TusWorld Deneme Soruları Açıklamalı

Transkript

TusWorld Deneme Soruları Açıklamalı
TEMEL BİLİMLER
DENEME 1
(AÇIKLAMA)
1
1. Gözün oftalmaskopik bakısında aşağıdaki yapılardan
hangisini değerlendirmek diğerlerine göre daha zordur?
5. Dilin ön 2/3’lük kısmının tat duyusunu alan sinirin
uğradığı ganglion aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fovea centralis
B) Macula lutea
C) Optik disk
D) A. centralis
E) Oro serrata
A) Ggl. oticum
B) Ggl. geniculi
C) Ggl. submandibulare
D) Ggl. pterygopalatinum
E) Ggl. ciliare
Retinanın ışığa duyarlı kısmının sonlandığı yer olup,
silier cismin arkasında olduğundan değerlendirilmesi
zordur. Diğer oluşumları orbitanın arka tarafında olduğu
için rahatça değerlendirilebiliriz.
Dilin ön 2/3 lük kısmının tad duyusunu n. facialis’in dalı
olan chorda tympani alır. Bu dal fasial kanalın 2.
dirseğinden sonra ayrılan 2. daldır. Chorda tympani’ye
ait bu sensitif liflerin hücre gövdeleri fasial sinirin 1.
dirseğinde bulunan ganglion geniculi’de bulunur.
CEVAP: E
CEVAP: B
2. Testis tümörü metastazı aşağıdaki lenf
düğümlerinden hangisine drene olur?
A) Derin inguinal
B) Yüzeyel inguinal
C) Eksternal iliak
D) Sakral
E) Paraaortik
6. Fonticulus anterior aşağıdaki suturalardan hangileri
arasında yer alır?
Testis, ovarium gibi aortun lateralinden geliştiği için
damarları, sinirleri ve lenfatikleri lumbal seviyedeki aort
ile ilişkilidir. Pelvisde bulunup damarları farklı olan tek
organın ovarium olduğunu hatırlayalım.
A) Sagital - koronal
B) Lambdoid - sagital
C) Frontal - lambdoidea
D) Sagital - lambdoid
E) Frontozygomatic - koronal
CEVAP: E
3. Vv. bronchiales aşağıdakilerden hangisine drene
olur?
Sutura frontalis, önde frontal kemiğin gelişimi sırasında
oluşan iki parçasının arasında orta hattadır. Sutura coronalis,
frontal ile parietal kemik arasındadır. Sutura sagittalis,
her iki parietal kemik arasındadır. Sutura lambdoidea ise
arkada parietal ile occipital kemikler arasındadır.
Fonticulus anterior, sutura coronalis ile sutura sagittalis
arasındadır. Fonticulus posterior ise sutura lambdoidea
ile sutura sagittalis’in birleşim yerindedir.
A) V. cava superior
B) V. cava inferior
C) V. pulmonalis dextra et sinistra
D) Vv. intercostales
E) V. azygos ve v. hemiazygos
Vv. bronchialis sağda v. azygos’a, solda ise v.
hemiazygos’a açılır.
CEVAP: A
CEVAP: E
4. Aşağıdakilerden hangisi sempatik bir gangliondur?
A) Ggl. ciliare
B) Ggl. oticum
C) Ggl. submandibulare
D) Ggl. pterygopalatina
E) Ggl. mesenterica superior
7. Aşağıdakilerden hangisi ginglimus tipi bir eklemdir?
A) Art. humeroulnaris
B) Art. coxae
C) Art. radiocarpea
D) Art. atlantooccipitalis
E) Art. intervertebralis
Ggl. mesenterica superior sempatik sisteme ait bir ganglion
olup, a. mesenterica superior’un etrafında bulunur. Ggl.
ciliare, m. rectus lateralis’in dış tarafında bulunur ve
parasempatik bir ganglion’dur. Ggl. oticum, for. ovale’nin
altında bulunur ve parasempatik bir gangliondur. Ggl.
submandibulare, trigonum submandibulare’de bulunur
ve parasempatik bir gangliondur. Ggl. pterygopalatina
ise fossa pterygopalatina’da bulunur ve parasempatik
bir gangliondur.
Sadece tek eksende hareket eden ginglimus’un
vücuttaki en güzel örneği art. humeroulnaris’dir. Eklem
yüzleri olecranon’un altındaki incisura trochlearis ile
humerus’un distalindeki trochlea humeri arasındadır
(NMS Anatomi 73).
CEVAP: E (Moore, Clinically Oriented Anatomy, 1999, s.
1025-1032).
CEVAP: A
2
8- Kola abduksiyon hareketini başlatan kas
aşağıdakilerden hangisidir?
11. Broca afazisine yol açan patoloji hangi
lokalizasyondadır?
A) M. deltoideus
B) M. subscapularis
C) M. supraspinatus
D) M. coracobrachialis
E) M. infraspinatus
A) Frontal lob
B) Temporal lob
C) Fasciculus arcuatus
D) Gyrus angularis
E) Occipital lob
Kol abduksiyonunun ilk 15 derecelik başlangıç hareketini
musculus supraspinatus başlatır. M. deltoideus’un orta
lifleri hareketi devam ettirir. Aynı zamanda m. deltoideus,
kolun en kuvvetli abduktorudur. M. supraspinatus
yaralanması ya da siniri olan n. suprascapularis felcinde,
hasta ancak gövdesini aynı tarafa eğerek kolun
abduksiyonunu başlatabilir (NMS Anatomi s 64)
Broca sahası kortikal motor konuşma sahası olup, tek
tarafta ve dominant hemisferde bulunur (insanların %90
ında sol hemisfer dominanttır). Bu saha Brodmann’ın 44
ve 45. sahaları olarak bilinir ve frontal lobun, gyrus
frontalis inferior’unun pars triangularis’inde bulunur.
Benzer bir soru Eylül 2000’de “a. cerebri media okluzyonu
sonucunda gelişen enfarktus, aşağıdaki lokalizasyonlardan
hangisinde oluşur” şeklinde sorulmuştur.
(April, Anatomy, 1990, s. 443).
CEVAP: A
CEVAP: C
9- Os femoris’in suprakondiler kırığı aşağıdaki
yapılardan hangisini zedeler?
A) N. ischiadicus
B) A. tibialis anterior
C) A. poplitea
D) A. profunda femoris
E) V. saphena magna
12. Önkol ön yüzü lateralinin duyusunu aşağıdaki
sinirlerden hangisi taşır?
Femur’un distalindeki bu kırık, özellikle nörovasküler
yapılardan, özellikle buraya yakın komşuluğu olan a.
popliea tehlikeye girer (Moore Anatomy s 426)
A) N. ulnaris
B) N. cutaneous antebrachii medialis
C) N. musculocutaneus
D) N. medianus
E) N. radialis
CEVAP: C
10. Kadınlarda inguinal kanaldan aşağıdak yapılardan
hangisi geçer?
N. musculocutaneus, m. brachioradialis’i delerek geçer.
Kolun ön kompartmanındaki m. biceps brachii, m.
coracobrachialis ve m. biceps brachii’yi inerve ettikten
önkolun lateral bölgesinin duyusunu alan n. cutaneus
antebrachii lateralis dalını verir (NMS Anatomi 70,76).
A) Funiculus spermaticus
B) Lig. teres hepatis
C) Lig. latum uteri
D) Lig. suspensorium uteri
E) Lig. teres uteri
CEVAP: C
Lig. latum uteri (Broad ligament): Periton’un yaptığı en
büyük ligamenttir. Uterus’un kenarlarından pelvis yan
duvarlarına doğru uzanır ve uterus’u önden ve arkadan
tamamen sarar. Ön yaprak ön tarafa, arka yaprak arka
tarafa olmak üzere yanlarda pelvis döşemesine tutunur.
Bu nedenle pelvis boşluğu bu ligament ile ön ve arka
olmak üzere iki bölüm halinde düşünülebilir. Ön
bölümde mesane, arka bölümde rectum bulunur.
13. N. ulnaris aşağıdaki kaslardan hangisini inerve
eder?
Lig. transversum cervicis (Mackenrodt bağı, Cardinal
ligament): Cervix uteri ve vagina’nın lateralinden pelvis
duvarına uzanır. Uterus’u yerinde tutan en önemli oluşum
lig. cardinale (lig. transversum cervicis)’dir.
A) M. abductor pollicis brevis
B) M. abductor pollicis longus
C) M. flexor pollicis brevis’in derin başı
D) M. oppenens pollicis
E) M. flexor pollicis brevis’in yüzeyel başı
Lig. teres uteri: gubernaculum artığıdır. Cornu uteri’den
başlar, lig. latum uteri içinde pelvisin ayan duvarına ulaşır.
İliak damarlar ve lig. inguinale’yi çaprazladıktan sonra
canalis inguinalis’e girer ve labium majus pudendi’de
sonlanır. Uterus’un yerinde tutulmasında önemli bir rolü
yoktur.
N. ulnaris, m. flexor pollicis brevis’in derin başlı ile m.
adductor pollicis’i inerve eder (NMS Anatomi S 128).
CEVAP: C
CEVAP: E
3
14. İnguinal kanalın arka duvarını aşağıdakilerden
hangisi yapar?
17. GFR oluşumundan sorumlu temel güç
aşağıdakilerden hangisidir?
A) M. obliquus externus abdominis
B) M. transversus abdominis
C) Lig. inguinale
D) Fascia transversalis
E) Tendo conjunctivus
A) Plazma onkotik basınç
B) Ultrafiltrat onkotik basıncı
C) Kanın hidrostatik basıncı
D) Ultrafiltrat hidrostatik basınç
E) Bowman kapsülü onkotik basıncı
Arka duvar m. obliquus internus abdominis’in lifleri
tarafından oluşturulur. Fascia transversalis ve lig.
interfoveolare’de bu duvarı destekler (NMS Anatomi S
323-324).
GFR oluşumundan sorumlu temel güç kanın hidrostatik
basıncı yani tansiyondur. Tansiyonun 50 mmHg altına
düşmesiyle idrar çıkışı durur. GFR oluşumunda kanın
hidrostatik basıncı ve ultrafiltrat onkotik basıncı pozitif
etki oluştururken, filtrat hidrostatik basıncı ve plazma
onkotik basıncı negatif etki oluşturur.
CEVAP: D
CEVAP: C
15. Silyalarda periferdeki çiftleri birbirine bağlayan yapı
aşağıdakilerden hangisidir?
18. Myokard hücresinde aksiyon potansiyelinin plato
fazından hangisi sorumludur?
A) Işınsal uzantılar
B) Sentriyol
C) Neksin
D) Ubiquitin
E) Dynein
A) Sodyum iyonlarının hücreye sızması
B) Kalsiyum kanallarından hücreye kalsiyum sızması
C) Potasyum kanallarının açılması ve potasyum çıkışı
D) L tipi kanallardan kalsiyum çıkışı
E) Potasyum kanallarından potasyum girişi
Neksin periferdeki çiftleri birbirine bağlar. Işınsal uzantılar
periferdeki çiftleri ortadaki tübüllere bağlar. Dynein
mikrotübül hareketi için gereken motor proteindir.
Sentriyol ise 9+3 lü yapıdan oluşan bir mikrotübüldür.
Hücre bölünmesinde görev alır.
Myokard hücresinde gelişen aksiyon potansiyelinin
plato fazından hücre içine kalsiyum iyonlarının sızması
sorumludur. Ancak temel etkili olan durum hücre dışı
iyon girişinden çok sarkoplazmik retikulumdan
sitoplazmaya çıkan kalsiyumdur.
CEVAP: C
CEVAP: B
16. Aşağıdaki reflekslerden hangisi aşırı kasılan bir
iskelet kasının tendonundaki kopmayı engeller?
19. En güçlü vazodilatatör madde aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Gerilme refleksi
B) Resiprokal innervasyon
C) Geri çekilme refleksi
D) Tersine gerilme refleksi
E) Fleksiyon-çapraz ekstansiyon refleksi
A) Ürotensin
B) Bradikinin
C) Histamin
D) P maddesi
E) CGRP
Ters gerilme refleksi golgi tendon organı aracılığıyla
oluşan reflekstir. Aşırı kasılmaya bağlı tendonda meydana
gelebilecek kopmayı önler. Tendonun gerilmesiyle
birlikte oluşan kasılma yanıtına ise gerilme refleksi
denir. Karıştırılmamalıdır.
En güçlü vazodilatatör madde CGRP dir. CGRP aynı
zamanda migren patogenezinde önemli rol oynar. CGRP
sindirim kanalında da bol miktarda bulunmaktadır.
CEVAP: E
CEVAP: D
4
20. Medulla spinalise ait aşağıdaki bölgelerden
hangisinde multipolar nöronlar bulunur?
23. Uyku sırasında uyku iğcikleri hangi evrede görülür?
A) Non-rem 1
B) Non-rem 2
C) Non-rem 3
D) Non-rem 4
E) REM
A) Yan boynuz
B) Arka boynuz
C) Beyaz madde
D) Ön boynuz
E) Santral kalın duvar
Kas iğcikleri alfa benzeri dikenlerdir ve non-rem 2 de
görülür.
Multipolar nöronlar motor nöronlardır ve bir akson iki
veya daha fazla dendritten oluşur. Medulla spinalis ön
boynuz hücreleri bu tiptir. Eğer gövdeden tek uzantı
çıkarsa bunlara unipolar, karşılıklı 2 uzantı çıkarsa
bunlara da bipolar nöronlar denir.
CEVAP: B
24. Dilin tat duyusunu taşıyan kranial sinirler
aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir?
CEVAP: D
A) 7-9-10
B) 7-10-11
C) 9-10-11
D) 7-9-10
E) 10-11-12
21. Diurnal ritimden sorumlu hipotalamus bölgesi
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Suprakiazmatik çekirdek
B) Ventromedial çekirdek
C) Mamiller cisim
D) Supraoptik çekirdek
E) Paraventriküler çekirdek
2/3 ön kısmın tat duyusunu n. Facialis (CN 7)
1/3 arka kısmın tat duyusunu n. Glossofaringeus (CN 9)
En arka kısım ve yutağın tat duyusunu n. Vagus (CN 10)
taşır
Suprakiazmatik Çekirdek: Diürnal ritmden sorumludur
(Uyku, sabah kortizonun yükselmesi, tansiyon, vücut
sıcaklığı ritmi)
Posterier hipotalamus: Kan basıncının artması, pupiller
dilatasyon, titreme, vücut sıcaklığında artma (Sempatik alan)
Anterior hipotalamus: Miyozis, terleme, vucut sıcaklığında
azalma (parasempatik alan)
Dorsomedial çekirdek: Gastrointestinal uyarma
Perifornikal çekirdek: Acıkma, kan basıncının artması, hiddet
Ventromedial çekirdek: Doyma, nöroendokrin kontrol
Mamiller cisim: Beslenme refleksleri (Tiamin eksikliğinde
dejenerasyona uğrar)
Lateral hipotalamik alan: Susama ve acıkma
Paraventriküler alan: Oksitosin salgılanması, su tutulması
Medial preoptik alan: İdrar kesesinin kasılması kalp hızının
azalması, kan basıncının düşmesi
Supraoptik çekirdek: Vasopressin salgılanması
CEVAP: D
25. Aşağıdakilerden hangisinin BOS değeri plazmadan
yüksektir?
A) Sodyum
B) Protein
C) Osmolarite
D) Magnezyum
E) Bikarbonat
BOS>Plazma => Mg, kreatinin
BOS=Plazma => Na, Cl, HCO3, Osmolarite
BOS<Plazma => K, Ca, Glukoz, Kolesterol, Protein
CEVAP: D
CEVAP: A
22. Denge ve postüral hareketlerin kontrolüyle ilişkili
serebellum bölümü aşağıdakilerden hangisidir?
26. Transdüsini aktifleyerek görmenin
mekanizmasında önemli rol oynayan aktif rodopsin
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Flokkonudüler lob
B) Anterior lob
C) Posterior lob
D) Nucleus dentatus
E) Nucleus emboliformis
A) Batarodopsin
B) Lumirodopsin
C) Metarodopsin I
D) Metarodopsin II
E) 11-sis retinal
Flokkonodüler lob vestibüler impulslar alan, denge ve
postural hareketlerin kontrolünden sorumlu serebellum
bölümüdür.
Basillerdeki elektriksel değişiklikleri uyaran aktif rodopsin de
denilen madde metarodopsin II dir. Transdüsini aktifleyerek
cGMP fosfodiesterazı aktive eder ve cGMP miktarını
azaltarak hücreyi hiperpolarize eder.
CEVAP: A
CEVAP: D
5
27. Aşağıdakilerden hangisi insülin üzerine uyarıcı etki
göstermez?
30. Nazal kavitede olfaktör bölgede bulunan bez
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Glukagon
B) Sekretin
C) Beta adrenerjik uyarı
D) Alfa adrenerjik uyarı
E) Asetilkolin
A) Schaffer bezi
B) Brunner bezi
C) Bowmann bezi
D) Pylor bezi
E) Lieberkühn kriptaları
Alfa adrenerjik uyarı insülin sekresyonunu azaltır.
Schaffer bezi resprituar bölgede bulunan bezlerken
Bowmann bezi olfaktör bölgede bulunur. Bowmann
bezleri tubuloasiner seröz bir bezdir. Olfaktör mukozanın
lamina propriasında bulunur. Koku alınmasını kolaylaştırır.
Glukagon, sekretin, gastrin, GLP gibi GİS hormonları ise
insülini genelde yükseltmektedir.
İnsülin sekresyonunu arttıran faktörler:
• Kan glukozunda artma
• Serbest yağ asitlerinde artma
• GİP, gastrin, sekretin, CCK
• Glukagon, GH, kortizol, obezite, sulfanüre bileşikleri
• Parasempatik uyarı, asetilkolin, beta adrenerjik uyarı
CEVAP: C
CEVAP: D
31. İnce bağırsak lümenini koruyan lizozim ve defensin
salgılayan hücre aşağıdakilerden hangisidir?
A) Goblet hücresi
B) Cajal hücresi
C) Oksintik hücre
D) Paryetal hücre
E) Paneth hücresi
28. Ön hipofizde en fazla bulunan hücre aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Mammotrop
B) Laktotrop
C) Somatotrop
D) Tirotrop
E) Gonadotrop
Paneth hücreleri, liberkühn kriptalarının bazal bölümlerinde
yerleşmiş ve salgıladığı ürünlerle lüminal yüzeyi patojen
mikroorganizmalar karşı koruyan hücrelerdir. TNF-a,
lizozim ve defensin olmak üzere 3 madde salgılar.
Ön hipofizde en fazla bulunan hücre GH salgılayan
somatotrop hücrelerdir. Bazofilik olanlar içinde en
yaygın olan ise kortikotroplardır. Bu nedenle hipofizi
tutan herhangi bir hastalıkta ilk azalan hormon büyüme
hormonudur.
CEVAP: E
CEVAP: C
32. Blastokistin gömülme sonrası fimbrin tıkacıyla
defektin kapatılması hangi gün gerçekleşir?
29. Aşağıdakilerden hangisi trombosit agregasyonunda
görevlidir?
A) 8. Gün
B) 9. Gün
C) 11. Gün
D) 13. Gün
E) 15. Gün
A) GpIb-IX
B) GpIIb-IIIa
C) Von Willebrand faktör
D) Plazmin
E) Heparin
GpIIb-IIIa: Agregasyon
GpIa-IIa: Kollagene tutunma
GpIb-IX: Kollagenle oluşan tutunmanın stabilizasyonu
Von Willebrand faktör: Adezyon sırasında
8. Gün=> Gömülme başlar
9. gün=> Blastokistin endometrial epitelin altına
gömülmesi ve fimbrin tıkacı oluşumu
13. gün=> epitelyum tamir edilir ve defekt tamamen
kapanır
CEVAP: B
CEVAP: B
6
33. Aşağıdaki amino asitlerden hangisi globüler
proteinlerin dış yüzünde daha çok bulunur?
35. Karnitin sentezi sırasında aşağıdaki amino
asitlerden hangisinin metilasyon reaksiyonu
gerçekleşir?
A) Triptofan
B) Fenillanin
C) Alanin
D) Valin
E) Serin
A) Lösin
B) Serin
C) Metiyonin
D) Lizin
E) Tirozin
Globüler proteinler; enleri boylarından daha fazla olan,
kısa ömürlü proteinlerdir. Genellikle plazma proteinleri,
enzimler, membran proteinleri bu ailendendir.
Sulu bir ortamda çalışan proteinlerin katlanması
sırasında dış yüzlerinde polar amino asitler kümelenme
gösterirler. Bu amino asitler hidrojen bağları kurabilir ve
tuz köprülerinin yapısında yer alabilirler.
Mitokondri iç zarının birçok moleküle geçirgenliği
yetersizdir. Bu moleküllerin mitokondri matriksine
geçebilmesi için taşıyıcı sistemlere ihtiyaç vardır. Yağ
asitlerinin β- oksidasyonu mitokondri matriksinde
gerçekleşir. Yağ asitlerinin matrikse taşınmasında
karnitin aracılı sistem kullanılır. Karnitin başlıca
karaciğer ve böbrekten kaynaklanan, lizin aminoasidinin
SAM tarafından verilen metil grubu ile metillenmesiyle
sentezlenen bir moleküldür. İskelet kası ve kalp kası
karnitin sentezi yapmamalarına rağmen vücutta
miktarca en fazla karnitin kaslarda bulunur.
POLAR AMİNO ASİTLER
Histidin, Arjinin, Lizin
Glutamik asit, Aspartik asit
Glutamin, Asparajin
Serin, Treonin, Tirozin
Sistein
Glisin?
CEVAP: D
Tabloda yer alan Glisin en küçük amino asittir. Bu nedenle
yer aldığı moleküle göre polar ya da apolar gibi
davranabilmektedir.
CEVAP: E
36. Aspartatın pK1 değerinin: 2, pK2 değerinin: 9.9 ve pI
değerinin: 2.95 olduğu biliniyor. Aspartatın pKR değeri
kaçtır?
A) 11.9
B) 4.95
C) 3.9
D) 7.9
E) 5.4
34. Aromatik amino asitler içerisinde suda çözünürlüğü
en zayıf olan amino asit aşağıdakilerden hangisidir?
A) Triptofan
B) Histidin
C) Tirozin
D) Valin
E) Fenilalanin
Amino asitler ve proteinler, ortam pH değişikliğine göre
proton alıp verebilen ve ortam pH değerinin değişimine
direnen tamponlardır. Nötral bir amino asit karboksil ve
amino grupları ile tamponlama yapabilir. Asidik ve bazik
amino asitlerin yan zincirleri de iyonize olabilir. Yan
zincirin de bir pK değeri vardır (pKR).
Şıklarda verilen amino asitlerden; triptofan, fenilalanin
ve valin suyla etkileşimi kötü olan apolar amino
asitlerdir. Ancak bunlardan Valin dallı zincirli amino
asitlerden bir tanesi iken, triptofan ve fenilalanin halkalı
yapıya sahip aromatik amino asitlerdir.
Asidik amino asitlerde
Triptofan ve fenilalanin karşılaştırıldığında daha fazla apolar
olan amino asit Fenilalanindir. Çünkü triptofanın indol
halkasında yer alan azot, apolar olan bu amino aside
fenilalanine göre daha polar olma özelliği sağlamaktadır.
Fenilalanin tüm aromatik amino asitler içerisinde en fazla
apolar olan amino asittir.
Aspartat asidik bir amino asittir. Dolayısıyla PI değerinin
hesaplanmasında pK1 ve pKR değerleri toplanıp ikiye
bölünmelidir. PI değeri 2.95 ve pK1 değeri 2 ise; pKR değeri
3.9 olarak hesaplanabilir.
CEVAP: E
CEVAP: C
Bazik amino asitlerde ise
7
37. Kollajen sentezi sırasında aşağıdaki olaylardan
hangisi hücre dışında meydana gelir?
38. Gama glutamil transpeptidaz (GGT) aşağıdaki organ
patolojilerinin hangisine tanı koymada yardımcı olmaz?
A) Amino ve karboksi terminal uçlarda disülfit bağlarının
oluşumu
B) Prolin ve lizin rezidülerinin hidroksillenmesi
C) Hidroksilizin üzerine glukoz takılması
D) Üçlü sarmal yapının oluşmaya başlaması
E) Lizin ve hidroksilizin amino asitlerinde aldehit gruplarının
oluşumu
A) Kemik
B) Böbrek
C) Karaciğer
D) Pankreas
E) İnce bağırsak
GGT; Karaciğer, pankreas, ince bağırsak ve böbrek
proksimal tübülünde bol bulunur. En fazla bulunduğu
yer karaciğerdir. ALP yüksekliği kemik patolojilerinde de
görüldüğünden, GGT ile ALP nin beraber yükselişi ALP
yükseklik nedeninin karaciğer olduğunu düşündürür.
CEVAP: A
39. Aşağıdaki tümör belirteçlerinden hangisi
karbonhidrat yapılıdır?
A) PSA
B) CA 19-9
C) CEA
D) LDH
E) Kalsitonin
Şıklarda verilen tümör belirteçlerinden CA 19-9
karbonhidrat yapılı bir tümör belirtecidir. PSA, serin
proteaz ailesinden enzim yapılı bir belirteçken, CEA
onkofetal, LDH enzim, kalsitonin ise hormon yapılı
belirteçlerdir.
CEVAP: B
40. Trikarboksilik asit siklusunda, izositrat dehidrogenaz
basamağında oluşan elektronların elektron transport
zincirine katılmasında aşağıdakilerden hangisine ihtiyaç
yoktur?
A) Fe-S merkezleri
B) FAD
C) FMN
D) Koenzim Q
E) Sitokrom c
Kollajen sentezi sırasında ekstrasellüler matrikse
gerçekleşen lizil oksidaz basamağı, lizin ve hidroksilizin
amino asitleri üzerinde aldehit gruplarının oluşmasını
sağlar. Bu sayede olulan allizin ve hidroksiallizin çapraz
bağ oluşumuna katılır ve güçlü, olgun kollajen sentezi
gerçekleşir.
TCA’da izositrat dehidrogenaz basamağında elde edilen
elektronlar NADH+H oluştururlar. NADH’lar elektronlarını
ETZ’ye kompleks I üzerinden aktarırlar. Burada kompleks
I içinde yer alan Fe-S merkezleri ve FMN elektron iletiminde
rol alırlar. Elektronlar kompleks I’den Koenzim Q’ya
aktarılır. Koenzim Q, kompleks III, sitokrom c ve
Kompleks IV aracılığı ile oksijene kadar elektronlar
aktarılır.
CEVAP: E
CEVAP: B
8
41. Glukozun hepatosit sitoplazmasına taşınmasını
sağlayan membran proteini aşağıdakilerden hangisidir?
43. Sitoplazmada sitrat düzeylerinin arttığı bir dönem
için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) GLUT 1
B) GLUT 2
C) GLUT 3
D) GLUT 4
E) GLUT 5
A) Asetil KoA Karboksilaz insülin tarafından defosforile
edilmiş ve aktiftir
B) HMG KoA Redüktaz insülin tarafından defosforile edilmiş
ve aktiftir
C) Glikojen Fosforilaz insülin tarafından defosforile edilmiş
ve inaktiftir
D) İzositrat dehidrogenaz insülin tarafından defosforile
edilmiş ve inaktiftir
E) Glikojen sentaz insülin tarafından defosforile edilmiş ve
aktiftir
GLUT’lar; hücre yüzeyinde yer alan transport proteinleridir.
Farklı dokulara spesifik farklı GLUT tipleri tanımlanmıştır.
GLUT1
Beyin, plesenta, böbrek,
eritrosit, kolon
Glukoz uptake
GLUT2
Karaciğer, Pankreas β
hücresi, böbrek, ince
bağırsak
Glukozun hızlı alımı ve
salınması
GLUT3
Plesenta, beyin, böbrek
Glukoz uptake
GLUT4
Kas ve yağ dokusu
İnsülinle indüklenen
glukoz uptake
GLUT5
İnce bağırsak
Lümenden hücreye
glukoz alımı
SGLT1,
SGLT 2
İnce bağırsak lümene
bakan yüzü,
böbrek proksimal tübülü
Sitoplazmada sitrat artışı yemek sonrası enerjinin fazla
olduğu tokluk döneminde gerçekleşir. TCA enzimlerine
hücrede ATP artışı nedeniyle allosterik inhibisyon gelir
ve artan sitrat sitoplazmaya çıkar. Bu esnada hormonal
olarak insülin hakimiyeti vardır. İnsülinin enzimleri
defosforile etmesi ile anabolik yollar aktive olurken
katabolik yollar inhibe olur. Asetil KoA Karboksilaz yağ
asidi sentezinin kontrol enzimi, HMG KoA Redüktaz
kolesterol biyosentezinin kontrol enzimi ve Glikojen
Sentaz Glikojen sentezinin kontrol enzimidir ve her üçü
de anabolik yolaklardır. Glikojen Fosforilaz glikojen
yıkım enzimidir ve katabolik bir yolu katalizler.
Glukozun ve galaktozun
konsantrasyon gradiyentine karşı sekonder
aktif transportu
CEVAP: B
Tokluk döneminde artan ATP ile birlikte TCA yavaşlar.
Ancak bu allosterik bir inhibisyondur. TCA’da hormonal
düzenlenme yoktur.
CEVAP: D
42. Diyetten galaktozun çıkarılması gereken hastalarda,
UDP-Galaktoz sentezi için aşağıdaki enzimlerden
hangisine ihtiyaç vardır?
