FİLOZOF VE TİRAN Yanılsamanın Tarihi
Transkript
FİLOZOF VE TİRAN Yanılsamanın Tarihi
FİLOZOF VE TİRAN Yanılsamanın Tarihi Christian Delacampagne; Doktorasını Paris’te tamamladı. Roma’da bulunan (Villa Medici) Fransız Akademisinde bilim kurulu üyeliği yaptı. Çeşitli Fransa Büyükelçiliklerinin kültür bölümlerinde çalıştı. 2002 yılı sonunda Johns Hopkins Üniversitesi’nde 20 yüzyıl Fransız yazını konusunda dersler vermeye başladı. Siyaset felsefesi, film ve medya çalışmaları, tarih, kültür ve politika ilişkileri konusunda çeşitli araştırmaları bulunmaktadır. Yirmiye yakın kitabı vardır.. Kitaplarından bazıları şunlardır: “Yirminci Yüzyıl Felsefe Tarihi (A History of Philisophy in the Twentieth Century), Irkçılığın Keşfi: Antikite ve Ortaçağ (L’invention de Racisme: Antiquite et Moyen Age), Modern Resimde ‘Outsider’lar, Deliler Naifler, Yalvaçlar:1880-1960 (Outsiders, fous, naïfs et voyants dans la peinture moderne: 1880-1960), Antipsikiatri; Kutsalın Yolları (Antipsychiatrie; ou, Les voies du sacré) EPOS YAYINLARI -16 Bilim-Felsefe-Politika Christian Delacampagne FİLOZOF ve TİRAN yanılsamanın tarihi Fransızcadan Çeviren İnci Malak Uysal Yayıma Hazırlayan: Baki Alemdar Kitabın Orijinal Adı: Le Philosophe et le tyran histoire d’une illusion © Presses Universitaires de France 2000 yılında yapılan I. Basımından çevrilmiştir © Bu kitabın Türkçe yayın hakları Epos Yayınları’na aittir. Düzelti: Gültekin Koçuşağı Kapak Tasarımı: Memik Kayaoğlu Dizgi ve Baskı Öncesi Hazırlık: Sevda Öztekin Baskı ve Cilt: Başak Matbaası (0.312) 384 27 61 Birinci Baskı, Ankara 2003 ISBN: 975-6790-20-02 EPOS YAYINLARI GMK Bulvarı 77/3 (06570) Maltepe-Ankara, Tel.Fax: (0.312) 232 14 70 - 229 98 21 Christian Delacampagne FİLOZOF VE TİRAN yanılsamanın tarihi Fransızcadan Çeviren İnci Malak Uysal İÇİNDEKİLER TEŞEKKÜR 7 GİRİŞ: Olup bitenler ve geriye kalanlar 9 I — Modern Efsaneler, Antik Gerçeklikler 21 1. Tiranlığın Kökenleri 23 2. Site krizi 39 3. Demokrasinin sonu 55 II — Aklın Yanılgıları 79 4. Prense yol göstermek 81 5. Despotu aydınlatmak 103 6. Kılavuza kılavuzluk etmek 125 7. Tiranı bilgilendirmek 149 III — Felsefe için bir politika 169 8. Kavramın Şiddeti 171 9. Ne çok yakın ne çok uzak 189 EPİLOG 207 SON NOT -- Aydınlanmış despotizm, komplo teorileri ve Aydınlanma’nın düşleri 209 TEŞEKKÜR Bunca yıl boyunca, tüm felsefî kurumların dışında kalarak yazma işini sürdüren kişi en azından bir avantajdan yararlanır: Teşekkür etmesi gereken kimse yoktur. Elbette ki, varlığı ve sevgisiyle, her şeye rağmen yönünü korumasına yardımcı olan birkaç yakını dışında. Beni büyük bir coşkuyla bu kitabı yazmaya teşvik eden Roland Jaccard’ın, işleri kolaylaştıran eleştirel bakışı, bu kitabı yetkinleştirmeme oldukça yardımcı olan Paul Audi’nin, öğütlerinden yararlanmama izin verme inceliğini gösteren Marcel Detienne’in, bana Strauss’tan ve Kojève’den uzun uzun bahseden Victor Gourevitch’in ve sayesinde Coluccio Salutati’yi keşfettiğim Robert Proctor’un, güç bir anda bana bir kez daha dostluğunu gösteren Alain Brunet’nin – last but not least, sorularıyla