6. TSYS - önder çetin

Transkript

6. TSYS - önder çetin
VI. Avrupa Türkçe Süreli Yayınlar
Sempozyumu
50. Kuruluş Yılında
Avrupa Birliği, Türkler ve Siyasi Katılım
Sempozyum Tebliğleri
9 Haziran 2007
Amsterdam, Hollanda
VI. Avrupa Türkçe Süreli Yayınlar Sempozyumu
9 Haziran 2007
AMSTERDAM – HOLLANDA
SEMPOZYUM TERTİP KOMİTESİ
Hülya Emin (Yunanistan),
Mustafa Köker (İngiltere),
Burhanettin Carlak (Hollanda),
Murat Erpuyan (Fransa),
Murteza Suluoca (Makedonya),
Mehmet Bütüç (Kosova),
Lale Uğur (Türkiye),
Ali Kılıçarslan (Almanya).
Kasim 2007 ©
Yayına Hazırlayan: Önder Çetin
İÇİNDEKİLER
Önsöz: Değişen ve Gelişen Avrupalı Türkler ................................................................................................4
UETD'ye dair... ...................................................................................................................................................6
Türkevi'ne dair... ................................................................................................................................................8
TİKA'ya dair... ....................................................................................................................................................9
6. Avrupa Türkçe Süreli Yayınlar Sempozyuma'na dair.............................................................................11
Tebliğler .............................................................................................................................................................18
- INGILTERE`DE ETNIK TOPLULUKLARIN SIYASETE ETKILERI, Yasemin Brett, Enfield
Belediye Meclis Uyesi, Ingiltere .....................................................................................................................20
- AVRUPA TÜRKLERİ AÇISINDAN SİYASİ KATILIM : BİR GELECEK PERSPEKTİFİ, Prof.
Dr. H. Musa TAŞDELEN, Sakarya Universitesi, Türkiye ..........................................................................23
- SİYASAL KATILIM, TEMSİL VE AVRUPA TÜRKLERİ’NİN GELECEĞİ, Doç. Dr. Talip
Küçükcan, SETA, Türkiye ...............................................................................................................................26
- AVRUPA BIRLIGI, COGULCULUK VE TURKLER, Emine Bozkurt, İşçi Partisi, Avrupa
Parlamentosu Milletvekili, Hollanda ............................................................................................................30
- BATI TRAKYA TURKLERININ SIYASI KATILIMI VE AVRUPA BIRLIGI, İlhan Ahmet,
Yeni Demokrasi Partisi Rodop Eski Milletvekili, Yunanistan ...................................................................33
- AVRUPALI TÜRKLER’İN SİYASİ KATILIMINDA ANAVATAN BOYUTU, Zafer Özcan,
Araştırmacı Yazar, Aksiyon Dergisi, İstanbul ..............................................................................................35
- DANİMARKA’DA TÜRKLERİN SİYASİ KATILIMI, Dr. İsa Kuyucuoğlu, Danimarka
Diyanet Vakfı Müdürü ....................................................................................................................................37
- HOLLANDA’NIN İDARİ YAPISI VE SİYASİ KATILIM, A. Suat Arı, UETD Hollanda Genel
Sekreteri ............................................................................................................................................................48
- BELÇİKA'DA GÖÇ VE SİYASİ KATILIMI, Mehmet Alparslan Saygın,UETD Belçika Genel
Sekreteri ............................................................................................................................................................52
- İNGİLTERE’DE POLİTİKACILIĞIMIZ GÖÇMENLİĞİMİZDEN DAHA UZUN, Mustafa
Köker, Haber Gazetesi Editoru, Londra ......................................................................................................55
- ALMANYA TÜRKLERİ VE SİYASİ KATILIM, Ali Kılıçarslan, Araştırmacı-, Yazar,
Gazeteci ............................................................................................................................................................59
- FRANSA TÜRKLERİ VE SİYASİ KATILIMI, Ali Gedikoğlu, COJEP International Genel
Başkanı, Strasbourg ........................................................................................................................................61
- AVRUPA TÜRKLERİ VE SİYASİ PARTİLERDE ETKİNLİKLERİ: DANİMARKA ÖRNEĞİ,
Hasan Cücük, Bahar Gazetesi Yayın Yönetmeni .......................................................................................63
Ekler .................................................................................................................................................................66
Ek-1: Türkiye Dışında Yaşayan Türklere Dair Ornek Bibliyografya ......................................................67
Ek-2: Türkiye-AB Sürecinde UETD Nordwijk Kararları ..........................................................................71
Ek-3: Avrupa’da Ulusal/Federal Parlamentolardaki Turk Parlamenterler .............................................72
Ek-4: Önemli web siteleri ..............................................................................................................................77
ÖNSÖZ
Değişen ve Gelişen Avrupalı Türkler
Kırk yıl önce Türkiye’den ve özellikle kırsal kesimlerden çeşitli Avrupa ülkelerine akın eden Türk iş
gücü göçünün kırk yıl sonra örgütlü, girişimci bir Avrupalı Türkler topluğu olarak karşımıza
çıkacağını çok az insan kestirebilirdi. Bu topluluk, yani “Avrupalı Türkleri” 5 milyonu aşan nüfusla
özellikle Almanya, Hollanda, Fransa, Belçika ve Avusturya ağırlıklı olmak üzere çeşitli Avrupa
ülkelerine yerleşmiş bir topluluktur. Avrupa’daki Türk nüfusu Lüksemburg’un toplam nüfusunun
yedi katıdır. Finlandiya ve Danimarka gibi ülke nüfuslarının yarısından fazlasına takabül etmektedir
bu insanların asayısı. Genişleyen AB ülkerindeki akraba toplulukları da bu sayıya ekleyince Avrupalı
Türklerinin sayısı artmaktadır.
1964 – 2004 yılları arasında geçen zaman biriminde bir taraftan Avrupa’daki Türk nüfusu artarken
diğer taraftan da Türklerin ekonomik, siyasi, sosyal alanlardaki gelişmeleri ve katılımı hızlı bir şekilde
kendisini göstermiştir. Sadece Hollanda’da Türk girişimcilerin sayısı 13.000’dir. Hollanda’da Türk
kökenli milletvekili sayısı 5 iken, il genel meclislerinde 8, belediye meclislerinde ise 140 Türk kökenli
yerel politikacı bulunmaktadır. Diğer taraftan sadece Almanya’da beş yüz bin Alman pasoportlu,
Hollanda da ikiyüz elli bin Hollanda pasapostlu insanımız bulunmaktadır. Bu sayı bu ülkenin
siyasilerinin iştahını kabartabilecek bir güçtedir. Nitekim Almanya’da yapılan son milletvekili
seçimlerinde Türklerin oyları tüm dengeleri alt üst etmiştir.
Avrupa Türklerindeki bu değişim hiç şüphesiz Türklerin işçi sınıfından orta sınıfa yavaş yavaş geçiş
yapmasıdır. Avrupalı Türklerin özellikle ikinci nesille birlikte Almancaları, Hollandacaları iyidir.
Önemli çoğunluğu, sosyal yardımla geçinmeye sıcak bakmamaktadır. Türk girişimcilerinin istihtam
ettiği binlerce insan var. Ekonomik durumları gayet iyi. Orta sınıfa ait insanların hemen hemen
hepsinin bahçeli evleri var. Çocuklarına istedikleri oyuncakları, elbiseleri alıyorlar. Türkiye’ye düşman
değiller. Kötülemiyorlar. Bir çoğunun çocukları üniversiteye hazırlayan okullara devam etmekteler.
Almanya’daki, Belçika’daki veya Hollanda’daki siyasi, soyal gelişmelere mesafeli değiller. Seçimlerde
(arzu edilen düzeyde olmasa da) oylarını kullanıyorlar, içlerinden aday olanı destekliyor, siyasi
katılımı sağlıyorlar. Giyimleri düzgün, görünüşleri sempatik. Vergilerini ödüyorlar. Yardımlarını
yapıyorlar. Yetişmiş, devlet dairelerinde çalışanlar, bugüne kadar sergilenen Türk ve islam imajının
tam tersi bir görüntü sergiliyorlar. Yıllardır oluşmuş önyargıları bertaraf etmek için bireysel olarak
gayret sarfediyorlar. Hem Türk kökenli olduklarının bilincindeler, hem de içinde bulundukları ülke ve
insanlarıyla ortak çalışmalar yapmanın, diyalogu geliştirmenin bilincindeler. Türkiye’deki siyasi
çekişmelerle ilgilenmiyorlar. Ama Türkiye’nin kalkınması, gelişmiş ülkeler seviyesine çıkması,
Türkiye’nin Avrupa Birliği ülkesi olması yolunda çalışmalar yapmaktalar. Avrupa Türklerinin büyük
çoğunluğu, içinde bulundukları ülkelerdeki refahın, sağlık hizmetlerinin, özgürlüğün, kalkınmışlığın
başta kendi ülkeleri Türkiye olmak üzere akraba topluluklarda da olmasını arzu etmekteler. Avrupalı
Türkleri, kendilerini tanımlamak ve var olmak, ayakta kalmak istiyorlar. İçinde yaşadıkları ülkelerde
çifte kimlikleriyle, çifte aidiyetleriyle ve global sorumluluklarıyla var olmak ve yaşamak istiyorlar.
Sadece yaşamakla kalmayıp aynı zamanda hem içinde yaşadıkları ülkelerin yöneticileri, siyasetçileri
tarafından hem de köklerinin dayandığı ülke tarafından fark edilmek istiyorlar. Kırk yıllık göç
serüveni sonucunda oluşan tecrübe, kurumlaşma, farklı alanlarda temsil edilme ve gerektiği zaman
bir amaç uğruna birleşilmelidir diyorlar.
Sözkonusu amaç birliğinde birleşmenin en güzel en somut örneğini geçtiğimiz dönemde İstanbul’da
gerçekleştirilen ‘Eurovizyon yarışması’nda sergilediler Avrupalı Türkler. Zira Türklerin çoğunlukla
yaşadıkları bütün ülkeler, Almanya, Hollanda, Belçika ve diğerlerinde Türkiye’yi temsil eden şarkıya
12’şer puan verdiler. Bunun mutlaka bir anlamı olmalıdır, anlayanlar için. Bu fenomen sosyolojide
‘sosyal sermaye’ olarak tanımlanır. Evet Avrupalı Türkler Türkiye için sosyologların tabiriyle sosyal
kapitali oluşturmaktalar.
Avrupa Birliği – Türkiye İlişkileri ve Avrupalı Türkler
Gerek 2004 yılının sonu yani 17 Aralık 2004 gerek 3 Ekim 2005 tarihi Türkiye ve Avrupa Birliği için
tarihi bir karardır. Bu tarihler aynı zamanda Avrupa Birliği için de tarihi bir dönemeç olmuştur. Hatta
bu tarihler sadece Türkiye ve Avrupa Birliği için değil aynızamanda tüm insanlık için önem
arzetmektedir. Her iki tarihi karar Türkiye, Avrupa Birliği üye ülkeleri ve bu ülkelere komşu olan
milyonlarca insan tarafından heyecanla takip edilmiştir. Artık günümüzde dünyayı içine alan
küreselleşme dalgasıyla “herkes birbirine muhtaç hale geliyor”. Türkiye AB’ye ne kadar muhtaç ise,
AB de en az o kadar Türkiye’ye muhtaçtır” diyebiliriz. Ve Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde son bir
iki yılda hep kazanan taraf oldu. Türkiye bırakın on yıl öncesini, üç yıl öncesiyle bile kıyaslanmayacak
bir şekilde daha demokratik bir ülke ve eşit şartlarda yaşayan Türklerin bir ülkesi haline geldi.
Türkiye Avrupa Birliği yolunda vermiş olduğu demokratikleşme sınavından başarıyla
çıkmıştır.
Hızla işleyen bu süreçte, Avrupalı Türklerin kurmuş oldukları Sivil Toplum Kuruluşları vemedya
organları ile Türkiye’nin Avrupa Birliğinin onurlu ve eşit bir üyesi olması yolunda Türkiye için çok
önemli bir fırsattır. Avrupa Türkleri; Türkiye-AB ilişkilerinin ‘sivil boyut’unu oluşturabilir. Bu sivil
boyut, ekonomik işbirliği, bilgi birliği, kültürel ve sosyal çalışmalarda da mobilize edilebilir. Avrupa
Türkler, bugüne kadar Avrupa Birliğine üye olan hiç bir devlete nasip olmamış büyük bir şanstır.
Önümüzdeki zorlu yıllarda yani Türkiye-AB entegrasyon sürecinde ellerinden gelen tüm imkanları
seferber ederek, bire bir konuşma, tartışmalara katılma, ikna etme vs. sözkonusu sürecin
hızlandırılmasına katkıda bulunmayı istemektedirlerler.
Avrupa Türkleri; Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerle Türkiye’de başlayan değişim sürecinin devam
edeceğinin, bu süreçte Avrupa Türkleri olarak üzerlerine düşenin dünegöre bugün daha fazla
sorumluluk düştüğünün bilincindeler. Artık bu günden itibaren Türkiye AB ilişkilerinin çok farklı
boyutlara ulaştığına inanan Avrupa Türkleri başta kendi güçleri, bilgi ve tecrübeleri olmak üzere
içinde yaşadıkları ülkelerin Türkiye’ye yönelik tüm imkanlarını harekete geçirip ülke kalkınması için
çaba sarfedeceklerdir. Avrupalılığı tanımlayan ortak değerlerin “demokrasi, - insan hakları, hukukun üstünlüğü, - kişisel haklar ve özgürlükler, - pazar ekonomisi” tarih içerisinde çeşitli Avrupa
ve Asya toplumlarıyla yüzyıllarca birlikte yaşamış olan Türkiye’ye yerleşmesi, Türkiye’nin tarihi ve
sosyal mirası da göz önüne alındığında Avrupa’nın oluşturmak istediği çok kültürlü Avrupa kimliği
için başarılı bir örnek olacaktır. Bu örnek şüphesiz Avrupa kimliğini zenginleştirecek.
Veyis Güngör
UETD Hollanda Başkanı
UETD
Avrupa Türk Demokratlar Birliği'ne Dair...
Neden UETD?
Hollanda’da göç tarihimizin kırkıncı yılını geride bıraktığımız bir zaman biriminde gerek içinde
yaşadığımız ülkenin şartları gerek Türkiye-AB ilişkilerinden kaynaklanan tarihi olgu Hollandalı
Türkleri yeni bir örgütlenme modeliyle başbaşa bırakmıştır.Hollanda’da, özellikle son yıllarda (11
Eylül olayları, politikacı Pim Fortuijn ve film yapımcısı The van Gogh’un öldürülmesi) bizim de içinde
yer aldığımız başta müslümanlar olmak üzere azınlıklara yönelik psikolojik baskı ve zaman zaman
fiziki saldırılarla gergin bir ortam oluşturulmuştur. Bu gerginlikten en çok rahatsız olanlar elbette
sorumluluk taşıyan bireyler ve her iki toplumla içli dışlı olanlardır. Bir çok birey neler yapabiliriz
sorusuna cevap aramaktadır.
Diğer taraftan, Hollanda’da yaşamakta olan Türk kökenliler hiç de vazgeçemeyecekleri tarihi bir
olguyla karşı karşıyalar. İsteseler de istemeseler de Türkiye-Avrupa Birliği entegrasyon sürecinde rol
alacaklardır. Özellikle 3 Ekim hem Türkiye hem Avrupalı Türkler için yeni dönemin başlangıcını
oluşturmaktadır. Bu tarih sadece Türkiye AB ilişkilerine değil aynı zamanda Avrupa’daki Türklerin de
konumlarına, üstleneceklerirollere, yapacakları etkinliklere, yaşantılarına, davranışlarına yeniden bir
başlangıç yapmaları mesajı verilmektedir. Özellikle yerli toplumla günlük ilişkisi olan Avrupalı
Türklerin orta sınıf adayları üzerlerindeki yükün ne olduğunu, kendilerinden neler eklendiğini
yeniden düşünmek durumundadırlar.
Amaç
Yukarıdaki gelişmelerden de hareketle Hollanda’daki insanımızın yaşadıkları ülkelerde siyaset,
ekonomi, sosyal alanlarda etkin katılımına katkıda bulunmak ve teşvik etmek, özellikle Avrupa
Birliği-Türkiye entegrasyonu sürecinde etkinlikler gerçekleştirmek amacıyla Avrupalı Türk
Demokratlar Birliği kurulmuştur. Kısa adı UETD olan Avrupalı Türk Demokratlar Birliği Genel
Merkezi geçtiğimiz günlerde T.C. Başbakanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’nın da katılımıyla Köln’de
hizmete girmiştir. UETD, Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın farklı ülkelerinde aynı amaçlar
doğrultusunda örgütlenme sürecindedirler. Çok kısa bir süre önce kurulan Avrupalı Türk
Demokratlar Birliği Hollanda örgütü işadamı, akademisyen, gazeteci, hukukçu ve farklı meslek
dallarından oluşan 50 kişi tarafından kurulmuş ve gönüllülük esaslı bir sivil toplum kuruluşudur.
Misyon
UETD Hollanda; kendi kimliklerine, norm ve değerlerine yabancılaşmadan içinde yaşanılan ülkeye
uyum sağlamayı, bu ülkelerde etkin bireyler ve saygın vatandaşlar olmayı, her alanda katılımı ön
plana çıkaran ve böylece Avrupa’da çok kültürlülüğe katkıda bulunmaya inanan bir düşünceyi
tanıtmak, yaymak, yeni nesillere aktarmak ve böylece kimlik oluşumunda bu düşüncenin etkin
olmasını kendisine misyon edinmiştir.
Amaç Grubu
Hollanda’da oluşan UETD hiç şüphesiz Hollanda’daki Türk toplumuna hizmetler götürecektir. Ana
hedef kitlemizin başında Hollanda’daki insanlarımız gelmektedir. Küçük entegrasyon sürecinin
hızlandırılması, bireyler ve gruplar arası fark gözetmeksizin diyalog sağlanmasına katkıda
bulunulacaktır. Etkinliklerin gerçekleştirilmesinde seçilecek metod içinde yaşadığımız ülkedeki sivil
toplum örgütlerinin (NGO) yıllardır uyguladıkları yol olacaktır.
UETD’nin önemle üzerinde duracağı, harekete geçireceği ve yönlendireceği bir kitle de hiç şüphesiz
yeni oluşmakta olan “Hollanda Türk Orta Sınıfı” olacaktır. Bu sınıf; girişimcisi, siyasetçisi, yazarı,
hukukçusu, sanatçısı, akademisyeni ve öğrencisiyle Hollanda’daki insanımızın farklı alanlardaki
katılımına öncü ve örnek olacaklardır.
Strateji
Söz konusu sürecin, yani entegrasyon sürecinin iyi işleyebilmesi için bir çok etkinlik, alanında uzman,
deneyimi olan kurumlarla gerçekleştirilecektir. Hollanda’da entegrasyon sürecinin olumlu yürümesi
Türkiye – AB entegrasyon sürecini de doğrudan etkileyecektir. Diğer tarafatan UETD, Türkiye-AB
ilişkilerinin ‘sivil boyut’unu oluşturacak ve diğer kurumları bu yönde mobilize edecektir. Bu sivil
boyut Türkiye’nin tanıtılması başta olmak üzere, ekonomik işbirliği, bilgi alışverişi, kültürel ve sosyal
çalışmalarda da daha aktif bir şekilde ortaya çıkacaktır. Zira UETD’yi oluşturan zihniyet içinde
bulundukları ülkelerdeki refah, sağlık hizmetleri, özgürlük ve kalkınmışlığın başta kendi ülkeleri
Türkiye olmak üzere akraba topluluklarda da var olmasını arzu etmekteler. Bu alanda da AB
düzeyinde ve Uluslararası etkinlikler yapan Hollanda sivil toplum örgütleriyle (NGO’larla) işbirliği
yapılarak tecrübe ve destekleri sağlanacaktır.
UETD ve diğer örgütlerimiz 3 Ekim’de Türkiye’ye yeşil ışık yakan ve Avrupa’da çok kültürlülüğü
seçenlerin kararını çok iyi değerlendirmelidirler. Kültürel ırkçılığın hem Avrupa’nın hem de insanlığın
geleceği için hayırlı olmadığına inanan UETD mensupları farklı alanlarda Avrupa’daki Türklerin
öncüsü olacaktır.
Türkevi'ne dair...
Türkevi Derneği, 1992 yılında Amsterdam'ın Westpark semtinde ikamet eden Türklerin bir araya
gelerek çağdaş Türk Kültürünün her yönüyle Hollandalılara ve Türk çocuklarına tanıtılması,
Hollanda ve Türk toplumu arasındaki diyaloğun geliştirilmesi, Türklerin sosyal, ekonomik ve eğitim
konumlarının iyileştirilmesi, Türkler ile mahalli yönetimlerin daha sıhhatli ilişkilere girmesinin
sağlanması, çağdaş Türk ve Müslüman kimliğinin, değerlerinin ve varlığının korunarak geliştirilmesi
yönünde etkinliklerde bulunmak amacıyla kurulmuş bir örgüttür.
Türkevi, kısa zamanda yapmış olduğu etkinliklerle ülke düzeyine taşınmış bir örgüt olarak karşımıza
çıkmaktadır. Türkevi, kuruluşundan bir müddet sonra uluslararası etkinliklere de imza atan bir örgüt
olarak Hollanda sivil örgütleri içinde yerini almıştır. Nitekimü yapmış olduğu etkinliklerle, hakkında
doktora tezi yapılan ilk Hollanda Türk sivil örgütü olmuştur.
Türkevi'nin mahalli, ulusal ve Uluslar arası etkinlikleri ana başlıklar halinde şöyledir:
· Süreli Haftalık Eğitim Programları
· Kültürel Etkinlikler
· Bilimsel Etkinlikler ve Yayınlar
· Kalkınma İşbirliği Projeleri
· Marmara Depremi ve Türkevi
· Türkevi Dergisi
· Yağlı Güreşler
Türkevi örgütü herhangi bir siyasi ve dini akıma endeksli olmayıp, toplumun her kesimine hitap eden
etkinlikler yapmakta ve etkinliklerinde Hollanda Türk toplumunu oluşturan farklı kesimlerin varlığı
gözlemlenmektedir.
TİKA'ya dair...
Bakanlar Kurulu'nun 24 Ocak 1992 tarihe kararıyla, 21124 sayı ve 27 Ocak 1992 tarihli Resmi Gazete'de
yayınlanarak yürürlüğe giren 480 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Dışişleri Bakanlığı'na bağlı
bir teşkilat olarak kurulan TİKA, 28 Mayıs 1999 tarihinde Başbakanlığa bağlanmıştır. 4668 sayılı "Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun" 12 Mayıs 2001 tarih ve
24400 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. TİKA ilgili Devlet Bakanlığı'na karşı
sorumlu ve tüzel kişiliği haiz bir kuruluştur.
4668 sayılı yasa gereği, TİKA; başta Türk dilinin konuşulduğu ülkeler ve Türkiye'ye komşu ülkeler
olmak üzere, gelişme yolundaki ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmak, bu ülkelerle; ekonomik,
ticari, teknik, sosyal, kültürel, eğitim alanlarında işbirliğini projeler ve programlar aracılığı ile
geliştirmek amacıyla kurulmuştur.
4668 sayılı yasa TİKA'ya, ilgili ülke ve toplulukların;
· Kalkınma ihtiyaç ve hedeflerini, ülkemizin önceliklerini göz önüne alarak, yapılabilecek işbirliği ve
yardım konularını belirlemek,
· Gerekli program ve projeleri hazırlamak, özel kuruluşlara hazırlatmak,
· Ekonomik, ticari, teknik, sosyal, kültürel ve eğitim işbirliğini proje ve programlar vasıtasıyla
geliştirmek,
· Bağımsız devlet yapılarını güçlendirmek,
· Pazar ekonomisine geçiş çabalarını desteklemek görev ve sorumluluklarını vermiştir.
TİKA, uluslararası standartlarda, alanında lider, saygın, hedeflerini değişen dünya konjonktürüne
göre revize ederek, her zaman zirvede kalan bir Teknik Yardım Kuruluşu olmayı, Vizyon olarak
benimsemiştir.
Bu çerçevede,
· Bütün kesimleri kucaklayan, “Bölgesel İşbirliklerini Geliştiren” projeler uygulayarak, barışa ve
işbirliğine uygun ortamları oluşturmayı,
· Az gelişmiş bölgelerde (Afrika, Orta Doğu v.b.), öncelikli insani problemlerin çözümüne yönelik
projeler uygulayarak, yaraların kısmen sarılmasını, “Kalkınma Desteği” sağlayarak bu bölgelerde yeni
işbirliği alanları oluşturmayı,
· Nispeten gelişmiş bölgelerde, (Doğu Avrupa, Orta Asya) Makro Projeler uygulayarak, işbirliği
imkanlarını maksimize etmeyi ve “Kalkınma İçin Küresel Ortaklık Anlayışı” ile sistemleri uyumlu
hale getirmeyi,
· Kültür coğrafyasının kültürel unsurlarını ve değerlerini evrensel boyuta taşıyarak, “Küresel
İşbirliğini” kolaylaştırmayı benimsemiştir.
TİKA bu maksatla; işbirliğinin geliştirilmesi, kalkınma desteği sağlanması ve insani yardım
kapsamında;
· Bütün sektörlerde kurumsal yapıların oluşturulması,
· Tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi,
· Alt yapıların iyileştirilmesi,
· Sosyal kalkınma ve yaşam standartlarının iyileştirilmesi,
· Meslek edindirme ve istihdam sağlanması,
· Ortak tarih ve kültür varlıklarının korunması,
· Türkçe�nin kullanımının yaygınlaştırılması,
· Kültürel ilişkilerin geliştirilmesi,
· Enformasyon, tanıtım ve yayın faaliyetleri ile bilgilenmenin sağlanması projelerini yürütmektedir.
TİKA, Avrupa, Asya ve Afrika olmak üzere, 3 kıta ve 37 ülkede görev yapan, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti'nin yegane “Teknik Yardım Kuruluşu” dur.
TİKA görev alanı, gerek coğrafi açıdan, gerekse sosyolojik zemin açısından, birbirine kıyasla büyük
farklılıklar göstermektedir. Bu durum güçlü, esnek bir teşkilat yapısı ile her tür opsiyonu
karşılayabilecek çalışma anlayışını gerekli kılmaktadır.
TİKA Merkez Teşkilatına ilave olarak, 18 ülkede bulunan Koordinasyon Ofisleri ile çok geniş bir
coğrafyada ve bütün sektörlerde çalışmalarını sürdürmektedir. TİKA, 3 Kıta 37 Ülkede Teknik Yardım
Faaliyetlerini Sürdürmektedir.
6. Avrupa Türkçe Süreli Yayınlar Sempozyumu'na dair...
1997’den beri düzenlenen Avrupa Türkçe Süreli Yayınlar Sempozyumunun altıncısı on beş ülkeden
temsilcinin iştirakiyle 9 Haziran 2007 tarihinde Amsterdam’da gerçekleştirildi. “50. Kuruluş
Yıldönümünde Avrupa Birliği, Türkler ve Siyasal Katılım” başlığı altında katılımcıların selamlama
konuşmaları, siyasi katılımla alakalı teorik çerçeve ile siyasi temsilcilerin kend tecrübelerini
aktardıkları üç oturumdan oluşan Sempozyuma başta Avrupa olmak üzere Türkçe anadili paydasında
birleşen farklı coğrafyalardan medya ve sivil toplum örgütleri temsilcileri katıldılar. Yüzü aşkın
katılımcının takip ettiği oturumda başta T.C. Lahey Büyükelçisi Selahattin Alpar olmak üzere şu
konuşmacılar Avrupa Türklerinin bulundukları coğrafyalarda siyasal katılım perspektifini masaya
yatırdılar: Murteza Suluoca (Yeni Balkan Gazetesi, Makedonya), Todur Zanet (Ana Sözü Gazetesi,
Moldova), Nesim Güvenis (Bülten Dergisi, İsrail), Zeynel Beksaç (Şair, Ressam, gazeteci ve yazar,
Kosova), Mehmet Bütüç (Yeni Dönem Gazetesi, Kosova), Abdullah Uluyurt (Devlet Bakanı Eski
Danışmanı, Balkanlar Uzmanı), Necat Sali (Romanya Müslüman Tatar Türkleri Demokrat Birliği,
Romanya), Yasemin Brett (Enfield Belediye Meclis Üyesi, Londra), Prof. Dr. H. Musa Taşdelen
(Sakarya Üniversitesi, Türkiye), Doç. Dr. Talip Küçükcan, (SETA, Türkiye), Drs. Emine Bozkurt (İşçi
Partisi, Avrupa Parlamentosu Milletvekili, Hollanda), İlhan Ahmet (Yeni Demokrasi Partisi, Rodop
Milletvekili, Yunanistan), Hüseyin Araç (Sosyal Demokrat Parti Milletvekili, Danimarka), Zafer Özcan
(Araştırmacı Yazar, Aksiyon Dergisi), Dr. İsa Kuyucuoğlu (Danimarka), A. Suat Arı (UETD Hollanda
Genel Sekreteri), Mehmet Alparslan Saygın (UETD Belçika Genel Sekreteri), Mustafa Köker (Haber
Gazetesi Editoru, Londra), Ali Kılıçarslan (Araştırmacı, Yazar, Gazeteci), Ali Gedikoğlu (COJEP
International, Strasbourg), Hasan Cücük (Bahar Gazetesi Editörü, Danimarka).
Avrupadaki Türklerin biraraya gelerek, elele vererek çalışmalarının; Türkiye’nin Avrupa’daki imajını
ve mevcudiyetini güçlendirmesinin önem verilen bir hedef olduğunun altını çizerek başladığı açılış
konuşmasında TC Lahey Büyükelçisi Selahattin Alpar, 47 yıllık tarihi sürecin bizleri getirdiği noktada
siyasi katılımın üzerinde dikkatle durulması gereken bir mesaj olduğunu vurguladı. Alpar
konuşmasında adaylık sürecinde yaşanılabilecek sıkıntılara rağmen bunların çalışma, anlayış ve
Avrupalı Türklerin ve siyasi arenadaki temsilcilerinin desteğiyle aşılacağına olan inancını dile getirdi.
Sempozyumu düzenleyen tertip komitesi başkanı Veyis Güngör konuşmasında 1997-1998’de
Haarlem’de TİKA’nın himayesinde tertiplenen sempozyumun başlangıç hedefi olarak Doğu ve Batı
Avrupa’da Türkçe yayın yapan gazeteci ve yazarların yılda bir kez bir araya gelerek tanışmaları,
karşılıklı bilgi alışverişinde bulunmaları olarak belirlendiğini belirtti. İlk 3 yılda bu hedefin
yakalandığını ifade eden Güngör ilerleyen yıllarda bunun aşılmasıyla birlikte her sempozyum
sonunda bazı kararlar alınmaya başlandığını, bunların kamuoyuna deklere edilerek akabindeki bir yıl
içerisinde hayata geçirilmeye başlandığını kaydetti. Bu çerçevede, örneğin 5. sempozyumda alınan
Hollanda Türk Yazarlar Kulubü oluşturulması kararının 2006 yılında Sadık Yemni başkanlığında
hayata geçirildiğini, bunun ödüllü kompozisyon yarışması benzeri etkinlikleri de gerçekleştirdiğini
belirten Güngör, bunun yanısıra Ankara merkezli Toplumsal Gelişim Derneği ile işbirliği içerisinde
Bulgaristan’da bir ilköğretim okulunun tadilatının gerçekleştirilerek eğitime kazandırılmasının, dört
yıldır Avrupa’dan otuz beş gencin katıldığı Türkiye’de tertiplenen yaz okulları çalışmalarının bu
sempozyumların somut birer ürünü olduğunu katılımcılarla paylaştı. Söz konusu kurumsallaşma
sürecinde sempozyumların, Avrupa Birliği sınırları içerisindeki Türk varlığının varolma
mücadelesinde önemli bir mihenk taşı olduğuna inandığını dile getiren Güngör, siyasi katılımın bu
yılki sempozyumun ana teması olmasını şu sözleriyle açıkladı: “Avrupa’daki tüm sosyal meseleri biz,
Avrupa’daki Türk aydınları, yazarları çizerleri olarak kendi meselemiz görüyoruz ve sorumluluk
hissediyoruz.” Sempozyumda alınacak kararların önümüzdeki on yıllar adına Türkler açısından bir
hedef çizilmesine katkıda bulunacağını ümit ettiğini dile getiren Güngör, burada oluşan sinerji ve
tecrübenin katılımcıların aracılığıyla milyonlarca insana yayılacağını, alınacak kararların Avrupa
coğrafyasına aktarılmasıyla da sempozyumun hedefine ulaşmış olacağını kaydetti.
TC Cumhuriyeti Lahey Büyükelçiliği Müsteşarı Hakan Çakıl bir “medeniyet projesi”, bir başarı
hikayesi olarak nitelendirdiği Avrupa Birliği projesinde gelinen noktada global bir ekonomik ve
siyasal güç olmayı hedefleyen AB’nin ortak değerlerini paylaşan devletleri kucaklaması gerektiği, bu
noktada Türkiye’nin üyeliğinin bir görev olmasının ötesinde bir sorumluluk halini aldığını kaydetti.
Konuşmasında, küresel bir siyasi aktör olma yolunda kendi içinde bir dönüşüm sancısı yaşayan AB
içerisinde Türklerin eğitimden iş dünyasına toplumsal yaşamda adından söz ettirir hale geldiğini dile
getiren Çakıl, bu çerçevede hali hazırda devam eden bir AB’ye katılım sürecinin altını çizerek sivil
toplum örgütlerinin burada Türklerin bulundukları toplumun bireyleri olduklarının birer yansıması
olarak kabul görmelerini sağlamak ve Türkiye’nin buralardaki tanıtımına ve varolan önyargıların
değiştirilmesine katkıda bulunmak üzere iki önemli vazife üstlendiğini belirtti.
D66 Milletvekili Fatma Koşer Kaya ise yaptığı konuşmada AB sınırları içerisindeki Türk kökenli
Avrupalıların bugün burada olduğunu ve yarın da burada olacağının belirterek 3 önemli sorunun
altını çizdi: ne durumdayız, neler yapmak istiyoruz, neleri yapabiliriz? Bugün AB sınırları içerisindeki
Türk kökenli toplumun ortak olan dil, eğitim, ve ekonomik sahadaki klasik sorunlarının yanısıra
bugün asıl sorunun imaj problemi olduğunu dile getiren Kaya, siyasi sahanın yaşanılan sorunların ve
çözüm yollarının konuşulacağı platform olduğunu belirterek bugün ve Avrupalı Türk toplumunun
gelecek nesilleri için yaşanılan ülkelerin politik ajandasına katkıda bulunmanın zorunlu olduğunun
altını çizdi.
Yapılan selamlama konuşmalarında ilk sözü alan Makedonya Yeni Balkan Gazetesi Sahibi ve Genel
Yayın Yönetmeni Mürteza Suluoca, Makedonya Türk toplumunun 2001 sonrası Ohrid Çerçeve
Anlaşmasıyla çizilen ve iki toplumu (Makedonlar ve Arnavutlar) temel alan siyasal sınırlar içerisinde
karşılaştığı sorunların altını çizdi. Bu çerçevede şu anda mevcut 85 belediyeden 2 tanesinin (Merkez
Jupa ve Plasnitca) Türklere ait olduğunu ve burada resmi dilin Türkçe olduğu, Türk bayrağının
dalgalandığını belirten Suluoca, 2008’de belediyelerle alakalı yapılacak düzenlemeler dolayısıyla bu
belediyelerin varlığını devam ettirebilmesi için maddi desteğe ihtiyaç bulunduğunu belirtti. AB ve
NATO’ya üye olma yolundaki Makedonya anayasasında Türk milletinin bir parçası olduğu kabul
edilen Türk azınlığın lobisinin yapılması noktasında Türk siyasilerle işbirliği isteğini aktaran Uluoca,
bunun somut bir yansıması olarak kardeş belediye çalışmaları ile varolan fonlar çerçevesinde ortak
projeler yürütülebileceğinin belirterek, katılımcıları Makedonya Türk toplumunu tanımak ve
sorunları yerinde görmek üzere Makedonya’ya davet etti.
Romanya Gagavuz toplumuna hitap eden Ana Sözü gazetesini yayınlayan Todur Zanet yaptığı
konuşmada bugune kadar bulundukları cografyadaki sorunlara karşı varolan medyanın ve siyasilerin
kayıtsızlığına değinerek karşı karşıya kaldıkları iki önemli sorun olarak yayın faaliyetlerinin
yürütülme zorluğu ve anayasada ebeveynlerin çocuklarına diledikleri dilde eğitim hakkı verilmesine
karşın bunun Türkiye’nin desteği ile açılan Süleyman Demirel Lisesi haricinde pratikte hayata
geçirelemediğinin altını çizdi. Sayıca az olmalarının yanısıra dışa kapalı bir toplum yapısına sahip
olduklarını kaydeden Zanet sorunlarını dünyaya anlatamayan Gagavuz Türk toplumunun herşeye
rağmen Ana Sözü gazetesinin 20. yılını kutlayacağı önümüzdeki yıl sempozyumun Gagavuzya’da
yapılması teklifinde bulundu.
Sayıları yüzbini bulan İsrail’deki Türk Yahudi toplumu adına söz alan Nesim Güveniş, Devlet Bakanı
Kürşat Tüzmen’in iki ay önceki İsrail gezisinden, Yunus Emre şiirlerinin İbraniceye kazandırılmasına
iki devlet arasında ticari, siyasi, askeri ve kültürel olarak ivme kazanan ilişkilere değindi. İsrail’in
Türkiye’nin AB üyeliğinin verdiği desteğin de altını çizen Güveniş, İsrail’de bulunan Türk
toplumunun Avrupa’da yaşayan Türk toplumuna paralel olarak karşı karşıya bulundukları, ikinci ve
üçüncü neslin bozuk bir Türkçe konuşması sorunundan hareketle derneklerinin buna karşı somut bir
çalışma olan başlattıkları Türkçe dil kurslarının ikinci dönemine başladıkları müjdesini aktardı.
Türkmen Times editörü Muhammed Koca konuşmasında, sayıları üç milyonu bulan Türkmenlerin
Baas iktidarı boyunca türlü baskılar altında yaşadıklarını kaydederek diğer sahalarda olduğu gibi
basın ve yayın sahasında da bugün büyük eksikliklerle karşı karşıya olduklarını belirtti. Büyük
finansal desteğe sahip Kürt ve Arap medyası karşısında Türkmen kültürünü tanıtma ve baskılarla
mücadele etmeye talip bir Türkmen gazetesinin karşılaştığı finansal sıkıntıları aktaran Koca, bu
nedenle altı ay önce Kerkük’te yayın hayatına atılan bir Türkmen gazetesinin ancak bir sayı
çıkarılabildiği örneğini verdi.
Sempozyuma Kosova’dan katılan şair, ressam ve yazar Zeynel Beksaç “Türkçe’nin Rumeli yakası”nın
50’li yıllarla birlikte devam eden göçlerle, Suat Engüllü örneğinde olduğu gibi, aydınlarını yitirmek
gibi bir bedel ödediğini belirtti. Buna rağmen şartların, ağır koşulların kendilerini yıldırmadığının
altını çizen Beksaç bunda en önemli payın yüce bir çınarın uzantısı olduklarını hiç unutmamaları
