Turkish sentences from Tatoeba 15

Transkript

Turkish sentences from Tatoeba 15
vocapp.es
Turkish sentences from Tatoeba 15
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
49.
50.
51.
52.
53.
54.
55.
56.
What's your favorite pun?
En sevdiğin kelime oyunu nedir?
What's your home address?
When are you coming back?
When are you coming home?
When did he get to Kyoto?
When did he go to Europe?
When did she get married?
When did you get married?
When did you get married?
When does the show start?
When is he expected back?
When is the intermission?
When should I come again?
When should we check out?
When was this car washed?
When was your first love?
When will I get to Tokyo?
When will the show begin?
When will you leave here?
When will you next visit?
Where are all the others?
Where are you headed for?
Where can I buy a ticket?
Where do I claim my bags?
Where do you play tennis?
Where does it leave from?
Where is the coffee shop?
Where is the post office?
Where is Tom's classroom?
Where would I find books?
Where's the ticket booth?
Which cup will he choose?
Which way did you choose?
Which way is the nearest?
Who are you referring to?
Who were you talking to?
Who were you talking to?
Who attended the meeting?
Who designed that museum?
Who do you think you are?
Who first split the atom?
Who looks after this dog?
Who painted this picture?
Who's your favorite poet?
Whose dictionary is this?
Why are your ears so big?
Why are your eyes so big?
Why did he come with her?
Why did Tom quit his job?
Why did you buy a flower?
Why did you get so angry?
Why did you open the box?
Why do I have to do that?
Why do you study so hard?
Why don't we order pizza?
Why don't we take a taxi?
Ev adresin nedir?
Ne zaman geri dönüyorsun?
Eve ne zaman geliyorsun.
O, Kyoto'ya ne zaman gitti.
O, Avrupaya ne zaman gitti?
O, ne zaman evlendi?
Ne zaman evlendin?
Ne zaman evlendiniz?
Gösteri ne zaman başlar?
Ne zaman geri dönmesi bekleniliyor?
Perde arası ne zaman?
Tekrar ne zaman gelmeliyim?
Ne zaman çıkış yapmalıyız.
Bu araba ne zaman yıkandı?
İlk aşkın ne zamandı?
Tokyo'ya ne zaman varacağım?
Gösteri ne zaman başlayacak?
Ne zaman buradan ayrılacaksın?
Gelecek sefer ne zaman ziyaret edeceksiniz?
Bütün diğerleri nerede?
Nereye yöneliyorsunuz?
Nereden bir bilet alabilirim?
Bağajımı nerede alabilirim?
Nerede tenis oynarsın?
O nereden kalkıyor.
Kahve dükkanı nerede?
Postane nerededir?
Tom'un sınıfı nerede?
Kitapları nerede bulacaktım?
Bilet standı nerede?
O hangi kupayı seçecek?
Hangi yolu seçtin?
Hangi yol en yakın?
Sen kimden bahsediyorsun?
Kimle konuşuyordun?
Kiminle konuşuyordun?
Toplantıya kimler katıldı?
O müzeyi kim tasarladı?
Kim olduğunu sanıyorsun?
Atomu ilk olarak kim parçaladı?
Bu köpeğe kim bakıyor?
Bu resmi kim yaptı?
En sevdiğiniz şair kimdir?
Bu kimin sözlüğü?
Niçin kulaklarınız o kadar büyük?
Neden gözleriniz bu kadar büyük?
O niçin onunla geldi?
Tom işini niçin bıraktı?
Niçin bir çiçek aldınız?
Niçin öyle sinirlendin?
Kutuyu niçin açtın?
Niçin onu yapmak zorundayım.
Niçin bu kadar sıkı çalışıyorsun?
Neden pizza sipariş etmiyoruz.
Niçin bir taksiye binmiyoruz?
- Página 1 -
vocapp.es
57. Why don't you just leave?
58. Why don't you rest a bit?
59. Why is your mouth so big?
60. Will it be fine tomorrow?
61. Will ten thousand yen do?
62. Will you go out tomorrow?
63. Will you please go there?
64. Will you send it by mail?
65. Will you tell us a story?
66. Wine is made from grapes.
67. Winter changed to spring.
68. Won't you have some cake?
69. Would you like it washed?
70. Would you like some more?
71. Yoko bought some of them.
72. You are absolutely right.
73. You are everything to me.
74. You are no longer a baby.
75. You are not at all wrong.
76. You must do it at once.
77. You aren't busy, are you?
78. You came out of the room.
79. You can ask him for help.
80. You can ask Tom for help.
81. You can come at any time.
82. You can dance, can't you?
83. You can do it if you try.
84. You can do it, can't you?
85. You can ski on that hill.
86. You can take either road.
87. You can watch television.
88. You can't lift the piano.
89. You can't study too hard.
90. You didn't need to hurry.
91. You don't have any money.
92. You don't have to eat it.
93. You get what you pay for.
94. You had to study English.
95. You have a gum infection.
96. You have a regular pulse.
97. You have nothing to fear.
98. You have to come with me.
99. You have to get up early.
100. You look different today.
101. You made a good decision.
102. You made a wise decision.
103. You managed it after all.
104. You may come if you like.
105. You may go if you choose.
106. You must act more wisely.
107. You must be here by five.
108. You must clean your room.
109. You must clear the table.
110. You must endure the pain.
111. You must not stay in bed.
112. You need a change of air.
113. You need to see a doctor.
114. You need to stop smoking.
115. You never change, do you?
116. You should go to see him.
117. You should not trust him.
Neden sadece gitmiyorsun?
Niçin biraz dinlenmiyorsun?
Niçin ağzınız o kadar büyük?
Yarın hava güzel olacak mı?
On bin yen yeterli mi?
Yarın dışarı çıkacak mısın?
Lütfen oraya gider misin?
Onu postayla gönderir misin?
Bize bir hikaye anlatır mısın?
Şarap üzümden yapılır.
Kış bahara döndü.
Biraz kek almaz mısınız?
Onun yıkanmasını ister misin?
Biraz daha ister misiniz?
Yoko onlardan bazılarını satın aldı.
Kesinlikle haklısın.
Sen bana göre her şeysin.
Artık bir bebek değilsin.
Asla hatalı değilsin.
Onu derhal yapmalısın.
Meşgul değilsin, değil mi?
Sen odadan çıktın.
Ondan yardım isteyebilirsin.
Tom'dan yardım isteyebilirsin.
Herhangi bir zamanda gelebilirsin.
Dans edebilirsin, değil mi?
Eğer denerseniz, yapabilirsiniz.
Onu yapabilirsin, değil mi?
O tepede kayak yapabilirsin.
Her iki yola da gidebilirsin.
Televizyon izleyebilirsiniz.
Piyanoyu kaldıramazsın.
Çok fazla eğitim yapamazsın.
Acele etmene gerek yoktu.
Hiç paran yok.
Onu yemek zorunda değilsiniz.
Parayı veren düdüğü çalar.
İngilizce eğitimi yapmak zorundaydın.
Diş eti enfeksiyonun var.
Düzenli bir nabzın var.
Korkacak bir şeyin yok.
Benimle gelmek zorundasın.
Erken kalkmak zorundasın.
Bugün farklı görünüyorsun.
Sen iyi bir karar verdin.
Akıllıca bir karar verdin.
Her şeye rağmen onu becerdin.
İsterseniz gelebilirsiniz.
Eğer istiyorsan, gidebilirsin.
Daha akıllıca hareket etmelisin.
Beşe kadar burada olmalısın.
Odanı temizlemelisin.
Tabloyu temizlemelisin.
Ağrıya katlanmalısın.
Yatakta kalamazsın.
Hava değişikliğine ihtiyacınız var.
Bir doktorla görüşmelisin.
Sigarayı bırakmalısın.
Asla değişmezsin, değil mi
Onu görmeye gitmelisin.
Ona güvenmemelisin.
- Página 2 -
vocapp.es
118. You should try to see it.
119. You shouldn't go to work.
120. You speak fluent English.
121. You swim well, don't you?
122. You were right after all.
123. You were taken in by her.
124. You were very kind to us.
125. You were wrong after all.
126. You look very good.
127. You're lying, aren't you?
128. You're wasting your time.
129. You've arrived too early.
130. You've been a great help.
131. You've made me what I am.
132. You've set a bad example.
133. You've spilt your coffee.
134. Your book is on the desk.
135. Your shirt is inside out.
136. Your son has come of age.
137. Your tie has come undone.
138. Yours is not bad, either.
139. Yumi is happy, isn't she?
140. A bone stuck in my throat.
141. A burnt child dreads fire.
142. A button came off my coat.
143. A cold bath refreshed him.
144. A crowd waited to see him.
145. A decision had to be made.
146. A dog can see in the dark.
147. A few days later, he came.
148. A fork fell off the table.
149. A gentle wind was blowing.
150. A girl appeared before me.
