Kasım 2012 - Sayı: 167 - TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası

Transkript

Kasım 2012 - Sayı: 167 - TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
TMMOB
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
İZMİR ŞUBESİ
haber bülteni
Yıl: 27 - Sayı: 167 - Kasım 2012
İki ayda bir yayınlanmaktadır.
BAŞYAZI
Başyazı
2
YAYIN KURULUNDAN
Sahibi:
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi adına
İnş. Müh. Ayhan EMEKLİ
Sorumlu Yazı İşleri Yönetmeni:
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi adına
İnş. Müh. Hülya ALTUN
Yayın Kurulu
Ayhan EMEKLİ
Hülya ALTUN
Erhan ARSLAN
Şahin TÜZEN
Gürkan ERDOĞAN
Erkin ÖZER
Vedat YORULMAZEL
Yayın Koşuları:
Gönderilen yazıların yayınlanıp yayınlanmamasına Yayın Kurulu karar verir. Yazılardaki görüşler
yazarlarına aittir. Gönderilen yazılar geri verilmez.
Yazılar yaygın kullanılan kelime işlem programlarından birinde yazılmış olarak CD ile veya [email protected] adresine e-posta ekinde
gönderilmelidir.
İyi bir baskı kalitesi için yazılarda kullanılan fotoğraf, şema, tablo gibi görsel malzemeler tek sütun
için en az 8 cm eninde, çift sütun için 16,5 cm
eninde ve en az 300 dpi çözünürlükte olmalıdır.
Bültenimizin bir sayfasında görsel malzeme bulunmayan yazılar yaklaşık 580 kelime (4.500 boşluklu karakter) içermektedir. Yazıların sayfa düzeni yeniden yapıldığı için yazar tarafından bültene
uygun bir sayfa düzeni yapılmasına gerek yoktur.
Yönetim Yeri:
Anadolu Cad. Tepekule İş Merkezi,
No: 40, Kat: 1 Bayraklı/İZMİR
Telefon : 232 462 56 55 - Faks: 232 462 11 67
web: www.imoizmir.org.tr
e-posta: [email protected]
Merhaba3
ŞUBEDEN
Ekim-Kasım 2012 Etkinliklerimiz
5
Tahsin Vergin Gençlik Günleri Etkinliklerimiz
7
İzmir Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliği
11
Karayolları Genel Müd. Atama Yönetmeliği Hk. Şube Görüşümüz 13
Meslekte 25, 40, 50. Yılını Dolduran Üyelerimiz
14
2012 Sonbahar Kış Dönemi Etkinliklerimiz
16
İMO’dan
17
TMMOB’den
18
21
TMMOB İKK’dan
İNCELEMELER
Yüksek Yapıların Temel Kütle Betonunda Sıcaklık Kontrolü
23
İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ
İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile
Eğitimleri Hakkında Yönetmelik Taslağı Üzerine TMMOB Görüşü
34
HUKUK
Büyükşehir Belediyelerinin Sayısı Artırılırken
Bir Yasa Tasarısının Düşündürdükleri
36
Tasarım ve Sayfa Düzenleme: Erkan Kara
Bu sayı 6000 adet basılmıştır.
Şube üyelerine ücretsiz dağıtılır.
Yayın Türü: Mesleki, Yerel, Süreli Yayın
Baskı: Altındağ Grafik Matbaacılık
2839 Sokak No: 28
1. Sanayi Sitesi / İZMİR
Tel: 0 232 457 58 33 - Faks: 0 232 457 89 99
Basım Tarihi: 23 Kasım 2012
genç-İMO
genç-İMO Etkinliklerimiz
39
genç-İMO HES Çalıştayı
40
KÜLTÜR ve SANAT
Kitaplar Arasında
41
Tarihte Bugün
42
Mizah43
OYUN
Bulmaca44
Başyazı
Ayhan EMEKLİ
İMO İzmir Şube Başkanı
Değerli Meslektaşlarım,
Bültenimizi baskıya hazırladığımız gün dostumuz, kardeşimiz, arkadaşımız, meslektaşımız, Dikili Belediye
Başkanımız Osman Özgüven’in hiçbir temeli olmayan
ve haksız yargılandığı davaların Yargıtay’da onandığı
haberini aldık. Bu kararla Belediye çalışanlarına ve Osman Özgüven’e bedel olarak biçilen toplam 8 yıl 4 ay
ceza kesinleşmiş oluyor. Hepimiz Özgüven’den ve Belediye çalışanlarından eminiz ki bütün amaçları, yaptıkları, görevlerini yapmak ve halka daha iyi hizmetti.
Ama ne için yargılanmışlardı? Yargılamaya konu bu iki
davadan birincisi Belediyenin şirketine ait aracın halkın hizmetinde kullanılmak üzere Belediyeye kazandırılmasıydı. Bir tarafında Belediye, diğer tarafında ise
Belediye şirketi olan bu işlemde kime nasıl bir çıkar ya
da ayrıcalık yapılabilirdi. Diğer dava ise eğitim, sağlık
başta olmak üzere Belediye görevlerinde halka daha
iyi hizmet verilmesi için kaynak sağlanması amaçlı bir
arsanın satılması ihalesiydi. Osman Başkan art niyetli
kişilerin olduğunu görmüş, bunun önüne geçmişti.
Davaları hükme bağlayan iddia olan “ihaleye fesat karıştırmak” biryana, yapılan işlemlerde ihalelere fesat
karıştıracakları, kötü niyetlileri engellemiş, halkın, kamunun çıkarını korumuştu.
Dikili halkına suyu bedava kullandıran, Belediye fırınında ekmeği maliyetine üreten, jeotermal enerjinin
evlerde kullanımını sağlayan Osman Başkan, öğrencilere ücretsiz servis ve halkına bedelsiz sağlık hizmeti
sağladı, “Barış” şenliklerini hayata geçirdi. Suyu bedava
kullandırdığı zaman ve sonraki uygulamalarında kendisine ve Belediye çalışanlarına dava açıldı. Bu davalardan hep başı dik olarak çıktı ama hedefe konmuştu
bir kere. Kendisinin de açıklamasında söylediği gibi
“Emekten, eşitlikten, özgürlükten yana olmanın, Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmanın, bu doğrultuda mücadele etmenin, baş eğmemenin faturası ödettiriliyor. Biz ne ilkiz ne de son olacağız. Cezaevleri tıka
basa dolu. Yazı yazanlar, gazeteciler, muhalif siyasetçiler, öğrenciler yani iktidara baş eğmeyen ve mücadele
edenler ya cezaevlerine atılıyor ya da dışarıda yalnızlaştırılıyor. İktidar kendinden olmayan herkesin hayatını zorlaştırıyor. Ahmet Şık dokunan yanar demişti, öyle
oluyor. Sözkonusu dava dosyalarını Yargıtay’da görev
yapmışlar da dahil birçok hukukçu inceledi ve hepsi
davaların düşmesi gerektiği yorumunu yaptı. Ne var ki
Bülent Arınç’ın beni işaret eden açıklamaları sonrasında dosyaların incelenmesi hızlandırılmış ve bugünkü
karara ulaşılmıştır”. “Hakkımızda verilen kararla Adalet
bir darbe daha almıştır. Fiziklerimize zarar verebilirler,
kimi acılar yaşatabilirler ama beyinlerimizi yüreklerimizi hiçbir zaman teslim alamayacaklar”.
2
Kasım 2012 - 167
Çokuluslu sermaye ile işbirliğindeki iktidar bugün ülkemize ve insanlarımıza en acımasız koşulları yaşatmaktadır. Ülkemizde 12 Eylül 1980 darbesi anlayışının
12 Eylül 2010 referandumu ile yenilenerek daha da
geriye götürüldüğü süreçte bizlere demokrasi yerine
otoriter yönetim anlayışının öne çıktığı yeni bir dönem
dayatılmaktadır. “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” diye adlandırılan bu süreç; Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Amerika
ve Avrupa’nın çıkarları doğrultusundaki savaştan yana
politikalarında müdahil olma, görev alma rolüyle belirginleşmiştir. Bunun gereği olarak halka dayatılan eğitimin ve sağlığın paralı hale gelmesi gibi piyasalaşan
kamu düzeni, özelleştirmeler, zamlar, artan vergiler,
çalışanların haklarının geriletilmesi karşısında aydınların, gazetecilerin, öğrencilerin toplumsal muhalefetine iktidarın tahammülsüzlüğü sonucu baskıcı ve zora
dayalı uygulamalar artmıştır. İktidarın Türkiye’yi yeniden dizayn etme, Cumhuriyeti bütün kurumlarıyla ve
toplumsal yapısıyla değiştirip dönüştürmeye yönelik
hukuka uymayan yasa düzenlemeleri ve uygulamaları,
uluslararası sermaye ve işbirlikçilerinin de elbirliğiyle
tüm hızıyla sürdürülmektedir.
Muhalif, halktan emekten yana yapılarıyla demokratik
kitle örgütleri, Meslek Odaları da iktidarları rahatsız
eden, yeniden biçimlendirilip susturulması gereken
örgütler olmuştur. Yaşamın her alanında kıyasıya süren bu kuşatma Devlet Denetleme Kurulu’nun devreye sokulmasıyla örgütsel yapımıza da yönlenmiş ve
TMMOB bütünlüğünü hedef almıştır. Nisan ayındaki
yönetmelik değişiklikleri, Bakanlık genelgeleri, Meslek
Odalarının kamusal denetim görevini yapmasından
duyulan rahatsızlık süreçlerinin ardından son zamanlarda duyumunu aldığımız TMMOB yasasının değiştirilmesi önümüzdeki günlerde yine bir gece yarısı torba
yasa işleyişiyle gündeme düşecektir. Bizlerin yapması
gereken hep birlikte dayanışma içinde mesleğimize,
meslek örgütümüze, geleceğimize ve ülkemize sahip
çıkmak, örgütlü yapımızı, Meslek Odamızı savunmak
olacaktır.
Tahsin Başkanımızı sonsuzluğa uğurlayışımızın üzerinden iki yıl geçti. Bu yıl onun anısına “Tahsin Vergin
Gençlik Günleri” adıyla 3-11 Kasım haftasında bir dizi
etkinlik düzenledik. Tahsin Vergin’in yaşama bakışına,
insanlara yaklaşımına uygun olacağını düşündüğümüz etkinliklerde gençleri biraraya getirmeyi, diyaloğu, paylaşımı, katılımcılığı amaçladık. Tahsin Abinin
Sevgili Eşi Canan Vergin’in de katıldığı etkinliklerde
Satranç, Briç, Futbol turnuvalarını birlikte gerçekleştirdik. “Tahsin Vergin’i dostları anlatıyor” toplantısını
6 Kasımda hep birlikte onu anlatarak, konuşarak ve
Yayın Kurulundan
ardından şiirlerle, türkülerle anarak yaptık. Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Beno
Kuryel ve Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Kambiz Ramyar’ın
yönetip yönlendirdiği “Bir Mühendislik Sohbeti” konulu söyleşide mühendisliği konuştuk. Tüm katılanlara
ve katkı koyanlara, dostlara teşekkür ederiz.
Tahsin Vergin’in “Hepimiz karanlığa karşı birer alev olmalıyız” dediği gibi Osman Özgüven ve çalışma arkadaşları Dikili ve Ülkemiz için karanlığa birer alev oldular. Osman Özgüven’in de dediği gibi “Eninde sonunda
İYİLİK; KÖTÜLÜĞE üstün gelecektir. Dik ve baş eğmez
duruşlarımızla yürümeye devam edeceğiz. Utanılacak
hiçbir şeyimiz yok.”
Osman Başkana güvenimiz hiç değişmeyecek, onun
onurlu davasında, yürekli duruşunda, halkından yana
mücadelesinde birlikte, yanyana yürüyeceğiz.
Onsuz çok eksik olan bizler; Tahsin Vergin’i saygıyla
anıyoruz. Ülkesi, mesleği ve meslek örgütü için yaptığı
mücadelesini hep hatırlayacak, unutmayacağız.
Saygılarım ve Selamlarımla…
Merhaba;
runluluk olmuştur.
Bültenin bu sayısında sizlerle yine yoğun bir gündemle
birlikteyiz. Şube Başkanımız Tahsin Vergin’in aramızdan
ayrılışının üzerinden bir yıl daha geçmiş, bu özlemle
buruk bir biçimde merhaba diyoruz sizlere bu sayımızda. Hayat devam ediyor bir biçimde. Ülkenin halkın ve
bizlerin sorunları da devam ediyor katmerleşerek.
Amaçları arasında, “mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarının, ortak gereksinimlerini karşılamak,
mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel
menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere gerekli
düzenlemeleri yapmak” olan Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği’nin (TMMOB) kurucu odalarından olan,
Elektrik Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası,
Makina Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odası arasında
“Ortak Mesleki Uygulamalar ve Teknik İşbirliği Protokolü” yapılmıştır. Kapsamı “sağlıklı kentleşme, nitelikli
yapılaşma, kültürel, tarihî ve doğal çevre değerlerinin
korunarak geliştirilmesi, meslek onurunun korunması,
mesleğin geliştirilmesi ve kamusal hakların korunmasını” oluşturmak üzere bir protokol imzalanmıştır.
Aynı zamanda bu sayımız Van depremlerinin, Düzce
Depremi’nin de yıldönümlerine denk gelmiştir. TMMOB
“Depreme Duyarlılık Yürüyüşünü” bu yıl Van’da gerçekleştirmiştir. Bu etkinlikte, TMMOB ve Van Belediyesinin
ortaklaşa yaptırdığı “deprem anıtı” açılarak, deprem ve
siyasi iktidarın yapmamış oldukları, depremi ranta çevirmek isteyenlere itirazlar, bilimi dışlayan toplumsallığı gözetmeyen devletin, doğal afetlerde sınıfta kaldığı
vurgulanmıştır.
Öte yandan hazır sırası gelmişken Afet Yasası’nın Anayasa ve hukuka aykırılığını, yasanın sadece afet riskli
alanları değil bunun dışındaki alanları da kapsadığını, amacının afet değil rant aktarımı olduğunu, Afet
Yasası’nın uygulanmasında tek yetkili mercii haline
gelen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın nereye nasıl rant
aktarırım amacıyla kurulmuş bir bakanlık haline geldiğini, Yasanın mülkiyet hakkına da aykırı olduğunu, kendisine engel olarak gördüğü bütün yasaları bertaraf
ettiğini, kapsam ve diğer hükümler açısından incelendiğinde yasanın afet için değil ranta yönelik olduğunu,
halkın deprem konusundaki acıları ve korkuları kullanılarak yasanın yürürlüğe girdiğini, yasanın tüm yapıları ve konutları kapsadığını, bu yasa ile İmar Kanunu,
Orman Kanunu, Boğaziçi Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Kıyı Kanunu, Mera Kanunu,
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu gibi kanunların durumlu olarak yürürlükten kaldırılmış olduğunu,
yaygın bir talanın önünün açıldığını ve talancı ve rantçı
inşaat sektörünün hizmetine sunulduğunu, yaşanabilir
çevreler üretilmesinin engellendiğini belirtmek te zoİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
İmzalanan bu protokol ile Meslek Odaları arasında
teknik işbirliği zeminlerini geliştirerek, sağlıklı kentleşme ve nitelikli bir yapılaşma faaliyeti için gerekli olan
mimarlık ve mühendislik hizmetlerinin ilgili mevzuata,
bilimsel esaslara ve mesleki kurallara uygun olarak yerine getirilebilmesini sağlamak; meslek onurunun korunması ve mesleğin geliştirilmesi için tarafların ortak
sorumluluklarının tarih, kültür, doğa ve çevre değerlerine sahip çıkarak ve karşılıklı dayanışma içerisinde
yerine getirilmesini sağlayarak, meslek mensuplarının
faaliyetlerinde kamu yararının gözetilmesinin şartlarını
oluşturmak olduğu unutulmamalıdır.
TMMOB Yönetim Kurulu ve oda başkanları, AKP’nin kapalı kapılar ardında TMMOB Yasası’nda yapmayı planladığı değişiklikler üzerine 12 Kasım 2012 tarihinde bir
araya gelerek konu üzerinde değerlendirmelerde bulunmuştur. Bu toplantıdan çıkan sonuçlara göre önümüzde çok dikkatli, etkili bir çalışma döneminin bizleri
beklediği unutulmamalıdır.
TBMM‘den alelacele geçirilen ve ilgili kurumların, beKasım 2012 - 167
3
Yayın Kurulundan
lediyelerin ve meslek örgütlerinin görüşleri alınmadan
hazırlanan “Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”yla demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan yerel yönetimlerin sayısı azaltılmakta, merkezi otorite daha da güçlendirilmek hedefine siyasi iktidar bir adım daha atmıştır..
Son sayımızdan bu yana mesleğimizi ve mesleki örgütümüzü ilgilendiren konulara yukarda kısaca değinebildik, sayfamızın bize tanıdığı sınırlarda. Meslek
örgütü mensupları olarak, insan olmanın onuru ile çevremizde gelişen sosyal, toplumsal, ekonomik konuları
da bu sayfadan tartışmamız gerektiği açıktır. Ancak son
aylarda o kadar çok gelişmeyi birlikte yaşadık ki, sadece başlıklar halinde bu konuları gündemimizde canlı
tutmaya çalışacağız.
Ülkemiz, yeniden, düşüncenin suç sayıldığı, düşünceyi
açıklamanın ağır ceza ile karşılaştığı, uzun tutukluluk
sürelerinin cezalandırmaya döndüğü, öğrencilerin,
gazetecilerin hapse atıldığı bir ülke haline gelmiştir. 29
Ekim kutlamalarına getirilen yasak ve polisin uyguladığı şiddet nedeniyle, sorunu çözmek doğrultusunda
girişimde bulunan Cumhurbaşkanına karşı Başbakanın
medya önünde takındığı eleştirel tavır, geleceğe dönük
kaygılarımızı artırırken, Siyasi iktidarın vatandaşlarına
karşı beslediği hasmane tutumu ve tahammülsüzlüğü
anlamak ve kabul etmek mümkün değildir. Nitekim
Ankara Ulus’ta bulunan birinci Meclis önünde toplanarak, Anıtkabir’e yürümek isteyen binlerce yurttaş
polisin gaz bombalı, basınçlı sulu müdahalesine maruz
kalmış, her zaman olduğu gibi polis, ellerinde sadece
dövizleri ve bayrakları bulunan insanlara karşı orantısız
güç kullanmış, kadınlar, yaşlılar, çocuklar ve gençlerden
oluşan kalabalık zor kullanılarak dağıtılmak istenmiştir.
Dış basın yayın organları bile, Cumhuriyet kutlamalarına polisin saldırmasını hayretle karşılamıştır. Bu saldırı
ne ilktir, ne yazık ki ne de son olacak gibi görünmektedir. Çünkü siyasi iktidar, her türlü muhalif harekete,
her türlü demokratik hak arayışına, kendi egemenlik
ilişkisi dışındaki her türlü etkinliğe karşı tahammülsüz
davranmaktadır.
Bir başka konu da, Kürt sorunu merkezli, ana dilde eğitim, ana dilde savunma hakkı gibi alt başlıklardan bazılarını da kapsayan; yüzlerce tutuklunun ve mahkûmun
başlattığı ve 60 günü geçen açlık grevleridir. İMO’nun
basın açıklamasında belirttiği gibi; sorunun çözüm
adresi cezaevi ve yöntemi de açlık grevi değildir. Sorun kendi demokratik mecrasında çözülmelidir. Kürt
sorununun çözümü için kendisine rol düşen aktörler
bellidir; parlamento bu konu ile ilgili insiyatifi ele almalıdır. Son 30 yılda 50 bin insanımızın ölümüne yol
açan çatışma ortamını nihayete erdirerek, barışın ve
kardeşliğin tesisini sağlamak, eşit, özgür bir toplumsal
hayatın inşa edilmesi doğrultusunda ilk adımı atmak
parlamentonun çözebileceği bir konudur. Parlamento
4
Kasım 2012 - 167
çalışmalarına meşruiyet sağlayarak rahatlatacak olan
toplumsal mutabakat ise, kardeşlik duygularından
beslenecektir. Barışı hangi gerekçelerle istiyorsak, genç
insanların ölümü hangi duygularla canımızı acıtıyorsa,
cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine aynı hassasiyetle yaklaşıyoruz.
Ülkenin temel sorunlarının çözümünde toplumsal
konsensüs aramayıp, tüm kesimlerin sorgusuz sualsiz,
politikalarına biat etmesini isteyen siyasal iktidar, açlık
grevleriyle ilgili yapılan önerilere, getirilen çözümlere,
taleplere ve beklentilere gözünü, kulağını tamamen
kapatmaktadır. Bu nedenle, takiye yapmayı, gerçekleri
saptırmayı mübah görmektedir. Başta “inkâr” ve “tecrit”
politikaları olmak üzere dünün iktidar sahiplerine karşı getirdikleri bütün suçlamaları bugün kendileri yapmaktadır.
Bir başka konu; siyasal iktidarın komşularımızla “0” sorun söylemiyle başlayan süreçtir. Bugün gelinen noktada Suriye ile fiili bir savaş, halihazırda sürmektedir.
Siyasi iktidar, Suriye‘deki iç savaşı sürdüren grupların
en önemli bileşeni olmuştur. Savaşın tarafları ortadaki şiddetten payına düşeni almaktadır. Ancak, siyasi
iktidarın ortağı olduğu iç savaşın bedelini Akçakale’de
evine havan mermisi düşen aile ödemektedir. Siyasi iktidarın emperyalizm ile arasındaki derin bağ ve üzerine
aldığı bölgesel rol ülkemize ölüm olarak dönmüşken,
tüm yaşananlar yetmezmiş gibi Meclis’in gündemine
Suriye’ye müdahalenin kapısını aralayan tezkere getirilmiş, üzerinde varılan mutabakatla alelacele Meclis’ten
geçirilmiştir. Emperyalizmin yönelimleri çerçevesinde
gelişen derin ilişkiler ve ittifaklar oylamada da kendisini göstermiştir. Coğrafyamızda yaşayan halklar savaşın
ne anlama geldiğini ve sonuçlarını çok iyi bilmektedir.
Savaş ve işgal politikalarına karşı durmanın gereklerini;
sonuçlardan, özellikle emekçileri ve yoksul halkı nelerin beklediğini hepimiz çok iyi görmekteyiz. Halkını
ölüme götürmekte tereddüt etmeyen zihniyetlerin ve
muhataplarının tarih önünde hesap verdiği de uzak ve
yakın tarihte yazılıdır.
Bizler bu ülkenin aydınları olarak aynı zamanda; dünyayı, ülkemizi ve yaşadıklarımızı bilen, düşünen, sorgulayan, yorumlayıp toplumun çıkarlarını koruyabilecek
bilgi ve becerideki meslek mensupları olarak elbette
yapılacak işimiz çıkaracak sesimiz vardır. Hepimiz; karanlığı aydınlatacak birer alev olmasını da biliriz.
Mesleğini bilen, onu halkın hizmetinde kullanan inşaat
mühendislerinden, ülkesinin her işini yapabilecek nicel
ve nitel gücü bulunan teknik elemana, kalkınmamızın
ve gelişmemizin denetiminden meslek düzeyimizin
geliştirilmesine, ülke meslek ve meslektaş sorunlarının
çözümüne kadar amaç, iş ve eylemleri gerçekleştirmek
için elbette çıkaracak sesimiz söyleyecek sözümüz vardır.