gerçeğini dile getirdi.
İlk oturumdaki selamlama konuşmalarının ikinci bölümünün ilk konuşmacısı Devlet Bakan Eski
Danışmanı ve Balkanlar Uzmanı Abdullah Uluyurt oldu. Uluyurt konuşmasında kendisini yüzde yüz
Avrupalı hisseden, Balkanlarda yaşayan 11 milyonluk Türk toplumunun siyasal katılım tecrübelerini
rakamlarlarla aktararak bu toplulukların yüzde yüz entegrasyona açık olduğunun ama kimliğinden,
kültürden taviz vermeden temsil hakkını talep ettiğinin altını çizdi. Uluyurt hali hazırdaki siyasal
temsil tablosunun Balkanlardaki yansımasını da sayısal olarak şu şekilde ifade etti: Yunanistan’da
Türk asıllı bir Batı Trakyalı milletvekili, Bulgaristan’da hükümet ortaklığı çerçevesinde iki Bakan ve
Başbakan Yardımcısı, Kosova’da üç Milletvekili ve Makedonya’da iki milletvekili ve bir Bakan.
Avrupadaki Türk kökenli siyasi temsilcilerden Balkan Türklerine destek isteğini dile getirerek bu
bölgelerin ziyaret edilmesi ve Balkan Türklerine yol gösterilmesini isteyen Uluyurt, Türkiye
Cumhuriyeti’nin güçlü kurumlarla Balkan Türklerinin arkasındaki desteğinin şart olduğunu kaydetti.
Bu noktada Uluyurt’un konuşmasının ana noktalarından biri de Balkanlar Türk varlığının olmazsa
olmazı olarak nitelendirdiği ve Batı Avrupa’daki Türklerle paylaşılan bir sıkıntı olarak Türkçe ve bu
çerçevede bölgede yayın yapan Yeni Balkan, Yeni Dönem, Ana Sözü gibi Türkçe yayınlar ile açılan
Türkçe kursları ve yaz okulları oldu.
Romanya Müslüman Tatar Türkleri Demokrat Birliği’ni temsilen sempozyuma katılan Necat Sali
konuşmasında on bir milyon Türkün yaşadığı AB için de bir model olabileceğini vurguladığı milli
azınlıkların temsil sistemi çerçevesinde Romanya meclisinde üç Türk asıllı milletvekili olduğunu
kaydetti. Türk toplumunun Avrupalılığın tartışılmaz olduğunu belirten Sali, asıl sorunun gerçekçi bir
sistem, ortak değer haritasının rehberliğinde ortak sorumululuk çerçevesinde şekillenen bir sistem
içerisinde bunun tanıtılması olduğunu vurguladı. Bu noktada Sali’nin önemle üzerinde durduğu
nokta temsil hususunda varolan bölünmüşlüğün önüne geçilmesiydi.
Osman Elmacı başkanlığındaki ikinci oturumun ilk konuşmacısı İngiltere’den Enfield Belediye Meclis
Üyesi Yasemin Brett oldu. Konuşmasına tarihten gelen bir çoğulculuk anlayışının varisleri olmamıza
rağmen buna sahip çıkamadığımızı, kendimizi anlatma ihtiyacını dahi duymadığımızı vurgulayarak
başlayan Brett, bugün bu iletişim problemimizin sonuçlarının doğurduğu sıkıntıları yaşadığımızı
kaydetti. Avrupa tarihinin Türklerin de tarihi olduğunu kaydeden Brett, Avrupa değerlerinin
benimsenmesi noktasında çifte loyalite diye bir problemin olduğuna inanmadığının altını çizdi. Bazı
kişilerin böyle sorunları olabileceğine değinen Brett, bunun çifte loyalite mi kimlik arayışı mı
olduğunun tartışmalı olduğunu ifade etti. İngiltere’deki Türk toplumunun sosyal ve siyasal hayatta
ivme kazanan izdüşümünü delegelere aktaran Brett’in İngiliz siyasetini şekillendirdiğini ifade ettiği
“Temsil edilmeden vergi alınamaz” anlayışı bir ölçüde Sempozyumun ana çerçevesini de özetliyordu:
belli yükümlülüklere muhattab olmak temsil hakkını gerektirir, ve ancak temsil hakkının
kullanılmasıyla haklar savunulabilir.
Sempozyuma Türkiye’den katılan Sakarya Üniversitesi’nden Prof. Dr. H.Musa Taşdelen, Avrupa
Türklerinin kırk yıllık göz tarihinin dönüm noktalarını vererek başladığı konuşmasında bugun çifte
aidiyet ve siyasi katılım olmak üzere iki temel problemle karşı karşıya kalındığının altını çizdi. Çifte
aidiyet etrafındaki tartışmalarda bilhassa beşinci kuşağın kritik eşik olduğunu dile getiren Taşdelen,
bu noktada kimliğin çok boyutluluğunun inkar edilemez bir gerçek olduğunu fakat asıl noktanın
dominant kimliğin ne olarak tarif edileceği olduğunu kaydetti. Bu çerçevede her yeni kuşağın
yaşanılan toplumla daha derin bir ilişkiler ağı içerisine girdiğini belirten Taşdelen, bunun içe
kapanmayı gerektirmediği aksine dışa açılıp bunun getirdiği kimlik sorunlarıyla başedilmesi
gerektirdiğini vurguladı. Gelecek kuşaklara aktarılacak bir strateji izlenmesinin önemini vurgulayan
Taşdelen, bunların gerçekleştirilmemesi halinde her yeni kuşakla birlikte Avrupa Türklerinin sayısının
azalacağının altını çizdi. Siyasal sürecin ilgisizler, seyirciler ve gladyatörler olmak üzere üç temel
aktörü olduğuna değinen Taşdelen, bugün marjinal değeri nedeniyle dikkata alınan Türklerin ancak
gladyatörler olarak nitelendirdiği aktik katılımcıların kendilerine rehberlik edecek yeni bir siyasal
söylemle birlikte, bir amaç dahilinde oluşturulacak bir stratejiyle ancak sembolik değerin ötesine
geçilebileceğini vurguladı. Bu noktada ülke düzeyindeki temsilin arttırılması ve AB düzeyinde belli
hedefler ve ortak amaçlara yönelik işbirliği içerisinde bütünlük arzedecek bir siyaset stratejisi
Taşdelen’in konuşmasının önemli noktaları oldu.
Teorik çerçevenin çizildiği oturumun bir diğer akademisyen katılımcısı SETA’dan Talip Küçükcan
oldu. Sorunun, bir toplum olarak kaderi belirlenen mi yoksa kendine güvenen, dışa dönük ve
kararının öznesi olan bir tolum mu olunacağı olduğunu vurgulayan Küçükcan bir imaj sorunuyla
karşı karşıya olan Türk toplumumun sorunlarının asıl çözümünün “biz” olarak toplumun bütün
kesimlerinde doğrudan etkin bir şekilde varolmak olduğunun altını çizdi. Bu noktada medyadan
eğitim kurumlarına, ekonomik olarak kurumsallaşmış güçlü bir varlık ortaya koymadan kültür ve
sanat faaliyetleriyle kendimizin ifade ve temsil edilmesine, profesyonelleşme handikapının aşılarak
yürütülecek sivil toplum örgütlenmelerinden siyasal katılıma uzanan bir yol haritası perspektifi sunan
Küçükcan’ın siyasal katılımla ilgili tespiti kayda değerdi: “bir ülkede siyasete katılmak o ülkeyi
benimsemek demektir, bu ülkede kalıcılı olduğunuzun ilanıdır.” Son olarak Küçükcan’ın vurguladığı
bir diğer önemli nokta siyasal katılımın illa ki siyaset içerisinde aktif olarak rol almak manasına
gelmediği, gittikçe yaygınlaşan danışma kuruluşları içerisinde de rol alınabileceği oldu.
Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Milletvekili ve Türkiye-AB Karma Parlamento Konisyonu üyesi
Emine Bozkurt konuşmasında Avrupa’nın geçmişten gelen önemli bir parçası olan ve geleceği için de
önemli bir potansiyel olan Avrupadaki Türk toplumunun işsizlik başta olmak üzere bir dizi sosyal ve
hukuksal problemle karşı karşıya olduğunu fakat bu durumun yeni nesillerin bulundukları toplumun
sosyal, ekonomik ve siyasal hayatına katılımıyla birlikte değişmeye başladığının altını çizdi.
Entegrasyon hususunda uygulanacak doğru politikaların AB’yi güçlendireceğine inandığını belirten
Bozkurt, bu noktada dışlamadan ziyade eşit katılım koşullarının sağlanmasıyla bütünleşmenin
sağlanabileceğini vurguladı. Sayıları beş milyona varan Avrupa’daki Türklerin “İnsanların Avrupası”
olma yolundaki AB hayalinin içinde, bir parçası olması gerektiğinin altını çizerek seyirci değil sosyal
ve ekonomik hayatta oyuncu olunması gerektiğine inandığını kaydeden Bozkurt,, Türklerin bu güce
sahip olduğunu belirterek siyasi katılımın hem Avrupa hem de Türkiye için çok önemli katkılarının
olacağını vurguladı.
Yunan Parlamentosunun tek Türk milletvekili olan, Yeni Demokrasi Partisi Rodop Milletvekili İlhan
Ahmet yaptığı konuşmada “azınlık hukuku” çerçevesinde Yunanistan’daki Türk azınlığın karşı
karşıya kaldığı sıkıntıların altını çizdi. İkili akde dayanan Avrupa’daki tek resmi azınlık olarak 1982’ye
kadar bireysel tanımlama hakkı gözardı edilen ve “Müslüman Azınlık” tanımlaması altında kimliği
kabul edilmek istenmeyen Batı Trakya Türk azınlığının ancak AB’nin “kısmi baskıları” neticesinde
2003-2004 yıllarında Avrupa Çağdaş Azınlık Politikasını benimsemesiyle belirli engellerin aşılmaya
başlandığı, buna rağmen Yunanistan’da halen 19. maddeden kaynaklanan kaybedilmiş vatandaşlık ya
da çift dilli bir anaokulu eksikliği gibi sorunların devam ettiğini vurgulayan Ahmet, yaşanılan ülkenin
yapılanmalarına katılımın, işbirliğinin olmazsa olmaz olduğu fakat entegrasyonun asla asimilasyona
varmaması gerektiğini dile getirerek bir azınlık bilinci oluşmasının öneminden bahsetti. Bu noktada
bir Dış Türkler Bakanlığı’nın gereğinin bir kez daha altını çizen Ahmet, önümüzdeki yıl Batı Trakya’da
bir Azınlık Kongresi düzenlenmesi çağrısında bulundu.
Danimarka’nın Türk kökenli ilk ve tek milletvekili olarak sempozyuma katılan Hüseyin Araç
konuşmasında içinde yaşadığımız topluma kendimizi kabul ettirme gerçeğinin önemini vurguladı.
Kişisel seçilme tecrübesiyle bunun örneğini veren Araç, siyasal temsil anlayışının varolanın tersine
çevrilerek bunun yaşanılan topluma, devlete nasıl katkıda bulunabileceği ekseninde şekillenmesi
gerektiğini vurguladı.
Avrupa’da yaşayan Türk toplumu ile alakalı incelemeleriyle tanınan Aksiyon dergisi yazarı Zafer
Özcan yaptığı konuşmada seçmen kitlesi olarak değerlendirildiğinde, siyasal katılımın anavatana
bakan boyutunda Avrupa Türklerinin en büyük üçüncü seçmen bölgesi olduğunu, buradaki seçmen
kitlesinin 26 parlamentere tekabul ettiğini kaydetti. Özcan, buna karşın gerek sadece gümrüklerde oy
kullanılabilmesi gibi pratik sıkıntılardan siyasi partilerin ilgisizlik ve ihmalden bu kitleyi görmezden
gelmesini bir demokrasi ayıbı olarak nitelendirdi. Bu noktada Özcan, Euro-Türkler olarak
nitelendirdiği Avrupa’daki Türk toplumunun oy potansiyelinin keşfinin bazı girişimleri
başlatabileceği, Avrupa Türklerinin seçimlere aktif katılımının sağlanmasının da bu girişimleri
başlatabilecek önemli bir adım olduğunun altını çizdi.
Sadık Yemni başkanlığında gerçekleştirilen Sempozyumun üçüncü oturumunun ilk konuşmacısı olan
Dr. İsa Kuyucuoğlu değişik dönemlerde değişik argüman ve tartışmalarla gündeme gelen Avrupa
Türklerinin Avrupa değerlerine saygılı oldukları fakat bunun Avrupa toplumlarına ve siyasal karar
ama mekanizmalarına anlatılmasında yetersiz kalındığını vurguladı. Demokratik süreçlere katılımın
bunun araçlarından biri olduğunu vurgulayan Kuyucuoğlu, bunun dernekler gibi karar alım
mekanizmalarını etkileyen farklı noktalarda bulunmayı da içerdiğinin altını çizdi. Bugün yaşanan
problemlerin önemli sebeplerinden bir tanesinin Avrupa’nın çok kültürlü bir geçmiş sahip olmaması
olduğunu dile getiren Kuyucuoğlu, bu geçiş döneminin kazasız belasız atlatılmasıyla geleceğin çok
daha iyi olacağını vurguladı.
UETD Genel Sekreteri Suat Arı konuşmasında siyasal katılımın illa ki temsilcilik yapmak manasına
gelmeyeceğinin altını çizerek başladığı konuşmasında buna karşın Türk toplumunun bugün
Hollanda’da sayısal olarak mevcut potansiyelinin üstünde bir siyasal temsil hakkı kazandığını fakat
herşeye rağmen Türk toplumunun gücünün farkında olmadığını ve bu gücünü heba ettiğini diele
getirdi. Arı, Türk seçmenlerin genel yapısına bakıldığında yüzde seksen gibi bir oranın muhafazakar
olarak nitelendirilebilecek siyasal tercihlere sahip olmasına karşın bunun sandığa aynı oranda sosyal
demokratlara giden bir oy kitlesi olarak yansıdığını, fakat zaman zaman bunun (Hollanda’da 22
Kasım seçimlerinde sözde Ermeni soykırımı etrafında gelişen tartışmalar neticesinde belli oyların
Türk toplumu içinde pek de baskın olamayan D66’ya destek olarak yansıması örneğinde olduğu gibi)
konjonktürel gelişmelerden de etkilendiğinin altını çizdi.
UETD Belçika Genel Sekreteri Mehmet Alparslan Saygın, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile
paralel bir biçimde siyasal katılımın temellerinden olan oy hakkının Belçika’nın siyasal tarihine ve
yasal metinlerine nasıl yansıdığını masaya yatırdığı konuşmasında AB üyesi olmayan göçmenlere
yerel seçimlerde oy hakkının 8 Ekim 2006 ile birlikte verildiğini fakat buna rağmen AB vatandaşı
olmayan göçmenlerden 1948 Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu’na aykırı davranmayacağına ilişkin
bir taahhütname istendiğini vurguladı. Avrupa’nın Türkiye’ye azınlık hakları konusundaki
koşullarına karşın Saygın, çok kültürlü bir örnek olarak sunulan Belçika’nın bu sorunu tamamıyla
çözmediğini kaydetti. 10 Haziran’da gerçekleştirilecek sçeimlerde Belçika’da 33 Türk adayın mücadele
edeceğini ve bugune kadar oluşan tablonun aksine siyasal yelpazeye eşit olarak dağılımın olduğunu
belirten Saygın, bugün siyasal mücadelenin eşit hakların talep edilmesiyle kısıtlı kalmaması
gerektiğinin, Belçika örneğinde bugun temsili demokrasinin siyasi katılımı yeterince teşvik etmediği
merkezli sorgulamalarda da aktif rol oynanması gerektiğinin altını çizdi.
Londra Haber Gazatesi editörü Mustafa Köker, iki ülke arasındaki köklü ilişkilere paralel olarak
İngiltere Türklerinin siyasal geçmişinin göçmen olarak varlığından da eskiye gittiğini ilginç
anektodlarla aktardı. 1909-1914 yıllarında Ahmet Besim Paşa’nın İngiliz İşçi partisindeki siyasal
tecrübesinden bugün İngiltere’deki ırkçı partilerdeki Türk asıllı siyasetçilere ve yeni kurulan Reform
2000 partisine, Köker’in konuşması İngiltere’deki Türklerin renkli politik hayatını katılımcılara
aktardı. Köker’in konuşmasındaki önemli hususlardan biriyse önümüzdeki dönemde biri İşçi partisi
diğeri Muhafazakar partiden olmak üzere iki Türk adayın seçimlerde yarışacağı İngiltere siyasetinde
Türklerin daha aktif bir biçimde temsil edilmesinin önündeki en önemli engellerden birisinin
İngiltere’deki aday belirlenme sürecinin uzun ve ayrıntılı değerlendirmelerden geçen meşakkatli bir
süreç olduğu gerçeğiydi.
Bugun yaklaşık yüzde otuzundan fazlası Alman vatandaşı olan ve üç milyon civarındaki nüfusa sahip
Almanya Türklerinin siyasi katılımını konu alan konuşmasında Araştırmacı Yazar Ali Kılıçarslan,
bilhassa geçtiğimiz iki seçim döneminde kendini gösteren bir gerçeğin, Almanya’da artık Türk
seçmeni dikkate almadan seçim kazanılamayacağının altını çizdi. Kılıçarslan, bu noktada Türk
seçmeninin tercihlerini partinin göçmen politikası, Türkiye politikası ve 11 Eylül sonrası şekillenen
siyasal ve sosyal konjonktürde Müslümanlara yaklaşımına göre belirlediğine değindi. Türk
seçmenlerinin varlığının yadsınamaz pozisyonuna karşın çeşitli düzeylerde yirmi bir milletvekili ile
temsil edilen Almanya Türk toplumunun nüfusuna paralel bir nüfuz sahip olmadığını dile getiren
Kılıçarslan, bu noktada Almanya siyasetinde bir gelenek halini alan erken yaşta siyasete katılmanın
öneminin altını çizdi.
Sempozyuma Hollanda Doğu Türkistan Vakfı’nı temsilen katılan Bahtiyar Şemsettin, Doğu Türkistan
hakkında genel bir bilgi vererek başladığı konuşmasında Doğu Türkistan’da siyasal temsilden ziyade
bir hayatta kalım mücadelesi verildiğinin altını çizdi. 10 Mayıs’ta Avrupa Parlamentosu’nda
gerçekleştirilen toplantı hakkında bilgi veren Şemsettin, UETD Başkanı Veyis Güngör’e bu toplantıya
verilen destekten ötürü de teşekkürlerini iletti.
Kosova Yeni Dönem Gazetesi’nden Mehmet Bütüç konuşmasında bilhassa 1999 sonrası süreçte
Kosova Türklerinin yaşadığı sıkıntıları aktardı. Yirmi sekiz resmi dilin mevcut olduğu Yugoslavya’dan
bugüne gelinen noktada Kosova’da anadili Türkçe olan nüfusun yüzde iki olmasına karşın nüfusun
yüzde on beşinin Türkçe konuştuğunu belirten Bütüç, Kosova Türklerinin bağımsızlık tartışmalarının
karara bağlanması sürecinde bugün asıl sorunlarının yeni dönemde azınlık statüsüyle değil yapıcı
unsur olarak varolma mücadelesi olduğunu vurguladı. Avrupa demokrasinin bireysel hakları
tanımasına karşın kolektif haklara duyarsız kaldığını vurgulayan Bütüç, Ahtisaari paketinde ve 2006
Dil Yasası’nda yer verilmeyen Türk kimliğinin ve Türkçe’nin müdafaasında bugüne kadar tek partiyle
temsil edilmelerine karşın 2006’dan bu yana Kosova Türk sivil toplum kuruluşlarının da bir çatı
altında etkin bir biçimde mücadele yürüttüğünden bahsederek Türkiye’nin de destediğini görmek
istediklerini vurguladı.
Fransa`dan COJEP International’ı temsilen sempozyuma katılan Ali Gedikoğlu, bugüne kadar
ekonomik bir varlık olarak bakılan Türk toplumuna artık sosyal bir varlık olarak bakılması
gerektiğinin önemine değindi. Fransa’da bireysel entegrasyonu esas alan cumhuriyet geleneğinin de
etkisiyle bugun Fransa Türklerinin Avrupa’nın en büyük ikinci Türk kökenli topluluğu olmalarına
karşın sisteme karşı mesafeli durduğu ve ancak belediye meclislerinde temsilin söz konusu olduğunu
vurgulayan Gedik artık yeni bir siyasi iradenin şart olduğunun altını çizerek geleceğe dönük bir
vizyon ihtiyacı çerçevesinde yapılması gerekenleri şu şekilde özetledi: (1) Eşit haklar, yurttaşlık ve
siyasal katılım bağlamında sivil toplum örgütlenmeleri desteklenmeli; (2) yerlilik konusunda metod
ve mentalite değişikliğine gidilmeli, yaşanan ülkenin gündeminden koparıcı politikalardan
uzaklaşılmalı; (3) Avrupa Türkleri, Türklerin en iyi temsili Türkiye’ye en iyi hizmettir pasolasıyla
çalışmalı ve kendi gündemini oluşturabilmeli; (4) Siyasal katılım tecrübemiz anlayış ve temsilciler
noktasında gözden geçirilmelidir.
Üçüncü oturumun son konuşmacısı olarak söz alan Danimarka Bahar Gazetesi editörü Hasan Cücük
bugün karşılaşılan en büyük sorunun hedefsizlik olduğunu vurguladı. Zaman zaman salt bir ünvan
hevesiyle eş dost oylarıyla kazanılan temsil hakkının bir ufuk sağlamadığı, böylesi bir yapıda en ufak
bir yenilginin de politikaya küsme şeklinde tezahür ettiğinin altını çizen Cücük iç çekişmelerin temsil
hususundaki sıkıntıları daha da arttırdığını belirterek hiç bir mücadele etmeden verilen hakların
kıymetinin bilinmediği sürecin bizi getirdiği noktada hakların zaman zaman suistimalinin de etkisiyle
elimizen alındığında yeniden kazanılması için mücadele edilmek zorunda kalındığı, yarın daha da
pişman olunmak istenmiyorsa bugün mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Oturumların bir değerlendirmesini yaptığı konuşmasında gazeteci Zülfü Canpolat bugün en büyük
eksikliğin büyük düşünememe şeklinde tezahür eden bir ufuksuzluk problemi olduğunun altını çizdi.
Bir ortak akıl eksikliğiyle büyüyen bu probleme karşın Canpolat, gücümüzün farkında olacak ve bunu
iyi kullanacak ehliyetleri insanlara olan ihtiyacın tek sıkıntımız olduğunu dile getirdi. Bu noktada
yapılması gereken çalışmalar içerisinde akademi ve enstitü benzeri kurumların kurulması; Avrupa
Türk toplumunun gençlerinin sanatsal okullara, faaliyetlere yönlendirilmesi; senaristler ve
yönetmenler derneği benzeri oluşumlarla sanatsal faaliyetlere imza atılması; tüm bunlar için de bir
Dünya Türklük Bakanlığı ve bu çerçevede bir Dünya Türklük Fonu benzeri bir yapının gerekliliğinin
vurgulandığı konuşmanın akabinde Sempozyum Tertip Komitesi Başkanı Veyis Güngör aşağıdaki
sempozyum kararlarını delegelerin onayına sundu:
1. Makedonya’daki iki Türk belediyesi olan Merkez Jupa ve Plasnitca ile Kosova’da pilot bölge olarak
varlığını sürdüren tek Türk belediyesi olan Mamuşa’nın yeni yerel yönetim yapılanması çerçevesinde
belediye olarak varlıklarını devam ettirebilmeleri için proje ve lobi çalışmalarının yapılması ve teşvik
edilmesi,
2. Bulgaristan’da Türkçe yayın yapacak bir gazete için gerekli teknik desteğin sağlanması ve bu
konuda çalışmaların yürütülmesi,
3. Avrupa genelinde Türk kökenli siyasetçilere destek vermek amacıyla vatandaşlık, insan hakları ve
demokratik değerler etrafında ortak bir söylem oluşturulması ve bu yönde Brüksel, Kopenhag,
Strasbourg, Lahey ve Ankara gibi merkezlerde çalışmalar yapılması,
4. Batı Trakya’ya bir çalışma ziyaretinin organize edilmesi ve Batı Trakya’da bir Azınlıklar Kongresi
düzenlenmesi
5. Avrupa’daki siyasi tecrübemiz ve temsilimizin gözden geçirilmesi, seçilmişlerin arkasında kitle
desteğinin sağlanması ve siyasi bilinçlenmeyi arttıracak etkinliklerin hızlandırılması ve teşvik
edilmesi,
6. Avrupalı Türk sivil toplum örgütlerinin Türkiye ile olan kırk küsür yıllık ilişkilerinin gözden
geçirilmesi ve bu ilişkilerin proje bazına bağlanması yönünde adım atılması,
7. Irak Türkmenleri İnsan Hakları Araştırma Vakfı ve Gagavuzya Ana Sözü Gazetesine, Irak’a 3,
Gagavuzya’ya 1 laptop temini olmak üzere, teknik destek sağlanması,
8. Sempozyum sonuçlarının kitap olarak yayınlanması,
9. Hollanda Türk Yazarlar Kulübü’nün Üsküp veya Prizren’de bir Yazarlık Çalıştayı/Workshop’u
düzenlemesi,
10. Doğu Türkistan davasının Avrupa’da gündeme getirilmesi için gerekli broşür yayını için basım
desteğinin sağlanması,
11. Avrupa’da bulunan iki buçuk milyonluk Türk seçmene önümüzdeki seçimlerde aktif seçme ve
seçilme haklarının verilmesi.
Söz konusu kararlarının onaylanmasının akabinde Veyis Güngör’ün teşekkür konuşmasıyla birlikte 6.
Avrupa Türkçe Süreli Yayınlar Sempozyumu son buldu.
TEBLIGLER
INGILTERE`DE ETNIK TOPLULUKLARIN SIYASETE ETKILERI
Yasemin Brett
Enfield Belediye Meclis Uyesi, Ingiltere
Degerli arkadaşlar, merhaba. Konuşmamın başlangıcınde ilk once Sempozyum tertip komitesine,
Türkevi'ne, TİKA ve UETD`ye beni davet ettikleri için çok teşekkür etmek istiyorum. Haber
Gazetesi'nden sayın arkadaşımız Mustafa Köker'e de beni ilk kez katıldığım bu toplantıya gelmeye
teşvik ettiği için ayrica tesekkur ediyorum.
“Avrupa Birliği'nin 50. Kuruluş Yıldönümü'nde Türkler ve Siyasi Katılım”, Avrupa`daki Türklerin
nazarında hem bulunduğumuz ülkeler ve toplumlar açısından hem de dinler ve kültürler diyaloğu
açısından önemli bir konudur. Nedenlerini, hepsini ele alamasak bile, belki şu ortak görüşü
paylaşabiliriz: Türkiye kökenli birçoğumuz Cumhuriyet ve laik ilkelere bağlı olarak yetişmissek dahi
tarihimizden kaynaklanan çoğulcu, Osmanlı'da millet sistemi olarak tarif edilen bir anlayışın
varisleriyiz. Çoğulculuk anlayışı, kanımızda, kültürümüzde ve bunun yansıması olarak toplumsal
iliskilerimizde var. Ancak, buna kendi kültürümüz olarak yeterince sahip çıkamamışız. Kendimizi
kimselere anlatma ihtiyacını duymamışız. Ama bugun kültür çatışmaları ve ittifaklarının soz konusu
olduğu bir dünyada bir siyasetçi olarak ben üstüme düşeni biliyor ve bizim kültürümüzü yansıtmaya
çalışıyorum. Belediye baskanligi yaptim. Hatta bir Rum belediye başkani ile, bir hoşgörü çalışması
olarak, birlikte bir kampanya yürüttük ve kendisi ile birlikte deprem sirasinda 37.000 sterlin
Turkiye`ye gonderebildik.
Dunyanin her bir yanından Türkiye`ye turist geliyor. Ve bunlar yeri geldiğinde bizim hoşgörüsü
anlayışımızı takdir ediyor ve bizi tebrik ediyor. Ne var ki, buna rağmen, dünya podyumlarında yeri
geldiğinde ayrımcılık suçlamalarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Bu suçlamalrın sebeplerini esaslıca
araştırmamız lazım. Kendi gençlerimiz için, Avrupa`da yetişenler için, bunlar ne kadar gerçeği
yansıtıyor bunları her yönüyle öğrenmeliyiz. Ki, çocuklarımız kültür çelişkilerine düşmesin. İcraatta
basariliyiz, ne var ki, iletisimde maalesef hala gol yiyoruz.
Ama diger bir yandan, Avrupa bugün çogulculuk anlayışını savunuyor. Tabii ki kendi çağdaş,
aydınlık süreci sonrasında, bir takım yenilikler getirmişse dahi, yan komşusu Türkiye ve onun
tarihinden birşeyler almış diye düşünüyorum. Bu, resmen ifade edilmese bile. Bunu cocuklarimiza
anlatalim. Taklit en buyuk iltifattir. Bu Ingiliz atasözüdür. Avrupa da bize cok katkilarda bulunmustur.
Nitekim, bugün, Avrupa Birligi`ne adaylık süreci içerisinde edindiğimiz tecrübeler, hukukun
üstünlüğünü, eşit fırsatların sağlanması, sivil toplum kuruluşlarının demokrasideki yeri ve önemi gibi
hususlar yerel ve merkezi düzeyde hükümetlerde yeni düzenlemelere yol açmıştır.
Avrupa tarihi ayni zamanda bizim de tarihimiz. Yunan kültürü, Roma kültürü. Bunlar, bizim de
mayamızda vardır. Bunları anlayan Kemal Atatürk, Türkleri çağdaş, bilime dayalı ve akılla yönetilen
ve iletişimle sorunlarını çözebilen bir Avrupa ülkesi olmaya itmiştir. Avrupa entegrasyonu, çifte
loyalite ve Türkler konusuna gelince. Benim icin çifte loyalite diye bir olay yoktur. Avrupa`yı Avrupa
Birliği'nin standartları olarak tanımlayacaksak hepimiz o bahsettiğimiz hukukun, adaletin
üstünlüğünü kabul eden sistemlerden yana olabiliriz diye düşünüyorum. Bugünün açık medya ve
kolay iletişim dünyasında kim keyfi kararları, diktatörce hareket eden liderleri tercih eder?
Artık halklar, gerek Türkiye`de olsun gerek Avrupa`da hükümetlerin işleyişi hakkında bilgi
sahibidirler. Ingiltere`de başka bir atasözü oradaki siyasetin temelini oluşturuyor: “No taxation
without representation!” / “Temsil edilmeden vergi alınamaz!” Halklar ve hükümetler arasındaki bu
sosyal kontrat bugun en şeffaf biçimiyle belediyelerimizin işleyişinde büyük rol oynuyor. Örneğin
belediyeler her yil Nisan başında bölge sakinlerine tek tek kalemler altında polisten tutun çevredeki
çöplerin alınmasından, yeni yaşlı evlerine kadar ayrıntılarıyla halka hesap vermekte. Bunun otesinde,
Kasım ayında halka nerelerde harcama yapılabilmesi gerektiğini, bütçeyi sunmadan önce soruyor.
Bizim insanlarimiz tabii ki bu sisteme hem entegre olmuşlar, benimsemişler ve dahası bu sistemin
vekilleri olmayı dahi istemişlerdir.
Çifte loyalite konusundan az önce bahsetmistim. Tabii ki, bazı kişilerin bu konuyla sorunları olabilir.
Bu bir gercek. Ama bu gercek nereden kaynaklanıyor? Sadece vekiller için mi söz konusu? Her zaman
mı söz konusu ve çifte loyalite ya da kimlik arayışı mıdır tartışılır bir mesele.
Evet, İngiltere`de, toplumumuzda eğitim fırsatlarından yararlanamayan, ev yetersizlikleriyle, sağlık
sorunlarıyla, işsizlikle mücadele eden bir çok insanımız var. İngiltere`ye goc eden Turklerimiz bir cok
sebeplerden dolayi gelmislerdir. On sekiz sene halkin arasinda calistigim icin bu birikimi biraz sizlerle
paylasabilirim. Örneğin, Kıbrıs olayları sonrasında göç etmiş, genelde çifte loyaliteyle sorunları daha
az, geçmişte İngiliz sömürgesi oluşlarından kaynaklanan bu grup bir çok devlet kuruluşunda
tercüman ve belediye kadrosuna girmeyi başarmıştır. Ama bunların ikinci neslinde kimlik arayışlarına
daha sık rastlıyoruz. Özellikle erkek çocuklarda, bilhassa kadın öğretmenlerin sınıflarında, okuldan
uzaklaştırılan, çeteleşmeye giren vakalara rastlıyoruz. 250,000`e ulaşan Türkçe konuşan topluluk
arasında bugün entegrasyon konusunda en ciddi sorunları yaşayan, 1970`li yillarda ya da sonrasinda
giyim sektöründe çalışan ve şimdi kendilerini sektördeki sıkıntılardan ötürü işi işsiz bulan
insanlarimiz olusturuyor. 20,000 is kaybina ugrayan bu sektorun mensuplarının son senelerde devlet
yardımlarına başvurmalarıyla birlikte ırkçılığa maruz bırakılmaktadır. Dogu Bloku`ndan gelenlerle
birlikte terorle mucadele kapsamındaki girişimlere paralel bunlar toplumların birlikteliğini zedeleyen
bir unsur olarak kimileri tarafından gösteriliyor. Bu durumda kişilerin bırakın çifte loyalitelerini,
kimselere loyaliteleri bile kalmayabilir. Bununla ciddi mucadele etmemiz lazim.
Bu kara tablonun yanısıra şaşırtan gelişmeler de var. İngilitere de bir ölçüde bizim hoşgörü
anlayışımızı paylaşan, buna maddi anlamda yatırım yapan bir ülke. Bu noktada, biraz kendimden
bahsetmem gerekiyor. İngiltere siyasetine katılan ilk Türklerden biriyim. Buraya tabii ki kendi başıma
gelmedim. Siyasetle uğraşan bir anne babanın çocuğuyum. Onlara egitimimde yaptiklari
fedakarliktan dolayi cok tesekkur ediyorum. Beni destekleyen bir ailem ve kocam var. Dahası tüm bir
Türk toplumu bana gurbette anne-baba ve kardes olmuslardır. Böylesi bir birlik ve beraberlik
ortamında İngiltere`deki çoğulculuk anlayışı ve yardımseverlik yaklaşımımız bizim insanlarımızın
dernekler ve toplum kuruluşları kurmasının yolunu açmıştır. Ben, çalışma hayatımın yarısını TÜrk
Eğitim Birliği diye geçen bir toplum kuruluşu ve yan derneklerinde geçirdim. Buradaki öğrendiğim
dayanışma, özgüven, ailelerin sorunlarını temsil etme noktasında edindiğim tecrübem ve toplum
gelistirme bilgimin hem benim parti politikasina atılmamda hem de benzeri diğer kadın
çalışmalarının ortaya çıkışında rol oynamıştır. Mesela, bugün siyasal temsil arayışımız içerisinde
yerini alan arkadaşlarımızdan biri olan Nilgün Canver de bu sivil toplum kuruluşlarından çıkmıştır.
Bunun gibi cesitli alanlarda, kultur olsun, cumartesi okullari olsun, kadin dernekleri olsun, çok yararlı
toplum kuruluşları vardır. İngiltere`de bunlar devlet desteğiyle kurulurken, yine devlet desteğiyle
ufak çapta işyerleri olarak da toplumdaki yerini alıyor. Burada topyekün bir toplumun gelişmesinden
söz ediyoruz. İş kurma ve işletme bilgileri aktarılıyor. Bunlarla ugraşanlar yarın Türkiye ile İngiltere
arasında yarın iş kurabilecek kapasiteye geleceklerdir. Nitekim bazılarımız bunları şimdiden
başardılar. Bu kimseler hem ülkelerini tanıtıyor, hem bir ilişki ağı oluşturuyorlar.
Türklerin siyasi hayata katılmalarında, seçmen kütüklerine yazılmalarında bizleri örnek alması tabii ki
doğaldir. Tanıyanlarınız var ama bunun yanısıra bize sürekli destek çıkan, yakından ilgilenen bir
medyamız var. Bunları da kutluyorum. Tıpkı İstanbul`daki Bab-ı Ali gibi bir sokak yaklaşık yedi tane
toplum gazetesinin merkezi olmustur. Haber gazetesi bunlardan tanınmış olan bir tanesi. Başka
toplumlardaki gazete sayısı bunun çok altında. İşte sosyal sermaye budur. Bugün Belediye Meclis
Üyesi siyasi yaşama katıldığım yıllardan bugüne Londra ağırlıklı belediyelerimizin bir çoğunda şimdi
meclis üyelerimiz var. Şunu unutmayalım, küreselleşen bir dünya, Turk kokenlilerin tam da
kendilerini ifade edebilecekleri bir süreçtir. Hoşgörü kültürümüzü koruyarak, anlatarak Avrupa`da
her alanda yerimizi almaliyiz. Cok tesekkur ederim.
AVRUPA TÜRKLERİ AÇISINDAN SİYASİ KATILIM : BİR GELECEK PERSPEKTİFİ
Prof. Dr. H. Musa TAŞDELEN,
Sakarya Universitesi, Türkiye
Göçmen topluluklarda, etnik bir toplumsal çevreye sahip olmalarından dolayı, ticari faaliyet ve sivil
örgütlenme büyük oranda etnik çevreye dayanır. İçe dönük etnik sosyal çevre,göçün başlangıç
yıllarında her göçmen topluluk için kaçınılmazdır,. Ancak, göçmenler, her yeni kuşakta yerli toplumla
daha da yoğunlaşan ve iç içe geçen bir ilişkiler ağı geliştirir. İlk kuşaklarda etnik ve dışa kapalı sosyal
çevre, yerli toplum açısından bir entegrasyon problemini gündeme getirir. Asıl problem, göçmen
topluluğun kuşaklar boyu bu dışa kapalı yapıyı sürdürüp sürdürmediğidir. Kaldı ki, böyle bir yapıyı
kuşaklar boyu sürdürmek zordur, her yeni kuşakta, yerli toplumla ilişkiler sıklaşır ve yoğunlaşır,
kapalı yapı daha da dışa açık hale gelir. Yerli toplumsal çevreyle ilişki ve etkileşim düzeyinin artışı,
yeni kuşaklarda, yerli toplumun dilinin daha iyi öğrenilmesini ve uyumun artmasını sağlar. Etkileşim
düzeyinin artmasıyla birlikte, yaşanılan kısmi benzeşme süreci, kimliğin bu etkileşim çerçevesinde
yeniden tanımlanmasını gerekli kılabilir. Burada temel problem, bu benzeşmenin Türk kimliğini yeni
kuşaklarda dominant (baskın) olmaktan çıkarıp çıkarmayacağıdır. Avrupa Türkleri, beşinci ve daha
sonraki kuşaklarda köken kimliğin önem derecesinin göreceli olarak azalması gibi bir problemle karşı
karşıya kalabilir, Türk kimliği dominant (baskın) olmaktan çıkabilir. Her yeni kuşak ait olduğu kapalı
toplumsal çevrenin aksine, yerli toplumla daha fazla ilişki ağı ve etkileşim geliştirdiğinden, bu olgu
yeni kuşakların ait olduğu toplumsal çevreyle olan bağını zayıflatabilir. Bu riskin yanında, dışa kapalı
toplumsal çevrenin yerli toplumla kurduğu ilişki ve etkileşim ağını geliştirmesi, kendine güveni, bu
ilişkiler ağının çıkardığı sorunlarla başetme tecrübe ve yeteneğini geliştirecek ve bu tecrübeyi yeni
kuşaklara aktarabilme imkanını sağlıyacaktır.
Her göçmen topluluk belli ölçüde içe dönük yapı ve gettovari ilişkilere sahip olmakla birlikte, asıl
önemli olan bu yapının yerli toplumla ilişki kurmayı ve uyumu engelleyip engellemediğidir. Böyle bir
yapı, her alanda göçmen etnik topluluğu tecrit olmaya iter. Tecrit eğilimli topluluklar yeterli seviyede
siyasi katılım gösteremezler. halbuki, göçmen toplulukların siyasette sadece oy kullanma eyleminde
bulunmaya değil, bir çok demokratik hak ve taleplerini dile getirebilmek için siyasi anlamda örgütsel
katılım düzeylerini artırmaya diğer bir ifadeyle siyasi gladyatörlüğe ihtiyaçları vardır. Özellikle, sivil
ve siyasi alanlardaki örgütlenmelere katılım, göçmen toplulukların kültürel kimlikleriyle ilgili hak ve
taleplerini elde edebilmeleri için elzemdir. Yerli toplumla ortak amaç ve meseleler etrafında
şekillenmiş sivil örgütlenmelere üye olmak, sivil katılımın önem atfedilmesi gereken bir boyutudur.
