AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER

Transkript

AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Ġçindekiler
TÜRKĠYE GÜNDEMĠ ............................................................................................................ 2
AİHM Türkiye'yi 250 milyon liraya mahkum etti .............................................................................. 2
Türkiye‟den AİHM kararına öfkeli cevap ............................................................................................. 3
Türkiye'nin Bosna Hersek'e desteği devam edecek ............................................................................. 3
Ankara‟da Kudüs Toplantısı................................................................................................................ 4
Kıbrıs'ta 'özlü müzakereler' ................................................................................................................. 5
AİHM ve pişmiş aşa su katmak… - İsmail Kapan – Türkiye Gazetesi ............................................... 6
Anlaşma Yakında Tamamlanabilir - Herb Keinon – The Jeruselam Post ......................................... 7
Batının verdiği karneleri ne kadar dikkate almalıyız? – H. Hümeyra Şahin – Akşam Gazetesi ......... 8
ORTADOĞU GÜNDEMĠ........................................................................................................ 9
Irakta bombalı saldırı: 11 ölü, 24 yaralı .............................................................................................. 9
Kuzey Irak'ta Talabani'nin partisi koalisyona katıldı .......................................................................... 9
İran'dan ABD kopyası İHA ............................................................................................................... 10
Brookings: „Suriyeli Mülteciler Dönmeyebilir ................................................................................. 10
Mısır'da seçimler ve İhvan'ın geleceği – Burhanettin Duran – Sabah Gazetesi ................................ 11
AVRUPA GÜNDEMĠ ............................................................................................................ 13
Ukrayna'da ayrılıkçıların istediği oldu .............................................................................................. 13
Ukrayna'daki referandumları tanımıyoruz ......................................................................................... 14
Kırım Tatarları'nın durumu tehlikede ................................................................................................ 14
Avrupa Birliği‟nden Kiev‟e tam destek ............................................................................................ 15
İzlanda AB'ye üyelik başvurusunu geri çekmeyi erteledi ................................................................. 15
141 ülkede işkence hala çok yaygın .................................................................................................. 15
Fransa‟dan BMGK'ya Suriye teklif ................................................................................................... 16
Özerklikle bitecek mi? – Sami Kohen – Milliyet Gazetesi ............................................................... 17
AMERĠKA GÜNDEMĠ ......................................................................................................... 18
ABD Başkan Yardımcısı Kıbrıs'a gidiyor.............................................................................................. 18
Washington Anıtı Yeniden Açılıyor .................................................................................................. 18
Washington'da bahar havası – Suat Kınıklıoğlu – Radikal Gazetesi................................................. 19
AFRĠKA GÜNDEMĠ ............................................................................................................. 20
Kaçırılan kızlar için FBI devrede ...................................................................................................... 20
Nijerya: Kaçırılan kızların bulunması için gereken neyse yapılacak ................................................ 20
Hartum Üniversitesi'nde eğitime süresiz ara verildi .......................................................................... 21
1
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Somali'de bombalı saldırı: 17 ölü, 20 yaralı ...................................................................................... 21
Ban'dan, 'özel mahkeme' çağrısı ........................................................................................................ 21
Boko Haram vakası ve muhalefetin paradoksu – Ceren Kenar – Türkiye Gazetesi.......................... 22
ASYA PASĠFĠK GÜNDEMĠ ................................................................................................. 23
Afganistan'da Taliban'a operasyon: 25 ölü ........................................................................................ 23
Hindistan‟da beş haftalık seçim maratonu bitti ................................................................................. 24
Tutuklu Uygur'dan haber alınamıyor ................................................................................................ 24
İhtilaflı sularda tazyikli su savaşı! ..................................................................................................... 24
TÜRKĠYE GÜNDEMĠ
AĠHM Türkiye'yi 250 milyon liraya mahkum etti
Dünya Bülteni
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Kıbrıs'ta taraflar arasında müzakerelerin gidişatını
etkileyebilecek önemli bir kararı açıkladı. Mahkeme, 1974 Kıbrıs harekatı nedeniyle
Ankara'yı Rum Yönetimine rekor tazminat ödemekle cezalandırdı.Açıklanan tazminat cezası
miktarı 90 milyon euro..
Kararla birlikte Türkiye Strasbourg Mahkemesi tarafından devletlerarası bir davada ilk defa
tazminat ödemekle cezalandırılmış oldu.
Mahkeme, Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Türkiye'ye karşı 1994 yılında açtığı devletlerarası
davanın tazminata ilişkin bölümüyle ilgili kararını bugün Strasbourg'da düzenlenen bir
duruşmayla açıkladı.
Rum Yönetimi, Türkiye'nin 1974'te Kuzey Kıbrıs'a gerçekleştirdiği askeri harekat sonrası
kaybolan Kıbrıslı Rumlar, yerlerinden edilmiş kişilerin ikametgah, mülkiyet ve seçim
yapabilme hakları, Kuzey Kıbrıs'taki Rumların yaşam koşulları ve Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan
Kıbrıslı Türkler ve Çingenelerin durumlarını gerekçe göstererek 22 Kasım 1994 tarihinde
Strasbourg Mahkemesi'ne başvurmuştu.
Başvuruda, 1974 harekatıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin birçok maddesinin sürekli
olarak ihlal edildiği savunulmuştu. Rum Yönetimi tarafından AİHM'ye sunulan belgelerde
1974 sonrası 1491 Rumun hala kayıp olduğu, 211 bin Rumun da yerlerinde edildiği
belirtmişti.
Türkiye'den AĠHM'nin rekor cezasına sert tepki!
Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'nin Avrup İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından 90
milyon Euro tazminata mahkum edilmesiyle ilgi bir açıklama geldi.
2
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararıyla ilgili
bir soruyu yanıtladı.
'Yanlışlık ve tutarsızlıklar içerdiğini' belirttiği kararın 'hukuki zeminden de yoksun olduğunu'
söyleyen sözcü, "Kıbrıs sorununun devam ettiği koşullarda uygulanma kabiliyeti olmadığının
görüldüğünü" söyledi.
Dışişleri Sözcüsü, Rum tarafının Kıbrıs'ta kapsamlı çözüm müzakerelerinin devam ettiği 2010
yılında yaptığı müracaati da "iyi niyetten uzak" olarak değerlendirdi.
Sözcü, "Müracaatın, müzakerelerin sonuç vermesi için çabaların yoğunlaştırıldığı bir aşamada
karara bağlanmış olduğu da dikkat çekmektedir" dedi.
Kıbrıs Harekatı kararını veren AİHM, Türkiye'yi 90 milyon Euro tazminat ödemeye mahkum
etmişti.
Türkiye‟den AĠHM kararına öfkeli cevap
The Daily Telegraph, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AİHM)‟nin Kıbrıs konusunda
Türkiye‟ye verdiği 90 milyon Euro tazminat cezasına Türkiye‟nin “öfkeli şekilde” cevap
verdiğini ve kararın adada uzlaşı çabalarına zarar verebileceğini söylediğini vurguluyor.
Haberde Kıbrıs Cumhuriyeti hükümet sözcüsü Nikos Christodoulides‟in Türkiye‟yi karara
uymaya çağırdığı belirtiliyor.
The Guardian gazetesi AİHM‟in kararını University College London‟dan uluslararası hukuk
profesörü Philippe Sands‟e yorumlatıyor. Sands kararın Ukrayna ve Gürcistan‟ın Rusya‟ya
yönelttiği “haksız işgal” suçlamaları için emsal teşkil edebileceğini belirtiyor. Haberde
kararın, adada barışçıl çözüm girişimlerinin yeniden başlatıldığı bir döneme denk geldiğine de
vurgu yapılıyor.
Türkiye'nin Bosna Hersek'e desteği devam edecek
AA
Cumhurbaşkanı
Gül
ile
resmi
ziyaret
için
Türkiye'de
bulunan Bosna
Hersek Cumhurbaşkanlığı Konsey Başkanı Bakir İzzetbegoviç, baş başa görüşmelerin
ardından Çankaya Köşkü'nde ortak basın toplantısı düzenledi.
Gül, İzzetbegoviç'i Ankara'da ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu belirterek,
İzzetbegoviç'in Mart ayında Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanlığını
devralmasından sonra Türkiye'ye ilk ziyaretini gerçekleştirdiğini söyledi.
Türkiye ile Bosna Hersek arasındaki ilişkilerin köklü bir tarihi geçmişe ve beşeri bağlara
dayandığını belirten Gül, ''Çok güçlü ve özeldir, Türkiye daima Bosna Hersek'e destek
vermiştir ve vermeye de devam edecektir'' ifadesini kullandı.
Türkiye ile Bosna Hersek arasındaki ikili ilişkilerin mükemmel düzeyde seyrettiğini, ilişkileri
özellikle ekonomik alanda daha ileri götürmek üzere neler yapılabileceğinin konuşulduğunu
anlatan Gül, iki ülke arasındaki ticaret hacminin yaklaşık 400 milyon, Bosna Hersek'teki Türk
yatırımlarının ise 145 milyon dolar olduğunu kaydetti.
3
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Bosna Hersek'in NATO ve AB'ye üyelik süreçleri
Görüşmelerde ikili ilişkilerin yanı sıra bölgesel meseleleri de ele aldıklarını bildiren Gül,
Balkanlarda başlatılan üçlü mekanizmaların devamına değindiklerini, Bosna Hersek'in
NATO ve Avrupa Birliği üyelik süreçlerine ilişkin son durumu gözden geçirdiklerini ve
yapılması gerekenleri tartıştıklarını söyledi.
Bakir İzzetbegoviç
Bosna Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Bakir İzzetbegoviç de
konuşmasında, Türkiye ileBosna Hersek arasındaki ilişkilerin yoğunluğunun herkes
tarafından bilindiğini belirterek, Türkiye'nin Bosna Hersek'teki çalışmalarıyla iki toplum
arasında hem tarihi hem de manevi köprüler kurduğunu söyledi.
Türk hükümetini, ekonomik istikrar ve kazandığı güçten dolayı tebrik ettiğini kaydeden
İzzetbegoviç, "Türkiye global dünyada hak ettiği yeri kazandı" diye konuştu.
Gül-İzzetbegoviç görüşmesinde, demiryolları alanında işbirliği ve trafo fabrikalarının
kurulması konusunda ortak mutabakat zaptı imzalandı.
Ankara‟da Kudüs Toplantısı
IRNA
“Uluslararası Kudüs Toplantısı" Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Halkının Vazgeçilmez
Haklarının Kullanılması Komitesi ve İslam İşbirliği Teşkilatıyla (İİT) eş güdüm içinde bugün
Ankara‟da başladı.