Sevgilerimizle...
Şubeden
Karşıyaka Deprem Duyarlılığı Etkinliği
6 Ekim 2012
Karşıyaka Belediyesi ile çeşitli sivil toplum örgütleri tarafından “Duyarlı Olmaya Davet Ediyoruz” başlığı ile düzenlenen, deprem, afet ve kan bağışı konusunda duyarlılık yaratmayı amaçlayan etkinliğe İMO İzmir Şubesi olarak katılarak stant açtık. Stantta Şubemizce hazırlanan
deprem broşürlerini dağıttık.
rilmesi konularında Laboratuvar Çalışma Grubu’nun
yetkili kılınmasına karar verilmiştir.
BIM Graitec Firması Ürün Tanıtım Semineri
11 Ekim 2012
BIM Graitec yazılım firması tarafından yapılan ürün tanıtım semineri Şube Konferans Salonumuzda gerçekleşti.
TMMOB Danışma Kurulu Toplantısı
6 Ekim 2012
Ankara’da Milli Kütüphane Toplantı Salonu’nda yapılan
TMMOB 42. Dönem I. Danışma Kurulu toplantısına Şubemizden TMMOB Danışma üyeleri katıldılar.
İMO Laboratuvar Toplantısı
7 Ekim 2012
Odamız laboratuvarlarının mevcut durumunu değerlendirmek ve laboratuvarların bundan sonraki sürecini
planlamak amacıyla laboratuvarı bulunan Şubelerin
Başkanları ve yöneticileriyle 6 Ekim 2012 Cumartesi
günü İMO Güney Özcebe salonunda yapılan toplantıya
Şube Başkanımız Ayhan Emekli katıldı. Toplantıda oluşan görüşler doğrultusunda İMO Yönetim Kurulu tarafından;
»» Antalya, Erzurum, İstanbul ve Konya Şube laboratuvarlarının faaliyetlerinin devamına,
»» Devam etmesi öngörülen Şube laboratuvarlarına,
kalite el kitabı hazırlanması ve TSE’den yetki almasına,
»» Bursa Denizli; Diyarbakır, Gaziantep, İzmir, Samsun
ve Uşak Şube laboratuvarları ile Amasya, Merzifon,
Tokat ve Yalova Temsilcilik laboratuvarlarının kapatılmasına,
»» Kapatılan laboratuvarlardaki malzemelerin, faaliyetlerine devam etmesi öngörülen labaratuvarlara gönderilmesi ve ihtiyaç fazlası malzemenin değerlendi-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
İşyeri Temsilcileri Toplantısı
11 Ekim 2012
Şubemizde yapılan İşyeri Temsilcileri Toplantısında işyeri temsilcileri tarafından işyerlerinde üyelerimizin
durumu ve yaşanan sorunlar hakkında yapılan bilgilendirmelerden sonra bu dönemde üyelerimize yönelik yapılacak etkinliklerin içeriği hakkında görüş alışverişinde
bulunuldu.
Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü’nde Görev Yapan
Üyelerimizle Ortak Toplantı Yapıldı
12 Ekim 2012
Şube Yönetim Kurulumuz, Karayolları
2. Bölge
Müdürlüğü’nde çalışan üyelerimiz ile, Odamız-Şubemiz
çalışmaları hakkında bilgilendirme yapmak, görüş alış
verişinde bulunmak, Kamuda çalışan meslektaşlarımızın
talep ve önerilerini değerlendirmek amacı ile, MüdürKasım 2012 - 167
5
Şubeden
lükte ortak bir toplantı düzenlenmiştir. Toplantıda, ayrıca 14 Eylül 2012 tarih ve 28411 sayılı Resmi Gazetede
yayınlanarak yürürlüğe giren “Karayolları Genel Müdürlüğü Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik” değerlendirilmiştir. Konuya ilişkin
görüşlerimiz, Bültenimizin “Şubemizden” bölümünde
yer almaktadır.
18. Yapı Fuarı - İzmir
11-14 Ekim 2012
İzmir Kültürpark fuar alanında gerçekleştirilen 18. Yapı
Fuarı’nda Şubemiz tarafından bir stand açılarak fuar
ziyaretçilerine Odamız hakkında bilgi verildi. Şubemiz
tarafından hazırlanan deprem broşürleri dağıtılarak afet
toplanma bölgelerini içeren haritalar sergilendi. Fuar
standımızdaki çalışmalarımıza katılan üyelerimize ve
genç-İMO üyelerine teşekkür ederiz.
Geoteknik Kursu
13-14, 20-21 Ekim 2012
İMO Meslekiçi Eğitim Kurulu’nun hazırlamış olduğu
Geoteknik Kursu Şubemiz Konferans Salonu’nda gerçekleşti. Prof. Arif Ş. Kayalar, Prof. Dr. Sadık Bakır, Doç.
Dr. Recep Yılmaz, Doç. Dr. Gürkan Özden, Doç. Dr. Selim
Altun, Doç. Dr. Yeliz Yükselen Aksoy, Yrd. Doç. Dr. Nurhan
Ecemiş ve Yrd. Doç. Dr. Okan Önal’ın eğitmen olarak katıldığı bölgesel kursa toplam 66 İMO üyesi katıldı.
Mühendislik Mimarlık Haftası Etkinlikleri
15-17 Ekim 2012
Mühendislik ve Mimarlık Haftası etkinlikleri kapsamında 15 Ekim Pazartesi günü saat 11.00`de Yenişehir’de
bulunan TMMOB Birlik Parkı’nda TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu adına Ferdan Çiftçi tarafından bir basın
açıklaması yapıldı.
6
Kasım 2012 - 167
Etkinlikler kapsamında 16 Ekim Salı günü
Tepekule Kongre ve
Sergi Merkezi’nde Ege
Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Beno Kuryel’in
konuşmacı olarak katıldığı “Mühendislik,
Matematik ve Felsefe
Örgüsü” konulu bir
söyleşi düzenlendi.
Etkinliklerin son günü olan 17 Ekim Çarşamba günü saat
13.30’da ise yine Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi`nde
“Son Yasal Düzenlemeler Kapsamında Kentsel Dönüşüm, Değişim” başlıklı bir panel gerçekleşti. Panelin ilk
oturumuna konuşmacı olarak İzmir Yüksek Teknoloji
Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Semahat Özdemir,
Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
Hasan Topal, İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi
Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Emekli, Şehir Plancıları
Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Yıldırım,
Jeofizik Mühendisleri Odası adına Prof. Dr. Atilla Uluğ
ve Jeoloji Mühendisleri Odası adına Bülent Turhanlar
konuşmacı olarak katıldı. İkinci oturuma ise Çevre ve
Şehircilik İl Müdürlüğü’nü temsilen Erkan Yaşacan, İzmir
Büyükşehir Belediyesi’ni temsilen Turan Dilek ve İzmir
Barosu’nu temsilen Av. Ayşegül Altınbaş konuşmacı olarak katıldılar.
Mühendislik ve Mimarlık Haftası etkinlikleri 17 Ekim Çarşamba akşamı saat 21.00’de Ziraat Mühendisleri Odası
İzmir Şubesi Lokali önünde gerçekleşen Hüsnü Arkan
konseri ile sona erdi.
Şubeden
Nemetschek-Frilo Ürün Tanıtımı
15 Ekim 2012
Nemetschek Frilo yazılım firması tarafından yapılan
ürün tanıtım semineri Şube Konferans Salonumuzda
gerçekleşti.
10. Ulaştırma Kongresi Hazırlık Toplantısı
2 Kasım 2012
2013 yılı Eylül ayında İzmir’de yapılması planlanan İnşaat Mühendisleri Odası 10. Ulaştırma Kongresi’nin ilk
hazırlık toplantısı Şubemizde yapıldı.
Kent Expo Şehircilik ve Kent İhtiyaçları Fuarı
1-4 Kasım 2012
İzmir Kültürpark Fuar Alanı’nda gerçekleşen fuarda Şubemiz tarafından bir stand açılarak fuar ziyaretçilerine
odamız hakkında bilgi verildi. Fuar standımızdaki çalışmalarımıza katılan üyelerimize ve genç-İMO üyelerine
teşekkür ederiz.
Tahsin Vergin’i andık
6 Kasım 2012
6 Kasım 2010 tarihinde kaybettiğimiz Şube Başkanımız Tahsin Vergin’i ölüm yıldönümünde andık. Tahsin
Vergin’in mezarı başında üyelerimizin katılımıyla yapılan anmada Şube Başkanımız Ayhan Emekli bir konuşma yaptı. Ayhan Emekli tüm etkinliklerimizde, tüm
mücadelelerimizde Tahsin Vergin’i hatırladığımızı hiçbir
zaman unutmayacağımızı söyledi. Buradaki anmadan
sonra Tahsin Vergin Parkı’ndaki anıt da topluca ziyaret
edildi.
İksa Sistemlerine Genel Bakış - Palplanş İksa Çözümü
1 Kasım 2012
İller Bankası İzmir Bölge Müdürlüğü’nde görev yapmakta olan üyemiz İnş. Müh. Gülbin Aşçı tarafından sunulan
seminer Şube Konferans Salonumuzda gerçekleşti. Seminerde genel olarak iksa sistemleri anlatıldıktan sonra
örnek bir betonarme boru donatılandırma projesi incelendi.
İMO Danışma Kurulu
10 Kasım 2012
İnşaat Mühendisleri Odası 43. Dönem Danışma Kurulu 2.
Toplantısı 10 Kasım 2012 tarihinde İMO Teoman Öztürk
Kongre ve Kültür Merkezi`nde gerçekleştirildi. Divan
Başkanlığını Serdar Harp`in, yardımcılıklarının ise İMO
İzmir Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Hülya Altun
ve İMO Hatay Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Cemil
Tileylioğlu`nun yaptığı Danışma Kurulu’na 84 üye katıldı.
Danışma Kurulu İMO Yönetim Kurulu Başkanı Taner
Yüzgeç`in konuşmasıyla başladı. Açılış konuşmasının arİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2012 - 167
7
Şubeden
dından Danışma Kurulu üyeleri, Cansel Malatyalı eylemi
ve hükümetin gündeminde olan TMMOB yasa tasarısı ile
ilgili görüş ve düşüncelerini kurulla paylaştı.
İMO Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç, TMMOB
yasasıyla ilgili olası değişiklikler hakkında Kurulu bilgilendirdi. Danışma Kurulu, Sonuç Bildirgesi’nin oybirliği ile kabul edilmesinin ardından sona erdi. Danışma
Kurulu’na Şubemizden Şube Başkanımız Ayhan Emekli,
Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz Hülya Altun ve
Necati Atıcı ile İMO Onur Kurulu üyesi Prof. Dr. Ömer
Zafer Alku, İMO Denetleme Kurulu üyeleri Ergin Tatar ve
Sait Çağlar katıldılar.
Kamulaştırma Bilirkişilik Kursu
10-11 Kasım 2012
İlk kez “Bilirkişi Yetki Belgesi” alacak üyelerimize yönelik
düzenlenen Kamulaştırma Bilirkişilik Kursu Şubemizde
gerçekleştirildi. Hakim Mehmet Şenol ve üyemiz Altay
İnal’ın eğitmen olarak katıldığı kursa 96 üyemiz katıldı.
Kurs sonunda yapılan sınavda başarılı olan üyelerimiz
Bilirkişi Yetki Belgesi almaya hak kazanacaklar
TMMOB İzmir İKK’nın Bornova Belediye Başkanını
Ziyareti
13 Kasım 2012
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu’na bağlı Meslek
Odası Temsilcileri, Bornova Belediye Başkanı Prof. Dr. Ka8
Kasım 2012 - 167
mil Okyay SINDIR’ı makamında ziyaret etti. Toplantıda,
sağlıklı bir kentleşme ve nitelikli bir yapılaşma faaliyeti
için yerel yönetimlerin ve ilgili meslek odalarının işbirliği ve dayanışma içinde çalışmasının önemi vurgulandı. Prof. Dr. Kamil Okyay SINDIR, kamu yararını gözeten
her tür karar ve uygulamada, kamu tüzel kişiliğine sahip
Meslek Odalarının bilgi ve deneyiminden yararlanmanın hem yasal bir gereklilik hem de toplumsal bir görev
olduğunu belirtti.
Yapı Denetim Kuruluşları ile Toplantı
14 Kasım 2012
Yapı Denetim kuruluşları yetkilileriyle Şubemiz Yapı Denetim Komisyonu yürütücülüğünde ortak bir toplantı
düzenlendi. Toplantıda, Yapı Denetim Kuruluşlarının
yerel yönetimlerde yaşadıkları sorunlar, yapı ruhsatı, hakediş ve diğer imar işlemleri, imar mevzuatı kapsamında değerlendirildi. Uygulamaların iyileştirilmesi adına
Belediye bürokratlarıyla ortak toplantılar düzenlenmesi
kararlaştırıldı.
Şubeden
TAHSİN VERGİN GENÇLİK GÜNLERİ
ETKİNLİKLERİMİZ
3-11 Kasım 2012
6 Kasım 2010 tarihinde kaybettiğimiz Şube Başkanımız Tahsin Vergin anısına “Tahsin Vergin Gençlik Günleri” adıyla 3-11 Kasım 2012 tarihleri arasında çeşitli
etkinlikler düzenlendi. Bu kapsamda anma programı,
anma toplantısı ve dinleti, sohbet toplantısı, briç turnuvası, futbol turnuvası ve satranç turnuvası etkinlikleri gerçekleştirildi. Genç Mühendisler Komisyonu
üyelerimizin de önerileri alınarak planlanan etkinliklerle ilgili bilgiler aşağıdadır.
Dostları Tahsin Vergin’i Anlatıyor
6 Kasım 2012 tarihinde gerçekleşen ve Şube Başkanımız Ayhan Emekli’nin açış konuşmasıyla başlayan
etkinlikte Tahsin Vergin’in eşi Canan Vergin’in yaptığı
konuşmanın ardından salondan söz alan katılımcılar
Tahsin Vergin ile ilgili anılarını, onunla ilgili düşüncelerini aktardılar. Tepekule Kongre Merkezi Akdeniz
Salonu’nda gerçekleşen etkinlikte Prof. Dr. Can Ceylan
tarafından bir şiir dinletisi, Dr. Gökhan Ekim ile Hüseyin Koçak tarafından da bir müzik dinletisi sunuldu.
Etkinlikte Tahsin Vergin’in odamızda yer aldığı çeşitli
etkinliklerden fotoğraflar da gösterildi. Etkinliğe katılan Prof. Dr. Can Ceylan, Dr. Gökhan Ekim ve Hüseyin
Koçak’a teşekkür ederiz.
dığı 11 Kasım 2011 tarihinde yapılan törende Şampiyon takıma kupası ve dereceye giren takımların
tüm oyuncularına madalyaları verildi. Törene Şube
Yönetim Kurulu üyelerimizle birlikte Tahsin Vergin’in
eşi Canan Vergin, T.C.K. Genel Müdür Yardımcısı Erol
Altun ve 2. Bölge Müdürü Abdulkadir Uraloğlu katıldılar. Turnuva boyunca tüm karşılaşmaları yöneten
Gaziemir Belediyesi İşyeri Temsilcimiz Sayın Ergün
Sakartepe’ye teşekkür plaketi sunuldu. Ayrıca birinci
olan takım üyelerine çeşitli hediyeler verildi. Turnuvaya katkılarından dolayı Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü yetkililerine teşekkür ederiz.
Briç turnuvası
4 Kasım 2012 tarihinde Bornova Briç Spor Kulübü’nde
yapılan turnuvaya toplam 74 oyuncu katıldı.
N-S kategorisinde Refik Özyurt – Selim Aydın, EW’de
Pamir İşyar – İhsaner Alkım, Senyör’de Derman Abalı
– Birol Bora, Gençlerde Murat Şensoy – Deniz Ünalan,
Mix’te İsmen Köymen – Şebnem Ertenoğlu birinci oldular. Birincilere Şubemiz tarafından kupa verildi.
Briç turnuvasının düzenlenmesindeki katkılarından
dolayı Bornova Briç Spor Kulübü’ne teşekkür ederiz.
Bir Mühendislik Sohbeti
Satranç Turnuvası
8 Kasım 2012 tarihinde Şubemiz Konferans
Salonu’nda gerçekleşen etkinliğe Prof. Dr. Beno Kuryel ile Prof. Dr. Kambiz Ramyar konuşmacı olarak katıldılar. Katılımcılarla sohbet şeklinde gerçekleşen etkinlikte Mühendislik eğitiminin durumu, Mühendislik
yazılımları, teknoloji ve mühendislik, Üniversite ve sanayi ilişkisi, Mühendislik eğitimi, bilgi
bilimi ve felsefe konularına değinildi.
Satranç turnuvası 10 Kasım 2012 tarihinde Tepekule
Kongre Merkezi Ege Salonu’nda yapıldı. Turnuvada Ata
Topçuoğlu birinci, Tuğrul Baştan ikinci, Raif Gürkan ve
Kubilay Tuna üçüncü oldu. Dereceye girenlere madalya
verildi. Turnuvanın düzenlenmesindeki katkılarından
dolayı üyemiz Sayın Ata Topçuoğlu’na teşekkür ederiz.
Halı Saha Futbol Turnuvası
3-11 Kasım 2012 tarihleri arasında
Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü Halı
Sahasında yapılan turnuvaya İMO ve
genç-İMO üyelerinden oluşan 14 takım katıldı. Turnuva Şampiyonu Ege
Üniversitesi öğrencilerinden oluşan FC
Hollywood takımı oldu. Karayolları 2.
Bölge Müdürlüğü’nde çalışan üyelerimizden oluşan Yol Spor ikinci, Başarır
Yapı Denetim şirketinde çalışan üyelerimizden oluşan Başarır Yapı Denetim
Spor üçüncü oldu. Final maçının yapıl-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2012 - 167
9
Şubeden
Bir mühendislik sohbeti
Halı Saha Futbol Turnuvası
Briç Turnuvası
Satranç Turnuvası
10 Kasım 2012 - 167
Şubeden
İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İMAR YÖNETMELİĞİNİN
BAZI MADDELERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILDI
İzmir Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliği’nin bazı
maddeleri, 13 Temmuz 2012 tarih ve 05/713 sayılı İBŞ
Belediyesi Meclis Kararı ile onanarak 7 Ağustos 2012
tarihli yerel Yenigün Gazetesinde yayınlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Bazı maddeleri ise 12 Ekim 2012 tarih ve 05/951 sayılı Meclis Kararı gereğince onaylanmış ve yürürlüğe girmiştir.
İzmir BŞB’nin ilk İmar Yönetmeliği 1987 yılından 2002
yılına dek uygulanmış, 10 Mayıs 2002 tarihinde bu
yönetmeliğin tamamı değiştirilerek yeni yönetmelik
yürürlüğe girmiştir. Ancak günümüze dek uygulanmış olan bu yönetmelik, son on yılda çok sayıda Kanun ve Yönetmeliğin değiştirilmesi nedeni ile, özellikle Belediye Kanunu, İmar Kanunu, Yapı Denetim
Kanunu, 1/25000 ölçekli İzmir Kentsel Bölge Nazım
İmar Planı Uygulama Hükümleri gibi temel esaslara, ayrıca değişen diğer uygulama yönetmeliklerine
(yangın, yapı denetim, binalarda enerji performansı
yönetmeliği, işyeri açma-çalıştırma yönetmeliği vb.)
bu mevzuata uyumlu hale getirilmesi çabası, olumlu
bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Söz konusu yönetmelik değişikliğine ilişkin değerlendirmeler, 2 yılı aşkın bir süredir İzmir’in gündeminde
yer almaktadır. Belediye’nin, ilgili Kurumlar, sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarından görüş ve önerilerini talep etmesi üzerine, Şubemizde 2010 yılında
bir komisyon oluşturulmuş, uygulamada karşılaşılan
sorunların tespiti, farklı yorumlar ve tereddütlerin giderilmesi, uygulama birliğinin sağlanmasına esas olacak şekilde, diğer Büyükşehirlerde uygulanan İmar
Yönetmelikleri de incelenerek, kapsamlı bir çalışma
yapılmış ve gerekçeli madde önerileri İzmir Büyükşehir Belediyesine iletilmiştir. Şube önerilerimizin ancak
bir kısmının yönetmeliğe yansıtıldığını belirtebiliriz.
Yönetmeliğin değişen bazı maddelerinin ana başlıkları şunlardır;
»» Yönetmeliğin İzmir 1/25000 ölçekli NİP ve 5216
sayılı BŞ Belediye Kanunu gereğince, Belediye ve mücavir alan sınırlarını kapsaması
»» İmar planlarına ilişkin tanımlamalarda değişiklik
»» Yapıya ilişkin tanımlamalarda değişiklik (taks,
kaks, mevcut bina vb..)
»» Minimum parsel genişlikleri
»» Minimum parsel alanları
»» Yapı ruhsatına ilişkin tanımlarda değişiklik
»» Binalar-bloklar arası mesafenin tanımlanması
»» İç bahçenin tanımlanması
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
»» Bina kitle ve yükseklik ölçüleri, eksik katlı yapılaşma
»» Kırsal yerleşmelerde ve imar planı bulunmayan
yerlerde yapılanma koşulları (İzmir 1/25000 ölçekli NİP hükümleri, yönetmelikte yer aldı)
»» Binaların kotlandırılması
»» Çatı arası kullanımı
»» Çıkma ölçüleri
»» Bina piyes ölçüleri, bina iç yükseklikleri
»» Asansörler, yürüyen merdivenler, taşıyıcı platformlar
»» Isınma sistemleri
»» Bodrum katlarda iskan koşulları
»» Kapıcı dairesi
»» Yapı ruhsatı ve yapı kullanma iznine ilişkin esaslar
»» Fenni mesuliyet, şantiye şefliği, fen adamları
»» Kazı izni, kazık temel imalatları
»» Özel öğretim kurumları
»» Ekmek fırınları
»» Akaryakıt ve LPG ikmal istasyonları
»» Engelliler ile ilgili hükümler
»» vb.....
Yönetmelik değişikliği hakkında üyelerimizi bilgilendirmek ve görüşlerini almak amacıyla Şubemizde ve
Temsilciliklerimizde etkinlikler planlanmaktadır.
Yönetmeliğin Yapı Denetim ve Planlı Alanlar Tip
İmar Yönetmeliğine Uyumu!
Son değişiklerle Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca, işlemlerin basitleştirilmesi ve bürokrasinin azaltılması
gerekçesi ile Nisan 2012’de yayımlanan Planlı alanlar Tip İmar Yönetmeliği ve Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği değişiklikleri, İzmir BŞB İmar Yönetmeliğinin ilgili tüm maddelerine yansıtılmış, Meslek
Odalarının yapı ruhsatı öncesinde, her iş için üyesinin
sicilini tutma (işin adı yazılı sicil durum belgesi düzenlenmesi zorunluluğu), mesleki denetimini yapmasına
ilişkin hükümler ortadan kaldırılmıştır. Konuya ilişkin
görüşlerimiz, Şubemiz Bülteni 166. Sayı- 31. sayfasında “İzmir’de Yapı Denetiminde Kamusal Denetim
Ortadan Kaldırılmış ve Kuralsız Sağlıksız Yapılaşmanın Önü Açılmıştır” başlıklı TMMOB İzmir İKK Basın
Açıklamasında yer almaktadır. Ayrıca Şubemiz Bülteni 165. Sayı Hukuk Köşesi- 48. sayfasında “Bürokrasiyi Azaltalım Derken” başlığıyla, yapılan uygulama
Kasım 2012 - 167 11
Şubeden
hukuki boyutuyla ele alınmıştır. Zira Meslek Odalarının yapı ruhsatı düzenlenmesi öncesinde, üyesi olan
teknik elemanı kayıt altına alması, sicilini tutması ve
belgelendirmesi bürokratik bir işlem değildir. Aksine,
Meslek Odaları, yapı proje üretimini de, uygulama sürecini de kamusal bir sorumluluk olarak görmektedir.