cevaplarımdan kuşku duymama neden olan Manuel’i unutmadan – adlarını anmaktan mutluluk duyarım. Bu denemeyi Ariane’a ithaf ediyorum. Öncelikle aşkımızdan dolayı. Ve her günkü gülümsemesiyle filozofları ve felsefeyi sadece gerektiği kadar ciddiye almama yardım ettiği için. Ch. D. New York, 23 Nisan 2000 7 Giriş Olup bitenler ve geriye kalanlar Çok küçükken sesler duyardım: Politika beni çağırırdı. Evde çok politika konuşulmazdı, okul bahçesinde ise daha da az konuşulurdu. Ama gazeteler beni büyülüyordu. Ödevlerimi bitirir bitirmez, okumaya başlıyordum. Figaro’daki herhangi bir makale (babam Le Monde okumayı reddediyordu), herhangi bir romandan daha ilgi çekici geliyordu. Gerçeği söylemek gerekirse, o zamandan bu zamana yarım yüzyıl geçti ve anlayışım değişmedi. Yalnızca Le Figaro’yu Le Monde ile değiştirdim. Zaten tüm gazeteler sonunda birbirine benzer. Süveyş Seferi (Ekim 1956: Ebeveynlerimin, solgun yüzlerle, Afrika yolculuğunda kullandıkları sandıklara şeker istiflemeleri gözümde canlanıyor), De Gaulle’ün iktidara dönüşü (1959 Noel’inde Elysée’de, Paris şehrinin iyi öğrencileri eşliğinde, başımı hafifçe okşayan üniformalı general), Cezayir Savaşı (kendi kendime askere çağrılma yaşım gelmeden bitip bitmeyeceğini sorardım), sömürgelikten kurtulma (bu kez okul çıkışında başımı okşayan kişi, Moktar Ould Daddah), generallerin darbesi (“transistorlu” radyoya yapışmış kulaklar), OAS* (“bombalı suikastların” gecenin içindeki mavi ışıltıları), Domuzlar Körfezi krizi, Marylin’in eteği, Kennedy’nin öldürülmesi: İşte çocukluğuma damgasını vuran olaylar. Diğerlerine göre, yüzyılın gürültüsüne rağmen sonuçta pek sakin geçen bir çocukluk. Sonra, felsefe dersi. Ciddi şeyler orada başladı: Marx ve Freud elbette, ama aynı zamanda Yunanlılar. * Gizli Ordu Örgütü. – ç.n. 9 10 GİRİŞ “Yunanlılar, der Cornelius Castoriadis, politik olanı (yani toplum kurumunu ya da dahası belirtik iktidar kurumunu) bulmamışlardır; politikayı (yani yerleşik toplum kurumunun tartışma konusu yapılmasını – ki bu kurumun en azından büyük bölümünün hiç de “kutsal” ya da “doğal” olmadığını, ama bunların “nomos”a bağlı olduğunu önceden varsayıyordu, ve V. yüzyılda açıkça iddia edilmişti), felsefe ve demokrasiyle (demokrasi, toplumu bütünüyle yeniden – kurmayı amaçlayan hareket, ve felsefe, bu amaca ulaşmaya imkân vermesi gereken eleştirel düşünce aracıdır) aynı zamanda bulmuşlardır.”1 Bu cümle 1990’da yayımlanmış bir metinden geliyorsa da, önerdiği tanımlar, 1966’tan beri, felsefeden beklediğime uygun düşer. Gerçekte, tahsilimin başından beri, yazmanın ve okumanın politik edimler – değecek ya da, her halükârda, becerebileceğimi hissettiğim tek politik edim – olduğunu biliyordum. Ve bu etkinlik için belirlediğim son amaç hemen, toplumun yeniden-kurulması – diğer bir deyişle, (ülkemde var olmaktan hâlâ çok uzak olduğu bence gün gibi ortada olan) gerçek bir demokrasinin kurulması oldu. Kimse beni itmeden ben yolumu seçmiştim. Sonunda, 68 geldi. Güzel – ve neşeli – bir karışıklık oldu. Eski bir mücahit ruhuna sahip olmadığım için ısrar etmeyeceğim: “Örgüt”2 