Karaciç`in Cezalandırılması ve Srebrenica Soykırımı

Transkript

Karaciç`in Cezalandırılması ve Srebrenica Soykırımı
KARACİÇ’İN CEZALANDIRILMASI VE SREBRENİCA SOYKIRIMI
Doç.Dr. Ali Dikici
Giriş
24 Mart 2016 günü Hollanda'nın Lahey kentinde BM bünyesinde bulunan Eski
Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY), Bosnalı Sırpların eski lideri Radovan
Karadzic (Karaciç) hakkında verilen kararı açıkladı. Hâkimler Konseyi, 11 ayrı suçlamayla
yargılanan Karaciç'i, aralarında soykırım, insanlığa karşı suç işlemek ve savaş kurallarını
ihlal etmek suçlarının da bulunduğu 10 davadan suçlu bularak, 40 yıl hapis cezasına
çarptırdı. Konsey, Karaciç'in savaş döneminde kuşatma altında tutulan başkent
Saraybosna'da sivillere yönelik saldırılar nedeniyle insanlığa karşı suç işlediğine ve savaş
kurallarını ihlal ettiğine hükmederken, Temmuz 1995'te gerçekleşen Srebrenica
Soykırımı'ndan da baş suçlusu olarak Karaciç'i gösterdi. Konsey, Karaciç ile Sırp
birliklerinin komutanı Ratko Mladic'in, Boşnakların Srebrenica'da katledilmesini
planladıklarına hükmederken, Karaciç'in Bosna Sırp Cumhuriyeti içinde Bosnalı
Müslümanların öldürülmesine karar verecek tek isim olduğuna vurgu yaptı.
Ortaya çıkarılan her toplu mezarla birlikte yeniden gündeme gelen ve Karaciç’in
mahkûm edilmesiyle bir kez daha hatırlanan Srebrenica Soykırımı'nın gerçek öyküsü
neydi? Dünyanın gözleri önünde böyle bir soykırım nasıl gerçekleşmiş ve sonraki süreçte
neler yaşanmıştı? Karaciç’in bu katliamdaki rolü neydi? sorularının cevabını tekrar
hatırlamakta yarar vardır.
Göz Göre Göre Gelen Soykırım
Bosna-Hersek’te yaşanan ve binlerce insanın ölümüyle neticelenen savaş hâlâ dünya
kamuoyunun hafızalarından silinmiş değil. Bu kanlı savaşın en trajedik katliamlarından
birisi Bosna’nın doğusunda bulunan Srebrenica’da yaşandı. Birleşmiş Milletler (BM)
tarafından Güvenli Bölge ilan edilen Srebrenica’da 8 bin 372 Müslüman, yine Birleşmiş
Milletler’in ve tüm dünyanın gözü önünde Sırplar tarafından katledildi. Ancak Uluslararası
kuruluşların özellikle de Srebrenica’da Sırp zulmünden kaçan insanları korumakla görevli
olan BM Hollanda Askeri Birliği’nin bu katliama sadece seyirci kalmayıp Sırplara her türlü
yardım ve desteği verdikleri, kendilerine sığınan Boşnakları zorla Sırplara teslim ettikleri
iddiası, katliamdan bu yana dünyanın gündeminden düşmemiştir. Srebrenica, İkinci Dünya
Savaşı'ndan sonra gerçekleştirilen en büyük toplu kıyım ve etnik temizliğin yaşandığı bir
yer adı olarak dünya kamuoyunun hafızalarında yer almıştır.