Odamız, oluşturulan bu yasal boşluk ile, Belediyeler
tarafından kapsamlı ve nitelikli bir denetim yapılamayacağı görüşündedir. Gerek meslek pratiğini düzenleyen ilgili mevzuatın, gerekse imar mevzuatının
(deprem, yangın, yapı denetim, otopark, sığınak vb
yönetmelikler) uygulanması aşamasında yaşanacak
aksaklıklar, birçok yapı ruhsatının iptaline yol açacak
ve yapı sahipleri ile, sorumluluğu üstlenen Yapı Denetim Kuruluşları süreç içinde maddi-manevi sorunlar yaşayacaktır.
Sonuç
İmar Yönetmelikleri yapılaşma ve denetim süreçlerinin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi, mühendislik ve
mimarlık hizmetlerinin yürütülmesinde temel araçlardan biridir. İmar yönetmelikleri, üst ölçekli kentsel
plan kararlarından, tek yapı ölçeğinde hazırlanmış
birçok düzenlemeyi kapsadıklarından, uygulama
süreçlerinde ilgili kurumların idari yetkileri, teknik
hizmetler ve hukuk kuralları ile etik ilkeler bir bütün
olarak karşımıza çıkar.
EKİM-KASIM 2012’DE
YAYINLANAN
YASA VE YÖNETMELİKLER
1. Maliye Bakanlığından:
Kamu Taşınmazlarının Yatırımlara Tahsisine İlişkin
Usul ve Esaslarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Usul ve Esaslar (16 Ekim 2012 Tarih, 28443 Sayılı
R.G.)
2. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından:
Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (89/106/Eec) Kapsamında Uygulanacak Teknik Şartnamelerin Yayımlanması Hakkında Tebliğ (Tebliğ No: Mhg/2012-09)
(17 Ekim 2012 Tarih, 28444 Sayılı R.G.)
3. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığından:
Limanlar Yönetmeliği (31 Ekim 2012 Tarih, 28453
Sayılı R.G.)
4. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından:
Dolayısıyla bu yönetmeliğin düzenlenme süreçleri
kadar uygulanma süreci ve yorumlanması da önem
taşır. Günümüzdeki yasa enflasyonu, yasa yönetmelik
maddelerindeki ayrıcalık/istisnai maddeler, uygulayıcıları karmaşaya sürüklemekte, yasal boşluklar oluşturmakta ve tüm bu karmaşadan yararlanan kişi/grup
ve toplulukların oluşmasının önünü açmaktadır.
Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (89/106/Eec) Kapsamında Cpc Belgelendirme Muayene ve Deney
Hizmetleri Tic. Ltd. Şti.nin Onaylanmış Kuruluş
Olarak Görevlendirilmesine Dair Tebliğ (Tebliğ No:
Mhg/2012-10) (31 Ekim 2012 Tarih, 28453 Sayılı
R.G.)
İyi kurgulanmış imar yasa ve yönetmelikleri, sağlıklı,
güvenli, planlı bir kentleşme ve yapılaşma için tek ve
yeter koşul değildir elbette. Bu yasal düzenlemeleri
kamu yararını gözeterek uygulayan, yorumlayan yönetim kadrolarına emanet edilmesi gerekmektedir.
Bir yasa veya yönetmeliğin, teknik açıdan yeterli olması kadar, genellik – objektiflik – adalet – hakkaniyet ilkelerini gözeten kamu görevlileri tarafından
uygulanmaları da büyük önem taşır.
Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Ait Katkı Payına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik (8 Kasım 2012 Tarih, 28461 Sayılı
R.G.)
Bu bağlamda, özellikle yerel yönetimlerde teknik
hizmetleri üstlenen gerek yöneticiler, gerekse teknik
personele önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Halka ve dezavantajlı toplum kesimlerine hizmet
etmenin en temel ilkesi, hukuk kurallarıyla uyumlu
yasa/yönetmelikler çerçevesinde, nitelikli kamusal
denetimdir.
Saygılarımızla...
İMO İZMİR Şubesi Yönetim Kurulu
12 Kasım 2012 - 167
5. Kültür ve Turizm Bakanlığından:
6. Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun
Kanun No. 6359 Kabul Tarihi: 1/11/2012 (10 Kasım
2012 Tarih, 28463 Sayılı R.G.)
7. Kamu İhale Kurumundan:
Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (14 Kasım 2012
Tarih, 28467 Sayılı R.G.)
8. Maliye Bakanlığından:
Kamu Taşınmazlarının Yatırımlara Tahsisine İlişkin
Usul ve Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair Usul
ve Esaslar(15 Kasım 2012 Tarih, 28468 Sayılı R.G.)
Şubeden
KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YER DEĞİŞTİRME
SURETİYLE ATAMALARA İLİŞKİN YÖNETMELİK HAKKINDA
ŞUBE GÖRÜŞLERİMİZ
Karayolları Genel Müdürlüğünce hazırlanan ve 14 Eylül 2012 tarih ve 28411 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Karayolları Genel Müdürlüğü
Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına
İlişkin Yönetmelik” e ilişkin görüşlerimiz aşağıda özetlenmiştir.
1. Madde 8 “Yer Değiştirme Suretiyle Atamalarda
Göz Önünde Bulundurulacak Hususlar” başlığında nesnel, objektif kriterler ortaya konmamıştır.
Şöyle ki, düzenlemede, yer değiştirme kurulu
Genel Müdürün atadığı kişilerden oluşacak olup,
kurulun değerlendirme kısasları net değildir. Bu
da kurul kararlarında, imtiyaz ve kayırmacılığa
meydan verecektir.
2. Madde 23/3 Başmühendis ve üst makamlar için
zorunlu hizmet süresinin uzatılması 1 yıl ile sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırma hakkı diğer
mühendislere verilmemiştir. Dolayısıyla özellikle
doğu bölgelerinde çalışan mühendislerin tayin
taleplerinin karşılanması güvence altına alınmamış, tamamen idarenin keyfiyetine bırakılmıştır.
3. Yönetmelik Batı bölgelerinde çalışan mühendislerin Doğu Bölgelerine atamasını kolaylaştırırken, Doğu bölgelerinden çalışan mühendislerin
batı ilerine atanabilmesi güvencesini getirmemiştir.
4. Diğer kurumların (örneğin MEB) çıkardığı benzer
yönetmeliklerde ZORUNLU HİZMET, yürürlüğe
girdiği tarihten sonraki atamalarda uygulanmaktadır. Karayollarında daha önceki tarihlerde atanan mühendislerin çalışma koşulları değiştirilmiş
(kazanılmış hakları yitirilmiş), zorunlu hizmet sorumluluğu oluşturulmuştur.
5. Özellikle ihaleli işlerde Denetim Görevlisi olarak
çalışan inşaat mühendisleri, Zorunlu Hizmet ve
Rotasyon ile baskı altına alınabilecektir.
6. Yönetmelikle getirilen Rotasyon mühendisler
için mesleki gelişime katkı sağlayacak şekilde düzenlenmemiştir. Yönetmelikte, bölge içi ve servisler arası rotasyon koşullarına yer verilmemiştir.
7. Değiştirme, Başvuru Değerlendirme Formu’nda
puanlamaya esas kriterler liyakat ve mesleki başarıyı içermemektedir.
8. Yönetmelik sadece Teknik Hizmet Sınıfı’nı kapİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
samaktadır. Genel İdari Hizmetler sınıfını kapsamamaktadır. Dolayısıyla mühendis çalışanların
hedeflendiği açıktır.
9. KPSS ‘de başarılı olup, özel sektördeki işlerini bırakarak, istedikleri illere atanmayı başaran mühendisler, bu yönetmelik ile mağdur edilmektedir.
10. Karayollarında çalışan mühendislerin hayat kurması, ev alması, çocuklarının geleceklerini oluşturması engellenmektedir.
Anayasa Mahkemesi Kararı ile,
Kentsel Dönüşüm Uygulayan
Belediyelere Yetki Sınırı Getirildi
Anayasa Mahkemesi, Ana Muhalefet Partisinin,
Belediye Kanunu’nun 73. maddesinin bazı hükümlerinin, Anayasa’nın temel hükümlerine aykırı
olduğu gerekçesi ile açtığı davayı değerlendirdi.
Belediyelerin “kentsel dönüşüm” projelerini uygulayabilmesini öngören 5393 Sayılı Belediye
Kanunu (5998 s. Kanunun 1. maddesi ile değişik),
73. maddesinin bazı hükümlerinin yürütmesinin
durdurulmasına ve karar verilmesine yer olmadığı
kararına varılmışken, 73. maddenin 11. fıkrasının
ikinci, üçüncü ve dördüncü cümlelerinin iptali, kararın Resmi Gazetede yayımlanacağı güne kadar
yürürlüğünün durdurulması kararı alınmıştır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde, her tür imar işlemleri ve yapı ruhsatı verilmesine ilişkin işlemler Belediye iznine tabi olduğundan, yasa belediyelere, bu alanlarda devam
eden ve projeye uygunluğu belediye tarafından
kabul edilenler dışındaki diğer inşatları, 5 yıl süreyle durdurma, bu süreyi uzatma yetkisi vermiş,
bu sürenin de 10 yılı geçemeyeceğini hüküm altına almıştı.
Mahkeme Kararı ile, Belediyelere, bu alanlarda
devam eden inşaarları durdurma ve durdurma süresinin uzatılması yetkisini veren hükümler iptal
edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin, Esas No: 2010/82, Karar
No: 2012/34, 18/10/2012 günlü kararı, 23/10/2012
tarih ve 28450 s. R.G. de yayınlanmıştır.
Kasım 2012 - 167 13
Şubeden
19 Aralık 2012 tarihinde, mesleğinde 50, 40 ve 25. yılını
dolduran üyelerimize eğitim dönemlerindeki hocalarımızın da katılacağı törenle plaket verilecektir.
Üyelerimizi kutlar, sağlıklı nice yıllar dileriz.
Şubemiz kayıtlarına göre meslekte 50, 40 ve 25. yılını
dolduran üyelerimizin listesi aşağıda bulunmaktadır.
Aynı liste şubemizin internet sitesinde de yayınlanmaktadır: www.imoizmir.org.tr
Listedeki üyelerimizin Şubemiz kayıtlarındaki adreslerine yazılı davet gönderilecektir. Listede herhangi bir
yanlışlık görülmesi durumunda Şubemize telefonla bilgi verilmesini rica ederiz.
Telefon: 462 56 55 • e-posta: [email protected]
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
4014
4072
4073
4085
4102
4132
4150
4167
4188
4199
4275
4479
4533
4548
4706
4721
4840
BURHAN YEDEKKESİCİ
ERSELİ ERSOY
ÖNDER DAĞISTAN
MUSTAFA KAPANCIOĞLU
MURAT SERDAROĞLU
A. İHSAN ÇALIŞ
NEVZAT SÜVARİ
MUHİTTİN ÇINAR
CEMAL AĞCA
ERKAN ÖZAKMAN
MEHMET CENGİZ
FİKRET MADRALI
TURGUT SAYIN
İ. EROL GÖNDERTEN
ÖMÜR ÖNDER
FAHRİ DERELİOĞLU
GÜLTEKİN OYBİR
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
8046
8240
8245
8283
8362
8397
8417
8423
8449
8450
8462
8484
8492
8496
8518
8536
8544
8545
8617
8638
8644
8649
8659
8664
8670
8707
8728
8735
8764
8777
8778
8793
8824
8825
8832
8833
8841
8842
8848
8861
8866
8867
8868
8899
8906
8921
8985
8986
8995
8997
9004
9023
9024
9025
9031
9059
9060
9072
9073
9085
9088
9089
9095
9159
9206
9222
9225
9228
9234
9235
9244
9245
HİCRİ GÜRDENİZ
OKYAY GÜNAY
MESUT ÖZCAN
HASAN HÜSEYİN ÇIĞIRKAN
BAHRİ TAMTÜRK
HIDIR HALUK GÖKMEN
YAVUZ İSMET KÜRÜMOĞLU
MEHMET AYKUT
MUSTAFA MOKAN
RECEP GÜRSOY
OSMAN MUTLU
EROL DEMİR
MEHMET EMİN AKÖZEK
ONUR ZUNGUR
MUSTAFA KAYA TÜFEKÇİOĞLU
ATALAY COŞKUNER
ABDÜLKADİR GÜRÇAY
SÜLEYMAN TÜRKÜRESİN
REFİK TÜNAYDIN
VECİHİ BAŞAR
FERRUH ÜLGEN
HASAN ALİ PAR
MUSTAFA ŞEFİK ERDOĞAN
FUAT ALTAN IŞIK
14 Kasım 2012 - 167
FEYYAZ ALTAN
CELAL ÖZSÖNMEZ
NECATİ ERPEK
BEDRİ YEŞİLMEN
AHMET TURAN SÖZEN
GÜNAY BADAY
OSMAN ARICAN
SELİM ERTEM
HÜSEYİN BULAKERİ
MUSTAFA MUTLU
SEYRAN DAMBA
AHMET CENGİZ
TANJU DÜMROL
SÖZDEN EDEN
KEMAL TÜRKASLAN
ERTAN ALAYAT
İSMAİL HAKKI CENAP BİLGİLİ
İLHAN YAPICILAR
NAZIM YILMAZ
TAYFUR YİĞİT
ABDULLAH BİZDEN
ALPER TANER
ERGÜN OLGUN
HALİL KARAKURUM
AHMET HAMDİ ALPASLAN
ŞAMİL KAHRAMAN
NEZİHE KISMET GÜRSEL
ADNAN SABIRLI
ALİ SÖZER
MEHMET KORKMAZ
EROL ÖZTÜRK
YÜCEL PABUŞCU
CEMAL ALTINTAŞ
MAHMUT BAHATTİN OKTAÇ
ALİ YAVUZ ERİŞTİ
BEKİR ÖZCAN ŞİŞMAN
BEKİR SAĞLAM
HALDUN TUNCER
TANIL ÖZEREN
İSMAİL ERDEM KANDEMİR
METİN ÇAÇTAŞ
İSMAİL BURSALIOĞLU
VEDAT KURT
ALİM ŞADAN
BÜNYAMİN AÇIL
ORHAN KARALOM
HASAN HALUK SÖNMEZ
SADETTİN UÇKUN
Şubeden
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
9261
9263
9274
9291
9302
9321
9354
9356
9392
9424
9426
9427
9430
9431
9432
9433
9442
9448
9461
9463
9509
9559
9574
9581
9603
9604
9605
9606
9609
9681 TURGUT ARAT
9692 ŞÜKRÜ GÜVEN
9693 ALİ İHSAN DERELİ
9699 MUHARREM KAÇIKOÇ
9753 ALİ RIZA TOKUL
9756 MELİH BAŞKAN
9761 KEMAL ALTINDAĞ
9762 B.SEMİH OKÇULAR
9763 HİDAYET ŞAHİN
9772 OSMAN ÇINARLI
9796 FERHAT TÜRKMEN
9802 METİN KILIÇ
9833 MÜNEVVER EZBERCİ
9834 ALİ AKARSEL
9835 SEMİH GÜLEÇER
9836 İSHAK ABDULLAHOĞLU
9838 MUSTAFA KALE
9864 ÖZCAN YAVUZ
9886 ERDOĞAN ERDEMCİ
9897 AHMET TEOMAN ÖZKANER
9898 ŞUAYYIP ŞENÖZHÜR
9901 SÜLEYMAN SAİM EFELERLİ
9905 ETHEM ÖNER
9966 LEVENT ALPGÜLTAŞ
9967 ALİ OKTAY ULUSOY
10026 FARUK TEKİNŞEN
10038 SUAT GÜNER
10039 MEHMET SAYIN
10040 LÜTFİ ÜLÇAY
10051 OSMAN KAYA
10061 ALİ ÖZLER ÖRNEK
10064 ALİ RIZA AKŞEHİR
10101 SEVGİ GÖNENÇ
10125 REŞAT CABA
10189 MEHMET NACİ AKYIL
10219 ADNAN FİDAN
10222 NEVZAT CİHAN
10357 ŞENGEZER GÜLÇE
10359 CEVDET GÜLGÜN
10493 MUSTAFA ARKUN
10494 ATİLLA GÜNERKEN
10496 SEFA TÜRKSOY
10547 ALAADDİN ERGÜN
10612 MUSTAFA TUNCAY ÖZATALAY
10753 AHMET LEVENT ALGAN
10790 ÖMER ZAFER ALKU
10965 MAHMUT ÇETİN
11734 TUNCAY KARANACAK
14686 MEHMET ALİ MOTUR
14795 ATTİLA ORBAY
15456 REFİK ÖZDEŞ
15693 NAZMİ TÜRK
17361 SÜLEYMAN ÜNCÜ
18408 ERGÜN YÜCE
20510 FERHUN BÜYÜKKEÇECİ
24325 ZİYA NAZLI
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
34017 HALİL ANGÜN
34020 MEHMET AYHAN DİMLİOĞLU
34027 HALDUN SADIK DERBENT
34064 MERAL KARAALANLI
34099 SERDAR SUAT BALCIOĞLU
34101 RAHMİ KUTSAL
34187 SAVAŞ EŞKİYAKIRAN
34189 HAKKI NASIF
34190 ZAFER ERDEM
34196 HİKMET YILDIZ
34277 DAVUT ÖZTÜRK
34301 MEHMET HAKKI ÖZGENÇ
34305 FİKRİ ÇELİK
34353 BUKET ATTAROĞLU
34354 NUMAN ŞAHİN
34385 ŞEMSİ YAZICI
34396 SEDAT YETİM
34426 FARUK YILDIRIM
34446 RASİM BAŞ
34477 MURAT ALİ KİPER
34500 MUSTAFA UÇAR
34519 BENGİ AKŞAN
34545 HASAN ERMANAV
34568 HÜSEYİN AYGÜN
34569 CANAN KARADAĞ
34570 SELİM PARMAKSIZ
34571 MUSTAFA ULUER
34582 HATİP TOK
34605 KENAN KESKİN
34618 AHMET HASAN ADALI
34619 AHMET GÜRKAN AKÇAGÜL
34621 BİLHAN İLGÜN
34622 GÜLGÜN KÜÇÜK KOCAMIŞ
34709 YÜKSEL SELEK
34710 HAYDAR TAMER TEMİZEL
34714 ERCAN SAYIN
34741 ALİ BAYRAM BAL
34760 ERCAN ÖZGÜVEN
34804 ATIL TUNGA GÜVENER
34822 İRFAN SERHAN ÖZTUNA
34835 İLHAN ÖNAL
34848 TİMUÇİNHAN AYİÇİ
34858 ALPASLAN ÇELİK
34887 SERHAT DOĞAN
34899 MEHMET HALUK GÖĞÜŞ
34903 BİROL ÖZDEMİR
34933 HÜSEYİN YOLDAŞ
34981 SUAT DAĞ
34983 PERVİN TOĞU
34985 METİN ÇAĞRI
35072 KURT ANDREAS ÖNEROĞLU
35074 MEHMET BURAN
35075 KAYHAN TÜNER
35133 M. LÜTFİ Y. KARACASULU
35167 ALİ YAVUZ
35169 HALUK ERTEN
35185 CAN MUSTAFA KOPARAL
35193 NİHAT KÖŞGER
35403 SÜHEYLA (TUĞAN) SARICA
35645 ALİ ERGÜZER
35696 YETKİN YENİCİ
35815 BAYRAM KILIÇOĞLU
36177 OĞUZ ÖZDEKER
36328 MUSTAFA YAVAŞ
37132 TAYFUN KUNÇ
37370 DARÇİN AKIN
38217 TEMEL GÜRBÜZ
41459 ŞÜKRAN DURMUŞOĞLU
42713 MEHMET HAKAN UĞUR
VAHİT AYDEMİR
AHMET ÇAMPINAR
RAGIP TAYFUR
HASAN HİLAL
CEMAL GÖRKEY
ATİLLA ECE
MEHMET YILMAZ BOZKURT
MEHMET ŞEFİK GÜNGÖR
YUSUF CAN GEDİK
MUHSİN KARAGÖZ
NURETTİN YETİŞ
NURETTİN SUNU
SALİH TÜMER ÖNGEL
NURÜLHÜDA ERDOĞAN
İNCİ GÜN
MEHMET NEJAT AKPINAR
TUNCEL ÜÇER
SELİM YILDIRIM TÜRKMEN
HASAN ATAOL
YUSUF KAPLAN KOÇ
ERTAÇ TOKER
AHMET GÜREL
MEHMET ÖMER ERŞAN
GÜNER GÜLBAHAR
OSMAN NURİ ÖZGÜVEN
ALİ ÖZGEN ÇIKAL
İSMAİL HAKKI ÖZDEN
AHMET LÜTFİ GİRGİN
FAHRİ TÜTÜNCÜ
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2012 - 167 15
Şubeden
16 Kasım 2012 - 167
İMO’dan
İNSAN HAYATI VE KAMU YARARI
KORUNMASI GEREKEN TEMEL DEĞERDİR
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu’nun, Van depreminin birinci yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklama.
22 Ekim 2012
Geçtiğimiz yıl 23 Ekim Pazar günü merkez üssü Van`ın Tabanlı köyü olan depremde nedeniyle 604 insanımızı kaybettik. Deprem hayatı olumsuz yönde etkiledi; özelikle
Erciş ilçemiz büyük bir drama sahne oldu. Birçok bina
oturulamaz hale geldi, afet sonrası müdahalede yaşanan
sorunlar, günlük hayatın asgari düzeyde devam ettirilmesini bile zorlaştırdı. Van ilk depremin şokunu henüz
atlatmamışken, acılar hâlâ sıcakken, kent kelimenin tam
anlamıyla afete teslim olmuşken, bu kez de 9 Kasım`da
merkez üssü Edremit ilçesi olan bir diğer deprem ile sarsıldık, ikinci depremde ise 32 insanımızı kaybettik. Anıları
karşısında saygıyla eğiliyor yakınlarını kaybeden herkese
bir kez daha başsağlığı diliyoruz.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak Van depreminin ilk gününden beri kalbimiz Van halkıyla birlikte attı. Depremin
üçüncü gününde gözlemde bulunmak için bölgeye gittiğimizde tüm örgütlülüğümüz dayanışma malzemelerini
toplamak ve bölgeye ulaştırmak için çoktan çalışmalara
başlamıştı. Bizler mesleğimizin birikimlerini de yara sarmak için seferber ettik. Birinci depremin ardından ön hasar tespit çalışmalarında gönüllü meslektaşlarımızın yer
alması için Valiliğe başvurduk. Hasar tespit çalışmalarında görev alma talebimiz ikinci depremin ardından karşılık bulabildi. Valilik ve Belediye ile imzalanan protokol
doğrultusunda meslektaşlarımız deprem bölgesindeki
hasar tespit çalışmalarında üç hafta boyunca bilfiil görev
aldı.