A) Galaktokinaz
B) Galaktoz-1-fosfat Üridiltransferaz
C) UDP-Glukronil transferaz
D) Epimeraz
E) Aldolaz B
Diyetten galaktozun çekilmesi durumunda birçok
makromolekülün sentezi için gerekli olan aktif galaktoz
yani UDP-Galaktoz, glukozdan epimerizasyon yapılarak
elde edilebilir. Şıklarda verilen galaktokinaz,
glukoz-1-fosfat üridiltransferaz ve epimeraz enzimleri
galaktoz metabolizmasında rol oynarken, aldolaz B fruktoz
metabolizmasında rol alır. UDP-Glukronil transferaz ise
bilurubin konjugasyonunda görev alan enzimdir.
CEVAP: D
9
44. Aşağıdaki enzimlerden hangisi VLDL içerisindeki
triaçilgliserollerin periferik dokular tarafından
kullanılmasını sağlayan enzimdir?
47. Organizmanın glukagon hakimiyetinde olduğu bir
dönem için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Perilipin fosforiledir ve TAG depolarından uzaklaşır
B) Hormona Duyarlı Lipaz fosforile ve aktiftir
C) Asetil KoA karboksilaz polimerik haldedir
D) HMG KoA Redüktaz fosforile ve inaktifitr
E) Karnitin açil transferaz I aktifitir
A) Hepatik Lipaz
B) Pankreatik Lipaz
C) Lipoprotein Lipaz
D) Kolipaz
E) Gastrik Lipaz
VLDL, karaciğerde sentezlenen TAG ve kolesterol
esterlerinin paketlenerek dolaşıma verilmasini sağlayan
lipoproteindir. Dolaşımda VLDL içindeki lipid bileşenleri
periferik dokular tarafından alınarak kullanılır. VLDL
içindeki TAG depolarının perifer doku tarafından
alınmasını sağlayan enzim lipoprotein lipazdır. Heparan
sülfat tarafından dokunun kapiller yüzeyine kancalanmış
olarak bulunur.
Gastrik lipaz, pankreatik lipaz ve kolipaz lipid sindiriminde
görev alan gastrointestinal sistem enzimleridir.
Hepatik lipaz ise HDL metabolizması sırasında kolesterol
esterlerinin karaciğere taşınmasında görev alır.
CEVAP: C
Organizmanın açlık döneminde hakim hormon glukagondur.
Glukagon tüm enzimleri fosforile eder. İnsülin hakimiyetinde
defosforile iken aktif olan enzimler inaktif hale gelir. Asetil
KoA karboksilaz, lipogenezin kontrol enzimidir. Ve açlıkta
inaktif haldedir. Asetil KoA karboksilazın inaktif hali
monomerik hali iken, polimerik hali aktif formudur.
Toklukta enerjinin fazlasından elde edilerek depolanan
TAG ları depo halde tutan protein perilipindir. Perilipin
açlık döneminde fosforile olduğunda TAG depolarından
uzaklaşır ve depolar Hormona duyarlı lipaz ile yıkımın
etkisinbe açık hale gelirler. Yıkımla açığa çıkan yağ
asitleri mitokondri matriksine açlıkta aktif olan karnitin
açil transferaz I aracılığı ile taşınırlar.
CEVAP: C
45. Aşağıdakilerden hangisi parçalandığında gliserol
açığa çıkaran membran lipididir?
A) Sfingomyelin
B) Triaçilgliserol
C) Gangliozid
D) Fosfotidilkolin
E) Sülfatid
Membranlarda en fazla buluınan lipid türevi
fosfatidilkolindir. Yapısında gliserol ve iki yağ asidinden
oluşan fosfatidik asit ve alkol olarak kolin bulunur.
TAG parçalandığında da gliserol oluşur ancak TAG saf
hidrofobik bir moleküldür ve membran yapısına girmez.
Sfingomyelin, gangliozid ve sülfatid için ortak olan
molekül çatısı seramid tir. Serin ve palmitat birleşerek
sfingozini oluştururlar. Sfingozine bir yağ asidi
eklendiğinde seramid oluşur. Bu moleküllerin yapısında
gliserol yoktur.
CEVAP: D
46.Aşağıdaki amino asitlerden hangisinin sentezinde
3-fosfogliserat ihtiyacı yoktur?
A) Serin
B) Sistein
C) Glisin
D) Selenosistein
E) Prolin
Serin, bir glikoliz ara ürünü olan 3, fosfogliserattan
sentezlenir. Serin homosistein ile birleşir(sistatiyonin
sentaz), sistatiyonin oluşur. Sistatiyonin homoserin ve
sisteine(sistationaz) parçalanır(B6 vitaminine ihtiyaç
vardır). Sisteindeki kükürt çıkarılarak yerine selenyum
eklenirse selenosistein sentezlenmiş olur. Glisin de
serinden sentezlenebilir. Serinin bir metil grubu
tetrahidrofolata aktarılır ve glisin sentezlenmiş olur.
Prolin sentezi ise gutamat üzerinden gerçekleştirilir.
CEVAP: E
48. I. Piridoksal fosfat
II. Tiamin pirofosfat
III. Tetrahidrobiopterin
IV. Demir
Seratonin sentezi sırasında yukarıdaki koenzimlerden
hangisi ya da hangileri kullanılır?
A) I ve IV
B) I ve II
C) II ve III
D) I ve III
E) II e IV
Seratonin de histamin ve GABA gibi biyolojik aminlere
örnektir. Bu moleküller dekarboksilasyon reaksiyonları ile
sentezlenirler. Dekarboksilasyon reaksiyonları sırasında B6
vitamininin aktif formu piridoksal fosfat ihtiyacı vardır.
Seratonin sentezi, DOPA sentezi ve tirozin sentezinin
her üçünde de tetrahidrobiopterin ihtiyacı vardır.
CEVAP: D
10
49. Aşağıdaki amino asitlerden hangisinin
metabolizması sırasında deoksiadenozilkobalamin
ihtiyacı yoktur?
A) Valin
B) Alanin
C) İzolösin
D) Metiyonin
E) Treonin
Şıklarda verilen alanin ise ALT reaksiyonu ile piruvata
dönüşerek metabolize olur.
51. Nükleotid şekerinin deoksiriboz şekere çevrilmesini
sağlayan enzim aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ribonükleotid Redüktaz
B) PRPP Sentaz
C) Adenozin Deaminaz
D) Ksantin Oksidaz
E) 5’ Nükleotidaz
Riboz şekeri deoksiriboz şekere çeviren reaksiyonu
ribonükleotid redüktaz katalizler. Bu basamak DNA
sentezi için kritik bir basamaktır. Deksiriboz şeker
oluşumunda enzimin tioredoksin proteinine ihtiyacı
vardır. Bu basamak hidroksiüre tarafından inhibe edilir.
PRPP Sentaz pürinlerin de novo sentezinde yer alan
allosterik bir enzimken, ADA, Ksantin oksidaz ve 5’
nükleotidaz pürin yıkımında görev alırlar.
CEVAP: A
52. Aşağıdaki aktif vitaminlerden hangisi triptofan amino
asidinden sentezlenebilir?
A) FAD
B) NAD
C) TPP
D) PP
E) THF
CEVAP: B
Niasin aktif formu triptofan amino asidinden sentezlenebilir.
BU sentez sırasında B2 ve B6 vitaminlerine de ihtiyaç
vardır ancak triptofandan sentezlenebilen vitamin B3
tür. Ancak sentezlenen niasin miktarı vücut için
yetersizdir ve insanlarda B3 vitaminin dışarıdan
alınması mecburidir.
CEVAP: B
50. Aşağıdakilerden hangisinin membrandaki reseptörü
Gi ile kenetli değildir?
A) Anjiyotensin II
B) Katekolaminlerin α2 reseptörleri
C) Somatostatin
D) Parathormon
E) Asetilkolin
Adenilat Siklazı Aktive Edenler
(Reseptörde Gs Proteini olanlar)
A) Bakır
B) Çinko
C) Kobalt
D) Mangan
E) Magnezyum
Adenilat Siklazı İnhibe
Edenler
(Reseptörde Gi Proteini
olanlar)
KALSİTONİN
GLUKAGON
ASETİLKOLİN
PTH
β-ADRENERJİK
UYARI
α2-ADRENERJİK UYARI
FSH
TSH
LH
MSH
hCG
CRH
LPH
53.Aşağıdakilerden hangisi DNA Polimerazın
kofaktörüdür?
Sitokrom oksidaz, katalaz ve peroksidaz
K+
Piruvat kinaz
Mg+2
Heksokinaz, Glukoz-6-fosfataz, piruvat kinaz
Mn+2
Arjinaz, Ribonükleotid redüktaz
Cu+2
Sitokrom oksidaz, MAO, lizil oksidaz, askorbat oksidaz, SOD sitoplazmik formu, Dopamin β-hidroksilaz
Zn+2
Karbonik anhidraz, alkol dehidrogenaz,
Karboksipeptidaz A ve B, DNA polimeraz,
ALA dehidrataz, SOD sitoplazmik formu
Ca+2
Amilaz, rennin
Se
Glutatyon peroksidaz
Ni+2
Üreaz
Mo
Dinitrogenaz, Ksantinoksidaz
ANJİYOTENSİN II
SOMATOSTATİN
ACTH
ADH
CEVAP: D
Fe+2 ve Fe+3
CEVAP: B
11
54.Aşağıdaki vitaminlerden hangisinin yapısında
izopiren birimi mevcuttur?
A) C vitamini
B) B1 vitamini
C) Biotin
D) Folik asit
E) A vitamini
Yağda çözünen vitaminler A, D, E, K vitaminleridir. Bu
vitaminler kolesterol biyosentezi sırasında sentezlenen
bir ara ürün olan farnezile yapıca benzerler. A vitamini
sikloheksinil halkası taşıyan bir izopiren türevidir.
CEVAP: E
57. Penis şaftında 1 cm çapında, ağrısız ülseri olan
hastada yapılan RPR testinin pozitif olması üzerine
sifilizden şüpheleniliyor. Ülserden yapılan örnekleme gram
ile boyanıyor fakat bakteri tespit edilemiyor.
Sifiliz etkeni olan Treponema pallidum’un ışık
mikroskopisinde görülememesinin nedeni nedir?
A) Rutin boyalarla boyanmaması
B) Görünmez olması
C) Beyaz ışığın dalga boyunun çok uzun olması
D) Mikroorganizma çapının 0,2 mikrometreden küçük
olması
E) Mikroorganizmanın hızlı hareketi nedeniyle
görülememesi
Treponema gibi spiroketler 0,2 mikrometreden küçük
olmaları nedeniyle ışık mikroskopisinde görülemezler.
Görülebilmeleri için karanlık alan mikroskopisi kullanılır.
CEVAP: D
55. Aşağıdaki hastalıklara sebep olan
mikroorganizmalar incelendiğinde hangisinde nükleik
aside rastlanılmaz?
A) Aspergilloz
B) Atipik pnömoni
C) Kuru
D) El-ayak-ağız hastalığı
E) Histoplazmoz
58. Hücre duvarı olmayan ve peptidoglikan
prekürsörlerini sentezleyemeyen bakteri türü
hangisidir?
A) Gram negatif bakteri
B) Bacillus
C) Chlamydia
D) Virüsler
E) Mycoplasma
Kuru bir prion hastalığıdır ve prionlar nükleik asit
içermezler. Diğer şıklarda bulunan hastalıklara sebep
olan mikroorganizmaların hepsi nükleik asit içerir.
Hücre duvarı olmadığı için peptidoglikanı olmayan
bakteriler mycoplasma ve ureaplasma’dır.
CEVAP: C
CEVAP: E
56. Aşağıdakilerden hangisi hem DNA hem RNA içerir?
A) Viroid
B) Prion
C) Transpozon
D) Plazmid
E) Bakteri
Transpozon bağımsız replike olamayan lineer DNA
dizisidir. Plazmid çift iplikli, dairesel, bağımsız replike
olabilen DNA parçasıdır. Prionlar herhangi bir nükleik
asit içermezler. Viroid, nükleazlara dirençli olan
enfeksiyöz RNA partikülüdür. Bakteriler hem DNA hem
RNA molekülüne sahiptir.
CEVAP: E
59. Yirmi yedi yaşında bir kadının mesanesine cinsel temas
esnasında 10 tane E.coli bakterisi inoküle oluyor. Bu
organizmanın üreme zamanının 20 dakika olduğu
bilinmektedir. 20 dakika sonra bu bakteri büyümenin
logaritmik fazına giriyor.
3 saatlik logaritmik büyüme sonrasında bakteri sayısı
kaç olur?
A) 1280
B) 10.000
C) 5.000
D) 2560
E) 100.000
Tamamen matematik sorusu. 3 saati, 20 dakikalık zaman
dilimlerine ayırdığımızda bu bakteri 8 kez çoğalma
gösterecektir. Her defasında sayı ikiye katlandığından
cevap 2560 tır.
CEVAP: D
12
60. Cerrahi aletlerin sterilizasyonunda aşağıdaki
kimyasal ajanlardan hangisi tercih edilir?
63. Plasentayı geçebilen immunglobulin molekülü
hangisidir?
A) Triklosan
B) Gluteraldehit (%2)
C) Hidrojen peroksit (%2)
D) Kuaterner amonyum bileşikleri (%2)
E) Klorheksidin
A) IgM
B) IgA
C) IgD
D) IgE
E) IgG
Triklosan ve klorheksidin cilde uygulanan dezenfeksiyonda
yani antisepside kullanılır. Kuaterner amonyum bileşikleri
düşük düzey dezenfektan grubundandır. Endoskop,
artroskop, laparoskop gibi ısıya duyarlı aletlerin
sterilizasyonunda gluteraldehit gibi yüksek düzey
dezenfektanlar tercih edilir. Gluteraldehit sıvı kimyasallar
içinde en güçlü olandır.
Plasentayı geçebilen tek immunglobulin IgG dir.
CEVAP: B
61. Aşağıdakilerden hangisi 20°C’de çoğalabilen
mikroorganizmaları tanımlar?
A) Mezofil
B) Psikrofil
C) Psikotrof
D) Termofil
E) Nötralofil
64. Otuzbeş yaşında kadın hasta nazal fraktür nedeniyle
opere ediliyor ve sonrasında burnuna tampon
yerleştiriliyor. Yaklaşık 8 saat sonra baş ağrısı, kas
ağrıları, kramp tarzında karın ağrısı ve ishal gelişiyor.
Sonrasında ayak tabanı ve avuç içini de kapsayacak
şekilde tüm vücutta yaygın, güneş yanığı benzeri
eritematöz döküntüler ortaya çıkıyor. Kan basıncı 70/40,
karaciğer enzim testlerinde ve böbrek fonksiyon
testlerinde yükselme tespit ediliyor.
Aşağıdakilerden hangisi bu duruma yol açmış olabilir?
A) Tetanospazmin
B) Lesitinaz (alfa toksin)
C) Lipopolisakkarit
D) Süperantijen yapıda toksin
E) A ve B alt ünitelerinden oluşan toksin
Psikotroflar 20°C ila 30°C arasında ürerler. Gıda
bozulmalarının önemli nedenlerinden biridirler.
Hastada mevcut klinik tablodan S. aureus’un TSST-1
toksini ve enterotoksinleri sorumludur. Hastanın
burnunda taşıyıcı olarak bulundurduğu S. aureus’un
enfeksiyona yol açması sonucu hastalık meydana
gelmiştir. S. aureus ekzotoksinleri süperantijen
yapıdadır. İshal tablosundan en sık sorumlu
olan enterotoksin A iken 2 yaş altı çocuklarda görülen
psödomembranöz enterokolitten enterotoksin B
sorumludur. TSST-1 stafilokoksik toksik şok
sendromundan sorumludur. Ateş, hipotansiyon,
döküntü ve organ yetmezliği tablosuna neden olur.
Gram negatif septik şokundan farklı olarak
bakteriyemi görülmez. Alfa toksin (lesitinaz) doku
nekrozundan sorumludur. Lipopolisakkarit gram
negatiflere ait bir yapıdır. Hastanın kliniği tetanoz ile
uyumlu değildir.
Mezofil bakteriler en iyi 30°C-37°C, psikrofiller -5°C ila 15°C
arasında, termofilikler 50°C-60°C arasında, nötralofiller pH
6-8 aralığında (çoğu mikroorganizma nötralofildir) ürerler.
CEVAP: C
62. Doğal immünitenin bir parçası olarak hangi hücreler
fagositoz yaparlar?
A) B hücreleri ve makrofajlar
B) Mast hücreleri ve makrofajlar
C) T hücreleri ve mast hücreleri
D) Nötrofiller ve NK hücreler
E) Makrofajlar ve nötrofiller
Makrofaj ve nötrofiller fagositozla yutma işlemi
gerçekleştirirler.
Mast hücreleri tip 1 hipersensitivitede rol oynar. Üzerinde
IgE reseptörleri vardır. IgE bağlandığında histamin salınımı
gerçekleştirir.
T hücreleri gecikmiş tip aşırı duyarlılık reaksiyonlarında ve B
hücreleri de hümoral immünitede rol oynarlar. T ve B
hücreleri kazanılmış bağışıklık sistemi hücreleridir.
NK hücreler doğal bağışıklıkta rol alırlar fakat sitotoksik
öldürme işlemi gerçekleştirirler.
CEVAP: E
CEVAP: E
CEVAP: C
65. Bir önceki (64.soru) soruda verilen hastalık
tablosundan sorumlu mikroorganizma hangisidir?
A) Clostridium tetani
B) Campylobacter jejuni
C) Neisseria meningitidis
D) E. coli
E) Staphylococcus aureus
CEVAP: E
13
66. Aşağıdakilerden hangisi Bacillus anthracis’in
virulans faktörlerinden biridir?
69. Altmışbeş yaşında kadın, nötropenik olduğu bilinen
hastada 39 derece ölçülen ateşten 3 gün sonra ektima
gangrenozum geliştiği izleniyor. Ateşinin yükseldiği gün
alınan kan kültüründe üreyen mikroorganizmanın aerobik,
gram negatif çomak, laktoz negatif ve oksidaz pozitif
özellikte olduğu görülüyor.
Bu hastanın tedavisinde en uygun antibiyoterapi rejimi
hangisidir?
A) Protektif antijen
B) Lesitinaz
C) Lipopolisakkarit
D) Slime faktörü
E) İnternalin A
Lesitinaz S. aureus’a ait bir ekzotoksindir. Lpopolisakkarit
gram negatiflere ait bir yapıdır. Slime faktörü S. epidermidis’in
yabancı yüzeylere tutunmasını sağlar. İnternalin A
Listeria monocytogenes’in e-cadherin’e tutunmasını
sağlayan virulans faktörüdür. B. anthracis toksini PA
(protektif antijen), LF (lethal faktör) ve EF(ödem faktörü)
olmak üzere 3 parçadan oluşur. PA diğer iki parçanın
hücreye girişine aracılık eder.
CEVAP: A
67. Enterokoklar hangi karakteristik özellikleri
sayesinde nonenterokokkal grup D streptokoklardan
ayrılır?
A) Eskülin hidrolizi
B) Safrada üremeleri
C) Gama hemoliz
D) Gram boyanma özelliği
E) %6,5’lik NaCl’de üreyebilmeleri
Enterokokları, D grubu streptokoklardan (S. bovis) ayıran
en önemli özelliği %6,5’lik NaCl’de üreyebilmeleridir. Gama
hemoliz, hemoliz yok anlamına gelir. Çoğu enterokok ve
D grubu streptokokun hemoliz özelliğidir. D grubu
streptokoklar eskülini hidrolize edebilir fakat %6,5’lik
NaCl’de üreyemezler. Enterokok ve grup D streptokoklar
safrada üreyebilirler.
A) Amikasin + Piperasilin/Tazobaktam
B) Teikoplanin + Metronidazol
C) Sefalotin
D) Dalbavansin
E) Daptomisin
Hastada mevcut tabloya yol açan etken Pseudomonas
aeruginosa’dır. Pseudomonas genellikle nötropenik,
yoğum bakımda yatan, yanıklı, ventilatöre bağlı, daha
önce yoğun antibiyotik kullanmış hastalarda görülür.
Gram negatif, oksidaz pozitif ve nonfermentatiftir. Elastaz
enzimi ile özellikle yanıklarda görülen ektima
gangrenosum tablosuna yol açar. Tek ilaçla tedavi
önerilmez. Tercihen bir beta-laktam antibiyotik ve
aminoglikozid kombinasyonu kullanılır.
Pseudomonas’a en etkili antibiyotikler şöyledir:
• Penisilin (piperasilin)
• Sefalosporin (seftazidim)
• Kinolon (siprofloksasin)
• Aminoglikozid (tobramisin, amikasin)
• İmipenem
• Monobaktam (aztreonam)
• Polimiksin E (kolistin)
Pseudomonas
CEVAP: E
Stenotrophomonas
68. Kırk yaşında kadın hasta polikliniğe idrar yaparken
yanma, sık idrara çıkma ve sıkışma şikayetleriyle
başvuruyor. İdrarının amonyak gibi koktuğunu ifade ediyor.
Bu hastada idrar yolu enfeksiyonuna neden olan
mikroorganizma hangisi olabilir?
A) Citrobacter freundii
B) E. coli
C) Providencia rettgeri
D) Proteus mirabilis
E) Serratia marcescens
Proteus türleri üreaz pozitif olduklarından üreyi
parçalayarak amonyak serbestleşmesine ve idrarın
alkali olmasına ve sonuçta taş oluşmasına sebebiyet
verirler.
Acinetobacter
Burkholderia
O
(oksidaz)
H
(hareket)
+
+
-
+
-
-
+
+
Sefalotin P. aeruginosa üzerinde etkili değildir. Teikoplanin
ve dalbavansin glikopeptid yapılı antibiyotikler olup dirençli
gram pozitif enfeksiyonlarda kullanılır. Gram negatif
bakteriler glikopeptid grubuna doğal dirençlidir. Daptomisin
hücre zarına etkili lipopeptid yapılı antibiyotiktir. Dirençli
gram pozitif enfeksiyonlarında kullanılır.
CEVAP: A
CEVAP: D
14
70. Yeni keşfedilen bir parvovirüs olan insan
bocavirus’u en sık hangi örneklemede tespit edilir?
73. Aşağıdaki antifungal ilaçlardan hangisi ergosterol
yapımını inhibe etmez?
A) Kemik iliği
B) İdrar
C) Eklem sıvısı
D) Beyin-omurilik sıvısı
E) Balgam
A) İtrakonazol
B) Posakonazol
C) Anidulafungin
D) Terbinafin
E) Vorikonazol
Solunum yolu enfeksiyonu olan çocukların solunum
yolu örneklerinin %1,5 – 11’inde human bocavirus tespit
edilmiştir. Akut wheezing i olan çocuklar arasında yaygın
görülür. Akut gastroenteriti olan çocukların gaita
örneklerinin yaklaşık %3’ünde de bu virüs tespit edilmiştir.
Azol grubu ilaçlar lanosterolün, sitokrom P450-bağımlı
14α-demetilasyonunu bloke ederek (lanosterol,
ergosterol için bir prekürsördür) ergosterol sentezini
engeller. Terbinafin, allilamin grubundan olup skualen
epoksidazı inhibe ederek ergosterol sentezini engeller.
Anidulafungin ise ekinokandin grubundan olup 1-3-β
glukan sentazı inhibe ederek hücre duvar yapımını bozar.
CEVAP: E
CEVAP: C
71. Aşağıdakilerden hangisi adenovirüs enfeksiyonlarıyla
ilişkili değildir?
A) Kanser
B) Hepatit
C) Pnömoni
D) Hemorajik sistit
E) Keratokonjonktivit
Çocukluk çağı pnömonilerinin %10-20 sinden adenovirüs
tip 3, 7, 21 sorumludur. Tip 3, 4, 7 akut respiratuar
distress sendromuna yol açabilir. Tip 3 ve 7
faringokonjonktival ateşten sorumludur. Tip 8, 19 ve 37
epidemik keratokonjonktivite sebep olur. Tip 1-7
karaciğer transplantasyonu yapılan çocuklarda hepatite
yol açabilir. Tip 11 ve 21 ise çocuklarda hemorajik sistite
neden olur.
CEVAP: A
72. Aşağıdakilerden hangisi influenzanın tipik
semptomlarından biri değildir?
74. Otuz yaşında, HIV negatif olduğu bilinen, Güney
Amerika’da yaşayan bir hasta dilinde ağrılı, ülseratif bir
lezyon nedeniyle başvuruyor. Lezyonun kenarlarının hafifçe
sıyrılmış olduğu ve kalkoflor beyazı-potasyum hidroksit ile
yapılan yaymada doku hücreleri, debris, çok sayıda büyük,
küre şeklinde, multipl tomurcuklanan maya hücreleri olduğu
görülüyor.
Buna gore hastanın en olası tanısı hangisidir?
A) Ateş
B) Döküntü
C) Kas ağrıları
D) Kırgınlık
E) Kuru öksürük
A) Kriptokokkozis
B) Blastomikozis
C) Parakoksidioidomikozis
D) Koksidioidomikozis
E) Kandidiazis
İnfluenza belirtileri akut olarak ortaya çıkar. Üşüme titreme, kuru öksürük ve devamında yüksek ateş,
jeneralize kas ağrıları, kırgınlık ve anoreksi görülür.
İnfluenza döküntülü bir hastalık değildir.
Parakoksidioidomikozis etkeni Paracoccidioides
brasiliensis’tir. Güney ve Orta Amerika’da görülür.
Mikroskopik incelemede büyük, çok sayıda
tomurcuklanan maya hücreleri şeklinde görülür.
CEVAP: B
CEVAP: C
15
75. Daha önce bilinen bir hastalığı olmayan 30 yaşında
kadın hasta hastaneye şiddetli baş ağrısı, ışık çakmaları ve
pürülan nazal akıntı nedeniyle başvuruyor. Yapılan
değerlendirmede bakteriyel menenjit tanısı düşünülen hasta
7 gün sonra exitus oluyor.
Bu hastanın tanısında aşağıdaki parazitlerden hangisinin
düşünülmesi gerekir?
77. Gebelikte uterus büyümesi ile ilgili aşağıdakilerden
hangisi doğrudur?
A) Uterus düz kas hücrelerinde hücresel adaptasyon
mekanizmalarından sadece hipertrofi görülür.
B) Uterus düz kas hücrelerinde görülen hipertrofinin esas
nedeni artmış işyüküdür.
C) Uterus boyutlarının büyümesinde esas hücresel
adaptasyon mekaniması hipertrofidir.
D) Gebelikte uterus düz kas hücrelerinde metaplazi sıklıkla
hiperplaziye eşlik eder.
E) Uterus büyümesinin esas nedeni hemodinamik aşırı
yüktür.
A) Trichinella spiralis
B) Naegleria fowleri
C) Diphyllobothrium latum
D) Paragonimus westermani
E) Onchocerca volvulus
Naegleria fowleri, burundan etmoid kemiği geçerek girer
beyin dokusuna yerleşir. Naegleria amipleri beyin ve
beyinciğin esasen baziler bölgelerinde yaygın hemoraji
ve hasara yol açar. Inkübasyon periyodu 1-14 gündür.
Erken semptomlar baş ağrısı, ateş. Letarji, rinit, bulantı kusma ve dezoryantasyondur. Akut bakteriyel menenjiti
taklit eder. Çoğu vaka 1 hafta içinde kaybedilir. Tanını
anahtarı, yakın zamanda yüzme veya sıcak sulara dalış
yapma öyküsüdür. Trichinella spiralis İntestinal sisteme
yerleşen nematodlardandır. Domuz eti ile bulaşır.
Diphyllobothrium latum İntestinal sestod grubundandır.
İyi pişmemiş balık eti yenmesiyle bulaşır. Paragonimus
westermani akciğerlerde hastalığa neden olan bir
trematoddur. Metaserkarya taşıyan yengeçlerin çiğ
yenmesi veya diğer tatlı su kabukluları ile bulaşır.
Onchocerca volvulus nehir körlüğü etkenidir.
Karasineklerle bulaşır.
Gebelikte uterus düz kasında hiperplazi ve hipertrofi
birarada izlenmesine rağmen uterus boyutunun
büyümesinde esas hücresel adaptasyon mekanizması
hiperftrofidir.
Uterus düz kas hücrelerinde hipertrofinin temel nedeni
yüksek hormon seviyeleridir.
Metaplazi farklılaşmış bir hücre tipinin bir başka
farklılaşmış hücre tipi ile yer değiştirmesidir, gebelikte
görülmez.
Hemodinamik aşırı yüke bağlı hipertrofi kalpte
hipertansiyon ve aort yetmezliği gibi durumlarda görülür.
CEVAP: C
CEVAP: B
76. Aşağıdaki paraziter hastalıklardan hangisi vektör
aracılığıyla bulaşmaz?
78. Metaplazi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğru
değildir?
A) Chagas hastalığı
B) Fascioliazis
C) Afrika uyku hastalığı
D) Malarya
E) Visseral leşmanyoz
A) Farklılaşmış bir hücre tipinin bir başka farklılaşmış hücre
tipi ile yer değiştirmesidir.
B) En sık görülen örneği gastoözofageal reflü hastalarının
özofagusunda gelişen Barret metaplazisidir.
C) Tükürük bezlerinde taş oluşumuna bağlı skuamöz
metaplazi görülür.
D) Metaplazi kansere ilerlemek zorunda değildir.
E) En sık epitel dokuda görülür.
