“5237 SAYILI TCK. 141-147. MADDELERİNDE YER ALAN

Transkript

“5237 SAYILI TCK. 141-147. MADDELERİNDE YER ALAN
“5237 SAYILI TCK.
141-147. MADDELERİNDE YER ALAN
HIRSIZLIK SUÇLARI”1
MUHAMMET MURAT ÜLKÜ
ÇORUM CUMHURİYET SAVCISI
33516
Bu çalışma, “Yeni Ceza Adalet Sistemi”nin Cumhuriyet Savcıları ve Hakimlere tanıtımı için
21.02.2005-01.04.2005 tarihleri arasında Samsun ilinde düzenlenen (Adalet Bakanlığı Eğitim
Dairesi Başkanlığı’nca) seminerler için hazırlanmıştır.
1
2
HIRSIZLIK SUÇU
Yeni Türk Ceza Kanunu mal varlığına karşı suçlar konusunu ilk
olarak sistemine uygun bir şekilde bir değişiklikle konuyu düzenlemiştir,
Bildiğiniz gibi eski Türk Ceza Kanununda mal varlığına karşı suçlar, cürümlere
ait ikinci kitabın 10. babında ve 9 fasıl halinde düzenlenmişti. Yeni Türk Ceza
Kanununda ise malvarlığına karşı suçlar, özel hükümler başlıklı 2. kitabın,
kişilere karşı suçlar başlıklı 2. kısmının malvarlığına karşı suçlar başlıklı 10.
bölümünde düzenlendiğini görüyoruz.
Yeni Türk Ceza Kanunu fasıl ayrımına yer vermediği için
sistematiğe uygun bir şekilde mal varlığına karşı suçlar birbirinin ardı sıra yeni
kanunda düzenlenmiş olmaktadır. Tabi mal varlığı öteden beri bireyin
korunmaya layık en önemli değerlerinden birisini oluşturduğu için hemen
hemen tüm ceza yasaları mal varlığına karşı suçları, değişik suç tipleri altında
düzenlemektedir.
Bu suçların ortak özellikleri, işlendikleri zaman diğer bir kişiye
yani suçtan zarar görene ait bulunan malvarlığına ilişkin aktif unsurların
sağladığı faydayı yok etmiş veya azaltmış olmalarıdır. Genelde ceza hukukunda
malvarlığı, mülkiyeti de kapsayan bir üst kavram olarak anlaşılmaktadır ve
malvarlığına karşı suçlar da sistematik olarak mülkiyete ve tüm malvarlığına
karşı suçlar şeklinde ikiye ayrılmaktadır.
Tabi burada mülkiyet kavramının medeni hukukun kabul
ettiği mülkiyet kavramıyla aynı anlamı taşıdığını da belirtmeliyim.
Dolayısıyla mülkiyet kavramının sınırları belirli olduğu için akla gelebilecek
hemen tüm saldırılara karşı mülkiyet ceza hukukunda korunmaktadır. Halbuki
malvarlığı kavramının sınırlarının belirsiz olması nedeniyle malvarlığına
yönelik tüm ihlal tipleri değil sadece belirli ihlaller ceza kanununa tarif edilerek
suç haline getirilmiştir. Bu iki kavram arasında şöyle bir fark var, mülkiyete
karşı suçlar ekonomik olarak değersiz olan eşyaları da korumayı kapsamına
alırken, tüm malvarlığına karşı suçlar malvarlığı sahibine yalnızca ekonomik
olarak bir zarara neden olan belirli saldırılara karşı koruma sağlamaktadır.
Neticede bireyin değerlerini ikiye ayırdığımızda, malvarlığına
karşı işlenen suçlar da bireye yönelik bir saldırı oluştururlar. Doğaldır ki,
buradaki bireye yönelik saldırı onun kişiliğine ilişkin değere yönelik bir
saldırı değil, maddi varlığına yönelik değere bir saldırı olmaktadır ve bu
nedenle de malvarlığına karşı işlenen suçların kişilere karşı işlenen suçlar
kısmında yer alması olumlu karşılanmaktadır.
2
3
Yeni Türk Ceza Kanununun malvarlığına karşı suçlar konusunun
geneline bir baktığımız zaman hemen şunu ifade edebiliriz ki, eski kanunla yeni
kanun arasında temel suç tipleri bakımından çok önemli farklılıklar yok, yeni
kanunda iki tane yeni suç tipinin, malvarlığına karşı yeni suç tipinin ihdas
edildiğini görüyoruz. Bunlar 164. maddede yer alan şirket veya kooperatifler
hakkında yanlış bilgi verme suçu ile 166. maddede yer alan bilgi vermeme
suçlarından ibarettir.
Bunun dışında eski ile yeni düzenlemeler arasındaki farklılıklar
açısından baktığımızda, Yeni Türk Ceza Kanununda malvarlığına karşı suçlar
arasında eski kanunda yer alan korkutarak faydalanma, adam kaldırma,
adam kaldırmada muhabere nakli ve 521 (a) maddesinde düzenlenen
karşılıksız yararlanma suçunun bir kısmının yeni kanunda malvarlığına
karşı suçlar arasında ayrıca düzenlenmediğini söyleyebiliriz.
TCK.nun 141 ile 166. maddeleri arasına baktığımızda toplam
26 madde içerisinde malvarlığına yönelen 14 ayrı suçun düzenlendiğini
görmekteyiz.
167. maddede yağma ve nitelikli yağma suçları hariç
diğer suçlar için öngörülmüş olan şahsi cezasızlık sebebi veya cezada indirim
yapılmasını gerektiren şahsi sebep düzenlenmiştir.(765 sayılı TCK.nun 524.
maddesinde düzenlenen sebep)
168. maddede ise hırsızlık, mala zarar verme, güveni
kötüye kullanma, dolandırıcılık ve karşılıksız yararlanma suçları için
etkin pişmanlık düzenlemesine yer verilmiştir.( 765 sayılı TCK.nun 523.
maddesinde düzenlenen sebep).
169. maddede ise tüzel kişiler için güvenlik tedbiri
uygulaması düzenlenmiştir.
-hırsızlık suçunun temel şekliYENİ TCK MD.
MADDE 141. - (1) Zilyedinin rızası
olmadan başkasına ait taşınır bir malı,
kendisine veya başkasına bir yarar
sağlamak
maksadıyla
bulunduğu
yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezası verilir.
(2) Ekonomik bir değer taşıyan her
türlü enerji de, taşınır mal sayılır.
ESKİ TCK MD.
MADDE 491.-(1) Her kim diğerinin
taşınabilir malını rızası olmaksızın
faydalanmak için bulunduğu yerden
alırsa altı aydan üç seneye kadar
hapsolunur.
(2) Ekonomik bir değer taşıyan her
türlü enerji de taşınabilir mal sayılır.
3
4
Hırsızlık suçuna ilişkin düzenlemeler konusunda eski ile yeni
arasında yeni tanımlamalara ilişkin ifadeler ve nitelikli bir takım ihlaller
haricinde çok esaslı farklılıklar bulunmamaktadır. hırsızlık suçuna ilişkin
düzenlemeler konusunda.. 491. madde bildiğiniz gibi her kim diğerinin
taşınabilir malını rızası olmaksızın faydalanmak kastıyla alırsa şeklinde
hırsızlığı tanımlıyordu.
Yeni Türk Ceza Kanununda ise zilyedinin rızası olmadan
başkasına ait taşınabilir bir malı kendisine veya başkasına yarar sağlamak
maksadıyla alınmasını hırsızlık olarak tanımlıyor.
-korunan hukuki yarar zilyetlikHırsızlık ile korunan hukuki yararın zilyetlik2 olduğunu
savunanlar bulunduğu gibi, bu suç ile korunanın mülkiyet olduğunu kabul
edenler de vardır.
Ancak, yeni ceza kanununun suçu düzenleme şekli karşısında,
hırsızlık suçu ile korunmak istenen hukuki yararın zilyetlik olduğunu
kabul etmek daha kolay görünmektedir. Zira 141. maddede suçun oluşumunun
malın zilyedinin rızasının olmaması halinde mümkün bulunduğu kabul
edilmiştir. Eski düzenleme malın sahibinin rızası olmaksızın alınmasını suç
sayıyordu.
Kısacası, suçun temel şekline ilişkin olarak ilk farklılık, Yeni Türk
Ceza Kanununda suçla korunan hukuki yararın zilyetlik şeklinde ifade
edilmesidir. Yeni düzenlemede zilyedinin rızası olmadan alma eyleminden
bahsedildiğine göre malı elinde bulunduranın illa o malın maliki olması şart
değil, herhangi bir şekilde zilyet bulunan bir kişiden malın alınması hırsızlık
suçunu oluşturacaktır.
Önceki düzenlemeye göre mal, sahibinin rızasıyla, fakat
zilyedinin rızası dışında alınmışsa hırsızlık suçundan söz edilemezdi. Yeni
Ceza Kanunu’na göre ise alındığı sırada o mal üzerinde egemenlik yetkisi
kullanan kişinin rızası dışında alınmış olması yeterli sayılmaktadır.
Burada korunan yararın zilyetlik olduğunu öne sürenler bunu şöyle bir
gerekçe ile açıklamaya çalışmaktadırlar: Eğer hırsızlık suçu ile korunmak
istenen yarar mülkiyet olsa idi malikin bir malı rehnetmesinden sonra zilyedin
(malı rehin olarak elinde bulunduranın) rızası olmadan alması halinde fiilin suç
olmaması gerekirdi.Bu görüşü destekler mahiyette olmak üzere, malı rehin
verenin bunu rehinli alacaklının rızası olmaksızın geri alması halinde hırsızlık
suçunun
unsurlarının
oluşacağını
kabul
eden
Yargıtay
kararları
bulunmaktadır.
2
4
5
-suçun maddi konusu
taşınabilir mal değil, taşınır maldırBir diğer husus yeni kanunda taşınabilir mal yerine taşınır
mal ifadesinin kullanılmasıdır. Acaba burada kanun koyucu öncekinden farklı
bir düzenleme amaçlamış olabilir mi? Nitekim bazı yazarlar uygulamada bu
tabirin medeni hukuk anlamında yorumlanabileceğini ve bu nedenle de
çalınabilmesi fiziken mümkün olan gemilerin medeni hukuk açısından taşınır
mal sayılmadıkları için bu eylemlerin hırsızlık suçu kapsamında
değerlendirilmeyebileceği endişesini belirtmişlerdir.
Ancak burada da bir farklılığın meydana geleceğini
düşünmemek lazım. Nitekim Ceza hukuku bakımından bir malın taşınır mal
olup olmadığı belirlenirken o malın bir yerden başka bir yere taşınabilmesi
kriterinden hareket edilmektedir. Yoksa hukuki bakımdan bir malın taşınır veya
taşınmaz kabul edilmesi önemli değildir.