Kuşatma Altında Ölüm-Kalım Mücadelesi
1992 yılında, Büyük Sırbistan'ı kurma hayalindeki Sırplar, Belgrat'ta Cumhurbaşkanı
Miloseviç ve Genelkurmay Başkanı Perisiç'in tam desteğini almış şekilde, sözde Bosna
Sırp Cumhuriyeti ve Sırp Demokrat Partisi (SDS) Başkanı olan eski bir psikiyatri doktoru
Radovan Karaciç ve General Ratko Mladiç başkanlığında, Bosna-Hersek'teki terörlerine
başladılar. Dört yıl sürecek Saraybosna kuşatması sürdürülürken, Bosna'nın en doğusunda,
Sırbistan sınırında yer alan Srebrenica direnişine devam ediyor, Bosna Sırplarının
Belgrad'la aralarındaki engellerden birini oluşturuyordu. Binlerce insan, savaştan önce 10
bin kişilik nüfusunun 8 bini Boşnak olan Srebrenica'ya sığınmış, böylece kasabanın nüfusu
60 bine yükselmişti. Kış ayları olmasına rağmen on binlerce insan sokaklarda yatıyor,
1
bunun yanında açlık bütün şehri kasıp kavuruyordu. Miloşeviç'in eski korumalarından
polis şefi Nasır Oriç'in kurduğu Torbari adlı Boşnak direniş örgütü, ilk yıllarda
Srebrenica'yı savundu. Ancak bir süre sonra cephane ve yiyecek tükenmeye başlayınca
direniş de kırılmaya başladı. Buradaki sığınmacıları korumak için konuşlandırılan BM
askerleri ise dışarıdan gelen yardımların bu insanlara ulaşmasını sağlayamıyordu. Çünkü
bu yardımlar Sırpların bilgisi ve izni olmadan kasabaya sokulmuyordu. Sırplar kasabaya
gelen tüm yardım konvoylarını engelliyor, nadiren izin verdikleri yardım konvoylarındaki
yiyecek ve içecekleri, hatta kasabanın yakınından geçen ırmağı bile zehirliyorlardı.
Kasaba’da insanlar açlıktan ve hastalıktan ölmeye başlamıştı. Barış gücünde görev yapan
BM askerlerin burada korumakla görevli oldukları insanlara karşı takındıkları iğrenç tavır
da yaşanan trajediyi bir kat daha artırıyordu. Kendilerinden yiyecek ve yardım istemeye
gelen kadınları, verecekleri bir paket sigara veya bir parça yiyecek karşılığında seks
yapmaya zorluyorlardı. Birçok kadın bir parça yiyecek uğruna kendi çocuklarının gözü
önünde askerlerle ilişkiye girmeye razı olmuştu. Burası adeta her türlü saldırıya açık,
yardım ve destekten mahrum meşrulaştırılmış bir toplama kampına dönüşmüştü.1
BM’in “Güvenli Bölgesi” (!) Srebrenica
1993 yılında Srebrenica'nin etrafındaki çember iyice daraltılmaya başladı. Buradaki
insanların ve Saraybosna'daki Bosna-Hersek Hükümeti'nin tüm uyarılarına rağmen BM ve
NATO gerekli önlemleri almamakta direniyordu. Sürekli toplanan ve ciddi bir karar
almaksızın dağılan BM Güvenlik Konseyi, nihayet 16 Nisan 1993 yılındaki olağanüstü
toplantının ardından yayınladığı 819 sayılı Kararla Bosna'daki 6 bölgeyi "Güvenli Bölge"
ilan etti. BM’nin daha sonra yayınladığı 836 sayılı karar, Srebrenica’nın her ne şekilde
olursa olsun korunacağını garanti altına alıyordu. 2
Oysa “Güvenli Bölge” iyi tanımlanmamış, amacı belli olmayan, muğlak bir kavramdı.
Bu ilanın üzerinden geçen iki yıl içerisinde değişen hiçbir şey olmadı. Bu karardan sonra
Srebrenica’ya konuşlanan Hollandalı Birlik, oluşturulan sözde güvencelerden sonra
katliama giden yolu açacak olan ve Sırpların işlerini kolaylaştıracak tutarsız kararlarını
hemen uygulamaya başladı. Buna göre "Güvenli Bölge" kavramı gereği Boşnakların
ellerinde bulunan silahlarını Barış Gücü’ne teslim etmesi gerekiyordu. Oysa Sırplara hiçbir
ciddi yaptırım uygulanmazken Boşnakların savunması kırılıyor, Sırplar için hazır hedefler
haline getiriliyordu. Sırplar bu "Güvenli Bölgelere" saldırdıklarında Barış Gücü olayları
sadece seyretmekle yetinecekti.
