SAHTE B L M VE S YASET

Transkript

SAHTE B L M VE S YASET
SAHTE BİLİM VE SİYASET
Aydınlanma çağının aklı ve bilimi öne çıkardığı tarihten bu yana, bilimin nesnelliği yanında
deneyciliği ve şüpheciliği tartışılmayan bir husus olmuştur. Bilim, doğmaların ötesine
geçerek, duygu ve belli inançların saplantılarına takılmadan analitik aklın gereğini,
tarafsızlığı ve nesnelliği içinde sürdürmüştür.
Ancak, ideolojilerin, siyasi yaşamda toplumları yönlendirmeye yönelik etkinlikleri arttıkça,
bu kere bilimin de siyasallaştırıldığına tanık olunmuştur! Sahte bilim konusunda, Norman
Davies, Avrupa Tarihi adlı eserinde şu örneği vermektedir.
(…Sahte bilim yöntemiyle, hem komünistler hem de faşistler ideolojilerinin güya insan
toplumunun gelişmesini belirleyen temel bilimsel yasalara dayandıklarını iddia ettiler.
Komünistler “ bilimsel Marksizm” ya da tarihsel materyalizme, Naziler ise soy geliştirme
bilimiyle ırk bilim versiyonlarına atıfta bulundular. Her iki örnek de kendi bilimsel
yöntemleri ya da bulgularına yaygın bir bağımsız onay buldu… Norman Davıes Av. Tarihi
Sf…992)
Orta Çağ süresince kilise de kendi öğretilerinde , teolojik sistematiği benzer bir uygulama
yöntemi ile toplumların belli inanç sistemlerini yönlendirmek için uygulamıştır. Kısaca, 20
asrın başında da , aklın ve bilimim tarafsızlığı ile nesnelliği gene bir tarafa itilerek, ortaya
-1-
çıkan ideolojik akımlara aracı olarak sahte bilim, arka planda tekrar uygulama alanı
bulmuştur…
Bu süreç tarihin garip bir tezahürü olarak 21 yy. da yeniden bir başka boyutta
güncelleştirilmeye gayret edilmektedir…. Bireysel hakların savunucusu olan ABD de,
özellikle din ve vicdan özgürlüğünün tartışılamaz olduğu gerçeğinin aynı şekilde sahte
bilim yöntemleri içinde yok edilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu konuda Max Weber bir
asır kadar önce yapmış olduğu tespitlerinde konuyu farklı şekilde tanımlamaktadır!…
(…Amerika Birleşik Devletleri’de uzun bir süredir “devlet ve kilisenin ayrılığı” ilkesi vardır. Bu
ilke o derece sıkı biçimde uygulanmıştır ki mezhepleri gösteren resmi bir sayım bile yoktur,
dahası, devletin yurttaşa inancını sorması yasalara aykırı sayılır… Max Weber Sosyoloji
Yazıları.. sf. 258 )
Günümüz Amerikasına gelindiğinde George Washington’ dan, Thomas Jefferson’a oradan da
Abraham Lincoln’e kadar süre gelen aynı özgür vicdan anlayışını görmek, ortaya çıkmakta
olan bağnazlık içinde artık mümkün görülmemektedir!!!Bu ülkede de, son yıllarda birden
tetiklenen siyasallaştırılmış inanç sistemine bakıldığında, gelişmelerin Weber’in tespitlerinin
ötesine geçtiğini izlemek mümkündür. Halen ABD laik karşıtı hareketler içinde “Tanrının
Hıristiyan Savaşçıları” olarak ortaya çıkan Evangelist radikal dini yapılaşma bir şekli ile
Hıristiyan Siyonizmi tanımı ile de ayrıca biçimlenirken, diğer yönden neo conların siyasi
örgütlenmesi ile de dinin, bu ülkede giderek daha da siyasallaştığını göstermiştir.
Samuel Hantington’un medeniyetler çatışması tezi ile ileri sürdüğü hususlar da bile dini
araç kılarak bunun üzerinden siyaset oluşturmasında sahte bilimin bir diğer örneğini
görmek mümkündür… Burada da sahte bilim yöntemleri kullanılarak, inanç karşıtlıklarını
öne çıkartmak suretiyle bir taraftan konuya siyasi derinlik verilmek istenilmekte ve
Hıristiyan Siyonist ittifakının karşısına da haçlı anlayışı içinde Müslüman dünyası
getirilmeye çalışılmıştır!!!
Bir diğer yönü ile, propaganda aracı olarak kullanılmak istenilen sahte bilime, ayrıca, sahte
sanat, sahte edebiyat vb… diğer unsurlar da örnek olarak dahil edilmektedir…. Bu konudaki
örnekler içinde, tarihi gerçekleri belgelere dayandırmadan yazılan yazılar, geçek ile
bağdaşmayan belge ve haritalar .… Bu tarz uygulamalar,ister bilimsel görüntülü makaleler
ile olsun veya kendilerine edebiyatçı tanımı verilen ödüllendirilmiş yazarlar aracılığı ile
olsun, bunlar da, sahte bilim kadar sahte edebiyat ve sahte sanatın temsilcileri olarak aynı
sistemin içinde yer almışlardır!!!
