kursunun da
eğitimler arasında yer aldığını duyduğumda çok sevindim. 2012 yılının başlarında kursa kayıt yaptırdım.
Fotoğrafçılık eğitimi farklı bakış açıları ile hayata
farklı pencerelerden bakmamı sağladı. Fotoğrafçılık kursunda düzenlediğimiz geziler ile çeşitli
mekânlarda fotoğraf çekmek değişik yer ve insanlar tanımama sebep oluyor. Yarışmada 3. olan
fotoğrafımı yine bir fotoğrafçılık gezisine çıktığımda
çekmiştim. Aziziye Camii girişinde çekilen fotoğraf,
Camii’nin ihtişamlı kapısıdır.
DOSYA KONUSU
SAĞLIK ve GÜZELLİK / HASAN OĞUZ
doğru
oturup
konuşalım
DVD’de
İZLEYİN
Hocam kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Prof. Dr. HASAN OĞUZ
Aynı demir gibi vücudumuz da hareketsiz kalınca paslanıyor!
Yaşantımızın nerdeyse büyük bir bölümünü işimizle geçiriyoruz. Teknolojik
gelişmelerin ilerlemesi, bilgisayar ve internetin hayatımıza girmesiyle birlikte
birçok alanda masabaşında çalışmaya
başladık. Bu durum saatlerce oturarak
hareketsiz kalmamıza neden olmaktadır ve neticesinde fiziksel sağlık sorunları da haliyle artış göstermektedir
Masabaşı çalışanlarının sağlık sorunları
konusunda doktorumuz Prof. Dr. Hasan
Oğuz Bey ile bir söyleşi yaptık. Bizlere
çalışanlardan gelen, sürekli hareketsiz
kalmanın ne gibi sağlık sorunlarına sebebiyet verdiğini ve bunları nasıl en aza
indireceğimizi konusunda bilgiler verdi.
42
OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
Biraz kendimden bahsedecek olursam;
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun
oldum. Anadolu’nun değişik yerlerinde
pratisyen hekimlik yaptıktan sonra,
tekrar Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim
Dalı’nda Uzmanlık yaptım. Konya Meram Tıp Fakültesi’ne Yardımcı Doçent
olarak geldim ve profesörlüğe yükseldim. İlerleyen zamanda Konya’da özel
bir merkez açıp, bu merkezde çalışmalarıma devam ettim.
Hocam neredeyse her evden bir kişi
ofis çalışanı, dolayısıyla her evde bu tür
sağlık sorunları olması kuvvetle muhtemel. Sizlere hastalardan gelen genel
şikayetler hangi konuda oluyor?
Hasta popülasyonu içerisinde en fazla
karşılaştığımız hasta şikâyeti boyun ve
kol ağrıları ile bel ve bacak (diz) ağrıları.
Toplumda giderek artmakta olan bel
sebebi olabilir. Tümör ve bazı romatizmal hastalıklar ve kas romatizmaları,
kemik erimesi, deformasyonlar bel
ağrısı nedeni olarak sayılabilir.
Bel ağrılarının çoğunlukla nedeni bel
fıtığından kaynaklanır.
Şu kırmızı gördüğünüz şey bel fıtığı
normalde, çekirdek kısmı yani dışarı
Yırtılıp dışarı taşan disk sinire baskı yapar
yıpranma sonucunda dejeneratif olan
boyun ağrılarıdır. Bunlar boyun fıtığı,
boyun kireçlemesi olarak da bilinen bu
rahatsızlık boyun ağrılarında en sık rastlanan sebeplerden birisidir. Bir diğer
sebep ise, kas ağrıları ile oluşan, kas
romatizmasında da boyun ağrılarıdır.
Boyun ağrısı, kas romatizmasında en
sık rastlanan belirtidir. Bunda duruş
bozukluklarının ve stresin çok büyük
bir önemi vardır. Yine, boyunda bir
tümör, enfeksiyon veya psikolojik bir
sorun varsa, bunlar da boyun ağrısı ve
dolayısıyla kol ağrısı ya da baş ağrısına
sebep olabiliyor.
Çalışan insanlarda boyun ağrısı ve sırt
ağrısı sık görülür. Özellikle masabaşında çalışanlarda sık görülmektedir.
Son yıllarda çocuk ve gençlerde görülen
boyun ve bel ağrısı şikâyetlerinde artış
görülmesinin sebebi nedir?
ağrıları boyun ağrıları, diğer diz ve eklem ağrıları yaşam kalitesini düşürmektedir. Örneğin bel ağrısının yaygınlığı,
erişkin insanlar göz önüne alındığında
%80 oranındadır. Yani hayatının bir
döneminde insanların %80’i hafif ya da
şiddetli bel ağrısı çekerler.
Boyun ağrısı ve diz ağrısı, bel ağrısından az olmakla beraber onlar da
önemli bir oran teşkil ediyorlar. Yani
şöyle düşünebiliriz; insanlar mutlaka
yaşadıkları süre içerisinde ya boyun ya
bel ya da diz ağrılarına bir gün yakalanacaklardır.
Toplumumuzda bu tür şikâyetler giderek artmakta. Çünkü gün geçtikçe daha
hareketsiz ve kalitesiz bir yaşantıya
dönüyoruz. Bu durum sadece çalışan
insanlar için geçerli değil, aynı zamanda
internetin, TV’nin karşısında hareketsiz
bir yaşantı sürenler içinde geçerlidir.
Peki bu rahatsızlıklar vücudumuzda
nerelerde nüksediyor ?
Bel ağrıları başta da söylediğimiz gibi
toplumumuzda çok yaygın görülmektedir. Bel ağrılarının sebepleri de boyun
ağrılarının sebeplerine benzer, doğuştan gelen bazı anormallikler, sonradan
oluşan kazalar bel ağrısına sebep
olabilir. Bazı enfeksiyonlar da bel ağrısı
çıkan kırmızı bölüm, dışarıda değildir
omuriliğin tam ortasındadır. Bu düşmeyle, zorlamayla veya yaşın getirdiği
deformasyon ile oluşur. Meydana gelen yırtıklar zamanla ortadaki çekirdek
kısmı dışarıya çıkartır. Bacağa giden
sinirler üzerine baskı yapan çekirdek
kısım, şiddetli ağrıya sebep olur. Omurilikte bulunan sinirler parmak ucuna
kadar gittiği için bacakta ağrı, sızlama
ve uyuşma rahatsızlıkları ortaya çıkarıyor. Buna bel fıtığı denir. Bu durumun
yüksek seviyede ve yaygın olması,
arkadaki faset eklemlerinin kireçlenmesi beraberinde olursa bu duruma kanal
darlığı adını veriyoruz.
Kanal darlığı, 50 yaşından sonra daha
sık görülen bir rahatsızlıktır. Bel fıtığında yaşanılan ağrı genellikle tek taraflı
olur, kanal darlığında ise iki tarafta da
görülür. Bel ağrısı ile gelen hastalara
konan teşhisin geneli bel fıtığı ve kanal
darlığıdır.
Boyun ağrılarını ele alacak olursak; boyun ağrıları sadece boyunda görülmüyor, başa, göğse, sırta ve kola da vurabiliyor. Kolda uyuşma ve karıncalanma
gibi şikâyetler de alıyoruz. Baş ağrısıyla
beraber baş dönmesi, göz kararması
gibi şikâyetler de bize gelen rahatsızlıklar arasında, hatta kalp ağrısı bile
boyun sorunlarından kaynaklanabiliyor.
Boyun ağrılarının çok değişik sebepleri
olabilmekte, doğuştan gelen kemik
yapısındaki anormallikler, damarda
ya da kasta olan anormallikler boyun
ağrısına neden olabildiği gibi bir düşme
çarpma gibi bir travma geçirdiğiniz
için de boyun ağrısı gelişebiliyor. Bazı
iltihaplı romatizmalardan (Romataid
Artrid) dolayı boyun ağrısı oluşabiliyor.
Yine boyun ağrısı şikâyetlerinde en sık
gördüğümüz nedenlerden bir tanesi
Son yıllarda çocuk ve gençlerde görülen boyun ağrısı şikâyetlerinin nedenlerinden birisi de masabaşında uzun süre
kalmaları. Bilgisayarın ortaya çıkması,
bilgisayarın ardından internetin ortaya
çıkması ve masabaşında uzun süre
kalmaları, düzgün olmayan pozisyonda
oturmaları bu şikâyetlerin artmasına
neden olmuştur.
Günümüzde insanların bilgisayar başında ya da telefonla işlerini halletmeleri
ve yanlış pozisyonda uzun süre oturmaları boyun ağrılarının artmasına neden
oluyor. Bir de bunun üzerine stres
faktörü eklendiği zaman, boyun ağrıları
daha da artmış oluyor. Bu kadar yaygın
sebebi olan bu rahatsızlığın sebeplerini
daha da artırabiliriz.
Peki bu rahatsızlıklar bizde de var ise
ne yapmamız gerekir?
Bir defa, boyun, kol ya da baş ağrınız varsa öncelikle bunun sebebinin
nerden kaynaklandığını tespit etmek ve
ona göre tedavisine başlamak gerekir.