1995 kışında ilan edilen geçici ateşkesin ardından, Sırplar önlerinde en büyük engel
olarak gördükleri Srebrenica’yı ele geçirmek için hızla ilerlerken BM hâlâ bir hava saldırısı
yapalım mı yapmayalım mı tartışmasını sürdürüyordu. BM Özel temsilcisi Yasuski Akashi
de Bosna’daki BM güçlerinin komutanı Bertrand Janvier gibi hava saldırısına karşı
çıkıyordu. Dönemin BM Genel Sekreteri Boutros Boutros Gali de NATO’nun hava
saldırına karşı şahsi veto hakkını kullanıyordu. BM yetkilileri ve Sırp liderler sürekli
görüşüyorlar, Sırplara el altından endişe etmeyin mesajı veriyorlardı. 3
General Ratko Mladiç komutasındaki Sırplar, Yunanlı, 4 Rus ve Ukraynalı5 gönüllülerin
de yardımıyla Srebrenica’ya saldırılarını yoğunlaştırırken, gelişmelerden bilgisi olan
BM yetkilileri bu tehlikeyi umursamadılar bile. Bu arada Sırpların saldırıları sıklaştıkça
Boşnaklar kendilerinden toplanan silahlarını geri istediler. Hollandalı komutan Karremans
ise Boşnaklara savaş düşüncesinden vazgeçmelerini, çünkü NATO’nun uçaklarla bir hava
saldırısı başlatacağını söylüyordu. Ancak bu saldırı hiç gerçekleşmediği gibi Sırpların
2
saldırısı daha da yoğunlaştı. Sonunda Hollandalı askerler Janvier’den aldıkları emir
doğrultusunda tek bir kurşun bile atmadan kasabayı boşaltarak yakındaki Potoçari kampına
çekilmeye karar verdi.
Srebrenica’nın Düşmesi
11 Temmuz 1995’te, Ratko Mladiç komutasındaki Sırplar, BM’ye bağlı Hollanda
askeri gücünden hiçbir direniş görmeden kasabayı ele geçirdi. Silahlardan arındırılmış
kenti ele geçirmek Sırplar için hiç de zor olmamıştı. Daha sonra ortaya çıkan bir video
kasedinde Mladiç, Srebrenica’yı terkeden Hollandalı askerlerin komutanı Karremans’a, bir
hediye verirken görülüyordu.6
Srebrenica’nın düştüğü gün BM Özel Temsilcisi Akashi başkanlığında Zagreb’te
biraraya gelen ve aralarında Janvier’in de bulunduğu delegasyon durumu müzakere
ediyordu. Şehrin düştüğü akşam katliamlar devam ederken, New York’ta bulunan BM
Barış Koruma Misyonu Şefi Kofi Annan’a durumu yazılı olarak bildiren BM Özel
temsilcisi Akashi raporunda şu tuhaf ifadeye yer veriyordu: “Konvoy halinde ilerlemeye
çalışan Boşnakların yakınlarında patlayan bazı patlayıcılar, grup içerisinde paniğe
yolaçıyor.”7 Oysa bu esnada insanlar dağlarda ve yollarda vahşi hayvanlar gibi kıtır kıtır
doğranıyordu.
Hollandalıların Yardımıyla Gerçekleşen Soykırım
Felaket yalnızca Srebrenica’nın düşmesiyle kalmadı. Şehrin düşmesinden sonra
yaklaşık 25 bin kişi büyük bir korku içinde Srebrenica yakınlarındaki Potoçari köyündeki
BM Hollanda askeri kampına doğru kaçmaya başladılar. Bunlardan 6 bin kadarı kampa
girmeyi başarırken, geri kalanı ya kampın çevresinde toplandılar veya Tuzla’ya gitmek
üzere dağlara kaçtılar. Srebrenica’dan kaçan bu insanların peşinden yarım saat sonra
kampın kapısına kadar gelen General Mladiç, "Kimseye bir kötülük yapılmayacak, zarar
verilmeyecek!" diyor ve elindeki çikolataları Sırp kameraları önünde Boşnak çocuklara
dağıtıyordu. Mladiç kampa sığınan Boşnaklara ayrıca şunları söylüyordu: “Elinizdeki
silahları teslim edin. Allah size yardım edemez, ancak Mladiç yardım edebilir.” Mladiç
burada bulunan kadınlara hiç endişe etmemelerini kocalarına, çocuklarına ve kardeşlerine
hiçbir şey yapmayacaklarını söylüyor, kadınlarda hep bir ağızdan “Hvala” –teşekkürlerdiye karşılık veriyorlardı.
Srebrenica düştükten sonra, BM’in tek endişesi Hollandalı askerlerin güvenliği
idi. Hollanda Hükümeti için de elbette kendi askerlerinin hayatı orada bulunan bir kaç bin
Boşnak’ın hayatından daha değerliydi. Potoçari kampında ve çevresinde toplanan binlerce
Boşnak korku içerisinde bekleşiyordu. Hollandalıların Srebrenica’yı hiç bir zorluk
çıkarmadan teslim ettiğini gören Mladiç, Hollandalı komutan Karremans’la yaptığı bir
toplantıda aşağılayıcı bir üslupla kampın içindeki ve etrafındaki Boşnakların bir an önce
kendisine teslim edilmesini istiyor, aksi takdirde kampı bombalayacağı blöfünü yapıyordu.