Kısacası, alma eyleminin öncesinde veya alma eylemiyle
taşınabilir hale getirilen her mal hırsızlık suçunun maddi konusunu
oluşturabilecektir. Esasında taşınabilir bir mal denilmesi belki bu tartışmaların
çıkmaması bakımından daha yerinde olabilirdi.
Malın niteliği önemli değildir; katı, sıvı veya gaz biçiminde
olabilir. Fakat her halde “mal” dan söz edebilmek için, onun maddi bir
varlığının bulunması gerekir. Bu yüzden başkasının telefon hattına
girerek konuşma bedelini abone sahibine ödettirmek veya şifreli
yayın yapan televizyon yayınlarını değişik yöntemlerle abone
olmaksızın almak da hırsızlık suçunu oluşturmaz. 5237 S. TCK bu nitelikteki
fiilleri ‘karşılıksız yararlanma’ başlığı altında özel olarak düzenleme yoluna
gitmiştir (5237 S. TCK m. 163).
Başkasına ait bankamatik ve kredi kartlarının çalınması ya da
herhangi bir şekilde ele geçirilerek kötüye kullanılması hırsızlık kapsamında
değil 5237 S. TCK. 245. maddesinde3 öngörülen bilişim suçları kapsamında
3
5237 S. TCK m. 163 m. 245, bankamatik ve kredi kartlarının kötüye
kullanılmasını özel olarak düzenlemek suretiyle bu konuda ortaya çıkabilecek
sorunları giderme yolunu tutmuştur. Buna göre,
“(1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle
olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya
kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak
veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı
yıla kadar hapis cezası ve adli para cezası ile cezalandırılır.
5
6
değerlendirilecektir.
-suçun manevi unsuru-kendisine veya başkasına yarar sağlamak amacıHırsızlık suçunda manevi unsurun gerçekleştiğini kabul
edebilmek için 765 sayılı yasa genel kastı yeterli görmemişti.Bu yasada suçun
gerçekleşebilmesi için failin taşınır malı faydalanmak kastı ile almış olması
aranmaktaydı ve bunun dışındaki bir amaçla (mesela malı tahrip etme
amacıyla) alma suçun oluşmasını engellemekteydi.
5237 sayılı TCK da suçun oluşumu bakımından genel kastı
yeterli görmemiştir ve malın yarar sağlamak maksadıyla alınmış olmasını
aramıştır.Yeni hükmün eskisinden farkı failin sadece kendisine değil bir
başkasına yarar sağlamak amacının olması halinde de suçun oluşacağını
kabul etmesidir.
Maddede yer verilen kendisine veya bir başkasına
ibaresi suçun temel şekline ilişkin olarak, kanunilik ilkesi bakımından 5237
sayılı kanunda yer verilen önemli bir düzenlemedir. Önceki yasa döneminde
yasada açık olarak yazılı olmasa da yorum yoluyla malı alma amacı olan
faydalanmanın kendisine veya başkasına olması arasında bir fark olmadığı
sonucuna ulaşıyorduk. Ama yeni kanun, kanunilik ilkesi açısından başkası
ibaresini de metne eklemiştir Bu da yerinde bir düzenlemedir.
Diğer yandan suçun oluşabilmesi için, failin kendisine veya bir
başkasına bir yarar sağlamak amacıyla hareket etmesi yeterli olup,
bunun fiilen temin edilmiş olması şart değildir. Bu yarar, maddî veya
manevî olabilir.
-bulunduğu yerden almaSuçun temel şekline ilişkin hareket unsuru bakımından her iki
kanun arasında bir fark yok. Bulunduğu yerden alma, her iki kanunda da
kabul edilmiştir. Tabi burada almanın ne zaman tamamlanacağı çok önemlidir .
(2) Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir
banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar
sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı
takdirde, dört yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.
6
7
-suçun tamamlanma anı mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son
verilmesidirTCK.nun 141. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere
hırsızlıkta suçun tamamlanma anı mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son
verilmesi, bir başka deyişle, mağdurun suç konusu eşya üzerinde
zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hale
gelmesi anıdır.
Kısacası, 765 Sayılı TCK ’ deki düzenlemenin aksine suçun
tamamlanması için çalınan malın mutlaka hırsızın tasarruf alanına
girmesi gerekmemektedir, zilyedin tasarruf alanından fail tarafından
çıkarılması yeterlidir.
-zilyetlik durumunun mutlaka haklı olması gerekmezZilyetlik durumunun mutlaka haklı olması gerekmez.
Malı haksız olarak elinde bulunduran ve haksız zilyet olan hırsızın başkasından
çaldığı malın bir başka hırsız tarafından çalınması da hırsızlık suçunu
oluşturur.
Hırsızlık suçunda klasik anlayışta sahibinin rızası olmaksızın
başkasına ait taşınabilir malın alınmasından söz edilmekteydi. Burada
başkasına ait olma veya sahip olma neyi ifade eder şeklinde bir tartışma
mevcuttu. Bu tartışma 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun formülasyonundan
kaynaklanıyordu. Yeni Ceza Kanunu’nun formülasyonunda ise bu tartışmayı
sona erdirmeye yönelik bir ifade tarzının benimsendiğini görüyoruz.
-başkasına ait malYeni düzenlemede rıza malın zilyedinden aranacak bir rıza
olarak karşımıza çıkmaktadır. Ama suçun konusunun mülkiyetinin mutlaka
başkasına ait olması lazımdır. Burada yer alan “başkasına ait mal” ifadesi, suçun
konusunu oluşturan malın mülkiyetinin başkasına ait olmasını ifade ediyor.
Bu doğrultuda yeni ceza kanunu sisteminde kişinin üzerinde
kendisine ait mülkiyet hakkı olan bir malı zilyedinin rızası dışında alması
halinde acaba hırsızlık suçu söz konusu olacak mıdır? Örneğin kişi mülkiyeti
muhafaza kaydıyla sattığı bir malı satın alanın rızası dışında geri aldığında
hırsızlık suçu işlemiş olur mu? Ya da kişi malı bir başkasına rehin verdiğinde
7
8
mülkiyeti hala kendisinde olduğu için, bu malı zilyedinden rızası dışında
aldığında hırsızlık suçu oluşacak mı?
Bu hususta eski TCK. Döneminde Yargıtay mülkiyeti
muhafaza kaydıyla satılan malın satıcı tarafından alınmasının hırsızlık suçunu
oluşturduğunu kabul etmişti.
Ancak yeni düzenlemede her ne kadar bu suçla korunan
hukuki yarar zilyetlik olsa da çalınan malın mutlaka başkasına ait olması yani
başkasının mülkiyetinde olması gerekir. Eski TCK. açısından bu eylemler
kendiliğinden hak alma suçu kapsamında düşünülüyordu. Buna karşılık 5237 S.
TCK’nda kendiliğinden hak alma suçuna ayrıca yer verilmiş olmadığı için,
mülkiyeti muhafaza kaydıyla satılan veya rehin konusu malın sahibi tarafından
geri alınması durumunda, eğer malın geri alınması için cebir ve şiddet
kullanılmış değilse, herhangi bir suç oluşmaz.
Kısacası bu konuda farklı fikirler mevcut olsa da, yasayı
hazırlayan komisyondaki öğretim üyelerinin belirttiği üzere bu sistemde
hırsızlık suçu için suçun konusu olan malın mülkiyetinin mutlaka başkasına ait
olması gerekir.
Her iki kanun da ekonomik bir değer taşıyan her türlü
enerjinin hırsızlık suçunda taşınır mal sayılacağını kabul etmektedir. Ancak yeni
kanunun bu konuda önemli bir farklılığı hırsızlık suçunun elektrik enerjisine
karşı işlenmesini suçun nitelikli hali olarak düzenlemiştir. Kanun gerekçesinde
bunun nedeni de suçun temadi halinde işlenmesi olarak gösterilmiştir.
-basit hırsızlık suçu için
lehe olan kanun 765 sayılı TCK.durSuçun temel şeklindeki bir başka farklılık da suçun cezasında
ortaya çıkmaktadır. Basit hırsızlık suçunun cezası yeni Türk Ceza Kanununa
göre bir yıldan üç yıla kadar hapis olarak belirtilmiştir. Eski kanunda bildiğiniz
gibi alt sınır altı aydan başlanmaktaydı. Dolayısıyla 1 Nisan 2005’e kadar
işlenecek hırsızlık suçlarında lehe olan kanun şu an yürürlükte olan kanun
olacaktır.
-hırsızlık suçuna teşebbüsDiğer yandan, 765 sayılı TCK’nda teşebbüs eksik ve tam teşebbüs
olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutulmaktaydı.Bu da hangi halde suçun eksik
teşebbüs aşamasında, hangi halde tam teşebbüs aşamasında kaldığının
8
9
belirlenmesinde sorunlar yaratmaktaydı.Hırsızlık suçuna eksik teşebbüsün
mümkün olduğu genel olarak kabul edilmekle beraber,bu suça tam teşebbüsün
mümkün olup olmadığı konusu tartışılmaktaydı.5237 sayılı TCK eksik
teşebbüs-tam
teşebbüs
ayrımını
kaldırmıştır.Artık
suçun
tamamlanamadığı teşebbüs aşamasında kaldığı hallerde ceza
verirken yeni bir kriter kabul edilmiştir.Buna göre hakim meydana
gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre cezayı tespit edecektir.
-hırsızlık suçunda iştirak meselesiEski TCK’nın 491/son ve 492/son maddelerinde suçun ikiden
fazla kimse tarafından birlikte işlenmesi hali ağırlatıcı neden oluşturuyordu.
Ancak yeni TCK’nda bu bir ağırlatıcı neden olarak düzenlenmemiştir.
Hırsızlık suçunun kanuni tarifindeki fiili birden fazla kişi
gerçekleştirmiş olabilir. Bu gibi durumda müşterek faillik söz konusudur ve
her fail eyleminden sorumludur.4
-nitelikli haller tek bir maddede düzenlenmiştirEski kanunda hırsızlık suçuna ilişkin olarak 491, 492 ve 493.
maddesinde yer alan nitelikli unsurların büyük bölümünün yeni kanunda tek
bir maddede toplandığını, 142. maddede toplandığını görmekteyiz. Ancak bazı
nitelikli unsurlara yeni kanunda yer verilmemiştir. Bundan farklı olarak bazı
yeni nitelikli unsurlar da yeni kanunda kabul edilmiştir.