Bu iki günlük toplantının ana gündemi Filistin‟e ilişkin sorunların incelenmesi, Doğu
Kudüs merkezli bağımsız Filistin devletinin kurulması için adil ve kalıcı bir şekilde çözüme
kavuşturulmasına yönelik uluslararası dayanışma ve iş birliğinin güçlendirilmesi ile Filistin
halkına verilen desteğin vurgulanmasıdır.
2014 yılınının “Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Yılı" olarak ilan edilmesi
çerçevesinde “Uluslararası Kudüs Toplantısı"na Türkiye ev sahipliği yapmaktadır.
Toplantıya Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel
Sekreteri, Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Halkının Vazgeçilmez Haklarının Kullanılması
Komitesi Başkanı ve BM‟den temsilciler katıldı.
Türkiye Dışişleri Bakanı açılış konuşmasında şunları söyledi: “Kudüs, tüm insanlığa ait bir
mekândır ve hangi güç bu şehre insan dalgasını engelleyebilir?”
Türkiye Dışişleri Bakanı şöyle devam etti: “Hangi hukuk ya da siyaset Kudüs ile Batı Şeria
arasında örülen duvarı izah edebilir? Hangi güç, hangi gerekçe ile Kudüs'ü insanlığa
kapatabilir. Hangi gerekçeyle Müslümanların Mescidî Aksa'ya girmesine engel olabilir?”
Ahmet Davutoğlu, Mescidî Aksa‟nın sonsuza kadar İslam dünyasının olacağını
vurgulayarak “Bu mekâna uzanan her el, İslam dünyasına uzanmış sayılacaktır ve biz o elin
karşısında güçlü bir şekilde duracağız.” dedi.
4
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Kıbrıs'ta 'özlü müzakereler'
Al Jazeera
Kıbrıs sorununa çözüm bulma amacıyla Türk ve Rum tarafları arasında süren müzakerelerde
bugünkü buluşma Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin aldığı tazminat kararının gölgesinde
gerçekleşecek.
Son olarak 6 Mayıs tarihinde buluşan Kıbrıslı Türk müzakereci Kudret Özersay ve Kıbrıslı
Rum müzakereci Andreas Mavroyannis ve heyetler, mülkiyet ve Kamu Hizmetleri
Komisyonu ile federal yetkiler konularında karşılıklı beş öneri sundu. Mülkiyet uzmanlarının
13 Mayıs öncesinde toplanarak hazırlık yapması planlandı.
Heyetlerin „özlü müzakereler‟ olarak adlandırdığı, kritik konuların görüşülmeye başlandığı 6
Mayıs‟taki toplantının ardından Özersay, iyi bir başlangıç yapıldığını ve 13 Mayıs‟ta yeni
konuları da görüşmeye başlayacaklarını söyledi. Bu konulardan birisi de, fedral devletin dış
ilişkileri olacak. Türk tarafı, dış ilişkiler konusuyla ilgili öneri sunacak.
Salı günü yapılan toplantıda, Avrupa Birliği konularında da henüz çözümlenmemiş detayların
masaya yatırılması planlanıyor. Özlü müzakerelere geçilmesinden kısa bir sonra, en geç
Haziran ayında yeniden çapraz ziyaretler yapılacak.
12 Mayıs günü Rum Yönetimi‟nin Türkiye aleyhine AİHM‟de açtığı dava sonuçlandı. AİHM,
Türkiye‟yi 1974 Barış Harekâtı‟ndan sonra oluşan kayıplar ve manevi zarardan dolayı 90
milyon Euro ödemeye mahkum etti.Türkiye bu tazminatı ödemeyeceğini açıklarken,
Davutoğlu da müzakerelerin sürdüğü dönemde bu kararın alınmasının yanlış olduğunu,
Ada‟daki olumlu psikolojik atmosferin bundan etkilenebileceğini söyledi. 13 Mayıs‟taki
heyetlerarası toplantıda, AİHM‟in kararı da gündeme gelebilir.
Müzakere başlıkları
Müzakere masasında altı başlık var: Yönetim, toprak, mülkiyet, AB, ekonomi ve garantiler.
2012'de kesilen ikinci müzakerelerde toprak ve garantörlük başlıkları dışında diğer konularda
ilerleme kaydedilmişti.
İki buçuk yıl sonra yeniden başlayan müzakerelerde diğer dört başlık yeniden görüşülüp
üzerinde uzlaşıldıktan sonra, toprak konusu ele alınacak. Toprak konusunun da çözülmesi
durumunda, garantör devletler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere‟nin de katılımıyla garantiler
konusu görüşülüp müzakereler sonuçlandırmaya çalışılacak.
Kritik konu: MaraĢ
Toprak konusunda en kritik konulardan biri, kapalı Maraş bölgesi. 2003 yılında tarafların
anlaştığı Annan Planı‟nda Maraş bölgesinin Rum tarafına bırakılmasına karar verilmişti. Rum
tarafı bu kez müzakereler sürerken Maraş‟ın bırakılmasını talep ediyor. Ancak KKTC
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, 19 Şubat‟ta yaptığı açıklamada,“Rum tarafı başından beri
5
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
kapalı Maraş‟ı güven artırıcı önlem olarak tartışıyor ve dünyayı da bu yönde
ayağa kaldırmaya çalışıyor. Ancak Maraş‟ı vermek gündemimizde yok” dedi.
En son görüşülecek garantiler konusunda da tarafların görüşleri farklı. Rum Yönetimi ve
Yunanistan Ada‟daki Türk askeri sayısının azaltılmasını talep ediyor. Eroğlu bu konuyla ilgili
olarak “Rumların bu konudaki yorumları yanlış. Türk askeri buradan çıkamaz. Çünkü garanti
ve ittifak anlaşmaları üç devletin birlikte imzalamış oldukları anlaşmadır. Dolayısıyla üç
devletin oy birliğiyle karar vermesi gerekir. Türkiye'nin kırmızı çizgisi olduğu dikkate
alınırsa, bunlar da olmayacak" açıklaması yaptı.
Heyetler müzakereleri sonuçlandırdığında, Rum ve Türk taraflarında eşzamanlı referandumlar
yapılarak çözüm halkların oyuna sunulacak.
AĠHM ve piĢmiĢ aĢa su katmak… - Ġsmail Kapan – Türkiye Gazetesi
Batı zihniyetinin hakim olduğu bütün uluslararası örgüt ve mekanizmalardan çıkan karalar,
nedense hep tarafgir ve çifte standartlı oluyor!
Siyasi olsun, hukuki olsun Batı zihniyetinin yönettiği bütün uluslararası örgüt ve
mekanizmalardan çıkan kararlar ve bu kurumların sergilediği tavırlar; nedense hakkaniyet ve
adalet yahut eşitlik ve objektiflik noktasında hep sınıfta kalıyor… Bu çerçevede mesela
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 1950‟li yıllardan itibaren Kıbrıs adasında Rum
terör örgütlerinin; 1960‟lardan itibaren de Rum Yönetiminin, Yunanistan‟ın da her türlü
desteğiyle Türklere karşı sürdürdüğü zulüm; baskı ve katliamlardan ötürü herhangi bir
tazminat kararı almış mıdır? Bırakın tazminatı filan, Avrupa Konseyi insanlık adına buradaki
Türkler için herhangi bir biçimde kılını kıpırdatmış mıdır?
Aynı şekilde, AİHM‟nin çatısı altında yer aldığı Avrupa Konseyi, mesela Ermenistan‟ın
1991‟de Karabağ‟ı işgal edip bir buçuk milyon Azeri‟yi yerinden yurdundan sürüp, o günden
beri gayrı insani şartlar altında sürünüyor olması karşısında; herhangi bir karar alma, bir
medeni tavır takınma zahmetinde bulunmuş mudur? Avrupa Birliği, siyaset ve hukuk bir
tarafa; bütün etik kuralları da yerle bir ederek, 1974 yılından beri fiilen Adanın Kuzey Bölgesi
üzerinde hiçbir siyasi ve idari etkinliği söz konusu olmayan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni,
bütün adanın temsilcisi olarak tam üyeliğe aldı. AB‟nin bu skandal kararı Kıbrıs meselesini
iyice kördüğüme çevirdi. Şimdi de AİHM, Türkiye‟nin ve Kuzey Kıbrıs Türklerinin hiçbir
şekilde tanımadığı, Güneydeki Rum Yönetiminin açtığı bir davayı, on küsur yıllık aradan
sonra tekrar ısıtıp gündeme soktu…
Üstelik bunu, Kıbrıs‟ta barış çabalarının yeniden yoğunlaştığı ve çözüm ümidinin güçlendiği
bir dönemde yaptı. Bu tek kelime ile pişmiş aşa su katmaktır. AİHM‟nin Türkiye aleyhine
hükmettiği 90 milyon avroluk tazminat kararının, uluslararası hukuk açısından hiçbir
bağlayıcılığı yoktur. Türkiye açısından da hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur ve bu kararı
tanımayacaktır. Bu husus dün Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu tarafından kesin bir
şekilde dile getirildi… Evet, bu kararın Kıbrıs konusuna hiçbir faydası olmayacaktır. Tam
aksine böyle bir dönemde bu kararın çıkmış olması büyük talihsizliktir. Nitekim Sayın
Davutoğlu da bu kararın zamanlamasına dikkat çekmiştir. Türkiye‟nin Londra ve Zürih
anlaşmalarına göre, Garantör devlet sıfatıyla; Kıbrıs‟taki Türklerin toptan imha olmasını
önlemek için gerçekleştirdiği Barış Harekâtı sırasında kaybolduğu iddia edilen, 491 ve Kuzey
Karpaz‟da mahsur kalan 211 Rum için bu kararı veren AİHM, 1963‟ten 1974‟e kadar
6
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
katledilen Türkler konusunda da bir düşünceye sahip midir acaba?!
Evet, dünyada cereyan eden bunca zulüm, katliam, işgal ve sömürü olaylarına baktığımızda,
AB‟nin, BM‟nin, AİHM‟nin hak ve adaletten uzak, güçlüden yana yaklaşımlarının
yansımasını görüyoruz. Bu şekilde dünyada barış ve huzurun sağlanması mümkün değildir.
Fakat ne yazık ki malum kurum ve kuruluşlar bugünkü çizgisini değiştirme niyetinde
görünmüyor. Kıbrıs‟ta suçlu tarafı ödüllendirip, mağduru ve onu korumaya çalışanı
cezalandırma gayreti, Batı‟nın o kokuşmuş tabiatının icabıdır...
AnlaĢma Yakında Tamamlanabilir - Herb Keinon – The Jeruselam Post
Üst düzey bir İsrailli yetkili, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun cuma günü Japonya'dan
dönmesinden sonra İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşebileceğini söyledi.