Bunun için de bir uzman hekime mümkün olan en kısa sürede muayenenizi
olmanız gerekir. Boyun ağrılarının tedavilerini birkaç grupta ele alabiliriz. En
basiti boynu ağrıyan birisine ağrı kesici
ya da kas gevşetici vermek. Ama bizim
tavsiye etmediğimiz bir yöntemdir.
Belki en yaygın olarak kullanılan tedavi
şekli ama bu ilaçlar boyun ağrısının sebebini ortadan kaldırmaz, sadece ağrıyı
keserler ve kasınızı gevşetirler. Geçici
etkileri vardır. Diğer bir uygulanan
tedavi şekli, fizik tedavi yöntemleridir.
44 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
Fizik tedavi yöntemlerinin içinde, çeşitli
elektrik tedavileri, ultrason gibi tedavi
yöntemleri vardır. Bu tedaviler yapılırken önemli hususlardan bir tanesi
de egzersizlerdir. Zayıflayan kasların
güçlenmesi için egzersizlerin düzenli olarak yapılması gerekmektedir.
Hastalarımıza, duruş şekilleri ve doğru
hareket etmeleri gerektiğini anlatıyoruz. Çoğunlukla hastalarda fizik tedavi
ve ilaç tedavisi sonuç vermektedir. İyileşmeyen vakalarda ise alternatif bazı
tedavi yöntemleri uygulanmakta.
Örneğin, ozon tedavisi son yıllarda
revaçta olan bir uygulamadır. Özellikle
kas romatizması, bel fıtıklarında iyi sonuç vermektedir. Daha ileri seviyelerde
mesela, bir boyun fıtığı ya da boyunda
tümör bulgusuna rastlandığında, cerrahi tedavi uygulanıyor.
Bu rahatsızlıkları en aza düşürmek için neler yapmamızı
önerirsiniz?
Bu rahatsızlıkları çalışanlar yönünden
ele alırsak, tedavi etmekten çok korumak daha önemli bir konudur. Ofis
çalışanlarında daha çok rastlanan bu
rahatsızlıklardan korunmak için oturuş pozisyonumuzu iyi ayarlamamız
gerekmektedir. Dik durmamız ve bilgisayarımızın göz hizasında olması
gerekmektedir. Bilgisayar başında
çalışırken ne geriye ne de öne doğru
eğilmemeliyiz. Bilgisayara bakarken
düzgün pozisyonda otursak bile çok
uzun süre aynı pozisyonda kalmamamız gerekiyor. 15-20 dakikadan fazla
bilgisayar başında kalmamız belimize
boynumuza zarar vermektedir. Bu
nedenle 15-20 dakikada bir yerimizden kalkıp dolaşmamız hatta birkaç
boyun hareketi yapmamız gerekmektedir. Yine, uzun telefon görüşmeleri
yapmamak gerekiyor. Telefon görüşmesi yaparken başımızı oynatmamız,
mümkün olduğu kadar kısa telefon
görüşmeleri yapmamız gerekiyor.
Masabaşında çalışanlar için bir diğer
önemli husus da düzenli boyun egzersizleridir. Bunlar çok basit egzersizlerdir. Mesela, boynumuzu beş altı
saniye aralıklarla sağa ve sola doğru
çevirmek, selam verir gibi öne geriye
hareketler yapmak boynu rahatlatan
hareketlerdir. Bu hareketleri gün içinde birkaç kez yapabilir, hatta düzenli
alışkanlık haline getirebiliriz.
Masabaşında
çalışanların nelere dikkat
etmesi gerekir ?
Bel ağrısı genellikle %80–85 oranlarında görünüyor. Fakat
tedavi bile edilseler hastaların %70 gibi bir kısmında tekrarlamaktadır. Bu tip tekrarları önlemek için bazı şeylere dikkat
etmek gerekmektedir. Masabaşında otururken yine dik oturmak gerekiyor, sırtımıza destek amaçlı yastık koyabiliriz.
Diğer bir husus da hangi ekleminiz olursa olsun, eklemler
hareketsiz kaldığında kemiklerin beslenmesi bozulur. Belde
bulunan disklerin kan damarı yoktur. Kemiğin içerisindeki
kan damarları diske kadar gelir, içeriye geçmez. Hareket ettiğimiz zaman üzerine yük bindimi içindeki sıvı bu kemiğin içerisine kaçar. Yük kalktığı zaman tekrar diskin içerisine geçer.
Disk böyle beslenir. Diğer eklemlerde aynı şekildedir; diz eklemleri dizin üstüne yük binmediği zaman diz açılır. Arada diz
kapakçığı vardır, yük binmediği zaman diz açılır buraya sıvı
gelir ve kıkırdak beslenir. Üzerine yük bindiği zaman içindeki
sıvı bu kemik içerisine kaçar, her harekette bu tekrarlanır ve
böylece kemik içindeki sıvı sürekli yenilenmiş olur. Yani biz
hareketsiz kalırsak, hareketsiz kaldığımız zaman eklem içindeki sıvı hiç değişmeyeceği için orda beslenme bozukluğu
meydana gelir.
Yine bel ağrısıyla ilgili birkaç ipucu daha vermeye çalışacağım. Dik oturmak ve yürümek, yerden bir şeyi alırken çömelerek almak ve ani hareketlerden sakınmak lazım. Çökmeyen düz bir yatakta sırt üstü ve yan yatmak, poşet taşırken
tek elle değil çift elle taşımak hatta mümkünse sırtta taşımak da bel fıtığından korunmanın yollarındandır. Bu yöntemleri uygularsak hem bel ağrısına yakalanmayız, hem de
yakalansak bile kısa sürede kurtuluruz. Egzersizleri de hekim kontrolünde yapmak daha sağlıklı olacaktır. Egzersizleri hekim kontrolünde yapamıyorsak, bizim tavsiye ettiğimiz
sporlar yürüyüş ve yüzmedir.
MUTFAK SIRLARI
Gülşah Zeynep Taşoluk
Pekmezli
Ayva Yemeği
Bosna Hersek KOMEK’te yemek bölümünde öğretmelik yapan Gülşah
Zeynep Taşoluk, bu sayımızda bize Mevlevi mutfağından bir örnek sundu.
Mevlevi mutfağına ait bir yemek olan
ve Ateşbaz-ı Veli’nin de yaptığı rivayet
edilen Pekmezli Ayva Yemeği malzemeleri şunlar;
• Yarım kilo ayva
• 2 su bardağı su
• 2 yemek kaşığı tereyağı
• 1 su bardağı üzüm pekmezi
• 2 çorba kaşığı pirinç
46 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
Hazırlanışı
Ayvalarımızı ortadan 2’ye bölüyoruz ve
sonra böldüğümüz parçaları tekrar 2’ye
doğruyoruz. Çekirdek evlerini çıkartıp
kabuklarını soyuyoruz. Dilimlediğimiz
ayvalarımızı tencerenin dibine sıra sıra
yerleştiriyoruz.
Daha sonra ayvaların üzerine 2 su
bardağı suyu ilave ediyoruz. Tencereyi
ocağa alıp, yaklaşık 25-30 dakika kadar
kapağını kapatıp pişiriyoruz. Ayvalar
dişe gelmeyecek hale gelene kadar
pişiriyoruz. Ayva piştikten sonra altını
kısıp, 1 kaşık tereyağını ilave ediyoruz.
10 dakika kadar daha pişirip pirincimizi
ilave ediyoruz. Pirinçler yumuşayana
kadar kısık ateşte ara sıra karıştırarak
pişiriyoruz. Son olarak pekmezimizi
ayvaların üzerinde gezdiriyoruz ve 5-10
dakika kadar pişirmeye devam ediyoruz.
Daha sonra tabağımıza alarak servise
hazır hale getiriyoruz.
Afiyet olsun…
Kaygana
mutfağımızın tatlısı
Konya mutfağına has bir yemek olan
Kaygana malzeleri şunlar;
• 4 su bardağı şeker
• 3 su bardağı su
• 1 tatlı kaşığı limon suyu
Kaygana hamuru için;
• 2 yumurta
• Yarım su bardağı yoğurt
• Yarım çay kaşığı tuz
Yapılışı ve ŞERBET
HAZIRLANIŞI
4 su bardağı şekeri tencereye alıyoruz.
Suyu ve limonu da ilave edip kaynamak
üzere ocağa koyuyoruz. Şerbet kaynadıktan sonra 5 dakika daha kaynatmaya
devam edeceğiz ve daha sonra soğuma-
ya bırakacağız. Hamurumuz ılık, şerbetimiz soğuk olmalı.
Hamuru
2 yumurta, yarım su bardağı yoğurt
ve tuzumuzu ilave edip karıştırıyoruz.
Ardından yavaş yavaş unumuzu ilave
ediyoruz.
Yağı
2 su bardağı yağı kızdırdıktan sonra yağın içine 1 çay kaşığı karbonat atıyoruz.
