hn 60 e6.indd - Halkın Nabzı

Transkript

hn 60 e6.indd - Halkın Nabzı
YA DEMOKRASİ
YA DEVRİM
ÊZİDİLER: 74.
FERMAN (1)
NURCAN BAYSAL
S.2’de
DR SAMET MENGÜÇ
CİP 3. KATTAN DÜŞTÜ
Yıl 2 Sayı 60
G
eçen pazar akşamı Türkiye Barış Meclisi'nin Orhan Doğan Barış Ödülü'nün
ikincisinin töreni yapıldı ve ben de
törende hazır bulundum. Ödülü bu sene tanınmış insan hakları savunucusu ve avukat Eren
Keskin aldı. Eren Keskin, Kürt meselesinin en
fazla el yaktığı, barış taleplerinin vatan hainliği
olarak yaftalanıp yargılandığı yıllarda da hep
mücadelenin içindeydi. Sadece savaş mağduru
Kürtler'in değil bütün ezilen kesimlerin yanında oldu. Defalarca göz altına alındı, hapis yattı,
silahlı saldırıya uğradı ama geri adım atmadı.
Orhan Doğan ve Eren Keskin isimleri birbirine
yakıştı. Ben de buradan bir kez daha Eren Keskin'i kutluyorum.
Törenden sonra Türkiye Barış Meclisi dönem sözcüsü Hakan Tahmaz ile yaptığım söyleşi bu hafta gazetemizin manşetinde yer alıyor.
Çözüm sürecinin bıçak sırtında olduğu, devletin
süreci sabote edecek hiçbir girişimden kaçınmadığı bir dönemde barışı konuşmanın anlamlı olduğu kanaatindeyim. Tahmaz'ın anlattıkları çok
kıymetlidir. Barış yolunda atılan adımlar heba
edilmemeli.
Ancak devlet bir kez daha Kürdü'yle barışma
niyeti olmadığını ortaya koyan eylemler içinde.
Kobanê'de IŞİD'e karşı direnen kardeşlerine
destek vermek için Suruç'ta, sınırda toplanan
halka devlet güçleri günlerdir saldırıyor. Oysa o
insanlar orada Ortadoğu'nun kurtuluşu olabilecek bir kardeşlik yapılanmasını, Rojava'yı korumak ve sınırı geçen Rojava Kürtleri'ne yardım
etmek için bulunuyor. Tahmaz'ın dediği gibi
eğer hükümet, Kürt yurttaşları ile barışmak istiyorsa öncelikle dış politikasını revize etmeli.
Halkın Nabzı, daha önce de birkaç kez söylediğim gibi ülkesel ile yerel gazeteciliğin buluştuğu yerden sürdürüyor yayınını.
Bir sorumluluğumuz da yayın yaptığımız ilçelerden, yani İstanbul, Anadolu Yakası'ndan
haberleri sizlere ulaştırmak.
Geçen pazartesi Maltepe halkı, Bağlarbaşı
mahallesi ile Yalı Mahallesi arasında tren yolu
inşaatı nedeniyle iptal edilen altgeçidin yenisinin
yapılması için bir yürüyüş düzenledi.
Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç'ın da
halkla beraber yürümüş olması önemlidir. Umarım Maltepeliler altgeçidine yakında kavuşur ve
öncelikle yaşlılar ve çocuklar mağduriyetten ve
kaza riskinden kurtulur.
Haftaya görüşmek üzere
S.19’da
ATAŞEHİR’DEN ŞENGAL’E
S.18’de
24 Eylül 2014
BARBARLIK
KAZANAMAZ
S.16’da
Çarşamba
“Batı’dakiler barışın
kıymetini bilmeli”
Hakan Tahmaz, Türkiye barış
mücadelesinin önde gelen isimlerinden. Kürt meselesinin
demokratik çözümü için kendi deyimiyle çalmadık kapı bırakmayan Tahmaz, çatışmalı ve
gergin dönemlerde de barış adına söz almıştır. Tahmaz, 2000’lerin ikinci yarısından beri her
siyasal kesimden barış yanlıların yer aldığı ve önemli kavşaklarda inisiyatifini koyan Türkiye Barış
Meclisi’nin (TBM) sözcülerinden biri. İki senedir TBM Orhan Doğan adına Barış Ödülü veriyor.
Tahmaz ile ödül töreninin ardından buluşup kendisine Orhan Doğan’ı ve barışı sordum
ALT GEÇİT EYLEMİNE BAŞKAN DESTEĞİ
İETT OTOBÜSLERİYLE ‘TAŞIMALI’ EĞİTİM
Maltepeliler, Marmaray
çalışmaları kapsamında alt
geçitlerinin kapatılmasını
protesto etti. Eyleme Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç
ve CHP Milletvekili Öğüt de
destek verdi.
İmam hatip okuluna dönüştürülen Kadıköy Kaptan Hasanpaşa Ortaokulu’nun öğrencileri,
nakil edildikleri okula İETT
otobüsleri ile gidiyor. Velilere ise
“tüm sorumluluk bana aittir”
kağıtları imzalatılıyor.
S.7’de
S.7’de
2 YORUM
2014
24 Eylül
Çarşamba
Ezidiler: 74. Ferman; Bizi sadece
IŞİD değil, komşularımız katletti
I
rak Kürdistan’ına ilk kez araçla geçeceğim. Sınıra çok rahat ulaşıyoruz, hiç trafik yok. Yanımdaki arkadaşım İŞİD saldırılarından önce burada
uzun tır ve kamyon kuyrukları olduğunu ve kapıda en az 4-5 saat bekletildiklerini söylüyor.
Sınırdaki tek kadınım. Burada olmamı garipseyen bakışları üzerimde
hissediyorum. İşlemlerimizi hızla yaparak, arabamla sınırın Türkiye tarafına geçiyorum. Irak Kürdistan’ına
geçtiğim anda sınırda ve güvenlikte
çalışan birçok kadını görmek beni rahatlatıyor. Kadın güvenlik görevlileri
de benim gibi Amed’den kendi arabasıyla gelmiş bir Kürt kadını görmekten
memnun olarak işlemlerimi hızlandırıyorlar. Beni bekleyen Asayiş Müdürünün yanına geçiyorum.
Müdür İŞİD ile savaştan dolayı sınırda işlerin çok azaldığını, yoğunluk
kalmadığını söylüyor. “Peki ya İŞİD ile
savaşmak için Türkiye’den geri dönen
Êzidîler” diye soruyorum. “Haftada
7-8 kişi ya geri dönüyor ya da dönmüyor” diye cevaplıyor. Irak Kürdistan’ına yapacağım seyahat boyunca bana
eşlik etmesi için yanıma mihmandar
olarak Camîr’i veriyor.
Camîr 30’lu yaşlarda. Türkçe biliyor. Halepçe katliamı sırasında,
1988’de, 9 yaşındayken geldiği Diyarbakır’da 4 yıl kalmış. 1 yıl da okula
gitmiş. O yıllar aklıma gelince utanç
içerisinde kalıyorum. Diyarbakır sokaklarında, Halepçe’den kaçarak yığınla gelmiş, yerde bir şeyler satarak
geçinmeye çalışan Kürtlerin görüntüsü aklıma düşüveriyor. Sonra “Onlar
Kürt değil Peşmerge. Peşmergece konuşuyorlar, onlara yaklaşmayın, dikkatli olun” diye bizi uyaranlar ve çocuk
aklıyla buna inanmamız. O dönem
Türkiye’deki Kürtler
Halepçe’den
gelenlerin Kürt olduğunu anlamasın
diye her şey yapılıyordu, “Peşmergece”
diye bir dil bile uydurulmuştu. Uzaktan gelen bu “Peşmergeler” soğuk su
içebilsinler diye Diyarbakır’ın çocukları kapı kapı dolaşarak buz topluyorlardı. Kendi coğrafyamızdaki bu mülteci
tarihi aklıma geldikçe içim burkuluyor.
Camîr anlıyor. “Üzülme” diyor. “Ne
koşullarda, ne baskılarda yaşadığınızı
biliyoruz. Bugün hala Kürt olarak kalabilmeniz bile büyük başarı”. Yine de
sızım dinmiyor.
Zaxo’ya girer girmez yol kenarında,
çadırlarda, inşaatların içlerinde Êzidîleri görüyorum. Zaxo’da her boş inşaata Êzidîler sığınmışlar.
Bir inşaatta duruyorum. Bu inşaatta
30 Êzidî aile kalıyormuş, inşaat kalıntısının içinde en az 200-250 kişi var.
İçlerinden bir adam konuşmaya başlıyor. İlk etapta uluslararası bir yardım
kuruluşundan geldiğimi düşünerek,
İngilizce konuşmaya başlıyor. Musul Kolejinde okumuş. “Her şeyimizi
kaybettik, çocuklarımızı, kadınlarımızı. Dönmek istiyorum ama bizi koruyacak birine ihtiyacımız var” diyor.
Başka biri “Artık umudumuzu yitirdik.
Yıllardır savaşların içinde yaşıyoruz.
İran-Irak savaşı, Saddam ve şimdi de
İŞİD. Umutsuzuz” diye ekliyor.
2 katlı devasa bir inşaat. Her yer
çocuk. Çocuklar yalınayak. Taşlar ve
kalaslarla uyku için bölümler yapılmaya çalışılmış. Yerde kalasların üzerine
konulan minderlerde bebekler yatıyor.
İnşaatın bir bölümünde boş paslı büyük tenekelerde yemek pişiyor. İnşaatın arka tarafı tuvalet olarak kullanılıyor. İpler gerilmiş. İplerin üzerinde
battaniye ve çamaşırlar var. Herkes toz
içinde, her yer moloz. Birkaç kadın leğende çamaşır yıkıyor. Molozların içerisindeki yataklarda yaşlı, hasta, sakat
birkaç kişi yatıyor. Ayaklar ya çıplak ya
da terlik var.
Kadınların yanına geçiyorum. Hasta bir bebeğin yanına sıkışıyorum.
Bebeğin ateşi var. Sağlık hizmetlerini
soruyorum. Bölgesel Kürt Hükümeti
gıda ve sağlık hizmetlerini Êzidîlere
ücretsiz veriyormuş. Bu koşullarda
hiçbir zaman sağlıklı olmaları mümkün değil. Kadın: “Êzidîlerin çoğu
dönmek istiyoruz ama orada bizi koruyacak bir hükümet, otorite lazım.
Dağda halen kalanlar var. Amca çocuklarımızı öldürdüler”.
Bu inşaatta kalanlar Şengal’in Hanasol köyünden gelmişler. Hanasol
Köyündeki Êzidîler Duhok, Süleymaniye, Erbil gibi tüm bölgeye yayılmışlar. 18 gün yolda kalmışlar sonra
YPG’nin açtığı koridordan Zaxo’ya
ulaşmışlar. “İŞİD ovada her yerde”
diyor başka bir kadın. “Bir sürü kadın
İŞİD’in eline geçmemek için intihar
etti” diye ekliyor bir genç kız. Korkuları yüzlerinden anlaşılıyor.
İnşaatlarda durum içler acısı… Taleplerini sorduğumda herkes “kışı geçirecek bir yere ihtiyacımız var” diyor.
Herkese tek tek gelecek planlarını,
dönmeyi düşünüp düşünmediklerini
soruyorum. Kimse dönmeyi düşünmüyor. Çoğunluğu Avrupa’ya göç etmek
istiyor. Arapların içinde yaşayamayacaklarını belirtiyorlar. Arap komşularının İŞİD ile işbirliği yaptıklarını
dile getiriyorlar. Yaşlıca bir adam son
sözü alıyor: “Artık dönemeyiz kızım,
bizi sadece İŞİD değil, komşularımız
katletti”.
Zaxo’da sıcak bir gün. İnşaatların
içinde Ezidiler yaşam mücadelesi verirken Zaxo suyunda çocuklar serinlemeye çalışıyor. Lüks arabalar yanımızdan geçiyor. Önümüzdeki arabanın
arkasında “Allahım Sen Peşmergeyi
Koru” yazıyor. Mihmandarım Camîr’e
“Peşmerge neden savaşmadı?” diye
soruyorum. “İlk günler Peşmergenin
geri çekildiği doğrudur. İŞİD gelince,
Peşmergeler İŞİD’’in elindeki zırhlı
tanklara silah sıkıyorlar, bakıyorlar ki
silah işlemiyor tanklara, savaş olmuyor
diyerek geri çekiliyorlar” diye anlatıyor
Camîr. İŞİD’in ilk günler 5-6 Peşmerge
mevzisine intihar saldırısı yaptığı ve bir
Bölgeye kesilmiş Peşmerge başları koyarak korku saldıkları da duyduklarım
arasında. Camîr: “Ama şimdi Peşmerge gerillalarla beraber savaşıyor İŞİD’e
karşı. Hatta açıktan olmasa da gerillayla fişeğini de paylaşıyor” diye ekliyor.
-Devam edecek-
YORUM 3
2014
24 Eylül
Çarşamba
Rojava gelecek
AHMET TULGAR
Ş
engal kuşatmasının ve hemen
ardından gelen Kobanê Direnişi’nin ekranlara ve sayfalara düşen heroyik ve trajik imgelerinin yığını ve oluşturduğu heyecan, ürettiği
öfkenin arasından Rojava Devrimi’ne
ve onun günümüzdeki yalnızlığına
baktığımızda gördüğümüz odur ki, bu
devrim bir eşik oluşturdu. Rojava ile
Türkiye Cumhuriyeti arasındaki sınır
çizgisi; sadece Kürt halkının bağrında
açılmış ve onun ülkesini bölen bir yarık, hatta düpedüz bir yara olduğu için
değil, aynı zamanda iki tarihsel dönemi, kavramları, metodları, söylemleri
ve kurumları ile iki episteme’yi birbirinden ayırdığı için de bir eşiktir.
21’inci yüzyılda nasıl bir toplumsal
yaşam tarzı, nasıl bir yönetim biçimi,
nasıl üretim ilişkileri olacağının, nelerin geçmişte kalıp belki de bir süre sonra anlaşılmazlık sisiyle örtüleceğinin,nelerin geleceği kuracağının vizyonları
şimdilik direnişin destansı anlatısının
ardında kalmış olabilir. Ama yine de
orada oluyor ne oluyorsa ve olanı çekinmeden bu yüzyılın ilk büyük toplumsal devrimi olarak adlandırabiliriz.
Sosyalizmin, 20’nci yüzyılın epis-
teme’si içinde varolabilen halini terkedip, 21’inci yüzyılın episteme’sine
uyan, yerleşen yeni bir sosyalizm anlayışının savunusu Kürtler’e nasip oldu.
‘Nasip olma’ kavramı, evet, bir kendiliğindenlik çağrıştırıyor. Öyle değil
elbette.
Tam da Kürtler bu yeni episteme’yi,
yeni bilişsel, bilimsel, düşünsel bütünselliği, hacmi kavramalı ve buna denk
düşen bir toplumsal devrimi, bir sosyalizmi inşa etmeliydi.
Daha işin başında görünebilirler
ama devamı gelecek ve toplumsal düzlemde açtıkları derin izleri takip eden-
ler çoğalacak.
Kürtler, böylesi bir devrim ve sosyalizm için bütün donanıma sahiptiler.
Donanımları donanımsızlıkları ve geçkalmışlıklarıydı. Devletsiz olmanın yol
açtığı bütün donanım eksiklikleri ve
Türkler’in ve bu coğrafyadaki birçok
halkın geçmilliyetçiliğinden de fazla
geç kalmış bir ulus bilincinin, egemen
devletlerin planlı yoksullaştırma ve
yoksun bırakma stratejilerinin sonucunda gelişmemiş bir iktisadın açtığı
alanda, kemikleşmiş ve nasırlaşmış
ideoloji ve kurumlarda vakit kaybetmeden, 21’inci yüzyılın eşiğinden sos-
ABONELİK KARTI
1 Yıl Yurtiçi 60
Adı Soyadı :
ANADOLU YAKASINDA
GÖRÜNÜR OLMAK iÇiN
ilan Reklam ve Rezervasyon
hattı için bizi arayınız
T: 0216 457
46 46
F: 0216 457 13 12
e-mail: [email protected]
Adresi
:
e-mail
:
Tel-GSM :
Abonelik bedelini banka hesabına yatırdıktan sonra bilgileri lütfen
aşağıda belirtilen posta adresine veya e-mail e gönderiniz.
HALKIN NABZI
Bağlarbaşı Mahallesi 2. İlkokul Cad. No:39
Cihangir İş Mrk. Kat:2 D:7 Maltepe/İstanbul/Türkiye
T:+90 216 457 46 46 F:+90 216 457 13 12
[email protected]
www.maltepeninnabzi.com
AKBANK Maltepe Şubesi
TL HESABI: Şube Kodu: 00 29 Hesap No:0189926
IBAN:TR35000460002 9888000189926
yalizm bayrağı ile geçiyorlar.
Ulus devleti aşmış bir özerklik ve
özgürlük anlayışı, federatif bir kardeşilik hukuku, devlet kapitalizmi ve
bürokratik sosyalizme saplanmayacak
bir komünal iktisadi üretim tarzı, sürdürülebilir ekolojist bir endüstriyel ve
tarımsal üretim biçimi, toplumsal cinsiyetçiliğe paye vermeyen bir verimlilik
metodu, Kürt Devrimi’ne mührünü
vuran kavramsal pratikler oluyor.
Kürtler, Rojava sınır boylarındaki
bu eşikte şimdilik yalnız duruyorlar
ve direniyorlar. Yalnızlıkları biraz da,
belki de çoğunca bundan. Toplumsal
devrimlerin, halk hareketlerinin ve
sosyalizmin kanlısı, candüşmanı egemen sınıflar ve onların kurumları ve
savaş makineleri de, 20’nci yüzyılın
sosyalizminin biçimini ve şemasını her
toplumsal gelişmeye uygulamayı ezber
etmiş muhalefet güçleri de, şimdilik
Kürt Devrimi’nin söylemlerini bir sayıklama olarak algıyabilir. Uzaktan bir
fısıltı gibi gelen bu haykırış ve sloganlar, 21’inci yüzyılın toplumsal devrimlerinin manifestosu olamaz mı?
Biraz yakına gelseniz.
Onlar her halükarda gelecek.
Halkın Nabzı
Gazetesi
Süreli Yayın
AHİS Reklam Organizasyon
Prodüksiyon San. Tic. Ltd. Şti.
Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel
Yayın Yönetmeni (sorumlu)
İSHAK KARAKAŞ
Editör: Ahmet TULGAR
Grafik Mizanpaj
Erdal BEKTAŞ
Grafiker
Hakan YILDIRIM
Spor Koordinatörü
Vahit KARAKAYA
Spor Servisi
Fırat COŞKUN
Kültür Sanat
Bedros DAĞLIYAN
Avusturya Temsilcisi
Erdal BOYOĞLU
Hukuk Danışmanı
Av. Uğur KARAKAŞ
Viyana Temsilcisi
Emine BAŞKÖY
Danışma Kurulu
Fehim IŞIK
Samet MENGÜÇ
Fuat TOKAT
Yer: Bağlarbaşı Mh. 2. İlkokul
Cd. No: 39 Cihangir İş Merk.
Kat 2 D:7 Maltepe - İstanbul
Tel: 0216 457 46 46
Fax: 0216 457 13 12
[email protected]
Baskı: GÜN MATBAA Beşyol
Mah. Akasya Sk No 23/A
Sefaköy-Küçükçekmece - İST.
Tel: +90 212 426 63 00
4 HABER
2014
24 Eylül
Çarşamba
Maltepe’de söz mahallelerde
M
altepe Belediyesi, “Ali Başkan
