34 Tüketimin 5N 1K`sı
Transkript
34 Tüketimin 5N 1K`sı
Zorlu Grubu iç iletişim yayınıdır. Üç ayda bir yayımlanır. Temmuz-Ağustos-Eylül 2011 Tüketimin 5N 1K’sı 34 editör 01 Geleceğimizi inşa eden adımlar… E skiden, Türkiye’de desenli çarşaf imal edilmiyordu. Piyasadan düz çarşaflar satın alıp üzerlerine çeşitli desenlerde baskı yaptık. Böylece Türkiye’de ilk defa desenli çarşaflar satılmaya başladı. Gördüğümüz ilgi öyle bir boyuttaydı ki, kazandığımız parayla ilk dokuma fabrikamızı açtık… Bu başarının arkasında, piyasada olmayan bir yeniliği ortaya koyarak fark yaratmak vardı… İçinde yaşadığımız yüzyılda fark yaratmak eskisinden çok daha güç. Yaşanan değişim öyle bir boyutta ki, ekonomik, siyasal, teknolojik, sosyal, kültürel, ekolojik ve demografik anlamda çok farklı bir dünyayla karşı karşıyayız. Kurumlar da, bu farklılaşan dünyada, müşterileriyle ilişkilerini güçlendirmek ve onlara daha fazla değer katmak için yenilikçilik, Ar-Ge, tasarım, markalaşma, sosyal sorumluluk gibi etkenlere eskisinden çok daha fazla önem veriyorlar. Bir dünya şirketi olma vizyonuyla hareket eden Zorlu Grubu olarak, biz de bu süreçte faaliyette bulunduğumuz her sektörde, tüketicimize değen, onlara değer katan projelere imzamızı atıyoruz. Ayrıca, sorumlu vatandaşlık anlayışımızın bir gereği olarak sosyal, ekonomik ve çevresel konularda en üst düzeyde duyarlılık gösteriyoruz. 2007 yılında imzaladığımız Küresel İlkeler Sözleşmesi kapsamında yayınlanan ikinci İlerleme Bildirimi Raporu da bu duyarlılığımızı yansıtıyor. İnsanların yaşamlarına değer katma azmimiz her projemizde bize yol gösteriyor. Zorlu Gayrimenkul, çevreci yaklaşımı ve İstanbul’a kazandırdığı modern yapılarla Türkiye’nin çağdaş yüzüne yakışan projeler üretmeye devam ediyor. İstanbul kadar eşsiz, İstanbul kadar benzersiz projelerimizden bir tanesi olan Zorlu Center, içinde yer alacak Performans Sanatları Merkezi ile bir dizi projeyi sanatseverlerle buluşturarak, İstanbul’un kültür ve sanat hayatına yeni bir soluk kazandırmaya başladı. Zorlu Grubu’nun amiral gemisi Vestel, teknoloji ve tasarımı birleştirme, üretimde esneklik ve kişiselleştirebilme yetenekleri ile tüketicisine hayatının birçok alanında dokunmayı başarıyor. Müşteri talebine, coğrafi, sosyo-kültürel özelliklerine göre ürün geliştirme yetkinliğiyle giderek önem kazanan kişiselleştirme konusunda da sektöründe öncü konumunu sürdürüyor. Zorlu Grubu olarak, faaliyette bulunduğumuz tüm sektörlerdeki şirketlerimizle, insanımıza değerek, onların hayatlarında fark yaratacak izler bırakmaya, bir dünya şirketi olma vizyonuyla geleceğimizi inşa etmeye devam edeceğiz. Sevgi ve saygılarımla, Ahmet ZORLU 02 içindekiler Türkiye’de ve Dünya’da Zorlu Dergisi, Zorlu Holding A.Ş. yayınıdır. Para ile satılmaz. Katkıda Bulunanlar: Prof. Dr. Kerem Alkin / BloombergHT Genel Yayın Yönetmeni İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. 1998’de doçentlik, 2004’te ise profesörlük unvanı aldı. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Ticari Bilimler Fakültesi Bankacılık ve Finans Bölüm Başkanlığı yapıyor. Aynı zamanda Genelkurmay Başkanlığı ATASE Komutanlığı SAREM biriminde Planlama ve Değerlendirme Kurul Üyesi. BloombergHT’de ise Genel Yayın Yönetmenliği görevini sürdürüyor. Ayşegül Güngör / Minerva Eğitim Teknolojileri A.Ş. Genel Müdürü 1989’da İstanbul Üniversitesi Ekonometri Bölümü’nden lisans derecesi, 1991’de Ekonometri Bölümü’nden yüksek lisans derecesi aldı. Bankacılık sektöründeki kariyerinin yanı sıra 1995’te Marmara Üniversitesi Çağdaş Bilimler Vakfı, Çağdaş İşletmecilik Sertifika Programı’nda hazine ve sermaye piyasaları konusunda dersler verdi. 2001’den bu yana yönetici ortağı olduğu Minerva Eğitim ve Danışmanlık bünyesinde, çeşitli kurum ve kuruluşlara eğitim ve danışmanlık hizmetleri veriyor. Metin Salt / Vestek Genel Müdür Yardımcısı Metin Salt 1990’da ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. ABD’de Digital Microwave Corp. ve Cellnet Technology Inc. Adlı şirketlerde Ar-Ge grup yöneticiliği yaptı. Halen Vestel Şirketler Grubu’nun Ar-Ge çalışmalarını yürüten Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme A.Ş.’de genel müdür yardımcısı olarak görev yapıyor. ABD, Avrupa ve Türkiye patent enstitüleri tarafından verilen altı patenti bulunuyor. Kapak fotoğrafı: Gettyimages 04 Kapak/ Tüketiyorum, öyleyse varım! 14 Prof. Dr. Kerem Alkin / 2012’de yüzde 3,5 büyüme 20 Bir dünya prömiyeri 24 Zorlu, geleceğe ayna tutuyor 28 Vestel, doğayla da dost 34 Vestel her yerde 36 Timur Tuncer: “Vestel bir ömür boyu dost” 40 Vestel, tasarımları dünya arenasında 42 Vestel Beyaz Eşya ID ödülleri topluyor 44 Vestel’den geleceğin ürünleri 46 Hayrettin Çelikhisar: “LED’de fark yaratacağız” 48 Aziz Sipahi: Efe’den Karayel’e... 50 Türkiye’nin çatısında 54 Metin Salt / Teknoloji modaya ışıltı katıyor 56 İstanbul’da bale şöleni 58 Emagaza.linens.com.tr açıldı 59 10 il, 10 yuva, 10 huzurevi Taç’landı 60 Zorlu Tekstil’den 48 bin fidan 61 Valeron Paris’te yine göz doldurdu 64 Gaziantep GAZDAŞ’tan kampanya 65 Türkiye’nin ilk kuş izleme radarı 68 Ayşegül Güngör/İçimizdeki sesi dinlemek 73 Zorlu şirketleri en iyiler arasında 76 Kısa kısa 78 Gökyüzünün getirdikleri 80 Kültür - Sanat 82 English summaries Ve ayrıca Bilgi Üniversitesi öğrencilerinden: Yağmur Çenberli, Yelda Ülker Zorlu Holding A.Ş. Adına Sahibi Olgun Zorlu Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Yaprak Özer Yayın Kurulu Vedat Aydın, Lale İlalan, Necmi Kavuşturan Yayın türü: Yerel, süreli, 3 aylık İçerik ve Tasarım Uygulama Yayın Direktörü Fülay Yaşa indeks içerik-iletişim danışmanlık Kore şehitleri Cad. Atılım İş Merkezi No: 28 K: 4 D: 4 34397 Zincirlikuyu-İstanbul Tel: 0212 347 70 70 Faks: 0212 347 70 77 e-mail: [email protected] web: www.indeksiletisim.com Yazı İşleri Editörü Zehra Tike Yayın Editörü Esra Melek Yiğitsözlü Yazı İşleri Umut Bavlı İsmail Polat 03 10 Bir başarı hikayesi: Ahmet Zorlu 16 “Zorlu Levent” start aldı 62 Linens koleksiyonu yine büyülüyor 66 Enerji elçileri artıyor Görsel Yönetmen Esen Ataman Kürklü Grafik Tasarım Serkan Bengin Emre Ergül Fotoğraflar İdari İşler Buket Çelikkol Renk Ayrımı ve Basım Üniform Basım Sanayi Turizm Limited Şirketi 100. Yıl Mahallesi, Matbaacılar Sitesi No:114, 1. Cadde Bağcılar/İstanbul Telefon: 0 212 429 10 00-01 Faks: 0 212 429 06 00 26 Dünya oyuncusu Vestel 70 Yelkenler fora Dergi Yönetim Yeri Zorlu Plaza, 34310 Avcılar - İstanbul Telefon: 0212 456 2000 Faks: 0212 422 0049 e-posta: [email protected] 30 Ömer Yüngül: “Durmak yok, yola devam!” 74 Denizlerimizi kurtarmak elimizde ”Zorlu” Dergisi’nin içerik ve tasarımı İndeks İçerik İletişim Danışmanlık tarafından yaratılmış olup, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Zorlu” Dergisi’nde yayınlanan yazı ve fotoğrafları yayma hakkı ve “Zorlu” markası ve logosu Zorlu Holding A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi, hak sahiplerinin yazılı izni olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz. Dergide yayınlanan yazılar, yazarların kişisel görüş, yorum ve tavsiyelerini içermektedir, İndeks İçerik İletişim Danışmanlık veya Zorlu Holding A.Ş., yazılarda yer alan bilgi, görüş ve tavsiyeler nedeniyle doğabilecek maddi veya manevi zararlardan hiçbir şekilde sorumlu değildir. 04 kapak Haber: Esra Melek Yiğitsözlü Tüketiyorum, öyleyse varım! Ürün çeşitliliğindeki artış, kişi başına düşen gelirin yükselmesi, kitle iletişim araçları kanalıyla yapılan reklamlar, tüketicilerin alışveriş tercihlerinde değişimlere neden oluyor. Yeni tüketici ne bekliyor, neleri seviyor? E skiden mahallenin bir bakkalı ve küçük bir çarşısı bulunurdu. Kıyasıya rekabet yoktu. Pazara giren sınırlı sayıda mal, tüketicinin cebinde sınırlı miktarda para vardı. 1990’lardan itibaren durum büyük bir hızla değişti. Kredi kartlarıyla alışverişe yönelim arttı, pazara yeni isimler, yeni kategoriler ve yeni ürünler girdi. Binlerce seçenek arasından tüketici, pazarın patronu durumuna geldi. Markalar bu durum karşısında çılgın bir rekabete girmiş durumda. Promosyonların, kampanyaların, taksit seçeneklerinin ardı arkası kesilmiyor. Reklamlar, farklı mecralarda birbiriyle yarışıyor. Buna paralel olarak müşteri memnuniyetini en üst düzeye çıkarmak, onları dinleyip sorularına yanıt vermek ve problemlerini hızlı bir şekilde çözebilmek amacıyla kurulan çağrı merkezleri 7/24 hizmet veriyor. Peki çeşitlerin, kategorilerin çoğaldığı, markaların binbir seçenek ve kampanya sunduğu pazarda, tüketiciler neyi neden tercih ediyor? Alışveriş tercihlerini etkileyen faktörler neler? Aktörü çok olan pazarda, üretici ve perakendeci ile tüketici arasında nasıl bir ilişki var? İşte size çeşitli araştırmalardan öne çıkan başlıklar… Elektronik tüketicisi kaliteli hizmetin peşinde IBM’in Ağustos 2011’de yayınladığı “Elektronik Tüketicisi Raporu”na göre tüketiciler cihazın kendisinden çok, o cihaz ile neler yapabilecekleriyle ilgileniyor. Satın alacakları cihazlardan yüksek performans, ileri ve entegre hizmet almak istiyorlar. Üreticiler ise tüketicileri ellerinde tutmak için yeni işbirliği yollarını geliştirmeye, sundukları hizmetleri iyileştirmeye ve yazılım ve BT altyapılarını ilerletmeye odaklanıyor. IBM’in danışmanlık ayağı olan Küresel İş Değerleri Enstitüsü’nün (IBV) son yayınladığı raporu, tüketici elektroniği pazarındaki eğilimleri ve yenilikleri saptıyor. Dünya genelinde yapılan araştırmaya göre, bugünün elektronik pazarındaki tüketiciler kaliteli bir cihazdan çok daha fazlasını, kaliteli bir deneyim istiyorlar. Tüketiciler, cihazın kendisinden çok, o cihaz ile neler yapabilecekleriyle ilgilenirken, satın alacakları cihazlardan yüksek performans, ileri ve entegre hizmet alma beklentisindeler. Çalışmanın dikkat çeken bir başka verisi de tüketicilerin elektronik sektöründeki üreticilerle açık bir iletişim hattı talep ettiklerini net olarak ortaya koymaları. Araştırma sonuçlarına göre, e-mail yoluyla iletişim kurmak en popüler yöntem olurken (yüzde 35), üreticinin web sitesi üzerinden iletişime geçerek markayı ve üretici takip etmek (yüzde 23), üçüncü şahıs web siteleri (yüzde 14) ve kişisel bloglar (yüzde 6) üzerinden iletişime geçmek ise daha az popüler seçenekler arasında yer alıyor. Mevcut ekonomik ortamda, şirketlerin ürünlerini farklılaştırmaları için kullanabilecekleri yöntemlerinin giderek azalması ve büyüme marjlarının düşmesi, cihaz üreticilerini yeni büyüme fırsatları aramaya itiyor. Tüm bunlar olurken aynı zamanda, giderek artan ölçüde talepkar bir tutum takınan tüketicilerle de karşı karşıya kalınıyor. Dolayısıyla, elektronik sektöründeki şirketler, bu eğilimlere cevap verirken sadece ileri teknoloji sunan ürünlere değil, aynı zamanda tüketicilerin deneyimlerini geliştirmeye yönelik hizmetler tasarlamaya odaklanıyor. Şirketlerin geleneksel bakış açılarını değiştirmeleri gerektiğine dikkat çekilen araştırmada, üreticilerin bunu sağlamak için 05 Çeşitlerin, kategorilerin çoğaldığı, markaların binbir seçenek ve kampanya sunduğu pazarda, tüketiciler neyi neden tercih ediyor? Alışveriş tercihlerini etkileyen faktörler neler? Aktörü çok olan pazarda, üretici ve perakendeci ile tüketici arasında nasıl bir ilişki var? 06 kapak Teknolojiden tekstile, gıdadan kozmetiğe her kategoride hemen her gün yeni bir ürünle karşılaşıyoruz. Bu durum markaların rekabetini kızıştırsa da alternatifler çoğaldığı için tüketicilerin yüzü gülüyor. kullanabilecekleri dört stratejiye vurgu yapılıyor: işbirliğini teşvik edecek yetenekler geliştirmek, hizmet sunumlarını iyileştirmek, yazılım ve BT altyapılarını ileri seviyelere getirmek. Tüketici elektroniği pazarında rekor Türkiye tüketici teknolojisi ürünleri pazarı, bu yılın ikinci çeyreğinde daha önceki çeyrek dönemlerde elde ettiği en yüksek pazar değeri rekorunu kırdı. Buna göre toplam pazar yüzde 25 artışla 5,5 milyar lira değerini elde etti. GFK Araştırma Grubu’nun iş birimi GFK TEMAX Türkiye’nin görüntüleme, telekom, bilgi teknolojileri, ofis ekipmanları, küçük ev aletleri ve beyaz eşya sektörlerini içine alan tüketici teknolojisi ürünleri araştırmasına göre, bu yılın ikinci çeyreğinde tüm sektörler pozitif büyüme gösterdi. Bu büyümede, özel günler (Anneler Günü, Babalar Günü), okul kapanış dönemi, yaz tatil döneminin başlaması, yeni teknoloji ve ürünlerin pazara giriş yapması etkili oldu. Pazar, bu çeyrek dönemdeki başarıyla 2011 yılının ilk yarısını, geçen yıla göre yüzde 25 artışla 10,6 milyar TL değeri ile tamamladı. Beyaz eşyada favori bulaşık makinesi Buzdolapları, yıkama cihazları, yemek pişirme cihazları ve ısıtma cihazlarından oluşan beyaz eşya sektöründe de satış sonrası hizmette kaliteye önem veriyor. Satın alırken ise öncelikle uygun fiyatlı olmasının yanı sıra daha az enerji tüke- timi yapan tasarruflu ürünlere yöneliyor. Ipsos KMG’nin Bölge Bölge Türkiye Raporu’na göre, dayanıklı tüketim eşyaları arasından bulaşık makinesi sahipliği de diğer ürünlere göre daha fazla. Bulaşık makinesi sahipliğinin en yüksek olduğu Marmara’da sahiplik yüzde 55 seviyesinde iken en düşük olduğu Karadeniz’de yüzde 33 seviyesinde bulunuyor. Tekstilde fiyat, kalite ve fonksiyon etkili Tekstil ve hazır giyim sektöründe tüketici tercihlerini belirleyen unsurların başında fiyat, çeşitlilik ve çok fonksiyonlu özellikler geliyor. Günümüzde insanlar tekstil ve hazır giyim ürünlerini tercihinde fiyat avantajının yanı sıra kaliteden de ödün vermek istemiyor. Kaliteli ürünü uygun fiyata almak istiyor. Bunun yanı sıra örtünme, süsleme ve kendini ifade etmenin yanında, başta sağlık ve güvenlik alanlarında olmak üzere, başka hizmetler de sunabilen çok fonksiyonlu ve akıllı tekstil ürünleri de tüketicilerin gözdesi. Alerji, mantar gibi cilt hastalıklarından koruyan, kolay eskimeyen ve renkleri solmayan, kolay yırtılmayan ve buruşmayan tekstil ve hazır giyim ürünleri çok tercih ediliyor. Araştırmalar, bu konuda özellikle kadınların daha hassas olduğunu gösteriyor. Örneğin kadınlar; organik, kolay ütülenen ve dayanıklı tekstil ürünlerini, selülit önleyici bakım yapan giysileri, ani bebek ölüm sendromuna karşı bebeğin soluk alışı durduğunda ebeveyne haber veren giysileri, vücudun 30 hayati fonksiyonunu (kalp atışı, tansiyon...) 24 saat boyunca ölçen ve beklenmeyen bir değişiklik olduğunda kablosuz ağ bağlantısı ile hastaneleri ve gerekli kişileri haberdar eden giysileri son derece önemli buluyor. En güvenilen yatırım aracı gayrimenkul Gayrimenkul son yıllarda üzerinde en çok konuşulan konulardan. Neden mi? Gözümüzü nereye çevirirsek çevirelim, yeni bir yaşam ya da alışveriş merkezi inşaatıyla karşılaşıyoruz. Peki acaba tüketicilerin gayrimenkul sektöründen, diğer değişle yaşamak istedikleri konutlardan beklentileri ne yönde? Piramit Danışmanlık’ın Temmuz 2011’de açıkladığı Konut Satın Alma Eğilimleri Araştırması’na göre, Türkiye’de her iki kişiden biri ev alma hayali kuruyor. Türkiye genelinde 60 ilde yapılan araştırmaya göre, Türk halkının yüzde 53’ü ev satın almak istiyor. Çıkan sonuçlar, 2008’in son çeyreğinde ortaya çıkan küre- 07 sel ekonomik krizin etkilerini üzerinden atıp oldukça hareketli bir döneme giren konut sektörünün önümüzdeki yıllarda daha da verimli bir dönem geçireceğini gözler önüne seriyor. Türk insanının en çok tercih ettiği konut tipi yüzde 66’lık bir oranla 3+1 evler. Konut tipleri içinde 2+1’lerin tercih oranı yüzde 13, 4+1 ve üstü büyüklükteki evlerin terci oranı yüzde 12 olurken, yüzde 8’lik bir kesimin villa veya müstakil bahçeli ev almak istediği görülüyor. Son yıllarda çokça inşa edilen 1+1 dairelerin terci oranının yüzde 1’lerde kalması ise küçük konut tipinin Türkiye’de hala benimsenmediği görüşünü güçlendiriyor. Araştırma gayrimenkulün Türkiye’de hala en çok güvenilen yatırım aracı olma özelliğini koruduğunu da gösteriyor. En iyi yatırım araçları sıralamasında yüzde 53 ile konut birinci, yüzde 50 ile altın ikinci, yüzde 47 ile arsa üçüncü sırada yer alıyor. Konut Satın Alma Eğilimleri Araştırması’na katılanların yaşamaya/oturmaya en uygun konutların şehir merkezindeki daireler veya güvenlikli siteler olduğunu düşünüyor. Bu soruya “Güvenlikli sitede daire ya da villa” diyenlerin oranı yüzde 55, “Şehir içinde yeni apartman dairesi ya da villa” diyenlerin oranı yüzde 34 olurken, “Şehir içinde ikinci el apartman dairesi veya villa” diyenlerin oranı ise yüzde 2’de kaldı. Araştırmaya katılanlar, almak istedikleri evde mutlaka bulunması gereken sosyal tesis ve donatıları sıralarken, yeşil alanları yüzde 87 ile en ön sıraya koydu. Yeşil alanları yüzde 78 ile güvenlik, yüzde 76 ile çocuk parkı takip ederken, yüzde 51’lik market ve yüzde 33’lük alışveriş merkezi tercihi günlük ihtiyaçların karşılanmasının konut tercihini belirlemede ne kadar etkili olduğunu gözler önüne serdi. “Tüketiciler akıllandı” Teknolojiden tekstile, gıdadan Ceyhan Demiray kozmetiğe her kategoride hemen her gün yeni bir ürünle karşılaşıyoruz. Bu durum markaların rekabetini kızıştırsa da alternatifler çoğaldığı için tüketicilerin yüzü gülüyor. İstediği fiyatta, istediği kalitede ve istediği özelliklerde ürünü hızlı bir şekilde bulabiliyor. Tüketicilerin akıllandığını söyleyen pazar araştırma ve kamuoyu yoklama şirketi Ipsos KMG’nin Tüketici Panelleri Direktörü Ceyhan Demiray, “Yeniliklere açık bir tüketici profilimiz var. Yeni bir kategoride, yeni bir ürün çıktığında denemeye çok meraklıyız. Tüketici her şeyin farkında, üreticiler de onların farkında olduğunu biliyor. Bu durum üreti- cileri kaliteyi düşürmeden, daha uygun fiyata üretim yapıp iyi hizmetle tüketicilere ulaştırmasını tetikliyor” diyor. Reklamların tüketici tercihlerinde önemli etkisi olduğunu, reklamı yapılan her üründe, evlerde bulunurlukta bir artış görüldüğünü söyleyen Demiray, “Reklamın yanı sıra fiyat da çok önemli. Tüketiciler market, bakkal, AVM gibi farklı kanalları çok geziyor. Bu da tüketicinin uygun fiyatı aradığını gösteriyor. Tüketici için fiyat uygun değilse, o ürünü bir kere alıp tekrar almama eğilimi gösteriyor. Eğer fiyat uygunsa, istediği noktalarda bulabiliyorsa tercih etmeye devam ediyor. Türkiye’de tüketiciler promosyonu çok seviyor. İndirimler, ‘bir alana bir bedava’ ya da ‘üç al bir öde’ gibi kampanyalar yoğun ilgi görüyor” diyor. Bölgelere göre Türk tüketicileri Türkiye’nin coğrafi bölgelerini anlamak Türkiye’deki tüketici profilini tespit etmek için oldukça önemli bir başlangıç noktası… Ipsos KMG, 2011’de yayınladığı Bölge Bölge Türkiye Raporu’yla hızlı tüketim ürünlerinden internet kullanım alışkanlıklarına kadar geniş bir yelpazede tüketicileri bölgelere göre inceledi. “Coğrafi özelliklerine göre; Marmara, Ege, İç Anadolu, Akdeniz, Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu olarak sıralanan bölgelerimizi, coğrafi farklılıkları kadar bölge sınırları içinde yaşayan halkın özellikleri, diğer 08 kapak Gençlerin hakim olduğu konuların başında teknoloji geliyor. Öyle ki, ailelerin yüzde 70’i çocuklarının bilgisayar ve cep telefonu gibi konularda kendilerinden daha bilgili olduklarına inandıkları için karar sürecinde onlara danışma ihtiyacı duyuyor. ülkelerle komşulukları, var olan kaynakları işlemelerine göre farklılaşmış geçim kaynakları, yemek kültürleri, hava koşullarına yönelik olarak benimsedikleri alışkanlıklar gibi daha pek çok farklılık da birbirinden ayırıyor” diyen Demiray, raporda öne çıkan sonuçları şu şekilde aktarıyor: nin getirdiği yenilikler, kadının ev ve aile uğraşıları dışında çalışma hayatına da atılmasını sağladı. Artık gündüzleri toplantıdan toplantıya koştururken; diğer yandan akşam yemeğini, evin ihtiyaçlarını, yapılacak alışverişleri de düşünmeleri gerekiyor. Bir de çocuk sahibiyse, sorumlulukları daha da artıyor. • Bölgeler arasındaki en ayırt edici özelliklerden birisi, hızlı tüketim ürünleri harcamasının ürün tiplerine göre dağılımı. Akdeniz’de ve Doğu ve Güneydoğu’da açık ürünler harcamadan oldukça yüksek bir pay elde ediyor. Buna karşın Marmara’da ve Karadeniz’de market markalı ürünlerin payı Türkiye geneline kıyasla daha yüksek. Üretici firma markalı ürünlerin en yüksek paya sahip olduğu bölge ise İç Anadolu Bölgesi. • Hanede internet bağlantısı bulunması açısından da bölgeler arasında neredeyse bir uçurum söz konusu. Marmara Bölgesi’nde yüzde 40 olan internet sahipliği Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde sadece yüzde 13 seviyesinde. Ancak internet kullanan birey oranı olarak bakıldığında bölgeler arasında sahiplik açısından görülen derecede bir farklılık görülmüyor. Bir başka deyişle, internet sahibi olup olmama durumu bölgeler arasında son derece ayırt edici olurken internet kullanımı açısından bölgeler birbirinden o denli kopuk değil. • Avrupa Birliği’ne girmenin Türkiye’ye ekonomi ve insan hak ve özgürlükleri açısından olumlu katkıları olacağı inancının en yaygın olduğu bölge Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi. • İnternet üzerinden alışveriş yapmak genel olarak Türkiye’de yaygınlık kazanmamış bir davranış. Bireylerin sadece yüzde 12’si sıklıkla bu şekilde alışveriş yaptığını söylüyor. Bölgeler arasında bu oran açısından çok belirgin farklılaşmalar görülmüyor. Tüm bu değişimi farklı araştırmalarda gözlemleyen Ipsos KMG, hanelerdeki çalışan kadınların davranışlarını mercek altına alarak, çalışan ve çalışmayan kadın arasındaki alışveriş farklılıklarının incelendiği “Çalışan Kadın Raporu”nu hazırladı. Çalışan kadının ekonomik özgürlüğünün olmasının avantajının yanında alışveriş için de zaman kısıtı nedeniyle dezavantajı olduğunu söyleyen Demiray, “Zaman geçtikçe, kadının genişlemiş rolü ne olursa olsun geleneksel rollerinin değeri bütün önemi ile sürüyor. Çalışsa bile ailede gıda, içecek ve eve dair diğer alışverişlerde sorumlu kişi kadın olmaya devam ediyor” diyor. • Genellikle ucuz markayı kullanıp sadece özel gün ve yerlerde en iyi markayı kullanma davranışı en yaygın olarak yüzde 29 ile Doğu ve Güneydoğu’da görülüyor. Bu davranışın en az ifade edildiği bölge ise yüzde 20 ile Ege Bölgesi olarak karşımıza çıkıyor. Çalışan kadının tüketimi de farklılaşıyor Eskiden kadın olmak daha kolaydı… Kadınlar daha çok evde olur, yemek yapar, çocuk bakardı. Sosyal ve ekonomik yapılardaki değişikliklere bağlı olarak ortaya çıkan toplum koşulları, yeni bir yaşayış biçimini beraberinde getirirken; şehirleşme- Çalışan kadına farklı bir perspektiften bakarak onu daha yakından tanımamıza olanak veren bu rapordan bazı çarpıcı bulgular ise şu şekilde: • Çalışan kadın çalışmayan kadına kıyasla daha yüksek SES grubu bireylerden oluşuyor ve neredeyse yarısı Marmara bölgesinde yaşıyor. • Çalışan kadın ve çalışmayan kadının hızlı tüketim ürünlerindeki alım davranışları incelendiğinde, çalışan kadının ortalamada harcadığı miktar, çalışmayan kadına oranla yüzde 20 daha fazla ve bu fark son dört yılın en yüksek seviyesinde. • Çalışan kadının hane tüketim ürünleri harcamasının yüzde 67’sini markalı ürünler, yüzde 6’sını da market markalı ürünler oluşturuyor. 09 • Çalışan kadının kişisel bakım kategorisinde yaptığı harcama, çalışmayan kadına göre farklılaşıyor. Çalışmayan kadına kıyasla kağıt ürünlerine ayırdığı harcama payı yüzde 10, saç ürünlerine ayırdığı harcama payı yüzde 13 daha fazla iken, vücut ürünlerinde bu fark yüzde 38’e çıkarak daha da belirginleşiyor. Teknolojide söz gençlerin Türkiye’deki 15 milyon gencin Serhat Gürcü yaklaşık 3 milyonu üniversite öğrencisi, 5 milyonu lise öğrencisiyken, 7 milyonu çalışan gençlerden oluşuyor. Nüfusun yüzde 20’sini oluşturan gençlerin kendi alım güçlerinin yanı sıra tüketim konusunda ailelerini yönlendirme gücüne de sahip olmaları, gençlerin yönelimleri hakkında yapılan araştırmaların önemini artırıyor. Bu noktadan hareketle pazarlama şirketi Youth Republic’in araştırma kuruluşu Synovate ile birlikte yeni nesil gençlere yönelik gerçekleştirilen 2010 Harçlık Pazarı Araştırması, gençlerin tüketim alışkanlıklarını, hayat görüşlerini ve trendlerini mercek altına aldı. Türkiye’nin en büyük gençlik araştırmasında, ebeveynlerin teknolojik ürün satın almadan önce mutlaka ailenin gençlerine danıştığı ortaya çıktı. Anı yaşayıp hızlı tüketiyorlar “Gençlerle görüşmenin yanı sıra onların evine girdik, çantalarının içine baktık” diyen Youth Republic CEO’su Serhat Gürcü, araştırmada gençlerin gözünden hayatın nasıl göründüğünü anlamaya çalıştıklarını söylüyor. Bugünün gençlerinin anı yaşamayı, yaşam felsefesi olarak benimsediklerini dile getiren Gürcü, “Hayatlarının her alanında hızlı tüketim var. İnternette dahi içerik üretmekten çok, orada olanı arkadaşlarıyla paylaşmayı, içeriği hızla tüketmeyi tercih ediyorlar” diyor. Tüketim tercihlerini yönlendiriyorlar Gençlerin hakim olduğu konuların başında teknoloji geliyor. Öyle ki, ailelerin yüzde 70’i çocuklarının bilgisayar ve cep telefonu gibi konularda kendilerinden daha bilgili olduklarına inandıkları için karar sürecinde onlara danışma ihtiyacı duyuyor. Üstelik bu durum, yalnızca teknoloji ürünleriyle sınırlı değil. Evdeki ortak kullanım alanları için mobilya alınırken bile, gençler ailelerini yönlendiriyor. Örneğin eve televizyon alınırken ailelerin yüzde 61’i çocuklarının fikrini alırken, kendilerine araba satın almaları durumunda bu oran yüzde 64 oluyor. AVM’ler tüketimi artırıyor Özellikle son yıllarda hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelen modern alışveriş merkezleri, tüketicilerin gözde mekanları. Kıyafetten mobilyaya, mutfak eşyasından, bahçe düzenlemesine kadar aranan her şeyin kolaylıkla bir arada bulabildiğimiz bu merkezler, sinemalarıyla, restoranlarıyla tüm ihtiyaçlarımızı karşılayabildiğimiz birer yaşam merkezi. Günümüzde, 46 ilde yer alan 268 alışveriş merkezinin toplam kiralanabilir alan büyüklüğü 6 milyon 445 bin metrekareye çıkıyor. İnşaatı süren AVM’lerin de tamamlanmasıyla toplam AVM sayısının 2011’de 304 ve toplam kiralanabilir alanın ise 8 milyon metrekare civarında olacağı bekleniyor. Buluşma noktası Alışveriş merkezlerinin popülerleşmesi aslında insanların tüketim alışkanlıklarına paralel bir gelişme gösteriyor. Gelir düzeyindeki artış, büyük şehirlerden şehir dışındaki alanlara kaçış gibi demografik gelişmeler, kredi kartı kullanımının yaygınlaşması gibi teknolojik gelişmeler ve hayatın hızlı temposunda alışverişe ayrılan zamanın hızla azalması alışveriş alışkanlıklarını da değiştiriyor. Günümüzün tüketicisi alışverişin sıkıcı bir faaliyet olmaktan çıkarılmasını istiyor, farklı yaşam tarzlarını eş zamanlı olarak yaşamaya çaba gösteriyor. Alışverişi, sadece ürün satın alma faaliyeti olarak değil, eğlence ve hoş vakit geçirme imkanı sunan sosyal bir faaliyet olarak görmek istiyor. Bu istek ve beklentilere cevap verme açısından mağaza, market, eğlence, yeme-içme ve park imkanlarının bir arada sunulduğu yeni tür alışveriş merkezleri son derece önemli avantajlara sahip. Zengin çeşit, kalite ve uygun fiyatın beraber sunulduğu, ferah bir atmosfer, vakit geçirmeye elverişli bir ortam, sinema ve oyun salonlarının, çocuk oyun bahçelerinin yer aldığı bu alışveriş merkezleri yıllardır geleneksel mağazalardan sıkılan ülkemiz tüketicileri için oldukça cazip bir alternatif olarak karşılanıyor. Alışveriş merkezleri, cinsiyet, gelir ve yaş gruplarına göre farklı anlamlar taşıyor. Alt gelir grubu için alışveriş merkezi “turistik bir gezi mekanı”, orta gelir grubu için “günlük kent hayatının parçası”, üst gelir grubu için ise “ev ve iş arasındaki istasyon” işlevi görüyor. Araştırmalara göre insanların yüzde 3,4’ü alışveriş merkezlerine her gün geliyor. Haftada iki-üç kez gelenlerin oranı yüzde 13,3 dolayında. Çoğunluk ise yüzde 32,6 ile haftada bir gelenlerde. Yüzde 28’lik bir kesim de 15 günde bir bu merkezleri ziyaret ediyor. Alışveriş merkezlerinin tercih edilmesinin temel nedeni ürün çeşitliliği. Modern ve ferah bir alışveriş ortamı, rahat gezinme imkanı, temiz ve düzenli olması, kaliteli markalar, sinema ve kafeler ile çocuk alanları da belirleyici nedenler olarak öne çıkıyor. 