Karbonat yağda eriyene kadar karıştırıyoruz. Bunu yapmamızın amacı yağdaki
kaygana hamurlarını kabartmak.
Hamuru yağın üzerine atmadan önce,
hamurun kaşığa yapışmaması için tatlı
kaşığını soğuk yağa batırıyoruz. Hamur-
ları yavaş yavaş yağın içine koyuyoruz.
Ocağın altını kısıyoruz ve içi pişene
kadar ara sıra karıştırıyoruz. Pişen kayganaları yağın içinden alıp bir süzgece
koyuyoruz ve yağını süzdürüyoruz.
Pişen kayganaları hindistan cevizi ile
süsleyip servise hazır hale getiriyoruz.
Afiyet olsun…
Püf Noktası: Tatlı için kullandığımız
tahta kepçeyi yemeğe kullanmıyoruz.
Kaynama sırasında yemekte kullanılan
tahta kepçe yağı içine çeker ve şerbette
kullanırken sıcağın etkisiyle dışarı verir.
DVD’de
İZLEYİN
MEDENİYETİN MİMARLARI
Mehmet Ali UZ
Ateşbaz-ı Veli
- M. Ali Uz kimdir?
Uz: 1935 yılında Konya’da doğdu.
Gazi Mustafa Kemal Paşa İlkokulu’nu
bitirdi. 1958 yılında Konya İmam
Hatip Okulu’ndan, 1961 yılında Konya
Lisesi’nden mezun oldu. 1967 yılında
Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Yirmi beş yıl
avukatlık, üç yıl da noterlik yaptı.
Anne tarafından soyu, Ereğli Mevlevî
Dergâhı Postnişini inas kolu çelebisi
Pir Ömer Adil Çelebi’ye dayanır. Büyük dedelerinden Müsevvit Mustafa
Fehmi Efendi, Konya’da Müsevvit
Medresesi’nin, oğlu Adil Efendi de Adliye Medresesi’nin kurucusudur.
Konya İmam Hatip Lisesi’nde hukuk
bilgisi, yedi yıl Konya Akşam Lisesi’nde
48
OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
Edebiyat ve Kompozisyon, yirmi yıla yakın bir süre de Selçuk Üniversitesi Müh.
Mim. Fakültesi’nin bazı bölümlerinde iş
hukuku derslerine girdi.
Hamle ve Konya Postası gazetelerinde
günlük yazılar yazdı. Bir yılı aşkın bir
süre Konya Postası gazetesi Genel Yayın
Yönetmenliğinde bulundu. Muhtelif dergilerde araştırma yazıları çıktı. Yirminin
üzerinde kitabı neşredildi.
Sosyal faaliyetlere katıldı. Türk Ocağı
ve Yeşilay Konya Şubelerinin kurucuları
arasında yer aldı. On beş yılı aşkın bir
süre Konya Aydınlar Ocağı Başkanlığını
yürüttü. Yirmi yıl da Yeşilay Konya Şube
Başkanlığı’nda bulundu.
Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi
nde hakkında iki lisans tezi yaptırıldı.
Konya Aydınlar Ocağı, Konya Yeşilay
Şubesi, Türkiye Yazarlar Birliği üyesi,
MEBKAM Danışma Kurulu üyesidir.
Halen Konya Ansiklopedisi Yayın Kurulu
Başkanlığı’nı, Merhaba Gazetesi köşe
yazarlığını, Merhaba Gazetesi eki Akademik Sayfalar yönetmenliğini yürütmektedir.
Kitapları:
Bağımlılık Yapan Maddeler (Konya
1987), Baha Veled’den Günümüze Konya
Âlimleri ve Velileri (Konya 1993-2004),
75. Basın Yılında Muslâna muasısırıtafa
Ataman (Konya 1997), Konya ve Rehberi, (M. Muhlis-M. Ferit-Mümtaz Bahri)
Osmanlıca’dan Yeni Harflere (Konya
1998), Kırk Hadis (Konya 2000), Şiirimizde
Meşhur Beyit ve Mısralar (Konya 2002),
Konya Kültürüne Hizmet Edenler, C. 1, (
Konya 2003), Konya Kültürüne Hizmet
vi bir hayatı vardır. Hz. Mevlâna’nın lalası
olduğu söylenirse de vefat tarihi dikkate
alındığında, onun Mevlâna’nın lalası
olabilmesi için, doksan yaşlarında iken
vefat etmesi gerekir. Konya’da metfun
mana sultanlarının başında gelir.
-Ateşbaz-ı Veli’nin neden Hz. Mevlâna
ve Mevlevîler arasında önemli bir yeri
vardı?
UZ: İfade ettiğiniz gibi Ateşbaz-ı
Veli’nin Hz. Mevlâna ve Mevlevîler
arasında önemli ve saygın bir yeri vardır.
Mevlevilikte Ateşbaz makamı bir terbiye
ve eğitim makamıdır. Mevlevî tekkelerinin ruhu mutfaktır. Aşçı Dede, Kazancı
Dede, İçeri Meydancısı ve Bulaşıkçı Dedeler tekkenin mürebbileridir. Dervişleri
onlar eğitir, Aşçı Dede en büyük zabittir.
Kazancı Dede de ikinci zabittir.
Aşcı Dede’nin görevi çilekeşlere nezaret
etmektir. Mutfağa gelen can önce, Aşçı
Dede’nin huzurunda ikrar verir. Sonra
Kazancı Dede’ye teslim edilir. Dervişin
çilesi bittikten sonra, aşçıbaşı dervişe
öğüt verir ve şu gülbangı çeker:
Edenler C.II (Konya 2004), Mevlâna
Dergâhı’nın Son Hücrenişin Dervişi
Ankaravî Mehmet Dede (Konya 2004),
Konya’dan Hicaz’a Ulaşan Bir Acıklı Hayatın Hikâyesi Hafız Murtaza Efendi (Konya
2005) , Hacı Veyiszade Mustafa Efendi ve
Ailesi (Konya 2008, 2009), Menkıbe ve
Hatıralarla Hacı Veyiszade Mustafa Efendi
(Konya 2011) kitaplarından bazılarıdır.
-Ateşbaz-ı Veli kimdir?
Uz: Ateşbaz Veli, Hazret-i Mevlâna muasırıdır. İsmi Şemseddin Yusuf, babasının
adı İzzeddin’dir. Daha çok Ateşbaz-ı Veli
unvanıyla tanınmıştır. Maalesef hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. Baha
Veled’le birlikte Belh’ten veya
Karaman’dan geldiği, dergâhta yetiştiği
ve aşçılık yaptığı rivayet edilir. Menkıbe-
“Vakt-i şerifler hayrola, hayırlar fethola, şerler defola, derviş kardeşimizin
hizmetleri mübarek ola. Dem-i Hazret-i
Mevlâna, sırr-ı Şems-i Tebrizî, İmam-ı Ali,
Hû diyelim Hû.”
Mutfak müştemilâtında bulunan
Meydan-ı Şerif’teki beyaz postun adı,
Ateşbaz Veli makamıdır.
Bunun yanında ve üst taraftaki kırmızı
post da, Sultan Veled makamıdır.
Mevleviler ilk aşçı başının Ateşbaz-ı
Veli olduğunu kabul eder. Onun için
Ateşbaz-ı Veli’nin Hz. Mevlâna ve
Mevleviler yanında önemli bir yeri
vardır. Konya’da Veliler listesinde de adı
geçer.
-Ateşbaz-ı Veli ismi nereden geliyor?
Uz: Bir gün Dergah’ın mutfağında
yemek pişirmek için odun kalmamış.
Ateşbaz Veli durumu Hz. Mevlâna’ya
bildirince, Hz. Mevlâna da tebessüm
ederek latife yollu:
“- Odun kalmadıysa ayağını kazanın altına sok da, yemeği onunla pişir.” der.
Lâtife de olsa emir emirdir. Ateşbaz-ı
Veli gider, mutfakta kazanın altına ayaklarını sokar ve parmak uçlarından çıkan
ateşle yemeği pişirir.
Hz. Mevlâna bir süre sonra duruma
muttali olunca:
“- Hay ateşbazım hay!” diye hoşnutsuzluğunu ortaya koyar. Çünkü ehl-i tasavvuf arasında keramet izharı ve manevî
mertebesinin açıklanması pek uygun
görülmez. Ateşbaz da ateşle oynayan
demektir. İşte Onun adı bu menkıbeden
gelir.
Halk arasında Ateşbaz-ı Veli’nin buna
benzer daha pek çok keramet ve menkıbesinden bahsedilir. Onun kerametlerinin vefatından sonra da devam ettiğini
belirtenler olmuştur.
-Ateşbaz-ı Veli’nin Türbesi neden Meram’dadır?
Uz: Hz. Mevlâna bilhassa olgun dönemlerinde yaz günleri müritleri ile birlikte
Meram’a gider ve Meram’ın muhtelif
yerlerinde zikir meclisleri kurar, sabahlara kadar zikrederler. Bu yerler, hemen
Havzan’ın üstü, Aşkan, Turut Mevkii ve
Meram Tepelerinin etekleridir. Bilindiği
gibi Cemel Ali Dede’nin Türbesi Turut
Mevkii’nde, Ateşbaz-ı Veli’nin Türbesi de
Havzan’ın hemen üstündedir. Buralar
o dönemlerde havasıyla, suyuyla ve
yeşilliğiyle ün yapmış asude yerlerdir.