İlk günden beri Van`da olan bizler, sadece yıkılan binaların birçoğunda seçilen taşıyıcı sistemlerin hem tasarım
hem de imalat açısından depreme dayanıklı yapı tasarımı ilkelerine uymadığına, beton dayanımının elle ufalanabilecek düzeyde kalitesiz olduğuna değil aynı zamanda çadır yaşamının barındırdığı risklerin ölümlere neden
olduğuna, yakınlarını kaybetmenin yanı sıra ağır yaşam
koşullarıyla mücadele etmek durumunda kalan Van halkının kentten göç etme dışında çare bulamadığına da
tanıklık ettik.
5 Ekim`de ise 33 ilde aynı anda 150 kamu binasının yıkımları ile başlatıldı. Yıkımların neye göre belirlendiği konusunda bilinen tek şey, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın
Haziran ayında riskli alan ve riskli yapıların tespit çalışmalarının başlatılması için 81 il Valiliği ve Belediyeye bir
genelge göndererek talimat vermiş olmasıydı. Valilik ya
da belediyelerin nasıl bir çalışma yaptığı, yıkımların hangi plan, veri ve önceliğe dayanılarak gerçekleştirildiği
bir muamma olarak kaldı. Aynı yasa, yapı denetimden
muaf tutulan TOKİ`ye rezerv alanlarının belirlenmesi gibi
önemli bir yetki daha vererek asıl amaçlananın ne olduğunu açıkça ortaya koymuş oldu. Ülkemizin tüm kentleri
adeta, Van ili özelinde jeolojik etüt çalışmaları tamamlanmaksızın inşaatlara başlayan ve hatta birçok inşaatını
tamamlayan TOKİ`nin insafına terk edildi.
Bu gerçekler, siyasi iktidara mesaj, kamuoyuna uyarı, bizlere ise sorumluluk bildirmektedir.
Van depremlerinin birinci yıldönümünde, mesleki ve
toplumsal sorumluluğumuz gereği, kentsel dönüşüm
sürecini “oy kaybetme pahasına uygulayacağını” ifade
eden iktidara sesleniyoruz: Deprem tehdidiyle kentsel
dönüşüm projelerini meşrulaştırmaktan vazgeçin. Olası
depremlerin yol açacağı yıkım önlenmek isteniyorsanız,
kentsel planlama ve uygulama süreçleri başlatın, dönüşüm alanlarını, sosyolojik ve çevresel değişkenleri ve bu
bölgelerde yaşayanların ihtiyaçları göz önüne alarak belirleyin, rant yaratacak uygulamalardan kaçının ve kamu
yararı ilkesinden ayrılmayın. Mühendislik mesleğini itibarsızlaştıracak ve meslek örgütlerini güçsüzleştirecek
uygulamalardan vazgeçin.
Van depremlerinde yaşananlar ile 1999 Marmara depremlerinde yaşananlar Türkiye`nin Doğusu ile Batısını
ortak bir paydada buluşturdu. Öyle ki ne depremin yıkıcı
etkisi önlenebildi ne de deprem sonrası yaşanan afete
müdahale ve krizi yönetme noktasında doğru adımlar
atılabildi.
Yetmezmiş gibi Van depremleri kamuoyunda “Kentsel
Dönüşüm Yasası” olarak bilinen “Afet Riskli Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi” hakkındaki kanun sayesinde
popülizme malzeme edildi. Mayıs ayında meclis genel
kurulundan geçen “Kentsel Dönüşüm Uygulamaları” herhangi bir veri veya envanter çalışmasına dayanmaksızın
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2012 - 167 17
TMMOB’den
TMMOB DEPREMİN 1. YILDÖNÜMÜNDE VAN’DAYDI
TMMOB, Van depreminin 1. yıldönümünde tüm sorumluların ve yetkililerin dikkatini bir kez daha deprem gerçeğine
çekmek için Van’daydı. İnşaat Mühendisleri Odası’nın yürütücülüğünde 8-9 Kasım 2012 tarihlerinde gerçekleştirilen
etkinliklerle kamuoyu depreme duyarlı olmaya çağrıldı.
TMMOB Van İl Koordinasyon Kurulu tarafından 8 Kasım
Perşembe günü Van Sanat Sokağı’nda düzenlenen kitlesel katılımlı basın açıklamasıyla başlayan “depreme
duyarlılık” etkinliği aynı gün düzenlenen “Van Depremi
ve Sonrası” konulu panelle devam etti. Etkinliklerin ikinci günü ise “depreme duyarlılık yürüyüşü” ve anıt heykel
açılışı gerçekleştirildi.
Van Depremlerinin Birinci Yıldönümünde TMMOB
Dün Olduğu Gibi Bugün de Van‘da
Van İKK tarafından 8 Kasım 2012 tarihinde yapılan “Van
Depremlerinin Birinci Yıldönümünde TMMOB Dün Olduğu Gibi Bugün de Van‘da” başlıklı basın açıklamasına
çok sayıda TMMOB üyesi katıldı. TMMOB Van İKK Sekreteri Şemsettin Bakır tarafından okunan açıklamada,
Van‘ın birinci derece deprem kuşağında yer almasına
karşılık yetkililerin önlem almadığına dikkat çekildi;
merkezi idare ve yerel yönetimler, TMMOB‘nin uyarılarını dikkate almaya çağrıldı.
“Van Depremi ve Sonrası” paneli
Basın açıklamasının ardından Van Ticaret ve Sanayi Odası (VATSO) toplantı salonunda “Van Depremi ve Sonrası”
konulu bir panel düzenlendi.
Panele konuşmacı olarak katılan TMMOB Şehir Plancıları Odası 2. Başkanı Ümit Özcan “Van‘ın yeniden planlanması”, TMMOB Van İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri
Şemsettin Bakır “Hasar tespitleri, geçici ve kalıcı konutlar”, Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Başkanı Hüseyin
Kaya “Van‘da yapı denetimi”, Van Ticaret ve Sanayi Odası Eski Genel Sekreteri Necdet Takva “Depremin Van‘ın
ekonomik yapısına etkisi”, Van Kadın Derneği Üyesi Aylin
Çelik “Depremin sosyolojik etkileri”, Van Haber Gazetesi
Genel Yayın Yönetmeni Naif Yaşar “Medyada Van depremi” konularında bilgi verdi.
Depreme Duyarlılık Yürüyüşü
Etkinliklerin ikinci günü olan 9 Kasım‘da ise saat 11.30‘da
Kültür Kavşağı‘nda toplanılarak Milli Egemenlik Cad. Hastane Cad. - Beşyol Kavşağı - Akköprü güzergâhında
yüzlerce mühendis, mimar, şehir plancısı ve Vanlıların
katılımıyla “depreme duyarlılık yürüyüşü” ve anıt heykel
açılışı gerçekleştirildi. Burada İnşaat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç, TMMOB Yönetim
Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ve Van Belediyesi Başkanvekili Sabri Abi birer konuşma yaptılar.
İMO YÖNETİM KURULU BAŞKANI TANER YÜZGEÇ’İN
VAN’DA YAPTIĞI KONUŞMA METNİ
Sn. Belediye Başkanım,
Değerli yurttaşlarım, Değerli meslektaşlarım, Değerli
Basın mensupları,
Van depremi anısına yapılan anıtının açılışına hoş geldiniz.
Aslında 23 Ekimde aranızda olacak, hep birlikte yürüyecek ve bu anıtın açılışını hep birlikte yapacaktık. Ancak o tarihte arzu ettiğimiz Depreme Duyarlılık Yürüyüşü ne yazık ki Valilik engeline takıldı.
Bizler TMMOB bileşenleri ve İnşaat Mühendisleri Odası
olarak 4 yıldan buyana Depreme Duyarlılık Yürüyüşlerini 1999 Marmara Depreminin yıldönümlerinde, Marmara bölgesindeki çeşitli yerleşkelerde ve en önemlisi
depremin yaşandığı günde gerçekleştirdik.
Bu yürüyüş ve etkinliklerdeki amacımız, depremlerin
sıradan bir doğa olayı olduğunu, fakat yıkım ve acının
doğal bir sonuç olmadığını vurgulamaktı. Bilim, teknik
18 Kasım 2012 - 167
ve mühendisliğin rehber edilmesi halinde afetlerin felakete dönüşmeyeceğini anlatmaktı.
Biz TMMOB ve İMO olarak bu defa, geçen sene yaşanmış olan Van depremi felaketinin akabinde sizlerle bir
araya gelerek, hem devlet kurumlarının, hem vatandaşların hem de teknik elemanların sorumluluklarını
konuşmak ve Van bölgesine yönelik toplumsal ilgiyi
odaklamak arzusundaydık.
Fakat ne yazık ki, Sn. Başbakanın bölgedeki varlığı ve
etkinlikleri, bizlerin varlığının önüne geçti. 23 Ekim de
Van ili, bilimi ve tekniği temsil eden bizlerle, aynı anda
burada bulunan Başbakan ve devlet erkanına dar geldi.
Dolayısıyla, 23 Ekim depreminin ikinci yıkıcı dalgasının
yaşandığı 9 Kasım`ın yıl dönümünde bir araya gelebiliyoruz ancak...
Değerli Katılımcılar,
23 Ekim 2011`de Van depremi yaşandığında ilk iş ola-
TMMOB’den
sosyal yapıya ve doğaya uyumlu kentleşme ve yapılaşma anlayışı güden uygulamalar, doğal afetlere karşı
verilen mücadelenin de, toplumsal,sosyal barışın da
anahtarı olacaktır.
Değerli yurttaşlarım, değerli meslektaşlarım,
İlk kayıtlı deprem olan 1580 Van depreminden, 2011
depremine kadar geçen zaman zarfında Van toprakları,
büyük acılar yaşadı ve büyük yıkımlar gördü.
Hayatını kaybeden insanlar, yerle bir olan yapılar ve
üzerine bastığımız bu toprağı ikiye ayıran fay hatları
Van`da büyük izler bıraktı.
Biz istesek de istemesek de toplumsal hafızamızın zayıflığına rağmen bu izler geleceğe taşınacak.
rak dayanışma konvoylarını yola çıkaran ve hemen devamında mesleki-teknik destek için yola koyulan mühendis ve mimarlar, bugün burada, acılı coğrafyanın
kederli insanlarıyla, yoksulluğa, yoksunluğa ve en çok
da unutulmaya itiraz etmek için toplandı.
Van halkıyla omuz omuza depremi unutmayacağımızı,
deprem önlemlerinin alınması, nitellikli yapı üretimin
sağlanması doğrultusunda ısrarımızı sürdüreceğimizi,
kentlerimizin rantiyeye teslim edilmesine izin vermeyeceğimizi söylemek için bu gün bir araya geldik.
Geçen sene yaşanan depremlerin devamı günlerde
yardımlaşma, dayanışma duygusu önemliydi. Bugün
ise yani depremin yıl dönümünde, toplumsal hafızanın
taze tutulması önem kazanmıştır.
Değerli yurttaşlar, değerli meslektaşlarım,
Türkiye`nin doğuyla batısı arasında, siyasi, ekonomik
ve idari açıdan çok fazla farklılıklara sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Hatta 23 Ekim`de burada olamayışımız bile buna örnektir.
Fakat 2011 Van depremi ile 1999 Marmara depremi
arasındaki benzerlik, Türkiye`nin Doğusu ile Batısını ortak paydada buluşturan bir öneme işaret etmektedir.
Sorunlar ortaktır.
Türkiye, temel insani ihtiyaçları karşılamada, nitelikli,
standardı yüksek, yaşanabilir kentler oluşturmada, sağlıklı, güvenlikli konut üretmede, yaşamı afet tehlikesini
gözeten bir şekilde tanzim etmede, afet öncesi ve sonrası organizasyonda sınıfta kalmıştır.
Bilimi dışlayan, üniversiteleri görmezden gelen, sosyal
devlet uygulamalarını ortadan kaldıran, toplumsallığı
gözetmeyen, mühendislik ve mimarlık mesleğini itibarsızlaştıran, mesleki denetimin içini boşaltan, meslek odalarını işlevsizleştirmek isteyen, TOKİ binalarını
ve kamu yapılarını denetimden muaf tutan, plansız ve
rant amaçlı anlayışlar var olduğu sürece, bu ülke sınıfta
kalmaya da devam edecektir.
Bu duruma karşı sorunların ortak olduğu gibi çözümü
de ortaktır ve basittir.
Rant ve sermayenin değil toplumun ihtiyaçlarını gözeten, bilim ve tekniğin rehberliğine inanan, topluma,
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Bugün, Van`da yaşanan acının ve yıkımın unutulmaması için Deprem Anıtı`nın açılışını yapıyoruz.
Bu anıt bize, bir doğa olayının nasıl bir yıkıma dönüştüğünü hatırlatacak.
Doğa olaylarına karşı, akıl ve bilimin rehberliğinde hareket edilmediği takdirde sonuçlarının acı ve gözyaşı
olacağını hatırlatacak.
Kar hırsının, rant sevdasının, insan hayatından ve toplumsal kayıplardan daha değerli olmadığını hatırlatacaktır.
Değerli meslektaşlarım,
İnsana ve doğaya önem verenlerin, mühendislik hizmetlerinin önemini kavrayanların geçmişin acı sonuçlarından ders çıkaracağına inanıyorum.
Bu anıt, toplumsal ve insani değerlere önem verenlere,
akla ve bilime göre adım atanlara rehber olacaktır.
Unutmamak ve unutturmamak için sorumluluk alanlara ve elini taşın altına koyanlara kolaylıklar diliyorum.
Bu anıt rehberimiz olsun; unutmayalım, unutulmasına
izin vermeyelim diye.
Konuşmamı sonlandırırken bu anlamlı etkinliğin gerçekleşmesini sağlayanlara teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Başta bu eseri ortaya çıkaran Sezer Chaner Keser`e,Nihat
Sezer Sabahat ve ekibine İnşaat Mühendisleri Odası
Van Şubesine, Van İKK bileşenlerine, Van Belediyesi`ne,
yerel yöneticilere, sivil inisiyatiflere, kurumların yönetici ve çalışanlarına ve yerel basına gösterdikleri ilgi için
ne kadar teşekkür etsek azdır.
Özellikle, depremin akabinde hasar tespit çalışmalarını
gerçekleştirmek amacıyla Van`a gelen TMMOB ve Odamız heyetlerine her türlü olanağı sağlayan ve yardımcı
olmak için elinden geleni fazlasıyla yapan, fakat bugün
aramızda olmayan Van Belediye Başkanı Sayın Bekir
Kaya`ya huzurlarınızda teşekkür ediyor ve selamlarımı
iletiyorum.
Son olarak, unutmamak unutturmamak için bir araya
geldiğimiz depremde yaşamını yitiren vatandaşlarımızın anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Kasım 2012 - 167 19
TMMOB’den
DİSK, KESK, TMMOB, TTB:
BU KEZ YAŞAM KAZANSIN
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, devam eden açlık grevlerine dikkat çekmek için 11 Kasım 2012 Pazar günü Türkiye’nin
dört bir yanında kitlesel basın açıklamaları yaptı.
Açlık grevlerinde kritik aşamaya çoktan gelindi...
Hükümet ‘taraf‘ olmayı bırakıp, acil çözüm konusunda ‘muhatap‘ olmalıdır!
Cezaevlerinde başlatılan süresiz-dönüşümsüz açlık
grevleri yeni katılımlarla birlikte 10 bin kişiyi bularak
61. gününe girdi.
Açlık grevleri bir ülkede demokrasinin, eşitliğin ve özgürlüğün olmadığı siyasal sistemlerin bir sonucudur.
1980‘den bu yana yaşanan açlık grevlerinin sayısı,
içinde bulunduğumuz baskı ve zorba düzeninin, karanlığının da bir kanıtıdır. Ülkemizde 12 Eylül‘le başlayan eşitlik ve özgürlüklerin rafa kalktığı bu karanlık,
bugün AKP‘nin gölgesinde derinleşerek devam etmektedir.
Cezaevlerinde açlık grevlerinde bulunan yüzlerce tutuklu ve hükümlünün içinde yeterli besin desteği ve
sağlık hizmeti almayanların ciddi ve geri dönüşümsüz sağlık sorunları ile karşı karşıya oldukları bilinmektedir. Cezaevlerinde bir cezaevi hekimi bulunmadığından bu görev aile hekimlerine devredilmiş olup
bu durum tedavinin devamlılığını bozmaktadır. Ayrıca gelen doktor raporları ve hükümlü başvurularında
tutukluların doktor kontrolünü kabul etmedikleri ve
TTB gibi bağımsız kuruluşlar tarafından bu hizmetin
verilmesini istedikleri de bilinmektedir.
İnsanların sakat kalmaması, ölümlerin yaşanmaması
için Adalet Bakanlığı‘nın başta tabip odaları olmak
üzere insan hakları savunucularının açlık grevi yapılan cezaevlerini ziyaret etmesine izin vermesi gerekmektedir. Sağlıklı içme suyu, tuz, şeker ve yaşamsal
önemi olan B1 vitaminin mutlaka temin etmeli ve
isteyen grevcilere ulaştırmalıdır.
Açlık grevlerinde en riskli günlere girildiği ve ölüm
haberlerinin gelmesinin an meselesi olduğu bu kritik
aşamada bile AKP, hadi bırakalım çözüm konusundaki siyasi sorumluluğunu, hükümet olarak, yaşam
hakkının kutsallığı ve insani değerlerin korunması
yükümlülüklerini dahi yerine getirmekten kaçınmakta ve adeta ölümlere davetiye çıkartmaktadır. Dahası,
insanların ölüm sınırında gezindiği bu sorunda da
hükümet, tıpkı başka toplumsal sorunlarda olduğu
gibi “Ben ne dersem o olur” iktidar anlayışıyla hareket
etmekte ve sağlıklı diyalog yolları kurmak yerine, sorunu siyasi bir manevra alanı olarak kullanmaktadır.
20 Kasım 2012 - 167
Özgürlük ve demokrasi alanını toplumsal yaşamın
her alanında giderek daraltan AKP hükümeti, Kürt sorununda izlediği otoriter, baskıcı, tekleştirici yöntemlerle ve sürdürdüğü anti demokratik devlet anlayışı
ile bugüne kadar yeterince ölüme, acıya ve gözyaşına
neden olmuştur. Bugün taleplerini ifade etmek için
açlık grevlerine başvuran mahpuslara karşı içinde bulunduğu duyarsızlık, aymazlık hali ise geçmişten hiçbir ders almadığını, sorunu çözmek yerine derinleştirme anlayışından vazgeçmediğini göstermektedir.
Açlık grevlerinin bugün diyalog yöntemi ile çözülmesi, bugüne dek AKP hükümetinin askeri ve siyasi operasyonlarla derinleştirdiği Kürt sorununda da çözüme
doğru atılacak önemli bir adım olacaktır.
Ülkenin temel sorunlarının çözümünde toplumsal
konsensus aramayıp, tüm kesimlerin sorgusuz sualsiz, politikalarına biat etmesini isteyen AKP hükümeti, açlık grevleriyle ilgili yapılan önerilere, getirilen
çözümlere, taleplere ve beklentilere gözünü, kulağını
tamamen kapatmaktadır.
Bu nedenle, takiye yapmayı, gerçekleri saptırmayı
mubah görmektedir. Başta “inkâr” ve “tecrit” politikaları olmak üzere dünün iktidar sahiplerine karşı
getirdikleri bütün suçlamaları bugün kendileri yapmaktadır.
Tecrit ve izolasyon politikaları, egemenlerin iktidarını
tesis etme amacıyla insani özellikleri köreltmek için
uygulanan ve Türkiye‘deki tüm muhalifleri bekleyen,
insanlık dışı bir uygulamadır.
Açlık grevlerinin başlamasına neden olan siyasi ve
insani talepleri diyaloglarla çözmek yerine, sorunu
değil de, sorunu ifade eden insanları ölüme sürüklemesinin veya sürüklenmesine seyirci kalınmasının,
ülkemizde onarılması imkânsız derin yaralar açacağına inanıyoruz.
Bu nedenlerle, açlık grevlerine seyirci kalmak, ölümlere seyirci kalmaktır.
Bizler emek ve meslek örgütleri olarak hükümeti bu
konuda sorumluluğunu yerine getirmeye davet ediyoruz. Bir kez daha ifade ediyoruz,
Bu Kez Ölüme Karşı Yaşam Kazansın!
TMMOB İKK’dan
TMMOB İzmir İKK Mühendislik Mimarlık Haftası Basın Açıklaması:
SAVAŞ DEĞİL BARIŞ, KİN VE NEFRET DEĞİL SEVGİ VE KARDEŞLİK,
RANTSAL DEĞİL KENTSEL DÖNÜŞÜM, SAĞLIKLI GÜVENLİ GELİŞEN
VE KALKINAN İZMİR VE TÜRKİYE İSTİYORUZ.
Mühendislik Mimarlık Haftası nedeniyle Yenişehir’deki TMMOB Birlik Parkı’nda yapılan basın açıklaması.
15.10.2012
Değerli basın mensupları,
Sözlerime başlamadan, başta sevgili başkanımız Teoman ÖZTÜRK olmak üzere TMMOB`in 58 yıllık onurlu
yürüyüşünde yitirdiğimiz tüm değerlerimizi saygıyla ve
özlemle anıyorum.
27 Ocak 1954‘te Türkiye Büyük Millet Meclisi`nde kabul
edilen 6235 sayılı “Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu” 4 Şubat 1954 tarihinde 8625 sayılı Resmi
Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Aynı yıl yapılan düzenlemelerle Bayındırlık Bakanlığı bünyesinde bir
kurucu genel kurul oluşturulmuş ve bu genel kurul 1821 Ekim tarihleri arasında toplanmıştır. O günden sonra
18 Ekim tarihini kapsayan hafta TMMOB‘nin Mühendislik ve Mimarlık Haftası olarak kabul edilmiştir. Ve her yıl
TMMOB ve odaları tarafından kutlanmaktadır.
TMMOB üyesi Mühendisler, mimarlar, şehir plancıları olarak Mühendislik Mimarlık Haftası`nı kutlamanın
yanında bu hafta içerisinde Dünyayı, ülkeyi ve yaşamı
tanıyan, anlayan ve ona göre politikalar üreterek yaşama geçiren, bir çalışma anlayışı ile dünyamız, ülkemiz
ve kentimize ilişkin tespit ve önerilerimizi kamuoyuyla
paylaşmayı görev kabul ediyoruz.
Sevgili arkadaşlar;
2012 yılının sonlarına yaklaştığımız bu günlerde AKP iktidarı tarafından uygulanan neoliberal, faşizan politikalar mesleğimiz, halkımız ve ülkemizin içinde bulunduğu
baskı ve sömürü koşullarını giderek ağırlaştırmaktadır.
Ortadoğu`da yaşanan gelişmeler, Suriye`ye emperyalist
müdahale girişimleri içerisinde ülkemize biçilen rol ve
Kürt sorununda tırmandırılan şiddet ortamı geleceğimiz açısından daha karanlık günlerin bizleri beklediğini
işaret etmektedir.
Güzel ülkemiz AKP iktidarı tarafından koşar adımlarla bir
savaşın içerisine çekilmektedir. ABD`nin Ortadoğu`daki
emperyalist politikalarının taşeronluğuna soyunan AKP
İktidarı MHP`nin desteğiyle Meclisten geçirdiği teskere
ile Suriye ile savaşa girmenin koşullarını yaratma gayreti
içerisindedir. Hatay, Antep, Urfa Mardin gibi Suriye sınırındaki kentlerimizde yaşayan halkımızın can güvenliği
kalmamıştır. Teskere öncesinde Akçakale`de 5 yurttaşımız Suriye`den atılan top mermisiyle hayatını yitirmiştir.