Bu durum, yerli toplumla ilişkiler ağını geliştirir. Siyasi örgütlenmelere üye olmak ve faaliyet
göstermek, yine önem atfedilmesi gereken diğer bir katılım türüdür. Her iki katılım türü, göçmen
Türk toplulukları için yeni imkan ve gelişmelerin önünü açacaktır.
Göçmen toplulukların sivil katılımı açısından bakıldığında, siyasi katılımın yanında, etnik olmayan
örgütlenmelere katılım düzeyi daha düşüktür. Bu tür örgütlenmelere katılım yerli toplumla daha
yakın temas ile ortak davranış ve işbirliğini geliştirme imkanları sağlar. Göçmenlerin sahip olduğu oy
miktarı arttıkça, genel oy oranı içinde marjinal etkisi artar, ayrıca, siyasi katılım düzeyinin artışı da
bunu daha etkili hale getirir. Fennema ve Tillie, örgütsel sivil katılımla siyasi katılım arasında güçlü
bir bağ olduğunu dikkati çeker[1]. Daha yoğun bir sivil kuruluş ağı oluşturan göçmen Türklerin siyasi
katılım düzeyi, diğer göçmen gruplara göre daha yüksek görünmektedir[2].
Etnik merkezli örgütlenmenin tamamen ortadan kalkması beklenemez. Hem etnik/milli kökene hem
de göç edilen/vatandaş olunan ülkeye aidiyet meselesi sadece Avrupa Türkleri için değil bütün
göçmen topluluklar için sözkonusudur. Bugün Avrupa Türklerinin yüzyüze geldiği ve göç sürecinin
önemli bir aşaması olan çifte aidiyet meselesi, gerçekte kimliğin yeniden tanımlanma ve inşası
meselesidir. Bu olgu aynı zamanda sosyal bir ihtiyaç ve kültürel bir haktır. Ruud Koopmans’ın
tespitine göre, Berlin’de yaşayan bir çok Türk kendini bir Alman olarak değil, Berlinli olarak
tanımlamaktadır[3]. Avrupa Türkleri aidiyetlerinin bir tarafını etnik/milli kökeni referans alıp “Türk”
olarak tanımlarken, diğer tarafını yaşadıkları ya da vatandaşı oldukları bölge ve ülke merkezli olarak
tarif etmektedirler. Diğer bir ifadeyle kendilerini “Avrupalı”, “Almanyalı” “Hollandalı”,
“Amsterdamlı” ya da “Berlinli” Türk olarak tanımlamaktadırlar.
Tillie’ ye gore siyasi bütünleşme çok boyutlu bir kavramdır. Üç tip siyasi bütünleşmeden
bahsedilebilir: Birincisi vatandaşların demokratik siyasi kurumlara güvenmesi, ikincisi ifade hürriyeti
gibi demokratik değerlere bağlı olma ve üçüncü olarak siyasi katılım[4]. Siyasi katılım düzeyinin
artması entegrasyon düzeyini artırıcı bir araç olarak düşünülmekte, siyasi entegrasyon siyasi katılım
düzeyinin artışına bağlı olarak daha yoğun gerçekleşmektedir. Togeby’in aktardığına gore, siyasi
bütünleşmenin sağlanması ve demokratik sürecin işlemesi açısından Fennema ve Tillie,
antidemokratik etnik örgütlerin kurulmasının, hiç kurulmamasından daha tercihe şayan olduğu
kanaatindedir. Onlara gore, otoriteryen örgütlerde kollektif bir çabayla sorunları çözme öğrenilir. Bir
tür sosyalleşme ve sosyal sermaye üretilir[5]. Sosyal sermayenin oluşumunda üç tür bakış açısı
mevcuttur. Birinci yaklaşım eğitimi en önemli faktör olarak görürken, ikinci yaklaşım hem etnik hem
de etniklik dışı örgütsel katılımı en önemli faktör olarak değerlendirir, üçücncü yaklaşım ise
vatandaşlığı en önemli faktör olarak ele alır. Aslında bunların üçü birbirini tamamlar[6].
Siyasi katılım ferdi belirleyicileri olarak cinsiyet, eğitim, etnik üyelik, etnik dışı üyelik, sendika üyeliği
ve ferdin sosyal çevresindeki sosyal faaliyetler sayılabilir[7]. Cinsiyet, eğitim, dil yeterliliği ve istihdam
hem örgütsel katılım hem de siyasi katılım ve güven üzerinde etkili olmaktadır. Siyasi katılımda etkili
olan diğer önemli faktörler mesleki statü ve eğitimdir. Etnik örgütlenmelere katılım siyasi katılımı
artırır, ancak güveni artırmaz. Türklerin çoğunluğu bir etnik örgütlenmenin üyesidir. Siyasi katılımın
ferdi belirleyici açısından da yeterli düzeyde oldukları söylenemez.
Göçmen gruplar açısından siyasi etkinlik, oy oranlarının marjinal değeri ve siyasi çevrelerde
kurdukları ilişki ve etkileşimin nitelik ve sürekliliğine bağlıdır. Siyasi etkinliği artırıcı bir üçüncü
unsur ise, medya ile kurulan bağlantının güçlü ve sürekli oluşudur. Etnik medyadan ziyade ulusal
medya ile kurulan ilişki ve etkileşimin mahiyeti daha önemlidir. Sadece Türklere değil, toplumun
geneline hitap eden bir söylem geliştirmek elzemdir.
Vatandaşlık olgusuna göçmenler haklar boyutuyla bakarken, yerli makam ve çevreler yükümlülükler
boyutuyla bakmaktadır. Göçmenlerin bulundukları ülkenin vatandaşlığına geçişlerinde her fırsatta
çeşitli engeller çıkarılırken, vatandaşlık hakkını elde edenler ise, kültürel grup haklarını
kullanmalarında yine birtakım engellerle karşılaşmaktadırlar.[8]
Avrupa Birliği’nin farklı dil ve kültürlere sahip üye ülkeler tarafından kurulması, AB’yi kaçınılmaz
olarak çokkültürlü bir birliktelik haline getirmektedir. Ancak, AB sadece üye ülkelerden ibaret
değildir. Ayrıca bu ülkelerde yaşayan göçmen toplulukların varlığı onların dil ve kültürlerinin de
“tanınma problemini” gündeme taşımaktadır. Kendini çokkültürlü olarak tanımlamak durumunda
kalan ülkelerde, demokrasi de kaçınılmaz olarak çok kültürlü olacaktır.
Dünyada çok kültürlülük açısından iki model öne çıkmaktadır. Biri “erime kabı” diğeri “salata
modeli”dir. Vatandaşlık hakkı ve oy verme hakkının yanısıra , kültürel grup haklarının da sağlanması
çoğulcu ve çok kültürlü yaklaşımın olmazsa olmaz bir şartıdır. “Erime kabı”ndan ziyade “salata
modeli” Avrupa Birliği’nin benimsediği amaç ve değerlere daha uygun düşmektedir. Göçmen
Türklerin ve diğer göçmen toplulukların kendilerini Avrupa’nın bir parçası olarak hissetmeleri ve
uyum sağlamaları yolunda bu model en iyi çözüm olabilir .
Avrupa Türklerinin gelecekte Avrupa’daki konumları önemli ölçüde kendi ellerindedir. Bunun için
öncelikle, Avrupa Birliği’nin ilke ve değerleri çerçevesinde bir politik söylem inşası gerekmektedir. Bu
politik söylem, muhteva olarak üç temel açılımı içermek durumundadır. Birincisi vatandaşlık hak ve
yükümlülüklerinin tanımlanması, ikincisi çok kültürlü demokrasi, demokratik değerler ve demokratik
çoğulculuk, üçüncüsü insan hakları bağlamında kültürel grup haklarıdır. Avrupa Türklerinin geleceği,
geliştirebildikleri ortak siyasi söylem çerçevesinde üç düzeyde siyaseti bütünleştirebilmedeki
başarılarına bağlıdır.
Bunlar yerel (belediye ve yerel yönetimler) düzeyi, bulundukları ülkedeki genel siyaset düzeyi ve
Avrupa Birliği düzeyidir. Her üç düzeyde de Avrupa Türkleri, seçtikleri siyasi temsilcilerinin
öncülüğünde etkin ve tutarlı bir siyaset izleyebildikleri ölçüde, Avrupa’da geleceklerini daha sağlıklı
kuracaklardır.
Notlar:
[1] . Dirk Jacobs, Karen Phalet, Marc Swyngedouw, Political Participation and Associational Life of
Turkish Residents in the Capital of Europe, Turkish Studies, Vol. 7, No. 1, March 2006, s. 146
[2] . Jean Tillie, Social Capital of Organisations and Their Members: Explaining the Political
Integration of Immigrants in Amsterdam, Journal of Ethnic and Migration Studies Vol. 30, No. 3,
May 2004, ,ss. 533-534
[3] . Ruud Koopmans, Migrant Mobilisation and Political Oppurtinities : Variation Among German
Cities and a Comparison with the United Kingdom and the Netherlands, Journal of Ethnic and
Migration Studies, Vol. 30, No. 3, May 2004, s. 450
[4] . Aynı eser, s. 529
[5] . Lise Togeby , It Depends… How Organisational Participation Affects Political Participation and
Social Trust Among Second-Generation Immigrants in Denmark Journal of Ethnic and Migration
Studies Vol. 30, No. 3, May 2004, s. 510
[6] . Lise Togeby , a. g.e.., s. 515
[7] . Jean Tillie, a.ge., ss. 535-539
[8] . Ruud Koopmans, a.g.e., s. 452
SİYASAL KATILIM, TEMSİL VE AVRUPA TÜRKLERİ’NİN GELECEĞİ
Doç. Dr. Talip Küçükcan
SETA, Türkiye
Cok tesekkur ederiyorum. Öncelikle, bir hususun altını çizerek konuşmama başlamak istiyorum. Evet,
Türkiye’den geliyorum ama asıl olarak çalışma alanım, uzmanlik alanim Avrupa’daki Türkler.
İngiltere’de 10 yıl yaşadım ve doktora tezim İngiltere’deki Türkler üzerineydi. Daha sonra Avrupa'da
yaşayan Türkler ile ilgili kimlik, katılım ve siyasi temsil vesaire gibi konularda uzun uzun araştırmalar
yaptım. Bunun en sonuncusu da Hollanda’daki Türklere ilişkindi. Hollanda’daki sivil toplum
kuruluşlarının siyasal katılıma, entegrasyona, kendi sorunlarına bakışına yönelik bir çalışmaydı.
Dolayısıyla, aslında hem bir akademisyen olarak karşınızda bulunuyorum hem de uzun yıllar
İngiltere’de bizzatihi yaşamış birisi olarak gözlemlerimi sizinle paylaşacağım.
Tabii, konuşmamın başlığına bakacak olursanız, orada bir gelecek kavramı var. Aslında gelecekle ilgili
konuşmalar hemen insanın aklına, bu konuşmacı ne tür kehanetlerde bulunacak sorusunu getirebilir.
Doğrusunu söylemek gerekirse ben de gelecekle ilgili bu konuşmaları pek fazla sevimli bulmam
çünkü kehanetler içerir. Ama benim konuşmam kehanetler içermiyor. Sadece bazı soruları içeriyor.
Acaba biz bu sorulara nasıl cevap verebiliriz, bunun üzerine kafa yormak gerektiğini düşünüyorum.
Yoksa, herhangi bir kehanette bulunmayacağımdan şimdiden emin olabilirsiniz.
Konuşmaya şöyle bir soruyla başlamakta yarar var sanırım, önümüzü görebilmemiz açısından: Acaba,
Avrupa’da yaşayan Türkler olarak ya da çeşitli ülkelerde göçmen, azınlık, adına ne dersek diyelim
buralarda bulunan Türkler olarak nasıl bir gelecek tasarlıyoruz? Nasıl bir gelecek planlıyoruz? Hem
sosyo-kültürel açıdan, hem de sosyo-politik açıdan. Bu sorunun iki tane cevabı var aslında. Birinci
cevap şu: konuşmacılar zaman zaman bundan bahsettiler, kendi içine kapanık, sessiz, edilgen,
başkalarının kararlarının nesnesi olan, baskalarının kararlarına boyun eğer bir şekilde, yani aslında
kendi kaderini kendi belirleyen değil, çoğunluğun kendi kaderini belirlemesine izin veren bir toplum.
Böyle bir gelecek mi planlıyoruz kendimiz için? Yoksa bunun tam tersi, kendine güveni olan, kendi
kaderini tayin etmeye çalışan, dışa dönük, gettolardan kurtulmuş, yani başkalarının kararlarının
nesnesi değil de kararın bizzat öznesi olan, kararı veren bir toplum mu olmayı istiyoruz? Bu seçimi
yapmak zorundayız. Bu seçimi yaparken tabii şunun aklımızdan çıkmaması lazım. Eğer biz birinci
seçeneği tercih edersek, yani nesne olmayı kabul edersek, kendi kaderimizi başkalarının eline
bırakacak olursak ,artık bütün iddialarımızdan, taleplerimizden vazgeçmek zorundayız. Kendimiz
olarak varolma isteğini bir tarafa bırakmak durumundayız. Bu ne demektir uzun vadede? İşte,
dördüncü nesilde artik yavaş yavaş bağların kopması, beşinci nesilde asimilasyon diyebileceğimiz
kimlik çözülmelerine giden bir süreç. Buna hazırlıklı olmalıyız, eğer kendi içimizde dışa kapalı olarak
yaşamayı istiyorsak. Ama ikinci yolu seçeceksek eğer, bu, yeni yeni meydan okumalarla karşı karşıya
kalmak demektir. Yani, elinizi taşın altına sokmak demektir bu. İçinde yaşadığınız toplumun bütün
mekanizmalarına etkin bir biçimde katılmayı gerektiren bir süreçten bahsediyoruz burada. İçinde
bulunduğumuz ülkenin bütün enstrümanlarını çok iyi bir şekilde bilen, öğrenen, deneyimleyen, hem
sorumululuk alan hem de haklarını gayet iyi bir şekilde aktive eden bir topluluktan bahsediyoruz. Bu
tabii ki inançların, geleneklerin kültürlerin korunmasıyla doğrudan alakalı. Eğer seçeneğimiz bu
yönde olacaksa, asilimilasyon, kimliğin ortadan kalkması bir tarafa kalacak. O zaman, kendimiz
olarak varolabilmenin yöntemlerini burada inşa etmiş olacağız. Kuşkusuz içinde yaşadığımız
toplumlar, farklı kültürlerin, farklı dinlerin hakim olduğu, farklı dillerin konuşulduğu toplumlar.
Buralarda kimliklerin iç içe geçmesi, kimliklerin zaman zaman örtüşmesi söz konusu. Hiç bir zaman
burada yaşayan üçüncü, dördüncü, beşinci nesilden Türkiye’deki yaşayanlar, Türkiye’de doğup
büyüyenler gibi düşünmesini bekleyemeyiz. Bu mümkün değil. İnsanın doğasına aykırı, sosyolojik
olarak da imkansız. Zaten, bu doğal süreç içerisinde, bizim bilimsel dilde melez kimlikler dediğimiz
yeni kimlikler oluşuyor zaten. Bunda hiç bir problem yok. Bir insan kendisini hem Hollandalı hem
Türk olarak görebilir. Alman ya da Türk olarak görebilir. İngiliz ya da Türk olarak görebilir. Bunda hiç
bir problem olduğunu düşünmüyorum ben çünkü insanlar yaşadıkları toplumun mutlaka ve mutlaka
bazı yerlerini özümsemek, o toplumla barışmak zorunda. Aksi takdirde yapılacak tek şey gettolara
mahkum olmak ve bu gettolarda yaşamak olabilir. Gettolarda yaşamak da iste bizi bu kimlik
sorunuyla karşı karşıya getirir.
Şimdi hep şundan biz şikayet etmiyor muyuz uzun yıllardan beri? Bizim yaptığımız araştırmalarda
hep şu çıkıyor: Avrupa Birliği’nde Türklerin imajı çok kötü. Bulundukları ülkelerde gerçekten iyi bir
imajları yok. Kimilerine göre eğitim düzeyleri düşük, kimilerine göre ise daha farklı bir çok alanda
imajlarımızın kötü olduğunu düşünüyoruz. Yapılan bir çok araştırma bunu ortaya koyuyor. Bu
noktada bir çok şikayetlerimiz var, bir çok haklarımızı kullanamadığımızı düşünüyoruz.
Çocuklarımızın eğitimlerinin iyi olmadığını düşünüyoruz, yaşlılarımız iyi bakılmadığını
düşünüyoruz . O zaman yapılması gereken şey, biz olarak, kendimiz olarak varolabilmek için
toplumun bütün kademelerinde doğrudan ve etkin bir şekilde rol almak.
Bu temsil alanlarını bir kaç düzeyde ele alabiliriz. Siyasi katılıma gelmeden önce bahsetmek istediğim
ilk saha medya. Artık medya çağında yaşıyoruz, bilgi çağında yaşıyoruz, küreselleşme çağında
yaşıyoruz. Bilginin akışkan olduğu, medyanın imajları belirlediği, insanların kimliklerini doğrudan
etkilediği, ve bu anlamda siyaseti de ciddi oranda belirdiği bir süreçten bahsediyoruz. Onun için
Türkçe konuşan, kökeni Türk olanların mutlaka, bir taraftan yerel medyada rol alırken, diğer taraftan
da kendi ülkelerindeki büyük medya kuruluşlarında yavaş yavaş artık seslerini dile getirmeleri
gerekiyor. Bunun ben İngiltere’de çok güzel örneklerini gördüm. İngiltere'de Pakistan kökenli,
Hindistan kökenli, Türkiye'den ya da Kıbrıs'tan gelenler artık ulusal gazetelerde, The Guardian gibi,
the Times gibi büyük gazetelerin yorum sayfalarına yazılar yazabiliyorlar. Kendi perspektiflerini çok
güzel bir şekilde ifade edebiliyorlar. Bunun Avrupa çapında yaygınlaştırılması gerektiğini
düşünüyorum. Bunun için dil olarak gerekli altyapı var, kültür olarak gerekli altyapı var, ama
olmayan şey biraz mobilizasyon. Biraz bunun, belki de çatı örgütlerinin insiyatifiyle organize edilerek
gençlerin, akademisyenlerin, bu ülkede yaşayan bilim adamlarının ve entelektüellerin böyle bir temsil
düzeyine eriştirilmesi gerekiyor. Aynı şekilde bu söylediğim şey televizyon için de geçerli.
Biliyorsunuz, Türkiye’deki olaylarla ilgili, Avrupa’daki Türkleri, Müslümanları ilgilendiren olaylarla
ilgili bir çok insan televizyonlarda yorum yapıyor bugün, canlı yayınlara çıkıyor, televizyon
programlarına çıkıyor. Orada, kendi perspektiflerinizi siz anlatmazsanız başkaları bunu anlatıyor. O
boşlukları çok çok hızlı ve cok ciddi bir şekilde dolduruyor. Bunun için medyaya mutlaka önem
vermeliyiz, yatırım yapmalıyız.
İkincisi, eğitim tabii ki. Zaten, herşeyin temelinde bu yatıyor. Gerek öğretim kurumlarının kurulması,
gerekse aileler, anne-babalar olarak okul yönetimlerinde doğrudan doğruya rol almak gibi süreçlerin
içerisinde mutlaka olmanız lazım. Müfredat kurallarının belirlenmesi biliyorsunuz artık yerel düzeye
inmeye başladı. Yani yerel hükümetler bunun sorumluluğunu almaya başladı. Buralarda eğer biz
kendi görüşlerimizi temsil ettiremezsek bunun da başkaları tarafından doldurulacağını bilelim.
Tabii ki, belki zaman zaman marksist bir yaklasim olarak görülecektir ama ekonominin günlük
hayattaki önemini hiç bir zaman yadırgamamız gerekiyor. Ekonomik olarak güçlü olmak zorundayız.
Gerçekten deAvrupa’nın bir çok yerinde artık Avrupa’nın Türk girişimcilerinin yavaş yavaş ciddi bir
şekilde kurumsallaştığını, sermayelerinin arttığını görüyoruz. Dolayısıyla hem işçi ve işveren olarak
hem de yatırımcı olarak ve tabii ki çalışma ahlakını çok ciddi bir şekilde gözeterek bu alanda da
mutlaka temsil edilmesi gerekiyor Türklerin.
Belki de Türkiye’nin, Türklerin, inanclarimizin, kulturumuzun temsili açısindan çok önemli bir alan
ise kultur, sanat. Müzik, gösteri gibi alanlarda Türklerin yeterince temsil edildiğini düşünmüyorum.
Zaman zaman tabii ki iyi çalışmalar var. Mesela bu ülkede Mevlana ile ilgili önemli çalışmalar yapıldı.
Ama genel olarak bakıldığında diğer kültür gruplarının daha fazla kendi kültürlerini temsil ettiklerini
görebiliyoruz. Şunu unutmayalım, Avrupalıları sinemayla, müzikle, kitapla çok derin bir şekilde
etkileyebilirsiniz. Aylarca, günlerce konuşabilrseniz belki, hatta para da verebilirsiniz üstüne üstlük
ama bu çok etkili olmayabilir. Ama müzik, kültür, sinema, sanat, tiyatro... Bu gibi alanlar Avrupalıları
doğrudan etkileyen alanlar olarak ortaya çıkıyor. O nedenle bu enstrümanları mutlaka kullanmamız
gerekiyor. Sadece onları etkilemek için değil tabii ki. Kendi kültürümüzün de bir şekilde kök salması
için.
Yasemin hanım bahsetti, Türkler zaten Avrupalı öteden beri. Avrupa kimliğinin oluşmasında
Türklerin doğrudan doğruya etkisi olmuştur. Türkler, ve Türklerin Avrupalılarla ilişkilerine genel
olarak baktığınızda bunun yüzyıllardır devam ettigini görüyoruz ama ön planda işte hep çatışmalar
filan oluyor ama aslında geri planda baktığınızda çok ciddi kültürel etkileşimler de var. Bir örneğini
vereyim mesela ben size. 1600’lü yıllarda İngiltere’de Türk kahveleri veya kahvehaneleri moda
kahvehaneler haline dönüşüyor ve artık o ülkedeki birahaneler kapanmaya başlıyor. Bu aslında,
kültürel iletişimin çok ciddi ve derin boyutlara ulaştığını gösteriyor. Bunlari yeniden keşfetmek,
ortaya koymak gereklidir diye düşünüyorum.
Bir başka temsil alanı, tabii ki, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, vakıflar ve dernekler. Sayısal
olarak gerçekten de bu konuda ciddi bir birikim sağlanmış görunüyor. Bizim yaptığımız en son
Hollanda ile ilgili araştirmada da bunu görüyoruz. Ama çok ciddi bir eksiklik görülüyordu bizim
yaptığımız araştırmada. Çok ciddi çalışmalar var ancak bu çalışmalarda emek sarfedilmesine rağmen,
ciddi bir sosyal kapital olmasına rağmen bir uzmanlık problemi vardi. Yani çok profesyonelce
yönetilmediği için o kadar derneğimiz yeterince etkin olmuyor. Bu profesyonellik işini çözmemiz
lazım. Dün Brüksel’deydim. Orada Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın Türk ve yabancı
düşmanlığına karşı mücadeleyle ilgili bir toplantısı vardı. Bu toplantıya Romanya Cumhurbaşkanı,
İspanya Dışişleri Bakanı gibi çok üstdüzey insanlar katıldı ve sivil toplum örgütlerine açık bir
toplantıydı. Türk toplumu isterse orada gidip kendi problemlerini bu konuyla ilgili olarak gündeme
getirebilecek imkana sahipti. Çok şaşırtıcı bir şekilde bütün diğer gruplardan çok sayıda sivil toplum
temsilcisi vardı. Hollanda’dan bir tane Türk temsilci yoktu. Mesela Ingiltere`den bir tane Türk grup
yoktu. Diğer etnik grupların hepsi vardı ama. Sadece Türk olarak İsviçre’den gelen vardı. Bir de
sanırım Almanya’dan bir grup vardı. Mesela orada Türklerin olmayışı çok ciddi bir eksiklikti. Yani
Türk perspektifinin anlatılamaması bakımından. Ve şunu da hatırlatayım size, katılımın ücretlerini ve
masraflarını da AGİT’in kendisi karşılıyordu. Yani, siz cebinizden de para ödemiyorsunuz. Yeter ki bu
mekanizmaları bilip iyi işletin. Gittiğiniz yerlerde belki o ülkelerin en üst politikacılarıyla, karar alma
mekanizmalarında olan insanlarla tanışmanız, onları etkilemeniz mümkün olabilecek.
Tabii, son olarak da siyaset. Bu, bugün çok tartışılan konulardan bir tanesiydi. Aslında siyasete katılım
neden önemli biliyor musunuz? Bir ülkenin siyasetine katılmak demek o ülkeyi benimsemek demek.
O ülkede kalıcı olacağınızı artık ilan etmek demek. Bu çok önemli bir şey. Onun için mutlaka kendi
gettolarınızdan çıkıp sizi temsil edeceğinize inandığınız hangi siyasi kuruluş varsa, hangi siyasi parti
varsa mutlaka ona gidip katılmamız ve desteklememiz gerekiyor. Yani, sorumluluk da almamız
gerekiyor. Sadece bazı şeyleri talep etmekle taleplerimize ulaşamıyoruz. Bir çoğumuz yaşadığımız bu
ülkede doğdu veya son yirmi otuz senesini bu ulkede gecirdi. Hepimiz bu ulkeyi taniyoruz, bundan
hic kimsenin kuskusu yok artik. Gunun birinde donecegiz gibi ifadelerin hikayeden ibaret oldugunu
herkes biliyor. Onun için bu ülkeyi sahiplenmeniz lazım. Sizin ülkeniz burası. Sizin ülkeniz Türkiye
değil birinci planda. Bunun altını çizelim. Ben böyle düşünüyorum. Ben nasıl ki Turkiye`den ta
Avrupa`daki Turkleri kurtarmaya çalışmayacaksam, sizin de ta Türkiye’yi kurtarmamaya çalışmanız
gerekiyor. Siz burada kendinizi kurtarın, biz orada kendimizi kurtaralım. Bu şu demek değil tabii,
hemen altını çizelim. Türkiye’nin size ihtiyacı yok değil. Türkiye’nin size çok ciddi ihtiyacı var.
Türkiye’nin çok ciddi politik açılımlarının çok ciddi olarak lobiciliğe ihtiyacı var. O nedenle hangi
parti olursa olsun, ki burada ideolojik olursa sizin sıkıntılarınız da yok, şu veya bu partide temsil
edilme konusunda. Bunun en güzel örneğini, belki Mustafa Köker verecektir size, Yasemin hanım da
çok iyi biliyordur, İngiltere’de hangi parti iktidara gelirse gelsin mutlaka bir ya da iki tane Musevi
bakan vardır. İster Işçi Partisi olsun bu ister Muhafazakar, ister Liberal Parti olsun, mutlaka oradaki
Musevilerin çok ciddi bir biçimde mobilize olduğunu görüyoruz. İdeolojik ayrılıklar onlar için önemli
değil. Aynı şeyin buradaki Türkler için de böyle olması lazım. Hem kendi çıkarlarınızı temsil ve
koruma bakımından, hem de Türkiye’nin ihtiyacı olduğu lobiciliği Avrupa’da yürütmeniz açısından
Türkiye’nin size çok büyük ihtiyacı var. Onun da hemen burada altını çizelim.
Tabii, siyasi katılım demek illa ki bir siyasi partiye üye olmak ya da oy vermek anlamina gelmiyor.
İdeal olan budur ama şunu derseniz, benim siyasi partilerle ilişkim yok, beni kim seçecek kardeşim,
onun için uğraşmayalım dieyebilirsiniz. O zaman şunu yapmak gerekiyor. En azindan oy
verebilirsiniz ya da Avrupa’da bir çok hükümet artık danışma kuruluşları kurmaya başladı. Yani, illa
ki politikanin icerisinde aktif olarak rol almanız gerekmiyor. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının,
hükümetin göçmenlikle ilgili, vatandaşlıkla ilgili, eğitimle ilgili konularda danışabileceği danışma
kurullarında rol alabilirsiniz. En azından bu şekilde siyasi katılımınızı sağlamış olabilirsiniz.
Ben konuşmayı tekrar soruyla bitirmek istiyorum, başlangıçtaki soruyla. Kendimiz için nasıl bir
gelecek tasarlıyoruz? Edilgen, başkalarının aldığı kararların güdümünde olan, nesne olarak mı
görüyoruz, yoksa kendimizi özne olarak mı görmek istiyoruz? Teşekkür ediyorum.
AVRUPA BIRLIGI, COGULCULUK VE TURKLER
Emine Bozkurt
İşçi Partisi, Avrupa Parlamentosu Milletvekili, Hollanda
Merhaba, ben Emine Bozkurt. 2.5 yıldır Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu Hollanda
milletvekiliyim. Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonunda çalışıyorum ve Avrupa
Sosyalistler Partisinin Türkiye Yüksek Düzey Danışma Grubu'nun üyesiyim. Aynı zamanda da
Avrupa Parlamentosunda Türkiye'deki Kadın Haklarıyla ilgili hazırlanan 2 raporun da raportörüyüm.
Amacım Avrupa Parlamentosu'nda her türlü ayrımcılığa karşı mücadele etmek ve farklı köken,
cinsiyet, yaş ve kimliğe sahip olan grupların eşit haklar elde etmesi ve bunları kullanabilmesi için
elimden geleni yapmak. Çünkü Avrupa herkes için burada.
Öncelikle beni bu sempozyuma davet ettiğiniz ve Avrupa'daki Türkler ve onların politik katılımları
konusunda konuşma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Gerek politik kimliğim gerekse baba
tarafından benim de Türkiye kökenli bir göçmen olmam sebebiyle bu konunun benim için ayrı bir
anlamı var. Babam 1963 yılında, tam da Türkiye'yle Avrupa Birliği arasındaki hukuksal ilişkinin resmi
olarak başladığı yılda Türkiye'den ayrılıp daha iyi bir yaşam kurma umuduyla Hollanda'ya gelmiş.
Onun bir göçmen olarak yaşadıklarını ve daha sonra da bunun benim hayatıma olan yansımalarını
çok iyi biliyorum.
Bugün özellikle üstünde durmak istediğim 2 konu var. İlki Avrupa'daki göçmenlerin topluma dahil
olmalarının ve eşit haklara sahip olmalarının önemi. İkinci konu ise Avrupa'da yaşayan Türk kökenli
vatandaşların politik katılımı. Bu iki noktayı vurgulayarak Avrupa'da yaşayan Türklerin Avrupa'nın
hem geçmişten beri önemli bir parçası olduğunu hem de Avrupa'nın geleceği için ne kadar büyük bir
potansiyel oluşturduklarını göstermek istiyorum.
Avrupa'nın 50.yıldönümü için sloganı '1957'den beri birlikte'. Bu birliktelik farklı kökenden, dilden,
dinden, yaştan ve cinsiyetten olan herkesi kapsıyor. Bunun içinde Avrupa'ya seneler önce gelmiş
göçmenler de yer alıyor. Herkesin Avrupa'nın geleceğinde söz sahibi olması için göçmen kökenli
vatandaşları da Avrupa'ya dahil etmek gerekiyor. Genel olarak bu insanlar iş yaşamında ve sosyal
yaşamda zorluklarla karşılaşıyor ve toplumsal yapılarda yeterince yer alamıyorlar. Parlamentoya
seçilmeden önce istihdam sektöründe ve sosyal politikada danışmanlık yaptığım için birçok Avrupa
ülkesinde olduğu gibi Hollanda'da da gençlerin ve özellikle de göçmenlerin işsizlik başta olmak üzere
birçok sosyal, hukuksal ve politik zorluk yaşadığını gördüm.
Bu sorunların Avrupa’nın sosyo-ekonomik ve politik koşullarına ciddi etkileri var. Farklı kökenli
vatandaşların entegrasyonu konusunda uygulanacak doğru politikalar kuşkusuz Avrupa Birliği’ni
güçlendirecektir. İşte bu sebeple Avrupa Birliği ülkeleri ve kurumları yeni politikalar üretmeliler.
Herkesi kendi kültürünü, anadilini bırakmaya zorlamak, dışlamak yerine onlara eğitimde, sosyal ve
politik yaşamda eşit olanaklar sağlamalılar. Onlara politik düzeyde örgütlenmeleri, sendikalarda,
medyada, yerel yönetimlerde ve sivil toplum kuruluşlarında temsil edilmeleri konusunda yardımcı
olmalılar. Ancak bu şekilde bütünleşme sağlanır. Göçmenlerin bulundukları toplumların onları
topluma dahil etmek için sorumluluk alması gerekiyor. Yoksa bütünleşme asla bitmeyen bir süreç
olarak devam edecektir.
Avrupa Birliği uzun zamandır elit ve hantal bir yapı olmaktan uzaklaşıp, halkın katılımının arttığı
'İnsanların Avrupası' hedefine doğru ilerlemeye çalışıyor. Bu amaç için ilk iş olarak topraklarında
yaşayanların refahını ve huzurunu sağlamalı. Bugün Avrupa’da yaşayan 40 milyon göçmenin 5
milyona yakınını Türkiye kökenli vatandaşlar oluşturuyor. Bu insanlar Avrupa ekonomisine, sosyal ve
siyasal hayatına geçmişten beri katkı sunuyorlar. Avrupa'daki Türkleri diğer göçmenlerden ayıran bir
şey var. O da Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki 40 yıl öncesinde kurulan bağlar. Türkiye’nin
Avrupa Birliği'ne üyeliği hem Avrupa için hem de Türkiye çok önemli bir fırsat. Türkiye için üyelik,
yıllar öncesinde kendisine hedef olarak koyduğu bir noktaya ulaşmak ve Avrupa Birliği yolunda
başlattığı reform sürecini tamamlamak anlamına geliyor. Avrupa için ise içinde kültürel ve sosyal
çeşitliliği barındıran bütünsel bir Avrupa projesini başarmayı ifade ediyor.
Elbetteki bu kolay bir yol değil. Bu süreç içerisinde inişler çıkışlar yaşanabilir. Ancak herkesin bildiği
gibi Türkiye Avrupa Birliği'yle müzakerelere başlamış bir aday ülke. Ve bu müzakerelerin amacı
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliği! Ben bu süreci başından beri gönülden destekliyorum. Bu
sürecin yavaş da olsa çok olumlu bir yönde ilerlediğini de görüyorum. Ama ilerlemelerin devam
etmesi için önemli olan bu süreci hem sizlerin hem de Türkiye’de yaşayanların desteklemesi. İki taraf
arasında daha fazla dayanışma sağlanması ve işbirliği olması gerekiyor. Böylesine hassas ve
dengelerin değişebileceği bir dönemde herkesin düşüncelerini belirtmesi çok önemli. Sonuçta bütün
bu süreçte kamuoyunun kararı her zaman çok etkili.
Şu bir gerçek ki, Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki olumlu ya da olumsuz gelişmeler Avrupa'daki
Türkleri direk olarak etkiliyor. Aynı şekilde Avrupa'da yaşayan Türklerin de aktif olarak sosyal ve
ekonomik hayata dahil olmaları ve siyasi katılımlarının hem Avrupa hem de Türkiye için çok önemli
olumlu etkileri var. Ebetteki 'katılım' dediğim zaman kadınlar ve erkeklerin hayatın her alanına eşit
olarak katılmasından bahsediyorum. Nasıl Avrupa Birliği içinde farklı kültürlerin, farklı seslerin var
olmasını savunuyorsak, kadın ve erkeğin de hayatın her alanında eşit haklara sahip olmasını
savunmalıyız.
Sayın konuklar,
Hollanda'nın ilk Türk kökenli başbakanın hikayesini biliyor musunuz? Hayır mı? Çünkü maalesef
böyle bir hikaye henüz yok. Evet böyle bir hikaye şimdilik yok ama geçmişte kimsenin hayal bile
edemeyeceği çok önemli gelişmeler oluyor. Son yıllarda Türk kökenli vatandaşlar hem Avrupa Birliği
düzeyinde hem de ulusal düzeyde siyasi hayatta daha fazla yer almaya başladı. Ben Hollanda'da
yapılan seçimlerde 25.000 tercihli oy alarak Hollanda'dan Avrupa Parlamentosu'na seçilen ilk Türk
kökenli milletvekili oldum. Aynı şekilde Hollanda'da son seçimlerden sonra oluşturulan yeni
kabinede Türk kökenli milletvekili Nebahat Albayrak, Adalet Bakanlığı Devlet Sekreterliği görevine
getirildi. Hollanda'da hem parlamento düzeyinde hem de yerel düzeylerde Türk kökenli temsilcilerin
sayısı giderek artıyor. Türk kökenli nüfus Hollanda'da kasım ayındaki genel seçimlere %71,5 oranıyla
katılıp, şu ana kadarki en yüksek katılım oranını elde etti. İnsanlar artık oy kullanarak, demokratik
tepki göstererek, politikaya aktif olarak katılarak etkili olabileceklerini anladılar.
Aslında Avrupa'daki Türkler Avrupa Birliği'nin geleceğini şekillendirecek güce sahipler. Avrupa'da
yaşıyorlar ve buradaki diğer vatandaşlarla eşit haklara sahipler. Bu sebeple sahip oldukları hakları
kullanmalı, onları mutlaka talep etmeliler. Bu konuda özellikle siyasi katılımı çok önemli buluyorum.
Çünkü sizin sorunlarınızın, sizin ihtiyaçlarınızın, sizin isteklerinizin en iyi şekilde sizin siyasi
temsilcileriniz tarafından ele alınacağını düşünüyorum.
Avrupa Parlamentosu üyesi olarak bana düşen görev temsil ettiğim insanların yaşadıkları sorunları
gündeme getirmek ve çözüm üretmeye çalışmak. Bu konuda size kendimden bir iki örnek vermek
istiyorum. Geçen sene özellikle Hollanda’da yaşayan Türkiye kökenli vatandaşlardan Bulgaristan
üzerinden geçerken sınırda karşılaştıkları haksız uygulamalarla ilgili birçok şikayet aldım.
Vatandaşlarımız ya yerli yersiz gerekçelerle ceza ödemeye ya da rüşvet vermeye zorlanıyordu. Ayrıca
Avrupa Birliği’ne yeni üye olan Bulgaristan, Avrupa'da yaşayan Türklere karşı vize uygulamasını
sürdürmeye devam ediyordu. Bu konuda Avrupa Parlamentosu’nda çeşitli girişimlerde bulundum.
Önce Bulgaristan Başbakanı Sergei Stanishev’in Parlamentoyu ziyaretinde kendisine Türk kökenli
vatandaşların Bulgaristan sınırından geçerken karşılaştıkları sorunları aktarıp, konuyla ilgili hangi
önlemlerin alınacağını sordum. O da bana konuya eğileceğine dair söz verdi. Daha sonra da aynı
soruyu resmi bir yazıyla kendisine gönderdim. Simdi sevinerek söylüyorum ki vatandaşlarımız bu
yaz ki ziyaretlerinde rahat edecekler. Çünkü Bulgaristan vizesiz transit geçiş hakkını sağlayan
anlaşmayı imzaladı ve bu anlaşma mayıs ayında yürürlüğe girdi.
Bunun dışında başka bir örnek de Türkçenin Avrupa Birliği dili olarak kullanımıyla ilgili. Bununla
ilgili de şöyle bir gelişme oldu: Romanya'nın çok dillilikten sorumlu AB Komiseri olan Leonard
Orban’ın Avrupa Parlamentosu'nda bir oturumu vardı. Kendisine Türkçenin Avrupa Birliği'nin resmi
dillerinden biri olmasıyla ilgili bir soru sordum. Biliyorsunuz Türkçe, Kıbrıs Kurucu Anayasası'nda iki
resmi dilden biri olarak geçiyor. Aynı zamanda, Türkçe özellikle yeni üye olan Bulgaristan da olmak
üzere, bütün Avrupa'da milyonlarca kişi tarafından kullanılan bir azınlık dili. Cevap olarak Orban,
AB'nin resmi dillerinin belirlenmesinin üye ülkelerin görevi olduğunu ancak Türkçenin üye ülkelerde
konuşulan bir dil olarak Avrupa Birliği'nin çeşitli programlarından mali destek almasını sağlayacağını
söyledi. Bununla ilgili de parlamentodaki çalışmalarımız devam ediyor.
Sayın konuklar,
Konuşmamın başında size babamın hikayesini anlattım. Babam bundan 40 yıl önce kendi hayalinin
peşinden Avrupa'ya gitmiş. Bugün ben ve benim gibi Avrupa'da bulunan 2. 3. hatta 4. nesiller
babalarımızın Avrupa hayalini yaşıyoruz. Onun içindeyiz, bir parçasıyız ve geleceğinde söz sahibiyiz.
Sahip olduğumuz hakları kullanarak ve isteyerek Avrupa'yı yeniden hep beraber şekillendirme