Bunlardan birincisi elektrik enerjisine karşı hırsızlık suçunun
işlenmesidir. Bir diğeri ve en önemlisi elde veya üstte taşınan eşyaya karşı
hırsızlık suçunun işlenmesi yani kamuoyu literatüründe kapkaççılık olarak
nitelendirilen durum da yeni kanunda nitelikli unsurlardan biri olarak
gösterilmiştir.
Kusur yeteneği olmayanları veya bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail
gibi sorumlu tutulur. Önemli olan fiilin işlenişi üzerinde kurulan hakimiyettir. Ortak
hakimiyet varsa müşterek faillik, araç olarak başkasını kullanma varsa dolaylı
faillik söz konusu olacaktır. Azmettirme de bir iştirak türüdür ve azmettiren kişide
asıl suçu işleyen fail gibi cezalandırılır.
765 Sayılı TCK’ndaki fer’i iştirak yerine yeni TCK da yardım etme kavramı
getirilmiştir.Fakat zorunlu feri iştirak kavramına yer verilmemiştir. Suça iştirak
için, kasten ve hukuka aykırı bir fiilin varlığı yeterlidir. Buna da bağlılık kuralı denir. 5237
Sayılı TCK.nunda iştirak kapsamında
37. maddede faillik, 38. maddede
azmettirme, 39. maddede yardım etme, 40. maddede de bağlılık kuralı
düzenlenmiştir.
4
9
10
Bir diğer yeni nitelikli unsur da bilişim
kullanılması suretiyle hırsızlık suçunun işlenmesidir.
sisteminin
-kamu kurum ve kuruluşlarında bulunan eşyanın devlete ait olması
zorunluluğu yokturTCK.nun 142/1 maddesi (a) bendinde yer alan nitelikli hale
baktığımızda; eski hükümde yalnızca devlete ait olan mallar kapsama
alınmışken yeni hükümde malın kamu kurum ve kuruluşlarında
bulunması şartı ile özel ve tüzel kişilere ait olan mallar hakkında
işlenen hırsızlık suçları bakımından da bu ağırlatıcı neden uygulanacaktır.
Suça konu olan şeyin “kamu kurum ve kuruluşlarında
bulunması” yeterli olup, failin belirtilen yere “girmiş” olması zorunluluğu
aranmadığından, dışarıdan pencere veya kapıdan el uzatmak suretiyle
işlenen hırsızlık suçunda da bu nitelikli halin uygulanması gerekir.
-kamu kurum ve kuruluşlarının eklentisinden yapılan hırsızlık
nitelikli hali oluşturmazSuça konu şeyin “kamu kurum ve kuruluşlarında
bulunmasından söz edildiği için, buranın “eklentisi” sayılan bir yerde bulunan
eşya hakkında işlenen hırsızlık suçunda da nitelikli halin uygulanması yoluna
gidilemeyecektir.
-ibadete ayrılmış yerlerde bulunan eşyalarda nitelikli halin
uygulanması için eşyanın buraya ait olması zorunluluğu yokturTCK.nun 142/1 maddesi (a) bendinde yer alan bir diğer
nitelikli hal de, ibadete ayrılmış yerde bulunan eşya üzerinde işlenmesidir. Bu
husustaki eski hüküm olan TCK.nun 492/1 maddesinin 5. bendinde sadece
ibadet edilen yerde buraya ait olan malların çalınması halinde ağırlatıcı
neden uygulanmaktaydı.Artık yeni hüküm gereği malın ibadet yerine ait
olup olmadığına bakılmaksızın burada bulunan eşya hakkında işlenmesi
hali, ağırlatıcı nedenin uygulanması için yeterli görülecektir.5 Böylece
Öte yandan suça konu şeyin “ibadete özgülenmiş” bir yerde bulunmasından
söz edildiği için, buranın “eklentisi” sayılan bir yerde bulunan eşya hakkında
işlenen
hırsızlık
suçunda
da
nitelikli
halin
uygulanması
yoluna
gidilemeyecektir.
5
10
11
ibadethane görevlilerinin ve ibadet etmek için orada bulunan
kimselerin
mallarının
çalınması
hali
de
bu
kapsamda
değerlendirilecektir.
-bulunduğu yer önemli olmaksızın kamu yararına ya da kamu
hizmetine tahsis edilmiş eşyanın çalınması
nitelikli bir haldirTCK.nun 142/1 maddesi (a) bendinde yer alan son nitelikli hal
de hırsızlığın kamu yararına veya kamu hizmetine tahsis edilen eşya hakkında
işlenmiş olmasıdır. Buna ilişkin eski TCK.nun 491/3. maddesinin 1. bendinin
son cümlesine göre kamunun yararlanmasına tahsis edilmiş eşyanın
çalınmasının nitelikli bir hal olarak kabulü için bu eşyanın resmi
dairelerde ve evrak mahzenlerinde veya umumi müesseselerde
muhafaza olunmayan eşyalardan olması şartı aranmıştı. Yeni hükümde
ise
nerede
bulunduğunun
önemi
olmaksızın
kamunun
yararlanmasına ve hizmetine sunulmuş eşyanın çalınması halinde6
ağırlatıcı neden uygulanacaktır.
TCK.nun 142/1 maddesinin (b) bendinde ise hırsızlığın bentte
gösterilen iki tür eşya hakkında işlenmesi ağırlatıcı bir neden olarak kabul
edilmiştir.
-herkesin girebileceği yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek
suretiyle muhafaza altına alınan eşya hırsızlığıBunlardan birincisi, herkesin girebileceği bir yerde
bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış
eşya hakkında işlenmesidir.
Örneğin, bir otomobilde bırakılan eşyanın çalınması halinde bu
hükmün uygulanabilmesi için kapılarının kilitlenmiş olması gerekir.Yoksa
Burada, eşyanın bulunduğu yer değil, özgülendiği amaç önem taşımaktadır. Bu
da maddede “kamu yararı” veya “kamu hizmeti” olarak belirtilmiştir. Eşyanın
bu amaçlara özgülenmiş sayılabilmesi için kişi ayırımı gözetilmeksizin, bedeli
karşılığında veya bedelsiz herkesin yararlanmasına sunulmuş ve suçun işlendiği
sırada da bu niteliğini koruyor olması zorunludur. Burada da kamu yararı ve
hizmetine özgülenmiş bu eşyanın devlete veya özel kişilere ait olması
bakımından bir ayırım yapılmamıştır.
6
11
12
kapıları kilitlenmemiş veya camları açık bırakılmış bir otomobilden yapılan
hırsızlıklarda bu ağırlatıcı neden uygulanamaz.
Maddedeki herkesin girebileceği yerlerden,cadde, pazaryeri,
mağazalar, marketler gibi yerleri anlamak gerekir.
-bina ve eklentileri içinde muhafaza altına alınan eşya hırsızlığıTCK.nun 142/1-b bendinde yazılı 2. ağırlaştırıcı neden de
hırsızlığın bina7 ve eklentileri içinde muhafaza altına alınmış eşya
hakkında işlenmesidir. Eski TCK’da bina ve eklentilerine girilerek suç
işlenmesi hali biri gündüz girilmesi hali(491/III-4.bent),diğeri ise gece girilmesi
hali(492/I-1. bent) olmak üzere iki hükümde düzenlenmişti.Geceleyin bina
içinde işlenmesi gündüze göre daha ağır bir şekilde cezalandırılmaktaydı.Yeni
kanun gündüz-gece farkını kaldırarak suçun bina ve eklentileri
içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesini
ağırlatıcı neden olarak düzenlemiştir.
Bina, başkasının girme hakkı olmayan, başkalarının girmesine
izin verilmediğini gösterecek biçimde dış dünyadan ayrılmış, yanları muhkem
surette yapı malzemesi ile örtülmüş üstü kapalı yerlerdir.
Yeni düzenlemeye göre, cezanın ağırlaştırılması için bina ve
eklentilerine girilmiş olması gibi bir zorunluluk aranmadığı için,
dışarıdan bu gibi yerlere el uzatmak suretiyle işlenen hırsızlık suçunda
da nitelikli halin uygulanması yoluna gidilebilecektir.
-ulaşım araçları içinde ve bunların belli varış kalkış yerlerinde
bulunan eşya hırsızlığıYENİ TCK MD.
ESKİ TCK MD.
MADDE 142. - (1) Hırsızlık Madde 492/I- 6. Her nevi nakil vasıtaları
suçunun
içinde seyahat eden yolcuların eşya ve
c)
Halkın
yararlanmasına parası hakkında yahut umuma mahsus
Bina başkasının girme hakkı olmadığı, başkalarının girmesine izin
verilmediğini gösterecek biçimde dış dünyadan ayrılmış, yanları muhkem
surette yapı malzemesi ile örtülmüş üstü kapalı, sabit ya da taşınır yapılardır.
Eklenti ise, binaya bağlı olan ve onunla birlikte fonksiyon icra eden yerdir .765
Sayılı TCK nun 191/4 maddesinde müştemilatın açıkça duvarla çevrili olması
gerektiği belirtilmişti, ama yeni kanundaki bu bentte sadece “eklenti” denilerek
müştemilatın anlamı daha da genişletilmiştir.
7
12
13
sunulmuş ulaşım aracı içinde
veya bunların belli varış veya
kalkış yerlerinde bulunan eşya
hakkında işlenmesi
nakliye vasıtalarını işletmekte bulunan
idarelerin dairelerinde veya istasyon ve
iskele ve meydanlarında veya mabetlerin
içinde yapılırsa;
TCK.nun 142/1-c bendinde ise “halkın yararlanmasına
sunulmuş olan ulaşım aracı içinde bulunan eşya hırsızlığı” ile “halkın
yararlanmasına sunulmuş ulaşım araçlarının belli varış veya kalkış
yerlerinde bulunan eşya” hakkındaki hırsızlık suçları nitelikli hal olarak
öngörülmüştür.
Bu madde anlamında “ulaşım aracı”, toplu veya bireysel
taşımaya hizmet eden ister bir kamu kurumuna, isterse özel kişilere ait olsun
her türlü motorlu taşıttır. Kanunun gerekçesinde açıklandığı üzere bu bendin
uygulanması için aracın halkın yararlanmasına sunulmuş olması
gerekir.
Bununla anlatılmak istenen, ulaşım aracının, kişi ayırımı
gözetilmeksizin bireysel veya toplu taşımaya hizmet ediyor olmasıdır. Bu
nedenle özel otomobiller içinde işlenen hırsızlık suçunda bu nitelikli hal
uygulanmaz. Ulaşım aracının toplu taşımaya hizmet etmesi zorunluluğu
aranmadığından, taksi içinde işlenen hırsızlık suçunda da bu nitelikli hal
uygulama alanı bulur. Suçun ulaşım aracı içinde işlenmiş olması
yeterli olup, ETCK m. 492/6’dan farklı olarak suç konusu
şeyin
“yolculara ait olması”8 gibi bir zorunluluk aranmamıştır.