Komşularla sıfır politika diyenler bugün tüm komşularıyla savaş sınırına gelmiş bir Türkiye yaratmışlardır. Buradan bir kez daha hükümete sesleniyoruz savaş çığırtkanlığından bir an önce vazgeçin, olası bir savaş halinde
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
yitireceğimiz canlarımızın sorumlusu sizler olacaksınız.
Biz her zaman savaşı değil barışı savunmaya devam
edeceğiz.
Diğer yandan,
AKP, hiçbir bilimsel yanı olmayan 4+4+4 sistemi ile zorunlu eğitimi fiilen 4 yıla indirmiştir. 4+4+4 düzenlemesi
ile eğitim sistemi piyasaya açılırken, ihtiyaç duyulan işgücü ve itiraz etmeyen dindar bir nesil okullar aracılığı
ile yaratılmış olacaktır. Ekonomik altyapıda sağlanan
neoliberal dönüşüme eşlik edecek bir toplum yapısı bu
eğitim sistemi eliyle yaratılacaktır. Buna karşı durmak temel görevlerimiz arasındadır.
AKP iktidarının uyguladığı neoliberal ekonomi işsizliği
yoksulluğu derinleştirmekte, emek alanı esnetilip, güvencesizleştirilerek sömürü kurumsallaştırılmaktadır.
Ulusal İstihdam Stratejisi ve İş İlişkileri Kanunu Tasarısına bakıldığında bu durum tüm çıplaklığı ile görülmektedir. Komisyonlardan geçerek Meclis gündemine gelen
‘`Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı ‘` ile de Türkiye ucuz, güvencesiz, emek cenneti haline getirilmekte, örgütlenme
önündeki barikatlar güçlendirilmekte sermayeye dikensiz gül bahçesi verilmekte, kamu çalışanları güvencelerini yitirmektedirler. Son yapılan elektrik, benzin, mazot,
doğalgaz ve ÖTV zamları savaş bütçe hazırlanmıştır.
Savaşa değil emekçiye, emekliye, sağlığa, eğitime bütçe
istiyoruz.
AKP iktidarı 12 Eylül referandumu ve 211 seçimleri sonrasında elde ettiği güçle tüm muhalif kesimleri saf dışı
bırakmak için baskı ve şiddet politikalarını hızlandırmış
öğrenci, işçi, politikacı, asker, gazeteci tüm karşı çıkanlar
cezaevlerine tıkılmıştır.
Aynı bakış açısıyla AKP TMMOB`ye de müdahale etmeye
çalışmaktadır. Devlet Denetleme Raporu ile çizilen yol
uygulamaya geçirilmiş, TMMOB ve bağlı odaları etkisizleştirilip yetkisizleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu çerçevede görev edindiği görülen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
çıkarttığı yönetmelik ve tebliğlerle meslek odalarının
kamusal denetimlerini hukuksuz bir şekilde kaldırmayı
amaçlamıştır. Ne yazık ki İzmir`de de yerel yönetim buna
boyun eğmiş yasallığın arkasına sığınarak İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi kabul ettiği İzmir İmar Yönetmeliği ile Odaları yapı denetim sürecinden uzaklaştırmıştır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi`nin 12 Ekim günü
yapılan toplantısında ise kendi ifadeleri ile önceki değiKasım 2012 - 167 21
TMMOB İKK’dan
şiklikte unutulan göz ardı edilen bölümler düzeltilerek
nihai amaca ulaşılmıştır. CHP ve AKP grupları birbirlerine
teşekkür ederek ne kadar uyumlu çalıştıklarını ifade etmişlerdir. Bu da bizim için anlamlı ve not edilmesi gereken bir durumdur. Bizler TMMOB İzmir İl Koordinasyon
Kurulu olarak İzmir`i sağlıksız, güvensiz, niteliksiz yapı
üretiminden, plansız gelişmekten korumak için, mesleğimizin onurunu korumak için, mesleğimize ve meslektaşlarımıza sahip çıkmak için tüm çabamızı sürdüreceğimizi buradan bir kez daha ifade ediyoruz.
Değerli Basın Mensupları,
Tüm bu değerlendirmelerimiz dışında önümüzdeki süreçte kentimiz ve ülkemiz için çok önemli gördüğümüz
konu Kentsel Dönüşüm sürecinin başlatılmış olmasıdır.
AKP iktidarının yeni bir rant alanı yaratma girişimlerinin
ürünü olan bu süreci bu hafta yapacağımız etkinliklerimizin ana teması olarak seçtik. Hafta içerisinde yapacağımız etkinliklerimizde Kentsel Dönüşüm`ü tartışacağız.
15-17 Ekim 2012 tarihleri arasında gerçekleştireceğimiz
ekte ayrıntısını verdiğimiz Söyleşi, Panel ve Konserden
oluşan ‘`Mühendislik Mimarlık Haftası`` Etkinliklerimize
siz değerli basın mensuplarımızı, meslektaşlarımızı, yerel yöneticilerimizi, milletvekillerimizi ve Tüm İzmirlileri
bekliyoruz.
TMMOB 58 yıllık onurlu geçmişinden aldığı güçle kamu
çıkarlarını korumaya, mesleğin ve meslektaşın haklarını savunmaya, emekten ve emekçiden yana politikalar
üretmeye, eşit özgür ve demokratik bir Türkiye`de barış
içinde bir arada yaşamı savunmaya devam edecektir.
Yaşasın Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği!
Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!
TMMOB İZMİR İL KOORDİNASYON KURULU
22 Kasım 2012 - 167
DUYURU:
YÖNETİM KURULU GÖREV
DEĞİŞİKLİĞİ
43. Dönem Şube Yönetim Kurulu üyemiz Ilgaz
CANDEMİR, çalışma hayatına Ankara’da devam
edeceğinden, Yönetim Kurulumuzdan istifa etmiştir. Bu nedenle 1. sıradaki Şube Yönetim Kurulu Yedek üyesi Vedat YORULMAZEL, 15 Ekim 2012
tarihinde asil üyeliğe davet edilmiştir. Sayın Ilgaz
CANDEMİR’e katkılarından dolayı teşekkür eder,
Sayın Vedat YORULMAZEL’e yeni görevinde başarılar dileriz.
43. Dönem Şube Yönetim Kurulumuz aşağıdaki
gibi şekillenmiştir.
Ayhan EMEKLİ (Başkan)
Hülya ALTUN (Sekreter Üye)
Erhan ARSLAN (Sayman Üye)
H. Şahin TÜZEN (Üye)
Gürkan ERDOĞAN (Üye)
Erkin ÖZER (Üye)
Vedat YORULMAZEL (Üye)
İncelemeler
YÜKSEK YAPILARIN TEMEL KÜTLE BETONUNDA
SICAKLIK KONTROLÜ
A. Atacan ÜTE
İnşaat Yüksek Mühendisi
Özet
İzmir’in Bayraklı semtinde yapımı devam eden, ofis
ve rezidans olarak yaklaşık 180 m yükseklikte projelendirilen bir yüksek yapıya ait C40/50 beton sınıfında tasarlanan temel kütle betonunda termal sıcaklıkların kontrol altına alınması için beton yüzeyinden
15, 50 ve 150 cm derinliklere termocouple kablolar
yerleştirilmiş, bu kabloların ucuna 3 girişli data logger
termometreler monte edilerek betonun iç sıcaklık ölçümleri kaydedilmiştir. Beton çekirdek kısmındaki iç
sıcaklık ile beton yüzeyindeki sıcaklık farkının ilk 10
gün 20 ºC’yi aşmamasına dikkat edilmiştir. 20 ºC’yi
aşan durumlarda gerekli önlemler alınarak sıcaklık
farkının korunması sağlanmıştır. 10 günden sonraki
beton iç sıcaklığı ile beton yüzeyi arasındaki sıcaklık
farkının tespiti; inşaat hızını maksimum seviyede tutabilmek ve aynı zamanda termal gerilmelerden dolayı oluşması muhtemel çatlakların minimum düzeyde kalmasını sağlamak amacıyla gerilme analizi ile
yapılmıştır. Ayrıca yerleştirilen betonun ulaşabileceği
maksimum sıcaklıklar ile ilgili tahminler yapılmış ve
elde edilen sıcaklıklar ile kıyaslanmıştır.
durumlarda da belirgin termal çatlak görülebilir.
Maksimum müsaade edilebilir sıcaklık farkı; termal
genleşme, çekme dayanımı, elastisite modülü ile beton elemanların boyut ve kısıtlanma faktörü gibi betonun mekanik özelliklerinin bir fonksiyonudur. ACI
207.2R spesifik yapılar için betonun mekanik özelliklerine dayanarak termal çatlaklardan korunmak
için maksimum müsaade edilebilir sıcaklık farkının
hesaplanması için rehberlik sağlayabilmektedir. Şekil-1.1 tipik proje şartnamesinde belirtilen sıcaklık
farkı ile ACI 207.2R’ye göre hesaplanan sıcaklık farkını
kıyaslamaktadır.
Şekil-1.1’den beton dizayn dayanımına ulaştığında
hesaplanan maksimum müsaade edilebilir sıcaklık
farkı 19 ºC’nin çok çok üzerinde olduğu görülmektedir. [1]
Anahtar sözcükler: hidratasyon ısısı, beton sıcaklığı,
termocouple, termal gerilme analizi
1. GİRİŞ
Çimentonun hidratasyonu büyük miktarda ısı açığa
çıkaran ekzotermik bir reaksiyondur. Kütle betonlarda
dış yüzey iç çekirdeğe oranla daha hızlı soğumaya
çalışır. İç kısım sıcaklık arttıkça genleşmeye, dış
yüzeye yakın kısım ise ısı kaybettikçe büzülmeye
çalışır. Gerekli tedbirler alınmadığı sürece genleşme
ve büzülme sonucunda termal çatlakların oluşması
kaçınılmazdır. Oluşan bu termal çatlakların genişliği
ile derinliği; betonun fiziksel özelliklerine, oluşan
sıcaklık farkına ve donatı durumuna bağlıdır.
Proje şartnamelerinde genellikle maksimum müsaade edilebilir sıcaklık farkının 19 ºC olması istenir.
Bu sıcaklık farkı Avrupa’da bundan 50 yıl önce donatısız kütle betonlarında tecrübe edinilmiş genel
bir bilgiye dayanmaktadır. Sıcaklık farkının 19 ºC
olarak sınırlandırıldığı durumlarda hatta daha yüksek
sıcaklık farklarında da termal çatlak oluşmayabilir.
Öte yandan sıcaklık farkının 19 ºC’den az olduğu
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Şekil.1.1. Kütle betonda çekirdek ile yüzey kısmı arasında
oluşabilecek en yüksek sıcaklık farkı- basınç dayanımı ilişkisi
Termal genleşme katsayısı düşük kaba agreganın
kullanılması, kütle betonda oluşan ısıl gerilmeleri yarı
yarıya azaltabileceği bildirilmektedir. Kireç taşı gibi
termal genleşme katsayısı düşük agregaların termal
iletkenliği yüksek olacağından çekirdekteki ısının yüzeye doğru transferi daha hızlı olacaktır. Beton karışımlarında agrega diğer bileşenlere göre daha fazla
olduğundan agreganın termal genleşme katsayısı
betonun termal genleşme katsayısını yansıtmaktadır.
[2]
Bazı kaynaklara göre; granit veya kireçtaşı gibi termal genleşme katsayısı düşük agregalardan oluşan
betonlarda hidratasyon ısısından kaynaklanan maksimum iç sıcaklık ile yüzey sıcaklık farkının sırasıyla 25
Kasım 2012 - 167 23
İncelemeler
ºC ve 31 ºC olabileceği belirtilmiştir. [6]
Çalışmalar göstermiştir ki betonun yerleştirilmesini
müteakip iç sıcaklığın 68-74 ºC aralığını aşması durumunda gecikmiş etrenjit formasyonu oluşabilir.
Gecikmiş etrenjit formasyonu beton yerleştirildikten
uzun yıllar sonra içsel genleşme ile betonun çatlamasına yol açabilir. İç sıcaklığın 88 ºC’nin üzerine çıkması
basınç dayanım kaybına sebebiyet verebilir. Öte yandan beton iç sıcaklığının düşük tutulması betonun
soğuma sürecini kısaltarak ısı farkından dolayı oluşması muhtemel termal çatlakları minimize edecek,
bunun neticesinde inşaat sürecine de etki edecektir.
[1]
The Texas Department of Transportation (TxDOT)
Specification 420 beton yerleştirme sıcaklığını maksimum 24 ºC, beton iç sıcaklığını gecikmiş etrenjit
formasyonundan sakınmak için maksimum 71 ºC ve
beton içerisindeki maksimum sıcaklık değişimini 20
ºC olarak belirlemiştir. [3]
Şekil.1.2. Kalıp alınması sonrası yüzey çatlakları için kabul
edilen kritik sıcaklık farkı
Şekil 1.2’de kütle betondaki sıcaklık artışı, soğuma
ve sıcaklık farkı arasındaki ilişki gösterilmektedir. Isı
kaybını engelleyen kalıplar erken alındığında beton
iç kısmındaki sıcaklık ile yüzey sıcaklığı kritik sıcaklık
farkı olan 20 ºC yi aştığında çatlaklar oluşabileceği
gözlemlenmiştir. Daha yüksek sıcaklık farkına
müsaade edildiğinde kalıplar daha geç zamanda
sökülebilir. Büyük hacimli beton dökümlerini
müteakip yapılan yüzey izolasyonları için birkaç
haftaya ya da daha uzun zamana ihtiyaç duyulabilir. Dış ortam ile beton iç yüzeyi arasındaki sıcaklık
farkının 20 ºC ya da daha az olarak kısıtlanması halinde beton, çatlak oluşmadan daha yavaş soğuyacaktır.
[6]
İzmir Yeni Kent Merkezinde (Bayraklı Salhane/Turan
Bölgesi- Konak Alsancak Liman Arkası Kesimi ve Salhane Bölgesinde) Yapılacak Yüksek Binalar İçin Zemin,
Geoteknik ve Yapı/Deprem Mühendisliği Proje ve Raporlarında Uyulması Gereken Teknik Önermeler’in 9.
maddesinde; temel betonu döküm kalınlığının, hid-
24 Kasım 2012 - 167
ratasyon nedeni ile beton tabakasının orta noktası ile
yüzeyi arasında meydana gelen sıcaklık farkına bağlı
olarak belirlenmesi gerektiği, bu sıcaklık farkının hiçbir durumda 20 ºC’yi geçmemesi gerektiği bildirilmiştir. [5]
Kütle betonlarda beton yerleştirme sıcaklığı çok
önemlidir. Beton yerleştirme sıcaklığı ne kadar düşük olursa, hidratasyon gelişimi yavaşlayacak, mikro
yapının (transition zone olarak tanımlanan çimento
hamuru ile kaba agrega arasındaki geçiş bölgesi) gelişimi daha sağlam olacak ve elde edilen maksimum
iç sıcaklıkta o kadar düşük olacaktır.
Düşük sıcaklıkta kütle beton elde etmek için;
»» Hidratasyon ısısı düşük çimentoların kullanılması,
»» Çimento yerine bir miktar mineral katkı eklenmesi,
»» Karışıma giren malzemelerin önceden soğutulması, (çimentonun üretildikten sonra hemen
karışıma girmemesi, stok sahasında bekletilerek
soğutulması, karışım suyunun çiller vasıtası ile
soğutulması, karışıma buz eklenmesi, agregaların gölgede stoklanması yada agregaların su
emme kapasitesi doğru hesaplanıp düzenli olarak
agregalara su püskürtme ile sıcaklıklarının düşürülmesi gibi)
»» Priz geciktirici kimyasal katkılar kullanılması,
»» Ülkemizde henüz uygulanmayan sıvı nitrojen uygulaması ile karışımın sıcaklığının düşürülmesi
önerilmektedir.
2. KULLANILAN MALZEMELER VE ÖZELLİKLERİ
2.1 Çimento:
C40/45 temel beton karışımında hidratasyon ısısını
düşürmek amacıyla %34 kalker ve yüksek kireçli uçucu kül içeren CEM II/B-M(L-W) 42.5 R puzolonik çimentosu kullanılmıştır. Üretici firmadan alınan bilgiler
doğrultusunda uygulamada kullanılan çimentonun
bazı kimyasal özellikleri Çizelge 2.1’de, mekanik ve fiziksel özellikleri Çizelge 2.2’de gösterilmiştir. Klinker’e
ait kimyasal analiz ise Çizelge 2.3’te gösterilmiştir.
2.2 Uçucu Kül:
C40/50 temel beton karışımında hidratasyon ısısını
düşürmek amacıyla kullanılan Kütahya/Tunçbilek Akçim uçucu külünün kimyasal kompozisyonu Çizelge
2.4 de gösterilmiştir. Bağlayıcı malzemenin %37’si
oranında mineral katkı kullanılmıştır.
İncelemeler
Çizelge 2.1. Uygulamada kullanılan çimentonun kimyasal özellikleri
İçerik
(%)
TS standart limitleri
CaO
53,07
SiO2
24,66
Al2O3
8,80
Fe2O3
2,78
MgO
2,18
Na2O
0,17
K2O
0,95
Kızdırma kaybı
4,06
≤ % 5,00 ; TS EN 196-2
0,0085
SO3
2,74
≤ % 0,10 ; TS EN 196-2
≤ % 4,00 ; TS EN 196-2
Serbest CaO
3,21
Na2O + 0,658xK2O
Toplam Alkali
0,80
Toplam Katkı
34,81
Klorür (Cl )
-
21> B < 35; TS EN 196-4
Çizelge 2.2. Uygulamada kullanılan çimentonun fiziksel ve mekanik özellikleri
Değer
TS standart limitleri
0,090 mm elekte kalıntı, (%)
İçerik
0,20
TS EN 196-6
0,032 mm elekte kalıntı, (%)
12,60
TS EN 196-6
Özgül yüzey, (cm /g)
4232
Özgül ağırlık
2,91
2 günlük dayanım, (MPa)
22,10
≥ 20MPa ; TS EN 196-1
28 günlük dayanım, (MPa)
57,60
≥ 42,5 MPa, ≤ 62,5 MPa ; TS EN 196-1
Priz başlangıcı, (saat: dakika)
3 : 50
≥ 60 dakika ; TS EN 196-3
Priz sonu, (saat : dakika)
4 : 45
TS EN 196-3
Hacim sabitliği, (mm)
3,00
≤ 10 mm, TS EN 196-3
2
Çizelge 2.3. Uygulamada kullanılan çimentonun klinker fazına ait kimyasal özellikleri
Parametre
Değer (%)
Parametre
Değer (%)
CaO
65,68
Na2O
0,22
SiO2
20,99
K2O
1,02
Al2O3
6,11
Cl
Fe2O3
2,43
Kızdırma kaybı
0,30
MgO
2,73
Serbest kireç
2,26
SO3
0,51
Çözünmeyen kalıntı
0,07
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
-
0,005
Kasım 2012 - 167 25
İncelemeler
Çizelge 2.4. Uygulamada kullanılan uçucu kül’ün kimyasal kompozisyonu
Özellik
TS EN 450-1 sınırları
Kızdırma kaybı
En çok %5
Klorür
En çok %0,1
SO3
En çok %3
Serbest CaO
Reaktif CaO
Değer
% 1,00
% 0,0014
% 0,47
En çok %2,5
% 1,01
En çok %10
% 4,11
Toplam CaO
-
% 4,45
İncelik (45 mikron üstü)
En çok %40
% 44,3
2.3 Agrega:
Hazırlanan beton dizaynında 0-2 mm (ağırlıkça %25),
0-4 mm (ağırlıkça %16), 4-16 mm (ağırlıkça %29) ve
16-22 mm (ağırlıkça %30) kırma kireç taşı agrega olarak kullanılmıştır. Kullanılan agregaların gradasyonu
Şekil.2.1’de gösterilmiştir.
betonuna ait beton karışım tablosu Çizelge 2.5’te
gösterilmiştir.
3. DENEYSEL ÇALIŞMA ve SONUÇLARIN
İRDELENMESİ
Bu çalışma İzmir’in Bayraklı semtinde yapımına başlanan, ticari ofis ve rezidans olarak tasarlanan yaklaşık 180 m yüksekliğindeki yüksek
yapının temel kütle betonunda
hidratasyon ısısından dolayı oluşan termal sıcaklığın kontrol altına alınmasını kapsamaktadır.
Yükselen blok’un temel otuma
alanı 51.0 x 54.4 m, radye temel
yüksekliği 3 m’dir. Yapı ikiz kule
şeklinde inşa edilecek olup; her
bir kule 2 bodrum + zemin + 43
kattan oluşmaktadır. Radye temel beton sınıfı C40/50 olarak
projelendirilmiştir.
Radye temel betonu döküm
öncesinde farklı çimento tipleri
ile bir takım ön dökümler ve ölçümler yapılmıştır. Bu deneyler
ile betonun yerleştirme sıcaklığı, betonun ulaştığı
maksimum iç sıcaklığı, istenilen mukavemeti sağlayıp sağlamadığı vb. veriler elde edilip çimento tipine
karar verilmiştir.
Şekil 2.1. Beton karışımında kullanılan agreganın gradasyon eğrisi
2.4 Kimyasal Katkı:
Projede kimyasal katkı olarak priz geciktirici katkı kullanılmıştır.
Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat
Mühendisliği Bölümü danışmanlığında tasarlanan
ve Batı Beton tarafından temin edilen C40/50 temel
Projede radye temel beton miktarı yaklaşık 10.000
m3’tür. İnşaat alanı yeterli sayıda beton pompasının
Çizelge 2.5. Yüksek yapı C40/50 radye temel betonuna ait karışım oranları
Beton
Sınıfı
C40/50
Su
Çimento
Uçucu
kül
İnce
agrega
0/2 mm
İnce
agrega
0/4 mm
Kaba
agrega
4/16 mm
Kaba agrega
16/22 mm
Kimyasal
katkı
S/Ç
oranı
(kg/m3)
(kg/m3)
(kg/m3)
(kg/m3)
(kg/m3)
(kg/m3)
(kg/m3)
(kg/m3)
(kg/m3)
168
260
155
448
285
521
539
4,2
0,48
26 Kasım 2012 - 167
İncelemeler
Çizelge 3.1. Beton dökümüne ilişkin veriler
Beton
döküm tarihi
Beton
miktarı
(m3)
Pompa
adedi
Pompa
kapasitesi
(m3/sa)
Döküm
süresi
(sa)
Beton
yerleştirme
sıcaklığı (ºC)
Ortalama
slump
(cm)
Ortam
sıcaklığı
(ºC)
1.etap
01.03.2012
1.746
5
41
8.5
11,6 – 14,8
[13,2]*
24
-1 ile 7
2.etap
09.03.2012
1.884
3
42
15
18,3 – 21,2
[19,8]*
25
8 ile 18
3.etap
13.03.2012
3.230
4
43
19
14,9 – 17,6
[16,2]*
24
7 ile 14
4.etap
16.03.2012
2.834
5
44
13
13,5 – 16,3
[14,9]*
25
4 ile 9
* Ortalama değeri ifade etmektedir.
mobilize edilmesine olanak sağlamadığı için tüm kütle tek seferde dökülememiş, radye temel Şekil 3.1’de
gösterildiği gibi 4 etapta dökülmüştür. Şekil.3.1’den
görüleceği üzere asansör çukurunun olduğu yerde
yüksekliği 4 m’yi bulan yapısal kütleler bulunmaktadır. Her etapta beton yaklaşık 50 cm’lik katmanlar
halinde tek seferde dökülmüştür. Çizelge 3.1’de her
etap’a ait döküm bilgileri gösterilmiştir. Slump değeri
mikserde S5 sınıfı, pompa ucunda ise S4 sınıfı olacak
şekilde dizayn edilmiştir.