şansına sahibiz. Şundan eminim ki kararlılıkla mücadele ettiğimizde hayalini kurduğumuz 'herkes
için Avrupa' amacına beraber ulaşacağız. Ve çocuklarımız Avrupa'nın sağlam birer parçası olacaklar.
BATI TRAKYA TURKLERININ SIYASI KATILIMI VE AVRUPA BIRLIGI
İlhan Ahmet
Yeni Demokrasi Partisi, Rodop Eski Milletvekili, Yunanistan
Sevgili katılımcılar, sevgili Başkan, Ben öncelikle buraya katılan arkadaşlara sevgili soydaşlar diye
hitap etmek istiyorum. Hepimiz Avrupa Birliği'nde çok önemli yerlerde bulunan insanlar olarak
burada birlikteyiz. Fakat bir fark var. Burada dikkat çekmek istediğim bir husus. Hakikaten, ana kadar
yapılan konuşmalara yürekten katılıyorum. Siyasi katılım, entegrasyon. Bunlar şüphesiz önemli
adımlar. Ne var ki entegrasyon, asilimilasyona varmamalı. Bir toplum, diğer topluluklara da açılmalı.
Fakat bir de azınlık mevhumu var Avrupa'da. Biz, Batı Trakya'da bir azınlığız, göçmen değiliz. Bana
verilen 10 dakikada, Avrupa Birliği'nin azınlıklara bakış açısını, bunu nasıl değerlendirdiğini ve
Türkiye'nin de, Anavatan diyeceğim ben, bu husustaki rolüne değinmek istiyorum kısaca.
Batı Trakya Türkleri, Lozan Anlaşmasıyla bırakılmış bir azınlıktır. Bir kere, Balkanlarda ve Avrupa'da
tek resmi azınlıktır. İkili akde dayanan bir azınlıktır. Bunun neticesinden doğan haklar ve borçlar
vardır. Azınlığın temel hakları vardır. Bu haklar 1923'ten 1982'ye kadar, niçin '82 diyorum, Yunanistan
o tarihte Avrupa Birliği'ne üye olmuştur. Şimdi, 1923'ten 1982'ye kadar Yunanistan bu borçlarını Batı
Trakya Türk azınlığına karşı yerine getirmemiştir. Cemaatlerde, vakıflarda, müftülüklük konusunda,
eğitim konusunda bu taahhütlerine rapmen bu direnişe devam etmiş. Hatta ve hatta Lozan
Anlaşması'ndaki yoruma dayanarak azınlığa Müslüman azınlık diyor. Fakat, yalnızca dinsel
boyutunu gündeme getirir, azınlıktaki etnik boyutunu yok etmeye çalışmaktadır. '82'de Avrupa
Birliği'ne giriyor. Avrupa normları, kuralları var. Azınlık seviniyor, tamam diyor şimdi işimiz oldu.
Madem diyor Avrupa Birliği'ne girdik, Avrupa birliği'nin de kendi normları nedeniyle bu hak arama
mücadelesi yerine gelecektir. Ne yazık ki, 1990'a kadar bir tek ilerleme dahi kaydedilememiştir.
1990'da, o dönemin Başbakanı Konstantin Mitsotakis ilk defa yasa önünde değişiklik getirmiştir. Ama
azınlık hukukunda, azınlık haklarında, pozitif ayrım denilen bir olay vardır. Ekstra bazı hakları
vermek zorundasınız, ki kaldı ki onlar akitden kaynaklanıyor. Ki akid dahi olmasa, insan hakları,
azınlık hakları boyutuna göre bunları vermek zorundasınız. Nitekim Avrupa Birliği'nin baskıları
sonrasında, ki bunları görmemezlikten geliyordu yıllarca çifte standart uygulayarak, 2003-2004 yılında
Avrupa Çağdaş Azınlık Politikası diye bir politika gündeme geldi, bizzat Başbakandan, ve bazı kısmi
iyileşmeler gözüküyor.
Fakat, buna rağmen bir ondokuzuncu madde problemi vardır. 46,000 kişi vatandaşlığını kaybetmiştir.
Bugünkü eğitim sorunu, çift dilli ana okulları sorunu vardır. Tabii, azınlık okulları vardır ama ana
okulu yoktur. Bunun gibi pek çok sorunlar. Şimdi ne demek istiyoruz? Avrupa Birliği yaşayan bir
organizmadır. Avrupa Birliği yalnızca kendi kulübünde ya da kendi ülkesinde ya da kendi Hristiyan
kulübünde, bunu açıkça söylüyor orada, belirli imkanlar sağlamaya çalışan bir organizmadır. Ufak
tefek bazı hareketlilikler belki son yıllarda olabilir ama biz Avrupa Birliği'nin içindeki yaşayan
Türkler, bu konularda büyük hassasiyet göstermemiz gerekiyor. Yahudilerin, ki takdir ettiğim bir
ulustur,bütün ulusları takdir ettiğim gibi, bir sözü var: azınlık olma bilincine varacaksın. Göçmen dahi
olsanız, Almanya'da, Hollanda'da, Avrupa'da, ülkenizin dışında olduğunuz için, anavatan diyorum
ben buna, bir nevi azınlıksınız. O yüzden azınlık olma bilinci çok önemli bir bilinçtir. Bu bilinç
korumayı gerektirir. Bu bilinç pozitif haklar getirir, bu bilinç daha çok getirir, bu bilinç daha çok o
ülkeyle işbirliği getirir. Ama, katiyen ama katiyen asilimilasyona varmamalıdır. En tehlikeli çizgi
buradadır. Bu hassas bir noktadır. Ve biz bulunduğumuz noktada 80 yıldan beri bununla gurur
duyuyoruz, Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı olarak.
Ben hepinizi orayı ziyaret etmeye davet ediyorum. Ozellikle UETD Başkanı'yla Batı Trakya'yaı ziyaret
edelim. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ziyaret etmiştir iki yıl önce. Batı Trakya'ya gelsinler,
görsünler, bir inceleme yapsınlar. Avrupa Birliği'nin bir ülkesidir. Belki orada bir kongre yapalım.
Belki orada bir azınlık kongresi yapalım. Bir demokrasi olarak azınlıkların yeri nedir görüşelim.
Son olarak şunu söylemek istiyorum, Türkiye ile alakalı. Diyorlar ki, azınlık haklarına hassasiyet
göstermiyorsunuz, entegrasyonda geç kalınıyor. Evet, bunda haklı olabilir. Ama bir Batı Trakya, bir
Bulgaristan gerçeğini de görmeliler. Pek tabii ki, insan hakları meselesinde karşılıklılık olmaz. Bu,
yanlış anlaşılmasın. Yani, bir ülke insan haklarını ihlal ediyor diye, karşı ülke de ben de ihlal edeceğim
diyemez. Ama çifte standardın önüne geçmek, meseleyi apaçık ortaya atmak için, bazı şeylerin de
görülmesi, söylenmesi gerekmektedir. Bu, açıkça Avrupa'ya verilecek bir mesajdır. Bunun bizim de
hak arama mücadelemizde bize yardımcı olacağına inanıyorum. Ben tekrar teşekkür etmek istiyorum
böyle bir girişim için. Bunun devam etmesi gerekiyor. Aramızda Türkiye'den temsilciler yok ama ben
bunu çok yerde söyledim Türkiye'de. Sayın Dışişleri Bakanımıza da söyledim. Türkiye'de bir Dış
Türkler Bakanlığı gibi bir mekanizmanın, bir Bakanlığın kurulması gerekmektedir, ivedilikle.
Yunanistan Parlamentosu'nda bu konuda sorumlu Bakan Yardımcılığı vardır. Ve, hatta ve hatta, bir
kanun geçmiştir, bundan sekiz ay önce, Yunanistan'ın dışında yaşayan bütün Yunanlıları, milyonlarca
Yunanlıyı toplayan, onların kongrelerini himaye eden, program dahilinde, Yunanistan bütçesine dahil
eden resmi kanun vardır açıkça. Zannediyorum bunun zamanı gelmiştir. Böyle bir şeyin yapılması, bu
dinamiklerin kullanılması, organize edilmesinde anavatanın katiyen bir endişe duymaması
gerektiğine acizane kanaatimce ben inanıyorum. Bunu da burada açıkça ifade etmek istiyorum. Tekrar
tekrar teşekkür ediyorum.
AVRUPALI TÜRKLER’İN SİYASİ KATILIMINDA ANAVATAN BOYUTU
Zafer Özcan
Araştırmacı Yazar, Aksiyon Dergisi, İstanbul
Avrupa ülkelerinde yaşayan Türk kökenli göçmenlerin siyasi katılımı denildiğinde akla doğal olarak
yaşadıkları ülkelerdeki siyasi aktiviteleri ve katılımları geliyor. 6. Türkçe süreli yayınlar
sempozyumunun konusu da bu. Olması gereken de bu aslında. İnsanlar nerede yaşıyorsa, o ülkedeki
yönetimi etkileme, hatta belirleme çabasında içinde olmalı. Bu çaba, göçmenlikten – yerleşikliğe geçiş
sürecinin de en önemli belirtisidir aynı zamanda.
Siyasi katılım, yaşadıkları ülkede göçmenler için bir tür yaşam tarzı, inanç özgürlüğü ve çoğunluk
toplumu ile eşit koşullarda yaşam garantisidir. Bu konuşmanın konusu ise Avrupalı Türkler’in
yukarıda belirttiğimiz ve öneminin de altını çizdiğimiz ‘siyasi katılımı’ değil. Üzerinde durmak
istediğim, göçmenlerin anavatanlarındaki siyasi katılımları. Gözlemlediğim kadarıyla son yıllarda
Avrupalı Türkler ya da tabiri diğerle Euro Türkler, yaşadıkları ülkelerin yönetim ve siyasetine katılma
noktasında epey mesafe kaydetti. Meselenin önemi, büyük ölçüde kavranmış görünüyor. Benim
önerim, tam da buna odaklanmışken, geldiğimiz ülkeyi, köklerimizin bulunduğu yerdeki, yani
Anavatan’daki haklarımızı unutmamak.
Ben aslında kişisel olarak göçmenlik kavramına çok uzak bir insanım. Ailemde hiç göçmen yok.
Yakınlarım, hatta uzak akrabalarım arasında bile Euro Türk bulunmuyor. Hayatımda (iş dışında)
hiçbir ülkede göçmen olarak da bulunmadım. Kısacası dışarıdan bir gözlemciyim. Uzun yıllardır Euro
– Türkler’in yaşamlarına yakından bakıp, konuyla ilgili haberler – yazılar ve kitaplar hazırlıyorum.
Her ne kadar içinde olmamak bir dez avantaj gibi görünse de, olaya dışarıdan bakabilmenin
avantajlarını da yaşadığımı söylemeliyim. Bütün bu birikimden sonra en temel gözlemim şu; Avrupalı
Türkler özellikle çanak antenlerin keşfinden beri anavatanda olup bitenleri çok yakından ve günü
gününe izliyor. Yaşadıkları ülkelerden birkaç bakanın ve meşhurun ismini saymakta zorlanacak
insanlar, gördüğüm kadarıyla Türkiye’deki kabineyi bir çırpıda sayabilir, meşhurların maceralarını
aktarabilir. (Bu ilgi son yıllarda Türkiye’de yaşanan olumlu gelişmeler ve ekonomik istikrardan sonra
daha da artmış durumda.) İşte sorun da burada başlıyor. Burada yaşayan insanlar, bu kadar ilgili
oldukları halde, anavatanlarındaki siyasi hayata hiçbir şekilde müdahil olamıyorlar. Vatandaşlıkları
devam ettiği halde, en basit vatandaşlık görevleri olan oy haklarını bile kullanamaz haldeler. Ben
bunun, göz ardı edilen çok önemli bir sorun olduğu kanaatindeyim.
Bu görüşümü de rakamlar destekliyor zaten;
– Avrupa ülkelerinde yaşayan, 18 yaşını geçmiş (seçmen niteliğine haiz) Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının toplam sayısı 1 milyon 830 bini aşmış durumda.
– Çifte vatandaş olup 18 yaşını doldurmuş olanların sayısı ise 625 bin.
İkisini topladığınızda karşımıza 2 milyon 455 bin gibi çok yüksek bir rakam çıkıyor. Yani Türkiye’deki
genel seçimlerde oy verme hakkı bulunan insanlardan bahsediyoruz. Toplam 2.5 milyon Avrupalı
Türk’ün Türkiye’de oy kullanma hakkı var.
Peki, bu ne anlama geliyor? Öncelikle Avrupa’nın Türkiye’nin üçüncü büyük seçim bölgesi haline
geldiğini gösteriyor. Eğer genel seçimlerde burası seçim bölgesi ilan edilirse, Avrupalı Türkler toplam
26 parlamenteri Meclis’e gönderebilecek. 2.5 milyon oy, Türkiye’de yüzde 7’lik bir orana tekabül
ediyor. Türkiye’nin en büyük seçim bölgesi İstanbul, toplam 70 parlamenteri Meclis’e gönderiyor.
İkinci büyük bölge ise Ankara, toplam 29 parlamentere sahip. Üçüncü büyük bölge İzmir’in ise 24
parlamenteri var. Bu hesaba göre Avrupa Seçim bölgesi, İzmir’in bile önünde yer alacak, tabi Yüksek
Seçim Kurulu’nun listesine girebilirse.
İkinci soru şu, bu seçmenin ne kadarı sandığa gidiyor? Durum son derece vahim. 2002 genel
seçimlerinde sadece 115 bin Avrupalı Türk oy kullanabilmiş. Yani yüzde 5’ten az bir orandan
bahsediyoruz. Bunun sebebi, Avrupalı Türkler’in sadece gümrüklere gelip oy kullanabilmesi. Bu da
hem zor, hem de maddi külfeti olan bir durum. Yapılması gereken, Avrupa’nın bir seçim bölgesi ilan
edilerek, Türk konsolosluklarına sandık konulması. Bosna Hersek’ten, İtalya’ya; Irak’tan Hırvatistan’a
kadar ülkeler bunu her seçimde yapıyor ve kendi vatandaşlarını bu haklarından
faydalandırıyor.
Peki, Türkiye neden böyle bir yöntem izlemeyi tercih etmiyor? Bu konuda bir talep yapıldı da, Avrupa
ülkeleri kabul etmedi mi? Yoksa ortada basit bir ihmal mi var? Mesele ihmalle açıklanacak kadar basit
değil. Diğer ülkelere vize veren Avrupa’nın Türkiye’ye özel zorluklar çıkarması da
düşünülemeyeceğine göre geriye birkaç sebep kalıyor. Türkiye, Avrupalı Türkler’in oy tercihlerinden
korkuyor olabilir. Ya da Avrupa’da ki büyük Türk kitlesi için böyle bir çalışma yapmanın zorlukları,
harekete geçmeyi engelliyor olabilir. Meseleye biraz daha geniş perspektiften bakacak olursak,
Türkiye’nin yıllardır bir Dış Türkler politikasının olmamasının bir sonucu da olabilir; oy meselesinin
bir türlü düzenlenmemesi.
Gerekçe ne olursa olsun, siyasi katılım sorunu Dış Türkler politikasının olmadığına bir işaretse eğer;
Avrupalı Türkler’in Türkiye seçimlerinde oy kullanamaması bu politikanın oluşturulmasını da
engelliyor aynı zamanda. Bu konuda gerekli çalışmalar en kısa zamanda yapılmazsa, korkarım yakın
gelecekte Avrupalı Türkler ile ilgili çok daha ciddi sorunları tartışıyor olacağız.
Burada Avrupalı Türkler’e düşen görevler de var elbette. Meseleyi sadece seçim zamanlarında
gündeme getirip, oy kullanmak istiyoruz demek yerine, sürekli gündemde tutmak, Avrupa’yı ziyaret
eden Türk politikacılara bu konuda baskı yapmak şart. Bütün bunlar, elbette yaşadığımız ülkelerdeki
siyasi haklardan vaz geçmeyi, onları göz ardı etmeyi veya bu konuda pasif kalmayı gerektirmiyor.
Şurası unutulmamalı ki, Avrupalı Türkler’in hala anavatanla bağlantılı pek çok sorunları var. Bu
sorunlar karşısında anavatanın hareket geçmesi de büyük ölçüde, sizin Türkiye’deki siyaseti etkileme
gücünüzle doğru orantılı.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.
DANİMARKA’DA TÜRKLERİN SİYASİ KATILIMI[1]
Dr. İsa Kuyucuoğlu
Danimarka Diyanet Vakfı Müdürü
I. GİRİŞ
“Demokrasi” bir ülkede yaşayan bireylerin sadece birtakım siyasi ve hukukî haklarını kullanmasını
değil; o toplumdaki kamuoyu gündeminin belirlenmesindeki karar süreçlerine katılımlarını da
öngörür. Siyasi partilere üye olmak, seçmek ve seçimlere katılmak demokratik süreçlerin en önemli
bölümünü oluşturmakla birlikte; bireylerin ilgi alanlarına giren derneklere, klüplere, amaç ve
programlarını benimsedikleri diğer kuruluşlara üye olması bu sürecin sivil boyutunu oluşturur.
Bu bölümde Danimarka’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin siyasi partilere üyelikleri, parti
içindeki faaliyetleri, parlamento (genel) ve belediye (yerel) seçimlerine katılımları yanında,
entegrasyon bağlamında Danimarka’daki Etnik Azınlıklar Danışma Kurullarına, Yerel Entegrasyon
Kurullarına ve siyasi partiler dışındaki demokratik süreçlere katılımlarını inceleyeceğiz. Ayrıca çeşitli
yaş gruplarının ve cinsiyetin siyasi katılımdaki rolünü ve bunların nedenlerini analiz edileceğiz.
Ayrıca Türk göçmenlerin siyasi partiler dışında Danimarka derneklerine, klüplerine ve diğer sivil
toplum kuruluşlarının faaliyetlerine katılımlarına, medya ve kitle iletişim araçlarını kullanmalarına da
bu bağlamda yer verilecektir. Konuyu daha ayrıntılı olarak araştırmak isteyenler, çalışmanın
sonundaki Danca ve İngilizce literatürden ve önemli web sitelerinden oluşan “Kaynakça” bölümüne
bakabilirler.
II. DANİMARKA’NIN SOSYAL VE SİYASÎ YAPISI
43.094,12 km2 yüzölçümü, 2005 yılı itibariyle 5,4[2] milyon nüfusu olan Danimarka, meşruti
monarşi/parlamenter sistemle yönetilen demokratik bir ülkedir. Danimarka, refah standardı yüksek
(fert başına düşen GSYİH: 36.000 Dolar), demokratik ilke ve gelenekleri güçlü, halkı sosyal güvenlik
bakımından güvence altında yaşayan, insan haklarını ön plana çıkarma çabalarıyla tanınan bir ülkedir.
Danimarka, gerek toplumsal gerek siyasal yaşamında demokrasi ve uzlaşı kültürünün egemen
olduğu, kutuplaşmaların asgariye indirildiği, aşırı ideolojik eğilim ve akımların bir biçimde
marijinalize edildiği bir refah toplumudur. Ülkede bölgelerarası ekonomik ve sosyal dengesizlik gibi
olgular söz konusu olmadığından toplumsal gerginlikler yaşanmamaktadır. Ortalama gelir vergisi
yükü % 52 gibi çok yüksek bir düzeyde olmakla birlikte, bunun % 40'ı sosyal alanlar için
harcanmaktadır.
a. Etnik Durum, Din ve Mezhep Yapısı
Tarihin her döneminde monolitik bir toplum olan Danimarka, 1960 lı yıllarda “göçmen işçilerin” 1980
li yıllarda “mültecilerin” ülkeye gelip yerleşmesi sonucu artık; “çok kültürlü” bir toplum olmuştur.
Son yıllarda bu ülkede yaşanan sorunlar ülkenin tek kültürlü toplum yapısından çok kültürlü
toplumsal yapıya geçiş sürecinde yaşanan sosyolojik sorunlardır.
Danimarkalılar : % 91
Alman azınlık : % 10
Yabancılar : % 9
Danimarka nüfusunun % 83’ü halk kilisesi (Folkekirke) adı verilen Protestan (Evangelic- Lutheran)
kiliselere üyedir. Anayasa tarafından kabul edilen bu kilisenin teolojisi devletin resmi dini olarak
tanınmakta, Kilise Bakanlığı tarafından dinî topluluk olarak kabul edilen başka cemaatlere bu statü
verilmemektedir. Ülkedeki halk kiliseleri Kilise Bakanlığı (Kirkeministerium)’na bağlıdır. Katolik ve
Ortodoks nüfus sayıca çok azdır. Yabancı göçmenler arasında nüfuslarının az olması nedeniyle
Müslümanların fazla bir ağırlığı bulunmaktadır [3]. Şu anda parlamentoda temsil edilmeyen
“Hristiyan Halk Partisi” adlı bir parti olmakla birlikte; dini grupların kamu yönetimi üzerinde etkin
oldukları söylenemez.
b. Danimarka’da Siyasi Yapı
“Foketinget” adı verilen Danimarka’nın ulusal parlamentosu 179 üyeden oluşmakta; üyelerden ikisi
Grönland, ikisi Faröyar adalarından seçilmektedir. Parlamentoda temsil için % 2' lik oy barajı
öngörülmüştür. Parlamento seçimleri dört yılda bir yapılmakta, fakat başbakan dört yıl geçmeden
önce de seçimin yapılmasını kararlaştırabilmektedir. Avrupa Birliği üyesi olan Danimarka’nın Avrupa
Parlamentosunda 16 tane üyesi bulunmaktadır.
c. Belediye yönetimi (Kommunalbestyrelse)
Danimarka’da belediyeler, belediye bölgesinde oturan yurttaşlar tarafından dört yıllığına seçilen bir
belediye yönetimi tarafından yönetilmektedir. Ülke, 1 Ocak 2003 tarihi itibarıyla, 271 birincil
belediyeye ayrılmıştır. Belediye özerkliğinden dolayı, yasa bir çok alanda belediye yönetimlerinin
kendi başına karar verebilmesi konusunda geniş çerçeveler sunmaktadır. Ayrıca belediyeler,
yasalardaki detaylı kurallar çerçevesinde, özellikle sosyal konular hakkındaki sorunları çözmeye
çalışmaktadır.
2004 yılında Danimarka iç siyasetinde idari reform yasa tasarısı gündemde yer almıştır. Esas itibariyle,
yerel yönetimlerin güçlendirilmesini amaçlayan bu yasa tasarısı, nüfusun ülkenin en büyük iki şehri
olan Kopenhag ve Aarhus’da yoğunlaşma eğiliminin önüne geçilmesini de öngörmektedir. İdari
reform tasarısı, idari yapının 1400 belediyeden 271 belediyeye düşürülmesinden bu yana yapılan en
geniş çaplı değişim olarak kabul edilmektedir.
01.01. 2007 tarihinde yürürlüğe giren idari değişikliğe göre; beş bölgeden oluşan ülke; nüfusu en az
25. 000 olan 98 belediyeye ayrılmıştır. Danimarka'da yaşayan tüm yabancılar bu ülkede iki yıl
yaşadıktan sonra, Danimarka vatandaşı olamasalar bile; yerel seçimlerde oy kullanma hakkına
sahiptirler. Çifte uyrukluluğun kabul edilmediği ülkede parlamento seçimleri ile Avrupa Birliği
seçimleri ve diğer halk oylamalarında oy kullanabilmek için Danimarka vatandaşı olmak zorunluluğu
vardır.
d. Danimarka’da Siyasi Partiler
1982 yılından sonra yaklaşık 10 yıl süre ile Muhafazakar Poul Schlütter, sosyalist ve sosyal demokrat
kanatta yer almayan muhafazakar ve liberal partilerle azınlık hükümetleri kurarak ülkeyi idare
etmiştir. 1993 yılında muhafazakar hükümetin istifası üzerine Sosyal Demokrat Parti Başkanı Poul
Nyrup Rasmussen, merkez-sol koalisyonu kurarak Başbakanlığı üstlenmiştir. 1994 Eylül genel
seçimlerinden sonra hükümeti tekrar Poul Nyrup Rasmussen kurmuştur. 11 Mart 1998 tarihinde
yapılan erken genel seçimlerden sonra oy oranını az da olsa arttırarak seçimden birinci parti olarak
çıkan Sosyal Demokrat Parti ile Sosyal Liberal Parti'den oluşan bir merkez-sol azınlık hükümeti
iktidara gelmiştir. 20 Kasım 2001 tarihinde yapılan erken genel seçimler sonucunda işbaşına gelen,
Liberal Parti ve Muhafazakar Parti’nin oluşturdukları, Başbakan Anders Fogh Rasmussen
liderliğindeki merkez-sağ koalisyon hükümeti 8 Şubat 2005 tarihinde yapılan seçimlerden de galip
çıkarak ikinci bir dört yıllık dönem için iktidar olmuştur.
2001 ve 2005 Parlamento Seçim Sonuçları
Parti Adı
Sosyal Demokrat Parti
Sosyal Liberal Parti
Muhafazakar Parti
Merkez Demokrat Parti
Sosyalist Halk Partisi
Danimarka Halk Partisi
Hristiyan Demokratlar
Liberal Parti
Birlik Listesi
2001 % 2005 %
29.1
5.2
9.1
1.8
6.4
12.0
2.3
31.2
2.4
25.9
9.2
10.3
0.8
6.0
13.2
1.7
29.0
3.4
Koalisyon, daha önce de olduğu gibi, aşırı sağcı ve yabancı düşmanı politika izleyen Danimarka Halk
Partisi (Danske Folkeparti) tarafından dışarıdan desteklenmektedir. 2007 yılı itibariyle ülkeyi
Danimarka Halk Partisi’nin destek verdiği Liberal ve konservatif parti yönetmektedir. 2004 yılı
başında düzenlenen muhtelif kamuoyu yoklamalarında oy potansiyeli sürekli yüzde 30’lar civarında
seyreden ana muhalefet Sosyal Demokrat Parti, seçim öncesi kampanyanın yoğunlaştığı yılın ikinci
yarısında, etkili alternatif politikalar üretmekte zorlandığı için, kan kaybetmeye başlamış, bunun
neticesinde seçimlerde aldığı oy oranı yüzde 25,9’a kadar gerilemiştir.
2003 yılının Eylül ayında İsveç’te EMU (Avrupa Para Birliği) konusunda yapılan referandumla
bağlantılı olarak, Danimarka’nın AB çerçevesindeki dört çekincesinin (parasal işbirliği, savunma,
adalet ve içişleri) halkoylamasına sunulması hususu yoğun olarak tartışılmış, ancak Başbakan
Rasmussen’in AB Anayasal Antlaşması ile ilgili olarak yapılacak referandumdan önce çekinceler
konusunda halkın görüşüne başvurulmayacağını açıklaması üzerine, konu 2004 yılında gündemden
düşmüştür.
2004 yılı içinde Danimarka gündemini, genel Avrupa Parlamentosu seçimleri, AB 17 Aralık Zirvesinde
Türkiye’nin AB üyelik müzakeresi için tarih verilip verilmemesi, Irak’taki Danimarka birliğinin
sorumlu olduğu kampta mahkumlara işkence yapıldığının ortayaçıkması, Tsunami Felaketi gibi
konular işgal etmiştir. Öte yandan, 2003 yılında olduğu gibi 2004’de de, merkez sağ hükümetin
yabancılar politikasına getirdiği aşırı sınırlamalar gerek kamuoyunda, gerek siyasi partiler arasında
tartışma konusu olmaya devam etmiştir. Söz konusu tartışmalara mukabil, Danimarka’ya yönelik
iltica, aile birleşmesi talepleri ve vatandaşlık başvurularında 2003 yılında gözlenen düşüş
2004-2005-2006 yıllarında da artarak sürmüştür.
Türkiye’nin AB üyeliği konusu gerek Avrupa Parlamentosu seçimleri, gerek 8 Şubat 2005te yapılan
parlamento seçimleri öncesinde tartışılan en önemli konular arasında yer almıştır. Avrupa ülkeleri
içinde Danimarka; İrlanda (1973) ve İsveç (1976)’ten sonra yabancılara yerel seçimlerde oy kullanma
hakkı veren üçüncü ülkedir (1981). Bunu sırayı Norveç (1982), Hollanda (1985) izlemiştir. Diğer
Avrupa birliği ülkelerinde ise sadece ülkenin kendi vatandaşları seçim hakkında sahiptirler.
e. Siyaset Gündemi
2000 li yıllardan sonra yabancıların topluma entegrasyonu Danimarka iç siyasetini en fazla meşgul
eden konular arasında yer almıştır. 2001 yılında kanunlaşan Yabancılar Yasası, 24 yaşından küçük
olan yabancıların Danimarka dışından evlenenlerin eşlerini Danimarka’ya getirmelini engellemekte ve
eşini yurtdışından Danimarka’ya getirmek isteyenlerin 50.000 Danimarka Kronu (yaklaşık 10,000 ABD
Doları) garanti göstermelerini şart koşan kurallar koymaktadır. Yabancılara karşı bir dizi kısıtlamayı
içeren Yabancılar Yasası gerek ülkedeki göçmenler, gerekse uluslararası insan hakları örgütleri
tarafından, yabancıların Danimarka toplumuyla entegrasyonunu olumsuz yönde etkilediği
gerekçesiyle eleştirilmektedir. 2005 yılında (sözde) Muhammed karikatürlerinin yayınlanması
Danimarka siyaset gündemini işgal eden en önemli gündem maddesi olmuştur.
f. Karikatür Krizi
Danimarka’da yayınlanan Jyllands-Posten adlı ulusal bir Gazetenin 30 Eylül 2005 tarihinde Hz.
Muhammed’in 12 karikatürünü yayınlamasıyla birlikte, Danimarka kendisini İkinci Dünya
Savaşından sonra ilk kez yaşadığı küresel bir krizin içinde bulmuştur. Bu bağlamda Danimarka
başbakanı Anders Fogh Rasmussen’in Ekim 2005’te 11 Müslüman ülke büyükelçisinin konu
hakkında kendisiyle görüşme taleplerini reddetmesi olayın uluslararası alana taşınmasında en
belirleyici neden teşkil etmiştir.
Başlangıçta Danimarka içinde ve dış dünyadaki tepkiler karşısında sessiz kalmayı tercih eden
Danimarka hükümeti diplomatik girişimlere karikatürlerin yayınlanmasından ancak beş ay sonra
başlayabilmiştir. Rasmussen’in ne Danimarka’daki yerli televizyon kanallarındaki ve ne de Al
Arabiya gibi Müslüman ülkelerin televizyonlarındaki demeçleri, Jyllands- Posten Gazetesinin
gönülsüz özür dileme girişimleri fırtınayı dindiremediği gibi, karikatürlerin bazı Avrupa
gazetelerinde yayınlanmasıyla tepkinin şiddeti daha da arttı. Karikatür krizinin Danimarka içinde ve
dışındaki yansımaları hâlâ tartışılmaya devam etmektedir. Karikatür krizinden ders alan başbakan
Rasmussen daha sonra yabancı ve İslam düşmanı bazı marjinal grupların ırkçı söylemlerini ve aşırı
davranışlarını tasvip etmediğini kamuoyuna açıklayarak olayların büyümesini önlemeye
çalışmaktadır.
Karikatürlerin yayınlanması ve daha sonra gelişen olaylar oldukça kapsamlı ve konumuz dışında
olduğu için burada bu konuya fazla yer verilmeyecektir. Danimarka’nın siyasi ve sosyal yapısı
hakkındaki bu genel bilgilendirmeden sonra, makalenin esasını oluşturan, “Danimarka’da Türkler ve
Türklerin siyasi ve süreçlere katılımları” konusunu inceleyeceğiz.
III. DANİMARKA’DA TÜRKLER
Danimarka’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin yaklaşık yarısı Konya İlimizden (Kulu ve
Cihanbeyli ilçelerinden gelmekte ve bunu sırasıyla Sivas (Şarkışla İlçesi, yaklaşık 10.000), Ankara,
(Haymana) ve Uşak (yaklaşık 3.000) ve Afyon, Çorum ve Aydın İllerimiz (yaklaşık 2.000 kişi)
izlemektedir.
a. Demografik Durum
Danimarka istatistik Enstitüsü, Danimarka Statbank’ın en son istatistiklerine göre, Türk kökenli nüfus
toplamı (2005 yılı itibarıyla) 54.859, Türk vatandaşlarının sayısı ise 30.132’dir. Aradaki 24.727’lik fark,
Danimarka uyruklu Türklerin sayısını göstermektedir (Danimarka’da çifte uyrukluluk kabul
edilmediğinden, kesin rakam bilinememekle beraber, birden fazla uyruklu Türklerin sayısının 15.000
civarında olduğu tahmin edilmektedir). Görüleceği üzere Türklerin sayısında 2002 yılında olduğu gibi
2003 yılında da tedrici bir azalma olmuştur. Bunun nedeni Danimarka vatandaşlığına geçenlerin
sayısındaki artıştır. Bu sonuçta Danimarka’da yabancılarla ilgili olumsuz tartışma ve gelişmelerin de
rolü vardır. Nitekim, suç işleyen yabancı gençlerin Danimarka vatandaşlığına kabulüne ilişkin olarak
getirilen sınırlamalar ve yabancıların aile birleşimi yoluyla Danimarka’ya gelmelerini kısıtlamaya
yönelik önlemler, diğer yabancıları olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını da Danimarka
vatandaşlığına geçmeye yöneltmiştir. Türk kökenli nüfusun (Danimarka vatandaşı olanlar dahil)
cinsiyetlerine göre dağılımı şöyledir:
Kadın : 26.406
Erkek : 28.453
Toplam : 54.859
Birinci kuşak Türklerin oranı yaklaşık %55’ken, ikinci ve üçüncü kuşak vatandaşlarımızın oranı ise
%45’tir. Danimarkalı Türkler, Danimarka'daki yabancılar arasında en kalabalık grubu oluşturmalarına
rağmen, gerek eğitim düzeyleri bakımından gerek dil öğrenme ve topluma uyum sağlamadaki
yetersizliklerinden dolayı diğer yabancılara göre daha olumsuz bir tablo çizmektedir. Fakat son
yıllarda eğitim ve çalışma hayatında olumlu gelişmeler görülmektedir. Bu konuda yapılmış istatistiki
araştırma sonuçları bulunmamakla beraber, üniversiteye giden gençlerin (özellikle kız öğrencilerin) ve
işveren durumuna geçen Türklerin sayısında her yıl büyük bir artış yaşanmaktadır.
b. Türklerin Siyasi Katılımı
Belediye ve bölge seçimlerine katılabilen yabancıların genel seçimlere ve AP (Avrupa Parlamentosu)
seçimlerine, seçmen ya da aday olarak katılma hakları bulunmamaktadır. Yerel yönetimler (bölge ve
belediye) için yapılan seçimlerde seçme ve seçilme hakkının kullanılabilmesi için ise vatandaşlık
koşulu aranmamakta, Danimarka vatandaşlığına geçmiş olanların yanı sıra sürekli oturma iznine
sahip yabancılar da seçimlere seçmen ya da aday olarak katılabilmektedir.
Türklerin, özellikle yerel seçimlere katılım oranı diğer ülkelerden gelen göçmenlere göre yüksek, yerli
Danimarkalılara göre ise daha düşüktür. Danimarka’ya yaşayan Türklerin seçimlere katılım oranı
homojen bir düzlemde üzerinde seyretmemekte; seçimlere katılımda değişik kentlerde farklı sonuçlar
ortaya çıkmaktadır. Örneğin çoğunluğu Sivas (Şarkışla) gelip Aarhus kentinde yaşayan Türklerin
seçimlere katılım oranı, Konya (Cihanbeyli ve Kulu)’dan gelip Kopenhag ve çevresinde ikamet eden
Türklere göre daha yüksektir.
Aşağıdaki tablo Türklerin 1997 yılındaki yerel seçimlere katılım oranlarını göstermektedir.
1997 Yerel seçimlerde yabancıların şehirlere göre seçime katılım oranları
(DK vatandaşlığına geçenler dahil)
Ülke
Kopenhag
Danimarka
61
Pakistan
61
Çekoslovakyalılar 48
Türkler
47
Ganalılar
46
Cezayirliler
45
Brezilyalılar
44
Hindistanlılar
43
Çilililer
43
Macarlar
43
Sovyetler B.
43
İranlılar
42
Polonyalılar
41
Iraklılar
40
Faslılar
39
Etopyalılar
39
Filipinliler
36
Ürdünlüler
31
Ex-Yugoslavya
30
Somaliler
28
Mısırlılar
26
Lübnanlılar
25
Vietnamlılar
25
Taylanlılar
23
Çinliler
21
Tunuslular
20
Diğer 3. Dünya vat. 35
Aarhus
72
73
73
47
46
43
54
44
43
50
c. Belediye (Yerel) Seçimlere Katılım
İki yıl Danimarka’da ikamet eden tüm yabancılara yerel (kommunel) ve bölgesel (regionel) seçimlerde
seçme-seçilme hakkının verilmiş olması, burada yaşayan Türkiyeli göçmenlerin siyasi katılım sürecini
müspet manada etkilemektedir. Siyasi katılım sürecinde göze çarpan önemli sonuçlardan biri de
kuşaklar arasındaki farktır. İkinci ve üçüncü kuşağın siyasi partilerin aktivitelerine katılım oranları,
birinci kuşak Türklere göre daha yüksektir.
Diğer bir gösterge ise kadınların seçimlere katılım oranıdır. Danimarka genelinde kadınların seçimlere
katılım oranı erkeklerle aynı düzeyde; Aarhus şehrinde ise ikinci ve üçüncü kuşak kadınların
seçimlere katılım oranı erkeklere göre daha yüksektir. Danimarka vatandaşlığına geçmiş olmak
seçimlere katılım oranını yükselten diğer bir etkendir. Türklerden Danimarka vatandaşlığına geçenler
seçimlere katılmakta ve oy kullanma konusunda genellikle daha duyarlı ve bilinçli davranmaktadır.
Diğer Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi; Danimarka’da yaşayan Türkler sosyal ve kültürel
birlikteliğin daha kolay sağlandığı büyük kentlerin belirli bölgelerinde yaşamaktadırlar. Bu durum
seçimlere katılım oranını yükselten diğer bir faktördür. Türklerin yoğun olarak yaşadıkları kentlerde
ve bölgelerde “kollektif mobilite” ve “sosyal netverk” olguları seçimlere katılım oranlarını yükselten
diğer etkenlerdir.
Danimarka seçim sisteminin seçmenlere “tercihli oy” kullanma imkanı vermesi, Türklerin seçimlere
katılım oranını yükselten diğer etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Normal şartlarda seçme hakkını
kullanmayı düşünmeyen Türkler, tanıdıkları ve yakînen bildikleri adaylara oy vermek için sandık
başına gidebilmektedirler.
20 Kasım 2001’de genel seçimlerle eş zamanlı olarak yapılan yerel seçimler sonucu 24’ü asil, 2’si yedek
olmak üzere toplam 26 Türkiye kökenli göçmen belediye meclisi üyeliklerine seçilmişlerdir. Daha
önceki dönemde bu sayının 17 kişi olduğu dikkate alındığında, Türklerin 2001 yılında yapılan mahalli
seçimlerde önemli bir başarı gösterdikleri ortaya çıkmaktadır.
15 Kasım 2005 tarihinde yapılan yerel seçimlerde, çeşitli partilerden aday olan 50’nin üzerindeki Türk
kökenli 30’u belediye meclisi üyeliklerine seçilmeyi başarmıştır. İki dönem önce 17, geçen dönem 30
olan Türk kökenli belediye meclisi üyelerinin sayısındaki artış, önümüzdeki dönemlerde yapılacak
yerel ve genel seçimlerde de daha iyi sonuçlar alınması bakımından ümit vericidir. Zira, ikinci ve
üçüncü kuşak Türkler politikaya ilgi göstermeye başlamış olup, sözü edilen 30 belediye meclis
üyesinden dördü 23-26 yaş grubuna mensuptur.
d. Parlamento (Genel) Seçimlerine Katılım
Yabancıların genel nüfusa oranı yaklaşık olarak % 9-10 civarında seyrederken, göçmenlerin
parlamentoda temsil oranı ancak yüzde 1.5 civarında olması, yabancıların ve Türklerin demokratik
katılım konusunda daha aktif olmaları gerektiğini ortaya koymaktadır.
Türk kökenli göçmenler yerel seçimlerde gösterdikleri başarıyı genel seçimlerde gösterememişlerdir.
2001 de yapılan genel seçimlerinde ilk kez Liberal partiden (Det radikale Venstre) Suriye kökenli
Naser Khader ve Sosyalist Halk Partisinden (Sosyalistisk Folkeparti) Pakistan kökenli Kamal Qureshi
parlamentoya seçilirken Türklerden hiç kimse seçilememiştir. Merkez Demokratların başkanı Mime
Jakobsen’in rahatsızlığı nedeniyle milletvekilliğinden ayrılmak zorunda kalması nedeniyle aynı
partiden Türkiye kökenli İsminur Lone Yalçınkaya kısa bir süre milletvekili olmuş, fakat 2001 yılında
katıldığı parlamento seçimlerinde yeterli oyu alamadığı için seçilememiştir. Sayıca Türklerden daha az
olmalarına rağmen, Pakistan ve Suriye asıllı Danimarkalılar 2001 yılındaki genel seçimlerde meclise
birer milletvekili sokmayı başarabilmişken, Türkler bu başarıyı ancak 8 Şubat 2005’teki seçimlerde
yakalayarak Sosyal Demokrat Parti adayı Hüseyin Araç’ı parlamentoya gönderebilmişlerdir. 8 Şubat