151. A girl stood there crying.
152. A gun might come in handy.
153. A is 5 times as long as B.
154. A nail punctured the tire.
155. A nice boy talked to Kate.
156. A penny for your thoughts.
157. A policeman came up to me.
158. A rat ran across the road.
159. A tear ran down her cheek.
160. A watched pot never boils.
161. A wood floor is beautiful.
162. Add more salt to the soup.
163. Aim the gun at the target.
164. Air is a mixture of gases.
165. All men are created equal.
166. All men have equal rights.
167. All you can do is to wait.
168. All's well that ends well.
169. Almost all girls are kind.
170. An accident just happened.
171. Ann doesn't have a sister.
172. Ann likes music very much.
173. Ann likes music very much.
174. Ann swam across the river.
175. Any child can answer that.
176. Any one of us could do it.
177. Anyway, you'll never know.
178. Aoi is a very good dancer.
Onu görmeye çalışmalısın.
İşe gitmemelisin.
Sen akıcı İngilizce konuşuyorsun.
Sen iyi yüzersin, değil mi?
Beklenenin tersine sen haklıydın.
Onun tarafından aldatıldın.
Bize karşı çok naziktin.
Beklenenin tersine sen hatalıydın.
Çok iyi görünüyorsun.
Yalan söylüyorsun, değil mi?
Zamanını boşa harcıyorsun.
Sen çok erken geldin.
Muhteşem bir yardımcısın.
Beni bulunduğum duruma getiren sensin.
Sen kötü bir örnek oldun.
Kahvenizi döktünüz.
Kitabın masanın üstünde.
Gömleğin ters yüz olmuş.
Oğlun reşit oldu.
Kravatın çözülmedi.
Seninki de fena değil.
Yumi mutlu, değil mi?
Boğazımda bir kemik sıkıştı.
Yanmış bir çocuk ateşten korkar.
Ceketimden bir düğme düştü.
Soğuk bir banyo onu canlandırdı.
Bir kalabalık onu görmek için bekledi.
Bir karar verilmeli.
Bir köpek karanlıkta görebilir.
Birkaç gün sonra, o geldi.
Masadan bir çatal düştü.
Nazik bir rüzgar esiyordu.
Benim önümde bir kız göründü.
Bir kız orada ağlayarak duruyordu.
Bir silah işe yarayabilir.
A, B'nin 5 katı kadar uzundur.
Bir çivi lastiği patlatmış
Güzel bir çocuk Kate'le konuştu.
Düşünceleriniz için bir peni.
Bir polis bana geldi.
Bir sıçan yolu koşarak geçti.
Bir göz yaşı onun yanağından aşağıya süzüldü.
İzlenen demlik asla kaynamaz.
Ahşap bir zemin güzeldir.
Çorbaya biraz daha tuz ekleyin.
Silahı hedefe doğrult.
Hava gazların karışımıdır.
Bütün insanlar eşit yaratılırlar.
Bütün insanların eşit hakları vardır.
Yapabileceğiniz bütün şey beklemektir.
İyi biten herşey iyidir.
Neredeyse tüm kızlar nazik.
Az önce bir kaza oldu.
Ann'in bir kız kardeşi yok.
Ann müziği çok seviyor.
Ann müzikten çok hoşlanır.
Ann nehrin karşı tarafına yüzdü.
Herhangi bir çocuk ona cevap verebilir.
Bizden herhangi biri onu yapabilirdi.
Her neyse, asla bilmeyeceksin.
Aoi çok iyi bir dansçıdır.
- Página 3 -
vocapp.es
179. Apples were on sale today.
180. Are all these books yours?
181. Are they speaking English?
182. Are you a college student?
183. Are you free after school?
184. Are you free this evening?
185. Are you free this weekend?
186. Are you looking for a job?
187. Are you trying to kill me?
188. As for me, I am satisfied.
189. Ask her what she has done.
190. Ask the policeman the way.
191. At first, it is difficult.
192. Be kind to little animals.
193. Be polite to your parents.
194. Be quiet and listen to me.
195. Be sure to drop me a line.
196. Beggars can't be choosers.
197. Bill called me last night.
198. Bill is a baseball player.
199. Bill made me a nice dress.
200. Birds fly south in winter.
201. Black cloth absorbs light.
202. Bob stared me in the face.
203. Bob wasn't in on the plan.
204. Boil my eggs hard, please.
205. Border fights were common.
206. Both girls have blue eyes.
207. Both his parents are dead.
208. Both of us are from Tampa.
209. Bourbon is made from corn.
210. Bravery is a great virtue.
211. Bread is baked in an oven.
212. Brian lives over the hill.
213. Bring me a glass of water.
214. Bring me a piece of chalk.
215. Bring me something to eat.
216. Bring your children along.
217. Can I buy only the lenses?
218. Can I do anything for you?
219. Can I fix you a hot drink?
220. Can I get you another one?
221. Can I have some more milk?
222. Can I put this up for you?
223. Can I take your order now?
224. Can I use this dictionary?
225. Can I use your dictionary?
226. Can I use your typewriter?
227. Can you add these numbers?
228. Can you cash these for me?
229. Can you come to the party?
230. Can you finish it by noon?
231. Can you guess what I have?
232. Can you help me lift this?
233. Can you mail these for me?
234. Can you make the deadline?
235. Can you pay me in advance?
236. Can you put me up tonight?
237. Can you reach the ceiling?
238. Carol is studying Spanish.
239. Cats hate vacuum cleaners.
Elmalar bugün indirimli.
Bütün bu kitaplar senin mi?
Onlar İngilizce konuşuyorlar mı?
Sen bir üniversite öğrencisi misin?
Okuldan sonra boş musun?
Bu akşam boş musun?
Bu hafta sonu boş musun?
Bir iş arıyor musunuz?
Beni öldürmeye mi çalışıyorsunuz?
Bana gelince, ben tatmin oldum.
Ona ne yaptığını sor.
Polise yolu sor.
Önce, zordur.
Küçük hayvanlara karşı kibar ol.
Ebeveynlerinize karşı nazik olun.
Sakin ol ve beni dinle.
Bana iki satır yazmayı ihmal etmeyin.
Dilenciler seçici olamaz.
Bill dün gece beni aradı.
Bill bir beyzbol oyuncusu.
Bill bana güzel bir elbise yaptı.
Kuşlar kışın güneye doğru uçarlar.
Siyah kumaş ışık emer.
Bob yüzüme baktı.
Bob plana katılmadı.
Yumurtamı katı kaynat lütfen.
Sınır kavgaları yaygındı.
Heriki kızın mavi gözleri var.
Onun anne ve babası öldü.
Her ikimiz de Tampa'lıyız.
Burbon mısırdan yapılır.
Kahramanlık büyük bir erdemdir.
Ekmek bir fırında pişirilir.
Brian tepenin üzerinde yaşıyor.
Bana bir bardak su getir.
Bana bir parça tebeşir getir.
Bana yiyecek bir şey getir.
Çocuklarınızı yanınızda getirin.
Ben sadece lensleri satın alabilir miyim?
Sizin için bir şey yapabilir miyim?
Sana sıcak bir içecek hazırlayabilir miyim?
Size bir tane daha alabilir miyim?
Ben biraz daha süt alabilir miyim?
Sizin için bunu götürebilir miyim?
Siparişinizi şimdi alabilir miyim?
Bu sözlüğü kullanabilir miyim?
Ben senin sözlüğünü kullanabilir miyim?
Daktilonu kullanabilir miyim?
Bu sayıları toplayabilir misin?
Bunları benim için nakite çevirir misin?
Partiye gelebilir misin?
Öğleye kadar onu bitirebilir misin?
Neye sahip olduğumu tahmin edebilir misin?
Bunu kaldırmama yardım eder misin?
Bunları benim için postalar mısın?
Tarih koyar mısın?
Bana peşin ödeyebilir misiniz?
Bu akşam beni misafir eder misin?
Tavana ulaşabilir misiniz?
Carol İspanyolca çalışıyor.
Kediler vakum temizleyicilerden nefret ediyorlar.
- Página 4 -
vocapp.es
240. Change trains at Shinjuku.
241. Charge this to my account.
242. Charge this to my company.
243. Children play with blocks.
244. Choose any dress you like.
245. Choose whichever you like.
246. Choose whichever you want.
247. Chris can't work tomorrow.
248. Come and have tea with me.
249. Come and see me right now.
250. Come at any time you like.
251. Come at ten o'clock sharp.
252. Come on! Give me a chance.
253. Come to my house at eight.
254. Coming here was a mistake.
255. Communications broke down.
256. Cookie is under the table.
257. Cookie was raised by Kate.
258. Could you get me some tea?
259. Could you spell it please?
260. Could you tell me the way?
261. Cows are sacred to Hindus.
262. Cut the cake with a knife.
263. Dan bought a new computer.
264. Dan came for Julie at six.
265. Dewey was suddenly a hero.
266. Did he look like a doctor?
267. Did he tell you the truth?
268. Did you do it by yourself?
269. Did you go out last night?
270. Did you sleep well?
271. Did you learn it from him?
272. Did you notice any change?
273. Did you get my letter?
274. Did you rent an apartment?
275. Did you see anybody there?
276. Did you study by yourself?