Yetkili, son birkaç aydır Türkiye'den gelen haberleri -nihayet- teyit ederek, Mavi Marmara
destanına son verecek olan bir anlaşmanın pek yakında imzalanacağını belirtirken,
"Başbakan‟ın geri dönmesini ve bir anlaşmayı sonuçlandırmasını bekliyoruz." dedi.
Eğer Netanyahu bu anlaşmayı gerçekten imzalarsa 30 Mayıs 2010'da İsrailli komandoların
Gazze ablukasını delmeye çalışan Türk gemisine binerek -büyük bir direnişle karşılaşmaları
ve gemide saldırıya uğramaları üzerine- dokuz Türk'ü öldürmelerinden yaklaşık dört yıl sonra
bu olay gerçekleşecek.
Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, geçen hafta iki ülke arasındaki görüşmelerin
"belirli bir seviyeye ulaştığını" ve "sorunların büyük oranda çözüldüğünü" söyledi.
Davutoğlu, katıldığı bir basın toplantısında şöyle konuştu: "Meslektaşlarımız görüşmeleri
sürdürüyor. Olumlu gelişmeler gördüğümüzü vurgulamak isterim."
Türkiye'nin Hürriyet Daily News gazetesinde geçen hafta yayımlanan bir habere göre
Davutoğlu, bu olay için özür dilenmesi, kurbanların ailelerine tazminat ödenmesi ve "Gazze
dâhil olmak üzere Filistin üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasını" içeren Türkiye'nin
ilişkilerin normalleştirilmesi yönündeki önceki şartlarını dile getirdi.
Davutoğlu, "Özür alındı ve tazminat görüşmeleri belirli bir seviyeye ulaştı." dedi.
Netanyahu, gemideki can kaybına sebep olan "operasyonel hatalar" nedeniyle bir yıl önce
Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'dan özür dilemişti.
İsrail, Türkiye ile yeniden normal ilişkiler kurmak için Gazze ablukasını kaldırma
niyetinde olmadığını açıkça belirtti, fakat her iki taraf da Türk yardımlarının Gazze'ye girişine
izin verilmesi konusunu görüşüyor.
Erdoğan, yaklaşık iki hafta önce PBS televizyonuna verdiği bir mülakatta, birkaç güne
veya haftaya kadar bir anlaşmaya varılabileceğini belirtti.
Medyada yer alan ve resmen teyit edilmemiş haberlere göre, her iki taraf da İsrail'in,
kurbanların ailelerine yaklaşık 21 milyon Amerikan doları ödenmesi konusunda anlaşmaya
vardı. Bu para ailelere doğrudan ödenmeyecek fakat daha sonra aralarında dağıtılmak üzere
bir fona aktarılacak.
7
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Bu anlaşma uyarınca Türkiye, İsrail ordusundaki komutanlar ve subaylar
hakkında hâlihazırdaki, ayrıca gelecekteki yasal takibatlara son veren bir yasayı geçirecek.
Anlaşma imzalandığında, ülkelerin karşılıklı olarak büyükelçilerini göreve başlatmaları
bekleniyor.
Batının verdiği karneleri ne kadar dikkate almalıyız? – H. Hümeyra ġahin – AkĢam
Gazetesi
Batının zihninde bir modernleşme tasarımı var ve kendi dışındaki dünyaya zaman zaman buna
göre karneler veriyor, tanımlamalar yapıyor. Ve bu süreçte bu toplumların içindeki
farklılıklarla, öznel şartlarla çok da ilgilenmiyor. Çünkü ona göre kendisi dışındaki dünya
yekpare bir bütün. Batı için önemli olan bu toplumların kendi koyduğu standartlara ne ölçüde
ulaştığı. Bu yaklaşım batının doğuyu kendinden daha düşük bir seviyede görüyor olmasından
kaynaklanıyor. Ve onu bir takım klişe şablonlar üzerinden tanımlıyor. Bildiğimiz
oryantalizm...
Batının Türkiye‟ye bakışını da bu oryantalist yaklaşımdan ayrı değerlendiremeyiz. Her ne
kadarTürkiye Ortadoğu‟ya has tipik tanımlamalar içine girmese de, son kertede tamamen
batı geleneğine de dahil değil.
Peki batının dünyaya karne düzenlediği bu standartlar „nesnel ve evrensel‟ mi?
Edward Said „uzak ve yabancı olana dair nesnel bilgi edinme beklentisi batıda
Nietzsche‟den beri azalmıĢtır‟ diyor. Modern batı düşüncesinin en coşkulu
öncülerinden Baconve Vico‟nun dahi dış gerçekliğin insan zihninin biçimlendirmelerinden
başka bir şey olmadığını söylüyor. Nitekim II. Dünya Savaşı‟ndan sonra dünyanın geçirdiği
zihni dönüşümle „nesnellik'konusunda kuşkuların derinleştiğini ve yorumlayıcı teorilerin güç
kazandığını biliyoruz.
Bir bilgiye sahipseniz o bilginin üzerinde kurduğunuz iktidar da sizin dünyaya bakışınızdan,
zihinsel önyargılarınızdan çok da bağımsız olmuyor.
Batı oryantalizm araştırmaları ile elde ettiği bilgi üzerinde iktidar kurup tüm dünyayı
tanımlarken, doğunun, İslam dünyasının hiç mi kabahati yok? Elbette var. Hatta çok var.
Sebepleri bu köşenin sınırlarını aşacak kadar derin ve uzun.
Burada şimdilik batının bize verdiği karnelerin nasıl bir arka plana yaslandığını ifade etmiş
olalım. Aynı zamanda batının kendi ajandası içinde dünyaya verdiği karnelere bizim değer
atfedip atfetmeme özgürlüğümüzü ele alalım. Her şeyden önce batının her
raporunun Türkiye‟deki eurosentrik muhaliflerin yaslandığı ölçüde mutlak hakikatler
olmadığını bilmek durumundayız. Kuşkusuz batıda tüm verileri dengeli şekilde analiz ederek
daha hakkaniyetli ve bize de ilham verecek değerlendirmeler yapan kurumlar yok değil.
Topyekün bir batı karşıtlığına da düşmeyelim. Fakat tek bir kaynağa dayanarak hazırlanan
raporlar üzerinden algı operasyonuna maruz kaldığımızda da bunu görelim.
Türkiye‟de bazı yaygın kompleksler var. Ne olduğumuzdan çok nasıl göründüğümüzü
önemsemek gibi. Sözgelimi Türk basınındaki çeşitlenmeyi batı görmüyor olabilir ama en
azından biz ne olduğumuz adına bunu bilelim. Ya da demokratikleşme paketi kapsamında
meclise daha önce giremeyen başörtülü muhabirlerin artık meclise girebildiğini
farkedelim. Freedom House belki bu hususların son 1-2 yıl içinde gerçekleştiğini hesaba
katsa son iki yılda Türkiye‟nin basın özgürlüğü notunu Cezayir‟in, BangladeĢ‟in gerisine
8
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
düşürmezdi. Batının görmek istemediği ama bizim bizzat yaşadığımız çok olumlu
gelişmeler
var Türkiye‟de.
Basın özgürlüğü alanında hiç mi sorun yok. Elbette var. Mesela tutukluluk durumlarıyla ilgili
yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğu açık. Basın özgürlüğü alanında bir kişi bile mağduriyet
yaşıyorsa bunu masaya yatırmak durumundayız.
Fakat bugün bu raporlar üzerinden estirilmeye çalışılan rüzgar başka. Türkiye hakkında
kolektif şekilde bilinçli algı operasyonları yapılıyor.
Tabii bu algıları külliyen yok sayamayız, zira algılar dünyasında yaşıyoruz. Fakat önce
raporun niyetini tespit etmek ve muhaliflere de bu karnelere teslim olmama özgürlüklerinin
var olduğunu hatırlatmak, sonra gerçek verileri ortaya koyarak bu hakkaniyetsiz algılarla
mücadele
etmek durumundayız.
ORTADOĞU GÜNDEMĠ
Irakta bombalı saldırı: 11 ölü, 24 yaralı
AA
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Bağdat'ın kuzeyindeki et-Tarimiyye bölgesinde bir
kontrol noktasına bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda 5 kişi hayatını kaybetti, 11 kişi
yaralandı.
İkinci saldırı ise, Bağdat'ın kuzeyindeki eş-Şab bölgesinin es-Sıhha mahallesindeki bir
kahvehane yakınında gerçekleşti. Burada da 6 kişi hayatını kaybetti, 13 kişi yaralandı.
Kuzey Irak'ta Talabani'nin partisi koalisyona katıldı
Dünya Bülteni
Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nde Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), koalisyon hükümetine
katılma kararı aldı. KYB'nin hükümete katılma kararı, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin
(IKBY) Süleymaniye kentinde parti politbürosunca gerçekleştirilen toplantıdan sonra
duyuruldu.
Partinin üst yönetiminden Nermin Osman, yaptığı açıklamada, "KYB, hükümete katılma ve
kendisine verilen makamları kabul etme kararı aldı" dedi.
Osman, Yüksek Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, İmar Bakanlığı, Kültür Bakanlığı
ve Şehitler ve Enfal Bakanlığı ile Başbakan Yardımcılığı ve Meclis Başkan Yardımcılığının
partilerine verildiğini aktardı. Peşmerge ve İçişleri bakanlıkları yardımcılığının da KYB‟ye
verildiğini bildiren Osman, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile yaptıkları anlaşmaya göre
İçişleri Bakanlığının iki sene sonra kendilerinde olacağını ifade etti.
KYB, KDP ve Goran Hareketi'nden sonra koalisyonun üçüncü ortağı oldu. Partilerin, bakan
olacak isimleri netleştirmesiyle hükümetin ilan edilmesi bekleniyor.
GENĠġ KATILIMLI HÜKÜMET
9
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Kürt bölgesinde 21 Eyül 2013'te yapılan seçimlerde Mesut Barzani'nin KDP'si 38, Noşirvan
Mustafa'nın Goran'ı 24, Celal Talabani'nin KYB'si 18 milletvekili çıkardı. Hükümetin diğer
ortakları İslami Birlik Partisi (Yekgirtu) 10, İslami Toplum Partisi (Komela) 6 sandalye
kazandı. Azınlıklar ise 11 sandalye ile temsil ediliyor. Onlar da yeni hükümette yer alıyorlar.
5 milletvekili kotasına sahip Türkmenlere yeni kabinede Adalet Bakanlığı verildi.