Bu hatıraları yaşamak için buralar tercih
edilmiş olabilir. Bilindiği gibi Meram’da
bir menkıbe de Tavus Baba ile ilgilidir.
Menkıbeye göre O da Hz. Mevlâna ile
muasırdır.
Ateşbaz-ı Veli’nin Türbesi Selçuklu tipi
mimari ile yapılmıştır. Diğer Selçuklu tipi
türbelerde olduğu gibi çok yüksek ve
sivri değildir. Cenazeliği sandukanın alt
katındadır. Türbenin kıblesindeki küçük
pencerenin üzerindeki kitabesi şöyledir:
“ Bu kabir, kutlu şehit, rahmetli İzzeddin oğlu, milletin ve dinin güneşi Yusuf
Ateşbaz’ın kabridir. 684 (1285) yılı Recep
ayının ortasında Allah’ın rahmetine
kavuştu. Allah yarlığasın.”
Bu kitabeye göre Ateşbaz-ı Veli, Hazret-i
Mevlâna’nın vefatından 12 yıl kadar sonra vefat etmiştir. Vefatından günümüze
sekiz asra yakın bir zaman geçmesine
rağmen, onun insanlar arasındaki sevgi,
saygı ve muhabbeti hiç eksilmemiştir.
Dedemizi biz de rahmetle yad ediyoruz.
Günümüzde en çok ziyaret edilen ve
Konya’da en bakımlı türbelerden birisi,
Ateşbaz-ı Veli Türbesi’dir. Bir zamanlar
Havzan’dan gelen yol türbenin önünden
geçerdi ve bu yol Ateşbaz Yolu adını
taşırdı. Meram’a ulaşan en eski üç yollardan birisi bu yoldu. Eskiden türbenin
yanında bulunan zaviye de zamanımıza
gelemedi. Türbe muhtelif zamanlarda tamir gördü. Son yıllarda türbenin
kuzeybatısına türbedar evi ve çevre
düzenlemesi yapıldı.
-Efendim yukarıda bir
“Gülbânk” tabiri geçti, gülbank nedir,
kısaca anlatır mısınız?
Uz: Gülbânk’in çeşitli tarifleri yapılmıştır. Abdülbaki Gölpınarlı’ya göre
gülbank, yüksek sesle okunan mürettep derviş dualarıdır. Bülbül sesine de
gülbânk adı verilir. Gül sesi anlamına da
gelen bu Farsça terkip, bülbül çile-
mesi şeklinde de açıklanmıştır. Bütün
tasavvuf yolunda umumi bir terimdir ve
gülbânk tarzında söylenegelmiştir. Tertiplenmiş dualara denir. Mevlevîlikte her
iş için ayrı bir gülbânk vardır. Kadirilik ve
Bektaşilik gibi bazı tarikatlarda da aynı
âdete rastlamak mümkündür.
Kelimenin tanımında öne çıkan esas
kavram müştereklik, yüksek ses ve
ahenktir. Mevlevîlikte her işin bir
gülbânki var demiştik ya, mesela “Hatim Gülbânki” de şöyledir:
“Vakt-i şerifler hayrola, hayırlar fethola, şerler defola, Dergâh-ı izzette zikr-i
Süphân, tilâvet-i Kur’an, niyâz-ı âşıkân,
kabûl ve makbûl ola. Dem-i Hazret-i
Mevlâna, sırr-ı Şems-i Tebrizî, İmam-ı Ali,
Hû diyelim Hû.”
-Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.
Uz: Ben teşekkür ederim.
Üzülme der
Mevlâna ve devam eder;
Kızma hiç kimseye
yaptıklarından
dolayı aksine teşekkür et
ihanet edenlere
sadakati öğrettikleri için...
Minnet duy yalancılara
doğrunun farkına
varmanı sağladıkları için...
Mutsuz edenlere dua et
mutluluğu daha derin
hissettirdikleri için..
Herkesi sev yaşamına
bir anlam kattığı için..
Hayat bu yüzden daha
güzel siyahlar beyazı
farkettirdiği için...
Hz. Mevlâna
50 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
Mûsıkîde
İcazet mi Diploma mı?
Ahmet ÇALIŞIR
H
ep merak etmişimdir icazet ile diploma arasındaki fark nedir diye.
Zaman geçip cemiyet kendi içerisinde adam
yetiştiremez hale geldikçe bu sorunun cevabı
zihnimde şekillenmeye başladı. Zira birçok diplomalı insan kendi meslek alanları içerisinde çoğaldıkça ve buna paralel olarak diplomalı cahiller de
arttıkça daha da belirginleşti.
Meşk usulü eğitim ile okul eğitiminin iki ayrı müessese olduğu hepimizin malumu. Söz konusu iki
kavram bu bakımdan daha da değişik anlamlara
bürünüyor. Usta-çırak ilişkisi ile hem sanat hem
de zanaata intisap edenler, mesleki eğitimleri
tamam olsa bile belki de yıllarca süren bir tedrisattan sonra ancak icazetlerini alabilirler ve
müstakilen bir iş yapabilme, çırak yetiştirebilme
salahiyetini kazanabilirlerdi. Bu ahilik teşkilatında
“kuşak giydirme”, sanat eğitiminde ise “icazetname” ile belgelendirilirdi.
Sanat ahlakının yerlerde süründüğü, yeterlilik
endişesinin hiç taşınmadığı böylesi bir ortamda
bu konuya dikkat çekmenin önemi hiç kuşkusuz
çok büyük… Bu söylenenlerin hepsini herkesin
bildiği de bir gerçek. Ancak dikkatlerin para kazanmaya odaklandığı günümüz dünyasında göz
ardı edilen hatta görmezlikten gelinen bir konu
olduğu da malum. Bununla beraber hala icazetname kavramının devam ettiği, sanat eğitimi ile
sanat ahlakının, insan olabilme sanatının tedris
edildiği müesseselerde yok değil. Bir musikişinas
olarak bendenizin gıpta ile baktığı hüsn-i hat, tezhip, minyatür, ebru bunların başlıcalarıdır.
Hüsn-i hat tedrisi için üstadına intisap eden bir
talebe, hangi yazı stilinden başlamışsa(rik”a, sülüs, nesih, talik vs.) yazı yazmayı olgunlaştırsa
bile belli bir müddet daha icazetini alamayabilir.
Zira ruhi olgunluk gelişmemişse ve bunun için
belli bir müddet daha gerekiyor ise o sürenin tamamlanması gerekir ki, ondan yetişecek talebelerin de inabesi sağlam olsun. Aksi bir durumda
silsiledeki sağlamlık bozulur ve tabiri caiz ise sanatsal nesilde ciddi bir deformasyon başlar.
Bu durum ebru, tezhip ve diğer Türk İslam sanatları için de geçerli. Fakat üzülerek ifade etmeli-
yim ki, Türk musikisi için bu müessese hiç geçerli
ol(a)madı.
Genel olarak musiki sanatında kişinin kendini
ifade edebilme imkânı, diğer sanatlara nispetle
daha kolay gibi görünüyor. Zira on şarkı veya türkü öğrenmiş, bunun yanında sesi güzel ve biraz
da müziğe kabiliyeti var ise bunu herhangi bir ortamda insanlara sunabilme imkânına kavuşuyor.
Zaten fıtri bir ihtiyaç olan musiki bu şekilde insanların da hoşuna gidiyor. Takdirlerini belirtme
konusunda zaten oldukça cömert olan toplumumuz kişinin yetkin olma durumunu gözetmeksizin ve biraz nezaketen de olsa alkışlayınca enaniyet duyguları kabaran sanatkâr namzedi; hemen
ben “en” imişim gibi bir duyguya kapılarak, hem
sanatsal eğitimini, hem de insan olabilme sanatı
yolundaki ilerlemesini askıya alıveriyor. Burada
ekonomik kazancı erken elde edebilme ve hemen şöhret olma dürtüsü galip geliverip ciddi
defoların ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor.
Okullarda verilen eğitimin bu konuda yetersiz
kaldığı hepimizin şikâyeti. Bunun sebebinin ne
olduğu ise zaten kendi içinde görünmekte. Okulda bu eğitimi veren hocanın da bu müesseseden
yetişmemiş olması bu durumu adeta körüklüyor.
Ancak bu durum günümüzde ortaya çıkmış bir
noksanlıkta değil ayrıca. Musiki tedrisatının meşk
usulü ile yapıldığı dönemlerde de bu icazet müessesi görünmüyor.
Peki, böyle devam etmeli mi? Elbette hayır. Üstatlarımızın böylesi hassas bir konuda söyleyecek
çok sözleri olduğunu biliyorum. Ama hepsinin de
çekindikleri bir durum var ki o da “Zaten bize verilmiş böyle bir icazet yok, neye dayanarak böyle
bir icazet verelim ” endişesi. Doğrusu Abdurrahman Çelebiliğe soyunup böyle bir konuda ahkâm
kesmek bize yakışmıyor, ama bunun dile getirilip
tartışılması artık elzem hale geldi.