Chagas hastalığının (Amerikan tripanosomiyazı) etkeni
Trypanosoma cruzi’dir. Redüvidler aracılığıyla bulaşır
(triatomid veya öpücük böceği de denir). Afrika uyku
hastalığı etkenleri Trypanosoma brucei gambiense ve T.
b.rhodesiense’dir. Çeçe sineği ile bulaşır. Malarya etkeni
plazmodyumlardır. Anofel cinsi dişi sivrisinek ile
bulaşır. Kutanöz leishmaniazis etkeni Leishmania
tropica ve viseral leishmaniazis etkeni ise Leishmania
donovani’dir. Leishmaniazis tatarcık sineği aracılığıyla
bulaşır. Fascioliazis etkeni Fasciola hepatica’dır. Su
teresi üzerinde bulunan metaserkaryaların yenilmesiyle
bulaşır. Dolayısıyla bulaşmasında bir vektör rol almaz.
CEVAP: B
En sık görülen metaplazi bronşta görülen skuamöz
epitel metaplazisidir.
Sigara kullanımı ve A vitamini eksikliğinde görülür.
DİKKAT:
Metaplazi matür hücrelerdeki fenotip değişimden
kaynaklanmaz, normal dokularda bulunan kök hücrelerin ya
da bağ dokuda bulunan farklılaşmamış mezenkimal
hücrelerin yeniden programlanmasıdır.
CEVAP: B
16
79. Aşağıdakilerden hangisi inflamasyonda hücresel
geçirgenliği yani transsitozu artırarak ödeme neden
olur?
A) VEGF
B) Histamin
C) Lökotrienler
D) Mikrobiyal toksinler
E) P maddesi
VEGF endotelyal geçirgenliği yani transsitozu artırarak
ödeme neden olur.
Histamin, lökotrienler ve P maddesi endotelyal kontraksiyon
ile damar geçirgenliğini artırırlar.
Mikrobiyal toksinler direkt endotel hasarı ile damar
geçirgenliğini artırırlar.
Artmış Damar Geçirgenliği
• Entodel hücrelerinin kontraksiyonu
Endotel hücreleri arasında boşluklara yol açar
En fazla ve en erken artıran neden
Özellikle histamin olmak üzere bradikinin, lökotrienler,
P maddesi etkilidir.
Geri dönüşümlüdür. Kısa sürelidir. Venüllerde görülür.
• Direkt (irreversibl) endotel hasarı
Venüllerin yanı sıra arteriol ve kapillerlerde de görülür.
Enfeksiyonlar ve ciddi yanık durumlarında görülür.
• Lökosite bağlı endotel hasarı
Uzun sürelidir. Geç dönemde gelişir.
• Endotelyal geçirgenlik artışı
VEGF
• Yeni sentezlenen immatür damarlar
81. Aşağıdakilerden hangisi tip 1 aşırı duyarlılık
reaksiyonlarında doku hasarı yapar, kinin ve
komplemanları parçalayarak C3a gibi ek kemotaktik ve
inflamatuar mediyatörler üretimine neden olur?
A) Histamin
B) Adenozin
C) Triptaz
D) Heparin
E) Kondroitin sülfat
Triptaz mast hücre granüllerinde bulunur ve tip 1 aşırı
duyarlılık reaksiyonlarında degranülizasyon ile salınır.
Doku hasarı yapar, kinin ve komplemanları parçalayarak
ek kemotaktik ve inflamatuar mediyatörler (C3a gibi)
üretimine neden olur.
Vazoaktif aminler: Tip 1 aşırı duyarlılıkta mast hücre granül
depolarından salınır.
• Histamin vazodilatasyon, damar geçirgenlik artışı, düz kas
hücre kontraksiyonu ve mukus sekresyon artışına neden
olur.
• Adenozin bronkokonstriksiyon ve trombosit agregasyon
inhibisyonu yapar.
• Nötrofil ve eozinofil için kemotaktik faktörler salınır.
• Triptaz doku hasarı yapar, kinin ve komplemanları
parçalayarak ek kemotaktik ve inflamatuar mediyatörler
(C3a gibi) üretimine neden olur.
• Granüllerde ayrıca heparin ve kondroitin sülfat gibi
asidik proteoglikanlar da bulunur.
CEVAP: C
CEVAP: A
80. Aşağıdaki primer (genetik) hiperkoagülabilite
nedenlerinden hangisinde arteryel ve venöz trombozlar
bir arada görülür?
A) Faktör V (Leiden) mutasyonu)
B) Protrombin gen mutasyonu
C) Faktör VIII yüksekliği
D) Homozigot homosistinüri
E) Protein C eksikliği
Hiperhomosisteinemide hem arteryel hem venöz
trombozlar görülür. Yüksek homosistein seviyeleri
endotel hücrelerini hasara uğratarak antitrombotik
etkilerini engeller. Sistatiyon β-sentetaz eksikliği
nedeniyle görülür.
Faktör V mutasyonu (faktör V Leiden): Mutasyon faktör
V’in protein C ile yıkılmasında ve inaktive edilmesinde
dirence neden olur (aktif protein C rezistansı). Venöz
tromboz riski; heterozigotlarda 5 kat homozigotlarda ise 50
kat artar.
Protrombin gen mutasyonu: Yüksek protrombin seviyeleri
ile karakterizedir. Venöz tromboz riski 3 kat artmıştır.
82. Aşağıdakilerden hangisi venler içinde büyüme
eğiliminde olan kanserler arasında değildir?
A) Wilms tümörü
B) Hepatoselüler karsinom
C) Kolon adenokarsinomu
D) Adrenokortikal karsinom
E) Renal hücreli karsinom
Kolon adenokarsinomu lenf noduyla yayılma eğilimindedir.
TNM evrelemesinden hatırla !
VENLERE İNVAZYON YAPAN KANSERLER
• Hepatoselüler karsinom
• Renal hücreli karsinom renal ven aracılığıyla yılanvari bir
durumla inferior vena kavaya ve bazen de sağ kalbe ulaşır.
• Adrenokortikal kanserler
• Wilm’s tümörü
Faktör 8 yüksekliği ve protein C eksikliğinde venöz
trombozlar görülür.
Bu kanserler vena cava inferior trombüsü ile klinik
verebilirler. Vaka sorularında DİKKAT !
CEVAP: D
CEVAP: C
17
83. Aşağıdaki etkenlerden hangisi mesleki burun,
orofaringeal ve akciğer kanseri riskini artırır?
85. Nöroblastom ile ilgili aşağıdakilerden hangisi
yanlıştır?
A) Radon
B) Krom
C) Nikel
D) Berilyum
E) Asbest
A) TrkA reseptörü pozitifliği bulunanlarda prognoz daha
iyidir.
B) Adrenal medulla dışında en sık arka mediastende
yerleşir.
C) Schwannian stroma ve gangliositik farklılaşma iyi
prognozla ilişkilidir.
D) Lokalizasyon fark etmeksizin %90’ı katekolamin üretir.
E) 2 yaşından büyük hastalar genellikle metastaz bulguları
ile gelirler.
Mesleki nikel maruziyeti burun, orofaringeal ve akciğer
kanseri riskini artırır.
Şıklarda yer alan radon, krom, berilyum ve asbest de
akciğer kanseri riskini artırmaktadır. Ancak bu etkenlerin
burun ve orofaringeal kanserler ile ilişkisi henüz kanıtlanmış
değildir.
Radon akciğer kanseri riskini artırır. Uranyum madencileri ve
taş ocaklarında çalışanlar risk altındadır.
Krom akciğer kanseri riskini artırır. Metal alaşımlar, boyalar,
pigmentler ve koruyucular maruziyet kaynaklarıdır.
Berilyum akciğerde granülomatöz hastalık yapar ve akciğer
kanseri riskini artırır. Füze yakıtı ve uzay araçları maruziyet
kaynaklarıdır.
Asbest akciğer karsinomu, mezotelyoma ve gastrointestinal
sistem (özofagus, mide, kolon) kanseri riskini artırır. Yangın,
ısı ve sürtünme direnci için kullanım; yanmaya dirençli tekstil
ürünleri, sürtünme materyalleri (örneğin; fren balataları), çatı
kağıtları ve fayans maruziyet kaynaklarıdır.
CEVAP: C
84. Çevresel maruziyetler ile ilgili aşağıdakilerden
hangisi doğru değildir?
A) Arsenik maruziyeti akciğer kanseri riskini artırır.
B) Kadmiyum maruziyeti prostat kanseri riskini artırır.
C) Klorakne (akneiform dermatoz) dioksin maruziyeti ile
ortaya çıkar.
D) Tütünde bulunan nikotin ve katran kanserojen etkilerden
sorumlu değildir.
E) Alkoliklerde karaciğer yağlanmasının temel nedeni NAD+
eksikliğidir.
Tütünde bulunan nikotin kanserojen değildir,
bağımlılıktan sorumludur. Ancak katran kanserojendir
(katran=kanser).
Tütündeki Karsinojenler
• Polisiklik aromatik hidrokarbonlar
• Nitrözaminler
• Benzopren
• Katran
Arsenik maruziyeti akciğer ve deri kanseri riskini artırır.
DİKKAT! Arsenik bazal hücreli ve skuamöz hücreli deri
kanseri riskini artırırken, malign melanom riskini artırmaz.
Kadmiyum pillerde bulunur. Prostat kanseri riskini artırır. (Pil
Prostat
Periferik zon)
Klorakne (Akneiform dermatoz): Dioksin ve PCB
maruziyeti ile ortaya çıkar. Folikülit, akne, kist,
hiperpigmentasyon ve hiperkeratoz görülür. Genellikle yüz
ve kulak arkasında yerleşir.
Alkoliklerde karaciğer yağlanmasının temel nedeni NAD+
eksikliğidir.Alkol dehidrogenaz ile oksidasyon nikotinamid
adenin dinükleotid (NAD+) azalmasına neden olur. NAD+
karaciğerde yağ asidi oksidasyonu için gereklidir. NADH/
NAD oranının artması şeklinde de sorulabilir DİKKAT!
CEVAP: D
Nöroblastom en sık adrenal medulla (%40), abdominal
paravertebral bölge (%25) ve arka mediastende (%15)
yerleşir. Yani ikinci sıklıkta yerleştiği bölge abdominal
paravertebral bölgedir.
Sempatik gangliyon kökenine farklılaşmayı gösteren yüksek
afiniteli sinir büyüme faktörü reseptörü TrkA iyi prognozla
ilişkilidir.
Schwannian stroma ve gangliositik farklılaşma iyi prognozla
ilişkilidir.
Lokalizasyon fark etmeksizin nöroblastomların %90’ı
katekolamin üretir. Kanda yüksek katekolamin seviyeleri ve
idrarda yüksek vanilmandelik asit ve homovalinik asit gibi
katekolamin metabolitlerinin seviyeleri tanıda önemlidir.
Feokromositomoya göre hipertansiyon daha az görülür.
2 yaşından küçük çocuklar karın şişliği ile gelir (karında orta
hattı geçebilen kitle, ateş ve kilo kaybı eşlik eder). 2
yaşından büyük çocuklar hepatomegali, asit ve kemik
ağrısına neden olan metastaza kadar fark edilmeyebilir.
CEVAP: B
86. Aterosklerotik plak ile ilgili aşağıdakilerden hangisi
yanlıştır?
A) Yağlı çizgilenmelerin risk faktörü bulunmayan kişilerde 40
yaşından önce görülmesi beklenmez.
B) Aterosklerotik plak en çok abdominal aortta görülür.
C) Aterosklerotik plak görülmeyen yerler arasında renal
arterler, üst ekstremite arterleri ve mezenterik arterler yer
alır.
D) Diabet ve hipotiroidi hiperkolesterolemiye yol açarak
prematür ateroskleroz riskini artırır.
E) Periferik arterler içerisinde aterosklerotik plak en çok
popliteal arterde görülür.
Yağlı Çizgilenmeler lipid-dolu köpüksü makrofajlardan
oluşurlar, minimal yüksekliktedir ve akım
bozukluğuna neden olmaz. 1 yaşın altındaki infantların
aortunda görülebilir. Risk faktörlerinden bağımsız olarak
10 yaşın üzerinde çocukların tamamında vardır.
Aterosklerotik plaklara ilerlemek zorunda değildir.
Aterosklerotik Plak - Sırayla En Çok Tutulan Damarlar
• İnfrarenal abdominal aort
• Koroner arterler
• Popliteal arterler
• İnternal karotid arterler
• Willis halkası damarları
CEVAP: B
18
87.En sık görülen konjenital akciğer anomalisi hangisidir?
A) Pulmoner sekestrasyon
B) Pulmoner hipoplazi
C) Önbarsak kistleri
D) Konjenital lobar aşırı havalanma
E) Trakeal atrezi
Pulmoner hipoplazi en sık görülen konjenital akciğer
anomalisidir. Vücut ağırlığı ve gestasyonel yaşa göre
akciğer ağırlığı, hacmi ve asini sayısının azalması ile
sonuçlanan her iki akciğerin eksik gelişmesidir.
Konjenital diyafram hernisi ve oligohidroamniyoz gibi
akciğere bası yapan ya da uterusta normal akciğer
ekspansiyonunu bozan durumlarda görülür.
Pulmoner sekestrasyon ayrı bir akciğer dokusudur.
Havayolu bağlantısı yoktur. Aort ya da dallarından beslenir.
Pulmoner arterden beslenmez.
Önbarsak (Foregut) kistleri primitif önbarsağın ayrılma
anormalliğiyle görülür. En sık hilum ve orta mediastende
yerleşir. Duvar yapılarına bağlı olarak, bronkojenik (en sık),
özofageal ya da enterik olarak sınıflandırılırlar.
89. Tükürük bezi tümörleri ile ilgili olarak
aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Pleomorfik adenomdan sonra en sık görülen tükürük bezi
tümörü Warthin tümörüdür.
B) Sublingual tükürük bezlerinde görülen tümörün malign
olma olasılığı diğer yerleşim bölgelerine göre daha
yüksektir.
C) En sık görülen malign tükürük bezi tümörü
mukoepidermoid karsinomdur.
D) Asinik hücreli karsinom en çok parotis bezinde görülür.
E) Warthin tümörü sadece %10 oranında bilateraldir.
Pleomorfik adenomdan sonra ikinci en sık görülen
tükürük bezi tümörü mukoepidermoid karsinomdur.
Benign tükürük bezi tümörleri arasından ikinci en sık
görülen Warthin tümörüdür. Bu ayrıma dikkat edelim.
Mukoepidermoid karsinom malign olmasına rağmen
tüm tükürük bezi tümörleri arasında %15 ile ikinci sırada
yer alır.
Benign
Malign
CEVAP: B
Pleomorfik adenom (%50) Mukoepidermoid
(mikst tümör)
(%15)
88. Aşağıdakilerden hangisi fibrozan kronik intertisyel
akciğer hastalıklarından değildir?
karsinom
Warthin tümörü
Adenokarsinom
A) Klasik intertisyel pnömoni
B) Kriptojenik organize pnömoni
C) Respiratuar bronşiolit-ilişkili intertisyel akciğer
hastalığı
D) Radyasyon pnömonisi
E) Nonspesifik intertisyel pnömoni
(%5-10)
(%10)
Onkositom
Asinik hücreli karsinom (%5)
Diğer adenomlar
Adenoid kistik karsinom (%5)
Respiratuar bronşiolit-ilişkili intertisyel akciğer
hastalığı fibrozan hastalık grubunda yer almaz,
sigara-ilişkili grupta yer alır.
(%5-10)
Malign mikst tümör (%3-5)
Bazal hücreli adenom
Kronik İntertisyel Akciğer Hastalığının Temel Kategorileri
Kanaliküler adenom
Skuamöz hücreli karsinom
(%1)
(%1)
Duktal papillomlar
Fibrozan
•
Klasik intertisyel pnömoni (idiopatik pulmoner fibrozis)
•
Nonspesifik intertisyel pnömoni
•
Kriptojenik organize pnömoni
•
Bağ doku hastalığı-ilişkili
•
Pnömonkonyoz
•
İlaç reaksiyonları
•
Radyasyon pnömonisi
Granülomatoz
•
Sarkoidoz
•
Hipersensitivite pnömonisi
Yerleşim yerine göre tümörlerin malignite yüzdesi;
parotis (15-30), submandibuler (40) minör tükrük bezleri
(50), sublingual (70-90). BEZ BÜYÜKLÜĞÜ İLE
MALİGNİTE TERS ORANTILI!
Asinik hücreli karsinom en sk parotis bezinde görülür.
Bilateralite ve multisentrisite özellikleri Warthin tümörüne
benzer. Genellikle az miktarda anaplazi ve az mitoz içerir.
CEVAP: A
Eozinofilik
•
Löffler pnömonisi
•
İlaç-allerjisi ilişkili
•
İdiopatik kronik eozinofilik pnömoni
Sigara ilişkili
•
Deskuamatif intertisyel pnömoni
•
Respiratuar bronşiolit-ilişkili intertisyel akciğer hastalığı
•
Langerhans hücreli histiositoz
•
Pulmoner alveoler proteinozis
•
Lenfoid intertisyel pnömoni
Diğer karsinomlar (%2)
Diğer
CEVAP: C
19
90. Menetrier hastalığı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi
doğru değildir?
92. Aşağıdaki hastalıkların hangisinde pankreas kanseri
riski daha fazladır?
A) Midede adenokarsinom ve lenfoma riski artar.
B) Yüzey epitelinde aşırı TGF- α salınımı nedeniyle
oluşur.
C) Asit salgısı azalır.
D) En çok etkilenen mide bölgesi korpus ve fundusdur.
E) Bezlerde tirbüşon görünümü ve kistik dilatasyon
sonrasında bez atrofisi görülür.
A) Herediter pankreatit
B) 3 ya da daha fazla akrabada pankreas kanseri
C) Herediter non-polipozis kolorektal kanser sendromu
D) Peutz-Jeghers sendromu
E) Ailesel atipik multipl-ben melanom sendromu
Peutz-Jeghers sendromu pankreas kanseri riskini en çok
artıran herediter hastalıktır. Pankreas kanseri riskini 130 kat
artırır.
Pankreas Kanserine Genetik Yatkınlık
Menetrier hastalığında midede adenokarsinom riski
artar. Ancak lenfoma riski artmaz.
Menetrier Hastalığı
• Yüzey epitelinde aşırı TGF- α salınımı nedeniyle oluşur.
• Özellikle korpus ve fundus etkilenir.
• Bezlerde tirbüşon görünümü ve kistik dilatasyon
sonrasında bez atrofisi görülür.
• Foveolar hiperplazi eşlik eder.
• Protein kaybettiren enteropati yapar (mukoza yüzeyinin
artması ile).
• Asit salgısı azalır.
• Mide adenokarsinom riski artar (lenfoma riski artmaz).
Hastalık
Gen
Risk Artışı
(Kat)
Peutz-Jeghers sendromu
STK11
130
Herediter pankreatit
PRSS1,
SPINK1
50-80
Ailesel atipik multipl-ben
melanom sendromu
CDKN2A
20-35
Güçlü aile hikayesi
Bilinmiyor
14-32
Herediter meme ve over
kanseri
BRCA1,
BRCA2,
PALP2
4-10
Herediter non-polipozis
kolorektal kanser (HNPCC)
MLH1, MSH2
(2p21)
8-10
(≥3 akrabada pankreas
kanseri)
CEVAP: A
91. Hepatoselüler adenomlar ile ilgili olarak
aşağıdakilerden hangisi doğru değildir?
CEVAP: D
A) OKS kullananlarda daha sık görülür.
B) HNF-1 alfa mutasyonu ile ilişkili olanlar kanser riski
taşıdığı için çıkarılmalıdır.
C) En sık görülen tipi inflamatuvar tipidir ve İL-6
ko-reseptörü olan gp130 mutasyonu ile ilişkilidir.
D) Hepatositlerden gelişen kapsül altında lokalize
benign bir tümördür.
E) Beta katenin geninde mutasyonla ilişkili olanlarda
malignite riski yüksektir.
93. Aşağıdaki inflamatuvar meme hastalıklarından
hangisi diabetes mellitus ve otoimmün tiroidit
hastalarında daha sık görülür?
A) Plazma hücreli mastit
B) Yağ nekrozu
C) Lenfositik mastopati
D) Periduktal mastit
E) Granülomatöz lobüler mastit
HNF 1-alfa mutasyonu ile ilişkili olan hepatoselüler
adenomlar malign transformasyona uğramaz (MODY-3
ile ilişkili).
Hepatosellüler Adenom
• Hepatositlerden gelişen kapsül altında lokalize benign bir
tümördür.
• Büyük boyutlara ulaşıp hepatosellüler kanseri taklit
edebilir.
• Gebelikte rüptür ve masif kanama yapabilir
• OKS kullanan kadınlarda daha sık görülür.
İnflamatuvar (en sık tip) hepatosellüler adenomlar
yağlı karaciğer hastalığıyla ilişkilidir. Malign transformasyon
riski düşüktür. İL-6 ko-reseptörü olan gp130 mutasyonu ile
ilişkilidir. Sürekli olarak JAK-STAT uyarısı vardır.
HNF 1-alfa mutasyonu ile ilişkili olanlar malign
transformasyona uğramaz (MODY-3 ile ilişkili).
Beta katenin geninde mutasyonla ilişkili olanlarda
malignite riski yüksektir.
Lenfoisitk mastopati diabetes mellitus tip 1 ve
otoimmün tiroidit hastalarında daha sık görülen
inflamatuar meme hastalığıdır. Memede yaygın veya
tek dansiteler görülür. Kitleler sert yapılıdır. Lenfositik
infiltratlar ve duktal atrofi görülebilir. Kollajen dokusu
artmıştır.
Plazma hücreli mastit 50-60 yaşında multipar, sigara
içmeyen kadınlarda görülür ve periareolar kitle yapar.
Fibrozis sonucunda meme başında çekilmeye neden olarak
klinikte kanser ile karışabilir. Sigara risk faktörü değildir. Ağrı
beklenmez.
Yağ nekrozu travma, inflamatuar reaksiyonlar, cerrahi ve
radyoterapi sonrası görülür. Ağrısız, kalsifikasyon içeren
kitlesel lezyon izlenir.
Periduktal mastit sigara içen kadınlarda görülür. Ağrılı
eritematöz subareolar kitle yapar.
Granülomatöz lobüler mastit doğum yapmış kadınlarda
memede laktasyon sırasında oluşan antijenlere karşı gelişen
hipersensitivite reaksiyonu sonucu oluşur.
CEVAP: B
CEVAP: C
20
94. Tümör süpresör bir gen olan PTEN mutasyonunda
görülen tiroid kanserleri aşağıdakilerden hangisidir?
96. Serebellar displastik gangliogliositoma aşağıdaki
ailesel sendromlardan hangisine eşlik eder?
A) Medüller – Anaplastik
B) Foliküler – Papiller
C) Anaplastik – Foliküler
D) Papiller – Medüller
E) Medüller – Foliküler
A) Gorlin sendromu
B) Cowden sendromu
C) Li-Fraumeni sendromu
D) Turcot sendromu
E) Marchiafava-Bignami Hastalığı
DİKKKAT ! Genetik nedenlerle ortaya çıkan tiroid kanser
eşleştirmelerinde her zaman Anaplastik – Foliküler
karsinomlar akla gelmelidir (AF).
RAS
Foliküler ve anaplastik karsinom (AF)
PI3K
Foliküler ve anaplastik karsinom (AF)
RET/PTC
Papiller karsinom
BRAF
Papiller karsinom
PAX8: PPARG
Foliküler karsinom
CEVAP: C
Serebellar displastik gangliogliositoma Cowden
sendromunda görülür (Lhermitte­Duclos hastalığı). PTEN
mutasyonu PI3K/AKT sinyal aktivasyonuna neden olur.
Li-Fraumeni sendromu: Medulloblastoma (P53
mutasyonu)
Turcot sendromu: Medulloblastom ya da glioblastoma
(APC ya da uyumsuzluk tamir genlerinin mutasyonu)
Gorlin sendromu: Medulloblastoma (Sonic hedhegog
sinyal yolağında upregülasyona neden olan PTCH
mutasyonu)
Marchiafava-Bignami Hastalığı ise özellikle alkoliklerde
görülen korpus kallozum ve anterior kommissürde simetrik
myelin kaybı vardır.
CEVAP: B
97. Aşağıdaki olgun B hücre neoplazilerinden hangisi
naif (antijenle karşılaşmamış) B hücrelerden gelişir?
A) Mantle hücreli lenfoma
B) Tüylü hücreli lösemi
C) Multipl myelom
D) Foliküler lenfoma
E) Burkitt lenfoma
Mantle hücreli lenfoma naif B hücrelerden gelişir. 11. ve
14. kromozomlar arasındaki translokasyon Siklin
D1-IgH füzyon genine neden olur. Yaşlı erkeklerde daha
sık görülür. Hafif agresif seyirlidir.
95. Aşağıdaki kemik tümörlerinden hangisinde RANKL
seviyeleri yüksekliği görülür?
Tüylü hücreli lösemi Bellek B hücrelerden gelişir. Aktive
edici BRAF mutasyonları görülür. Pansitopeni ve
splenomegali bulunan yaşlı kadınlar sık görülen klinik
şeklidir. LAP beklenmez. Akut lösemiye dönüşüm görülmez.
TRAP + boyanır.
A) Kondroblastom
B) Osteoklastom
C) Ewing sarkom
D) Kondrosarkom
E) Enkondrom
Dev hücreli kemik tümörü ya da diğer adıyla
osteoklastom RANKL seviyelerinin yükselmesi ile
karakterizedir. RANKL osteoklast prekürsörlerinin olgun
osteoklastlara dönüşmesinde rol alır. Dev hücreli kemik
tümörünün (Osteoklastom) adjuvan tedavisinde RANKL
inhibitörü olan Denosumab kullanılır.
Dev Hücreli Kemik Tümörü
• Epifizde yerleşir.
• 20-40 yaş kadınlarda daha sık görülür.
• Femur proksimali ve tibia proksimali en sık yerleştiği
yerdir.
• Kemik ya da kıkırdak üretimi yoktur.
• Osteoklast benzeri dev hücreler (100 ya da daha fazla
çekirdek) vardır.
• Borderline bir tümördür: Radyoterapi ile malignleşebilir.
Yaklaşık yarısı lokal olarak tekrarlar.
CEVAP: B
Multipl myelom Postgerminal merkez kemik iliğine dönen
plazma hücrelerinde gelişir. IgH’yi içeren çeşitli yeniden
düzenlemeler ve 13q delesyonları görülür. Litik kemik
lezyonları, patolojik kırıklar, hiperkalsemi ve böbrek
yetmezliği bulunan daha yaşlı erişkinler sık görülen klinik
şeklidir.
Foliküler lenfoma germinal merkez B lenfositlerden gelişir.
BCL2-IgH füzyon genine neden olan t(14;18) görülür.
Jeneralize lenfadenopati ve kemik iliği tutulumu bulunan
daha yaşlı erişkinler sık görülen klinik şeklidir.
Burkitt lenfoma germinal merkez B hücrelerden gelişir.
MYC ve Ig lokuslarını tutan translokasyonlar; genellikle
t(8;14) görülür. Ekstranodal kitleler bulunan adolesanlar ya
da genç erişkinler sık görülen klinik şeklidir. Nadiren
“lösemi” olarak ortaya çıkar. Agresif seyirlidir. Karında şişlik
ve ileoçekal kitle ile gelebilir. Yıldızsı gökyüzü manzarası
(makrofajlar ve blastlar) görülür.
CEVAP: A
21
98. Aşağıdaki over tümörlerinden hangisi epitelyal
kökenli değildir?
101. Aşağıdaki ajanlardan hangisi vücutta düşük oranda
metabolize olmazlar?
A) Brenner tümörü
B) Granüloza-teka hücreli tümör
C) Müsinöz tümör
D) Endometrioid tümör
E) Berrak hücreli tümör
A) Lityum
B) Metformin
C) Gabapentin
D) Aminoglikozidler
E) Spironolakton
Granüloza-teka hücreli tümör overin seks-kord stromal
tümörlerindendir.
Vücutta düşük oranda metabolize olan ilaçlar:
metformin, nitrözoksit, pregabalin-gabapentin,
aminoglikozidler, furosemide, digoksin, lityum
Spironolakton aktif metabolite olan Kanrenona dönüşür.
Yani metabolize olur.
Yüzey Epitelyal Over Tümörleri
• Seröz tümör
• Müsinöz tümör
• Endometrioid tümör
• Brenner tümörü
• Berrak hücreli tümör
• Kistadenofibrom
CEVAP: E
102. Aşağıdakilerden hangisi M2 reseptör aracılı oluşan
etkilerden birisidir?
CEVAP: B
A) Gıda alımında artış
B) SA&AV inhibisyonu
C) Bronş düz kasında kasılma
D) NO sentezi
E) Salivasyon artışı
99. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi daha yüksek oranda
albumin bağlanır?
A) Lityum
B) Pregabalin
C) Nitrözoksit
D) Varfarin
E) Nikotin
Varfarin %99,6 oranla en fazla albumin bağlanan ilaçtır.
Lityum, alkol, nikotin, pregabalin-gabapentin, nitrözoksit,
metformin albumin bağlanmazlar çünkü ağırlıkları <200
Daltondur. Ayrıca metformin ve nitrözoksit metabolize
olmadıklarından değişmeden atılırlar.
CEVAP: D
CEVAP: B
103. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi psödokolinesteraz ile
yıkılmaz?
100. Plazma proteinleri ve bunlara bağlanan ilaçlarla
ilgili hangi seçenek yanlıştır?
A) Klevidipin
B) Aspirin
C) Esmolol
D) Broforamin
E) Remifentanil
A) Tubokürarin gama globuline bağlandığı için multiple
miyelom gibi durumlarda etkisi azalır.
B) Lidokain alfa-1 asit glikoproteine bağlandığı için
enfeksiyon durumlarında analjezik etkisi azalır.