Maltepelileri dinliyor...Söz yetki
karar senin” sloganıyla başlattığı mahalle buluşmalarına Altayçeşme Mahallesi ile start verdi.
Sabah namazından çıkanlara çorba
ikram eden Kılıç, daha sonra Maltepe
Belediyesi Merkez binasında Altayçeşme Mahallesi sakinleriyle bir araya
geldi. Düzenlenen buluşmaya, otopark
işsizlik sorunu başta olmak üzere, imar,
sağlık ve çevre sorunları damga vurdu.
“Arkadaşlarımız Maltepe’nin çehresini
değiştirmek için çalışmalarını aralıksız
sürdürüyor» diyen Kılıç, «Göreve
başladığımız günden bugüne kadar,
18 mahallemizin toplamında 30 milyon 220 bin kilogram asfalt kaplama,
9 bin 900 metrekarelik alanda tretuvar yol, 5 bin metrekarelik alanda taş
kaplama ve yol yapıldı. 600 bölgede
ızgara, baca yapım, bakım ve onarımı gerçekleştirildi. 10 bin metrekare
boya yapıldı, 900 metrekare yağmur
suyu kanalı ve bin 900 metrekare duvar yapımı gerçekleştirildi. 7 bin 500
metrekare bordür döşeme, 500 metrekare yağmur suyu oluğu, bin metre
merdiven yapımı ve onarımı ile 200
metre drenaj boru döşeme, yaklaşık
bin 400 metrekarede tel örgü ve korkuluk yapımı, 700 adet kompozit sınır
elemanı montajı ve 800 metre hız
kesici montajı da gerçekleştirildi. 20
bin ton moloz topladık” dedi.
fuar merkezimizde Maltepe’deki gençlerimizi yetiştirip, çalışmalarına fırsat
tanıyacağız. Buradan bir müjdeyi de
sizlere vermek istiyorum. Avrupa’nın
en başarılı ve en büyük fuar merkezlerinden biri olan Münih fuarı yöneticileriyle işletme, turizm ve planlama
konularında ortak işbirliği kararı aldık,
bugün belgesi elimize ulaştı” şeklinde
konuştu.
“Kreşler geceleri de açık olacak”
Ruhsata yağmur suyu kriteri
Maltepe’nin en önemli sorunlarının
kentsel dönüşüm ve işsizlik olduğu belirten Kılıç, “Ada bazında kentsel dönüşüme açık çek veriyoruz ve kentsel
dönüşümde 4 temel kriteri gözeteceğiz. Birincisi, yağmur suyu toplamayan binaya bundan sonra ruhsat verilmeyecek. İkincisi, her binanın çatısına
güneş enerjisi panelleri yerleştirmeyi
düşünüyoruz. Özellikle parklarımızda
bu panellerden faydalanacağız. Olası bir deprem anında enerji gitse bile
parklarımızdaki bu aydınlatma kesilmeyecek. Üçüncüsü çöp konteynırları artık yer altına inecek. Bunu yavaş
yavaş gerçekleştirmeye başladık. Dör-
düncüsü ve en önemlisiyse artık binalara otopark zorunluluğu getiriyoruz”
diye konuştu.
“İşsizliği fuar projesiyle çözeriz”
Belediye meclis üyeleri ve halkın katılımıyla, Maltepe’nin geleceğine yönelik bir stratejik planlama belgesi
oluşturduklarını kaydeden Kılıç, “Bu
planlamalarda iş dönüp dolaşıp işsizliğe geliyor. İşsizlik sorununu uzun
vadede nasıl çözeceğiz? Açık, net söylüyorum ve iddia ediyorum ki biz bu
sorunu; Maltepe Uluslararası Kongre
ve Fuar Merkezi’yle çözebiliriz. Çünkü fuarlara gelecek insanlar şirket,
holding yöneticileri ve patronlar…Bu
Dernekler için özel bir bina hazırlandığını da sözlerine ekleyen Kılıç, sözlerine şöyle devam etti:
“Her mahalleye iki kreş sözümüz
vardı. Bu kreşlerimizden ilkini açtık.
Yine mahalle konakları projemiz var.
En az 2 dönüm, en çok 4 dönüm arazi
üzerinde yapacağımız bu semt konaklarımızda, çocuklarımız spor yapacak, oyun oynayacak. Yine STK’lar,
düğün-nişan-kına vb. organizasyonlarınız için 150-200 kişilik çok amaçlı bir salonumuz olacak. Üst katta ev
hanımlarının eğitim alabileceği odalar,
mekanlar bulunacak. Yine yönetim
odaları, bir belediye birimi, muhtarlarımız burada olacak. Ayrıca çalışan
anneleri ve olası bir davete çocuğunu
götüremeyecek durumda olan anneleri de düşünerek, kreşlerimizi gece de
açık tutacağız. Çocuklarımız burada
olacak, dilerse aileler işleri bittiğinde
gelip çocuklarını alacak, dilerlerse sabah alabilecekler.”
Obeziteye karşı
“Aburcuburistan”
Maltepe Belediyesi, İstanbul Halk Sağlığı Müdürlüğü ve
Milli Eğitim Bakanlığı Maltepe
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve
Süreyya Paşa Vakfı işbirliğiyle,
obeziteye karşı insanları bilgilendirmek ve farkındalık yaratmak amacıyla tiyatro etkinliği
düzenlendi.
Maltepe Belediyesi Prof. Dr.
Türkan Saylan Kültür Merkezi
(TSKM) “Kardelen 2” salonunda sergilenen Gülensu ve
İsmet İnönü İlköğretim Okulu
öğrencilerinin de rol aldıkları
«Aburcuburistan” adlı tiyatro
oyunu, büyük bir ilgiyle izlendi.
Sabah ve öğlen olmak üzere iki
seans halinde oynanan tiyatro
oyununda, obezitenin zararları üzerinde duruldu. Tiyatro
etkinliğini izleyen öğrencilere,
Maltepe Belediyesi katkılarıyla,
İstanbul Halk Sağlığı Müdürlüğü Obezite, Diyabet ve Metabolik Hastalıklar Şubesi’nce
hazırlanan “Sağlıklı Beslenmenin Sırları” adlı broşür dağıtıldı. YORUM 5
2014
24 Eylül
Çarşamba
Yahudilik Siyonizm mi?
Antisemitizm nereye kadar? (3)
FEHİM IŞIK
İ
srail devleti ile ağırlıkla Hamas Alevileri, Kürtleri insandan saymadıarasında gelişen bu durum elbet lar. Diğer Müslüman halklara, Êzidilesadece savaş karşıtlarının tepkile- re, Süryanilere, Ermenilere dönük katrine neden olmadı. Beraberinde
liamlara karşı çıkmayı bırakın,
Siyonizmin savunucuları ile
çoğu kez desteklediler.
İsrail
antisemitik kesimleri de
Bu nasıl barbar karşıtharekete geçirdi.
lığıdır ki bir barbarlığı
devletine
Öyle ki bu karşıtdurdurmak için her
düşmanlığı Mario
lık Türkiye’de MaYahudi’yi düşman
Levi’yi boykot etmeye
rio Levi gibi usta
görecek kadar alçakadar
götürenler,
bir kalemin bile
lırken, yanı başınher nedense IŞİD
romanı okunmayadaki halkların katcaklar, bir nesneymiş
liamına
sessiz kalır,
barbarlığını hiçbir
gibi boykot edilecekhatta
bazen
destekler.
zaman görmediler
ler arasına alınmasını
İşte bu nedenledir
beraberinde getirdi. Caki birbirini besleyen bu
hilce geliştirilen bu yaklaşım,
iki yaklaşımın ve siyasal dayaözelikle sosyal medyada “her Yahudi naklarının halkları düşman etmekten,
öldürülmeyi hak etmiştir” noktasına inançları karşı karşıya getirmekten
kadar gitti.
başka bir işlevi olmadı, diyebiliyoruz.
Kendine Müslüman’ım diyenlerin
geliştirdiği bu tutumun antisemitik da- Türk Antisemitizmi
yanaklarını yanı başlarındaki halklara Türkiye’de ek olarak Türk ırkçılığı
karşı tutumlarında açıkça görebiliriz. sosu ile harmanlanmış Antisemitizm,
İsrail devletine düşmanlığı Mario Le- iş Kürtlere, Alevilere gelince İsrail barvi’yi boykot etmeye kadar götürenler, barlığından aşağı kalmıyor. Rojava’da
her nedense IŞİD barbarlığını hiçbir Kürtlere, Suriye’de Alevilere saldıran
zaman görmediler. IŞİD’in katlettiği IŞİD ve diğer radikal Selefi / Vahabi
örgütlere kamyonlarla yardım taşıyan, bunu besleyen de ırkçı kafadır.
onları besleyen, silah ve para destekBu ırkça kafa Türkiye’de kendini
lerini aktaran, militan taşıyan kuru- “Türk-İslam” olarak ifade ederken,
luşlardan birinin aynı zamanda Mavi Almanya’da “Alman”, diğer ülkelerde
Marmara gemisi ile Gazze ambargo- de farklı egemen bakış açıları üzerinsunu delmeye çalışan kuruluş olduğu- den kendini ifade edebiliyor.
nu unutmayalım. Bu tabloyu gören
birinin İsrail karşıtlığını Yahudi düş- Karşı mücadele kazandırır
manlığına taşıyan bu örgütlerin insani Elbet kimse bir diğerinin yağı ile kavyardım kuruluşu olduğuna inanmasını rulmaz. Siyonistler ne kadar haksız ise
antisemitikler de o kadar haksız ve ikinasıl bekleriz?
Çok açıktır ki baştan beri sözünü yüzlüdür. Bunlara karşı geliştirilecek
mücadele de yalnızca Filistin
ettiğimiz Siyonizmin besledihalkının sorunu değil, olaği Antisemitizm, radikal
maz.
İslamcı Türk bakış açıElbet kimse bir
Nasıl ki halklar,
sının da temel argüdiğerinin yağı ile
farklı inançlar Gazmanıdır.
kavrulmaz. Siyonistler ze’ye sahip çıktı ise
Düşmanlığı köSiyonizme de, Anrükleyen, Yahudi
ne kadar haksız ise
tisemitizme de öyle
düşmanlığını esas
antisemitikler de o
karşı çıkmak ve etkialan bu bakış, Sünni
kadar haksız ve
sizleştirmek için müve Êzidi’si ile Kürikiyüzlüdür
cadele etmekten başka
de, Asurî’ye, Alevi’ye,
çare yoktur.
Süryani’ye Ermeni’ye,
Filistin’e verilen hiçbir
Rum’a; açıkçası her halka
destek; sadece İsrail devletinin
düşmandır. Yalnız Yahudiler değil, her halktan insan bu ceberut bakış acımasızlığına karşı çıkmaya verilen
açısının hedefindedir. Hiç kuşku yok destek olarak algılanmamalı.
6 YORUM
2014
24 Eylül
Çarşamba
Ortadoğu’nun nabzı
Kobanè’de atıyor!
ÖNDER BİROL BIYIK
G
ünlerdir IŞİD, Rojava’nın
Kobanè kantonuna ağır silahlarla saldırıyor. Varsa insanlığın vicdanı diye bir şey, işte tam
da onun tarih önünde sınava çekildiği
günlerdeyiz. IŞİD, kimseye zararı olmayan mazlum Kobanè Kürtlerine
Türkiye’den, Irak ordusundan, şuradan buradan aldıkları ağır silahlarla
saldırıp çoluk çocuk katlederken, Kürt
kadınlarına tecavüz edip körpe kızları
köle pazarlarında satarken başta ABD
olmak üzere insan hakları ve demokraside çok menzil almış(!) ileri batı ülkelerinden tıs yok.
Aynı şeyi Şengal’de de yapmışlardı
onlar. Ne zamanki IŞİD Erbil’in 40
km yaklaşmış, petrol kuyularını tehdit
eder hale gelmişti, o zaman hava saldırılarına başlamıştı ABD.
ABD ve batının Kobanè’deki dram
karşısındaki bu sessizliği, kuşkusuz
IŞİD karşısında büyük başarılar kazanan, bölgede prestiji bir hayli artan
PKK ve PYD’yi hırpalama ve güçten
düşürme politikasının bir tezahürü…
Batı dünyasının IŞİD zulmüyle bir
hesabı yok aslında. Bugüne kadar sessizlikleriyle yeterince büyümesine de
onlar göz yumdu. Ne zamanki, IŞİD limitleri zorlayıp bölgede önemli bir güç
haline geldi, o zaman ABD, IŞİD gibi
sağlam gerekçeye yaslanarak bölgeye
geri döndü. Onların IŞİD düşmanlığı,
petrol kuyularının güvenliğiyle başlıyor, siyasi güç dengeleri hesaplarıyla
bitiyor. O kadar!
Türkiye açısından ise durum daha
vahim…
Türkiye, Davutoğlu patentli ‘Yeni
Osmanlıcılık’ saçmalıklarıyla bir bataklığa sürüklendi gün be gün… Demokrasi iddiasını büsbütün kaybetmiş,
bütün parçalarda Kürtlerin gazabını
üstüne çeken, NATO bloğunun dışına düşmüş, IŞİD gibi zalim bir örgütün katliamlarına çanak tutan, Sünni
ittifakı üzerinden bölgede nüfuz sahibi
olmaya çalışan ve bu uğurda kendi ‘iç
barış’ını tehlikeye atan bir ülke pozisyonunda Türkiye...
Elbette sürdürülebilir bir pozisyon
değil bu. Dahası bu bataklıktan çıkıp
kıyıya ulaşmak da kolay değil.
geçiyoruz. ) Türkiye’ye iadesinden
Batı düşmanlığı nedeniyle IŞİD’i sonra böyle bir bahanesi de kalma‘İslamın yeni kurtarıcısı’ olarak gören dı. Bundan sonra batının Türkiye
selefi çizgiyle barışık azımsanmayacak üzerindeki baskısı artacak, Türkiye
bir Sünni nüfus var Türkiye’de. Ve bu bu kez ‘tampon bölge’ gerekçesi ile
kitle bugün için AKP tabanında yer direnemeye çalışacaktır.
alıyor. Ancak yarın Türkiye Cidde bloHer iki tarafı da daha ne kadar idağuna girip IŞİD’le yollar ayrılırsa ve re edebilecek, göreceğiz. Hakikaten
IŞİD Türkiye’ye eylem sahasına çevi- başı belada Türkiye’nin…
rirse bu kitlenin nerede patlayacağını
Bölge dengeleri içinde IŞİD’in
kestirmek o kadar kolay değil.
çaptan düşmesi demek, büBu ciddi bir tehlike…
tün parçalarıyla (içinde
IŞİD’le ilişkilerini
PKK’nin de etkin bir
Yarın Türkiye
sürdürmesi halinde
güç olduğu) KürtleIŞİD’le
yollar
ayrılırsa
ise Batı ile köprürin bölgede etkin bir
ve IŞİD Türkiye’ye
leri atmış, her an
güç haline gelmesi
istikrarsız ve her
demek… Ortadoeylem sahasına çevirirse
an iç savaşa hazır
ğu
politikalarına
bu kitlenin nerede
bir Ortadoğu ülSünni
referansla
patlayacağını kestirmek
kesi haline gelecek
yaklaşan AKP, bunu
o kadar kolay değil
Türkiye. Ekonomik
hiç ama hiç istemiyor.
olarak batıya bu kaBu yüzden Kürtlere kardar bağımlı ve parayı seşı IŞİD kozunu masaya süven bir iktidarın harcı değil bu.
rüyor. Oysa demokratikleşme ve
Türkiye, düne kadar IŞİD’in elinde barış sürecini geliştirip kalıcı bir Türkrehine olan 49 diplomatın can gü- Kürt ittifakı kurulabilseydi, Türkiye
venliklerini öne sürerek kendini sa- hem Ortadoğu hem de Kafkasya’da
vunabiliyordu. Rehinelerin bilmem güçlü ve demokratik bir ‘model ülke’
ne takaslarıyla (49 insana karşı tank haline gelebilirdi.
ve silah verildiği, bazı önemli şahsiBugünkü iktidar kadrolarının böyyetlerin IŞİD’e teslim edildiği iddia le bir çapı ve vizyonu yok maalesef.
ediliyor. Aslı nasıl olsa açığa çıkar, Ancak bu haliyle de yol alması zor gö-
züküyor. Sınırın öte yakasında IŞİD’i
desteklerken bu yakasında bir hayalet
uçak efsanesine dönüşen barış terennümleriyle Kürtleri oyalamak artık
imkânsız çünkü. Nitekim Kandil, Kobanè’nin düşmesi halinde barış sürecinin biteceğini, Türkiye’nin IŞİD’e
desteğini kesmesi gerektiğini gayet net
ifade etti.
Ne var ki, AKP iktidarı desteği
kesmek bir yana sınıra biriken savaş
mağdurlarına ve onlara yardım için
sınırda toplananlara biber gazı ve
coplarla müdahale ederek Kürtlerin
öfkesini iyice üstüne çekiyor. Kadınları ve çocukları sınırdan geçirdikten
sonra evini ocağını savunmak için
geri dönmek isteyen Kobanèlilere sınırı kapatarak Kobanè’yi insansızlaştırmaya çalışıyor.
Yeniden başa dönersek, Kobanè’debunca acı, bunca trajedi yaşanırken
“özgürlük şampiyonu” ABD ve Avrupa devletlerinin insanları değil, petrol
kuyularını korumak mıdır öncelikli
görevi? Bilmez gibi yazıyorum ben
de. Öyledir tabi. Ne beklenir ki, küresel barbarlığın demokrasi eldiveniyle
kamufle edildiği bugünün neo-liberal
dünyasından!
Onların dolarları, silahları değil mi
zaten tüm bu boğazlaşmaların sebebi!!!
HABER 7
2014
24 Eylül
Çarşamba
Alt geçit eylemine Başkan desteği
M
altepeliler, Marmaray çalışmaları kapsamında alt
geçitlerinin kapatılmasını protesto etti. Eyleme Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç ve CHP
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt de destek verdi.
Maltepe Drama Köprüsü’nün
önünde bir araya gelen mahalle sakin-
leri ve esnaf, kapatılan alt geçitlerinin
yeniden açılması için eylem yaptı. “Alt
geçidimizi geri istiyoruz” pankartını
açan grup, sloganlar atarak köprü girişini kapattılar. Eylem alanına gelen
Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç da,
mahalle sakinlerinin yürüyüşüne katılıp destek verdi. Yürüyüşün bitiminde
açıklama yapan Başkan Kılıç, göreve
Kadıköy’de İETT
otobüsleriyle