Irak Kürt bölgesinde, ilk defa geniş katılımlı bir hükümet kuruldu. Muhalefet yapmak ise
mecliste sadece birer sandalyesi olan küçük partilere kaldı.
Ġran'dan ABD kopyası ĠHA
Al Jazeera
Fars Haber Ajansı'nın haberine göre, pazar günü İran Devrim Muhafızları Hava Uzay Kuvvet
Komutanlığı'na ait sergi alanında yapılan tanıtım törenine İran'ın dini lideri Ayetullah Ali
Hamaney, İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Hasan Firuzabadi, Devrim Muhafızları
Komutanı Tümgeneral Ali Caferi ile üst düzey komutanlar katıldı.
Hamaney törende yaptığı konuşmada, "Ele geçirdiğimiz araç, Amerikalıların bir insansız hava
aracında olabilecek tüm özellikleri uyguladığı bir uçaktı. Bunların başında yaydığı sesin ve
ısının radarlar tarafından farkedilmemesi geliyor. Bir diğer özelliği, sahip olduğu elektronik
hafıza ve bilgisayarındaki bilgilerdi. Afganistan ve Pakistan üzerinde casusluk görevi yapan
uçaktaki bilgilere mühendislerimizin çalışmalarıyla şahit olduk" dedi.
İran, Aralık 2011‟de hava sahasına giren ABD‟ye ait RQ-170 insansız keşif uçağını, ülkenin
doğusundaki Afganistan sınırında düşürdüğünü açıklamıştı. Tahran, uçağı elektronik harp
sistemlerini kullanarak hasarsız olarak indirdiğini belirtmişti.
Brookings: „Suriyeli Mülteciler Dönmeyebilir
Amerika‟nın Sesi
Washington‟un önde gelen düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü‟nde Türkiye‟de
sayıları giderek artan Suriyeli sığınmacılar ve onlara kucak açan Türkiye‟nin karşılaştığı
zorluklar masaya yatırıldı.
Brookings Türkiye Projesi sorumlusu Kemal Kirişçi‟nin sunumunu yaptığı kapsamlı
çalışmada, Türkiye‟nin Suriyeli sığınmacılara son 3 yıldır dünyaca örnek gösterilen bir
şekilde kucak açmakta artık zorlanmaya başladığına dikkat çekiliyor.
1 milyona yakın Suriyelinin akıbeti ne olacak?
Sonu belirsiz iç savaşın sokakları harabeye dönüştürdüğü Suriye‟de, yuvalarda yaşanan yıkım
kuşkusuz en şiddetlisi oluyor. Savaş nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalanların sayısı
artarak 6,5 milyona ulaştı. Bu kişilerin 3 milyonunun komşu ülkelere sığındığı bildiriliyor.
Türkiye‟nin ev sahipliği yaptığı Suriyeli sığınmacı sayısının 800 bin olduğu tahmin ediliyor.
10
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Kayıtlı sığınmacıların sadece 3‟te birinin Türkiye genelindeki 22 mülteci
kampında yaşadığı ve kamplar dışında, özellikle de büyük şehirlerde yaşayan mülteci
sayısının giderek arttığı belirtiliyor.
“Daha uzun süre Türkiye‟deler”
Kirişçi, Türkiye‟de yaptıkları kapsamlı saha çalışmasında, büyükşehirlerde sayıları artan
Suriyeli mültecilerin barınma, eğitim, sağlık ve entegrasyon gibi sorunlarla iç içe olduğu
sonucu çıktığını vurguluyor.
Savaştan kaçıp, sığınacak geçici bir çatı arayan Suriyeli mültecilere artık İstanbul, Ankara
gibi büyükşehirlerde her köşebaşında rastlamak mümkün. Saha çalışması sırasında çok sayıda
sığınmacıyla konuşarak elde edilen bilgiler ışığında ortaya çıkan beklenti, Suriyelilerin daha
uzun bir süre Türkiye‟de kalacakları yönünde.
Türkiye: “Uluslararası destek Ģart”
Toplantıda Türkiye Dışişleri Bakanlığı adına konuşan Washington Büyükelçiliği siyasi
danışmanı Burcu Keriman Erdoğdu ise, Türkiye‟deki mülteciler konusunda yaşanan
zorlukların paylaşımı konusunda uluslararası toplumdan anlamlı bir çaba beklediklerini,
ancak şu ana kadar böyle bir yardımın gelmediğini söyledi. Sayıları 1 milyona yaklaşan
Suriyeli sığınmacıların durumunun artık uluslararası bir sorun olduğunu, bundan dolayı da
uluslararası toplumun müdahele etmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Amerika DıĢiĢleri: “Türkiye‟deki kamplar mükemmel”
Toplantı‟da Amerika Dışişleri Bakanlığı adına konuşan ve son 3 aydır Türkiye‟de Suriyeli
sığınmacılarla ilgili incelemelerde bulunan Joseph Livingston, kampların durumu ve
Türkiye‟nin sağladığı imkanların mükemmel olduğuna, buna karşılık mültecilerin yüzde
75‟inin artık şehirlerde yaşamaya başladığına dikkat çekiyor. Livingston ayrıca, mülteci
sorunuyla başa çıkabilmesi için Amerika‟nın Türkiye‟yle yaptığı işbirliğini sürdüreceğini,
yardımların da devam edeceğini söyledi.
Mısır'da seçimler ve Ġhvan'ın geleceği – Burhanettin Duran – Sabah Gazetesi
Mayıs sonuna doğru Mısır'da cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Her seçim yeni, taze bir
soluktur demokrasilerde. Ancak bugün Mısır, Tahrir'in özgürlük havasında seçimlere
gitmiyor.
İdam kararlarının ve İhvan'a yönelik cadı avının eşliğinde kapalı devre seçimlere tanık
olacağız. Bu seçimler de demokrasiye geçişi mümkün kılamayacak.
Mübarek rejimi Tahrir devrimi ile alaşağı edildiğinde demokratik yeni Mısır'ın hayali
kurulmuştu. Kadim bir medeniyet beşiği olan Mısır, Arap dünyasının da kalbiydi.Mısır,
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'yı demokrasiye taşıyacak dalganın sahibi bir modele dönebilirdi.
Ancak umulan olmadı. Cumhurbaşkanı Mursi, 3 Temmuz 2013'te kitlesel gösteriler eşliğinde
bir darbe ile devrildi. Muhalefeti entegre edemeyen ve kendi getirdiği Abdülfettah Sisi'nin
11
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
oyununu göremeyen Mursi şimdi demir parmaklıklar arkasında...
Mısır'ın kaybı nedir?
Mursi yönetiminin devrilmesiyle neler kaybedildi? S. Arabistan'ın ve diğer Körfez ülkelerinin
darbeye verdiği destekle demokratik İslam deneyiminin önü kapatıldı. Bölgedeki statükocu,
otoriter devletler mühlet kazandı. En azından başka bir bahara kadar...
Mısır liberal görünümlü yeni bir otoriterliğe sürüklendi. İslamcı hareketlerin dönüşümüne
örnek olacak İhvan, terörist ilan edildi. Binlerce darbe karşıtı, İhvan bağlısı gösterilerde
öldürüldü, 16 bin kişi tutuklandı ve lider tabakanın neredeyse tamamı içeride.
Lider kadronun geriye kalanı Londra, İstanbul ve Doha'ya sığınmış durumda. Minye Ceza
Mahkemesi önce 528 daha sonra 683 İhvan üyesi hakkında idam cezası verdi. Bu baskı,
İhvan'ın 1954'te Cemal Abdül Nasır döneminde gördüğünden daha ötede... Darbe yönetimi
darbe karşıtı diğer hareketleri de bastırdı. 6 Nisan Hareketinin önde gelenleri de tutuklandı.
Böylesi baskıcı bir ortamda Sisi kolaylıkla yeni cumhurbaşkanı seçilecek. Bu seçimin
normalleşme getirmesi beklenebilir mi? İhvan'ın Mısır siyasal sistemine entegre edilmesi
umulabilir mi?
Kısa vadede mümkün görünmüyor. Zira Sisi'nin seçim vaatlerinden birisi de İhvan'ı tümüyle
yok etmek. Sisi'ye göre Mısır halkı İhvan'ın siyasi ve ideolojik olarak ortadan kaldırılmasını
istiyor. En azından kısa vadede iktidarını pekiştirene kadar Sisi'nin demir yumruğunun İhvan
üzerinde olacağı kuşku götürmez.
İhvan ne yapacak? Öncelikli hedef, teşkilatın hiyerarşisini korumak ve terörize olmasını
engellemek. Tahrir'in devrim ruhunu canlandırarak darbe karşıtı bir cephe oluşturmak da
diğer hedef. Ancak henüz seküler grupları ikna edebilmiş değil.
İhvan, özeleştiri ve samimiyet testinden geçmekte... İhvan'ın asıl sıkıntı yaşadığı grupların
başında Selefi Nur Partisi geliyor.
Selefilerin çıkmazı
Mısır Selefi Dava hareketinin siyasi kolu olan Nur Partisi, Sisi'nin darbesine destek vererek
İhvan'dan boşalacak yeri dolduracağını hesap etmişti.
Nur Partisi Adeviye meydanında yapılan katliama rağmen darbeye destek vermekten geri
durmadı ve şimdi de Sisi'nin cumhurbaşkanlığını destekleyeceklerini açıkladı.
Darbeye destek vererek Nur partisi, İhvan'ın kaderinden kurtulduğu kanaatinde. Halbuki
Mısır'ın yeni anayasasının 74. maddesi dini temelli parti kurulmasını yasaklıyor.
Abdül-Rahman Yusuf ve Mustafa Haşim'e göre 3 Temmuz sonrası İslamcı aleyhtarı
havada Nur Partisi kolaylıkla, seküler kesimlerin yeni düşmanı olabilir. Ayrıca, Nur partisinin
diğer İslamcı grupların da nefretini kazandığı malum.
Selefiler kendi içinde bölünürken siyaset dışı kalma isteği tekrardan canlanıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasındayeni yönetim, Mısır'ın istikrarı için İhvan'ı ve
Selefileri oyunun içinde tutacak bir formül bulmak zorunda.
Neler olacak göreceğiz.
12
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
AVRUPA GÜNDEMĠ
Ukrayna'da ayrılıkçıların istediği oldu
AA
Ukrayna‟nın
doğusundaki Donetsk bölgesinde ayrılıkçıların
kurduğu
sözde
"Donetsk Cumhuriyeti"nde dün düzenlenen referandumun sonucu açıklandı. Ayrılıkçıların
açıkladığı sonuçlara göre, sandığa gidenlerin yüzde 89‟u bölgede bağımsız bir federasyon
kurulması için "evet" oyu kullandı.