2005 tarihinde yapılan Parlamento Seçimlerinde seçimi kazanan yabancı kökenli parlamenter ve
seçildikleri partiler ve aldıkları tercihli oy sayısı aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.
8 Şubat 2005 Parlamento Seçimlerinde Seçilen Yabancı Kökenli Parlamenterler
SEÇİLEN
PARTİ
ŞEHİR
ÜLKESİ
SEÇİLME OY ORANI
Naser Khader
Liberal Parti
Kopenhag
Suriye
2. kez seçildi 7.403
Hüseyin Araç
Sosyal Demokrat Par. Arhus
Türkiye
1. kez seçildi 4.195
Kamal H. Qureshi Sosyalist Halk Par.
Kopenhag
Pakistan
2. kez seçildi 3.813
e. Siyasi Katılımın Sivil Biçimleri
Demokratik süreç Batı Avrupa demokrasilerinde sadece belli aralıklarla seçimlerde oy kullanmayı
içermekte, siyasi partiler dışındaki sivil kuruluşlar kamuoyu oluşturulmasında oldukça etkin bir rol
oynayabilmektedirler. Diğer Avrupa Birliği ülkesi gibi Danimarka’da bir dernekler ülkesidir. Farklı
alanlarda faaliyet gösteren dernekler, sendikalar, meslek grupları ve sivil kuruluşlar kendi aralarında
örgütlenerek, ilgi alanlarına giren konularda daha iyi sonuçlar alabilmekte ve siyasi erk üzerinde etkin
olabilmektedir. Bu tip kuruluşlarda aktif olabilmek iyi derecede dil bilmeyi, yazılı ve görsel medyayı
okuyarak kamuoyunda tartışılan gündemi iyi takip edebilmeyi, fikirlerini düzgün bir dille ifade
edebilmeyi gerektirdiği için, genelde yabancıların ve birinci kuşak Türklerin böylesi sivil
organizasyonlara katılım oranları Danimarkaları göre daha düşüktür.
Diğer yandan Danimarkalı Türklerin kendi aralarında kurdukları cami ve kültür dernekleri gibi
organizasyonlara katılım oranı oldukça yüksektir.
1. Dernek Çalışmaları
Danimarkalı Türklerin kurmuş oldukları toplam dernek sayısı 100 civarındadır. Bunlardan beş beşi
Okul-Aile Birliği, beş tanesi de kadın derneğidir. Derneklerin büyük çoğunluğu genellikle cami ve
mescitlere yardım, Türkiye’den geldikleri köylerle, ya da hemşerilerle dayanışma amacına yönelik
derneklerdir. Dernek sayısı yüksek görünmekle beraber, söz konusu derneklerin faaliyetleri yeterli
değildir. Ancak, yine de, özellikle ikinci ve üçüncü kuşak gençler giderek bilinçlenmekte olup,
üniversite bünyesinde ve dışında yeni dernekler kurmakta ve Danimarka’da siyasi partilere üye olarak
ileride aktif siyasette yer almaya hazırlanmaktadırlar.
Danimarka’da kurulmuş olan 100 civarında Türk derneğinden 4’ü federasyon şeklinde örgütlenmiştir.
Bu federasyonlardan 3’ü siyasal amaçlar takip etmektedir ki bunlar; Ülkücüler, Milli Görüşçüler ve
Alevilerdir. Bunların dışında Diyanet Vakfına bağlı olarak çalışan 40 civarında dernek
bulunmaktadır. Siyasi bir görünüm arz etmeyen federasyon ise 2000 yılında Aarhus kentinde kurulan
“Aarhus Türk Dernekleri Koordinasyon Kurulu”dur. Birbirlerini rakip görmeyip, yardımlaşma ve
işbirliği içinde bütün dernek ve kuruluşları bünyesinde toplayan bir konfederasyon henüz
kurulamamıştır.
“Lisan bilmek” siyasi katılımın diğer sivil alanlarında da aktif olabilmenin en önemli şartıdır.
Özellikle yazı dilini iyi kullanamayan, düşüncelerini düzgün biçimde ifade edemeyen bir kişinin
günümüzün bilgi toplumda siyasi katılımda aktif olması zordur. Bu durumdaki bir kişinin bırakınız
siyasi katılımda aktif olabilmesini; özel ve resmi makamlar tarafından haksızlığa uğraması
durumunda bile; bireysel haklarını arayabilmesi mümkün değildir.
2. Entegrasyon Danışma Kurulları
1999 yılında Kabul edilen entegrasyon yasası çerçevesinde belediyelerin entegrasyon çalışmalarına
yardımcı olmak amacıyla Danimarka’nın bir çok kentinde Entegrasyon Danışma Kurulları
oluşturulmasına karar verilmiştir. 2001 İlkbahar mevsiminde 48 şehirde oluşturulan bu kurulların 40
tanesi Entegrasyon Danışma Kurulları yasasına uygunluğu kabul edilerek çalışmalarına başlamıştır.
Entegrasyon Danışma Kurulları Etnik azınlıklar Danışma Kurulları, Halklarası Dayanışma,
Belediyeler Birliği ve Entegrasyon Bakanlığının 2001 Eylül ayında hazırladığı raporun temelini
oluşturmuştur.
Danimarkalıların da üye olduğu Entegrasyon Danışma Kurulu üyelerinin yarıdan fazlasını göçmenler
meydana gelmektedir. Üyelerinin % 24 ü bayanlardan oluşan kurul toplam 226 üyeden meydana
gelmektedir. Resmi makamlarla etnik azınlıklar arasındaki iletişimi sağlamak için örgütlenen
Danışma kurullarının amacı; hem belediyelerin, hem de Entegrasyon Bakanlığının uyguladıkları
entegrasyon çalışmalarına yardımcı olmaktır. Belirli periyotlarla toplanan bu kurullar kendi belediye
sınırları içinde gelişen olaylar hakkında belediyeye görüş bildirmektir. Entegrasyon Danışma
Kurullarının kendi aralarında seçtikleri yönetim kurulu veya başkan ilgili bakanlıklara periyodik
aralıklarla raporlar vermektir. İlgili belediyelere bağlı olarak çalışmalarını yürüten bu kurulların
belediyelerin atadığı üyelerin dışındakiler, o bölgede ikamet eden, 18 yaşını doldurmuş ve belediye
seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip olan göçmenler tarafından seçilmektedir. Daha sonra gerek
belediyeler gerekse bakanlık yetkilileri Entegrasyon Danışma Kurulu Yönetimlerinin göçmen
üyelerden fazla Danimarkalı üyelerin görüşlerini dinleyip, genel olarak belediyelerin ve ilgili
bakanlıkların kurulların görüşlerini dinlememekle eleştirilmiştir.
f. Kuşaklar arası Fark
Siyasi partilere üyelik ve dernek çalışmalarına katılım oranının kuşaklar arasında farklıklar gösterdiği,
lisan problemi bulunmayan ikinci - özellikle üçüncü kuşağın – bu faaliyetlere katılım oranının yüksek
olduğu konusuna daha önce değinmiştik. Aşağıdaki tablo derneklere üyelik ve siyasi katılımın
kuşaklar arası farkını ortaya koymaktadır..
18-66 Yaş Arası Türklerin Dernek Üyeliği ve Medya Takibi (2005)
Çalışanlar arasında sendikalara üyelik
Bir derneğe üyelik
Bir spor kulübüne üyelik
Günlük bir Danca Gazeteyi okuma
Danca TV yayınlarını izleme
Türkler %
72
31
16
26
67
Danimarkalılar %
87
66
32
75
98
Günlük medyayı takip etme oranı düşük olmasına karşın; Türkiye’den gelen göçmenlerin Lübnanlı,
Bosnalı ve Somalili göçmenlere göre kendi kurdukları derneklere üye olma oranı daha yüksektir.
1960’lı yıllarda Danimarka’ya gelip yıllarca fabrikalarda çalışarak yaşayan birinci kuşak Türklerle,
Danimarka’ya çocukken gelip veya bu ülkede doğan, eğitimini burada yapan ikinci ve üçüncü
kuşağın siyasi partilere, derneklere ve diğer sosyal-kültürel faaliyetlere katılım oranı doğal olarak
farklıdır.
Anadolu’nun kırsal ve fakir kesiminden gelen ve kültürel birikimi olmayan birinci nesil - tüm
olumsuzluklara rağmen - Danimarka’nın en ücra yerleşim bölgelerinde bile bir araya gelerek
dernekler kurmuşlardır. Dil problemi bulunmayan ve birinci kuşağa göre daha geniş imkanlara sahip
olan ikinci ve kuşak Türklerin önünde daha geniş fırsatlar vardır.
IV. SONUÇ
Danimarka’da yaşayan Türklerin siyasi ve sivil hayattaki demokratik süreçlere katılımları farklı
kuşaklarda homojen bir düzlemde seyretmemekte, kuşaklara göre farklılıklar göstermektedir. Siyasi
ve sivil katılımın “lisan bilme” ve “kültür seviyesi” ile yakın bir ilişkisinin olduğu da ortaya
çıkmaktadır. Lisan problemi bulunmayan ikinci ve üçüncü kuşak Türklerin siyasi, kültürel ve sosyal
faaliyetlere katılım oranları, bu özelliğe sahip olmayan birinci kuşak Türklere göre daha yüksektir.
Danimarkalı Türkler genellikle içe dönük örgütlenme biçimine ağırlık vermektedirler. Kendilerinin
kurdukları dînî ve kültürel alanlarda faaliyet gösteren derneklere üyelik oranı, Danimarka’nın siyasi
ve sivil kuruluşlarına üyelik oranına göre daha yüksektir. Siyasi katılımın diğer bir sonuçu ise cinsiyet
arasında ortaya çıkmaktadır. Genel olarak birinci kuşak bayan göçmenlerin ikinci ve üçüncü kuşak
bayan göçmenlere göre demokratik süreçlere katılım oranları düşüktür. Birinci kuşak bayan
göçmenlerin demokratik süreçlere katılım oranlarının düşük olmasının nedeni sosyo-kültürel
temellere dayanmaktadır. Bu grubun neredeyse yarıdan fazlası okuma-yazma bilmediğinden, grup
üyeleri arasında demokratik hakları kullanma bilinci yeterince gelişmiş değildir. Diğer yandan birinci
ve ikinci kuşak bayanların seçimlere katılım oranı aynı durumdaki erkeklere göre daha yüksektir.
Türklerin siyasi süreçlere katılımının Danimarka’nın siyasi yapısı ve 2003 yılında kabul edilen
yabancılar yasasıyla birlikte getirilen kısıtlamalarla ve ülkedeki bazı siyasi kuruluşların son yıllarda
yabancılara karşı yürüttükleri yabancı karşıtı ve ayırımcı uygulamalarla da ilişkisi vardır.
Danimarka'nın, yıllardan beri bu ülkede yaşayan ve Türk vatandaşlığını kaybetmek istemeyenlere
çifte vatandaşlık imkanı vermemesi, yıllardır ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel hayatına büyük
katkı sağladıkları halde; Danimarka toplumunun onları hâlâ toplumun doğal üyeleri olarak değil;
"göçmen", "yabancı" veya "etnik azınlık" olarak görüp, Danimarka vatandaşlığına kabul etme ve
kabullenme hususunda kolaylaştırıcı düzenleme getirmekten kaçınması, siyasi katılımı yavaşlatan
veya engelleyen diğer bir faktördür. Danimarkalı Türklerin Danimarka kültürü, toplumsal yapısı,
demokratik süreçlere katılım hakkında bilgi seviyelerini yükseltmesinde büyük bir canlılık
görülmektedir. Siyasi katılım kültürünü öğrenen ikinci ve üçüncü kuşak Türklerin son yıllarda
özellikle yerel seçimlerde aldıkları sonuçlar, Türklerin gelecekte daha başarılı olacağı fikrini
desteklemektedir. Faklı etnik ve kültürel katmanların oluşturduğu günümüzün küresel toplum
yapısında bağdaşık (homojen) bir kültürden ve tekdüze siyasi katılımdan bahsetmek zordur. Sürekli
gelişip değişen bilgi (enformasyon) toplumunda gelişme ve değişmeler karşısında kendi yerini ve
duruşunu belirleyemeyen birey ve toplumların saf dışı kalarak yalnızlaşması kaçınılmazdır. İstisnalar
olmakla birlikte Danimarka’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin ekseriyeti, yaşadıkları ülkenin
kanunlarına saygı duyarak, kendi değer ve kimliklerini koruyarak toplumla bütünleşmek
istemektedir.
Diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Danimarka’da faaliyet gösteren Türklerin kurdukları bir çok
dernek ve diğer organizasyonun esin kaynağı hâlâ Türkiye’dir. Faaliyetlerini içe yönelik olarak
yürüten ve çalışma programlarını yaşadıkları toplumun şartlarına veya gündemine göre değil;
Türkiye’deki siyasi ve toplumsal oluşumlara göre yürüten dernekler, hem kollektif bilincin
oluşmasını, hem de üyelerinin yaşadıkları ülkedeki siyasi ve sivil katılımını engellemektedirler.
Aslında Danimarka’da (veya başka bir ülkede) görülen bu durum Avrupalı Türklerin bir
“prototipidir.”Danimarka’da yaşanan siyasi ve sosyal sorunlar, Almanya veya Hollanda gibi Türklerin
nüfus olarak daha fazla oldukları ülkelerdekinden farklı değildir. Avrupalı Türkler 1960’lı yıllardan
beri “emek” ve “iş” güçleriyle yaşadıkları ülkenin, “ekonomik” güçleriyle de Türkiye’nin gelişmesine
büyük katkılar sağladığı halde; hâlâ Avrupa’da “yabancı”, “iş gücü” (sosyal ve kültürel bir varlık
değil) Türkiye’de ise “Almancı” olarak görülmekte ve kendilerine bu tanımların içerdiği anlam
çerçevesinde davranılmaktadır.
Bu çelişki özellikle ikinci ve üçüncü kuşak Avrupalı Türklerde bir “aidiyet” ve “kimlik” sorununu
beraberinde getirmekte ve bu kuşaklar kendilerinin nereye ait olduklarını ve hangi kimliğe sahip
olduklarını sorgulamaktadır. Siyasi ve sivil katılım bilincinin oluşmasının bireylere tanınan siyasi
haklarla yakın bir ilişkisi vardır. Avrupalı Türklerin siyasi süreçlere daha aktif ve etkin biçimde
katılması için, gerek Avrupa’da gerekse Türkiye’de kendilerine karşı olumsuz tavır ve tutumların
değiştirilmesi gerekmektedir. Bu gerçekleştiği takdirde büyük bir potansiyel oluşturan Avrupa’da
yaşayan Türklerin önü açılmış olacaktır.
Kaynakça:
- De kommunale integrationsråd (2001). København: Rådet for etniske minoriteter, Mellemfolkeligt Samvirke,
Kommunernes Landsforening, Indenrigsministeriet.
- Elklit, Jørgen, Birgit Møller, Palle Svensson og Lise Togeby (2000). Hvem stemmer – og hvem stemmer ikke?,
Århus: Magtudredningen.
- Fennema, Meindert og Jean Tillie (1999). ”Political Participation and Political Trust in Amsterdam: Civic
Communities and Ethnic networks”, Journal of Ethnic and Migration Studies, vol. 25, pp. 703-726.
- Hammer, Ole og Inger Bruun (2000). Etniske minoriteters indflydelseskanaler, Århus: Magtudrednin-gen.
- Møller, Birgit og Lise Togeby (1999). Oplevet diskrimination. En undersøgelse blandt etniske minori-teter,
København: Nævnet for Etnisk Ligestilling.
- Rasmussen, Ilona N. og Annemette Nyborg Lauritsen (2001). Etniske minoriteter og beboerdemokrati,
København: Center for Tværkulturelt Boligarbejde.
- Schmidt, Garbi og Vibeke Jacobsen (2000). 20 år i Danmark. En undersøgelse af nydanskeres situati-on og
erfaringer, København: Socialforskningsinstituttet.
- Schwartz, Jonathan (red.) (2002). Medborgerskabets mange stemmer, Århus: Magtudredningen.
- Togeby, Lise (1999a). ”Et demokrati, der omfatter alle, der bor i Danmark?” pp. 133-153 i Jørgen Goul Andersen
et al. (red.), Den demokratiske udfordring, København: Hans Reitzels Forlag: Magtudredningen.
- Togeby, Lise (1999b). ”Immigrants at the Polls: Immigrant and Refugee Participation in Danish Local Elections”
i Erik Beukel, Kurt Klaudi Klausen og Poul Erik Mouritzen (eds.), Elites, Parties and Democracy. Festschrift for
Professor Mogens N. Pedersen, Odense: Odense University Press.
- Togeby, Lise (2000a). ”Kan kvinder også stemme? Om politisk mobilisering af de etniske minoriteters kvinder”
pp. 158-196 i Peter Kurrild-Klitgaard, Lars Bille og Tom Bryder (red.), Valg, vælgere og velfærdsstat. Festskrift til
Hans Jørgen Nielsen, København: Forlaget Politiske Studier.
- Togeby, Lise (2000b). ”Som man råber i skoven”, Politica, vol. 32, pp. 191-205.
- Togeby, Lise (2002). Grønlændere i Danmark: En overset minoritet, Århus. Aarhus Universitetsfor-lag:
Magtudredningen.
- Udlændinges integration i det danske samfund (2001). København: Indenrigsministeriet. AKF).
Önemli web siteleri:
www.denmark.dk (Karikatür Krizinden sonra kuruldu)
www.folketinget.dk (Danimarka Parlamentosu’nun resmi Web Sitesi)
www.um.dk (Dış İşleri Bakanlığı)
www.investindk.dk (İstatistikler)
HOLLANDA’NIN İDARİ YAPISI VE SİYASİ KATILIM
A. Suat Arı
UETD Hollanda Genel Sekreteri
1. GİRİŞ
Siyaset demokrasilerde toplum hayatına yön vermenin bir aracı olarak bilinir. Siyasetin
vazgeçilmezleri olan siyasi partiler de dünya görüşlerinden yola çıkarak topluma yön vermeye
çalıştıkları gibi devlet idaresinin nasıl olması gerektiğini, değişik alanları göz önüne alarak parti
programları yoluyla kamuoyuna duyururlar. Dünya görüşleri de muhafazakarlık, liberalizm,
sosyalizm, sosyal demokrasi gibi evrensel politik kavramlar çerçevesinde oluşur. Bazıları da marxizm,
nasyonalizm gibi radikal kavramları esas alırlar. Nasyonalizmin kelime karşılığı olan milliyetçilik
kavramı şüphesiz aynı anlama gelmemektedir, zira bir liberal, bir sosyalist, bir muhafazak da
milliyetçi olabilir. Nasyonalizm daha çok ırka dayalı ideolojinin adlandırılmasıdır. Hollanda siyasetini
ele alırken yapılmaması gereken tek şey politik kavramları Türkiye’dekilerle izah etmeye çalışmaktır.
Bu yapılacak olursa kavramların birbirini girmiş olduğu apaçık belli olacaktır.
2. HOLLANDA'NIN YÖNETİM YAPISI
Hollanda’nın idari yapısına bakacak olursak değişik yönetim birimlerinin olduğunu görürüz.
Hollanda’da bir adem-i merkeziyet yönetiminin olduğunu görmekteyiz. Her ne kadar merkezi
yönetim politikaları ana hatlarıyla belirlese de vilayet ve belediye yönetimleri bir çok konuda tasarruf
yapma hakkına sahiptirler. Her belediye kendi sınırları dahilindeki her türlü poltikaya yön verme
hakkına sahiptir. Merkezi hükümete karşı sorumluluk, kaynakların kullanımının belirlenen ana
çerçeveye ve kanunlara uygun olup olmadığından ibarettir. Ayrıca bazı konularda merkezi hükümetin
politiklarının aksi politika takip etmeleri de mümkündür. Yapısal duruma bakacak olursak
Hollanda’da yönetiminin üç katmandan oluştuğunu görürüz. Merkezi idare, vilayet ve belediyeler. Bu
üç yönetim birimi de düal sistemle çalışır, bu da yürütme görevine getirilen seçilmişlerin temsilcilik
görevinin düşmüş olması anlamına gelir.
2.1. Merkezi idare
Hollanda’da parlementer demokrasiyle yönetilen bir monarşi rejimi vardır. Parlemento Millet Meclisi
(Tweede Kamer) ve Senato (Eerste Kamer) olarak ikiye ayrılır. Meclis yasama yaparken Semato da
Meclis’in yasama yetkisini kontrol görevi üstlenir. Yürütme görevi kraliçe tarafından atanan hükümet
tarafından yürütülür. Hükümetin Meclise yasa teklifi sunması mümkünken Meclisin de hükümetten
bağımsız olarak yasa yapması mümkündur. Yasalar Millet Meclisi tarafından kabul edildikten sonra
Senatonun onayına sunulur. Senatonun da kabul etmesi durumunda yürürlüğe girerler. Millet Meclisi
üyeleri doğrudan halk tarafından seçildiği halde senatörler dolaylı olarak il genel meclisi üyeleri
tarafından seçilmektedirler. Devlet yönetiminde siyasi sorumluluk başbakan ve bakanlardadır.
Kraliyet birleştirici bir faktör olarak sembolik bir konuma sahiptir.
2.2. Vilayet
Hollanda 12 vilayetten oluşmakta olup, bunların yönetimi de İl Genel Meclisleri (Provinciale Staten)
tarafından yapılmaktadır. Yürütmeyi ise daimi encümenler (gedeputeerden) yapmaktadılar. İl Genel
Meclisleri vilayetin en üst yönetimi olup belediyelerüstü program ve icraatlardan sorumludurlar.
Başlıca çalışma alanlarını ise bölgesel imar, kalkınma, çevre, trafik, ulaşım ve su işleri oluşturur. İl
Genel Meclislerinin üye sayısı vilayetin büyüklüğüne göre farklılık arz eder.
2.3. Belediyeler
Üçüncü yönetim birimi de belediyelerdir. Beldiyelerin yönetimi belediye meclisleri tarafından
yapılmakta ve meclisin sandalye sayısı şehrin büyüklüğüne göre farklılık arz etmektedir. Belediyelerin
yürütme sorumluluğu da daimi encümenlerdedir. Bu daimi encümenler meclis üyeleri rasından
seçilebildiği gibi dışarıdan da seçilebilir. Halk tarafından seçilen meclis belediye bünyesindeki her
türlü işten sorumludurlar. Belediye meclisi üyelerinin işlevlerini en verimli bir şekilde yerine
getirebilmeleri için üç ana rolü üstlenmeleri gerekmektedir. Bunlar kontrol, izlenecek politikaların
çerçevesini belirlemek ve halk temsilciliğidir.
3.SİYASİ OLUŞUMLAR
Hollanda’daki siyasi oluşumlar uzun yılların birikiminin ürünüdür. Hollanda tarihinde tek parti
iktidarı henüz tecrübe edilememiştir. İktidarlar genellikle CDA, PvdA ve VVD partilerinin birisi veya
birkaçının koalisyona katılımıyla oluşmaktadır. Hollanda parlementosu nisbi temsil esası ile oluştuğu
için her partinin aldığı oy oranında parlementoda temsil gücü vardır. Bir diğer nokta da Hollanda’da
aday listelerinin bütün ülkeyi kapsamasıdır. Türkiye’deki gibi değişik seçim bölgeleri söz konusu
değildir. Bu sisteme göre tek başına iktidar olabilmek için yaklaşık % 50’lik bir oy gerekir ki bu da
Hollanda’da imkansız görünmektedir. Siyasi arenada Hristiyan Demokrat Parti (CDA), İşçi Partisi
(PvdA), Özgürlük ve Demokrasi Partisi (VVD) başrolü oynamakla birlikte, Demokratlar 66 (D66),
Yeşil Sol (Groen Links), Sosyalist Parti (SP), Hristiyan Birlik (ChristenUnie) ve Devletçi Reformatorist
Parti (SGP) de yardımcı rolleri üstlenmektedirler. Bunların yanı sıra zamanın rüzgarına göre ortaya
çıkan Pim Fortuijn Listesi (LPF), Partij voor de Vrijheid (PVV) gibi partiler de mevcuttur.
3.1. Partilerin yönetimi
Hollanda’da politik parti yönetimi Türkiye’den çok farklıdır. Parti lideri partinin genel başkanı olmaz.
Genel başkanlar daha çok partinin teknik idaresinden sorumludurlar. Parti liderleri ise partinin
politikasına yön veren, onu kamuoyunda temsil edendir. Parti lideri seçimlerde liste başı olarak
partinin vitrinidir. Genel başkanlar ise aday bile olmazlar. Partinin iktidara gelmesi durumunda
liderler ekseriyetle kabinede görev alırlar, ancak bu bir kural değildir.
3.2. Parti içi demokrasi
Hollanda’da her politik partinin farklı yapılanma modelleri vardır. Genel Merkezlerin yanı sıra vilayet
ve şehir yönetimleri genel olarak görülen bir yapılanma şeklidir. Bazı partilerde bölge teşkilatları
mevcut olmakla birlikte, bazılarının genel merkez dışında hiç bir teşkilatı yoktur. Yasa bu konuda her
hangi bir zorlama getirmemektedir, ancak seçime girilmesi durumunda belli bir sayıda destek
taahhüdü alınması gerekir.
Parti yönetimlerinin oluşmasında üyelerin yetkileri ve bu yetkilerin içeriği de her partide farklılık arz
etmektedir. Bazı partiler her görev için üyelerin tamamının onayına gitme gereği duyarken bazıları da
kongreye katılan üyelerin onayını almaktadırlar. Bu noktada da yasal bir zorlama yoktur. Ancak
yapılan uygulamalar parti içtüzüğüne uygun olmalıdır.
3.3. Üyelerin etkinliği
Her politik parti bir dernek konumunda olduğu için üyeleri ve bu üyelerden oluşan organları vardır.
Bu organlarda kimlerin nasil görev aldığı veya alacağı konusuna değinirken konunun formalitesinden
çok pratiğine bakmak lazım. Zira bir politik partinin her üyesi o partide her türlü görevi alma hakkına
sahiptir. Ancak pratikte durum farklılık arzetmektedir. Üye olmak için hiç bir engel yokken yönetici ve
temsilci olmak için bir takım bariyerlerin aşılması gerekmektedir. Bu da parti içi demokrasi ile
mümkündür. Parti içinde veya parti adına bir göreve gelmek için partililerin sizi seçmesi gerekir ki, bu
da sizin parti içindeki konumunuz ve tanınmışlığınız sayesinde mümkündür. Bütün bunların yanı sıra
parti adına çeşitli yönetim organlarında görev alabilmek için sizi hem partinin aday ilan etmesi hem
de halkın seçmesi gerekmektedir.
Parti yöneticiliği veya temsilciliği gibi görevler etkin olabilmek için çok önemli olmakla birlikte, bir
üye olarak da etkin olmak mümkündür. Zira partilerin programları her halükarda üyelerin onayına
sunulmaktadır. Ayrıca bir çok konuda parti yönetimleri üyelere çağrı yaparak onlardan fikri destek
istemektedir. Bu da bir üye olarak partinin izleyeceği politikalara etki yapma fırsatınızın olması
anlamına gelir.
4. TÜRKLERİN SİYASİ KATILIMI
1986 yılında ülkede 5 yıl yasal oturan göçmenlere yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkının
verilmesinin ardından Türklerin politik katılımı başlamıştır. 90’lı yılların başında da çifte
vatandaşlığın hayata geçirilmesini takiben, hem il genel meclisleri hem de parlemento
seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı elde edilmiştir. Türkler, yapıları gereği olsa gerek politikaya
yoğun ilgi duymuşlardır. Özellikle belediye meclisi seçimlerinde temsilcilerini meclislere sokmayı hep
başarmışlardır.
Türklerin siyasi katılımı maalesef sadece temsilcilikle sınırlı kalmıştır. Neredeyse politik parti
üyelerinin hepsi bir şekilde meclislere seçilmişlerdir. Zaten siyasi katılımdan anlaşılan da seçilerek bir
yere gelmek olarak algılanmaktadır. Siyasi katılımın başka boyutlarının da var olduğu ya pek
bilinmemekte ya da pek çekici gelmemektedir. Ancak son yıllarda bu konuda olumlu gelişmeler
gözlemlenmektedir. Parti yönetimlerinde az da Türk kökenli yöneticiler görev almaktadırlar. Yeşil
Sol’da Nevin Özütok’un genel başkan yardımcılığı, ki genel başkanlığı kıl payı farkla kaybetti, CDA’da
Kaya Koçak’ın genel yönetime adaylığı bunlara örnektir. Mahalli yönetimlerde de tek tük de olsa Türk
kökenli yöneticiler görülmektedir.
4.1. Türklerin politik tercihleri
Yurt dışında göçmen kökenli poltikacılar olarak yapılan tercihler dünya görüşleriyle her zaman
örtüşmemektedir. Muhafazakar birisini sol parti listelerinde görmek mümkündür. Bu durum daha
çok sağ kesimde görülmekte olup, bunun başlıca sebebi partilerin göçmenlere yönelik tutumlarıdır.
Sol partiler liberal ve muhafazaklara nazaran göçmenler konusuna daha ılımlı yaklaştıkları için
göçmen kökenli politikacılar da bu partilere yönelmektedirler. Aynı durumu seçmen bazında da
görmekteyiz. Zira Türk toplumunun büyük bir çoğunluğu sağ eğilimli olduğu halde seçimlerde sol
partiler tercih edilmektedir.
Türk seçmenlerin oy kullanırken göz önünde bulundurduğu en önemli nokta partilerin programından
ziyade listelerdeki isimlerdir. Bunu seçimlerde değişik partlerden aday olan Türk kökenli
politikacıların aldıkları oylarda açıkça görmek mümkündür. Ancak bu seçmen davranışı 2006
Martında yapılan yerel seçimlerde, o tarihe kadar olan seçimlerin çok aksine bir yön almıştır. Özellikle
iktidardaki sağ partilerdeki Türk politikacılar da değişiklikten olumsuz etkilenmişlerdir. Bu sefer sol
partilerdeki Türk kökenli adaylara yoğun destek verilerek hem Türk politikacılar desteklenmiş hem
de iktidar partilerine takip ettikleri politikalar sebebiyle bir mesaj verilmistir.
22 Aralık genel seçimleri öncesinde, sözde Ermeni soykırımını reddettikleri gerekçesiyle listelerden
Türk kökenli adayların çıkarılması da Türk seçmenlerde şok etkisi yaratıp yönlerini bu konuda net
tavır koyan parti D66’ya çevirmelerine sebep olmuştur. Bu seçimlerde Türklerin pek rağbet etmediği
D66’nın adayı Fatma Koşer Kaya 35 binden fazla oy alarak meclise tercihli oylarla girmiştir. Bu da
Türklerin gerektiği zaman kendileri için hassas konularda siyasi tercihlerini bir kenara
bırakabileceklerini göstermiştir.
Dikkatlerden kaçmayan bir diğer nokta da Türklerin marjinalliğe meyil etmemesidir. Politik arenada
aktif olan Islam Democraten ve Duurzaam Nederland gibi partilerin aldıkları oylar bunun
göstergesidir. Genel kanaat mevcut partilerde etkin olmanın daha faydalı olacağı yönündedir.
5. SONUÇ
Türklerin yaklaşık yarım asır önce başlayan Hollanda macerasına baktığımız zaman toplumun bir çok
katmanında yer edindiklerini görürüz. Zaman zaman bu yer edinme sıkıntılı da olsa, bir başarıdan
söz etmek mümkündür. Konumuz olan siyaset alanında geldiğimiz duruma bakarsak, Türk
toplumundan çıkmış 1 senatör, 4 milletvekili, 16 il genel meclisi üyesi ve sayıları 200’ü geçen belediye
meclisi üyesiyle entegrasyonun bir boyutunun başarılı olduğunu ifade etmemiz mümkündür. Siyasi
katılımda ulaşılan bir diğer başarı da devlet bakanlığı statüsünde olan devlet sekreterliği ve
belediyelerde daimi encümen üyeliklerinin de Türk kökenliler tarafından üstlenilmesidir. Bundan
sonraki hedefler partilerde yöneticilik ve buna paralel olarak da kadroların oluşturulması olmalıdır.
[1] Hollanda Türkevi Dergisi’nin girişimi, TİKA ve UETD’nin destekleriyle 9 Haziran 2007
tarihinde Amsterdam’da düzenlenen; “50. Kuruluş Yıldönümünde Avrupa Birliği, Türkler ve
Siyasi Katılım” adlı sempozyum ve benzeri bir çok güzel çalışmaya imza atan Genel Başkan
Veyis Güngör Bey’i ve çalışma arkadaşlarını tebrik eder, çalışmalarında başarılarının
devamını dilerim.
[2] Bu sayıya Gröndland ve Faroe Adaları’nın nüfusu dahil değildir.
[3] Not: Genel nüfusa oranları yaklaşık % 5 civarındadır
BELÇİKA'DA GÖÇ VE SİYASİ KATILIMI
Mehmet Alparslan Saygın
UETD Belçika Genel Sekreteri
Giriş
Demokrasi, herşeyden önce kişisel özgürlüklerin politik hayata dahil edilmesine yönelik bir yönetim
sistemidir. Kuşkusuz otorite mevcut, fakat kendisine uymayı kabul edenlerin katılım temeli üzerine
kurulmuş bir sistem olarak düzenlenmiştir. Otorite, bünyesindekilerin özgürlüğü ile uyumlu
davranmaktadır.
Okumuş olduğunuz makalede, Belçika demokrasisinin işlerliğini ve Belçika’nin göç politikalarında
sergilediği tutumu göçmenlere tanınan – veya tanınmayan – oy hakkını ele alarak inceleyeceğim. Bir
diğer yandan, Belçikalı Türklerin siyasi katılımlarını çeşitli örnekler sunarak analiz edeceğim. Ve son
olarak, yasa-dışı göçmenlerle ilgili parantez açacağım.
Yasa-dışı göçmenler
Yasa-dışı göçmenlerin mücadelesi kitlesel mücadeleler ve siyasi katılım açısından çok ilginç ve
önemlidir. Şöyle ki, bu mücadele sadece oy hakkı olmayan vatandaşların değil, hiç bir hakkı
olmayanların mücadelesidir. Ayrıca yasa-dışı göçmenler farkında olmadan bir baskı grubu
oluşturdukları gibi, çoğunlukla, kendilerine rağmen vekaleten, siyasi parti veya lider aracılıyla bir
politik güç oluşturabilmektedirler.
Yabancı ülkede yaşayanların – yani göçmenlerin – oy hakkı
Belçika’nın yabancı-göç politikalarında sergilediği tutumu doğru anlamak ve algılamak için Belçikalı
olmayan vatandaşlara tanınan – veya tanınmayan – oy hakkını analiz etmemiz önem arz etmektedir.
1789 İnsan Hakları Bildirgesi’nin 1.inci maddesi gayet açıktır: “Her insan, haklar bakımından eşit
doğar ve yaşar. Ancak, sosyal eşitsizlikler kamu yararı üzerine kurulabilir.”
Belçika’da, 1789 İnsan Hakları Bildirgesi’nin onaylayıp, anayasal değer olarak tanımasına rağmen,
1831 tarihli Belçika Anayasasının 10.uncu maddesi: “Belçikalılar, haklar bakımından eşittir”
demektedir. Halbu ki şunu kabul etmek gerekir ki, göçmenlere tanınacak oy hakkı, kanun önünde
eşitlik ilkesinin uygulanmasından başka bir şey de değildir.
Diğer taraftan, 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 21.sinin 2. bendi: “Herkesin, ülkesindeki
kamu hizmetlerine katılma hakkı vardır” demektedir. Görüldüğü gibi, vatandaşlık söz konusu
olmayıp, ülkeden bahsedilmektedir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 2.inci maddesi ise: “Herkes,
ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir görüş, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet,
doğumdan ya da benzeri başka bir sosyal statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, bu Bildirgede
öne sürülen tüm hak ve özgürlüklere sahiptir” demektedir.
Bazı açılardan diğer Avrupa Birliği ülkelerinin vatandaşlık mevzuatları, Belçika mevzuatına nazaran
daha açıktır. 1992 tarihli Avrupa Birliği Maastricht anlaşması “Avrupa vatandaşlığı” prensibini inşa
etmiştir. Anlaşmanın 8B maddesi Avrupa Parlamentosu ve yerel seçimlere katılım konusunda: “AB
üyesi olan tüm vatandaşlar, yerleşik olduğu üye ülke vatandaşlığına sahip olmasa bile, yerel ve
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy ve seçilme hakkına, o ülke vatandaşları ile aynı koşullarda
sahiptirler.” demektedir.
Söz konusu madde gereğince, vatandaşlık konusunda uyum çalışmaları için, Belçika hukuk
mevzuatının köklü bir reformdan geçmesi gerekmekteydi. İki mevzuat arasında ki çelişki, Belçika
Anayasasının 8.inci maddesinin gözden geçirilmesini zorunlu kılmıştı. Böylelikle, Maastricht
anlaşmasına mevzuatını 1998 yılında Avrupa Birliği Adalet Divanı tarafından geç kaldığı için
yargılandıktan sonra uyumlu hale getiren Belçika, bu yönde, 27 Ocak 1999 tarihli yasayı Federal
Parlamentoda onaylayarak bir açılım sağlamıştır. Belçika’daki tüm Avrupa Birliği üyesi olan
göçmenler, bu yasa bünyesinde 2000 yılından itibaren yerel seçimlerde oy kullanabilmişlerdir. Bu
şekilde, Belçikada yerleşik bir Avrupa vatandaşı, Belçika vatandaşları ile aynı koşullarda, seçim
listesine kaydolmak suretiyle, yerel ve Avrupa Parlamento seçimlerine katılabilmiştir. Avrupa Birliği
üyesi olmayan göçmenler ise, ancak 19 Mart 2004 ve daha sonra 23 Aralık 2005 tarihinde Federal
Parlamentoda onaylanan yasalarla 1992 yılında Maastricht anlaşması ve 1998 yılında Anayasa
değişikliği vesilesiyle inşa edilen yeni sistem doğrultusunda yerel seçimlerde oy hakkına sahip olup 8
Ekim 2006 tarihinde kullanabilmişlerdir.
Fakat, söz konusu hak 3 şarta bağlanmıştır: Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonuna aykırı
davranmama deklarasyonu imzalamak, Belçika’da 5 yıllık aralıksız oturum elde etmek ve son olarak
talep formu doldurup belediye yönetimine ulaştırmak.
Sonuç olarak, Batı Avrupa ülkeleri arasında çok kültürlülüğü ve göçmenlerin siyasi katılımını en iyi
şekilde yaşatan ve uygulayan ülkelerden birisi olarak gösterilen Belçika’nin yabancıların oy hakkı
konusunda geçirdiği süreç şunu göstermektedir: 1830 olan kuruluş tarihinden bugüne hala ulusdevlet ve milliyetçilik kavramlarıyla kısmen sorun yaşadığını göz önünde bulundurursak, Türkiye
devletinin 1923’ten bugüne azınlıklar ve göçmenlerle ilgili politikalarını eleştirmek ve yetersizce
özgürlükçü bulmakla birlikte aşırı biçimde kötülememiz haksızlık içermektedir.
Belçikalı Türkler ve Politik Entegrasyon
Türk asıllı vatandaşlar olarak, siyasal uyumumuzu, çeşitli partiler arasında ayrımcılık yapmaksızın,
partilere üye olmakla kolaylaştırabiliriz. Genel anlamda, bir kaç yıl öncesine kadar yabancı asıllı
vatandaşlar olarak sosyal demokrat partilere yoğun bir biçimde yönelmekteydik. Bu tamamen yanlış
bir tutum, çünkü yabancı-göç politikaları konu olduğunda, sosyal demokrat partiler tarafından