Sonunda korkulan oldu ve Hollandalılar, kampa sığınan Boşnakları, kampı büyük bir
kuşatma altında tutan Sırplara teslim etmeye karar verdi. Bundan sonra kampta bulunan
tüm Boşnaklar, Hollandalı BM askerleri tarafından silah zoruyla dışarı çıkmaya
zorlandılar. Kendilerinin Sırplara teslim edildiğinde öldürüleceklerini söyleyen
Boşnakların feryatlarına ve çığlıklarına aldırış etmeden onları zorla Sırpların ellerine teslim
ettiler. Sırplar 11 Temmuz ile 17 Temmuz tarihleri arasında 8.373 müslümanı katlettiler.8
Böylece Bosna savaşının belki de en hunhar katliamları, bu insanların güvenliklerini
3
sağlamakla yükümlü BM yetkililerinin gözleri önünde ve onların desteği ve onayı ile
gerçekleştirildi.
Boşnakların hepsi Sırplara teslim edilip tahliye işlemi bittikten sonra Hollandalı askerler
kampa 2-3 kamyonet dolusu bira ve sigara getirterek bir kutlama partisi verdiler. Onlar
eğlencelerine devam ederken katliamdan kurtulmak için dağlara kaçan ve Tuzlaya
ulaşmaya çalışan binlerce insan hâlâ dağlarda vahşi hayvanlar gibi boğazlanmaktaydı.
Daha sonraki yıllarda Hollandalı generallerin, katliam devam ederken Sırp generallerle
birlikte yemek yediklerinin, içki kadehi tokuşturduklarının ve sohbet ettiklerinin
görüntülendiği kasetlerin basına yansıması olayın danışıklı dövüş olduğu şüphesini
doğuruyordu.9 Hollandalılar, mültecileri Sırplara teslim etmekle yetinmemiş, onlara her
türlü yardımı yapmış, hatta Sırp askeri araçlarına yakıt bile sağlamışlardı. 10
Gerek Srebrenica düştükten sonra gerekse Potoçari kampı boşaltıldıktan sonra Sırp
katliamından kurtulmak için terkedilmiş binalara, fabrikalara veya dağlara kaçmaya çalışan
yüzlerce Boşnak buralarda ya hunharca katledildi ya da mayınlara basarak hayatlarını
kaybetti. Dağlardan Tuzla’ya ulaşmaya çalışan bu insanlar savaşın belki de en acımasız
katlimalarından birisine maruz kaldılar. Sırplar tarafından kendilerine yapılan teslim ol
çağrılarına aldanıp teslim olan Boşnaklar ya hemen katledildiler ya da yakınlardaki
toplama kamplarına götürülüp orada öldürüldüler. Tuzladan gelen Boşnak birliklerin açtığı
koridorun da yardımıyla çok az sayıdaki Boşnak “Ölüm Maratonu” adını verdikleri uzun
bir yürüyüşten sonra Tuzlaya ulaşmayı başardılar.