"Doentsk Cumhuriyeti"nin liderlerinden Denis Pushilin ve seçim komisyonu başkanı Roman
Lyagin‟in katıldığı ortak açıklamada, referanduma katılımın yüzde 74,5 gibi yüksek bir oranı
bulduğu belirtilerek, yaklaşık 3 milyon kişinin sandığa gittiği bildirildi.
Lyagin, sonuçların kendileri için çok önemli bir başarı olduğunun altını çizdi ve yüksek
katılımla yüzde 89 oranında "evet" oyu kullanıldığını ifade etti.
Slavyansk
Ukrayna'nın doğusunda ayrılıkçıların kontrolündeki Slavyansk'ta dün düzenlenen
referandumda oy kullananların yüzde 97,5'i bölgenin bağımsız bir yapıya kavuşmasına
"evet" dedi.
Ukrayna silahlı kuvvetlerinin kuşattığı Slavyansk'ta dün düzenlenen referandumun sonucu
açıklandı. Ayrılıkçıların lideri Vyaçeslav Ponamaryev'in bildirdiği sonuçlara göre, sandığa
gidenlerin yüzde 97,5'i, ayrılıkçılar tarafından ilan edilen "Donetsk Halk Cumhuriyeti'nin"
bağımsız bir yapıya kavuşmasına "evet" oyu kullandı.
Ponamaryev, Slavyansk Seçim Komisyonu Başkanı Liliya Bartaşeviç ile referandum
sonuçlarına ilişkin işgal altında tuttukları Slavyansk Belediye Meclisi binasında
düzenlediği basın toplantısında, referanduma katılımın yüzde 72,1 olduğunu söyledi.
Devlet BaĢkanı Vekili ve Meclis BaĢkanı Turçinov
Ukrayna Devlet Başkanı Vekili ve Meclis Başkanı Aleksandr Turçinov, "sözde
referanduma", Donetsk ve Lugansk bölgelerinde yaşayan nüfusun üçte birinden daha
azının katıldığını söyledi.
Turçinov, parlamentoda yaptığı konuşmada, referandumu "saçmalık" diye niteleyerek cinayet,
işkence ve adam kaçırma gibi korkunç suçları örtme propagandasından başka bir şey
olmadığını" belirtti. Turçinov, bu propagandayla korkunç suçların örtbas edilmek istendiğini
savundu.
Turçinov, "referandumun, organizatörleri için sadece cezai sorumluluk gibi bir sonuç
doğurabileceğini" ifade etti.
Donetsk ve Lugansk bölgelerinde bulunan uzmanların verilerine göre, Lugansk bölgesinde
ahalinin yüzde 24'ünün, Donetsk bölgesinde ise yüzde 32'sinin referanduma katıldığını
bildiren Turçinov, birçok şehirde ise referandumun olmadığını bildirdi.
Lugansk Halk Cumhuriyeti'nin kurulduğunu ilan ettiler
13
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Öte yandan, Ukrayna'nın doğusundaki Lugansk Bölgesindeki Rusya yanlısı
ayrılıkçılar, Lugansk Halk Cumhuriyeti kurulduğunu ilan etti.
Şehir merkezinde Rusya yanlılarının gerçekleştirdiği mitingde, Halk Valisi seçildiği belirtilen
Valeriy Bolotov, dün gerçekleştirilen referanduma Lugansk bölgesinde yaşayan halkın
yüzde 96,2 katıldığını, yüzde 75'lik bölümün bağımsızlık ve özerklik için "evet" oyu
kullandığını öne sürdü.
Kiev yönetiminden anayasa değiĢikliği talebi
Öte yandan Lugansk Bölge Konsey Başkanlığından yapılan açıklamada, Kiev
yönetiminden referandumu tanımasını ve bölgeye özerklik sağlanması hususunda anayasada
gerekli değişikliklerin yapılması talebinde bulunuldu.
Ukrayna'daki referandumları tanımıyoruz
AA
Avrupa Birliği (AB) DıĢiĢleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine
Ashton, Ukrayna‟nın doğusunda düzenlenen referandumları "sözde" olarak tanımlayarak
"AB, gayrimeşru ve yasa dışı hiçbir referandumu tanımayacak" dedi.
AB Dışişleri Konseyi‟nin ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Ashton, taraflara,
AB, ABD, Ukrayna ve Rusya‟nın katılımıyla Cenevre‟de yapılan dörtlü toplantı sonunda
yayımlanan bildirinin uygulanmasına konsantre olma çağrısı yaptı.
Ukrayna hükümetinin Cenevre‟de varılan uzlaşıyı uygulama yönündeki adımlarını
memnuniyetle karşıladıklarını ifade eden Ashton, Rusya‟dan, Cenevre‟deki taahhütlerini
yerine getirmesini sağlayacak etkili adımlar atmasını istedi.
Beyaz Saray: sonuçları tanımıyoruz
Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, Ukrayna‟nın doğusunda düzenlenen referandumları, “sözde
referandumlar” şeklinde nitelendirerek, bunların Ukrayna kanunları altında yasadışı olduğunu
söyledi.
Carney, günlük basın toplantısında, “sözde referandumlar”ın açıkça Ukrayna‟daki ayrılıkları
ve düzensizliği daha fazla artırma girişimi olduğunu ifade etti.
Uluslararası medyaya da yansıdığı gibi, önceden hazırlanmış oylar, çocukların oy kullanması
ve daha oy sayımları bitmeden sonucun açıklanması gibi olayların yaşandığını hatırlatan
Carney, “Dolayısıyla, sonuçları tanımıyoruz” dedi.
Kırım Tatarları'nın durumu tehlikede
AA
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'ndan (AGİT) yapılan yazılı açıklamaya göre, İnsan
Hakları Değerlendirme Misyonu, Ukrayna ve Kırım'da yaptığı araştırma ve incelemelerden
oluşan ilk raporunu yayımladı. Değerlendirme ve tavsiyelerin yer aldığı raporun 19 insan
14
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
hakları uzmanı tarafından hazırlandığı ve 6 Mart-17 Nisan'daki gelişmeleri
kapsadığı belirtildi.
Ukrayna ve özellikle Kırım'da cinayet, fiziki saldırı, tehdit ve zorla alıkoyma gibi insan
hakları
ihlallerinin
tespit
edildiği
belirtilen
raporda, şiddetin
mağdurları
arasında göstericilerin, gazetecilerin, askeri personel ile Kırım Tatar topluluğu üyelerinin
bulunduğu kaydedildi.
Ukrayna'daki gelişmelerin özellikle Kırım'daki ulusal azınlıklara ciddi etkileri bulunduğu
kaydedilen raporda, "Kırım'da, Kırım Tatarları'nın durumu özellikle tehlikededir" ifadesine
yer verildi.
Etnik farklılıkların endişe kaynağı olmaya devam ettiği belirtilen raporda, Kırım'da dil
ve ulusal azınlıkları doğrudan ilgilendiren diğer konularda kimseye danışılmadan, toplumlar
arasında olumsuz atmosfere neden olacak, otoriteye güveni sarsacak ve tansiyonu
yükseltecek alelacele kararların alındığı kaydedildi.
İnsan Hakları Değerlendirme Misyonu, Ukrayna hükümetinin talebi üzerine 3 Mart'ta göreve
başlamıştı.
Avrupa Birliği‟nden Kiev‟e tam destek
Euronews
Ukrayna‟nın iki bölgesinde yapılan referandumun ardından Avrupa‟dan Kiev yönetimine tam
destek geldi. Başbakan Arseniy Yatsenyuk ile görüşen Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van
Rompuy, Kiev yönetimine destek olmayı sürdüreceklerini söyledi.
Başkan Rompuy, krizin çözülmesi için başkanlık seçiminin önemine dikkat çekti. Rompuy,
“25 Mayıs‟ta yapılacak adil ve özgür başkanlık seçimi, krizin çözülmesinde önemli bir adım
olacak. Bütün politik aktörleri süreci desteklemeye çağırıyorum. Dışarıdan herhangi bir
müdahale olmamalı” dedi.
Başbakan Yatsenyuk ise ulusal diyalog süreci ile krizi aşmaya çalışacaklarını söyledi.
Yatsenyuk devam eden gerilim nedeniyle de Rusya‟yı suçladı. Yatsenyuk, “Rusya teröristlere
yardımı keserek onları silah bırakmaya ve kamu binalarını terk etmeye çağırmalı. Rusya
ayrılıkçılara ekonomik yardımı keserse Ukrayna‟da huzur sağlanacak” diye konuştu.
Ġzlanda AB'ye üyelik baĢvurusunu geri çekmeyi erteledi
Euractive
İzlanda'da göreve gelen AB karşıtı merkez sağ hükümet Şubat ayında, 2010 yılında iletilen
AB'ye üyelik başvurusunu, referandum düzenlenmeksizin geri çeken bir yasa
hazırlayacaklarını açıklamıştı. Ancak parlamentodaki AB yanlısı üyeler, kararın geçmesini
engellemeye çalışmıştı. Dışişleri Bakanı Gunnar Bragi Sveinsson, Morgunbladid gazetesine
yaptığı açıklamalarda konunun yaz tatilinden sonra tekrar gündeme geleceğini söyledi.
141 ülkede iĢkence hala çok yaygın
Dünya Bülteni
15
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Uluslararası Af Örgütü'nce hazırlanan raporda, dünyada en az 141 ülkede işkence
yapıldığı ve dayağın en sık başvurulan işkence yöntemi olduğu belirtildi.
Londra'da düzenlenen basın toplantısında örgütün "İşkenceyi Durdur" adlı kampanyasının
tanıtımı yapıldı ve dünya genelindeki işkencelerle ilgili raporu açıklandı.
Toplantıda konuşan Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Salil Shetty, son 5 yılda örgütün
dünya genelinde 141 ülkede bir şekilde işkencenin yapıldığını tespit ettiğini ve bunların
raporlandığını bildirdi. Shetty, hükümetlerin, ülkelerinde işkence yapıldığına dair bilgileri
gizlemesi ve bu bilgilere erişimin zorluğu nedeniyle her ülke için kapsamlı verilerin
belirlenmesinde zorlanıldığı ifade etti.
1984 yılından bu yana Birleşmiş Milletler (BM) İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı
veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşmesi'nin 155 ülke tarafından kabul
edildiğine dikkati çeken Shetty, bu sözleşmeyi kabul eden ülkelerin yarısında fazlasında 2014
yılı içinde işkence yapıldığını tespit ettiklerini belirtti.