Bu noktada şu soru hepimizin beyninde
dönmeli:
İcazet mi yoksa diploma mı?
KAYBETTİĞİMİZ DEĞERLER
Yüksel EKE
Hiç Düşündünüz mü ?
Komşu Komşunun Kül’üne
Neden Muhtaç
H
ayat bir süreçten ibaret, her dönem
yaşanan gelişmeler bir önceki dönemi yavaştan silerek üzerine yenilerini
koyuyor, değer kavramı farklılaşıyor
yaşam biçimi ona göre şekilleniyor ve
bu durum neticesinde insanlar değişiyor.
Bu sayımızda değineceğimiz konumuz
hala bazı bölgelerde kullanılsa da kentsel yaşam arttığı için pek kullanılmayan
ve unutulmaya yüz tutan bir uygulama
“KÜL’’.
Çocukluğu köyde geçen biri olduğum
için hayal meyal hatırlıyorum, evimizin yakınında küllükler vardı. Sobalar
temizlenirken yakılan meşe odunlarının
külü özellikle belirlenmiş bir yere dökülürdü. Sonrasında o küller kömürlerinden ayrıştırılıp bir tenekede biriktirilir
ve temizlikte kullanmak için bir yerde
hazırda bulundurulurdu.
Teknolojinin hayatımızın her alanına
nüfuz etmesiyle birlikte çok iyi şeyler
oldu belki ama birçok değerlerimizi
de götürdü bizden. Örf, adet, anane-
52 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
lerimiz ve toplumsal değerlerimiz bir
yana, yaşam biçimimizi değiştirdi. Daha
pratik daha hızlı daha kolaycı yaşamak
adına üretilen ürünler yaşam kalitesini
artırıyor gibi görünmesinin ardında,
daha aşağı çektiği kocaman bir gerçek
var oysa.
Günümüzde temizlik konusunda kimyevi deterjanların sıvı sabunların, duş
jellerinin ve şampuanların artmasıyla da
temizlikte kullanılan kül, toprak ve kil
artık kullanılmaz oldu.
Eskiden kışlar uzun sürer, haftalarca beyaz örtü topraktan kalkmazdı.
Şimdiki gibi ne musluklar vardı evlerde
sıcak sular akan ne de kokular saçan
sabun ve deterjanlar. Isı kaynağımız
sobalar ve modern şöminelerin atası
olan evlerin köşesinde kurulmuş ocak
veya ocaklık dedikleri yerler vardı. Suyumuz her ne kadar sobaların üzerinde
kaynasa da hava şartlarından dolayı
çamaşırlar, halı ve kilimler öyle hemen
her zaman yıkanamazdı. Öyle ki yıkanmak için bile hafta sonlarını beklerdik
çocukken. Belki soğuk belki de ekonomik imkânsızlıklardı bunun nedeni.
O zamanlarda odun yakılan sobalar ve
ocakları kullanıldığı için bol miktarda
bulunurdu evlerde kül. Bu küller çöpe
atılmaz ihtiyaç halinde belirli yerlerde
kullanılırdı. Önce sobadan dökülen
küller belirli bir yerde biriktirilir sonra
ince bir elekten geçirilirdi. Elenmiş kısmı kül kazanlarına koyulur, biraz da su
ilave edilir ve temizlikte kullanılmak için
hazırda bekletilir, diğer kalanları ise
bahçelere, bostanlara dökülürdü, gübre niyetine toprağı yumuşatsın diye.
Güzel bir geleneğimiz vardı eskiden,
kış mevsimi geçtiğinde baharla birlikte
havaların ısınmasıyla özellikle köylerde toplu çamaşır yıkama zamanları
olurdu. Kimi yerde dere kenarında kimi
yerlerde kuyu başında ve adına yunak
denilen köyün temizlik hanesinde.
Temizlik için en çok buralarda kullanılırdı kül, günler öncesinden hazırlanmış
kül sularıyla yıkanan çamaşırlar yumuşacık ve bembeyaz olurdu. Kül suyu
kullanıldıktan sonra kazanın dibindeki
küller atılmazdı, bulaşıklarda o külle
yıkanır tertemiz kokusuz olur ve kalaylanmış gibi parlardı kap kaçak ne varsa.
Bazen sağlık için de kullanılırdı kül. Ninelerimiz anlatırdı, genç kızlar saçlarını
daha yumuşak olsun diye külle yıkarlarmış, daha kolay şekil verilir ve daha
sağlıklı olurmuş. Birde köyümüzdeki
yaşlı kadınların midesi ağrıyan çocuklara özellikle meşe odununun üzerinde
oluşan beyaza yakın renkteki külleri
diliyle yalattığını ve neticesinde karın
ağrısının geçtiğini hatırlıyorum.
Aslında temizlenmek ve sağlıklı
yaşamak için kullandığımız kimyasal
ürünler bizleri daha kötüye götürüyor
ve bağışıklık sitemimizi zayıflattığı için
hastalıklara karşı daha savunmasız
halde kalıyoruz.
Eski toprak diye hitap ettiğimiz babalarımızın, dedelerimizin sağlıklı olmalarında bir etkende doğal yolarla temizliktir.
Günümüzde bu tür temizlik yöntemini
kullananlar var halen ekmek fırınlarından atılan külleri alıyor ve hem tasarruf
ediyor hem de doğal temizlik yöntemiyle sağlıklı yaşamaya çalışıp kendilerini
ve dünyayı koruyorlar.
Kül İle Nasıl Temizlik Yapılır ?
Eğer evinizde soba kullanıyorsanız işiniz kolay ama sobanız yoksa yakınınızdaki bir fırından çöpe atacağı külleri de
isteyebilirsiniz. Bir kovayı yarısına kadar
külle doldurduktan sonra, üstüne su ekleyin. Ağzını kapatıp bir gece bekletin.
Arada bir karıştırmanız yararlı olacaktır.
Ertesi gün kül çöker, geriye kalan suysa
açık demlenmiş çay renginde olur ve bu
da kül suyudur. İşiniz onunla. Herhangi
bir kapla kül suyunu kovadan alın. Eğer
içinde parçacıklar varsa süzerek onlardan kurtulabilirsiniz. Elde ettiğiniz suyu
bir şişeye koyun. İşte bu sizin bulaşık,
çamaşır ve her türlü temizlik işlemleriniz için kullanabileceğiniz deterjanınız...
Dünyaya yük olmayan; istediğinizde
kolaylıkla bedel ödemeden edinebildiğiniz “antikapitalist” deterjanınız...
Üstelik bu deterjanın bir faydası daha
var, deterjanlı suyu bahçenize dökebilirsiniz, çünkü kül suyu toprağa karıştığında gübre oluyor.
Gördüğünüz gibi çevreye zarar vermeden yaşamak çokta zor değil.
Türk Milleti
sıradan bir millet değildir,
Orta Asya’dan gelerek
dünyanın en büyük
uygarlıklarından birini
kurmuştur.
Bu dönem içinde kültürel
açıdan da gelişmiş bunun yanında yüzyıllarca beraber yaşadığı
milletlerden de
etkilenerek büyük bir kültürel
yapıya sahip olmuştur.
Fakat ne yazıktır ki;
günümüzde sahip olduğumuz bu
kültürel zenginlik
gerektiği gibi korunmamakta ,
geleceğimiz olan gençler,
başka milletlerin kültürel
yapısına özenmektedir,
bu olayda kültürümüzün
yozlaşmasına
sebep olmaktadır.
Buna engel olmak ve kültürel
yapımızı korumak en temel
görevlerimizden
biridir.
HABERLER
Okul Yolunda
Ayaklar Üşümesin
KOMEK ve Hanımlar Lokali’nden Örnek
Uygulama
Komek ve Hanımlar Lokali sadece
çalışmalarıyla değil sosyal sorumluluk
projeleriyle de örnek oluyor .
Konya Büyükşehir Belediyesi KOMEK
Büyük Aymanas Kurs Merkezi öğretmen
ve kursiyerleri Telafer İlkokulu’ndaki
öğrencilere; Alavardı Hanımlar Lokali
öğretmen ve kursiyerleri ise Boruktolu
İlkokulu öğrencilerine karne hediyesi
olarak istediklerini alarak teslim ettiler.
KOMEK Büyük Aymanas Kurs
Merkezi’nin “Okul Yolunda Ayaklar
Üşümesin” projesi kapsamında Telafer İlkokulu’nda yaklaşık 1000’e yakın
öğrenciye ayakkabı giydirildi, Büyük
Aymanas Kurs Merkezi kursiyer ve öğretmenleri, daha önceden okulu ziyaret
ederek öğrencilerle görüştü ve hepsinin
tek tek ayakkabı numaralarını ve hangi
ayakkabıyı istediklerini öğrendi ve sonrasında düzenlenen programda karne
sevinci yaşayan öğrencilere bir sevinçte
hediyelerini vererek yaşattılar.