10 söyleşi Bir başarı hikayesi Ahmet Zorlu, hikayesini çok kere dinlediğiniz bir işadamı. Her dinlediğinizde, ilk kez dinliyormuş hissi veren bir girişimci, ülkenin önde gelen patronlarından biri. Babadan çok şey kalmış, ama zenginlik değil. Kalanları başarı için gerekli olan özellikler diye özetlemek mümkün. B irinci nesil diyebiliriz Ahmet Zorlu için. Böyle baktığınızda kısa zamana çok şey sığdırmış biri. Bu bakış açısıyla kısa zamana zenginlik sığdırdı deseniz, pek çoklarından bir farkı kalmaz. Kısa zamana çok fikir sığdırdı deseniz yine yanına bir sürü farklı isim koymak mümkün. Başkasına benzemeden, daha önce yapılmayanların yapmak dediğinizde biraz olsun yakalayabiliyorsunuz. Yine de tam anlamıyla resmi görmek mümkün olmuyor. Yaptığı işlerin önemi detayda, ilk olmasında, son olduğunda da farkında, başkasının düşünmediği noktasında gizli... İşin tuhaf tarafı resme neresinden bakarsanız farklı bir şey görüyorsunuz, ne zaman bakarsanız bir öncekinden daha fazla detayla karşılaşıyorsunuz, her baktığınızda biraz daha derin görüyorsunuz. Bilmece gibi olmuş olabilir. Soru çok basitti, başarınızın sırrı nedir? Ahmet Zorlu yanıtladı: DETAY Z: Başarınızın önemli bir yanı detaylarda gizli olmalı, katılır mısınız? Kesinlikle. Ben arkadaşlara diyorum ki “Arkadaşlar her şey detaydadır.” Detayı eğer siz incelemezseniz, detaylara bakmazsanız ne yaparsanız yapın, bir ürün yapın, televizyon yapın, buzdolabı yapın, çarşaf yapın, gömlek yapın, elbise yapın, ne yaparsanız yapın iş detaydadır. Çok affedersiniz, bir kuaföre gidiyorsunuz ve o kadar ince bakıyorsunuz ki, bir tane saçınızın teli çıksa düzeltiyorsunuz, kötü olmasın diye. Yaptığınız ürünün de öyle olması lazım. Her ne olursa, bu bina olabilir, bir cihaz olabilir. Z: 2.20’lik nevresim yokmuş, siz yapmışsınız ve televizyonların üzerine örtü üretmişsiniz. Bunlar da detay mı? Yeniliktir bütün onlar. İnovasyon dediğimiz şey. Ben her za- man ne yaptım? Kimsenin yapmadığını yapmaya çalıştım. Mesela şu bardağı birisi yapmış, ben de bunu deneyeyim. Bu bardağın başka bir versiyonunu yapmak, daha güzelini yapmak... Ben bu bardağı yapayım, biraz ucuz vereyim, ben daha çok satarım değil. İyisini yapayım ve onun fiyatlarından daha yükseğe satayım ama kaliteli vereyim ki müşteri bana bir daha gelsin. Z: Tekstil, beyaz eşya, elektronik, enerji, gayrimenkul... Bu kadar büyüyünce detayı görebilmek tepedeki kişi olarak imkansızlaşıyor olmalı, değil mi? Tabii kontrol etmek mümkün değil ama verilecek bazı önemli kararlar vardır. Arkadaşlara dersin ki, bunlar bunlar olması lazım. Tabii ki her detaya girmek mümkün değil, ama olsun. Bir anayasamız var artık, neyin nasıl yapılması gerektiğinin. Bunu arkadaşların hepsi de bilirler. Her ne yapılırsa işin düzgünü yapılacak. Her fabrika, depo, bantlardaki mallar düzgün duracak. Bunun bir anayasası var zaten artık, o oturdu. Ben Vestel’i aldığım vakitte inanın ayaklarım altı su toplardı o depolarını gezmekten. 10 senede zor oturttuk. Bilgi, kültürü oturtmak kolay bir şey değildir. DİSİPLİN Z: Disiplininiz hala sözü edilen hikayeler arasında. Disiplinsiz hiçbir şey olmaz. Z: “Çıraklığını yapmadığınız işin patronu olamazsınız” diyorsunuz... Tekstildeki işin çıraklığıyla, bugün geldiğiniz ve bu kadar dağılan perspektifte bunu nasıl muhafaza edebiliyorsunuz? Bu bir heyecan mıdır? Bu bir azim midir? Nedir sizce? Heyecansız bir şey olmaz. Ben her zaman arkadaşlarıma derim ki; “İşinizi seveceksiniz, aşık olacaksınız, sevdalı olacaksınız.” Bu çok önemlidir. İşini sevmeden yapabilir misin? Sevmediğin bir yemeği yiyebilir misin? İşini seveceksin. Bunu yaparsanız başarı arkasından gelir. 11 ÇALIŞMAK KARAR ALMAK KRİZ Z: İşini sevmek her zaman mümkün mü, öğrenilebilir mi? Kesinlikle. Babamdan çok büyük bir servet kaldı. Ne serveti kaldı? Bir kültür serveti kaldı. Z: Çalışma üzerine aslında galiba. Çalış ve yapacaksan en iyisini yap. Ben ilk ihracatımı yaptığım zaman, bir aracı firma var öyle ihracat yapıyoruz. O gün için 400 bin Dolar... 1979 senesi için çok büyük bir miktar. O aracı kişiler de komisyon alıyorlar, müşteri kontağını onlar kurmuşlar. Dediler ki, “Sizi ziyarete geleceğiz ve kolilere bakacağız. Ben “Neye bakmak istiyorlar acaba?” dedim... Bizim koliler yapılmış gıcır gıcır, tertemiz. Adama bakıyorum hiç ses çıkmıyor. Geziyor, geziyor, bakıyor. Dedim herhalde beğenmedi bunu. Ben yıkıldım, felaket oldum. Bana döndü, “Kardeşim, çok teşekkür ederim. Ben böyle bir şey görmedim” dedi. Z: Siz o an hala bilmiyorsunuz ama neye teşekkür ettiğini... “Böyle düzgünlük, böyle düzgün koli, ambalaj yapılmaz. Kim yaptı bunu?” dedi. Dedim ki, “Bu bizim görevimiz kardeşim, bana kimse öğretmedi.” Mesela tır yüklenir, bundan 25 sene önce falan, ben tırın üzerine çıkardım. Tırın üzerinde kasasına bakardım, tırda delik var mı alttan bakardım... Başıma şöyle bir olay geldi. Tır yüklendi, gitti. Müşteri diyor ki, “Kolilerin yarısı ıslanmış, üstü değil, altı ıslak.” Yolda giderken, tırın delikleri varmış kasada. Deneyim işte. Hani derler ya daldan düşen her şeyi bilir. Z: Karar almak aslında başarının temel taşlarından bir tanesi. Karar alma sürecinde ne yaparsınız? Zorlu Grubu’nun en önemli özelliği, hızlı karar almasıdır. Hızlı karar alamazsınız, korkak bezirgan ne onarmış ne donarmış. Zorlu Grubu olarak 2013’te 60. yılımızı kutlayacağız. Son 35 yılda çok şey yaptık. Bu ülkede 1998, 1999, 2000 yıllarında ihracatın yüzde 5’ini yapıyorduk. Yedi sene Türkiye’nin ihracat liderliğini kimseye kaptırmadık. Bugün Türkiye’nin en büyük ihracatçılarından bir tanesiyiz. Z: Karar almaya dönersem, kararı en son siz veriyorsunuz sanırım... Yok, ortak olan arkadaşlar ortaklıklarını kullanır. Kararı yalnız ben vermem, bizim bir ailemiz de var. Z: Mutlaka ama aile şirketi olmanın verdiği bir hız olduğu söylenir. Büyük yapılar, kurumsallaşma bazen de hantallık getirir derler. Getiriyor zaten. Bizde de büyüdükçe o hantallıklar oluyor tabii olmuyor değil. Z: Kriz vurmaya başladı mı? Artık izole bir coğrafyada yaşamıyoruz. Vuracak yani vurursa. Ama ben şöyle söyleyeyim, Avrupa’da her gün bir ülkenin krize girdiği söyleniyor. Onun bu kadar, şunun bu kadar borcu var. Türkiye olarak baktığımızda milli hasılamıza oranla borcumuz yüzde 40. Bu normaldir. İŞİN BAŞINDA OLMAK Z: Eskiden bir günde iki fabrika gezdiğiniz söylenirdi. Şimdi yapabiliyor musunuz? Yapıyorum. Z: Nasıl başarıyorsunuz? Basın toplantısında yerinizi alıyorsunuz, bayi toplantısında alıyorsunuz, fabrika gezerken alıyorsunuz, inşaata gidiyorsunuz... Bütün fabrikalara gidemiyorum ama mesela her hafta Manisa’dayım. Ayda bir fabrikaların tamamını dolaşırım ki yedi sekiz fabrikadan oluşuyor Vestel. Ayda bir kere hepsini dolaşıyorum. Z: Nedir önemi ayda bir kere dolaşmanızın, varlığınız mı? Varlığım, bir de arkadaşları görmüş oluyorsun. Fabrikanın müdürlerini görüyorsun, onlarla konuşuyorsun, dolaşıyorum. Z: Müdür dışındakilerle konuşur musunuz? Çalışanlar sizinle konuşabilirler mi? Gelip bir şey söyleyebilirler mi? Konuşurum. Tabii ki, her zaman. Benim hala toplantıların haricinde odamın kapısı açıktır ve genel müdürlerime de, müdürlerime de söylerim; “Kapılarınız açık duracak. Kapalı kapılar arkasında olmayacaksınız. Herkes size ulaşabilecek.” Bu önemli bir şey. SABIR Z: Altı yıl sürmüş... Ne büyük bir sabrınız var. Sabrın sonu selamettir. Biz onu yaptık, uçurduk ve savunma sanayisine 2012’nin başlarında uçaklarımızdan bir tanesini teslim edeceğiz. Altı tane yapacağız ve bunun devamı gelecek. Bugün Heron uçaklarının gördüğü vazifeyi bunlar görecek. KEŞKE Z: Uzun süren projelerde hiç “keşke”leriniz oluyor mu? “Keşke”lerle bir yere gitmemiz bugün mümkün değil. Her yerde, her şeyde para kazanacağım diye bir şey yoktur. Risk almak mecburiyetindesin. Risksiz hiçbir şey yoktur. İnsanoğlu her zaman riskin üzerinde yürür. Şuradan giderken merdivenden düşersiniz. RİSK Z: Riske bakış açınız nedir, hangi risk alınır, hangisi alınmaz... Size bir şey söyleyeyim mi? 8-10 sene önce bir siyasetçiyle Bursa’daki fabrikamızı geziyoruz. Bu fabrika günde 500 bin ton polyester iplik üretiyor, bugün de üretiyor. Türkiye’nin yüzde 45 polyester ipliğini veriyoruz. Geziyoruz... Bakanımız gezerken şöyle bir baktı, “Akıllı işi değil” dedi. Dedim ki, “Bizim akıllı olduğumuzu kim söyledi?” Artık risk almak, bir yerde bizden de çıktı. Bir büyüklüğe geldiğinizde yatırım yapmazsanız var olduğunuz şeylerden de geri kalırsınız ve rekabet gücünüz kalmaz. Z: Krizi sever misiniz, krizli ortamlardan korkmaz mısınız? Krizi kimse sevmez. Türkiye’yi bu kriz vurmaz ama tedbirli olmamız lazım. Benim şirketlerime bir şey olmaz deme. Ben açıkça konuşayım, çok dayaklar yedik. 2001 krizinde çok büyük dayak yedik ama ondan sonraki krizlerde ben dayak yemedim. Niye dayak yemedim? Z: O gün tekstil miydi? 2001 krizi hepsinden korkunçtu ama biz o gün tedbirlerimizi aldık. Diyorum ki, döviz çıksın. O dövizin buralarda daha yüksek seviyelerde olması lazım. Biz ne yaptık? Biz borç yedik. Biz paramızın değerlenmesiyle ithalata dönük büyüme yaptık. Üretmeden tüketmeye kalktık. Sayın Başbakan “Araba alacağınıza ev alın” dedi... Hesapsız kitapsız harcamak krize sürükler. 12 söyleşi “Heyecansız bir şey olmaz. Ben her zaman arkadaşlarıma ‘işinizi seveceksiniz, aşık olacaksınız, sevdalı olacaksınız’ derim. Çok önemlidir bu. Sevmediğin bir yemeği yiyebilir misin? İşini seveceksin.” Z: Tekstille başlayan serüveniniz elektronik beyaz eşya ile sürdü, arkasından finansa girdiniz... Belki siz anlatmaktan sıkıldınız ama bir yerden başlamak adına finans serüveninizi, hızlı giriş, başarılı çıkış diye tanımlamak herhalde mümkün, katılıyor musunuz? Tabii ki, o gün için başarılı bir çıkıştı çünkü biz sıfırdan bir banka aldık, isim aldık. 270 şubeye çıkardık. Üç milyar 250 milyon Dolar’a bundan beş sene önce sattık. Çok başarılıydı. Bizim için finans tecrübesi yok, bankada ne işi var dediler, ama ekip arkadaşlarımızla iyi bir banka yarattık. Bugün hala daha Türkiye’nin en iyi bankalarından bir tanesi ki, birçok banka battı, biz büyüyerek çıktık. Z: O dönemde banka batışları ve satışları hareketliydi. Satışta doğru fiyatlandırmayı bulamayan pek çok örnek yaşadık. Hangi iş olursa olsun, biz kısa vadeli iş düşünmedik hiçbir zaman, düşünmeyiz de. Kısa vadeli işler her zaman hüsranla sona erer. Biz o zaman bankalara el konulduğu, battığı yerlerde grup olarak markamıza sermaye artırımı yaptık. Çünkü kurumlarımızın hepsi bizim evlatlarımızdır. BAŞKASININ YAPMADIĞINI YAPMAK YENİ İŞLER: TURKCELL - THY - LED - RUFFLES Z: İlginç işleriniz var. Türk Hava Yolları’yla Turkcell’le şimdi bir Amerikalı firmayla LED aydınlatma işi yapıyorsunuz, Ruffles Otel’le iş yapacaksınız... Bu işlere, başkasının yaptığının aynısını yapmama perspektifinden mi bakmalıyım? Esasında bizim Zorlu Enerji’nin altında Zorlu OEM diye kendi santrallerimizi kuran yeni bir şirketimiz var, orada arkadaşlarımız bu işi yapıyorlar. Benim önüme böyle bir proje getirdiler. Biz zaten bu santrallerin, tribünlerin bakımını bugün Yunanistan’da, Türkiye’de hatta Hindistan’da, Kuveyt’te yapıyoruz. Türk Hava Yolları’nın da burada tecrübesi var. İkimizin tecrübesini birleştirerek böyle bir şirket kurduk. Ortadoğu’da bakım ve onarım için 18.5 milyar Dolarlık bir pazar var. Biz bunun yüzde 30’unu alsak 5 milyar, yüzde 20’sini alsak 3,5 milyar Dolarlık bir ciro demektir. Onun için benim önüme ge- tirdiklerinde ilerisini gördüğüm vakit tamam diyorum. Tabi bu uzun vadeli bir iş, üç-dört sene içerisinde buralara ulaşabilir. Uçak motorlarıdır bunlar; tribünler, enerji üretilen gaz tribünleri. Böyle bir şey karşıma geldiği için baktım, enteresan bir şey ve biz enerjide de faaliyet gösteriyoruz. Biz Rusya’da, İsrail’de enerji tribünlerinde elektrik üretiyoruz. Bünyemizde 60-70 tane tribün var. Kendi edindiğimiz tecrübeler ve Türk Hava Yolları’nın bu husustaki tecrübesini birleştirerek böyle bir şirketi büyütmek mümkün. Z: Akıllı klima işiniz de enteresan bir şey. Uzaktan yönetilen klima yine arkadaşların bir buluşudur. Burada Turkcell ile beraber çalışmışlardır. Turkcell de desteklerini vermiştir. Bunlar hep bir yeniliktir. Türkiye’de bugünkü hükümet araştırmaya geliştirmeye epey bir destek veriyor. Bu yeterli midir? Kesinlikle değil. Bugün bir Philips’in Avrupa Fonu’ndan aldığı 2 milyar Dolar’dır, çok önemli bir rakam bu. Biz bunu kendi imkanlarımızla yapıyoruz. Z: Ama buna rağmen LED işine girdiniz. Bugün LED var, insansız uçağımız var. Ekibe baktım... Gerçekten ekipteki gençler pırıl pırıl, gözleri pırıl pırıl çocuklar. “Ahmet Bey, böyle böyle teklif var Savunma Sanayi Müsteşarlığı’ndan ve biz bunu yaparız, bunda yapılmayacak bir şey yok’ dediler. ÇEVRE Z: Karbon protokolüne imza attınız. Bu durumda kendinizi bağladınız. Türkiye’de Karbon Protokolü yapan ilk Zorlu Enerji’dir. Biz burada da yine çevreyi düşünüyoruz. Kapalı sistem, rafineri sistemiyle beraber kuruyoruz. Z: O imzayı atınca aslında attığınız her adımda gözetim altındasınız. Kesinlikle. Biz bir taraftan toplayıp bir tarafı yıkıyorsak, bizim orada işimiz yok. 13 MADENCİLİK Z: Bundan sonraki adımınız maden mi? Adımlarımız var, yer altı madenlerine girdik. Bundan beş sene önce yine geldiler, beş seneden beri araştırma – geliştirme yapıyoruz. Şu an rezervleri tespit ettik. Bu 500 milyon Dolarlık bir yatırımdır ama bizim bu yaptığımız yatırım, altını çizerek söylüyorum, biz çevreyi düşünen bir grubuz ve bugün fabrikalarımızda, Vestel City de 1200 dönümdür. Bunun 400 dönümü aşağı yukarı yeşil alandır. Z: Gelecekte sizden, daha çok maden haberleri mi duyacağız? Bundan Türkiye istifade edecek. Senede 500 milyon Dolarlık. 2015-2016 yılında ihracat yapacağız. Yerli yer altı kaynaklarımızı zenginleştirip, hayata geçirip tamamıyla ihracat yapacağız. Biz çevreyi iyi biliyoruz. GAYRİMENKUL Z: Gayrimenkul projesi sizi çok heyecanlandırıyor, değil mi? Tabii ki. Bizim her yatırımımız insanları heyecanlandırdı. Niye heyecan? Çünkü bir yatırım yapıyorsun, bir eser kazandırıyorsun, ülkene yatırım yapıyorsun, ülkenin güzelleşmesine katkıda bulunuyorsun. Bir şey üretmeden tüketmek doğru bir şey değil, üreteceksin. Proje biter bitmez ilk ödülü aldık. Şu ana kadar beş tane ödül aldı o proje... Z: Yeni gözbebeğiniz gayrimenkul mü? Bizim tüm yatırımlarımız gözbebeğimizdir. Tabii ki ben bugüne kadar bu projeyle ilgilendim. Bizim bu yatırımımız gerçekten Türkiye için değerli bir yatırım ve Türkiye’nin de en büyük, bugüne kadar bu kadar büyük bir yatırım yapılmamış özel sektör tarafından. 2,5 milyar Dolarlık yatırımdır bu. Z: En ünlü otellerden biriyle anlaştınız. Çok sayıda otel talip oldu, burada 400-450 odalı otel yapabilirdik ama biz İstanbul gibi dünyanın bir marka şehrine, Boğaz’ı olan bir kente olacaksa en iyisi olsun dedik. Dünyanın sayılı otel zincirlerinden Ruffles’ı seçtik. Z: Ruffles’ı seçtiniz. En küçük oda 65 metrekare mi? 60 metrekare, 80, 100, 120 diye gidiyor. Z: 60 metrekare bizim için bir ev aslında. Tabi bu otelde kalmak için büyük bir zenginlik gerekecek. Türkiye’de var mı bu kadar zengin? Türkiye’de değil. Yalnız Türkiye için oynarsanız, olmaz. Dünyaya açık oynayacaksınız. Dünya ne yapıyor ona bakacaksınız. Z: Yine sizin cümlenizle, gideceksen en uzağa git, çıkacaksan en yükseğe çık gibi bir şey bu... Z: Sizi çok sık inşaat alanında görüyorlarmış. Doğru mu? Bunu yapmaya çalıştık, çünkü bugün yurtdışında yalnızca ucuz şüphemiz yok, biz size güveniyoruz” diyorlar. İtibar çok önemli. turist değil, zengin turist gelmeli. Şu anda İstanbul’da otellerde Burada bütün cepheler mermer, bir kısmında ahşap görünümlü yer bulamıyorsunuz. Bugün gelen zengin bir iş adamı, konfe- malzeme vardır. İtalya’da özel üretilmiş mermer kullandık. Di- ransa gelmiş veya tatile gelmiş iyi bir yatacak yer arar. Z: Eski köye yeni adet de getiriyorsunuz, projeyi müthiş fiyatlara pazarlıyorsunuz, herkes hop oturdu hop kalktı. Nasıl olur bu kadar büyük primle satar dediler... yeceksin ki “Yerli mermer yok muydu?” ama cephelerde kulla- Primler öyle değil... Az önce de söylediğim gibi, biz bugün Bir eser bırakacağız bu ülkeye. Biz bütünüyle düşünüyoruz. Türkiye’de olmayan bir şey yapıyoruz, kalitesiyle. Detayları düşünmezseniz, bir yere varmanız mümkün değil. Haftada bir iki gün uğruyorum. “Sizin yapacağınızdan hiçbir nılan özel bir mermerdi bu. Alım yaparken “renk garantisi isteyin” dedim. Şaşırdı İtalyan. Z: Böyle detaylara da giriyorsunuz yani. KARAYOLLARI İHALESİ Z: Karayolları ihalesinden bir fotoğrafınız yayınlandı. Siz sevinçten oynuyor görüntüsü verdiniz. Onun fotoğrafı da var bende, büyütülmüş duruyor. Gerçekten, o ihale olduktan sonra çok büyük mailler, mesajlar aldım. ‘Zorlu yabancılara kaptırmadı. Bu yeri aldı’ diye herkes bizim almamızdan çok memnundu. Hatta bir bayan geldi, sağ olsun, “İyi ki evladım, siz aldınız burayı, yabancılar almadı” dedi. O bir sevinçti ama o sevinç nasıl bir sevinçti? Z: Çok enteresan bir ihaleydi. Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın da en büyük arazi satışıydı orası. Z: Sizin çok kararlı duruşunuz da ilginç geldi izleyen herkese. Sonrası çok uzun sürdü. Sabrınızı deneyen bir proje olduğunu düşünüyorum. Şimdi tabi, orada bir ihaleye girmişim. İhalenin hem bir heyecanı var, hem stresi var. Orada kendinizi ona kaptırıyorsunuz, her şeyi unutuyorsunuz. Mesela benim için ikinci büyük ihale girişim de Tüpraş ihalesidir... En büyük ihalelerden bir tanesi oydu. İhale sürecinde bir yere geldiğiniz vakit artık, evde yaptığınız hesap çarşıya uymuyor. Orada bizim bir yere kadar, 700 milyon Dolara, hatta 650 milyon, 700 milyon Dolara kadar maksimumdu... Ama orada bir yerde 100 milyon Dolar arttı. Z: Nasıl yani, o anda ne hissediyorsunuz? Ben her zaman şunu diyorum, bir hayalim vardı, hayallerimiz vardı. O hayali gerçekleştirmek için artık sonuna kadar gittik. Belki de orada biraz daha bunlar da bizim son andaki rakibimiz, bir yerde o son 700 milyondan sonra zaten koptu. Bir milyon, iki milyon giderken 10 milyon, 10 milyon gitmeye başladı. Son anda 30 milyon gitti. 760’dan 790’a çıktı veya on on gitti. 799 dedi, 800 deyince ‘hayırlı olsun’ dediler. Biz de ‘hayırlı olsun’ dedik, kabul ettik. Z: O anda heyecanı kontrol etmek de ayrı bir başarı olsa gerek. Biz her zaman şunu düşünüyoruz grup olarak, bir sloganımız da var. ‘Yapacaksan en iyisini yap, gideceksen en uzağa git, çıkacaksan en yükseğe çık’. Biz her zaman ülkemize yaptığımız yatırımların, ülkemize katma değeri olan ve ülkemizi bir yerlere götürecek yatırımlar yapıyoruz ve yaptık bugüne kadar, bundan sonra da yapacağız inşallah, Allah bize sağlık verirse. Biz bu gayrimenkulü aldığımız, ihaleyi kazandığımız vakit, ben ilk gün hemen ihaleden çıktıktan sonra şu beyanatı verdim, dedim ki; ‘Biz buraya öyle bir yapı yapacağız ki asırlarca konuşulacak’. Ve böyle bir yapı yapıyoruz. Hem çevreye duyarlı iyi bir eser yapıyoruz, hiç kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde bir semt yapıyoruz Orası 120 - 115 dönümlük bir arazidir. Orada bizim 80 bin metrekare yeşil alanımız var. 14 köşe yazısı/prof. dr. kerem alkin 2012’de yüzde 3,5 büyüme Türk Ekonomi Yönetimi, 2012-2014 dönemini kapsayacak Orta Vadeli Program için çalışmaları hızlandırmış durumda. 2012’de döviz kurlarının bir miktar geriye geleceği, enflasyonun beklenenden bir miktar daha yüksek seyredeceği; kötü senaryoda ise Türkiye’nin cari açığının 6-8 milyar dolar düzeyinde iyileşme göstereceği beklentilerde öne çıkıyor. T ürk Ekonomi Yönetimi, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın koordinasyonunda, diğer kritik önemdeki Bakan ve üst düzey bürokratların katılımıyla, düzenli olarak her pazartesi günü, Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda Türk ve dünya ekonomisindeki sıcak gelişmeler masaya yatırılıyor. Esasen, Başbakan Yardımcısı Babacan, Hazine ve Merkez Bankası üst yönetimi ile birlikte, 2009 yılından bu yana gerçekleşen her G-20 ülkeleri teknik toplantılarında, Brüksel’den ve Washington’dan gelen telefon ve fikir alış verişine yönelik temaslarla, küresel ekonominin gidişatına yönelik en taze ve en sıcak gelişmeleri yakından takip etmekte. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) üst yönetimi, geçtiğimiz kasım ayında, Güney Kore’deki kapsamlı G-20 Zirvesi sonrasında, haklı olarak, hem fiyat istikrarı riskini hem de finansal istikrar riskini gözeten, yani enflasyonu kontrol altında tutarak, giderek hızlanan cari açık riskini önce belirli bir düzeyde stabilize etmeyi, ardından da kısmen azaltmayı hedefleyen, ‘post-modern’ bir para politikası modeline geçti. Küresel ekonomiye yönelik yeni bir resesyon riskinin ufukta gözükmediği 2011 yılının ilk ayları açısından, bankacılık sektörünün kredi hacmindeki artışı sınırlayan, izlenen para politikası modeli ile Türkiye’nin reel faiz cazibesini azaltarak, Türkiye’den, hayli riskli olan, kısa vadeli sermaye hareketlerinin uzaklaştırılmasını ve böylece döviz kurlarını piyasa koşullarında daha makul düzeye oturtmayı hedefleyen bir politika. Yaz başı ‘çift dipli resesyon’ tartışması hortladı Türkiye, yılın ilk beş ayını, TCMB’nin bu yeni para politikası setine yönelik adımlarını değerlendirerek, tartışarak ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) bu kararları destekleyici ek adımlarını analiz ederek geçirdi. Bu arada, 12 Haziran genel seçimleri nedeniyle, ekonomi çevrelerinin gündemindeki önemli bir konu başlığı da, siyasi istikrarın devamı konu başlığıydı. Türkiye seçimlere odaklanmışken ve ekonomi çevreleri ile piyasalar daha çok yurt içi gelişmelere odaklanmışken, Türk ekonomi yönetimine ilk paragrafta belirttiğim küresel iletişim ağından, ciddi ölçülerde, ikinci bir resesyon riskinin artmakta olduğuna dair veri akmaya başladı. TCMB üst yönetimi, artan ‘çift dipli resesyon’ riskini, 12 Haziran genel seçimlerinden sonraki günlerde, gerçekleştirdiği Para Politikası Kurulu (PPK) toplantılarında ve yayınladığı Finansal İstikrar Raporu ile, en son 28 Temmuz’da yayınladığı Enflasyon Raporu’nda dillendirmeye başladı. Türk ekonomi yönetimine ve TCMB’ye küresel bilgi ağından ulaşan yeni ‘küresel resesyon’ riskini aynı duyarlılık ve aynı zamanlama ile algılamayan finans çevreleri, ciddi bir taktiksel hata ve ön yargıyla, Merkez Bankası’nın Doç. Dr. Erdem Başçı ile temsil edilen yönetiminin bir siyasi baskı altında kaldığı yönündeki yorumlara çabuk kapıldılar. Ancak, 1,5 aylık süre sonunda, finans sektörü, TCMB’nin 4 Ağustos’taki ara PPK toplantısının gerekçelerini hızlı kavradı. Bu nedenle, PPK, 23 Ağustos’taki olağan toplantısında, küresel resesyon riskini ve Türk ekonomisine olası etkilerini dikkatle takip etmek koşulu ile, şimdilik 4 Ağustos’ta alınan kararların etkilerini görmeyi tercih ettiğini belirtti. Kurul, bir önceki toplantıda alınan önlemlerle, Türk Ekonomisi üzerindeki aşağı yönlü risklerin bu aşamada dengelenmiş olduğunu da teyit etti; bununla birlikte, küresel ekonomiye dair belirsizlikler dikkate alındığında, gelişmelerin yakından izlenmesinin ve gerekli politika tedbirlerinin gecikmeksizin alınmasının önem taşıdığının da altını çizdi. Bu çerçevede Kurul, önümüzdeki dönemde küresel ekonomideki sorunların daha da derinleşmesi ve yurt içi iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın belirginleşmesi halinde bütün politika araçlarının genişletici yönde kullanılmasının söz konusu olabileceğini tekrar vurguladı. Merkez Bankası üst yönetimi, tüm bu gelişmelerin yanı sıra, enflasyon riskini de, asli görevi olarak yakından takip etmekte. Döviz kurlarında son bir aylık dönemde gözlenen yükselme, Türkiye’nin manşet enflasyonunun, yıl sonunda TCMB’nin son Enflasyon Raporu’nda öngörülen seviyelerin geçici olarak bir miktar üzerinde seyredebileceği ihtimalini kuvvetlendirdi. TCMB üst yönetimi, temel (çekirdek) enflasyon göstergelerindeki yükselişin de bir müddet daha sürebileceğini hatırlatmakta. Bununla birlikte, iktisadi faaliyetteki yavaşlama nedeniyle, döviz kurundan kaynaklanan fiyat hareketlerinin ikincil etkilerinin sınırlı kalması ve enflasyondaki yükselişin geçici olması da beklenmekte. Dolayısıyla Para Politikası Kurulu üyeleri, 2012 yılsonunda enflasyon görünümünün yüzde 5 hedefi ile uyumlu olduğunu bir kez daha vurguluyor. 2012 için tüm olası senaryolar üzerine çalışılıyor Küresel ekonomiye yönelik belirsizliklerin derinleşmesi, hiç kuşkusuz Türk Ekonomi Yönetimi’nin işini de zorlaştırıyor. Dünya Bankası (WB) Başkanı Zoellick küresel ekonominin yeni bir resesyon riskiyle karşı karşıya olduğu yönündeki beklentiyi dile getirirken, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) 15 Gurria ise çift dipli resesyon riski olmadığını ifade ediyor. Yani, dünya ekonomisinin kilit konumdaki uluslararası ekonomik kuruluşlarından farklı yorumlar çıkmakta. Bu noktada, ABD Merkez Bankası (FED) ve kısmen Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) yeni bir parasal genişleme sürecine girerek, küresel ekonomiyi ikinci bir resesyon riskinden, çiftli dipli bir resesyon riskinden uzaklaştırmaları gerektiğini savunan iktisatçılar da var. Ancak, gerek OECD, gerekse de saygın iktisatçıların yarısı yeni bir parasal genişleme olmayacağı, olur ise de, bunun yararından çok zararlı olacağı noktasında birleşmiş durumdalar. Yeni çözüm ‘zenginlere vergi salmak’ ABD Merkez Bankası’nın (FED) uzun bir dönemdir, her yıl bu tarihlerde Jackson Hole’da gerçekleştirdiği merkez bankacıların ve kıdemli ve kimisi Nobel ödüllü akademisyenlerin katıldığı toplantıda, ABD ekonomisinin yakın geleceği ve bundan sonra FED’in nasıl bir strateji izlemesi gerektiğine dair vereceği mesajlar yakından takip ediliyor. Euro Bölgesi’nde ise ciddi bir liderlik sorunu var ve Almanya Euro Bölgesi’nin borçlanma sorunu ve İrlanda, Yunanistan ve Portekiz’in iflasını önlemeye yönelik olarak ciddi bir sorumluluk taşıyor. Ancak, bu sorumluluğun Alman vergi mükelleflerine eklediği ve ekleyeceği yük arttıkça, Almanya siyasi liderlik duruşu olarak yalpalıyor. Buna rağmen, geçtiğimiz hafta önce Merkel-Sarkozy ikilisi, ardından bu hafta Almanya ve Fransa maliye bakanları tarafından dile getirilen, finansal işlemlerden ek vergi ve yüksek gelir grubuna ek servet vergisi salma konuları destek görüyor. Yani, zenginler ‘Avrupa bu kaynakla kurtarılacak ise, bize daha fazla vergi salın’ mesajı vermekteler. Nitekim, OECD Genel Sekreteri Gurria da, Avrupa Kurtarma Fonu’nun büyüklüğünün ivedilikle iki katına çıkarılması gerektiğini hatırlatıyor. Bu da, başta Almanya ve Fransa olmak üzere, vergi mükelleflerine ek yük anlamına gelecek. Türkiye’nin en tanınmış yönetim ve ekonomi uzmanlarından Ege Cansen’in de belirttiği gibi, bir ülke veya küresel anlamda aynı anda birkaç ülke, durgunluk ile birlikte, özel kesim (hane halkı ve şirketler) ve kamu kesimi borç batağının içine girmiş ise, bu durumda Merkez Bankası’nın daha radikal genişletici para politikası tedbirleri alarak, kısmen enflasyonun yükselmesine izin vermesi, bu sayede ekonominin parasal genişlemeyle hareketlenmesinin ve işsizliğin yükselmesinin önlenmesi bir yana, enflasyon sayesinde, aşırı şişmiş olan varlık fiyatlarının ‘nominal’ olarak normalleşmesi ve borçların milli gelire oranının da bu sayede geriletilmesi önemli çözüm noktalarından birisini oluşturuyor. Keza, bu sürece genişletici maliye politikası önlemleriyle katkı da sağlanabilir. Ağırlıklı olarak kamu harcamalarını arttırarak. Bu arada, servet sahiplerine de ek vergi uygulanması gündeme geliyor. Bu noktada, Başkan Obama’nın, ABD’nin yüksek gelir grubuna bir önceki Başkan Bush döneminde sağlanan vergi kolaylıklarını devam ettirme kararı, hem kendi partisi, hem de iktisatçılar tarafından eleştirildi. Türk Ekonomi Yönetimi 2012 için, en kötü senaryoda bile, yüzde 3,5 büyümeyi hedefliyor Özetlediğimiz küresel ekonomik gelişmelere bağlı olarak, Türk Ekonomi Yönetimi, 2012-2014 dönemini kapsayacak Orta Vadeli Program için çalışmaları hızlandırmış durumda. Bununla birlikte, küresel ekonominin gidişatı ile ilgili tablo sürekli değiştiğinden, ekonomi yönetim ‘çift dipli resesyon riski’ gerçekleşiyor mu, yoksa bu riskin oluşmasına yönelik alınan ve alınacak tedbirlere bağlı olarak, 2012 beklenenden daha iyi bir yıl mı olacak, önümüzdeki 1,5 aylık dönemde, hangi küresel ekonomi senaryosunun gerçekleşme ihtimalinin güçlendiğini algılamaya çalışacak. Bununla birlikte, ister beklenenden daha iyi bir 2012 olsun, isterse beklenenden daha zorlu bir 2012 olsun, Türk Ekonomi Yönetimi, kamu harcamalarındaki artışı daha da yavaşlattığı, bütçe disiplinini daha da sıkılaştırdığı, kamu maliyesinde disiplini daha da sertleştirdiği ve bu sayede kamunun borçlanma ihtiyacını daha hızlı bir şekilde aşağı çekeceği bir makro model üzerinde de çalışmakta. Ekonomi Koordinasyon Kurulu üyesi Bakan Zafer Çağlayan bu hedefi kamu borç stokunun GSYH’ya oranını yüzde 30’a çekmeyi hedefledikleri şeklinde açıkladı. Yani, ekonomi yönetimi kamu borç stoku oranını 9-10 puan daha iyileştirmeyi hedefliyor. Bu oranın AB kamu borç stoku oranının yarısına karşılık geleceği ve Türk ekonomisinin güvenirliliğini ve uluslararası kredibilitesine önemli katkı sağlayacağı aşikar. Bu noktada, 2012 yılı için üç senaryo üzerinde, kötü, orta ve iyi senaryo üzerine çalışılması gerekiyor. Ekonomistlerin Türkiye ekonomisi için beklentileri, kötü ve orta senaryonun bir ortalaması olarak karşımıza çıkıyor. Önümüzdeki yıl döviz kurlarının bir miktar geriye geleceği, enflasyonun beklenenden bir miktar daha yüksek seyredeceği; kötü senaryoda ise Türkiye’nin cari açığının 6-8 milyar dolar düzeyinde iyileşme göstereceği beklentilerde öne çıkıyor. 2012 Makro Büyüklük Tahminleri Makro Kötü Büyüklük Senaryo Büyüme (%) 3,0-4,0 İmalat Sanayi (%) 4,5-6,0 İnşaat (%) 2,1-4.4 Enflasyon (YS TÜFE;%) 4,9-5,3 Dolar Kuru Aralığı (TL) 1,67-1,80 Euro Kuru Aralığı (TL) 2,27-2,4 Sepet Kur Aralığı (TL) 1,97-2,12 Cari Açık (Milyar Dolar) 65-68 Orta Senaryo 4,0-5,0 6,0-7,5 5,2-9,5 5,9-6,8 1,67-1,74 2,37-2,47 2,02-2,10 72-76 İyi Senaryo 5,5-7,0 8,2-10,5 11,0-18,9 6,9-7,8 1,55-1,64 2,25-2,38 1,90-1,97 75-80 2012 yılı için özel sektör tüketim ve yatırım harcamaları ağırlıklı, kamunun tüketim ve yatırım harcamalarının daha disipline edildiği ve en kötü senaryoda dahi, Türk ekonomisinin gelecek yıl yüzde 3,5 büyüyeceği bir yol haritası çok şaşırtıcı olmamalı. Bu noktada, gerek imalat sanayine, gerekse de inşaat sektörüne, 2012 küresel alanda zorlu geçer ise, Türk ekonomisinin en az yüzde 3,5 düzeyinde büyütülmesi açısından önemli görev düşecek. 