Srebrenica Soykırımın Sorumluları Saygın Birer Diplomat Muamelesi Gördüler
Srebrenica’da yaşanan bu katliam dünya kamuoyu haberdar olmasıyla gündeme bomba
gibi düştü. Katliamla ilgili çok şeyler söylendi, katliam resmi raporlara, mahkeme
tutanaklarına geçirildi. Avrupa’nın ortasında insanın tüylerini diken diken eden bu vahşetin
en dehşetli ve ürperten yanı ise katliamın BM’in, NATO’nun ve birçok uluslararası
kuruluşun gözleri önünde ve hatta onların dolaylı ya da doğrudan destek ve yardımıyla
gerçekleştirilmiş olmasıydı. Vahşet adım adım gerçekleştirilirken; Sırplar bu kuruluşlardan
açık veya gizli bir destek görmüş, adeta teşvik edilmişlerdi. Uluslararası camianın bu
aymazlığı ve ihaneti soykırımdan sonra da devam etmiş ve katliamın sorumluları Karaciç
ve Mladiç katliamdan sonra uzun süre Bosna’da serbestçe dolaşmıştır. Yaşanan
katliamların arkasındaki isim olan ve başından itibaren tüm Bosna savaşı yönlendiren eski
Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç, savaş boyunca BM ve diğer uluslararası
kuruluş yetkililerince bir savaş suçlusundan çok diplomatik müzakere yapılan bir insan
muamelesi gördü. Ancak Temmuz 1999’da, ICTY, Mladiç ve Karaciç’in askeri komuta
zinciri yoluyla Belgrat’tan yani Slobodan Miloşeviç’ten emir aldığına karar verdi ve bu
savaşı ilk defa “uluslararası bir çatışma” olarak niteledi. 250 binden fazla insanın
öldüğünün tahmin edildiği ve 1,8 milyon kişinin evlerinden sürüldüğü Bosna Savaşı'nın
bitmesinden sonra, ICTY, başta Srebrenica olmak üzere Bosnalı Müslümanlara ve
Hırvatlara karşı savaş suçu işlediği gerekçesiyle Miloşeviç’in, Mladiç’in ve Karaciç'in
yakalanmasını talep etti. Miloşeviç 1 Nisan 2001 tarihinde Sırp Hükümeti tarafından
yakalanıp ICTY’a teslim edildi ve yargılanmasına 30 Ocak 2002’de başlandı. Ancak 11
Mart 2006 tarihinde tutuklu kaldığı hücrede kalp krizi geçirerek öldü.
Karaciç, suçlamanın ardından kayıplara karışarak uzun yıllar izini kaybettirdi.
Yakalanana kadar dağlarda, kiliselerde saklandığına ilişkin haberler geldi. Kaçarken kadın
peruğu taktığı ya da sakalını ve saçını siyaha boyayıp rahip cübbesiyle gezdiği
4
anlatılıyordu. Sırbistan, Karaciç'in yakalanmaması nedeniyle yıllarca AB'nin yoğun baskısı
altında kaldı. Sırp kasabı olarak adlandırılan ve ABD tarafından başına 5 milyon dolar ödül
konulan Karaciç, nihayet, 2008 yılında Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da yakalandı.
Bosna Savaşı’nda işlenen savaş suçlarının bir diğer sorumlusu olan ve özellikle
Srebrenica Soykırımının baş sorumlularından olan Ratko Mladiç ise, ICTY’in yakalama
kararı üzerine kayıplara karıştı. Sırbistan'da olduğuna dair ciddi belgeler olmasına rağmen
Mladiç’i teslim etmemek için uzun süre direnen Sırp Hükümeti, nihayet, BM, Amerika ve
AB üyesi ülkeler, Bosna Hersek devlet yetkililerinden gelen baskılar üzerine, 16 yıllık bir
aranın ardından 26 Mayıs 2011 günü Mladiç’i yakalayarak ICTY’a gönderdi. Mladiç’in
yakalanması, Sırbistan’ın Avrupa Birliği’ne üyeliği yolunda en büyük engellerden birisinin
ortadan kaldırılması anlamına geliyordu. 11
Srebrenica Soykırımından sorumlularından Miloşeviç’in yargılama bitmeden ölmesi ve
Mladiç’in yargılanmasının devam etmesine karşın, Karaciç hakkında mahkemenin 24 Mart
2016 günü karar vermesi, Srebrenica’da yaşanan facianın tekrar hatırlanmasına yol açtı.
İnsanlığın En Karanlık Sayfalarını Yazan Karaciç Kimdir?
Görgü tanıkları, herkes onu ararken ‘tilki’ lakaplı Karaciç’in Avrupa’nın ortasında elini
kolunu sallaya sallaya dolaştığını ve silahlı korumalarıyla gezdiğini anlatıyordu. 12
Lahey’deki savaş suçları mahkemesinin ‘cehennemden sahneler ve insanlık tarihinin en
karanlık sayfalarının yazılmasının’ mimarı olarak gösterdiği Karaciç, İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra Avrupa’da işlenmiş en büyük savaş suçlarının sorumlusudur. 1945’te
Karadağ’ın Savnik bölgesinde bir ahırda doğan Karaciç’in babası Vuk, Sırp milliyetçisi
gerilla grupları Çetnikler’in üyesiydi ve İkinci Dünya Savaşı sırasında hem Naziler’e hem
Yugoslavya’nın kurucusu Josip Broz Tito yanlılarına karşı çarpışmıştı. Babası tutuklandığı
için Karaciç’i annesi Yovanka Karaciç büyüttü. Annesinin, aile değerlerine saygılı ve çok
çalışkan olarak nitelediği oğlu, 1960’da Saraybosna’ya taşındı. Psikoloji eğitimi alırken
ileride eşi olacak Lilyana ile tanıştı. Üniversite yıllarında şiir yazmaya başlayan Karaciç,
Sırp milliyetçisi yazar Dobritsa Kosiç’den etkilendi. Kosiç, politikaya atılmasında büyük
rol oynadı. Başta Yeşiller üyesi olan Karaciç, 1990’larda Büyük Sırbistan’ı hedefleyen
Sırbistan Demokratik Partisi’nin kuruluşunda yer aldı. Bosna-Hersek bağımsızlığını
kazanıp tanınınca, Bosna Hersek Bağımsız Sırp Cumhuriyeti’nin kuruluşu ilan edildi.