Düzenlenen etkinliğe katılan Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek,
öğrencilere seslendi. Karnesinde kırık
not olanların üzülmeden çok çalışmasını,
notları iyi olanların da çalışmaya devam
etmesini istedi.
54 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
Öğrencilere hayat boyu iyi insan olmaları tavsiyesinde bulunan Başkan Akyürek,
KOMEK Büyük Aymanas Kurs Merkezi
nin yürüttüğü kampanyaya katkı sağlayan kurs yöneticilerine, öğretmenlere,
kursiyerlere ve mahalle sakinlerine
teşekkür etti. Yapılan çalışmanın önemli
olduğunu kaydeden Başkan Akyürek,
Telafer İlkokulu merkezden uzak olsa
da gönüllerin hep yakın olduğunu dile
getirdi.
Dilek Askıda
Alavardı Hanımlar Lokali
HANIMLAR
LOKALİ
DİLEKLERİ
ASKIDAN
TOPLADI
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Alavardı Hanımlar Lokali’nin
“Dilek Askıda” projesi kapsamında
Boruktolu İlkokulu’nda düzenlenen
programa katıldı.
Dilek Askıda projesi kapsamında
Boruktolu İlkokulu’ndaki çoçukların
istedikleri toplandı ve sonrasında
askıdan alınan bu dilekler Alavardı
Hanımlar Lokali mensupları tarafından
alınarak öğrencilere okullarında karne
hediyesi olarak dağıtıldı.
Konuşmasında öğrencilere tavsiyelerde
bulunan Başkan Akyürek, “İçinizden
başarılı insanlar çıkacaktır. Şehrimizi
yönetecek, ülkemize hizmet edecek
çocuklarımız olacak. Hedeflerinizi büyük
tutun ve bu doğrultuda çalışın” dedi.
Programa katılan mahalle sakinleri de
okula ve mahalleye gösterilen ilgi nede-
niyle teşekkür ettiler.
Her iki programda da Konya Büyükşehir
Belediye Başkanı Tahir Akyürek, AK Parti
İl Kadın Kolları Başkanı Özgür Ergun, AK
Parti Meram Kadın Kolları Başkanı Şerife
Yabancıün, KOMEK Büyük Aymanas
Kurs Merkezi yönetici ve kursiyerleri,
Alavardı Hanımlar Lokali yönetici ve
üyeleri öğrencilerin karnelerini ve hediyelerini verdi.
Başkan Akyürek Konya’daki
Suriyelilerle Buluştu
K
onya’da bulunan Suriyelilerle bir araya gelen Konya Büyükşehir Belediye
Başkanı Tahir Akyürek, şu anda yaşanan
zulüm sürecinin arkasından büyük bir
güzelliğin, huzurun, barışın, hürriyetin
geleceğini söyledi. Başkan Akyürek,
“Çünkü inanıyoruz ki, güçlükle beraber
kolaylık vardır. Karanlığın ardından
aydınlık gelecektir. Aradaki duvarlar kalkacak, insanımız burada olduğu gibi yüz
yıllık bir hasretle kucaklaşacaktır” dedi.
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı
Tahir Akyürek, Suriye’deki savaştan
Türkiye’ye sığınan ve Konya’da yaşayan
Suriyelilerle bir araya geldi.
Büyükşehir Belediyesi KOMEK Bosna
Hersek Sadrettin Kütükcü Kurs
56 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
Merkezi’nde düzenlenen programda
konuşan Başkan Akyürek, Suriye ile
Türkiye’nin aynı tarihe sahip kardeş iki
ülke olduğunu ifade etti.
Suriye ile Türkiye arasında yüzyıllardır
oluşturulan kardeşlik bağlarının arasına duvarlar örüldüğünü ve on yıllarca
bunun devam ettiğini kaydeden Başkan
Akyürek, şu anda yaşanan zulüm sürecinin arkasından büyük bir güzelliğin,
huzurun, barışın, hürriyetin geleceğini
vurguladı. Başkan Akyürek, “Çünkü inanıyoruz ki, güçlükle beraber kolaylık vardır. Karanlığın ardından aydınlık gelecektir. Aradaki duvarlar kalkacak, insanımız
burada olduğu gibi yüz yıllık bir hasretle
kucaklaşacaktır. Çünkü kalplerin arasına
duvar öremediler” dedi.
Başkan Akyürek, “Sizleri Konya’da bir
misafir olarak değil, ev sahibi olarak gö-
rüyoruz. Konya Şam ve Halep demektir.
En kısa sürede Konyalı kardeşlerinizin
sizleri özgür Suriye’de ziyaret etmesini
diliyorum” diye konuştu.
Programa katılan Suriyeliler, Konya’da
gösterilen ilgiden son derece memnun olduklarını, kendilerini hiç yabancı
hissetmediklerini ifade ederek, Konya
halkına ve Büyükşehir Belediye Başkanı
Tahir Akyürek’e destekleri nedeniyle
teşekkür ettiler.
Programda, Türkçe öğrenen Suriyeli
gençlerin Hazreti Mevlana’nın 7 öğüdünü okumaları büyük ilgi görürken; Başkan Akyürek özellikle Suriyeli çocuklarla
yakından ilgilenerek çeşitli hediyeler
verdi.
KOMEK
Öğretmenlerine
“Eğitim,
Sanat ve
İletişim”
Semineri
K
onya Büyükşehir Belediyesi Meslek
Edindirme Kursları’nda görev yapan
usta öğreticilere yönelik düzenlenen
“Eğitim, Sanat ve İletişim” konulu eğitim seminerinde Uzman Pedagog Yard.
Doç. Dr. Battal Odabaşı, Yard. Doç. Dr.
Fatih Özkafa, Dr. Mehmet Harmancı ve
Kültür Bakanlığı Sanatçısı Ahmet Çalışır
farklı konularda sunum yaptılar.
Kendisine yeten başkasına faydası dokunan insanların yeri KOMEK.
Konya Büyükşehir Belediyesi Meslek
Edindirme Kursları’nda (KOMEK) görev
yapan öğreticilere yönelik “Eğitim, Sanat ve İletişim” konulu eğitim semineri
düzenlendi.
2013 Yılı Hizmet İçi Eğitim Seminerleri
kapsamında gerçekleştirilen programın
açılışında konuşan Büyükşehir Belediyesi
Genel Sekreter Yardımcısı Abdülmelik
Ötegen,
KOMEK usta öğreticilerine yönelik
gerçekleştirilen eğitimlerle öğrencilere
daha kaliteli ve verimli hizmet vermeyi
amaçladıklarını dile getirdi. Ötegen,
KOMEK’in kendisine yeten, başkalarına faydası olan kişileri yetiştirdiğini,
bunda öğreticilerin de katkısı olduğunu
vurguladı.
Konuşmanın ardından ilk olarak Uzman
Pedagog Yard. Doç. Dr. Battal Odabaşı,
“Yetişkin Eğitiminde Etkili ve Doğru
İletişim” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. İç çatışma yaşayan insanın herkesle
çatışacağını vurgulayan Odabaşı, kendiyle kavgalı olan insanın başkasıyla barışık
olması imkanının olmadığını söyledi.
Odabaşı, hayatta doğru iletişimi yakalamak için doğru nitelikte davranışlar
ortaya koymak gerektiğini dile getirdi.
Eğitim seminerinde daha sonra Yard.
Doç. Dr. Fatih Özkafa, “Sanat Olmasa”, Dr. Mehmet Harmancı, “Eğitim ve
İnsan”, Kültür Bakanlığı Sanatçısı Ahmet
Çalışır ise, “Meşk Sistemi” konulu konuşmalarını yaptılar.
KOMEK usta öğreticilerine yönelik
hizmet içi eğitim seminerleri 2013 yılı
boyunca devam edecek.
Konya Büyükşehir Belediyesi, Konya
Ticaret Odası, Konya Sanayi Odası ve
Konya Ticaret Borsası’nın katkıları ile
“Dünden Bugüne Geleneksel Türk El
Sanatları Şöleni” açıldı. 30’dan fazla
geleneksel Türk el sanatı ve ustanın yer
aldığı etkinlik 3 Şubat akşamına kadar
açık kalacak.
Mahalle Meclislerine Devam
Birlikte
Karar Veriyor
Çalışıyor ve
Başarıyoruz
K
onya Büyükşehir Belediye Başkanı
Tahir Akyürek, 2012 yılının belediyecilik hizmetleri açısından çok verimli
bir yıl olduğunu belirterek, Büyükşehir
Belediyesi’nin bir yılda 688 bin ton
asfalt ürettiğini, ilçe belediyeleriyle
birlikte bu rakamın 1 milyon tonu
geçtiğini ifade etti. Konya’da kişi başına
13 metrekare olan yeşil alan miktarının şu anda 48 metrekareye ulaştığını
vurgulayan Başkan Akyürek, “Köprülü
kavşaklar, alt ve üst yapı hizmetlerimiz
devam ediyor. Konya’da bu güzelliği
hep birlikte yaşıyoruz. Birlikte çalışıyor,
birlikte başarıyoruz” dedi.