C) Siklosporin lipoproteinlere bağlandığı için
hipertrigliseridemi durumlarında immune-süpresan etkisi
azalır.
D) Asetaminofen albumine bağlı taşındığı için
dehidratasyonda etkisi azalır.
E) Diazepam albumine bağlı taşındığı için nefrotik
sendromda etkisi artar.
Asetaminofen albumin çok az bağlanır. Diazepam varfarin - Furosemid yüksek oranda bağlanır nefrotik
sendrom gibi albüminin azaltığı durumlarda
intoksikasyon riski artarken, dehidratasyon gibi albumin
konsantrasyonunun arttığı hadisede etkileri azalır. Diğer
seçeneklerdeki ilaçlar, bağlandığı proteinler ve
bulundukları hadiselerle ilgili durumlarda etkilerindeki
değişimler doğrudur.
CEVAP:D
M2:KALP
M3:DÜZ KAS
M2 aracılı vagal sinir ile kalpte SA nod blokajıyla
bradikardi oluşur. Tremor da M2 aracılıdır. Diğer
seçeneklerin hepsi M3 reseptör agonizması sonucu
meydana gelebilir.
Plazmada asetilkolin esteraz(bütirilkolin esteraz) ile
elimine olanlar:
• Ach
• Süksinilkolin
• Ester yapılı lokal anestezikler
• Atropin
• Skopolamin
• Mivaküryum
• Remifentanil
• Asetil salisilik asit
• Klevidipin
• Esmolol
Ortak özellik: hepsi plazmada yıkıldığı için kısa etkilidir.
Hatta çoğu kendi grubunun en kısa etkilisidir.
CEVAP: D
22
104. Aşağıdaki seçeneklerden hangi ikili lipoliz
stümülasyonuyla ilişkili reseptörlerdir?
107. Aşağıdaki antiepileptiklerden hangisi petit mal’de
kullanılmaz?
A) beta1-beta3
B) beta2-alfa1
C) alfa2-beta2
D) beta2-beta3
E) alfa1-alfa2
A) Klonazepam
B) Valproat
C) Lamotrijin
D) Topiromat
E) Fenitoin
Lipolizi beta1&3 stümüle ederken, alfa2 inhibe eder.
ABSANS TEDAVİ: KATİL EVLAT
Klonazepam
Etosüksimif
Valproat
Lamotrijin
Asetazolamid
Topiromat
CEVAP: A
Fenitoin Absans epilepside kontrendikedir.
CEVAP: E
105. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi deneysel absans
epilepsisi oluşturur?
A) Striknin
B) Oksitremorin
C) Pentilentetrazol
D) Fensiklidin
E) Metaraminol
Deneysel şizofreni: Fensiklidin
Deneysel parkinsonizm: Oksi-tremorin
Deneysel konvülziyon: Striknin
Deneysel epilepsi: PikroToksin, PentilenTetrazol
A: Absans, gaba-A blokaj
PikroToksin, PentilenTetrazol
CEVAP: C
108. Benzodiazepinlerle ilgili aşağıdaki ifadelerden
hangisi yanlıştır?
A) Kısa etkililerde rebound insomnia, bağımlılık, psikojenik
yoksunluk daha fazla görülür
B) Uzun etkililerde artık etki daha fazla gözlenir
C) Klor kanalı açılma süresini uzatırlar
D) Flumazenil invers agonistidir
E) REM safhasını kısaltmayan hipnosedatiflerdir
Benzodiazepinler klor kanalı açılma frekansını,
Barbitüratlar açılma süresini arttırırlar.
Benzodiazepinler REM safhasını kısaltmadıkları için
kaliteli uykuyu bozmazlar, bu yüzden barbitüratlara
insomnia tedavisi açısından üstündürler.
CEVAP:C
106. Aşağıdaki metabolit eşleştirmelerden hangisi
yanlıştır?
A) Noradrenalin periferal: VMA
B) Noradrenalin santral: Süksinik semialdehid
C) Dopamin: HVA
D) Dopamin: 3-O-Metildopa
E) Serotonin: 5-HIAA
Norepinefrin santral metaboliti: MHPG
Yani: 3-Metoksi 4-Hidroksi Pheniletilen Glikol
Agresif kişilik bozukluğunda MHPG nin artmış olduğu
gözlenmiştir!
Süksinik semialdehid: GABA metabolitidir.
CEVAP: B
109. Pulmoner hipertansiyonda kullanılan hangi ilaç
guanilat siklaz aktivasyonu üzerinden nitrik oksit
salınımını arttırarak etkisini gösterir?
A) Bosentan
B) Tolazolin
C) Riociguat
D) İnhale NO
E) İlioprost
Bosentan: Non-selektif endotelin reseptör blokeridir
Tolazolin: Non-selektif alfa blokerdir
İlioprost: PGI2 ’’Prostosiklin’’ analogudur.
Rioci-GUAT: cGMP yi arttırarak NO salınımını düzenler.
CEVAP: C
23
110. Menstruel siklus bozukluğu ve galaktore şikayetiyle
başvuran 32 yaşında bayan hastanın yapılan
muayenesinde görme alanında herhangi bir bozukluk
olmadığı ve çekilen kraniyal MR’ında hastanın
hipofizinde 6 mm boyutlarında bir adenom saptanmıştır.
Prolaktin seviyesi 65 ng/ml (normal aralığı 5-25 ng/ml) gelen
hastaya migren öyküsü olduğundan dolayı
sumatriptan kullanması nedeniyle ergot alkaloidi
verilmek istenmemektedir.
Aşağıdakilerden hangisi bu hasta için en uygun
seçenektir?
KABERGOLİN
Kabergolin yarı ömrü bromokripten daha uzun olan ve D2
reseptörüne selektivitesi 4 kat fazla olan ergot türevidir.
A) Bromokriptin
B) Kabergolin
C) Kuinagolid
D) Pegvisomant
E) Sermorelin
CEVAP: C
KUİNAGOLİD
Ergot türevi olmayan D2 agonistidir. Bromokriptinden
güçlü kabergolinden zayıf etki gücü vardır.
Pegvisomant GH reseptör antagonistidir.
Sermorelin; GHRH analoğudur ve hipotalamik ve hipofizer
GH yetmezliklerinin ayrımında tanı testi olarak kullanılır.
İlk denemede hem tekrar amaçlı, hem de çok kolay
soruların prezentasyonu değiştirilerek nasıl ilginç hale
getirilebileceğini gösteren güzel bir soru.
Dört dörtlük mikroadenom karakterli prolaktinoma
tarifleniyor fakat hastamız migren öyküsü nedeniyle
sumatriptan kullandığından ergot alkaloidi
kullanılamıyor. Soru ergot alkaloidi olmayıp dopamin
agonistik etkisiyle prolaktini baskılayan kuinagolidi
sorguluyor.
PROLAKTİN
Prolaktin peptid yapıda bir hormon olup ön hipofizden
salgılanır. Hipotalamustan salınan dopaminle inhibe edilir.
Prolaktin sekresyonun ana belirleyicisi tuberoinfundibular
nöronlardan salınan ve D2 reseptörünü etkileyen dopamindir.
Östrojen, progesteron, GH ve plesental insan laktojeniyle
beraber memeyi laktasyona hazır hale getirir. Postpartum
dönemde bebeğin emmesiyle uyarılan prolaktin salınımı
laktasyonun başlamasını ve devam etmesini sağlar. FSH ve
LH yapımını inhibe eder.
TRH, VIP, prolaktin salgılatıcı peptid gibi prolaktin salınımını
artıran faktörler mevcut olup hipotiroidide artan TRH
düzeyleri hiperprolaktinizme neden olabilir.
Hiperprolaktinemi kadınlarda galaktore, amenore ve
infertiliteye, erkeklerde ise libido kaybı, erektil disfonksiyon
ve infertiliteye yol açar. Hiperprolaktinemi tedavisinde
cerrahi tedavinin başarı oranları nispeten düşük
olduğundan D2 reseptör agonistleri yaygın olarak
kullanılmaktadır.
BROMOKRİPTİN
Bromokriptin semi-sentetik ergot türevi olup, D1 ve D2
reseptörlerini agonize ettiğinden spontanöz (adenom vb.) ve
TRH ‘ın indüklediği prolaktin salınım fazlalıklarında kullanılır.
Endikasyonları:
• Hiperprolaktinemide prolaktin seviyeleri ile hem
mikroadenomlarda hem de makroadenomlarda tümör
boyutunu azalmak için kullanılır
• Akromegalide ve GH salgılayan tümörlerde tümör
boyutunda küçülme sağlar.
• İstenmeyen laktasyon durumlarında (düşük sonrası ya da
uzamış postpartum emzirme) kullanılır.
En sık yan etkileri bulantı-kusma, başğarısı ve postural
hipotansiyondur. Soğukta dijital vazospazm ve pulmoner
infiltratlar oluşabilir. Gebelerdeki prolaktinomada
bromokriptin kullanımı güvenlidir.
111. Aşağıdakilerden hangisi metastatik prostat CA
tedavisinde kullanılan androjen reseptör antagonistidir?
A) Finasterid
B) Abareliks
C) Goserelin
D) Nilutamid
E) Somatrem
Soru direkt olarak androjen reseptörü antagonistlerini
bilip bilinmediğini sorgulayan benzerleri daha önce
karşımıza gelmiş bir soru.
FLUTAMİD / BİKALUTAMİD / NİLUTAMİD
GnRH analogları ile beraber metastatik prostat CA
tedavisinde kullanılan androjen reseptör
antagonistleridir. Bikulamid ve nilutamid kastrasyon için
veya cerrahi kastrasyondan sonra kullanılabilinir. Flutamid
hirsutizm tedavisinde kullanılır.
FİNASTERİD / DUTASTERİD
5α –redüktaz enzim inhibitörüdürler. Benign prostat
hiperplazisinde kullanılırlar ve erkek tipi kellik tedavisinde
kullanılırlar
ABARELİKS
GnRH antagonistidir. Özellikle spinal korda veya başka
yerlere metastaz yapmış prostat ca tedavisinde kullanılır.
Goserelin GnRH reseptör aagonistidir.
Somatrem: GH sentetik analoğudur.
CEVAP: D
24
112. Aşağıdakilerden hangisi östrojen sentezini inhibe
etmez ?
A) Fulvestrant
B) Anastrozol
C) Ekzemestan
D) Letrozol
E) Formestan
Soru aslında iki bilgiyi sorguluyor: kim östrojen
sentezini inhibe eder ve kim östrojen reseptör
antagonisti olup östrojen sentezini inhibe etmez.
ANTİ-ÖSTROJEN TEDAVİ
Anti-östrojen tedavi hormon reseptör pozitif olan meme
kanseri hastalarda tercih edilir. Selektif östrojen reseptör
modülatörü (SERM) ve selektif östrojen reseptör down
regulatörleri (SERD) anti östrojen tedavide yer alır.
Tamoksifen meme kanserinin tedavisinde kullanılan bir
SERM’dir. Aynı zamanda ciddi risk faktörü (BRCA1, BRCA2
gen pozitifliği) olanlarda koruma amaçlı kullanılır.
Endometrium kanseri riskini ve tromboembolik olay görülme
oranını artırır.
Toremifen ER+ ya a bilinmeyen reseptör durumu olan
meme kanserinde kullanılan bir SERM’dir
Fulvestrant tam östrojen reseptör antagonisti (SERD) olup
meme kanserinde kullanılır.
ÖSTROJEN SENTEZ İNHİBİTÖRLERİ
AROMATAZ İNHİBİTÖRLERİ
Meme ca tedavisinde kullanılırlar
Steroidal (tip I)
(Irreversibl)
formestan ve
ekzemestan
Non-steroidal (tip II)
(Reversıbl)
Anastrozol, letrozol,
fadrozol ve vorozol
Östrojen sentez
inhibitörleri uterin
sistem kanserleri veya
tromboembolizm
riskini tamoksifen gibi
artırmazlar. Flushinge
neden olurlar.
Bifosfonatlarla
kullanılırlar.
CEVAP : A
113. Aşağıdakilerden hangisi henle kulbuna etki eden
diüretikler için doğru değildir?
A) Henle kulbunun çıkan kalın kolundaki NKCC2 (Na+/
K+/2Cl- ) transport sistemini inhibe ederler
B) Prostaglandin sentezini inhibe ederek su ve tuz atılımını
artırması sayesinde fazladan diüretik etkinlik gösterirler.
C) GFR 30 ml/dk’nın altına düşse bile doz artırımı ile birlikte
diüretik etkinlik göstermeye devam eder.
D) Sıvı atılmasına neden olduğundan pulmoner ödem
tedavisinde faydalıdır.
E) Uzun süre kullanımında nefrotoksisiteye neden olabilir.
Bu sıralar diüretik sayfaları karıştırılıyor. En potent ve
en yaygın kullanılan diüretik olan loop diüretiklere
dikkat etmek lazım.
LOOP DİÜRETİKLER (Furosemid, Etakrinik asit,
Bumetanid, Torsemid)
Furosemid, Bumetanid ve Torsemid sülfonamid türevi
olup Etakrinik asit sülfonamid grubu değildir. Henle
kulbunun çıkan kalın kolundaki NKCC2 (Na+/K+/2Cl- )
transport sistemini inhibe ederek etki gösterir.
Bumetanid hariç zayıf karbonik anhidraz inhibitör etki
gösterir. Loop diüretikleri plazma proteinlerine yüksek
oranda bağlanır ve etki gösterebilmesi için proksimal
tübülden sekrete olması gerekmektedir. NSAIDler ve
probenesid ise bunların sekresyonunu azaltır. Düşük GFR
değerlerinde etki gösterir.
Loop diüretikleri COX-2 salınımını etkileyip araşidonik
asitten prostaglandin sentezini artırır. Sentezlenen
prostaglandinlerden PGE2 çıkan henle kalın kolundan tuz
transportunu azaltarak furosemidin diüretik etkisine katkıda
bulunur. NSAİDlar prostaglandin oluşumunu inhibe
ederek loop diüretiklerin etkisini azaltır.
Endikasyonları :
• Hiperkalemi
• Akut renal yetmezlik
• Anyon overdozu (bromid ,iodid ve florid zehirlenmelerinde)
• Kalp yetmezliğinde sıvı yüklemesi varsa
• Akut sol ventrikül tedavisi (hızlı bir şekilde venöz
kapasitansı artırarak sol ventrikül yüklemesini azaltır).
• Pulmoner ödem
• Hipertansiyon
• Kronik konjestif kalp yetmezliğinde mortaliteyi, kalp
yetmezliğinin kötüleşmesini azaltıp egzersiz kapasitesini
artırır.
Yan etkileri :
• Doz bağımlı ototoksisite (aminoglikozidler gibi)
• Hiperürisemi (gutta atak sıklığını artırır)
• Hipomagnezemi
Hepatik sirozda, borderline renal yetmezlikte, kalp
yetmezliğinde dikkatli kullanılmalıdır.
CEVAP : B
114.Aşağıdakilerden hangisinde ranolazinin etki
mekanziması tam olarak verilmiştir?
A) Yağ asit oksidasyonunu inhibe ederler.
B) Hiperpolarizasyonla aktif olan katyon kanallarının
inhibisyonu
C) Rho-kinaz inhibisyonu
D) Nitrik oksit oluşumu
E) Geç sodyum kanalı inhibisyonu ve yağ asit oksidasyonu
inhibisyonu
Çok şık tasarlanmış ve karşımıza benzerleri gelebilecek
bir anti iskemik ilaç sorusu. Çeldiriciye takılmayanlar
soruyu yapmışlardır. Hem bu sayede bazı ilaçları da
tekrar edelim.
Ranolazin geç sodyum (INa) kanalına etkiyerek geç
sodyum akılını azaltır. Sonuç olarak hücre içi kalsiyum
azalacağından hücrelerde relaksasyona neden olur.
Trimetazidin ise pFOX inhibitörleri olarak bilinirler ve
miyokardda yağ asidi oksidasyonunu inhibe ederler. Hücre
başına düşen oksijeni artırır.
Rho kinazlar özellikle koroner vazospazmla ilişkili bulunmuş
olup rho kinaz inhibitörü olan fasudil ise klinikte başarılı
sonuçlar vermiştir.
İvabradin hiperpolarizasyonla aktif olan katyon kanallarının
inhibe eder.
Nikorandil: Koroner arterlerde vazodilatasyon yaparak etki
gösterir. Hem preload hem afterloadı düşürür. Kalpte KATP
kanallarını aktive ederek miyokardiyal koruma sağlar.
CEVAP : E
25
115. Pulmoner hipertansiyon tedavisinde kullanılan
endotelin reseptörlerini non-selektif olarak inhibe
ederek etkinlik gösteren ilaç aşağıdakilerden
hangisidir?
117. Daha önce saptanan atrial fibrilasyonu nedeniyle anti
aritmik ve klopidogrel kullanan bir hastaya karın ağrıları
nedeniyle endoskopi yapılıyor ve pangastrit görülmesi
üzerine işleme biyopsi yapılmadan son veriliyor. Karın
ağrısı nedeniyle hastaya medikal tedavi başlanıyor. Hasta
1 hafta sonra acil servise sağ tarafta güç kaybı ve konuşma
bozukluğu ile cisimleri tanıyamama şikayetiyle acil servise
başvuruyor. Burada yapılan kraniyel tomografisinde hastada
medial karotis arter dallarında emboli ile uyumlu görüntü
saptanıyor.
Bu hastaya karın ağrısı nedeniyle aşağıdaki ilaçlardan
hangisi başlanmış olabilir?
A) Tadalafil
B) Losartan
C) Ramipril
D) Bosentan
E) Ambrisertan
Zor bir soru olarak karşımıza gelebilecek bir soru.
Non-selektif ifadesine dikkat.
Tadalafil pulmoner hipertansiyon tedavisinde de
kullanılabilen fosfodiesteraz 5 enzim inhibitörü bir ilaçtır.
Losartan anjiotensin II reseptör antagonisti, ramipril ise
anjiotensin dönüştürücü enzim inhibitörüdür.
ENDOTELİN RESEPTÖR ANTAGONİSTLERİ (BOSENTAN
/ AMBRİSERTAN )
Endotelin-1 (ET-1) pulmoner vazokonstruksiyona neden
olur. ET-1 vasküler düz kas hücrelerini ETA reseptörleri
aracılığıyla kasarken ETB reseptörleri ise endotel
hücrelerinde prostosiklin ve NO salınımını artırır.
Bosentan hem ETA hem de ETB reseptörlerini inhibe eder.
Pulmoner hipertansiyonda mortaliteyi ve semptomları
azaltırlar. Periferal ödem ve karaciğer hasarına neden
olabilir. Ambrisertan ise sadece ETA reseptörünü inhibe
etmesine rağmen klinik etkisi bosentanla benzerdir.
CEVAP: D
116. Metisiline dirençli Staphylococcus aureus
tedavisinde aşağıdaki antibiyotiklerin hangisi öncelikle
tercih edilmez?
A) Vankomisin
B) Piperasilin
C) Tigesiklin
D) Seftabiprol
E) Linezolid
Psödomonas ve MRSA tedavilerine dikkat, her zaman
güncelliğini koruyan antibiyotiklerdir.
Piperasilin, tazobaktam ile kombine edilerek
psödomonas tedavisinde kullanılan güçlü bir
penisilindir. MRSA etkinliği yoktur.
MRSA Tedavisinde kullanılan antibiyotikler
• Vankomisin
• Teikoplanin
• Linezolid
• Tigesiklin
• Streptogramin B (Quinopristin/ Dalfopristin)
• Seftabiprol, Seftarolin (5. jenerasyon sefalosporin)
• Daptomisin
• Dalbavansin/Telavansin
CEVAP : B
A) Pantaprozol
B) Misoprostol
C) Sükralfat
D) Alginik asit
E) Omeprazol
Vaka kısmıyla kafa karıştırılmaya çalışılmış, özetle
klopidogrel kullanan ve gastrit nedeniyle başlanan ilaç
sonrası emboli atan hasta kurgulanıyor.
KLOPİDOGREL
Tiklodipin gibi P2Y12 reseptörünü inhibe etmesine rağmen
tiklodipinden daha potenttir ve trombositopeni ile nötropeni
çok daha nadir görülür.
Aspirinle sinerjistik etkili olup koroner stent
implantasyonundan sonra, inme profilaksisinde ve unstabil
anjina iskemiyi önlemek için kullanılır.
Klopidogrel ön ilaç olup karaciğerde CYP2C19 enzimi ile
aktif hale geçer. Bu enzimin genetik bozukluğunda ve
omeprazol gibi ppi’larla beraber kullanım sırasında etki
yetersiz kalacağından kardiyovasküler olay riski artar.
Klopidogrel kullanan hastalarda kullanılması
görece güvenli olana proton pompa inhibitörleri
pantaprazol ve rabeprazol’dur.
CEVAP: E
118. Aşağıdaki antiviral ilaçlardan hangisi
immünsüprese hastalarda görülen CMV enfeksiyonu
tedavisinde kullanılmaz?
A) Gansiklovir
B) Sidofovir
C) Fomivirsen
D) Foskarnet
E) Pensiklovir
Daha önce benzerleri bir çok defa sorulmuş bir antiviral
ajan sorusu. HIV tedavisinde kim revers transkriptaz
inhibitörü, kim proteaz inhibitörü; alt grupları bilmemiz
ve kim HSV kim CMV’ ye etkili bilmemiz gerekli. Derste
verdiğimiz küçük ipuçlarıyla yapılabilinecek bir soru.
HSV
CMV
Asiklovir / Valasiklovir
Gansiklovir / Valgansiklovir
Famsiklovir / Pensiklovir
Sidofovir
İdoksuridin / Trifluridin
Fomivirsen
Dokosanol
Foskarnet
Foskarnet
CEVAP : E
26
119. Bir trematod olan şistozomiyazis tedavisinde ve
barsaktaki tenyalara ve Hymenolepis nana
infestasyonlarının tedavisinde öncelikle kullanılan
anti-sestod ilaç aşağıdakilerden hangisidir?
Modern antineoplastik ilaçların bir kısmı büyüme
faktörlerinin tirozin kinaz aktivitesini inhibe ederek ya
da büyüme reseptörlerini antagonize ederek etki
gösterirler.
Panitumumab etkisini EGFR’yi antagonize ederek
gösterir.
A) Niklozamid
B) Albendazol
C) Prazikuantel
D) Klorokin
E) Sodyum stiboglukonat
BÜYÜME FAKTÖRÜ RESEPTÖRÜ İNHİBİTÖRLERİ
Parazit tedavisine dikkat. Her tus oldukça zor sorular
geliyor. Bu defa kolay bir soru karşımızda.
PRAZİKUANTEL
Bir trematod olan şistozomiyazis tedavisinde ve barsaktaki
tenyalara ve H.nana infestasyonlarının tedavisinde kullanılır.
Sisterkoziste de etkilidir. Serebral sistiserkoz varsa
glukokortikoidle verilir. Oküler ve spinal sistiserkoziste
kullanılmaz.
Trematod ve sestod hücre zarlarında kalsiyum
geçirgenliğinin arttırarak parazitlerin felç geçirmesine
neden olur. T.soliuma karşı kullanıldıysa 2 saat sonra tuzlu
müshil verilerek ölmüş tenyanın barsaklardan hemen
uzaklaştırılması gerekmektedir.
Emzirenlerde ve 4 yaş altı çocuklarda kullanılmamasına
rağmen gebelerde gerekirse kullanılabilir.
Organizma
İlaç seçimi
Alternatif ilaç
Schistosoma türleri
Prazikuantel
Metrifonat,
Oksamnikin
Clonorchis sinesis,
opisthorcis türleri
Prazikuantel
Albendazol
Paragonimus
westermani
Prazikuantel
Bithinol
Taenia saginata (sığır
tenyası)
Prazikuantel,
Niklozamid
Mebendazol
Taenia solium (domuz
tenyası)ve D.latum
(balık tenyası)
Prazikuantel,
Niklozamid
H.nana
Prazikuantel
Niklozamid,
Nitazoksanid
Niklozamid Sestodların anaerobik metabolizmasını
inhibe ederek ölümüne yol açar. T.soliuma karşı kullanıldığı
durumda laksatifle birlikte alınmalıdır. Gebelerde ve yaşlı
hastalarda kullanılabilir. Schistosoma türlerinde öncelikle
tercih edilmez.
1. SETUKSİMAB / PANİTUMUMAB
Setuksimab, İgG1 yapısında ekstrasellüler EGFR
(Epitelyal büyüme faktörü reseptörü) monoklonal
antikorudur. Metastatik kolon kanserinde kullanılır.
Panitumumab EGFR ye karşı tam insan İgG2κ
yapısında ekstrasellüler EGFR monoklonal antikorudur.
Diğer ajanlara dirençli kolorektal kanserli hastalarda
kullanılır.
2. GEFTİNİB / ERLOTİNİB
Geftinib EGFR tirozin kinaz aktivitesini ATP bağlanmasını
önleyerek inhibe eder. Öncesinde kemoterapi almış küçük
hücreli olmayan akciğer kanserinde endikedir.
Erlotinib HER1/EGFR tirozin kinaz inhibitörüdür.
Metastatik pankreas kanseri ve küçük hücreli olmayan
akciğer
kanserinde kullanılır. İki ilaç da anoreksiye neden olabilir.
3. BEVASİZUMAB / SORAFENİB / SUNİTİNİB /
PAZOPANİB
Bevasizumab VEGF-A (vaskuler endotelyal growth faktör)’yı
hedefleyen hümanize monoklonal antikordur. Metastatik
kolorektal kanserlerde kombinasyon tedavisinde ilk sıra
tedavisinde kullanılır. Yan etki olarak Hipertansiyon,
tromboembolik olay görülme sıklığında artış, GİS’te
perforasyon ve proteinüri görülebilir.
Sorafenib VEGF, PDGFR, ve raf kinazı inhibe eden bir
molekül olup metastatik renal hücreli kanserde
kullanılır. Yan etki profili bevasizumaba benzer.
Sunitinib multipl reseptör tirozin kinazları (RTK) inhibe eder.
Etki ettiği tipler sorafenibe benzer. Renal hücreli kanser ve
imatinibe dirençli GIST ‘te kullanılır. Hipotiroidizm, kemik iliği
depresyonu, el-ayak sendromu yapabilir.
Pazopanib multipl RTK’ları özellikle de VEGR, PDGFR ve
raf kinazı inhibe eden bir moleküldür. İlerlemiş renal hücreli
kanserde kullanılırlar.
CEVAP: C
CEVAP : C
120. Aşağıdaki antineoplastik ilaçlardan hangisi
etkinliğini vasküler endotelyal büyüme faktörü
üzerinden göstermez?
A) Bevasizumab
B) Pazopanib
C) Panitumumab
D) Sorafenib
E) Sunitnib
27
KLİNİK
DENEME 1
(AÇIKLAMA)
28
1-Akut miyokart infarktüs geçirmiş bir hastanın
hastaneden taburcu olduktan sonraki dönemde
prognozunu belirleyen en belirleyici faktör
aşağıdakilerden hangisidir?
3-64 yaşında erkek hasta çarpıntı yakınması ile acile
başvuruyor. Hastanın öyküsünden kalp yetmezliği
nedeniyle takipli olduğu ve son ekokardiyografi
tetkikinde ejeksiyon fraksiyonunun %30-35 olduğu
öğreniliyor. Fizik muaynede kan basıncı 130/80 mm Hg
olarak ölçüyor. Dinlemekle akciğer alanında ral-ronküs
duyulmuyor. Hastanın EKG sinde ventrikül yanıtı 143 atı/
dk olan atrial fibrilasyon tespit ediliyor.
Bu hastada ventrikül hız kontrolü için aşağıdaki
tedavilerden hangisinin uygulanması uygun değildir?
A) Yaş
B) Sol ventrikül sistolik fonksiyonları
C) Rezidü iskemi varlığı
D) Diyabet
E) Ventiküler aritmiye yatkınlık
Akut MI Hastalarında Risk Belirteçleri:
Hastaneye başvuruda: Yaş ( >65), diyabet, eski anjiana
pektoris ve Mİ öyküsü, ST elevasyonunun varlığı ve
lokalizasyonu, kalp yetmezliği bulguları
Hastanede yatış esnasında:Sol ventrikül sistolik
fonksiyonları (EF), komplikasyonların varlığı, rekurren infarkt
Taburculukta: Sol ventrikül sistolik fonksiyonları ( en
önemlisi), rezidüel koroner hastalığın boyutu( rezidü
iskemi), ciddi ventriküler aritmiye yatkınlık (dakikada 10 dan
fazla ventriküler ekstrasistol olması)
A) Amiadoron
B) Diltiazem
C) Digoksin
D) Metoprolol
E) Karvedilol
MI hastalarında taburculukta prognozu belirleyen en önemli
parametre sol ventrikül sistolik fonksiyonudur. (EF)
Bu hastada sistolik kalp yetersizliği mevcut. ( EF:%30-35 )
Kalp yetersizliğini kötüleştiren ilaçlar:
• Non-dihidropirin türevi kalsiyum kanal blokerleri
(verapamil, diltiazem)
• Non-steroid ağrı kesiciler
• Tializolidonlar
• Klas 1 ve 3 antiaritmikler ( amiadoron hariç. Amiadoron
kalp yetersizliğinde kullanılabilir )
CEVAP: B
CEVAP: B
2-Bilinen kalp hastalığı öyküsü olmayan 22 yaşındaki
erkek hasta nefes darlığı, çarpıntı ve periferik ödem
yakınmaları ile acile başvuruyor. Hastanın öyküsünden
2 hafta önce viral üst solunum yolu enfeksiyonu
geçirdiği öğreniliyor. Fizik muaynesinde 1. kalp sesinde
yumuşama, S3 ve mitral odakta 2/6 şiddetinde sistolik
üfürüm duyuluyor. Apikal vurunun sola ve laterale yer
değiştirdiği tespit ediliyor. Laboratuarda troponin ve
kreatinin fosfokinaz düzeyi yuksek bulunuyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Non ST miyokart infarktüsü
B) Perikardit
C) Miyokardit
D) Dilate kardiyomiyopati
E) Romatizmal ateş
Akut miyokardit klinik:
Hasta asemptomatik olabileceği gibi miyokart infarktüsünü,
kalp yetmezliğini taklit eden semptomlar ile gelebilir.