Başkent Saraybosna, Devlet Başkanı Karaciç olarak açıklandı. Ancak 1992-1995
arasındaki Bosna Savaşı’nda on binlerin ölüm emrini verdi. Bu savaşta soykırım, savaş
suçu ve insanlığa karşı suç işlemek gibi 11 ayrı suçlamayla yargılanan Karaciç, kendi
yaptığı savunmasında, köktendinci Boşnakların Amerika’nın desteğiyle bir İslam devleti
kurmaya çalıştığını öne sürdü.
Karaciç’i Yakala(ya)mayan Avrupa, Boşnakları Savunan Komutanı Yargıladı
Srebrenica’daki katliamın planlayıcı ve sorumlularının çoğu yakalanmadan
serbestçe gezerken, kuşatma sırasında Srebrenica halkını Sırplara karşı kahramanca
savunan Boşnak komutan Naser Oriç, savaş suçu işlediği gerekçesiyle Lahey’de
yargılanmış ve 30 Haziran 2006 tarihinde Sırp esirlerin işkence görmesi ve öldürülmesini
engellememe suçundan iki yıl hapse mahkûm edilmiştir. Ancak mahkeme, Oriç'in
gözaltında geçirdiği üç yılı hesaba katarak serbest bırakmıştır.
Srebrenica’da Soykırım Yapıldı, Ancak Kimin Yaptığı Belli Değil
5
Uluslararası Adalet Divanı 26 Ocak 2007 tarihinde çok tartışılan tuhaf bir karara imza
attı ve ICTY’ın Srebrenica’da gerçekleştirilen katliamın bir “Soykırım” olduğu yönündeki
bulgularını teyit etti.13 Ancak Sırbistan’ın bu soykırımdan sorumlu tutulamayacağına ve
herhangi bir tazminat ödemesine gerek olmadığına karar verdi.
Sonuç
Bosna Savaşı’nın ve Srebrenica katliamının baş sorumlularından Radovan Karaciç,
ICTY tarafından 40 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 71 yaşındaki bu katil, geri kalan ömrünü
büyük ihtimalle hapiste geçirecek. Ancak bu karar, Avrupa’nın göbeğinde soykırıma ve
20. yüzyılın en büyük vahşetlerinden birisine maruz bırakılan Boşnakların acılarını
unutturmaya yetmeyecektir. Srebrenica’da yaşanan soykırımın açtığı yaralar hâlâ taptaze
ve kanamaya devam ediyor. Zira Srebrenica’da yaşananlar bir korku ya da bir bilim-kurgu
filminden alınmış sahneler değil. 20’inci yüzyılın son çeyreğinde Avrupa’nın ortasında ve
tüm dünyanın gözü önünde gerçekleştirilen bir insanlık ayıbının hikâyesidir. Bu insanlar
sadece sahip oldukları kimliklerinden dolayı vahşice öldürüldüler, işkenceye uğradılar,
tecavüz edildiler, yurtlarından sürüldüler. Kendilerini yeni Haçlı Seferlerinin neferleri
sanan Sırplar, yıllardır birlikte yaşadıkları Müslüman komşularını tamamen yoketmek için
merhametsizce saldırdılar ve tüm dünyanın gözü önünde kısmen de amaçlarına ulaştılar.