sergilenen tutum değişken, konjonktürel ve ön yargılarla dolu olabiliyor. 8 Ekim 2006 yerel seçimleri
ve 10 Haziran 2007 genel seçimleri, bu konuda ki coğulcu gelişimimiz konusunda güçlü bir sinyal
teşkil etmektedir.
8 Ekim 2000 yerel seçimlerinden sonra Türk asıllı belediye meclis üyelerinin toplam sayısı 12 iken, bu
sayı 8 Ekim 2006 yerel seçimlerinden sonra tam 78’e ulaştı. Ayrıca, 10 Haziran 2007 genel seçimlerinde
Senato ve Milletvekili Odası için aday olan 35 Türk asıllı siyasetçilerin sadece yüzde 31’i sosyal
demokrat partilerin listelerinde yer aldı. Belçika gibi bir ülkede, siyasal coğulculuk ve çeşitlilik daha
da büyük önem arz etmektedir, çünkü Belçika’da müesseseleşmiş seçim sistemi proporsyoneldir (her
partinin gücü, çeşitli bölgelerdeki topladığı oylarla orantılıdır), yani majoriter değil (her bölgede,
oyların çoğunluğunu elde eden parti tüm koltukları elde etmektedir), Fransa’da olduğu gibi. Yani
bütün hükümetler, koalisyon (çok partili) hükümetleridir. Bu durum, şu gerçeği içermektedir: hiç bir
partinin tek başına hükümet olamayacağını düşünürsek, tek bir partiye yönelmenin hiç bir anlamı
yoktur.
Türk asıllı vatandaşlar olarak, siyasal uyumumuzu, sadece çeşitli partiler tarafından aday gösterilip ve
hatta seçilerek değil, aynı zamanda parti yönetimlerinde söz ve sorumluluk sahibi olarak
kolaylaştırabiliriz. Ve bu konuda, Belçika’da, diğer bazı etnik unsurlara nazaran, çok gerilerde
olduğumuz bir gerçektir. Fakat, gerilerde olmakla birlikte aynı zamanda gelişmekteyiz. Mesela, 10
Haziran 2007 genel seçimlerinde Belçika’da ilk defa bir Türk asıllı Belçikalı siyasetçi partisi tarafından
Anvers (Antwerpen) seçim bölgesinde liste başı ilan edildi, liste başı olarak seçim listelerinde bulundu
ve nitekim milletvekili seçildi.
Ayrıca, politik entegrasyondan bahsedildiği zaman, Türk asıllı vatandaşlar olarak sadece reaktif
olmakla ve hatta eşit haklar istemekle yetinmememiz lazım. Aynı zamanda geleceğe dönük yapıcı ve
kalıcı önerilerin önderliğini yapmamız lazım. Mesela klasik demokrası kavramı ve sistemi
günümüzde Belçika’nın çeşitli saygın hukukçuları tarafından yetersiz bir şekilde siyasi katılımı teşvik
ediyor olarak değerlendirilmektedir. Ve bu konuda reformasyon önerileri ortaya çıkmaktadırlar.
Temsili yani representative demokrasiden katılımcı yani participative demokrasiye geçilmesi için
yuvarlak masalar düzenleniyor ve hukuki makaleler yazılıyor.
Şematik bir şekilde şunu belirtmekte fayda var: politik entegrasyon çifte yöntemli bir amaç teşkil
etmektedir. Bir yandan politik katılım, bir diğer yandan ise sivil katılım. Bu çerçevede, Belçikalı
Türkler olarak Belçikalı sivil toplum kuruluşların faaliyetlerine organizatör olarak ve/veya misafir
olarak katılarak önem vermemiz gerekmektedir. Hatta ırkçılığa karşı mücadelede kesinlikle önderlik
yapmalıyız, çünki bu sorunu doğrudan biz, yabancı asıllı vatandaşlar olarak yaşıyoruz.
Son derece berrak ama önemli bir hatırlatma yaparak konuşmamı tamamlamak istiyorum: Belçikalı ve
hatta Avrupalı Türkler olarak dile getirdiğim amaçlara yaklaşmamız elbette eğitime verdiğimiz ve
vereceğimiz önemle bağlantılıdır. Eğer bu konuda hassas davranırsak, ve yaşadığımız ülkeye katkı
sağladığımız kadar kendi kültürümüze sahip çıkarsak, ne bir Belçıkalı ne de genel anlamda bir
Avrupalının yapamayacağı düzeyde çok kültürlülük ve beraberce yaşamaya katkı sağlamış oluruz.
İNGİLTERE’DE POLİTİKACILIĞIMIZ GÖÇMENLİĞİMİZDEN DAHA UZUN
Mustafa Köker
Haber Gazetesi Editoru, Londra
İngiltere ile Türkiye arasındaki ilişkiler, diplomatik dille ifade edilmesinden çok hoşlanılan deyimle
söylersek “tarihten gelen derin bağlar” üzerinden, bugün de sürdürülmektedir. Osmanlı’nın reformcu
devlet adamı Mithat Paşa’nın oğlu Ali Haydar Mithat, anılarında, Churchill’in kendisine yazdığı bir
mektuptan söz eder. Churchill, Ali Haydar Mithat’a “İngiltere ve Türkiye, Avrupa’nın en büyük iki
müslüman ülkesidir” demektedir.
Sömürgelerinin büyük çoğunluğunun İslam ülkeleri olduğu düşünüldüğünde bu elbette doğru bir
belirlemedir. Ancak İngiliz devlet adamının bunu dile getirmesindeki amaç, çöküş döneminde bile
olsa, Osmanlı’yla aynı coğrafyaya hükmetme konusunda eşit olduklarını ifade etmektir. Bunu
söyleme ihtiyacını duymuş olması bir yana, Churchill’in bu belirlemesi İngiltere’nin Osmanlı
İmparatorluğu’nun hemen hemen her sorunuyla ilgili olduğunun, bazı sorunlarda da ortak
bulunduğunun küçük bir örneğidir.
Aynı dönemde David Urquhard adlı bir ingiliz ticaret adamının kurduğu Osmanlı-İngiliz Cemiyeti de
iki imparatorluk arasındaki ilişkileri geliştirmek amacıyla kurulmuş, günümüzün moda deyimiyle
söylersek önemli bir sivil toplum kuruluşu idi. Sultan Abdülhamid’e muhalefet eden Osmanlı
aydınlarının geldikleri ülkelerden biri de İngiltere’ydi. Özellikle başkent Londra’da Ziya Paşa, Namık
Kemal gibi önde gelen şahsiyetler, zaman zaman kesintiye uğrasa da politik faaliyetlerini İngiltere’den
de sürdürmüşlerdir. İngiltere, bu yanıyla Türklerin, Türkiye’ye dönük politika yaptıkları bir ülke oldu
çoğunlukla.
Ama günümüzde, bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi, İngiltere’de de artık üçüncü kuşak Türkler
bulunuyor. Ticaret, sanayi, turizm ve kültür alanlarında hatırı sayılır bir ağırlıkları var Türk
toplumunun. Ülkenin politik yaşamında karar mekanizmalarında yer alan Türklerin sayısında ciddi
bir artış var. Yerel yönetimlerde sözkonusu karar mekanizmalarında söz sahibi olmuş soydaşlarımızın
varlığı sevindiricidir. Londra’nın Türklerin yanı sıra başka göçmen toplulukların da yoğun yaşadıkları
Enfield bölgesinin belediye başkanlığını iki Türk üstlendi.
Şimdiki hedefin İngiltere parlamentosuna milletvekili gönderme olduğunu belirteyim. Yakın zamanda
bu da gerçekleşecek gibi görünüyor. Ancak, bir dönem İngiltere parlamentosunda bulunmuş, önemli
sorumluluklar almış Türk asıllı politikacılar olduğunu belirtmek isterim. 80’li yıllarda Richard Hikmet
adlı bir Kıbrıslı Türk soydaşımız, Parlamento’da görev almıştı. Şu anda parlamentoda bulunan bir
başka önemli şahsiyet de, Osmanlı’nın son içişleri bakanlarından Ali Kemal’in torunu Boris
Johnson’dur. Sözkonusu kişinin adı bir ara İngiliz Muhafazakar Parti’nin başkanlığı için de geçmişti.
İŞÇİ PARTİSİNDE BİR OSMANLI AMİRALİ
Ancak, tüm bu örneklerden daha anlamlı ve önemli bir başka politikacımız vardır ki, burada anılmayı
gerçekten hak ediyor. Bu örnek, İngiltere’de, İngiliz siyasi yaşamı içerisinde önemli rol oynamış -belki
de- tek Türk’le ilgilidir. Öyle ki, bugün 100 yılı devirmiş bir partinin, henüz emekleme devresi
sayılacak bir döneminde, üyesi olmuş, hem Osmanlı’daki, hem İngiltere’deki, hem de dünyadaki
politik sorunlarla ilgilenmiş, kendisini sosyalist olarak tanımlayan bir Osmanlı münevverinin
varlığından haberdar olmak gerçekten heyecan verici. Yani İngiltere siyasi yaşamındaki Türk varlığı
günümüzden çok çok önceki tarihlere gitmektedir.
Önemli Türk tarihçisi Profesör Mete Tuncay’ın, yaptığı uzun araştırmalar sonucunda adını ve
kimliğini ortaya çıkardığı sözkonusu kişi Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yaşamış
Ahmet Paşa adlı bir amiral. 1971 yılının 16 Nisan’ında, Bristol Üniversitesi’nden Bruce Aubry,
Bağımsız İşçi Partisi arşivlerinde araştırma yaparken, Ahmet Paşa adlı bir amiralin 1909-14 yılları
arasında, önemli bir İngiliz siyasetçi olan Keir Hardie’ye yazdığı mektupları bulmuş, mektuplardan
Tuncay’ı haberdar ederek, Hardie’nin yanıtlarını bulması konusunda yardımını rica etmiş.
Keir Hardie’nin bildirdiğine göre Ahmet Paşa’nın İngiltere’deki Makine Mühendisleri Enstitüsü’nün
Memoris’ında hakkında verilen bilgi şöyle: Koramiral Ahmet Paşa, emekli, İstanbul’daki İmparatorluk
Bahriye Tersanesi eski Baş Mühendisi. Babasının görevli olduğu gemi oradayken 1850’de Girit’te
doğmuştur. 1864 yılında Bahriye Mektebi’ne girmiş, 1869 yılında asteğmen olarak Türk Bahriyesi Baş
Mühendisine yardımcı olarak atanmıştır. 1873 yılında kendisi başmühendisliğe getirilmiş ve 1909
yılında emekliye ayrılıncaya kadar bu makamda kalmıştır. 1879’da Yüzbaşı, 1889’da Albay, 1897’de
Tümamiral ve 1906’da da Koramiral olmuştur. 1887’de Enstitü’ye üye olarak girmiş ve 1914’e kadar
yaz toplantılarına düzenli olarak devam etmiş, 31 Aralık 1928’de ölmüştür.”
Mete Tuncay, Hardie’nin kendisine yolladığı 28 mektubu Türk kamuoyuna ve tarihçilerine sunmuştur.
Bu mektuplarda bir Osmanlı münevverinin dünya sorunlarına ve Osmanlı’daki meselelere nasıl
yaklaştığı konusunda ilginç görüşler vardır.
SOSYALİSTLİĞİ SAFDİLCE
Mete Tuncay, Ahmet Paşa’yı değerlendirirken, “Ahmet Paşa öyle anlaşılıyor ki kendisini İngiliz
Bağımsız İşçi Partisi’ne üye olacak kadar sosyalist saymıştır. Muhtemelen bu partiye üye olmuş
yegane amiral” sözlerinı sarfediyor. Ve şöyle devam ediyor: “Gerçekten Keir Hardie’ye yazdığı bazı
sözler, Ahmet Paşa’nın toplumsal içerikli düşünceleri olduğunu ortaya koymaktadır. Fakat o
dönemdeki ilerici Osmanlı aydınının tipik bir örneği sayılabilecek olan Paşa’nın sosyalistliği çok
safdilcedir. Bir kere olaylara kesinlikle sınıf açısından bakmayı bilmemektedir. Sosyalizmi
Türkiye’deki gerçekten aydınlanmış ve eğitilmiş sınıflar arasında yaymayı düşünmesi, bunu apaçık
gösterir. Sonra Paşa’nın, mali emperyalizmi kavramından da haberi yoktur. Memleketi geliştirmek ve
yoksullara iş bulma olanağı yaratmak gerekçeleriyle bir takım ingiliz kapitalistlerinin Türkiye’de
işletme imtiyazları almaya çalışmalarına aracılık etmesi de bunun kanıtıdır. Ahmet Paşa’nın sonraki
mektupları Osmanlı devletinin son üç büyük savaşıyla ilgili görüş ve duygularını yansıtmaktadır.
Paşa, bu savaşların yol açtığı acılara sosyalist barışçılık açısından karşı çıkmakla birlikte aslında bir
Osmanlı Yurtseveri olarak düşünmektedir. Türk hükümetini eleştirdiği yerlerde bunu bir özeleştiri
biçiminde yaptığı besbellidir.”
Günümüzde İngiltere siyasal sisteminin parlamentoda yer bulabilmiş İşçi, Muhafazakar ve Liberal
partilerin yanısıra, küçük parti ya da partiler ittifakında önemli görevler almış, karar mekanizmalarına
seçilebilmiş, yerel yönetimlerde tek sorumlu olmuş Türk politikacıları, çok belli ki 1900’ün ilk altı
yılından sonra İngiliz İşçi Partisi’ne üye olarak politika yapmış olan Osmanlı bahriyecisi Ahmed
Paşa’nın mirasını başarıyla üstlenmiş bulunuyorlar.
BNP YÖNETİMİNDE BİR TÜRK
Şimdi size çok şaşıracağınız ve hatta traji komik gelecek bir başka Türk politikacıdan söz edeceğim.
İngiliz politikasının sağında ve solunda sıkça yer alan Türklerin yanısıra, İngiliz ırkçılığını savunan
hatta ülkede “Faşist” olarak tanımlanan British National Parti’nin üst düzeyinde de bir Türk
politikacının var olduğunu bilmem biliyor muydunuz?
Göçmenlerin İngiltere’yi terketmesini ve İngiltere’yi İngilizlere bırakmasını savunan BNP’nin
politikalarına yön veren birkaç kişiden biri olan Lawrance Rüstem de Türk kökenli. Lawrance
Rüstem’i anlatırken size şaşırtıcı olduğu kadar çarpıcı gelecek anekdottan söz etmezsem bu bilgi eksik
kalır. Rüstem’in merhum babası sıkı bir Kıbrıslı Türk Milliyetçisiydi. İşte böyle renkli bir temsiliyet
çıkıyor karşımıza İngiltere’deki Türklerin politikadaki rolünü anlatırken.
MUHAFAZAKAR PARTİ TÜRK GRUBU
İngiltere’deki Türkleri politikada aktif olarak görmeye başladığımız 90 yıllardan itibaren Avam
Kamarası’ndaki her üç partide de ciddi konumlar elde ettiklerini söyleyebiliriz. Muhafazakar Parti’de
görev alan Türklerin oluşturduğu Muhafazakar Türkler Birliği, parti içerisinde bu anlamda hem ilk
girişim hem de parti yönetimi tarafından ciddiye alınan ilk etnik kökenli grup.
Muhafazakar Parti’deki Türk politikacılardan söz ederken, Londra’nın Enfield Belediye Meclisi’nde,
Belediye Başkanı Doğan Delman ve Ertan Hürer olmak üzere 2 Türk kökenli üyenin görev yaptığın
belirtmeliyim. Aynı belediyede İşçi Partisi’ni temsilen de 4 Türk kökenli üye (Yasemin Brett, Ayfer
Orhan, Ahmet Öykener ve Ahmet Karahasan) halen görevini sürdürüyor. Yine Londra’nın Haringey
Belediye Kabinesi’nde Toplum Güvenliğinden Sorumlu Meclis Üyesi’nin de Türk kökenli Nilgün
Canver olduğunu hatırlatalım. Keza Hackney Belediye Meclisi’nin en aktif üyelerinden biri yine İşçi
Partili Muttalip Ünlüer. Güney Londra’daki Southwark Belediye Meclisi’nde görev yapan Türk
kökenli Evrim Laws İşçi Partisi’ni temsil ediyor. Uzun yıllar İşçi Partisi’nde görev alan ve birkaç
dönemdir Liberal Demokrat Parti’den Islington Belediye Meclisi’nde görev yapan Meral Ece ile
Lewisham Belediye Meclisi’nin Türk kökenli üyesi Sera Hülya Kentman aktif politikanın içerisinde
yer alan Türk kökenli politikacılar.
Londra merkezinde farklı belediye meclislerinde Türkiye ve Kıbrıs kökenli 18 politikacının halen
görev yaptığını kaydetmek isterim.
TÜRK MİLLETVEKİLİ NEDEN YOK?
Türk kökenli politikacıların yerel yönetimlerde etkili ve aktif olmalarına rağmen İngiltere
Parlamentosu’nde neden temsil edilmeği akla gelebilir. İngiltere’de milletvekili seçilmek, adayların
listelere yazılarak halkoyuna sunulmasıyla olmuyor.
Bir politikacının aday olabilmesi için parti tabanından başlayıp, üst yönetime kadar uzanan uzun bir
süreç gerekiyor. Milletvekili aday adayı bir dizi sınavdan geçmek zorunda. Sınavlarda başarılı
olamayan aday adayı parti merkezi tarafından aday gösterilmediği gibi parlamentoya da giremiyor.
Bu süreci bugüne dek iki büyük partiden, iki Türk politikacı elde edebildi.
Ertan Hürer, 2005 genel seçimlerinde Muhafazakar Parti tarafından Kuzey Hackney bölgesinden
Milletvekili adayı gösterildi. Ancak bölgede İşçi Partisi güçlü olduğundan Hürer milletvekili olacak
oyu alamadı. Diğer Türk kökenli aday Ayfer Orhan da 2005 seçimlerinde İşçi Partisi tarafından Kuzey
Batı Cambridgeshire bölgesinden milletvekili adayı olarak halkın karşısına çıktı. Ancak burada da
Muhafazakar Parti adayı kazandı ve Orhan, Avam Kamarası’na giremedi. Ayfer Orhan, en geç 2010
yılında yapılacak seçimlerde de İşçi Partisi’nin Milletvekili adayı olarak parlamentoya girmek için
mücadele verecek.
İngiltere iç politikasında tek başına Reform 2000 Partisi’ni kurarak tek başına girdiği Avrupa
Parlamentosu seçimlerinde 3 bine yakın oy alan Erol Başarık’ın adını da not edeyim. Türklerin İngiliz
politikasındaki yerini ortaya koyarken, verdiğim örneklerden de görüleceği gibi, bir göçmen olarak
yaşadığım İngiltere’de, politik olarak geçmişimiz, göçmenlik süremizden daha uzun bir süreyi
kapsıyor.
ALMANYA TÜRKLERİ VE SİYASİ KATILIM
Ali Kılıçarslan
Araştırmacı, Yazar, Gazeteci
Kıymetli misafirler, hepinizi sevgi ve hürmetle selamlıyorum. Almanya'da yaklaşık üç milyon Türkiye
kökenli insan yaşıyor. Bir milyonu aşkını şu anda Alman vatandaşlığına geçmiş durumda, oy
kullanma hakkına sahip olanların sayısı, 600-600 binden fazla olarak tahmin ediliyor. Çünkü bu
konuda yapılmış ciddi bir araştırma yok. Nüfus kayıtlarında sıkıntılarımız var, ve her gün ortalama
yetmiş ben bin Türk, Alman vatandaşlığına geçiyor. Ve 2000 yılında yürürlüğe giren yeni Alman
Vatandaşlık Yasası'na göre şartları yerine getiren ailelerin çocukları da doğumla Alman vatandaşlığını
almayı hak kazandıkları için her geçen gün Almanya'daki oy sayımız yükseliyor. Bu tabii ki
politikacıların da dikkatini çekiyor. Özellikle '90'lı yıllara kadar bazı partilere Almanya'da üye olmak
bile mümkün değilken, özellikle 1993 yılında çok acı Solingen vahşetinden sonra Almanya'da bir
takım kısıtlamalarla birlikte Alman vatandaşlığına geçen Türklerin sayısının artışı aynı zamanda
Alman partileri içinde oy anlamına geliyordu. 2000'li yılların başından sonra Alman partileri Türk
seçmenlere de ilgi göstermeye başladılar ve bu ilgi yoğun bir şekilde devam ediyor ve hepinizin
bildiği gibi 2002 seçimlerini eski Başbakan Schröder yaklaşık beş bin küsür oyla kazanmıştı ve o
seçimde ilk defa Türkler Almanya'da seçimi belirleyen siyasi bir güç haline gelmişlerdi. 18 Eylül 2005
yılında yapılan seçimde de aslında Türkler seçimi belirleyebilirlerdi fakat Sosyal Demokratların ve
Yeşillerin takip etmiş olduğu yabancılar politikası en çok yabancıları, göçmenleri, göçmenler içinde de
en çok Türkleri etkilediği için, bir de Sol Parti adıyla yeni bir parti kurulduğu için Türk seçmenlerin
oyunun bir kısmı bu partiye yöneldiği için Sosyal Demokratlar üç milletvekili farkla sadece Hristiyan
Demokratların arkasında kaldı ve Merkel birinci parti olarak çıktı. Yani aslında son seçimde Türklerin
oyu bölünmemiş olsaydı yine seçimi Türkler belirleyecekti. Burada sadece kısaca iki kelimeyle Türk
oylarının Almanya'daki seçimler için ne anlama geldiğini anlatmak istiyorum.
Şu anda Almanya'da beşi Federal Meclis'te, on üçü Devletler Meclisi'nde, üçü de Avrupa
Parlamentosu'nda olmak üzere toplam yirmi bir milletvekilimiz var. Fakat, bu yirmi bir
milletvekilimize rağmen üç milyonluk da bir nüfusumuz var. Nüfusumuza göre nüfuzumun olduğu
söylenemez. Yani, kendi gücümüzü, ekonomik, kültürel vs. bütün güclerimizi siyasi güç olarak
yansıtamıyoruz. Bu da şundan kaynaklanıyor: çünkü biz siyasi katılım anlayışını farklı anlıyoruz.
Siyasi katılım anlayışı Türkiye'deki gibi ben artık mesleğimi bırakayım bu dönemde bir milletvekili
olayım şeklinde değil Almanya'da. Çünkü, Almanya'da siyaset erken yaşlarda, küçük yaşlarda başlar.
Bugün siyaset sanatında olan milletvekillerinin hepsi de on beş, on altı veya yirmi yaşlarında siyasete
girmiş olan insanlardır. Onun için, bizde de erken yaşlarda siyasete girip, siyaset yapmak hala henüz
gelenek haline gelmediği için o konuda sıkıntılarımız var.
Ben çok kısaca, bir de Almanya'daki Türk seçmenler bir partiye oy verirken nelere dikkat ediyor, yani
bizim siyasi tercihlerimizi belirleyen etkenler neler, onlara da değinerek sözlerimi bitirmek istiyorum.
Almanya'da bir vatandaş olarak sandığa gittiğinizde, genel olarak, yoğunluk olarak, insanlarımız
şunlara dikkat ediyor:
Bir, partinin göçmen politikasına, göçmenlerle ilgili o parti ne düşünür;
İki, partinin Türkiye politikasına, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda parti ne düşünüyor. Bu Türkiye
politikasını da dört noktada toplayabiliriz. Bunun içinde AB politikası var, kültür sorunu var,
güneydoğu Anadolu sorunu var, ve Ermeni sorunu var.
Diğer bir mesele de, özellikler 11 Eylül saldırısından sonra gündeme gelen, .. partilerin Müslümanlara
yaklaşımı.
Bu etkenler gerçekten de Almanya'daki siyasi partilere bakış açımızı belirliyor. Diğer bir konu da,
Almanya'daki partileri biliyorsunuz, bunları tanıtmaya gerek yok, özellikle Türklerin oylarının
toplandığı bir parti vardır. Bunlar, Hristiyan Demokratlar, Sosyal Demokratlar, Hür Demokratlar,
hepsi de demokrat görüyorsunuz, bir de yaklaşık iki yıl önce kurulan Sol Parti vardır. Şu anda Türk
oylarının bir kısmı da Sol Parti'ye doğru yöneliyor. Sadece Sol Partiye Türklerin değil, aynı zamanda
Almanların oyları da Sol Parti'ye yöneliyor, Almanya'daki gelişmelerden sonra. Türkler genellikle,
yapılan araştırmalar da onu gösteriyor, yüzde altmış oranında, bu konuda şunu belirteyim hemen, bu
konuda yapılmış geniş kapsamlı, ciddi bir araştırma yok. Bu araştırmalara göre, bugüne kadar
yirmiye yakın araştırma yapılmıştır. Hepsinde, bütün araştırmalarda çıkan sonuç şudur: Sosyal
Demokratlar %60, Yeşiller %17, Hristiyan Demokratlar %12, Hür Demokratlar % 5, Sol Parti %5,
diğerleri de %1 oranında oy çıkmaktadır. İngiltere'de olduğu gibi Almanya'daki ırkçı partilerin içinde
de tek tük de olsa bazen Türk bulmak mümkündür. Yani, öyle bir milletiz ki aradığınız her yerde bizi
bulmak mümkün.
Kısaca şunu söylemek istiyorum, Almanya'da artık Türk seçmenleri dikkate almadan seçim kazanmak
mümkün değil, bu bir; ikincisi, Türkiye ile ilgili politika yapılıyor, fakat artık seçim malzemesi olarak
Türkler değil, şu sıralarda sadece Türkiye kullanılıyor. O da Türkiye'nin AB üyeliği .. Sevgi ve
saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum.
FRANSA TÜRKLERİ VE SİYASİ KATILIMI
Ali Gedikoğlu
COJEP International Genel Başkanı, Strasbourg
Öncelikle, Sempozyum tertip komitesini bu girişimlerinden dolayı tebrik ediyorum. Ali Gedikoğlu,
Cojep International Genel Başkanı. Fransa ve Avrupada 22 yıllık aktif dernekçilik yaşamının içinden
geliyorum. Cojep, Avrupalı Türklerin her düzeyde temsil edilmesi için ırkçılık ve ayrımcılık,
demokratik katılım, yurttaşlık, gençlik ve kültürlerarası diyalog alanlarında çalışan bir
organizasyondur.
Bu kısa açıklamadan sonra Fransa Türkleri ve siyasal Katılım konusundaki düşüncelerimi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Avrupalı Türkler içinde, Fransalı Türkler Almanya'dan sonra ikinci büyük
grubu oluşturmaktadır. Ancak dişe dokunur bir çıkış ortaya koyamamışlardır. Hatta Belçika, Holanda
gibi ülkelerin bile çok gerisinde kalmıştır. Bunların nedenleri ile ilgili olarak çok şey söylenebilir ama
en önemlisi: Belçika ve Hollanda gibi ülkelerin farklı kültüre gösterdiği pozitif yaklaşım ve
çokkültürlülük karakteri. Buna karşın Fransanın kendi Cumhuriyet geleniğinden gelen “Herkes
Cumhuriyet yurtaşıdır, bireysel entegrasyon önemlidir” yaklaşımıdır. Bu yaklaşım farklı kültürlerin
farklılıklarını koruyarak kendini ifade etmesini zorlaştırmıştır. Hatta farklı kültürlerin temsilcilerinin
mesafeli durmasına neden olmuştur. Kendini sistemin dışında, uzağında hissedenler demokrasiye,
demokratik katılıma uzak kalmıştır.Bu durum siyasal katılım sürecini geciktirmiştir. Bu geleneğin
dışında devlet, kurumlar bizlere sosyal bir varlıktan daha çok ekonomik bir unsur olarak görmüştür.
Vatandaşlık hakları, siyasal katılım konularında cesaretlendirici, özendirici politikalar izlenmemiştir.
Bugünkü kazanımlarımızı borçlu olduğumuz geleneksel yapılarımız, derneklerimiz korunmacı, içe
kapanmacı politikaları ve geriye dönüş eksenli programlarıyla farkına varmadan devletlerin bu
yaklaşımlarını desteklemişlerdir. Ancak şu hepimizin malumudur ki artık içe kapanma şansımız
kalmamıştır, bütün koruyucu duvarlar yıkılmıştır. Geriye dönüş de imkansızdır.
Bu saaten sonra VAROLMAK için yeni ve güçlü iradelere ihtiyaç vardır. Bu açıdan Fransaya
baktığımızda ciddi kıpırdanmaların olduğunu söyleyebiliriz. Ancak henüz Türk kökenli Fransalı
bakanımız, senatörümüz, milletvekilimiz yok. Belediye meclislerinde tek tük seçilmişe rastlıyoruz.
Buna rağmen 2008 Belediye meclis seçimlerinde gözle görünür, hissedilir ciddi bir patlamanın
yaşanacağını inanıyorum.
Siyasal katılım Fransa ve Avrupada başarılı olması için yapılması gerekenleri söyle sırayabiliriz :
a) Sivil toplum örgütleri siyasal katılımı yurttaşlık ve eşit haklar bağlamında desteklemeli, teşvik
etmeli, özendirmeli ve cesaretlendirilmelidir. Sadece kürsüden, minberden dil ucuyla seçmen
kütüklerine yazılın mesajı işi baştan savurmaktır.
b) Sivil toplum örgütleri yerlilik ve buralılık konusunda metod ve mantalite değişikliğine giderek içe
kapanmacılığı, ya da vatandaşlarımızı yaşadıkları ülkelerin gündeminden koparıcı politikalardan
hızla uzaklaştırmalıdır.
c) Avrupada “Türklerin iyi temsil edilmesi, Türkiyeye en iyi hizmettir” parolasıyla hizmet
anlayışına yeni bir boyut kazandırılmalıdır. Avrupalı Türkler kendi gündemlerini kendileri
oluşturabilmelidir.
d) Siyasal katılım tecrübelerimiz gözden geçirilmelidir. Türk kökenli milletvekilleri, seçilmişler ne
kadar etkili ve üretkenler. Biz bu sürecin sağlıklı yaşanmadığına inanıyoruz, milletvekilleri ya da
seçilmişlerin arkasında örgütlü ve bilinçli bir topluluk yoksa ya da partinin farklı karar alıcı
organlarında yeteri kadar katılım sağlanamazsa vekillerden çok şey beklemek hayal olur.
Şu andaki siyasal katılımız bu şekildedir ve sağlıksızdır. Bu, süratle aşılmalıdır. Biz bu noktalarda
atılacak ciddi adımlarla büyük açılımların sağlanacağına inanıyoruz. Avrupadaki demokratik
katılımın STK’lar aracılığıyla ve öncülüğünde olacağına inanıyoruz. Bunun lokomotivi biziz. Biz
demokratik katılıma, yurttaşlığa ne kadar inanıyoruz. Birinci sınıf vatandaş olma konusunda ne kadar
istekli ve iddialıyız. Özgüvenimiz ne durumda, çocuklarımıza bu yarışta inanıyormuyuz. Eğer sivil
toplum kuruluşları olarak toplulumuzu heycanladıracak yeni vizyonlar kazandırabilirsek tek tek tüm
ülkelerde ve Avrupa genelinde yeni, güçlü ve sağlıklı bir dönüşüm mümkün olacaktır.
AVRUPA TÜRKLERİ VE SİYASİ PARTİLERDE ETKİNLİKLERİ: DANİMARKA ÖRNEĞİ
Hasan Cücük
Bahar Gazetesi Yayın Yönetmeni, Danimarka
Avrupa’da Türk nufüsunun en az olduğu ülkelerden biri olan Danimarka’da 55 bin Türk yaşıyor. 1969
yılında Danimarka’ya işçi olarak gelmeye başlayan Türkler’in büyük bölümünü Konya ve Sivas’tan
gelenler oluşturuyor. Danimarka yasalarına göre; ülkede yasal olarak 3 yıl ikamet etmiş yabancı
kökenlilerin yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı bulunuyor. Genel seçimlerde ise sadece
Danimarka vatandaşlarının seçme ve seçilme hakkı bulunuyor. Hemen belirtmekte yarar var; 55 bin
Türk nufüsunun 26 bini Danimarka vatandaşı. Belediye Meclis’lerinde toplam 23 Türk kökenli
encümen bulunuyor. Türkler, Danimarka’nın en büyük yabancı topluluğu olmasına karşılık, Meclis’e
ilk temsilcilerini Şubat 2005 seçimlerinde gönderdi. Arhus şehrinden Sosyal Demokrat parti’den
milletvekili seçilen Hüseyin Araç, Meclis’e seçilen ilk Türk unvanını aldı. Türkler’den daha az
olmasına karşılık Pakistanlı Kemal Qureshi ve Filistin asıllı Suriyeli Naser Khader Meclis’e seçilmeyi
başarmışlardı.
Hedefsizlik
Türklerin siyasi arenadaki en belirgin özelliğini ‘hedefsizlik’ kelimesi tanımlıyor. Siyasete başlarken,
uzun vadeli hedeflerin seçilmesi yerine yıllarca bir belediyede encümenlik yapmak siyasi kariyer için
yeterli görülüyor. 23 Türk kökenli encümen üyesinin büyük bölümü 4-5 dönemdir seçiliyor. Bir çok
encümenin seçilme korkusu yok!. Sebebi gayet basit, kasaba veya köyünden gelen hemmşehrilerinin
oyu yeterli oluyor. İnanılması güç ama; Türk encümenlerinin duayeni bir isim hiç bir dönemde 200
oydan fazla almamıştır. Bu kadar cuzi bir oy 6 dönemdir seçilmesine engel olmuyor.
Danimarka siyasi yaşamında, basamakları teker teker çıkmak gerekiyor. Ancak bazı istisnalarda
yaşanmıyor değil. Şubat 2005 seçiminde bazı Türk kökenli adaylar, bir çok basamağı atlayarak
milletvekili adayı oldu. Bu isimlerin çoğunluğu yüzde 2‘lik ülke barajı geçmesi imkansız olan Merkez
Demorat partiden (CD) olurken, Sosyal Demokrat partiden seçime katılan bir aday, seçileceğinden o
kadar emindiki, seçilemeytince siyaseti bıraktı. Oysa bu adayın yaşı oldukça genç ve uzun bir siyasi
geçmişi olmasına rağmen, ‘tepeden inme siyasetin’ iyi bir örneği olarak, sahneden kaybolup gitti.
Partilerin göçmen politikası
Avrupanın genelinde olduğu gibi Danimarka Türklerinde tercih ettiği partiler sıralamasında ilk sırada
Sosyal Demokrat parti geliyor. 1970’li yıllarda ‘yabancı dostu’ bir politikayı benimseyen Sosyal
Demokratlar, son yıllarda sağa kayan bir çizgide bulunmasına karşılık, ‘eski alışkınlıklarını’
bırakmada zorlanan Türkler’in tercihi olmaya devam ediyor. Danimarka siyasetine 2000’li yılarda
damgasını vuran parti aşırı sağ ve yanancı karşıtı Danimarka Halk partisi (DF) olmuştur. Türkler, DF’e
karşı sığınacakları liman olarak Sosyal Demokratları gördü. Zira, sağın lider partisi Liberaller, DF ile
yabancılar konusunda izlenecek politikalarda ortak hareket ediyor. DF, Liberal – Muhafazakar azınlık
koalisyon hükümetini dışardan desteklerken, Avrupa’nın en sert yabancılar yasasının gerçek mimarı
olmuştur.
Yüzde 2’lik ülke barajını aşama korkusu yaşayan küçük partiler, oy kazanmak için yabancılar
konusunda kulağa hoş gelen vaatlerde bulunarak, oy avcılığı yapıyor. Barajın geçmesi imkansız
Merkez Demokratlar, Şubat 2005 seçimlerinde 4 Türkü aday gösterek bunun iyi bir örneğini vermiştir.
İktidara gelmesi mümkün olmayan veya geldiği takdirde sert yabancılar yasasını değiştirmesi
imkansız olan küçük partiler; bol keseden vaatlerle yabancı oylarına göz dikmiş bulunuyor.
Danimarka’da ülke barajının yüzde 2, Danimarka vatandaşlığına geçmiş yabancı kökenlilerin oy
oranının yüzde 5 olduğunu dikkate aldığımızda, küçük partilerin bu oylara göz dikmesinin normal
olduğunu anlarız. Keza, son dönemde sadece küçük partiler değil, ülke siyasetine yön veren büyük
partilerde yüzde 5’lik dilimden pay almak için politikalar geliştirmeye başladı. Sosyal Demokratlar,
yabancıların oylarını ‘çantada keklik’ görmenin faturasını, bu oyları Şubat 2005 seçimlerinde Sosyalist
Halk partisi ve Radikal partiye kaptırarak görürken, sert yabancılar yasasının mimarı etnik
kökenlilerin oylarını almak için genel merkezine bu gruplardan eleman alıp, üye kayıtlarına hız
vermiş bulunuyor. Yabancı kökenli Danimarka vatandaşlarının oy oranının yüzde 5’e ulaşmasının bir
diğer anlamı ise; iktidarı belirleyecek güce ulaştığının göstergesidir. Sağ Blok ile Sol Blok srasındaki
fark yüzde 5’den daha az. Bu oyların tamamını alan bir blok iktidar demek oluyor. Türk seçmenin bu
noktada iyi bir tercih yapması gerekiyor. Çünkü, yabancı oylarına göz diken partiler aynı seçim
bölgesinde iki etnik kökenliyi yarıştırıyor. Sonuçta, etnik kökenlilerden ikiside oyların bölünmesiyle
seçilemezken, asıl kazançlı çıkan etnik kökenlilerin oylarını alan partiler oluyor. Normal şartlarda
Şubat 2009’da yapılacak genel seçimlerde Kopenhag’ın bir semtinde iki Türk kökenli yarışacak. Sosyal
Demokrat parti ve Sosyalist Halk partiden aday olarak seçime gidecek Türk kökenlilerden ikiside
büyük ihtimal oyların bölünmesinden dolayı seçilemeyecek, ama partileri ‘bedava’dan oyları
hanesine yazacak. Yine Meclis’e Türklerin ilk temsilcisi olarak giren Sosyal Demokrat partili Hüseyin
Araç’ın rakipleri arasında Liberal partili bir Türk’te bulunuyor. Araç’la aynı bölgeden seçime girecek
Türk kökenli adayın, yabancıları zor durumda bırakan yasanın mimarı partiden seçime girmesi
manidar. Elbette, bu bir siyasi tercihtir ancak aynı bölgeden bir Türk’ün daha olması oyların
bölünmesine yol açacağını tahmin etmek bir kehanet olmasa gerekir.
Türk kökenlilerin iç mücadelesi
Başkent Kopenhag’da yaşayıpta yerel seçimlerde oy kullanma hakına sahip Türklerin sayısı 4 bin
civarında olmasına karşılık, Kopenhag Belediye Meclis’inde sadece 1 Türk kökenli üye bulunuyor.
Oysa Türklerden daha az nufüsa sahip Pakistanlıların 3 üyesi var. Pakistanlılar, seçimler öncesi iyi
organize olup, hangi adaya hangi bölgelerden oy geleceğini planlarken, Türkler sandığa gitmemeyi
tercih ediyor. Keza son seçimde adını sık sık zikrettiğim Merkez Demokrat parti Kopenhag Belediye
Meclisi için bir Türkü aday gösterdi. Bu parti toplam 450 civarında oy alırken, Türk kökenli aday bu
oyların 198’ini aldı. Yüksek oy aldığı takdirde, Büyükişehir Belediye başkanlığına bağlı bir birimin
belediye başkanı olma ihtimali olan Türk ise, oyların bölünmesi ve seçim sandığına gidilmemesinden
dolayı beklenen oyu alamadı. Arhus, İshöj, Albertslund, Tastrup ve Farum gibi şehirlerin belediye
meclislerinde birden fazla Türk kökenli üye bulunuyor. Burada en büyük sorun ise; beraber hareket
etme yerine, birbiri ‘kötüleme’ oluyor. Bazı belediyelerde, aynı partiden seçilenler arasında bırakın
işbirliğini, karşılıklı oturup konuyu müzakere etmelerine dahi rastlanmıyor. Bu kötü durumun
ortadan kalkması ise, politikaya Danimarka doğumlu gençlerin girmesiyle olacak. Birbirlerini
geldikleri kasaba veya köyden tanımayan, yeni kuşak içinden çıktıkları toplumun yararına ortak
hareket etme konusunda seleflerini utandıracak bir davranış sergileyecektir.
Politikayı meslek görmemek
Türklerin büyük bölümünün Sivas ve Konya’dan geliyor olması, politik açıdan bir şansızlık. Sebebi
ise, bu şehirlerden gelipte politikaya atılan insanlar ‘hazır oy potansiyelinden’ dolayı, politikayı bir
meslek olarak görmüyor. Aynı köy veya kasabadan politikaya atılıp seçimi kazanan bir adayın diğer
köylüleri ‘ o yapıyorsa bende yaparım’ diyerek, vizyon ve birikime sahip olmadan politik yaşama
giriyor. Politikanın meslek olarak görülmemesinin bir diğer sebebi de; belediye encümen üyelerinin
maaşlı olmayıp, komisyon toplantılarına katıldıklarında cuzi bir saat ücreti almasıda bulunuyor.
Sonuç olarak, Danimarka’da 40 yılına doğru ilerleyen Türkler, bu ülkede kalıcı konuma gelmiştir. En
büyük yabancı topluluğunu oluşturan Türkler, siyasette doğru tercihle seslerinin yerel ve ulusal
planda rahatlıkla duyurma imkanına sahipler.
EKLER
Ek-1
Türkiye Dışında Yaşayan Türklere Dair Örnek Bibliyografya