16 proje “Zorlu Levent” start aldı Türkiye’nin çağdaş yüzüne ve Zorlu Grubu adına yakışan özgün projeler geliştirerek sosyal, kültürel ve ekonomik yaşama değer katmayı amaçlayan Zorlu Gayrimenkul, Zorlu Levent Ofis’in inşaatına başladı. Z orlu Gayrimenkul, İstanbul’un nitelikli ofis ihtiyacını karşılamak üzere Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından projelendirilen Zorlu Levent Ofis’in inşası için Türkiye’nin en iyi 10 firması ile başlattığı seçim sürecini tamamlayarak Koray Yapı ile ana müteahhitlik sözleşmesi imzaladı. Hafriyat çalışmaları Kasktaş tarafından 10 ayda tamamlanan Zorlu Levent Ofis Projesi’nin Koray Yapı tarafından Temmuz 2011 tarihinde başlattığı inşaat çalışmasının 26 ayda tamamlanması planlanıyor. 280 milyon Dolar’a mal olacak 2013 yılında bitirilmesi planlanan Zorlu Levent Ofis, bölgenin değerine değer katarak İstanbul’un yüksek standartlara sahip ofis ihtiyacını karşılayacak. 280 milyon Dolar yatırım bedeline sahip olacak Zorlu Levent Ofis, sahip olduğu yüksek standartlarla bu bölgenin gelişimine yön verecek nitelikler taşımasının ötesinde kendisinden sonraki yapılanmalar için de çıtayı yükseltecek kriterleri belirlemiş olacak. Büyükdere Caddesi’nde eski Deva Holding binasının bulunduğu arazide inşa edilecek proje, her şeyden önce şehre ve lokasyona değer katacak özelliklere sahip olacak. 40 katlı ve 161 metre olarak planlanan Zorlu Levent Ofis; cephe ve iç aydınlatmasında da özel uygulamalara sahip olacak. Çağdaş bir sembol olarak kentle buluşacak olan Zorlu Levent Ofis, LED donanımıyla sağlanacak özel aydınlatması ile şehrin manzarasına farklı bir renk katacak. Binada asansör trafiğini hızlandırmak üzere, konvansiyonel asansör sistemlerinden farklı olarak, katlarda bekleme süresini kısaltan “double deck” sistemi uygulanacak. A+ sınıf ofis standartlarının üzerinde olan bu tercih sayesinde bina içi sirkülasyon hızlanacak. 17 18 proje Yağmur suyu ve gri suyun toplanıp tekrar kullanılacağı ve güneş ışığından azami şekilde yararlanılacak binada çalışacaklar, gelişmiş havalandırma sistemleri ve insan sağlığına zarar vermeyen yapı malzemeleri kullanımı sayesinde daha sağlıklı koşullarda çalışabilecekler. Enerji tasarrufu en üst düzeyde olacak Enerji tasarrufunun da üst düzeyde olacağı proje, çevreye gösterdiği duyarlılıkla da A+ sınıfı ofis standartlarının üzerinde olduğunu gösterecek. Amerikan Yeşil Binalar Konseyi tarafından verilen “LEED Gold” sertifikası adayı olan Zorlu Levent Ofis çevre dostu bir bina olacak. Yağmur suyu ve gri suyun toplanıp tekrar kullanılacağı ve güneş ışığından azami şekilde yararlanılacak binada çalışacaklar, gelişmiş havalandırma sistemleri ve insan sağlığına zarar vermeyen yapı malzemeleri kullanımı sayesinde daha sağlıklı koşullarda çalışabilecekler. Elektriği rüzgar enerjisi santrallerinden sağlanacak Zorlu Levent Ofis’te karbon emisyonları minimuma indirilecek. Yeşil çatılar, elektrikli araçlar için özel park yerleri gibi diğer çevre dostu uygulamalarla Zorlu Levent Ofis tamamlandığında Türkiye ve dünyada örnek gösterilen bir ofis binası olacak. Müteahhit firma beş ayda seçildi Şubat ayında, Türkiye’nin alanında en iyi 10 müteahhitlik şirketi ile ön görüşmeleri başlatan Zorlu Gayrimenkul, Mayıs ayında bu firmaların yedisinden teklif vermelerini istedi. Zorlu Gayrimenkul yetkilileri, 30 Mayıs tarihinde teslim edilen dosyaları inceleyerek beş firma ile ikili görüşmelerini başlattı. İki turlu görüşmelerin ardından ana müteahhitlik sözleşmesinin Koray Yapı End. ve Tic. A.Ş. ile imzalanmasına karar verdi. Ödüllü proje Zorlu Levent Ofis projesi, 2010 yılında dünyanın mimarlık ve gayrimenkul yatırımları alanında en prestijli ödülleri arasında yer alan International Property Awards (Uluslararası Gayrimenkul Ödülleri) yarışmasında “Commercial” (ticari) kategorisinde Avrupa-Afrika Bölgesi’ndeki en iyi ofis mimarisi dalında ödüle layık görülmüştü. 19 Zorlu Levent Ofis yükseliyor İstanbul’un nitelikli ofis ihtiyacını karşılayacak projesi Zorlu Levent Ofis’in temelleri 22 Ağustos Pazartesi günü atıldı. 280 milyon Dolar yatırım bedeli ile hayata geçirilerek 26 ayda tamamlanması planlanan Zorlu Levent Ofis’in temel atma töreni; Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Olgun Zorlu, Zorlu Gayrimenkul Grup Başkanı Mesut Pektaş ile birlikte Zorlu Holding ve Zorlu Gayrimenkul yöneticilerinin katılımı ile gerçekleştirildi. 20 haber Bir dünya prömiyeri Zorlu Center; 18. İstanbul Caz Festivali kapsamında bir dünya prömiyeri olan, müzik dehası Miles Davis’in ölümünün 20. yılında düzenlenen “Tribute To Miles” konserine sponsor oldu. İ stanbul’a “değer” katmak hedefiyle geliştirilen Zorlu projenin tanıtımı için 4 Temmuz Pazartesi günü Zorlu Center Center projesi, en önemli fonksiyonlarından Performans Satış Ofisi’nde bir basın toplantısı düzenlendi. Projenin dün- Sanatları Merkezi ile İstanbul’un kültür ve sanat hayatına ya prömiyeri öncesindeki son provaları için İstanbul’da olan henüz inşa aşamasında verdiği destekle dikkat çekiyor. Zor- Marcus Miller, Herbie Hancock ve Wayne Shorter’ın katılarak lu Gayrimenkul’ün sosyal sorumluluk anlayışının da temelini projeyi anlattığı basın toplantısının moderatörlüğünü gazeteci oluşturarak, daha açılmadan önemli isimleri sanatseverlerle ve aynı zamanda İstanbul Caz Festivali Danışma Kurulu üyesi buluşturmaya başlayan Zorlu Center; 18. İstanbul Caz Festivali Yavuz Baydar üstlendi. kapsamında “Tribute To Miles” projesinin dünya prömiyerine sponsor oldu. Basın toplantısında, İstanbul Caz Festivali Direktörü Pelin Opcin’in açılış konuşmasının ardından söz alan Zorlu Gay- Miles Davis’le yolu genç yaşta kesişmiş olan Marcus Miller’ın rimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even “İstanbul müzik direktörlüğünü üstlendiği “Tribute To Miles” başlıklı için kültür ve sanatın tüm kollarını kucaklayan Performans 21 Basın toplantısının ardından Marcus Miller davulda Sean Rickman’ın eşliğiyle müzikseverlerle Zorlu Center Satış Ofisi’nde bir basgitar atölyesi de gerçekleştirdi. Sanatları Merkezi’ne, Zorlu Center içerisinde önemli bir yer ayırdık. Destek verdiğimiz konserler çok yakında Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Değerli sanatçılarımızı da Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde ağırlamaktan büyük mutluluk duyacağız. İstanbul ve ülkemize değer katmak hedefiyle gerçekleştirdiğimiz projemizle, sanat ve kültür hayatımıza destek olmaya devam edeceğiz” dedi. Toplantıda söz alan Marcus Miller, Herbie Hancock ve Wayne Shorter, “Tribute to Miles” adlı projenin tipik bir “tribute” turnesi olmadığının altını çizerek, Miles Davis’in parçalarını bire- 22 haber Konser tarihine kadar İstanbul’da provalarına devam eden Marcus Miller, Herbie Hancock ve Wayne Shorter, 7 Temmuz Perşembe akşamı, saat 21.00’de Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’nde “Tribute to Miles” projesinin dünya prömiyerini gerçekleştirdi. bir aynısını çalmadan, Miles’ın kendilerine öğrettiği gibi, yeni ve özgün bir tarzla yorumlayacaklarından söz ettiler. Basın toplantısının ardından Marcus Miller davulda Sean Rickman’ın eşliğiyle müzikseverlerle Zorlu Center Satış Ofisi’nde bir basgitar atölyesi de gerçekleştirdi. Muhteşem prömiyer Konser tarihine kadar İstanbul’da provalarına devam eden Marcus Miller, Herbie Hancock ve Wayne Shorter, 7 Temmuz Perşembe akşamı, saat 21.00’de Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’nde “Tribute to Miles” projesinin dünya prömiyerini gerçekleştirdi. Konserde, piyanoda Herbie Hancock, saksafonda Wayne Shorter, bas gitar ve bas klarnette Marcus Miller ile trompette Sean Jones ve davulda Sean Rickman, Miles Davis’in 50’lerdeki bop ve cool döneminden, 70’lerdeki deneysel-elektrik parçalarına ve 80’li yıllardaki son çalışmalarına dek uzanan bir programla izleyicilere unutulmaz bir gece yaşattı. 23 24 haber Zorlu, geleceğe ayna tutuyor Zorlu Grubu, 2011 İlerleme Bildirimi Raporu’nda sürdürülebilirlik ilkesine yönelik fark yaratan anlayışını net bir şekilde ortaya koydu. Küresel İlkeler Sözleşmesi kapsamında hazırlanan raporda, Zorlu Holding’in 2010 yılındaki performansı tüm paydaşlarla şeffaf bir şekilde paylaşılıyor. T ürkiye’nin önde gelen gruplarından Zorlu Holding, 2007’de Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni imzalayarak bir kez daha dünya organizasyonu olduğunu kanıtladı. Sürdürülebilirlik konusundaki yaklaşımını ortaya koyan holdingin, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi ilk İlerleme Bildirimi Raporu 23 Şubat 2010’da yayınlanmıştı. Bir yılın ardından hazırlanan 2011 İlerleme Raporu, 1 Ocak-31 Aralık 2010 dönemine ilişkin holdingin gösterdiği performansı kapsıyor. 2011 İlerleme Bildirimi Raporu, Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin dört ana başlığı altında yer alan 10 ilke kapsamındaki insan hakları, çalışan hakları, çevre ve yolsuzluğun önlenmesi ile ilgili olarak Zorlu Holding’in bir yıl içinde sergilediği yaklaşım hakkında paydaşlarına bilgi aktarıyor. Bu raporla hem holdingin hem de bünyesindeki şirketlerin belirlemiş olduğu hedef ve taahhütleri, gerçekleştirdikleri faaliyetlerle desteklediği açıkça görülüyor. dirimi en yüksek şirket performansı seviyesi olan “Advanced Level- İleri Düzey” değerlendirme kriterlerini kılavuz alan Holding, raporun sonunda bu kriterlerin hangi şirket uygulamalarıyla yerine getirildiğini şeffaf bir şekilde belirtiyor. 2011 raporunda, Zorlu Holding’in faaliyetlerine ek olarak grup bünyesinde ciro, aktif büyüklük ve çalışan sayısı bakımından ön planda duran altı şirketin faaliyetlerine de yer veriliyor. Bu altı şirket, ürün ve hizmet açısından sosyal, ekonomik ve çevresel konularda paydaşları için örnek alınabilecek uygulamalara imza atmış bulunuyor. Bu şirketler; 1. Korteks Mensucat Sanayi ve Ticaret A.Ş. 2. Zorluteks Tekstil Ticaret ve Sanayi A.Ş. 3. Vestel Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş. 4. Vestel Beyaz Eşya Sanayi ve Ticaret A.Ş. 5. Vestel Dayanıklı Tüketim Malları Pazarlama A.Ş. 6. Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş. “Sürdürülebilirlik” ilkesine çok önem veren Zorlu Grubu, bu ilkeye olan yaklaşımını sosyal, ekonomik ve çevresel konulardaki duyarlılığıyla temellendiriyor. Bu temel doğrultusunda holdingin ve şirketlerinin üzerinde durduğu alanlar “çalışanlar, müşteriler, ürün sorumluluğu, çevre ve sosyal katkılar” şeklinde sıralanıyor... Rapordan ana başlıklar Zorlu Grubu, Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin dört ana başlığı olan insan hakları, çalışan hakları, çevre ve yolsuzluğun önlenmesi ile ilgili politikalarını da raporda paylaşıyor. İnsan hakları politikalarının çalışanlar arasında fırsat eşitliği ve adaleti gözeten, başarı ve yüksek performansın adil bir şekilde değerlendirilip teşvik edildiği prensipler üzerine temellendirildiği anlatılıyor ve her çalışanın işinin, her yöneticinin işyerinin sahibi olması beklentisiyle oluşturulduğu belirtiliyor. Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin başlık ve ilkeleri esas alınarak hazırlanan rapor aynı zamanda–Zorlu Holding’in “sürdürülebilirlik” vizyonunun gelişimindeki hassasiyet de göz önünde bulundurularak–Global Reporting Initiative’in G3 Sürdürülebilirlik Raporlaması İlkeleri ışığında ele alındı. GRI-G3 ilkelerinin yanı sıra BM İlerleme Bil- Raporda holdingin çalışan hakları politikalarını her türlü ayrımcılık ve zorla çalıştırmaya karşı olma ve örgütlenme / toplu sözleşme özgürlüğünü bütün çalışanlarının hakkı olarak tanıma gibi prensiplerin oluşturduğuna yer veriliyor. Çevre konusunda ise tasarım, üretim, kontrol ve sevkiyat süreçlerinde sürdürülebilir en yüksek kalitede üretim yapmayı esas aldıkları, yolsuzlukla mücadele için de denetimin tek bir merkezden yetkinliği 25 kanıtlanmış uzman Denetim Ekibi tarafından yapıldığı da raporda yer alanlar arasında. Geleceğimizi inşa ediyoruz, hedefimiz 2013 “Geleceğimizi inşa ediyoruz, hedefimiz 2013” diyen Zorlu Holding, “Sürdürülebilir Kalkınma” için temel atarak gelecek neslin yaşam kalitesini vizyonlarına taşıdığının altını çiziyor. Küresel ilkelere ve şeffaf raporlamaya hassasiyet gösteren Zorlu Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, grubun her geçen gün daha da büyüyerek devleşeceğini şu sözlerle anlatıyor: “Zorlu Grubu olarak, 2013 yılında 60. yılımızı kutlayacağız. Geçmişten gelen değerlerimizin güncel ihtiyaç ve arayışlarla örtüştürüldüğü bu yolculukta, inşa ettiğimiz güçlü temeller üzerinde sürdürülebilir bir büyümenin, sorumlu vatandaşlığın ve küresel ilkelerin en doğru kompozisyonunu yaratarak ülkemize değer katmaya devam edeceğiz.” Zorlu Holding’in başarıları ödüllerle taçlanıyor Raporda, Zorlu Holding’in ödüllerle taçlandırılan başarılarına da yer veriliyor. VESTEL • Good Design Award, IF Product Design Award, Plus X Award ve Design Turkey’den toplam 16 ödül, • TESID 2010 Yenilikçilik Yaratıcılık Ödülleri’nde Twinjet Çamaşır Makinesi ile Büyük Firma dalında Ürün Geliştirme Süreci Ödülü, • Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin 13 Ocak 2011’de düzenlediği IV. Uluslararası Kurumsal Yönetim zirvesinde yapılan Kurumsal Yönetim Ödülleri töreninde Vestel Elektronik A.Ş. olarak “Kurumsal Yönetim Derecelendirme Notunu En Çok Artıran 3 Şirket” ve “Kurumsal Yönetim Derecelendirme Notu Alan İlk 5 Şirket” kategorilerinde ödül, • Capital dergisinin 2010’da 13. kez gerçekleştirdiği Türkiye’nin En Büyük 500 Özel Şirketi araştırmasının sonuçlarına göre “En Çok İhracat Yapan Şirketler” kategorisinde ikincilik ödülü, • Ipsos KMG tarafından yapılan “Türkiye 2010 Beklentiler Beğeniler” araştırmasında “Türkiye’nin En Beğenilen İlk 10 Şirketi” ödülü. • Darüşşafaka Eğitim Kurumları, burslar ile eğitime sağlanan katkıdan dolayı teşekkür yazısı, • ODTÜ, burslar ile eğitime sağlanan katkı dolayısıyla teşekkür yazısı paylaştı. MEHMET ZORLU VAKFI KORTEKS: 18 Şubat 2010’da Uludağ İhracatçı Birlikleri tarafından “En Yenilikçi Firma” ödülü. • Çeşitli dernek ve üniversitelerden eğitime katkı ödülü, • 2009-2010 döneminde İstanbul Teknik Üniversitesi, vakfın burslar ile eğitime sağladığı katkı dolayısıyla “Gümüş Arı 2010” teşekkür yazısı, ZORLU ENERJİ: Zorlu Enerji Grubu Mali İşlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sinan Ak, uluslararası Naseba Grubu tarafından “Yılın CFO’su” seçildi. ZORLUTEKS: Mayıs 2010’da SGK tarafından istihdama yaptığı katkı, çalışan haklarının korunması ve primlerin zamanında ödenmesinden dolayı teşekkür plaketi. 26 dosya Dünya oyuncusu Vestel Teknoloji ve tasarımı birleştirme, farklı coğrafyalarda üretim yapabilme, üretimde esneklik ve kişiselleştirebilme yetenekleri, dünyanın en büyük üreticileri arasında yer alan Vestel’in başarısının arkasındaki güçler. 27 E lektronik, beyaz eşya ve bilgi teknolojileri alanlarında faaliyet gösteren ve 16’sı yurtdışında olmak üzere 30 şirketten oluşan Vestel Şirketler Grubu, Türkiye’nin sembol şirketleri arasında yer alıyor. Sektöründe Türkiye ve uluslararası pazarların güçlü oyuncularından biri olan Vestel, teknoloji ve tasarım geliştirme yetkinliğiyle dünyanın en büyük üreticileri arasında yer alıyor. Tüketici ürünleri alanında dünyanın önde gelen üreticilerinden biri olan ve yurt içinde güçlü bir markaya sahip olan Vestel, maliyet, esneklik ve verimlilik gibi üretim yetkinliklerine dayalı avantajlarını, ARGE, inovasyon, tasarım ve satışpazarlama kabiliyetleri, coğrafi, organizasyonel ve yönetimsel üstünlükleriyle tamamlıyor. Avrupa’nın en büyüğü Vestel üretim faaliyetlerini Manisa’da ve Rusya’nın Alexandrov şehrinde gerçekleştiriyor. Manisa’da bulunan 600 bin metrekare kapalı alana sahip Vestel City, Avrupa’nın tek alan üzerinde üretim yapan en büyük endüstri kompleksi olma özelliğini taşıyor. Vestel, elektronik ve beyaz eşya tesislerinin yer aldığı Manisa’da gelişmiş yan sanayi imkanlarından yüksek oranda tedarik ile lojistik açıdan önemli maliyet avantajı sağlıyor. Türkiye’nin en yaygın satış ve satış sonrası hizmet ağlarından birine sahip olan Vestel, yurt dışında da ağırlıklı olarak Batı Avrupa’da olmak üzere 8 ülkede faaliyet gösteren iştirakleriyle yaygın bir pazarlama ve satış ağına sahip. Vestel CIS’in, buzdolabı ve çamaşır makinesi ve 2010 yılında faaliyete geçen LCD TV fabrikalarından oluşan Rusya’daki tesisleri; Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya ve Kazakistan gibi BDT pazarlarına yönelik üretim yapıyor. Vestel, Deloitte’un “Tüketici Ürünleri Endüstrisinin Küresel Güçleri 2010” raporunda “Dünyanın en büyük 250 tüketici ürünü şirketi” sıralamasında, 2008 mali yılı konsolide halka Vestel gücü • Dünyanın en büyük ODM üreticilerinden biri • Avrupa LCD TV ve dijital ürünler pazarının önde gelen üreticilerinden biri • Avrupa beyaz eşya pazarının en büyük 10 üreticisinden biri • Türkiye’nin en büyük LCD TV üreticisi • Türkiye’de LCD TV ve beyaz eşya pazarının ilk üç oyuncusundan biri Vestel, pazarı yönlendiren teknolojileri geliştirebilecek ARGE ve inovasyon üstünlüğü ile trendleri etkileyebilmesinin yanında, pazar trendlerini, müşteri beklenti ve ihtiyaçlarını doğru algılama, ARGE ve ürünleştirme süreçlerine yansıtma kabiliyeti ile tüketici beğenilerine hitap edebiliyor, geliştirdiği ürünlerde “kullanılabilirlik” ve “ekonomik erişilebilirlik” unsurlarını ön planda tutuyor. açık şirket bilgilerine göre, 195. sırada bulunuyor. Aynı zamanda EMEA (Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölgesi) için yapılan sıralamada gelirlerini en hızlı artıran dört şirket arasında yer alıyor. ARGE gücüyle fark yaratıyor Teknoloji üreten bir şirket olarak Vestel’in başarısında ve büyük hedefler koymasında, her dönemde ARGE’ye ve yenilikçiliğe verdiği önem etkin rol oynuyor. ARGE gücü ve inovasyona verdiği önemle dünyaya teknoloji ihracı konusunda Türkiye’nin simge gücü konumunda olan Vestel, dünya standartlarındaki üretim anlayışı, yenilikçi ve kaliteli ürünleri ve sahip olduğu vizyonla sadece ülkemizde değil global arenada da pazarı yönlendiren güçlü bir oyuncu profili çiziyor. ARGE ve inovasyon gücüyle tüketici beklentilerinin ötesinde ürünler geliştiriyor. Teknolojiden çok daha fazlasını sunuyor. Teknolojik gelişmelerle yön bulan dayanıklı tüketim sektöründe, yenilikçiliği kurum kültürü olarak benimsemiş olmasının avantajını kullanan Vestel, bu anlayışla 2010’da krizin izlerini ortadan kaldırdı ve başarısına yıl boyunca hız kazandırdı. Avrupa’da tek üretici Vestel, elektronik sektöründeki güçlü konumunu, “LCD’nin oksijeni” olarak adlandırılan LCD modül teknolojisi üretimine odaklanarak korumayı hedefliyor. Kendi ARGE çalışmaları sonucu geliştirdiği LCD modül teknolojisiyle Vestel bugün, Avrupa’da modül üretimi yapabilen önemli bir oyuncu. Ayrıca Vestel; küçük boyutlu LCD’lerde Avrupa’da tek üretici olma avantajına da sahip. Güçlü marka ve hizmet ağı, pazar koşullarına çabuk uyum sağlama yeteneği, lojistik ve dağıtım yetkinliği, gelişmiş satış sonrası hizmet imkanları ile yurt içi ve yurt dışı pazarlarda üstünlük elde ediyor. Esnek ve kişisel Vestel, müşterilerinin farklı ihtiyaçlarına göre ürün geliştirme ve çeşitlendirme; esnek üretim kabiliyeti, seri üretimi sipariş bazında farklılaştırabilme yetenekleriyle de ön plana çıkıyor. Müşteri talebine, coğrafi, sosyo-kültürel özelliklere göre ürünleştirme yetkinliğiyle giderek önem kazanan kişiselleştirme konusunda da sektöründe öncü konumunu sürdürüyor. 28 dosya Vestel, doğayla da dost Dost teknoloji Vestel, çevre politikasıyla doğayla da dost bir teknoloji sunuyor. Çalışanların ve müşterilerin yaşam kalitesini koruyucu ve artırıcı bir yaklaşımı hedefleyerek bu çerçevede grup bünyesinde ortak bir kalite dili ve çevre bilinciyle çalışmalarını sürdürüyor. V estel, tüketici elektroniği ve beyaz eşya sektöründe dünyanın önde gelen üreticilerinden biri olmasının getirdiği sorumluluklarından hareketle, faaliyetlerinden doğan çevre etkisini en aza indirgemeyi; çalışanların, müşterilerin ve çevre halkının sağlığını ve güvenliğini gözetmeyi; üretim tesislerinde, süreçlerinde ve geliştirdiği ürünlerde doğal kaynak ve enerji kullanımında maksimum tasarruf sağlamayı; gelecek nesiller adına çevreyi ve ekolojik dengeyi korumayı kurumsal sosyal sorumluluk yaklaşımının ve sürdürülebilirliğin odağı olarak kabul ediyor. Ürün tasarımında ve üretim süreçlerinde zararlı madde kullanımı azaltılıyor ve daha az kirletici özelliği bulunan maddeler araştırılıyor. Vestel, global pazarın gerektirdiği çevre ve sağlık regülasyonlarının uygulanmasında öncü rol üstleniyor. Bu kapsamda AB Eko-label kriterlerinin büyük bölümünü çalışmalarına yansıtıyor. Vestel, RoHS, REACH gibi zararlı kimyasal ve bileşenlerin kullanılmasına sınırların getirildiği regülasyonlara uygun çalışmalar gerçekleştiriyor. Buna göre, canlılar ve çevre üzerinde tehlike yaratan 6 ağır metallin (kurşun, cıva, kadmiyum, Krom+6, PBB, PBDE) ürünlerde kullanımını sınırlı tutuyor. Ozon tabakasını incelten veya sera etkisi yoluyla küresel ısınmaya yol açan kimyasalların kullanılmaması ilkesiyle hareket ediyor. Bu anlayış çerçevesinde buzdolabı ve klima üretimlerinde ODP (ozone depletion potential) ve GWP (global warming potential) seviyeleri çok düşük gazlar kullanılıyor. Ürünlerde boya kullanımını minimuma indiren ve bazı modellerde tamamen ortadan kaldıran Vestel, özelleşmiş plastik enjeksiyon teknik ve kalıplama metodolojilerini, bazı hatlarda ise nanoteknolojik boyama işlemini gerçekleştiriyor. Verimli atık yönetimi uygulanıyor Vestel, atıkların azaltımı, tekrar kullanımı, geri dönüşümü ve geri kazanımı için çalışmalar yapıyor. Her markanın kendi ürünlerine ait atıkların toplanmasından ve geri dönüşümünden sorumlu olmasını gerektiren WEEE (Waste of Electrical and Electronical Equipment Directive) direktifi doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyor. Buzdolabı iç bölümünde kullanılan gövde plastiğinin yapımı aşamasında ortaya çıkan hurdalar, fireler ve hatalı parçalar kırma makinesinden geçirilerek ve tekrar hammaddeye katılarak yüzde yüz oranında değerlendiriliyor. Elektronik atıklar dışında piyasaya sürülen ürünlerden kaynaklanan diğer atıklar olan pil atıkları Vestel’in üyesi olduğu “TAP (Taşınabilir Pil Üreticileri ve ithalatçıları Derneği)” tarafından, ambalaj atıkları ise yine üyesi olunan ÇEVKO (Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı) tarafından kota oranında toplanarak geri dönüştürüyor. Verimlilik artışı ve yeni teknoloji kullanımı sayesinde enerji, su ve doğal kaynakların tasarrufu sağlanıyor. Vestel Elektronik’in sertifikaları • TS-EN ISO 9001 Standardı • sISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Sertifikası • 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi Sertifikası Vestel Beyaz Eşya’nın sertifikaları • ISO 9001 Kalite Yönetimi Sistemi Sertifikası 2000 versiyonu • 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi Sertifikası • ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Sertifikası Bekleme modunda ve çalışırken düşük güç tüketimi sağlayan regülasyonlara da uyum sağlayan Vestel, Eko TV’lerin yanı sıra LED teknolojisinin kullanımıyla da enerji tüketiminde önemli tasarruf getiren ürünler geliştiriyor. Ayrıca, doğal kaynakların ve elektriğin verimli kullanımı amacıyla beyaz eşyada tüm ürünlerde A ve A+ enerji sınıfı ürünlerin ardından A++ ve A+++ ürünlerin artırılmasına öncelik veriliyor. Çevreci soğutkan gazlar içeren buzdolabı ürün gamının büyük bölümünde A+ ve A++ enerji sınıflı ürünler bulunuyor. 2010’da pazara sunulan A sınıfına göre yüzde 50 daha az elektrik harcayan çamaşır makinesi, AAA sınıfı bulaşık makinesi serisi bu yöndeki önemli gelişmeler arasında yer alıyor. Uygun olduğu yerde geri dönüşümlü ambalaj malzemesi kullanılıyor. Paketlemede kullanılan strafor yerine hammaddesi kağıt olan doğa dostu “biol” ile çevreye verilen zararı en aza indiriyor. Manisa yan sanayi tedarikçilerinden gelen malzemeler için fabrikada tabanı basılan “akıllı koli” ve “kasa” sistemiyle karton koli kullanımı yüzde 90 oranında azaltılıyor. Ayrıca naylon ve karton separatör kullanımlarında da “yeniden kullanım” prensibi uygulanıyor. 29 30 dosya Durmak yok, yola devam! Vestel, Türkiye’de olduğu gibi global pazarlarda da güçlü adımlarla ilerlerken dünyaya teknoloji ihracı konusunda Türkiye’nin simge gücü konumunda bulunuyor. Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Ömer Yüngül, global bir oyuncu olan Vestel’in yeni yatırımları, beklentileri ve hedefleri hakkında bilgi verdi. V estel, Türkiye’de olduğu gibi global pazarlarda da güçlü adımlarla ilerlerken dünyaya teknoloji ihracı konusunda Türkiye’nin simge gücü konumunda bulunuyor. 2010 yılında satışlarını Dolar bazında yüzde 17 artıran ve 3,5 milyar Dolar rakamına erişen Vestel’in, ihracat rakamları toplam satışlarının yüzde 76’sını oluşturuyor. Ulusal ve uluslararası arenada güçlü konumunu koruma yönünde çalışmalarını sürdüren Vestel, LCD modül ve LED aydınlatma sektörüne yaptığı yatırımlarla, ürün geliştirme ve ARGE çalışmalarıyla dikkat çekiyor. Ürün geliştirmede ana kriterlerin; doğa ve tüketici dostu teknolojilerin geliştirilmesi, enerji tasarrufunun azami düzeye çıkarılması, ARGE’ye dayalı ürün kişiselleştirme kabiliyeti ile farklı pazarların tercih ve alışkanlıklarına uygun ürünlerin geliştirilmesi, ürünlerin ergonomi ve tasarımıyla öne çıkması olduğunu söyleyen Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Ömer Yüngül, Vestel’in yeni yatırımları, beklentileri ve hedefleri hakkında bilgi verdi. Yüngül, ABD ve AB pazarlarında yaşanan dalgalanmalar sonrası beklenin kriz hakkında da değerlendirmelerini aktardı. Z: Vestel’in 2010 yılı ihracat performansı hakkında neler söyleyeceksiniz? Vestel, Türkiye’de olduğu gibi global pazarlarda da güçlü adımlarla ilerlerken dünyaya teknoloji ihracı konusunda Türkiye’nin simge gücü konumunda bulunuyor. 2010 yılı ihracatımız iddiamızı ortaya koyarak 2,8 milyar Dolar’ı buldu ve ihracat cirosuyla 13. kez Türkiye’de elektronik sektörünün en fazla ihracat gerçekleştiren firması olmayı başardık. 2010 yılında ihracatımızı Dolar bazında yüzde 16 büyüttük. Vestel olarak LCD modül üretiminin büyüyeceğini öngörerek bu alana yatırım yaptık. Avrupa’da modül üretimine başlayan ilk firmayız. Bugün Vestel Şirketler Grubu’nun ihracat haritasında başta İngiltere olmak üzere 131 ülke bulunuyor. Haritamıza her yıl yeni ülkeler eklerken ülkemizin ihracat potansiyelini artırmak ve liderliğimizi sürdürmek hedefiyle çalışıyoruz. 2010 yılında, ana pazarımız olan Avrupa’nın yanı sıra Vestel ve Regal markalarıyla satış yaptığımız Rusya ve çevre ülkeler, Ortadoğu, Afrika ülkeleri ve Hindistan’da hızla büyüdük. Avrupa ülkelerinde bilinen ve güvenilen markaları bünyemize katma ve bu markalarla var olma stratejisiyle hareket ediyoruz. İskandinav ve Kuzey Avru- pa ülkelerinde yüksek bilinirliğe sahip Finlux ve Luxor, Avrupa ve Rusya’nın en prestijli beyaz eşya markalarından Vestfrost, Almanya’nın ünlü markalarından Graetz bu ülkelerde satış gücümüzü artırıyor. Ayrıca, birçok ülkede lisans haklarını satın aldığımız Telefunken ile satışlarımızda kayda değer artış sağladık. Öte yandan, 2010’da Rusya Aleksandrov’da bulunan ve 2005’te geçirdiği yangından dolayı hasar görmüş olan LCD TV fabrikamızı 8,5 milyon Dolar yatırımla yeniledik ve 2010’un Mayıs ayında tesisimizin açılışını yaptık. Z: Türkiye pazarında nasıl bir strateji uygulanıyor? Vestel’in yurtiçi pazardaki stratejisinin temelini, her gelir grubundan her tüketicinin evine girebilecek kullanıcı dostu Türk teknolojisi yaratma arzusu oluşturuyor. Dost teknoloji marka vaadi de Vestel’in kurulduğu günden bu yana koruduğu bu azmin simgesi olarak ortaya çıktı. Vestel’in müşteri memnuniyetine verdiği önem, tüketiciyle kurduğu sıcak ilişki, müşterisinin her koşulda yanında olması, yaygınlığı, ulaşılabilirliği, uzman mağazacılık stratejisi, hayatı kolaylaştıran ürünleri ve çevreye duyarlı üretim anlayışı “dost” sıfatıyla bütünleşiyor. Bugün 81 ilde 1.050 satış noktasında tüketiciyle buluşan Ves- 31 tel, hayata geçirdiği E-Mağaza ile internet üzerinden ürün satışı başlatan ilk dayanıklı tüketim markası oldu. Bugün 350 servis noktasından kusursuz bir satış sonrası hizmeti veren Vestel, ürün teslimatıyla birlikte montaj-kurulum hizmetini aynı anda sunuyor. Tüketiciyle iletişimde en önemli kanallarımızdan biri olan Vestel Çağrı Merkezi ise her an müşterimizin yanında olmamızı sağlıyor. Müşterilerimizin diledikleri her an bize ulaşmalarını sağlayan çağrı merkezimizden yaptığımız anketlerde servis hizmet kalitesi ve memnuniyetini ölçüyoruz. Kriz sonrası dönemde, tüketicilerin daha bilinçlendiğini ve kendilerine fırsat sunan kampanyaları yakından takip etmeye başladıklarını gözlemledik. 