‘taşımalı’ eğitim
geldikten kısa bir süre sonra bölgedeki esnaftan oluşan heyetin makamına
ziyarete geldiğini kaydederek, şunları
söyledi:
“Burada çocuklarımız okula gidip
geliyor. Çevre esnafı, vatandaş rahatsız
diye ilgili birimlere 3 kere yazı yazdık.
Okullar olduğu için gereken önlemlerin alınmasını istedik. Geçen hafta
İ
Ulaştırma Bakanlığı’nda görevli Genel
Müdür geldi. 15 gün içinde ilgili yazı
tarafımıza ulaşacak. Yazılı cevabı size
bildireceğim. Yazılı cevabımıza yanıt
ya da çözüm önerisi gelmezse, sizlerle
beraber yürümeye hazırım. O zaman
kadar bekleyelim.” Kılıç’ın konuşmasının ardından, eylem yapan grup dağıldı.
mam hatip okuluna dönüştürülen kalabalık bir şekilde taşındığını gösteKadıköy Kaptan Hasanpaşa Orta- riyor.
okulu’nun öğrencileri, nakil edildikleİstanbul Kadıköy’de bulunan
ri okula İETT otobüsleri ile gidiyor. Kaptan Hasanpaşa Ortaokulu’nda
Velilere ise “öğrencinin taşınması sı- bir imam hatip ortaokulu ve bir kız
rasında tüm sorumluluk bana
imam hatip lisesi açıldı. Okulaittir” yazılı kağıtlar imzaların açıldığı 15 Eylül tariKadıköy
latıldığı öne sürülüyor.
hinden itibaren ise ‘eski
Kaptan
Eğitim ve okul sisteöğrenciler’ İETT otoHasanpaşa
minde yapılan değişikbüsleriyle İnönü OrOrtaokulu’nun
liklerin ardından, yeni
taokulu isimli başka
öğrencileri, nakil
öğrenim yılının başbir okula taşınmaya
edildikleri
okula
lamasıyla birçok okulbaşlandı. Öğrencilerin
İETT otobüsleri
da irili ufaklı sorunlar
tıka basa otobüslerde
ile gidiyor
yaşanırken, Kadıköy’den
ve ayakta yolculuk ederek
ilginç bir haber geldi. İmam
öğrenim görecekleri okula
hatip okuluna dönüştürülen Kaptan
gitmesine veliler tepki gösterirken,
Hasanpaşa Ortaokulu’nun öğren- kendilerine de “öğrencinin taşınması
cileri, İETT otobüsleriyle başka bir sırasında tüm sorumluluk bana aitokula gönderiliyor. Bu otobüslerde tir” şeklinde kağıtlar imzalatıldığını
çekilen bir video ise, öğrencilerin çok belirtiyorlar.
8 HABER
2014
24 Eylül
Çarşamba
Stratejik plan
toplantısı
sona erdi
M
Maltepe 'konaklarla' donatılacak
M
altepe Belediyesi, konak kültürünü canlandırmak için
“mahalle konakları” projesini hayata
geçiriyor. Konak projesini ilk kez muhtarlarla paylaşan ve projeyi tek tek krokiler üzerinden anlatan Başkan Kılıç,
“İki katlı olacak konağın alt katında,
180 kişilik konferans salonu olacak.
Burada düğün, nişan ve diğer organizasyonlarınızı yapabileceksiniz” müjdesini verdi.
Siyasi partilerin ilçe başkanları ve
yerel seçimlerde belediye başkanlığına
aday olan diğer siyasi partilerin adaylarıyla bir araya gelen Maltepe Belediye
Başkanı Ali Kılıç, mahalle muhtarlarıyla da kahvaltıda buluştu. Muhtarlar
özellikle kentsel dönüşüm, yurt, barınma, uyuşturucu sorunları, spor alanlarıyla sağlık ocaklarının yetersizliği,
sokak hayvanlarıyla ilgili problemler
ve muhtarlıkların fiziksel koşullarının
yetersizliği üzerinde durdu.
Beşiktaş Maltepe’ye geliyor
Muhtarların sorunlarını tek tek dinleyip not aldıktan sonra, pazar ve yurt
sorunları konusunda da atılım yapacaklarını kaydeden Kılıç, “Gençlerin
sporla içli dışlı olması çok önemli. Bu
kapsamda Beşiktaş Jimnastik Kulübü
Başkanı Sayın Fikret Orman’la bir
görüşme gerçekleştirdim. Beşiktaş,
Zümrütevler’de bir arazi üzerinde
sporcu yetiştirmek üzere bir okul kuracak. Bu konuda anlaşmaya vardık.
Çünkü altyapı gerçekten çok önemli.
Hem böylece gençlerimiz spora yönlendirilecek, hem de uyuşturucuyla
mücadele konusunda bu merkezlerimiz önemli görevler görecek” diye
konuştu.
Konak kültürü yaşatılacak
Konuşmasında esnafın sorunları ve
okulların çevre düzenlemeleriyle fiziksel koşullarının düzeltilmesi noktasında belediyenin çalışmalarını da aktaran Kılıç, mahalle konakları projesini
ve bunlara ait krokileri ilk kez muhtarlara sunarak, şu bilgileri verdi:
“4 dönüm arazi üzerine, 2 katlı, konak kültürünü de yaşatacak mahalle konakları adını verdiğimiz bir bina yapacağız. İki katlı olacak konağın alt katında,
180 kişilik konferans salonu olacak. Burada düğün, nişan ve diğer organizasyonlarınızı yapabileceksiniz. Yine burada çocuklar için oyun odaları bulunacak
ve bu odaların hepsinde ayrı tuvaletler
olacak. Yemekhane ve kreşimiz de bu alt
katımızda yer alacak. İkinci katta da sivil
toplum kuruluşları için odalar olacak.
Burada 6 sınıfımız ve 5 odamız olacak.
Bu odalardan birini muhtarlara tahsis
edeceğiz. Birinde de, güvenliği sağlamak
adına da belediye çalışanları olacak.
Böylece halkımızla, muhtarlar ve beledi-
yeyi bir araya getireceğiz. Ayrıca burada
kadınlar için de çeşitli kurslar düzenleyeceğiz. Otopark da yer alacak. 4 dönüm
en ideal olanı ama 2 dönüm arazi üzerine de, bu proje gerçekleştirilebilir. Burada da otopark alanından kısarak aynı
genişlikte konaklarımızı inşa edeceğiz.”
“Parklara güneş panelleri”
Konuşmasına kentsel dönüşüm hakkındaki soruları cevaplayarak devam
eden Kılıç, “Buradan üç ana noktayı
belirtmek istiyorum. Ben önümüzdeki
100 yılı planlamak istiyorum. Kentsel
dönüşüm noktasında mutlaka otopark
zorunlu hale getirilecek. Ada bazında
kentsel dönüşümle hem yeşil alanlar,
hem de otopark konusunda sıkıntılar
aşılacak. İkincisi, yağmur suyundan
mutlaka faydalanmak istiyoruz. Maltepe’de 1 metrekareye 450 litre yağmur
suyu düşüyor. Bu ne demek 100 metrekare çatıda bu sistemi kurarsak 45 ton
su demek. Düşünün, bir kişi bir sifon
suyunda 10 litre su harcıyor. Beş kişilik
bir ailede beş kere lavaboya gidilse, bu
kişi başına 50 litre su demek, aile bazında da 250 litre su demek. Bu projemizle israfı da önleyeceğiz. Üçüncüsü
de güneş panelleri kuracağız. Özellikle
parklarımızda bu sistemi hayata geçireceğiz. Deprem olsa, elektrikler gitse
bile parklarımız aydınlık olarak kalacak ve oradan faydalanacağız” dedi.
altepe Belediyesi’nin gelecek beş yılına dair sorunlarının, çözüm önerilerinin, beklentilerinin, projelerinin, Maltepeli’nin
ihtiyaçları ve beklentileri göz önünde
bulundurularak ele alındığı ve yol
haritasının çıkarıldığı stratejik plan
toplantısı Sapanca’da sona erdi.
Toplantının kapanış konuşmasını
yapan Maltepe Belediye Başkanı
Ali Kılıç, toplantıya katılan herkesin
üzerinde anlaştığı konulardan birinin
işsizlik sorunu olduğuna dikkat çekerek, “Belediye tek başına 20-30 kişi
istihdam ederek işsizliği bitiremez. Bu
nedenle bizim için anahtar fuar projesidir. Fuar projemiz çok iyi gidiyor. Bu
proje ile Maltepe’deki işsizlik sorunu
temelde çözülecek ve Maltepe’nin
çehresi değişecektir” dedi.
Önümüzdeki haftadan itibaren
fuarla ilgili olarak danışma kurulu
oluşturmayı planladıklarını ifade eden
Başkan Kılıç, ülkenin önde gelen
sanayicilerini, iş adamlarını, meslek
odalarını, Maltepe’nin esnaf ve üreten
kesimlerini bu danışma kuruluna
dahil ederek, yollarına devam edeceklerini kaydetti. Kılıç, kasım ayında
Almanya’nın Münih kentinden fuar
yöneticilerinin Maltepe’ye geleceğini
söyledi.
Toplantıda uyuşturucu, kadın, işsizlik başta olmak üzere Maltepe’nin
sorunlarının ortaya konduğunu ve çok
önemli bir yol katedildiğini ifade eden
Kılıç, uyuşturucuyla mücadele merkezi ve semt konakları projelerinin
başarılı biçimde ilerlediğini aktardı.
Başkan Kılıç, farklı konularla ilgili
olarak bu toplantıları tekrarlamak
istediklerini belirterek, toplantıya
katılan öğretim üyelerine ve katılımcılara bu çalışmaya vakit ayırdıkları için
teşekkür etti. Toplantının son gününde çalışma grupları, stratejik planla
ilgili çözüm önerilerini açıkladılar.
YORUM 9
2014
24 Eylül
Çarşamba
Babaanne (2)
- Oğlum ben gelmeyeyim, size ayak
bağı olurum demedim mi? Siz gençsiniz gezmek, eğlenmek istersiniz oysa…
Bu sözleri duyan kadın kocasına
daha bir yüklendi,
- Bak annene nasıl anlıyor, âmâ sen
bir türlü bunu kafana sokamadın.
Ertesi sabah yine erkenden uyanıp
sahilde yürürken yaşlı kadın sahilde
tek başına oturuyordu. Dalgın ve huzursuz gözüküyordu. Yanına gittim.
- Nasılsınız teyzeciğim. Umarım bu
gün daha iyisinizdir. Dün bir hayli yorgun gözüküyordunuz…
Kadın beyaz saçlarla dolu mahzun
yüzünü kaldırdı, gülümsedi.
- Günaydın evladım, teşekkür ederim. Uzun zamandır tatile çıkmamıştım. Torunum çok isteyince onu kırmamak için… Yoksa… Oysa buraları
çok severim. Daha böyle kocamamışken, rahmetli eşimle gelmiş ve güzel
zaman geçirmiştik. O da çok severdi
burasını. Beraberce motelden köye yürür, alışveriş yapar sonra da denize girerdik. İkimiz de öğretmendik. Bütün
bir yılın yorgunluğunu burada atar,
sevdamızı tazelerdik. Şimdi öyle mi
ya, ayol yardımsız kıpırdayamıyorum
bile… Çocuklarda haklı beni n’apsınlar ki… Torunum Saba çok ısrar etti.
Yoksa ben de gitmem deyince, mecburen takıldım peşlerine…
Ama hastayım işte. Koahım var,
nefes almakta zorlanıyorum. E kolay
değil aksıran tıksıran biriyle uğraşmak.
Gelinini, uzaktan başıyla göstererek,
- O da haklı, bütün kış benimle uğraştı, dinlenmek onun da hakkı…
İyi günler teyzeciğim diyerek yanından ayrıldım. Torunu Saba, neşeli bir
şekilde elinde birkaç kitap babaannesinin yanına doğru sekerek geliyordu.
Ben uzaklaşırken uzaktan gevrek gür
sesi çınlıyordu…
- Babaanne bak birkaç kitap getirdim. Senin gözlerin az seçiyor ya.
Hangisini istersen onu sana okuyacağım tamam mı? Gözleri dolan kadın
bir kez daha sevgiyle torununa sarıldı,
gözyaşlarına hâkim olamadı.
Güneş batarken oturduğum kameriyeden Saba’nın hıçkırarak ve dövünerek ağlayan sesiyle yerimden fırladım.
Hayat pınarı
Birkaç kişinin kümelendiği sahilde bir
karmaşa vardı. Sahilde boylu boyunca
uzanan yaşlı kadına suni teneffüs yapıyorlardı. Doktor olduğunu tahmin
ettiğim genç bir adam eğilmiş bir taraftan sayarak göğsüne bastırıyor, bir
taraftan da ağzıyla suni teneffüs yapıyordu. Saba,
- Babaanneciğim beni neden beklemedin. Senin kollarına girer beraberce suya girerdik. Ya şimdi ölürsen
n’aparım ben? Lütfen beni bir başıma
bırakma…
Kadın hayli su yutmuş ki devamlı
öğürüyordu. Sonunda onca mücadelenin ardından kendine geldi. Gölge bir
yere yatırılan kadının başını dizlerinin
üzerine yaslayan kızcağız telaşlı bir
sevecenlikle yüzünü öpüyor, saçlarını
elleriyle tarıyordu. Kadının beti benzi
atmış yüzü, bembeyazdı… Yine de,
- Korkma yavrum, ben iyiyim…
Sen üzülme… Bir taraftan hızlı hızlı
nefes almaya çalışırken bir tarafta da
tıkanan göğsü körük gibi inip kalkıyordu…
Sonra oğlu ve gelini gelip birkaç kişinin yardımıyla onu odasına götürdüler. Ertesi sabah merakla babaanne ve
torunun yolunu gözledim. Göreme-
yince kumsala indim. Torun, tek başına sahilde oturuyordu. Yanına gidince
yüzüme baktı,
- Babaannemi kaybettim. O benim
her şeyim, biriciğimdi. Şimdiyse yok,
beni bir başıma bırakıp gitti. Beni o
büyütmüştü. Şimdi nasıl büyüyeceğim.
Doğum günlerimde yanımda olacaktı,
söz vermişti.
Sonra hıçkırarak ağlamaya başladı.
Elimi babaannesinin yaptığı gibi başına koyarak kuzguni saçlarını okşadım.
- Biliyor musun, ben de kısa bir süre
önce annemi kaybettim. Daha önce de
dedemi, anneannemi, babaannemi ve
dayımı… Hayatımı dolduran, dünyamı anlamlandıran birçok insanı yitirdim. Ancak sadece fiziki olarak yoklar.
Anılarımda yaşıyorlar. Ne zaman onlara ihtiyacım olsa gözlerimi kapayıp
onları düşünüyorum. Herhangi bir
anıda gülen gözleriyle onları yanı başımda hissediyorum. Sen de öyle yapmalı, onları en güzel mutlu halleriyle
yanı başında hissetmelisin. Yüzüme
baktı, başını salladı. Sonra da gözlerini
kapayıp, sevgiyle gülümsedi.
Uzakta balıkçı motorları seferden
dönüyorlardı… Serçeler ve martılar
günlük telaşlarına başlamışlardı bile…
Çocuklar düşer,
"Acıya kiracı" gözlerimden
Bin yıllık kardeşlik düşer sancılı
düşlerimden
Zılgıtlarlaarşa yükselir acıyla
yanan analar
Sessizce elleri göğe açılır
çaresizdir, gözü yaşlı babalar
Düşer, her yürekten acının
coğrafyası
Düşer bunca yıllık
“Mevaraünnehir” kavuşmadan
Mezopotamya’ya
Diz üstü çöktüğünde büyük
insanlık
Ve bir ben mi utanırım ardan,
hayâdan, yalandan...
Acı nehirlerin sularından bir kez
içmeye gör
Kahırlı bir öyküyü hatırlatır zor
zaman kardeşliği
O vakit gözyaşından göl olur
Kobani...
Sel olur Rojawa’dan akan hayat
pınarı sınırlarda
Küskünüm! Soğan ekmek
doğradığım bu sefil hayata ben
Küskünüm! “Kayayı delen incir
”in yaşama arzusuna
Küskünüm! Bizi bizden nefretle
koparanlara
Şimdi bize düşen vakurla
ölenlere sadece selam durmak
mı?
Ahir zaman kardeşliğini hiçe
saymak mı?
Biz, aynı tencereye kaşık
salladığımız zamanları da biliriz
Yalanı, talanı, ihaneti de biliriz
Vaktimiz yok! Zaman: can
pazarını hüzzamla gösteriyor
Kardeşlik pınarı
Mezopotamya’da hicrana,
zamansız akıyor
Bedros Dağlıyan
10 YORUM
N
e içinde ne dışında değil, şairin dedigi gibi, hem içinde
hem dışında olmak gibi bir
şey. Sürgünler; Avrupa kentlerinde
çalışıp yaşamlarını sürdürmeye gayret
ederken hemde politik çalışmalar yürütüyordu. Ayrıca içinde geçici yaşanılan toplumun insanlarıyla kalıcı olabilecek dostluklar, yakınlıklar, ilişkiler
kuruluyor.
Biliyor musunuz! En çok neyi özlüyorsunuz? İnsanların sabah kalkıp koştura koştura işe gidişlerini görmeyi…
Öğrencilerin sabah okula gidişlerini…
Sürgünde yaşamak, Anadolu'dan
kopmak, giderek oraya yabancılaşmak
anlamına gelmiyor. Düşler Anadolu'daki siyasi gelişmelerde. Düşünceler,
ilgiler ve günlük yaşamın sıradan davranışları dışında ki davranışlar yoğun
olarak Anadolu'da ve Anadolu için
yaşanıyor. sürgün konumumda olan
insanların da er geç sürgüne son vereceğini ve döneceğinin hesapları yapılmaktadır hep.
Kültür farklılığı, din, dil, gelenek,
görenek ancak sürekli yaşanınca yakıcı
bir sorun olduğunu meydana koyuyor.
Hele değişen ekonomik şartlar da dayatınca, adına yabancı düşmanlığı denen problem çıkıyor ortaya. Bu ülkede
yabancı işçilere 'Gastarbeiter' deniyor
halk arasında. Yani misafir işçi, misafir
çalışan. Bu sözcügü üretebilen halkın
mantığı bile bize aykırı değil mi? Çalışan bir misafir!
Siyasal yaklaşımını paylaşsak da
paylaşmasak da yurt dışında sürgünde
yaşayan bir dolu yazan, çizen, sanatçı,
aydın, siyasetçi, sendikacı var memleketimizin. Bunları da kucaklayacak
yaklaşımları beklemek sanırım daha