Abalı, Ünal. 1999. Almanya'daki Türk öğrencilerinin eğitim öğretim sorunları ve çözün
önerileri.

Abalı, Ünal. 2000. Almanya'daki Türk eğitimcileri için öğretmen el kitabı: Eğitim sistemi,
sorunlar, çözüm önerileri.

Akkaya, Çiğdem. [t.y.]. F. Almanya'daki Türk üniversite öğrencileri.

Akkaya, Çiğdem. [t.y.]. Yıldız savaşları : Avrupa, Türkiye ve Avrupa'daki Türkler üzerine
düşünceler. Önel Yayınevi.

Almanya Federal Cumhuriyetindeki Türk çocuklarının eğitimi-öğretimi ve sayısal bilgiler.
1997.

Andaç, Muzaffer. İslama doğru Almanya ve Avrupa : Almanya'da Alman öğrencilerime İslam
derslerim.

Aşıkoğlu, Nevzat Yaşar. 1993. Almanya'da temel eğitimdeki Türk çocuklarının din eğitimi :
kültür çatışması içinde kimlik arayışındaki 3. nesil.

Atay, Tayfun. 2002. Türkler Kürtler Kıbrıslılar : İngiltere'de Türkçe yaşamak.

Avrupa'daki Türkiye: Sorunlar ve çözüm önerileri. 1996.

Baden-Württemberg'de eğitim. 2002.

Basında Dış Türkler : bibliyografya, makale, yorum ve haberler 1 Ocak-31 Aralık 1990- 1991

Batı Avrupa türkleri: F. Almanya'da 30 yıl. Frankfurt Avrupa Türk-İslam Birliği. 1992.

Batı Avrupa Türkleri: göçün 35. yılında: 35. Jahr der Einwanderung. 1997. Köln Avrupa Türk
İslam Birliği.

Bayraktar, Levent. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza sunulan hizmetler. 1995.

Beitz, Steffen. 1997. Almanya'da yabancılar.

Berksü, Şengül. 1999. Avrupa Birliğinde yaşayan Türk işçilere ve ailelerine ortaklık
mevzuatıyla tanınan haklar ve Avrupa Toplulukları Adalet Divanı kararları.

Boos-Nünning, Ursula. 1990. Die türkische migration in deutschsprachigen Büchern 1961-1984:

Cavkaytar, Atilla. Almanya'ya göç etmiş zihin engelli çocuk ailelerinin çocuklarının bağımsız
yaşama geçişlerine ilişkin görüşleri = Die Einstellunf der Türkischen migrantenfamilien in
deutschland über das soziale leben ihrer geistigbehinderten kinder.

Demirok, Gürsel. 2007. Bir başkonsolosun gözü ile Avrupada'ki Türkler.

Eine annotierte Bibliographie. Leske u. Budrich.

Eravşar, Hamza. 1999. Avrupa Türklerinin mukadderatı.

Erkiner, Ergin. 2001. Paris ev işgalleri.

Ersun, Cengiz. 1996. Almanya'daki Türk girişimcileri.

Ersun, Cengiz. 1997. Fransa, Belçika, Hollanda'daki Türk girişimcileri.

Ferhat Kentel. İstanbul İstanbul Bilgi Üniversitesi.

Gökakın, Zeynep Özsoy. 1998. İngiltere'deki Türk girişimcileri.

Göksu, Turkut. 2000. İşçilikten vatandaşlığa : Almanya'daki Türkler.

Greve, Martin ve Selin Dingiloğlu. 2006.Almanya'da hayali Türkiye'nin müziği.

Güngör, Baha. 2005. Almanların Türk Korkusu.

Güngör, Veyis (ed.) 1992. Batı avrupa türkleri: göçmenlikten yerleşik hayata geçiş. Amsterdam
Türk Akademisyenler Birliği Vakfı.

Güngör, Veyis, Hüseyin Kocabıyık ve Talip Küçükcan. 2004. Avrupa'daki Türklerin TürkiyeAvrupa Birliği ilişkilerine etkileri: Hollanda örneği. Amsterdam Türkevi Araştırmalar Merkezi.

Güngör, Veyis. 1998. Amsterdam mektupları. Türkevi.

Güngör, Veyis. 2005. Bizimkilerin pedagojisi: göç, kültür, kimlik ve Hollandalı Türkler. Liman
Kitapları.

Gür, Metin ve Turhan Alaverdi. 1996. Solingen dosyası. Saypa.

Gür, Metin. 1997. Neden suçlu oldular: Almanya cezaevlerinde ve uyuşturucu pazarındaki
Türkiyeli gençler. Art.

Gür, Metin. 2004. Sütü küstürmek : Almanya'da Anadolu kadınları.

Hatunoğlu, Yavuz. 1993. Hollanda'da Türk sivil örgütlenmesi ve Türkevi örneği.

Holborn, Hajo. 1925. Deutschland und die Turkei: 1878-1890. Deutsche Verlagsgesellschaft.

İlemin, Necla. 1992. Türkiye dışındaki Türkler bibliyografyası.

işgücü Piyasası Özel İhtisas Komisyonu Raporu: Yurtdışında Yaşayan Türkler Alt Komisyon
Raporu: Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı. 2001.

Kaya, Ayhan ve Ferhat Kentel. 2005. Euro-Türkler Türkiye ile Avrupa Birliği arasında köprü
mü engel mi? : Almanya-Türkleri ve Fransa Türkleri üzerine karşılaştırmalı bir çalışma / Ayhan
Kaya,

Kempen, Ronald van. 1997. Turks in European cities : housing and urban segregation. Utrecht
University.

Kızılocak, Gülay. 1996. Dünden bugüne Almanya'da Türk serbest girişimcileri. Önel-Verlag.

Kula, Onur. 2000. Almanya'daki siyasi partilerin Avrupa ve göçmen politikaları. Bilge.

Kuruyazıcı, Nilüfer. 2001. Gurbeti vatan edenler : Almanca yazan Almanyalı Türkler.

Nuruan, Mustafa. 2007. Almanya'da yaşayan Türklerin aile yapısı ve sorunları
araştırması.Başbakanlık.

Ok, Selçuk Tayfun. 1998. Avusturya'daki Türk girişimcileri.

Özcan, Zafer. 2005. Avrupa'daki Türkiye Türkiye'deki Avrupa.

Peköz, Mustafa. 2002. Avrupa Birliği'nde göçmenler Almanya'da Türkler Kürtler.

Perşembe, Erkan. 2005. Almanya'da Türk kimliği : din ve entegrasyon.

Pettifer, James. 1997. The Turkish labyrinth : Atatürk and the new islam. Viking.

Proceedings of the International Symposium on Islamic Civilisation in the Balkans, Tirana 4-7
December 2003. 2006.

Richter, Michael ve Mutlu Çomak-Özbatır. 2005. Geldiler ve kaldılar : Almanya Türkleri'nin
yaşam öyküleri.

Spohn, Margret ve Leyla Serdaroğlu. 1996. Her şey Türk işi: Almanların Türkler hakkında 500
yıllık (ön) yargıları. Yapı Kredi.

Şekeroğlu, Mehmet. 1998. Alman demokratlarına mektuplar : Alman demokratlarının Türkler'e
karşı tutumları, aydın olgusu, Alman ve batı aydını üzerine. Pencere.

Şen, Faruk ve Andreas Goldberg. 1994. Turken in Deutschland: leben zwischen zwei kulturen.

Şen, Faruk ve Andreas Goldberg. 1996. Almanya'da ayrımcılık: Federal Alman iş piyasasında

Şen, Faruk ve Güray Öz. 1996. Federal Almanya'da yaşayan Türklerin kültürel sorunları ve
çözüm yolları. Önel-Verlag,

Şen, Faruk ve Reyhan Güntürk. 1999. 2000 yılının eşiğinde Avrupa ve Türkiye. Çağ Pazarlama.

Şen, Faruk ve Yunus Ulusoy. 1999. Avrupa Türkleri : Federal Almanya ve diğer Avrupa Birliği
ülkelerinde çalışan Türklerin ekonomik gücü. Çağ Pazarlama.

Şen, Faruk. 1994. Dialog mit einer neu etablierten religiösen Minderheit in NRW, türkische
Muslime und deutsche Christen im Gesprach : Unter besonderer berücksichtigung einer
Bestandsaufnahme des christlich-islamischen Dialogs und der türkisch-islamischen
Dachorganisationen.

Şen, Faruk. 1996. Türkei. Verlag C.H. Beck

Sevinç, İrfan. 2003. Hollandada'ki Türk çocuklarının eğitim sorunları.

Sezgin, Osman. 1991. Üçüncü neslin eğitimi : yurtdışından kesin dönüş yapan ikinci nesil
göçmen işçi çocuklarının sosyo-psikolojik açıdan eğitim programlarına ait bazı problemler ve
çözüm yolları.

Şıklar, Osman. [t.y.]. Yurt dışındaki vatandaşlarımıza ait döviz tasarruflarının Türkiye'ye
kanalize edilmesi faaliyetleri ve öneriler.

Tavukçuoğlu, Mustafa. 2000. Avrupa'da Türk ailesi ve din eğitimi : Avusturya örneği.

Tavukçuoğlu, Mustafa. 2000. Belçika'da Türk ailesi ve din eğitimi.

Tezcan, Mahmut. 2000. Dış göç ve eğitim.

Turan, Tevfik. 2000. Türk-Alman Sempozyumu 1999 = Deutsch-Türkisches Symposium 1999.
Körber-Stiftung.

Türk basınında ATİB-2: 1993-1997. 1997.

Türk, Hikmet Sami. 1987. Europa und die Turkei.

Türklere yönelik ayrımcılık. Önel Yayınevi.

Turner, Sultan K. 1997. Londra'da yaşayan Türklerin entegrasyonu ve İngilizlerle evlilikleri.

Verlag C. H. Beck.

Wilamowitz-Moellendorff, Ulrich von. [t.y.]. Almanya'daki Türkler.