bünyesinde militan olarak geçirdiğim coşkulu haftalarım, Paris banliyölerinde yaya olarak yaptığım küçük keşif, sözünü ettiğim ilkbaharı yaşamış olanlara hiçbir şey öğretmeyecektir. Diğerleri bıyık altından güleceklerdir. Açıklamak neye yarar? Tersini ileri sürdüğüm olsa da, çünkü nazik olmaya çalışıyorum, o zamandan beri çok sıkıldım. Fransız üniversitelerinde neler olduğundan, ardından gelen tepkinin yoğunluğundan ve sertliğinden bir gün mutlaka söz etmek Cornelius Castoriadis, Le monde morcelé (Les Carrefours du labyrinthe – III), Paris, Seuil, 1990, s. 126–127. 2 Daha çok ayrıntı için, bkz. Jean Rolin, L’organisation, Paris, Gallimard, 1996. 1 gerek dı! M masın men m Bu fetme manın Po tesadü nezdi decek O hesab yapılm yorum yabili He devle dim. Ü dı. B göste Ra geldiğ ca, F kapris memu rinde dığım radan Fi Değiş rel ko lefon çıkarı ku on i topamışkonuün hiç mos”a iddia nüyle ulaşnı za- sa da, uygun manın eğimi kinlik ması – lduğu ası ol- uhuna de mierinde yaşaından ışıyo- n tepetmek ris, OLUP BİTENLER VE GERİYE KALANLAR 11 gerekecektir. Ah, sevgili öğretmenlerimiz ne kadar da korkmuşlardı! Milli Eğitim böylesine can sıkıcı bir olayın yeniden vuku bulmasına izin vermeyecektir. Cıvataları sıkma emri verilmişti. Öğretmen mi olmak istiyordum? Fakülteye girmem yasaklanmıştı. Bu durumdan, seyahat etmek, Afrika’ya dönmek, Asya’yı keşfetmek için yararlandım. Biraz esrar içtim. Bir doktora tezi savunmanın bile hoş olacağını sandım. Politika benden uzaklaşıyordu. O derece ki, Ocak 1980’deki tesadüf karşıma Fransız Cumhuriyeti’nin bir bakanlığı (Dışişleri) nezdindeki bir danışmanlık görevini çıkardığında kendimde reddedecek enerjiyi bulamadım. O zaman, on sekiz ay boyunca, ve tarzım olmayan bir hükümet hesabına danışmanlık yaptım; bu kitapta söylediğim de bunun asla yapılmaması gerektiğidir. Bu konuda bile, hiç pişmanlık duymuyorum. Yapmış olmasaydım, neden yapılmaması gerektiğini anlayabilir miydim? Hem sonra, çok iyi bir deneyim oldu. Bu on sekiz ay boyunca, devletin işleyişi üzerine kitaplarda olmayan bir yığın şey öğrendim. Üstelik, kimse beni vicdanıma ters bir şey yapmaya zorlamadı. Bu da, sağcı politikacıların söylendiği kadar kötü olmadığını gösterir. Rakipleri, her halükârda, hiç de daha iyi değildir. Sol, iktidara geldiği andan itibaren, benimle hiç ilgilenmedi. On dört yıl boyunca, Fransız kültürel diplomasisinin, diğer silik memurcuklarının kaprislerine göre, orada burada başka bir göreve verilen silik bir memurundan başka bir şey olmadım. Kançılarlıkların ek bölümlerinde geçen on dört yıl. Ama yeniden seyahat etme şansını yakaladığım yıllar. Dünya büyük. Gezerken eğlenen kişi için oradan buradan toplanacak bir şeyler her zaman vardır. Filozof arkadaşlarımdan bazıları paçalarını daha iyi kurtardılar. Değişen iktidarlar sayesinde, rahat politik, medyatik ya da kültürel koltuklara yerleştiler. Prensin masasında yiyip içtiler. Hayli telefon görüşmeleri yaptılar. Bugün hoş bir erken emekliliğin tadını çıkarıyorlar. Biraz naftalin kokan bir erken emeklilik – ama bu koku onları rahatsız ediyormuş gibi görünmüyor.