2009 yılı sonunda hayata geçirdiğimiz ve yoğun ilgiden dolayı uzatılan, Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyan Üç Ay İade Garantisi Kampanyası, Vestel’in ürün kalitesine güveninin en açık göstergesi olarak akıllarda yer etti. Kampanyada iade oranlarının son derece düşük kalması ve iadelerin neredeyse tümünün bir üst modele geçme amaçlı olmasından gururlandık. Güney Afrika’da düzenlenen Dünya Kupası öncesinde başlattığımız kampanya ile de kupanın şampiyonunu doğru tahmin eden tüketicilerimize satın aldıkları LCD TV’yi bedavaya getirme Ömer Yüngül 32 dosya “LED teknolojisi Vestel’in sahip olduğu temel teknoloji birikimi üzerine inşaa edilen yeni bir alandır. Bu nedenle LED aydınlatmayı ana iş kollarımız paralelinde değerlendiriyoruz. Vestel olarak, LED aydınlatmayı yüksek teknolojili fakat kısa zaman içerisinde tüm Türkiye aydınlatmasında kullanılabilecek maliyetlere ulaşmış bir çözüm haline getiriyoruz.” şansı sunduk. Büyük ilgi gören bu kampanyamızın yanı sıra, yıl boyu dönemsel fırsat kampanyaları ve marka işbirlikleriyle de tüketici beklentilerini karşıladık. Günümüzde artık ürün-fiyat yönetimi tek başına kazandırmıyor. Önemli olan, tüketici ile başarılı şekilde iletişim kurmak, “ilişki yönetimi” ile iletişimde fark yaratmak. Kurulan sağlıklı ve sürekli ilişkinin marka tercihinde öncelikli rol oynadığının bilinciyle tüketiciyle buluştuğumuz her noktada hizmet kalitemizi sürekli geliştiriyor, “dost teknoloji” marka vaadimizi her alanda yerine getiriyoruz. Gelişmeye, büyümeye odaklanmış bir marka olarak tüketici ve teknoloji trendlerini yakından izliyoruz; markamızın elçisi bayilerimizi ve tüketicilerimizi dinliyoruz; Vestel farkını ürünlerimizde, hizmetlerimizde ve iletişimimizde ortaya koyuyoruz. Z: Vestel’in LCD TV ve modül alanındaki çalışmaları hakkında bilgi alabilir miyiz? Günümüzde, Vestel olarak tek çatı altında elektronik kart üretiminden son montaja kadar entegre TV üretimi yapan dünyanın en büyük TV üreticilerindeniz. Hedefimiz, Avrupa LCD TV pazarından aldığımız payı artırarak buradaki konumumuzu dünyaya taşımak. Hedefimize kısa sürede ulaşmak için, LCD’nin en önemli yapı taşlarından likit kristal modül üretimine odaklanıyoruz. “LCD’nin oksijeni” olarak bilinen modül üretiminde kendi coğrafyamızda rakipsiz konumda yer alırken Avrupa’da ise modül üretimi yapabilen önemli firmalardan biriyiz. Son birkaç yılda LCD modül üretimine 50 milyon Dolar’ın üstünde yatırım gerçekleştirip kapasitesini sürekli artıran Vestel, şu anda dünyanın en büyük 3 üreticisine LCD modül sağlıyor. Bu sayede LCD’de “tersine teknoloji ihracı” yapıyoruz; Kore ve Tayvan gibi teknoloji ülkelerine modül ihraç ediyoruz. Hedefimiz, modül ihracatının ciromuza sağlayacağı katkıyla Türkiye’nin ihracat şampiyonu olmaktır. Z: Kriz söylentileri artmış durumda ve ekonomik kriz kapıda gözüküyor. ABD’nin kredi notunun düşürülmesi ve piyasaların dengesinin bozulması sizi nasıl etkiliyor? Türkiye krize geçmiş tecrübeleri nedeniyle alışkın ve deneyimli olduğundan, biz ABD ve AB ülkelerine nazaran etkilerini daha hafif hissedeceğiz. Öncesinde, finansal yapımızı güçlendirecek hamlelerin atılması bu konuda avantaj sağlayacak. Ayrıca yeni pazarlara ulaşıp ihracatı artırarak, bu krizi de atlatacağız gibi gözüküyor. Kriz beklentisi özellikle Avrupa olmak üzere dış müşterilerimizi tedirgin etti. Stok el yakıyor, parayı çok çabuk çevirmek istiyorlar. Bu Türkiye için bir artıdır. Çünkü müşteri 10 tır mal alacaksa 40 gün süreyle parayı bağlayıp Çin’den getireceğine, bir haftada 4’er 4’er Türkiye’den almayı tercih ediyor. Çok kısa aralıklarla döndürmek istiyor. Hem faizlerin yüksekliği, hem stok maliyetlerini düşürmek istemesi, hem de müşteriyle bir an önce buluşturup parasını tahsil etmeyi istediği için. Üretimde Orta Avrupa modası vardı, bu moda da hasıraltı olmaya başladı artık. Türkiye’nin Avrupa pazarı için çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. İkinci olarak da bu krizden Ortadoğu ülkeleri ve Rusya en az etkilenen ülkeler oldu. Türkiye’ye yakın olduklarından, lojistik avantajı olduğunu düşünüyorum. Z: Yıl sonu için cari açık beklentisinin 70 milyar Dolar’dan yüksek olduğu açıklandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Cari açık konusunda yaklaşımın “korkunun ecele faydası yok” şeklinde olması gerektiğini, “Bundan nasıl kurtulabiliriz?”in araştırılması gerektiğini düşünüyorum. Açığın en büyük nedeni enerji ithalatı. Öncelikle sıkı bir enerji verimliliği politikası uygulanması gerek. Yatırımların bu yönde olması şart. Bir de temel girdiler konusunda, bunların neler olduğunu iyi analiz edip, bu yönlü teşvikler yaparım. Şu an ekonomik krizden muzdarip ol- 33 mayan tek ülke Almanya. Tarihine baktığınızda iki dünya savaşında da yok olmuş. 1980’lerde de Doğu Almanya ile birleşmiş. Şimdi ihracatı çok güçlü, makine, araba vs. sanayi ile büyüyor. Türkiye’de buna ek olarak tarım, turizm ve genç nüfus var. Bunları hesaba katıp bir planlama yapamıyorsak bu bizim suçumuz. Z: LED aydınlatma sektörüne yatırım yapma kararınızın nedenleri nelerdir? Küresel ısınmanın artması, mevsim dengelerinin değişmesi ve yenilenemeyen enerji kaynaklarının hızla azalması; çevre bilincinin tüm dünyada hızla yükselmesine sebep oldu. Buna bir önlem olarak ülkelerin karbondioksit salınımlarının belli kotalara bağlanması, alternatif enerji kaynaklarına yönelme ve enerji verimliliği yüksek elektronik cihazların kullanımına teşvik etme gibi çeşitli yöntemler bir arada yürütülmeye çalışılıyor. LED ise aydınlatma alanında enerji verimliliği açısından devrim yaratan bir buluş oldu. Bugün birçok ülke, enerji verimliliği olarak çok yüksek tasarruf sağlayan LED aydınlatma ürünlerinin kullanımına ve yaygınlaşmasına özendiriyor. Biz dost teknoloji Vestel olarak hem ülkemizin hem dünyamızın geleceğini enerji verimliliği yüksek LED teknolojisinde görüyoruz. Işık kaynağı görünen her yerde, LED kendini konumlandırmaya başladı. Sayısal olarak kendi maliyetini de düşürerek artmaya başladı. Patentli, güvenlik ve performans testlerinden geçmiş LED aydınlatma ürünleri yaklaşık 35 bin–40 bin saatlik bir ömre sahip. Şu an Türkiye’de dikey entegrasyonunu gerçekleştirmiş, tasarımdan üretime her aşamasında tüm testlerden geçmiş bir aydınlatma kaynağı sunan bir yerli üretici olmadığından, rekabetçi fiyatlarla birlikte üstün bir pazar konumuna sahip olmamak için bir sebep yok. Z: LED pazarında yaptığınız yatırımın detayları nelerdir? Televizyon paneli itibarıyla LED teknolojisinin içinde olduğumuz için, bu işle ilgili bilgi birikimimiz var. Böyle bir birikim olmadan hiçbir işe bulaşmıyoruz. Cree gibi alanında oldukça önemli bir teknoloji devini ülkeye getiriyoruz. 2,5 yılda 50 milyon Dolarlık bir yatırım öngörüyoruz. Bu yatırıma başladık. Bu konuda Türkiye’deki ilk entegre tesis olacağımız için de yüzde 50’lik bir pazar payı hedefliyoruz Yalnızca evler için değil, bütün yollar ve ofisler için de çözüm üreteceğiz. LED çalışmalarında temeli yeni kurduk, betonu dökeceğiz. Bina gelecek yıl yükselmeye başlar. Önemli ciro artışını ise 2012 ve 2013’te görmeye başlayacağız. Z: Temel hedefler ve gelecek planları nelerdir? LED teknolojisi Vestel’in sahip olduğu temel teknoloji birikimi üzerine inşaa edilen yeni bir alandır. Bu nedenle LED aydınlatmayı ana iş kollarımız paralelinde değerlendiriyoruz. Vestel olarak, LED aydınlatmayı yüksek teknolojili fakat kısa zaman içerisinde tüm Türkiye aydınlatmasında kullanılabilecek maliyetlere ulaşmış bir çözüm haline getiriyoruz. Bu sayede ülkemizdeki tüm aydınlatma sistemlerini patentli, dünya standartlarına uygun, tüm test ve ölçümlerden geçmiş, güvenilir ve geri dönüşü kısa zamanda olacak sistemler halinde değiştirmeyi öngörüyoruz. Halkımıza doğru teknolojiyi, doğru maliyet ile sunarak, ülkemizde enerji tasarrufuna ve dolayısıyla enerji ithalatını azaltmaya ve yerli üretimle istihdam arttırmayı hedefliyoruz. 2013 yılında yüzde 50’lik bir pazar payı hedefliyoruz. Z: Bu alanda yatırım hedefleri nelerdir? Burada yaptığımız, en büyük yatırım olarak Türk teknolojisine ve Türk insanına yaptığımız yatırım olarak görüyoruz. Mevcut olan ARGE yatırımımız içerisinde sahip olduğumuz bilgi birikimini kullanacak ve aydınlatma konusunda yeni teknoloji üzerine çalışacak 60 kişilik yeni bir ARGE oluşturduk. Bunun yanında ürün geliştirmede ürün kalite test ve ölçümlerinde kullanılmak üzere 50 milyon dolarlık yatırım hedefliyoruz. Halkımızın desteği ile Türkiye ve ihracata yönelik bu yatırımlarımızı sürdürmeyi planlıyoruz. Ayrıca Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek sadece Vestel için değil tüm aydınlatma sektörüne hizmet edecek bir atılım gerçekleştiriyoruz. İstanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü’nde “Vestel Aydınlatma Laboratuvarı”nı kuruyoruz. İkinci bir aydınlatma laboratuvarımızı Manisa’daki Vestel City’de açacağız. Bu sayede LED ürünlerinde kalite kontrol ve ürün geliştirme çalışmalarına ivme kazandırmayı amaçlıyoruz. Z: Vestel ile Cree, LED teknoloji çözümleri anlamında bir ortaklık kurdular. Bu işbirliğinin detayları nelerdir? Vestel LED aydınlatmada optik, termal, mekanik gibi temel teknolojileri Türkiye’de geliştirmiş durumda. LED aydınlatma çözümlerine ait Cree’nin sahip olduğu teknolojilerle bu birikimleri birleştirip, önce Avrupa ve Türkiye ölçeğinde, ardından tüm dünya marketinde söz sahibi olacak ürünler geliştirmeyi hedefliyoruz. Vestel’in sahip olduğu teknoloji, ürün bilgisi ve market bilgisi ile Cree’nin sahip olduğu LED ve aydınlatma teknolojisini bu çözüm ortaklığında birlikte kullanmayı hedefliyoruz. Vestel tasarlayacağı ve üreteceği LED aydınlatma ürünlerinde Cree’nin LED teknolojisini kullanacak. Ayrıca Cree LED aydınlatma konusunda yürüttüğü ARGE çalışmalarını bir ürün formatında sunmadan 6 ay önce Vestel ile paylaşarak, Vestel’in yeni ürün geliştirme çalışmalarını yürütmesinde avantajlı bir konuma sahip olmasını sağlayacak. Ayrıca tüketici elektroniği anlamında “Cree Leds” isim hakkı belli bir süreyle Vestel’de olacak. Z: Ürünler Vestel markası ile mi pazara girecek? Evet, Vestel LED aydınlatma ürünleri “Vestel LED Aydınlatma powered by Cree Leds” ibaresiyle piyasaya sunulacak. 34 dosya Ermenistan 2 Concept 4 Showroom Gürcistan 3 Concept 8 Showroom 39 Corner Vestel her yerde Vestel; Türkiye’nin yanı sıra dünyanın dört bir yanında mağazaları ve dış ticaret şirketleriyle tüketicilere ulaşıyor. Azerbaycan 2 Concept 8 Showroom 40 Corner Türkiye 1.050 Vestel mağazası, 650 Regal tabelalı bayii, E-mağaza ve 350 servisi (elektronik+beyaz eşya+ klima+BT). Kıbrıs 1 Concept 4 Showroom 3 Corner Lübnan 1 Concept 20 Corner Irak 1 Concept 11 Showroom 200 Corner 8 Mağaza (Regal) Ürdün 1 Concept 100 Corner Suriye 4 Concept 30 Showroom 100 Corner 35 Türkmenistan 14 Showroom 70 Corner Kazakistan 2 Concept 7 Showroom 20 Corner Özbekistan 1 Showroom Kırgızistan 2 Concept 2 Corner Tacikistan 1 Showroom İran 1 Distribütör Suudi Arabistan 1 Concept 10 Corner Vestel markasıyla satış yapan yurt dışı dağıtım ağı Dış ticaret şirketleri Yurt dışında 15 ülkede Vestel markasıyla satış yapan 912 mağaza Avrupa’da dokuz ülkede dış ticaret şirketleri Fransa, Almanya, İspanya, İngiltere, Hollanda, İtalya, Finlandiya, Rusya ve Romanya 36 dosya “Vestel bir ömür boyu dost” Zengin ürün gamını tüketicilere sunan ve satış sonrası hizmetleriyle de fark yaratan Vestel Dayanıklı Tüketim Malları Pazarlama A.Ş.’nin Genel Müdürü Timur Tuncer, “Biz üretim gücümüz sayesinde rekabette ciddi bir avantaja sahibiz. Bu gücümüzü koruyarak büyümeye devam edeceğiz” diyor. V estel Dayanıklı Tüketim Malları Pazarlama A.Ş., Vestel Şirketler Grubu bünyesindeki üretim şirketleri olan Vestel Elektronik, Vestel Beyaz Eşya ve Vestel Dijital’in ürünlerinin yurt içinde satış ve pazarlamasını gerçekleştiriyor. Konsept mağazaları ve çoklu marka stratejisiyle müşteri ve satış odaklı bir yaklaşım benimseyen Vestel Pazarlama, Türkiye genelinde 1.050 Vestel mağazası, 650’si Regal tabelalı olmak üzere toplam 1.400 Regal bayi, 350 servis noktası ile yaygın satış ve servis hizmetleri sunuyor. Uyguladığı çoklu marka stratejisi doğrultusunda mağazalarında çok sayıda güçlü uluslararası markanın da satış ve pazarlamasını yaparak, bu zengin ürün gamını “Dost Teknoloji” sloganıyla tüketicilere sunan Vestel Dayanıklı Tüketim Malları Pazarlama A.Ş.’nin Genel Müdürü Timur Tuncer, “Türkiye’de pek çok ürünü ilk defa Vestel üretti. Ürünlerimiz dünya genelinde sayısız ödüle layık görüldü. Türk tüketicisi Vestel’i ilkleri üreten, farklıları üreten kuruluş olarak görüyor. Bu anlamda üretimin gücü bizi hep pazar lideri olma yolunda destekleyecektir” diyor. Z: Vestel’in pazarlama teşkilatıyla ilgili bilgi verir misiniz? Kaç kişilik bir organizasyon? Yapısı ve işleyişi nasıl? İç pazara hizmet veriyoruz. Türkiye’de beyaz eşya sektöründe yaklaşık 15 bin adet dükkan olduğu söyleniyor. Bunların yaklaşık 5 bin tanesi münhasır kanal dediğimiz sadece Vestel, Bosch, Arçelik gibi münhasır markaların satıldığı kanallar. Diğer kanallarda her türlü markanın ürünü satılıyor. Türkiye’nin her tarafında, vilayetlerde, ilçelerde, binin üzerinde bayimiz var. Bu bayilerimizde Vestel markalı tüm ürünleri pazarlıyo- ruz. Diğer kanallarda sattığımız Telefunken, Regal gibi markalar da var. Ayrıca bize ait olmayan Rowenta, Moulinex, Tefal, Thomas gibi markaların ürünlerini de satışını yapıyoruz. Her ay 750’den fazla ürünün fiyatı çıkıyor. Sektörde satmadığımız ürün yok gibi. Giriş seviyesinden en üst seviyeye kadar tüm ürünleri tüketicilere sunuyoruz. İstanbul, İzmir-Ege, Adana ve Orta Anadolu-Ankara olmak üzere dört bölge müdürlüğümüz var. Bunlara bağlı 12 satış müdürlüğümüz bulunuyor. Ayrıca Regal’den sorumlu bir ekibimiz de var. Toplam çalışan sayımız 320. Z: Vestel’i diğer markalardan farklı kılan, Vestel’i Vestel yapan özellikler nelerdir? Sektörümüzde Arçelik, Bosch gibi çok köklü firmalar var. Dolayısıyla zor bir sektörde hizmet veriyoruz. Ancak Vestel gerek samimiyetiyle gerekse üretimin verdiği güçle sektörde fark yaratıyor. Elektronikte zaten pazar lideriyiz. Beyaz eşyada son birkaç yılda ciddi bir atak yaptık ve ciddi bir pazar payına ulaştık. Şu anda beyaz eşya pazarında üçüncü sıradayız. Hedefimiz elektronikte olduğu gibi beyaz eşyada da pazar lideri olmak. “Teknolojinin Türkçesi” sloganımızı değiştirdik. Yeni sloganımız “Dost Teknoloji”. Bu slogan Vestel’i çok iyi anlatıyor. Bayilerden servislere, satış temsilcilerinden servis elemanlarına, fabrikada çalışanlardan yöneticilere kadar Vestel’in tüm çalışanları “Dost Teknoloji”ye hizmet ediyor. Aslında bu ağır bir slogan. Herkesin kabul edebileceği, gereklerini yerine getirebileceği bir slogan değil. Ancak biz bu yola çıktık. İyi niyetimizle, çalışkanlığımızla, dürüstlüğümüzle, bu yolda yüzümüzün akıyla bu sloganı hak edeceğimize inanıyorum. Z: “Dost Teknoloji” kavramının alt başlıkları neler? Aslında, dost biliyorsunuz insanın en kötü gününde ve en iyi gününde, aynı samimiyetle ve ilgiyle yanında olan kişi demek. Kolay bulunmuyor, kolay sahip olunmuyor. Kolay da sürdürülebilir değil. Dolayısıyla biz bu sloganla, ürünlerimiz ve hizmetimizle müşterilerimizin her zaman yanında olduğumuzu ifade ediyoruz. İyi günlerinde de kötü günlerinde de hep destek olduğumuzu vurguluyoruz. Türkiye genelinde 350 servisimiz var. Geniş bir çağrı merkezi ekibimiz bulunuyor. Müşterilerimizle sürekli iletişim halindeyiz ve onların daha rahat bir yaşam sürmesi için hizmet ediyoruz. Bayi ve servis yapılanması bizim işimizde çok önemli. Satış anına kadar herkes çok iyi olabiliyor. Önemli olan satıştan sonra nasıl davranıldığı. Bizim asıl görevimiz satıştan sonra başlıyor. Ve biz satıştan sonraki hizmetlerimizle de fark yaratıyoruz. Müşterimizi hiçbir zaman unutmamak bizim ana prensibimiz. Vestel’in dostluğu ömür boyu sürecek. Bunların hepsi bize rekabet avantajı sağlıyor. Rekabet artık ürünlerle, ürünün kalitesiyle olmuyor. Çünkü herkesin ürünü aynı kalitede, herkesin ürünü çok şık. Önemli olan fark yaratabilmek. Fark iki şekilde yaratılır. Birincisi ürünün sağladığı fayda ile, ikincisi hizmet ile fark yaratılabilir. Müşterinin daha kolay kullanabileceği, ihtiyaçlarını daha çok karşılayacak inovatif ürünler olmalı. Z: Dayanıklı tüketim malları sektörünün Türkiye’deki durumunu değerlendirebilir misiniz? Dünyanın hiçbir ülkesinde “Top 10 marka” listesine beyaz eşya girmez. Türkiye’de ise bu listede dört tane beyaz eşya markası var. Biz yedinci sırada yer alıyoruz. Türkiye’de beyaz eşyaya çok önem veriliyor. Dünyanın hiçbir yerinde, bizdeki gibi televizyon ya da çamaşır makinesinin üzerine dantel ve örtü serilmiyor. Bizde hala beyaz eşyaya bu denli önem veriliyor. Bence rekabet en yoğun olarak bizim sektörde yaşanıyor. Talepten 37 daha çok arz var. Müşteri şu anda kral. Neredeyse bütün ürünler birbirine benziyor. Dolayısıyla hizmette, fiyatta ve sunumda farklılık yaratan ipi göğüsleyecek diye düşünüyorum. Bayilerimize düzenli olarak eğitim veriyoruz. Müşterinin hangi ürünü niçin aldığını bilmelerini ve ürünü müşterilere çok iyi tanıtmalarını istiyoruz. Kaldı ki ürünler artık eski değil. Çok teknolojik, çok fonksiyonlu ürünler olduğu için iyi anlatılması gerekiyor. Bu anlatımın hem bayide hem de teslim ve montaj aşamasında servis elemanları tarafından çok iyi bir şekilde yapılması çok önemli. Bence müşteri istekleri doğrultusunda ürün geliştiren, ürünü en iyi anlatan, hizmeti en iyi veren kazanacaktır. Sadece fiyatla yapılan rekabet kısa vadeli, geçici, herkese zarar veren bir rekabettir. Vestel’in pek çok patenti var. Türkiye’de pek çok ürünü ilk defa Vestel üretti. Ürünlerimiz dünya genelinde sayısız ödüle layık görüldü. Türk tüketicisi Vestel’i ilkleri ve farklıları üreten kuruluş olarak görüyor. Üretimin gücü bizi hep pazar lideri olma yolunda destekleyecektir. Z: Geliştirdiğiniz yenilikçi ürünlerin son örneği uzaktan kumandalı klima. Bu ürünle ilgili nasıl geri dönüşler alıyorsunuz? Nasıl etkiler yarattı? Vestel, Ar-Ge ve inovasyondaki gücünü ürüne dönüştürme yeteneğiyle Vestel Smart Plus’ı geliştirerek klima sektörünü akıllandıran büyük bir yenilik ortaya koydu. Dost teknoloji anlayışıyla tüketicilerin klimalarını diledikleri yerden kumanda edebilmelerine olanak sağlayan Vestel, akıllı kliması Smart Plus’ın telekomünikasyon altyapısı için sektördeki lider gücü, bilgisi ve yenilikçi vizyonuyla öne çıkan Turkcell’den destek aldı ve beyaz eşya teknolojisiyle mobil iletişim teknolojisini buluşturdu. Bu ürün öncelikle Vestel’in marka değerini artırdı. Tüketiciler yoğun ilgi gösteriyor. Bu ürün uzaktan evdeki cihazlara müdahale edilen konseptin ilk ürünü. Bu konseptte ürünler geliştirmeye devam edeceğiz. Z: Artış gösteren kişiselleştirme, sağlıklı yaşam, mobil yaşam trendleri sektörü nasıl etkiliyor? Sektörde ciddi bir hareketlilik yaratıyor. Tüketiciler bu ürünlere yoğun ilgi gösteriyor. İleride cihazlar birbiriyle konuşacak. Cihazlar olabilecek arızaları GSM teknolojisiyle bizim servis merkezimize bildirecek. Ar-Ge departmanımız çok ciddi çalışmalar sürdürüyor. Sürekli yeni bir şeyler üretmek, kendi teknolojimizi üretmek için çalışıyorlar. Z: 2011 yılı Vestel için nasıl gidiyor? 2011 yılında belirlediğimiz bütçenin çok üstündeyiz. Geçen yıl yüzde 17’nin üzerinde bütçe yapmıştık, şu anda yüzde 23 civarındayız. Sektör yıla çok iyi başlamadı ama Mart ayından sonra piyasalar açıldı, bizim işlerimiz de açıldı. Şu anda durumumuzdan çok memnunuz. Son birkaç ayda yaptığımız ciro, son 6-7 yılın aynı döneminde yaptığımız en iyi cirolardan biri. Bayilerimiz çok mutlu, çok memnun. Yeni şubeler açmak istiyorlar. Timur Tuncer “Türkiye’de pek çok ürünü ilk defa Vestel üretti. Ürünlerimiz dünya genelinde sayısız ödüle layık görüldü. Türk tüketicisi Vestel’i ilkleri ve farklıları üreten kuruluş olarak görüyor.” Sürekli yeni bayilik teklifleri alıyoruz. 2011’in çok iyi gittiğini söyleyebilirim. Umarım böyle devam eder. Ürün gamı anlamında hiç olmadığımız kadar kuvvetliyiz. Hem elektronikte hem de beyaz eşyada her çeşit ürünü tüketicilerimize sunuyoruz. Beyaz eşyada da elektronikte de dünya devleri Türkiye’ye geldi ve pazarı ele geçirmeye çalışıyorlar. Bunlarla ciddi bir mücadele veriyoruz. Ancak pazarı ele geçirmeleri pek kolay değil. Biz üretim gücümüz sayesinde rekabette ciddi bir avantaja sahibiz. Bu gücümüzü koruyarak büyümeye devam edeceğiz. Z: 2012 ve gelecek için hedefleriniz nelerdir? Her şirketin hedefi pazar lideri olmaktır. Bence de doğru bir hedeftir. Ancak pazar lideri olmak, sadece istemekle olmu- yor. Biz bu anlamda kendimize bir hedef koyduk. 2015 yılında pazar payımızın yüzde 30 olmasını hedefliyoruz. Yüzde 30 bugünkü rakamlara göre pazar lideri demek. Bunun için bünyemizde komiteler kurduk. 2012, 2013 ve 2014’te neler yapacağımızı planlıyoruz. Düzenli olarak toplantılar yapıyor, çeşitli stratejiler belirliyoruz. Adım adım her yıl neler yapacağımızı belirliyoruz. Şimdiden eylem planlarımızı hayata geçiriyoruz. Hedefimiz yalnızca 2012 değil, büyük hedef 2015. Kolay olmayan bir yolda ilerliyoruz. Hem sektördeki çok köklü markalar olması hem de dünya markalarının Türkiye pazarından pay almaya çalışmaları işimizi zorlaştırıyor. Ancak bunlar bizi yıldırmıyor. Biz gücümüzün farkındayız. 40 dosya Vestel tasarımları dünya arenasında Dünya çapında benzer teknolojinin üretiliyor olması, ürünleri birbirinden ayrıştıran unsur olarak endüstriyel tasarımı ön plana çıkarıyor. Vestel, endüstriyel tasarıma çok uzun yıllardır yatırım yapıyor. Sonuçlarını da aldığı ödüllerle ortaya koyuyor. Itır Tümerdem Burak Emre Altınordu V estel Endüstriyel Tasarım Bölümü, peş peşe ödül kazandıran tasarımlarını dünyaya da ihraç eden bir tasarım fabrikası gibi çalışıyor. Vestel City içerisinde yer alan ARGE Müdürlüğü’ne bağlı Vestel Endüstriyel Tasarım Bölümü geliştirdiği tasarımlarla Vestel’in öncü konumunu sürdürmesinde, rekabette ilk sıralara taşınmasında önemli rol oynuyor. Ekibin lideri Vestel’in Endüstriyel Tasarım Bölümü Müdürü Burak Emre Altınordu, trendleri çok sıkı takip ettiklerini ve dünyanın her yanındaki tüketicilerin beğenilerini gözlemlediklerini belirtiyor. Vestel’in yanı sıra dünya devlerine de tasarım sunduklarını söyleyen Altınordu, “Büyük üreticiler Vestel’in gücünü fark ettiği için, Vestel’le rekabet etmek yerine işbirliği yapmayı tercih ediyorlar” diyor. Z: Vestel içerisinde endüstriyel tasarım faaliyetleri nelerdir? Tasarım, rekabetin olmazsa olmaz bir parçası. Rekabette öne geçmeye çalışan kurumlar, üretim kalitesi kadar tasarıma da yatırım yapıyor. Vestel ürünleri, tasarımlarıyla öne çıkıyor. Vestel, endüstriyel tasarıma çok uzun yıllardır yatırım yapıyor. Bu yatırımlar son dönemde ciddi boyutlara ulaştı. Endüstriyel tasarım bölümünden istenen projeler, tüm dünyadaki hedef kitleleri içeriyor. Bu da sektörü çok yakından takip etmeyi ve her coğrafyadaki tüketici kitlesinin nabzını tutmayı gerektiriyor. Yurtdışına sunduğumuz ürünlerle Türkiye’de sunduklarımız arasında tüketici açısından beklentiler çok farklıydı. Bugün ise yurtdışında ortaya çıkan bir trend burada yansımasını anında görüyor. Ayrıca tasarıma önem veren bir tüketici kitlesi de öne çıkıyor. Z: Plus X Award 2011’de, 3 LED TV ve bir kumanda ile toplamda dört ödül kazandınız. Bu başarıdaki faktörler nelerdir? Plus X yarışmasına, Almanya pazarı için hazırladığımız dört tasarımla katıldık. Ödüllendirmede; estetik, kullanım, yenilikçilik gibi birçok unsur etkili oluyor. Örneğin ürünlerimizden birini metal görünümlü bir malzemeyle kapladık. Burada kendi üretim teknolojilerimizle geliştirdiğimiz bir malzemeyi kullandık. “Metal üretmek yerine metal görünümünü nasıl sağlarız?” gibi bir soruyla yola çıkmıştık. Bu ürünün şu anda trend açısından birçok yaklaşımı tetiklediğini düşündük. Bugün bizim bu tasarım yaklaşımımızın Çinli üreticiler tarafından kopyalandığını da gördük. Bu tarz inovatif yaklaşımların ödüllendirme açısından etkili olduğunu düşünüyorum. Tasarım fabrikası dememizin nedeni ekibin büyüklüğüyle alakalı değil. Türkiye ölçeğinde sayı olarak kayda değer bir ekibimiz var. Tasarım fabrikası olarak adlandırmamızın nedeni burada ortaya konan tasarımların adedi ve çeşitliliğinden kaynaklanıyor. Gerçekleştirilen bir tasarımın raf ömrü ortalama 6 aydır. Uluslararası arenada rekabet edebilmek için bu kadar hızlı bir zaman dilimi içerisinde sürekli yeni tasarımlar ortaya koyma zorunluluğu doğuyor. Geniş tasarım ekipleriyle çeşitlilik sağlayan uluslararası markalar karşısında rekabet edebilmek için daha kısa sürede ve daha dar ekiplerle sürekli yeni tasarımlar ortaya koymamız gerekiyor. Bu da ekibimizin adeta bir fabrika gibi çalışmasını gerektiriyor. Ekip arkadaşlarımızın her biri farklı illerden ve farklı tasarım kültürlerinden gelen genç arkadaşlar olduğundan, bu tasarım çeşitliliğini yansıtabilmek konusunda başarılı olabiliyoruz. Can Uçkan Yüksel Öykü Gülerçe 41 Adem Cengiz Öztürk Ramazan Murat Erkan Ödüllü tasarımlar.. Itır Tümerdem İki renk alternatifi istenmişti. Siyah ve beyaz olarak tasarım yaptım. Siyahı salon için, beyazı mutfak için kullanılabilir. Köprü temasından ilham aldım. Red Dot Awards’a ilettiğimiz tasarımın adı da “Bridge”di. Uzaktan kumanda, kullanıcıyla televizyon arasında bir köprü görevi görüyor. Kullanıcı hiç eline almadan ürünü kullanabilsin istedim. Can Uçkan Yüksel Fonksiyonel bir ürün tasarlamayı hedefledim. Televizyondaki mat ve parlak yüzey geçişlerini kumandaya da yansıtmaya çalıştım. Bu sayede kumanda üzerindeki tuşların okunurluluğunu artırdım. Özellikle tuşların büyük olması ve kumanda yüzeyinin parlaklığı, tasarımı diğerlerinden farklılaştırıyor. Öykü Gülerçe Kumanda tasarımım, 2010 yılı Good Design ödülünü kazandı. Tasarımdaki amacımız, yüksek kaliteyi yansıtan bir kumanda yaratmaktı. LED televizyonlarımıza uyum sağlamsanı amaçladık. Son zamanlarda artan internet kullanımıyla birlikte orta bölümdeki mini yön tuşlarına daha çok odaklandık. Metalik görünmülü kısmı ise televizyonlarımıza uyum sağlayan bir görünüme sahip. Orta bölümde ise daha sonra değiştirilebilen ve kişiselleştirilebilen bir bölüm yarattık. Adem Cengiz Öztürk Vestel için high end ürünlerde kullanılmak üzerinde tasarlan- dı. Vestelin yükselişini simgeleyen konsept dahilinde bir tasarım gerçekleştirdim. Malzemeler bu konsepte uygun seçildi. Tutuş rahatlığı ve yumuşaklığı sağlayan, kullanım kolaylığının ön planda olduğu bir tasarım ortaya çıktı. Ergonomi kategorisinde ödül kazandı. “Yükselme” konsepti, logoya vurgu yapan bir form içeriyor. İskandinav pazarı için üretimi yapılan bu ürünlerdeki yükselme konseptine uygun çizgiler doğan güneşi simgeliyor. Bu konsept mavi LED ışıkla destekleniyor. Ramazan Murat Erkan Ödül kazanan kumanda tasarımımın adı “Da Vinci Meda Controller”. Bu adı almasının nedeni, motivasyonu artırmak ve yeni teknolojileri daha yaratıcı yaklaşımlarla yorumlamak. Bu çalışma Da Vinci’nin çizgilerinden yola çıkan bir çalışma değil. Da Vinci’nin bir sanat eserini yaratırkenki tavrı, tarzı ve yaklaşımı bize ilham kaynağı oldu. Da Vinci Meda Controller, evrensel düzeyde bir medya kontrol cihazı olarak tanımlanabilir. Yüklenen her yazılımla kendini yeniden geliştirebilir. Klimadan televizyona her cihazı kontrol edebilir. Ayrıca cihazı bir adım öteye taşımak istedik ve özel bir case tasarladık. Portatiflik kazandırdık. Yanınızda taşıyabileceğiniz bir cihaz haline getirdik. Müziklerinizi dinleyip filmlerinizi izleyebileceğiniz artı özellikler ekledik. Böylece hem birçok medyayı kontrol edebilen hem de birçok medyaya erişim sağlayan bir cihaz ortaya koyuyoruz. Kablosuz internet bağlantısı özelliğini de ekledik. 