Zeybekoğlu, Emrehan. 2003. Migration and labour in Europe : views from Turkey and Sweden.
Ek-2
Türkiye-AB Sürecinde UETD Nordwijk Kararları, 26 Mart 2006
1. Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) olarak, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin tarihi seyrini
en doğru şekliyle değerlendirmek; aleyhte gelişmelere karşı tepkisel cevaplar vermek yerine -uzun
vadeli hedefe varılacak şekilde- bilimsel ve gerçekçi metodlarla hareket etmek,
2. Türkiye-Avrupa Birliği entegrasyonu süreci içerisinde kabul edilebilir adımların atılabilmesi için,
Türkiye'nin AB üyeliğini destekleyen Hollandalı ve Avrupalı kurumkuruluşlar ile iletişim kurarak
ortak çalışmalar yapmak; onları bilgilendirmek; lobi çalışmasına katkı sağlamak ve bu sayede
karşılıklı bilgi alışverişinde bulunarak yanlış anlaşılmalarını ortadan kaldırmak,
3. Avrupa'da Türkiye'de ve bilhassa Hollanda'da karşılıklı önyargıların giderilmesi yönünde sosyal,
kültürel, bilimsel etkinlikler yapmak ve bu yönde yapılan etkinliklere destek vermek,
4. Halkın, göçmen konumundan çıkarılmasına ve içinde yaşanılan toplumla bütünleşmesine katkıda
bulunmak,
5. UETD, Turkish Research Center (TRC) ve Hollandalı Türklerin, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile
bütünleşme sürecine katılarak etkili olmalarına ve Avrupa yurttaşlığı bilincine varmalarına katkıda
bulunacak etkinlikler yapmak,
6. Başta, Avrupa Birliği Kurumu'nun “yapısı ve işleyişi” olmak üzere, Avrupalılık sosyal sürecini en
geniş tanımıyla anlamak için gayret sarfetmek,
7. Anadolu'dan yanımızda getirdiğimiz -ve insanlık için önemli bir değer oluşturan- çok kültürlülük
ve hoşgörü içeren kültür öğelerimizi güncelleştirmek ve yapılacak etkinliklerle içinde yaşanılan
topluma anlatmak,
8. Hollanda ve Türkiye'deki “sivil toplum kuruluşları” ile “mahalli idareler” arasındaki iletişimi
geliştirmek; Türkiye-AB entegrasyonuna katkıda bulunmak; bu konuda proje üretenlere kaynak ve
destekleme sağlamak,
9. AB ülkelerinde yaşamakta olan akraba topluluklarımızı göz önüne alarak, Avrupa düzeyinde siyasi
katılım sürecinin oluşmasına ve gelişmesine öncülük etmek; bu yönde organize edilecek
etkinliklerleAvrupa/Batı değerlerine (demokrasi, insan hakları, sivil toplum, adalet vb.)önemle vurgu
yaparak Avrupa entegrasyonuna katkıda bulunmak.
Ek-3
Avrupa’da Ulusal/Federal Parlamentolarda Gorev Yapan Turk Kökenli Parlamenterler
Avrupa Parlamentosu
Filiz Hakaeva Husmenova, Avrupa icin Liberaller ve Demokratlar Ittifaki Grubu (Bulgaristan, Hak ve
Özgürlükler Hareketi)
http://www.europarl.europa.eu/members/expert/groupAndCountry/view.do?
partNumber=1&country=BG&language=EN&id=34249
Metin Kazak, Avrupa icin Liberaller ve Demokratlar Ittifaki Grubu (Bulgaristan, Hak ve Özgürlükler
Hareketi)
http://www.europarl.europa.eu/members/expert/groupAndCountry/view.do?
partNumber=1&country=BG&language=EN&id=38613
Vural Oger, Sosyalist Grup (Almanya, SDP)
http://www.europarl.europa.eu/members/expert/groupAndCountry/view.do?
partNumber=2&country=DE&language=EN&id=28230
Cem Ozdemir, Yesiller Grubu/ Avrupa Hur Ittifaki (Almanya, Yesiller)
http://www.europarl.europa.eu/members/expert/groupAndCountry/view.do?
partNumber=2&country=DE&language=EN&id=28235
Emine Bozkurt, Sosyalist Grup (Hollanda, PvDA)
http://www.europarl.europa.eu/members/expert/groupAndCountry/view.do?
partNumber=1&country=NL&language=EN&id=28171
Belcika Temsilciler Meclisi
Meryem Almaci (Ecolo-Groen!)
http://www.dekamer.be/kvvcr/showpage.cfm?section=|depute&language=nl&cfm=cvview.cfm?
key=01189&lactivity=52
Kisisel site: http://www.meyremalmaci.be/
Hilal Yalcin (CD&V - N-VA)
http://www.dekamer.be/kvvcr/showpage.cfm?section=|depute&language=nl&cfm=cvview.cfm?
key=01241&lactivity=52
Kisisel site:http://www.hilalyalcin.be/
Danimarka Parlamentosu
Özlem Çekiç
Yıldız Akdoğan
Huseyin Arac (Subat 2005-Kasim 2007)
http://www.ft.dk/BAGGRUND/Biografier_english/Huseyin_Arac.htm
Almanya Bundestag
Lale Akgun (SPD)
http://www.bundestag.de/mdb/bio/A/akguela0.html
Hüseyin-Kenan Aydin (Die Lİnke)
http://www.bundestag.de/mdb/bio/A/aydinhu0.html
Sevim Dağdelen (Die Linke)
http://www.bundestag.de/mdb/bio/D/dagdese0.html
Dr. Hakkı Keskin, (Die Linke)
http://www.bundestag.de/mdb/bio/K/keskiha0.html
Ekin Deligöz (Bündnis 90/Die Grünen)
http://www.bundestag.de/mdb/bio/D/deligek0.html
Yunan Parlamentosu
Haci Osman Ahmet (Yeni Demokrasi Partisi, Rodop) http://www.parliament.gr/synthesh/mp.asp?
MPID=909
Cetin Mandaci (PASOK, Iskece)
http://www.parliament.gr/synthesh/mp.asp?MPID=881
Hollanda Senatosu
Duzgun Yildirim (SP/Solidara, Zwolle) http://www.duzgunyildirim.nl/weblog/index.php
Hollanda Temsilciler Meclisi
Nebahat Albayrak (PVDA, Rotterdam)
http://english.justitie.nl/organisation/organisational-chart/Biography_Albayrak.aspx
http://pvda.nl/renderer.do/returnPage/37343/itemId/7962/menuId/37343/pageId/37217/sf/37343/ins
tanceId/37463
Coskun Coruz (CDA, Haarlem)
http://www.tweedekamer.nl/kamerleden/alle_kamerleden/coruz_coskun/index.jsp
Sadet Karabulut (SP, Amsterdam)
http://www.tweedekamer.nl/kamerleden/alle_kamerleden/karabulut_sadet/index.jsp
Fatma Koşer Kaya (D66, Den Haag)
http://www.tweedekamer.nl/kamerleden/alle_kamerleden/koser_kaya_fatma/index.jsp
Isvec Parlamentosu
Mehmet Kaplan (Yesiller, Stockholm)
http://www.riksdagen.se/webbnav/index.aspx?nid=1811&iid=0116084827614
Bulgaristan Parlamentosu
Ahmed Demir Dogan (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Kircaali/Kurdzhali)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=188
Lutfu Ahmed Mestan (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Kircaali)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=53
Remzi Durmus Osman (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Kircaali)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=54
Ahmet Huseyin HUseyin ( Hak ve Özgürlükler Hareketi, Plovdiv Okrug)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=227
Ali Osman Ibrahim Imamov (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Blagoevgrad)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=5
Arif Sami Agus (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Smolyan)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=129
Davud Idris Osman (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Razgrad)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=228
Erdinc Ilyas Haciyev ( Hak ve Özgürlükler Hareketi, Dobriç)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=796
Erdogan Mustafov Ahmedov (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Tırgovişte)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=170
Fatime Musa Ilyas (Hak ve Özgürlükler kler Hareketi, Burgaz)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=14
Fikret Hidayetov Sabanoc (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Plovdiv Grad)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=96
Hasan Ahmed Ademov (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Razgrad)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=109
Hüseyin Muttalib Hamdi (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Silistra)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=813
Ilker Ahmedov Mustafov (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Razgrad)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=110
Kasim Ismail Dal (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Tırgovişte)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=168
Metin Mehmedov Suleymanov (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Şumen)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=181
Mithat Sabri Metin (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Pleven)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=89
Musa Cemal Palev (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Blagoevgrad)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=799
Necmi Niyazi Ali (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Kircaali)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=56
Nesrin Mustafa Uzun (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Burgaz)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=13
Nigar Salim Cafer (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Razgrad)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=797
Ramadan Bayram Atalay (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Haskovo)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=205
Reyhah Ibadula Ablekim (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Ruse)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=238
Cetin Huseyin Kazak (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Şumen)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=180
Unal Said Lutfi (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Şumen)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=212
Yuksel Ali Hatib (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Silistra)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=118
Unal Tasim Tasim (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Kircaali)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=55
Huseyin Abdullah Cemil (Hak ve Özgürlükler Hareketi, Burgaz)
http://www.parliament.bg/?page=ns&lng=en&nsid=3&action=show&did=795
Romanya Temsilciler Meclisi
Alaaddin Ahmet (UDTTMR/Romanya Turk-Musluman Tatarlar Demokratik Birligi, Constanţa)
http://www.cdep.ro/pls/parlam/structura.mp?idm=260&cam=2&leg=2004&idl=2
Huseyin İbrahim (UDTR, Romanya Turk Demokratik Birligi, Constanţa)
http://www.cdep.ro/pls/parlam/structura.mp?idm=210&cam=2&leg=2004&idl=2
Gelil ESERGHEP, (PRM, Buyuk Romanya Partisi, Constanţa)
http://www.cdep.ro/pls/parlam/structura.mp?idm=3&cam=2&leg=2004&idl=2
Makedonya Parlamentosu
Adnan Kahil (Türk Hareket Partisi)
http://www.vlada.mk/english/bio-cahil.htm
Kenan Hasipi (Makedonya Turk Demokratik Partisi)
http://www.sobranie.mk/en/default.asp?vidi=biografija&ImePrezimeA=HASIPI
%20KENAN&MandatID=6
Hadi Neziri (Makedonya Turk Demokratik Partisi)
http://www.sobranie.mk/en/default.asp?vidi=biografija&ImePrezimeA=NEZIRI
%20HADI&MandatID=6
Ek-4
Önemli web siteleri
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
AB Kurumları
Avrupa Birliği, http://europa.eu/
Avrupa Parlamentosu, http://www.europarl.europa.eu/
Avrupa Birliği Konseyi, http://www.consilium.europa.eu/
Avrupa Komisyonu, http://ec.europa.eu/
Adalet Divanı, http://www.curia.europa.eu/
Sayıştay, http://eca.europa.eu/portal/page/portal/eca_main_pages/splash_page
Ombudsman, http://www.ombudsman.europa.eu/default.htm
Avrupa Merkez Bankası, http://www.ecb.eu/home/html/index.en.html
Avrupa Yatırım Bankası, http://www.eib.org/
Ekonomik ve Sosyal Komite, http://www.eesc.europa.eu/
Bölgeler Komitesi, http://www.cor.europa.eu/
Avrupa Ülkeleri Parlamentoları ve Hükümetleri
● Austria, Republik Österreich Parlament, http://www.parlinkom.gv.at
● Federal Hükümet, Bundeskanzleramt, http://www.austria.gv.at
Belçika, De Belgische Senaat/Le Sénat de Belqieu, http://www.senate.be
● Temsilciler Meclisi, De Kamer, http://www.dekamer.be
● Federal Hükümet, http://belgium.fgov.be
●
Danimarka, Folketinget, http://www.folketinget.dk/
● Hükümet, http://www.sdn.dk
●
Finlandiya, Parlamento, Eduskunta, http://www.eduskunta.fi
● Hükümet, Valtioneuvosto Statsrådet, http://www.government.fi/etusivu
●
Fransa, Ulusal Meclis, l'Assemblee nationale, http://www.assemblee-nat.fr
● Fransız Senatosu, Le Sénat, http://www.senat.fr
● Fransiz Hukumeti/Devlet Baskani, http://www.premier-ministre.gouv.fr/en/
●
Almanya, Parlamento, Bundestag, http://www.bundestag.de
● Hükümet (Die Bundesregierung) http://www.bundesregierung.de
●
Yunanistan, Yunan Parlamentosu, BOYΛH TΩN EΛΛHNΩN, http://www.parliament.gr
● Hükümet, http://www.government.gr/
●
●
●
İzlanda, Parlamento, Althingi, http://www.althingi.is
Hükümet,Stjórnarráđ Íslands, http://www.government.is/
●
●
●
●
İrlanda, Tithe An Oireachtais, House of the Oireachtas, http://www.oireachtas.ie
Hükümet, http://www.irlgov.ie/
İtalya, Parlamento, Parlamento Italiano, http://www.parlamento.it/
Hükümet, Governo Italiano, http://www.governo.it/
Lüksemburg, Chambre des Députés, http://www.chd.lu
● Hükümet,Gouvernement du Grand-Duché de Luxembourg, http://www.gouvernement.lu/
●
Malta, Kamra Tad-Deputati Malta, http://www.parliament.gov.mt/
● Hükümet, Gvern Ta` Malta, http://www.gov.mt/
●
Hollanda, Senato, Eerste Kamer, http://www.eerstekamer.nl/
● Temsilciler Meclisi, Tweede Kamer, http://www.tweedekamer.nl/
● Hükümet, Overheid, http://www.overheid.nl
●
Norveç, Parlamento, Stortinget, http://www.stortinget.no
● Hükümet, Rejgeringen, http://www.regjeringen.no
●
Portekiz, Cumhuriyet Meclisi, Assembleia da República,
http://www.assembleiadarepublica.pt/
● Hükümet, Governo, http://www.portugal.gov.pt
●
İspanya, Senato, El Senado de España, http://www.senado.es/
● Temsilciler Kongresi, Congreso de los Diputados,
● http://www.congreso.es/portal/page/portal/Congreso/Congreso
● Hükümet, La Moncloa, http://www.la-moncloa.es/default.htm
●
●
●
●
●
İsveç, Parlamento, Riksdag, http://www.riksdagen.se/default____56.aspx
Hükümet, Regeringskanliet, http://www.sweden.gov.se/
İsviçre, Federal Meclis, http://www.parlament.ch/
Hükümet, http://www.gov.ch
İngiltere, Lordlar Kamarası, House of Lords, http://www.parliament.uk/lords/index.cfm
● Avam Kamarası, House of Commons, http://www.parliament.uk/commons/index.cfm
● Hükümet,
●
●
●
Bulgaristan, Ulusal Meclis, Narodono Sobraine, http://www.parliament.bg
Hükümet, http://www.gos.gov.uk/national/
Hırvatistan, Meclis, Sabor, http://www.sabor.hr
● Hükümet, Vlada Republike Hrvatske, http://www.vlada.hr/
●
●
Çek Cumhuriyeti, Temsilciler Meclisi, Poslanecká Snìmovna, http://www.psp.cz
●
●
●
●
Senato, Senat Parlamentu, http://www.senat.cz
Hükümet, Vláda České republiky, http://www.vlada.cz/
Estonya, Devlet Meclisi, Riigikoku, http://www.riigikogu.ee
Hükümet, Eesti Vabariigi Valitsus, http://www.valitsus.ee
Macaristan, Ulusal Meclis, Köztársaság Országgyúlés, http://www.mkogy.hu
● Hükümet, http://www.meh.hu/
●
Latviya, Parlamento, Saeima, http://www.saeima.lv
● Hükümet, Latvijas Republikas Ministru kabinets, http://www.mk.gov.lv/
●
Litvanya, Parlamento, Seimas, http://rc.lrs.lt
● Hükümet, Lietuvos Respublikos Vyriausybe, http://www.lrv.lt
●
Polonya, Temsilciler Meclisi, Sejm, http://www.sejm.gov.pl
● Hükümet-Devlet Baskani, http://www.kprm.gov.pl
●
Romanya, Temsilciler Meclisi, Camera Deputaţilor, http://www.cdep.ro
● Hükümet, Guvernul Românei, http://www.gov.ro
●
●
●
●
●
Slovakya, Ulusal Konsey, Národná Rada Slovenská Republiky, http://www.nrsr.sk
Hükümet, Úrad vlády Slovenskej republiky, http://www.government.gov.sk
Makedonya Meclisi, Sobranie/Собрание, http://www.sobranie.mk/mk/index.asp
Hükümet, Vlada, http://www.vlada.mk
Siyasi Partiler
Almanya [ Deutschland ]
 Sozialdemokratische Partei Deutschlands (SPD) [Socialdemocratic Party of Germany]
 Christlich Demokratische Union Deutschlands (CDU) [Christian Democratic Union of
Germany]
 Christlich-Soziale Union in Bayern (CSU) [Christian Social Union in Bavaria]
 Bündnis 90 / Die Grünen [Alliance 90 / The Greens]
 Freie Demokratische Partei (FDP) - Die Liberalen [Free Democratic Party - The Liberals]
 Partei des Demokratischen Sozialismus (PDS) [Party of the Democratic Socialism]
 Die Republikaner (REP) [The Republicans]
 Deutsche Volksunion (DVU) [German People's Union]
 Die Grauen - Graue Panther [The Greys - Grey Panthers]
 Tierschutzparte i [Animal Protection Party]
 Nationaldemokratische Partei Deutschlands (NPD) [Nationaldemocratic Party of Germany]
 Ökologisch-Demokratische Partei (ÖDP) [Ecological Democratic Party]
 Partei Bibeltreuer Christen (PBC) [Party of Bible-Loyal Christians]
 Anarchistische Pogo-Partei Deutschlands (APPD) [Anarchist Pogo Party of Germany]
 Naturgesetz Parte i [Natural Law Party]
 Feministische Partei DIE FRAUEN [Feminist Party "The Women"]
 Bayernparte i [Bavaria Party]
 Familien-Partei Deutschlands [Families Party of Germany]
 Christliche Mitte (CM) [Christian Centre]
 Bürgerrechtsbewegung Solidarität (BüSo) [Citizens Rights Movement Solidarity]
 Autofahrerparte i <additional site> [Motorists Party]
 Partei für Soziale Gleichheit (PSG) [Party for Social Equality]
 Partei für Arbeit und soziale Sicherheit (PASS) [Party for Labour and Social Security]
 Marxistisch-Leninistische Partei Deutschlands (MLPD) [Marxist-Leninist Party of
Germany]
 Deutsche Soziale Union (DSU) [German Social Union]
 STATT Partei - Die Unabhängigen [STATT Party - The Independents]
 Deutsche Kommunistische Partei (DKP) [German Communist Party]
 Deutsche Zentrumspartei (ZENTRUM) [German Centre Party]
 Die MittelstandsPartei (DMP)
 Humanistische Parte i [Humanist Party]
 Kommunistische Partei Deutschlands (KPD) [Communist Party of Germany]
 Liberale Demokraten (LD) [Liberal Democrats]
 Demokratische Linke (DL) [Democratic Left]
 Sozialliberale Partei Deutschlands (SLP) [Socialliberal Party of Germany]
 Partei Rechtsstaatlicher Offensive (Schill-Partei) [Party of Constitutional State Offensive]
 Freie Wähler Bayern [Free Voters Bavaria]
 Südschleswigscher Wählerverband (SSW) / Sydslesvigsk Vælgerforening
 Automobile-Steuerzahler-Partei (ASP) [Automobile Taxpayers' Party]
 Deutsche Partei (DP) [German Party]
 Kommunistische Partei Deutschlands / Marxisten-Leninisten (KPD/ML) [Communist Party of
Germany / Marxists-Leninists]
 Freiheitliche Deutsche Volkspartei (FDVP) [Liberal German People's Party]
 Christliche Partei Deutschlands (CPD) [Christian Party of Germany]
 Föderalistische Partei Deutschlands (FödPD) [Federalistic Party of Germany]
 Partei Pro Deutsche Mitte (Pro DM)
 Ostpartei Deutschlands (OPD) [East Party of Germany]
 Freie Partei Deutschlands (FPD) [Free Party of Germany]
 Liberales Forum Deutschland (LFD) [Liberal Forum Germany]
 Aufbruch
 Unabhängige Arbeiter-Partei (UAP) [Independent Workers Party]
 Kommunistische Programmpartei (KPP) [Communist Program Party]
 Monarchiefreunde [Friends of the Monarchy]
 Unabhängige Demokraten [Independent Democrats]
 Partei der arbeitssuchenden Arbeitslosen Deutschlands (PaAD) [Party of the Work-seeking
Unemployed Persons of Germany]
 Vereinigte Europapartei Deutschland (VEPD) [United Europe Party Germany]
 Revolutionär Sozialistischer Bund (RSB) [Revolutionary Socialist Alliance]
 Sozialistische Alternative (SAV) [Socialist Alternative]
 Gesundheitsparte i [Health Party]
 Spaßpartei für Deutschland [Fun Party for Germany]
 Party-Parte i [Party Party]
 jetztWIR
 Neue Demokratie [New Democracy]
 Die Guten [The Goods]
 Partei des Volkes [Party of the People]
 future! - die jugendparte i [future! - the youth party]
 Die Digitalen [The Digitals]
 Projekt Partei (PP) [Project Party]
 Punkteparte i [Points Party]
Avrupa Birliği [ Europæiske Union - Europese Unie - Euroopan Unioni - Union Européenne Europäische Union - Unione Europea - União Europeia - Unión Europea - Europeiska Unionen ]
 Party of European Socialists (PES)
 European People's Party (EPP)
 European Liberal, Democratic and Reform Party (ELDR)
 European Federation of Green Parties (EFGP)
 European United Left (GUE) Group in the European Parliament
 Democratic Party of the Peoples of Europe - European Free Alliance (DPPE-EFA) Group in
the European Parliament
 Union for Europe of the Nations (UEN) Group in the European Parliament
Europe of Democracies and Diversities (EDD) Group in the European Parliament
Avusturya [ Österreich ]
 Sozialdemokratische Partei Österreichs (SPÖ) [Socialdemocratic Party of Austria]
 Österreichische Volkspartei (ÖVP) [Austrian People's Party]
 Freiheitliche Partei Österreichs (FPÖ) [Liberal Party of Austria]
 Die Grünen [The Greens]
 Liberales Forum (LIF) [Liberal Forum]
 Kommunistische Partei Österreichs (KPÖ) [Communist Party of Austria]
 Sozialistische LinksPartei (SLP) [Socialist LeftParty]
 Die Sozialliberalen [The Socialliberals]
 Die Demokraten [The Domocrats]
 Österreichische Naturgesetz-Partei (ÖNP) [Austrian Natural Law Party]
 Liste der EU-Opposition (LEO) [List of the EU Opposition]
 Autofahrerpartei (AP) [Motorists Party]
 Partei der Hundefreunde Österreichs (PHÖ) [Party of the Dog Friends of Austria]
Belçika [ België - Belgique ]
 Vlaamse Liberalen en Democraten (VLD) [Flemish Liberals and Democrats]
 Christen-Democratisch en Vlaams (CD&V) [Christian-Democratic and Flemish]
 Parti Socialiste (PS) [Socialist Party]
 Mouvement Réformateur (MR) [Reformist Movement]
 Front Démocratique des Francophones (FDF) [Democratic Front of Francophones]
 Mouvement des Citoyens pour le Changement (MCC) [Movement of Citizens for the Change]
 Vlaams Blok [Flemish Bloc]
 Sociaal Progressief Alternatief (SP.A) [Social Progressive Alternative]
 Ecologistes Confédérés pour l'Organisation de Luttes Originales (ECOLO) [Confederated
Ecologists for the Organization of the Original Struggles]
 Anders gaan Leven (AGALEV) [Living in a different way]
 Centre Démocrate Humaniste (CDH) [Democratic Humanist Centre]
 Nieuw-Vlaamse Alliantie (N-VA) [New-Flemish Alliance]
 SPIRIT
 Vivant
 Front Nationa l [National Front]
 Partij van de Arbeid van België (PvdA) / Parti du Travail de Belgique (PTB) [Workers' Party
of Belgium]
 Parti Communiste (PC) [Communist Party]
 Kommunistische Partij (KP) [Communist Party]
 Sociaal-Liberale Democraten (SoLiDe) [Social-Liberal Democrats]
 Front Nouveau de Belgique (FNB) / Front Nieuw België (FNB) [New Front of Belgium]
 Christlich Soziale Partei (CSP) [Christian Social Party]
 Partei für Freiheit und Fortschritt (PFF) [Party for Freedom and Progress]
 Sozialistische Partei (SP) [Socialist Party]
 Partei der deutschsprachigen Belgier (PDB) [Party of the German-speaking Belgians]
 Rassemblement Wallonie-France (RWF)
 Parti Humaniste de Belgique [Humanist Party of Belgium]
 Natuurwetpartij Vlaandern (NWP) [Natural Law Party Flanders]
Bulgaristan [ Balgarija ]
 Union of Democratic Forces
 Bulgarian Socialist Party
 http://www.dps.bg [Hak ve Özgürlükler Hareketi]
 Nacionalno Dviženie za Stabilnost i Vǎzhod (NDSV)
 Democratic Party in Bulgaria
 Nacionalen Săjuz Ataka (ATAKA)
 Demokrati za Silna Bălgarija (DSB)
 Bǎlgarski Naroden Sǎjuz (BNS)
Çek Cumhuriyeti [ Ceska Republika ]
 Ceská Strana Sociálne Demokratická (CSSD) [Czech Social Democratic Party]
 Obcanská Demokratická Strana (ODS) [Civic Democratic Party]
 Komunistická Strana Cech a Moravy (KSCM) [Communist Party of Bohemia and Moravia]
 Koalice
 Krestanská a Demokratická Unie - Ceskoslovenská Strana Lidova (KDU-CSL) [Christian and
Democratic Union - Czechoslovak People's Party] {Member of: Koalice}
 Unie Svobody - Demokratická Unie (US-DU) [Freedom Union - Democratic Union]
{Member of: Koalice}
 Obcanská Demokratická Alliance (ODA) [Civic Democratic Alliance]
 Strana Demokratického Socialismu (SDS) [Party of the Democratic Socialism]
 Strana Zelených [Green Party]
 Ceská Pravice
 Strana Konzervativní Smlouvy (SKS) [Conservative Contract Party]
 Moravská Demokratická Strana (MDS) [Moravian Democratic Party]
 Komunistická Strana Ceskoslovenska (KSC) [Communist Party of Czechoslovakia]
 Národní Strana (NS) [National Party]
 Národne Demokratická Strana (NDS) [National Democratic Party]
 Humanistická Aliance [Humanist Alliance]
 Strana za Zivotní Jistoty (SZJ)
 Kujebácká Národní Strana (KNS)
Danimarka [ Danmark ]
 Socialdemokratiet [Socialdemocrats]
 Venstre ["Left" - Liberal Party]
 Konservative Folkepart i [Conservative People's Party]
 Socialistisk Folkeparti (SF) [Socialist People's Party]
 Det Radikale Venstre ["The Radical Left" - Social-Liberal Party]
 Fremskridtspartiet (FP) [Progress Party]
 Fremskridtspartiets Ungdom [Progress Party's Youth]
 Enhedslisten - De Rød-Grønne [Unity List - The Red-Greens]
 Centrum-Demokraterne (CD) [Centre-Democrats]
 Dansk Folkeparti (DF) [Danish People's Party]
 Kristeligt Folkepart i [Christian People's Party]
 Demokratisk Fornyelse (UDF) [Democratic Renovation]
 De Grønne [The Greens]
 Dansk Center Parti (DCP) [Danish Centre Party]
 Schleswigsche Partei (SP) / Slesvigsk Parti
 Kommunistisk Parti i Danmark (KPiD) [Communist Party of Denmark]
 Danmarks Kommunistiske Parti / Marxister-Leninister (DKP/ML) [Communist Party of
Denmark / Marxists-Leninists]
 Venstresocialisterne (VS) [Left Socialists]
 Internationale Socialister (IS) [International Socialists]
 Naturlovspartiet [Natural Law Party]
 Græsrodspartiet Solidarisk Alternativ (SOL)
Estonya [ Eesti ]
 Eesti Keskerakond [Estonian Centre Party]
 Isamaaliit [Pro Patria Union]
 Eesti Reformierakond [Estonian Reform Party]
 Rahvaerakond Moodukad [People's Party Moderates]
 Eesti Koonderakond [Estonian Coalition Party]
 Eestimaa Rahvaliit (ERL) [Estonians People's Union]
 Eestimaa Ühendatud Rahvapartei (EÜRP) [Estonians United People's Party]
 Eesti Kristlik Rahvapartei (EKRP) [Estonian Christian People's Party]
 Demokraadid - Eesti Demokraatlik Partei (EDP) [Democrats - Estonian Democratic Party]
 Arengupartei (AP) [Progressive Party]
 Eesti Pensionäride ja Perede Erakond (EPPE) [Estonian Pensioners and Families Party]
 Vabariiklik Partei (VP) [Republican Party]
Finlandiya [ Suomi ]
 Suomen Sosialidemokraattinen Poulue (SDP) [Finnish Socialdemocratic Party]
 Suomen Keskusta (KESK) [Finnish Centre]
 Kansallinen Kokoomus (KOK) [National Coalition]
 Vasemmistoliitto [Left Alliance]
 Vihreä Liitto (VIHR) [Green Alliance]
 Svenska Folkpartiet (SFP) / Ruotsalainen Kansanpuolue (RKP) [Swedish People's Party]
 Suomen Kristillinen Liitto (SKL) [Finnish Christian Alliance]
 Nuorsuomalainen Puolue (NOURS) [Young Finnish Party]
 Suomen Kommunistinen Puolue (SKP) [Finnish Communist Party]
 Vapaan Suomen Liitto (VSL) [Free Finnish Alliance]
 Liberaalinen Kansanpuolue (LKP) [Liberal People's Party]
 Kommunistinen Työväenpuolue (KTP) [Communist Workers Party]
 Luonnonlain Puolue (LLP) [Natural Law Party]
 Isänmaallinen Kansallis-Liitto (IKL) [Patriotic National Alliance]
Fransa [ France ]
 Parti Socialiste (PS) [Socialist Party]
 Rassemblement pour la République (RPR) [Movement for the Republic]
 Union pour la Démocratie Française (UDF) [Union for the French Democracy]
 Démocratie Libérale [Liberal Democracy]
 Front National (FN) [National Front]
 Parti Communiste Français (PCF) [French Communist Party]
 Parti Radical de Gauche (PRG) [Radical Party of the Left]
 Les Verts [The Greens]
 Mouvement des Citoyens (MDC) [Movement of Citizens]
 Rassemblement pour la France et l'Indépendance de l'Europe (RPF-IE) [Movement for
France and the Independence of Europe]
 Mouvement National Républicain (MNR) [National Republican Movement]
 Lutte Ouvrière [Workers' Fight]
 Ligue Communiste Révolutionnaire (LCR) [Revolutionary Communist League]
 Chasse Pêche Nature Traditions (CPNT) [Hunting Fishing Nature Traditions]
 Mouvement Écologiste Indépendant (MEI) [Independent Ecological Movement]
 Parti Humaniste [Humanist Party]
 Parti de la Loi Naturelle [Natural Law Party]
 Parti Fédéraliste
 Parti Néo-Socialiste (PNS)
 Parti Blanc
 Parti Constitutionne l [Constitutional Party]
 Parti pour l'Organisation d'une Bretagne Libre (P.O.B.L.) [Party for the Organisation of a
Free Brittany]
 Unvaniezh Demokratel Breizh / Union Démocratique Bretonne (UDB) [Breton Democratic
Union]
 Nationalforum Elsaß-Lothringen (NFEL) / Forum Nationaliste d'Alsace-Lorraine
<additional site> [National Forum of Alsace-Lorraine]
 Corsica Nazione [Corsican Nation]
 Manca Naziunale
 Corse Nouvelle
 Partit Occitan / Parti Occitan [Occitan Party]
 Partit Nacionalista Occitan [Occitan Nationalist Party]
 Ligue Savoisienne [Savoisian League]
 Parti pour la Normandie Indépendante [Party for the Independent Normandy]
Güney Kıbrıs Rum Kesimi [ Kypros (Dimokratia) ]
 Dimokratikos Synagermos (DISY) [Democratic Rally]
 Anorthotikon Komma Ergazemenou Laou (AKEL) [Progressive Party of the Working People]
 Socialistiko Komma Kyprou (EDEK) [Socialist Party of Cyprus]
 Kinima ton Eleftheron Dimokratikon (KED) [Movement of Free Democrats]
 Ecological and Environmental Movement
Hırvatistan [ Hrvatska ]
 Hrvatska Demokratska Zajednica (HDZ) [Croatian Democratic Community]
 Hrvatska Socijalno Liberalna Stranka (HSLS) [Croatian Social Liberal Party]
 Socijaldemokratska Partija Hrvatske (SDP) [Socialdemocratic Party of Croatia]
 Hrvatska Narodna Stranka (HNS) [Croatian People's Party]
 Hrvatska Seljacka Stranka (HSS) [Croatian Peasants Party]
 Hrvatska Krscanska Demokratska Unija (HKDU) [Croatian Christian Democratic Union]
 Istarski Demokratski Sabor (IDS) / Dieta Democratica Istriana (DDI) [Istrian Democratic
Assembly]
 Hrvatska Stranka Prava (HSP) [Croatian Right's Party]
 Hrvatska Stranka Prava 1861 (HSP 1861) [Croatian Right's Party 1861]
 Hrvatski Oslobodilacki Pokret (HOP) [Croatian Liberation Movement]
 Liberalna Stranka (LS) [Liberal Party]
 Hrvatska Krscanska Demokratska Stranka (HKDS) [Croatian Christian Democratic Party]
 Hrvatska Republikanska Zajednica (HRZ) [Croatian Republican Community]
 Socijalisticka Radnicka Partija (SRP) [Socialist Workers' Party]
 Hrvatski Republikanc i [Croatian Republicans]
 Zelena Zajednica [Green Community]
 Nacionalna Demokratska Stranka (NDS) [National Democratic Party]
Hollanda [ Nederland ]
 Partij van de Arbeid (PvdA) [Labour Party]
 Christen Democratisch Appèl (CDA) [Christian Democratic Party]
 Volkspartij voor Vrijheid en Democratie (VVD) [People's Party for Freedom and
Democracy]
 Democraten 66 (D66)
 GroenLinks [GreenLeft]
 Socialistische Partij (SP) [Socialist Party]
 ChristenUnie [ChristianUnion]
 Reformatorische Politieke Federatie (RPF) [Reformatorian Political Federation] {Member of:
ChristenUnie}
 Gereformeerd Politiek Verbond (GPV) [Reformed Political Alliance] {Member of:
ChristenUnie}
 De Groenen [The Greens]
 Nederlandse Middenstands Partij (NMP) [Dutch Middle Class Party]
 Natuurwetparti j [Natural Law Party]
 Onafhankelijke Volkspartij voor Vrijheid en Mobiliteit (Nederland Mobiel)
 Fryske Nasjonale Partij (FNP) [Friesian National Party]
 Nieuwe Communistische Partij Nederland (NCPN) [New Communist Party of the
Netherlands]
 Vrije Communistische Partij (VCP) [Free Communist Party]
 Libertarische Parti j [Libertarian Party]
 Vrije Indische Partij (V.I.P.)
 Nederlandse Republikeins Partij (NRP) [Dutch Republican Party]
 Republikeinse Moderne Partij (RMP) [Republican Modern Party]
 Algemene Senioren Partij (ASP) [General Seniors Party]
 Verzets-Parti j [Resistance Party]
İngiltere ve Kuzey İrlanda [ Great Britain and Northern Ireland ]
 Labour Party
 Conservative Party
 Liberal Democrats
 Scottish National Party (SNP)
 Party of Wales / Plaid Cymru
 Ulster Unionist Party (UUP)
 Social Democratic and Labour Party (SDLP) / Páirtí Sóisialta Daonlathach an Lucht Oibre
 Democratic Unionist Party (DUP)
 Sinn Féin
 Alliance Party of Northern Ireland
 United Kingdom Unionist Party (UKUP)
 Northern Ireland Women's Coalition (NIWC)
 Progressive Unionst Party (PUP)
 Northern Ireland Unionist Party (NIUP)
 Labour Northern Ireland
 Workers Party
 Green Party of England and Wales
 Scottish Green Party / Pàrtaidh Uaine na h-Alba
 United Kingdom Independence Party (UKIP)
 Co-operative Party
 Liberal Party
 Socialist Party
 Socialist Labour Party
 Socialist Equality Party (SEP)
 Socialist Workers Party (SWP)
 Socialist Party of Great Britain
 Scottish Socialist Party (SSP)
 Socialist Party in Northern Ireland
 Communist Party of Great Britain (CPGB)
 Communist Party of Britain (CPB)
 New Communist Party of Britain (NCP)
 Revolutionary Communist Party of Britain (Marxist-Leninist) (RCPB(ML))
 Workers' Revolutionary Party (WRP)
 Communist Party of Scotland (CPS)
 British National Party (BNP)
 Natural Law Party
 Humanist Party
 Humanist Party in Scotland
 British Republican Party (BRP)
 British Centre Party
 English National Party (ENP)
 Democratic Party (DP)
 Albion Party
 Islamic Party of Britain
 Official Monster Raving Loony Party (O.M.R.L.P.)
 Mebyon Kernow
 Third Way
 Prolife Alliance
 National Front (NF)
 Legalise Cannabis Alliance (LCA)
 Pacifist Party
 UK Virtual Party
İrlanda [ Éire ]
 Fianna Fái l
 Fine Gae l
 Irish Labour Party
 Progressive Democrats (PD) / An Páirtí Daonlathach
 Green Party / Comhaontas Glas
 Democratic Left
 Socialist Party
 Sinn Féin
 Workers Party
 Republican Sinn Féin
 Communist Party of Ireland / Páirtá Cumannach na hÉireann
 People of Ireland Party / Muintir na hEireann
 Socialist Workers Party (SWP)
İspanya [ España ]
 Partido Popular (PP) [People's Party]
 Partido Socialista Obrero Español (PSOE) [Spanish Socialist Workers' Party]
 Izquierda Unida (IU) [United Left]
 Partido Comunista de España (PCE) [Communist Party of Spain] {Member of: Izquierda
Unida}
 Partido de Acción Socialista (PASOC) [Party of Socialist Action] {Member of: Izquierda
Unida}
 Izquierda Republicana (I.R.) [Republican Left] {Member of: Izquierda Unida}
 Convergència i Unió (CiU) [Convergence and Union]
 Convergència Democràtica de Catalunya (CDC) [Democratic Convergence of Catalonia]
{Member of: CiU}
 Unió Democràtica de Catalunya (UDC) [Democratic Union of Catalonia] {Member of: CiU}
 Euzko Alderdi Jeltzalea (EAJ) / Partido Nacionalista Vasco (PNV) [Basque Nationalist Party]
 Esquerra Republicana de Catalunya (ERC) [Republican Left of Catalonia]
 Bloque Nacionalista Galego (BNG) [Galician Nationalist Bloc]
 Coalición Canaria (CC) [Canarian Coalition]
 Eusko Alkartasuna (EA)
 Euskal Herritarrok (EH)
 Los Verdes - Izquierda Verde / Els Verds - Esquerra Verda / Os Verdes - Esquerda
Verde / Berdeak - Ezkerra Berdea [The Greens - Green Left]
 Los Verdes / Els Verds / Os Verdes / Berdeak [The Greens] {Member of: Los Verdes Izquierda Verde}
 Iniciativa per Catalunya - Verds (IC-V) [Initiative for Catalonia - Greens] {Member of: Los
Verdes - Izquierda Verde}
 Izquierda Demócrata Cántabra (IDCAN) [Cantabrian Democratic Left] {Member of: Los
Verdes - Izquierda Verde}
 Los Verdes - Grupo Verde [The Greens - Green Group]
 Els Verds - Alternativa Verda [The Greens - Green Alternative]
 Unión Centrista - Centro Democrático y Social (UC-CDS) [Centrist Union - Democratic and
Social Centre]
 Partido Andalucista (PA) [Andalusian Party]
 Chunta Aragonesista (CHA) [Aragonese Junta]
 Democracia Nacional (DN)
 Partido Nacional Republicano (PNR) [National Republican Party]
 Partido Humanista de España [Humanist Party of Spain]
 Partit Humanista de Catalunya [Humanist Party of Catalonia]
 Euskadiko Humanistak / Partido Humanista de Euskadi [Humanist Party of the Basque
Country]
 Unificación Comunista de España (PCE) [Communist Unification of Spain]
 Democracia Directa Activa (DDA) [Direct Active Democracy]
 Partido de la Ley Natural (PLN) [Natural Law Party]
 Partido Revolucionario de los Trabajadores (PRT) [Revolutionary Workers' Party]
 Partido Obrero Revolucionario (POR) / Partit Obrer Revolucionari (POR) / Partido Obreiro
Revolucionario (POR) / Langile Iraultzaile Alderdia [Revolutionary Workers' Party]
 Partido Democrático Doctrinal del Pueblo Español (PDDPE) [Doctrinal Democratic Party of
the Spanish People]
 Partit Espinaltià
 Partido Regionalista de Cantabria (PRC) [Regionalist Party of Cantabria]
 Unión del Pueblo Navarro (UPN) [Union of the Navarrese People]
 Partit Socialista de Mallorca - Nacionalistes de Mallorca (PSM-NM)
 Unió Valenciana (UV) [Valencian Union]
 Bloc Nacionalista Valencià (BLOC) [Nationalist Valencian Bloc]
 Partit Valencià Nacionalista (PVN) [Valencian Nationalist Party] {Member of: Bloc
Nacionalista Valencià}
 Partit per la Independència (PI) [Party for the Independence]
 Tierra Comunera - Partido Nacionalista Castellano (TC-PNC) [Common Earth - Castilian
Nationalist Party]
 Esquerra Valenciana [Valencian Left]
 Esquerra Nacionalista Valenciana (ENV) [Valencian Nationalist Left]
 Partido Nacionalista Galego - Partido Galeguista (PNG-PG)
 Unión do Povo Galego (UPG) [Union of the Galician People]
 Unidad Progresista de Canarias (UPCAN) [Progressive Unity of the Canary Islands]
 Partido Riojano [Riojan Party]
İsveç [ Sverige ]
 Socialdemokratiska Arbetarepartiet (SAP) [Socialdemocratic Workers' Party]
 Moderata Samlingspartiet [Moderate Rally Party]
 Centerpartiet [Centre Party]
 Folkpartiet Liberalerna [Liberal People's Party]
 Vänsterpartiet [Left Party]
 Miljöpartiet de Gröna [Environmental Party The Greens]
 Kristdemokraterna [Christian Democrats]
 Ny Demokrat i [New Democracy]
 Sverigedemokraterna (SD) [Sweden Democrats]
 Konservativa Partiet (KP) [Conservative Party]
 Socialistiska Partiet (SP) [Socialist Party]
 Sveriges Kommunistiska Parti (SKP) [Communist Party of Sweden]
 Rättvisepartiet Socialisterna (RS) [Socialist Justice Party]
 Kommunistiska Partiet Marxist-Leninisterna (revolutionärerna) (KPML(r)) [Communist Party
Marxist-Leninists (revolutionaries)]
 Centrum Demokraterna (CD) [Centre Democrats]
 Allianspartiet [Alliance Party]
 Ny Framtid [New Future]
 Ny Solidaritet [New Solidarity]
 Vikingapartiet [Viking Party]
 Stockholmspartiet
 Sjöbopartiet
 Botkyrkapartiet
 EnköpingsPartiet (EkP)
 Lidingöpartiet
 Staffanstorpspartiet (Sp)
 Sjukvårdspartiet Västernorrland
 Framstegspartiet i Åstorp
 Akademikerpartiet i Linköping
 Bopartiet i Ludvika
İsviçre [ Schweiz - Suisse - Svizzera ]
 Sozialdemokratische Partei der Schweiz (SP) / Parti Socialiste Suisse (PS) / Partito
Socialista Svizzera (PS) [Socialist Party of Switzerland]
 Schweizerische Volkspartei (SVP) / Union Démocratique du Centre (UDC) / Unione
Democratica di Centro (UDC) / Partida Populara Svizra (PPS) [Swiss People's Party]
 Freisinnig-Demokratische Partei (FDP) / Parti Radical-Démocratique (PRD) [LiberalDemocratic Party]
 Christlichdemokratische Volkspartei (CVP) / Parti Démocrate-Chrétien (PDC) / Partito
Popolare Democratico (PPD) / Partida Cristiandemocrata (PCD) [Christiandemocratic
People's Party]
 Grüne - Grüne Partei der Schweiz / Les Verts - Parti Écologiste Suisse / I Verdi - Partito
Ecologista Svizzero / La Verda - Partida Ecologica Svizra [The Greens - Green Party of
Switzerland]
 Parti Libéral Suisse (PLS) / Liberale Partei der Schweiz (LPS) [Liberal Party of Switzerland]
 Schweizer Demokraten (SD) / Démocrates Suisses (DS) [Swiss Democrats]
 Evangelische Volkspartei der Schweiz (EVP) / Parti Évangélique Suisse (PEV) / Partito
Evangelico Svizzero (PEV) / Partida Evangelica da la Svizra (PEV) [Evangelical People's
Party of Switzerland]
 Eidgenössisch-Demokratische Union (EDU) / Union Démocratique Fédérale (UDF) [Federal
Democratic Union]
 Partei der Arbeit der Schweiz (PdA) / Parti Suisse du Travail - Parti Ouvrier Populaire
(PST/POP) / Partito Svizzero del Lavoro (PdL) [Labour Party of Switzerland]
 Freiheits-Partei (FPS) [Freedom Party]
 Christlich-Soziale Partei (CSP) / Parti Chrétien-social (PCS) / Partida Cristian-sociala (PCS)
[Christian-Social Party]
 Katholische Volkspartei Schweiz (KVP) / Parti Chretien-Conservateur Suisse (PCC) / Partito
Cristiano Conservatore Svizzero (PCC) [Catholic People's Party Switzerland]
 Humanistische Parte i [Humanist Party]
 Neue Ordnung 2000 (NO2000) / Partie Ordre Nouvelle 2000 (PON) / Parti Ordiari Nuove
2000 (PON) [Party New Order 2000]
 Alternative Liste / Linkes Bündnis Zürich
 Partito Liberalsocialista Ticinese (PLST) [Liberalsocialist Party of Ticino]
 Lega dei Ticines i
İtalya [ Italia ]
 Movimento per L'Ulivo [Movement for the Olive Tree]
 Democratici di Sinistra (DS) [Democrats of the Left] {Member of: L'Ulivo}
 Forza Italia (FI) [Italian Force] {Member of: Casa delle Libertá}
 Alleanza Nazionale (AN) [National Alliance] {Member of: Casa delle Libertá}
 Lega Nord [Northern League] {Member of: Casa delle Libertá}
 Partito della Rifondazione Comunista (PRC) [Communist Refoundation Party]
 Partito dei Comunisti Italiani (PdCI) [Party of Italian Communists] {Member of: L'Ulivo}
 La Margherita
 Partito Popolare Italiano (PPI) [Italian People's Party] {Member of: La Margherita, L'Ulivo}
 I Democratic i [The Democrats] {Member of: La Margherita, L'Ulivo}
 Rinnovamento Italiano [Italian Renovation] {Member of: La Margherita, L'Ulivo}
 Centro Cristiano Democratico (CCD) [Christian Democratic Centre] {Member of: Casa delle
Libertá}
 Cristiani Democratici Uniti (CDU) [United Christian Democrats] {Member of: Casa delle
Libertá}
 Unione Democratici per l'Europa (UDEUR) [Democratic Union for Europe] {Member of:
L'Ulivo}
 Socialisti Democratici Italiani (SDI) [Italian Democratic Socialists] {Member of: L'Ulivo}
 Federazione dei Verd i [Federation of the Greens] {Member of: L'Ulivo}
 Nuovo Partito Socialista Italiano (Nuovo PSI) [New Italian Socialist Party] {Member of: Casa
delle Libertá}
 Lista Di Pietro - Italia dei Valor i [List Di Pietro - Italy of Values]
 Democrazia Europea [European Democracy]
 Movimento Sociale Fiamma Tricolore [Social Movement Three Color Flame]
 Federazione dei Liberali (FdL) [Federation of Liberals]
 Partito Repubblicano Italiano (PRI) [Italian Republican Party]
 Partito Democratico Cristiano (PDC) [Christian Democratic Party] {Member of: Casa delle
Libertá}
 Democrazia Cristiana (DC) [Christian Democracy]
 Radicali Italian i [Italian Radicals]
 Radicali di Sinistra (RS) [Radicals of the Left]
 Südtiroler Volkspartei (SVP) [South Tyrolese People's Party]
 Partito Umanista (PU) [Humanist Party]
 Partito Umanista Democratico Italiano (PUDI) [Italian Democratic Humanist Party]
 Union für Südtiro l [Union for South Tyrol]
 Union Valdôtaine
 Partito Sardo d'Azione
 Partito Siciliano d'Azione
 Partito della Legge Naturale (PLN) [Natural Law Party]
 Partito Marxista-Leninista Italiano (PMLI) [Italian Marxist-Leninist Party]
 Destra Riformista [Reformist Right]
 Fronte Sociale Nazionale (FN) [National Social Front]
 Forza Nuova [New Force]
 Lega Sud [Southern League]
 Veneta Repubblica
 Partito Autonomista Trentino Tirolese (PATT)
 Die Freiheitlichen [The Liberals]
 Unione del Nord-Ovest
 Alleanza Monarchica [Monarchist Alliance]
 Movimento Monarchico Italiano (M.M.I.) [Italian Monarchist Movement]
İzlanda [ Island ]
 Sjálfstæðisflokkurinn [Independence Party]
 Samfylkingin [The Alliance]
 Framsóknarflokkurinn [Progress Party]
 AlÞýðubandalagið [People's Alliance] {Member of: Samfylkingin}
 Alþýðuflokkurinn - Jafnaðarmannaflokkur Íslands [People's Party - Social Democratic Party
of Iceland] {Member of: Samfylkingin}
 Vinstrihreyfingin - Grænt framboð [Left-Green Alliance]
 Frjálslyndi flokkurinn [Liberal Party]
 Þjóðvak i [National Awakening]
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
 Ulusal Birlik Partisi (UBP) [Ulusal Birlik Partisi]
 Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) [Cumhuriyetçi Türk Partisi]
 http://www.demokratparti.net/ [Demokrat Parti]
 http://www.toplumcudemokrasipartisi.com/ [Toplumcu Demokrasi Partisi]
 http://www.ozgurparti.org/ [Özgür Parti]
Latviya [ Latvija ]
 Tautas Partija (TP) [People's Party]
 Savienîba "Latvijas cels" (LC) [Alliance "Latvia's Way"]
 Apvieniba "Tevzemei un Brivibai" / LNNK <additional site>
 Latvijas Socialdemokratiska Stradnieku Partija (LSDSP) [Latvian Socialdemocratic Labour
Party]
 Latvijas Zemnieku Savienîba (LZS) [Latvian Farmers Union]
Liechtenstein [ Liechtenstein ]
 Vaterländische Union [Patriotic Union]
 Freie Liste [Free List]
Litvanya [ Lietuva ]
 Lietuvos Demokratine Darbo Partija (LDDP) [Lithuanian Democratic Labour Party]
 Lietuvos Socialdemokratu Partija (LSDP) [Lithuanian Socialdemocratic Party]
 Naujosios Demokratijos Partija (NDP) [New Democratic Party]
 Naujoji Sajunga (Socialliberalai) (NS) [New Union (Socialliberals)]
 Lietuvos Liberalu Sajunga (LLS) [Lithuanian Liberal Union]
 Tevynes Sajunga (Lietuvos Konservatoriai) (TS(LK)) [Homeland Union (Lithuanian
Conservatives)]
 Lietuvos Krikscioniu Demokratu Partija (LKDP) [Lithuanian Christian Democratic Party]
 Lietuvos Centro Sajunga (LCS) [Lithuanian Centre Union]
 Nuosaikiuju Konservatoriu Sajunga (NKS) [Moderate Conservative Union]
 Lietuvos Politiniu Kaliniu ir Tremtiniu Sajunga (LPKTS) [Lithuanian Political Prisoners and
Deportees Union]
 Socialdemokratija 2000 [Social Democracy 2000]
 Lietuvos Nacionaldemokratu Partija (LNDP) [Lithuanian Nationaldemocratic Party]
 Tevynes Liaudies Partija [Homeland People's Party]
Lüksemburg [ Luxembourg - Luxemburg ]
 Parti Chrétien-Social du Luxembourg / Christlich-Soziale Volkspartei Luxemburgs (CSV)
[Christian Social Party of Luxembourg]
 Demokratesch Partei (DP) [Democratic Party]
 Parti Ouvrier Socialiste Luxembourgeois (POSL) / Luxemburger Sozialistische Arbeiterpartei
(LSAP) [Socialist Workers' Party of Luxembourg]
 Déi Gréng [The Greens]
 Aktiounskomitee fir Demokratie a Rentegerechtegkeet (ADR)
 Déi Lénk / Die Linken / La Gauche [The Left]
 Greng an Liberal Allianz Lëtzebuerg (GAL) [Green and Liberal Alliance Luxembourg]
Macaristan [ Magyarország ]
 Magyar Szocialista Párt (MSZP) [Hungarian Socialist Party]
 Fiatal Demokraták Szövetsége - Magyar Polgári Párt (FIDESZ - MPP) [Alliance of Young
Democrats - Hungarian Civic Party]
 Szabad Demokraták Szövetsége (SZDSZ) [Alliance of Free Democrats]
 Független Kisgazda-, Földmunkás- és Polgári Párt (FKGP) [Independent Smallholders,
Agrarian Workers and Civic Party]
 Magyar Igazság és Élet Pártja (MIÉP) [Hungarian Truth and Life Party]
 Magyar Demokrata Fórum (MDF) [Hungarian Democratic Forum]
 Munkáspárt (MP) [Workers' Party]
 Kereszténydemokrata Néppárt (KDNP) [Christian Democratic People's Party]
 Magyar Demokrata Néppárt (MDNP) [Hungarian Democratic People's Party]
 Nemzeti Demokrata Párt (NDP) [National Democratic Party]
 Szociáldemokrata Párt (SZDP) [Socialdemocratic Party]
 Humanista Párt [Humanist Party]
 Centrum Párt [Centre Party]
Makedonya [ Makedonija ]
 Vnatresno Makedonska Revolucionerna Organizacija - Demokratska Partija za Makedonsko
Nacionalno (VMRO-DPMNE) [Internal Macedonian Revolutionary Organisation - Democratic
Party for Macedonian National Unity]
 Demokratska Alternativa (DA) [Democratic Alternative]
 Socijaldemokratski Sojuz na Makedonije (SDMS) [Social Democratic League of Macedonia]
 Liberalno-demokratska Partija (LDP) [Liberal Democratic Party]
 MAAK - Konzervativna Partija
 http://www.tdp.org.mk/ [Makedonya Türk Demokratik Partisi]
 Partia Demokratike Shqiptare (PDSH) [Albanian Democratic Party]
 Türk Milli Birlik Hareketi
 Makedonya Türk Hareket Partisi
Malta [ Malta ]
 Malta Labour Party (MLP) / Partit Laburista
 Nationalist Party / Partit Nazzjonalista (PN)
 Democratic Alternative / Alternattiva Demokratika
Norveç [ Norge ]
 Det norske Arbeiderparti (DNA) [Norwegian Workers' Party]
 Fremskrittsparti (FrP) [Progress Party]
 Høyre [Conservative Party]
 Kristelig Folkeparti (KrF) [Christian People's Party]
 Senterpartiet (SP) [Center Party]
 Sosialistisk Venstreparti (SV) [Socialist Left Party]
 Venstre [Left]
 Rød Valgallianse (RV) [Red Election Alliance]
 Miljøpartiet De Grønne [Environmental Party The Greens]
 FRIdemokratene [Free Democrats]
 Pensjonistpartiet [Pensioners Party]
 Norges Kommunistiske Parti (NKP) [Communist Party of Norway]
 Arbeidernes Kommunistparti (AKP) [Workers Communist Party]
 Naturlovpartiet (NLP) [Natural Law Party]
 Folkepartiet [People's Party]
 Internasjonale Sosialister (IS) [International Socialists]
 Kystpartiet
Polonya [ Polska ]
 Sojusz Lewicy Demokratycznej (SLD) [Democratic Left Alliance]
 Unia Pracy (UP) [Labour Union]
 Platforma Obywatelska (PO) [Citizens' Platfrom]
 Samoobrona Rzeczypospolitej Polskie j [Self-Defence of the Polish Republic]
 Prawo i Sprawiedliwosc (PiS) [Law and Justice]
 Polskie Stronnictwo Ludowe (PSL) [Polish Peasants Party]
 Liga Polskich Rodzin (LPR) [Polish Family League]
 Unia Wolnosci (UW) [Freedom Union]
 Zjednoczenie Chrzescijansko-Narodowe (ZChN) [Christian-National Union]
 Unia Polityki Realnej (UPR) [Real Politics Union]
 Alternatywa - Partia Pracy
 Konfederacja Polski Niepodleglej (KPN) [Confederation for an Independent Poland]
Portekiz [ Portugal ]
 Partido Social Democrata (PSD) [Social Democratic Party]
 Partido Socialista (PS) [Socialist Party]
 Partido Comunista Português (PCP) [Portuguese Communist Party] {Member of: Coligação
Democrática Unitária}
 Partido Ecologista "Os Verdes" [Ecologist Party "The Greens"] {Member of: Coligação
Democrática Unitária}
 Bloco de Esquerda [Left Bloc]
 Partido Libera l [Liberal Party]
 Partido Humanista [Humanist Party]
Romanya [ Romania ]
 Partidul Social Democrat (PSD) [Social Democratic Party]
 Partidul România Mare (PRM) [Party of Great Romania]
 Partidul National Liberal (PNL) [National Liberal Party]
 Romániai Magyar Demokrata Szövetség (RMDSZ) / Uniune Democrata a Maghiarilor din
Romania (UDMR) [Democratic Alliance of Hungarians in Romania]
 Partidul National Taranesc Crestin Democrat (PNTCD) [National Peasant Christian
Democratic Party]
 Uniunea Fortelor de Dreapta (UFD) [Union of Rightist Forces]
 Alianta Nationala Crestin Democrata (ANCD) [Christian Democratic National Alliance]
 Partidul Umanist din România (PUR) [Humanist Party of Romania]
 Partidul Vietii Românesti (PVR)
 Romanya Türk-Müslüman Tatarlar Demokratik Birliği / Uniunea Democrată a Tătarilor
Turco-Musulmani din România
 Romanya Türk Demokratik Birliği / Uniunea Democrată Turcă din România
Slovakya [ Slovensko ]
 Hnutie za Demokratické Slovensko (HZDS) [Movement for Democratic Slovakia]
 Slovenská Demokratická a Krestanská Únia (SDKÚ) [Slovak Democratic and Christian Union]
 Strana Smer [Direction Party]
 Magyar Koalíció Pártja (MKP) / Strana Madarskej Koalície (SMK) [Party of the Hungarian
Coalition]
 Krestansko Demokratické Hnutie (KDH) [Christian-Democratic Movement]
 Aliancia Nového Obcana (ANO) [New Civic Alliance]
 Komunistická Strana Slovenska (KSS) [Communist Party of Slovakia]
 Pravá Slovenská Národná Strana (PSNS) [Real Slovak National Party]
 Slovenská Národná Strana (SNS) [Slovak National Party]
 Sociálnodemokratická Alternatívá [Social-Democratic Alternative]
 Strana Demokratickej Lavice (SDL) [Party of the Democratic Left]
 Sociálnodemokratická Strana Slovenska (SDSS) [Socialdemocratic Party of Slovakia]
 Demokratická Strana (DS) [Democratic Party]
 Strana Obcianskeho Porozumenia (SOP) [Party of Civil Understanding]
 Strany Zelených na Slovensku [Green Party of Slovakia]
 Strana Demokratického Stredu (STRED)
Slovenya [ Slovenija ]
 Liberalna Demokracija Slovenije (LDS) [Liberal Democracy of Slovenia]
 Socialdemokratska Stranka Slovenije (SDS) [Socialdemocratic Party of Slovenia]
 Zdruzena Lista Socialnih Demokratov (ZLSD) [United List of Social Democrats]
 Slovenska Ljudska Stranka (SLS-SKD) [Slovenian People's Party]
 Nova Slovenija (NSi) - Krscanska Ljudska Stranka [New Slovenia - Christian People's
Party]
 Stranka Mladih Slovenije (SMS) [Youth Party of Slovenia]
 Slovenska Nacionalna Stranka (SNS) [Slovenian National Party]
 Demokraticna Stranka Upokojencev Slovenije (DeSUS) [Democratic Pensioners Party of
Slovenia]
 Zeleni Slovenije [Greens of Slovenia]
 Nova Stranka [New Party]
 Republikanci Slovenije [Republicans of Slovenia]
Türkiye
 Demokratik Sol Parti (DSP)
 Milliyetci Hareket Partisi (MHP)
 Anavatan Partisi (ANAP)
 Dogru Yol Partisi (DYP)
 Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)
 Büyük Birlik Partisi (BBP)
 Adalet ve Kalkinma Partisi (AKP)
 Saadet Partisi (SP)
 Özgürlük ve Dayanisma Partisi (ÖDP)
 Demokrat Türkiye Partisi (DTP)
 Liberal Demokrat Parti (LDP)
 Millet Partisi (MP)
 Yeniden Dogus Partisi (YDP)
 Türkiye Komünist Partisi (TKP)
 Emegin Partisi (EMEP)
 Degisen Türkiye Partisi (DEPAR)
 Aydinlik Türkiye Partisi (ATP)
 Anayol Partisi (AYP)
Yunanistan [ Ellas ]
 Panellinio Socialistiko Kinima (PASOK) [Panhellenic Socialist Movement]
 Nea Dimokratia (ND) [New Democracy]
 Kommounistiko Komma Elladas (KKE) [Communist Party of Greece]
 Synaspismos tis Aristeras kai tis Proodou (SYN) [Coalition of the Left and Progress]
 Dimokratiko Kinoniko Kinima (DIKKI) [Democratic Social Movement]
 Politiki Anix i [Political Spring]
 Hellenic Front
 Vinozhito [Rainbow]
Enstitüler, Araştırma Kuruluşları
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
●
Centre for European Policy Studies, www.ceps.be
European Centre for Minority Issues, www.ecmi.de
European University Institute, http://www.iue.it/
European Union Institute for Security Studies, http://www.iss-eu.org/
European Training and Research Centre for Human Rights and Democracy (ETC),
http://www.etcgraz.at
European Policy Centre (EPC), http://www.epc.eu
European Information Network on International Relations and Area Studies (EINIRAS),
http://www.einiras.org
Netherlands Institute of International Relations, http://clingendael.nl
International Institute for the study of Islam in the Modern World, http://www.isim.nl/
Center for Applied Policy Research (CAP), http://www.cap-lmu.de
Center for Defence and Security Strategic Studies (CDSSS), http://cssas.unap.ro/index_en.htm
Center for the Study of Democracy (CSD), http://www.csd.bg
Copenhagen Institute for Futures Studies (CIFS), http://www.iff.dk
Danish Institute for International Studies (DIIS), http://www.diis.dk
Elcano Royal Institute of International and Strategic Studies, www.realinstitutoelcano.org
Finnish Institute of International Affairs (FIIA), www.upi-fiia.fi
Geneva Centre for Security Policy (GCSP), www.gcsp.ch
Foreign Policy Centre (FPC), http://fpc.org.uk
Geneva Call, www.genevacall.org
German Institute of Global and Area Studies (GIGA), www.giga-hamburg.de
Institute for Peace Research and Security Policy, www.ifsh.de
Institut européen de l'Université de Genève (IEUG), www.unige.ch/ieug
INCORE (International Conflict Research), www.incore.ulst.ac.uk
International Peace Research Institute, Oslo (PRIO), www.prio.no
Norwegian Institute of International Affairs (NUPI), www.nupi.no
Oxford Council on Good Governance (OCGG), www.oxfordgovernance.org
Oxford Research Group (ORG), www.oxfordresearchgroup.org.uk
Peace Research Institute Frankfurt (PRIF), www.prif.org
Portuguese Institute for International Relations and Security (IPRIS), www.ipris.org/index.php
Research Institute for European and American Studies (RIEAS), http://www.rieas.gr
Stockholm International Peace Research Institute (SIPRI), www.sipri.org
The International Institute for Strategic Studies (IISS), www.iiss.org
Turkish Economic and Social Studies Foundation (TESEV), www.tesev.org.tr
Institute of International Relations Prague (IIR), www.iir.cz

Benzer belgeler