sağlıklı olur..
Benim için Tozkoparan ve Çiftehavuzlar'ın sokaklarında yürümenin
hasretiyle, hatırlanan her söz sürgüne
çığlık katardı, düşlerime güzellik katardı, duygular özlem ve sevgi çoğaltırdı,
hele ki ilk kırmızı da ilki düşündükce.
İstanbul'da boğazı uzaktan ve şöyle
bir köşesinden gören bir yerde, Sirkeci'de balık ekmek, çemeni bol birkac
dilim pastırma, baget arası dil ve kaşar
2014
24 Eylül
Çarşamba
Sürgünde
yaşamak! (2)
peyniri, Vefa'da Boza içmeyi, Sirkeci
Gar girişinde yaşlı amcanın salebini
içmeyi, minibüste yolculuk yapmayı
düşleyerek yaşamak ah ki ne ah. Bir ah
çeksem karşı ki düşler yıkılır.
Siyasi sürgünlük zoraki ve katlanması zor bir yaşamdır. Sürgünle gelen "bol zamanlar"ın olumlu yanı ise,
okumak için eskiden bulunamayan
Bu sözler yalnızca bir özlemin değil,
bu özlemin belki de tek ilacı "dönüş"
için kararlılığın ifadeleridir.
Dernekler, sürgünler için Anadolu'ya uzanan bir köprü gibiydi. Bir anlamda da 'dönüş günü' için alıştırmalardı yaşananlar.
Derneklerde; siyasetten, iş- ev bulmaya kadar, işteki tartışmadan, dil
zamanı bahane edememek, sürgünde
zaman bulabilmektir. Dostluk derneğinde Anadolu'da çıkan gazete ve yayınların bir kısmını düzenli olarak izlemektir. Almanca öğrenmektir. Sanat
ve kültür etkinliklerini izlemektir.
Bütün bunlar bir zamanlar farkına
bile varılmayan küçük ayrıntılardı.
Ama yaşamlarının bir 'parçası' olduğunu, mültecilik günlerinde öğrenmektir.
Özlemlerini duymayı da… Bir şey
daha öğrenmişlerdi; yeni ayrıntılara
alışmanın güçlüğünü…
Sürgünlük, tümüne alıştıklarından
farklı birer yaşam biçimleri getirmişti.
"Anlamak, alışmak…" Alışılanlar
yalnızca gündelik kayıplar değildi kuşkusuz.
sorununa değin her şey derneklerde
konuşuluyordu. Anadolu‘daki gelişmeler, Avrupa'nın herhangi bir yerindeki gelişmeler sürgünler arasında duyuluyordu. Gazete ve dergiler burada
okunuyor, çeviriler burada yapılıyor,
iltica işlemleri burada yürütülüyor, futbol takımı dernekte kurulurdu. Santranç-tavla oynayanlar, halkoyunları
oynayanlar, saçlarını kestirenler, yemek ihtiyacını giderenler, düğünler,
sünnetler burada yapılıyordu. Videodan VHS, filmler dernekte izleniyordu. Dernekte seminerler yapılıyordu.
Dernekte tanışmalar sonucu evlilikler
oluyordu.
Sürgün yaşamının özünü şu cümle özetliyordu: Bütün farklılıklarımızla
karşılıklı etkilenerek, birlikte olduğumuz toplumla uyum içinde yaşayarak
geleceğe hazırlanmak...''
Zamanı adımlayarak; ne içinde ne
de dışında değil, ayrıca içinde geçici
olarak yasadığımız toplumun insanlarıyla kalıcı olabilecek dostluklar, yakınlıklar, ilişkiler kurduk. Vatandaşı
olanlarımız oldu. Çeşitli devlet kademelerinde akademisyenlerimiz oldu,
geri dönenlerimiz oldu. İşyeri sahibi
olanlarımız oldu. Evlenip çoluk çocuk
sahibi, derken torun sahibi olanlarımız
oldu. Sürgün, tümüne de alıştıklarından farklı yaşam biçimleri getirmişti,
bir anlamda. İşte yıllar sonra farklılıklarımızla geldiğimiz sürecin bir kesiti… Muhalifin somutu, sınıfın kesiti
işte böyle bir şey oldu.
Evet, neydi sürgün? Bazı sıkıntılardan kopup "refah"ın sıcak kollarına
koşmak mı? Yoksa, zoraki ve katlanması zor, ucu ucuna bir yaşam mı?
Özlem mi, mutsuzluk ve yalnızlık mı?
Sürgün yeri mi mültecilik, geçici bir
kimlik mi?
İşte tüm bu aranılanlara yanıt ise;
farklı toplumlarda ve farklı ortamda
yaşamanın bir bedeli oldu, bu farklı
yaşam. Getirdiği alışkanlıkları beraberinde getirdi. Siyasal kırılmalar, Alman
usulü hesap ödemeler ve farklı kültürel
eğilimler, siyasiler arasında da başladı.
İntiharlar, boşanmalar, psikolojik sorunlar, ayrılıklar, sol içi şiddet ve çatışmalar da yaşandı.
Kısacası sürgün yaşam; kültürel
farklılığı, mutsuzluğu ve yalnızlığı da
yaşatır.
Aklında, duygularında, ruhunda
yaşadığını sokağa çıkınca yaşayamamak… Senden uzak olanı, dokunamadığını, ama seni sen yapan şeyi dışarıdan yaşamaktır…
İşte sürgün yaşam......zaman kum
saati gibi akıyor...ve hala hasret acısı...
Çakır keyif ışıklar yanardı
Uzakları merak ederek
Çakır keyif satırlar gelirdi
biriken düşlere
Sürgünde yaşamak ve görmek olacaksa
Acı vermeye devam ediyor.
YORUM 11
2014
24 Eylül
Çarşamba
Barbarlık
kazanamaz
İSHAK KARAKAŞ
H
ükümetler, devletler - tabii
TC devletini bunun dışında
tutuyorum- IŞİD denilen
çete sürüsünü artık, belki de kullanım süresi dolduğu için kınayabilir,
prestijlerini ya da kendi paçalarını
kurtarmak için ona savaş da açabilir.
Hatta Kürt Özgürlük Hareketi'ni
ve diğer Kürt güçlerini bu savaşta
destekleyebilirler de. Şimdi işlerine
geliyordur çünkü.
Ama göremedikleri bir şey var.
Bugün Kürt Özgürlük Hareketi son
derece sıradan gibi görülen ama
dünya üzerindeki en kıymetli amaç
uğruna savaşıyor. İnsanlık adına ve
uğruna.
Bu gerçeği görenler için artık ne
politik çıkar kalır gündemde ne de
stratejik hesap. Kendileri için, gezegenin geleceği için bugün Kürtler'in
yanında olmalıdırlar.
Bütün bunları söylüyorum ama
bu insanlık savaşının yanı başındaki
toplumun, Türkiye toplumunun geniş bir kesimine, ne demek gerekir,
bilemiyorum.
Kendilerine empoze edilmiş ırkçı
ve ulusalcı safsatalar nedeniyle idrakını kaybetmiş, kendilerini Türk
milliyetçisi ya da ulusalcısı olarak tanımlayan bu insanlar, ajanslara her
gün düşen onca yürek yakıcı göç ve
zulüm fotoğraflarına dikkat kesilmek
yerine Aysel Tuğluk'un pazartesi
günü Suruç'ta, Kobanê'ye destek için
toplanmış halka saldıran devlet güçlerine taş atarken çekilen fotoğrafına
takılır kalır, oradan devletçi ve ırkçı
söylemler üretirler.
Oysa bunların biraz okumuşları
dünyaca ünlü Filistinli entelektüel
Edward Said'in 2000 yılında Lübnan'da İsrail askerlerine attığı taşı
koyu sohbetlerine malzeme yapmaktan da geri durmaz, Said'in taş atarken çekilmiş fotoğrafını ise duvarlarına asarlar.
Bakıyorum da düne kadar AKP'yi
yerden yere vuran kimi siyasetler de
bugün neredeyse utana sıkıla da olsa
IŞİD'i desteklemeye başlayacak. Sırf
Kürt anasını görmesin de.
Ama ne Kürtler'i açıkça, maddi ve
manevi olarak desteklemekten hâlâ
imtina eden uluslararası topluluk
ne de Türkiye'de hâlâ ırkçılığın bataklığında debelenen ulusalcılar, bu
mücadelede tayin edici konumdadır.
Dediğim gibi bu, insanlık için mücadeledir ve Kürt Özgürlük Hareketi
öncülüğündeki Kürtler bu ahlaki üstünlükle bu savaştan zaferle çıkacaktır.
Çünkü ahlaki üstünlük evrenseldir,
inatçıdır ve kalıcıdır.
Bugün Kobanê cephesinde süren
bu savaşta Kürt güçlerinin bir avantajı sahip oldukları ahlaki üstünlükse,
bir diğer avantajı da gerçek bir halk
hareketi olmasıdır.
Bugün Kürtler dünyanın en örgütlü halklarından biri, belki de biriciğidir.
Örgütlü halk, IŞİD gibi otorite
boşluğundan ve halk düşmanı devletlerin kirli desteğinden yararlanıp
geçici bir güç elde etmiş çetelerin
korkutarak yanlarına çektiği kalabalıklara benzemez.
Dünya devrim tarihinin gösterdiği
bir şey var: Örgütlü ve birleşmiş halk
yenilmez.
Bu savaşın önümüze koyduğu ikilem 'Ya barbarlık ya devrim'dir.
Devrim oldu bir kere Rojava'da ve
yenilmeyecek. Barbarlık kazanamayacak.
SOYLESI
12 SÖYLEŞİ
2014
24 Eylül
Çarşamba
Hakan Tahmaz
İshak Karakaş
Türkiye Barış Meclisi’nin
Orhan Doğan Barış Ödülü töreninin hemen akabinde bize
söyleşi verdiğiniz için teşekkür
ederiz. Ödülü Eren Keskin aldı
ve bence çok doğru bir seçimdi.
Bize Barış Meclisi’nin kuruluş
öyküsünü ve Orhan Doğan’ın
burdaki etkisini kısaca anlatır
mısınız?
Aslında Barış Meclisi’nin kuruluş
çalışmaları 2006 yılında başladı. 1999
yılında Öcalan’ın çağrısı ile Türkiye’ye
gelen barış grubu yani Kandil ve Avrupa’dan gelen barış grubunun girişimleriyle başladı. Ama iki yıl kadar sürdü
çalışmalar. Bu çalışmanın içerisinde
en önemli isimlerden birisi Orhan Doğan’dı, barış grubuyla birlikte. Demokratik Toplum Partisi’nin kuruluşu sonrasında parti yönetiminde yer almadı
ve Barış Meclisi’nin çalışmasında yer
aldı. Ben de Orhan Doğan ile 2004
yılında cezaevinden çıktıktan sonra
tanıştım. O süreçten sonra barış çalışmalarının içerisinde, çeşitli girişimlerin içerisinde Orhan Doğan’la beraber
olduk. Beni Barış Meclisi çalışmasına
davet eden, katılmamda ısrar eden,
o zaman parti yöneticisiydim, biraz
uzak bakıyordum, farklı siyasi görüşlerde insanların birlikte bir şeyler yapabileceğine dahi farklı bakıyordum,
Orhan Doğan’ın ısrarı ile oldu. Zaten
bu nedenle Barış Meclisi’nin kuruluşunda olan bu emeği nedeniyle Orhan
Doğan Barış Ödülü’nü vermeye başladık. Yani simgesel bir şey olmasının
yanında bir de Orhan Doğan’ın barış
mücadelesindeki yeri, katkısı, bu konudaki ısrarlı tutumu Orhan Doğan’ın
isminde karar kılmamızda etken oldu.
Avrupa ve Kandil’den gelen
barış kafilelerinden söz ettiniz.
Şimdi onlarla Barış Meclisi’nde
çalışıyor musunuz?
Evet. Şimdi onların bir kısmı...
olan, ÖDP’li olan, liberal olan, farklı
farklı kesimlerle birlikte çalışıyoruz.
Cezaevindeler mi?
Hayır, 1999 yılında gelenlerin hiçbiri artık cezaevinde değil. Bir tanesi
öldü ama diğer arkadaşlarımız ile önce
Barış Meclisi’nde topyekün birlikte
çalıştık, sonra süreç içerisinde mesela Yüksel (Genç) arkadaş gazetede ve
DTK’de yer aldı. Seydi Fırat arkadaş
başka bir yerde görevli. Aygül arkadaşımız Van’da İpekyolu’nda belediye
başkanı oldu. Diğer dört arkadaşla ise
şu an birlikte çalışıyoruz.
 Orhan Doğan’ın kişiliğini
bir de sizden dinleyelim.
Ben Orhan Doğan ile dört-beş yıl
birlikte yakın çalıştım. Bunun altını
çizmeliyim. Hep temas içerisinde olduk. Özellikle 2004 yılında, ateşkesin
bozulması sürecinde. Biz 2005 yılında
başbakan ile görüşme yapan bir heyet
oluşturmuştuk. Gencay Gürsoy’un
başkanlığında o heyetin oluşumunda
ben etkin çaba sarfettim. Bu çabaların her aşamasında Orhan Doğan’la
temas içerisindeydim. O zaman Leyla
Zana da vardı. Benim gördüğüm şöyle bir şeydi; barış konusunda karamsar olmayan, hiçbir konuda yılgınlık,
isteksizlik göstermeyen bir tutumda
ısrarlıydı ve barış konusunda içten bir
biçimde çaba sarfeden bir kişiydi. Türkiye’nin bu sorununun, Kürt sorunu-
Kimler bunlar?
İmam Canpolat, Gülten Uçar,
Mehmet Şirin, Ali Şükran isimli dört
arkadaşımız şu anda Barış Meclisi’nin
yönetiminde. Barış Meclisi’nin yönetiminde CHP’ye oy vermiş, AKP’ye oy
vermiş, HDP’ye oy vermiş, EMEP’li
SOYLESİ 13
SÖYLEŞİ
2014
24 Eylül
Çarşamba
“Batı’dakiler barışın
kıymetini bilmeli”
Hakan Tahmaz, Türkiye barış mücadelesinin
önde gelen isimlerinden. Kürt meselesinin
demokratik çözümü için kendi deyimiyle
çalmadık kapı bırakmayan Tahmaz, çatışmalı
ve gergin dönemlerde de itidalini korumuş ve
barış adına söz almıştır.
Hakan Tahmaz, 2000’lerin ikinci yarısından
nun çözümsüzlüğünün prangasından
kurtulması konusunda herkesle, her
çevreyle, her kesimle temas kurmaya
çalışıyordu. Birçok kesimle temas kurmasına ben de katkı sundum, birlikte
oldum. Özellikle 2005 yılının 10 Ağustos’unda, 12 Ağustos’taki başbakanın
Diyarbakır’daki konuşmasından iki
gün önce bir görüşme yapmıştık. Ben
o görüşmede ve görüşme sonrası çalışmalarda neredeyse -ki doğru bir şey,
bugün daha iyi anlıyoruz, görüyoruz
ki doğru bir tutum, barış konusunda
en küçük katkı sunabilecek herkesle el
sıkışmak, tokalaşmak, her kapıyı çalmak konusunda ısrarlı bir tutum içerisindeydi. Nitekim ‘’Türkiye Barışını
Arıyor’’ konferansının gerçekleşmesinde etkin rol alması ve o konferansın hemen hemen çözümden yana,
milliyetçi olmayan, ırkçı olmayan, her
kesimi içeren bir insan topluluğunun
katılımının sağlanması da Orhan Do-
ğan’ın kişiliğinin, ısrarcı tutumunun,
yılmayan tutumunun etkili olduğu kanaatindeyim. Ben bir anekdot anlatmak istiyorum.
beri her siyasal kesimden barış yanlıların
yer aldığı ve önemli kavşaklarda inisiyatifini
koyan Türkiye Barış Meclisi’nin (TBM)
sözcülerinden biri. İki senedir TBM Orhan
Doğan adına Barış Ödülü veriyor. Tahmaz ile
ödül töreninin ardından buluşup kendisine
Orhan Doğan’ı ve barışı sordum:
Kalktım gittim ve ertesi gün görüşmeye katıldık. Tabii bu ısrarın ne anlama
geldiğini bugün daha iyi anlıyorum.
Bir barış annesine Diyarbakır’da ‘’çözümden ne bekliyorsun’’ diye sordum
Buyrun.
ben 2013 Newroz’undan hemen sonBir görüşmeye benim kara, Öcalan’ın mektubundan
tılmamı istemişti, hüküsonra. "Siz zor anlarsınız
Orhan
metten biriyle. Ben
bizi, siz çok yakınsınız
İstanbul’da yaşıyorama’’ siz diye kasDoğan ile 2004
dum, bir günde beni
tettiği Batı’da yaşayılında tanıştım. O
tam 30 defa aradı.
yanlar. "Ben namasüreçten sonra barış
İkna edemedi. Akzında niyazında bir
çalışmalarının
içerisinde,
şam üzeri bir bakanneyim, ben eskitım gelmiş mesaj
den sabahleyin ceçeşitli girişimlerin
atmış bana, ‘’Hill
nazeleri duymayaiçerisinde beraber
Otel’de bekliyorum’’
yım diye yatsıda dua
olduk
diye, akşam 9.30-10 ciederek yatardım, yatavarı. Ertesi gün görüşme
ğa başımı öyle koyardım’’
var, mutlaka benim katılmamı
dedi. ‘’Şimdi çözüm süresi deistiyor. Utandım, hiç istemeye isteme- vam etsin, inşallah başarılı olur Öcaye gittim. Ben böyle bir görüşmenin lan diye dua ediyorum, çünkü iki tane
doğru olmadığını düşünüyordum. seçenek var çocuklarımızın üzerinde.
Biz Türkleri öldürerek tüketemeyiz,
Türklerde bizi öldürerek tüketemez.
O zaman bu çocuklarımızın önünde
duran ölme ve öldürme ikileminden,
tercihinden birini yapmaktan kurtarmalıyız, hallolmalı. Bizim için en kıymetli olan budur’’ dedi. Tabii Orhan
Doğan bunları çok yakinen yaşamış,
özellikle o 1990’lı yıllardaki İHD yöneticiliğinden, milletvekilliği döneminden tanık olmuştu. Bu mücadelenin,
sadece Kürt mücadelesinin mağduru
değil aynı zamanda tanığı. Avukatlık
yapmış, İnsan Hakları Derneği yöneticiliği yapmış, parlamento’da bunlara
tanık olmuş bir isim. Ateşin düştüğü
yeri yakarmış, yani o yangının yerini
anlayabilmek, kavrayabilmek zor tabii. Biz ne kadar duyarlı olursak olalım
o binde bir olan bir kapıyı çalmakta tereddüt etmiyor, bu şansı tüketmiyordu.
 Ben de bunu diyecektim.
SOYLESI
14 SÖYLEŞİ
Mesela milletvekillği dönemin- sı gerektiğini görmüştü. Bizler, Batı’da
de dokunulmazlığı kaldırılır- yaşayanlar, savaşın içinde yaşamamış