TCK.nun 142/1-b bendinde yer alan belli varış ve kalkış
yerlerinden kastedilen otogar,terminal, havaalanı, istasyon, belediye otobüs
durakları gibi yerlerdir. Buralarda da suça konu olan eşyanın yolculara veya
personele ait olması şart değildir.9
Araç içindeki eşyanın yolculara veya personele ait olması gerekli değildir.Araç
içerisinde bulunan 3. kişilere ait eşyalar, mesela otobüse bir yere götürülmesi
için emanet olarak verilmiş olan eşyalar da aynı hükme tabidir.
8
Eski hüküm suçun yalnızca bu araçlar içinde seyahat eden yolcuların aleyhine
işlenmesi halini bir ağırlatıcı neden olarak düzenlemiş ve kişiyi baz alarak bir
düzenleme yoluna gitmişti.Bu nedenle bu araçlar içindeki personele veya 3. bir
kişiye ait eşya hakkında işlenmesi kapsam dışında idi.Artık bu tür araçların
içinde olmak şartı ile kime ait olduğu önemli olmaksızın tüm eşyalar hakkında
işlenmesi ağırlatıcı nedenin uygulanması sonucunu doğuracaktır.
9
13
14
Maddede özellikle “varış ve kalkış” yerlerinden söz
edildiği için, “ara duraklarda” işlenen hırsızlık suçunda bu nitelikli halin
uygulanmaması gerekir.
-bir afet veya genel felaketin meydana getirebileceği zararları
önlemek veya hafifletmek amacıyla hazırlanan eşya hırsızlığıYENİ TCK MD.
MADDE 142. - (1) Hırsızlık suçunun
d) Bir afet veya genel bir felâketin
meydana getirebileceği zararları önlemek
veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan
eşya hakkında işlenmesi.
ESKİ TCK MD.
Madde 492/I- 3. Çalınan şey
umumi bir felaket ve musibetin
tesir ve neticesini gidermek veya
hafifletmek maksadıyla
hazırlanmış eşya hakkında olur.
TCK.nun 142/1-d10 bendinde ise 765 sayılı TCK.nun 492/1
maddesinin 3. bendinde öngörülen ”bir afet veya genel bir felâketin
meydana getirebileceği zararları11 önlemek veya hafifletmek
maksadıyla hazırlanan eşya” hakkındaki hırsızlık suçları nitelikli hal olarak
düzenlenmiştir.
Ağırlatıcı nedenin uygulanması bakımından eşyanın
bulunduğu yer önemli değildir. Bunların bina içerisinde ve açıkta
depolanması mümkündür. Eşyanın afet ve felaket bölgesine gittikten sonra ve
henüz afetten zarar görenlere dağıtılmadan önce çalınması da bent
kapsamındadır.
-adet,tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hırsızlığıYENİ TCK MD.
ESKİ TCK MD.
MADDE 142. - (1) Hırsızlık suçunun
Madde 491/III- 2. Adet muktezası
e) Adet veya tahsis veya kullanımları olarak yahut tahsis ve istimalleri
Gemilerde can yeleklerinin, filikaların,binalar üzerindeki paratonerlerin,sel
ve baskınların önlenmesi için yapılmış duvar taşlarının ve kapakların çalınması
hallerinde bu bendin uygulanması gerekir.
Deprem anında acil müdahale için gerekli malzemelerin bulunduğu deprem
konteynırlarından yapılan hırsızlıklar da bu bendin kapsamındadır.
10
Deprem, sel, heyelan, savaş gibi genel felaketin meydana getirebileceği
zararların önlenmesi amacıyla hazırlanmış olan eşyalar ile meydana gelen
felaketin meydana getirdiği zararları hafifletmek amacıyla hazırlanmış eşyalar
hakkında işlenmesi hallerinde bu bent uygulanacaktır.
11
14
15
gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında itibariyle umumun tekafülü altında
işlenmesi
bulunan eşya hakkında işlenirse
Bu hükümle eski TCK’nın 491/III-2. bentteki ağırlatıcı neden yeniden
düzenlenmiştir.Buna göre adet veya tahsis gereği veya kullanımları
gereği açıkta bırakılan eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi halinde bu
bent uygulanacaktır.Tarlalarda bırakılan tarım aletleri ve sokakta bırakılan
inşaat malzemeleri bu tür eşyalardandır.
-elektrik enerjisi hırsızlığıYENİ TCK MD.
ESKİ TCK MD.
f)
Elektrik
enerjisi Eski kanunda bu hükme karşılık bir düzenleme
hakkında işlenmesi
mevcut değildi.
Yeni TCK.nda eski düzenlemeden farklı olarak elektrik enerjisi
hakkındaki hırsızlık suçları nitelikli hal olarak öngörülmüştür. Hükmün
gerekçesinde bu şekildeki bir düzenlemenin nedeni olarak elektrik hırsızlığının
temadi halinde işlenmesi gösterilmiştir.
Bu bent kapsamındaki eylemler bildiğiniz gibi 765 sayılı
TCK.nun yürürlükte olduğu dönemde 492. maddesinin 2. fıkrası kapsamında
değerlendiriliyordu. Yargıtay içtihatlarına göre sayacın suç tarihinden önce
mühürlü olup olmadığı önem arz etmekte idi. Yeni düzenleme ile artık sayacın
mühürlü olup olmadığının hırsızlık suçunun nitelikli olması haline bir
etkisi olmayacaktır.
6 bent halinde sıraladığım 142. maddenin 1. fıkrasında
öngörülen nitelikli hallerin gerçekleşmesi halinde öngörülen ceza 2 yıldan 5 yıla
kadar hapis cezasıdır. 142. maddenin 2. fıkrasında ise toplam 7 nitelikli hal
öngörülmüştür. Bu nitelikli hallere baktığımızda;
-kişinin malını koruyamayacak olmasından
veya ölmesinden yararlanarak hırsızlıkYENİ TCK MD.
ESKİ TCK MD.
MADDE 142. - (2) Suçun;
Madde 492/I-3…..... mal sahibinin
a) Kişinin malını koruyamayacak uğradığı hususi bir felaketten mütevellit
durumda
olmasından
veya kolaylıktan istifade suretiyle yapılırsa
ölmesinden yararlanarak işlenmesi
15
16
142/II. fıkranın ilk bendinde mağdurun içinde bulunduğu
durum nedeniyle suça karşı direncinin kırıldığı ve suçun işlenmesinin
kolaylaşacağı haller düzenlenmiştir.
Buna göre suçun şu hallerde işlenmesi bu bendin
uygulanmasını gerektirir:
1.Kişinin
malını
koruyamayacak
durumda
olmasından12 yararlanarak işlenmesi:13 Kişi geçirdiği bir rahatsızlık
sonucu bu hale düşebilir. Mesela kalp krizi geçirmesi üzerine ve kendisinde
varolan epilepsi veya diyabet gibi kronik bir hastalık sonucu kendini kaybeden
kişinin parasının çalınması gibi.Bir trafik kazası geçiren kimse için de
aynı durum söz konusudur.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta mağdurun malını
koruyamayacak duruma fail tarafından getirilmemiş olmasıdır.Fail
malını çalabilmek için kişiyi bu hale getirirse suç yağma olur.
2.Kişinin ölmesinden yararlanarak işlenmesi : Kişinin
geçirdiği trafik kazası sonucu ölmesi sonucu üzerinde bulunan
değerli eşyalarının çalınması gibi.14
-elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle
ya da özel beceriyle yapılan hırsızlıkYENİ TCK MD.
MADDE 142. - (2) Suçun;
ESKİ TCK MD.
Madde 492/I-7. Yankesicilik
Zilyedin, malını “koruyamayacak durumda olması”, hastalık, sakatlık,
alkollü olma gibi nedenlerle o mal üzerinde yeterli bir koruma
gerçekleştiremeyecek durumda olmasını ifade etmektedir.
12
Kişinin malını koruyamayacak duruma düşmesi onun yaşadığı yoğun üzüntü
verici bir olay neticesi de gerçekleşebilir. Şu karar bunu doğrular niteliktedir:
‘Olay günü müştekinin oğlunun trafik kazası sonucu vefatı nedeniyle oluşan
üzüntü
ve
şaşkınlık
ortamından
yararlanmak
suretiyle
eylemin
gerçekleştirildiğinin
anlaşılmasına
göre
suç
492/I-3’e
uyduğu…’
(MALKOÇ,İsmail, Açıklamalı-İçtihatlı Türk Ceza Kanunu , s.1138)
13
Kişinin trafik kazasında ölmesi durumunda, ölünün eşyaları hakkında
hırsızlık suçunun işlenmesi de bu bent kapsamına girer. Ölüm halinde ölünün
eşyalarının çalınması sureti ile yapılan hırsızlıkta artık açıkça bu bent
kapsamına alınarak ölünün mallarının üzerindeki mülkiyet hakkının
mirasçılara geçmesi dolayısıyla çıkan tartışmalara son verilmiştir.
14
16
17
b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle işlenirse
suretiyle ya da özel beceriyle
Bu bentte iki ağırlatıcı neden düzenlenmiştir.
Birincisi hırsızlık suçunun elde veya üstte taşınan
eşyanın çekip alınmak suretiyle işlenmesi halidir.Elde taşınan çantanın
veya cepte bulunan cüzdanın alınması halleri bu bent kapsamındadır. Kapkaç
olarak adlandırılan fiiller buna dahildir.
Burada birkaç kelimeyle kapkaççılık üzerinde durmak ve yeni
bir düzenleme olması nedeniyle kapkaççılık suretiyle hırsızlık suçu ile yağma
suçu arasındaki ince çizgiye de dikkat etmek gerekir. Bu konuda uygulamada
özellikle somut olayın işleniş şekli dikkatlice değerlendirilmelidir. Yağmada,
fail tarafından uygulanan gücün, almanın esaslı bir tamamlayıcısı
olması ve böylece mağdurun beklenen veya mevcut mukavemetini
kırmaya büyük ölçüde yeterli ve elverişli olması gerekir.
Dolayısıyla söz konusu cebrin önemliliği kriteri failin
mağdurdan ani olarak bir eşyayı çekip alması veya elinden çekmesi şeklindeki
olaylarda olduğu gibi hırsızlıkla yağma arasındaki ayrımı mümkün kılar. Bu
açıdan baktığımızda, sırf olağan bir tutmanın bertaraf edilmesi, yıldırım
hızıyla veya hileli yollarla bir el çantasının, sözgelimi aniden alınması halinde
tipe uygun bir cebir kullanması yoktur.