Laboratuvar koşullarında yapılan priz deneylerinde betonun priz başlangıcı 9 saat 40 dakika olarak
hesaplanmıştır. Bu veriler ışığında her etap yaklaşık
50 cm katmanlar halinde dökülmüştür. Katmanlar
arasında kaynaşmayı sağlamak için üst katmandaki
beton prizini almadan vibrasyon alttaki kademeye
10-15 cm daldırılarak yapılmıştır.
Beton dökümünü müteakip mastarlama işlemi
tamamlandıktan sonra yüzey Şekil 3.2’de gösterildiği
gibi yorganlarla kaplanarak yüzeyden ısı ve buhar kaçışı engellenmiş, beton kendi buharı ile kür edilmiştir.
Filiz yerlerinde 5 cm kalınlığında taş yünü kullanılmıştır.
Beton yüzeyinden 15, 50 ve 150 cm derinliklerde termocouple kablolar yerleştirilmiş bu kabloların ucuna
3 girişli data logger termometreler monte edilerek
betonun iç sıcaklık ölçümleri yapılmıştır.
Her etapta 1’i yedek olmak üzere toplam 2 adet termocouple kablolar yerleştirilmiştir. Aynı zamanda
ortam sıcaklığı ölçümleri de yapılarak her katmanda
ölçülen sıcaklıklar ile zaman grafik haline getirilmiştir.
Elde edilen grafikler Şekil 3.3, Şekil 3.4, Şekil 3.5 ve Şekil 3.6’da gösterilmiştir.
Şekil 3.1. Beton döküm etapları ve termocouple yerleşim planı
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2012 - 167 27
İncelemeler
Şekil 3.2. (a) Termocouple kablolarının 3 girişli data logger montajı, (b) betonun yorganlar ile korunması
Şekil 3.3. 1. etap beton iç sıcaklık değerleri ile ortam sıcaklıklarının zamana bağlı değişimi
Şekil 3.4. 2. etap beton iç sıcaklık değerleri ile ortam sıcaklıklarının zamana bağlı değişimi
28 Kasım 2012 - 167
İncelemeler
Şekil 3.5. 3. etap beton iç sıcaklık değerleri ile ortam sıcaklıklarının zamana bağlı değişimi
Şekil 3.6. 4. etap beton iç sıcaklık değerleri ile ortam sıcaklıklarının zamana bağlı değişimi
Grafiklerden beton iç sıcaklıklarının maksimum değere beton dökümünü müteakip 96 ile 120 saat arasında eriştiği gözlemlenmiştir. Her etapta elde edilen
maksimum iç sıcaklık değerleri sırasıyla 60 ºC, 66,4 ºC,
62,7 ºC ve 61,5 ºC’dir.
1. etap’ta elde edilen iç sıcaklığın diğer etaplarda elde
edilen sıcaklıklara kıyasla daha düşük olmasına beton
yerleştirme sıcaklığı sebep gösterilebilir.
Şekil 3.3’te 96-120. saatler arasında yüzeyde hızlı bir
biçimde sıcaklık düşüşü görülmektedir. Burada, yağmur sonrası Şekil.3.1’deki çukurda biriken yağmur suyunun zamanla hava sıcaklığını yüzeye yansıtarak yüzeyde hızlı soğumaya neden olduğu tespit edilmiştir.
Bu sebeple pompa ile çukurda biriken su çekilerek,
yüzey ile çekirdek arasındaki sıcaklık farkının açılmaması sağlanmıştır.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Şekil 3.4’ten görüleceği üzere beton dökümü sonrası
48 – 96’ncı saatler arasında yüzeyde sıcaklık azalışı
gözlemlenmiş olup; mevcut yalıtımın üzerine 1 kat
daha yorgan serilmiş ve sıcaklık farkının 20 dereceyi
aşmaması sağlanmıştır. Şekil 3.4’te 336. saatteki düşüşün sebebi 2. kat yorganlamanın kaldırılmasıdır.
Grafiklerden her etapta dökülen betonların çekirdek
kısmının çok geç soğuduğu, günlük yaklaşık 1 derece
azalış gösterdiği görülmektedir.
Beton çekirdek kısmındaki iç sıcaklık ile beton yüzeyindeki sıcaklık farkının ilk 10 gün 20 ºC’yi aşmamasına dikkat edilmiştir. 20 ºC’yi aşan durumlarda gerekli
önlemler alınarak sıcaklık farkının korunması sağlanmıştır. 10 günden sonraki beton iç sıcaklığı ile beton
yüzeyi arasındaki sıcaklık farkının müsaade edilebilirliği Formul 1.1’de belirtilen gerilme analizi ile yapıl-
Kasım 2012 - 167 29
İncelemeler
Çizelge 3.2. Beton küp basınç dayanım sonuçları (silindir basınç dayanımları)
7 günlük (Mpa)
14 günlük
(Mpa)
21 günlük
(Mpa)
28 günlük
(Mpa)
90 günlük
(Mpa)
1.etap
22,6 (18)
27,7 (23)
35,6 (29)
41,2 (33)
54,3 (45)
2.etap
23,4 (19)
28,3 (23)
40,5 (32)
43,5 (34)
57,6 (47)
3.etap
24,5 (20)
31,4 (25)
42,8 (33)
44,2 (34)
57,0 (47)
4.etap
25,6 (20)
38,6 (30)
41,5 (32)
42,2 (33)
57,4 (47)
mış, ayrıca Şekil 1.1’deki tablo ile de kıyaslanmıştır.
Betondan alınan numunelere ait 7 günlük basınç
dayanımının 20 MPa olduğu tespit edilmiştir. Şekil
1.1’den görüleceği gibi 20 MPa’ya karşılık gelen sıcaklık farkı yaklaşık 31 derece olup, uygulamada da 7
gün sonrasında beton belli bir mukavemete eriştiğinden çekirdek kısmı ile yüzey arasındaki maksimum sıcaklık farkında bu kısıta göre hareket edilmiştir. Her
etapta dökülen betonlara ait 7, 14, 21, 28 ve 90 günlük basınç dayanımları Çizelge 3.2’de gösterilmiştir.
Çekirdek (h= 1,50 m) ve yüzey kısmındaki sıcaklık
farkından kaynaklanan çekme gerilmeleri Formül 1
ile hesaplanmıştır. [2]
(Formül 1)
Burada;
σt : sıcaklık farkından dolayı oluşan çekme gerilmesi, MPa
Kr : beton elemanın kendisine ait kısıtlanma faktörü (içsel kısıtlanma faktörü),
E
α
: elastisite modülü, MPa
: betonun termal genleşme katsayısı, ºC-1
Δt : betonda iç kısım ile yüzey arasındaki sıcaklık
farkı, ºC
φ
: sünme katsayısı
Formül 1.1 ile hesaplanan termal sıcaklıktan dolayı
oluşan çekme gerilmelerinin, betonun yaşına göre
sahip olduğu çekme gerilmesini aşmamasına dikkat
edilmiştir. Bu takip beton yerleştirilmesini müteakip
28 gün boyunca yapılmıştır. Hesaplanan gerilmelere
ait özet grafikler Şekil 3.7, Şekil 3.8, Şekil 3.9 ve Şekil
3.10’da gösterilmiştir. Bu grafiklerden beton yüzeyi
ile iç kısmı arasındaki sıcaklık farkının maksimum 30
ºC olduğu durumunda dahi oluşan termal gerilmelerin çekme gerilmesinin altında kaldığı görülmektedir.
Ayrıca çekirdek kısmında oluşan termal gerilmelerin
yüzey kısmına kıyasla daha yüksek değerde olduğu
gözlemlenmiştir. 28. gün sonrasında mevsimsel şartlar beton bakımı için iyi hava koşulları oluşturduğu
için ölçümlemeler sonlandırılmıştır.
Şekil 3.7. 1’nci etap beton iç kısmı ile yüzeyi arası sıcaklık farkının oluşturduğu termal gerilme ile müsaade edilebilir gerilme
ilişkisi
30 Kasım 2012 - 167
İncelemeler
Şekil 3.8. 2’nci etap beton iç kısmı ile yüzeyi arası sıcaklık farkının oluşturduğu termal gerilme ile müsaade edilebilir gerilme
ilişkisi
Şekil 3.9. 3’nci etap beton iç kısmı ile yüzeyi arası sıcaklık farkının oluşturduğu termal gerilme ile müsaade edilebilir gerilme
ilişkisi
Şekil 3.10. 4’ncü etap beton iç kısmı ile yüzeyi arası sıcaklık farkının oluşturduğu termal gerilme ile müsaade
edilebilir gerilme ilişkisi
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2012 - 167 31
İncelemeler
Çizelge 3.3.
Tahmin edilen maksimum beton iç sıcaklık değerleri ile elde edilen sıcaklıklar
Beton yerleştirme
sıcaklığı, (ºC)
Hidratasyon ısısından
kaynaklı sıcaklık artışı,
(ºC)
Hesaplanan maksimum iç
sıcaklıklar, (ºC)
Elde edilen
maksimum iç
sıcaklıkları, (ºC)
A
B
A+B
1.etap
11,6 – 14,8 [13,2]*
48,6
61,8
60,0
2.etap
18,3 – 21,2 [19,8]*
47,2
67,0
66,4
3.etap
14,9 – 17,6 [16,2]*
48,6
64,8
62,7
4.etap
13,5 – 16,3 [14,9]*
48,6
63,5
61,5
3.1 Maksimum İç Sıcaklık Tahminlemesi
Bogue’s Equation’dan yararlanarak çimentonun klinker fazına ait majör bileşenleri sırasıyla; C3S = %61,81;
C2S = %12,42; C3A = %12,08 ve C4AF = %7,39 elde
edilmiştir. Hidratasyon ısısı teorik olarak Formül2’den yararlanarak 495 kJ/kg olarak hesaplanmıştır.
Hidratasyon ısısı = [136.(%C3S) + 62.(%C2S) + 200.
(%C3A) + 30. (%C4AF)] x 4.19………kJ/kg (Formül-2)
Kütle betonda zamana bağlı adyabatik sıcaklık artışı
Formül- 3.1, Formül- 3.2 ve Formül- 3.3 ile hesaplanmıştır. [4]
Burada; T(t): t zamanında maksimum sıcaklığı (ºC);
W: bağlayıcı miktarını (kg/m3) ; Q çimentonun toplam hidratasyon ısısı (kJ/kg); m: hidratasyon derecesi; c: betonun özgül ısısı (kJ/kgºC) ; ρ: betonun birim
ağırlığı (kg/m3)’nı göstermektedir. Wçimento =169,3 kg/
m3, Wmineral katkı = (78 + 155) =233 kg/m3, betonun özgül ısısı 1 kJ/kg.ºC değerleri formülde yerine konduğunda T(4) ve T(5) için elde edilen adyabatik sıcaklık
artışı sırasıyla 47,2 ºC ile 48,6 ºC elde edilmiştir. Uygulamada elde edilen sonuçların hesaplanan sonuçlara
yakın değerler verdiği, yaklaşık 2 derece daha düşük
sıcaklıklar elde edildiği gözlemlenmiştir.
4. SONUÇ VE ÖNERİLER
Yapılan çalışmada ilk 10 gün beton iç sıcaklığı ile yüzey sıcaklık farkının 20 ºC’yi geçmemesi için yalıtım
malzemeleri serilerek beton korumaya alınmış daha
sonra inşaat hızını etkilememesi için Şekil 1.1’de belirtilen grafik ve Formül-1 yardımı ile sıcaklık farkının
32 Kasım 2012 - 167
oluşturduğu gerilmeler hesaplanarak çatlaksız beton
elde edilmiştir. Burada mevsim şartları da önem arz
etmektedir. Beton döküm esnasında hava sıcaklıkları
0- 10 derece arasında seyir etmiş, beton döküm sonrasında ise (yaklaşık 10 gün) hava sıcaklıkları 8-20 ºC
arasında değişim göstermiştir.
Beton yerleştirilmesini müteakip filiz dipleri her ne
kadar taş yünü ile koruma altına alınsa da açık havaya maruz olan filizlerin beton ile birleştiği yerlerde
sıcaklık farkından dolayı önemsenmeyecek boyutta
çatlaklar oluşmuştur. Söz konusu çatlak oluşumunu
engellemek için kolon yada perde filizlerinde ilave
önlemler (çadır vb. malzemeler ile örtülmesi gibi)
alınması önerilmektedir.
Her etapta beton dökümü aralıksız 15 saat sürdüğü
için uzun süreli çalışan beton pompalarının sürtünmeden dolayı yaklaşık 2-3 cm slump kaybına sebep
olduğu, sürtünmeden dolayı pompada oluşan bu
sıcaklığın beton yerleştirme sıcaklığını da 1-2 derece
artırdığı tespit edilmiştir.
Yüksek yapı inşaatlarında kütle beton temellerin tek
seferde dökülmesi zaman ve maliyet (ilave kayma donatıları gerektirmemesi) açısından kademeli döküme
kıyasla daha ekonomik olmaktadır. Yüksek yapı temel
kütle betonlarında ülkemizde henüz uygulamayan
sıvı nitrojen ile soğutma yöntemlerine başvurulması
ve hazır beton fabrikalarının bu şekilde yatırım yapmaları halinde beton yerleştirme sıcaklığı yaklaşık 10
ºC daha düşük değerlerde olabilecektir.
Kütle betonların tek sefer dökümlerinde maksimum
sayıda beton pompasının konumlandırılması için
şantiye mobilizasyon planının iyi yapılması gerekmektedir. Maksimum sayıda beton mikserinin pompa
ucuna yanaşarak sahada yer alması temel kütle beton
döküm sürecini kısaltacak, ilk dökülen ve altta kalan
beton katmanları prizini almadan üzerine 2. kademe
beton dökülebilecektir. Böylece soğuk derz oluşumu
ihtimali de minimum düzeyde olacaktır.
Betonun mümkün olduğunca düşük sıcaklıkta yerleştirilmesi maksimum iç sıcaklığında o derece düşük
İncelemeler
olmasını sağlamaktadır. İç sıcaklığın düşük olması ise
beton döküm sonrasında yüzey sıcaklığı ile kıyaslandığında sıcaklık farkının daha düşük aralıkta olmasını
sağlamaktadır.
Yüksek yapı temellerinde asansör çukurlarında olası
yağmur sonrası biriken suların tahliyesi için yüzeyin
eğimli yapılması önerilmektedir.
Beton yerleştirilmesini müteakip erişebileceği maksimum iç sıcaklık tahminlemesi ile ilgili olarak Formül
3.1 etkin sonuç vermiştir.
Beton iç sıcaklığı termocouple kablolar ve data loggerlı termometreler ile pratik olarak ölçülebilmekte,
çekirdek kısmı ile yüzey arasındaki sıcaklık farkı takibi de kontrollü bir şekilde yapılabilmektedir. Sıcaklık
farkının açıldığı durumlarda gerekli önlemler alınarak
termal çatlaksız beton elde edilebilmektedir.
KAYBETTİKLERİMİZ
Üyemiz
Ayhan Akkan
6 Kasım 2012 tarhinde vefat etmiştir
Üyemiz
Hamdi Tahıllıoğlu
8 Kasım 2012 tarihinde vefat etmiştir.
Üyelerimizin ailelerine,
dostlarına ve meslektaşlarımıza başsağlığı
diliyoruz.
Kaynaklar
[1] John Gajda, Martha Vangeem, Controlling temperatures in mass concrete, Concrete International, pp.
59-62, 2002
[2] P. Kumar Mehta, Paulo J. M. Monteiro, Concrete,
Microstructure, Properties and Materials, pp. 55, 2001
[3] Kyle A. Riding, Jonathan L. Poole, Anton K. Schindler, Maria C. G. Juenger, and Kevin J. Folliard Evaluation of Temperature Prediction Methods for Mass
Concrete Members, ACI Materials Journal technical
paper, Title no. 103-M40, pp. 357-365, 2006
[4] Zhou Yunchuan, Bai Liang ,Yang Shengyuan, Chen
Guting, Simulation Analiysis of Mass Concrete Temperature Field, 2012 International Conference on
Structural Computation and Geotechnical Mechanics, Procedia Earth and Planetary Science 5, pp.5 –
12, 2012
[5] İzmir Yeni Kent Merkezinde (Bayraklı Salhane/
Turan Bölgesi –Konak Alsancak Liman Arkası Kesimi
Ve Salhane Bölgesi) Yapılacak Yüksek Binalar İçin
Zemin, Geoteknik ve Yapı / Deprem Mühendisliği
Proje ve Raporlarında Uyulması Gereken Teknik Önermeler
[6] M. L. Wilson, S. H. Kosmatka, Design and Control
of Concrete Mixtures (15th ed) (EB-001), Portland Cement Association 2002, pp. 323-326, 2011
Üyemiz Hacı Halim Müftüoğlu’nun babası
Mehmet Hilmi Müftüoğlu
8 Ekim 2012 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz İbrahim Ersin Senan’ın babası
Musa Sermet Senan
12 Ekim 2012 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Osman Atalay Ermiş’in annesi
Perihan Ermiş
18 Ekim 2012 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Turgay Alaaddinoğlu’nun eşi
Üyemiz Ruken Alaaddinoğlu’nun annesi
Necla Alaaddinoğlu
4 Kasım 2012 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Ertuğ Ak’ın babası
Erturan Ak
9 Kasım 2012 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Ahmet Ferdan Omaç’ın annesi
Hatice Omaç
13 Kasım 2012 tarihinde vefat etmiştir.
Üyelerimizin acısını paylaşır,
kendilerine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2012 - 167 33
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARININ GÖREV, YETKİ VE
SORUMLULUKLARI İLE EĞİTİMLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK
TASLAĞI ÜZERİNE TMMOB GÖRÜŞÜ
İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile Eğitimleri Hakkında Yönetmelik Taslağı Üzerine TMMOB Görüşü 8 Ekim
2012 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü`ne gönderildi.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
ANKARA
İLGİ: 19 Eylül 2012 tarih ve
B.13.0.İSG.0.00.00.00/200/10456 sayılı yazınız
İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki ve
Sorumlulukları İle Eğitimleri Hakkında Yönetmelik Taslağı Üzerine TMMOB Görüşü
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası müstakil bir yasa
olarak 6331 sayı ile 20 Haziran 2012 tarihinde
TBMM‘de kabul edilmiş ve 30 Haziran 2012 tarihinde Resmi Gazete‘de yayımlanmıştır. Yasada,
iş güvenliği ve sağlık hizmetlerinin tüm işyerlerinde uygulanacağı belirtilmekle beraber iş
güvenliği ve sağlığı kavramlarının neyi ifade
ettiği açıklanmamış; yasa sistem ve kurumdan
yoksun bırakılmış; hizmetin uygulama araçları
piyasaya verilmiş ve en önemlisi devlet denetimi kaldırılmıştır. Bunların yanında güvenlik ve
sağlık hizmeti yükümlülüğünü üstlenecek olan
mühendis ve hekimlerin hak ve yetkileri düzenlenmemiş, işletme ve yetkili makam ile ilişkileri
belirlenmemiştir. Somut norm uygulamasına
yönelik tüm düzenlemeler de yönetmeliklere
bırakılmıştır.
Tarafımıza gönderilen “İş Güvenliği Uzmanlarının Görev Yetki Sorumlulukları ve Eğitimleri
Hakkında Yönetmelik Taslağı” somut norm uygulamasına ilişkin yönetmeliklerden biridir. Bu
yönetmelik, iş güvenliği uzmanlarının görev ve
yetkilerini düzenlememiş, yasanın somut norm
uygulamasına ilişkin hiçbir karanlık noktayı açmamıştır. Yönetmelik daha çok, mühendisleri
eğitecek eğitim kurumu, bu kurumun yetkilendirilmesi, sorumlu müdür, TTK ile ilişkileri ve
eğitim kurumunun iç mimari durumuna ilişkin
hükümler içermektedir. Bu yönetmelik taslağı,
iş güvenliği uzmanlarının işverenle sözleşme
34 Kasım 2012 - 167
ilişkilerini, ücretlerini, çalışanlarla ilişkilerini düzenlemiştir ve bu nedenle de yasak savmıştır.
Sorunludur ve uygulamada çıkacak sorunlara
hiç değinilmemiştir. Bu nedenle de bu taslak
uygulama yönetmeliği niteliğinden uzaktır.
Sorumluluk Mühendise Yüklenmiştir
İş güvenliği mühendisleri, yasanın ana unsurlarından biri olmasına karşın, yönetmelik taslağında iş güvenliği hizmetini sunacak bir araç olarak
ele alınmıştır. Devlet ve işverenlerin sorumluluğu hak ve yetkiden yoksun iş güvenliği mühendislerinin omuzuna yüklenmiştir. İş güvenliği
uzmanları görevlerini mesleğin gerektirdiği etik
ilkeler ve mesleki bağımsızlık içerisinde yürütür
biçiminde olup; bu düzenlemeyi destekleyen,
güvenceleyen başkaca bir uygulama normu
getirilmemiştir. “Hizmet sunan kuruluşlar ile işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları, iş sağlığı
ve güvenliği hizmetlerinin yürütülmesindeki ihmallerinden dolayı, hizmet sundukları işverene
karşı sorumludur” denilerek; iş ilişkisinin niteliği
gözardı edilerek işverenin sorumluluğu iş güvenliği mühendislerine yüklenmiştir.
İş güvenliği mühendislerinin görevlendirilmesine, istihdam biçimine, eğitimine, bilgi birikimine, yetkilendirilmesine, meslek odası ile
arasındaki ilişkiye dair hiç bir somut ölçüt getirilmemiştir. Görevlendirmede, işletmenin türü,
büyüklüğü, işletmenin organizasyonu ve bilgi
birikimi ele alınmamış; somut bir ilke belirlenmemiştir. İstihdam biçimindeki ilişkiler ele alınmamış; işçi olarak, kısmi süreli, istisna akdindeki
sorumluluklar ayrı ayrı ele alınması gerekirken
herkese aynı sorumluluk yüklenmiştir. Örneğin
yönetici konumunda olan bir mühendis, iş güvenliği mühendisinin görevini üstlenebilir mi?
Bu çalışanlarla çıkar çatışması anlamına geleceği için yöneticilere aynı zamanda iş güvenliği
mühendisi görevi verilmemelidir.
İş Güvenliği Mühendisinin İş Güvencesi Yok
Bir başka sorun, iş güvenliği mühendislerinin
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
görevine son verme hallerinin düzenlenmemiş olmasıdır. İş güvenliği mühendisinin hangi
durumlarda iş akdi feshedilir? İş Kanunu‘ndaki
hükümlere göre iş akdi feshedilecek bir iş güvenliği mühendisinden iş güvenliği hizmetlerini
yürütmesini beklemek gerçekçi değildir. İş güvenliği mühendisinden beklenen Devletin yapması gereken denetim ise, bu hizmete uygun
koruyucu hükümlerle mühendislere güvence
sağlanması gereklidir.
sürece problemler sürüp gidecektir.