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı
Tahir Akyürek, Mahalle Meclisi programları kapsamında Özalan ve Esenler
Mahallelerinin sakinleriyle bir araya
geldi.
İsmail Hakkı Tonguç İmam Hatip
Ortaokulu’nda düzenlenen programa Selçuklu Belediye Başkanı Uğur
58 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
İbrahim Altay, Büyükşehir Belediyesi ve
Selçuklu Belediyesi yöneticileri, Gaznet
Genel Müdürü A. İhsan Sıklım, Konya
Muhtarlar Derneği Başkanı Celal Duran,
muhtarlar ve mahalle sakinleri katıldı.
Mahalle Meclislerinde mahallelerin
sosyal ve kültürel yapısı da değerlendiriliyor.
Mahalle Meclisi toplantılarında sadece fiziki konuları konuşmadıklarını,
mahallelerin sosyal ve kültürel yapısını
da değerlendirdiklerini belirten Konya
Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir
Akyürek, hiç geliri olmayanlara yönelik
yürüttükleri Sosyal Kart uygulamasını
anlattı.
Konuşmasında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yürüttüğü Gönül Elçileri projesini de anlatan Başkan Akyürek,
“Günümüz insanı sadece kendi derdiyle
uğraşmamalı. Tüm Konyalıları Gönül
Elçileri kampanyasına katılmaya davet
ediyorum. Bu, ihtiyaç sahibi insanların yanında olmanın yanında, Gönül
Elçisi olan kişinin gönlünü de rahatlatır,
kişiliğini geliştirir. Topluma karşı hizmet
etme duygusunu yaşadığı için kendisi
de birtakım sıkıntılardan kurtulmuş
olur” dedi.
DAHA GÜÇLÜ AİLE YAPISI İSTİYORUZ
Ülkemizde son zamanlarda yine
gündemde olan aile içi şiddet konusuna da dikkat çeken Başkan Akyürek,
şöyle devam etti: “Konya’mızda duyarlı
olmamız gereken konulardan biri de
budur. Konya’da daha güçlü aile yapısı
istiyoruz. Daha karakterli ve kendine
güvenen çocuklar yetişsin, kadınlarımıza asla şiddet uygulanmasın istiyoruz.
Büyükşehir ve ilçe belediyeleri olarak
problem yaşayan ailelere destek vermeye hazırız. Şehrimizin farklı yerlerindeki hanım lokallerinde, gençlik merkezlerinde, KADEM’de ve KOMEK’lerde
danışmanlık ve rehberlik hizmetlerini
ücretsiz olarak veriyoruz.”
Başkan AKYÜREK,
Bilgi Yarışmasına Katılan
Öğrencilerle Buluştu
K
okulun katılımıyla gerçekleşecek yarışmaya katılan öğrencileri tebrik etti.
Konya Büyükşehir Belediyesi ve İl Milli
Eğitim Müdürlüğü’nce düzenlenen
“Haydi Bil Bakalım” isimli bilgi yarışmasının ay finaline katılan Büyükşehir
Belediye Başkanı Tahir Akyürek, 120
Büyükşehir Belediyesi Mevlana Kültür
Merkezi Sultan Veled Salonu’ndaki
programa Konya Büyükşehir Belediye
Başkanı Tahir Akyürek, İl Milli Eğitim
Müdürü Mukadder Gürsoy, Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreter Yardımcıları
Abdülmelik Ötegen, Ercan Uslu, KOSKİ
Genel Müdürü İsmail Selim Uzbaş,
onya Büyükşehir Belediyesi’nin İl
Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğinde
gerçekleştirdiği “Haydi Bil Bakalım”
isimli bilgi yarışmasının üçüncü ay finali
yapıldı.
Büyükşehir Belediyesi daire başkanları, okul yöneticileri, öğretmenler ve
öğrenciler katıldı.
Programda konuşan İl Milli Eğitim Müdürü Mukadder Gürsoy, programdaki
amacın, yarışmanın yanında çocukların
sosyalleşmesini ve sorumluluk sahibi
olarak geleceğe güvenle bakmaları
olduğunu ifade etti.
“Güler Yüz”ler
Tarih ve
Kültürle
İç İçe 3 Gün
Geçirdi
G
ençlik ve Spor Bakanlığı’nın “Yüz
Güler Yüz” projesi kapsamında
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin misafiri olarak Konya’ya gelen 250 öğrenci,
tarihi ve kültürel mekanları gezerek
sema izledi.
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın “Yüz
Güler Yüz” projesi kapsamında Konya
Büyükşehir Belediyesi’nin misafiri olarak
Konya’ya gelen öğrenciler, tarih ve kültürle iç içe 3 farklı gün yaşadılar.
Türkiye’nin farklı bölgelerinde yaşayan
gençlerin tanışmasını ve kaynaşmasını
sağlayarak, birlik ve beraberliğin yapı
taşları olan değerlerin gençlere benimsetilmesine katkıda bulunmayı amaçlayan proje kapsamında Konya’ya gelen
250 erkek öğrenci, Konya’nın tarihi ve
kültürel mekanlarını gezerek bilgi aldılar.
Program kapsamında Mevlana Kültür
Merkezi’nde sema izleyen öğrenciler,
Büyükşehir Belediye Tiyatrosu’nun
Benden Sonra Ölüm Gelir isimli oyununu
takip ederek, Ertuğrul Erkişi konseri ile
tarihi canlandırma ve Çanakkale konulu
sergiye katıldılar.
Diyarbakır, Malatya, Erzurum Adıyaman ve Şanlıurfa’dan gelen 250 erkek
öğrencinin ardından 4-7 Şubat tarihleri arasında 250 kız öğrenci de Konya
Büyükşehir Belediyesi’nin misafiri olarak
Konya’ya gelecek.
“Dünden Bugüne Geleneksel
Türk El Sanatları”
K
ule Site AVM bir kez daha Türk El
sanatları ve sanatçılarını misafir
ediyor.
Konya Büyükşehir Belediyesi, Konya
Ticaret Odası, Konya Sanayi Odası ve
Konya Ticaret Borsası’nın katkıları ile
düzenlenen Dünden Bugüne Geleneksel Türk El Sanatları Şöleni’nin
açılışı yapıldı. Kule Site AVM’de
düzenlenen açılış programına Konya
Büyükşehir Belediye Başkan Vekili
Memiş Kütükcü, Konya Ticaret Odası
Başkanı Selçuk Öztürk İl Müftüsü Şükür Özbuğday, Büyükşehir Belediyesi
Genel Sekreter Yardımcısı Abdülmelik Ötegen, İttifak Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Mehmet Ali Korkmaz
ile çok sayıda davetli katıldı.
60 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
Açılışta konuşan Büyükşehir Belediyesi
Başkan Vekili Memiş Kütükcü, bu yıl
ikincisi gerçekleşen serginin el sanatları
ustalarının katılımıyla yapıldığını belirterek, emeği geçenlere teşekkür etti.
Açılış kurdelesinin kesilmesinin ardından
stantları gezen protokol üyeleri eserler
hakkında bilgi aldı. Sergiye gelenler el
emeği eserleri incelerken yöresel el sanatlarının yapılışını da uygulamalı olarak
görme fırsatı buldu.
HÜLYA KOÇYİĞİT El Sanatları
Sergisini Gezdi
Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelen
ustaların yaptığı uygulamalarla dikkat
çeken “Dünden Bugüne Geleneksel
Türk El Sanatları Şöleni”ne katılarak
geleneksel el sanatlarının yaşatılmasına
destek olan ünlü sinema sanatçısı Hülya
Koçyiğit, programda kitabını da imzalayarak hayranlarıyla sohbet etti. Koçyiğit,
Konya’nın son 10 yıldır Türkiye’nin en
güzel, en gelişmiş ve refah düzeyi en
yüksek şehirlerinden olduğunu belirterek, Konya Büyükşehir Belediyesi’ne te-
şekkür etti. Geçtiğimiz yıl 300 bin kişinin
ziyaret ettiği “Dünden Bugüne Geleneksel Türk El Sanatları Şöleni” 3 Şubat
Pazar akşamına kadar açık kalacak.
MEVLANA’dan
MANDELA’ya
27 Ay
Sürecek
Yolculuk
T
üm dünyaya barış, sevgi ve
kardeşlik mesajı vermeyi
amaçlayan İranlı çift, bisikletle 27
ay sürecek dünya turuna Mevlana
Meydanı’ndan başladılar.
Hazreti Mevlana ile Nelson Mandela’nın
hoşgörü ve barış düşünceleri ile nefret
beslemeden insanlara yaklaşımlarını
kendilerine felsefe edinen İranlı HüsrevNergis Azarbeyg çifti, bisikletle dünya
turunu Konya’dan başlattılar.
Turu başlatmak üzere geldikleri
Konya’da, Büyükşehir Belediyesi Kılıçarslan Gençlik Merkezi’nde Gençlik Meclisi
üyeleriyle bir araya geldikten sonra
dünya turunu başlatmak üzere Mevlana
Meydanı’na geçti.