2009 Good Design ödülünü kazandı. Bugünden beslenen ve yakın geleceğe temas eden bir ürün ortaya konmuş oldu.” 42 dosya Halil Turan Vestel Beyaz Eşya ID ödülleri topluyor Vestel, gelişen teknolojiyi kullanıcı gereksinimleriyle birleştirerek, kaliteli ve hızlı ürünlerini tüketiciye sunuyor. Bunu yaparken tasarımlarıyla göze, uygun fiyatlarıyla cebe hitap ediyor. Burak Erbab P lus X Award 2011’de toplam 27 ödüle layık görülen ve toplamda 32 ödüle ulaşan Vestel Beyaz Eşya ARGE birimi Vestel Beyaz Eşya ID, 2005’te Vestel Beyaz Eşya bünyesinde kurulan bir tasarım grubu. Vestel Beyaz Eşya ID; buzdolabı, çamaşır makinesi, pişirici cihazlar ve klima gibi beyaz eşya konusunda çalışmalar gerçekleştiriyor. Vestel Beyaz Eşya ID; yaratıcılık, teknik kabiliyetler ve profesyonel deneyimler gibi çok yönlü özelliklere sahip 1 endüstriyel tasarım sorumlusu, 6 endüstriyel tasarımcı, 1 grafik tasarımcı ve 1 teknikerden oluşan tasarım projelerini yaratmak ve yönetmek konusunda uzman bir ekip. Vestel Beyaz Eşya ID, tüm dünyada kabul gören tasarım yarışması Plus X Award 2011’de beyaz eşyada geliştirdiği 11 bulaşık makinesi, 6 fırın, 4 set üstü ocak, 3 buzdolabı, 1 klima ve 2 kombi modeliyle toplam 27 ödül aldı. Vestel Beyaz Eşya ID ekibinin başında yer alan Vestel Beyaz Eşya ARGE ve Teknoloji Geliştirme Direktörü Halil Turan, ekibin amacını; müşteri ihtiyaçlarını karşılayacak yaratıcı ürünler tasarlamak olarak özetliyor. Z: Vestel sektöre tasarım anlamında neler katıyor? Her müşteri grubuna hitap edebilecek farklı ürünler tasarlayarak ürün ve müşteri portföyünü geliştirdiğimizi düşünüyoruz. Burçin Özkır Vestel olarak da hedefimiz, ürün tasarımında her zaman takip edilen ve edilecek bir firma olmak. Z: ARGE kapsamında ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz? Her fabrikamızda ARGE birimi bulunuyor. Termin konulmuş projelerde, endüstriyel tasarımdan seri üretime uzanan süreçte çalışmalar yapılıyor. İkinci temel görev ise halihazırda üretimde olan projelerdeki birtakım değişiklik ya da güncelleme taleplerini değerlendirerek, gerekli çalışmayı yapıyor. Ayrıca temel araştırmalar da yapılıyor. Temel araştırmalar için ayrıca kurmuş Teknoloji Geliştirme ve Endüstriyel Tasarım birimimiz bulunuyor. Buradaki bu birimin görevleri arasında temel araştırmalar yapmak da var. Gelecek 3-5 yıl içinde beyaz eşyalarda ne tür ekstra özellikler olabilir ve pazar trendlerinin neler olabileceği konusunda öngörülerde bulunuyorlar. Z: Beyaz eşyada gelecek yılların trendleri nelerdir? Kesin olarak görebildiğimiz cam trendi var. Camların yoğun olarak kullanıldığı ürünler dikkat çekiyor. Buzdolaplarında biz de bu trende uygun üretime başladık. Bu trendleri özellikle mobilya ve otomotiv fuarlarından takip edebilmek mümkün. Otomotiv sektöründeki birçok trend beyaz eşya sektöründe de kendine yer buluyor. Kullanılan malzeme, doku, renk beyaz eşyada kendini gösteriyor. Sedef Yağcı Nuray Işık 43 Murat Hondu İbrahim Uca Halil Göksal Ezgi Oğuz Ekin Bozkurt Şampiyon ARGE ekibi Vestel Beyaz Eşya ID, genç bir ekip kadrosuna sahip. Uluslararası birçok tasarım yarışmasından pek çok ödülle dönen ekibin başarısının altında yatan en önemli faktör takım çalışması. Dokuz kişiden oluşan Vestel Beyaz Eşya ID ekibinin başarısını ve tasarım vizyonunu ekip adına, Endüstriyel Tasarım Şefi Murat Hondu ve Endüstriyel Tasarım Uzmanı Sedef Yağcı aktardı. Vestel Beyaz Eşya ID, tasarımların geliştirilmesinde birçok farklı sektörden ilham alıyor. Özellikle otomotiv ve mobilya sektörü, beyaz eşya sektöründe tasarımları doğrudan etkileyen sektörler. Trendleri, renkleri, çizgileri, malzeme kullanımlarını fuarlar aracılığıyla da takip eden ekip, dünya çapında tasarım çözümleri geliştirerek özgün çalışmalarını ortaya koyuyor. Çamaşır makinesi, buzdolabı, bulaşık makinesi gibi büyük hacimli ürünler üzerinde tasarım çalışması gerçekleştirirken ürünün bütününe değil, belli bölümlerine müdahale ettikle- rini söyleyen ekip üyeleri, “Örneğin buzdolaplarıyla ilgili bir tasarım müdahalesi yaparken; kapı kolu, iç aksesuvarlar, kapı rafları, bölme rafları ve varsa sebil tasarımı yönünde rahatlıkla müdahale edebiliyoruz. Ürünleri mümkün olduğunca kullanıcı dostu hale getirmeye çalışıyoruz. Tüketicinin ürünün kullanımını en kolay biçimde algılaması yönünde çalışıyoruz” diyor. Plus X Award ödülü kazanan buzdolabı modelinde, hava kanallarında fonksiyonel bir tasarım ortaya koyarak farklılık yaratan Vestel Beyaz Eşya ID ekibi, soğuk havanın iç hacme dağılmasını ve aynı zamanda soğuk hava gelen kısımlardan aydınlatma yapılmasını sağlayarak hem iç hacmi daha geniş göstermeyi hem de hava kanallarını daha verimli kullanmayı başardı. Cam rafların arkasına LED’ler döşeyerek dolap içindeki gölgeleri kaldıran Vestel Beyaz Eşya ID, bu tasarımıyla Türkiye’de Üstün Tasarım Ödülü kazanırken uluslararası tasarım yarışmalarından IF Design ve Plus X Award’dan da ödüllerle döndü. Tasarım ekibi, dokunmatik ekranıyla ve MP3 çalma özelliğiyle de ürünü farklılaştırmayı başardı. 44 dosya Vestel’den geleceğin ürünleri Teknolojinin öncüsü Vestel, geliştirdiği ürünlerle yaşamı kolaylaştırmaya devam ediyor. Teknoloji ve yeniliği birleştiren Vestel, Türkiye’den dünyaya teknoloji ihraç ediyor. Türkiye’nin teknoloji trendlerini belirliyor. D ijital ürünlerde Avrupa pazarını yönlendiren üretici konumundaki Vestel, pazarın önde gelen dijital TV operatörleri ve platformları ile yaptığı anlaşmaların sayısını büyük oranda artırarak, operatör ve ülkeye özel dijital set-üstü kutuları ve LCD TV üretiminde önemli adımlar atmaya devam ediyor. Dünyanın ilk onaylı DVB-T2 HD set üstü kutu ve LCD TV’sini 2010 yılında öncelikle İngiltere’de pazara sunan Vestel, HD DVB-T2 yayınına geçen diğer Avrupa ülkelerinde de faaliyetlerini sürdürüyor. IP teknolojisinde Türkiye’de öncü Yayın standartları arasında interaktivite ve geniş yayın seçeneklerine olanak veren IP teknolojileri üzerinde çalışan ilk yerli elektronik üretici olan Vestel, hem cihaz üretimi hem de içerik oluşturma konusunda ARGE faaliyetlerini sürdürüyor. Vestel, aynı IPTV donanımında farklı yazılım blokları ve uygulamalarla kullanılan, Otel TV, Hastane TV, bilgi içeriğini ve reklamı buluşturan ve içeriğin sürekli güncellenmesine imkan sağlayan Digital Signage gibi ürünleri de geliştirdi. Ulusal anlamda ilk LED TV teknolojisini Türkiye’de başlatan Vestel, LED TV görüntü geliştirme algoritmalarının uygulandığı yeni nesil pixellence çalışmalarını bu ürünlere de uyguladı. Vestel’den yenilikçi ürünler OLED TV: LED ailesinin son türü Organik LED (OLED), LCD teknolojisinden sonra yaygın olarak evlere girmesi beklenen bir görüntü teknolojisi. İncelik, hafiflik, parlak görüntü, düşük enerji tüketimi ve esneklik bu teknolojinin en büyük avantajları. Triple Tuner (3 tunerli) LCD TV: Triple Tuner LCD TV, içinde bulunan 3 TV tuneri sayesinde dijital uydu, karasal ve kablo yayınlarının tümünün, herhangi bir set-üstü kutu olmaksızın izlenebilmesini sağlıyor. DLNA LCD TV: Farklı firmalar tarafından üretilmiş cihazların ev içi ağlarında problemsiz kullanabilmesini sağlayan DLNA özelliğiyle, ev içindeki diğer elektronik ürünlere kablosuz bağlantı yapılabiliyor. Bu ürünlerde kayıtlı film, müzik, resim dosyalarına TV’den erişme olanağı sunuyor. İnternet erişimli TV’ler: Vestel’in LCD televizyonlarına entegre ettiği internet altyapısı sayesinde sadece bir uzaktan kumandayla video ve resim paylaşım sitelerine ve hava durumu, haber, finans gibi anlık bilgilere erişmek ve interaktivite sağlamak mümkün oluyor. Vestel teknolojisiyle geliştirilen ürünler • Yüksek teknolojik ve görüntü kalitesi özellikleri ve tasarımıyla farklılaşan yeni LED TV serisi • Modayı teknolojiyle buluşturan, erkek ve kadınlar için ayrı tasarlanmış 40 inçlik LED TV ve 22 inçlik LCD TV modellerinden oluşan özel seri “Fashion TV By Vestel” • Ipod ve Iphone ile müzik dinleme keyfini doruğa taşıyan, teknolojik ve estetik hoparlör sistemleri iBigBoy ve iDock / iDock Wireless • Birbirinden farklı zevklere hitap eden 13 farklı pakette Mirror Line, Black Line, Inox Line ve White Line ankastre serileri • Geniş buzdolabı ihtiyacına cevap veren XXL kombi buzdolabı • Türkiye’nin en tasarruflu çamaşır makinesi unvanını taşıyan TwinJet Plus çamaşır makinesi • Üstün enerji, yıkama ve kurutma verimliliğiyle AAA sınıfı ve “Türkiye’nin en antibakteriyel” bulaşık makinelerini sunan yeni bulaşık makinesi serisi • Tasarımı, fonksiyonelliği ve pişirme teknolojisiyle öne çıkan solo fırınlar • Anti-alerjik, anti-virüs ve anti-bakteriyel filtreleriyle üç kat koruma sağlayan Bio Trio teknolojisine ve ortama yaydığı negatif iyonlarla negatif elektriği ve stresi alma özelliğine sahip A enerji sınıfı Vestel Air Plus klima 45 Beyaz Eşya ödülleri… Vestel Elektronik tasarım ödülleri… • Endüstriyel tasarım alanında dünyanın en önemli birliklerinden Uluslararası Endüstriyel Tasarım Kuruluşları Konseyi’ne Türkiye’den kabul edilen ilk ve tek kurumsal üye olan Vestel, beyaz LCD modeli ile 2006 yılında Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu tasarım ödülünü kazanmıştı. • 2008 yılında iki LCD TV, bir dizüstü bilgisayar ile Design Turkey Endüstriyel Tasarım yarışmasında İyi Tasarım Ödülü’ne layık görüldü. • 2009’da Slim and Thin LCD TV ile Chicago Mimarlık ve Tasarım Müzesi’nin verdiği dünyanın en prestijli tasarım ödüllerinden Good Design Award’ı kazandı. • Aynı yıl Red Dot Design Award’da iki uzaktan kumandası ile tasarım ödülü aldı. • 2010’da 2 LCD TV, uzaktan kumanda ve TV arayüzü olmak üzere dört ürünüyle de Good Design Award ödülünü kazandı. • Aynı yıl Plus X Award’da Vestel; üç TV, üç uzaktan kumanda, iki TV arayüzü, bir bilgisayar modeliyle, kullanım kolaylığı, ergonomi ve tasarım kategorilerinde ödüle layık görüldü. • Design Turkey 2010’da üç LED TV ve iki uzaktan kumanda modeliyle ödül kazandı. Bir uzaktan kumanda üstün tasarım ödülü alırken diğer tasarımlar, iyi tasarım ödülleri aldılar. • Vestel, tüm dünyada kabul gören tasarım yarışması Plus X Award 2011’de ise üç TV ve bir uzaktan kumandasıyla elektronik alanında 4 ödüle layık görüldü. Plus X Award 2011 tüm ödüller: • RC 5111 Connectivity uzaktan kumanda - Ergonomi • 32965 LED TV - Tasarım • 32930 LED TV - Tasarım • 22920 Picture Frame LED TV - Tasarım • 2008 yılında bir klima ve bir çamaşır makinesi, Design Turkey Endüstriyel Tasarım yarışmasında İyi Tasarım Ödülü’ne layık görüldü. • 2010’da dünyaca ünlü tasarım yarışması IF Product Design Award’da 2 çamaşır makinesiyle ödüle layık görüldü. • 2010’da Plus X Award’da Vestel’in iki çamaşır makinesi modeli, kullanım kolaylığı, ergonomi ve tasarım özellikleriyle ödüle layık görüldü. • Design Turkey 2010’da bir buzdolabı iyi tasarım ödülü kazandı. • IF Design 2011’de iki bulaşık makinesi ve bir buzdolabı ile 3 ödül kazandı. • Red Dot Design Award 2011’de Odysseus bulaşık makinesi modeliyle ödüle layık görüldü. • Vestel tüm dünyada kabul gören tasarım yarışması Plus X Award 2011’de, 11 bulaşık makinesi, 6 fırın, 4 set üstü ocak, 3 buzdolabı, 1 klima ve 2 kombi modeliyle toplam 27 ödül aldı. Plus X Award 2011 tüm ödüller: • UH 590 nofrost buzdolabı - Tasarım ve kullanım kolaylığı • Hemera bulaşık makinesi - Tasarım, kullanım kolaylığı ve ekoloji • Claros ve Nora bulaşık makineleri - Tasarım ve kullanım kolaylığı • Lydia bulaşık makinesi - Tasarım • Odysseus, Lita ve Teos bulaşık makineleri - Kullanım kolaylığı • BGH 401 ve BSH 101 setüstü ocak - Tasarım • DSH 201 setüstü ocak - Tasarım ve kullanım kolaylığı • Edge TB, Ind TB ve Lcd DT fırın - Tasarım ve kullanım kolaylığı • Loop klima - Kullanım kolaylığı • Nito termosifon - Tasarım ve kullanım kolaylığı • BZA-XL4303 XEW kombi buzdolabı - Tasarım 46 dosya “LED’de fark yaratacağız” LED aydınlatma gibi yepyeni bir sektöre giren Vestel, bu alanda da öncü olmayı hedefliyor. Vestel Dijital Genel Müdürü Hayrettin Çelikhisar, başlattıkları projenin detaylarını aktarırken LED aydınlatmanın dünya ve Türkiye için neden önemli olduğunu açıkladı. T ürkiye’nin teknolojideki öncü firması Vestel, Amerikalı Cree firması ile teknolojisi ortaklığına imza atarak yepyeni bir alan olan LED aydınlatma sektörüne giriyor. Şimdilik henüz yolun başında olan ve ilerisi için büyük projeler tasarlayan Vestel ekibi, ilk ürünleri 20 Ağustos’tan itibaren 100 bayide satışa sundu. Sonrası için tamamen kendi tasarladığı malzemeyi üretmeyi hedefleyen Vestel, teknoloji ortağı Cree’den aldığı güçle 2012’de tamamen yerli üretime geçmeyi ve bu alanda öncü olmayı hedefliyor. Şimdilik 1 milyon dolarlık bir yatırımın yapıldığı proje, tamamlandığında 40 milyon dolara ulaşmış olacak. LED aydınlatmada perakende satışların yanı sıra özellikle kurumsal ve proje bazlı satışlara yönelecek olan Vestel, LED aydınlatmanın Türkiye’de ve dünyada iyice yaygınlaşacağının düşünüldüğü 2013’te ise yüzde 50 pazar payına ulaşmayı hedefliyor. Dünyanın ve Türkiye’nin geleceğinde önemli bir yer tutacak olan LED teknolojisini ve Vestel’in bu işe neden girdiğini Vestel Dijital Genel Müdürü Hayrettin Çelikhisar’la konuştuk. Yüksek enerji verimliliği, tasarruf anlayışı ve çevre dostu teknoloji olduğu için LED aydınlatmanın son derece önemli olduğunu belirten Çelikhisar, Cree ile yaptıkları ortaklığın önemini vurguladı ve bu sektörde öncü olmayı hedeflediklerini söyledi. Z: LED teknolojisi tam olarak neleri kapsıyor? LED aydınlatma sektörü, 400’e yakın küçük ve büyük ölçekli işletmenin ayakta durmaya çalıştığı çok kalabalık bir sektör. Vestel ise bu sektöre iş modelini ve ürünlerini farklılaştırarak giriyor. Biz mevcut olan iş kanallarımızı kullanarak dünyadaki büyük firmalarla iş ortaklıkları yaptı ve bu iş ortaklıkları sonrasında da teknolojiyi izlemek yerine, onlarla beraber aynı anda son teknolojiye ulaşmaya çalışıyoruz. Artık dünyadaki ürünlerin tamamına yakın tüketici elektroniğinde konumlandırılıyor. Bu da Vestel’in sahip olduğu en büyük değerlerden bir tanesi. Bu nedenle gerek Türkiye’de gerek Avrupa’da tüketici elektroniğindeki izi, sahip olduğu müşteri gamı, marketteki değişimleri takip edebilme özelliği sayesinde Vestel, teknolojiyle yakın olan firmaların markete geçişte kullanacakları potansiyel iş ortaklarından biri. Z: LED teknolojisinde Cree ile ortak çalışacaksınız... LED aydınlatma konusunda Vestel olarak iş ortağımızı kendimiz belirledik. Dünyadaki birçok büyük firmayla görüştük ve tekniğin yanı sıra ticari gerekçelerle de Cree ile çalışmayı tercih ettik. Birincisi Cree’nin retrofit diye adlandırılan mevcut ürünlerin yerine birebir geçebilecek olan bazı uygulamaları var. İkincisi, yeni bina tasarımlarına göre istenildiği gibi şekillendirilebilecek armatür tasarımları var. Bütün bunları değerlendirdiğimizde LED, aydınlatma sektöründe yeni bir oluşum. Vestel, kurumsal yapısıyla, sahip olduğu müşteri yapısıyla ve içinde barındırdığı Ar-Ge teknik birikimiyle çok yeni bir alana giriyor. Bir de bunlara ek olarak, uluslararası alanda hem saygınlığı hem de market değeri olarak önemli bir değer teşkil eden ve diğer aydınlatma firmalarından farklı olarak bütün geleceğini LED işine bağlamış olan bir ABD firmasıyla iş ortaklığı yaptık. Z: Peki, Cree neden Vestel’i tercih etti? Vestel, sadece Türkiye için değil Avrupa için de çok önemli bir değer. Bunu hakikaten hem teknoloji açısından hem de teknolojinin ürüne dönüştürülmesi açısından söylüyorum. Avrupa çapında böyle bir Ar-Ge’ye sahip kuruluş sayısı çok az. İkincisi, Avrupa çapında bu kadar çok tüketiciye dokunan, bu kadar çok tüketici ihtiyaçlarını bilen ve bunları doğru olarak algılayıp birinci madde sayesinde hızlı bir şekilde ürüne dönüştüren kuruluş sayısı çok az. Üç, Vestel’i Vestel yapan en önemli özellik doğru donelere ulaştığında çok hızlı karar verebilen çok atılgan bir firmayız. Bu da Vestel’i rakiplerinin önüne her zaman geçiren bir unsur. Cree’nin Vestel’i tercih etmesinin başlıca sebepleri bu. Z: Ortaklık neleri kapsıyor, süreç nasıl işleyecek? Öncelikle Vestel markası altında “power by CREE LEDs” olarak ürünlerini 20 Ağustos’tan itibaren piyasaya sürmeye başladık. İlk olarak ürünlerimizin satışını 100 bayide gerçekleştiriyoruz. Bizim en büyük özelliğimiz, bütün patentli ürünleri piyasaya sunuyor olmamız. Çünkü LED aydınlatma sektöründeki en büyük problemlerden birisi patent. Dünya LED ile ilgili patentler belli firmalar tarafından alınmış durumda. Bu patentler dışında üretim yapan firmalar hakkında da çok ciddi yasal işlemler yapılıyor. Biz de Vestel olarak LED aydınlatma konusunda ITÜ Enerji Enstitüsü ile mutabakat sağladık. Böylece hem ürün geliştirmesinde üniversite desteği alacağız 47 hem de ürünlerimizin tasarımını İstanbul Teknik Üniversitesi ile birlikte sağlayacağız. Bu da Türkiye’de LED teknolojisi adına yapılmış bir ilktir. Z: Laboratuvarlar nasıl çalışacak? Vestel’in LED aydınlatma için bir ilk olarak aydınlatma laboratuvarları da kuruyor. İlki İTÜ Enerji Enstitüsü’nde kurulacak Vestel Aydınlatma Laboratuvarı’nda ürünlerin Ar-Ge çalışmaları, yeni ürün ve tasarım geliştirme faaliyetleri ile birlikte kalite kontrol ve güvenlik testleri yürütülecek. Bu laboratuvarlar sadece Vestel’e değil sektörün geneline hizmet verecek. Daha sonra Manisa’daki Vestel City’de ikinci laboratuvar kurulacak ve üretime geçecek. Z: Yerli üretime ne zaman geçiyorsunuz? Şu an itibariyle armatür tasarımımıza başlamış durumdayız. İTÜ’den aldığımız destekle hem tasarlıyoruz hem üretiyoruz. İş ortağımız Cree ile birlikte devlet politikalarına uygun olarak Kendi tasarladığımız ürünleri de 2012’de Manisa’daki Vestel City’de üretiyor olacağız. Z: 2012 için hedefleriniz nedir? 2012’yi markette konumlandırma, referanslar yaratma ve eldeki projeyi hayata geçirme şeklinde görüyoruz ama aslında 2013 LED’in Türkiye’de ve dünyada ciddi rakamlara ulaşacağı bir nokta olacak. Biz de kendimizi o noktaya hazırlamak istiyoruz. Z: Şimdiden belli olan projeler var mı? Zorlu Center’ın LED aydınlatma işlerinin bir kısmını Vestel LED aydınlatma yapacak. Bu bizim için büyük bir referans olacak. Satış kanallarını da ikiye ayırdık. Biri raftan ürünü alıp evine götüren kullanıcı olarak, ikincisi de perakendecilik. Perakendecilik proje bazlı satışlar olacak. Bu yüzden, iş adamları ve inşaat sektörü bizim için büyük önem arz ediyor. İnşaat sektörünün, belediyelerin, hastanelerin, spor merkezlerinin ve bu gibi daha birçok alanın inanılmaz bir enerji harcaması var. Özellikle LED, en çok sokak aydınlatmalarında kullanılıyor. Cree ve İTÜ ile birlikte Türkiye’ye yakışan yerli üretim, enerji tasarrufu sağlayacağımız en önemli ürünler sokak aydınlatmaları olacak. Bunun için İTÜ’de laboratuvarlar kurduk. Bunlar da Türkiye’de bir ilk. Z: Proje için kaç kişi çalışıyor? LED küçücük görünüyor ama çok farklı disiplinlerin bir araya geldiği bir ürün. Optik, mekanik, termal, power management ve endüstriyel tasarım diye adlandırdığımız çok farklı disiplinlerin bir arada olduğu bir ürün. 60-70 civarında mühendis desteği olmadan bu işin kıpırdanması, ayağa kalkması mümkün değil. Vestel Türkiye’de ilk aydınlatma laboratuvarını kuruyor. Sadece orada 15 tane mühendisimiz çalışıyor ve şu ana kadar 1 milyon dolar yatırım yaptık. Z: Proje ne kadar bir yatırımla son bulacak? Bütün yatırımları dikkate aldığımızda 40 milyon Dolarlık bir yatırım öngörüyoruz. Hayrettin Çelikhisar “Aydınlatmayı yerli yapacağız” Z: LED aydınlatmada Vestel olarak neleri hedefliyorsunuz? Bugüne kadar hep rafa ürün ürettik. Şimdi bu ürünlerimizi alıp birer çözüm haline getireceğiz. Bir eve girdiğinizde Vestel’in televizyonu, buzdolabı, çamaşır makinesi, kliması olacak ama aynı zamanda aydınlatma da Vestel’e ait bir ürün olacak. Bu sayede müşterilerimize tam bir çözüm sunabileceğiz. Ayrıca LED aydınlatma sadece ev ile sınırlı kalmayacak. Ev, ofis, bina ve yol aydınlatmaları da LED ile gerçekleştirilecek. Z: LED aydınlatma, diğer klasik aydınlatma sistemlerine göre daha pahalı. Bu konudaki politikanız ne olacak? Türkiye’nin politikalarına çok paralel bir uygulama yapıyoruz. Bunu da iki ana gerekçeye dayandırıyoruz. Türkiye’nin enerji tüketimini azaltması, çizilmiş olan politikalara paralel bir uygulamadır. Biz de LED sayesinde yüzde 80’e varan bir enerji tasarrufu ön görüyoruz. Bu da Türkiye’deki belirlenmiş strateji- leri destekleyen bir uygulama. İkincisi, şu anda Türkiye’de LED ile ilgili yerli üretim yapan firmalar sadece montaj yapıyorlar. Biz teknolojiye sahip olan firmalarla Türkiye’deki aydınlatma sektörüyle ilgili olarak tam bir dikey entegrasyon gerçekleştireceğiz. Türkiye’deki ürünlerin hepsi şu anda ithal; biz ise aydınlatma ürünlerinin üretimini tamamını yerli hale getireceğiz. Z: LED’in enerji tasarrufundan başka ne gibi avantajları var? Enerji tasarrufuna ek olarak ikinci faktör, enerjiye harcana paranın azalması ve üçüncü faktör çevre. Düşük enerji tüketimi sebebiyle karbondioksit emisyonunu ciddi oranda düşüren çevreye son derece dost bir teknoloji. Civa ve kurşun da içermediği için dünyanın her yerinde büyük destek gören bir oluşum. Pek çok yerde de bu özelliklerinden dolayı diğer aydınlatma cihazlarının, çevreye verdikleri zarar nedeniyle, üretimlerinin sonlandırılması kararı var. 48 dosya Efe’den Karayel’e… Yaşamsal önem taşıyan savunma sanayi alanında da faaliyet gösteren Vestel, savunma sektöründe AYESAŞ ve Vestel Savunma A.Ş. olmak üzere iki şirketle varlığını sürdürüyor. İnsansız hava araçları, yakıt pilleri, deniz ve hava araçlarının donanım ve yazılım sistemi gibi ileri teknoloji gerektiren çalışmaları yerli üretim gücüyle Türkiye’nin hizmetine sunuyor. Vestel Savunma A.Ş. projeleri • 2011 Mart ayında yürürlüğe giren Karayel Taktik İnsansız Hava Aracı (İHA) Projesi, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın ihtiyacına yönelik olarak, Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) tarafından yürütülüyor. 6 İHA, 3 Yer Kontrol İstasyonu ve 1 Fırlatıcıdan oluşuyor. • TEYDEP&TTGV, MNT-ERA, ICHET (Unesco UNIDO) gibi ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla birlikte yürütülen yakıt pili ARGE projeleri de bulunuyor. • 2009 Temmuz ayında yürürlüğe giren bir diğer proje ise , SSM ARGE bölümü ile birlikte yürütülen Zırhlı Araçlar için Yardımcı Güç Ünitesi Projesi. Zırhlı araçlar için 3KW’lık yakıt pilinden oluşan elektrik kaynağı üretilmesi hedefleniyor. • 2005 yılından bu yana, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın ihtiyacını karşılamak üzere, GENESİS (Gemi Entegre Savaş İdare Sistemi) G-Sınıfı Fırkateyn Savaş Yönetim Sistemi kapsamında verilen bazı konsol ve kabinet gibi donanım öğelerinin teslimi. V estel’ in Savunma Grubu şirketleri Vestel Savunma Sanayi A.Ş. ve Amerikan L3-Communications ile ortak olduğu Aydın Yazılım ve Elektronik Sanayi A.Ş.’den (AYESAŞ) oluşuyor. Vestel Savunma Grubu şirketlerinin yapıları ve faaliyetleri hakkında bilgi almak üzere Ankara’daki tesislerinde ziyaret ettiğimiz, AYESAŞ ve Vestel Savunma Genel Müdürü Aziz Sipahi, projeler hakkında da detaylı bilgiler aktardı. Tek çatı altında yer alan iki şirketin organizasyon yapısına ilişkin bilgi veren Sipahi, “Bu iki şirketi, kurumsal fonksiyonlarını birleştirerek tek bir şirketmiş gibi yönetiyoruz. Bu yapılanma hem kaynakların daha verimli kullanılmasına hem de iki şirketin eşgüdüm ve işbirliği içinde çalışmasına olanak tanıyor. Vestel Savunma A.Ş., insansız hava aracı (İHA) sistemleri, deniz platformu sistemleri ile yakıt pili ve hidrojen üretimi ARGE’si üzerinde çalışıyor. AYESAŞ ise Türkiye’nin savunma sanayisindeki en deneyimli şirketlerden biri. Komuta Kontrol Sistemleri ve Aviyonik (Havacılık Elektroniği) alanlarında tasarım, sistem mühendisliği, yazılım, üretim, test ve entegrasyon yeteneklerine sahip. AYESAŞ, kendi alanında Türkiye’nin en büyük özel sektör kuruluşudur” diyor. Z: Vestel’in savunma şirketlerinde kaç kişilik bir ekip var? Vestel Savunma’da 70 ve AYESAŞ’ta yaklaşık 260 olmak üzere toplam 330 kişilik, çok büyük bir bölümü kalifiye mühendislerden oluşan bir ekibimiz var. Bayan çalışan oranımız da yaklaşık yüzde 35 düzeyinde. Finans ve mali işler, teklif ve kontrat yönetimi, insan kaynakları ve halkla ilişkiler gibi kurumsal fonksiyonları ortak olan bir yapımız var. Faaliyet alanlarına yönelik disiplinler ise Vestel Savunma’da hava platformları ve deniz platformları direktörlükleri ve ARGE birimi olarak; AYESAŞ’ta ise sistem mühendisliği, yazılım ve üretim grupları olarak ayrılıyor. Z: Projeler hakkında bilgi alabilir miyiz? Taktik İnsansız Hava Aracı (İHA) Projesi proje kapsamında geliştirilen sistem; gündüz ve gece keşif, gözetleme, hedef ve hasar tespiti, topçu ateş tanzimi maksatları için kullanılacak, taktik özellikli, yer sistemlerinden Radio Frequency (RF) link ile gerçek zamanlı olarak kontrol edilebilen, önceden programlı uçuş ve görev fonksiyonlarını yerine getirebilen, faydalı yüklerden elde edilen verileri gerçek zamanlı Yer Kontrol İstasyonu’na (YKİ) iletebilen bir sistem. Hava aracı pistten kalkış yapıp, piste inebilecekken aynı zamanda fır- 49 EFE ile başladı Karayel ile devam ediyor 2005 yılında SSM’nin başlattığı Mini İHA Projesi ile İnsansız Hava Aracı Sistemleri alanına yatırım yaparak tamamen özgün İHA geliştirilmesine ve bu şekilde Havacılık alanına girmeye karar verdik. Zaman içinde kullanıcı ihtiyaçlarına göre EFE adını verdiğimiz mini İHA’larımızın yeni versiyonları geliştirildi ve satışa hazır hale getirildi. EFE Mini İHA’lar 2,6 metre kanat açıklığı, 1,6 metre gövde uzunluğu ve 4,1 kg. ağılığıyla elden atılabilen sistemler. 12.000 feet yükseklikte 1,5 saat görev yapabiliyorlar. Mühendislerimizin bu süreçteki başarısı bize daha büyük İHA’ları da yapabileceğimiz cesareti verdi ve 2007 yılında Taktik gruptaki İHA’mız Karayel’i geliştirmeye başladık. Prototip sistemi 18 ayda tasarlanıp üretilen Karayel’in ilk versiyonu SSM ve silahlı kuvvetlerimizin temsilcilerinden oluşan bir heyet gözetiminde yapılan uçuş testlerinden başarıyla geçmesinin ardından, gerçekleştirilen ihale sonucunda halen devam etmekte olan Taktik İHA Sistemi Projesi’ni yüklenmiş olduk. Ancak, İHA alanındaki çalışmalarımız bu iki platformla da sınırlı değil, daha büyük ve stratejik seviyedeki platformlar ve silah taşıyabilen tiplere ilişkin ön çalışmalarımız paralel olarak yürütülüyor. AYESAŞ projeleri Aziz Sipahi latıcı bir sistem vasıtasıyla piste ihtiyaç duymadan kalkıp, paraşüt sistemiyle yine piste ihtiyaç duymadan iniş yapabilecek. Taktik gruptaki yeni İHA’ımız Karayel, 70 kg faydalı yük taşıma kapasitesiyle 22 bin 500 feet irtifada 20 saatten fazla görev yapabilecek. Kanat açıklığı 11,5 metre, gövde uzunluğu 8 metre ve 500 kg kalkış ağırlığı ile kategorisinin üst sınırını zorluyor. Altının çizilmesi gereken bir ilave husus da tasarlamakta olduğumuz Karayel’in yeni versiyonunun tasarımından üretimine, geliştirilmesinden testlerine kadar tüm aşamalarda NATO’nun, dünyanın da yeni tanıştığı STANAG 4671 “Uçuşa Elverişlilik Standardı”nı uygulamaya başlamamızdır. Türkiye’de bu süreçleri bizim gibi uygulayan başka bir kurum yok. Z: İşbirliği yapılan kurum ve kuruluşlar hangileridir? Öncelikle iki şirketimizin birbiriyle yakın işbirliği dışında İTÜ, Niğde Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, ODTÜ gibi üniversitelerimiz, İsveç’ten KTH (Stokholm Kraliyet Teknik Akademisi) ve Helsinki Teknik Üniversitesi gibi yurt dışındaki bazı üniversiteler, Aselsan, TAI gibi vakıf şirketleri, TÜBİTAK ve savunma sektöründeki yan sanayi firmaları ile çalışıyoruz. Z: Vestel Savunma’nın ülkemiz açısından önemi hakkında bilgi alabilir miyiz? Vestel Savunma şirketleri olarak, Türk Savunma ve Havacılık sektöründe, özel sektöre öncülük etmekten ve silahlı kuvvetlerimizin ihtiyaçlarının yurtiçinden karşılanmasına katkıda bulunmaktan gurur duyuyoruz. Özellikle İHA’larda şimdiye kadar 20 milyon Dolar’ı aşkın yatırımı öz kaynaklarımızdan gerçekleştirerek, geliştirdiğimiz sistemlerimizin, tamamının özgün ve milli olması, faaliyet alanlarımızdaki üretimin yurt dışı kaynaklardan temin edilme zorunluluğunu ortadan kaldıracak. Dışa bağımlılığın bu alanda ortadan kalkmasının ülke ekonomisine sağlayacağı yarar da bizler için gurur kaynağı. Vestel Savunma’nın üzerinde çalışmakta olduğu Katı Oksit Yakıt Pili ve Hidrojen Teknolojileri (özellikle Sodyum Borhidrür ile ilişkili olanlar,) benzerlerinin henüz araştırma ve prototip ürünleşme/ticarileşme aşamalarında olduğu, çok fazla rakibin bulunmadığı alanlardır. Benzer çalışmaların sadece ABD, Almanya ve Japonya’da özellikle yoğunlaşması konunun önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Ülkemizde konuyla ilgili çalışan özel veya kamu başka merkez bulunmuyor ve araştırma alt yapımız da Türkiye’de tek. • Hava savunma ve komuta kontrol sistemleri AYESAŞ’ın en iddialı olduğu alanlardan birisi olup, Türkiye’nin savunmasına yönelik Mobil Radar Kompleksleri, Radar Ağı, Uzun Ufuk, NATO Komuta Kontrol Sistem Entegrasyonu ve Uzun Menzilli Hava Füze Savunma Sistemi gibi birçok projede yer alıyor. • 21. yüzyılın en önemli savaş uçağı olan JSF (F35) projesinde birden fazla ürünle yer alıyor. JSF kapsamında Füze Arayüz Ünitesinin (MRIU) ve Panoromik Kokpit Ekranı’nın (PCD) elektronik kartlarının tasarım ve üretimi yapılıyor. Ayrıca, PCD yazılımının önemli bir bölümünü Amerika dışında ilk şirket olarak AYESAŞ geliştirdi. Ek olarak “Kara Kutu” test düzeneğinin tasarımını ve yazılımını gerçekleştirdi. • Günümüzün en gelişmiş askeri hava platformlarına yönelik birçok projede kablo bağları (cable harness) üretimi konusunda yer alıyor. • Deniz Platformları Komuta Kontrol ve Savaş Yönetim Sistemleri’nde kullanılan konsol, kabinet, elektronik kart ve video ağı gibi donanım projelerinde ve otomatik hedef tespit ve takip sistemi, taktik gösterim sistemi gibi yazılım projelerinde yer alıyor. • Aviyonik Yazılım, AYESAŞ’ın en iddialı olduğu alanlardan biri. Bu alanda yurtdışı ve yurtiçi müşterilerine yönelik sivil ve askeri bir çok projede yer alıyor. 50 söyleşi 51 Gürkan Coşkun Türkiye’nin çatısında Vestel İstanbul Operasyon ve Lojistik Sorumlusu Gürkan Coşkun, Türkiye’nin en yüksek noktası olan Ağrı Dağı Zirvesi’ne başarılı bir tırmanış gerçekleştirerek Vestel bayrağını Türkiye’nin çatısında dalgalandırdı. V estel İstanbul Operasyon ve Lojistik Sorumlusu Gürkan Coşkun’un en büyük tutkusu dağlar… Çocukluğundan beri ihtişamlı görüntüsünden etkilendiği dağlara, 1997’de tırmanmaya başlamış. Bugüne kadar pek çok kamp ve yürüyüş faaliyeti gerçekleştiren Coşkun, “Dağlar insanları mutlu eder. Doğadayken kentin keşmekeşinden uzak, enfes manzaralar eşliğinde, sevdiğiniz insanlarla huzurlu ve keyifli zaman geçirirsiniz. Dağcılık, bir yolda güvenle ilerlemek, birlikte hareket etmek, sorun çözebilmek, bir amaç varsa başarmak ya da yolculuğun kendisinden keyif alabilme sanatıdır. Dağcılık ruhu, bana iş hayatımda da sorunların üstesinden gelebilme ve dayanışma anlamında çok şey katmıştır” diyor. Zorlu Grubu çalışanları olarak “en uzağa gitmek”, “en yükseğe çıkmak” ve “en iyisini yapmak” gibi bir misyon üstlendiklerini dile getiren Coşkun, son olarak Ağrı Dağı’na başarılı bir tırmanış yaptı. “Tüm kötü koşulların üstesinden gelip zirvede Vestel bayrağını açarak fotoğraf çektirdiğim an çok mutlu oldum. Ahmet Zorlu’nun ‘Çıkacaksan en yükseğe çık’ sözünü yüksek sesle dile getirmek hatırladığım özel anlardan biriydi” diyen Coşkun ile Ağrı Dağı tırmanışını ve dağcılık hikayesini konuştuk. Z: Kısa bir süre önce 5 bin metre yükseklikte olmak nasıldı? Heyecan vericiydi. Ağrı Dağı, 5.137 metre yüksekliğiyle Türkiye’nin zirvesi. Ağrı Dağı’na ilk çıkışım olması nedeniyle benim için çok önemliydi. Ayrıca Vestel bayrağını zirvede dalgalandırmak da farklı bir heyecan ve gurur kaynağı oldu. Z: Dağcılığa nasıl başladınız? Çocukluğumdan beri dağların o ihtişamlı görüntüsü beni hep cezbetmiştir. Ancak dağcılığa başlamam tamamen tesadüf oldu. 2006 yılında turistik amaçla yaptığım bir Karadeniz seyahatimde, Karadeniz’in muhteşem doğası ve Kaçkar Dağları beni çok etkilemişti. 