Yönetmeliğe göre, iş kazası sonucu işyerinde ölüm veya maluliyetle sonuçlanan bir kaza
meydana gelmiş ise, iş güvenliği mühendisinin
belgesi 6 ay askıya alınacaktır. İhmalin tespitinde yargı kararının esas alınacağı belirtilmektedir. Bu durumda TCK‘nun 53/6 maddesi ve
TMMOB Yasası gözetilmeksizin bir düzenleme
yapıldığı anlaşılmaktadır.
İş Hijyeni Ölçüm, Test ve Analiz Laboratuvarları Yeterlik Yönetmeliği Taslağı Üzerine TMMOB
Görüşü
İşyerleri Denetimsiz Bırakılmıştır.
İşyerlerinde iş sağlığı güvenliğinin sağlanmasından asıl sorumlu işverenlerdir, çalışanların iş
sağlığı güvenliği önlemlerine uyması, önlemleri
etkisiz hale getirmemesi, eğitimlere katılması
vb. görevleri bulunmaktadır.
Devlet ise, mevzuat hazırlamanın yanında işyerlerini denetlemek ve eksiklikler olduğunda eksikliklerin giderilmesi için ceza yanında bir çok
tedbiri öngörmelidir.
Mevzuatın hazırlanma süreci, tarafların görüşlerinin alınması ve içeriği konusunda tartışmalar
bir yana, denetleme görevinde büyük aksaklıklar olduğu, işyerlerinin denetlenmediği açıktır.
Müfettiş sayısı ve denetlenen işyeri sayısı çok
düşüktür, en iyimser rakamlarda bile, işyerlerinin ancak % 5‘inin denetlendiği belirtilmektedir.
Türkiye, iş kazası sayısı bakımından Avrupa‘da
birinci, Dünya‘da üçüncü sıradadır.
İş kazaları sonucu ölümlerde, 2010, 2011, 2012
yıllarındaki büyük artışın da sonucu olarak, İş
Sağlığı Güvenliği Kanunu TBMM‘ye sevk edilerek tepkiler azaltılmaya çalışılmıştır. Ancak hem
kanun, hem de yönetmelik taslağı konunun diğer taraflarını unutmuş, iş kazalarının, meslek
hastalıklarının önlenmesinde tek unsur olarak iş
güvenliği uzmanlarını görmüştür.
İş kazaları yalnızca iş güvenliği uzmanlarına
yüklenilerek önlenemez, kazaların önlenmesinde işverenin, devletin görev ve sorumluluklarının ihmal edilmesi, görülmemesi doğru
değildir. Olayın özü buradadır, bu çözülmediği
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği Taslağı Üzerine TMMOB Görüşü
İş yerlerinin birçoğunda bu güne kadar bilinmeyen ve dikkate alınmayan bir konunun gündeme alınarak risk analizinin temeline inen kılavuz
niteliğinde bir yönetmelik olarak mütalaa edilmiştir ve bu konudaki memnuniyetimizin bilinmesi gerekmektedir.
Bugüne kadar işyerlerinde akredite olmamış
kurullarca herhangi bir esasa bağlı olmadan
yapılan ölçümlerin yapılması için kurulacak
laboratuvarların şartlarının belirlenmesi tarafımızdan olumlu olarak karşılanmıştır. Kurulacak
laboratuvarların ticarileşerek güvenirliliğinin
düşmemesi için yapılması gereken denetimlerin etkin olması gerektiğine inancımızı belirtmek isteriz.
Genel olarak bugüne kadar yapılan çalışmalarda görüşlerimizin dikkate alınmamasına rağmen kamusal görevimiz nedeniyle Yönetmelik
Taslaklarına ilişkin görüşlerimiz Ek‘te ayrı ayrı
verilmiştir.
Bilgilerinize sunarız.
Saygılarımızla.
N. Hakan GENÇ
Genel Sekreter
EK:
1- İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki ve Sorumlulukları İle Eğitimleri Hakkında Yönetmelik
Taslağı Üzerine TMMOB Görüşü
2- İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi
Yönetmeliği Taslağı Üzerine TMMOB Görüşü
3- İş Hijyeni Ölçüm, Test ve Analiz Laboratuvarları Yeterlik Yönetmeliği Taslağı Üzerine TMMOB
Görüşü
Not: İlgili ekler TMMOB web sitesinin “Görüşler”
bölümünden indirilebilir: www.tmmob.org.tr
Kasım 2012 - 167 35
Hukuk
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİNİN SAYISI ARTIRILIRKEN
*
BİR YASA TASARISININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Avukat Baki OKAN
Mevcut iktidar tarafından çıkarılan hemen hemen tüm
yasal düzenlemelerde olduğu gibi hazırlık aşaması
kamuoyunun bilgisi dışında gerçekleştirilen “Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”, ilgili meslek odalarını, üniversiteleri, bu yasadan etkilenecek yerel yönetimlerin
dahi görüşü alınmaya gerek duyulmaksızın TBMM’ye
sevk edildi. Bugünlerde de meclis genel kurulunda
görüşülmeye başlandı. Aslında kestirmeden söylemek
gerekirse, iktidar partisi kendi ideolojisi doğrultusunda yaşamın tüm alanlarını yeniden yapılandırırken bir
yandan da Anayasayla belirlenmiş yönetim sistemini
de bu çerçevede yeniden biçimlendirmektedir. Peki bu
salt kendi tercihi midir derseniz, yazımda bunun yanıtını bulacaksınız.
Anayasa ile oluşturulmuş olan yönetim sistemini ‘yasa’
ile yani Anayasaya aykırı olarak değiştiren tasarı ile,
halihazırda 16 olan büyükşehir belediyesi sayısını 29’a
çıkarılırken, büyükşehirlerin görev ve yetki alanları il sınırlarına genişletilip, bu illerdeki İl Özel İdareleri kapatılmakta, köyler ve belde belediyeleri, tüzel kişiliklerine
son verilerek mahalleye dönüştürülmektedir.
Tasarı ile ilgili olarak, parlamento içi muhalefetin bir
kanadı, üniter yapının ortadan kaldırılmak istendiğine vurgu yaparken, diğer kanadı ise, köy ve belde
belediyelerinin kapatılmasının demokrasi ve yerinden
yönetim ilkesi açısından sakıncalarına dikkat çekiyor.
Dernekler, odalar, demokratik kitle örgütleri, meclis dışındaki siyasi partiler tasarı ile ilgili görüşlerini kamuoyuyla paylaşıyorlar. Yasa tasarısı hakkında iktidar partisi
ve yandaşları dışında olumlu bir yaklaşım ortaya koyan
yok gibi.
Bu kapsamda TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası da
kamuoyuna yaptığı açıklamada; siyasi iktidarın, ‘kamu
hizmetlerinde verimlilik yaratılması hedefleniyor` gerekçesiyle tasarıyı kamuoyu nezdinde meşrulaştırmaya
çalıştığı ve en ücra köşedeki köyün bile büyükşehir belediyesinin olanaklarından ve hizmetinden yararlanacağı yanılsaması yaratılarak, vatandaşların desteğinin
alınmak istendiği, yeşil alanlar, su havzaları, meralar ve
kamuya ait arazilerin büyükşehir belediyelerinin tasarrufu altına gireceği ve bu bölgelerin kentsel dönüşüm
projelerinin uygulama alanları olarak değerlendirileceği belirtildi. Açıklamanın sonunda şu ifadelerle tasarının geri çekilmesi talep edildi:
“İnşaat Mühendisleri Odası, Büyükşehir Belediyesi
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na
itiraz etmektedir. Kentlerimiz sağlıksız yapılaşma, çarpık kentleşme girdabındayken, kentler alt ve üst yapı
sorunlarının yarattığı sıkıntılarla boğuşurken, ulaşımdan kirliliğe, mevcut sorunlar kentleri her gün biraz
daha yaşanılabilir olmaktan uzaklaştırırken, katılımcılıktan, şeffaflıktan nasibini almamış, yerinden yönetim
ilkesini ortadan kaldıran özelliği ile kentlerimize yeni
sorunlu alanlar katmaktan, yağma ve talan alanlarını
çoğaltmaktan başka bir amaca hizmet etmeyecek tasarının geri çekilmesini talep ediyoruz.”
Belediyelerin mali sorunları açısından bir
değerlendirme
Elbette konu değişik yönleriyle ele alınıp yasa tasarısı
hakkında farklı görüşler ve eleştiriler ortaya konulabilir. Örneğin, Tasarının yerel yönetimlerin mali sorularını
ve borç yüklerini artırıcı sonuçlar doğuracağı görüşü
de ciddiye alınması gereken bir konudur. Bu bağlamda, tasarının iki olası sonucu olacağı öngörülmektedir;
1) Mevcut borçların altında ezilen ve ciddi faiz giderlerini üstlenmek zorunda kalan belediyelerin, tasarıyla
artırılan görev ve sorumlulukların altından kalkabilmek
için belediyelerce üretilen kamu hizmetlerinin (ulaşım,
su, çöp, vb) fiyatlarını artırmak zorunda kalmalarıdır.
Peş peşe seçimlerin olduğu üç yıllık bir döneme girerken, siyasi nedenlerle bu yolu tercih etmeyen belediyelerin ciddi ödeme zorlukları ile karşılaşması kaçınılmaz
hale gelecek, siyasi nedenlerle bu yolu tercih etmeyen
belediyeler, son dönemde Avrupa’da, Amerika’da örneklerini çokça görmeye alıştığımız yerel yönetim iflasları ile karşı karşıya kalabileceklerdir.
2) Kamu hizmetlerinin kamu hizmeti olmaktan çıkarılması, imtiyaz devri yoluyla özelleştirilmesidir. Bu
sürecin sonucunda, belediyelerin siyasi nedenlerle
yapmaktan kaçındıkları zamlar, İDO deneyiminde yaşandığı gibi, hizmet imtiyazını alan ve doğal olarak
kar etmek isteyen, kar etmek zorunda olan şirketlerce
yapılmak durumunda kalınacak, su, temizlik gibi kamu
hizmetlerinin bedellerinin, tekel olmalarının da avantajıyla özgürce artırılması, parası olmayanların, Güney
Amerika örneklerinde çokça gördüğümüz gibi insan
hakkı niteliğindeki temel kamu hizmetlerinden yararlanamaması gündeme gelecektir.
* Yazı konusu yasa tasarısı bültenin basımı sırasında TBMM’de kabul edilmiştir.
36 Kasım 2012 - 167
Hukuk
Gelişme hangi yönde olursa olsun, Avrupa’da,
Amerika’da yaşanan benzer örneklerde olduğu gibi
temel kamu hizmetlerinin piyasalaştırılması tek çözüm
olarak topluma sunulacak, her halükarda bedeli vatandaş ödeyecektir.1
Yerel yönetimler reformunda yeni bir kavşak
Siyasal iktidarın süreç içinde yerel yönetimleri de yeniden yapılandırmaya yönelik yasal düzenlemeler yaptığı, yazıya konu yasa tasarısının bu kapsamda güncellik
taşıdığı, 2014’de yapılacak yerel seçimlerde oy büyüterek nüfuz alanını genişletmeyi hedeflediği herkesce
görülebilmektedir. Sonuç istenildiği gibi olur mu, bunu
yerel seçimler yapılmadan görmek kolay olmasa da
görünen ‘belediye’ kılavuz istemez! Türkiye’de yeni belediyelerin ya da büyükşehir belediyelerinin kurulması
özellikle seçim öncesi partilere önemli oy kaynağı olması bakımından siyasal amaçlı olarak çok sık kullanılabilmektedir. Yasa tasarısının gerekçesinde belirtildiği
gibi hizmetlerin etkili, verimli ve ekonomik bir şekilde
yürütülmesini ve dağınık yerleşmelerin toparlanması
sayesinde kaynak israfının önlenmesine katkı sağlayacağı da kuşkuludur.
Bilindiği gibi, normlar hiyerarşisinde üst norm olan
Anayasadan sonra uluslararası sözleşmeler gelmektedir. Yasaların Anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırı olmaması temel kuraldır. Sözü getirmek istediğim
nokta da burasıdır. Tartıştığımız bu tasarı acaba Anayasa ve uluslararası sözleşmelere uygun mudur?
Anayasanın 90.maddesine göre, Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası
ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle:
7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası
andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler
içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Türkiye tarafından 1988 yılında Fransa’nın Strazburg kentinde imzalandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi 8 Mayıs 1991 tarih
ve 3723 sayılı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun 1 Nisan 1993 tarihinde yürürlüğe girdi.
Bilindiği gibi, ülkemizde köy dışındaki mahalli idarelerin meclis dışında bir de encümen adı altında bir danışma ve karar organı bulunmaktadır. Encümenlerin vali,
büyükşehir belediye başkanı ve belediye başkanı dışında kalan üyelerinin yarısı ilgili mahalli idare meclisinin
seçilmiş üyeleri arasından seçilmekte, diğer yarısı ise o
mahalli idarenin birim amirleri arasından vali, büyükşehir belediye başkanı veya belediye başkanı tarafından
atanmaktadır. Bu durum hem Anayasanın 127. maddesine hem de Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na
aykırılık oluşturmaktadır.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Mahalli İdarelerin Sınırlarının Korunması Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartı’nın 5. maddesi şu şekildedir:
“Mahalli idarelerin sınırları değiştirilirken, kanunların elverdiği durumlarda, mümkünse bir referandum yoluyla
ilgili mahalli idareye önceden danışılacaktır.”
Buna göre mahalli idarelerin sınırları değiştirilirken ilgili mahalli idareye danışılacak ve kanunlar elveriyorsa
bu konuda bir referandum yapılacaktır. Hukukumuza göre yeni kurulan bir belediyenin sınırları Belediye
Kanunu’nun 5. maddesindeki esaslara göre belediye
meclisince tespit edilir. Belediye meclisinin aldığı bu
kararın kesinleşmesi kaymakamın görüşünün alınması
üzerine valinin onayına bağlıdır.
Yeni kurulmuş olmayan belediye ve köyler arasındaki
sınır uyuşmazlıkları karara bağlanırken, bu uyuşmazlıklar il ve ilçe sınırlarında bir değişiklik gerektirmiyorsa
ilgili belediye meclisi veya köy ihtiyar meclisinin görüşleri de alınır. İl ve ilçe sınırlarında değişiklik gerektiren
sınır uyuşmazlıklarında ise il genel meclislerinin görüşü
alınır. Ayrıca büyükşehir belediye sınırları içinde kalan
belediyelerin sınır değişikliklerinde büyükşehir belediye meclisinin de görüşü alınır.
Bir belde, köy veya bunların bazı kısımlarının Belediye
Kanunu’nun 8. maddesine göre başka bir belediyeye
katılmak istemeleri durumunda ise, katılınacak belde
sakinlerinin oylarına başvurulmaksızın katılmak isteyen
köy veya belde veya bunların kısımlarında başvuruya
ilişkin oylama yapılır. İl özel idaresinin sınırını teşkil
eden il sınırlarının tespitinde de ilgili il özel idaresinin
bir organı olan il genel meclisinin görüşü alınmaktadır.
Görüldüğü gibi belediye ve il özel idarelerinin sınırlarının değiştirilmesinde ilgili belediye ve il özel idaresinin görüşü alınmakta, bir belde veya köyün başka bir
belediyeye katılmaları halinde de, katılacak belde veya
köylerde referandum yoluna başvurulmaktadır. Tasarının bu açıdan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na
aykırı olduğu söylenebilir.
Küresel sermaye ve kamu hizmetinin ticarileşmesi
Konunun hukuksal yönünden ayrılarak bir başka açıdan irdelediğimizde bakın neler göreceksiniz.
İktidarın uygulamaya koymak istediği neoliberal yerel yönetimler reformu, yerel yönetimler için özerklik,
daha fazla yetki ve daha fazla kaynak talep etmektedir.
Ancak bu talep, yerel yönetimleri halka yakınlaştırmak
yerine bu kurumların sermaye birikimine, bundan böyle küresel sermaye birikimine kaynak aktarma mekanizmaları olarak güçlendirilmesine dönüktür. Bu talep,
yerel yönetimleri kendiliğinden ya da doğası gereği
demokratik kabul eden yaygın algıdan sonuna kadar
yararlanmakta ve bu kurumları gerçek demokratikleşme sürecinin “demokrasi kırıcıları” olarak kullanabilmektedir.2
Aslında iktidarın uygulamaya koyduğu yerel yönetimKasım 2012 - 167 37
Hukuk
ler reformu, üç dış dinamiğin etkisi altındadır. Bunlar
Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Avrupa Birliği’dir.
Reformun temel kavramı ise “yerellik”tir. Bu üçlünün
dayattığı yerellik/yerelleşme nasıl tanımlanmaktadır. Kısaca devlet örgütlenmesinin aşağıdan yukarıya
kurulmasını öngörmektedir diyebiliriz. Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartı’nda varolan özerklik ilkesinin aynı kavramı ifade ettiği belirtilmektedir. Oysa bu
ilke Anayasa’da yeralan iderenin bütünlüğü ve üniter
devlet ilkesi ile değil asıl olarak federal siyasal yapı ile
uyumludur. Özetle bu küresel odaklardan gelen yerel
yönetim reformu kapsamındaki önerinin/dayatmanın
merkezi yönetim-yerel yönetim dengesinin kurulmasını değil özelleştirme ve federalizmi hedeflediği görülmelidir.
Yerel yönetimlerin küresel sermaye ile ilişkileri var mıdır, varsa ne boyuttadır?
Bu noktada dış kredi kullanımı ve bunun boyutlarını
yerel yönetimler bakımından incelediğimizde borç
alan kurumların asıl olarak büyükşehir belediyeleri olduğunu görüyoruz. Bu alanda kullanılan dış borcun
toplam %85’i büyükşehir belediyelerine aittir. Böylelikle dış kredi, belediye maliyesini doğrudan küresel para
piyasalarına bağlamaktadır. Bakınız durum daha netleKARE
BULMACA
VEda
SUDOKU
ÇÖZÜMLERİ
şiyor
değil
mi? İşte tam
bu sebeple
Dünya Bankası
belediyelere kamu kredisi sağlayan İller Bankası yolu1 2 3 4ve 5bu 6bankanın
7 8 ortadan
9 10 kaldırılnun terkedilmesini
masını
yerel
1 savunmakta
T A K Rve talep
İ Z etmektedir.
S E Böylece
T
yönetimlerin özerkleşeceği ve demokratikleşeceği ileri
2 O R A N L A M A K
E BULMACA
VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ
sürülmektedir.W
3 Z A L
A R İ Y E T
Bu modelin yerel yönetimi ulusal bağlarından koparıp
K6 7 K8 A9 10
V A R A
A
1 2 3 küresel
4 45 sermayeye
bağladığını görmeye başladığımızT A K da,
R yerel
İ
Z
S
E
T
5 Ohalkın
K gereksinmelerini
V E F A küresel
S B
sermayenin
dönüştürdüğünü
açıklıkla
ayırdeO R A kar
N alanına
M ÇA AK
6L PA A
E de
Y aynı
F E
L
debiliriz. Bu modelin ortaya koyduğu sonuç ortada;
Z A L
7A AR Nİ AY NE ET T
A D A
yerel kamu hizmetlerinin ticarileşmesi/piyasalaşması.
K
K Başka
A 8VbirRA
AR KAbuEgirdilerle
TA elde
E T
E Kçıktı budur.
deyişle,
edilecek
O K
V 9E AF LA A S İ B S T İ F A
Genel
olarak yerel yönetim reformu diye günümüzde
P A Ç sürdürülen
A 10 NE ve
Y bugün
L S A Nbelediyelerinin
NF OE K
R
büyükşehir
çoA N A ğaltılması,
N E T küçükAbelde
D ve
A ilçe belediyelerinin kapatılması sonucunu doğuracak olan yasa tasarısının, kamuR A K E T
E T E K
oyunda
çokça konuşulduğu
SUDOKU
( kolay ) gibi iktidar partisinin oy
A L A artırma
İ amacından
S T İ daha
F A
derin ve çok boyutlu anlamlar
taşıdığını
bilmem
anlatabildim
mi?
N
N O K S A N
R
2 7 3 9 4 8 1 5 6
Küresel sermayenin
4 1 9 saldırısının
6 5 7 süreceği
3 8 2 kesin, o halde
sorunların gerçek yüzünü görmeye ve deşifre etmeye
8 5 6 2 1 3 4 9 7
UDOKU ( devam
kolay )edilmeli.
5 9 4 3 2 6 7 1 8
2 7 3Kaynaklar
9 4 1
8 2
1 7
5 5
6 8 4 9 6 3
4 1 9 6 5 6
7 3
3 8
8 1
2 7 9 5 2 4
1.Ahmet Müfit, odatv.com
8 5 62.http://www.birgulaymanguler.net/files/pdf/devletreformu
2 1 7
3 4 1
9 8
7 6 5 2 3 9
5 9 43.http://www2.tbmm.gov.tr
3 2 9
6 8
7 2
1 4
8 3 1 6 7 5
4.Yard. Doç.