Yaşanan insanlık dışı bu utanç tablosu tam anlamıyla aydınlığa kavuşmadan adeta
tarihin tozlu dehlizlerinde unutulmaya terkedilmek isteniyor. Uluslararası camia bu
katliamın sorumlularını açığa çıkarmak şöyle dursun, bu ayıplarını ört-bas etmek için
ellerinden geleni yapmakta ve konunun sık sık gündeme getirilmesinden rahatsız
olmaktadır. “Srebrenica’da soykırım yapıldı, ancak soykırımı yapan belli değil” gibi ipe
sapa gelmez kararlara imza atıyorlar. ICTY’in Karaciç hakkındaki verdiği ceza, işlenilen
cinayet ve vahşetin karşılığı değildir. Binlerce insanı öldürmenin cezası bu olmamalıydı.
Al Jazeera'de yer alan habere göre, Karaciç hakkında verilen karar bazı kurban yakınları
için "hayal kırıklığı" oldu. Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi İzzetbegoviç
ise, ortada memnuniyet verecek bir ceza olmadığını söyledi, ancak "Adaletin ağır ama
kısmen ulaşılabilir olduğunu gösterdiğini" de belirtti. 14 Bosna Dayanışma Grubu Başkanı
Dr. Bahadır Celal İslam ise tepkisini şöyle dile getirmektedir: “İdam cezası yok ama
bilmem kaç kere ağırlaştırılmış müebbet verilebilirdi, verilmesi gerekirdi. 40 yıl vererek
alay ediyorlar. Yakında ‘Srebrenitsa’da soykırım falan yok’ da diyebilirler. Zaten onu da
kademeli
olarak unutturmaya
çalışıyorlar. Soykırımı
Srebrenitsa’ya indirgediler,
sadece orada yapılmış gibi gösterdiler. Şimdi bunu da unutturmaya çalışıyorlar. Aslında
soykırım bütün Bosna’da yapıldı. Zamana yayarak, ‘Soykırım olmadı, mukatele oldu’
diyecekler. Bunun adımlarından birisi de Karaciç’e müebbet değil, 40 yıl vermeleridir.”15
Lahey'deki mahkeme yalnızca birinci dereceden suçluları yargılamak üzere kuruldu.
Ama bugün adaletten yana görünenler arasında dış politikaları gereği Bosnalı Sırplar'ı
desteklemeyi, uluslararası forumlarda onlara karşı yaptırımlara karşı çıkmayı görev bilen
ülkeler, bu katliamda ikinci derecede suçlular. Ancak kimse bu ülkelere ve katliama
doğrudan veya dolaylı yardımcı olan kişi ve kurumlara yapılacak yaptırımlarda söz
etmemektedir. Gazeteci Güneri Civaoğlu haklı olarak aynı iki yüzlülüğe dikkat çekiyor:
“Karaciç’in sürekli temas içinde olduğu Sırbistan iktidarı, kıyım olacağını bile bile
Srebrenitsa’dan ve toplama kampından kuvvetlerini çeken Hollandalı komutan,
Bosna’daki, Hırvatistan’daki insanlık suçlarına, işkencelere, kadın tacizlerine rağmen çok
6
uzun süre sessiz ve seyirci kalan Avrupa. Onlar da suçlu değiller mi? 40 yıl hapis kararı
aslında Karaciç’in ötesinde onları da kapsamaktadır.”16
Bosna trajedisinin yıllarca devam edip, yüzbinlerce insanın göz göre göre öldürülmesi
karşısında birşey yapmayan, birşeyler yapılmasını da engelleyen sözde arabulucular da
suçlu. Lahey'de hukuken olmasa da vicdanen onlar da yargılanıyor. Bosna'daki katliamın
sorumluları hakkındaki dosyalar her geçen gün kabarırken, ortaya yeni çıkmış gibi görünen
gerçeklerin yıllardan beri televizyonlarda naklen yayınlanmış olduğu, o zaman buna dur
dememenin insanlık suçu işleyenlerle işbirliği anlamına geldiği hergün daha belirgin hale
geliyor.