ĠġKENCENĠN ÖNLENMESĠ ĠÇĠN HÜKÜMETLERE ÇAĞRI
İşkencenin
önlenmesi
ve
cezalandırılması
için koruyucu
bir
düzenlemenin
geliştirilmesi konusunda
çağrıda
bulunan
örgüt,
hükümetlerin,
işkencenin
sorumlularını adaletin karşısına çıkarmaları gerektiğini kaydetti.
Örgüt, işkencenin önlenmesi için hükümetlerin uygulaması gereken düzenleme için "usule
göre doktor muayenesi", "gözaltıların doğru bir şekilde raporlanması", "sorgulama sırasında
video görüntüsü, en azından ses kaydı alınması", "avukatlara hızlı erişim", "gözaltı yerlerinin
bağımsızca denetlenmesi", "işkence iddialarında bağımsız ve etkin inceleme yapılması" gibi
önerilerde bulundu.
Fransa‟dan BMGK'ya Suriye teklif
AA
Fransa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi‟ne (BMGK) Suriye‟de savaş suçlularının
yargılanması için teklif sundu.
Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre Fransa, BMGK‟ya Suriye‟de Esad rejimi
tarafından insanlığa karşı işlenen suçluların Uluslararası Ceza Mahkemesinde (UCM)
yargılanması için teklif sundu.
Fransa‟nın BMGK‟ya üye ülke temsilcilerine dağıttığı çözüm teklifi çarşamba günü
tartışılmaya açılacak. Teklifin haftaya oylamaya sunulması bekleniyor. UCM‟ye üyeliği
bulunmayan Suriye‟nin yargılanması için BMGK kararı gerekiyor.
Fransa'nın BM Daimi Temsilcisi Gerard Araud, ay başında yaptığı açıklamada, Fransa, ABD
ve İngiltere olarak yeni bir tasarıyı BMGK'ya getirmeyi istediklerini ancak Rusya'nın veto
tehdidi sürdükçe bunun fazla bir anlamının olmayacağını söylemişti.
Rusya ve Çin'in ikna edilememesi halinde BMGK'nın Suriye konusunda fiilen işlevsiz
16
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
kalacağı ve dördüncü yılına girilen iç savaşta, sivillerin uluslararası toplumdan
beklentilerinin yine karşılık bulamayacağı ifade ediliyor.
Özerklikle bitecek mi? – Sami Kohen – Milliyet Gazetesi
Ukrayna‟nın doğusun- daki iki bölgeyi fiilen kontrolleri altına alan Rusya yanlısı
ayrılıkçıların düzenlediği referandumda sorulan tek soru net ve açıktı: “Donetsk Halk
Cumhuriyeti ile Luhansk Halk Cumhuriyeti‟nin özerkliğini destekliyor musunuz?”
Sonuç beklendiği gibi oldu: Nüfusun geniş kesiminin Rus kökenli olduğu iki bölgede,
sandıktan ezici bir çoğunlukla “evet” çıktı.
Ne var ki iki bölge halkının bu isteği kolay kolay gerçekleşemeyecek ve Ukrayna krizini daha
da kızıştıracak.
Kiev‟deki merkezi hükümet bu referandumu illegal sayıyor. Batı ülkeleri de öyle. Onlar
Ukrayna‟nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini savunuyorlar. Aslında Rus kökenli nüfusun
çoğunlukta olduğu iki bölge dışında, Ukrayna genelinde halkın üçte ikisi (son bir kamuoyu
araştırmasına göre) ülke bütünlüğünün korunmasından yana.
Ama Donetsk ve Luhansk‟ta Rus kökenliler artık Kiev‟in hâkimiyeti altında yaşamak
istemiyorlar. Şimdilik “özerklik” istiyorlar ama bunu da Rusya‟ya bağlanmak için bir
basamak olarak kullanıyorlar.
Nitekim referandum sonucu ilan edilir edilmez, ayrılıkçı liderler gelecek ay yeni bir
referandum düzenleyeceklerini ve iki bölge halkına Rusya‟ya bağlanmayı isteyip istemediğini
soracaklarını açıkladılar.
Esas hedef: Ġlhak
Referandum sonrası durumun nasıl gelişeceği Rusya‟nın alacağı tavra bağlı.
Rusya devlet başkanı Vladimir Putin -Kırım senaryosunda görüldüğü gibi- referandum
sonucunu bu iki bölgeyi de ilhak etmek için fırsat mı bilecek? Yoksa
2008‟de Gürcistan krizinde GüneyOsetya ve Abhazya bölgelerinin Tiflis‟ten kopması gibi
“bağımsızlık”
ilan
etmelerini
desteklemekle
mi
yetinecek?
Putin‟in ne yapacağı belli olmaz. Nitekim kendisi daha geçen hafta Doğu Ukrayna‟daki
yandaşlarına “Referandumdan vazgeçin” demişti. Şimdi Moskova referandumun sonucunu
alkışlıyor! Demek ki Putin ya taraftarlarına söz geçiremiyor (çok şüpheli) ya da ustaca
bir oyunoynuyor...
Donetsk ve Luhansk halkı Rusya‟ya bağlanmak konusundaki referandumda “evet” derse
Putin ne yapacak, “olmaz”mı diyecek?
Uzmanlara göre, aslında Rusya bu iki bölgeyi Kırım gibi yekten ilhak etmektense, onların
egemenliğini tanımayı (G. Osetya ve Abhazya misali) tercih edebilir. Pratikte bu da iki
bölgenin Rusya‟nın nüfuzu altına girmesi demektir.
Zaten ayrılıkçı liderlerin de ilhak olmayacaksa Moskova‟nın himayesi altında bağımsızlık ilan
etmekle yetineceklerini söyleniyor.
Çözülme tehlikesi
Şu veya bu şekilde, pratikte Ukrayna‟nın toprak bütünlüğü ve ulusal birliği çökmek üzere...
Donetsk ve Luhansk Kiev‟in kontrolünden çıktı. Ayrılıkçılar buralarda özerklik ilan ediyorlar
17
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
ve Ukrayna hükümeti bunu engelleyemiyor bile...
Kırım‟ın Kiev‟in elinden nasıl kaydığını gördük. Şimdi Kiev iki bölgeyi kaybetmemek için
ayrılıkçılarla savaşmayı göze alacak mı? Yoksa Moskova‟nın tavsiye ettiği gibi, ayrılıkçılarla
federal bazda bir çözüm için müzakereye oturmaya razı olacak mı?
Diplomatik çözüm belki Doğu Ukrayna‟nın yeni bir statüyle ülke sınırları içinde kalmasını
sağlar. Aksi halde ödenecek bedel çok daha ağır olabilir.
AMERĠKA GÜNDEMĠ
ABD Başkan Yardımcısı Kıbrıs'a gidiyor
NTV
İki gün sürecek ziyarette liderlerle ayrı ayrı temaslarda bulunacak olan Biden, tarafları
kısa sürede çözüme ulaşmaları konusunda cesaretlendirmeyi amaçlıyor. Tarihi henüz
kesinleşmemekle birlikte, 21 Mayıs’ta adaya gelmesi beklenen Biden’in iki liderle birarada
görüşme yapması da olasılıklar arasında…
ABD Başkan Yardımcısı Biden’in adadaki temaslarının odağında, Kıbrıs sorunun çözümü
yer alacak. Biden taraflara Amerika’nın desteğini iletecek, çözümün adanın iki kesimine
de getireceği sosyo-ekonomik yararları vurgulayarak liderleri vakit kaybedilmeden
anlaşmaya varmaları konusunda cesaretlendirmeye çalışacak.
Biden’ın gündeminde Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz rezervleri ile stratejik konular
da olacak. Amerika’nın ortadoğudaki enerji politikaları ve Kıbrıs sorununun çözümünün
Doğu Akdeniz’e getireceği istikrar da gündemde olacak.
Biden ve beraberindeki uzman heyetin Türk tarafına Rumlarla ortak bir enerji şirketi
kurulması konusunda tavsiyelerde bulunacağı da belirtiliyor. Bu yolla adadaki doğalgazın
çıkarılmasının önündeki siyasi engellerin kaldırılması amaçlanıyor zira Türkiye, Rumların
tek yanlı doğalgaz çalışmalarına, kaynaklarda Türklerin de hakkı olduğu gerekçesiyle
karşı çıkıyor. Ada’daki doğalgaz sondajını Amerikan Noble Enerji şirketi yürütüyor.
Rum lider Nikos Anastasiades, Biden’ın temasları sırasında Türk tarafının kontrolündeki
yerleşime kapalı Maraş kentinin kendilerine verilmesini gündeme getirecek, bu konuda
Amerika’dan destek isteyecek.
Rum lider Maraş’ın güven yaratıcı önlem olacağını ileri sürerek bunun çözüme katkı
sağlayacağını savunuyor. Türk tarafıysa Maraş’ın kapsamlı çözümün bir parçası olduğunu
belirterek, güven yaratıcı önlemler içinde ele alınamayacağını vurguluyor.
Biden’ın Kıbrıs temasları, Amerikan eski Başkanı Johnson’ın 52 yıl önceki ziyaretinden bu
yana Amerika Birleşik Devletleri’nin adaya yapacağı en üst düzey ziyaret olacak.
Washington Anıtı Yeniden Açılıyor
Amerika‟nın Sesi
Washington‟da 2011 yılı Ağustos ayında meydana gelen depremde zarar gören ve bakıma
alınan Washington Anıtı bugün yeniden ziyarete açılıyor.
Amerika‟nın ilk Başkanı George Washington anısına inşa edilen ve yapımı 1884 yılında
tamamlanan anıt, 33 aydır bakım ve onarım nedeniyle kapalıydı.
18
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Ziyaretçiler, 169 metre yükseklikteki anıtın tepesinde çeşitli sergilerin de açıldığı salona
asansörle çıkabiliyor.
Washington'da bahar havası – Suat Kınıklıoğlu – Radikal Gazetesi
Velhasıl kelam Beyaz Saray'dan Kongre'ye, dışişlerinden düşünce kuruluşlarına kadar
oldukça olumlu izlenimlerle döndüğümüz bir seyahat oldu.
Obama Yönetimi‟ne en yakın düşünce kuruluşu olan Center for American Progress‟de yerel
seçimlere ilişkin bir konuşma yapmak için Washington‟a davet edildim. Bu vesile ile bu
şehirdeki önemli merkezlerle temas etme imkanı buldum. Ne mutlu bizlere ki dünyanın birçok
merkezinde olduğu gibi ülkemiz ABD‟de de sitayişle bahsedilen örnek bir ülke olma
konumunu sürdürüyor. Amerikalı müttefiklerimiz Türk demokrasisinin her geçen gün daha da
güçlendiğini ifade ediyorlar. Özellikle basın ve medya çalışanlarının bölge ülkelerinden farklı
olarak oldukça iyi şartlar altında çalıştıklarını belirtmekteler. Gazetecilerin işlerinden
atılmadığı, gazete patronlarının sürekli olarak iktidar tarafından baskı altında tutulmadıkları,
gazetecilerin oto sansür uygulamak zorunda kalmadıkları bir ülke olarak sıra dışı bir profil
çizdiğimizi hatırlattılar. Haliyle biz de gurur duyduk bu durumdan.