Hastaların çoğunda başlangıçtan 1-2 hafta önce artralji,
kırgınlık, ateş, terleme gibi viral enfeksion bulguları vardır.
Klinik öykü kalp yetmezliği olmayan hastada ani kalp
yetmezliğinin gelişmesi şeklindedir.
Yakın zamanlı ÜSYE enfeksiyonu + ani kalp yetmezliği :
Miyokardit
Yakın zamanlı ÜSYE enfeksiyonu + göğüs ağrısı: Perikardit
Bu hastada kalp yetmezliği geliştiği için S3 duyulmakta. Sol
ventrikül dilatasyonu nedeniyle apikal vuru laterale ve
aşağıya kaymış, fonksiyonel mitral yetersizliği gelişmiş.
CEVAP: C
4-Bilinen kalp hastalığı öyküsü olmayan 22 yaşındaki
bayan hasta çarpıntı ve presenkop yakınması ile acile
servise başvuruyor.Hastanın kan basıncı 100/70 mm Hg
olarak ölçülüyor. Hastanın elektrokardiyografisi
aşağıdaki gibi izleniyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Atrial fibrilasyon
B) Fokal atrial taşikardi
C) Kavşak taşikardi (AVRT-AVNRT)
D) Multifokal atrial taşikardi
E) Ventriküler taşilkardi
Kavşak taşikardileri (Paroksismal supraventriküler
taşikardi)
• Atriventriküler nodal reentran taşikardi (AVNRT)
• Atrioventriküler reentran taşikardi (AVRT)
AVNRT de AV nod içerisinde farkılı iletim özellikleri olan iki
farklı yolak vardır. Reentry bağlı oluşur.
AVRT de ise AV noda ve AV nod hariçi atriumla ventrikülü
bağlayan aksesuar yolağa bağlı reentry oluşur. En iyi
bilinen formu Wolf-Parkinson-White sendromudur.
Kavşak taşikardileri dar QRS li düzenli taşikardilerdir. Kalp
hızı genellikle 150-250 Atım /dk arasındadır. P dalgası izlenmez.
CEVAP: C
29
5-Mekanik mitral prostetik kapağı olan bir kişide
kolonoskopi öncesi infektif endokardit profilaksisi
açısından en uygun yaklaşım aşağıdakilerden
hangisidir?
7- Bu hasta için öncelikli olarak aşağıdakilerden hangisi
düşünülmelidir?
A) Latent tüberküloz enfeksiyonu
B) Milier tüberküloz
C) Renal transplantlı olması dışında sağlıklı
D) Atipik mikobakteri enfeksiyonu
E) Postprimer akciğer tüberkülozu
A) İşlemden yarım saat önce 2 gr amoksisilin verilmesi
B) İşlemden bir saat önce 2 gr amoksisilin verilmesi
C) İşlemden yarım saat önce 1 gr seftriakson verilmesi
D) İşlemden yarım saat önce 1 gr vankomisin verilmesi
E) Herhangi bir profilaksi uygulanmaması
İmmün sistemi baskılanmış kişilerde ( immünsupresif
kullanımı, konjenital yada edinsel immun yetersizlik) PPD 5
mm üstü pozitif kabul edilir.
Antibiyotik profilaksisi:
1-Protez kapakğı ya da kalp kapağı onarımında protez
materyali kullanılmış olanlar
2- Daha önce İE geçirmiş olanlar
3-Doğumsal kalp hastalığıa olanlar
• Cerrahi uygulanmamış ya da rezidü defekti, palyatif şantı
ya da kondüitleri bulunan siyanotik DKH
• Konjenital kalp hastalıklarının protez materyal ile
onarımında sonra ilk 6 ay
• Kardiak cerrahi sonrası rezidü defektin sürmesi
durumunda
Diş etinin yada dişin periapikal bölgesinin manipüle edildiği
dental girişimlerde ve ağız mukozasındaki perforasyonlarda
antibiyotik profilaksisi düşünülmelidir.
Bu hastada PPD nin 8 mm olçülmesi ve aşı skarının
olmaması hastanın tuberkuloz basili ile karşılaştığını
gösteriyor.
Hastada aktif infeksiyon bulgusu mevcut değil. PA akciğer
grafisi normal. Semptomlar anemi ile ilişkili. Sedimantasyon
yüksek değil.
Dolayısıyla en olası tanı latent enfeksiyondur. Basiller
Simon odaklarında sessizce beklemektedir.
CEVAP: A
Bronkoskopi, larinkoskopi, gastroskopi, sistoskopi,
kolonoskopi antibiyotik profilaksisi gerektirmez.
8-Bu hasta için en uygun yaklaşım aşağıdakilerden
hangisidir?
İnfektif endokarditte antibiyotik profilaksisi:
Amoksisilin/ampisilin işlemden 30-60 dk önce tek doz 2 gr
Penisilin alerjisi olanlarda klindamisin 600 mg
CEVAP: E
6- Aşağıdaki ilaçlardan hangisinin astımın idame
tedavisinde kullanılması uygun değildir?
A) Ipratropiyum bromür
B) Zafirlukast
C) Teofilin
D) Formeterol
E) Kromalin sodyum
Ipratropiyum bromuür yalnızca akut atak tedavisinde
kullanılabilen antikolinerjik ajandır.
Astım krizinin tedavisi:
• Oksijen tedavisi
• Hızlı etkili beta2 agonist (en etkili , ilk tercih)
• Sistemik steroidler
• Antikolinerjik (ipratropiyum bromür)
• IV aminofilin
CEVAP: A
7.-8. soruları aşağıdaki bilgilere göre cevaplayınız.
Renal transplant nedeniyle immünsupresif tedavi alan bir
hastanın tuberkülin deri testinde 8 mm endurasyon tespit
ediliyor. Halsizlik ve çabuk yorulma dışında semptomu
olmayan hastanın çekilen posteroanterior akciğer grafisi
normal görülüyor. Laboratuvar incelemelerinde tam kan ve
rutin biyokimyasında hafif anemi, üre ve kreatinin
düzeyleri yüksek, eritrosit sedimentasyon hızı 20 mm/saat
olarak bulunuyor ve BCG skarı saptanmıyor.
A) Dörtlü antitüberküloz tedavi
B) Dokuz aylık izoniazid tedavisi
C) Ek bir tedavi gerekmez
D) İmmünosupresif tedavinin kesilmesi
E) Makrolid+etambutol+moksifloksasin
Bu hasta immunsupresif tedavi kullandığı için post primer
akciğer enfeksiyonu için risk altındadır.(Simon odaklarında
sessiz bekleyen basiller reaktivasyon tuberkülozuna neden
olabilir.) Hastaya profilaktif izoniazd verilmelidir.
CEVAP: B
9- Ateş, başağrısı, ishal ve öksürük şikayetleri ile
başvuran hastanın çekilen akciğer grafisinde yaygın
bilateral infiltrasyon gözleniyor. Biyokimya tetkiklerinde
hiponatremi saptanan hastanın olası pnömoni etkeni
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Streptococcus pneumoniae
B) Haemophilus influenzae
C) Legionella pneumophila
D) Staphylococcus aureus
E) Klebsiella pneumoniae
Başağrısı, ishal gibi ekstrapulmoner bulguların ön planda
olduğu pnomonilerde atipik etkenler öncelikli düşünülmelidir.
Bu etkenlerin neden olduğu pnomonilerde akciğer
grafisinde genellikle yaygın bilateral infiltrasyonlar
gözlenmektedir. Biyokimya incelemelerinde hiponatreminin
saptanması özellikle Legionella pnömonisini akla
getirmelidir.
CEVAP: C
30
10- 56 yaşında erkek hasta son 3 aydır ortaya çıkan kilo
kaybı ve halsizlik şikayeti ile başvuruyor. Dört yıl önce
hepatit B’e bağlı karaciğer sirozu tanısı konulduğu,
sonradan kontrollere gitmediği anlaşıldı. Fizik
muayenesinde ikter, jinekomasti, sağ üst kadranda sert
ağrılı hepatomegali ve umblikus hizasına uzanan asit tespit
edilen hastanın biyokimyasal incelemelerinde ALT 231 IU/I,
AST 346 IU/I, ALP 740 IU/I ve GGT 420 IU/I bulundu. Tam
kan sayımında Hgb 8.5 g/dl, Htc %27, total lökosit sayısı
4100/mm3 ve trombosit sayısı 329000/mm3 idi. Eritrosit
sedimentasyon hızı 77 mm/saat bulundu.
Bu hasta için en olası tanı hangisidir?
Crohn hastalarının %90’ında terminal ileum tutulumu vardır.
Hastaların onda birinde tek başına perianal hastalık görülebilirken tüm hastaların üçte birinde perianal tutulum vardır.
Crohn hastalığında ülseratif kolitin aksine (ülseratif kolitte
sadece mukoza ve submukoza
tutulumu vardır) tam kat tutulum vardır. Tipik bulgusu
lümende segmenter tutulumla ortaya çıkan kaldırım taşı
görünümüdür. Bu görünümü oluşturan, Crohn hastalığının
tipik histopatolojik bulgusu olan non kazeifiye granulomatöz
yapılardır. ANCA pozitifliği ülseratif kolitte daha belirgin
olmakla birlikte her iki hastalıkta da görülebilir (Crohn
hastalığında kolon tutulumu olduğunda pozitif bulunabilir).
İnflamatuvar barsak hastalığı için özgül bir test değildir.
Kolon tutulumu arttıkça pozitif bulunma olasılığı artar.
A) Spontan asit infeksiyonu
B) Sirozun klinik olarak dekompanse hale gelmesi
C) Kronik HBV infeksiyonu ile akut HDV süperinfeksiyonu
D) Hepatoselüler kanser
E) Tüberküloz peritoniti
CEVAP: B
13- Aşağıdakilerden hangisi Cushing Sendromunun
karakteristik özelliklerinden birisi değildir?
Hepatit B’e bağlı karaciğer sirozu tanısı konulmuş bir
hastada yeni ortaya çıkan kilo kaybı, fizik muayenede sert
ağrılı hepatomegali gelişmesi, ALT/AST oranının AST lehine
artmış olması, ALP yüksekliği, trombositoz ve akut faz
yüksekliği ön planda hepatoselüler karsinom gelişmiş
olabileceğini akla getirmelidir.
A) Bozulmuş glukoz toleransı
B) Depresyon
C) Hipopotasemi
D) Kas hipertrofisi
E) Osteoporoz
CEVAP: D
11- Yukarıda tariflenen hastada ilk yapılması gereken
biyokimyasal inceleme ne olmalıdır?
A) Asit mayiinin biyokimyasal incelenmesi
B) Alfa feto protein düzeyi ölçümü
C) HBe Ag ve HBV DNA ölçümü
D) Anti HDV Ab
E) Direkt bilirubin
Hepatoselüler karsinom tanısı düşünülen bu hastada tanısal
duyarlılığı yüksek olan serum alfa feto protein düzeyi ilk
istenmesi gereken laboratuvar incelemedir. Bunu takiben
hızla üst batın USG ile kitle varlığı araştırılmalı, gerektiğinde
ileri görüntüleme yöntemlerine başvurulmalıdır. En değerli
tanı yöntemi histopatolojik incelemedir.
CEVAP: B
Kronik hiperkortizolemi sonucunda ortaya çıkan semptom ve
belirti topluluğuna Cushing sendromu
denilir. Cushing sendromu santral obesite, ay dede yüzü,
buffalo hörgücü, pletore, mor strialar, kolay çürük, hirsutism,
psikiyatrik bozukluklar ile prezente olabilir. Kortizol düzeyi
supra-fizyolojik düzeylere çıktığı zaman distal tubulus
üzerindeki etkisi mineralokortikoidler kadar etkili olur,
böylece hipopotasemi, metabolik alkaloz görülebilir. Aşırı
kortizolün katabolik etkileri sonucunda proteinler ve kollajen
doku yıkılır, sonuç olarak kas atrofisi ve kemikte osteoporoz
ortaya çıkar.
CEVAP: D
14- Tip 2 diabetes mellitusu (DM) olan bir hastanın kan
şekeri hiperglisemik seyrediyor ve regüle edilemiyorsa,
bu durumun en olası nedeni hangisidir?
A) Fiziksel aktivitenin artırılması
B) Tiazid grubu diüretik kullanması
C) Stresin azalması
D) Prednizolonun kesilmesi
E) Kalori kısıtlaması ve kilo vermesi
12- İnflamatuvar barsak hastalıkları ile ilgili aşağıdaki
ifadelerden yanlış olanı hangisidir?
A) Aktif CD4 T hücreleri inflamasyonun gelişmesinden
sorumludur.
B) Ülseratif kolitte ANCA pozitifliği oldukça özgül olup kolon
tutulumu arttıkça pozitiflesir
C) Crohn hastalığında perianal tutulum tüm hastaların
yaklaşık üçte birinde görülür
D) Ülseratif kolitte rektum daima tutulmuştur.
E) Crohn hastalığında non kazeifiye granulomatöz
lezyonların varlığı tipiktir.
İnflamatuvar barsak hastalığında histopatolojik incelemede
lamina propriada aktif CD4+ T hücre infiltrasyonu mevcuttur.
Bu hücrelerin sentezlediği sitokinler inflamasyonu tetikler.
Ülseratif kolitte, rektum tutulumu hastalığın olmazsa
olmazı kabul edilir.
Erişkinde ortaya çıkan tip 2 diabetes mellitus obesite ve
genetik faktörler ile ilişkilidir. Vakaların çoğunluğu ideal
kilosundan %15’ten daha fazla ağırdır, tek yumurta
ikizlerinden birisinde tip 2 DM varsa diğerinde %90-100
ortaya çıkar. Stres durumunda başta adrenalin olmak üzere
kontr insüliner hormonlar salgılanacağı için hiperglisemi
meydana gelir ve kan şekeri regüle edilemez. Prednizolon
kontr insüliner bir hormondur, diabetojeniktir. Kilo verme ve
fiziksel aktivite yağ kitlesini azaltır dolayısıyla insülin direnci
azalır, keza fiziksel aktivite artınca kas kitlesinin glukoz
tüketimi artar. Tiazid grubu diüretikler insüline direnç
geliştirir, hiperglisemiye neden olabilir, diabetojeniktir.
CEVAP: B
31
15- Aşağıdaki hemolitik anemi sebeplerinde hangisinde
MCV düşüklüğü beklenir?
18- Aşağıdaki seçeneklerden hangisinde kan gazı
aspirin intoksikasyonu ile uyumludur?
A) Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği
B) Paroksizmal soğuk hemoglobinüri
C) Pirüvat kinaz eksikliği
D) Sıcak antikorlara bağlı oto immün hemolitik anemi
E) Beta talasemi minör
PH HC03 PC02
A) 7.29 25
53
B) 7.38 12
22
C) 7.53 39
49
D) 7.43 46
70
E) 7.28 12
28
Hemolitik anemilerde genelde normositer anemi beklenir,
yoğun retikülositoz varsa makrositere de kayabilir,
Talasemiler hemolitik anemi yapmakla birlikte belirgin MCV
düşüklüğü ile giden mikrositer anemi sebebidirler.
CEVAP: E
16- Yaklaşık bir aydır halsizlik şikayetleri olan 60
yaşındaki erkek hastanın poliklinik muayenesinde
yaygın lenfadenopatisi olduğu tespit ediliyor, hemogramında
75 bin lökosit/mm3, hemoglobin 10 g/dl, trombositler 151
bin/mm3 bulunuyor. Periferik yaymasında %85 lenfosit
olduğu görülüyor. Kemik iliği aspirasyonu
değerlendirilmesinde %50 lenfosit tespit ediliyor.
En muhtemel tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akut lenfoblastik lösemi
B) Sezary sendromu
C) LÖkomoid reaksiyon
D) Kronik lenfositik lösemi
E) Multiple myeloma
KLL genelde orta ve ileri yaş grubunda görülen en sık
lösemi tipidir. Klasik triadı: İleri yaş + yaygın lenfadenopati +
lenfositoz
Lenfosit ağırlıklı lökositoz ile birlikte ilikte %30 dan fazla
lenfosit varlığı tanıyı koydurur.
Aspirin intoksikasyonunda metabolik asidoz + respiratuvar
alkaloz olur.
A. Respiratuvar asidoz (dekompanze)
B. Metabolik alkaloz ve respiratuvar alkaloz yan yana olunca
pH normal olabilir. Bikarbonat ve karbondioksit çok düşük,
bikarbonat düşüklüğü metabolik asidoz karbondioksit
düşüklüğü de respiratuvar alkaloz lehine. Sadece
metabolik asidoz olsa karbondioksitin en fazla 25 mmHg’e
kadar düşmesini beklerdik, 22’ye düşmesi ek respiratuvar
alkaloz olduğunun göstergesidir.
C. Metabolik alkaloz (kompanze)
D. Metabolik alkaloz + respiratuvar asidoz
E. Metabolik asidoz (kompanze)
CEVAP: B
19- Kırk iki yaşında bayan hasta sinüzit nedeni ile on
gündür amoksisillin kullanırken hızlı gelişen ateş,
ürtiker ve oligüri bulguları ile başvuruyor. Laboratuvar
incelemelerinde eozinofili, hafif proteinüri ve
eozinofılüri tespit edilen hastanın mevcut tablosuna
neden olan hastalığın mekanizması aşağıdakilerden
hangisidir?
CEVAP: D
A) İlaca bağlı immün kompleks glomerülonefrit
B) Tip IV - ilaca bağlı interstisyel nefrit
C) Akut sistitin akut piyelonefrite ilerlemesi
D) Endotoksik şok
E) Nefrotoksik akut tübüler nekroz
17- Belli bir sağlıklı gönüllü gurubunda değerlendirilmekte
olan yeni bir diüretik ajan sonrası, gönüllülerin kan
elektrolitleri aşağıdaki gibi bulunmuştır.
Bu diüretik ajan aşağıdaki diüretiklerden hangisi ile
benzerlik göstermektedir?
Vakada allerjik interstisyel nefrit var ve bunun mekanizması
tip IV (T hücresel) hipersensitivite reaksiyonudur. Akut
böbrek yetmezliği, eozinofılüri, döküntü ve eozinofili yapar.
Genelde geri dönüşümlüdür. En sık etken olan ilaçlar:
Metisilin, penisilin, amoksisilin, tiazidler, furosemid, NSAlİ’ler.
Plazma mmol/L
Kalsiyum
Potasyum
Sodyum
CEVAP: B
Plasebo grubu
2.4
4.2
140
Tedavi grubu
3.4
2.2
122
A) Tiazid
B) Furosemid
C) Mannitol
D) Amilorid
E) Asetazolamid
Tabloya göre hastalarda hiperkalsemi, hipokalemi ve
hiponatremi gelişmiş. Potansiyel olarak bütün diüretikler
hiponatremi yapabilir. Furosemid hipokalsemi yapar.
Mannitol uzun süreli kullanımda hiperkalsemi yapabilir
ancak mutlaka beraberinde hipernatremi gelişir. Amilorid
hiperkalemi yapar. Asetazolamid hipokalsemi yapabilir.
CEVAP: A
20- Tiroid cerrahisi sırasında superior laringeal sinir
yaralanırsa aşağıdakilerden hangisi beklenir?
A) Boğuk ses
B) Ses kısıklığı
C) Tiroid önü kaslarda atrofi
D) Dispne
E) Seste çabuk yorulma
Superior laringeal sinirin ekstemal dalı krikotiroid kasın
motor innervasyonundan sorumludur. Yaralanmasında ses
çabuk yorulur, tiz sesler çıkarılamaz, sesin kalitesi ve gücü
azalır. İntemal dal yaralandığında ise aspirasyon problemi
ortaya çıkar.
CEVAP: E
32
21- Proksismal nokturnal hemoglobinüride kesin tanı
nasıl konur?
24- Retina pigment epiteli konjenital hipertrofisi
aşağıdaki patolojilerin hangisinde görülür?
A) Ham testi
B) Sükroz lizis testi
C) Osmotik frajilite testi
D) Flow sitometri
E) Coombs testi
A) Gardner sendromu
B) Turcot sendromu
C) İskemik kolit
D) Lynch sendromu
E) Covvden sendromu
Flowsitometri PNH tanısında altın standarttır. Patolojinin
olduğu CD 55 ve CD 59 tespiti yapılır. Asit ham ve sükroz
lizis testleride değerlidir ama kesin tanıyı koyduramazlar.
Gardner FAP’ın ekstraintestinal manifestasyonlusudur;
dermoid tümör, epidermoid kist, mandibuler osteom ve
retina pigment epiteli konjenital hipertrofisi görülür.
CEVAP: D
CEVAP: A
22- Aşağıdaki protoonkogenlerden promotor sinyal ile
oluşur?
A) P53
B) C-myc
C) K-ras
D) Her2 neu
E) Abl-bcr (Pheledelphia)
C-myc promotor sinyal ile oluşur.
(Pheledelphia(+)) abl-bcr translakasyonu; KML(kronik
myelositik lösemi) li hastalarda iyi prognostikken, ALL li
hastalarda kötü prognostik faktör olarak değerlendirilir.
C-myc / k-ras/ her 2 neu ve Abl bcr protoonkogendirler.
P53 / DCC / APC ise tümör süprösör genlerdir.
K-ras mutasyon ile oluşan bir protoonkogendir.
25- İmperfore anüsle birlikte en sık görülen ek anomali
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sakrum anomalileri
B) Üriner sistem anomalileri
C) Kardiyak anomaliler
D) Duodenal atrezi
E) Bilier atrezi
CEVAP: B
CEVAP: B
23- Altmış yaşındaki erkek hasta sol alt kadran ağrısı ile
acile başvuruyor. Muayenede sol alt kadranda
hassasiyet mevcut olup, ateş ve lökositozu da olan
hastaya kesin tanı için aşağıdakilerden hangisi
yapılmalıdır?
A) Ultrasonografi
B) Kolonoskopi
C) Bilgisayarlı tomografi
D) Direk batın grafisi
E) Baryumlu kolon grafisi
Olası tanı akut divertikülittir. Divertikülit tanısında en iyi
metod BT’dir. Perikolik inflamasyonu, abseyi gösterir.
CEVAP: C
26- Asemptomatik bakteriürisi olduğu saptanan hasta
hangi durumda tedavi edilmelidir?
A) İleri yaş
B) Diabetes mellitus varlığı
C) Erkek hasta
D) Üriner girişim
E) Ürolitiazis
İdrar yolu infeksiyonuna ait klinik bulgusu olmayan bir
hastada ardışık iki idrar kültüründe aynı etkenin üremesi
asemptomatik bakteriüri olarak adlandırılmaktadır.
Asemptomatik bakteriüri gebelik ve idrar yoluna yapılacak
girişim dışında tedavi edilmemelidir.
CEVAP: D
33
27- Bilateral ani non-progresif görme kaybı, şiddetli baş
ağrısı ve diplopi ile başvuran bir hastada en olası tanı
aşağıdakilerden hangisidir?
29- Otuz dokuz gebelik haftasında, 2450 gr olarak
doğan, boyu 52 cm, baş çevresi 35 cm olan bir yeni
doğan bir bebek için en uygun tanımlama
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akut glokom
B) Multipl skleroz
C) Pituiter apopleksi
D) Retina dekolmanı
E) Retinal arter oklüzyonu
Bilateral ani ilerleyici olmayan görme kaybı nedenleri:
- Oksipital lob enfarktları
- Hipofizer apopleksi
- Fonksiyonel (psikojenik görme kaybı)
- Kafa travması
Unilateral ani ilerleyici olmayan görme kaybı nedenleri:
- Dal veya santral arter oklüzyonu (makulada kiraz kırmızısı
nokta)
- Anterior iskemik optik nöropati
- Dal veya santral retinal ven oklüzyonu (aşikar hemorajik
retinopati, periferik görme alanının korunduğu yoğun santral
skotom)
- Travmatik optik nöropati
- Retinal dekolman
- Vitröz hemoraji
- Fonksiyonel (psikojenik görme kaybı)
Akut glokom krizinde aniden gözde şiddetli ağrı, kızarıklık,
görmenin bulanıklaşması ve azalması, ışığa hassasiyet, ışık
çevresinde haleler görme, bulantı, kusma ortaya çıkar.
CEVAP: C
A) Matür gestasyon yaşına göre düşük ağırlıklı bebek
B) Prematür gestasyon yaşına göre düşük ağırlıklı bebek
C) Post matür gestasyon yaşı ile uyumlu ağırlıkta bebek
D) Prematür gestasyon yaşı ile uyumlu ağırlıkta bebek
E) Matür gestasyon yaşı ile uyumlu ağırlıkta bebek
• Prematürite: Gebelik süresi < 37 hafta
• Postmatürite: Gebelik süresi > 42 hafta
• Normal doğum ağırlığı: 2500-4000 gr
• Doğumda ortama boy: 50 cm (48-52 cm)
• Doğumda ortalama baş çevresi: 35 cm
CEVAP: A
30- Nabız dakika sayısı 110/dk, solunum yavaş ve
düzensiz, ekstremiteleri hafif fleksiyon halinde olan,
burnuna katater sokulunca yüzünü buruşturan ve
gövdesi pembe, ekstremitesi mor olan yenidoğanda
APGAR skoru kaçtır?
A) 4
B) 5
C) 6
D) 7
E) 8
28- Ateş, başağrısı ve şuur bulanıklığı ile acile başvuran
hastanın yapılan BOS incelemesinde protein artmış, şeker
normal ve lenfosit hakimiyeti dışında bol eritrosit olan bir
profil saptanıyor. Hastanın çekilen MR incelemesinde
temporal lobda hiperintens alanlar saptanıyor.
Olası patojen aşağıdakilerden hangidir?
APGAR SKORLAMASI
BULGU
0 puan
1 puan
2 puan
-------------------------------------------------------------------------------Appearence- Soluk mavi
Gövde pembe, Tüm vücut
Deri rengi
pembe
ekstremiteler
siyanotik
Pulse-Kalp
Yok
< 100/dak
> 100 / dak
atımı
A) N.meningitidis
B) Herpes simplex virüs (HSV)
C) S.pneumoniae
D) L. monocytogenes
E) S.aureus
Ateş, başağrısı ve şuur bulanıklığı bulguları olan tüm
hastalarda MSS infeksiyonları düşünülmelidir. BOS
incelemesinde şeker düzeyinin normal ve lenfosit hücre
hakimiyetinin olması bakteriyel infeksiyondan
uzaklaştırmaktadır. Soruda bahsedilen klinik durum ensefalit
ile uyumludur. Temporal lobun tutulmuş olması, BOS’ta
eritrosit bulunması (hemorajik ensefalit) etkenin HSV
olduğunu düşündürmektedir.
Grimace-
Yok
Yüz
buruşturma
Activity-Kas
tonusu
Flask
Hafif fleksiyon
Respiration-
Solunum
Yok
Zayıf ,düzensiz
CEVAP: B
CEVAP: C
Uyarıya yanıt
34
Ağlama ile
cevap
Hareketli
ve fleksiyon
Düzenli,
kuvvetli ağlama
31- Otuz sekiz haftalık term bir bebek sefalopelvik
uygunsuzluk nedeniyle uzamış ve vakum uygulanan bir
doğumdan sonra spontan solunum başlamaması
nedeniyle doğum nedeniyle ilk 30 saniyede % 100
oksijenle maske-kese ile resusitasyon yapılıyor. 30
saniyede yapılan değerlendirmede nabız dakika sayısı 50
saptanan bebeğe pozitif basınçlı ventilasyon ve
göğüs kompresyonu uygulanmış ve 60. saniyede
bebeğin dakika nabız sayısı 55 olarak bulunmuştur.
Bu bebeğe bundan sonraki aşamada en uygun yaklaşım
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Pozitif basınçlı ventilasyon ve göğüs kompresyonu 30
saniye daha devam edilmesi
B) Adrenalin yapılıp pozitif basınçlı ventilasyon ve göğüs
kompresyonu 30 saniye daha devam edilmesi
C) Yalnızca pozitif basınçlı ventilasyona 30 saniye daha
devam edilmesi
D) Yalnızca göğüs kompresyonu 30 saniye daha devam
edilmesi
E) Adrenalin yapılıp pozitif basınçlı ventilasyon 30 saniye
daha devam edilmesi
Yenidoğan resusitasyonunda ilk 30 saniye pozitif basınçlı
ventilasyon ile başlanır.
30. saniye değerlendirmesinde nabız dakika sayısı 60
altında ise pozitif basınçlı ventilasyon ve göğüs
kompresyonu yapılır. Nabız dakika sayısı 60. saniyede 60
altında saptanırsa pozitif basınçlı ventilasyon ve göğüs
kompresyonu 90. saniyeye kadar devam edilir.
Bu soruda vurgulanmak istenen amaç pozitif basınçlı
ventilasyon ve göğüs kompresyonu en az 60 saniye
uygulamadan adrenalin verilmez.
Adrenalin en erken 90. saniyede nabız dakika sayısı 60
altında ise başlanır.