277. Didn't you visit the park?
278. Dinner will be ready soon.
279. Dinosaurs are now extinct.
280. Do a better job next time.
281. Do I have to go right now?
282. Do I have to write in ink?
283. Do it as soon as possible.
284. Do what you think is best.
285. Do you believe in fairies?
286. Do you deliver on Sundays?
287. Do you have a better idea?
288. Do you have a larger size?
289. Do you have a lot of pens?
290. Do you have a lot of time?
291. Do you have a reservation?
292. Do you have any allergies?
293. Do you have any day tours?
294. Do you have any questions?
295. Do you have any vacancies?
296. Do you have enough energy?
297. Do you have one-day tours?
298. Do you have Time magazine?
299. Do you have your passport?
300. Do you know what happened?
Shinjuku'da trenleri değiştirin.
Bunu benim hesabıma yaz.
Bunu benim şirketin hesabına yaz.
Çocuklar bloklarla oynarlar.
İstediğin herhangi bir elbiseyi seç.
İstediğini seç.
İstediğiniz hangi birisini seçin.
Chris yarın çalışamaz.
Gel ve benimle birlikte çay iç.
Derhal gel ve beni gör.
İstediğin zaman gel.
Saat tam onda gel.
Haydi! Bana bir şans ver.
Saat sekizde evime gel.
Buraya gelmek bir hataydı.
İletişimler bozuldu.
Bisküvi masanın altındadır.
Bebek Kate tarafından yetiştirildi.
Bana biraz çay getirir misin?
Onu heceler misin, lütfen?
Bana yolu söyleyebilir misiniz?
İnekler Hindular için kutsaldır.
Pastayı bir bıçakla kes.
Dan yeni bir bilgisayar satın aldı.
Dan altıda Julie için geldi.
Dewey birdenbire bir kahraman oldu.
O bir doktora benziyor muydu?
O, size gerçeği söyledi mi?
Onu kendin mi yaptın?
Dün gece dışarı çıktın mı?
İyi uyudun mu?
Onu ondan öğrendin mi?
Herhangi bir değişiklik fark ettiniz mi?
Mektubumu aldın mı?
Bir daire kiraladın mı?
Orada birini gördün mü?
Eğitimi yalnız mı yaptınız?
Parkı ziyaret etmedin mi?
Akşam yemeği yakında hazır olacak.
Şimdi dinazorların nesli tükendi.
Gelecek sefer daha iyi bir iş çıkar.
Hemen gitmek zorunda mıyım?
Mürekkeple yazmak zorunda mıyım?
Onu mümkün olduğunca kısa sürede yap.
En iyi olduğunu düşündüğünüz şeyi yapın.
Perilere inanıyor musunuz?
Pazar günleri teslimat yapıyor musunuz?
Daha iyi bir fikrin var mı?
Daha büyük bir bedeni var mı?
Bir sürü kalemin var mı?
Çok zamanın var mı?
Bir rezervasyonunuz var mı?
Herhangi bir alerjiniz var mı?
Hiç günlük turunuz var mı?
Sorunuz var mı?
Boş yeriniz var mı - Boş yeriniz var mı
Yeterli enerjin var mı?
Bir günlük turlarınız var mı?
Time dergin var mı?
Pasaportunuz var mı?
Ne olduğunu biliyor musun?
- Página 5 -
vocapp.es
301. Do you know what she said?
302. Do you know where he went?
303. Do you know where we live?
304. Do you like Japanese food?
305. Do you like San Francisco?
306. Do you like tea or coffee?
307. Do you think I need to go?
308. Do you think I need to go?
309. Do you think I'm handsome?
310. Do you think I'm handsome?
311. Do you think I'm to blame?
312. Do you think I'm too tall?
313. Do you think it will work?
314. Do you want to come along?
315. Does he go to work by bus?
316. Does he have any brothers?
317. Does he have any children?
318. Does he know what you did?
319. Does it look cloudy today?
320. Does that float your boat?
321. Does the room have a bath?
322. Dogs are loyal animals.
323. Don't be so noisy, please.
324. Don't fail to write to me.
325. Don't get in people's way.
326. Don't get so carried away.
327. Don't hang up yet, please.
328. Don't hold it upside down.
329. Don't ignore her feelings.
330. Don't jump to conclusions.
331. Don't let anybody see you.
332. Don't let him do it alone.
333. Don't look at me that way.
334. Don't look down on others.
335. Don't tell him the answer.
336. Don't treat me like a dog.
337. Draw a line on your paper.
338. Each student has a locker.
339. Eat more fresh vegetables.
340. Even I can't believe that.
341. Everybody agrees with you.
342. Everybody had a good time.
343. Everybody had a good year.
344. Everybody had a hard time.
345. Everybody laughed at Jack.
346. Everybody looks up to him.
347. Everyone, please be quiet.
348. Everything is fine so far.
349. Everything is on schedule.
350. Express your idea clearly.
351. Farmers were doing better.
352. Few farms had electricity.
353. For me, time is not money.
354. Forgive me for being late.
355. Forty people were present.
356. Frankly, I don't like him.
357. Fruits have seeds in them.
358. Gasoline is used for fuel.
359. George failed in business.
360. George is quite talkative.
361. George was broken-hearted.
Onun ne söylediğini biliyor musun?
Onun nereye gittiğini biliyor musun?
Nerede yaşadığımızı biliyor musun?
Japon yemeklerini sever misin?
San Francisco'yu sever misiniz?
Çay mı yoksa kahve mi seversin.
Gitmem gerektiğini düşünüyor musunuz?
Sizce gitmeli miyim?
Benim yakışıklı olduğumu düşünüyor musunuz?
Sizce ben yakışıklımıyım.
Suçlanacağımı düşünüyor musun?
Benim çok fazla uzun boylu olduğumu düşünüyor musunuz?
Onun işe yarayacağını düşünüyor musun?
Birlikte gelmek ister misin?
O işe otobüsle gider mi?
Onun hiç erkek kardeşi var mı?
Onun hiç çocuğu var mı?
O ne yaptığını biliyor mu?
Bugün hava bulutlu mu?
O, senin sandalı yüzdürür mü?
Odanın bir banyosu var mı?
Köpekler sadık hayvanlardır.
Çok gürültücü olma, lütfen.
Bana yazmayı ihmal etme.
İnsanların yoluna girme.
Kendini çok kaptırma.
Telefonu henüz kapatmayın, lütfen.
Onu ters tutma.
Onun duygularını görmezden gelmeyin.
Sonuçlara atlamayın.
Kimse seni görmesin.
Onu ona tek başına yaptırma.
Bana o şekilde bakma.
Diğerlerini hor görme.
Ona cevabı söylemeyin.
Bana bir köpek gibi davranmayın.
Kağıdına bir çizgi çiz.
Her öğrencinin kilitli bir dolabı var.
Daha çok taze sebze yiyin.
Ben bile ona inanamıyorum.
Herkes sizinle aynı fikirde.
Herkes eğlendi.
Herkes iyi bir yıl geçirdi.
Herkes zor zaman geçirdi.
Herkes Jack'e güldü.
Herkes onu ziyaret eder.
Herkes, lütfen sakin olsun.
Şu ana kadar her şey iyi.
Herşey proğrama uygun.
Fikrini açıkça ifade et.
Çiftçiler daha iyi yapıyorlardı.
Birkaç çiftliğin elektriği vardı.
Benim için, vakit nakit değildir.
Geç kaldığım için beni affedin.
Kırk kişi mevcuttu.
Açıkçası, ben onu sevmiyorum.
Meyvelerin içlerinde tohumları vardır.
Benzin yakıt için kullanılır.
George işinde başarısız oldu.
George oldukça gevezedir.
George kırık kalpli idi.
- Página 6 -
vocapp.es
362. Germany borders on France.
363. Get off at Himeji Station.
364. Give me a break, will you?
365. Give me a definite answer.
366. Give me a definite answer.
367. Give that book back to me.
368. Go and beat up that bully.
369. Go and sit by your father.
370. Go upstairs and go to bed.
371. Gold is heavier than iron.
372. Gold was discovered there.
373. Grapes are made into wine.
374. Green doesn't go with red.
375. Green looks good on Alice.
376. Guess what happened to me.
377. Guess what happened to me.
378. Hand me that book, please.
379. Hang up your coat, please.
380. Hang your hat on the hook.
381. Happiness can't be bought.
382. Has he stayed here before?
383. Has the movie started yet?
384. Has Tom ever been married?
385. Has Tony been watching TV?
386. Have you been here before?
387. Have you been to Hokkaido?
388. Have you eaten dinner yet?
389. Have you eaten supper yet?
390. Have you ever been abroad?
391. Have you ever been mugged?
392. Have you ever loved a man?
393. Have you ever played golf?
394. Have you ever seen a lion?
395. Have you finished already?
396. Have you finished talking?
397. Have you tried that store?
398. Haven't I seen you before?
399. He acknowledged his fault.
400. He acted fairly toward me.
401. He advised an early start.
402. He advised me to go there.
403. He agrees with my opinion.
404. He asked for their advice.
405. He asked me if I was busy.