ken, yaka paça götürülürken olanlar, ben kendi adıma söylüyorum,
ve yıllarca cezaevinde yatarken ben Kürtlerle çok yakın temasta olan
yani çok zor koşullar altınday- bir insanım ama ben yine hâlâ evlaken bile bütün bunlara rağmen dını yitirmiş, cenazesinin geleceğinin
hep barış sevdalısı oldu. Niye?
korkusuyla yaşayan bir insanla benim
Bugüne çok benzeyen bir durum. yaşadığım hayatın arasında çok büyük
Öcalan’ın yürüttüğü müzakere yani bir fark olduğunu biliyorum. Baba
Öcalan’ın çözüm sürecinde almış ol- acısını, evlat acısını, kardeş acısını
duğu büyük riski, göstermiş olduğu yaşamış olmak başka bir şey. Bu acıyı
büyük cesareti kavramamızla aynı şey başkalarının yaşamaması için tabii kin
diye düşünüyorum. Öcalan büyük bir duygularından, nefret duygularından
risk aldı, cesaretli bir adım attı, bunu uzaklaşmış olmak gerekir. Kürt halkıkavrayamadığımız için biz ama diye nın önemli bir kısmı, Kürt siyasetçilebaşlıyoruz konuşmaya. Barış sürin önemli bir kısmı, bunu açıkça
reci ama, barış süreci fakat
söyleyebilirim bu duygularÖcalan
diye başlıyoruz. Bizim
dan arınmış vaziyette.
büyük
bir
bu amalar, fakatlar
Bu hareketin sağladıüzerine
kurduğuğı bir sonuçtur diye
risk aldı, cesaretli
muz, takındığımız
düşünüyorum ben.
bir adım attı, bunu
siyasal
tutumun
Bugün eğer sürekli
kavrayamadığımız
için
nelere yol açtığını
Batı tahrik oluyorbiz ama diye başlıyoruz sa, savaşı yaşamış
görüyoruz ama ateş
bize dokunmadığı
insanlar,
savaşın
konuşmaya. 'Barış
için aynı oranda hisiçinde
büyümüş
insüreci ama' diye
sedemiyoruz. Orhan
sanlar, Karadenizliler
başlıyoruz
Doğan’da savaşın bizzat
gibi, Trakyalılar, Egeliler
sonuçlarını yaşamış, mağdugibi kin ve nefretle soruna
ru olmuş, tanığı olmuş bir isim olması yaklaşmıyorsa bunda bu mücadele
nedeniyle Türkiye’nin barış yolunun sürecinin önemli bir payı var diye düşiddet dışı yöntemlerle, savaş-silah dışı şünüyorum. Bunun kıymetini bilirsek
yöntemlerle, siyasal yöntemlerle olma- çözüme ve barışa daha fazla yaklaşa-
2014
24 Eylül
Çarşamba
biliriz. Bunu bize söylüyorum, yani
Kürt olmayanlara, Fırat’ın Batısı’na
söylüyorum.
katkı sunmayı amaçlıyoruz ve bu açıdanda temel ilkemiz sivil alanda barış
mücadelesi vermiş veya veren biraz
tutarlılık sahibi olan, burada tutarlılıkPeki ödül kriterleriniz
tan kastettiğimiz nefret söylemi,
nelerdir?
ırkçı-milliyetçi söylemlere,
PKK
Esas olarak barış
amalara-fakatlara tesdediğinde
dendiğinde Kürt mülim olamadan barış
insanların gözünü
cadelesinde
barış
mücadelesi yürütenadına
mücadele
leri cesaretlendiroyuyorlardı. "Lanet
eden Kürtler, Kürtmek. Kriterimiz bu.
olası PKK’’ demeden
lerin yakın dostları,
konuşamıyorduk
siyasal dostları akla
 Bunu Türkigeliyor. Kürt soru- televizyonlarda. Bugün ye’de yapıyorsukonuşuyoruz
nu Türkiye’nin bütünuz. Bu çalışmanünün sorunu. Hangi
larınızın Rojava’da
görüşten olursa olsunlar
da, Ortadoğu’da da
barış 72 milletin temel sorunu
bir etkisi olur mu? Oralarolmak zorundadır. Bu nedenle daha da da bir çalışma yapacak mısıçok barış mücadelesi vermiş olanlar nız?
esas olarak bir bedel ödemeyle algılaBizim hedef alanımız işin doğrunıyor hale gelmiştir. Türkiye’de barış su Kürt sorunu. Yani biz Türkiye’nin
mücadelesi vermek, savaş bitsin de- bütün ayrımcılıktan kaynaklanan, ötemek, yani bugün rahatız ama 20 yıl kileştirmekten kaynaklanan sorunlarıönce bu laf kolay kolay söylenemi- nı çalışma olarak belirlemiyoruz ama
yordu. Yani PKK dediğinde insanla- tabii ki bütün bu sorunlara, mesela biz
rın gözünü oyuyorlardı. "Lanet olası Kürt sorununun çözümünde, Alevi
PKK’’ demeden konuşamıyorduk tele- sorununun çözümünden, azınlık soruvizyonlarda. Bugün konuşuyoruz. Ba- nunun çözümünden uzak olmak gererış da öyleydi, barış demek bölücülük kir, programatik olarak düşünüyoruz.
demekti ve bedel ödettiriliyordu. Biz Bu açıdan Ortadoğu’nun sorunlarının
barış mücadelesi verenlerin cesaretlen- çözümü de Kürt sorunu bağlamında
dirilmesini amaçlıyoruz. Esas çözüme bizim gündemimizde olur. Kürt sorununun, Türkiye’nin bu iç sorununun
çözümüne endeksli olarak bakıyoruz.
Özel olarakta bu konuda son dönemde bölgede yaşananlar, gerek IŞİD’in
Êzidilere yönelik ulusal soykırım hareketi, gerekse Rojava’da olup bitenler
bizim ilgi alanımızda. Tabii bu günlerde Kobane meselesi. Çünkü bu sadece Suriye’nin, Kobane’nin meselesi
olarak görülemez. Görüldü ki IŞİD
aynı zamanda Ortadoğu’nun değişim
ve dönüşümünün temel sorunlarından
biri olan Kürt meselesinin çözümünde
büyük bir sorun teşkil ediyor. Kürtleri
katlederek hegemonya kurmaya çalışıyor. IŞİD Türkiye barışını da büyük
oranda tehdit eden bir unsurdur. Bu
nedenle biz Êzidilere yönelik soykırıma sessiz kalınarak, Kobane’de yaşananları görmemezlikten, duymamazlıktan gelinerek Türkiye’nin barışını
sağlamanın imkansız ya da çok çok zor
olacağı kanaatindeyim. Yani Kürtlerin
bir kısmı imha edilirken Türkiye’nin
Kürt sorununu çözme konusunda sancılar yaşanır. Daha insani bir şey söyleyeceksek, komşu ülkelerde yaşanan
bu vahşete karşı sessiz kalmak, duymamazlıktan, görmemezlikten gelmek
tek bir şeyle izah edilebilir; vicdansızlıkla, yüreklerimizin kurumasıyla.
SOYLESI 15
SÖYLEŞİ
2014
24 Eylül
Çarşamba
Barış Meclisi olarak Türkiye’de müzakereler sürerken
hükümetin Rojava’da El-Nusra,
IŞİD ve benzeri çetelere destek
vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Az önce söylemeye çalıştığımda
buydu. İşin doğrusu Türkiye çözüm
sürecinde bir noktaya gelmiştir. Karınca misali bugüne kadar yürüdük
geldik ama şimdi bunun ileriye sıçraması için iki şey gereklidir. Bir, nitelikli
demokratik bir müzakere süreci, iki,
Türkiye’nin Kürt sorununun çözümü,
bölgedeki yaşananlara ilişkin siyasetin
yeniden revize edilmesi. Yani az önce
sizin söylediğiniz gibi ne Êzidilerin katliamına herhangi bir nedenle duymamazlıktan gelen dış siyaseti, ne Kürtlerin açtığı okulların kapatılması, ne
de okulların yakılması çözüm sürecine
yarar sağlamaz. Bunların tümü mücadeleyi zorlaştıran şeylerdir. Türkiye dış
politikasını revize etmeden, Ortadoğu
politikasını revize etmeden iç siyasette
daha sağlıklı daha radikal ilerleyebilmek mümkün değildir. Çünkü herkes
biliyor ki Suriye’de süren savaş aslında
bugün vekaleten sürdürülen bir savaştır. Türkiye’deki savaş oraya sıçramıştır. Kürtler için de bu böyledir Türkiye
için de. O nedenle Türkiye’nin şuna
karar vermesi gerekir, IŞİD gibi canavar bir örgüt mü Türkiye için tehdittir
yoksa Suriye’de Kobane’de yerel yönetimleri özerkleşmiş Kürtlerin kendi
geleceklerini başka kesimlerle, başka
çevrelerle birlikte belirlediği bir Kürt
yönetimi mi daha tehdit ediyor? Türk
kamuoyu, Dünya kamuoyu, uluslararası kamuoyu IŞİD’i tehdit olarak görüyor. Türkiye hükümeti ise hâlâ bunu
tehdit olarak görmüyor.
 Türkiye hükümeti orada
özerklik inşa edildiği için mi
bunu bir tehdit olarak görüyor?
İşte bunun için bu yanlış bir politikadır, yanlış bir uygulamadır. Türkiye’nin Kürt sorununun çözümüne
daha fazla katkı sunacak bir şeydir
oradaki yapılanma. Erbil hükümetinin
oluşması nasıl Türkiye’yi rahatlattıysa
Batı Kürdistan için de aynısı geçerlidir diye düşünüyorum. Yani Kobane
Özerk Yönetimi’nin olması Türkiye
için bir tehdit değil bir fırsattır.
 Bir de şunu sorayım; siz
hükümete karşı, hükümetin bu
tavrına karşı herhangi bir eyleme geçecek misiniz?
Biz Kürt sorununda politik merkez
dirmek istedik. İnsan hakları konusunda uzman bir konuk.
Erbil
hükümetinin
gibi davranmamagünlerde onun sooluşması nasıl
ya çalışıyoruz. Esas
nuçlarını yayınladık.
Türkiye’yi rahatlattıysa Bütün hükümet yetolarak şöyle bir rota
izliyoruz;
çözüm
kililerine, AKP’ye,
Batı Kürdistan için de
sürecine barışı ge- aynı. Yani Kobane Özerk HDP’ye, CHP’ye
liştirmek için çeşitli
bunları rapor olaYönetimi Türkiye için rak sunacağız. Biz
aktörleri uyaran eleşbir tehdit değil bir
tirilerimizi ifade eden,
kendi görevimizi böyle
bunun yazılı basınla, patanımlıyoruz. Eleştirilefırsattır
nelle, bizzat diyalog yoluyla
çeşitli toplum kesimlerini etkileyerek ortak bir biçimde ama esas olarak
politik eylem zemini dışında daha çok
sosyal, ekonomik, kültürel politikalar
geliştirerek, siyasal politikalar geliştirerek özellikle çözüm sürecinden bu
yana hükümet yetkililerine Ortadoğu’daki politikalarına ilişkin hem
eleştirilerimizi yöneltiyoruz, hem de
önerilerimizi sunuyoruz. Nitekim 10
Eylül’de İstanbul’da bir çalıştay yaptık akil insanların katılımıyla. Sonraki
rimizi bazen basın toplantısıyla aleni olarak kamuoyuyla
paylaşıyoruz, bazen diyalog yoluyla
çözmeye çalışıyoruz.
Tören gecesini konuşalım
biraz. Güzel bir gece düzenlediniz, yoğun bir katılım vardı.
Ödülü Eren Keskin’e verirken
neyi düşündünüz?
Bir konuğumuz var yurtdışından
gelen onu tercih ederkende esas olarak
onun tecrübesini Türkiye ile ilişkilen-
 Hırvatistan’da,
Bosna’da
barış mücadelesi veren bir insan
değil mi?
Evet. Ödülü verirkende bugün
Türkiye’de şöyle bir şeyin ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz; özellikle son iki
senede çözüm süreci ve silahların patlamaması nedeniyle toplumun bir kesiminde sizin de gözünüzden kaçmamıştır geçen hafta TESEV ve Boğaziçi
Üniversitesi bir rapor yayınladı, onu
incelediğimizde görüyorsunuz ki Türkiye toplumunun çözüme destek verdiği anlaşılıyor. Yüzde 80’lik bir tablo
var. Ezici çoğunluğun algıladığı şu, silahların susması, geçmişin unutulması.
Biz bu sene ödülü verirken esas olarak
geçmişi unutmak, üstünü kapatmanın
sıkıntılı bir yön olduğuna işaret etmek
istedik. Yani geçmişle yüzleşmek ve
Kürt sorununun çözümünün bir insan hakları sorunu olduğunu ifade etmek istedik ve ödülü Eren Keskin’e bu
kriteri göz önüne alarak verdik. Eren
Keskin bu mücadelede çok önemli
bir isimdir, eğer çözüm istiyorsak bazı
kritik anları, kritik dönemleri unutmamak lazım. Ben jüri üyesiydim aynı zamanda ve tercihimi ona göre yaptım.
Ben İstanbul’da Öcalan’ın Türkiye’ye
getirildiği sırada nasıl linç kampanyaları düzenlendiğini, Eren’in bu kampanyalar sürerken nasıl bir insan hakları savunucusu olduğuna şahit oldum.
Yine hâlâ bugün savaş döneminin
mağdurları, özellikle kadınlara yönelik çalışmalar yürütüyor arkadaşımız.
Tecavüze uğrayan, tacize uğrayan kadınlara yönelik. Bu geçmişle yüzleşme
bağlantısı içerisinde önemli. Unutuldu
bütün bu yaşadıklarımız, bunları unutturmamak adına da kişisel tercihimi
bu doğrultuda kullandım.
Çokta iyi yapmışsınız. Son olarak
söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Biz bu mücadeleyi 7 yıl yürüttük,
şimdi sizin aracılığınızla şunu açıklayayım, biz bu geldiğimiz noktada çok
önemli deneyimlere sahip olduk. Bunu
kurumsallaştırmak istiyoruz. Hem geliştirmek hem kurumsallaştırmak istiyoruz. Bunun için Barış Meclisi’nin
deneyimlerini de içeren bir vakıflaşma
çalışması başlattık. Sanırım ödül töreninden sonra daha da hızlanacak bu
konu. Biz isteriz ki önümüzdeki yıl 3.
Orhan Doğan Ödülü’nü vakıf olarak
verelim.
 Çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
16 HABER
2014
24 Eylül
Çarşamba
Ataşehir’den Şengal’e dayanışma
İ
stanbul’da faaliyet gösteren 35 dernek ve kurum Ataşehir Kent Konseyi işbirliği ile “Ataşehir’den Şengal’e
Dayanışma” adıyla yardım kampanyası başlattı. Kampanya kapsamında toplanması planlanan çocuk bezi,
çocuk maması, kadın pedi, battaniye,
çadır ve kuru gıda malzemeleri IŞID
teröründen kaçıp Türkiye’ye gelen sığınmacılara ulaştırılacak...
Ataşehir Kent Konseyi, “Ataşehir’den Şengal’e Dayanışma” adıyla düzenlediği ve “IŞİD Terör Örgütünden Kaçan Halklara Yardım
Ediyoruz” sloganıyla somutladığı
kambanyanın başlangıcını bir basın
açıklamasıyla duyurdu. Kampanyayı destekleyen 35 kurumun temsilcileri, kent konseyi yöneticileri ve
Ataşehir Belediyesi Meclis üyelerinin katıldığı toplantıda basın bildirisini Ataşehir Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesi Eser Özdemir
okudu.
Basın bildirisinde şu ifadelere yer
verildi:
Işid terör örgütünden kaçan
halklara yardım edityoruz
Son yıllarda Ortadoğu’da emperyalist
güçlerin tezgâhıyla insanlar öldürülüyor, yerlerinden ediliyor, göçe zorlanıyor, eziyet görüyor. Filistin, Suriye,
Irak vediğer Ortadoğu ülkeleri kan
gölü olmaya devam ediyor. Bir de
IŞİD belası örüldü başımıza. Ortalığı
kan ve vahşetle kasıp kavuruyor.Kapı
komşularımızda insanlık dışı bir katliam yaşanıyor. Ezidiler, Türkmenler,
Hıristiyanlar, Aleviler, Kürtler ve diğer
halklar ya zulüm görüyor, öldürülüyor
ya da dağlarda kurtarılmayı bekliyor.
Bizler yanı başımızda yaşanan bu
insanlık dışı drama sessiz kalamayız.
Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin kardeşçe yaşayacağımız bir dünya kurmak hepimizin görevi. bugün
katliamlardan kaçıp ülkemize sığınan
Suriyeli, Şengalli kardeşlerimize yardım etmeyi, her türlü ırkçı, mezhepçi
kışkırtmaya karşı durarak onlara el
uzatmayı bir insanlık görevi biliyoruz.
Ataşehir Kent konseyi ve Ataşehir’de duyarlı birçok dernek, siyasi
parti ve demokratik kitle örgütü olarak
Irak’ın Şengal bölgesinde Işid terör
örgütünden kaçarak dağlara sığınan,
Suriye’nin Rojova bölgesinde yeni bir
yaşam kurmaya çalışan halklara yardım kampanyası başlatıyoruz.
“Bütün kurumlardan
katılım bekliyoruz”
Basın bildirisinin okunmasından sonra
söz alan imzacı kurumların temsilcileri
kampanyaya olan desteklerini dile getirdiler.
Kent konseyi genel sekreteri Turan
Dolu ise başlangıç olarak bu kampanyaya 35 kurumla başladıklarını, ancak
başka kurumların da katılımını beklediklerini, her kurumun ve her bireyin
katılımının, her türlü desteğin önemli
olduğunu belirtti.
Toplanan yardımları Diyarbakır
Kent Konseyi ve Mardin Kızıltepe Kent Konseyi üzerinden bölgeye
göndereceklerini ifade eden Dolu,
Yardımlarla beraber bir heyetin
de bölgeye giderek hem yardımları akıbetini takip edeceğini, hem de
gözlemlerini Ataşehirlilere aktaracağını söyledi.
Çocuk bezi, çocuk maması, kadın
pedi, battaniye, çadır, kuru gıda ile
sınırlandırılan yardım kampanyasına
imza veren ve yardımların toplanmasında görev üstlenen kuruluşlar şu şekilde sıralandı:
1 KÜRECİKLİLER DAYANIŞMA VE KÜLTÜR DERNEĞİ İBRAHİM Duman:05322763791
2 TUNCELİ BÜYÜKYURT
KÖYÜ YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ ALİ EKBER
KUŞÇU: 05322968736
3 HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ MEHMET DEMİR:05354573670
4
CUMHURİYET
HALK
PARTİSİ HAKKI ALTUNKAYNAK:02165770303
5 TÜM Sinop DERNEKLER
FEDERASYONU NİHAT ALTAŞ:
05323564401
6 SİNOP BOYABAT UZUNÇAY
VE ÇEVRE KÖYLERİ DERNEĞİ
MEHMET KILIÇALP: 05422721599
7 SİNOP İLİ VE İLÇELERİ
KÜLTÜR YARDIMLAŞMA DERNEĞİ İstanbul ŞUBESİ RECEP YILMAZ:05462705757
8 SİNOP İLİ VE İLÇELERİ KÜLTÜR YARDIMLAŞMA DERNEĞİ Anadolu ŞUBESİ ARİF YILDIRIM:05358720274
9 SİNOP İLİ VE İLÇELERİ
YARDIMLAŞMA DERNEĞİ BATI
ATAŞEHİR ŞUBESİ RACİ BAL:
05325042587
10 KASTAMONU İLİ ARAÇ
İLÇESİ
KEMERLER
KÖYÜ
DERNEĞİ
HÜSNÜ
KEMERCİ:05353845775
11 MALATYA ARGUVAN DOYDUM KÖYÜ DERNEĞİ MUAMMER YILMAZ:05323768880
12 DERSİM NAZIMİYE İLÇE
VE CİVAR KÖY DERNEKLERİ
ZÜLFÜ BAŞBOĞA:05365793277
13 ARDAHAN İLİ GÖLE İLÇESİ KÖPRÜLÜ BELDESİ DERNEĞİ HAYRETTİN GÖKBULUT:05379305330
14 BEŞİK FOLKLÖR KÜLTÜR
DERNEĞİ ŞEVKET YAKUPOĞLU:2165734393
15
EMEKLİ
ÖĞRETMENLER DERNEĞİ ŞÜKRÜ YAL-
YORUM 17
2014
24 Eylül
Çarşamba
ÇIN:05335195568
16
ATAŞEHİR
MalatyaLILAR
DERNEĞİ
HİMMET
KAYA:05322210019
17 ATAŞEHİR GİRESUNLULAR DERNEĞİ AHMET KEÇECİ:05326820073
18 ATAŞEHİR GÜVERCİN SEVENLER DERNEĞİ NİYAZİ YAMAN:05073415764
19 KASTAMONU İHSANGAZİ
İLÇESİ DERNEĞİ(İHDER) FAZLI
ŞEKEROĞLU:05326564957
20 TOKAT AYDOĞDU KÖYÜ
DERNEĞİ
AŞUR
DEĞERLİ:05382959505
21 ANADOLU YAKASIDERSİMLİLER DERNEĞİ HÜSEYİN ALİ
KARAAĞAÇ:05333029971
22 SİVAS DOĞANLI KÖYÜ
DERNEĞİ
AYTEKİN
ŞAHİN:05326007754
23 PİRSULTAN ABDAL Kadıköy ŞUBESİ FETİ BÖRÜKGİRAY:02165732093
24 PİR SULTAN ABDAL DERNEĞİ ATAŞEHİR ŞUBESİ METİN
ARSLAN:055382156202
25 KÖŞK KÖYÜ SOSYAL YARDIMLAŞMA VE KÜLTÜR DERNEĞİ
İBRAHİM SAFFET YILAN:05369331521
26 KARDER Kars
Ardahan
IGDIR SOSYAL YARDIMLAŞMA DERNEĞİ ORHAN ÇERKEZ:05305608204
27 ATAŞEHİR ÇANKIRILILAR DERNEĞİ ERTUĞRUL BAYSAL:05335163328
28 ÇORUM İLİ KARGI İLÇESİ YAĞCILAR KÖYÜ DERNEĞİ
TARKAN BUZTAŞ:05323603534
29 ARTVİN İLİ VE İLÇELERİ KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ MANSUR YAVAŞ:05322214643
30 TOKAT İLİ DERNEKLER
FEDERASYONU MURAT İLTER:05324651428
31 TOKAT İLİ DERNEKLER FEDERASYONU ATAŞEHİR ŞUBESİ
bşk SALİH DURAK:05322564181yrd ALİ ASLAN:05367021335
32 BİYAD Bartın VE İLÇELERİ
YARDIMLAŞMA DERNEĞİ NEVZAT BALTA:05322357250
33 ATAŞEHİR AMATÖR spor
KLÜPLERİ BİRLİĞİ EKREM
KÖSE:05326483436
34
ATAŞEHİR
ÇAMOLUK
SPOR KLÜBÜ DERNEĞİ EKREM
KÖSE:05326483436
35 ATAŞEHİR KENT KONSEYİ
TURAN DOLU 05333736893”
Ağıt
LEYLA SOYER MENGÜÇ
...be oğul, benim güzel oğlum
şivan (ateş) düşürme ocağıma
be kızım, benim güzel kızım
kor düşürme yüreğime...
T
arih boyunca katliam ve
sürgünlere maruz kalan,
komşularımız, akrabalarımız, kardeşlerimiz Kürtler bugün
yine yurtlarından, topraklarından
koparıldı. Bilmedikleri diyarlara
göçe zorlandılar. Kan ve gözyaşı ile
acı içinde; geride evlerini, sevdiklerini, ölülerini bırakarak... Onların
haykırışlarına, feryatlarına kulaklarımızı tıkayabilir miyiz? Yok sayabilir miyiz? Görmemiş-bilmemiş gibi
davranabilir miyiz? Peki vicdanımız? Bu vahşete kayıtsız kalabilir
miyiz?
Üzgünüz, kederliyiz.. Bu karanlık
bizi boğmadan yolumuzu bulmaya
çalışıyoruz. Dışarıda, çok yakınımız-
da bir yangın olanca harareti ile yaİçimizden bazılarının da bulaşnıyor ama görmüyoruz görmek iste- tığı bu pislikten, üzerimize çalınan
miyoruz. Sıcaklık yüzümüze vuruyor, karadan nasıl temizleneceğimizi ve
terliyoruz, bunalıyoruz ama kabul günahsız bebelerin vebalini nasıl ödeetmek istemiyoruz. Gözlerimiz yaşa- yeceğimizi bilmiyoruz; çamur derrıyor yine de biz; "Hayır, bu
yası içinde debeleniyoruz. Bu
bizim yangınımız değil"
karanlık dönemden, bu
Hemen
diyoruz.
Korkumuz
vahşet çağından kuryanıbaşımızda
bizi harekete geçtulmayı umut ederek,
yaşanıyor vahşet;
mekten alıkoyuyor,
"insan" kalabilmiş
bu ateşin bizi de
kesilen kafalar, diri diri olanlara, vicdan
sarmasından çok gömmeler, ateşlere atılan sahiplerine seslekorkuyoruz.
niyoruz.
insanlar,
göç
yolunda
Hemen yanıbaAynı kürtçe ağıtsusuzluktan ölen
şımızda yaşanıyor
lardaki gibi ..
vahşet; kesilen kafa....Ey ! kutsal Ağçocukların çalınan
lar, diri diri gömmeler,
rı’nın
sevgili Denbêjî
hayatları
ateşlere atılan insanlar,
(ozanı), bak evrendeki
göç yolunda susuzluktan ölen
tüm varlıklar sustu, seni dinliçocukların yok edilen, çalınan hayat- yorlar.
ları. Dünyanın gözü önünde yaşanan
Al eline kavalını, çal ve şarkını söyçok büyük bir insanlık dramı... Ve ses- le. Söyleki, herkes çektiğimiz acıları
sizlik! Bu sessizlik bizi sağır ediyor...
yüreğinde ve beyninde hissetsin..
18 HABER
2014
24 Eylül
Çarşamba
Üsküdar’da cip 3. kattan düştü
G
eçen cumartesi günü Üsküdar’da
katlı bir otoparktan aşağı inmeye
çalışan 62 yaşındaki Mehmet Emin
Çelik’in kullandığı cip, demir korkulukları devirip 10 metre yükseklikteki
3’üncü kattan aşağı uçtu. Bir minibüsün üzerine düşen cipin sürücüsü hafif
şekilde yaralandı. Kazanın Çelik’in
ayağının gaza takılması sonucu gerçekleştiği belirtildi.
Üsküdar Mimar Sinan Mahallesi
İsmail Dümbüllü Sokak’taki İstanbul
Büyükşehir Belediyesi’ne ait Katibim
Otoparkı’nda meydana gelen kaza
iddiaya göre şu şekilde gerçekleşti.
Otoparkın abonmanlarından olduğu
öğrenilen Mehmet Emin Çelik (62)
saat 09.30 sıralarında dört katlı otoparkın en üst katından aşağıya iniyor-
du. 3’üncü kata indiğinde Çelik’in kullandığı 03 AT 162 plakalı cip, birden
hızlandı.
Demir korkulukları deviren cip, 10
metre yükseklikteki 3’üncü kattan aşağıya uçtu. Cip, otoparkın bahçesinde
bulunan 34 TM 7837 plakalı minibüsün üzerine düştü. Hava yastıkları
açılan cipin sürücüsü Çelik araç içinde sıkıştı. Ses üzerine bahçeye koşan
otopark görevlileri Çelik’i arabadan
çıkardı.
İhbar üzerine olay yerine giden polis, inceleme yaptı. Kazanın Çelik’in
ayağının gaza takılması sonucu cipin
aniden hızlanması sonucu gerçekleştiği belirtildi. Çelik, sağlık ekipleri tarafından ambulansla Haydarpaşa Eğitim
ve Araştırma Hastanesi’ne götürdü.
Beykoz'da yolcu dolu
halk otobüsü yandı
G
İstanbul
Kartal’da üst
geçit faciası
K
artal’da meydana gelen kazada
kamyon sürücüsü damperi açık
unutarak üst geçide çarptı. Avcılar’da
yaşanan olayı hatırlatan kazada ölen
ya da yaralanan olmaması sevindirdi.
Geçen pazartesi günü, Kartal Soğanlık Yeni Gümüşpınar kavşağında
bir damper kazası meydana geldi.
Kartal istikametine seyreden 34 FL
9317 plakalı kamyon sürücüsü Sezgin Serter, damperinin açıldığını fark
etmedi. Bir süre damperi açık giden
kamyon, yaya üst geçidine büyük bir
gürültü ile çarptı. Çarpmanın etkisi ile
damper koparak yola düşerken, kamyon ise bir evin bahçesine girerek durabildi.
Kazanın ardından olay yerine itfaiye ve polis ekipleri sevk edildi. Olay
yerinden çalışma yapan ekipler, şoför
Sezgin Serter’in ifadesini aldı. Kaza
nedeniyle trafikte de uzun kuyruklar
oluştu. Kamyonun çarptığı köprüde
ise maddi hasar oluştu.
Sezgin Serter, gazetecilerin soruları
üzerine, “Damper kalkmış, farkında
olmadan. Şase oldu herhalde. Herhangi bir yaralı yok Allah’a şükür”
dedi. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı.
eçen çarşamba günü Beykoz'da meydana gelen olayda
içi yolcu dolu halk otobüsü alev
alıp yandı. Beykoz'da olan olayda
içi seyahat dolu halk otobüsü alev
alıp yandı. Beykoz'da seyahat eden
yolcularla dolu halk otobüsü, geçen
çarşamba günü sabah saatlerinde
birdenbire alev aldı. Korku dolu
anlar yaşanmasına neden olan
vaka, akıllara 4 kişinin yaşamını
yitirdiği halk otobüsü yangınını getirdi. Olay, sabah erken saatlerde
Kavacık'ta meydana geldi. Tokatköy-Beykoz seferini yapan 15 TY
sefer sayılı halk otobüsünün motor
kısmından dumanlar çıkmaya başladı. Araçtan çıkan dumanları gören sürücü, kapıları açarak yolcuları aşağı indirdi. Sürücü ve etraftaki
yurttaşlar, aracın motor bölümündeki alevlere yangın tüpü ile müdahale etmeye çalıştı. Yangın kısa
sürede söndürülürken, yaşananlar
amatör bir kamera tarafından görüntülendi. Korku dolu anların yaşanmasına neden olan vaka, akıllara 27 Temmuz'da 4 kişinin yanarak
yaşamını yitirdiği halk otobüsü faciasını getirdi.
YORUM 19
2014
24 Eylül
Çarşamba
Genel Cerrahi Uzmanı
İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri
DR. SAMET MENGÜÇ
B
Ya demokrasi
ya devrim
ir ülke düşünün bin yıllardır ötekileştirmiştir yani faşizan olmuştur.
farklı ırk, farklı millet, farklı dil- Farklılıkların yok sayıldığı hiçbir anlaler, farklı dinler, farklı inançlar, yış kabul edilemezdir ve faşizandır…
farklı kültürler, farklı cinsler barındırBir ülke düşünün birileri yönetmek
mış ve iç içe yaşatmıştır. Tarihin
için iktidara geliyor ve bin yılçeşitli dönemeçlerinde bu
lardır farklılıklarıyla iç içe
Bizdensen
farklılıklardan
doğan
yaşamış halkların yarıçelişkiler doğası geresından fazlasını ötekiekonomik, sosyal,
ği tarihsel yaşamın
leştirerek işe başlıyor,
siyasal ve kültürel
içinde hep var olhem de tek kalemolarak her serbestiye
muştur. Bu cümleye
de… ''ya bizdensin
sahipsin… Değilsen;
itirazı olan bir tek
ya değilsin''…
kişi düşünemiyoEğer bizdensen
ekonomik, siyasal,
rum.
ekonomik, sosyal,
kültürel olarak yaşama
Arkasından
tek
siyasal, ve kültürel
şansın yok
millet, tek dil, tek din,
olarak her serbestiye
tek vatan diyen bir ansahipsin… Bilim, hukuk,
layışın egemen ve dayatmakültür, sanat, edebiyat gibi
sıyla yönetilen yakın tarihli bir ülke konularda yetkin olup olmamanın bir
dediğimde milyonların, ''ama, ancak, ehemmiyeti yoktur, bizden isen bütün
fakat, lakin'' ile başlayan cümlelerini bu özellikleri hak etmiş oluyorsun zaduyar gibi oluyorum ve insan kimdir ten…
diye yeniden bir sorgulamaya başlıyoEğer değilsen; ekonomik, siyasal,
rum…
kültürel olarak kendin olarak yaşama
Bu anlayış daha başından farklılık- şansın yoktur...
ları, yok saymıştır, eziyet etmeye başBu anlayışın egemen olduğu dalamıştır, acı çektirmeye başlamıştır, yatmacı ve ötekileştirici anlayış gayri
ahlakidir. Gayri ahlaki davranışın ege- zım geliyor artık.
men olduğu bir toplumda değer yarPeki ya sonrası ?
gılarında,insani davranışlarda erozİşte burada da, tüm insanlığı etkileyon, kirlilik ve çürüme baş gösterir… yen dayanılmaz pis kokular yayan inHiçbir gayri ahlaki egemenlik ilelebet sani çürümeler katliamlar, soykırımlar
olmamıştır, olamaz.
başlar ya da bu egemenler yok olurlar.
Peki ne zaman yok olur?
Hala hukukun işlediği ve demokrasi
Allah bilir demeyeceğim, çünkü bir kırıntılarının olduğu yerlerde bu egeçok insan gibi ben de biliyorum bu za- menler hak ettikleri tarihin çöplüğüne
manı…
atılırlar ve toplumlar yeniden kalıntılaBu gibi faşizan uygulamaların ege- rı üzerinden inşaalarına koyulurlar…
menliği ekonominin majör belirleyici Ya da bu katliamlar ve soykırımlarına
olduğu toplumlarda var olur. Bu
devam eden egemenler halkların
nedenle ekonomideki adadirenişi ile yok olurlar ki
letsizlikler, ya da ekonobuna da Devrim diyeHukukun
mik çıkarlar nedeniyle
lim…
işlediği
tüm bu gayri ahlaki
İşte böyle bir orve demokrasi
yaklaşımlara sessiz
tam… İşte böyle bir
kırıntılarının olduğu
kalan yığınlar artık
süreç…
yerlerde egemenler hak
sistemden besleneYa demokrasi ya
mez hale geldiğin- ettikleri tarihin çöplüğüne devrim, ya da postal
atılırlar ve toplumlar
de yol kavşaklarına
sesleri duyulan insavarılır.
ni çürümenin dorukyeniden inşaalarına
Bu kavşaklarda egeları faşizm…
koyulurlar
menler iktidarlarının deHer insan olanın gönvamı için daha da hırçınlaşır,
lünden geçen ya demokrasi ya
azgınlaşır ki buna faşizm dememiz la- devrim…
20 SPOR
TOPRAK SAHA
Fırat Coşkun
M
erhaba futbolseverler, bu
hafta Pendikspor’la başlamak istiyorum. Çünkü
Pendikspor inanılmaz bir futbol sergiliyor. Kırmızı-Beyazlı ekip aldı başını gidiyor, lig’de hiç bir takıma geçit
vermeyerek 3'te 3 yaptı. Öte yandan
Yaser'i unutmamak gerek, takımına
en büyük gücü veren Yaser golleriyle takımına inanılmaz şekilde katkı
sağlıyor. Böyle devam ederlerse Pendikspor'u şampiyon göreceğiz gibime
geliyor.
Gelelim Kartalspor'a, lige kötü bir
şekilde başlayan Bordo-Beyazlı ekip 6
puanı silinince ligde 19. sırada yerini
aldı. Kulüp binasının önünde toplanan yüzlerce taraftar yönetimi istifaya çağırdı. Lig de dört maç oynayan
Kartalspor sadece bir maç kazanabildi şimdiye dek. Kartalspor’un işi bu
sene çok zor olacak gibi gözüküyor.
Maltepespor ise yoluna devam ediyor. Bu hafta kendi sahasında Erzincan Refahiyespor’u konuk eden Maltepespor evinde galip geldi. Bu hafta
güzel futbol sergileyen Yeşil-Kırmızılı
ekip gelecek hafta Çankırı deplasmanına gidiyor. Hatırlarsanız, geçen
hafta Derincespor ile karşılaşan Maltepespor kötü bir performans sergileyerek, beraberlikle evine dönmüştü.
Umarım bu zorlu deplasmandan güzel bir skorla evine mutlu döner.
Ümraniyespor bu hafta deplasmanda Turgutluspor karşısında vasat
bir oyun sergileyerek golsüz berabere
kaldı. Geçen hafta Kartalspor’la karşılaşan ekip galip gelmişti ve geleceğe
dair umut aşılamıştı. Kısacası kırmızı-beyazlı ekibin ne zaman galip geleceği belli olmuyor vesselam.
Ve bir müjde; Anadolu Üsküdar
1908 büyük bir proje gerçekleştiriyor. Eskiden çiftlik olarak kullanılan
Haydarpaşa Stadı tekrardan Anadolu
Üsküdar 1908'in stadı oluyor. Takip
edenler bilir, Anadolu Üsküdar maçlarını Beylerbeyi Stadı'nda oynuyor.
Yakın bir zamanda stadın tadila-
tına başlanıp takımımıza hayırlı
olmasını diliyorum. Her gününüz
kazanmakla geçsin, hoşçakalın.
2014
24 Eylül
Çarşamba
Maltepespor'dan tek kurşun 1-0
M
altepespor ligin 3.haftasında Erzincan Refahiyespor'u 1-0 yendi.
İlk yarısı hızlı bir tempoda oynanan
karşılaşmanın 9. dakikasında Maltepespor’un ceza alanı köşesinden kullandığı frikik sonuç vermedi. 10. dakikada
Murat Akçay, 31. dakikada Ahmet Teker sarı kart gördü. Maçın 43. dakikasında, Refahiyesporlu Tahir Türker’in
Mustafa Demir’e yaptığı hareket sonrası Mustafa’nın sert tepki göstermesi