Buradan şu sonuca ulaşıyoruz: Mağdurun sırf çantayı
taşımasını sağlayan gücünün aniden çekip almak suretiyle etkisiz bırakılması
yağma suçunu oluşturmayacaktır. Çünkü mukavemetin olmadığı
durumlarda cebir vasıtasıyla bir alma yoktur, yalnızca hırsızlık suçu
vardır. Ancak tabi
somut olayda fail mağdurun elindeki çantaya
saldırmış, durumu fark eden mağdur kuvvetlice sıkmak suretiyle eşyayı
vermemek konusundaki direncini ortaya koymuşsa ve buna rağmen bu
direnç kırılmak suretiyle çanta mağdurun elinden alınmışsa, hiç
şüphesiz buradaki eylem artık kapkaççılık şeklindeki hırsızlık değil, yağma
olarak nitelendirilecektir.
Buradaki temel ilkemiz şu olmalıdır:Yağma suçu, alma
vasıtasıyla cebir halinde değil cebir vasıtasıyla alma halinde oluşan
bir suç tipidir.
Bu madde meclise sevk edildikten sonra adalet komisyonu,
mecliste görüşülme esnasında 142. maddesinin 2. fıkrasında bir değişikliğe de
17
18
gitti. Maddenin 2. fıkrasına girerek kanunlaşan bu değişiklik önergesinde15
suçun bu fıkranın “b” bendinde belirtilen surette beden veya ruh
bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kişilere karşı
işlenmesi halinde verilecek ceza 1/3 oranında arttırılır denilmektedir. Yeni
TCK.nun 142. maddesinin 2. fıkrasına giren bu hükümle bundan böyle
kapkaççılık ya da yankesicilik suretiyle hırsızlık eyleminin beden ve ruh
bakımından kendisini savunamayacak durumda olan mağdurlara karşı
işlenmesi halinde ceza 1/3 oranında artırılacaktır.
Burada belirtmek gerekir ki, mağduru kendini savunamayacak
duruma ya da ölüm haline biz getirmiş isek, daha sonra yapacağımız hırsızlık
eyleminde nitelikli hal uygulanmayacaktır. Çünkü onu bu hale biz getirdik ve bu
eylemimizden dolayı zaten ayrıca cezalandırılacağız.
-özel beceri yankesiciliği ve şahsi çevikliği de kapsarİkinci olarak suçun, failin sahip olduğu özel beceriyle
işlenmesi halidir.
Bu hükümle yankesicilik ve şahsi çeviklik sureti ile yapılan
hırsızlıklar da kapsam içine alınmıştır. Ayrıca, köpek,maymun gibi çeşitli
hayvanların alıştırılarak elde veya üstte taşınan eşya hakkındaki hırsızlıkta
kullanılması sureti ile suç işlenmesi halinde de faile bu bent uyarınca ceza
verilmelidir.
5237 S. TCK’da yer verilen “özel beceri”,
“yankesicilik”i de kapsayan daha geniş bir anlam içermektedir.
ETCK’daki
YENİ TCK MD.
ESKİ TCK MD.
MADDE 142. - (2) Suçun;
Madde 492/I-3 - …umumi
veya
heyecandan
…..
c) Doğal bir afetin veya sosyal musibet
kolaylıktan
istifade
olayların meydana getirdiği korku mütevellit
suretiyle yapılırsa;
veya kargaşadan yararlanarak
Kişinin içinde bulunduğu bazı durumlar, eşyası üzerindeki
koruma ve gözetimini zayıflatabilir ve hatta ortadan kaldırabilir.Böyle
durumlarda hırsızlık suçunun işlenmesi kolaylaşır.Bu nedenle doğal bir afetin
mesela bir depremin, yangının veya selin yada sosyal olayların mesela savaş
veya terör olayları gibi yaygın şiddet hareketlerinin yarattığı korku veya
Bu hükmün ilavesiyle kapkaççılık ve yankesicilik eylemlerinin daha etkin bir
yaptırıma bağlanmasının amaçlandığı da bu değişiklik önergesinin
gerekçesinde belirtilmiştir.
15
18
19
kargaşadan yararlanarak hırsızlık suçunun işlenmesi suçun basit şekline göre
daha ağır yaptırıma bağlanmıştır.
-kilit açmak suretiyle hırsızlıkYENİ TCK MD.
MADDE 142. - (2) Suçun;
d)
Haksız
yere
elde
bulundurulan veya taklit
anahtarla yada diğer bir
aletle kilit açmak suretiyle
ESKİ TCK MD.
Madde 493/I- 2. Cürmü işlemek veya çalınmış
eşyayı başka yere kaldırmak için taklit anahtar
yahut sair aletler kullanarak veya sahibinin terk
veya kaybettiği anahtarı elde ederek yahut haksız
yere elinde bulundurduğu asıl anahtarla bir
kilidi açarak işlenirse
Bu bentte hırsızlık suçunun kilit açılmak suretiyle işlenmesi
düzenlenmiştir.Burada önemli olan kilidin açılarak suçun işlenmesidir. Bu
bendin tatbiki için söz konusu kilidin şu üç vasıftan birini taşıması gerekir:
1.Haksız yere elde bulundurulan bir anahtarla
açılması. Sahibinin rızası olmaksızın elde bulundurulan her durumda haksız
bir elde bulundurma söz konusudur. Sahibi tarafından kaybedilen, bir yerde
unutulan, sahibinden hile ile elde edilen, sahibinden zorla alınan anahtar haksız
yere elde bulunduruluyor demektir. Anahtar sahibinin rızası ile elde
bulunuyorsa haksız bulundurmadan bahsedilemez ve bu hal bent
kapsamı dışındadır.
2.Taklit anahtar16la açılması. Kilidin gerçek anahtarı
dışındaki tüm anahtarlar taklit anahtar sayılır.
3.Diğer bir aletle açılması. Maymuncuk, tel, bıçak, çakı,
çengel, tornavida gibi araçlar anahtar fonksiyonu görerek17 kilidi açtıklarında bu
kapsamdadır. Yani, taklit anahtar veya sair aletlerin kilidi açmak için
kullanılmış olması gerekir, çalınacak şeyleri yerinden sökmek için alet
kullanılması bu bent kapsamında değildir.
“Taklit anahtar”, kilidi haksız yere açmak için alınmış veya başka kilitlere ait
olup da değiştirilmiş anahtardır. Bentteki “diğer aletler” deyimi bir kilidin
kırmadan açılmasına yarayan, örneğin tel, maymuncuk, çivi, bıçak gibi her
türlü aracı içerir.
17 Sözgelimi kapısı açık kamyondan içeri girerek tornavida ile teybin ve
hoparlörlerin çalınması bu bendi ihlal sayılmaz.
Kapının üzerinde unutulan
anahtarın çevrilerek kapının açılması suretiyle işlenen suçlar bu bent
kapsamında sayılamaz.
16
19
20
Hükümde kilidin açılmasından bahsettiğine göre kilidin
kırılarak suçun işlenmesi hali kapsam dışıdır.
-bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlıkYENİ TCK MD.
ESKİ TCK MD.
MADDE 142. - (2) Suçun; e) Bilişim Eski kanunda bu hükme karşılık bir
sistemlerinin kullanılması suretiyle düzenleme mevcut değildi
işlenmesi
Metinde geçen bilişim sistemi; “verileri toplayıp
yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tabi tutma
olanağını veren manyetik sistemler”dir.
Örneğin, bir başkasının mevduat hesabından kendi mevduat
hesabına bilişim sistemlerini kullanarak bir para transferi yapılırsa bu halde de
TCK. 142/2/e bendi uygulanacaktır.
-tanınmamak için tedbir alarak ya da yetkisi olmadığı halde
resmi sıfat takınarak hırsızlıkYENİ TCK MD.
ESKİ TCK MD.
MADDE 142. - (2) Suçun
Madde 493/I- 3. Kıyafet değiştirerek
f) Tanınmamak için tedbir alarak veya işlenirse;
4. Salahiyeti olmaksızın resmi sıfat
yetkisi olmadığı hâlde resmî sıfat
takınarak yapılırsa
takınarak işlenmesi
Bu bentte iki ağırlatıcı neden düzenlenmiştir:
1.Suçun tanınmamak için tedbir alarak işlenmesi.18
2.Suçun yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak işlenmesi.19
Kişi kendisini tanınamayacak hale getirmekle yakalanmasını önlemek ve
böylece cezasız kalmasını sağlamak amacını gütmektedir.Üst başta olduğu
kadar çehrede yapılan değişiklikler de bu kavramın içindedir; kadın elbisesiyle
evin içine girildikten sonra hırsızlık yapılması gibi (DÖNMEZER,Sulhi, Kişilere
ve Mala Karşı Cürümler, s.358). Maske ve benzeri örtüler takmak, makyaj
yapılarak meydana getirilen değişiklikler, takma sakal, bıyık ve protezler
kullanılması da bu kapsamdadır (MALKOÇ,İsmail,age s.1153).
18
19Fail
bu halde bu sıfatın verdiği kolaylıktan yararlanarak suç
işlemektedir.Resmi sıfat takınmak; üniforma giymek resmi unvan kullanarak o
20
21
-barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan
büyük veya küçük baş hayvan hırsızlığıYENİ TCK MD.
MADDE 142. - (2)
Suçun
g)Barınak
yerlerinde, sürüde
veya açık yerlerde
bulunan
büyük
veya küçük baş
hayvan hakkında,
ESKİ TCK MD.
Madde 491/III-5. Mandıra, ağıl gibi hayvanata mahsus
yerlerde bulunan yahut lüzumuna göre açık yerlerde
veya kırlarda bırakılan ve haklarında 492. maddenin 9
uncu fıkrasının tatbiki mümkün olmayan hayvanları bu
yerden almak suretiyle işlenirse;
492/I-9. Meskun bir hanenin doğrudan doğruya
müştemilatından olan veya duvarla çevrilmiş bulunan
yerlerindeki hayvan hakkında işlenirse;
142. maddenin 2. fıkrasının g bendinde, eski kanunun 491/3
maddesinin 5. bendinde öngörülmüş olan ağırlatıcı neden düzenlenmiştir.Eski
kanunda 492. maddenin 1. fıkrasının 9. bendinin uygulanamadığı hallerde bu
bendin uygulanacağı belirtilmişti.
Yeni hükümde barınak yerlerinde (ahır veya ağıl gibi yerler),
sürüde veya açık yerlerde bulunan hayvanların çalınması halinde ceza
ağırlaşacaktır. Meskun bir hanenin doğrudan doğruya müştemilatından olan
yerlerden hırsızlık olaylarında ise yeni TCK’nın 142/I-b bendinin 2. kısmı
uygulanacaktır.