406. He became a famous singer.
407. He became a national hero.
408. He began to learn English.
409. He blew on his fingertips.
410. He bought a dress for her.
411. He bought a pair of shoes.
412. He broke the world record.
413. He called me a stupid boy.
414. He came back before eight.
415. He came back from America.
416. He came down to breakfast.
417. He came down with the flu.
418. He came straight up to me.
419. He came to listen to jazz.
420. He can also speak Russian.
421. He can run faster than me.
422. He can speak 10 languages.
Almanya Fransa'nın sınır komşusudur.
Himeji İstasyonun'da inin.
Bana bir mola ver, ne dersin?
Bana kesin bir cevap verin.
Bana kesin bir cevap ver.
O kitabı bana geri ver.
Git ve o kabadayıyı döv.
Git ve babanın yanında otur.
Üst kata çık ve yatmaya git.
Altın demirden daha ağırdır.
Altın orada keşfedildi.
Üzümler şarap haline getirilir.
Yeşil kırmızı ile gitmez.
Yeşil Alice'in üstünde iyi görünüyor.
Bil bakalım, bana ne oldu?
Bana ne olduğunu tahmin etsene!
Bana o kitabı uzat, lütfen.
Lütfen paltonuzu asın.
Şapkanı askıya as.
Mutluluk satın alınamaz.
O daha önce burada kaldı mı?
Film henüz başladı mı?
Tom hiç evlendi mi?
Tony TV izliyor muydu?
Daha önce burada bulundun mu?
Hokkaido'da bulundun mu?
Henüz akşam yemeğini yedin mi?
Akşam yemeğini henüz yedin mi?
Hiç yurtdışında oldun mu?
Bugüne kadar hiç soyuldun mu?
Hiç bir erkek sevdin mi?
Hiç golf oynadın mı?
Şu ana kadar bir aslan gördün mü?
Zaten bitirdiniz mi?
Konuşmayı bitirdin mi?
O mağazayı denedin mi?
Sizi daha önce görmemiş miydim?
O, hatasını kabul etti.
O, bana karşı açıkça davrandı.
Erken bir başlangıcı tavsiye etti.
O, oraya gitmemi tavsiye etti.
O, benim fikrimi kabul ediyor.
O, onların tavsiyelerini istedi.
O, bana meşgul olup olmadığımı sordu.
O ünlü bir şarkıcı oldu.
O ulusal bir kahraman oldu.
O, İngilizce öğrenmeye başladı.
O, parmak uçlarına üfledi.
O, onun için bir elbise aldı.
O bir çift ayakkabı satın aldı.
O dünya rekoru kırdı.
Bana aptal bir çocuk dediler.
Sekizden önce geri döndü.
O, Amerika'dan geri geldi.
O aşağıya kahvaltıya indi.
O, grip yüzünden çöktü.
O, dosdoğru bana doğru geldi.
O, caz dinlemek için geldi.
O Rusça da konuşabilir.
O, benden daha hızlı koşabilir.
O, on dil konuşabilir.
- Página 7 -
vocapp.es
423. He
424. He
425. He
426. He
427. He
428. He
429. He
430. He
431. He
432. He
433. He
434. He
435. He
436. He
437. He
438. He
439. He
440. He
441. He
442. He
443. He
444. He
445. He
446. He
447. He
448. He
449. He
450. He
451. He
452. He
453. He
454. He
455. He
456. He
457. He
458. He
459. He
460. He
461. He
462. He
463. He
464. He
465. He
466. He
467. He
468. He
469. He
470. He
471. He
472. He
473. He
474. He
475. He
476. He
477. He
478. He
479. He
480. He
481. He
482. He
483. He
can speak Russian, too.
can't afford a new car.
can't be an honest man.
caught a terrible cold.
caught hold of my hand.
climbed over the fence.
committed five murders.
couldn't run very fast.
cut down a cherry tree.
decided to be a lawyer.
did it out of kindness.
did not like to travel.
didn't go for the idea.
didn't help his father.
didn't like being poor.
died of a heart attack.
does not play baseball.
doesn't believe in God.
doesn't understand you.
drank a bottle of wine.
dreamed about his home.
called at my house.
dropped in on a friend.
elbowed me in the ribs.
explained it in detail.
extended his right arm.
failed to come on time.
fell asleep right away.
fell down on the floor.
fell flat on the floor.
fell into a deep sleep.
fixed the broken table.
fixed the watch for me.
forced her to sit down.
gave a rap on the door.
gave me a vague answer.
goes abroad every year.
goes to school on foot.
got no answer from her.
grew up to be a doctor.
had a book in his hand.
had a traffic accident.
had his hair cut short.
has a cat and two dogs.
has a dog and six cats.
has a dual personality.
has a good eye for art.
has a nice personality.
has a pain in his side.
has excellent reflexes.
has his office in town.
has not been to France.
held her by the sleeve.
hid it behind the door.
hired some new workers.
hung his head in shame.
hurried to the station.
is a danger to society.
is a good man at heart.
is a kind man at heart.
is a novelist and poet.
O, Rusça da konuşabilir.
Yeni bir araba için parası yok.
O, dürüst bir adam olamaz.
O berbat bir soğuk aldı.
O, elimi tuttu.
O, çitin üzerine tırmandı.
O, beş cinayet işledi.
O, çok hızlı koşamadı.
O, bir kiraz ağacını kesti.
O bir avukat olmaya karar verdi.
O onu nezaketsiz olarak yaptı.
O, seyahat etmekten hoşlanmadı.
O, fikri beğenmedi.
O, babasına yardım etmedi.
O, fakir olmaktan hoşlanmıyordu.
O bir kalp krizinden öldü.
O, beyzbol oynamaz.
O Tanrıya inanmıyor.
O sizi anlamıyor.
O bir şişe şarap içti.
O, evi hakkında hayal kurdu.
O, evime uğradı.
O, bir arkadaşını ziyaret etti.
O, kaburgalarıma dirsek vurdu.
O, onu ayrıntılı olarak açıkladı.
O, sağ kolunu uzattı.
O zamanında gelmeyi başaramadı.
O hemen uykuya daldı.
O, yere düştü.
O yere düz düştü.
O derin bir uykuya daldı.
O kırık masayı onardı.
O, saati benim için tamir etti.
O, onu oturması için zorladı.
Kapıya hafifçe vurdu.
Bana belirsiz bir cevap verdi.
O, her yıl yurt dışına gider.
O, okula yaya gider.
o ondan cevap almadı.
O bir doktor olmak için büyüdü.
Onun elinde bir kitap vardı.
O bir trafik kazası geçirdi.
O, saçını kısa kestirdi.
Onun bir kedisi ve bir köpeği var.
O bir köpeğe ve altı kediye sahiptir.
O bir çift kişiliğe sahiptir.
Onun sanat için iyi bir gözü var.
O güzel bir kişiliğe sahiptir.
Onun yan tarafında bir ağrısı var.
O, mükemmel reflekslere sahip.
Onun şehirde bir ofisi var.
O, Fransa'da bulunmadı.
O, onu kolundan tuttu.
O, onu kapının arkasına sakladı.
O bazı yeni işçileri işe aldı.
O utançla başını eğdi.
O aceleyle istasyona gitti.
O, toplum için bir tehlikedir.
O, aslında iyi bir adam.
O, aslında nazik bir insandır.
O bir romancı ve şairdir.
- Página 8 -
vocapp.es
484. He
485. He
486. He
487. He
488. He
489. He
490. He
491. He
492. He
493. He
494. He
495. He
496. He
497. He
498. He
499. He
500. He
501. He
502. He
503. He
504. He
505. He
506. He
507. He
508. He
509. He
510. He
511. He
512. He
513. He
514. He
515. He
516. He
517. He
518. He
519. He
520. He
521. He
522. He
523. He
524. He
525. He
526. He
527. He
528. He
529. He
530. He
531. He
532. He
533. He
534. He
535. He
536. He
537. He
538. He
539. He
540. He
541. He
542. He
543. He
544. He
is a very fast swimmer.
is a very nice student.
is a volleyball player.
is always day-dreaming.
is as good as his word.
is as old as my father.
is as timid as a mouse.
is at church right now.
is confined to bed now.
is dead and buried now.
is either drunk or mad.
is famous as a pianist.
is good at mathematics.
is inclined to be lazy.
is inclined to get mad.
is interested in music.
is known to the public.
is much older than Ken.
is nothing but a child.
is often late for work.
is old enough to drink.
is old enough to drive.
is older and wiser now.
is one of my neighbors.
is one of my neighbors.
is playing in his room.
is prepared to help me.
is proud of his family.
is reading a novel now.
is said to be a genius.
is too fat to run fast.
is very afraid of dogs.
is very formal with us.
is very friendly to us.
is walking very slowly.
kept the window closed.
left his son a fortune.
left the door unlocked.
left the motor running.
left the water running.
likes bread and butter.
likes to live in Tokyo.
likes to travel abroad.
listened to my opinion.
lived there by himself.
lives across the river.
lives in a large house.
lives in the next town.
looked around the room.
looked like a rich man.
looked up at the stars.
looks as young as ever.
lost sight of the bird.
made a small dog house.