Kongreye geçtiğimizde memnuniyetimiz bir kat daha arttı. Kongre üyeleri ile temaslarımızda
en çok merak edilen husus yerel seçimlerdi. Muhataplarımız seçimlerden önce gündeme gelen
yolsuzluk iddialarının hukukun üstünlüğü çerçevesinde ele alındığını ifade ettiler. Hükümetin
bu iddiaların sonuna kadar araştırılması gerektiği hususundaki hassasiyetin artık birçok ülkede
görülemediğinden dem vurdular. Kongre‟deki Türk dostluk grubunun üyeleri yerel seçimlerde
eşit ve serbest şartlar altında seçimlere girildiğini bunun genç demokrasimizin pekişmesine
katkı sağladığını gördüklerini belirttiler. Özellikle Ankara‟da seçim sonucuna ilişkin
şaibelerin YSK tarafından ciddiyet ve tarafsızlıkla ele alınmasının altı çizildi. Gerçekten de
YSK‟nın şüpheye mahal bırakmayacak şekilde seçim gecesi olanları incelemesi, mühürsüz
sandık tutanaklarından tutun TV‟lere veri akışına kadar seçimin selametine ilişkin hususları
titizlikle mercek altına alması Türkiye‟de kurumların iktidar ve güçten bağımsız olarak
hareket edebildiğini toplum nezdinde bir kez daha teyit etti.
1 Mayıs‟la ilgili söylenenleri de kaydettik tabii. Demokrat Partili kongre üyeleri Türkiye‟nin
işçi ve emekçileri için büyük önem taşıyan bu günün Taksim‟de şenlik havasında
kutlanabildiğini takdirle karşıladıklarının altını çizdiler. Bir kongre üyesi eskiden 1 Mayısların
büyük gerginliklere sebep olduğunu, hükümetin Taksim‟i işçilere açarak bu işi akıllıca
çözdüğünü söylemesini kaydettik. Taksim gündeme gelir de Gezi Parkı konuşulmaz mı?
Açıkçası bu konuda biraz tedirgindik ama Washington‟a gelmeden bir gün önce İstanbul
Belediye Meclisi‟nin Gezi Parkı‟na Topçu Kışlası‟nın yapılması yönündeki kararını iptal edip
park olarak kalmasını oybirliği ile karara bağlaması bütün toplum kesimlerinde önemli bir
rahatlama sağladı. Maazallah bu konuda inatlaşmanın maliyeti ağır olabilirdi. Belediye
Meclisi‟nin bu tasarrufu Gezi Parkı olaylarının 1nci yıldönümüne yaklaşılırken biriken öfkeyi
alırken Başbakan‟ın Gezi olaylarında ölen çocukların ailelerine bir taziye mesajı vermesi
hakikaten ihtiyaç duyduğumuz barış ve kardeşlik atmosferinin önünü açtı.
19
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Tabii ki cumhurbaşkanlığı seçimini merak ediyorlar. Kim aday olacak? Kim
başbakan olacak vs. Türkiye‟nin bu seçimleri de başarıyla tamamlayacağını - aksine yönelik
bazı tartışmalar olsa da - yeni cumhurbaşkanının anayasal çerçevede kalacağını ve Türkiye‟de
gereksiz bir rejim krizinin yaşanmayacağına olan inançlarını ifade ettiler. Türkiye‟de
kuvvetler ayrılığı ilkesinin güçlü olduğunu, kimsenin anayasa ve kurumların üzerinde
olmadığını ve her kim seçilirse seçilsin Türkiye‟nin yoluna devam edeceğini düşündükleri
belli oluyordu.
Velhasıl kelam Beyaz Saray‟dan Kongre‟ye, dışişlerinden düşünce kuruluşlarına kadar
oldukça olumlu izlenimlerle döndüğümüz bir seyahat oldu. 2004 yılından beri bu şehre
geliyorum. Meclisteyken de Türk-Amerikan Dostluk Grubu başkanlığını yürütmüştüm. Bu
önemli başkentte Türkiye‟ye yönelik algının bu denli olumlu olduğunu hiç görmemiştim.
Hamd olsun Türkiye‟nin önemli bir bölgesel ve küresel aktör olma yönündeki çabaları akıl
dolu hamlelerle devam ediyor. Washington‟da tam anlamıyla bir bahar havası var...
AFRĠKA GÜNDEMĠ
Kaçırılan kızlar için FBI devrede
AA
Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, günlük basın toplantısında, ABD'nin kaçırılan kızların
bulunması kapsamında Nijerya hükümetine yardımlar noktasırda, şu anda sahada
bulunan ABD ekibi hakkında yeni bilgiler verdi.
Sözcü Carney, Nijerya‟daki ekibin, biri ekip lideri olmak üzere beş Dışişleri Bakanlığı
yetkilisi, iki stratejik iletişim uzmanı, bir sivil güvenlik uzmanı ve bir bölgesel tıbbi destek
görevlisi ile Savunma Bakanlığı‟ndan on planlamacı ve danışman, ABD‟nin Afrika
Komutanlığı‟ndan (AFRICOM) yedi ek danışman, kaçırma olaylarında güvenlik kurtarma ve
müzakere uzmanı dört FBI yetkisinden oluştuğunu söyledi.
Böylelikle şu an Nijerya‟da, Nijerya hükümetine stratejik ve logistik destek konusunda
yardım için ABD‟nin ana ekibi toplam 30 kişiden oluşuyor. Ülkedeki ABD büyükelçiliği de
ek destek veriyor.
Ekibin Boko Haram terör örgütü tarafından kaçırılan kız öğrencilerin bulunması
için Nijerya hükümetiyle yakından çalıştığını bildiren Carney, ayrıca, Boko Haram tarafından
yayınlanan kasetin gerçekliğinden şüphe duyacakları bir durumda olmadığını, kaseti istihbarat
birimlerinin incelediğini bildirdi.
Nijerya: Kaçırılan kızların bulunması için gereken neyse yapılacak
Euronews
Nijerya hükümeti, radikal İslamcı Boko Haram örgütü tarafından kaçırılan 200 kız öğrencinin
kurtarılması için bütün seçeneklerin masada olduğunu duyurdu.
Açıklama, Boko Haram‟ın kaçırılan kızlara ait olduğunu iddia ettiği bir kamera kaydını
yayımlamasının ardından geldi. Görüntülerde, çarşaf giymiş kız çocuklarının Kelime-i
20
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Şehadet getirdiği ve Besmele çektiği duyuluyor. Ayrıca bir örgüt lideri, kızların
özgürlüğüne karşılık hapisteki Boko Haram militanlarının serbest bırakılması talebini dile
getiriyor.
Uluslararası toplumda yankı uyandıran bu görüntüler sonrasında, Nijerya hükümet yetkilileri
kızların bulunması için gereken her şeyin yapılacağını açıkladı: “Dünyanın diğer bölgelerinde
askeri uzmanlar ve istihbarat uzmanları ile iletişim halindeyiz. Kızları şu an içinde
bulundukları tutsaklık halinden kurtarmak için eğer herhangi bir türden eyleme geçmemiz
gerekirse bunu yapacağız.”
Bu arada Amerikan hava kuvvetlerine ait uçakların Nijerya‟da çocukların yerini tespit etmek
için devriye uçuşu gerçekleştirdiği bildirildi.
Nijeryalı kız öğrenciler, 14 Nisan günü ülkenin kuzeyindeki Chibok kentinde kaldıkları yatılı
okulu basan Boko Haram militanları tarafından kaçırılmıştı.
Hartum Üniversitesi'nde eğitime süresiz ara verildi
Dünya Bülteni
Sudan'da Hartum Üniversitesi'nde, bir öğrencinin öldürülmesinin ardından çıkan şiddet
olayları nedeniyle eğitime ara verildi. Hartum Üniversitesi Fakülteleri Dekanlar Konseyi'nden
yapılan açıklamada, üniversitede güvenlik ve istikrar sağlanıncaya kadar eğitimin askıya
alındığı ve gelecekte üniversitenin güvenliğini sağlayacak stratejilerin belirlenmesi amacıyla
bir komisyon oluşturulmasının kararlaştırıldığı belirtildi.
Somali'de bombalı saldırı: 17 ölü, 20 yaralı
Dünya Bülteni
Görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, Somali'nin güneybatısında bulunan Bidve kentinde,
intihar eylemcisinin bomba yüklü aracı patlatması sonucu 2'si asker 17 kişi öldü, 20 kişi
yaralandı. Yaralılardan bazılarının durumunun ağır olduğu belirtildi.
Ban'dan, 'özel mahkeme' çağrısı
Al Jazeera
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu‟nda (BMGK) konuşan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri
Ban Ki-moon, dünyanın en yeni ülkesi Güney Sudan'daki devam eden şiddetle ilgili bir
brifing verdi. Güney Sudan'da şiddetin başladığı beş ay öncesinden beri insanlığa karşı suç
işlendiğini belirten Ban, Güney Sudan için özel mahkeme kurulmasını istedi.
Genel Sekreter Ban, Güney Sudan'da şiddetin devam etmesi halinde, bu yılın sonu itibarıyla,
12 milyonluk ülkenin yarısının yerinden olacağını, yurt dışındaki sığınmacı sayısının, açlığın
ve ölümlerin artacağını vurguladı.
21
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Boko Haram vakası ve muhalefetin paradoksu – Ceren Kenar – Türkiye Gazetesi
Dünyanın herhangi bir yerinde olan, Türkiye siyasetiyle tamamen alakasız bir olayı, Türkiye
iç siyasetine bağlama olimpiyatlarında birincilik Boko Haram hadisesine gidebilir.
Nijerya'da faaliyet gösteren radikal bir örgüt Boko Haram. Daha önceden yaptığı ölümlü
saldırılar yüzünden uluslararası medyada epey yer bulmuştu. Ancak Boko Haram'ı ana haber
bültenlerine sokan gelişme, 300 kız öğrenciyi kaçırıp köle olarak satacağını açıklaması oldu.
Barbarlığın her türlü şeklinin görüldüğü bir dünyada, bu eylem epey tuhaf ve reytingi yüksek
bu eylemi ile Boko Haram birden tüm dünyanın gözünü diktiği bir örgüt haline gelmeyi
“başardı.”