-sıvı veya gaz halindeki enerji hırsızlığı ya da bu enerjilerin nakline,
işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerdeki eşya hırsızlığıYENİ TCK MD.
MADDE 142. - (3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji
hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya
depolanmasına ait tesislerde işlenmesi hâlinde, ikinci
fıkraya göre cezaya hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün
faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, on beş yıla kadar
ESKİ TCK MD.
Eski kanunda bu
hükme karşılık bir
düzenleme
mevcut değildi
sıfatta bulunduğunu bildirmek,yetkili mercilerden yazı veya emir göstermek,
resmi
kimlik
ibraz
etmek
şeklindeki
eylem
ve
davranışlarla
gerçekleşebilir.Resmi sıfat takınan kişi, takındığı sıfat itibariyle gasp ettiği
memuriyet görevi ve yetkisi içinde bulunan bir işleme tevessül etmelidir.Resmi
sıfat takınmakla birlikte, o sıfatın görev ve yetki alanı dışında kalan bir işlemi
yapmaya kalktığı sırada hırsızlık işlenirse bu bent uygulanmayacaktır.Zira
görevi dışında işlem yapmaya kalkışan memura vatandaşın itaat yükümlülüğü
yoktur.Güvenmesi de söz konusu olamaz.
21
22
hapis ve on bin güne kadar adlî para cezasına
hükmolunur.
142. maddede 765 sayılı kanunda yer almayan bir ağırlatıcı
neden öngörülmüştür.Bu hükme göre :
1.Suçun sıvı veya gaz halindeki enerji hakkında işlenmesi
2.Suçun
bu
enerjilerin
nakline,
işlenmesine
veya
depolanmasına ait tesislerde işlenmesi durumunda 142. maddenin 2.
fıkrasındaki cezalar uygulanır.
-enerji hırsızlığının örgüt faaliyeti çerçevesinde
yapılması nitelikli bir haldirAyrıca fıkranın ikinci kısmında bu fiillerin bir örgütün
faaliyeti çerçevesinde20 işlenmesi halinde cezanın daha da ağırlaştırılacağı
hükme bağlanmıştır.
Maddedeki örgüt deyiminden 5237 sayılı kanunun 220/1
maddesi uyarınca, “amaçlanan suçları işlemek için ve elverişli olmak
koşulu ile an az üç kişinin bir araya gelmesi”dir.
Söz konusu fıkrada, “suçun bir örgütün faaliyeti
çerçevesinde işlenmesinin” niçin yalnızca m. 142/3’de öngörülen nitelikli
hal bakımından nitelikli hal olarak göz önünde bulundurulduğu hususu haklı
eleştirilere yol açmıştır.
-hırsızlığın gece vakti işlenmesi nitelikli bir haldirYENİ TCK MD.
ESKİ TCK MD.
MADDE 143. - (1) Hırsızlık Madde 492/I-1
suçunun gece vakti işlenmesi Hırsızlık:
hâlinde, verilecek ceza üçte 1. Geceleyin bir bina içinde yahut süknaya
birine kadar artırılır
mahsus bir yerde veya müştemilatında
işlenirse;
Şayet bu suç örgütün faaliyeti çerçevesinde ise verilen ceza 15 yıla kadar hapis
ve on bin güne kadar adli para cezasıdır.Adli para cezası verilirken verilen hapis
cezası ile orantı kurulmamalı hırsızlık suçu ile oluşan zarar ve elde edilen yarar
dikkate alınmalıdır.Buradaki adli para cezası bir nevi müsadere hükmüdür.
20
22
23
Yeni Ceza kanununda eskiden farklı bir şekilde kabul edilen
düzenlemelerden birisi de suçun gece vakti işlenmesidir. Eski Kanunda
bildiğiniz gibi sadece bina veya süknaya mahsus yerlerde veya
müştemilatında geceleyin işlenen hırsızlık nitelikli suç olarak kabul
ediliyordu. Yeni Kanunda bu sınırlama kaldırılmıştır. Yani dolayısıyla nitelikli
hırsızlık bakımından suçun gece vakti işlenmesi yeterlidir. Yani bir bina
içerisinde veya süknaya mahsus bir yerde veya müştemilatında işlenmesi şart
değildir.Diğer yandan gece vakti teriminin tanımlar başlıklı 6. maddede eski
düzenlemeyle aynı şekilde tanımlandığını görmekteyiz.21
Ancak bu hususta özellikle mütemadi suçlarda, örneğin
elektrik hırsızlığı suçunda, eylemin gece gündüz mütemadiyen gerçekleşmesi de
dikkate alınarak bu artırım sebebi uygulanacak mıdır? Bu konuda şimdiden
yoğun tartışmalar başlamıştır.
Gece insanların dinlendiği, sükunet içinde geçirdiği ve bu
nedenle de malvarlıkları açısından başkalarının müdahalelerinden daha fazla
korunmaya ihtiyaç duydukları bir zaman dilimidir. Her ne kadar madde
gerekçesinde bu konuda bir ayrıntı bulunmasa da, kanun koyucunun suçun gece
işlenmesini bir artırım sebebi olarak öngörmesinin temel nedeni de bu
olmalıdır. Halbuki elektrik hırsızlığında suçtan zarar gören konumundaki
TEDAŞ Kurumu açısından suçun gece ya da gündüz işlenmesi arasında
korunma açısından bir fark bulunmamaktadır. Bu nedenle bu halde söz konusu
artırım sebebinin uygulanmaması gerektiği sonucuna ulaşılabilir.
Ancak somut olayda diyelim ki fail geceleyin fiilen kaçak
elektrik kullanmakta ve kurum görevlileri bunu tespit etti. Bunun ihbarı üzerine
fail hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatıldı. Kanunun 143. maddesinin
açık hükmü karşısında bu fail hakkında gecenin ağırlaştırıcı neden olmasına
bağlı artırımın uygulanmaması da pek mümkün görünmemektedir. Aynı
doğrultuda örneğin 2 ay boyunca kesintisiz olarak gece ve gündüz
kaçak elektrik kullandığını tespit ettiğimiz fail hakkında da aynı
artırım hükmünün uygulanması gerekir. Doğaldır ki bu hususta
Yargıtay’ımızın belirleyeceği ölçü uygulayıcılar açısından önemli olacaktır.
Diğer yandan bilindiği üzere, ETCK.nun 491, 492 ve 493.
maddelerinin son fıkralarında, suçun ikiden fazla kimseler tarafından
Yeni TCK’nun ‘Tanımlar’ kenar başlıklı 6. maddesinin ‘e’ bendinde ‘gece vakti’
ifadesinin tanımı yapılmıştır.Buna göre, ‘güneşin batmasından bir saat sonra
başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi’
ceza kanununun uygulanması bakımından gece vakti olarak kabul edilmiştir.
21
23
24
işlenmesi veya birden fazla bendin birlikte ihlal edilmesi durumunda cezanın
üst sınırdan uygulanması gerektiği yönünde bir düzenlemeye yer verilmiş idi.
5237 S. TCK’da bu yönde bir düzenlemeye yer verilmediği için, hakim alt ve üst
sınırlar arasında somut cezayı belirlerken (5237 S. TCK m. 61) birden fazla
bendin bir arada ihlal edilmesini göz önünde bulundurabilecektir.
TCK.nun 142 ve 143. maddelerinde öngörülen ağırlaştırıcı
nedenleri bu şekilde tamamladıktan sonra 144. maddeye baktığımızda 2 ayrı
hafifletici nedene yer verildiğini görmekteyiz.
-paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde hırsızlıkYENİ TCK MD.
ESKİ TCK MD.
MADDE 144. - (1) Hırsızlık suçunun;
MADDE 494/I -2.Failin müşterek
a) Paydaş veya elbirliği ile malik veya iştirak halinde mülkiyetine sahip
olduğu mal hakkında işlenmesi
olunan mal üzerinde işlenmesi
144. madde, 765 sayılı TCK’nın 494/I-2. bendiyle aynı
düzenlemeyi getirmektedir.Buna göre üzerinde paylı mülkiyet veya
elbirliğiyle mülkiyet bulunan mal üzerinde paydaşlardan22 birinin hırsızlık
suçunu işlemesi halinde bu hafifletici neden uygulanır.23
Hüküm, paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde,
ancak mülkiyet hakkına sahip olan fail bakımından uygulama alanı bulur. Buna
karşılık paydaş mülkiyete konu bir mal söz konusu ise ve alınan malın değeri
failin payını aşmıyorsa fiil cezalandırılmaz.
Örneğin,‘Müştekiler ile birlikte iştirak halinde malik oldukları tarlada 159
adet muhtelif yabani kestane, meşe ve pelit ağacını kesip faydalanmak amacıyla
alıp götüren sanığın eylemi 494/I-2’deki suçu oluşturur.’(10.CD,18.5.1993,
2501/6129, (YKD,1993,s.116)
22
Daha önce bir malın hırsızlık suçuna konu olabilmesi için “başkasına ait
olması” gerektiğini, malın başkasına aidiyeti konusunda Medeni Kanun
hükümlerinin göz önünde bulundurulacağını belirtmiştik. Böyle olunca da,
paydaş veya elbirliği ile malik olunan bir mal, fail bakımından “başkasına ait”
sayılır. Bununla birlikte failin paydaş veya elbirliği ile maliki olduğu bir mal
üzerinde işlediği hırsızlık suçunun daha az bir ceza ile cezalandırılması gereği
de açıktır. İşte bu yüzden failin paydaş veya elbirliği ile maliki olduğu mal
üzerinde işlenen hırsızlık, daha az cezayı gerektiren bir neden sayılmıştır.
23
24
25
-bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla hırsızlıkYENİ TCK MD.
ESKİ TCK MD.
MADDE 144. - (1) Hırsızlık suçunun;
Eski kanunda bu hükme karşılık
b) Bir hukukî ilişkiye dayanan alacağı bir düzenleme mevcut değildi.
tahsil amacıyla işlenmesi
Bu hüküm 765 sayılı
kanunda bulunmayan yeni bir
düzenlemedir. Bu hükmün uygulanabilmesi için fail ile mağdur arasında bir
hukuki ilişki24 bulunmalıdır.Bu hukuki ilişki nedeniyle fail mağdurdan
alacaklı bulunmalıdır.Fail bu alacağını tahsil edebilmek için borçlunun malını
çalmalıdır. Faildeki saik alacağını tahsil etmek olmalıdır.
İştirak halinde işlenen suçlarda maddede öngörülen ceza
indiriminden, yalnızca hukuksal ilişkiye dayanan alacak hakkının
sahibi olan suç ortağı yararlanabilir.
-hırsızlık konusu malın değerinin azlığı hafifletici bir nedendirY. TCK MD.