2007 yılında biraz araştırma yaparak Kaçkar Dağcılık Rafting Kayak İhtisas Spor Kulübü’nün her yıl tem- muz ayın da düzenlediği dağcılık festivaline katıldım. Asıl amacım fotoğraf çekmekti, ama bir haftalık dağ faaliyeti fotoğrafın önüne geçti ve dağcılığa ilk adımı attım. Sonraki bir yıl boyunca yoğun bir eğitim ve antrenman süreci yaşadım. Bu arada Gençlik ve Spor Müdürlüğü’nden ferdi sporcu lisansımı aldım. 2007 yazında yaptığım 3.932 metrelik Kaçkar Dağı zirvesi tırmanışı ile dağcılık sporuna başladım. Z: Dağcılık tehlikeli bir spor mu? Dağcılık riskli bir spor gibi görünebilir, ama bilinçli hareket ettiğinizde tüm olumsuzluklardan korunmak mümkün. Her spor branşında olduğu gibi eğitim almak önemli. Şu anda Doğa Aktiviteleri Grubu (http://www.dag.org.tr) sporcusuyum. Burada eğitim ve seminerlere katılmaya özen gösteriyorum. Diğer dağcı arkadaşlarımızın yaptığı faaliyetler, yaşadıkları deneyimleri dinlemek ya da okumak size mutlaka katkı sağlıyor. Bu sayede faaliyetlerde doğru malzeme seçimini ve yetkinliklerinize uygun planlama yapmayı öğreniyorsunuz. Doğa koşullarında bilinçli hareket ettiğiniz takdirde tehlikeleri minimize edebilirsiniz. Ben 2007 yılından itibaren hem kaya hem de yüksek irtifa tırmanışları gerçekleştirdim ve hiç kaza geçirmedim. Z: Bugüne dek hangi zirvelere çıktınız? Yıllar içerisinde pek çok kamp ve yürüyüş faaliyeti gerçekleştirdim. Çıkış anlamında yüksek olarak nitelendirebileceğimiz zirveleri şöyle sıralayabilirim. Kaçkar (3.932 metre), Büyük Demirkazık (3.767 metre), Medetsiz (3.524 metre), Kemerli Kaçkar (3.562 metre) Koyunaşağı (3.426 metre) dağlarına yaz aylarında; Erciyes (3.917 metre), Uludağ (2.543 metre) ve Sultandağı’na (2.610 metre) kış aylarında çıktım. Son olarak Temmuz ayı içerisinde Doğu Anadolu’nun iki devi Süphan (4.058 metre) ve Ağrı (5.137 metre) zirvelerine tırmandım. Z: Zirvedeyken insan neler hissediyor? Bu farklı bir mutluluk, bulutlar, uçsuz bucaksız ovalar ya da hırçın dağlar, hepsi tüm güzellikleriyle ayaklarınızın altına seriliyor... Zirveye çıkarken yaşadığınız tüm zorlukları, kötü koşul- 52 söyleşi “Dağcılıkta deneyim arttıkça keyif çoğalır” Z: Dağcılık yapmak isteyenlere neler önerirsiniz? Önce bu işin eğitimin alabilecekleri güvenilir bir kulüp, okul ya da amatör grup bulsunlar. Dağcılık demek kayalar tırmanmak, buzullar aşmak, zirvelere çıkmak demek değildir. Doğada ve dağda olmaktan keyif almaktır. İyi bir temel eğitim sonrasında bol bol dağa çıksınlar. Tabii başta söylediğim gibi; doğru kişilerle, uygun malzemeyle ve emniyetli hareket biçimiyle... Örneğin “Kötü hava yoktur, yanlış malzeme seçimi vardır” sözü, basit ama yalnız dağcılığın değil, doğada yapılan tüm sporların temel kurallarından biri. Dağcılık, deneyim arttıkça keyfin de çoğaldığı güzel bir spor. Ancak her zaman en önemli kural, can güvenliği ve sağlıklı dönebilmek. Özellikle yeni başlayanlar sakın zirveye çıkma hırsı gibi aslında hiçbir anlamı ve değeri olmayan hırslara kapılmasınlar. Deneyim ve donanımlarına uygun faaliyetler planlasınlar. Zaman zaman dağlardan üzücü kaza haberleri alıyoruz. İnanın ne yazık ki pek çoğu dağcıların kişisel hatalarından kaynaklanıyor. Unutmayalım ki, “Dağda ölmek yok, dönmek var!” Şirketimizde Zorlu Grubu şirketlerinden arkadaşlarımızla Zorlu Plaza çalışanlarına yönelik olarak etkinlikler gerçekleştirdiğimiz “Korsan Gezi Timi” aracılığıyla keyifli kamplar ve doğa yürüyüşleri yapıyoruz. Tecrübesi ve malzemesi olmayanlar bu gezilere katılarak doğada keyifli zaman geçirebilir. ları unutuyor, pozitif enerjiyle dolduğumu hissediyorum. Kendimi tanıma, iç sesimi dinleme fırsatı buluyorum. Ayrıca fiziksel ve ruhsal olarak sınırlarımı keşfettiğimi düşünüyorum. Z: Ağrı Dağı tırmanışınızı anlatır mısınız? Zaten düzenli olarak spor yapmaya çalışıyorum. Ancak Ağrı Dağı faaliyeti öncesinde özellikle son iki ay, daha sağlıklı beslenmeye özen gösterdim. Kondisyon için bisiklete ve koşuya ağırlık verdim. Tırmanışa bir ay kala ise fırsat buldukça doğaya çıktım ve bol bol yürüyüş yaptım. Bir dağ ekspedisyonuna hazırlanmanın en iyi yolu, dağda olmaktır. Ağrı öncesinde vücudumun yüksek irtifaya uyum sağlaması ve zor koşullara hazırlıklı olabilmek amacıyla Niğde Aladağlar’da 3.200 metrede bivak (Çadırın dışında uyku tulumu ile geçirilen gece) yaptım. Ağrı Dağı çıkışı öncesi 4.058 metre yüksekliğindeki eski bir volkan olan Süphan Dağı’nda güzel bir faaliyet gerçekleştirdik. Bir gece kamp kurarak iki günde çıkıp indik. Van üzerinden 53 “Dağda ölmek yok, dönmek var!” Doğubeyazıt’a geçip bir gün dinlendikten sonra Ağrı zirve için yürüyüşe ilçenin biraz yukarısından, 2 bin metrelerden başladık. İlk gece kampımızı 3.200 metrede kurarak yüksekliğe uyum amacıyla burada bir gün geçirdik. Sonraki gün uzun bir yürüyüş sonrasında güzel bir havada 4.200 metre kampını kurduk. Burası, zirve çıkışı için ana kamp olarak kullanılan bir alan. Ekipte sağlık sorunları yaşayanlar oldu. Yüksek irtifa, her vücutta farklı adaptasyon sorunları yaratabiliyor. Aklimatizasyon dediğimiz yüksekliğe uyum, dağcılıkta önemli bir süreç. Ana kamptaki ikinci gecemizde hava bozmaya başladı. Ertesi günün tamamını bulutların içinde soğuk bir havada geçirdik. İlk gün sıkıntı yaşayan arkadaşlarımızın da tamamen düzelmesiyle ekip moral buldu. Akşama doğru güneşin yüzünü göstermesiyle keyfimiz yerine geldi. Üçüncü günü zirve hazırlıklarıyla geçirmiştik ve gece tırmanışa başlayacaktık. Gece 02:30 sularında tüm hazırlıklarımızı tamamlamış şekilde beş kişi tırmanışa başladık. Yola Z: Yeni projeler var mı? Elbette yeni projeler var. Dağların havasını soluyanlar, kentteyken de sürekli dağlara dönmenin planlarını yapar. Türkiye’nin belli başlı zirvelerine zevkle tırmandım. Önümüzdeki dönemde Avrupa ve Alpler’in en yüksek noktası olan Mont Blanch (4.792 metre), İran’da bulunan Demavent Dağı (5.671 metre), Rusya’da bulunan Lenin Peak (7.134 metre) ve dağcılık tarihinde bir efsane olan, her dağcının hayallerini süsleyen Everest! Ayrıca Enerji Grubu’nda çalışan dağcı arka- daşlarımla Zorlu markasının bayrağını en yükseğe çıkarmak için yeni projeler üretiyoruz. Dağcılık, yelken, motosiklet gibi ekstrem sporlar tüm dünyada şirketlerin marka yönetimi ve imaj çalışmalarında sıkça kullanılıyor. Küresel şirketler çalışanları arasındaki iç iletişimi ve dayanışmayı artırmak için de doğa sporlarından faydalanıyor. Sonuç olarak bizler Zorlu kültürü aldık. Çalışanlar olarak “en uzağa gitmek” “en yükseğe çıkmak” ve “en iyisini yapmak” gibi bir misyonumuz var. Bunun için daima hazır olmalıyız. çıktığımızda rüzgar şiddetlendi ve ara ara kar yağıyordu. 4000 metrenin üzerinde olduğumuz için yağış olduğunda ya dolu ya da kar şeklinde yağıyor. Ağrı Dağı’nda Temmuz ayında 3.000 metrede güneşten korunurken, zirveye yaklaştığınızda ağır kış koşulları ortaya çıkabiliyor. Son iki saati buzul üzerinde olmak üzere beş saatlik bir yürüyüşle zirveye vardık. Ağrı Dağı yüksek irtifada, buzulda krampon kullanma ve emniyet alma gibi teknik dağcılık tecrübesine ihtiyaç duyulan bir zirve. Z: Zirveye ulaştığınızda ne hissettiniz? Zirveye vardığımızda soğuk ve şiddetli rüzgar nedeniyle ayakta durmakta zorlanıyorduk. Olumsuz hava koşulları nedeniyle zirvede beş dakika kalabildik. Tüm kötü koşulların üstesinden gelip zirvede Vestel bayrağını açarak fotoğraf çektirdiğim an çok mutlu oldum. Ahmet Nazif Zorlu’nun “Çıkacaksan en yükseğe çık” sözünü yüksek sesle dile getirmek hatırladığım özel anlardan biriydi. Z: Doğa sporlarıyla uğraşmanın iş ve özel hayatınıza yansımaları nasıl? Dağcılık ve doğa sporları sayesinde daha sağlıklı olduğumu söyleyebilirim. Her iki kalp kapakçığımda da doğuştan sorun var, ama ben dağlara çıkmayı sürdürüyorum. Dağlar insanları mutlu eder. Doğadayken kentin keşmekeşinden uzak, enfes manzaralar eşliğinde, sevdiğiniz insanlarla huzurlu ve keyifli zaman geçirirsiniz. Tüm doğa sporlarında olduğu gibi dağcılıkta da iş hayatına dair olumlu kazanımlar elde edersiniz. Disiplin, ekip çalışması, zaman yönetimi, planlama, soğukkanlılıkla hareket etme gibi iş hayatının önemli unsurları dağlarda yanınızdan eksik olmaz. Dağcılık, bir yolda güvenle ilerlemek, birlikte hareket etmek, sorun çözebilmek, bir amaç varsa başarmak ya da yolculuğun kendisinden keyif alabilme sanatıdır. Dağcılık ruhu, bana iş hayatımda da sorunların üstesinden gelebilme ve dayanışma anlamında çok şey katmıştır. 54 köşe yazısı/metin salt Teknoloji modaya ışıltı katıyor Teknolojinin modası olur da modanın teknolojisi olmaz mı? Türkiye sokaklarında örneklerini henüz çok fazla görmesek de Avrupa, ABD ve tabii ki Japonya’da, baştan ayağa teknoloji giyen gençler sokaklarda boy gösteriyor. Özellikle “LED içerikli giysilerin modası geçiyor” bile demek mümkün. G eçenlerde özel işlerim için Amerika’ya gitmiştim. Orlando’dayken tropik fırtına Irene’in izin verdiği günler Universal Studios parklarına da gittim. Bu parklarda genelde hatıralık eşyalar teknolojiden nasibini alan cinsten olur. Amerika’da yaşarken bir Las Vegas gezisinde çocuklarımın resimlerini çektirmek yerine, lazer tarama ile üç boyutlu yüz profillerini cam küpler içerisine koydurmuştum. Hala masamda resim çerçevesi yerine onları tutuyorum. Altı yıl öncesinde ilginç bir teknolojiydi. Bu defa ise Universal Studio girişinde çevredeki sese duyarlı ekolayzırlar ekranları ilgimi çekti. Aslında satış noktasındaki kalabalığa bakılırsa herkesin ilgisini çekiyordu. Ortamda bir müzik çaldığında ekolayzır değişik renklerde yükselen barları ile müziğe eşlik ediyordu. Ancak daha da ilginç olan bu ekolayzır o kadar ince ve enerjisini kolaylıkla sağlayabiliyor ki ekolayzır aslında bir tişörtün üzerine konulmuş. Ortamda ses yok iken baktığınızda herhangi bir tişört gibi duruyor. Müzikseverlerin kişisel ilgilerini giyimlerine yansıttığı bir tişört diyorsunuz ama ortamda müzik başlayınca sese duyarlı bu tişört canlanıyor. Tişörtte olan tek figür ekolayzır ekranı değil, ülkenizin bayrağından tutun da sevgililer günü kalplerine kadar her şey var. Elbette bu yeni bir buluş değil. Uzun zamandır az enerji ile çalışan LED ışıkları hayatımızda yer alıyor. Bazı restoranlarda garsonların isim kartlarının ışıklı olduğunu hatta yakasına taktığı kart üzerinde kayan yazı şeklinde adının geçtiğini görmüşsünüzdür. Teknolojinin modası Genellikle teknolojinin modasının çabuk geçtiğinden söz ederiz. Apple iPhone çıkardığından beri kimse normal telefon beğenmez oldu. Tabletler yavaş ama emin şekilde diz üstü bilgisayarları piyasadan siliyor. Oysa moda söz konusu olduğunda teknoloji yeni yeni gündeme gelmeye başladı. Teknolojik üretim yöntemleri ile ter kokusu yaratmayan tişörtlerden, ütü gerektirmeye gömleklerden veya leke tutmayan giysilerden bahsetmiyorum. Onlar zaten uzun süredir var. Şimdi elektronik cisimleri giyim tarzımızın bir parçası yapmaya başladık. Abarttığımı düşündüğünüzü hissedebiliyorum. Peki “I kissed the girl” adlı şarkısı ile kilise korosundan tam zamanlı pop şarkıcılığına terfi eden Katy Perry’nin geçen yıl bir galada giydiği gece kıyafetindeki LED paneller ile kırmızı halıda parladığını biliyor muydunuz? Katy Perry’nin elbisesi kumaşın içine zarifçe yerleştirilmiş, ince LED panellerden oluşuyordu. LED’lerin açma kapama kontrolü yine elbisenin içindeydi. Giyilebilen LED’ler Aslında Katy’nin giydiği elbise, türünün ilk örneği değil. Cute Circuit firmasının kurucuları Francesca Rosella ve Ryan Genz bundan çok daha iddialı bir elektronik elbiseyi daha önce kırmızı halıya taşımıştı. Galaksi adlı bu elbise o kadar ilgi çekiyor 55 Giyilebilen parıltılı teknolojiler moda tasarımı ve uygulamalı bilim bölüm öğrencilerinin doktora tezi olmaktan çıkıp kırmızı halı da halkın gözü önüne geldi. ki sonunda Şikago’daki Bilim Ve Endüstri Müzesi’nde sergilenmeye başlandı. Galaksi elbisesi 2 milimetre karelik LED panellerden oluşuyor. Bu panellerden 24 bin tanesi bir araya geldiğinde unutulmaz bir renk cümbüşü ortaya çıkıyor. Elbisede ışığı daha yumuşak dağıtmak için dört kat ipek şifon ile onların üzerine işlenmiş 4 bin Swarovski kristali kullanılmış. Tüm elbiseyi kaplayan bu LED paneller sadece bir iPod pili ile yaklaşık bir saat çalışabilecek teknolojiye sahiptir. İlk bakışta bu süre az gelebilir ama aslında kırmızı halıda çekimler yapılıp içeriye girene kadar yetecek bir süre. Galaksi’nin yaratıcısı Cute Circuits firmasının bir diğer ürününü ise 2010 yılında Oslo’da yapılan Erovizyon Şarkı Yarışması’nda Azerbaycan adına yarışan Safura final gecesinde giyildi. Safura’nın beşinci olarak oldukça başarılı bulunduğu bu yarışmada, ışıltılı sahne giysisi de Avrupa çapında tanıtım şansı buldu. İster üstümüzde taşıyalım ister cebimizde konu teknoloji olduğunda üzün süren araştırma ve geliştirme çalışmaları gerekiyor. Giyilebilen LED’ler konusunda önemli çalışmalar yapan kuruluşlardan biri ünlü Alman Fraunhofer Enstitüsü. Enstitü esnek elektronik materyal geliştirilmesi için çalışıyor. Bu elektronik materyal yıkanabiliyor hatta ütülenebiliyor. Fraunhofer araştırmacılarının kurduğu Strechable Circuit (Esnek Devreler) adlı şirket teknoloji ile tekstil tasarımı bir araya getiren projeler ortaya koyuyor. Şirketin hayata geçirdiği projelerden biri Utopia Projesi. İşadamlarına yönelik bu projede Avusturyalı tasarımcı Wolfgang Langeder ile çalışarak bir takım elbise üretildi. Takım elbise içerisine konan bir cep telefonu çaldığında arayan numarayı veya SMS geldiğinde mesajı elbise üzerinde gösterebiliyor. Firmanın bir diğer projesinde lüks giyim sektörü hedefleniyor. Moon Berlin adı verilen bir marka yaratılmış. Elbiselerin içine yerleştirilmiş esnek elektronikler ve LED’ler ile ışık ve gölgeler yaratılarak göz kamaştıran tasarımlar ortaya çıkarılmış. 2011 başında Berlin Moda Haftası’nda 23 parçalık bir koleksiyon “Ben robot değilim” adı altında moda dünyasına sunulmuş ve yüksek beğeni toplanmış. Bu koleksiyonun yaratıcısı Christian Bruns bir röportajında, teknolojinin önceki aşamalarında LED’lerin çok kırılgan ve nazik olduğunu, tasarımcıyı çok kısıtladığı için elbiselerdeki aydınlatma kategorisinin gelişemediğini ancak yeni teknoloji ile bu sorunların aşıldığını iletiyor. Bruns ışık ve gölgenin tekstilde kullanılmasının ilk başta insanlara robotları hatırlattığını ancak tasarımların tam bir zarafet içinde olduğunu vurgulamak için Berlin sergisinin adını “Ben robot değilim” koyduklarını açıklıyor. Resimlere bakıp siz karar verin. Giyilebilen parıltılı teknolojiler moda tasarımı ve uygulamalı bilim bölüm öğrencilerinin doktora tezi olmaktan çıkıp kırmızı halı da halkın gözü önüne geldi. Yakın zamanda bu teknolojinin ucuzlaması ve daha dayanıklı hale gelmesiyle sizin dolabınızda da yer alması bekleniyor. Kendinizi ışıldamaya şimdiden hazırlayın. 56 haber İstanbul’da bale şöleni Bale dünyasının süper starı Roberto Bolle, Zorlu Center’ın sponsorluğunda “Roberto Bolle and Friends” gösterisiyle Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda unutulmaz bir bale şöleni gerçekleştirdi. D ünyaca ünlü İtalyan bale sanatçısı Roberto Bolle, “Roberto Bolle and Friends” gösterisi için Türkiye’deydi. 20-21 Temmuz’da Zorlu Center’ın sponsorluğunda Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen iki gösteri, izleyenlerden yoğun ilgi gördü. Gösterinin ardından Bolle onuruna, uluslararası konukların ve cemiyet hayatından ünlü isimlerin katıldığı özel bir davet düzenlendi. Bolle’yi hiçbir gösterisinde yalnız bırakmayan ünlü dostlarının yanı sıra Feryal-Kemal Gülman, Elif Dürüst, Siren Ertan, Demet Sabancı ve Cengiz Çetindoğan, Bettina Macler, Alasdair Dundas, Nevbahar-Ali Koç, Ece Sükan, Esra Oflaz, Meltem Cumbul, Hande Ataizi, Alara Koçibey, Carolin Koç, Aslı Tümen, Esra Dinçkök, Yağmur Ünal, Melisa Eliyeşil, Ender Mermerci, Burçak Sayılgan, Burcu Hanif, Zeynep-Selin Fadıllıoğlu, İlker İnanoğlu, Yasemin Kozanoğlu, Olgun-Berrin Zorlu, Emre-Zeynep Zorlu, Selen Zorlu Melik, Bakır Melik gibi iş ve cemiyet dünyasının tanınmış isimleri İzzet Çapa’nın sahibi olduğu Nahide’de gerçekleştirilen davette bir araya geldi. Ömer Karacan’ın inisiyatifiyle gerçekleştirilen Gala Gecesi’nin gelirinin bir bölümü, temel ve sosyal haklardan yoksun çocukların ruh sağlıklarını koruma altına alan “Açık Kapı”ya bağışlandı. 57 Türk çocuklarına el uzattı Açılacağı 2012’nin son çeyreği itibariyle Londra ve Broadway gibi merkezlerde sahnelenen dünyaca ünlü eserleri Türk sanatseverlerle buluşturacak olan Performans Sanatları Merkezi’ne sahip Zorlu Center’ın ana sponsorluğunda düzenlenen gösterilerin en ilginç yanı Bolle’nin Türk çocuklara destek vermek için programını değiştirip İstanbul’a gelmesi oldu. İstanbul’daki gösterinin ertesinde Roma’da 20 bin kişilik izleyici kitlesine dans edecek olan süper star, İstanbul’daki hayranlarıyla buluşmak için programını değiştirmişti. Bolle, 21 Temmuz’da bir kez daha İstanbullu sanatseverle Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda bir araya geldi. 14 yaşındayken keşfedildi Roberto Bolle Dünyaca ünlü bale sanatçısı Rudolf Nureyev tarafından 14 yaşındayken keşfedilen Bolle, şimdilerde La Scala Tiyatrosu’nda baş konuk sanatçı ve New York Amerikan Bale Tiyatrosu’nda baş dansçı olarak sahne alıyor. Dünyanın en prestijli bale topluluklarının gösterilerinde klasik ve modern rollerde performans sergileyen Bolle, daha önce Kraliçe II. Elizabeth, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Papa II. John Paul gibi isimlerin şerefine de dans etti. 1999 yılında UNICEF tarafından “İyi Niyet Elçisi” olarak atanan Bolle, 2009 yılında Davos Dünya Ekonomik Forumu’nda “Genç Global Lider” ödülü için aday gösterildi. Roberto Bolle gösteri öncesi bir dizi röportaj vermek için, Zorlu Center satış ofisinde gazetecilerle bir araya geldi. 58 haber Emagaza.linens.com.tr açıldı Linens tüketicileri, Haziran 2011 itibariyle emagaza.linens.com.tr adresinden online olarak alışveriş yapmaya başladı. Tüketiciler, siteye ücretsiz üye olarak Linens ürünlerini gönül rahatlığıyla satın alıyor. L inens ürünlerini online almak isteyen müşterilere, Haziran 2011’den bu yana emagaza. linens.com.tr adresi hizmet veriyor. Siteye ücretsiz kayıt yaptırdıktan sonra istenilen ürünler alışveriş sepetine eklenerek, kredi kartı ya da havale yoluyla ödeme yapılabiliyor. Ürünler belirtilen adreslere ücretsiz olarak teslim ediliyor. Emagaza. linens.com.tr’nin hedef kitlesini 25-55 yaş arası kadınlar oluşturuyor. Site kullanıcılarının genel profili ise Türkiye çapında İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Antalya, Samsun, Kayseri, Trabzon, İzmit, Konya, Diyarbakır, Erzurum, Van, Çorlu, Balıkesir, Muğla, Gaziantep, Manisa, Gebze, Adapazarı, Eskişehir, Aydın gibi çeşitli illerden dağılım gösteriyor. Sitede Linens markalı yatak odası, banyo, bebek, zücaciye ve aksesuvar grubu ürünlerin yanı sıra Valeron ve Pierre Cardin ürünleri de satışa sunuluyor. Siteden aynı zamanda Taç Kart başvurusu yapılabiliyor ve kart gönderimi yine ücretsiz olarak gerçekleştiriliyor. Taç Kart müşterileri, kampanya, uygulama ve promosyonlar konusunda e-bülten ve SMS’lerle düzenli olarak haberdar ediliyor. Emagaza.linens.com.tr’nin bilinirliği artıyor Linens mağazalarında geçerli olan kampanya, indirim ve uygulamalar emagaza.linens.com.tr’de de uygulanıyor. Sitede kurumsal çalışanlara özel indirimler sunulmasının yanı sıra kişiye özel indirimler ve kupon çalışmalarının da yapılması planlanıyor. Hazırlıkları sürdürülen bir diğer sistemle de Taç Kart sahipleri hediye puan kazanıp bir sonraki alışverişlerinde hediye puanlarını kullanabiliyorlar. Özel fiyatlı ve kampanyalı ürünler dışında, vadeli alışverişlerde yüzde 5, peşin alışverişlerde yüzde 10 hediye puan kazanabiliyorlar. Emagaza.linens.com.tr’nin bilinirliğini artırmak için Google adwords’de banner çalışmaları ile duyuru yapılıyor. Çeşitli periyodlarda müşterilere gönderilen e-bültenlerle de sitedeki yenilikler, kampanya ve uygulamalar konusunda bilgilendirme yapılıyor. Site, Türkiye’de 128 bit SSL sertifikası ile Global Sign tarafından kredi kartı hırsızlığı ve sahtekarlığa karşı korunuyor. Sitede ürün değişimi de kolaylıkla yapılabiliyor. Tüketiciler, iade etmek istedikleri ürünü (tahrip edilmemiş, ambalajı zarar görmemiş) faturası ve iade nedenini içeren bir dilekçeyle birlikte Linens’e ulaştırabiliyorlar. Ayrıca 0800 219 01 08 numaralı Linens ücretsiz tüketici danışma hattından, müşteri çağrı merkezini arayarak ya da [email protected] müşteri şikayet hattına e-posta göndererek gerekli yardımı alabiliyorlar. 59 10 il, 10 yuva, 10 huzurevi Taç’landı Ev tekstil sektörünün lider markası Taç’ın gerçekleştirdiği “10 İlde 10 Çocuk Yuvası-10 Huzurevi” adlı proje kapsamında, 2010-2011 döneminde de 10 ilde huzurevleri ve çocuk yuvalarının nevresim, perde, havlu gibi ihtiyaçları karşılandı. E v tekstil sektörünün lider markası Taç’ın, Mehmet Zorlu Vakfı’nın desteğiyle 2009’dan bu yana gerçekleştirdiği “10 İlde 10 Çocuk Yuvası-10 Huzurevi” adlı örnek sosyal sorumluluk projesi kapsamında, bu kurumlardaki sevgi ve ilgiye ihtiyaç duyan çocuklar ve yaşlılar konusuna ilgi çekilmesi ve duyarlılığın artırılması amaçlanıyor. Proje kapsamında, daha önceki yıllarda olduğu gibi 2010-2011 döneminde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) ile birlikte seçilen Konya, Sivas, Edirne, Malatya, Hatay, Kahramanmaraş, Samsun, Ordu, Afyon, Diyarbakır ve İstanbul’da yer alan bir huzurevi ve bir çocuk yuvasının nevresim, perde, havlu gibi ihtiyaçlarını karşıladı. Çocuk yuvaları Konya Çocuk Yuvası (0-12), Sivas Çocuk Yuvası (7-12), Edirne Çocuk Sitesi (0-12), Hatay Çocuk Yuvası (0-12), Kahramanmaraş Çocuk Yuvası (0-12), Samsun S. Yançatoral Çocuk Yuvası, (0-12), Ordu Çocuk Yuvası (7-12), Afyon Çocuk Yuvası (0-6), Diyarbakır Çocuk Yuvası ve Kız Yetiştirme Yurdu (0-6), Diyarbakır Yenişehir Yuvası (7-12) Huzurevleri Konya Dr. İsmail Işık Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi, Konya Akşehir Nasreddin Hoca Huzurevi, SHÇEK Sivas Belediyesi İhramcızade İsmail Hakkı Toprak Huzurevi, Edirne Huzurevi, Malatya Huzurevi, Hatay Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi, Kahramanmaraş Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi, Samsun Huzurevi Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi, Ordu Ahmet Cemal Mağden Huzurevi, Afyonkarahisar Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi 60 haber Zorlu Tekstil’den 48 bin fidan Zorlu Tekstil Grubu’na ait, 24 bin fidanın dikimiyle bu yıl ikincisi gerçekleştirilen “Ülkem İçin Ormanı” ağaçlandırma projesinin Mayıs 2012’de tamamlanması planlanıyor. Böylece proje dahilinde dikilen fidan sayısı 48 bine ulaşacak. T opraklarının büyük bir kısmı çölleşme ve erozyon tehdidi altında bulunan ülkemizde, ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları büyük önem taşıyor. Mehmet Zorlu Vakfı’nın da desteği ile 2010 yılında temeli atılan “Zorlu Tekstil Ormanı” projesi bu yıl Kasım ayında başlanacak ağaçlandırma çalışmalarıyla büyümeye devam ediyor. Bu bilinçle hareket eden Zorlu Tekstil Grubu, gelecek nesillere yeşil bir dünya bırakmak ve doğayla iç içe bir yaşama katkı sağlamak amacıyla fabrikalarının bulunduğu bölgelerde ağaçlandırma çalışmalarını sürdürüyor. Zorlu Tekstil fabrikasının faaliyet gösterdiği Lüleburgaz bölgesinde, merkez ilçe Deveçatı ve Lüleburgaz ilçesi Çeşmekolu köylerinde 24 bin sedir ve karaçam fidanlarının dikiminin ardından Lüleburgaz Osmancık mevkiindeki 15 hektarlık alan- da 24 bin sedir ve karaçam dikimi için hazırlıklar yapılıyor. Zorlu Tekstil Grubu, Lüleburgaz fabrikasının CO2 salınımına karşılık geliştirdiği, çevreye duyarlı ve çevre dostu tutumu ile sosyal sorumluk bilincini geliştirmeye ve doğanın korunmasına katkı sağlamayı amaçlıyor. Mehmet Zorlu Vakfı’nın diğer faaliyetleri için www.mzv.org.tr adresini ziyaret edebilirsiniz. 61 Valeron Paris’te yine göz doldurdu 9-13 Eylül tarihleri arasında ev tekstil sektörünün en önemli fuarlarından biri olarak kabul edilen Maison&Objet’ye Zorlu Tekstil Grubu bir kez daha Valeron ile katıldı. Farklı ve kaliteli tasarımlarıyla dikkat çeken Valeron, özel koleksiyonlarını tüketicilerle buluşturdu. Y aşadığımız çağda, değişen koşullarımızla beraber kendimizi ifade etme biçimimiz de değişti. Bir tüketici olarak, kişiliğimizi, hayat tarzımızı ve beğenilerimizi tasarımla dışa vuruyoruz. Ürünlerin kalitesi, markası veya fiyatı ne olursa olsun estetik açıdan bakış açımıza uymuyorsa, bizi yeterince ifade etmediğini düşünüyorsak o ürünü almıyoruz. Ürün tercihinde tasarımın öneminin bu denli artması piyasadaki rekabeti de farklı bir noktaya taşıdı. Modadan teknolojiye, otomotiv sanayisinden beyaz eşyaya kadar birçok alanda şirketler tasarımlarını yarıştırıyor. Özgün, yenilikçi, ilerici tasarımlar markaların her zaman bir adım daha öne çıkmasını sağlıyor. Tasarım gücünün ön plana çıktığı alanlardan biri de ev tekstili. Tekstil dünyasında onlarca markanın içinden sıyrılmak ve tüketicide bir değer oluşturmak için firmaların işin estetik yönüne olan ilgisi de artıyor. Düzenlenen tasarım fuarlarında markalar açtıkları standlarla tasarımlarını tüketicileriyle buluşturuyor. Tasarım dünyasının en değerli fuarı Fransa’nın romantik şehri Paris’te her yıl düzenlenen Maison&Objet, tasarım dünyasının en gözde fuarlarından biri. Birçok ünlü tasarımcı, firma ve markalar her yıl düzenlenen bu fuarda, tüketicileriyle bir araya gelmeyi bekliyor. Dünyanın ilgisini üzerine çeken fuar, ev tekstili sektörü için de ayrı bir öneme sahip. Bu yıl ikinci defa kapılarını açan ve 9-13 Eylül tarihleri arasında dünyanın ünlü markalarıyla tasarımcılarını ağırlayan Maison&Objet’te, sonbahar kış 2011-2012 koleksiyonları görücüye çıktı. Dekorasyon, ev ve ofis tasarımı, mobilya, el sanatları ürünleri, hediyelik ve hatıra eşyaları, mutfak ve banyo aksesuarlarının sergilendiği fuara her yıl olduğu gibi Zorlu Tekstil Grubu Valeron markasıyla katıldı. kendini kabul ettiren Valeron, sade ve şıklığı esas alan tasarımlarıyla, lüksü ulaşılabilir bir kavram haline dönüştürdü. Nevresim takımları, bornozlar, havlular ve perde çeşitlerine kadar A’dan Z’ye ev tekstiline dair bütün ürünleri çok özel koleksiyonlarıyla piyasaya sunuyor. 2005 yılında ev tekstili dünyasına girdiğinden beri sektöre yenilikçi ve özgün bir soluk getiren Valeron, sadeliği ve şıklığı harmanladığı koleksiyonlarıyla fuar alanındaki 2. Salon, A10-B9 standında tüketicilerle bir araya geldi. Valeron, kullandığı renkler, malzemeler ve desenlerle değişik stiller yaratıyor. Koleksiyonlarında modern ve klasik tarzı sentezleyerek kaliteli, stil sahibi ve yenilikçi tasarımlara imza atıyor. Toprak tonlarıyla sade ve zarif bir şıklığın hakim olduğu Valeron, göz kamaştırıcı, ışıltılı tasarımlara da yer veriyor. Canlı renkleri ve dinamik desenlerinin yanı sıra altın rengin kullanıldığı, dantel ve güpür işlemelerinin de bulunduğu ürünleriyle her zevke göre farklı seçenekler sunuyor. Kalitesiyle dikkat çeken Valeron tasarımları, ev tekstilindeki diğer rakiplerinden ayrılmayı başarıyor. Sade şıklığın adresi Zorlu Tekstil Grubu’nun seçkin markalarından biri olan Valeron, kendini Avrupa ev tekstili pazarına tanıttıktan sonra başta Avrupa, Rusya ve Çin olmak üzere dünya çapında 50’ye yakın ülkede tüketicileriyle buluşuyor. Uluslararası arenada 62 koleksiyon Linens koleksiyonu yine büyülüyor Linens’in 2011-2012 Koleksiyonu yine ev modasına yön veriyor. Koleksiyonda sonbaharın romantik esintilerini, şehrin enerjisini, modern yaşamın konforunu ve dünyadaki birçok kültürü görmek mümkün. E stetikle deneyimin buluştuğu Linens’in yeni koleksiyonunda yatak örtüleri, nevresim takımları, perde ve döşemelikler, mutfak tekstili, dekoratif aksesuarlar, havlu-bornoz setleri ve bebek ürünlerinden oluşan birçok ürün etkileyici ve güçlü tasarımlarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Linens 2011-2012 Koleksiyonu Private Club, Woodland Melody, Arty Shadow ve Modern Serenity olmak üzere toplam dört temadan oluşuyor ve müşterilerine zengin alternatifler sunuyor. Sonbaharın romantik esintilerini evinde hissetmek isteyenler, aradıklarını Linens 2011-2012 Koleksiyonu’nda bulacaklar. Private Club Bu tema, modern ve şehirli rustik ile sofistike detayların zekice birleşimini ürünlerinde taşıyor. Şehrin dinamizmini ve şıklığı anlatan temada, kahve, siyah zemin tonları üzerinde mavi, mor, kırmızı ve pembe tonları hakim. Private Club, çiçekli ve patchwork ile çizgili ve baskılı motiflerin karışımını içeriyor. Temada pamuk, tweed, flanel, shetland, kadife, saten, tafta gibi yumuşak ve mat dokular kullanılıyor. Woodland Melody Woodland Melody, sonbaharın hüzünlü ve bir o kadar romantik havasını evinizde estirecek. Kahve, haki, gri gibi sonbahar ışık- larını yansıtan natürel renklerin hakim olduğu temada, doğallık şehir hayatıyla buluşuyor. Dore ve yıldız ışıltılarıyla zenginleştirilen Woodland Melody’de ahşap, pamuk, yün, deri gibi doğal materyaller ön planda. Arty Shadow Evinizde oturduğunuz yerden dünya seyahatine çıkmak istiyorsanız, Arty Shadow tam size göre. Ahşap, deri, taş, seramik, metal, patchwork ve suluboya desenleriyle tema, maskülen ve zengin bir his bırakıyor. Çelik mavisi, denizci mavisi, gece mavisi, kobalt mavi, indigo, petrol mavisi ve turkuaz gibi mavinin en güzel tonlarına, kahverengi, çikolata kahvesi, capuccino ve süt rengi tonları gibi içinizi ısıtan sıcak renkler eşlik ediyor. Modern Serenity Pembenin tonlarına çelik grisi gibi sert hatlı tonların eşlik ettiği Modern Serenity’de, feminen, sofistike, hassas ve romantik bir tarz yansıtılıyor. Estetik ve mimarileşmiş bir doğa etkisinin öne çıktığı temada, deri, kadife, kürk, yün, seramik, porselen, beyazlatılmış ahşap, cam ve metal materyaller ağırlıklı olarak kullanılıyor. Organik, yuvarlak ve spiral formları doğadaki haliyle bizimle buluşturan Modern Serenity’de mermer grisi, çelik grisi, vizon, pudra, kum rengi ve taş rengi gibi keskin renklerle kırmızı, bordo, fuşya, narçiçeği ve canlı pembe gibi tonlar buluşuyor. 