CEVAP: A
32- Perinatal asfiksi nedeniyle yenidoğan yoğun bakım
ünitesinde takibe alınan bir bebekte aşağıdakilerden
hangisi görülme olasılığı en azdır?
A) Triküspit yetmezliği
B) Dissemine intravasküler koagülasyon
C) Pulmoner vasküler basınçta azalma
D) Subkutan yağ nekrozu
E) Uygunsuz antidiüretik salınımı
ASFİKSİNİN ETKİLERİ
SSS; HİE, infarktüs, kanama, konvülziyon, serebral ödem,
hipotoni, hipertoni
KVS; Miyokard iskemisi, kontraktilite , kardiyak şok,
hipotansiyon, bradikardi, triküspit yet.
Pulmoner; Persistan fetal dolaşım(pulmoner vasküler
direnç artar), kanama, RDS, apne
Renal; Akut tübüler veya kortikal nekroz
Adrenal; Adrenal kanama
GİS; Perforasyon, ülserasyon, nekroz
Metabolik; Uygunsuz ADH salınımı, hiponatremi,
hipoglisemi, hipokalsemi, miyoglobinüri
Deri;Subkütanöz yağ nekrozu
Hematoji; DİC
33- Aşağıdakilerin hangisinde bir maternal hastalığın
fetüs ve yenidoğanı etkileme ilişkisi doğru değildir?
A) Kolestaz –prematüre doğum
B) Herpes gestasyonalis- sarılık
C) Sistemik lupus eritematozus- kalıcı kalp bloğu
D) Fenilketonüri – mikrosefali
E) Eklampsi – nötropeni
Hastalıklar Etkileri Endemik guatr (iyot eksikliği)
Hipotiroidizm, kretenizm,
abortus, ölü doğum
Fenilketonüri
Mikrosefali, mental
reterdasyon, konj. kalp hst
Graves hastalığı
Geçici neonatal tirotoksikoz
Herpes (gestasyonel)
Büllöz döküntü
Hiperparatiroidizm
(hiperkalsemi)
Neonatal hipokalsemi
(geçici hipoparatiroidi)
Hipertansiyon
(plasental yetmezlik)
İUBG, fetal ölüm
İdiopatik trombositopenik
purpura
Trombositopeni
İlaç bağımlılığı
İUBG, neonatal yoksunluk
belirtileri
Kolestaz (olasılıkla
hepatit E’ye bağlı)
Preterm doğum Malign melanom (metastaz)
Plasental veya fetal tümör
Miastenia gravis
Geçici neonatal miasteni
Miyotonik distrofi (MD)
Obezite
Neonatal MD, kontraktür,
solunum yetmezliği
Makrozomi, hipoglisemi
Orak hücreli anemi
Preterm doğum ve İUBG
Preeklampsi-eklampsi
İUBG, trombositopeni,
nötropeni, fetal ölüm
Diabetes mellitus: Hafif ; Ağır
Renal transplant ve
Siyanotik kalp hst.
Sistemik lupus eritematosus
(en sık görüleni diskoid raş)
CEVAP: B
CEVAP: C
35
LGA ve Hipoglisemi ;İUBG
(İU büyüme geriliği)
İUBG
Kong.kalp bloğu (persistandirengen)
Raş, anemi, trombositopeni,
nötropeni (geçici)
34- Diyabetik ketasidoz tablosunda olan bir çocukta
aşağıdakilerden hangisi beyin ödemi gelişim riski en
yüksek olan uygulamalardan birisidir?
A) Sıvı tedavisi 48 saatte yerine koyma
B) Kan şekerinde saatlik 100 mg/dL olacak şekilde düşüş
sağlam
C) Sıvı miktarı en az 5000 ml/m2/gün olacak şekilde
replasman yapmak
D) Replasman yapılacak sıvının sodyum
konsantrasyonunun yüksek tutmak
E) Kan gazında pH<7.1 olduğunda bikarbonat vermek
Beyin ödemi riskinin azaltılması için;
Sıvı kaybının genellikle 36-48 saatte yerine konması
24 saatte verilen sıvının 4000ml/m2/gün’ü geçmemesi
Sıvının sodyum konsantrasyonunun yüksek tutularak
serum osmolalitesinde hızlı düşüsün önlenmesi
Kan şekerinde saatlik 75-100 mg/dL olacak şekilde
kademeli düşüş
Ağır ketoasidoz (pH<7.1, HCO3<5) olmadıkça
bikarbonat tedavisinin verilmemesi önerilmektedir.
CEVAP: C
36- İki yaşındaki erkek bebek inmemiş testis nedeniyle
hastaneye getiriliyor. Dış genital muayenesinde penis ve
skrotum normal saptanıyor. Testisler skrotumda
palpe edilemiyor. Ultrasonografik incelemede batın
içinde uterus ve her iki testis görüntüleniyor.
Bu hasta için en olası aşağıdakilerden hangisidir?
A) 3-β-hidroksisteroid dehidrogenaz II eksikliği
B) 5α- redüktaz II mutasyonu
C) Parsiyel androjen duyarsızlık sendromu
D) Persistan müllerian kanal sendromu
E) Testosteron sentez defekti
İster skrotumda ister batın içinde olsun eğer görüntülemede
testis dokusu saptanıyorsa kromozom yapısı 46 XY’ dir.
Bu hastada dış genital yapılar gelişmi iyi; yani testosteron,
dehidrotestosteron sentezi ve reseptörlerde kusur yok
demektir( B-C-E seçenekleri elendi).
3-β-hidroksisteroid dehidrogenaz II eksikliğinde tuz kaybı
ve erkek cinsiyette gelişim kusuru beklenirdi( zayıf androjen
olan DHEA birikimi nedeniyle). Hastanın dış genital skrotum
ve penis normal.
Hastanın testisleri ikinci görevi olan müllerian yapıları
regrese olamadığından uterus saptanmış.
CEVAP: D
35- Aşağıdakilerden hangisi konstitüsyonel büyüme
geriliğinin özelliklerinden biri değildir?
A) Doğum boy ve ağırlıklarının normal olması
B) Yıllık uzama hızı >4,5 cm
C) Puberte gecikmesi
D) Kemik yaşı geriliği
E) Hedef boya ulaşamama
Konstitüsyonel (yapısal) boy kısalığı
Doğum tartı ve boyları normaldir.
3-4 yaşa kadar büyüme yavaşlar ve boy 3 persentilin altına
düşer.
Puberteye kadar 3. persentil altında, büyüme eğrisine
parelel ilerlerler.
Puberte gecikir ve puberte başladıktan sonra büyüme
hızlanır.
Nihai boyları normaldir.
Kemik yaşları 2-4 yıl geridir. (TY>BY
KY)
Genellikle erkek çocuklarda görülür.
Ailede benzer gecikme öyküsü %60-90 bulunur.
CEVAP: E
37- Aşağıdakilerden hangisi fenilketonürili annenin
bebeğinde beklenen sorunlardan biri değildir?
A) Mental retardasyon
B) Mikrosefali
C) Konjenital kalp hastalığı
D) Fasiyal paralizi
E) Düşük doğum ağırlığı
Fasiyal dismorfi beklenir, paralizi değil!!!
Fenilketonürili Anne Bebeği;
Abortus
Mikrosefali
Kalp anomalisi
Düşük doğum ağırlığı
Mental retardasyon
CEVAP: D
36
38- Aşağıdaki metabolizma hastalıklarından hangisinin
deri bulgusu yoktur?
A) Fenilketonüri
B) Tirozinemi tip II
C) Multiple karboksilaz eksikliği
D) Akçaağaç şurubu idrarı hastalığı
E) Hartnup hastalığı
Fenilketonüri; Seboreik veya ekzamatoid cilt raşları
Tirozinemi tip II;Palmar ve plantar punktat hiperkeratoz
Multiple karboksilaz eksikliği; dermatit(atopik dermatit
ayırıcı tanısına girer)
Hartnup hastalığı; Fotosensitivite dermatit, Pellegrabenzeri cilt döküntüsü
Akçaağaç şurubu idrarı hastalığı (MSUD); Neonatal
tetanoz ile karışan hipertoni
Çemen kokusu ve makrosefali özelliği ile akılda kalması
gerekir.
40- Aşağıdakilerden hangisi konjenital toksoplazma
enfeksiyonu olan bebeklerde beklenen bulgulardan biri
değildir?
A) Korioretinit
B) Mikrosefali
C) Nefrotik sendrom
D) Serebral kalsifikasyon
E) Veziküler döküntü
Toksoplazma korioretinit, hidosefali ve yaygın serebral
kalsifikasyon ile bilinir. Ancak tüm TORCH enfeksiyonlarında
olduğu gibi topsoplazmada da mikrosefali beklenir.
Vezikül beklenmeyen konjenital enfeksiyonlar rubella ve
toksoplazmadır.
CEVAP: E
CEVAP: E
39- Aşağıdakilerden hangisi stafilokoksik toksik şok
sendromunun majör tanı kriterlerinden birisidir?
A) Böbrek yetmezliği
B) Şuur bozukluğu
C) Trombositopeni
D) Döküntü
E) Mukoza membran inflamasyonu
Majör kriterler
(tümü gerekli)
• Akut ateş; ısı > 38.8 C
• Hipotansiyon
• Raş (geç soyulmaları olan eritrodermi)
Minör kriterler (herhangi 3)
• Mukoza membran inflamasyonu
• Kusma, diyare
• Karaciğer disfonksiyonu
• Böbrek disfonksiyonu
• Kas anormallikleri
• SSS anormallikleri
• Trombositopeni
41- İki yaşında tartı alamama şikayetiyle getirilen çocukta
boy ve kilo <3p saptanıyor. Postnatal 5 ve 13. ayda 2 kez
febril nötropeni nedeniyle tedavi almış.
Laboratuar incelemesinde, steatore, laktik asit yüksekliği,
metabolik asidoz, direkt grafide metafizyal dizostoz ve
genetik analizinde mitokondriyal DNA da delesyon saptanıyor.
Bu hastanın en olası tanısı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Crohn hastalığı
B) Abetalipoproteinemi
C) Shwachman-Diamond Sendromu
D) Pearson sendromu
E) Wolman hastalığı
Dışlayıcı kriterler
• Başka bir açıklamanın olmaması
• Negatif kan kültürleri (s.aureus hariç)
Pearson (İlik-Pankreas) Sendromu;
• İlik ring sideroblastlar da içerdiğinden konjenital
sideroblastik aneminin varyantı olarak kabul edilir.
• Diğer özellikleri büyüme geriliği, DM, pankreas
fibrozisine bağlı egzokrin yetmezlik, laktik asidoz, renal
Fankoni sendromu, nörolojik bozukluk ve erken ölümdür. Bu
multiorgan bozukluğu mitokondriyal DNA delesyonuna
bağlıdır.
CEVAP: D
CEVAP: D
37
42- Term bir yenidoğan santral siyanoz saptanıyor. Fizik
muayenede ikinci kalp sesi geniş ve çift duyuluyor.
Elektrokardiografide birinci derece AV blok - WolfParkinson-White benzeri aritmiler izleniyor.
Telekardiografide kutu şekline benzer büyümüş kalp ve
pulmoner vasküler gölgelenmelerde azalma görülüyor.
Bu hastanın en olası tanısı aşağıdakilerden hangisidir?
44- Sekiz yaşındaki erkek çocuk boy kısalığı şikayeti ile
başvuruyor. Fizik muayenesinde boy 3 persantilde, düşük
saç çizgisi, yele tarzında boyun, göğüs yelken görünümde,
dirsek açılarında genişleme ve meme
uçlarında ayrıklık saptanıyor.
Bu hastada beklenen en olası hangi kardiyak patoloji
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Büyük Arter D-Transpozisyonu
B) Turunkus arteriozus
C) Ebstein anomalisi
D) Büyük Arter L-Transpozisyonu
E) Total pulmoner venöz dönüş anomalisi
A) Biküspit aort kapağı
B) Hipertrofik kardiyomyopati
C) Supravalvuler aort stenozu
D) Turunkus arteriozus
E) Ebstein anomalisi
Büyük arter D-transpozisyonu, total pulmoner venöz dönüş
anomalisi ve turunkus arteriozusta pulmoner vaskülarite
artmıştır.
Büyük arter L-transpozisyonu ve Ebstein anomalisinde ileti
defektleri beklenir, ancak büyük arter L- transpozisyonunda
siyanoz beklenmez.
İleti defektleri ,siyanoz ve özellikle kalbin kutu şeklinde
büyümüş bir telekardiyografi bulgusu akla Ebstein
anomalisini getirmelidir.
Hastanın cinsiyeti dikkate alınmazsa Turner sendromu tanısı
koyar seçeneğede biküspit aort kapağı işaretler geçeriz.
Vakada erkek çocuk Turner stigmatları verilmiş tanı Noonan
sendromudur. Noonan sendromunda pulmoner stenoz,
atriyal septal defekt ve hipertrofik kardiyomiyopati beklenir.
CEVAP: B
CEVAP: C
43- On üç yaşında erkek hasta bilinç kaybı şikayeti ile
başvuruyor. Son altı ayda iki kez kısa süreli bayılmaları
olmuş. Son iki yıldır giderek artan işitme kaybı olduğu ve
amcasınında 23 yaşında açıklanamayan ani ölümü
olduğu öğreniliyor. Fizik muayenede kalp sesleri
normal, belirgin üfürüm saptanmıyor. Ekokardiografik
incelemede kalpte yapısal anomali saptanmıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
45- Henoch-Schonlein purpura tanısı alan bir çocukta
aşağıdakilerden hangisi beklenen bulgulardan biri
değildir?
A) Romano-Ward sendromu
B) Jervell Lange-Nielsen sendromu
C) Lutembacher sendromu
D) Ellis van Creveld sendromu
E) Holt Oram sendromu
Kalpte yapısal anomali olmadan ani ölüm sendrom beklenen
hastalıklar; Romano-Ward sendromu ve Jervell LangeNielsen sendromudur. Jerwell Lange-Nielsen sendromunda
sağırlık olması ayırıcı tanıya kolaylık sağlar.
CEVAP: B
A) Orşit
B) İnvaginasyon
C) Nefrotik sendrom
D) Konvulsiyon
E) Eroziv artrit
Henoch-Schonlein purpurasında artritvey atralji şeklinde
eklem tutulumu görülür. Artrit tekrarlayabilir fakat sekelsiz
iyileşir.
CEVAP: E
38
46- Aşağıdakilerden hangisi Werdnig Hoffman
sendromunun özelliklerinden biri değildir?
A) Proksimal kas tutulumu
B) Mental retardasyon
C) Derin tendon refleks kaybı
D) Normal sfinkter kas fonksiyonu
E) otozomal resesif kalıtım
Duchenne Musküler Distrofi de beklenen mental
retardasyon beklenir
Werding Hoffman sendromunda zeka normaldir.
CEVAP: D
49- Aşağıdaki kalıtsal hastalıklardan hangisi nesilden
nesile aktarılırken şiddetinde artış ve başlama yaşının
giderek küçülmesi beklenir?
A) Werdnig Hoffman hastalığı
B) Miyotonik muskuler distrofi
C) Kugelberg-Welander hastalığı
D) Ehlers-Danlos sendromu
E) Kearns-Sayre Sendromu
Genetikten beklenen başka zor bir soru daha
Miyotonik musküler distrofi ve Landouzy-Dejerine hastalığı
olarak bilinen facioscapulohumeral müsküler distrofi
antisipasyon( daha erken yaşta ve daha şiddetli) özelliği
gösterir.
CEVAP: B
47- Aşağıdakilerden hangisi çocukluk yaş grubu
Hodgkin lenfomalarda beklenen bulgulardan biri
değildir?
A) Ağrılı lenfadenopati
B) İmmun hemolitik anemi
C) Pansitopeni
D) Masif proteinüri
E) Ağır varicella enfeksiyonları
Hodkin hastalığının en sık başvuru bulgusu ağrısız, sert
(lastik kıvamında) servikal veya supraklaviküler
lenfadenopatidir .
50- Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda
feokromasitomanın en iyi tarama yöntemidir?
A) Doppler ultrasonografi
B) Plazma normetanefrin düzeyi
C) Metaiyodobenzilgunidin sintigrafisi
D) Spot idrada vanilmandelik asit düzeyi
E) Plazma epinefrin düzeyi
CEVAP: B
CEVAP: A
51- Aşağıdakilerden hangisi sistinozis klinik
bulgularından biri değildir?
48- Aşağıdakilerden hangisi mikroduplikasyon
sendromlarından biri değildir?
A) Rett sendromu
B) Potocki-Lupski sendromu
C) Prader-Willi sendromu/Angelman sendrom bölgesi
D) Velocardiofacial-DiGeorge sendromu
E) Alagille sendromu
Son Nelson da genetikten zor soru olarak bekliyorum;
Mikroduplikasyon sendromları;
Rett sendromu(MECP2 gene region)
Potocki-Lupski sendromu
Prader-Willi sendromu/Angelman sendrom bölgesi
Velocardiofacial-DiGeorge sendromu
Williams sendromu
CEVAP: E
A) Hipotiroidi
B) Hipofosfatemik rikets
C) Tübülointerstisyel fibrozis
D) Hepatosplenomegali
E) Hiperpigmentasyon
SİSTİNOZİS İLE İLGİLİ BİLİNECEKLER
1- Kronik karaciğer yetmezliği
2- Fankoni sendromu
3- Fotofobi
4- Hipotiroidi-Guatr
5- Kornea ve kemik iliğinde SİSTİN KRİSTALLERİ
6- Tedavi ; sisteamin göz damlası
!!!! TİROZİNEMİ de polinöropati
!!!! SİSTİNOZİS te fotofobi ve guatr olduğu bilinirse ortak
olan karciğer yetmezliği ve fankonilerden dolayı
karıştırmayız.
CEVAP: E
39
52- Aşağıdakilerden hangisi sekonder nefrotik sendrom
düşünülmesi gereken durumlardan biri değildir?
55- Aşağıdakilerden hangisinin etiyolojisinden
Ebstein- Barr virüsü sorumlu değildir?
A) Hematüri
B) Hipertabsiyon
C) Eritematöz makülopapüler döküntü
D) Hipokpomlemantemi
E) Sekiz yaş altındaki çocuklar
A) Leiomyosarkom
B) Kapoksi sarkomu
C) Hodgkin hastalığı
D) Nazofarenks kanseri
E) B-hücre lenfoproliferatif hastalık
Sekonder Nefrotik Sendrom düşünülmesi gereken
durumlar;
• > 8 yaş
• Hipertansiyon
• Hematüri
• Kompleman düşüklüğü
• Renal disfonksiyon
• Ekstrarenal bulgular
Onkogeneze yol açan virüsler;
CEVAP: E
EBV: Burkitt lenfoma, Nazofarengeal ca, Hodgkin lenfoma,
Leimyosarkoma ve B-hücre lenfoproliferatif hst -immün
yetmezlik
Hep.B:Hepatoselüler kanser
Hep.C:Hepatoselüler kanser, Splenik lenfoma
HPV:Serviks ca.
HHV8: Kaposi sarkomu, B-hücre lenfoma, Castleman
hastalığı(AİDS hastaları)
HTLV-1:T-hücre lösemi ve lenfoma
CEVAP: B
53- Aşağıdakilerden hangisi Gaucher tip 1 hastalığında
beklenen bulgulardan biri değildir?
A) Patolojik kemik kırıkları
B) Trombosit adhezyon defekti
C) Nekrotizan enterokilit
D) Anjiokeratomlar
E) Pulmoner hipertansiyon
Anjiokeratomlar Fabry Hastalıgında beklenir.
CEVAP: D
56- Bir yaşında başvuran bir çocuğun daha önce
herhangi bir aşı yapılmadığı öğreniliyor. Bu çocuk için
yapılacak aşı programında aşağıdakilerden hangisi
yoktur?
A) Suçiçeği
B) Kızamık –kızamıkcık-kabakulak
C) Oral polio
D) Oral rotavirüs
E) Konjuge pnomokok
Rotavirüs aşı takvimi;
İlk doz 6 haftalıktan sonra ve 12 haftadan geç olmamak
kaydıyla uygulanır.
Her üç dozun da 32 haftanın sonunda verilmiş olması
gerekmektedir.
CEVAP: D
57- Trisiklik antidepresan zehirlenmelerinde aşağıdaki
antidotlardan hangisi kullanılır?
54- Aşağıdakilerden hangisi Wilson hastalığının
çocukluk çağında görülen bulgularından biri değildir?
A) Fulminan hepatik yetmezlik
B) Puberte prekoks
C) Hipoparatiroidi
D) Hemolitik anemi
E) Fankoni sendromu
A) Fomepizol
B) Flumazenil
C) N-asetil sistein
D) Sodyum bikarbonat
E) Octreotid
Puberte gecikmesi beklenir.
Asetaminofen- N-Asetilsistein
Etilen glikol- Fomepizol
Benzodiazepin- Flumazenil
Sülfonilüreler- Octreotid
CEVAP: D
CEVAP: D
40
58- Aşağıdakilerden hangisi karaciğer Fibrolameller
karsinomun özelliklerinden değildir?
A) Adölesan yaş grubunda ve genç erişkinlerde daha sık
görülür.
B) Sol lobda sık görülür.
C) Alfa-fetoprotein yüksekliği %75-80 oranında görülür.
D) Hepatit B pozitifliği nadiren saptanır.
E) Ortalama sağkalım 30-65 ay arasındadır.
FİBROLAMELLER KARSİNOM
• Hepatosellüler karsinomun adölesan yaş grubunda ve
genç erişkinlerde daha sık görülen bir varyantı olarak kabul
edilir.
• Tüm HCC’ların %1-2’sini oluşturur.
• Alfa feto protein üretmez ama nörotensin düzeyleri
yüksektir.
• Tümör hücreleri çevresinde, paralel bandlar şeklinde
dizilmiş, geniş, eozinofilik hepatositler ile karakterize bir
tümördür. Ortasında belirgin santral nekroz bulunur.
Bu özelliği nedeni ile FNH’ye benzer. Hatta bu nedenle
FNH’nin malign transformasyonu sonucu geliştiği ileri
sürülmüşse de bu ilşki kesin değildir.
• Olguların %75’inde sol lobta, tek, büyük bir lezyon olarak
bulunur.
Yetmiş bir yaşındaki bayan hasta akut kolesistit nedeniyle
ameliyata alınacaktır.
CEVAP: C
61- Kabızlık şikayeti ile başvuran 58 yaşındaki erkek
hastanın çekilen kolon grafisinde sigmoid kolona uyan
kesimde elma yeniği manzarası tespit ediliyor.
Bu hastada bundan sonraki aşamada ilk yapılması
gereken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Karsinoembryonik antijen
B) Abdominal ultrasonografi
C) Kolonoskopi ve biyopsi
D) Abdominopelvik tomografi
E) Laparotomi
Kolon grafisinde elma yeniği manzarası görülmesi kanser
düşündürmelidir. Kanser tanısında da ilk olarak
rektosigmoidoskopi veya kolonoskopi yapılarak tümör
görülür ve alınan biyopsi ile tanı konulması sağlanır.
Karsinoembryonik antijen (CEA) ise preoperatif dönemde
hiçbir önemi olmayan ancak takiplerde kullanılan bir
yöntemdir.
Abominal ultrasonografinin kolon kanserlerinde ne
preoperatif dönemde, ne de postoperatif dönemde yeri
yoktur.
Tomografi ise kolon kanseri tanısı alan hastalarda batını
değerlendirmek amacıyla kullanılan tanı modalitesidir.
Laparatomi tanısal değil tedavi olarak kolon kanserli
hastalarda uygulanır. Dolayısıyla kolon kanseri tanısı alan
hastalarda tümörün yayılımını değerlendirdikten sonra
ancak tedavi için uygulanır.
CEVAP: C
59- Aşağıdaki durumların hangisinde bu hastada
intraoperatif kolanjiyografi çekme endikasyonu yoktur?
A) Pankreatit öyküsü
B) Alkalen fosfataz ve bilirubin değerlerinin yüksek olması
C) Safra kesesi içinde birçok küçük taşın bulunması ve
sistik kanalın genişlemesi
D) Koledok ÇAPININ 5 mm olması
E) Safra kesesi içinde fasetli, tek taş bulunması
İntraoperatif kolanjiyografi çekme endikasyonları:
• Alkalen fosfataz ve bilirubin değerlerinin yüksek olması
• Safra kesesi içinde birçok küçük taşın bulunması ve sistik
kanalın genişlemesi
• Koledoğun kalınlaşması ve genişlemesi (8 mm üzeri)
• Safra kesesi içinde fasetli, tek taş bulunması
• Hastada sarılık veya pankreatit öyküsünün bulunması
CEVAP: D
60- Aşağıdakilerden hangisi akut pankreatitteki cerrahi
endikasyonlardan değildir?
62- Gastrointestinal sistemde hamartom, mukokutanöz
lezyonlar, tiroid patolojisi ve meme kanseri nedeniyle takip
edilen bir hastanın genetik incelemelerinde PTEN supresör
gende mutasyon saptanıyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiddetli ağrı
B) Ayırıcı tanı
C) Düzelmeyen biliyer pankreatit
D) Pankreatik abse
E) Enfekte pankreatik nekroz
A) Ataksi-telanjiektazi
B) Peutz-Jeghers sendromu
C) Muir-Torre sendromu
D) Lynch sendromu
E) Cowden sendromu
Medikal tedaviye cevap vermeyen ağrı kronik pankreatitin
en sık cerrahi endikasyonlarındandır. Ağrı akut pankreatitte
cerrahi endikasyonlar arasında değildir.
Ailesel geçişli polipozis sendromları sık sorulan bir
konu ve bu soru gerçekten dikkati ayıran bir soru.
CEVAP: A
CEVAP: E
41
63- Aşağıdakilerden hangisi rektal prolapsus için risk
faktörü değildir?
A) Kronik kabızlık
B) Yaşlı kadın hasta
C) Çok sayıda doğum yapmış olmak
D) Geçirilmiş anorektal ameliyat
E) Uzun rektosigmoid kolon
Rektal prolapsus için risk faktörleri:
• Yaşlı kadın hastalar
• Konstipasyona neden olan psikiyatrik ilaçlar kullanan
hastalar
• Histerektomi
• Rutin laksatif kullanması gereken spinal kord travması olan
hastalar
• Nulliparite
• Rektosigmoidin uzun olması
• Douglas poşunun derin olması
• İnternal sfinkter mekanizmasının zayıf olması
• Pelvik taban defekti (levator ani kasında diastazis)
• Hemoroidektomi, fistülektomi gibi anorektal ameliyatlar
• İnternal rektal invajinasyon
CEVAP: C
64- Aşağıdakilerden hangisi intestinal tip mide
kanserinin özelliklerinden değildir?
A) Epidemik olması
B) Helikobakter pilori ile ilişkili olması
C) Daha iyi prognoza sahip olması
D) Daha sık görülmesi
E) Daha genç yaşta görülmesi
İntestinal tip (%53): İntestinal metaplazi vardır. İntetinal
metaplazi mide epitelinin Goblet ve Panet hücreleri ile yer
değiştirmesidir. Glandüler yapılardan zengindir. İntestinal tip
kronik atrofik gastrit, ciddi intestinal metaplazi ve displazi ile
ilişkilidir. H.pylorinin süperfisyel gastrit, atrofik gastrit,
intestinal metaplazi, displazi, karsinoma in situ ve en
sonunda invazif kanser dizisini başlattığına inanılmaktadır.
Ciddi displazi mide kanserinin habercisidir ve mutlaka mide
rezeksiyonu gerektirir. Epidemik bölgelerde ve erkeklerde
daha sık görülür. Daha çok Borman tip 1 ve 2 lezyonlardır
Diffüz tip (%33): Glandüler yapılardan fakirdir. Çevresel
faktörlerle daha az ilişkili mide kanseridir. Endemik
bölgelerde, kadınlarda ve gençlerde daha sık görülür. Daha
çok Borman tip 2, 3 ve 4 lezyonlardır
CEVAP: E
65- Altmış yaşında erkek hastaya 1 yıl önce rektum
kanseri nedeniyle aşağı anterior rezeksiyon yapılıyor.
Hastanın yapılan rutin kontrollerinde karaciğer sağ
lobda 3 cm çapında solid kitle saptanıyor. İnce iğne
aspirasyon biyopsisi sonucu adenokarsinoma
metastazı olarak rapor ediliyor. Yapılan diğer tetkiklerde
başka bir metastaz saptanmamaktadır.
Bu hastada yapılması gereken en uygun tedavi
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Karaciğer rezeksiyonu
B) Kemoterapi
C) Hepatik arter embolizasyonu
D) Kriocerrahi
E) Alkol enjeksiyonu
Düşündüren kolay bir vaka sorusu.
Metastatik (sekonder) malign tümörler karaciğerin en sık
görülen malign tümörleridir. Sekonder malign tümörler
primerlere göre 20 kat daha sıktır.
Karaciğere metastaz yapan tümörler sıklık sırasına göre
şöyledir.
1) Kolon % 65
2) Mide % 45
3) Böbrek % 27
Metastatik tümörler karaciğere 4 yolla ulaşırlar:
1- Portal venöz sistem: Metastazlar en sık portal venöz
sistemle olur. Genelde metastazın büyüme hızı primere göre
daha yüksektir.
2- Lenfatik kanallar: Lenfatik kanallar ile yayılım en sık
meme ve akciğer. kanserlerinde olur.
3- Hepatik arteryel sistem: Hepatik arteryel sistem ise
akciğer lezyonları ve melanomlar için önemli bir yoldur.
4- Çevre organlardan yayılım: Lokal yayılım ise safra ve
yolları, mide, kolon tümörlerinde görülür. Safra kesesi
karsinomunun doğrudan yayılım oranı % 50-72’dir.