Mevlana Türbesi’nden başlattıkları
dünya turunun 27 ay süreceğini kaydeden Hüsrev Azarbeyg, turu Nelson
Mandela’nın evinde bitireceklerini dile
getirdi. Hazreti Mevlana’nın sevgi, barış
ve hoşgörü mesajına bugün dünyanın
her zamankinden fazla ihtiyacı olduğunu kaydeden Azarbeyg, 27 yıl hapis
yatan Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ilk
resmi başkanı Nelson Mandela’nın da
mahkûmiyetinden sonra kimseden intikam almadan hayatına devam etmesinin
büyük bir erdem olduğunu kaydetti.
Bu nedenle turu 27 ay sonra Nelson
Mandela’nın evinde tamamlayacaklarını
kaydeden Hüsrev Azarbeyg, mesajların
barış, birlik ve sevgi olduğunu vurguladı.
İranlı çift, daha sonra bisikletlerine
binerek 27 ay sürecek dünya turuna
başladılar. Konya Büyükşehir Belediyesi
Gençlik Meclisi üyeleri de bisikletleriyle
Kültürpark’a kadar eşlik ederek HüsrevNergis Azarbeyg çiftini uğurladılar.
KONYA’nın
Tamamının
İmar Planı
Hazırlanıyor.
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı
Tahir Akyürek, Mahalle muhtarları
ve sakinleriyle bir araya geldi.
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Mahalle Meclisi programları
kapsamında Kaşınhanı İstasyon, Kaşınhanı Yeni Mahalle, Boruktolu, Çarıklar ve
Ali Ulvi Kurucu Mahallelerinin muhtarları
ve mahalle sakinleriyle bir araya geldi.
Toplantının yapıldığı mahallelerin 2009
seçimleriyle merkeze mahalle olarak
bağlandığını hatırlatan Başkan Akyürek,
bundan sonraki süreçte yeni kanunun
verdiği imkân çerçevesinde bu mahallelere hizmet verileceğini dile getirdi.
Anadolu’nun Havuç Bankası Kaşınhanı
Kaşınhanı’nın Türkiye’nin havuç üretim
merkezi olduğunu vurgulayan Başkan
Akyürek, “Kaşınhanı adeta bir havuç
bankasıdır. Türkiye’nin en stratejik merkezlerinden birisidir. Türkiye’nin toplam
havuç ihtiyacının 5’te 3’ünü bu beldemiz
karşılamaktadır. Bu bölgede havuç üretim ve kültürüyle ilgili yeni bazı çalışmalar yapmaya da ihtiyaç var” dedi.
Başkan Akyürek, Büyükşehir
Belediyesi’nin bölgedeki çalışmalarından
ve imar planlama projelerinden bahsederken bölgeye yapılan yatırımlara
değindi.
Büyükşehir Yasası’ndan sonraki dönemlerde yapılacak olan çalışmaların
müjdesini verdi.
Başkan Akyürek’in konuşmasının
ardından mahalle muhtarları ve mahalle sakinleri taleplerini dile getirirken;
Halkla İlişkiler Masası talepleri not alarak
takibini başlattı.
Başkan Akyürek, Yeni Büyükşehir Yasası
ile 2014’ten itibaren Büyükşehir’e bağlanacak ilçe, belde ve köylerin imar planıyla ilgili Büyükşehir Belediye Meclisi’nden
bir karar geçtiğini, 2014 yılı Mart ayını
beklemeden 2013 yılı içinde Konya’nın
tamamının planlanmasıyla ilgili çalışmalara başlayacaklarını da sözlerine ekledi.
Muhtarlar Hizmet Öncelikleri İçin Oy Kullandı
Vatandaşların devlet ve belediye karar alma süreçlerine
katkılarını artırmayı planlayan
Stratejik Yerel Yönetişim
Projesi kapsamında Konya’daki
muhtarlar hizmet öncelikleri
için oy kullandı.
Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti ortak finansmanıyla
İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen “Yerel Düzeyde
Katılımcı Stratejik Yönetişimin
Geliştirilmesi Projesi’nin Konya
ayağı yapıldı.
Konya Büyükşehir
Belediyesi’nin ev sahipliğinde
gerçekleştirilen programda,
hizmet önceliklerinin belirlene62 OCAK - ŞUBAT 2013 KOMEK
bilmesi için Konya’daki mahalle
muhtarları ile proje yöneticileri
bir araya geldi.
Proje yürütücülerinin bilgi verdiği toplantıda muhtarlar kendi
mahallelerine ilişkin öncelikleri
hizmet başlıklarına göre oluşturulan sandıklarda oylama usulü
ile belirledi.
Yapılan oylama sonucunda
muhtarların mahalleleri için
öncelikleri şöyle oluştu: Eğitim,
Ortak Kullanım Alanları, Kentsel Altyapılar, Ulaşım, Temizlik
ve Çevre Sağlığı, Emniyet ve
Asayiş, Sağlık, Sosyal Hizmetler-Sosyal Yardımlar ve Kültürel
Hizmetler.
Stratejik Yerel
Yönetişim Projesi
ŞEHİRDE BU AY
R
Ü
T
L
KÜ
T
A
N
A
S
YAT
İ
B
EDE
K
Lİ
N
İ
ETK
TİYATRO
MURTAZA
Yer: Konya Devlet Tiyatrosu
SÖYLEŞİ
MESNEVİ SOHBET
Konuşmacı: Ali Bektaş
Yer: Kılıçarslan Gençlik Merkezi
Tarih: 7 Şubat 2013 Perşembe 19.00
KONFERANS
ANNELİK
Konuşmacı: Seher Gümüş
Yer: Ticaret Odası Konferans Salonu
Tarih: 7 Şubat 2013 Perşembe 13.00
MESNEVİDEN
Konuşmacı: Hüseyin Alagöz
Yer: Mevlana Kültür Merkezi
25 Şubat 2013 Pazartesi 10.30
BİZ SİZE HAYRANIZ
Yer: Konya Devlet Tiyatrosu
YA DEVLET BAŞA
YA KUZGUN LEŞE
Yer: Konya Devlet Tiyatrosu
BENDEN SONRA ÖLÜM GELİR
Yer: Mevlana Kültür Merkezi
BENİM ADIM BAY NECİP
Yer: Mevlana Kültür Merkezi
SHIRLEY VALENTİNE
Yer: Konya Devlet Tiyatrosu
SULTAN 2. ABDÜLHAMİT HAN
Konuşmacı: Mustafa Güçlü
Yer: Sille Kültür Evi
Tarih:12 Şubat 2013 Salı 20.00
SİYER SOHBETİ
Konuşmacı: Hasan Basri Balcı
Yer: K.T.O. Konferans Salonu
Tarih: 5 Şubat 2013 Salı 19.30
DRAM VE ÜTOPYA
Konuşmacı: Prof. Dr. Mustafa Aydın
Yer: İl Halk Kütüphanesi Konferans
Salonu
Tarih: 12 Şubat 2013 Salı 18.30
ÖYKÜ GÜNÜ
Konuşmacı: Güray Süngü ve Işık Yanar
Yer: N.E.Ü. Erol Güngör Konferans
Salonu
Tarih: 21 Şubat 2013 Perşembe 13.00
DÖRT KÖŞE PALYAÇO
Yer: Konya Devlet Tiyatrosu
SİNEMA
G.D.O. Karakedi
Sinema (Türkçe)
Hansel ve Gretel: Cadı Avcıları 3D / Hansel and Gretel: Witch Hunters 3D
Sinema (Orijinal/Altyazılı)
Hükümet Kadın
Sinema (Türkçe)
Zincirsiz / Django Unchained
Sinema (Orijinal/Altyazılı)
Celal ile Ceren
Sinema (Türkçe)
İNSAN YETİŞTİRMEDE MÜRŞİDİN ROLÜ
Konuşmacı: Abdullah Büyük
Yer: Mevlana Kültür Merkezi
Tarih: 27 Şubat 2013 Çarşamba 10.00
Mutlu Bir Evlilik Emek İster
Konuşmacı: Sema Maraşlı
Yer: Mevlana Kültür Merkezi
Tarih: 15 Şubat 2013 Cuma 19.30

Benzer belgeler

GÜMÜŞ TAKI iŞLEMECiLiĞi

GÜMÜŞ TAKI iŞLEMECiLiĞi BASIM DERGAH OFSET İnş. Oto. San. Tic. Ltd. Şti. Tel: 0212 489 33 33 Yayın Türü : Süreli, İki Aylık Dergi ve DVD’de yayınlanan yazı, fotoğraf, grafik, video, animasyon, illüstrasyon ve işlenen konu...

Detaylı

a..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..

a..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa.. yapılanmalarına benzer yapılanmaların ve toplum hayatı içerisinde kadının konumunun izini sürdüğümüz keyifli bir röportajı zevkle okuyacağız. Pek çok farklı konunun gündeme getirildiği, bizden habe...

Detaylı