Sahte bilimin siyasallaştığı ülkelerde, sistem zamanla kendi içinde yapısal bozulmaya maruz
kalmakta ve bu süreç, giderek dini olduğu kadar hukuku, dolayısıyla da yargıyı, ayrıca da
eğitimi ve diğer yönden de idari yapıların da bozulmasına neden olmaktadır…Kapalı
toplumların tümü ele alındığında, buralarda bütün kurumların benzer şekilde
siyasallaştıkları görülmektedir. İster teokratik düzeyde olsun, isterse belli bir ideolojinin
-2-
dayatmalarında olsun, sistem, bir süre sonra aklın ve bilimin nesnel değerleri yerine giderek
güdümlü sahte bilimin denetimine itilmiştir…
Bu ülkelerde, yasalar kadar anayasa değişiklikleri bile kuruşlandırılarak siparişe göre
düzenlenmiştir, böyle bir sürecin sonunda da ortaya başıbozuk bir anayasal yapı
çıkmaktadır!!!Bütün bu oluşumlar hep sahte bilime hizmet veren akademisyenler (!)
aracılığı ile olmaktadır… Kısaca dünden bu güne gelişmelere bakıldığında zaman ve mekan
farkı ile sistem çeşitli ülkelerde birileri tarafından tekrar, tekrar, güncelleştirilmektedir.
Kısaca sahte bilim, ya ideolojik direktiflere göre hareket etmekte, ya da faturalandırılmış
taleplere göre hizmet sunmaktadır!!!
Aydınlanma çağı, insanlığın kendisine olan saygısı ile eşdeğerlidir. Fikir ve düşünce
özgürlüğünün temelinde bu saygı yatmaktadır. Fikri şahsiyetini bilimsel nesnelliği ile
birlikte gelişmiş olan bilim adamlarının olaylar karşısında onurlu duruşunun pek çok
örneğini görmek mümkündür. Bunlar her toplumda ve her koşulda sahte bilimin
hizmetkarları olmamışlardır… Irak’ta,ABD tarafından nükleer başlık ve kimyasal madde
aramak üzere görevlendirilmiş olan bilim adamlarının mesleki ciddiyetleri içinde siparişe
göre rapor hazırlamadıkları için başlarına gelenler , konuya açık bir örnektir!!!
Türk aydınlanmasının büyük Atatürk ile başlayan çağdaşlaşma süreci hatırlandığında,
hayatta en büyük yol göstericinin bilim olduğu mesajında, ülkenin fikri hür, vicdanı hür
bilim adamlarına sahip olmasının hedeflendiği görülür…Tarihi bakımdan gerileme dönemi
sonucunda pozitif bilimlerin geç girdiği öğretim sistemimizde de, bir mollaya, üçgenin iç
açılarının toplamının kaç derece olduğu sorulduğunda, üçgenine göre değişir şeklindeki
cevabı o tarihlerde nerelerde kalmış olduğumuza ayrı bir örnektir.Kısaca, birileri, sahte
bilim ile siyasetin güdümünde mesleğinde irticaya yol alırken, diğerleri de doğmaların dar
kalıpları içinde analitik aklı ve pozitif bilimlerin nesnelliğinden habersiz olarak zamanın
karanlığında kaybolup gitmişlerdir! Dünya genelinde küresel güçlerin sahneye sürdükleri
oyunun senaryosu aşağı yukarı neo liberalizmin sömürgeci anlayışı içinde aynıdır.Son
dönemde samimi dini inancın ötesinde,siyasallaşan din, belli çevrelerce öne çıkartılmaya ve
toplumların inanç yapıları inanç sistemleri üzerinden farklılaştırılmaya çalışılmaktadır.
Evangelist hareket siyasi açıdan Siyonist ideolojinin stratejik derinliğini oluşturmaktadır.
Zaman zaman ağızlarından kaçırdıkları yeni haçlı seferi zihniyetinin, Hıristiyan Siyonist
ittifakı içinde Müslüman coğrafyasının bulunduğu bölgelerdeki zengin doğal kaynaklara
yönelik olduğu da artık bilinir durumdadır!.