Mahkeme sona erdiğinde, resmen suçlu bulunanlar listesinin altında uzun bir boşluk
bulunacak. Bu boşlukta yer alması gereken isimleri ise ileride tarih yazacak. Yeni
Srebrenicalar, yeni Bosnalar, istenmiyorsa bu işi tarihe bırakmamak gerek. Bosna Savaşı
ve özellikle Srebrenica katliamı uluslararası camia tarafından unutturulmak istenen ama
asla unutulmaması gereken trajedilerdir. Çünkü burada binlerce insan sadece ve sadece
Türk ismi taşıdıkları için öldürüldü. Sırp ve Hırvatlar, Boşnaklar'a ‘Türk’ diyorlardı ve bu
insanlar, “Burada Türkleri İstemiyoruz, Bütün Türkleri Türkiye’ye Göndereceğiz”
sloganlarıyla öldürüldüler. Geçmiş yıllarda Srebrenica’da duvarlarda katliam esnasında
Sırplar tarafından yazılmış “Sve Turci u Turciju-Bütün Türkler Türkiye’ye” sloganlarına
rastlamak mümkündü. Ratko Mladiç komutasındaki VRS (Bosna Sırp Cumhuriyeti
Ordusu) birlikleri Srebrenica’ya girerken, Mladiç kameralara şunları diyordu: “Bugün 11
Temmuz 1995. Sırplar için kutsal bir günün yıl dönümünü kutlamadan önce Sırp
Srebrenitsa'dayız. Bu kenti Sırp milletine armağan ediyoruz. Osmanlı’ya karşı
gerçekleştirdiğimiz ayaklanmanın anısına, Türklerden öç alma vakti gelmiştir.”
Referanslar
Bianca Jagger, “The Betrayal of Srebrenica”, The European, (25 September-1 October 1997). Available
online at http://www.haverford.edu/relg/sells/srebrenica/BiancaJagger1.html, (Access: 22 May 2005).
2
United Nations Security Council, "Resolution 819 (1993)", 16 April 1993, para. #1. Available online at
http://www.nato.int/ifor/un/u930416a.htm, (Access: 01 March 2007).
3
Jagger, a.g.m.
4
Agence France-Presse (AFP), "Greek Volunteers Fought Alongside Bosnian Serbs" (13 July 1995);Takis
Michas, Unholy Alliance: Greece and Milošević's Serbia, Texas A&M University Press: Eastern
European Studies (College Station, Tex.), 2002, p. 22; Karolos Grohmann, "Greece starts probe into
Srebrenica massacre", Reuters (27 June 2006).
5
Helena Smith, “Greece Faces Shame of Role in Serb Massacre”, The Observer (5 January 2003).
6
The Advocacy Project – Supporting Advocates for Peace, “Rebuilding Srebrenica, Slow Justice: Dutch
Anguish”, (http://www.advocacynet.org/cpage_view/srebrenica_11a_18_97.html, (Access: 28 January
2004).
7
Jagger, a.g.m.
8
Federal Commission for Missing Persons, “Preliminarni Spisak Žrtava Genocida U Srebrenici 1995.
Godine (Preliminary List of Missing and Killed in Srebrenica)", 2005, Available online at
http://www.domovina.net/srebrenica/page_006/Preliminarni_spisak_Srebrenica_1995.pdf, (Access: 01
March 2007).
9
The Advocacy Project – Supporting Advocates for Peace.
10
Jagger, a.g.m.
11
Mark Lowen (26 May 2011). "Ratko Mladic hunt: Serbian police arrest suspect". BBC, Retrieved 26
May 2011.
12
“Karaciç Miloşeviç’in Hücresine”, Taraf, 23 Temmuz 2008.
13
“Court Declares Bosnia Killings were Genocide”, The New York Times (26 February 2007).
1
7
“Derin hayal kırıklığı”, http://www.aljazeera.com.tr/haber/derin-hayal-kirikligi, 25.3.2016.
“Mazlumlarla alay ettiler”, Vahdet, 26.3.2016.
16
Güneri Civaoğlu, “İbret”, Milliyet, 25.3.2016.

Boşnakların Türk olmamasına karşın bu niteleme, Osmanlı döneminde Balkanlarda yaşayan farklı
kökenden insanlar İslamiyet’i seçtiklerinde onlara “Siz Müslüman oldunuz” anlamında “Siz Türk oldunuz”
diye hitap edilmesi, Türklük ve Müslümanlık tabirlerinin aynı anlamda değerlendirilmesinden
kaynaklanmaktadır.
14
15
8

Benzer belgeler

yeniden yükselen sırp milliyetçiliği ve bosna katliamı

yeniden yükselen sırp milliyetçiliği ve bosna katliamı tarafından Güvenli Bölge ilan edilen Srebrenica’da 8 bin 372 Müslüman, yine Birleşmiş Milletler’in ve tüm dünyanın gözü önünde Sırplar tarafından katledildi. Ancak Uluslararası kuruluşların özellik...

Detaylı