üzerine saha bir anda karıştı. Hakem
Tahir ve Mustafa’yı kırmızı kartla oyun
dışı bıraktı. Takımlar 10 kişi kaldı. 45.
dakikada Refahiyespor'un Hüseyin Akbaş ile bulduğu gol pozisyonunu kaleci
Volkan dışarı çeldi. Hemen arkasından
kornerden gelen topla buluşan Okan
Akdeniz’in şutuna da izin vermeyen
Volkan kalesinde devleşti. İlk yarı 0-0
golsüz sonuçlandı. İkinci yarıda ise 48.
dakikada Çağlar'ın kullandığı şut kalenin üstünden dışarı çıktı. 50. dakikada
benzer pozisyondan Refahiyespor da
faydalanamadı. Maltepespor’da orta sahada iyi oyunu ile dikkat çeken Caner
Karuk’un yaptığı orta ile buluşan Abuzer maçın 71. dakikasında golü bularak
takımını 1-0 öne geçirdi. Yine Abuzer’le
gole yaklaşan Maltepespor 84. dakikada
bulduğu boş pozisyondan yararlanamadı. Karşılaşmadan başka gol sesi çıkmayınca Maltepespor kendi sahasında
Erzincan Refahiyespor'u 1-0 yenerek sahadan üç puanla ayrıldı. Maltepe ekibi
gelecek hafta deplasmanda Çankırıspor
ile karşı karşıya gelecek.
Maltepespor: 1 - Erzincan Refahiyespor: 0
Stat: Hasan Polat
Hakemler: Ulaş Ayduran, Kürşathan Akın, Hasan Okan Baylan
Maltepespor: Volkan, Hakan
(Dk.46 Savaş), Egemen, Serhat, Murat,
Mustafa, Emrah, Caner, Ahmet (Dk.70
Gani), Çağlar, Abuzer Gaffar
Erzincan Refahiyespor: Memet,
Yener, Muhammet, Hüseyin Böyük,
Okan (Dk.69 Batuhan), Hüseyin Akbaş, Doğancan, Uğur (Dk.87 Barış),
Tahir, Birkan (Dk.69 Bilal), Hakan
Gol: Dk.70 Abuzer (Maltepespor)
Kırmızı Kart: Dk.45 Mustafa Demir (Maltepespor) - Dk.45 Tahir Türker (Erzincan Refahiyespor)
Sarı Kartlar: Dk.11 Murat, Dk.33
Ahmet, Dk.61 Serhat (Maltepespor)Dk.53 Hüseyin, Dk.80 Hüseyin
Anadolu Üsküdar deplasmanda kayıp
S
üper Toto 3. Lig 3. Grup'da
yer alan Anadolu Üsküdar
1908 kendi sahasında Ayvalıkgücü Belediyespor'u konuk etti.
Karşılaşmadan Anadolu Üsküdar 1-0 galip ayrıldı.
İlk yarıda güzel bir
futbol sergileyen Anadolu Üsküdar bulduğu
pozisyonlar değerlendiremeyince ilk devre
golsüz bitti. İkinci yarıda
ise Anadolu Üsküdar hep hücum yaparak Ayvalıkgücü'ne
pozisyon vermedi. Maçın 90.
dakikasında herkes hakemin
maçı bitirmesini beklerken
Cenk sahne aldı ve attığı golle takımı Anadolu Üsküdar'ın
karşılaşmadan üç puanla ayrılması sağladı. Oynan üç maçta
bir galibiyet, bir beraberlik ve
bir mağlubiyetle lide 13. sırada yer alan Anadolu Üsküdar
1908 gelecek hafta deplasmanda Kayseri Şekerspor’a konuk
olacak.
0-1
Anadolu Üsküdar 1908: 1 Ayvalıkgücü Belediyespor: 0
Stat: Beylerbeyi 75. yıl
Hakemler: Ali, Osman ,Fatih
Anadolu Üsküdar
1908: Süleyman, Çağatay (Dk.75 Arda),
Ömer, Samet, Nurettin (Dk.60Resul),
Bahardır, Seyit, Cenk,
Fatih Özer, Yunus, Fatih
Çolak
Ayvalıkgücü
Belediyespor: Emrullah, Turhan,
Alihan, Vijdan, Enes, Kartal, Murat, Kerim, Emre, Fatih (Dk.31 Ahmet), Emirhan
(Dk.30 İbrahim)
Goller: Dk.90 Cenk (Anadolu Üsküdar 1908)
Sarı Kartlar: Dk.46 Ömer,
Dk.66 Bahadır, Dk.81 Resul (Anadolu Üsküdar 1908)Dk.44 Kartal, Dk.56 Emre,
Dk.86 Kerim (Ayvalıkgücü Belediyespor)
2014
24 Eylül
Çarşamba
Kartal’ın işi zor 2-3
K
artalspor, ligin 4. haftasında kendi sahasında ağırladığı Tarsus
İdmanyurdu’na 3-2 mağlup oldu.
Kartal Stadı’nda oynanan maçın ilk
bölümünde her iki takımda kontrollü oyun tercih ederken, Tarsus
İdmanyurdu ilerleyen dakikalarda
biraz daha atak oynamaya başladı.
Karşılaşmanın 27. dakikasında penaltı kazanan Tarsus, bu dakikada
Mehmet Menderes’in penaltı golüyle deplasmanda 1-0 öne geçti. İlk
yarı Tarsus’un 1-0’lık üstünlüğü ile
kapandı. Zaman zaman sertliklerin
yaşandığı oyunun 2. bölümünde de
iyi futbolunu sürdüren Tarsus ekibi,
75. dakikada yine Mehmet Menderes’in golü ile farkı ikiye çıkardı. Tarsus, 76. dakikada Reha Kurt’la skoru
3-0’a taşıdı. Kartalspor, 79. dakikada Denizhan’ın attığı golle durumu
3-1 yaptı. Kartalspor’dan Zafer Aydoğdu, 85. dakikada gördüğü ikinci
sarı kart ve kırmızı kartla takımını
10 kişi bıraktı. Ev sahibi ekip 90+2.
dakikada Mehmet Albayrak’ın attığı
golle durumu 3-2 yaptı. Maç Tarsus
İdmanyurdu’nun 3-2’lik galibiyetiy-
le sona erdi. Kartalspor Çarşamba
günü üçüncü lig ekibi Tuzlaspor ile
kupa maçı elemesi yaptıktan sonra
Yeni Malatyaspor ile deplasmanda
karşılaşacak.
Kartalspor: 2 – Tarsus İdmanyurdu: 3
Stat: Kartal
Hakemler: Serkan Önsal, Enes
Vahit Çavuş, Erhan Yalta
Kartalspor: Ozan, Anıl, Zafer,
Onur, Mesut (Dk.46 Melih), Sinan
(Dk.64 Dündar), Uğur, Fırat, Savaş
(Dk.46 Mehmet), Azad, Oğuz
Tarsus İdmanyurdu: Erşen,
Hakan Olkan, Uğur, Gökhan Çalışır, Tayfun, Samet, Turan, Mehmet
Menderes (Dk. 80 Oğuz), Gökhan
Çırak (Dk. 64 Taner), Reha (Dk.75
Şenol), Hüseyin
Goller: Dk.27 (penaltıdan) ve
49 Mehmet Menderes, Dk.65 Reha
(Tarsus İdmanyurdu), Dk.74 Dündar, Dk. 90+3 Mehmet (Kartalspor)
KırmızıKart: Dk.84Zafer(Kartalspor)
Sarı Kartlar: Dk. 1 Uğur, Dk.15
Tayfun, Dk.53 Hüseyin, Dk.70 Taner, Dk.90+3 Erşen, Dk.90+4 Şenol (Tarsus İdmanyurdu), Dk.25
Ozan, Dk.45 Anıl, Dk.53 Onur
(Kartalspor)
Pendikspor Menemen Yedi 3-1
S
por Toto 2. Lig Beyaz Grup ekiplerinden Pendikspor deplasmanda Menemen Belediyespor’u 3-1
skorla galip geldi. 5. dakikada Tayfur
Emre rakiplerini çalımlayıp, ceza sahasına kadar girdi, 6 pas üzerinden
kaleye yolladığı top az farkla auta
çıktı. 23. dakikada Tevfik’in
kullandığı serbest vuruşta
ağlara buluşmak üzere olan
topu Mazlum çizgi üzerinden
güçlükle uzaklaştırdı. 46. dakikada Menemen defansına
çarpan top İlhan’ın önünde
kaldı. İlhan’ın yaklaşık 30
metreden sert şutunda top filelerle
buluştu ve Pendikspor 1-0 öne geçti. 68. dakikada Menemen Belediyesporlu Yasin sert vurdu topu ağlara gönderdi: 1-1. 77. dakikada hızlı
gelişen Pendikspor atağında Yaser’in
pasında buluşan Tevfik Pendikspor’u
yeniden öne geçirdi: 2-1. 80. dakikada Menemen savunmasının hatasını
affetmeyen Yaser skoru belirleyen
golü attı. Karşılaşma Pendikspor’un
3-1 galibiyeti ile sona erdi. Pendiks-
por gelecek hafta kendi sahasında
Keçiörengücü’nü konuk edecek.
Menemen Belediyespor: 1Pendikspor: 3
Stat: Menemen Şehir
Hakemler: Arda Kardeşler,
Arda Özyıldırım, Ata Bayraktar
Menemen Belediyespor: Onur, Mazlum,
Efe, Veli, Yasin, Murat,
Ercüment (Dk.55 Ömer
Karancı), Mithat (Dk.55
İlhan Aslanoğlu), Ersin,
Muhammed,
Tayfur
(Dk.88 Ömer Can
Pendikspor: Yakup, Hakan,
Hayrullah, Salih, Oğuz, Umut, Ali
Kemal, Tevfik, İlhan (Dk. 82 Doğan), Arif (Dk.71 Uğur), Yaser
Goller: Dk.68 Yasin (Menemen
Belediyespor), Dk.46 İlhan, Dk.77
Tevfik, Dk.80 Yaser (Pendikspor)
Sarı Kartlar: Dk.42 Mithat,
Dk.65 Veli, Dk.69 Ersin (Menemen Belediyespor), Dk.24 Ali Kemal, Dk.30 İlhan, Dk.51 Hayrullah (Pendikspor)
SPOR 21
Ümraniyespor
tekledi 0
-0
S
por Toto 2. Lig Beyaz Grup’ta
Ümraniyespor deplasmanda Turgutluspor ile 0-0 berabere kaldı.
9. dakika’da Hüseyin Ali’nin pasıyla
ceza sahasında topla buluşan Emre’nin
sert şutunda top auta çıktı. 22. dakikada Sadullah topu sağ kanattaki Emre
İşçiler’e verdi. Emrenin ceza alanına
ortasına Ulaş kafayla vurdu, kaleci
Burak gole izin vermedi. 35. dakikada
Bahadır’ın uzun pasına hareketlenen
Aytek, ceza sahasına girmeden sert
vurdu, kaleci Oğuz topu yatarak kornere çeldi. 76. dakikada İbrahimin pasıyla Turgutluspor ceza sahasına giren
Aytek yerden sert vurdu. Top direğin
dibinden auta gitti. 81. dakikada gelişen Ümraniyespor atağında gole giden Bahadır’ı düşüren Turgutlusporlu
Hüseyin Engin kırmızı kartla oyun dışı
kaldı. Bu pozisyonda kazanılan serbest
vuruşta İbrahimin şutu üst direkten
döndü. Karşılaşma 0-0 bitti.
Turgutluspor:0
Ümraniyespor: 0
Stat: 7 Eylül
Hakemler: Burak Şeker, Ömer Faruk Bakır, Hasan Hüseyin Tetik
Turgutluspor: Oğuz, Hüseyin,
Selçuk, Şevket, Hasan, Mustafa Cevahir, Sadullah, Emre, Ulaş (Dk. 57 İbrahim Hırçın), Mert (Dk. 84 Koray), Ali
Pala (Dk. 76 Ferdi)
Ümraniyespor: Burak, Mustafa,
Ziya, Bulut (Dk. 53 Yasin), Aytek, Bahadır, İbrahim, Mehmet Sait, Ömer,
Erol (Dk. 20 Tarık), Samet (Dk.79
Özer)
KırmızıKart: Dk. 81 Hüseyin Engin (Turgutluspor)
Sarı Kartlar: Dk. 50 Sadullah, Dk.
64 Mert, Dk. 83 Hasan, Dk. 90 Ferdi
(Turgutluspor), Dk. 47 Bulut, Dk. 63
Yasin, Dk. 75 Mustafa (Ümraniyespor)
22 YORUM
2014
24 Eylül
Çarşamba
Hayal (2)
MUSTAFA İŞİTMEZ
N
e kadar olduğunu kestiremediği bir süre sonra aniden
uyandı. Kapının zili çalıyordu. Saatine baktı, yerinde bulamadı.
Herhalde yüzümü yıkamadan önce
çıkarmışımdır, diye düşündü. Kim
acaba bu saatte? Kim olacak, tabii ki
Hayal’dir. Bu gece geç bile kaldı.
Aceleyle koşup kapıyı açtı. Hayal
karşısındaydı. Siyah kahkülleri ıslanmış, alnına yapışmıştı. Dışarıda yağmur mu yağıyor, diye sordu. Ne saçma
soru. Yok havuz kenarı partisi veriliyor.
Hayal gülümsedi. Her zamanki Hayal.
Dudağının kenarında küçük bir krater
yaratan o bilindik gülümseyişiyle. Islak
saçlarından süzülen sular şakaklarından çenesine toplanıyordu. Beni içeri
davet etmeyecek misin, diye sordu. Ne
daveti? Burası senin evin. Artık değil,
biliyorsun. Olsun, fark etmez. Burası
hep senin evindi ve hep öyle kalacak.
Çünkü ben hep seni sevdim ve hep
öyle olacak.
Hayal, gülümsemeyi bırakıp içten bir kahkaha attı. Her seferinde
söyleyecek afilli bir lafın vardır, dedi.
Üşenmeyip bir kenara yazsan ortaya
onlarca kitap çıkardı. Ben sadece büyük laflar edebilen küçük bir adamım
Hayal. Kendini yine acımasızca eleştiriyorsun. Hak ediyorum Hayal, hak etmeseydim hâlâ yanımda olurdun. Yanındayım ya. Değilsin, yanımda olsan
farklı olurdu. Nasıl olurdu? Bilmiyorum, farklı olurdu işte, tuhaf-soyut bir
fark bu, sadece yanımda olursan hissedebileceğim bir fark. Saçmalıyorsun.
Biliyorum, özlemişim, ondan oluyor.
Salona geçtiler. Hiçbir şey konuşmadan oturdular. Hayal ile hiçbir şey konuşmadan oturmak nefis bir şey, diye
düşündü. Yine de sessizliği ne içersin,
diyerek bozdu. Teşekkürler, bir şey istemiyorum. Soruyu sorarken çoktan
ayaklanmıştı, cevabı alınca kuyruğunu
kıstırıp geri çöktü. “İçi boş vakit yavaş
geçer” derler. Halbuki bu vakit hiç de
öyle değildi. Sessizliğin içinde su gibi
akıp gidiyordu, yakasından tutup durdurmaya çalışsan kapılıp gidebilirdin.
Ne yapmalı da zamanı durdurmalı?
Keşke öyle bir yeteneğim olsaydı. Tek
bir şansım olsaydı. Tek bir saatliğine
de olsa her şeyi durdurabilseydim. Bir
şeyler yapmalı. Konuşmalı mı yoksa?
Belki konuşursam daha yavaş ilerler.
Anlat ne yapıyorsun? Ben mi, bıraktığın gibiyim, tam olarak bıraktığın
gibiyim. Bıraktığım gibi kalma! Nasıl
kalayım? Hatırladığım gibi kal. Peki
öyleyse, hatırladığın gibiyim. Sen nasıl istersen öyle olsun. Yine sustular.
Bu seferki suskunluk rahatsız ediciydi.
Çünkü konuşmaları bir noktaya bağlanmadan bitmişti. İşte bu sebeple konuşmadan anlaşmak daha güzel oluyor, diye geçirdi içinden. O şekilde bir
şeyler eksik kalmıyor.
Sırtını doğrultup genzini temizledi.
Konuşması gerekiyordu, başlamıştı
bir kere. Yüzünü Hayal’e döndü, kömür gözlerini gördü. İçinden yüzünü
okşamak geldi. Uzanamazdı. Uzansa
da dokunamazdı. Daha önce bu konuda anlaşmışlardı. Hayal istediği saatte
gelecekti, ama birbirlerine dokunmayacaklardı. Olası bir ihlâl girişimi halinde ziyaretlerini keseceğini kesin ve
net bir şekilde belirtmişti. Kesin ve net
kelimeleri aşağı yukarı aynı anlamlara
geliyorlardı halbuki. İkisini de kullandığına göre durum çok kesin olmalıydı.
Genzini tekrar temizledi. Bunları
düşünürken boğazında yine balgam
birikmişti. Hayal, dedi. Niye, niçin?
Öyle olması gerekiyordu, seninle ben,
yani biz, nasıl söylesem olacak şey değildi. Oluyordu ama Hayal, olmuyor
muydu, sinemaya gittiğimiz günü hatırlıyorum, içeriye bira sokuşumuzu,
çaktırmadan açıp içişimizi. İki serseri
gibi. Kurallara kafa tutar gibi. İnsanla-
ra nasıl baktığımızı hatırlıyorum ve onların bize nasıl baktıklarını. Onları nasıl da sevmezdik ve onlar da bizi. Sen
artık seviyor musun yoksa? Ben hâlâ
sevmiyorum. Konuşuyorlar Hayal,
durmadan konuşuyorlar, saçma sapan
şeylerden bahsediyorlar. Kalabalık bir
caddeye dalıp hadise çıkarmak istiyorum. Küçük Alsancak olabilir, mesela.
Masaları teker teker dağıtmak, ne konuşuyorsunuz lan bu kadar ne konuşuyorsunuz diye bağırmak istiyorum.
Dünyaya koca koca meteorlar düşsün
istiyorum. Ufak bir kısmı hariç, hepsi
ölebilir, hiçbir rahatsızlık duymam.
Hayal söz bitene kadar bekledikten
sonra yerinden kayıp yanına kadar sokuldu. Yüzüne doğru eğildi. Dudaklarını dudaklarına değdirdi. Dudaklarının tadı tıpkı eskisi gibiydi. Karamelli
kurabiye gibi. Biraz sonra kendini geri
çekti. Uzan şuraya biraz, sen uyuyana
kadar başında duracağım. Gitme. Gitmek zorundayım. Niye? Bunu daha
önce konuşmuştuk. Niye, ama niye,
gidemezsin izin vermeyeceğim! Ben
gitmek zorundayım, sense artık yaşamaya devam etmelisin. Yarın akşam
gelecek misin? Çağırırsan evet. Nasıl
çağırabileceğimi bilmiyorum. Biliyorum, bilmeden yapıyorsun. Sustular.
Uykuya dalmak üzereydi. Hayal üzerine eğilmiş, saçlarını okşuyordu. Gözleri kapanıyordu. Bir süre sonra içi geçti.
Gevşemiş musluk vidasının damlattığı suyun şıpırtısına uyandı. Ses
mutfaktan geliyordu. Yavaşça doğruldu. Yüzünü avuşturdu, başını sağa
sola çevirip boynunu kıtlattı. Saatine
baktı; 10:45. Sınava geç kalmıştı. Zaten girsem de kalırdım dedi. Yüzünü
yıkamak için ayaklandı. Salondan
çıkarken ayak serçe parmağını televizyonun önündeki sehpaya vurdu.
Sinirle döndü, üzerindeki gazetelerin
yere saçıldığını görünce aceleyle eğilip toparladı. 6 ay öncesinin Hürriyet
gazetesini özenle en tepeye yerleştirdi.
Sürmanşetinde, “Milli yüzücü Hayal
Çağlar antreman yaptığı havuzda intihar ederek hayatına son verdi.” yazıyordu. Yazıyı okuyunca her zamanki
gibi gözleri doldu.
Halkın
Nabzı
ilan
sorumlusu
arıyor
İyiyiz. What's up?'tayız
Genç ve estetik
ambiyansı, lezzetli ve
şenlikli menüsüyle
gün içinde ve
akşamları
hatırınızı soran
bir mekân
What's Up Cafe Restaurant
Tel : 0 (216) 383 50 60
Fax : 0 (216) 383 50 61
Mail: [email protected]
Kahvaltı - Dürüm - Burger - Krep - Salata - Makarna - Noodle - Et ve tavuk
yemekleri - Meksika mutfağı - Tatlılar - Milkshake - Kahve ve çikolata
Adres: Feyzullah Mahallesi
Mimar Sinan Caddesi
Havuzlar Sokak
No:15,
MALTEPE