Bu bağlamda, ayrı bir yöntemle ve ılımlı İslam saptırması ile Türk aydınlanmasının
düşünce ve fikir özgürlüğü ile ulaştığı sosyal ve siyasal zemine yeni bir kılıf giydirilmeye
çalışılması da gene bu sürecin bir diğer parçasıdır…. Bir toplumda, dini inanç yapısı belli bir
kalıba oturtulduktan sonra o inanç yapısının giderek radikalleştirilmesi ise kolaydır. Daha
sonra da o inanç yapısı, mezheplere bölünerek yeni bir ayrıştırmanın yapılanmasına
gidilmesi de kolaylaşacaktır!!!Sonuç olarak da şekillenen farklılıkların birbirlerine karşı
kullanılmasıyla sosyal yapıların bütünlüğünün tahrip edilmesi mümkün olacaktır.…Konuya
ümmet anlayışı içinde yaklaşıldığında ise, böyle bir oluşum da giderek milli devlet yapısı
-3-
yerine ümmet anlayışındaki sosyal yapıyı öne çıkaracaktır. Esasen amaç da, ulus devlet
anlayışının muhtelif yöntemler içinde sona erdirilmesidir!!!
Konu açısından Irak’ta Şii ve Sünni ayrışımı olayın en yakın ve canlı örneğidir. Bir diğer
örneğin Pakistan’daki yansıması da dikkate alınmalıdır.Filistin’deki Hamas, El Fetif ayrışması
ve çatışması ise ayrı bir örnektir… Malezya örneğinin de, bir zaman sonra ne şekil
alacağının ayrıca iyi izlenmesi gerekmektedir. Yüzlerce misyonerin ve ajanın fink attığı
sosyal ortamlarda olayların hangi zeminde şekillendiğini tekrar etmenin gereği bile
yoktur. Bu coğrafyalarda yaşayan aynı ulusun çocukları dış güçlerin tahrikleri ile ayrıştırılmış
inanç farklılıklarından ötürü senelerdir birbirlerini yok etmektedir…Bu tarz ayrıştırma
yöntemleri içinde de zemin oluşturmak bakımından sahte bilim önemli bir araç olmaktadır.
Küçük bir Afrika ülkesi olan Ruanda da 1994 yılında Tutsi ve Hutu kabilelerini aynı etnik
kökten olmalarına rağmen yaşanan trajedi hatırlardadır …Yugoslavya ise ayrı bir örnektir…
Tamamen siyasi inanç yapılarının bir takım yöntemlerle yabancılaştırıldığı bu toplumlar
sonuçta ayrıştırılmıştır, daha sonra da kışkırtmalar sonucu iç çatışmalarda milyondan
fazla insan öldürülmüştür…Irak,Libya, Suriye sürecin diğer sürümleridir…. Olayların
gerisinde ise, hangi medeni(!) Avrupa ülkeleri vardır?!!!
Özellikle,küresel politikalar içinde ABD açısından bakıldığında hedef, paranın (DOLAR)
geleceğinin gittiği yöndür… Zira Wall Street uygulamaları bu ülkeyi bilinen noktaya
getirmiştir...Belirtilen nedenle de, politik hedefinin bu istikamet içinde izlenmesi
gerekmektedir.Bu oluşuma göre de, kendi kaynaklarını korumak için direnç gösterebilecek
ulus devlet yapılarının bozulmaları, veya bunların sosyal yapıların etnik veya ümmet
anlayışı içinde mezhepleştirilerek ayrıştırılmaları, sahte bilim yöntemleri içinde
güncelleştirilmektedir… Kısaca, ABD olduğu kadar AB. ve de yandaşları, sahte bilimi her
konuda kullanarak coğrafya üzerinde etkinlik sağlayabilmek için hedef kabul ettikleri
ülkelerde uygulamalarını benzer yöntemlerle sürdürmektedir. Bu bağlamda İslam
dünyasında ve özellikle de laik Türkiye’de , dinin, hukukun, eğitimin vb… toplum yapılarını
etkileyen tüm kurumların siyasallaştırması ara hedefler içinde görülmektedir.
Senelerdir, Türkiye’de sahte bilim yöntemleri ile, Türk- Kürt, Alevi - Sünni, Laik- İslamcı,
Asker- sivil vb… karşıtlıklarının oluşturulmaya çalışılması, ayrıca inanç farklılıklarının
anayasal ve yasal yapılarda siyasallaştırılacak şekilde yeni düzenleme arayışları,
izlenmektedir.. Ayrıca dış merkezli malum çevrelerin konu ile ilgili olarak ön gördükleri
benzer önerilerinin güncelliği de hatırlandığında, bütün bu uygulama yöntemlerinde sahte
bilimin temsilcilerine sistemli bir şekilde görev verildiğini görmek mümkündür!
Özetle, sahte bilime dayalı gelişmelerin küresel boyutuna bakıldığında , Florida oldu
bittisinin bir üretimi olan ileri demokrasi sürümününe , Bush’izm sürecinde ivme
kazandırılmıştır.. Anılan hususun, coğrafyanın farklı yerinde de destek görmekte olduğu
izlenimi artmaktadır!
ERGUN ÖZGEN
-4-