MADDE 145. - (1)
Hırsızlık suçunun
konusunu
oluşturan malın
değerinin
azlığı
nedeniyle,
verilecek cezada
indirim
yapılabileceği gibi,
ceza vermekten de
vazgeçilebilir.
ESKİ TCK MD.
Madde 522 - Onuncu babda beyan olunan cürümlerin
işlenmesinde cürmün mevzuu olan şeyin veya ika edilen
zararın kıymeti pek fahiş ise mahkeme cürme mahsus
olan cezayı yarısına kadar artırır ve eğer hafif ise yarısına
ve eğer pek hafif ise üçte birine kadar eksiltir.
Kıymet tayini için cürmün mevzuu olan şeyin yahut
vaki zararın cürüm işlendiği zamandaki kıymeti nazarı
dikkate alınır.Yoksa failin istihsal eylediği menfaat hesap
edilmez.
Eğer fail aynı neviden olan cürümlerden dolayı
mükerrer bulunur veya bu babın ikinci faslında yazılı
cürümlerden birini işlemiş olursa cezayı tenkise mahal
Hukuksal ilişkiden kaynaklanan alacağın mutlaka “para” olarak belirlenmiş
olmasına da gerek yoktur. Böyle bir hukuksal ilişkinin “gerçekten” mevcut
olması gerekir; gerçekte böyle bir hukuksal ilişki bulunmamasına rağmen,
failin, böyle bir hukuksal ilişki bulunduğu düşüncesiyle alma hareketini
gerçekleştirmiş olması durumunda bu hüküm uygulanmaz.
24
25
26
yoktur.
Bilindiği üzere, hırsızlık suçuna konu olan malın değeri25 765
sayılı kanunda verilecek cezanın tayininde dikkate alınmaktaydı. Buna göre
malın değerinin ‘pek fahiş’ olması halinde cezada bir artırım yapılıyor ; ‘hafif’
ise ceza yarısına kadar indiriliyor ; ‘pek hafif’ ise üçte birine kadar
indiriliyordu.
Yeni kanunun 145. maddesinde malın değeri cezanın
belirlenmesinde yine bir kriter olarak kabul edilmiştir.Ancak yeni hüküm
eskisinden birçok bakımdan ayrılmaktadır.
Öncelikle yeni düzenlemede sadece malın değerinin azlığı
dikkate alınmıştır. Malın değerinin yüksek olması bir kriter olmaktan
çıkarılmıştır.
Bunun yanı sıra suça konu malın değerinin azlığı bakımından
eski kanunda olan ‘hafif’-‘pek hafif’ ayrımı da kaldırılmıştır.
Ayrıca eski hükümde malın değeri bakımından yapılan
değerlendirme sonucunda hakime sadece cezada bir indirim yapma hakkı
tanınmıştı.Oysa yeni kanunda hakime malın değerinin az olması halinde 2
seçenekten birini kullanma imkanı getirilmiştir: Hakim olayın özelliğine göre
dilerse
vereceği
cezadan
bir
indirim
yapabilir,
dilerse
faili
cezalandırmaktan vazgeçebilir.
Kanun koyucu maddedeki ceza indirimine eski ceza kanunun
aksine ne alt ne de üst indirim oranı getirmiştir. Bu oran somut olaya göre
sadece hakim tarafından takdir edilecektir. Bu madde ile ceza adaleti
sağlanmaya çalışılmıştır.
765 Sayılı TCK.nun 522. maddesindeki malın değerinin pek
fahiş olmasından dolayı ayrıca temel cezaya ek bir artırım yapılmayacak,
malın değerinin fazlalığı hakim tarafından temel ceza belirlenirken dikkate
alınacaktır.
Malın değerinin belirlenmesi, hakimin takdirine bağlı ise de, bunun zarar
görenin durumundan bağımsız olarak objektif bir biçimde tespit edilmesi
gerekmektedir. Nitekim öğreti ve uygulamada değer belirlerken objektif bir ölçü
kullanılmaktadır. Bu yüzden mağdurun fakir veya zengin olması, hükmün
uygulanması bakımından göz önünde bulundurulmaz.
25
26
27
Bu maddenin uygulamada bazı karışıklıklara sebep
olabilecek yönleri de vardır. Malın değerinin azlığı hangi kriterlere
göre belirlenecektir? Bu konuda tam bir açıklık yoktur, muhtemelen
Yargıtay uygulamaları ile değer azlığı içerik kazanacaktır. Ancak
burada belki de cezada kanunilik ilkesi açısından bir mahsur söz konusu
olabilecektir. Çünkü madde metninde yapılacak indirim miktarının ne olacağı
belirtilmemiştir. Sadece hakimin cezada indirim yapacağı söyleniyor. Bu ise
kanunilik ilkesi bakımından sorunlara neden olabilecektir.
-kullanma hırsızlığıYENİ TCK MD.
Kullanma Hırsızlığı
MADDE 146. - (1) Hırsızlık suçunun,
malın geçici bir süre kullanılıp
zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi
hâlinde, şikâyet üzerine, verilecek ceza
yarı oranına kadar indirilir. Ancak
malın suç işlemek için kullanılmış
olması hâlinde bu hüküm uygulanmaz.
ESKİ TCK MD.
Madde 494/I-3 Hırsızlık;
1.Geçici olarak kısa bir süre
kullanılıp zilyedine iade edilen veya
zilyedin kolaylıkla bulabileceği bir
yere bırakılan veya iade edilmek
üzere alındığı açıkça anlaşılan ve
ücret karşılığı yük ve yolcu
taşımacılığına tahsis edilmiş olmayan
özel bir ulaşım aracı,
hakkında
işlenirse
Hırsızlık bakımından
diğer bir önemli husus kullanma
hırsızlığıdır. Kullanma hırsızlığı ile ilgili eski kanunda şöyle bir sınırlama vardı:
Suçun konusu bakımından özel ulaşım aracına karşı kullanma hırsızlığı
işlenebiliyordu. Ve bunun da ücret mukabili yük ve yolcu
taşımacılığına tahsis edilmemiş olması gerekiyordu.
Yeni kanun bu sınırlamayı kaldırmıştır. Dolayısıyla
kullanmaya elverişli herhangi bir mal suçun konusunu oluşturabilecektir.
Kullanma hırsızlığı konusunda bir hususa dikkat çekmek
istiyorum. O da 146. maddenin ikinci cümlesidir. Buna göre “hırsızlıktaki
amacın kullanıp iade etmeye yönelik olmasına rağmen, malın suç
işlemek
için
kullanılmış
olması
halinde”26
bu
hüküm
Ancak bunun için mutlaka çalınan malın başka bir suç işlemek için kullanmak
üzere çalınmış olması gerekmez. Burada fiili duruma bakacağız. Yani herhangi
bir şekilde kullanıp iade edilmek üzere çalınan bir mal eğer sonradan
niyetlenilen bir suçun işlenmesinde kullanıldıysa bu durumda fail kullanma
hırsızlığı indiriminden yararlanamaz. Ama suç işlemek için kullanıp bırakılmak
üzere çalınan bir mal fiili olarak suç işlemede kullanmaksızın çalınan yere
26
27
28
uygulanamayacaktır. Bu durumda artık suç şikayete bağlı değil, resen
kovuşturulacaktır. Yani, eylem basit hırsızlık ise 141. madde, nitelikli hırsızlık
ise 142. madde uygulanacaktır.
Kullanma hırsızlığında manevi unsur bakımından failin
özel bir kastı vardır.Fail malı belli bir süre kullanıp daha sonra iade etmek
kastıyla hareket etmektedir.
-zorunluluk halinde hırsızlıkYENİ TCK MD.
Zorunluluk hâli
MADDE 147. - (1) Hırsızlık suçunun ağır ve acil
bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi hâlinde,
olayın özelliğine göre, verilecek cezada indirim
yapılabileceği
gibi,
ceza
vermekten
de
vazgeçilebilir.
ESKİ TCK MD.
MADDE 494/I- 3. Zaruret
haline ulaşmayan ağır ve
acil bir ihtiyacı karşılamak
için
birmal
hakkında
işlenirse
765 sayılı TCK.nun 494/3 maddesinde düzenlenen zorunluluk
halindeki hırsızlık suçu yeni kanunun 147. maddesinde yer alıyor. Ancak bu iki
hüküm arasında önemli bir farklılık var, eski kanunda ağır ve acil ihtiyacın
zorunluluk haline ulaşmamasının gerektiği belirtiliyordu. Bu şekilde
hukuka uygunluk sebebi olan zorunluluk hali ile ayrımı da belirtilmiş oluyordu.
Yeni Kanunda zorunluluk haline ulaşmama şartına
yer verilmemiştir. Tabi ki burada yine yeni kanunun uygulanması
bakımından da bu durumu ağır ve acil bir ihtiyacın zorunluluk haline
ulaşmayan şekli olarak anlamalıyız. Çünkü zorunluluk haline ulaşan ağır ve
acil ihtiyaç hali 5237 S. TCK.nun 25. maddesindeki hukuka uygunluk sebebi
olan zorunluluk halini gündeme getirecek ve bu durumda ağır ve acil ihtiyaç
halinde hırsızlık suçunun düzenlendiği TCK.nun söz konusu 147. maddesini
uygulamak zaten mümkün olmayacaktır. Bu konuda çocuğu çok hasta olan bir
annenin eczaneden ilaç alması durumu örnek gösterilebilir. İhtiyacın ağır ve acil
olup olmadığını olay hakimi değerlendirecektir.
bırakılmışsa burada faili kullanma hırsızlığı indiriminden yararlandıracağız.
Çünkü madde metninde “suç işlemek için çalınmış olması halinde” ibaresine
değil, “suç işlemede kullanılmış olması halinde” ibaresine yer verilmiştir.
28
29
Mala yönelik gereksinimin “ağır” ve “acil” olması zorunluluğu ile
anlatılmak istenen, karşılanmadığı takdirde kişinin hukuken korunan herhangi
bir yararının tehlike ile karşı karşıya kalacak olmasıdır.27
-hırsızlık suçunda şahsi cezasızlık sebebiYENİ TCK MD.
MADDE 167. - (1) Yağma ve
nitelikli yağma hariç, bu bölümde
yer alan suçların;
a) Haklarında ayrılık kararı
verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya
bu derecede kayın hısımlarından
birinin veya evlat edinen veya
evlâtlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan
kardeşlerden birinin,
Zararına
olarak
işlenmesi
hâlinde, ilgili akraba hakkında
cezaya hükmolunmaz.
ESKİ TCK MD.