made it for his sister.
makes wine from grapes.
must be the one for me.
must go there tomorrow.
must like taking walks.
narrowly escaped death.
objected to my smoking.
O, çok hızlı bir yüzücüdür.
O çok hoş bir öğrenci.
O bir voleybol oyuncusudur.
O her zaman hayal kuruyor.
O, sözü kadar iyidir.
O, babam kadar yaşlıdır.
O, bir fare kadar ürkek.
O şu anda kilisededir.
O, şimdi yatağa mahkum.
O öldü ve şimdi gömüldü.
O ya sarhoş ya da deli.
O bir piyanist olarak ünlüdür.
O, matematikte iyidir.
O tembel olmaya eğimlidir.
O deli almak için eğimlidir.
O müzikle ilgileniyor.
O halk tarafından bilinir.
O, Ken'den çok daha yaşlı.
O bir çocuktan başka bir şey değil.
O, her zaman işe geç kalır.
O içmek için yeterince yaşlıdır.
O, araba sürmek için yeterince yaşlıdır.
O,şimdi daha yaşlı ve daha akıllıdır.
O, benim komşularımdan biri.
O, komşularımdan biri.
O, odasında oynuyor.
O bana yardım etmeye hazır.
O, ailesiyle gurur duyuyor.
O, şimdi bir roman okuyor.
Onun bir deha olduğu söyleniyor.
O, hızlı koşamayacak kadar çok şişmandır.
O, köpeklerden çok korkar.
O bizimle çok resmidir.
O bize karşı çok samimidir.
O çok yavaş yürüyor.
O, pencereyi kapalı tuttu.
O, oğluna bir servet bıraktı.
O, kapıyı kilitlemeden bıraktı.
O motoru çalışırken bıraktı.
O suyu açık bıraktı.
O ekmek ve tereyağı seviyor.
O Tokyo'da yaşamayı seviyor.
O yurt dışında seyahat etmeyi sever.
O benim fikrimi dinledi.
Tek başına orada yaşadı.
O, nehrin karşı tarafında yaşıyor.
O büyük bir evde yaşıyor.
O, sonraki kasabada yaşıyor.
O, odada etrafına bakındı.
O zengin bir adama benziyordu.
O, yıldızlara baktı.
O, her zamanki gibi genç görünüyor.
O, kuşu gözden kaybetti.
O küçük bir köpek kulübesi yaptı.
O, onu kız kardeşi için yaptı.
O üzümlerden şarap yapar.
O, bana göre biri olmalı.
Yarın oraya gitmek zorunda.
O yürümekten hoşlanıyor olmalı.
O kılpayı ölümden kurtuldu.
O, benim sigara içmeme itiraz etti.
- Página 9 -
vocapp.es
545. He often dropped in on me.
546. He often plays the guitar.
547. He ordered me to go alone.
548. He ordered me to stand up.
549. He overslept this morning.
550. He picked a fight with me.
551. He picked flowers for her.
552. He picked it up carefully.
553. He plays golf on weekends.
554. He plays tennis every day.
555. He put a mark on the page.
556. He put milk in his coffee.
557. He put on his hat at once.
558. He ran an ad in the paper.
559. He ran into the classroom.
560. He ran the fastest of all.
561. He reached for the pistol.
562. He read the letter slowly.
563. He receives a high salary.
564. He refused to shake hands.
565. He sat next to the stream.
566. He sat up late last night.
567. He seems to be all thumbs.
568. He seems to be in a slump.
569. He seems to be in trouble.
570. She looks very happy.
571. He seldom comes to see me.
572. He showed off his new car.
573. He stabbed me in the back!
574. He stole my purse from me.
575. He stopped reading a book.
576. He studied how birds flew.
577. He studied law at Harvard.
578. He swims better than I do.
579. He takes after his father.
580. He talked to the chairman.
581. He taught me how to write.
582. He tends to talk too much.
583. He threw a stone at a dog.
584. He tied the dog to a tree.
585. He took over the business.
586. He took poison by mistake.
587. He traveled west by train.
588. He tried hard, but failed.
589. He tried opening the door.
590. He tried to master French.
591. He used to be a gentleman.
592. He used to be a quiet man.
593. He usually gets up at six.
594. He walked along the river.
595. He walked along the shore.
596. He walked at a quick pace.
597. He walked toward the door.
598. He wanted to buy the book.
599. He wanted to come with us.
600. He wants to go to America.
601. He wants you to stay here.
602. He was absent from school.
603. He was afraid of his wife.
604. He was afraid of the dark.
605. He was afraid to go there.
O sık sık bana uğradı.
O, sık sık gitar çalar.
O benim yalnız gitmemi emretti.
O bana ayağa kalkmamı emretti.
O, bu sabah uyuyakaldı.
O benimle kavga çıkardı.
O, onun için çiçek topladı.
O, onu dikkatle aldı.
O hafta sonlarında golf oynar.
O, hergün tenis oynar.
O, sayfaya bir işaret koydu.
O kahvesine süt koydu.
O, derhal şapkasını giydi.
O, gazeteye bir reklam verdi.
O, sınıfa koştu.
O en hızlı koştu.
O, tabancaya uzandı.
O, mektubu yavaşça okudu.
O, yüksek bir maaş alır.
O, tokalaşmayı reddetti.
O, dereye yakın oturdu.
O dün gece geç saatlere kadar oturdu.
O, beceriksiz görünüyor.
O bir çöküş içinde görünüyor.
Onun sorunu var gibi görünüyor.
O çok mutlu görünüyor.
O nadiren beni görmeye gelir.
O, yeni arabasıyla hava attı.
O beni sırtımdan bıçakladı!
O, benden çantamı çaldı.
O, kitap okumayı bıraktı.
O kuşların nasıl uçtuğu üzerine çalışma yaptı.
O, Harvard'da hukuk okudu.
O, benden daha iyi yüzer.
O babasına benziyor.
O, başkanla konuştu.
O bana nasıl yazacağımı öğretti.
O çok fazla konuşma eğilimindedir.
O, köpeğe bir taş attı.
O, köpeği bir ağaca bağladı.
O iş devraldı.
O yanlışlıkla zehir aldı.
O trenle batıya seyahat etti.
O çok çalıştı, fakat başarısız oldu.
O, kapıyı açmaya çalıştı.
O, Fransızcaya hakim olmaya çalıştı.
O bir centilmendi.
O, sakin bir adamdı.
O, genellikle altıda kalkar.
O, nehir boyunca yürüdü.
Kıyı boyunca yürüdü.
O büyük bir hızla yürüdü.
O, kapıya doğru yürüdü.
O, kitabı satın almak istedi.
O bizimle gelmek istedi
O, Amerika'ya gitmek istiyor.
O, burada kalmanı istiyor.
O, okulda yoktu.
O, karısından korkuyordu.
O, karanlıktan korkardı.
O, oraya gitmeye korkuyordu.
- Página 10 -
vocapp.es
606. He was amazed at the news.
607. He was among those chosen.
608. He was angry with himself.
609. He was angry with his son.
610. He was covered with sweat.
611. He was educated at Oxford.
612. He was fired for stealing.
613. He was in bed with a cold.
614. He was in prison for life.
615. He was in time for school.
616. He was listening to music.
617. He was looking at the sky.
618. He was loved by everybody.
619. He was lying on the grass.
620. He was playing with a toy.
621. He was sentenced to death.
622. He was sharpening a knife.
623. He was sitting on a bench.
624. He was too angry to speak.
625. He was wounded in the war.
626. He went on a one-day trip.
627. He went out without a hat.
628. He went there on business.
629. He will be a good husband.
630. He will be a good teacher.
631. He will come back at four.
632. He will come on June 24th.
633. He will not agree with us.
634. He won't be a good player.
635. He won't be away for long.
636. He won't come if it rains.
637. He won't live a long life.
638. He won't live a long life.
639. He would never walk again.
640. He would often go fishing.
641. He would seek re-election.
642. He wrote a lot of stories.
643. He wrote me a long letter.
644. He wrote me a love letter.
645. He'll clutch at any straw.
646. He's a very fine musician.
647. He's agreed to do the job.
648. He's almost as tall as me.
649. He's always chasing girls.
650. He's as strong as a horse.
651. He's as timid as a rabbit.
652. He's much taller than you.
653. He's running for Congress.
654. He's sleeping like a baby.
655. Help yourself to the cake.
656. Her courage supported her.
657. Her father is a policeman.
658. Her hat looked very funny.
659. Her heart was full of joy.
660. Here is their photo album.
661. Hey guys, please be quiet.
662. Hi, my name is Ken Saitou.
663. His ashes are buried here.
664. His bag was badly damaged.
665. His concert was very good.
666. His death is a great loss.
O, habere şaşırdı.
O, seçilenler arasındaydı.
O, kendisine kızmıştı.
O, oğluna kızmıştı.
O terle kaplıydı.
O, Oxford Üniversitesi'nde eğitim gördü.
O çaldığı için kovuldu.
O, soğuk algınlığından yataktaydı.