Benzer belgeler

131. sayımızı okumak için tıklayın

131. sayımızı okumak için tıklayın Halkın Nabzı, daha önce de birkaç kez söylediğim gibi ülkesel ile yerel gazeteciliğin buluştuğu yerden sürdürüyor yayınını. Bir sorumluluğumuz da yayın yaptığımız ilçelerden, yani İstanbul, Anadolu...

Detaylı

103. sayımızı okumak için tıklayın

103. sayımızı okumak için tıklayın Halkın Nabzı, daha önce de birkaç kez söylediğim gibi ülkesel ile yerel gazeteciliğin buluştuğu yerden sürdürüyor yayınını. Bir sorumluluğumuz da yayın yaptığımız ilçelerden, yani İstanbul, Anadolu...

Detaylı

120. sayımızı okumak için tıklayın

120. sayımızı okumak için tıklayın Halkın Nabzı, daha önce de birkaç kez söylediğim gibi ülkesel ile yerel gazeteciliğin buluştuğu yerden sürdürüyor yayınını. Bir sorumluluğumuz da yayın yaptığımız ilçelerden, yani İstanbul, Anadolu...

Detaylı

53. sayımızı okumak için tıklayın

53. sayımızı okumak için tıklayın geçinmeye çalışan Kürtlerin görüntüsü aklıma düşüveriyor. Sonra “Onlar Kürt değil Peşmerge. Peşmergece konuşuyorlar, onlara yaklaşmayın, dikkatli olun” diye bizi uyaranlar ve çocuk

Detaylı