Klinik: Karaciğer metastazı olan hastaların % 67’sinde ağrı,
asit, sarılık, hepatomegali, iştahsızlık ve kilo kaybı gibi
bulgular sıktır. Hepatik nodülarite ve sürtünme sesi tespit
edilebilir.
Tanı: % 80 hastada alkalen fosfataz yükselmiştir. Bu
hastaların 2/3’ünde SGOT yüksektir, ancak AFP (-)’tir.
Kolorektal kanserlere bağlı karaciğer metastazlarında CEA
seviyesi ayırıcı tanıda faydalıdır.
Karaciğer metastazlarının tanıda en güvenilir yöntem
kontrastlı anjiyo BT’dir. MR, sintigrafi ve anjiyografi de
faydalıdır.
Kolon kanseri tedavisi yapılmış hastalarda CEA
yükselirse öncelikle BT ile metastaz aranır.
Tedavide ise karaciğerdeki metastazların çıkarılmasının
sağkalım avantajı sağladığı 2 tümör kolon-rektum ve
Wilms tümörü dür. Tek loba sınırlı az sayıda veya tek
metastaz varlığında rezeksiyon kolorektal tümörler
için prognozu oldukça olumlu etkiler. 5 yıllık sağ kalım
%33’e kadar çıkar (tedavisiz %2-5). Diğer seçenekler her
iki lobda mevcut metastazlar için uygulanacak palyatif
tedavilerdir.
CEVAP: A
42
66- Akalazya tanısını doğrulayıcı en iyi yöntem
aşağıdakilerden hangisidir?
67- Kapak replasmanı nedeniyle kumadin kullanan bir
hastada sağ alt kadranda ani başlayan karın ağrısı oluşuyor.
Rektus kılıf hematomu olduğu düşünülen bu hastada
aşağıdaki bulgulardan hangisi tanıyı destekler?
A) Baryumlu özofagus grafisinde kuş gagası görünümü
B) Servikal özofagusta aperistalsis
C) Alt özofagus sfinkterinin yutma sırasında tam olarak
gevşeyememesi
D) Alt özofagus sfınkter basıncının 5 mmHg den küçük
olması
E) Endoskopi ile yapılan biyopside özofajit saptanması
A) Psoas bulgusu
B) Obturator bulgusu
C) Fothergill bulgusu
D) Rovsing bulgusu
E) Dunphy bulgusu
Özefagusun primer motor bozukluklarının irdelendiği
çeldiricileri şıkların olduğu kaliteli ir soru.
Özefagusun primer motor bozuklukları içinde en sık görülen
Fındıkkıran özefagustur,Akalazya ve Özefagus kanseri ise
radyolojik olarak Kuş gagası görünümünün görülebileceği
durumlardır.
Akalazya için en değerli kelime GEVŞİYEMEME dir.
Rektus kılıfından kanama akut cerrahi karın tablosunu taklit
edebilir. Kendi kendini sınırlayan bir olay olmasına rağmen
tanı konulamazsa gereksiz cerrahiler yapılabilir.
İlk semptom ağrıdır. Genellikle alt kadranlarda özellikle
sağda lokalizedir. Ani başlayan, keskin ve giderek artan ağrı
vardır. İştahsızlık, bulantı, nadiren kusma, taşikardi, hafif
ateş ve orta derecede lökositoz saptanabilir. Hematomun
büyüklüğüne göre karın duvarında kitle palpe edilebilir. Eğer
varsa, kitle hassastır ve orta hattı geçmez ve hasta
kastığında da kitle palpe edilmeye devam eder (Fothergill
belirtisi). Hematomun üzerindeki deride mavi renk
değişikliği tanısaldır, ancak genellikle 3-4 gün geçene kadar
gelişmez.
Rektus kılıfının sınırları içinde kistik veya komplike kitlenin
ultrasonografi veya tomografi ile saptanması ile tanı
konulabilir.
Yatak istirahati ve analjezik tedavisi ile konservatif olarak
tedavi edilebilir. Hematom büyüyorsa ya da tanıda zorluk
veya şüphe varsa cerrahi tedavi yapılabilir.
Akalazya; Alt özefageal sfinkterin primer bozukluğudur.
Nörojenik dejenerasyon nedeni ile gevşeyemeyen alt
özefageal sfinkter özefagus içindeki intralüminal basıncın
yükselmesine yol açar. Bu da progresif olarak peristaltizmin
azalmasına ve ösefagus gövdesinin genişlemesine neden
olur.
Disfaji; Karakteristik olarak başlangıçta soğuk ve sulu
gıdalara disfaji daha fazladır.
Ağrı hastalığın başlangıcında daha fazladır ve dilatasyon
arttıkça azalır. Ağrının nedeni alt sfinkterdeki atmış basıncı
yenmek için peristaltizmin artmış olmasıdır.
Akalazyanın kesin tanısı manometrik çalışmalarla konulur.
Akalazyanın manometrik özellikleri:
• Alt özefagus sfinkterinin (AÖS) relaksayonunu tam olamaz
(<%75 relaksasyon)
• Özefagusta peristaltizm olmaması
• AÖS basıncı artmıştır (≤ 26 mmHg)
• İntraözefageal basınç artmıştır
Komplikasyonları:
• Aspirasyon pnömosini
• Kandida özefajiti
• Özefagus karsinomu: Özefagus karsinomu gelişme riski
7 kat artar.
• Baryumlu özefagus grafisinde alt uçta kuş gagası şeklinde,
giderek daralan özefagus görünümü vardır.
Rovsing bulgusu sol alt kadran palpasyonuyla sağ alt
kadranda ağrı hissedilmesidir. Bu bulgu periton
iritasyonunu yansıtır. Kutanöz hipersensitivite görülebilir.
İnflamatuar olayın şiddeti ile orantılı olarak kas rijiditesi
görülür.
Obturatuar bulgusu: Nadiren yapılır. Obturatuar bulgusu,
appendiks vermiformisin pelvise yönelik olanlarında
görülür. Sağ uyluğa fleksiyon ve iç rotasyon yaptırılır. Ağrı
varsa pozitiftir.
Psoas bulgusu: Nadiren yapılır. Psoas belirtisi ise retroçekal yerleşimli appendiks vermiformiste pozitiftir. Bunun için
hasta sol yanına yatar ve sağ uyluk arkaya çekilir. Psoas
kası gerilir ve üzerindeki appendiks vermiformisi uyarıp
ağrıya neden olur.
CEVAP: C
Akalazyanın tedavisinde kolinerjik ilaçlar kullanılmazlar.
Tedavide kullanılan ajanlar şunlardır:
1. İlaçlar: Nitratlar, antikolinerjikler, beta-adrenerjik
agonistler, kalsiyum kanal blokörleri, prostaglandinler.
Hastaların %40-50’sinde etkilidir.
2. Botilismus toksini: %38-89 tedavi edicidir. En büyük
dezavantajı bir yıl içinde tekrar etmesidir.
3. Pnömatik dilatasyon: %60’ında etkilidir. Balon
dilatasyonu yapılan hastaların %85’i zaman içinde cerrahiye
ihtiyaç duyar.
4. Cerrahi tedavi: Heller myotomi (%90 başarılı)
5. Endoskopik myotomi
CEVAP: C
43
68- İntraabdominal apselerden mortalitesi yüksek olan
aşağıdakilerden hangisidir?
70- Mide kanserleri için aşağıdakilerden hangisi
yanlıştır?
A) Sol subfrenik apse
B) Sağ subfrenik apse
C) Küçük omentum apse
D) İnterloop apse
E) Pelvik apse
İntraabdominal Apseler: Apse gelişimi sırasında, apseyi
sınırlayan piyojenik membranın içinde bakteriler bölünmeye,
toksin ve enzim üretmeye devam ederler. Bu toksinler ve
fagositlerde üretilen proteolitik enzimler apse içeriğini
likefiye ederek osmotik basıncı arttırırlar. Artan osmotik
basınç apse içine su çekerek apse içindeki basıncı arttırır.
Oksijen ve substratların apse kapsülüne diffüzyonları iyi
değildir. Bunun sonucu anaerobik glikolizis artar.
Sonuçta apse;
Yüksek basınçlı,
Düşük pH’lı
Düşük oksijen ve yüksek karbondioksid içeren anaerobik
ortama sahip olur. Bu ortam anaerobik bakteriler için
idealdir.
Klinik
Künt bir ağrının eşlik ettiği inatçı ateş, iştahsızlık ve kilo
kaybı vardır.
Lökositoz görülür. Komşu organ fonksiyonlarında
bozulmalar olabilir.
Abdominal CT en etkin tanı yöntemidir.
Primer ve sekonder peritonit ile birlikte görülebilir. Apseler
sınırlı intraabdominal enfeksiyonlar oldukları için diffüz
peritonite göre daha iyi prognoza sahiptirler. Drene
edilmeyen apseler perfore olarak tekrar diffüz peritonite
neden olabilirler.
Küçük Omentum (Lesser Sac) Apseleri: Anatomik olarak
sol subfrenik boşluğun devamı olduğu için sol subfrenik
apselerin bir çeşidi olarak düşünülür.
En sık sebebi pankreas apsesi veya pankreas
psödokisti sekonder enfeksiyonudur. Mide ülseri,
duodenal ülser veya mide kanseri perforasyonuna bağlı
olarak da gelişebilir.
Prognozu en kötü olan apselerdir. Küçük omentum
apseleri tanı zor konduğu için geç saptanan, buna bağlı
olarak da prognozu en kötü intraabdominal apselerdir.
CEVAP: C
69- Aşağıdaki özefagus patolojilerinin hangisinde
mutlak cerrahi endikasyonu vardır?
A) Akalazya
B) Paraözefajeal herni
C) Kayıcı tipte hiatal herni
D) Fındıkkıran özefagus
E) Hipertansif alt özefajeal sfinkter
Paraözefajeal hernilerde (tip 2) kanama ve diğer
komplikasyonların riski nedeniyle mutlak cerrahi
endikasyon bulunmaktadır.
Akalazya, kayıcı tipte hiatal herni ve hipertansif alt özefagus
sfinkterinde medikal tedaviye yanıt alınamamsı veya
komplikasyonlar geliştiğinde cerrahi endikasyonu vardır.
Fındıkkıran özefagusta ise cerrahi patolojiyi ortadan
kaldıramayacağı için önerilmez.
CEVAP: B
A) Mide kanserlerinin % 95’i adenokarsinomdur.
B) İlerlemiş mide kanseri diyebilmek için tümörün serozayı
aşması gerekir.
C) Mide kanserinin duvar içinde diffüz yayılımı linitis plastica
olarak adlandırılır.
D) Hematojen yolla en sık karaciğere metastaz yapar.
E) Eken mide kanserinde lenf düğümü metastazı olabilir.
Erken mide karsinomu mukoza veya submukozayı aşmamış
tümördür. İlerlemiş mide karsinomu submukozayı aşmış
tümördür. Lenf düğümü metastazı olsa dahi submukozayı
aşmamış tümörlere erken mide kanseri denir.
CEVAP: B
71- 37 yaşında erkek hasta ,karında yaygın ağrı ve akut
batın tablosuyla acil servise başvuruyor.Yapılan
değerlendirmesinde hastanın perfore apandisit olduğu
düşünülerek hastaya laparotomi yapılıyor.Laparotomide
apandiksin perfore olduğu tespit ediliyor ve apandektomisi yapılan hastanın batınına dren yerleştiriliyor.Daha sonra
post-operatif 4.günde batından dren alınıyor,ancak hastanın
post-operatif 8 günde önce ateş yüksekliği ve taşikardi
gelişip ardındanda hastanın laparotomi insizyon skarının alt
bölümünden barsak içeriği gelmeye başlıyor.
Bu hastada oluşan entero-kutan fistülün tedavisinde
öncelikle yapılması gerekenler aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Sepsis tedavisi-Sıvı elektrolit tedavisi
B) Beslenme desteği-vitamin verilmesi
C) Vitamin verilmesi-sıvı elektrolit desteği
D) Derinin safra yanığından korunması-Iv antibiyotik
verilmesi
E ) Sıvı elektrolit tedavisi-parenteral nutrisyon.
Entero-kutan fistüller geçirilmiş cerrahilere sekonder olarak
gelişebilirler.Opere olan hastalarda enterokutan fistül
gelişirse öncelikleuygun sıvı-elektrolit tedavisiyle birlikte
hastanın fistülü kontrol altına alınmalı , Sepsis gelişmesine
engel olmak için uygun antibiyotik kombinasyınları
uygulanmalıdır.
Bu bahsedilen tedavilerin yapılabilmesi için hasta günlük
kan değerleri ve vital takipleriyle cerrahi servisinde takib
edilmelidir.Kontrol altında tutulan ve uygun tedaviler verilen
entero-kutan fistüller in % 50 si 3 ay içinde spontan olarak
kapanır.
CEVAP: A
44
72- Akut apandisit ön tanısıyla acil ameliyata alınan 29
yaşındaki erkek hatada apandiks salim olduğu görülüyor.
Yapılan eksplorasyonda ileoçekal valvden 50 cm
proksimalde 20 cm lik ince barsak segmentinde mezonun
kalınlaştığı ve barsak duvarı üzerine ilerlediği gözleniyor.
Birkaç adet mezenterik lenfadenopati palpe ediliyor.
Etkilenen barsak segmentinde pasajın açık olduğu
görülüyor.
Hastaya uygulanacak en uygun tedavi hangisidir?
A) Rezeksiyon + uç uca nastomoz
B) Rezeksiyon + ileostomi + müköz fistül
C) Striktüroplasti
D) Ek bir işlem yapmaya gerek yoktur
E) Hiçbiri
74- Özofagusta en sık görülen benign tümör
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fibrom
B) Hemanjiyom
C) Granüler hücreli tümör
D) Rabdomiyosarkom
E) Leiyomiyom
Leiomyom özofagusta en sık görülen benin lezyondur.
Baryumlu garfide yarım ay bulgusu elde edilir. En sık
semptomları disfaji ve ağrıdır. Kanama nadirdir.
CEVAP: E
Akut apandisit düşünülerek opere edilen hastalar da
apandisit olmasa dahi çoğu otör apandektomiyi
önermektedir.Burda dikkat edilmesi gereken kural
apandektomi yapıldıktan sonra geride sağlıklı dokunun
bırakılıyor olmasıdır.
Tariflenen lezyon Chron hastalığıdır. Chron hastalığında
ince barsak tutulumunda hastalığın tam tedavisi mümkün
olamadığından konzervatif tedavi tercih edilir. Tıkanıklık
yoksa ek işlem yapılmaz. Parsiyel tıkanıklık varsa
striktüroplasti uygulanır. Tam tıkanıklık varsa cerrahi
rezeksiyon yapılır.
CEVAP: D
75- Ülseratif kolit ile karşılaştırıldığında Crohn
hastalığında daha sık görülen aşağıdakilerden
hangisidir?
73- 75 yaşındaki bir erkekte tıkanma sarılığının nedenini
belirlemede ilk yapılacak tetkik hangisidir?
A) Pankolit
B) Perianal hastalık
C) Rektal tutulum
D) Kanama
E) Haustrasyonların kaybolması
Sarılık nedeninin tıkanma olduğu düşünülüyorsa ilk
uygulanacak yöntem USG dir. USG, BTye göre daha
ucuzdur ve radyasyona maruz kalınmaması bir başka
avantajıdır.
Yapılan USG ile safra yollarında hangi düzeyde dilatasyon
olduğu tespit edilebilirse ileri tetkik için planlama yapılabilir.
İHSY dilate,EHSY normal görünümdeyse daha çok bir
klatskin tümöründen şüphelenilmeli ve tanı ve tedavi amaçlı
PTK düşünülmelidir.
İHSY ve EHSY dilate ise patoloji koledok distal uca yakın
düşünülmeli ve tanı ve tedaviye yönelik ERCP
düşünülmelidir.
Crohn hastalığı segmenter, enflamatuar bir hastalıktır.
Sağlam barsak segmenti ile hastalıklı segmentler birbirinin
peşisıra görülür ve keskin sınırlarla birbirinden ayrılırlar.
Hastalıklı segmentte barsak duvarı kalınlaşır ve lümen çapı
daralır. Buna bağlı olarak darlıkların proksimalinde kalan
barsak segmentlerinde lümen genişlemesi görülür. Hasta
barsak segmenti üzerinde gri bir eksüda toplanır ve
mezenterik yağ dokusu bu bölge üzerine gelir. Mezenterik
lenfadenopati de görülür ve lenf nodlarının çapı 3-4 cm’yi
bulabilir. Pankolit, rektal tutulum, rektal kanama ülseratif
kolitin karekteristik özellikleridir.
Ülseratif kolitte perianal hastalık veya abdominal kitle
bulguları ve kilo kaybı, Crohn hastalığına göre çok nadirdir.
Ülseratif kolitte yaygın submukozal fibrozis nedeniyle
haustral yapılar kaybolur ve kolon grafisinde kurşun boru
manzarası olarak değerlendirilir. Crohn hastalığında
segmenter tutulum olması ve ülserlerin serozaya kadar
uzanması nedeniyle haustrasyonların kaybolması görülmez.
CEVAP: C
CEVAP: B
A) Endoskopik retrograd kolanjiopankreotografi (ERKP)
B) Perkütan transhepatik kolanjiografi (PTK)
C) Ultrasonografi
D) Bilgisayarlı tomografi
E) Radyonüklid tarama
45
76- Pankreas psödokistlerinin en sık gözlenen
komplikasyonu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Koledok obstruksiyonları
B) Enfeksiyon
C) Rüptür
D) Hemoraji
E) GİS obstruksiyonları
Akut ve Kronik pankreatitin en sık komplikasyonu pankreatik
psödokistlerdir.
Pankreas psödokistlerinin komplikasyonları;
Hemoraji (%6)
İnfeksiyon (%14)’dur.(EN SIK)
Diğer komplikasyonları: gastrointestinal sistem
obstruksiyonları.
CEVAP: B
77- Steatore, diyabet ve safra kesesi taşlarıyla birlikte
izlenen pankreasın endokrin tümörü aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Somatostatinoma
B) Insülinoma
C) VİPoma
D) Glukagonoma
E) Gastrinoma
Bilgi içeriği yüksek bir soru.
Pankreas adacık hücreli tümörleri içinde en sık görülen
İnsülinoma,en nadir görülende Somatostatinoma dır.
Yine Pankreas adacık hücreli tümörlerinden en benin
olan İnsülinoma iken en malin olan Glukagonomadır.
Somatostatinoma D hücrelerinin tümörüdür ve klasik
olarak Steatore,Diyabet ve Kolelithiazis ile başvurur.
Cerrahisi sırasında Kolesistektomi yapılması gereken
pankreas adacık hücreli tümörü şeklindede soru olarak
karşımıza gelebilir.
CEVAP: A
78- Aşağıdakilerden hangisi gastroözefageal reflüye
bağlı olarak oluşmaz?
A) Özefajit
B) Barrett özefagusu
C) Striktür
D) Aspirasyon
E) Akalazya
Gastroözefageal reflü (GR) sık karşılaşılan bir hastalık
olup, özefagus patolojilerinin yaklaşık % 75 ‘ni oluşturur.
GR’ye spesifik belirti ve bulgular yoktur. Sternumun
arkasında yanma hissi ve regürjitasyon gibi sık rastlanan
semptomlar pekçok başka hastalıkla da ilgili olabilir. GR’de
esas zarar veren etken mide sıvısıdır. Bunun özefagus
mukozasına olan zararlı etkisi pH 2’nin altına düşünce
başlar.Gastroözefageal reflü sonucu; özefajit, Barrett
özefagusu, striktür ve aspirasyon oluşur. Akalazya ise
özefagus myenterik ganglion fonksiyon bozukluğuna bağlı
olur.
79- Kırk yaşında bir kadın hasta akut karın ve hemorajik şok
tablosu nedeniyle acil servise başvuruyor, öyküsünden daha
önce önemli bir sağlık probleminin olmadığı, olay öncesinde
karın travmasının bulunmadığı öğreniliyor. Ektopik gebelik
şüphesiyle yapılan sor gulamada hastanın 20 yaşından beri
oral kontraseptif kullandığı öğreniliyor. Çekilen abdominal
tomografide karında yaygın sıvı ve karaciğer segment 6 da
kontrastlanma gösteren lezyon saptanıyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Karaciğer tümör rüptürü
B) Hepatik adenom rüptürü
C) Fokal nodüler hiperplazi rüptürü
D) Karaciğer hemanjiyom rüptürü
E) Safra yolu hamartomu rüptürü
Bilgiyi ölçen çok özellikli bir soru.
Verilen klinik bilgilere göre hastada spontan rüptüre olan bir
Karaciğer kitlesini düşünmeliyiz.Sorunun anahtar kelimesi
olay öncesinde karın travmasının bulunmaması ve hastanın
uzun süreli oral kontraseptif kullanmasıdır.Eğer bu iki bilgi
verilmemiş olsaydı cevap a –b ve d olabilirdi ama 5 yıldan
fazla düzenli oral kontraseptif kullanımı ve spontan rüptür
bizi Hepatik adenom rüptürü bilgisine yönlendiriyor.
Adenom
• Oral kontraseptiflerin klinik kullanıma girmesinden önce
çok nadiren rastlanan benign bir tümördür.
• Hastaların %50’den fazlasında 5 yıldan daha uzun süren,
sürekli oral kontraseptif kullanımı saptanmış. İlaç
kesildikten sonra da lezyon ortaya çıkabiliyor.
• Ayrıca gebelik sırasında, dibetus mellituslu hastalarda,
glikojen depo hastalığı olanlarda da gözlenebiliyor.
Adenomatozis: Karaciğer parankimi içerisinde 10’dan fazla
adenomun bulunması.
• Kontraseptif kullananlarda adenomlar daha büyük olma
eğilimi gösterir ve bunlarda intratümöral veya intraperitoneal
kanama gibi komplikasyon görülme olasılığı daha yüksektir.
Diğer bir komplikasyon de hepatosellüler karsinomaya
transformasyon gösterebilmesidir.
• Adenomlar hastaların %80’ninde semptomatiktir. Ağrı ve
intratümöral kanamaya bağlı kitle etkisi görülür.
• Ultrasonografi ve tomografi ile tanı konulabilir. Perkütan
biyopsi yüksek kanama riski nedeni ile kontrendikedir.
Kontraseptiflerin kesilmesinden sonra lezyonlarda gerileme,
hatta tamamen kaybolma bildirilmesine rağmen,spontan
kanama olasılığı ve malign transformasyon riski nedeni ile
rutin rezeksiyon tercih edilmektedir. Diffüz adenomatozis
durumunda ise malignensi riski nedeni ile transplantasyon
yapılabilir.
CEVAP: B
CEVAP: E
46
80- Kırkaltı yaşında bir kadın hastada hipertansiyon, poliüri
ve kas güçsüzlüğünün yanısıra serum sodyumu 148 mEq/L
olarak saptanıyor. Hastanın yapılan batın BT sinde sağ
sürrenal bezde insidentoloma ile uyumlu kitlesel lezyonu
tespit ediliyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
82- Aşağıdakilerden hangisi ince barsaklarda görülen
Crohn hastalığında görülen tipik radyolojik
değişikliklerden biri değildir?
A) Lümen daralması
B) Fistüller
C) Kurşun boru görünümü
D) Kaldırım taşı görünümü
E) Hastalıksız alanlar
A) Hiperaldesteronizm
B) Karsinoid tümör
C) Adrenal hiperplazi
D) Hipofiz tümörü
E) Feokromasitoma
Crohn hastalığı her özelliğiyle sorulmaya aday bir konu.
İnce barsak Crohn hastalığında tipik radyolojik
değişiklikler:
• Nodulasyon
• Derin ülserler
• Fistüller (İnternal)
• Abseler
• Kaldırım taşı görünümü
• Barsak duvarında kalınlaşma, lümenin daralması ve ip
işareti (Kantor’un sicim bulgusu)
• Hastalıksız alanlardır
• Hipertansiyon (Sistolik hipertansiyon bulunmayabilir, ama
diastolik hipertansiyon sıklıkla görülür)
• Hipokalemi (serum K+ <3.9 mEq/L)
• Plazma aldosteronu/ renin oranı >30
• İdrarla K+ atılımı artmıştır (>25-30 mEq/gün)
• Kas güçsüzlüğü, kas krampları
• Poliüri, polidipsi bulunur.
CEVAP: A
Kurşun boru görünümü ülseratif kolitte haustraların
kaybı neticesinde oluşur.
CEVAP: C
81- Gastrointestinal stromal tümör en sık aşağıdaki
organlardan hangisini tutar?
A) Mide
B) İnce bağırsak
C) Kolon
D) Özofagus
E) Rektum
Güncel sorulardan biri.
Gastrointestinal Stromal Tümör:
Tüm malign mide tümörlerinin %1’ini oluşturur. Tüm
gastrointestinal sistem malign stromal tümörlerinin 2/ 3’ü
midede gelişir. Gastrointestinal stromal tümörler mezenkimal
dokuda belirsiz bir hücreden köken alırlar. Gastrointestinal
stromal tümörler yavaş büyüyen, submukozal tümörlerdir.
Fundus ve antrumda da bulunabilmelerine rağmen çoğu
midenin korpusunda yerleşir.
Hemen daima tek lezyon olarak bulunurlar. Küçük
lezyonlar nadiren ülserasyon ve kanamaya neden oldukları
için genellikle tesadüfen saptanırlar. Daha büyük
tümörler kilo kaybı, karın ağrısı, dolgunluk, erken doygunluk
ve kana¬maya neden olabilir ve karında palpe edilen kitle
oluşturabilirler. Lenfatik yayılım nadiren görülebilirse de esas
yayılım yolu hematojendir ve bu yolla sıklıkla karaciğer ve/
veya akciğer metastazları gelişir. Tanı endoskopi ve biyopsi
ile konulur.
Prognoz tümör boyutu ve mitoz sayısına bağlıdır. Komşu
yapılara invazyon malignensi kanıtıdır.Gastrointestinal
stromal tümörlerde c-kit (cd 117)protoonkogeni genellikle
bulunur. Bu genin tirozin kinaz ürününün aktivitesini
bloke eden kemotöropatik ajan olan imatinib metastatik veya
cerrahi olarak çıkarılamayan gastrointestinal stromal
tümörlerde umut verici bir ilaçtır.
CEVAP: A
83- Magnezyum eksikliğine yol açmayan durum
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akut Pankreatit
B) Böbrek yetmezliği
C) Malabsorpsiyon
D) Alkol
E) Primer hiperaldosteronizm(Conn)
HİPOMAGNEZEMİ KODU;
CEVAP: B
47
84- Yirmi bir yaşındaki genç erkek hasta familyal
adenomatöz polipozis için total kolektomi ameliyatı
oluyor. Ameliyattan 4 yıl sonra insizyon hattında
asemptomatik, 4X3 cm’lik hareketli, sınırları belirgin kitle
saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
85- İntrakranyal cerrahide profilaksi için ilk tercih için en
uygun antibiyotik aşağıdakilerden hangisidir ?
A) Kloramfenikol
B) Makrolid
C) Vankomisin
D) Sefazolin Na
E) Aminoglikozid
A) Kolon kanseri
B) İnsizyonel herni
C) Mide kanseri
D) Desmoid tümör
E) Skuamöz deri kanseri
Özellikli bir soru.
Bu genç kızda desmoid tümör mevcuttur. Familyal
adenomatoz polipozisli hastalar total kolektomiden sonra
bilgisayarlı tomografi ile kontrol altında tutulmalıdır. Çünkü
%30’a varan oranlarda cerrahi bölgesindeki skar dokusunda
ve mezenterde desmoid tümör gelişebilmektedir.
Esas tedavi 1-2 cm sağlam sınırla tüm kitlenin
çıkarılmasıdır. İlk ameliyatta hastalığın tamamının eradike
edilebilmesi için tüm çaba gösterilmelidir.
Rezeke edilemeyen desmoid tümörlerde ya da rezeksiyon
sonrası cerrahi sınırlar pozitif olan hastalarda radyoterapi
önerilir. En azından 55 Gy gereklidir. Radyoterapiye cevap
değişkendir.
Familyal polipozis koli:
Kolonda yüzlerce polibin bulunduğu ancak ekstraintestinal
bul¬guların olmadığı adenomatöz polipozis sendromudur.
Otozomal dominant geçiş gösterir ve premalign bir
hastalıktır.
Gardner sendromu:
FAP’lı bazı hastalarda epidermoid kistlerin, osteomların,
dezmoid ve üst gastrointestinal neoplazmların
gelişmesiyle karakterize sendromdur. Gastrointestinal
neoplazmlar duodenal veya ampuller adenomlar ile
hiperplastik fundik poliplerdir.
Dezmoid sorun yaratan ve öldürücü olabilen bir
manifestasyon¬dur. Cerrahiden sonra ince barsak
mezenterinde yoğun fibröz doku artışı olmaya başlar. Bu
vasküler yapıları sıkıştırarak, barsaklarda iskemiye veya
obstrüksiyonlara yolaçabilir. Tedavide kemoterapi,
radyoterapi, tamoksifen ve sülindak kullanılabilir.
Sulindak bazı dezmoid tümörlerde regresyona yol
açabilmektedir.
Turcot sendromu:
• Çok nadir rastlanan, kolondaki adenomatöz poliplere SSS
tümörlerinin eşlik ettiği sendromdur.