O ömür boyu hapis yattı.
O okula zamanında geldi.
O müzik dinliyordu.
O, gökyüzüne bakıyordu.
O herkes tarafından sevilirdi.
O çimlerin üzerinde yatıyordu.
O, bir oyuncakla oynuyordu.
O, ölüm cezasına çarptırıldı.
O bir bıçağı biliyordu.
O, bir bankta oturuyordu.
O, konuşamayacak kadar çok öfkeliydi.
O, savaşta yaralandı.
O bir günlük seyahate çıktı.
O, dışarıya şapkasız gitti.
O, iş için oraya gitti.
O iyi bir koca olacak.
O, iyi bir öğretmen olacak.
O, dörtte geri dönecek.
O, 24 Haziran'da gelecek.
O bizimle aynı fikirde olmayacak.
O iyi bir oyuncu olmayacaktır.
O uzun süre uzakta olmayacak.
O, yağmur yağarsa gelmez.
O, uzun ömürlü olmayacak.
O, uzun bir hayat yaşamayacak.
O asla tekrar yürümedi.
O sık sık balık tutmaya giderdi.
O yeniden seçilmek için aday olurdu.
O, bir sürü hikaye yazdı.
O bana uzun bir mektup yazdı.
O bana bir aşk mektubu yazdı.
O her hangi bir samanı yakalamaya çalışacak.
O çok iyi bir müzisyendir.
O işi yapmayı kabul etti.
O, neredeyse benim kadar uzundur.
O her zaman kızların peşinde.
O, bir at kadar güçlü.
O, bir tavşan kadar ürkek.
O senden çok daha uzun.
Kongre için aday oluyor.
Bir bebek gibi uyuyor.
Pastaya buyrun.
Onun cesareti onu destekledi.
Onun babası bir polistir.
Onun şapkası çok komik görünüyordu.
Onun yüreği sevinç doluydu.
İşte onların fotoğraf albümü.
Hey beyler, lütfen biraz sakin olun.
Merhaba, benim adım Ken Saitou.
Onun külleri burada gömülüdür.
Onun çantası ağır hasar gördü.
Onun konseri çok iyiydi.
Onun ölümü büyük bir kayıptır.
- Página 11 -
vocapp.es
667. His English is quite good.
668. His hair has turned white.
669. His house is by the river.
670. His house is easy to find.
671. His house is near a river.
672. His illness may be cancer.
673. His letter made her angry.
674. His opinions carry weight.
675. His room was brightly lit.
676. His smile put her at ease.
677. His son is in college now.
678. His speech went on and on.
679. His story amused everyone.
680. His story may not be true.
681. His team is likely to win.
682. His view is quite logical.
683. How are you getting along?
684. How did you hear about us?
685. How do I get to Chinatown?
686. How do you come to school?
687. How do you heat the house?
688. How do you like this town?
689. How do you like your eggs?
690. How far is it to New York?
691. How high is that building?
692. How high is that mountain?
693. How late is the bank open?
694. How long will you be gone?
695. How long will you be here?
696. How many bags do you have?
697. How many cars do you have?
698. How many kids do you have?
699. How many pens do you have?
700. How much sugar do you use?
701. How much were the glasses?
702. How old are your children?
703. How old do you think I am?
704. How would you like to pay?
705. Humans can't live on Mars.
706. I accepted her invitation.
707. I accepted his invitation.
708. I accused him of cheating.
709. I admit having done wrong.
710. I agree with that opinion.
711. I agree with your opinion.
712. I allowed Kate to go home.
713. I almost laughed out loud.
714. I almost missed the train.
715. I almost missed the train.
716. I am a citizen of Sapporo.
717. I'm a college student.
718. I can read English.
719. I am afraid he won't come.
720. I am due to speak tonight.
721. I am feeling sad about it.
722. I am going to be fourteen.
723. I am going to play tennis.
724. I am interested in sports.
725. I am learning how to type.
726. I am living with my uncle.
727. I am majoring in medicine.
Onun İngilizcesi oldukça iyidir.
Saçları beyaza dönüştü.
Onun evi nehrin yanındadır.
Onun evini bulmak kolay.
Onun evi bir nehre yakındır.
Onun hastalığı kanser olabilir.
Onun mektubu onu kızdırdı.
Onun fikirleri önemlidir.
Onun odası aydınlıktı.
Onun tebessümü onu rahatlattı.
Oğlu şu anda üniversitede.
Onun konuşması uzayıp gitti.
Onun hikayesi herkesi eğlendirdi.
Hikâyesi doğru olmayabilir.
Onun takımı muhtemelen kazanacak.
Onun görüşü oldukça mantıklı.
Nasıl geçiniyorsun?
Bizden nasıl haberdar oldunuz?
Çin mahallesine nasıl giderim?
Okula nasıl gelirsin?
Evi nasıl ısıtıyorsun?
Bu kasabayı nasıl buluyorsun?
Yumurtalarınız hakkında ne düşünüyorsun?
O, New York'a ne kadar uzakta?
O binanın yüksekliği nedir?
O dağın yüksekliği nedir?
Banka ne kadar geç saatlere kadar açık?
Ne kadar süre gideceksin?
Ne kadar süre burada olacaksın?
Kaç tane çantan var?
Kaç tane araban var?
Kaç tane çocuğun var?
Kaç tane kalemin var?
Ne kadar şeker kullanırsın?
Gözlük ne kadardı?
Çocuklarınız kaç yaşındalar?
Kaç yaşında olduğumu düşünüyorsun?
Nasıl ödemek istersiniz?
İnsanlar Mars'ta yaşayamaz.
Onun davetini kabul ettim.
Davetini kabul ettim.
Onu hilekarlıkla suçladım.
Ben yanlış yaptığımı itiraf ediyorum.
Ben o görüşe katılıyorum.
Ben senin görüşüne katılıyorum.
Kate'e eve gitmesi için izin verdim.
Neredeyse kahkaha patlatacaktım.
Az daha treni kaçırıyordum.
Neredeyse treni kaçırıyordum.
Ben bir Sapporo vatandaşıyım.
Ben bir üniversite öğrencisiyim.
İngilizce okuyabilirim.
Maalesef o gelmeyecek.
Bu gece konuşmam bekleniyor.
Ben bu konu hakkında üzgün hissediyorum.
Ondört yaşında olacağım.
Tenis oynayacağım.
Sporla ilgileniyorum.
Nasıl yazacağımı öğreniyorum.
Amcamla birlikte yaşıyorum.
Ben tıpta uzmanlaşıyorum.
- Página 12 -
vocapp.es
728. I
729. I
730. I
731. I
732. I
733. I
734. I
735. I
736. I
737. I
738. I
739. I
740. I
741. I
742. I
743. I
744. I
745. I
746. I
747. I
748. I
749. I
750. I
751. I
752. I
753. I
754. I
755. I
756. I
757. I
758. I
759. I
760. I
761. I
762. I
763. I
764. I
765. I
766. I
767. I
768. I
769. I
770. I
771. I
772. I
773. I
774. I
775. I
776. I
777. I
778. I
779. I
780. I
781. I
782. I
783. I
784. I
785. I
786. I
787. I
788. I
am not a morning person.
am not getting involved.
am now in an old castle.
am on holiday this week.
am playing football now.
am ready to go with you.
am studying English now.
am through with my work.
am very busy these days.
am very glad to see you.
am watering the flowers.
am writing a letter now.
appreciate your concern.
arrived here last night.
arrived there too early.
asked where he had been.
ate a hotdog for lunch.
awoke from a long dream.
barely caught the train.
belong to a tennis club.
bought a book yesterday.
bought a new television.
bought a pair of gloves.
bought a red sports car.
bought a red sports car.
called him this morning.
called him up yesterday.
came to Japan last year.
can do without his help.
can put things in a box.
can reach the top shelf.
can read Spanish easily.
can run faster than Ken.
can swim as well as you.
can't afford a new coat.
can't bear living alone.
can't bend my right arm.
can't explain it either.
can't find my briefcase.
can't go until he comes.
can't keep my eyes open.
can't lift my right arm.
can't live without a TV.
can't live without a TV.
can't make it this time.
can't praise him enough.
can't reach the ceiling.
can't remember her name.
can't remember her name.
can't shake off my cold.
can't stop my nosebleed.
can't take another step.
can't think of his name.
cannot accept this gift.
cannot accept your gift.
caught up with him soon.
couldn't find his house.
couldn't speak Japanese.
cut myself with a knife.
decided to study abroad.
didn't have lunch today.
Ben bir sabah kişisi değilim.
Ben karışmıyorum.
Şimdi eski bir kaledeyim.
Bu hafta tatildeyim.
Şimdi futbol oynuyorum.
Ben sizinle birlikte gitmek için hazırım.
Şimdi İngilizce çalışıyorum.
Ben işimi bitirdim.
Bu günler çok meşgulüm.
Seni gördüğüme çok memnunum.
Çiçekleri suluyorum.
Şimdi bir mektup yazıyorum.
İlginize minnettarım.
Ben dün gece buraya geldim.
Oraya çok erken vardım.
Onun nerede olduğunu sordum.
Ben öğle yemeği için bir sosisli sandviç yedim.
Ben uzun bir rüyadan uyandım.