63 Linens 2011-2012 Koleksiyonu Private Club, Woodland Melody, Arty Shadow ve Modern Serenity olmak üzere toplam dört temadan oluşuyor ve müşterilerine zengin alternatifler sunuyor. 64 haber Gaziantep GAZDAŞ’tan kampanya GAZDAŞ, doğal gaz kullanımını yaygınlaştırmak için yeni bir kampanya başlattı. Kampanya kapsamında 3 Ağustos-31 Ekim tarihleri arasında aboneliğini yaptıran ya da tesisat dönüşümünü gerçekleştirerek sözleşme imzalayan aboneler, sürpriz hediyeler kazanacak. Z orlu Enerji Grubu’nun sinerjisiyle kaliteli, sürekli, güvenilir ve müşteri odaklı doğal gaz dağıtım hizmeti veren GAZDAŞ, doğal gaz kullanımını yaygınlaştırmak için yeni bir kampanya sunuyor. Kampanya kapsamında 3 Ağustos-31 Ekim tarihleri arasında aboneliğini yaptıran ya da tesisat dönüşümünü gerçekleştirerek sözleşme imzalayan aboneler, her ay yapılacak çekilişlerle LCD televizyon, doğal gaz sobası ve kombi kazanma şansı yakalayacaklar. GAZDAŞ Gaziantep Bölge Müdürü Muzaffer Yalçın, Ağustos ayında doğal gaz aboneliğini yaptıran ya da tesisat dönüşümünü gerçekleştirerek sözleşme imzalayan abonelerin, çok sayıda hediye kazanma imkanı olduğunu söyleyerek şu bilgileri aktardı: “Doğal Gaz Cihazları Sanayicileri ve İşadamları Derneği (DOSİDER) ve Doğal Gaz Soba Üreticileri’nin de katkılarıyla gerçekleştirdiğimiz kampanyaya katılanlar, 100’den fazla hediye için yapılacak çekilişte Airfel, Alarko-Carrier, Ariston, Baymak, Bosch, Demirdöküm, ECA, Ferroli, İmmergas, Termodinamik, Vaillant, Viessmann marka kombiler ve Hoşseven, Gilan, Silver, Şule marka doğal gaz sobalarının yanı sıra Regal marka LCD televizyonlardan birini kazanma şansına sahip olacaklar.” Kampanya kapsamında 8 Eylül, 11 Ekim ve 15 Kasım tarihlerinde olmak üzere noter huzurunda üç ayrı çekiliş gerçekleştirilecek. Çekilişe katılarak hediye kazananlar, yerel gazetelerde ilan edilecek. Her abonelik ya da sözleşme işleminin ilgili aya ait bir çekiliş şansı sağlayacağı kampanyada, işlemlerini erken yaptıranların, sonraki aylara göre daha fazla kazanma şansı olacak. Doğal gaza geçmek çok kolay Muzaffer Yalçın, doğal gaz kullanmak için tesisat dönüşümü yaptırmak isteyenler için 36 aya kadar vadeli taksit olanağı bulunduğunu söyledi. Yalçın, talep edilmesi durumunda, GAZDAŞ yetkililerinin apartman toplantıları düzenleyerek işlemler ve kampanyalarla ilgili bilgi verdiklerini de sözlerine ekledi. Muzaffer Yalçın 65 Türkiye’nin ilk kuş izleme radarı Zorlu Enerji Grubu doğal hayatın korunması konusundaki duyarlılığı ve yenilikçi iş anlayışıyla, Gökçedağ Rüzgar Santrali’ne Türkiye’nin ilk kuş izleme radarını kurdu. Amaç, hem kuşları hem de türbinleri korumak... G ökçedağ Rüzgar Santrali’nde iki yıl boyunca sürdürülen kuş araştırmaları ve yayınlanan raporlar, santralin kuş göç yollarından en az 50 kilometre uzakta olduğunu ve kuşların türbinler nedeniyle zarar görmediğini ortaya koymuştu. Ancak Zorlu Enerji Grubu, doğal hayatın korunması konusundaki duyarlılığı ve yenilikçi iş anlayışıyla, ülkemizde önemli bir ilke daha imza attı. Gökçedağ Rüzgar Santrali’ne Türkiye’nin ilk kuş izleme radarını kurdu. Amerikalı Detect firmasının geliştirdiği Merlin Radar Sistemi, santral yakınındaki olası kuş hareketleri sırasında kuşların kanatlara çarparak ölmesini ve türbin kanatlarının hasar görmesini engellemeyi amaçlıyor. Sistem; rüzgar santrallerine yaklaşan kuş veya kuş sürülerini tespit ederek, monitörden gerçek zamanlı olarak izleyebiliyor, operasyonel olarak türbinler kuş geçişi esnasında kısa süre için durdurabiliyor ya da LRAD (Long Range Acoustic Device) sistemi ile kuşların uçuş istikametini değiştirebiliyor. LRAD sistemi, yüzlerce metreye ulaşabilen ses dalgalarıyla uyarıcı sinyaller göndererek kuşların yön değiştirmesini sağlıyor. Kurulumu yapılan Merlin Radar Sistemi, deneme ve gözlem çalışmalarının ardından uygun yerin seçilmesiyle en geç 2012 yılı ilkbaharında aktif olarak çalışmaya başlayacak. 66 haber Enerji elçileri artıyor Zorlu Enerji Grubu’nun “Enerjimiz Çocuklar İçin” projesi kapsamında Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) ile bu yıl da sürdürdüğü yaz eğitimleri ile 3 bin 300 yeni enerji elçisi yetişecek. Z orlu Enerji ve TEGV işbirliği ile vakfın Afyon, Ankara, Antalya, Diyarbakır, Eskişehir, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Samsun, Şanlıurfa ve Van’da bulunan 12 eğitim parkında gerçekleştirilecek eğitimle bu yıl 1.800 çocuğa ulaşmayı hedefliyor. Böylece iki yıl içinde enerji elçisi olan çocukların sayısı 3 bin 300’e yükselecek. TEGV’in İstanbul’daki Sema-Aydın Doğan Eğitim Parkı’nda düzenlediği ilk eğitime katılan çocuklar, Zorlu Enerji’nin sevimli maskotu Yeşil Ejderha ile birlikte çeşitli oyunlar oynayarak hem eğlendi hem de enerji konusunda bilgilendiler. Eği- timde enerjinin günlük hayatımızdaki yeri, yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji tasarrufunun önemi, çocuklara interaktif ve eğlenceli bir dille anlatıldı. Eğitimin ardından bir de atölye çalışması düzenlendi. Burada çocuklar, aileleri ve arkadaşlarının dikkatini enerji tasarrufu konusuna çekmek amacıyla çeşitli objeler tasarladılar. Tüm bu çalışmaların sonunda Yeşil Ejderha, çocukları “Enerji Biriktirme Takımı”na üye yaptı. Görev rozetlerini takan çocuklar özel malzemelerin yer aldığı görev kutusunu alarak arkadaşlarında ve ailelerinde enerji tasarrufu bilincini yaygınlaştır- mak için çalışmaya söz verdi. Etkinlik kapsamında çocuklar, Zorlu Enerji Grubu’nun “Her Nefes Bir Enerji” projesine de katıldılar. Böylece, sese duyarlı internet sitesi www.hernefesbirenerji.com üzerinden nefes vererek ihtiyacı olan okullardaki arkadaşlarına elektrik yardımı sağlamaya katkıda bulundular. Hedef 2011 sonunda 60 bin çocuğa ulaşmak Zorlu Enerji Grubu’nun Mart 2010’da hayata geçirdiği “Enerjimiz Çocuklar İçin” projesi bir yıl içinde 45 bin çocuğa ulaştı. 6-12 yaş ilköğretim öğrencilerini hedef alan proje çocuklarda, enerji kaynakları, yenilenebilir enerjinin önemi ve ener- 67 jinin tasarruflu kullanımı konularında farkındalık yaratmayı hedefliyor. Zorlu Enerji Grubu Kurumsal İletişim Müdürü Şebnem Erverdi, bu önemli projenin Zorlu Enerji Grubu’nun sürdürülebilirlik, çevreyi korumak ve sosyo-ekonomik hayata değer katmak gibi bakış açılarını temel alan iş anlayışını yansıttığını dile getirdi. Zorlu Enerji Grubu’nun enerji sektörüne ve Türkiye’ye doğru katkılar yapmayı ilke edindiğini belirten Erverdi, “Enerjimiz Çocuklar İçin” projesi ile 2011 yılı sonuna kadar 60 bin çocuğa ulaşmayı hedeflediklerini söyledi. Erverdi, çevreye ve yaşadığı dünyaya duyarlı genç nesillerin yetişmesinde enerji sektörü oyuncularına büyük sorumluk düştüğüne dikkat çekti. TEGV Eğitim ve Gönüllü Departmanı Proje Sorumlusu İşlev Sevgül ise Zorlu Enerji Grubu ile yürütülen işbirliğinin, yenilenebilir enerjinin gelişimi ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaşması açısından büyük önem taşıdığını vurguladı. Sevgül, “Fosil yakıtlar ve nükleer teknolojinin çevre üzerinde yarattığı etkiler göz önünde bulundurulduğunda, yenilenebilir enerji kaynaklarını tanıyarak büyüyen çocukların yetişmesi son derece önemli” dedi. Türkiye’nin dört bir yanında Enerjimiz Çocuklar İçin Zorlu Enerji Grubu, “Enerjimiz Çocuklar İçin” eğitimlerini, bugüne kadar grubun yatırımlarının bulunduğu Osmaniye, Denizli, Rize, Erzincan, Kars, Gaziantep ve Tekirdağ’da bulunan ilköğretim okulları ile TEGV’in eğitim parklarında ve LÖSEV’in Ankara’da bulunan Lösemili Çocuklar Köyü’nde düzenledi. Enerji eğitimleri ayrıca Zorlu Enerji Grubu çatısı altında toplanan tüm şirketlerin çalışanlarının çocuklarına da ulaştı. 68 köşe yazısı/Ayşegül Güngör Minerva Eğitim Teknolojileri A.Ş. Genel Müdürü [email protected] İçimizdeki sesi dinlemek Nereye varmak istediğimiz, nasıl bir hayat yaşamak istediğimizle doğru orantılı. Hedefimize ulaşmak için en önemli ve en öncelikli konu şu an bulunduğumuz yerin farkında olmak. Bunun da yolu yaşadığımız hayata sahip çıkmak, güçlü ve zayıf yönlerimizi doğru analiz etmek… Ç ocukluğum Serencebey Yokuşu’nun tepesinde geçti. İlkokula Çırağan Caddesi’ndeki Barbaros İlkokulu’nda başladım. Her sabah Serencebey Yokuşu’nu büyük bir neşe ile koşarak iniyor, her akşam o yokuşu yorgunluk ve bıkkınlık ile çıkıyordum. Yokuşun üzerine üç kat merdiven de çıkınca eve vardığımda yorgun oluyor ve hiçbir şey yapmak istemiyordum. Bazı günler dedem beni okuldan alır ve yokuşu birlikte çıkardık. Bu anlar en mutlu olduğum zamanlardı. Çünkü dedem elimdeki yükü alırdı. Sırtımda yük olmayınca o yokuşu dedemle birlikte konuşarak çıkınca eve nasıl gittiğimi anlamazdım. Bir gün bana “Bak seninle bir oyun oynayalım. Ben yaşlı bir insanım aynı senin gibi ben de bu yokuşu çıkarken yoruluyorum ve ara sıra mola vermem gerekiyor. Bu molalarda geriye bakarak ne kadar yol aldığımı görüyorum, sonra ileriye bakıyorum ve ulaştığım yeri görmek beni mutlu ediyor. Sen de bu şekilde yapabilirsin. Arada mola ver, elindeki çantanı bırak ve dinlendiğine emin olduğunda eline al ve ileriye doğru yürü. Daha az yorulduğunu hissedecek ve eve daha kısa sürede ulaştığını göreceksin” dedi. Ertesi gün bu yöntemi denedim, yorulduğum an sırtımdaki çantayı bırakıp geriye baktığımda uzun bir yol aldığımı gördüm. Bir anda önümdeki yol kısalmış gibi geldi bana ve mola vermek istemedim. Eve hemen hemen aynı saatte varmış ve her zamanki gibi yorulmamıştım. Eve geldiğimde dedem bendeki değişikliği görünce gülümsedi ve hayatım boyunca bana yol gösteren, motivasyonum düştüğünde beni ayağa kaldıran ve içimdeki girişimci ruhu ortaya çıkaran şeyleri söyledi. “Nereye gideceğini bilmen için önce nerede durduğuna bakman lazım. Hayatta da aynı bu yol gibi birçok yokuş var. İnişler hızlı olur ve nasıl indiğini anlamazsın bile ama yokuşu çıkarken dikkatli ol. Enerjini iyi kullan ki yolun yarısında pes etme. Her yokuşun tepesine çıktığında bir bak aşağıya hangi yoldan geldiğini gör ve sonraki yokuş için hazırlan. Daha kısa bir yol var mı bak.” Ben bu sözleri hiç unutmadım ve sizlerle paylaşmak istedim. Daha sonraki günlerde bu yöntemle çantamın ağırlığını hissetmemiştim bile. Öncelikle nereye varmak istediğimizi bilmemiz gerekiyor. Eğer hedefimiz belli değilse ona ulaşmak da imkansız hale geliyor. Nereye varmak istediğimiz, nasıl bir hayat yaşamak istediğimizle doğru orantılı. Hedefimize ulaşmak için en önemli ve en öncelikli konu şu an bulunduğumuz yerin farkında olmak. Bunun da yolu yaşadığımız hayata sahip çıkmak, kendimize karşı dürüst olmak, güçlü ve zayıf yönlerimizi doğru analiz etmek. Zayıf yönlerimize odaklanmamak, güçlü yönlerimizi daha güçlü hale getirmek. Bu analizi yaptıktan sonra harekete geçmek gerekiyor. Hedefe ulaşmak için neler yapılması gerektiğini belirlemek, seçenekleri geliştirmek ve yola çıkmak gerek. Bu yol bazen uzun olabiliyor ve bizi yorabiliyor. Yorgunluğun üstesinden gelmek için bazen mola almak ve durup dinlenmek gerekiyor. Herkes kendi hayatının lideridir Bu mola sırasında da boş durmamak önemli. Bu dönemi hedeflerimize ulaşmak için bir fırsat olarak görmeliyiz. Herkes istediği şeyi elde edebilir ve herkes kendi hayatının lideridir. Kendi hayatımızın lideri olabilmek için bir iç girişimci olmalı ve kendi kendimizi keşfetmeliyiz. Hepimiz kendi geleceğimizi ya- ratıyoruz ve kendi seçimlerimizi yaşıyoruz. Her gün kendimizin sahip olamadıkları için başkalarını suçluyorsak, hayatımızda “Her zaman ben doğruyum, diğerleri yanlış” diyorsak kendimiz dışında kalan herkesi yargılar hale geliriz. Her zaman yaptığınız şeyi yaparsanız, her zaman aldığınız sonucu alırsınız. Yanlış veya doğru diye bir şey yoktur. Sadece sizi hayallerinize yaklaştıran ve uzaklaştıran şeyler vardır. İş hayatında başarılı olmak için önce kendimize soru sorma tarzımızı değiştirmeliyiz. “Neden her zaman başarısız oluyorum?” diye sorarsak, bilinçaltımız bize başarısız olma nedenlerimizi sayacaktır. Oysa bu soruyu “Şu an başarısızım ama nasıl ilerleyebilirim? Bu durumun altından nasıl kalkabilirim?” diye sorarsak cevabı da birlikte gelir. Başımıza neler geldiğini düşünerek değil başımıza gelenlerle bizim neler yapmak istediğimizin yanıtını bulmamız gerekir. Başarı için hayat boyu fırsat radarını açık tutmak gerekiyor. Beyinlerinde fırsat radarı olduğunu bilen insanlar, fırsatların her zaman hediye paketi içinde gelmediğini bilirler. Fırsatlar daha çok problem veya başkalarının göz ardı ettiği bir fikir paketi içinde gelir. Önemli olan bu paketin içindeki hediyeyi görmektir. Hediyeyi görebilmek içinse bakış açısını değiştirmek gerekir. Britanya’daki Hertfodshire Üniversitesi’nden Richard Wiseman şans konusunu araştırmış ve şanslı insanları başkalarından farklı kılan ortak özelliklerin olduğunu bulmuş. İlk olarak, şanslı insanlar yollarına çıkan şanslı olaylardan yararlanıyorlarmış. Hayatı belli bir rota ile sürdürmek yerine çevrelerinde olan bitene dikkat ediyor ve ortaya çıkan her durumdan çok daha fazla yarar sağlıyorlarmış. Yeni fırsatlara daima açık ve 69 Ayşegül Güngör kimdir? 1989’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonometri Bölümü’nden lisans derecesi, 1991’de aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü Ekonometri Bölümü’nden yüksek lisans derecesi almaya hak kazandı. İş yaşamına, Türk Ekonomi Bankası’nda Dealer olarak başladı. 1991-1995 yılları arasında Credit Lyonnais S.A. İstanbul Şubesi Hazine Bölümü’nde; 1995-1997 yılları arasında Demirbank A.Ş.’de Yatırım Bankacılığı Bölümü’nde Yönetmen ve Portföy Yönetimi Müdürü; 1997-2000 yıllarında ise Demir Yatırım Menkul Değerler A.Ş.’de Para ve Sermaye Piyasalarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı pozisyonlarında görev aldı. Bu görevlerinin dışında 1995’te Marmara Üniversitesi Çağdaş Bilimler Vakfı, Çağdaş İşletmecilik Sertifika Programı’nda hazine ve sermaye piyasaları konusunda dersler verdi. 2001’den bu yana da bu fırsatları başkalarına göre görme ihtimalleri daha güçlüymüş. Yabancı bir konuda kitap okumayı, bilmedikleri bir yere seyahat etmeyi ve kendilerinden farklı insanlarla iletişim içinde olmayı seviyorlarmış. Daha iyimserlermiş ve başlarına iyi şeyler geleceği beklentileri de oldukça güçlüymüş. Richard Wiseman bu durumun bir süre sonra kendini gerçekleştiren bir kehanet haline geldiğini, şanslı insanların işlerin beklenildiği gibi gitmediği zamanlarda bile en kötü durumdan olumlu sonuçlar çıkarmanın yolunu bulduklarını gözlemlemiş. Bu insanların yaklaşımları ile çevrelerindeki insanları etkiledikleri ve yaşadıkları olumsuz durumları olumlu deneyime dönüştürmede diğerlerine göre daha başarılı olduklarını fark etmiş. Nasıl fark yaratırım? Bu araştırmadan yola çıkarak şans faktörünün doğuştan gelen bir özellik olmadığını ve kişinin kendi kendine bakış açısını değiştirerek kendi şansını yaratabileceğini söyleyebiliriz. Bunun için içinizdeki girişimci ruhu ortaya çıkarmak, her gün yaptığınız işe farklı bir bakış açısıyla sanki ilk defa yapıyormuş gibi bakmak yüklerimizden şikayet etmemek ama onları zaman zaman bırakabileceğimizin farkında olmak gerekiyor. Yaşanan tecrübeler ve bunları algılama biçimimiz bize bugünkü durumumuzu ve olayları nasıl algıladığımızı gösteren en önemli faktör. İçimizdeki girişimci ruhu ve şans faktörünü ortaya çıkarmak için kendimize birtakım soruları sormamız gerek. Bu soruların temelinde de “Nasıl fark yaratırım?” geliyor. İş hayatında yapılan en büyük hata farklı olmaya çalışmak için zaman harcamamaktır. Eğer iş hayatını sadece 09:00-18:00 arasında hayatımızı geçirdiğimiz yer olarak görüyorsak bir yönetici ortağı olduğu Minerva Eğitim ve Danışmanlık bünyesinde, çeşitli kurum ve kuruluşlara eğitim ve danışmanlık hizmetleri veriyor. Aynı zamanda İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans e-MBA programında öğretim görevlisidir. “2 x 2=5 Finans Sektöründe Satışçı Değil Danışman Olmalı” adında bir kitabı bulunan Ayşegül Güngör, www.kariyeryolum.com bloğunda iş hayatı ve kariyer yönetimi ile ilgili hikayeler yazıyor. Garanti Emeklilik ile Elele Dergisi’nin düzenlediği Zamane Hatunları Yarışması’nda “Yeniden Başlamak” isimli hikayesiyle birincilik ödülü kazandı. süre sonra işletme körlüğüne uğrayacağımız için fark yaratmamamızda imkansız hale gelecektir. Yaşamımız elbette çevremiz, genetik özelliklerimiz ve yetiştirilme tarzımızla biçimlenir. Bununla birlikte herkes “Bugün buyum, ama yarın bunu olacağım ve yapacağım” deme gücüne sahiptir. Kişisel gelişim ve farkındalık bir yokuş çıkmaya ve dağa tırmanmaya benzer. Bir dağın zirvesinden bakınca tırmanacak başka dağlar da olduğunu görürsünüz. Bu farkındalığı kazanınca nerede durduğunuzun bir önemi yoktur. Artık nereye gittiğiniz önem kazanmaya başlamıştır. Bu yazıyı çok sevdiğim bir öykü ile noktalamak istiyorum. Bir gün bir dağın tepesindeki kartal yuvasından bir yavru kartal aşağıdaki tavuk çiftliğine düşer. Tavuklardan biri onu evlat edinir ve bir tavuk gibi yetiştirir. Kendini tavuk zanneden kartal yavrusu zaman zaman kafasını havaya kaldırarak uçan kartallara bakmakta ve onlara özenmektedir. Yaşlı bir baykuşun yolu bir gün kümese düşer ve arada sırada kafasını kaldırarak gökyüzüne bakan ve kendini tavuk zanneden kartalı görür. Onu alır ve dağın tepesine çıkarır. Yürüyerek çıkan kartal tepeye gelince birden korkar ve geri kaçmaya çalışır. Bu sırada baykuş onu aşağıya iter ve hızla düşen kartal önce panik olur, sonra baykuşun “Kanatlarını kullan!” diye bağırmasıyla uçtuğunu fark eder ve bir kartal olduğunu anlayarak uçmaya başlar. İş hayatında kendimizi farklı farklı noktalarda buluyoruz. Kimi zaman bir dağın tepesinde, kimi zaman da bir kümeste. Önemli olan kim olduğumuzun, ne istediğimizin farkına varmamızdır. Nereye gideceğini bilmeyen için her yer son duraktır. 70 haber Yelkenler fora Zorlu Plaza çalışanları, Korsan Gezi Timi’nin düzenlediği yelken kursuyla engin maviliklere yelken açtı. Hedef, Zorlu Yelken Takımı’nı kurmak... Z orlu Plaza çalışanlarının kurduğu gönüllü bir grup olan Korsan Gezi Timi, yalnızca doğa ve kültür gezileri düzenlemekle kalmıyor, alternatif spor ve hobi kursları da hayata geçiriyor. Temel Yelken Eğitimi de bu kurslardan biri. Geçtiğimiz aylarda İzmir Yelken Akademisi işbirliğiyle gerçekleştirilen yelken kursuna, Zorlu Grubu’nun İstanbul’daki farklı şirketlerinden 40’ın üzerinde çalışan katıldı. Programı tamamlayanların temel yelkencilik bilgileriyle, tekne üzerindeki donanımlar ve işleyişlerini kullanarak, her seyirde tekne hakimiyetini kazanmalarını sağlamayı amaçlayan kurs, iki ay sürdü. Plazadaki teorik derslerin ardından Ataköy ve Kalamış Marina’daki teknelerle Marmara Denizi’ne açılan ekipler, pra- tik derslerin tamamını, her biri milli yelkenci olan deneyimli hocalar eşliğinde gerçekleştirdi. Gerçek bir takım olduk Korsan Gezi Timi yöneticilerinden Didem Ergezer (Vestel), kursa beklediklerinin üzerinde bir katılım olduğunu belirterek şunları söyledi: “Kış aylarında neler yapabiliriz diye düşünürken, çalışma arkadaşlarımızı keyifli bir spor olan yelkenle tanıştırmaya karar verdik. İstanbul’da birkaç yelken okuluyla görüştükten sonra, gerek teknelerinin donanımı gerekse eğitim tecrübeleri nedeniyle İzmir Yelken Akademisi’nde karar kıldık. Doğa sporlarında eğitimin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Denizde tehlikelere açıksınız ve her şeye hazırlıklı olmak gerekiyor. Bu anlamda tüm katılımcıların iyi bir eğitim 71 72 haber İzmir Yelken Akademisi işbirliğiyle gerçekleştirilen yelken kursuna, Zorlu Grubu’nun İstanbul’daki farklı şirketlerinden 40’ın üzerinde çalışan katıldı. Programı tamamlayanların temel yelkencilik bilgileriyle, tekne üzerindeki donanımlar ve işleyişleri kullanarak, her seyirde tekne hakimiyetini kazanmalarını sağlamayı amaçlayan kurs, iki ay sürdü. aldığını söyleyebiliriz. Ocak ayında ilk duyurumuzu yaptık ve Zorlu Plaza’da bir tanışma toplantısı düzenledik. Aralarında holding, Vestel ve Enerji Grubu’ndan üst düzey yöneticilerimizin de olduğu yaklaşık 70 kişilik bir grup tanıtım sunumunu izledi. Sonrasında ise 44 kişi kursa kayıt yaptırdı. Çok keyifli geçen derslerin ardından, denizi ve yelkeni seven, birbirini tanıyan, yeni bir ekibimiz olmuştu. Yelkenin, birlikte çalıştığı halde birbirini hiç tanımayan insanları yakınlaştırdığını gördük. Aynı departmanda çalışan fakat yelken sayesinde gerçek bir takım olan arkadaşlar oldu. Teknede ekip halinde hareket etmenin herkese çok şey öğrettiğini dile getiren Ergezer, “Zaman yönetimi, hızlı hareket etme, uyumlu çalışma, birbirine destek olma ve yardımlaşma yetkinliklerimiz inanılmaz ölçüde güçlendi. Arkadaşlarımızdan bazıları kurs sonrasında İzmir Yelken Akademisi ile birlikte yarışlara katıldı ve yarış ekibi deneyimi edindiler. Yazın Bodrum’da yelkenli tekne ile tatile çıkan arkadaşlarımız oldu. Burada önemli bir nokta var: Tekneyi kendileri kullanıyordu! Keyifli ve hepimize çok şey katan bir aktivite oldu yelken” dedi. Temel Yelken Eğitimi’nin, yakın zamanda Vestel Manisa çalışanlarına yönelik olarak İzmir’de de düzenlenmesi düşünülüyor. İstanbul’da ise sonbaharda yeni başlayacaklar için ikinci dönem temel bir kurs ve yelken bilgisini geliştirmek isteyenler için de ileri düzey yelken eğitimleri planlanıyor. “Baş döndürücü bir heyecandı” Korsan Gezi Timi olarak gerçekleştirdikleri tüm etkinliklerde, keyifli zaman geçirmenin yanında iş süreçlerine ve aynı çatı altında çalıştıkları arkadaşlarla olan ilişkilerine olumlu katkılar sağlamasını amaçladıklarını ifade eden Zorlu Enerji Grubu’ndan Hakan Karan, yelken kursuyla ilgili düşüncelerini şöyle aktardı: “Yelken, bir ekip işi olması nedeniyle takım ruhunu iliklerimize kadar hissettiğimiz bir deneyim oldu. Hepimiz üzerinde müthiş etkiler bırakan bir maceraydı. Yalnızca rüzgarın sesi ve ekibin becerisiyle denizin üzerinde kayarcasına ilerlemek, baş döndürücü bir heyecan yaşattı bize. Yelken tam anlamıyla bir ekip işi ve iş hayatının küçük bir modeli. Hedef odaklı olabilmek, planlama, zaman yönetimi, organizasyon, ekip çalışması, motivasyon, kriz yönetimi, ‘ben’ değil ‘biz’ olabilme duygusu, aidiyet bilinci gibi pek çok olguyu barındırıyor. Kişilerin iletişimini geliştiriyor. Şirketlerin ekiplerini eğitme alanında yelken sporundan daha fazla yararlanabileceklerini düşünüyorum.” Bir yelken takımı oluşturmayı ve özellikle kurumsal yarışlarda Zorlu bayrağını en önde taşımayı amaçladıklarını belirten Karan, “Buna yönelik olarak hepimiz kendi imkanlarımızla yelken deneyimimizi artırmaya çalışıyoruz. Aramızda üst düzey yöneticilerimizin olması da bizi yüreklendiriyor. Umarım holdingimizin desteğiyle yakın zamanda Zorlu Yelken Takımı’nı kurarak denize açılırız. O zaman söyleyecek tek bir şey kalıyor: Yelkenler fora” diyor. 73 Zorlu şirketleri en iyiler arasında Zorlu Grubu şirketleri, Capital ve Fortune dergilerinin 2010 yılı sonu rakamlarına göre, ciro ve karlılık anlamında büyüme gösteren şirketleri içeren listelerinde ön sıralarda yer aldı. Z orlu Grubu bünyesindeki şirketler, Capital ve Fortune dergilerinin her yıl yaptığı Türkiye’nin en büyük şirketlerinin sıralandığı listelerde ön sıralarda yer aldı. • Zorluteks, genel sıralamada 192. sırada (2009 yılsonu verilerine göre 193. sırada idi), • Zorlu Enerji, genel sıralamada 232. sırada yer aldı (2009 yılı verilerine göre 156. sırada idi). Capital Dergisi, gelenekselleşen “Türkiye’nin En Büyük 500 Özel Şirketi” araştırmasıyla özel sektörün gücünü 14 yıldır iş dünyasıyla paylaşıyor. Krizin etkilerinin geride kaldığı 2010 yılını kapsayan araştırmaya “büyüme” damgasını vurdu. Listenin geneline bakıldığında nominal anlamda yüzde 18,5’e ulaşan bir büyüme dikkat çekiyor. Fortune Dergisi’nin yürüttüğü, “En Büyük 500 Şirket” araştırmasında ise satış hacimlerine göre Türkiye’nin önde gelen büyük firmaları belirlenip temel finansal göstergelerle birlikte sıralanıyor. Bu listede Zorlu Grubu şirketleri şu sıralarda yer aldı: • Korteks genel sıralamada 141 (geçen yıl 137), il bazında Bursa’da ikinci, kendi sektöründe birinci sırada, • Vestel Elektronik, genel sıralamada 19. (geçen yıl 18), il bazında İstanbul’da 12., kendi sektöründe ikinci sırada, • Zorluteks genel sıralamada 164., il bazında İstanbul’da 101., kendi sektöründe ikinci sırada, • Zorlu Enerji, genel sıralamada 183. (geçen yıl 116), il bazında Bursa’da 7., kendi sektöründe sekizinci sırada yer aldı. Bir önceki yıla göre tüm ekonomik verilerin olumlu olduğu listede Zorlu Grubu şirketleri şu sıralarda yer aldı: • Vestel Elektronik, genel sıralamada 18. sırada (2009 yılsonu verilerine göre 19. sırada idi), • Korteks, genel sıralamada 167. sırada (2009 yılsonu verilerine göre 181. sırada idi), 74 çevre Denizlerimizi kurtarmak elimizde Marmara Denizi’nde 124 balık türü yok oldu. Karadeniz’de 26 türün nesli tükendi. Belediyeler, sanayi bölgeleri ve turistik işletmeler kirli sularını arıtmadan denize döküyor. DenizTemiz Derneği (Turmepa), denizlerimizden her yıl 6 bin ton atık su ve bin ton katı atık topluyor. Bu kirliliğe dur demek, bizlerin elinde… G emliğe doğru denizi göreceksin; sakın şaşırma.” Orhan Veli, bu dizeyi yazdığında Marmara’da hala görülmeye değer bir deniz vardı. Ataköy ve Florya gibi semtler gözde sayfiye semtleriydi. Boğaz’ın her noktası yaz sıcağında serinlemek isteyen İstanbullu için en hızlı kaçıştı. Ancak, 1980’ler itibariyle artan sanayileşme ve nüfusla deniz, sadece manzaranın önemli bir öğesi oldu. Hızla kirlenmeye başlayan Marmara Denizi artık yüzülecek kadar temiz olmadığı için, İstanbul’daki plajlar 1980 sonrası birer birer kapatıldı. 2005’te yapılan ölçümlerde İstanbul’da denize girilebilecek 80 nokta için onay verilse de bu yaz sadece üç plaj açık; Caddebostan Plajı, Florya’daki Menekşe ve Güneş plajları. Kirlilikten etkilenen tek denizimiz Marmara değil, Karadeniz, Akdeniz ve Ege’de de tehlike çanları olanca gücüyle çalıyor. Kirliliğin yüzde 80’i insanlar tarafından ve karadan gerçekleştiriliyor. Sanayi tesisleri, turistik işletmeler ve belediyeler kirliliğe yol açan en temel faktörler. Rakamlar durumun vahametini gözler önüne seriyor. Sanayiden doğaya bırakılan atık suların yüzde 81’i arıtılmıyor. Bu miktar organize sanayi bölgelerinde yılda 40 milyon metreküp tehlikeli atık su anlamına geliyor. Turistik işletmeler ve belediyeler de kirliliğin önlenmesine pek de yardımcı olmuyor. Turistik işletmelerde ya arıtma tesisi bulunmuyor ya da bulunsa da kullanılmıyor. Belediyelerde ise durum daha kötü, yüzde86’sının arıtma tesisi yok. 804 belediyenin ise kanalizasyon şebekesi bulunmuyor. Bu konuda daha hassas olması umulan kıyı belediyelerinde de durum çok farklı değil. 1.257 kıyı belediyesinden sadece 124’ünün arıtma tesisi bulunuyor, geriye kalan 1.133 kıyı belediyesi kirli sularını arıtmadan denize boşaltıyor. Bazı kıyı belediyelerinde arıtma tesisinden daha elzem olan kanalizasyon şebekesi bile yok. Bu oran yaklaşık yüzde 32’ye denk geliyor. Mavi rengini terk edip yeşile dönen Marmara Denizi’nde oksijen değeri yer yer sıfırı buluyor. İstanbul sanayisinin etkisi En çok hamsi avlanıyor Türkiye’de en çok avlanan balık türü, hamsi. Yılda 155 bin 933 ton hamsi avlıyoruz. Avlanan hamsi sadece balık olarak değil, hamsiden üretilen 95 bin 724 ton balık unu ve yağı olarak da tüketiliyor. Hamsiden sonra en çok avlanan balıklar ise şöyle: Çaça (39.303 ton), istavrit (32.177 ton), sardalya (17.531 ton), mezgit (12.231 ton), dil (13.500 ton), TURMEPA Genel Müdür Yardımcısı Mine Göknar palamut (6.500 ton), lüfer (4.000 ton) 75 altında olan Doğu Marmara’nın dibi ise organik çamurla kaplı. Marmara Denizi’nde balıkçılık açısında ekonomik değer taşıyan 124 türün kirlilik yüzünden, son 40 yılda nesli tükendi. Karadeniz’de, kötünün iyisi bir tablo çizerek, 26 balığın nesli tükendi. Balıkçılık her yıl Türkiye ekonomisine ortalama 870 milyon 500 bin TL kazandırıyor. 