• İki farklı alt tipi var
• APC mutasyonları; medulloblastomlar ile ilişkili
• Mismatch repair (MMR) genleri mutasyonları;
glioblastomlar ile ilişkili
Schwartzs 2015 e göre tüm cerrahi işlemlerde ilk tercih
edilmesi gereken antibiyotik sefazolin Na dur. Yine son
text-book laparoskopik kolesistektomide (temiz
kontamine yara kabul edilmesine rağmen ) profilaktik
antibiyotik kullanımını önermemektedir.
CEVAP: D
86- Obstrüktif şoka aşağıdakilerden hangisi neden
olmaz?
A) Perikardiyal effüzyon
B) Tansiyon pnömotoraks
C) Pulmoner emboli
D) Konstrüktif perikardit
E) Anaflaksi
OBSTRÜKTİF ŞOK NEDENLERİ:
Perikardiyal effüzyon
Kardiyak tamponad
Konstrüktif perikardit
Tansiyon pnömotoraks
Pulmoner emboli
Atriyal miksoma
Anaflaksi dağılım (distrübitif) şok örneğidir.
CEVAP: E
87- Aşağıdaki tanısal peritoneal lavaj bulgularından
hangisi pozitif olarak kabul edilir?
A) Alkalen fosfataz düzeyi 1,5 IU/L
B) Bilirübin düzeyi 0,005 mg/dL
C) Eritrosit sayısı 8.000/ml
D) Lökosit sayısı 1000/ml
E) Amilaz düzeyi 10 IU/L
Lökosit >1000/ml pozitif bir lavaj kriteridir.
CEVAP: D
CEVAP: D
48
88- Aşağıdaki meme tümörlerinin hangisinde aksiller
lenf nodu diseksiyonu genellikle gerekmez?
A) Lobüler karsinom
B) Müsinöz karsinom
C) İnvaziv duktal karsinom
D) Sistosarkoma filloides
E) Medüller karsinom
Filloides tümörün 1cm’lik geniş reeksizyonla çıkarılması
yeterlidir. Lenf nodu metastazi çok nadir görülür.
Cerrahisine aksilla di,saeksiyonu eklenmeyen meme
tümörü olarakta anılabilir.
CEVAP: D
89- Tüm meme kanserli kadınların yaklaşık yüzde
kaçında genetik faktörlerin etken olduğu tahmin
edilmektedir?
A) 5-10
B) 15-20
C) 25-35
D) 45-55
E) 65-75
Sporadik Meme Kanseri
%65-75
Ailesel Meme Kanseri
%20-30
Herediter meme kanseri
%5-10
Herediter meme kanserine neden olan genetik defektler;
*BRCA-1 (17.kromozom)
%45
*BRCA-2 (13.kromozom)
%35
*p53(Li-Fraumeni)
%1
*STK11/LKB1(Peutz-Jeghers) <%1
*PTEN(Cowden)
<%1
*MSH2/MLH1(Muir Torre)
<%1
*ATM(Ataksi Telenjiektazi)
<%1
CEVAP: A
90- Foliküler tiroid kanseri ile ilgili olarak aşağıdaki
ifadelerden hangisi doğrudur?
91- Otuz dokuz yaşında bayan hasta yaklaşık 9 aydır devam
eden unutkanlık şikayetiyle Nöroloji polikliniğine başvuruyor.
Son bir aydır ise yürürken dengesizlik ve ellerde uyuşma
şikayetleri nin başladığını ifade ediyor. Hastanın herhangi bir
kronik hastalığı bulunmamaktadır. Yapılan nörolojik
muayenesinde derin tendon reflekslerinde hafif artma ve
alt ekstremitelerde belirgin olmak üzere vibrasyon kaybına
rastlanıyor.
En olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hipotiroidi
B) Guillian-Barre sendromu
C) B12 eksikliği
D) Alzheimer hastalığı
E) Creutzfeld-Jacob hastalığı
B12 eksikliği TUS’un sormayı sevdiği konu başlıklarından
biridir. B12 eksikliğinde subakut kombine dejenerasyon
görülebilmektedir.
Hastalarda başlangıçta halsizlik, karıncalanma, uyuşma
görülmektedir. İlerleyen dönemlerde ise ataksik yürüyüş
görülebilmektedir.
Polinöropatilere de rastlanabilmektedir.
En önemli nörolojik tutulum posterolateral dejenerasyondur.
POSTERİOR SPİNAL KORDU TUTMAYI SEVEN
HASTALIKLAR
-SİFİLİZ
-MULTİPL SKLEROZ
-B12 VİTAMİN EKSİKLİĞİ
CEVAP: C
92-Derinin skuamöz hücreli kanseri aşağıdaki deri
hücrelerinin hangisinden köken almaktadır?
A) Keratinosit
B) Makrofaj
C) Fibroblast
D) Melanosit
E) Bazal hücre
Daha önceden yan dal sınavında çıkmış ve TUS’ta da
çıkmasını beklediğimiz sorulardandır.
Skuamöz hücreli kanser yani yassı hücreli kanserler stratum
korneum tabakasındaki keratinosit kaynaklıdır.
A) Tiroid otoantikorları pozitiftir
B) Sintigrafi sıkılıkla hiperaktif nodül olarak görülür
C) Sıkılıkla ötiroid olur
D) Sıklıkla hipertiroidi ile görülür
E) Erken dönemde lenf bezi metastazı görülebilir
CEVAP: A
Harika bir soru .
Foliküler tiroid kanserinde diğerlerinden farklı olarak
hiperaktif nodül görülebilir ve bu da hipertiroidi( % 1) ile
karşımıza gelebilir. Ancak bu tablo foliküler tiroid kanserleri
içinde oldukça nadir görülür ve sanki foliküler tiroid
kanserleri her seferinde hipertiroidi ile geliyormuş gibi bir
yanlış anlaşılmaya düşülmemelidir. Öğrencilerin foliküler
kanseri=hipertiroidi eşleşmesinin hatalı olduğunu onlara
göstermek için sorulmuş muazzam bir soru örneği! Doğru
cevap aslında çok basit, foliküler tiroid kanseri tabii ki soliter
olur. Ezberleyerek değil, yorumlayarak da değil; doğruyu
bilip, doğru yorumlayarak kazanabiliriz!
A) Kadınlarda 10 kat daha fazla görülmektedir.
B) Tetik noktaların varlığı ile karakteristiktir.
C) Lokal tedavi genellikle yeterlidir.
D) Sistemik bulgulara rastlanmamaktadır.
E) Etyolojide stres önemlidir.
CEVAP: C
CEVAP: A
93-Aşağıdakilerden hangisi miyofasial ağrı sendromu
için yanlıştır?
Miyofasial ağrı sendromu
• Kas veya kas grupları ağrır
• Stres ve yorgunluk sonrası oluşabilir.
• Gergin bantların hissedilir.
• Bantlara bastırınca ağrının yayılır.
• Tetik noktalar tipiktir.
49
94-Aşağıdakilerden hangisinde maddi veya manevi
fayda sağlama ve düzmece yakınmalar vardır?
97-Aşağıdaki afazi türlerinden hangisinde anlaması
normal, konuşması akıcı fakat tekrarlaması bozuktur?
A) Obsesif-kompulsif bozukluk
B) Temaruz
C) Konversiyon
D) Münchausen sendromu
E) Kleptomani
A) Broca
B) Transkortikal motor
C) Transkortikal duyusal
D) Wernicke
E) Kondüksiyon
TEMARRUZ (SİMÜLASYON)
Gerçek bir hastalık yoktur ve kişi de bunun farkındadır.
Herhangi bir maddi veya manevi kazanç vardır.
Afazileri sormayı TUS çok severse bizim ne eksiğimiz var
biz de sorarız.
Kondüksiyonel afazi
Hasta anlar ve konuşur fakat tekrarlayamaz.
CEVAP: B
95-Aşağıdakilerden hangisi yaşlılarda görülen
pnömoninin prognozunu belirleyen parametrelerden
birisi değildir?
A) Solunum sayısı
B) CRP düzeyi
C) Kan basıncı
D) Üre düzeyi
E) Yaş
Pnömoninin tanısında ve takibinde CURB-65 skorlaması
kullanılmaktadır.
CURB-65 Skorlaması
Confussion (Konfüzyon)
Üre>43
Respiratory (solunum) sayısı >dakikada 30
Blood (kan) basıncı
Yaş > 65
Her bir parametre 1 puandır.
<2 ise ayaktan tedavi edilir
>2 ise yatırılarak tedavi edilir.
CEVAP: B
96- Aşağıdaki hastalıklardan hangisinin demir eksikliği
ile arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır?
A) Refsum hastalığı
B) Tourette sendromu
C) Periyodik bacak sendromu
D) Huzursuz bacak sendromu
E) Shy-Drager sendromu
Huzursuz bacak sendromu
Yattıktan kısa süre sonra alt ekstremitelerde yanma, batma,
iğnelenme, uyuşma hisleri oluşmaktadır.
Hasta kalkıp yürüyünce bu şikayetleri gerilemektedir.
Demir eksikliği ve folat eksikliği ile ilişkisi vardır.
CEVAP: D
CEVAP: E
98- Yapılan bir kesitsel araştırmada, meme kanseri
biyopsiyle kesin olarak saptanmış 5000 kadın ile kesin
kanser olmadığı biyopsiyle saptanmış 10000 kadın
kontrol grubu olarak alınmıştır. Mamografi
sonucunda ise kontrol grubundakilerden 6000 tanesine
kanser denilmiştir. Mamografinin kanser tanısı
koyduklarından 2000 tanesi gerçekte kanser olmadığına
göre mamografinin sensitivitesi aşağıdakilerden
hangisidir?
A) 6000/15000
B) 1000/9000
C) 4000/5000
D) 2000/10000
E) 4000/6000
Gerçek (+)
Gerçek (-)
Mamografi(+)
4000
2000
6000
Mamografi(-)
1000
8000
9000
CEVAP: B
99- Elli beş yaşındaki bayan hasta, sabah kalktığında
yataktan düşmüş baygın bir halde bulunuyor. Bilinci
açıldığında sağ kol ve bacağını hareket ettiremediğini fark
etmeleri üzerine acile getiriliyor. Hasta sağ kolunun
kendisine ait olmadığını iddia ediyor.
Bu hastadaki lezyonun en olası lokalizasyonu hangisidir?
A) Sol temporal lob
B) Sol parietal lob
C) Sağ frontal lob
D) Sağ temporal lob
E) Sağ parietal lob
Hastanın ekstremitesini ihmal etmesi, paralizilerde akla
parietal lob lezyonu gelmektedir.
Bu lezyonlarda ise lobun kontralateral bölümünde lezyon
görülmektedir.
CEVAP: B
50
100- Kırkbeş yaşında bayan hasta submandibular
bezine uyan lokalizasyonunda ele gelen kitle şikayetiyle
KBB polikliniğine başvuruyor. Biyopsi materyalinde
kribriform alanlardan oluşan kistik solid komponentleri
bulunan bir kitle tarifleniyor.
Bu hastanın en olası tanısı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Adenokarsinoma
B) Onkositoma
C) Mukoepidermoid karsinom
D) Adenoid kistik karsinom
E) Pleomorfik adenoma
Adenoid kistik karsinom (silendiroma) . Parotisten ziyade
diğer tükrük bezlerinde daha fazla görülür.Submandibüler
bezde en sık görülür. Perinöral invazyon yapma ve sinirlerle
beyne ulaşma ihtimali yüksektir.
PERİNÖRAL İNVAZYON
1- Pankreas kanseri
2- Prostat kanseri
3- Adenoid kistik karsinom
4- Meme kanseri
102- Foliküler tiroid kanseri takibinde kullanılan
radyoaktif sintigrafi maddesi aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Gadalinyum
B) Galyum-67
C) Iyot-131
D) Teknesyum-99
E) Talyum-201
Nükleer tıp soruları artık meşhur sınavımızda çok moda
olmaya başladı. En sık kullanılan radyoaktif madde
teknesyum-99’dur.Talyum-201 ve teknesyum-99m
miyokard perfüzyon sintigrafilerinde en çok kullanılan
maddelerdir. Tiroid kanserlerinin takibinde ve tanısında
en çok kullanılan madde iyot-131’dir.
CEVAP: C
CEVAP: D
103- Aşağıdakilerden hangisi gastrointestinal sistem
duplikasyonlarının en sık görüldüğü lokalizasyondur?
A) Servikal özefagus
B) Kolon
C) İnce barsak
D) Rektum
E) Mide
Gastrointestinal duplikasyon hemivertebra ilişkisi daha önce
TUS’da soruldu şimdi sıra lokalizasyonda. Gastrointestinal
duplikasyonlar en sık terminal ileumda bulunmaktadır.
101- Yirmi beş yaşındaki bayan hasta; her iki eliyle aranma,
çiğneme, kıyafetlerini çekiştirme şeklinde stereotipik
hareketleri ve bilinç değişikliğinin eşlik ettiği nöbetler
nedeniyle antiepileptik ilaç kullanmaktadır. Bu nöbetlerden
önce mideden yükselme şeklinde auraları oluşuyor.
Bu hastadaki en olası konvülziyon tipi aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Jacksonian tip epilepsi
B) Temporal lob epilepsisi
C) Parsiyel lob epilepsisi
D) Oksipital lob epilepsisi
E) Juvenil absans epilepsisi
Kompleks parsiyel nöbet (Temporal lob epilepsisi)
Erişkinlerde en sık görülen epilepsi tipidir.
Psikomotor epilepsi de denmektedir.
%75-85 hastada orobukkofaringeal hareketler ve %50
hastada yüz-boyun hareketleri görülür.
Nöbet esnasında yerinden kalkıp yürüme olabilir.
Atak korku, dejavu veya olfactor halusinasyonlar şeklinde
auralarla başlayabilir.
Bilinç bozukluğu da oluşmaktadır.
CEVAP: B
CEVAP: C
104- Üreteropelvik darlıkların en sık sebebi
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Aberran renal damarlar
B) Üreteral stenoz
C) Üreteral hipoplazi
D) İdiopatik
E) Üreteropelvik adezyon
Üreteropelvik darlıkların etyolojsi genellikle bilinmemektedir
yani idiopatiktir.
Şıklardaki diğer sebepler de nadiren görülebilmektedir.
Aksiyal planda renal pelvis AP çapı ölçülerek takibi
yapılmaktadır.
CEVAP: D
51
105- Aşağıdaki böbrek tümörlerinden hangisinde
retroperitoneal kanamaya rastlanma ihtimali daha
yüksektir?
109- Prepubertal çağda en sık vajinal kanama nedeni
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Anovulasyon
B) Vulvovajinitis
C) Eksojen hormon kullanımı
D) Koagulopati
E) Sarkoma botrioides
A) Anjiomiyolipom
B) Fibrom
C) Adenokarsinom
D) Onkositom
E) Adenom
Böbrek kitlelerinden retroperitoneal kanama riski en yüksek
olan lezyon hamartom yani anjiomiyolipomdur. En sık
mezenkimal böbrek tümörüdür. En sık benign böbrek
tümörü ise adenomdur ayrıma dikkat!!!
Tipik olarak çift taraflıdır ve asemptomatiktir. Tuberosklerozu
olan hastalarda görülme sıklığı artmaktadır.
Olguların ¼ kadarı spontan kanama ve sonuçta da
retroperitoneal kanamaya yol açabilir.
YAŞ VE SIKLIKLARINA GÖRE KANAMA NEDENLERİ
CEVAP: A
106- Dudakta ve yüzde ödeme rekürren fasial
paralizilerin eşlik ettiği hastalık aşağıdakilerden
hangisidir?
Prepubertal
Adölesan
Reproduktif
Perimenopozal
Postmenopozal
Vulvovajinitis
Anovulasyon
Eksojen
hormon
kullanımı
Anovulasyon
Endometrial
atrofi
Vajende
yabancı cisim
Eksojen
hormon
kullanımı
Gebelik
Fibroidler
Endometrial
lezyonlar
(kanser dahil)
Puberte
prekoks
Gebelik
Anovulasyon
Servikal
endometrial
polipler
Atrofik vajinitis
Tümör
Koagulopati
Fibroidler
Tiroid
disfonksiyonu
Diğer tümör Vulvar vajinal,
servikal
Servikal
endometrial
polipler
A) Guillian-Barre sendromu
B) Gradenigo sendromu
C) Ramsey Hunt sendromu
D) Cogan sendromu
E) Merkelson-Rosental sendromu
Tiroid
disfonksiyonu
Merkelson rosental sendromu
En önemli özelliği yüz ve üst dudakta tekrarlayan asimetrik
ödemdir.
En önemli etyolojik sebebi idiopatiktir.
Fissürlü dil de görülebilen klinik durumlarındandır.
CEVAP: B
CEVAP: E
110- Ektopik gebelik fallop tüpünün hangi bölümünde
daha sık görülür?
107-Birinci ve ikinci metatarsaller arası açının üst sınırı
kaç dereceye kadar normal kabul edilmektedir?
A) İntertisyel kısım
B) İstmus
C) Cornual kısım
D) İnfundibulum
E) Fimbria ovarika
A) 25 derece
B) 18 derece
C) 13 derece
D) 9 derece
E) 5 derece
Direkt grafide birinci ve ikinci metatarsaller arasındaki
açı 10 derece veya büyükse patolojik kabul edilmektedir.
CEVAP: D
108- Safra yolları ve karaciğer hastalıklarında, safranın
fizyolojik sekresyonunu değerlendirmek için kullanılan
tanı yöntemi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Perkütan transhepatik kolanjiografi
B) Manyetik rezonans kolanjiografi
C) Endoskopik retrograd kolanjiopankreatografi
D) Hepatik iminodiasetikasit sintigrafisi
E) Fluorodeoksiglukoz pozitron emisyon tomografisi
CEVAP: D
Fallop tüplerinin kısımları:
1.İntertisyel (intramural kısım): Fallop tüpünün uterus
duvarı içindeki kısmıdır. Ektopik gebelik burada nadir de olsa
olur ve şiddetli kanama ile histerektomi endikasyonu olabilir.
Ayrıca bu bölüm lümenin en dar olduğu kısımdır. Tubal
ektopik gebeliklerde en geç rüptür bu bölümde gerçekleşir.
2.İstmus: Fallop tüplerinin intertisyel kısmın yanındaki
uterus duvarına yakın olan kısmıdır. En erken rüptür istmik
yerleşimli ektopik gebeliklerde izlenir.Ampülladan sonra
ektopik gebeliklerin en fazla görüldüğü tuba segmentidir.
3.Ampulla: Fertilizasyonun olduğu bölümdür. Ayrıca
lümenin en geniş ve en uzun olduğu kısımdır. Ektopik
gebelik de en sık olarak fallop tüpünün ampullasında
görülür.
4.Fimbrla (infindibulum): En lateralde bulunan
fimbrialardan oluşan kısımdır.
CEVAP: B
52
111- Aşağıdaki uterin myom tiplerinden hangisi
histeroskopik cerrahi ile çıkartılabilir?
113- Aşağıdakilerden hangisi gebeliğin 1. trimesterinde
uygulanan fetal anöploidi tarama testleri içinde yer
almaz?
A) Tip 1
B) Tip 5
C) Tip 6
D) Tip 7
E) Tip 8
A) Östriol
B) Gebeliğe özgü plazma proteini-A (PAPP-A)
C) Serbest beta-hCG
D) Ense kalınlığı
E) Nazal kemik
Tip 0,tip 1,tip 2 myomlar histeroskopi ile görülebilir.
Myomların tipleri
Tip 0:Saplı intrakaviter
Tip 1:Myometriuma %50’sinden daha az invaze
Tip 2:Myometriuma %50’sinden daha fazla invaze intra
kaviter komponenti var.
Tip 3:Endometriumla bitişik ancak intra kaviter komponenti
yok.
Tip 4:Myometrium içinde
Tip 5:Subserozal %50’sinden daha fazlası İ.M.
Tip 6:Subserozal %50’sinden daha azı İ.M.
Tip 7:Tamamen subserozal
Tip 8:Servikal,ligamenter,parazitik myom
Gebeliğin ilk trimesterinde fetal anöploidi tarama testleri
maternal serumdaki biyokimyasal belirteçlerin
değerlendirilmesi ile fetusta ultrasonografik bazı bulguların
kombine edilmesi prensibine dayanır. Bu amaçla kullanılan
biyokimyasal belirteçler serbest beta-hCG ve gebelikle
ilişkili plazma proteini-A’dır (PAPP-A). Ultrasonografik
belirteçler arasında yüksek tanımlayıcılığı olan bulgular
arasında ise nukal kalınlık (NT=ense saydamlığı) ve nazal
kemik sayılabilir.
CEVAP: A
CEVAP: A
112- Aşağıdakilerden hangisi plasentanın en sık görülen
tümörüdür?
A)
B)
C)
D)
E)
Lipom
Anjiosarkom
Korioanjioma
Hemanjioperistoma
Leiyomyom
114- Gebelikte aşağıdaki hematolojik parametrelerden
hangisinde artma görülmesi beklenmez?
Plasental koryoanjioma
Plasentanın tek benign tümörüdür. Normal yapıların anormal
dizilimi
sonucu oluşur (hamartom).
Antepartum kanama,polihidroamnios,düşük doğum
ağırlığına neden
olabilir.
Büyük koryoanjiomalar arteriovenöz şanta neden olarak
fetal
anemi-kalp yetmezliğine (hidrops olmadan) neden olur.
Metastatik tümörler
En sık metastaz yapan malign melanomdur.
Ayrıca fetüse de en sık metastazı yine maling melanom
yapar.
CEVAP: C
A) Fibrinojen B) Eritrosit sayısı
C) Nötrofil sayısı D) Hematokrit
E) Sedimentasyon hızı
Gebelikte kan hacmi artar (%40). Eritrosit miktarı da artar.
Fakat kan volümündeki artış daha fazla olduğu için
hemotokrit düşer.
Eritrosit sedimentasyon hızı artar.
Gebelik enfeksiyon yokluğunda da nötrofil sayısı artar.
Östrojen etkisi ile karaciğerde senezlenen pıhtılaşma
faktörleri artar ve en fazla yükselme fibrinojende izlenir.
Fibrin yıkım ürünleri ve d-dimer de artar (subklinik çok hafif
bir DIC tablosu gibi)
CEVAP: D
53
115- Onsekiz yaşında, normal boy ve kilosu olan primer
amenore olgusunda hipergonadotropik hipogonadizm
saptanıyor. 46,XY karyotip olan hastada kadınsı fenotip
izleniyor ancak meme gelişimi izlenmiyor.Görüntüleme
yöntemlerinde dişi internal genital yapı ve ultrasonografide
hipoplazik iç genital organlar saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
117- Aşağıdaki hormonlardan hangisi follikül uyarıcı
hormonun (FSH) salınımını artırır,büyüme hormonunu
azaltır?
A) İnhibin-A
B) İnhibin-B
C) Östrojen D) Progesteron
E) Aktivin
A) 5α redüktaz eksikliği
B) Saf gonadal disgenezi
C) Ailesel androjen duyarsızlık sendromu
D) Rezistan over sendromu
E) 17α hidroksilaz eksikliği
5α redüktaz eksikliğinde karyotip 46,XY’dir. Bu olgularda
meme gelişimi olmamasına karşın çeşitli düzeylerde pubik
kıllanma olabilir. Gonad testistir ve normal testiküler
fonksiyon gözlenir. Müllerian yapılar bulunmaz, dolayısıyla
dişi tipte iç genitaller izlenmez.
17α hidroksilaz eksikliğinde kadınsı fenotip mevcuttur ancak
meme gelişimi olmaz. Karyotip 46,XY veya 46,XX
şeklinde olabilir. Gonadotropinler yüksektir. Bu olgularda
Müllerian yapı gelişmediğinden dişi iç genitaller izlenemez.
Progesteron yüksekliği ayırıcı tanıda unutulmamalıdır.
Saf gonadal disgenezide 46,XX veya 46,XY (Swyer
sendromu) karyotip izlenebilir. Kadınsı fenotip gözlenir. Over
gelişimi olmadığından gonadal yetmezlik vardır ve
gonadotropinler yüksektir. Sekonder seksüel karakterler
gelişmemiştir ancak iç genitakller dişi tiptedir (Müllerian
yapılar mevcuttur).
Androjen duyarsızlık sendromunda (testiküler feminizasyon)
46,XY karyotip izlenir. Gonadotropinler yüksektir. Kadınsı
fenotip izlenir ancak Müllerian yapılar izlenmez.
Rezistan over sendromunda (Savage sendromu) 46,XX
karyotip gözlenir. Gonadotropinler yüksektir ve gonad
overdir.
İNHİBİN; Granüloza ve sertoli hücreleri ile plasenta
tarafından üretilmektedir. Polipeptid yapısındadır. 3
alt-ünitesi bulunur: α, ßA ve ßB. Merkezi olarak FSH
sekresyonunu inhibe ederken, lokal olarak LH’yı artırır.
Geç folliküler fazda LH ve IGF-2 etkisiyle androjenlerin
artışına ve dolayısıyla östrojen üretiminde artışa neden olur.
Erkeklerde FSH üzerine etkili olan inhibin B’dir. FSH
etkisiyle sertoli hücreleri inhibin B salgılar. Erkeklerde
dolaşımda inhibin A bulunmaz.
AKTİVİN; Granüloza hücreleri tarafından sekrete
edilir ve FSH sekresyonunu aktive etmektedir. A, AB ve B
olmak üzere 3 formu bulunur. FSH’nın follikül hücrelerindeki
reseptörlerine bağlanmasını arttırır. FSH’nın p450 aromataz
üzerine etkilerini ve FSH’nın granüloza hücrelerinde LH ve
FSH reseptör oluşumu üzerine etkilerini artırır. Aktivin, tekal
androjen üretimini ve granüloza hücrelerinden progesteron
salgısını baskılar. Prolaktin, ACTH ve GH yanıtlarını inhibe
eder.
CEVAP: E
CEVAP: B
118- Aşağıdakilerden hangisi rahim içi araçlara bağlı
olarak gelişen komplikasyonlardan biri değildir?
A) Uterus perforasyonu
B) Ektopik gebelik
C) Konjenital malformasyonlar
D) İnfertilite
E) Pelvik inflamatuar hastalık
A) Düzensiz kanama
116- Depo medroksiprogesteron asetat kullanan
kadınlarda en sık karşılaşılan klinik yan etki
aşağıdakilerden hangisidir?
B) Kilo alımı
C) Karın ağrısı
D) Baş ağrısı
E) Halsizlik
ENJEKTE EDİLEN KONTRASEPTİFLER; Progesteron
içerirler. Etki mekanizmaları mini haplara benzer. İlk
enjeksiyon menstruel siklusun ilk 5 günü içinde
yapılmalıdır. Sonraki injeksiyonlar depo medroksi
progesteron asetat (MPA; 150 mg, IM) için 3 ay,
norethindron enantat (NET-EN) için 2 ay sonra
tekrarlanmalıdır.
En sık görülen yan etkileri; İrregüler kanamadır (ilk yıl %70,
uzun dönem kullananlarda olguların 2/3’de mensturasyon
regülerdir) bu sebepten yüksek metod terk oranları vardır.
(birinci yılda %33, 2 yılda %50, 3 yılda %80)
RIA’lar (rahim içi araç) intrauterin ortamda yabancı
cisime karşı steril inflamatuar reaksiyon meydana
getirerek, spermisidal etki oluştururlar. RIA’a bakır
eklenmesi ile spermisidal etki artar ya da spermin
fertilizasyon ve motilite yeteneği azalır.
Önemli komplikasyonları uterus perforasyonu, ektopik
gebelik, PID, infertilite ve RIA’nın atılmasıdır (ilk yıl içinde
%10 spontan atılım).
Gebelikle birlikte RIA varlığında, ilk 14 hafta içinde RIA
ipi serviks’te görülebildiğinden hemen çekilmelidir.
Gebelikle birlikte RIA varlığında geç abortus (özellikle septik
abortus), preterm doğum ve sepsis riski artar.
Eğer erken gebelikte RIA çıkarılmamış ise, doğum sonrası
çıkarılmalıdır.
RIA’lar konjenital malformasyonlara neden olmaz.
CEVAP: A
CEVAP: C
54
119- Endometrium kanserinde vajinal metastaz
varlığında FIGO evrelendirmesine göre olgunun evresi
aşağıdakilerden hangisidir?
A) II b B) III a
C) III b D) III c
E) IV a
Endometrium kanseri cerrahi olarak evrelenir ve FIGO
evrelemesine göre vajende metastaz varlığında evre III b
olarak değerlendirilir.
ENDOMETRİUM KANSERİNDE CERRAHİ
EVRELENDİRME – FIGO
Evre 1: Tümör uterustadır.
Evre 2: Tümör servikstedir.
Endoservikal stromal invazyon
Evre 3: Peritoneal sitolojik ve/veya vajinal yayılım vardır.
3A: Adneksal metastaz
3B: Vajinal metastaz
3C: Retroperitoneal lenf nodu metastazı
Evre 4: Uzak veya eksternal genital pelvik metastaz
vardır.
4A: Mesane ve/veya rektum mukozası tutulmuştur
4B: Uzak metastaz (intraabdominal yayılımı ve/veya
inguinal lenf tutulumunu içerir)
CEVAP: C
120- Aşağıdaki ovaryan tümörlerden hangisi benign
olarak kabul edilir?
A) Endodermal sinüs tümörü B) İmmatür teratom
C) Granuloza hücreli tümör
D) Poliembriyoma
E) Matür kistik teratom
İmmatür teratom, poliembriyoma ve endodermal sinüs
tümörü malign germ hücreli over tümörleridir. Granuloza
hücreli over tümörü klinik seyri nispeten daha iyi olan
malign stromal over tümörüdür. Matür teratomlar
benigndir.
CEVAP: E
55

Benzer belgeler