Güçlükle trene yetiştim.
Ben bir tenis kulübünün üyesiyim.
Dün bir kitap aldım.
Yeni bir televizyon aldım.
Ben bir çift eldiven aldım.
Kırmızı bir spor araba aldım.
Ben kırmızı bir spor otomobil satın aldım.
Onu bu sabah aradım.
Dün onu aradım.
Japonya'ya geçen yıl geldim.
Onun yardımı olmadan yapabilirim.
Eşyaları bir kutuya koyabilirim.
Ben en üst rafa ulaşabilirim.
Kolaylıkla İspanyolca okuyabilirim.
Ken'den daha hızlı koşabilirim.
Ben sizin kadar iyi yüzebilirim.
Ben yeni bir palto almayı göze alamam.
Tek yaşamaya katlanamam.
Ben sağ kolumu bükemiyorum.
Onu bende açıklayamam.
Çantamı bulamıyorum.
O gelene kadar ben gidemem.
Gözlerimi açık tutamıyorum.
Ben sağ kolumu kaldıramıyorum.
Televizyon olmadan yaşayamam.
Televizyonsuz yaşayamam.
Bu sefer onu yapamam.
Onu yeterince övemiyorum.
Tavana ulaşamıyorum.
Adını hatırlayamadım.
Onun adını hatırlayamadım?
Soğuk algınlığından kurtulamıyorum.
Burun kanamamı durduramıyorum.
Bir adım daha atamam.
Ben onun adını düşünemiyorum.
Bu hediyeyi kabul edemem.
Ben hediyeni kabul edemem.
Kısa sürede onunla arayı kapattım.
Ben onun evini bulamadım.
Japonca konuşamıyordum.
Bir bıçakla kendimi kestim.
Ben yurt dışında öğrenim görmeye karar verdim.
Bugün öğle yemeği yemedim.
- Página 13 -
vocapp.es
789. I
790. I
791. I
792. I
793. I
794. I
795. I
796. I
797. I
798. I
799. I
800. I
801. I
802. I
803. I
804. I
805. I
806. I
807. I
808. I
809. I
810. I
811. I
812. I
813. I
814. I
815. I
816. I
817. I
818. I
819. I
820. I
821. I
822. I
823. I
824. I
825. I
826. I
827. I
828. I
829. I
830. I
831. I
832. I
833. I
834. I
835. I
836. I
837. I
838. I
839. I
840. I
841. I
842. I
843. I
844. I
845. I
846. I
847. I
848. I
849. I
didn't hear you come in.
didn't know what to say.
didn't mean to hurt you.
didn't mean to hurt you.
didn't mean to hurt you.
didn't need to tell him.
disposed of my old coat.
do not know any of them.
do not mind what you do.
do not want your houses.
do not watch television.
don't care what happens.
don't care what he does.
don't care what he says.
don't get what you mean.
don't have any brothers.
don't have any cavities.
don't have any children.
don't have time to read.
don't like both of them.
don't like either watch.
don't like men like him.
don't like this sweater.
don't like warm winters.
don't like what he said.
don't live in Maigo now.
don't meet him so often.
don't need anything now.
don't remember his name.
don't support his ideas.
don't understand German.
doubt if he is a lawyer.
doubt that Tom is happy.
easily found his office.
eat breakfast every day.
expect him to come soon.
experimented on animals.
fed some meat to my dog.
feed my dog twice a day.
feel like taking a walk.
feel very sorry for him.
felt my way to the door.
felt the engine running.
finally gave up smoking.
fixed the car yesterday.
flew to Osaka yesterday.
forget to telephone him.
forgot his phone number.
gave her a lift to town.
get on with him well
go home early every day.
go to bed after I study.
go to bed late at night.
go to church on Sundays.
got a new pair of shoes.
got him to stop smoking.
got married 8 years ago.
got my bicycle repaired.
got my left arm bruised.
got some sand in my eye.
got the machine running.
İçeri girdiğini duymadım.
Ne söyleyeceğimi bilmiyordum.
Seni incitmek istemedim.
Amacım seni incitmek değildi.
Seni incitmek istememiştim.
Ona söylememe gerek yoktu.
Benim eski paltoyu elden çıkardım.
Onlardan birini tanımıyorum.
Ne yaptığın umurumda değil.
Sizin evlerinizi istemiyorum.
Ben televizyon izlemem.
Ne olduğu umurumda değil.
Onun ne yaptığı umurumda değil.
Onun ne dediği umrumda değil.
Ne demek istediğini anlamıyorum.
Hiç erkek kardeşim yok.
Hiç diş çürüğüm yok.
Hiç çocuğum yok.
Benim okumak için zamanım yok.
Ben onlarınher ikisini de sevmiyorum.
Her iki saati de sevmiyorum.
Onun gibi insanları sevmem.
Bu kazağı sevmiyorum.
Ben sıcak kışları sevmiyorum.
Onun söylediğinden hoşlanmıyorum.
Şimdi Maigo'da yaşamıyorum.
Onunla çok sık görüşmem.
Şu an bir şeye ihtiyacım yok.
Onun ismini hatırlamıyorum.
Ben onun fikirlerini desteklemiyorum.
Almanca'yı anlayamıyorum.
Onun bir avukat olup olmadığından şüpheliyim.
Tom'un mutlu olduğundan şüpheliyim.
Ben onun ofisini kolayca buldum.
Ben hergün kahvaltı yaparım.
Onun yakında gelmesini umuyorum.
Hayvanlar üzerinde deney yaptım.
Köpeğime biraz et yedirdim.
Köpeğimi günde iki kez beslerim.
Canım yürüyüş yapmak istiyor.
Ben onun için çok üzülüyorum.
Kapıya doğru yolumu el yordamıyla buldum.
Motor çalışırken hissettim.
Sonunda sigara içmeyi bıraktım.
Dün arabayı tamir ettim.
Dün Osaka'ya uçtum.
Ona telefon etmeyi unuturum.
Ben onun telefon numarasını unuttum.
Onu arabayla şehre bıraktım.
Onunla iyi geçinirim.
Her gün eve erken giderim.
Çalıştıktan sonra yatmaya giderim.
Gece yatmaya geç giderim.
Pazar günleri kiliseye giderim.
Yeni bir çift ayakkabım var.
Ona sigara içmeyi bıraktırdım.
Sekiz yıl önce evlendim.
Bisikletimi tamir ettirdim.
Sol kolumu zedeledim.
Gözüme biraz kum kaçtı.
Makineyi çalıştırdım.
- Página 14 -
vocapp.es
850. I
851. I
852. I
853. I
854. I
855. I
856. I
857. I
858. I
859. I
860. I
861. I
862. I
863. I
864. I
865. I
866. I
867. I
868. I
869. I
870. I
871. I
872. I
873. I
874. I
875. I
876. I
877. I
878. I
879. I
880. I
881. I
882. I
883. I
884. I
885. I
886. I
887. I
888. I
889. I
890. I
891. I
892. I
893. I
894. I
895. I
896. I
897. I
898. I
899. I
900. I
901. I
902. I
903. I
904. I
905. I
906. I
907. I
908. I
909. I
910. I
got the ticket for free.
got there ahead of time.
got tired with the work.
groped for a flashlight.
had a chance to see him.
had a good night's rest.
had a healthy breakfast.
had him take my picture.
had my photograph taken.
had no choice but to go.
had no idea who she was.
had to work on an essay.
have a dog and two cats.
have a little money now.
have a lot of questions.
have a persistent cough.
have a severe pain here.
have a surprise for you.
have almost no appetite.
have an allergy to milk.
have an irregular pulse.
have another engagement.
have at least ten books.
have been to Kyoto once.
have breakfast at seven.
have difficulty chewing.
heard that before.
have met him many times.
have no home to live in.
have no time to see you.
have not finished lunch.
have not seen him since.
have prepared your bath.
have run short of money.
have six mouths to feed.
have to go there myself.
have to look for my pen.
have to obey his orders.
have to tighten my belt.
have visited Paris once.
haven't lost any weight.
haven't seen him lately.
haven't seen Tom lately.
haven't smoked for ages.
hear that he eats frogs.
hear you have been sick.
heard a noise behind me.
helped carry those bags.
hope everything is okay.
hope to be a journalist.
hope to become a singer.
hope you are having fun.
intended to go with him.
invited him to my house.
ironed my handkerchiefs.
ironed the handkerchief.
just adore your new hat.
just got by on the test.
just meant it as a joke.
know how to cook dinner.
know how to drive a car.
Bileti ücretsiz aldım.
Oraya vaktinden önce vardım.
İşten dolayı yoruldum.
El fenerini el yordamıyla aradım.
Onu görmek için bir fırsatım vardı.
Gece iyi dinlendim.
Sağlıklı bir kahvaltı yaptım.
Ona resmimi çektirdim.
Fotoğrafımı çektirdim.
Gitmekten başka seçeneğim yoktu.
Onun kim olduğu hakkında bir fikrim yoktu.
Ben bir deneme üzerinde çalışmak zorunda kaldım.
Bir köpeğim ve iki kedim var.
Şimdi biraz param var.
Benim bir sürü sorum var.
İnatçı bir öksürüğüm var.
Benim burada ciddi bir ağrım var.
Senin için bir sürprizim var.
Hemen hemen hiç iştahım yok.
Süte karşı allerjim var.
Düzensiz bir nabzım var.
Başka bir sorumluluğum var.
En az on kitabım var.
Kyoto'da bir kez bulundum.
Saat yedide kahvaltı yaparım.