Dr.6 Tahir
Muratoğlu,
Avrupa Yerel Yönetimler
3
5
7
1 2 7 5 8 4 9 6 3 9 2 8 4 1
KARE BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ
KARE BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ
2 3 4ÇÖZÜMÜ
5 6 7 8 9 10
KARE 1
BULMACA
1
T
A
K
R
1 2 3 4 5 6 7 8İ Z9 10 S E T
1
2
3
4
5
T A 2K
O R 3A
O
R Rİ A
Z N
Z
L M
N A
L A
R A
İ
Z A 4L K A K
5K O
V
A K
V A R
K
6
P
A
Ç
A
V E F
O K
8
P A 7Ç A N
A N 8A R
N A
E
R A 9K A
E L
T
9
A L 10
A N
6
7
10 N
AE M
T A K
R
K İ Y E T
V
A
Y A
E RT A
E
S B
A F A
A
ES YB F E L
A
E N
Y E
F TE L A D A
K
A D E
A T E K
T E T
A E T
İ SE TK İ F A
R
İ N
S O
T Kİ SF A
A N
N O K S A N
R
SUDOKUÇÖZÜMLERİ
( kolay )
SUDOKU
SUDOKU ( kolay )
2 7 3 9 4
4
2 7 3 9 41 89 16 55
4 1 9 68 55 76 32 81
8 5 6 25 19 34 43 92
KOLAY
5 9 SUDOKU
4 31 22 67( orta
75 1)8
SUDOKU
4 2
9 5
8 6
1 2 7 56 83
4 2
6 3 8 17 74
9 5
7 4 1 89 68
8 6
9( orta
8 2) 43 36
3 6 5 73 94
1 8 3 15 79
7 6 2 54 98
3 7 9 71 32
6 1 8 22 85
8 9 5 66 14
48
1
91
7
52
3
15
26
86
23
55
97
42
91
8
58
6
24
7
67
81
97
31
44
59
23
3 4
1 7
5 9 2 3 4 7 6 1 8
67
3
26
2
33
9
79
48
5
4
8
7
6
23
76
84
39
5
45
4
91
1
52
12
6
7
1 5 6
3 8 2
4 9 7
7
9
5
9
2
8
6
2
8
5
4
6
1
6
2
6
3
3
7
5
4
7
2
1
8
3
4
7
9
1
5
4
1
9
3
8
6 8 1 9 2
1 3 7 4 6
7 ORTA
9 3 8 5
7 3 5 4 6 8 1 9 2
2 8 9 5 1 3 7 4 6
6 1 4 2 7SUDOKU
9 3 8 ( zor
5 )
SUDOKU ( zor )
5 9
2 1
6 3
5 9 4 1 7 8 3 6 2
2 1 7 6 3 4 9 5 8
6 3 8 2 9 5 1 4 7
9
8
ZOR
4 1 7 8
4
7 6 3 4
1
8 2 9 5
7
3 5 6 2
3
6 3 4 1
7
5
3
2
9
3
6
6
1
5
5 6 2 8 1 4
3 4 1 7 2 9
2
7 8 9 6 3 5
8
8
1
4
8
6
7
9
4
5
1
2
2
4 2 3 5 7 6
7
9 1 6 2 8 3
4
8 5 7 4 9 1
9
6 3 8 1 7 9 5 2 4
9 7
8 5
4 2 1 7 8 9 6 3 5
7 4 1 8 6 5 2 3 9
9 838 2Kasım
4 2012
3 1- 1676 7 5
3 6 5 7 9 2 8 4 1
1 8 9 4 2 3 5 7 6
7 4 5 9 1 6 2 8 3
3 6 2 8 5 7 4 9 1
Özerklik Şartı ve Türk Hukuku
L
S
A
A
genç-İMO
genç-İMO Üniversite Tanışma Toplantıları
Ekim 2012
Ekim ayı içerisinde İzmir ve Manisa’daki üniversitelerde genç-İMO tanışma toplantıları düzenlendi. Tanışma
toplantıları sırasıyla 2 Ekim 2012 tarihinde Ege Üniversitesi, 16 Ekim 2012 tarihinde Dokuz Eylül Üniversitesi 19 Ekim 2012 tarihinde İzmir Yüksek Teknoloji
Enstitüsü’nde ve 22 Ekim 2012 tarihinde Manisa Celal
Bayar Üniversitesi’nde gerçekleşti. Toplantılara sınıf ve
üniversite temsilcilerimizin yanı sıra şube başkanımız
Ayhan Emekli de katıldı. İnşaat Mühendisliği öğrencilerine TMMOB oda politikaları, İMO, genç-İMO hakkında
bilgi verildi genç-İMO’nun sene içindeki etkinliklerinden bahsedildi. Tanışma toplantılarından sonra okullarda açılan genç-İMO stantlarında İMO’yla ilgili sorusu
düşüncesi önerisi olan öğrenciler ile bir araya gelindi,
ayrıca üye olmak isteyen öğrenci arkadaşlarımızın gençİMO’ya üyelikleri gerçekleştirildi. Toplamda 300 inşaat
mühendisliği öğrencisinin katıldığı tanışma toplantılarına ve stant çalışmalarına Gediz Üniversitesi ile devam
edilecek.
Teknik Gezi
10 Kasım 2012
10.11.2012 tarihinde 70 kadar genç-İMO üyesinin katılımıyla Adnan Menderes İç hatlar terminal binası Şantiyesi ve İş GYO yüksek yapı şantiyesine teknik gezi düzenlendi. İç hatlar terminal binası şantiyesinde yapılan uygulamalar şantiye işleyişi ve eski iç hatlar binasının geri
dönüşüm uygulamaları hakkında inşaat yüksek mühendisi Aynur Hürriyet Şeşen tarafından bilgi verildi. Daha
sonra şantiyeye gidilerek uygulamalar yerinde görüldü.
Ardından yüksek yapı şantiyesine hareket edildi burada
diyafram duvar ve ankraj uygulaması teknik ofis sorumlusu Murat Öz tarafından anlatıldı. Yapılan uygulamalar
üretim aşamaları genç-İMO üyeleri tarafından sahada
incelendi. Bir çok uygulamayı aynı anda inceleme fırsatı
bulan genç-İMO üyeleri geziden son derece memnun
ayrıldılar.
Teknik gezilerimizdeki yardımlarından dolayı ilgili firma
yetkililerine teşekkür ederiz.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2012 - 167 39
genç-İMO
genç-İMO HES Çalıştayı
Volkan BUL
(Ege Üniversitesi 4. Sınıf Öğrencisi)
HES Çalıştayımız 5-6-7 Ekim tarihlerinde, 50’ye yakın
üniversiteden genç-imo üyesinin katılımıyla İnşaat Mühendisleri Odası Trabzon Şubesinin ev sahipliğinde gerçekleşti. ‘Medeniyet, Mühendislik, Yaşam Birini Seçmek
Zorunda Mıyız’ sorusuna cevap aranan çalıştayda ‘Türkiye’deki HES Süreci’ değerlendirildi.
Çalıştayın ilk günü olan 5 Ekim Cuma günü ‘Özel Mülkiyete Kasıt’, ’Suyun Ticarileştirilmesi’, ‘Dünya Su Hakkı
Mücadelesi’ başlıkları sırasıyla Recep Nişancı, Murat Gökdemir, Metin Yeğin tarafından yapılan sunumlarla katılımcılara anlatıldı.
Suyun serbest piyasa rekabetine açılması ve tamamen
yönetiminin özel şirketlerin kar amacı doğrultusunda yapılmasıyla başlamış olan sorunlu bir sürece değinildi. Yaşam kaynağının hoyratça kullanılmasıyla daha şimdiden
1.2 milyar insanın temiz su bulmazken gelecek nesillerin
kaçınılmaz sorunlarına da dikkat çekildi.
En basit şekliyle de suyun ticarileştirilmesi örneği belediye şebekesinden 1 kuruşa doldurduğunuz suyun markette 50 kuruşa satılmasıydı.
Seminer bitiminde METİN LOKUMCU’ya adanmış ‘SUDAKİ SURETLER’ adlı belgesel film gösterimi yapıldı. Belgesel gösterimi ile HES projelerinin Türkiye’nin dört bir
yanında özellikle bölge halklarının yaşamını ne kadar
etkilendiği örneklendi.
Çalıştayın ikinci gününde sabah programında ‘HES Nedir? Nasıl Yapılır?’ ve ‘Can Suyu Nedir’ seminerleri Taylan
Ulaş EvcimenK; ‘Havza Planlaması Nedir?’ semineri Prof.
Dr. Ömer Yüksek tarafından verildi.
Nehir tipi HES’lerle suyun yatağının nasıl değiştiği,daha
2008’e kadar HES’lerin Can Suyu zorunluluğun olmaması (şu an yürürlükte olan haliyle yüzde %10 kadar olup
yetersizdir,can suyu seviyesi projenin yapıldığı alanın
ekolojisine göre %60 seviyesine kadar çıkmaktadır), yetersiz ve eksik yapılan balık geçitleri,kesilen ağaçlar ve
yapılmayan ağaçlandırmalar,proje bölgesinde rastgele
dökülen hafriyatlar, ÇED raporlarının olması gerektiği
gibi yürütülmediği (ÇED raporlarıyla beraber sadece artvinde HES’lere kesilen ceza 1.5 milyar tl olup Türkiye’de
henüz HES cezası ödeyen şirket yoktur), yapılmayan havza planlamaları ve sayılacak bunun gibi bir çok nedenden dolayı Türkiye’deki HES süreci tamamen eksik olduğu tekrar dile getirildi
‘HES’ler ve Özelleştirme Politikaları’, ‘HES’lerin Çevreye
Etkileri’, ‘Enerji Eşitsizliği’ Gökhan Marım, Yard. Doç. Dr.
Oğuz Kurdoğlu, Ateş Koç’un sunumlarıyla katılımcılara
anlatıldı.
Çalıştayda 10 yılda HES’lerin özelleştirme politikalarıyla
nasıl hızlandığı (nehirlerimiz 2003 yılında resmi gazete-
40 Kasım 2012 - 167
de ilan edilmiş haliyle 49 yıllığına kiralanmıştır), yapılacak HES’lerle beraber bölge halklarının zorunlu göçlerinin olacağı ve sosyo ekonomik anlamda sarsılacaklarını,
Avrupa’nın insan nüfusunun sadece %13’üne sahipken
buna tezat şekilde enerji kaynaklarının % 80’inine sahip
olduğuna değinildi.
Yapılan bu yanlışlar silsilesi içerisinde ÇÖZÜM ise olabildiğince yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji kaynaklarını
çeşitlendirerek kamu kontrolünde sürdürmek, üniversitelerde yalnızca para saymayı bilen değil toplumcu,ahlaklı
ve doğru bilgilerle donantılmış mühendisler yetiştirmek,
özel olarak HES’ler için suyun bedava yakıt HES’i ise para
basma makinesi görüntüsünden kurtarmak ve hala otopark ile milli park farkını öğrenememiş zihinleri aydınlatmak olduğuna değinildi.
Çoruh’tan Munzur’a bu topraklarda HES sürecine tepki
gösteren halk sadece belli bir siyasi görüşe bağlı kesim
olmadığı mühendislik penceresinden bakıldığında sayısız hata ve eksik barındıran bu konunun şirket sahiplerinin kontrolünden bir an önce alınması gerektiğine ve
Rant düzeninde işleyen bu sistemin böyle devam etmesi
halinde geri dönüşü olmayan yaralar açılmaya devam
edeceği sonucuna varıldı.
HES çalıştayında ortaya çıkan sonuç değerlendirmesi ise
şöyleydi
genç-İMO yenilenebilir ve sürdürülebilir yöntemlerle elektrik enerjisi üretilmesine karşı değildir. Enerji
bahanesiyle halkın yaşam alanlarının tahrip edilmesine, en önemli yaşam kaynaklarının yok edilmesine, suyun ticarileştirilmesine karşıdır. Halkın ihtiyacı
dışında, sermayenin daha fazla kar edebilmesi için
her gün artan elektrik ihtiyacının sorumlusu halk değildir. Bu yüzden bunun faturasını halk ödemeyecektir. Doğanın herhangi bir parçasının alınır satılır hale
getirilmesi, telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Çünkü yaşam hakkı, temiz ve içilebilir su kaynaklarına ulaşma hakkını da kapsamaktadır. Çünkü su hayattır ve bu yüzden HAYAT SATILAMAZ!
Kültür ve Sanat
İnş. Müh. Alim ŞADAN
BİLİM: DÖRT BİN YILLIK BİR TARİH
Patricia Fara
Metis Yayınevi
Bilim: Dört Bin Yıllık Bir Tarih, adından da anlaşılacağı
gibi bir bilim tarihi kitabı. Ama onu ana akım bilim tarihi anlatılarından farklı kılan birçok özelliği var. Yazarı
Patricia Fara kitabın girişinde şöyle diyor: “Tarih yazmak,
olguları düzenli bir şekilde bir araya getirmek ve olayları
doğru bir şekilde sıralamaktan ibaret değildir; neyi dahil
edeceğiniz ve kimi hariç tutacağınız gibi konularda seçimler yaparak geçmişi yeniden yorumlamayı, dünyayı
yeniden çizmeyi de içerir.”
Bilim tarihine yönelik Avrupamerkezci yaklaşımın nesnellikten uzak olduğuna dikkat çeken Fara, “dâhi biliminsanı” mitini sarsmayı da ihmal etmiyor. Fara’ya göre
bilim tarihi ideal kahramanlarca inşa edilmiş düz ve pürüzsüz bir yol değil; hatalar yapan, rekabet eden, hatta
kimi zaman ellerindeki bulguları çarpıtan etten kemikten insanların açtığı dolambaçlı bir patika. Bu patikada
kimin öne geçeceği ise iktidar kavramıyla yakından bağlantılı.
“Geçmişe yepyeni bir açıdan baktığımızda, hangi soruların sorulması gerektiğini bilmek, yeni bilgiler ortaya
çıkarmak kadar önemlidir,” diyen Fara, dinin bilim üzerindeki etkisinden simya ve büyünün bilimle ilişkisine,
kadınların bilim tarihindeki rolünden farklı bilim türlerine kadar birçok konuda kritik sorular soruyor. Yazarın
kendisinin de belirttiği gibi, kitap bu tür sorulara mutlak cevaplar verme iddiasında değil; amacı daha ziyade
okuru düşünmeye ve genel geçer varsayımları sorgulamaya teşvik
etmek. Geleceği iyileştirmenin
yolu
geçmişi doğru
yorumlamaktan geçtiğine
göre, insanlık
tarihinin çok
önemli
bir
parçası olan
bilim tarihine
daha nesnel,
kapsamlı ve
yenilikçi
bir
bakış hepimizin
ihtiyacı.
Fara’nın kitabıysa bunun
için güzel bir
başlangıç.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
DÜNYAYI DEĞİŞTİREN
BEŞ DENKLEM
Matematiğin Gücü ve Şiirselliği
Michael Guillen
TÜBİTAK Yayınevi
Harvard Üniversitesi’nde fizik
ve matematik dersleri veren,
Amerikan ABC televizyonunda bilim editörü olarak
görev yapan Michael Guillen, Dünyayı Değiştiren Beş
Denklem’de, günlük hayatımızı kalıcı bir biçimde değiştiren beş denklemin hem matematiğini hem de öyküsünü anlatıyor. Bu denklemlerin
öyküleri bir yandan beş büyük bilim adamının portresini
çizerken bir yandan da okuyucuya 17. yüzyıldan günümüze değin bilimin ve bilim-insan ilişkisinin kesintisiz bir
tarihsel kaydını sunuyor. Çok soyut gibi görünseler de,
etkileri son derece somut olan bu beş denklem, aslında
bilimin o meşhur elmadan kötü şöhretli atom bombasına
doğru çıktığı yolculuğun beş önemli kilometre taşı...
KENTSEL PLANLAMA
ANSİKLOPEDİK
SÖZLÜK
Derleyen: Melih Ersoy
Ninova Yayınevi
Yarım yüzyılı aşan bir süredir kent planlaması eğitimi
verilen Türkiye’de, kentsel
planlama alanında ilk kez
hazırlanan Ansiklopedik Sözlük kitabı, ülkemizdeki tüm
planlama bölümlerinden 92
akademisyen ve uzmanın katılımı ile gerçekleştirilen ve son derece geniş bir ilgi alanına sahip olan mekânsal planlama konusunda yapılmış
kapsamlı bir çalışmanın ürünüdür.
• Bu çalışma ile kentsel planlama alanında yayımlanmış
sözlük çalışmalarının bir adım ötesine geçilerek, kapsam
bakımından, ansiklopedi ile sözlük arasında kalan bir alanın doldurulması hedeflenmiştir.
• Kentsel Planlama: Ansiklopedik Sözlük kitabında, planlamada analiz teknikleri, bölge planlama, çevre ve yaşam
kalitesi, ekoloji ve planlama, ifade teknikleri, imar hukuku, kent ekonomisi, sosyolojisi, tarihi, kent, kentleşme,
kentsel koruma, kentsel standartlar, kentsel politika,
kentsel riskler, kentsel tasarım, kentsel yenileme ve dönüşüm, sanayi, konut, kıyı, turizm planlaması, ulaşım ve
lojistik hizmetler v.b. konu başlıkları 250 madde halinde
okurların incelemesine sunulmaktadır.
Kasım 2012 - 167 41
Kültür ve Sanat
İrlanda’da açlık grevi eylemleriyle
1980/81 yıllarında 10 kişi hayatını
kaybetti.
Bobby Sands de dahil olmak üzere 10 kişinin öldüğü
1980/1981 açlık grevleri, siyasi bir silah olarak açlık grevlerinin en meşhur kullanım örneğidir. Açlık grevi İrlanda toplumunda uzun bir geçmişe sahiptir. Yaşanılan bir
haksızlığa karşılık hissettikleri nedeniyle Tanrının dikkatini çekmek ve böylece onu bir çözüme zorlamak için erken İrlanda toplumunda toplumun ortak bir özelliğiydi.
1980 yılında İngiltere hükümetinin uyguladığı sert politikalar nedeniyle hapishanedeki siyasi tutsakların durumu çok kötü bir hal almıştır. Tutsaklara yasak olmayan
bireysel eşyalar; sabun, diş macunu, diş fırçası, tarak ve
aylık dört ufak paket tuvalet kâğıdından ibaretti. Hiç
kıyafetleri olmadığı için tutsaklar battaniyelere sarınıyorlardı ve bu yüzden “battaniye adamlar” diye anılır
olmuşlardı. Bu tutsaklar beş yıl boyunca haftanın her
günü 24 saat süresince kapalı tutulmuşlardı.
Hücrelerinden yalnızca Pazar günleri blok kafeteryasındaki dini törenlere katılmak ve ayda bir kez yarım
saatliğine arkadaşları veya aileleri ile görüşmek üzere
ayrılabiliyorlardı.Bu kısıtlı koşullarda inanılması güç olan
gerçekleşti; tutsaklar rejime karşı birkaç yıl sürecek olan
toplu direnişi başlattı. Otoriteler her protesto eylemine
dehşet verici yeni cezalandırmalar ve mahrumiyetlerle
cevap verdi. Gardiyanlar tutsakların duşa girmelerine
izin vermemeye başladılar; tutsakların dışkı kovalarını,
ağızlarına kadar dolu olmalarına rağmen, boşaltmayı
reddettiler. Köpükten yapılma döşekleri haricinde, tutsakların tüm eşyalarına el koydular. Tutsakların ellerine
geçen tek şey ayda bir kez ailelerinden edinebildikleri
ufak paket tuvalet kâğıtlarıydı. Tutsaklar biriken idrarı
hücre kapılarının altından atmaya çalıştığında gardiyanlar bunu hücrelerine geri süpürüyor ve bu da köpük
döşeklerinin idrarla sırsıklam olmasına neden oluyordu.
Dışkılarını pencereden dışarı attıklarında ise, gardiyanlar
bunları hücrelerine geri atıyordu. Nihayetinde, tutsaklar
duvarları dışkılarıyla sıvanmış, köşelerine yemek artıkları
yığılmış hücrelerinde çırçıplak yatmaya zorlandılar.
Her yeni ceza şaşırtıcı
bir şekilde tutsakları
daha da güçlü kılmıştı. En mühimi ise, IRA
destekçilerine ya da
onların siyasi partisi
Sinn Fein üzerindeki
yasaklara rağmen, tutsaklar beş yıllık bu sü-
42 Kasım 2012 - 167
reçte İrlanda’daki herkesin siyasi mahkûmların kaldığı
H-Bloklarında ne olup bittiğini bilmesini sağlayan bir
kamuoyu hareketi oluşturabilmişti. Her tutsağın sigara
kâğıtları üzerine günde birkaç tane mektup yazdığı ve
bunların dışarı sızdırılıp dünya çapındaki etkili isimlere
ulaştırıldığı bir “propaganda fabrikası” inşa etmişlerdi.
Bobby Sands, tutsakları destekleyen kitlesel bir kamuoyu hareketinin taslağını çizen bir mesaj dışarı sızdırmış
ve şöyle yazmıştı.”İnsanlara ulaşma fikrinin amacı onlara
basit bir mesajı iletmektir. Herkese gönderdiğimiz mesaj basitçe şöyle olabilir: “H-Blokları Parçala”...
Sands’in önerisine göre hareket kapsamında “milyonlarca afiş” asılacak, sloganları “H-Blokları Parçala” olacak
ve bu, İrlanda’daki hatta İngiltere’deki tüm duvar, köprü,
otoban ve kamu binalarına yazılacaktı. Ayrıca, “Babamın
H-Blok’ta Ölmesine GözYumma”yazılı tişörtler giyen ya da
görseller taşıyan çocukların resimleri halka gösterilecekti.
Bunlar gerçekleşti. İngiltere ve İrlanda’da medyanın kör
edilmesine karşın, IRA tutsaklarının mesajları kısa süre
içinde herkesçe bilinir oldu. Gittikleri her yerde, hatta
harcadıkları paralarda bile bu gerçekle karşılaştılar (insanlar paralarının üzerine harcamadan önce “H-Blok”
yazmışlardı). Sonrasındaysa mesaj, Kuzey Amerika, İngiltere ve Avustralya’daki kalabalık İrlandalı göçmen
toplulukları arasında yayıldı.
Boby Sands eyleme başladıktan 40 gün sonra boşalan
bir milletvekili koltuğu için seçime girip milletvekili seçildi. Sands açlık grevinin 66. gününde 39 kiloya düşmüş
olarak can verdi. Ardından 9 arkadaşı daha hayatını kaybetti. Bu ölümler neticesinde tutsaklar haklarını kazandı.
Fidel Castro bu ölümlerin anlamına dair; “Altmış gün boyunca açlık grevinde kalarak idealleri uğruna ölme kudretine sahip insanların huzurunda despotların eli ayağı
titrer! Bunun yanında, yüzyıllar boyunca insani feda ruhunun simgesi haline gelen İsa’nın çarmıhtaki üç günü
nedir ki?” sözlerini söylemiştir.
Kültür ve Sanat
İnş. Müh. Tuğrul BAŞTAN
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kasım 2012 - 167 43
Oyun
ALİ İHSAN ARGIT
İNŞAAT MÜHENDİSİ
İnş. Müh. Ali İhsan ARGIT
SUDOKU (Kolay)
KARE BULMACA
1
2
3
4
5
6
1
7
8
9
2
3
4
2
4
1
9
8
9
3
6
6
2
5
3
6
9
5
9
SUDOKU ( orta )
3
9
SOLDAN SAĞA
7
6
2
9
4
6
3
1
4
6
7
9
2
4
3
4
2
7
1
1
6
9
1
4
2
7
9
8
SUDOKU ( zor )
YUKARIDAN AŞAĞI
1– Çok fazla rüzgârl yer için söylenen söz. 2 – İki
şeyi birbirinden ayran uzaklk, açklk – Baz bölgeleri
sulamak için açlmş suyolu. 3 – Yat emrinin aksi –
Parldayan, şk veren anlamnda bir isim. 4 – Radon
elementinin simgesi – Kötü işlerde birine yardm eden
kimse, yardakç. 5 – Ek – Ahlak, ahlaksal, ahlakbilim.
6 – İncelik, güzellik, zariflik – Nazi askeri polis
örgütünü simgeleyen harfler. 7 – Ayn ilk günleri –
İspanya’da illegal bir örgüt. 8 – Ayakkabnn yumuşak
olan üst bölümü – Zeki, akll, anlayşl kimse. 9 –
Bilgili,
deneyimli,
olgun,
yetişkin
–
Deniz
hayvanlarnn kabuğunda bulunan, prltl, beyaz, sert
bir madde. 10 – Başkasnn adna gezerek satclk
yapan kimse.
4
8
4
1 – Bir esere yazlmş olan övücü tantma yazs –
Ateşli silahlarda namlunun içindeki çkntl bölümü. 2
– Karşlaştrmak, kyaslamak. 3 – Ak saçl ve yaşl
insan – Belli bir taşnr maln kullanlmasnn, geri
verilmek şartyla bedelsiz olarak bir kimseye
braklmas. 4 – Bal alnmş petek. 5 – İlkel bir silah –
İstanbul’da bir semt – Antimon elementinin simgesi. 6
– Pantolonun uç ksm – Paris’in sembolü. 7 – Cinsel
güçsüzlük – Etraf su ile çevrili kara parças. 8 – Masa
tenisi aleti – Bayan giysisi. 9 – İyi, pekiyi – İşten
ayrlma isteğini bildirme. 10 – Eksik, eksiklik, kusur.
8
7
1
1
6
9
3
5
3
4
8
6
2
7
8
1
6
9
9
5
10
10
9
4
1
7
6
8
9
5
1
1
8
5
3
4
7
6
4
4
9
7
1
8
3
5
Çözümleri sayfa 38’de
44 Kasım 2012 - 167
Çözümleri sayfa …….. da

Benzer belgeler