46 bin kişinin geçimini sağladığı sektörde, her yıl 500 bin ton balık avlanıyor ve bu avın yüzde 80’i Karadeniz’den gerçekleştiriliyor. Türkiye dünyada 35. sırada Dünyada ise bu rakamlar daha yüksek. Bir yılda tüm dünyada 130 milyon balık avlanıyor ve üretim 44 milyon tonu Çin tarafından yapılıyor. Çin’den sonraki diğer önemli üreticiler sırasıyla Peru, Hindistan, Japonya, ABD ve Endonezya. Avrupa’da balıkçılıkta başı çeken ülke ise Norveç. Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yeri 35, Avrupa ülkeleri arasındaki sıralaması 7. Yıllık kişi başı balık tüketimi dünyada ortalama 16 kg. iken bu Avrupa’da 22 kilograma kadar yükseliyor. Türkiye ise hem Avrupa’nın hem de dünyanın gerisinde kalıyor. Kişi başı tükettiğimiz balık miktarı yılda 7 kg. Türkiye’nin dünyaya yetişebilmesi için mevcut üretimini iki kat, Avrupa Birliği seviyesine yetişebilmek için de üç kat artırması gerekiyor. Türkiye’nin ilk kalıcı Sualtı Atık Sergisi Denizlerimizi kaybetmeye her geçen gün bu kadar yaklaşırken, misyonu deniz kirliliği ile mücadele ve bu mücadeleyi özendirmek olan DenizTemiz Derneği (TURMEPA) uzun vadeli projelerle hem denizlerin kirliliğini önlemeye çalışıyor hem de halkı bilinçlendiriyor. Dernek geçtiğimiz yıl, Özel Çevre Koruma Kurumu ve Göcek Belediyesi’nin destekleriyle 12 bin ton sıvı atık ve 255 bin kg katı atık topladı. Bunun yanında TURMEPA, her yıl denizlerden atık alım tekneleriyle 6 bin tok atık su ve bin ton da katı atık topluyor. Ancak, bütün bu çalışmalardan başka ilköğretim çağındaki çocukların deniz kirliliği konusunda bilgilenmesi için Türkiye’nin ilk kalıcı Sualtı Atık Sergisi ve eğitim atölyesine imza attı. Gelecek nesillere yaşanabilir sağlıklı bir ortam bırakmayı hedefleyen dernek, çocuklara denize atılanlardan ders çıkararak denizlerimize sahip çıkmayı öğretiyor. Derneğin Kuzguncuk-Nakkaştepe’deki binasının bahçesinde açılan sergi beş ana başlıkta kategorize edilen eserlerden oluşuyor. Denizlerden çıkan atıkların bazıları; elektrik süpürgesi, matkap, lavabo, güğüm, sandalyeler, polis barikatı ve çaydanlık… Projede ekim ayının sonuna kadar 2 bin 500’ü aşkın çocu- ğun eğitilmesi hedefleniyor. Verilen eğitimde çocuklar sadece sergide denize çöp olarak atılanları görmüyor, atıkların doğada yok olma süreleri ve bu süreçte doğaya ve canlılara verdikleri zararı 90 dakikalık eğlenceli bir interaktif eğitimle anlatılıyor. Bu atölyenin son ayağını İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ile yapılan iş birliği oluşturuyor. 2011-2012 eğitim-öğrenim döneminde “İstanbul Dersi Öğretim Programı”nda proje yer alarak çok sayıda öğrenci grupları eğitim atölyesinde çevre konusunda eğitilecek. Bunları biliyor muydunuz? İstanbul’da günde ortalama 2 milyon 200 bin metreküp temiz su tüketiliyor. Bu rakamın yaklaşık 1 milyon 900 bin metreküpü tesislerde arıtılıyor. Mega kentte bulunan 26 adet atık su tesisi, atık suların yüzde 85’ini arıtıma tabi tutulmasını sağlıyor ve arıtılan atık suların yüzde47’si biyolojik ve ileri biyolojik şekilde arıtılıyor. Atık suların biyolojik arıtma sonrası suyun kalitesini daha da artırmaya yarayan ve 400 bin me treküp kapasiteli ileri biyolojik arıtma tesisi, Ambarlı İleri Biyolojik Atık su Arıtma Tesisi’nin yüzde 35’i tamamlanmış durumda. İstanbul’da atık suların yaklaşık yüzde 47’si biyolojik ve ileri biyolojik şekilde arıtılıyor. 76 kısa kısa Zorlu’dan Babadağ’a 24 derslikli lise Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu tarafından memleketi Denizli’nin Babadağ ilçesinde yaptırılacak olan lisenin temeline Vali Yavuz Erkmen’in de katılımıyla ilk harç konuldu. A hmet Zorlu Anadolu Öğretmen Lisesi ve bu okulun bitişiğindeki Babadağlı Sanayici ve İşadamları Derneği (BASİAD) tarafından yaptırılacak olan BASİAD Öğrenci Yurdu’nun temeline Vali Yavuz Erkmen’in de katılımıyla ilk harç konuldu. İnşaatların başlaması nedeniyle okulun ve yurdun yapılacağı alanda inceleme yapan Vali Erkmen’e Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu ve BASİAD Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Memişoğlu, Babadağ Kaymakamı İdris Akça, İl Milli Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz, İl Emniyet Müdürü Atilla Çınar ve Babadağlı vatandaşlar eşlik etti. İnşaatı başlayan ancak henüz resmi temel atma töreni gerçekleştirilmeyen okul ve yurt inşaatının temeline ilk harç Vali Erkmen, Ahmet Zorlu ve Hüseyin Memişoğlu tarafından konuldu. Mehmet Zorlu Vakfı tarafından yaptırılan Anadolu Öğretmen Lisesi, 24 derslikli ve 720 öğrenci kapasiteli olacak. Bodrum ve dört kattan oluşacak olan okulun 2 milyon 700 bin TL tutan maliyeti Mehmet Zorlu Vakfı tarafından karşılanacak. 6 bin metrekare kapalı alana sahip olacak okulun inşaatı Şubat 2012’de tamamlanacak. BASİAD tarafından okulun bitişiğindeki araziye yaptırılacak olan öğrenci yurdu ise 216 öğrenci kapasiteli olacak ve dört kattan oluşacak. 2 milyon liralık maliyeti BASİAD tarafından karşılanacak olan yurt binası, dört kattan oluşacak ve Şubat 2012’de tamamlanacak. “Eğitimsiz bir şey olmaz” Okulun temeline ilk harcın konulması dolayısıyla büyük bir mutluluk yaşadığını ifade eden Ahmet Zorlu, “Ulu Önder Atatürk, ‘Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar, önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklallerini kaybederler’ demiştir. Kültür okumak, okuduğundan anlam çıkarmaktır. Biz de Zorlu ailesi olarak babamızın adına kurduğumuz vakıfla eğitime destek ve önem veriyoruz. Eğitimsiz hiçbir şey olmaz. Eğiteceksin ki o insanlardan bir şeyler alacaksın, eğitmezsen hiçbir şey alamazsın. İnsanoğlunu eğitmezseniz atom bombasından daha büyük zarar verir. Onun için okumak, okumak, okumak” diye konuştu. “Denizlili sanayiciler doğdukları yeri unutmuyor” Vali Yavuz Erkmen de Denizlili sanayici ve işadamlarının doğdukları ve büyüdükleri toprakları unutmadıklarını, yaptıkları yatırımlarla bunu daha kalıcı hale getirdiklerini belirterek, “Değerli sanayicimiz Ahmet Zorlu da bunun bir örneğini sergilemiştir. Aydın ve bilgi ile donatılmış nesillerin yetişeceği bir okulu memleketi olan Babadağ’a kazandırmasından dolayı kendilerini kutluyorum. Eğitim bizim geleceğimiz. Hem Ahmet Zorlu ve Zorlu ailesine hem de BASİAD’a eğitime yaptıkları katkılardan dolayı teşekkür ederken onların şahsında da tüm hayırseverlerimize minnet ve şükranlarımı sunuyorum” dedi. Minik bir dokunuşla gülen yüzler Z orlu Enerji Grubu gönüllüleri, Ramazan ayı nedeniyle gerçekleştirdikleri geleneksel iftar ziyaretlerinde bu yıl Erzurum, Eskişehir, Kayseri ve İstanbul Çocuk Esirgeme Kurumu yuvalarındaki yaklaşık 250 çocukla bir araya geldi. Ramazan ayında her yıl farklı bir çocuk yuvasını ziyaret eden Zorlu Enerji Grubu çalışanları, 2009 yılından başlatılan ziyaretler kapsamında bugüne kadar Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Denizli ve Ankara çocuk yuvalarının yanı sıra LÖSEV’in Lösemili Çocuklar Köyü çocuklarıyla biraraya geldi. Gönüllülüğü esas alan ve üç yıldır sürdürülen bu ziyaretler sırasında koşullar çerçevesinde çocuklara yönelik enerji sunumları ve atölye çalışmaları gerçekleştiriliyor, birlikte oyunlar oynanıyor, kitaplar okunuyor ve iftar yemeği yeniliyor. Zorlu Enerji Grubu, gönüllüleri tarafından gerçekleştirilen bu ziyaretleri, uzun soluklu bir sosyal sorumluluk projesine dönüştürmeyi hedefliyor. Bu çalışmalarla hem çalışanları arasındaki gönüllü faaliyetleri artırmayı hem de yuvalardaki çocukların kişisel gelişimlerine katkıda bulunmayı amaçlıyor. 23 Ağustos tarihindeki İstanbul Eyüp Çocuk Yuvası ziyaretine 30’un üzerinde Zorlu Enerji Grubu gönüllüsü katıldı. Üst düzey yöneticilerin de aralarında bulunduğu farklı şirketlerden gönüllüler, çocuklarla basket maçı yaptılar, akşam boyunca çeşitli oyunlar oynadılar, şarkılar söylediler ve birlikte dans ettiler. İftar yemeği sırasında çocuklarla sohbet edip yemek sonrası elma şekerleri-kurabiyelerden oluşan sürpriz sepetlerinden ikramda bulundular. 77 Zorlu, dünyanın gündeminde Korteks’e plaket T ürkiye’nin ilk organize sanayi bölgesi olan Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Organize Sanayi Bölgesi (OSB), kuruluşunun 50. yılını muhteşem bir törenle kutladı. Altınceylan Tesisleri’nde düzenlenen iftar yemeğine Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Ergün, Vali Şahabettin Harput, BTSO Başkanı Celal Sönmez, BTSO OSB Başkanı Ali Uğur, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Eş Başkanı Zeki Zorlu ve çok sayıda sanayici katıldı. ürkiye’nin rezidans, Performans Sanatları Merkezi, alışveriş merkezi, otel ve ofisten oluşan beş fonksiyonlu karma projesi olan Zorlu Center, Temmuz ayında dünyanın en saygın gazeteleri New York Times ve Herald Tribune’de yer aldı. Tasarım aşamasında bile aldığı uluslararası ödüllerle şehri taçlandıran Zorlu Center, şimdiden cazibe odağı haline geldi. Dünya basınında sık sık adı geçen Zorlu Center, Temmuz ayında dünyanın en saygın gazeteleri New York Times ve Herald Tribune’de yer aldı. Proje değerlerinin anlatıldığı bu haberlerde, İstanbul’un dünyadaki diğer gözde şehirlerle aynı değere sahip oluşunun altı çizildi. Zorlu Center, İstanbul ve Türkiye’ye katacağı ilkler, çevreye verdiği önemle ulusal ve uluslararası arenada ilgi odağı olmaya devam edecek. T Törende 2010 yılı verilerine göre OSB firmaları arasında en çok istihdam sağlayan üç firma arasında yer alan Korteks adına Zeki Zorlu’ya plaket sunuldu. Lüleburgaz Doğal Gaz Santrali geçici kabul işlemleri tamamlandı K ayseri Birlik Mensucat İşletmeleri bünyesinde bulunan 7,2 MW kapasitesindeki doğal gaz santralinin turbomach gaz türbini, kazanı ve yardımcı ekipmanları 2010 yılında sahadan demonte edilerek Lüleburgaz Santral sahasına nakledilmiş; montaj ile devreye alma hizmetleri dahil tüm EPC sorumluluğu Zorlu Endüstriyel tarafından tamamlanmıştı. 2011 yılı içinde de gerekli lisans değişikliği yapılarak geçici kabul için başvuruldu. ETKB Enerji İşleri Genel Müdürlüğü’nden yetkililer, 14 Mayıs’ta Lüleburgaz Santrali’nde incelemeler yaparak geçici kabul çalışmalarını tamamladılar. İşlemlerin ardından Lüleburgaz’daki doğal gaz santralinin elektrik kurulu gücü 122,49 MW’a, buhar üretim kapasitesi ise 180 ton/saate ulaşmış oldu. Zorlu Center’dan bienal sponsorluğu P erformans Sanatları Merkezi ile çağdaş sanata ev sahipliği yapmaya hazırlanan Türkiye’nin ilk ve tek beş fonksiyonlu karma kullanım projesi Zorlu Center, açılışının öncesinde sanata yaptığı katkılara devam ediyor. İstanbul’a değer katmak hedefiyle geliştirilen ve en önemli fonk- siyonlarından Performans Sanatları Merkezi ile İstanbul’un kültür ve sanat hayatına henüz inşa aşamasında verdiği destekle dikkat çeken Zorlu Center son olarak 17 Eylül-13 Kasım tarihleri arasında İKSV tarafından düzenlenecek 12. İstanbul Bienali’nde “İsimsiz” Pasaport temalı sergi sponsorluğunu üstlenecek. 78 gökyüzünün getirdikleri İş ortağınızı burcuna göre seçin! Burçlar, kişilerin karakterlerini belirlemese bile kendileri hakkında önemli ipuçları verir. Bugün pek çok firma iş görüşmelerinde adayın burcunu da göz önünde bulunduruyor. İş dünyasında da ciddiyle takip edilen Zodyak, sizin ve ekip arkadaşlarınız hakkında neler söylüyor? kadaşlarının da aynı performansı göstermesini bekler. Eğer sizin yetersiz olduğunuzu düşünürse, herhangi bir konuyu tartışmak için bile yorulmaz. Üsteleme huyu vardır ve istediğini alıncaya kadar peşinizi bırakmaz. Koç: Enerjik, dobra, lider ruhlu, başına buyruk. Koç burçları ortaklıkta bu özellikleriyle dikkat çeker. Zorunlu sebeplerden olsa dahi, sabırsız doğaları onları iş arkadaşlarına danışmak yerine tek başlarına karar vermeye yönlendirir. Bir süre sonra bir ortak değil, bir lider gibi hareket etmeye başlar. Bu özelliklerine rağmen müşterilere pratik çözümler sunarak işlerinizi kolaylaştırırlar. En önemli konu olan para konusunda ise son derece güvenilir ve dürüsttürler. Boğa: Boğa insanı müthiş bir direnç göstererek bir işi sonuna kadar götürür. Boğalar asla risk almazlar. Onlar şansa değil somut verilere güvenmeyi tercih eder. İnatçı olan Boğaları akıllarının yatmadığı bir işe ikna edemezsiniz, bu konuda çok ısrarcı olursanız onların diğer bir yüzüyle karşılaşabilirsiniz. Bu özelliklerine rağmen son derece sabırlıdırlar, yaptıkları işin sonunu görmeden başka bir işe yönelmezler. İkizler: İnsanları etkilemeyi bilen bu burcun insanı, şakacılığı ve cana yakınlığıyla müşterileriniz arasında fazlasıyla iyi bir etki yaratır. Ancak, çok uyumlu bir ortak olduğunu düşünürken, 10 dakika sonra onu konuştuklarınızın tam tersini uygularken görebilirsiniz. Bu ikiyüzlülük olarak algılanmamalıdır, İkizler sadece önceden sezdiği olaylara önlem alarak kendi kararlarını uygulamak isterler. Yengeç: Sessiz ve sakin bir iş arkadaşı arıyorsanız, o kişi Yengeç burcundan biri. Toplantılarda varlığını bile unutturacak kadar sessiz kalabilen Yengeçler, öne çıkmayı sevmezler. Toplantıda beklenen görüşleri kendi haline kalıp biraz düşündükten sonra sizinle paylaşacaktır. Yeniliklere çok fazla açık değillerdir, geleneklere bağlı yapısı onları eski usullerle çalışmaya yönlendirir. Duygusal ve hassas yapıları gereği baskıdan, kırıcı sözlerden ve ağır eleştirilerden hoşlanmazlar. Aslan: Doğuştan lider olan bu burcu yönetmek zordur. Her zaman ön planda olmayı ve dikkatleri üzerine çekmeyi seven Aslanlar, övülmekten hoşlanır. Ona sınırlarını zekice bir şekil- Yay: Neşeli ve dışadönük olan Yay insanlarıyla çok pozitif bir şekilde çalışırsınız. Sorumluluklarını aksatmayan Yaylar, iş toplantıları, görüşmeler konusunda titizlikle çalışır. Şansına güvenen Yay burçları riske girmekten çekinmezler ve hiç olmadık işlere yatırım yapabilirler. Bu konuda onları frenlemeniz gerekir. de bildirmezseniz, kontrolü tamamen ele geçirmiş bir patronla karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu burçtan olanlar, üzerilerine düşen görevi layıkıyla yerine getirir. Ellerinden kötü bir iş çıkmaz, her zaman sorumluluklarının son derece farkındadırlar. Başak: Başak burcu insanları hep çok çalışırlar. Çalışmadıkları zaman onlar için boş geçirilmiş bir vakittir ve diğerlerinin neden bu kadar çok çalışmadığına asla anlam veremezler. İleriyi görebilen bir burçtur ve sizde eksik veya hatalı bir şey görürse bunu doğrudan söyler. Terazi: Terazi ortaklık burcudur. Konu ortaklığa gelince, bu burcun insanlarından daha iyi bir ortak bulmanız çok küçük bir olasılıktır. Güven konusuna fazlasıyla önem verirler. Sizin olmadığınız ortamlarda bile haklarınızı korur. Başarılı olmayı seven Terazi burcu insanları, sonuca ulaşmak için her yolu denerler. İsteklerini kavgayla, gürültüyle değil, aklınıza yavaş yavaş sokarak gerçekleştirirler. Akrep: Başak’tan daha çok çalışan bir burç varsa, o da Akrep’tir. Tatmin oluncaya kadar kendini tamamen yaptığı işe verir. Hiç dur durak bilmez, bu hastalanmasına neden olsa bile. Sabırlı, dayanıklı ve tutkulu olan burç, etrafındaki iş ar- Oğlak: Uzun vadeli işler için Oğlak bire birdir. Sabırlıdırlar ve şirketin her birimiyle tek tek ilgilenebilecek yeteneğe sahiptirler. İşkolik olmasıyla ün salan Oğlak’tan günde 12 saat çalışsanız bile bir teşekkür göremezsiniz, çünkü siz zaten yapmanız gerekeni yapmışsınızdır. Pratik yöntemleri tercih etmeseler de zamanı çok iyi kullanırlar, işi en kısa sürede bitirmeye programlıdırlar. Kova: Soğukkanlı olmayan bu burç insanları, kritik durumlarda agresif tavırlar sergileyebilir ama bu gözünüzü korkutmasın. Sağlam ve mantıklı görüşleriyle ofiste her zaman dengeli bir ortam yaratır. Zekalarıyla işler çabucak düzene sokarlar. Para konusuna çok fazla karışmazlar, onlar idealisttir. İş sırasında duygularını ön plana çıkarmazlar, onlar sessiz ve sakin bir biçimde hedeflerine ulaşmak isterler. İyi bir arabulucu olan bu insanlar, olayın her yönünü kavramadan kara vermek istemezler. Balık: Duygusallığıyla tanınan Balık burcu, iş hayatında bu özelliğine bağlı olarak ince davranışlarıyla kendilerini belli ederler. Onlar sorunları kavga ederek değil, tatlı dille çözmek isterler. Bu nezaketleri çalışanları üstünde disiplin kurmasını güçleştirse de, iş ortamında çok sevildikleri için bu konuda büyük bir sorun yaşamazlar. Girişken değildirler ve ön planda olmaktan hoşlanmazlar. 79 KOÇ 21 Mart / 20 Nisan TERAZİ 24 Eylül / 23 Ekim Maddi açıdan yükselişe geçtiğiniz bir dönemdesiniz. Çok büyük olmasa bile Bu aralar iş hayatında parladığınız kadar yorgunluktan da şikayetçisiniz. hatırı sayılır miktarda elde edeceğiniz bu kazançlar elinizi rahatlatacak. İkili Konser, tiyatro, sergi gibi sanatsal aktivitelerin programınızda yoğun oldu- ilişkilerinizde gerginlikler yaşayabilirsiniz. Bu dönemde aile ilişkileriniz güç- ğu bir döneme giriyorsunuz. Kendinize güvenmeyi öğrenmeniz gereken bu lenecek ve yeni seyahatler ajandanızda yer alacak. süreçte, iş yaşamınızdaki sıkıntıları ilişkinize yansıtmayın. BOĞA 21 Nisan / 20 Mayıs AKREP 24 Ekim / 22 Kasım Yanlış anlaşılmaların yaşanacağı bir sürece giriyorsunuz. Kendinizi ifade et- Çok yoğun olacağınız bir döneme giriyorsunuz. Bin bir işi yetiştirmeye ça- mekte zorlanabilir ve bundan doğan çatışmalar yaşayabilirsiniz. Bunun yanı lışıp, etrafta koşturacağınız hareketli günler sizi bekliyor. İşte karşılaşaca- sıra sosyal hayatınızın aktifleşeceği günler çok yakında. Hafta sonlarınızı ğınız ufak tefek problemleri büyütmemeye özen gösterin. Finansal olarak neşeli geçireceğiniz birçok aktiviteye katılacaksınız. sıkıntılı olacağınız bir süreç sizi bekliyor. İKİZLER 21 Mayıs / 21 Haziran YAY 23 Kasım / 21 Aralık Aşk kapınızı çalıyor. Uzun zamandır beklediğiniz ilişki için ilk adımları ata- Hayatınıza yeni bir yön veriyorsunuz. Uzun süredir yaşadığınız sıkıntılar caksınız. Bir ilişkiniz varsa veya evliyseniz, temelleri güçlendirerek birbirini- sizi yeni kararlar vermeye yönlendirecek. Bu aniden çıkacağınız bir yolcu- ze daha da sıkı bağlanacaksınız. Yeni iş teklifleri de sizi bekliyor. Dileklerini- luk, iş değişikliği veya ayrılık olabilir. Aile bağlarınız güçlenecek ve varsa zi gerçekleştirmek için her şey ayağınızın altında. kardeşlerinizle daha çok vakit geçireceksiniz. YENGEÇ 22 Haziran / 22 Temmuz OĞLAK 22 Aralık / 20 Ocak Son zamanlarda dengesiz bir ruh haline büründünüz. Bir an cıvıl cıvılken, bir Her şey üstünüze geliyor gibi hissediyorsunuz. Üzerinizde aşırı yük oldu- sonraki an yüzünüzü asıp somurtmaya başlıyorsunuz. Tepkilerinizdeki bu ani ğunu ve sabrınızın sonuna geldiğinizi hissetseniz de kısa bir ara vermek değişiklikler karşısında etrafınızdakiler ne yapacağını bilemez halde. Biraz veya hafta sonu yapacağınız bir kaçamak işleri yola koymanızı kolaylaştı- dinlenmeye ihtiyacınız var. racak. Sevdiklerinizle aranızı bozmamaya çalışın. ASLAN 23 Temmuz / 23 Ağustos KOVA 21 Ocak / 19 Şubat Ortaklıkların gündemde olduğu bir dönem sizi bekliyor. Yeni anlaşmalarla İşvereninizin sizi desteklediği, iyiliklerle karşılaştığınız bir dönemdesiniz. yükselen bir grafik çizebilir, etrafınızdan destek görebilirsiniz. Mükemmel Bazı finansal sorunlar yaşasanız bile üstesinde geliyorsunuz. İşte yaratıcı- bir ilişki arayışı içindesiniz. Sabırsızlanmayın, kısa bir süre sonra hayaliniz- lığınızla ön plana çıkacaksınız. Endişelerinizden kurtulduğunuz bu sürede, deki ilişkiye kavuşacaksınız. sizin yeni bir aşk doğabilir. BAŞAK 24 Ağustos / 23 Eylül BALIK 20 Şubat / 20 Mart cek, yeni arkadaşlar edineceksiniz. Eğlencenin tadına varacağınız bu dönem- sınızın bol olduğu bugünlerde yeni kazançlar elde edebilirsiniz. Aşk haya- de, uzun vadeli ilişkilerden çok gelip geçici ilişkiler yaşayacaksınız. Parasal tınız istediğiniz gibi gitmese de, hayatınızın diğer yönlerinde yaşadığınız konularda çok sıkıntınız olmasa da, harcamalarınıza dikkat etmelisiniz. olumlu gelişmeler moralinizi yüksek tutacak. Bugünler sosyal hayatınızın ön planda olacağı günler. Yeni ortamlara gire- Para ve iş konularında mükemmele yakın bir seviyeye ulaşacaksınız. Şan- 80 kültür-sanat İskender Yazar: Elif Şafak Yayınevi: Doğan Kitap Sonsuza Kadar Yazar: Leyla Navaro Yayınevi: Remzi Kitabevi Yazar: Susanna Tamaro Yayınevi: Can Yayınları Önemli bir bölümünü Londra’da yazdığı romanda Elif Şafak, kitabını “en çok sevdiklerimizi incitiriz” cümlesiyle özetliyor. İskender, adını kitabın baş karakterlerinden birinden alıyor. Roman, Türk-Kürt kökenli, Londra’ya göç etmiş bir aile üzerinden göçmenlerin durumunu anlatıyor. Şafak, kapakta bir sürpriz yaptığını, romanın kahramanı İskender olarak okuyucusunun karşına çıktığını belirterek, “Daha önce bir kadın yazar, erkek kahramanın kılığında kitabının kapağında yer aldı mı bilmiyorum ama 1,5 yıldır hep İskender olmanın nasıl bir şey olduğunu düşündüm, ister istemez İskenderleştim” dedi. Sonsuza Kadar kimi zaman yok eden, kimi zaman da arındıran içimizdeki ateşi anlatıyor. Matteo ve Nora... Zil Farkın Bu Emre Altuğ Zil / Dokuzsekiz Müzik Ajda Pekkan Farkın Bu / DMC Emre Altuğ yeni albümü “Zil” ile hayranlarıyla buluştu. Soner Sarıkabadayı, Nezih Üçler, Mehmet Soyarslan, Bülent Ay, Mine Mucur, Macit Koper, Erkin Arslan, Haydar Demir, Gülşah Tütüncü gibi isimlerin beste ve sözlerinden oluşan bir repertuarla hazırlanan albümde, Emre Altuğ’un sözü ve müziği kendisine ait Tek Aşkım isimli şarkısına da yer alıyor. Haset ve Rekabet (Kendi Kuyruğunu Yiyen Yılan) Biri ateştir diğeri su, biri akıldır diğeri yürek, biri sürekli harekettir diğeriyse durgunluk ve huzur; biri düşüncedir diğeri sezgi, biri zamandır diğeriyse sonsuzluk... Ancak bir gün bu mükemmel uyum dünyanın trajik yasaları karşısında dağılır gider... Hayatın ve aşkın gizeminin, Nora’nın ardında bıraktığı bu büyük soru işaretinde yattığını, Matteo bir gün anlayacaktır. Ajda Pekkan, “Farkın Bu” adını taşıyan yeni albümünü çıkardı. Ünlü sanatçıyı en çok uğraştıran şey dengeleri gözetmek oldu. Pekkan, albümüne iki beste verip kendisiyle çalışan Sinan Akçıl ile düet yaptığı Tarkan arasındaki dengeyi sağlama konusunda oldukça titiz davrandı. Süperstar, albümün çıkış şarkısı olarak Tarkan imzalı “Yakar Geçerim”i seçti. Haset aslında gizli bir has(r) et olabilir mi? Haset ve rekabet sadece keskin ve yıkıcı yönleriyle mi yaşanır? Yoksa rekabet ivme kazandıran bir duygulanıma, haset ise ilham kaynağına dönüşebilir mi? Bu kitap haset ve rekabetin yıkıcı dışavurumları kadar, ivme kazandıran ve geliştiren yönlerini de ele alıyor. Bu güçlü duyguların psikanalitik kuramlarını, bireysel nedenlerini, toplumsal cinsiyet rollerindeki farklılıkları, bilinçli ve bilinçaltı savunmalarını tanımlayarak onların daha anlaşılır ve yönetilir hale dönüşmesini amaçlıyor. Engellenemeyen Zihin Yazar: Takuan Soho Yayınevi: Kırmızı Kedi yayınevi Hayatınızda bir strateji eksikliği hissediyorsanız bu kitap sizin için yazılmış. Kitabın yazarı Takuan Soho, 17. yüzyılda yaşamış Zen Budizmin Rinzai Okulu’nun ustalarından. Soho, savaş sanatlarıyla Zen Budizmi’ni harmanlayarak Japonya’daki strateji algısını değiştirdi. Bu stratejiyi de Engellenemeyen Zihin adlı kitabında anlatıyor. Ülkemizde bu yıl yayınlanan kitap, üç bölümden oluşuyor. Dünyada hala çok büyük ilgi görmeye devam eden Engellenemeyen Zihin, Japon strateji düşüncesinin olaylara ve çözümlere bakış açısını anlayabilmek için iyi bir araç. Açık Kapı Festivali Y aşadığı kenti yakından tanımak isteyenler için İstanbul kapalı kapılarını aralıyor. İlki İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında, Arkitera Mimarlık Merkezi tarafından düzenlenen Açık Kapı Festivali’nin ikincisi 1-9 Ekim 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Festivali ile kentin kültürel ve mimari dokusunun daha yakından hissedilmesi için önemli bir fırsat sunuluyor. İstanbul’da olağan koşullarda ziyaret edilmesi mümkün olmayan ya da ziyaret için özel izin alınması gereken, tarihi ve mimari öneme sahip bina ve mekanlar halkın ziyaretine açılıyor. Festival süresince seçilen yapılar refakatçilik sistemi ile festivalde görev alacak gönül- lüler eşliğinde ziyaret edilecek. Ziyaretler, www.acikkapi.gen.tr internet sitesinden kayıt yaptıran kişilerce oluşturulacak sınırlı sayıda gruplar ile dokuz gün boyunca belli saatlerde gerçekleştirilecek. Festivali kapsamında gezilebilecek binalar: Ahrida Sinagogu, All Saints Moda Kilisesi, Avusturya Başkonsolosluğu, Aya Triada Kilisesi (Kadıköy), Aya Triada Kilisesi (Taksim), Bab-ı Ali Osmanlı Arşiv Binası, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi, DB Mimarlık Ofisi, Doğan Apartmanı, Emre Arolat Mimarlık Ofisi, Fener Rum Patrikhanesi, Fethi Okyar Evi, Florya Cumhurbaşkanlığı Yazlık Köşkü, Göztepe Şahkulu Sultan Dergahı, Haliç Tersanesi, Haydarpaşa 81 Sen Ölünce Kim Ağlar? Yazar: Robin Sharma Yayınevi: Goa Basım Yayın Robin Sharma, yarattığı etkiden hiçbir şey kaybetmiyor. Bu sefer de Sharma, vakit ayırmadığımız detaylarla ne büyük yaşamlar kaybettiğimizi bir bir yüzümüze vuruyor. “Hayatınızı tekrar yaşama şansınız olsaydı ne yapardınız?” sorusu kitabın temel cümlesi. Yazar, bir insanı Ay’a gönderirken karşı komşumuzla buluşma konusunda sıkıntı yaşıyoruz diyor ve soruyor: “Siz ölünce arkanızdan kim ağlayacak?”. Bir gün yaşamımızdan pişman olmamız için bir uyarı niteliğinde bu kitap. Yaşamımızın bizden sonraki nesilleri nasıl etkileyeceği, kendimizden sonra nasıl bir miras bırakabileceğinizi merak ediyorsunuz, kitabın sayfalarında gezinmelisiniz. Başarı 101 Yazar: John C. Maxwell Yayınevi: Arıtan Yayınları Başarıya bir türlü ulaşamadığınızı düşünüyorsanız ya da bulunduğunuz konumdan tatmin olmuyorsanız, bu kitaba göre hedefinizden şaşmış olma ihtimaliniz çok yüksek. Başarı 101, potansiyelimizin sınırlarının farkına vararak ve somut hedefler koyarak istediğimiz noktaya ulaşmanın çok da zor olmadığını anlatıyor. Yeni bakış açıları geliştirerek sorunları aşabilir ve başarıya doğru adım adım ilerleyebiliriz. Hedefimizin ne olduğunu bilmek ve potansiyelimizin sınırlarını tanımak çok önemlidir. İnsanlar üzerinde nasıl pozitif etki bırakabileceğinizi, önünüzdeki engelleri kaldırmanın yollarını ve daha fazlasını Başarı 101’de bulabilirsiniz. Yaşamı Zenginleştirmek Yazar: Dr. Joseph Murphy Yayınevi: Sistem Yayıncılık Yazar: H. Bernard Wechsler Yayınevi: Profil Yayınları Dr. Joseph Murphy’nin bu kitabı yaşamınızı zenginleştirmek için potansiyelinizi artırmanız gerektiğini söylüyor. Kişisel gelişim alanında milyonlarca kişiye yol gösteren Murphy “Yaşamı Zenginleştirmek” kitabında bilincimizin ve bilinçaltımızın kaderimizi belirlediğini anlatıyor. Zihnimizin kontrol mekanizması olan bu ikilinin verdiğimiz kararlarla somut bir biçimde karşımıza çıkıyor. Mekanizmanın sağlıklı işleyebilmesi için Dr. Murphy, bize ihtiyaç duyduğumuz araçları sağlıyor. Yazara göre, bilinçaltı gücünü fark edersek hayatta huzura, başarıya, sağlığa ve mutluluğa erişebiliriz. Artık her anımızda zamanla yarışıyoruz. Az zamanda çok yol katetmeye çalışıyoruz Kaybedecek bir saniyemiz bile yokken sayfalarca belge, rapor veya doküman okumamız gerekiyor. Sorumluluklarımızın önemli bir kısmını oluşturan bu belgeleri vakit kaybetmeden nasıl okuyabiliriz? Bu sorunun cevabı “Profesyoneller İçin Hızlı Okuma”da. Bu kitapta daha hızlı okurken anlama becerisini geliştirme, konsantrasyonu yükseltme ve önemli bilgileri akılda tutma ile ilgili yöntemler sunuyor. Artık dağ gibi birikmiş sayfalar ve dosyalar arasında saatlerce boğulmanıza gerek kalmayacak. İşinize yarayanı alarak devam edebileceksiniz. The Kids Are All Right Kağıt Yönetmen: Lisa Cholodenko İngiliz Mezarlığı, Haydarpaşa Lisesi, Heybeliada Ruhban Okulu, Hollanda Konsolosluğu, Huber Köşkü, İstanbul Erkek Lisesi, İstanbul Hilton Oteli, İstanbul Maçka Akif Tunçel Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, İstanbul Radyo Evi, İstanbul Üniversitesi Gözlemevi, İstanbul Üniversitesi Kampüsü, İstanbul Valilik Binası, İtalyan Sefareti Yazlık Binası, Karaköy Yeraltı Camii, Kıbrıslı Yalısı, Kırım Anglikan Kilisesi, Levent Loft, Mayor Sinagogu, Sirkeci PTT Binası ve Müzesi, Splendid Otel, Sveti Stefan Bulgar Kilisesi, Tabanlıoğlu Mimarlık Ofisi, Terziler Sinagogu (Torfe Begadim Sinagogu) , Yenikapı Marmaray Kazıları, Yenikapı Mevlevihanesi Profesyoneller İçin Hızlı Okuma Oyuncular: Annette Bening, Julianne Moore, Mark Ruffalo, Mia Wasikowska, Yaya DaCosta, Josh Hutcherson Yapım: 2010, ABD Tür: Dram, komedi Yönetmen, senaryo: Sinan Çetin Oyuncular: Zeynep Beşerler, Öner Erkan, Asuman Dabak, Ayşen Gruda, Ahmet Mekin, Uğur Bilgin, Metin Centimur, Fatoş Seymen, Mazlum Çimen, Bahar Sarak Yapım: 2010, Türkiye Lezbiyen bir çift olan Nic ve Jules, yapay döllenme ile iki kez çocuk sahibi olurlar. Çocuklar ergenliğe girdiklerinde gerçek babaları ile tanışmak ister. Paul adındaki donör onların babalarıdır ve çocuklar Paul’ü anneleri ile tanıştırmak ister. Paul’ün gelmesi aile düzenini değiştirecek ve yepyeni bir aile tanımının yapılmasına yol açacaktır. Saçma bir kanunu kör bir inançla uygulayan bir küçük memur. Bu saçma kanun karşısında ilk defa tevekkülle boyun eğmeyen bir genç adam. Genç, idealist yönetmen Emrah, ilk sinema filmini çekmeye çalışır. Arkadaşları ve annesinin desteğiyle yapımcılardan para bulan Emrah’ın karşısına bürokrasinin çarkları çıkar. Hayalleriyle Emrah arasında Sansür Kurulu Başkanı alacağı son bir imza kalmıştır. Ancak bu düşündüğü kadar kolay olmayacaktır.