Peki, bunun Türkiye ile alakası ne diye sorabilirsiniz, haklı olarak. Yerel seçim öncesi
yaşadığımız tape çılgınlığında sızdırılan konuşmalardan THY'yi Nijerya'da Boko Haram'a
silah kaçıran bir firma olarak gösterme amacıyla piyasaya sürülmüş, AK Parti'yi dünyanın
farklı yerlerinde radikal örgütleri destekleyen bir hareket olarak gösterme çabasının bir
hamlesi olmuştu. Bu sızıntının uluslararası medyada yer almasının akabinde Nijerya deniz
kuvvetleri bir açıklama yapmış ve mevzu bahis sevkiyatın kendilerine yapıldığını belirtmişti.
Yani Boko Haram'la mücadele eden Nijerya ordusunun bizzat teyit ettiği üzere THY
üzerinden Boko Haram'a bir sevkiyat olmamıştı. Aksine sevkiyat Nijerya ordusuna yapılmıştı.
Ama ne fark eder... İdeolojik pozisyon uğruna hakikat ve hakkaniyetten uzaklaşmak
Türkiye'de norm kabul edilen bir alışkanlık oldu artık. Boko Haram'ın 300 genç kızı kaçırması
akabinde, bu olaydan Türkiye hükümetini sorumlu tutan iddialar dile getirilebildi. Hatta ve
hatta dünyanın en çok ziyaret edilen referans sitelerinden biri olan Wikipedia'nın Boko Haram
sayfasına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye örgütün destekçileri olarak kaydedildi.
Bu durum daha sonra sitenin başka kullanıcıları tarafından düzeltilse de, işaret ettiği hastalıklı
psikoloji vahimdi.
Bu tür aşırı ve sorumsuz muhalefet anlayışının ortaya çıkardığı ilginç bir paradoks var. Bir
yandan Türkiye'de muhalefet Türkiye'ye dair fazlasıyla karanlık bir resim çiziyor. Türkiye'de
hiçbir şeyin doğru gitmediğini, hatta Türkiye'nin bir felakete sürüklendiğini iddia ediyor.
Çizilen bu felaket senaryosuna göre, Türkiye'de ekonomi çok kötü, bir ekonomik krizin eli
kulağında. Siyaset ve demokrasi güya çıkmazda, öyle ki diktatörlük ve faşizm kelimelerinin
kullanım sayısı muhtemelen Weimer Cumhuriyeti dönemi gazetelerinden fazla. Diğer yandan
Kürt meselesi Türk ve Kürt taraflarının gayet olumlu mesajlarına rağmen aslında çözülmüyor.
Özgürlükler bitiyor, eşitsizlik tavan yapıyor. Türkiye uluslararası kamuoyu tarafından izole
ediliyor. Yani adım adım uçuruma yuvarlanan bir Türkiye var muhalefete göre.
Paradoks şu: Madem bu kadar kötü Türkiye, madem elinizde bu kötü gidişe dair çok örnek
var, neden somut veriler ile muhalefet etmek yerine fantastik komplo teorilerine
başvuruluyor? Mevcut sorunlar neden kesmiyor? Mevcut veriler (eğer her şey iddia edildiği
gibi kötüyse) neden yetmiyor? Neden hükümet Suriye'de kimyasal silah saldırısı organize
etmek veya Boko Haram'a silah kaçırmak gibi deli saçması iddialar ile suçlanıyor?
Bunun iki cevabı var. Bir gerçek yetmiyor muhalefetin iddialarına. Zira Türkiye'nin bir
felakete sürüklendiği falan yok. Tüm bu olağandışılık meydana getirme çabalarına rağmen,
Türkiye olağan seyrinde gidiyor. Kürt meselesi çözülüyor, ekonomik büyüme sürüyor,
hükümetin demokratikleşme açılımları (bazı eksikleri olmakla beraber) devam ediyor. Yani
gerçek veriler, muhalefetin gerçek olmayan iddialarını doğrulamıyor. Böyle olunca hükümeti
22
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
şeytanlaştırmak için şehir efsaneleri ve komplo teorileri devreye giriyor.
İkinci sebep ise şu: Türkiye'de muhalefetin amacı bir süredir hükümeti toptan devirmek. Nasıl
olduğu mühim değil bunun. Sandık olmazsa sokak çatışması, sokak çatışması işe yaramazsa
Kürt meselesinin sabote edilmesi, bu da olmazsa hükümeti uluslararası bir müdahale ile
devirme çabası. “Helikopterle kaçacaksın”, “Lahey'de yargılanacaksın” sözlerinin başka bir
anlamı var mı?
Muhalefetin, böylesi bir strateji izleme hakkı ve özgürlüğü var elbette. Lakin böylesi bir
muhalefetin işe yaramadığı ve amacına hasıl olamadığı (ve olamayacağı) tekrar tekrar ortaya
çıkıyor. Bununla beraber böylesi bir muhalefet üç temel soruna sebebiyet veriyor.
İlk olarak muhalefet ciddi bir itibar erozyonuna uğruyor ve inandırıcılığını kaybediyor. Kendi
elleriyle, kendi pozisyonunu itibarsızlaştırıyor.
İkinci olarak, hükümeti gayrimeşru ilan edip, toptan devirme stratejisi izlemeye karar veren
bir muhalefet herhangi bir iyileştirme girişiminde bulunmayı gereksiz ve hatta yanlış buluyor.
Muhalif gazetecilerin yazılarında hükümete yönelik bir reform önerisine rastlıyor musunuz?
Türkiye'nin mevcut sorunlarının çözümü konusunda bir alternatif geliştirme çabası var mı?
Yok. Türkiye'nin sorunları sıralanırken, “mevcut hükümet gitsin” dışında bir çözüm önerisi
var mı muhalif kamuoyunun? Yok. Zira Türkiye'deki mevcut muhalif iklim, “devrim olsun da
sonrasını düşünürüz” diyen arkaik bir sosyalist stratejinin tekrar hakim olduğu bir döneme
girdi. Amaç iktidarı devirmek olunca, iktidara iyileşmesi yönünde tavsiye vermektense o
iktidarı devirme stratejisi geliştirmek tercih ediliyor. Bu doğrultuda sandık işe yaramayınca,
siyaset dışı ve gayri ahlaki kampanyalar da meşru oluyor.
Ve son olarak “uluslararası itibarımız zedeleniyor” diyerek feryat edenler aslında Türkiye'nin
uluslararası itibarını zedelemeyi halihazırda bir strateji olarak benimsemiş olanlar. Türkiye'nin
bir diktatörlük rejimi haline geldiğine dair gerçeği yansıtmayan yazılar yazıp, sonrasında
Türkiye uluslararası kamuoyunda bir dikta rejimi olarak lanse ediliyor demenin karşılığı olsa
olsa bir kurdun yediği kuzu ile hatıra fotoğrafı çektirmesi olur.
Özetle böylesi bir muhalif stratejinin ne kendine, ne de memlekete bir hayrı olmuyor...
ASYA PASĠFĠK GÜNDEMĠ
Afganistan'da Taliban'a operasyon: 25 ölü
AA
Afganistan'ın kuzey illerinden Kunduz ve Faryab'da
operasyonlarda 25 örgüt üyesinin öldürülüğü bildirildi.
Taliban'a
karşı
düzenlenen
Kunduz Emniyet Müdürlüğü Sözcüsü Said Server Hüseyni, AA muhabirine yaptığı
açıklamada Kunduz'un Deşti Arçi ilçesinde 5 gün önce başlatılan operasyonların devam
ettiğini, 21 Taliban militanının hayatını kaybettiğini belirtti.
Operasyonlarda 14 militanın yaralandığını ifade eden Hüseyni, Taliban'ın etkin olduğu 20
köyün yönetiminin güvenlik güçlerine geçtiğini söyledi.
Öte yandan Faryab vilayetinin Karamkol ilçesinde yürütülen operasyonda 4 militan öldürüldü.
23
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Faryab Milletvekili Haji Başir Ahmad Tahyanç, operasyonun Karamkol'un Ogul
Beğ bölgesinde düzenlendiğini, ölenlerden birinin Taliban ilçedeki etkin komutanlarından
olduğunu kaydetti.
Hindistan‟da beĢ haftalık seçim maratonu bitti
Euronews
Hindistan‟da yapılan genel seçimlerde beş haftadır süren oy verme işlemi sona erdi. Dokuz
aşamalı seçimde kesin sonuçların ise Cuma günü açıklanması bekleniyor. Sandık çıkışı anket
sonuçları, muhalefetteki milliyetçi Bharatiya Janata Partisi (BJP) lideri Narendra Modi‟nin
yeni başbakan olacağını gösteriyor.
Halk yeni yönetimden haklarına saygı göstermesini istiyor: “Biz doğru, temiz ve iyi bir
hükumet istiyoruz. Sadece bunları bize sağlayan bir kişiye destek olmalıyız.”; “Yönetime kim
gelirse gelsin herkese eşit saygı göstermeli. Bağımsızlığımızdan bu yana anayasanın verdiği
hakka sahip olmalıyız. Hükumetin de herkese aynı gözle bakmasını ve eşit davranmasını
istiyoruz.”
Kamuoyu araştırmaları Rahul Gandi liderliğindeki Kongre Partisi‟nin 10 yıllık iktidarının
ardından büyük kan kaybına uğradığını gösteriyor.
Yaklaşık 814 milyon seçmenin bulunduğu ülkede oy verme işlemi 7 Nisan‟da başlamıştı.
Tutuklu Uygur'dan haber alınamıyor
Dünya Bülteni
ABD'de eğitimini tamamladıktan sonra ülkesine dönerek Uygurca kursu açmak isteyen Uygur
Türkü şair ve dilbilimci Abdülveli Eyüp'ten, tutukluluğunun 9'uncu ayında da haber
alınamıyor. ABD'li arkadaşları Eyüp için sosyal medyadan kampanya başlattı.
Ġhtilaflı sularda tazyikli su savaĢı!
Dünya Bülteni
Vietnam‟da çıkan Tuoi Tre gazetesinin bölgede bulunan iki muhabiri, Çin‟in ihtilaflı sularda
petrol platformu kurmasını engellemeye çalışan Vietnam devriye gemilerine, platformun
etrafındaki Çin gemilerinden tazyikli su sıkıldığını duyurdu. Muhabirler, Pekin yönetiminden
petrol platformunun geri çekilmesini isteyen Çince pankartlar taşıyan Vietnam gemilerinin de
Çin gemilerine tazyikli su sıkarak karşılık verdiğini belirtti.
24