Madde524Bu babın birinci, üçüncü,
dördüncü,
beşinci
ve
sekizinci
fasıllarında ve 516 ncı maddenin birinci
fıkrası ile 518, 519 ve 521 inci
maddelerinde beyan olunan cürümler
1.Haklarında ayrılık kararı verilmemiş
karı kocadan birinin.
2.Usul ve fürudan yahut bu derece
sıhri akrabadan birinin veya analık,
babalık veya evlatlığın,
3.Faille beraber bir dam altında
yaşayan erkek veya kız kardeşin zararına
olarak işlenmiş olursa fail hakkında
takibat icra olunmaz.
Yeni TCK’nın 167. maddesinin 1. fıkrasında mağdurun fail
ile olan yakınlık(akrabalık) derecesi dikkate alınarak şahsi cezasızlık nedeni
öngörülmüştür. Eski TCK.nun 524. maddesindeki düzenleme ile yeni
düzenlemenin hemen hemen aynı nitelikte olduğunu söyleyebiliriz.28
-hırsızlık suçunda cezada indirimi gerektiren şahsi sebepYENİ TCK MD.
MADDE 167. - (2) Yağma ve nitelikli
yağma hariç, bu bölümde yer alan
ESKİ TCK MD.
Madde 524/II-Haklarında ayrılık
kararı verilmiş olan karı veya
Bu tehlike, doğrudan faile yönelmiş olabileceği gibi, bir üçüncü kişiye de
yönelmiş olabilir. Hükmün uygulanabilmesi için malın değeri önem taşımaz.
28
Buna göre suçun şu kişilerin zararına işlenmesi halinde cezaya
hükmolunmayacaktır:
1.Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin zararına işlenmesi
2.Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya
evlat edinen veya evlâtlığın zararına işlenmesi
3. Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararına işlenmesi
27
29
30
suçların;
Haklarında ayrılık kararı verilmiş olan
eşlerden birinin, aynı konutta beraber
yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı
konutta beraber yaşamakta olan amca,
dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci
derecede kayın hısımlarının zararına
olarak işlenmesi hâlinde; ilgili akraba
hakkında şikâyet üzerine verilecek ceza,
yarısı oranında indirilir.
kocanın yahut faille
beraber
bir
dam
altında
yaşamıyan erkek veya kızkardeşin
veya faille beraber bir dam altında
yaşamakta
olan
amca,dayı,hala,teyze,yeğen veya
ikinci derecede sıhri akrabanın
zararına olarak işlenmiş ise fail
hakkında takibat icrası şikayete
bağlıdır.
Bu takdirde failin göreceği
ceza üçte bir miktar azaltılır.
Bu fıkrada da mağdurun fail ile olan yakınlık(akrabalık) derecesi
dikkate alınarak şahsi indirim nedeni öngörülmüştür. Akrabalık nedeniyle şahsi
cezasızlık sebebinde olduğu gibi bu düzenlemenin de Eski TCK.nun 524.
maddesindeki düzenleme ile hemen hemen aynı nitelikte olduğunu
söyleyebiliriz. 29
Şunu da belirtmek gerekir ki, her iki cezasızlık ve indirim
sebepleri yağma ve nitelikli yağma suçlarında uygulanmayacaktır.
-hırsızlık suçunda etkin pişmanlıkYENİ TCK MD.
Etkin pişmanlık
MADDE 168. - (1)Hırsızlık, mala
zarar verme, güveni kötüye
kullanma,
dolandırıcılık
ve
karşılıksız yararlanma suçları
tamamlandıktan sonra ve fakat
bu
nedenle
hakkında
kovuşturma başlamadan önce
failin, azmettirenin veya yardım
edenin
bizzat
pişmanlık
göstererek mağdurun uğradığı
ESKİ TCK MD.
Madde 523 - Bu babın birinci, üçüncü,
dördüncü ve beşinci fasıllarında ve 516 ncı
maddenin birinci fıkrasında ve 518 ve 519
ve 521 inci maddelerinde beyan olunan
cürümlerden birini işleyen kimse kendi
hakkında bir güna takibat icrasına
başlanmadan evvel aldığını iade eylerse
yahut işlenen fiilin mahiyetine ve sair
ahvale nazaran red ve iade kabil olmadığı
takdirde mutazarrının zararını tamamen
tazmin ederse göreceği ceza üçte birden
Buna göre suçun şu kişilere karşı işlenmesi halinde ceza yarısı oranında
indirilerek verilir :
1.Haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin zararına işlenmesi
2.Aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin zararına işlenmesi
3.Aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci
derecede kayın hısımlarının zararına işlenmesi
29
30
31
zararı aynen geri verme veya
tazmin
suretiyle
gidermesi
hâlinde; cezası üçte birden üçte
ikiye kadar indirilir. Yağma
suçunda ise, cezada altıda birden
üçte bire kadar indirim yapılır.
(2) Kısmen geri verme veya
tazmin hâlinde etkin pişmanlık
hükümlerinin uygulanabilmesi
için, mağdurun rızası aranır.
üçte ikiye kadar indirilir.
Eğer bu red ve iade veya tazmin hususi
takibat esnasında fakat işin mahkemeye
verilmesinden evvel vukubulursa failin
göreceği ceza altıda birden üçte bire kadar
indirilir.
(Ek : 6/6/1991 - 3756/18 md.) 494 üncü
maddenin 2,3 ve 4 numaralı bentleri ile 521
a ve 521 b maddelerinde yazılı cürümlerden
dolayı da yukarıdaki fıkralar hükümleri
uygulanır.
Yeni kanunda etkin pişmanlığı düzenleyen 168.madde eski
kanunun 523. maddesine karşılık gelmektedir.30
Etkin pişmanlık nedeniyle cezadan indirim yapılabilmesi için
bazı şartları yerine getirilmiş olması gerekmektedir.Bu şartlar şunlardır:
1.Failin, azmettirenin veya yardım edenin pişmanlık göstererek
mağdurun zararını gidermeleri gerekir.Bu aynen geri verme ya da
zararı tazmin etme suretiyle de olabilir.
2.Zarar
giderme
giderim
kovuşturma
başlamadan
yapılmalıdır.Kovuşturma ifadesinden maksat kamu davasının açılmasıdır.
3.Ayrıca zararın gideriminin tam olarak yapılması gerekir.Eğer kısmi bir
giderim söz konusu ise etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi
için mağdurun rızası aranacaktır.
-tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanmasıYENİ TCK MD.
ESKİ TCK
HÜKMÜ
Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
Eski kanunda bu
MADDE 169. - (1) Hırsızlık, güveni kötüye kullanma ve hükme karşılık bir
Etkin pişmanlık halinde ceza üçte birden üçte ikiye kadar
indirilebilecektir.Etkin pişmanlık nedeniyle ceza indiriminden fail, azmettiren
ve yardım eden yararlanabilir.
30
31
32
dolandırıcılık suçlarının işlenmesi suretiyle yararına düzenleme
haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara mevcut değildi
özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
5237 S. TCK’nın 169. maddesinde hırsızlık suçunun işlenmesi
suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler31 hakkında bunlara özgü
güvenlik tedbirlerine hükmolunabileceği kabul edilmiştir.
Tüzel kişiler hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbirleri
5237 sayılı kanunun 60. maddesinde32 gösterilmiştir.
Ancak bu tedbirlerin uygulanması işlenen fiile nazaran daha
ağır sonuçların
ortaya çıkmasına neden olabilecekse bu tedbirlere
hükmedilmeyebilir. Bu konuda takdir hakkı hakime tanınmıştır.
Muhammet Murat ÜLKÜ
21 Şubat 2005-Çorum
YARARLANILAN KAYNAKLAR
1-DÖNMEZER Sulhi, “Kişilere ve Mala Karşı Cürümler” 15.bası,1998, İstanbul
2-DURSUN Selman, “Malvarlığına Karşı Suçlar“ HPD-Hukuki Perspektifler Dergisi-Sy.2Sonbahar 2004-sf.190
3-ERDEM Mustafa Ruhan, “Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Malvarlığına Karşı Suçlar”,
http://www.ceza-bb.adalet.gov.tr/makale.htm
4-EROL, Haydar, “Gerekçeli, Açıklamalı ve İçtihatlı Yeni Türk Ceza Kanunu”, 2005-Ankara
765 sayılı TCK tüzel kişilerin bir suçun faili olmasını kabul etmiyordu.
YTCK’da da tüzel kişilerin suç faili olamayacakları kabul edilmiştir. Ancak tüzel
kişiler hakkında bir takım güvenlik tedbirlerinin uygulanması mümkündür.
32 Buna göre uygulanacak tedbirler şunlardır:
-Bir kamu kurumunun verdiği izne dayalı olarak faaliyette bulunan özel hukuk
tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin iştirakiyle ve bu iznin verdiği yetkinin
kötüye kullanılması suretiyle tüzel kişi yararına işlenen kasıtlı suçlardan
mahkûmiyet hâlinde, iznin iptaline karar verilir.
-Müsadere hükümleri, yararına işlenen suçlarda özel hukuk tüzel kişileri
hakkında da uygulanır.
31
32
33
5-ESENAL Ersin, “Malvarlığına Karşı İşlenen Suçlar-765 s. TCK-5237 s. TCK” , İstanbul
2005
6-MALKOÇ,İsmail,Açıklamalı-İçtihatlı Türk Ceza Kanunu ,2003, Ankara
7-ÖZTÜRK,Bahri,Ceza Hukuku (Genel Hükümler ve Özel Hükümler - Temel Bilgiler),
2001,Ankara
8-Yeni Ceza Adalet Sisteminin Tanıtımına Dair Ankara Seminerleri-Doç Dr.
Mahmut Koca Sunumu-05.01.2005- Ankara Büyük Anadolu Oteli
33

Benzer belgeler

Ceza Hukuku 3. Grup Hırsızlık, Yağma, Sahtecilik, Dolandırıcılık

Ceza Hukuku 3. Grup Hırsızlık, Yağma, Sahtecilik, Dolandırıcılık -suçun tamamlanma anı mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesidirTCK.nun 141. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere hırsızlıkta suçun tamamlanma anı mal üzerinde mağdurun zilyetliğine ...

Detaylı

Dolandırıcılık Suçu

Dolandırıcılık Suçu “5237 SAYILI TCK. 157-159. MADDELERİNDE YER ALAN DOLANDIRICILIK SUÇLARI”1

Detaylı

Yargı Görevi Yapanı Etkileme Suçu

Yargı Görevi Yapanı Etkileme Suçu savunanlar bulunduğu gibi, bu suç ile korunanın mülkiyet olduğunu kabul edenler de vardır. Ancak, yeni ceza kanununun suçu düzenleme şekli karşısında, hırsızlık suçu ile korunmak istenen hukuki yar...

Detaylı