Çiğneme sorunum var.
Onu daha önce duydum.
Onunla defalarca karşılaştım.
Yaşayacak evim yok.
Seni görmek için zamanım yok.
Öğle yemeğini bitirmedim.
O zamandan beri onu görmedim.
Banyonu hazırladım.
Param tükendi.
Besleyecek altı nüfusum var.
Oraya kendim gitmek zorundayım.
Dolma kalemimi aramak zorundayım.
Ben onun emirlerine uymak zorundayım.
Ben kemerimi sıkmak zorundayım.
Paris'i bir kez ziyaret ettim.
Hiç kilo vermedim.
Son zamanlarda onu görmedim.
Son zamanlarda Tom'u görmedim.
Yıllarca sigara içmedim.
Ben onun kurbağa yediğini duyuyorum.
Hasta olduğunu işitiyorum.
Arkamda bir gürültü duydum.
Şu çantaları taşımaya yardım ettim.
Umarım her şey iyidir.
Ben bir gazeteci olmayı umuyorum.
Bir şarkıcı olmayı ümit ediyorum.
İnşallah eğleniyorsun.
Onunla gitmeye niyet ettim.
Onu evime davet ettim.
Mendillerimi ütüledim.
Ben mendili ütüledim.
Yeni şapkana tam anlamıyla bayılıyorum.
Testi geçtim.
Onu sadece bir şaka olarak yaptım.
Akşam yemeğini nasıl pişireceğimi biliyorum.
Nasıl araba sürüleceğini biliyorum.
- Página 15 -
vocapp.es
911. I
912. I
913. I
914. I
915. I
916. I
917. I
918. I
919. I
920. I
921. I
922. I
923. I
924. I
925. I
926. I
927. I
928. I
929. I
930. I
931. I
932. I
933. I
934. I
935. I
936. I
937. I
938. I
939. I
940. I
941. I
942. I
943. I
944. I
945. I
946. I
947. I
948. I
949. I
950. I
951. I
952. I
953. I
954. I
955. I
956. I
957. I
958. I
959. I
960. I
961. I
962. I
963. I
964. I
965. I
966. I
967. I
968. I
969. I
970. I
971. I
know how to drive a car.
know some of these boys.
know that you live here.
know what is in the box.
laid a blanket over her.
left an umbrella behind.
left the money with him.
like all kinds of music.
like baseball very much.
like both dogs and cats.
like climbing mountains.
like instrumental music.
like listening to music.
like my brandy straight.
like swimming very much.
like the way Mary looks.
like the way she smiles.
like to play basketball.
like to travel by train.
live in a rooming house.
looked over my shoulder.
lost my watch yesterday.
lost my way in New York.
made a careless mistake.
made him tell the truth.
made his son a new suit.
made these boxes myself.
may have made a mistake.
met him at the barber's.
misplaced your blue pen.
must have caught a cold.
need some writing paper.
need someone to help me.
need to get some stamps.
often lie on this bench.
often stay up all night.
often visited his house.
order you to turn right.
painted the fence green.
play the piano a little.
played soccer yesterday.
prefer modern furniture.
prefer spring to autumn.
prefer to travel by air.
put on my cap to go out.
put on my shoes at once.
ran as fast as possible.
rang the bell six times.
rarely go to the movies.
read a book as I walked.
read the New York Times.
really don't want to go.
really need a drink now.
remember the first time.
remember writing to her.
saw an American musical.
saw her only a week ago.
saw him coming upstairs.
saw him enter the house.
saw it with my own eyes.
saw the figure of a man.
Nasıl araba süreceğimi biliyorum.
Bu çocuklardan bazılarını tanıyorum.
Burada yaşadığını biliyorum.
Kutuda ne olduğunu biliyorum.
Ben onun üzerine bir battaniye serdim.
Arkada bir şemsiye bıraktım.
Parayı ona bıraktım.
Bütün müzik türlerini severim.
Ben beyzbolu çok severim.
Hem kedileri hem köpekleri severim.
Ben dağlara tırmanmayı severim.
Ben enstrümantal müzikten hoşlanırım.
Müzik dinlemeyi severim.
Ben brendimi sek severim.
Yüzmeyi çok severim.
Mary'nin görünme şeklini beğeniyorum.
Onun gülüş tarzını seviyorum.
Basketbol oynamayı severim.
Trenle seyahat etmeyi severim.
Bir pansiyonda yaşıyorum.
Omuzumun üzerinden göz gezdirdim.
Dün saatimi kaybettim.
New York'ta yolumu kaybettim.
Ben dikkatsiz bir hata yaptım.
Ona gerçeği söylettim.
Onun oğluna yeni bir takım elbise yaptım.
Bu kutuları kendim yaptım.
Bir hata yapmış olabilirim.
Onunla berber dükkanında karşılaştım.
Mavi kalemini yanlış yere koydum.
Soğuk almış olmalıyım.
Biraz yazı kağıdına ihtiyacım var.
Bana yardım edecek birine ihtiyacım var.
Bazı pullar almam gerekiyor.
Ben sık sık bu bankta uzanırım.
Sık sık gece geç saatlere kadar yatmam.
Onun evini sık sık ziyaret ettim.
Sana sağa dönmeni emrediyorum
Çiti yeşile boyadım.
Biraz piyano çalarım.
Dün futbol oynadım.
Modern mobilyayı tercih ederim.
İlkbaharı Sonbahara tercih ederim.
Hava yolu ile seyahat etmeyi tercih ediyorum.
Dışarı çıkmak için kepimi giydim.
Derhal ayakkabılarımı giydim.
Ben mümkün olduğunca hızlı koştum.
Zili altı kez çaldım.
Sinemalara nadiren giderim.
Ben yürürken bir kitap okudum.
New York Times okurum.
Gerçekten gitmek istemiyorum.
Şimdi gerçekten bir içkiye ihtiyacım var.
Ben ilk seferi hatırlıyorum.
Ona yazdığımı hatırlıyorum.
Ben bir Amerikan müzikali gördüm.
Ben sadece bir hafta önce onu gördüm.
Onu üst kata gelişini gördüm.
Onun eve girdiğini gördüm.
Onu kendi gözlerimle gördüm.
Ben bir insan figürü gördüm.
- Página 16 -
vocapp.es
972. I saw them enter the bank.
973. I saw you with a tall boy.
974. I see him once in a while.
975. I shut the door behind me.
976. I slept all day yesterday.
977. I smell something burning.
978. I sold it for ten dollars.
979. I sold off all my records.
980. I sometimes dream of home.
981. I sometimes see him on TV.
982. I speak English every day.
983. I spent 100 dollars today.
984. I stood waiting for a bus.
985. I study English every day.
986. I suppose he will be late.
987. I suppose they are coming.
988. I suspected he was a liar.
989. I talked on the phone.
990. I talked on the telephone.
991. I think I'll buy this tie.
992. I think it's worth asking.
993. I think that ghosts exist.
994. I think that he is honest.
995. I think that he will come.
996. I think that you're wrong.
997. I think that Yumi is sick.
998. I think the rumor is true.
999. I think the rumor is true.
1000.I think this book is easy.
Onların bankaya girdiğini gördüm.
Seni uzun boylu bir çocukla gördüm.
Onu arada bir görürüm.
Arkamdan kapıyı kapadım.
Dün bütün gün uyudum.
Yanan bir şeyin kokusunu alıyorum.
Onu on dolara sattım.
Ben tüm plakları sattım.
Bazen evi hayal ederim.
Bazen onu televizyonda görürüm.
Hergün İngilizce konuşurum.
Bugün 100 dolar harcadım.
Otobüs beklerken ayakta durdum.
Hergün İngilizce çalışırım.
Sanırım o geç kalacak.
Sanırım onlar geliyorlar.
Ben onun bir yalancı olduğundan şüphelendim.
Telefonda konuştum.
Ben telefonda konuştum.
Sanırım bu kravatı alacağım.
Bence sormaya değer.
Hayaletlerin var olduğunu düşünüyorum.
Bence o dürüsttür.
Sanırım o gelecek.
Bence hatalısın.
Sanırım Yumi hasta.
Sanırım söylenti gerçek.
Söylentinin gerçek olduğunu düşünüyorum.
Bence bu kitap kolaydır.
- Página 17 -
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)

Benzer belgeler

Turkish sentences from Tatoeba 9

Turkish sentences from Tatoeba 9 Bunlar kimin ayakkabıları. Şunlar kimin ayakkabıları? Bir sonraki kimin sırası?

Detaylı

Turkish sentences from Tatoeba 13

Turkish sentences from Tatoeba 13 vocapp.es 118. Get your things together. 119. Give me a bottle of wine. 120. Give me a coffee, please. 121. Give me a glass of water. 122. Give me a hand, will you? 123. Give me a piece of chalk. ...

Detaylı

Turkish sentences from Tatoeba 20

Turkish sentences from Tatoeba 20 Matematikte iyi misin? Evinde mutlu musun? Sen yakın tehlike içinde misin? Müzikle ilgileniyor musun? Birini mi arıyorsun? Sen birini arıyor musun? Hasta mısın? Solgun görünüyorsun. Cevabından emin...

Detaylı

Crib - VocApp

Crib - VocApp 118. You should try to see it. 119. You shouldn't go to work. 120. You speak fluent English. 121. You swim well, don't you? 122. You were right after all. 123. You were taken in by her. 124. You we...

Detaylı