erken teşhıs çok önemlıdır!
Transkript
erken teşhıs çok önemlıdır!
ŞEKER HASTALIĞI GÖRME BOZUKLUĞU YARATABILIR ERKEN TEŞHIS ÇOK ÖNEMLIDIR! Prof .Dr. MuratÖncel kimdir? A.B.D. de vitreoretinal cerrahi üzerinde sırasıyla, Mayo Clinic, Cleveland Clinic ve dünyaca meşhur Prof. Dr. Gholam Peyman ın yanında LSU Eye Center da vitreoretinal cerrahi üst Prof. Dr. ihtisasını tamamladıktan Murat Öncel sonra, 1989 yılında Istanbul da Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde vitrektomi ameliyatlarını yurdumuzda ilk başlatanlardandır ve şimdiye kadar binlerce vitrektomi ameliyatı yapmıştır. American Society of Retina Specialists derneği tarafından Onur Ödülü ve Yüksek Onur Ödülü almıştır. Yunan Retina Cemiyeti tarafından Onur Ödülü, Eczacıbaşı Tıp Teşvik Ödülü almıştır. Yine aynı dernek tarafından 4 defa Retina Oscar ödülü, Avrupa birinciliği, İtalya birinciliği, Akdeniz Ülkeleri birinciliği, gibi birçok ödüller almıştır. Yurt içi ve yurt dışı birçok konferanslarda davetli konuşmacı olarak konferans vermiştir. Diyabetik retinopati nedir? Diabetes mellitus, ya da halk dilindeki adıyla şeker hastalığı, kan şekerinin yüksek olmasıyla kendini gösterir. İnsülin hormonunun eksikliği ya da etkisizliği sonucu ortaya çıkmaktadır. Diyabetin, gözün görme tabakası olan retinada yaptığı bozukluklara ise diyabetik retinopati denilir. Şeker hastalığı retina tabakasındaki damar yapısını bozar ve bunun sonucu olarak damar içerisindeki kanın sıvı kısmı dışarı sızar veya damarların bozulmasına bağlı bazı retina bölgelerinde beslenme bozukluğu ortaya çıkabilmektedir. Hastalık ilerledikçe, retina yüzeyinde anormal yeni damar oluşumları meydana gelmektedir. Bu anormal yeni damarlar ise göz içi kanamalarına sebep olarak az görmeye neden olmaktadır. Kimlerde görülür? Tip 1 Diyabet ve Tip 2 Diyabet hastalarında görülmektedir. İnsüline bağımlı diyabet olarak isimlendirilen Tip 1 Diyabette hastalar insülin kullanmaktadırlar. Sıklıkla 10-20 yaşlar arasında başlamaktadır. Tip 2 Diyabet İnsülinden bağımsız diyabet olarak da isimlendirilmektedir. Genellikle 50-70 yaş arasında başlamakta. Tip 1 diyabette retinopati görülme ihtimali daha fazla olup, 20 yaş sonrası körlüklerin en önemli sebebi diyabetik göz sorunları olmaktadır. En riskli gruplar kimlerdir? En riskli grupların şeker hastaları olduğunu vurgulayan Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Murat Öncel, tanı konulan hastaların ilk 10 yıl içinde yarısında, 30 yıl içinde ise % 90'ın da retinopatinin gelişebilmekte olduğunu belirtti. Bunun yanında gizli seyreden şeker hastalığında, hastalık teşhis edilmeden retinopati gelişmiş olabilmektedir. Kan şekerin uzun vadede iyi düzenlenmesi retinopati oluşumunu geciktirir ancak tamamen önlememez. Yani şeker düzeyi iyi seyreden şeker hastalarında da geçte olsa retinopati görülebilmekte, bu nedenle göz kontrolleri ihmal edilmemelidir. Gebelik, hipertansiyon, kansızlık, böbrek yetmezliği gibi hastalıkların varlığı retinopati ihtimalini artırır. Diyabetik retinopati gebelik esnasında hızla ilerleyerek diyabetli gebe için problem olabilir.. Görmenin korunabilmesi için tüm diyabetik gebelerin mümkün olan en kısa sürede, ve gebeliği süressince her 3 ayda bir, detaylı bir göz dibi muayenesi yaptırması gerekmektedir. Diyabet hastalarının diyabetik retinopati riskinden uzak kalmak için yapmaları gerekenler nelerdir? Eğer diyabet hastası iseniz en azından yılda bir kere detaylı bir göz dibi muayenesi yaptırmalı ve şunları aklınızda tutmalısınız: Diyabetik retinopati hiç bir semptom olmaksızın gelişebilmekte. Bu ileri evrede hasta, görme kaybı açısından yüksek risk altında kalmaktadır. Makula ödemi hiç bir semptom oluşturmaksızın diyabetik retinopatinin herhangi bir evresinde ortaya çıkabilmektedir. Görmenizde değişiklik olsun veya olmasın erken tanı ve zamanında tedavi, görme kaybını önlemeye yardımcı olmaktadır. Eğer hastada diyabetik retinopati tespit edilmişse daha sık göz muayenesi gerekebilmekte. İleri evre retinopatisi bulunan hastalar, zamanında tedavi ve düzenli takip sayesinde körlük risklerini %95 oranında azaltabilirler. Diyabetli hastalar üzerinde yapılan çalışmalar, kan şekerinin iyi kontrolünün retinopatinin ortaya çıkış ve ilerleyişini yavaşlattığını göstermektedir. Kan şekerini mümkün olduğunca normal sınırlara yakın olarak tutabilen diyabet hastalarında aynı zamanda böbrek ve sinir hastalığı da daha az görülmektedir. Hastalık en çok kimler için tehlikelidir ? Gençlerde görülen yani Tip 1 diabetiklerde göz bulguları daha ağır ve hızlı seyreder.Yine kan şekeri ve tansiyonu kontrol altında olmayanlarda belirtiler daha erken dönemde ortaya çıkar ve hastalık daha ağır seyreder. Zamanında ve erken evrede gözdibi kontolu yaptırmamış ve retinopatisi ilerlemiş gözlerde görme kaybı daha sıktır. Tedavide hangi yöntemler uygulanmakta ve bu yöntemlerden ne oranda sonuç alınmaktadır? Erken teşhis çok çok önemlidir. Hastalarda hiç bir şikayet olamasa dahi retina konusunda uzmanlaşmış bir göz doktoruna muayene olunduğunda doktor retinadaki bozuklukları erken dönemde fark edip argon laser tedavisine başlayabilir. Böylece hastalığın ilerlemesi durdurulabilir. Hastalık ilerler ve görme kaybı oluşursa geriye dönüş çok zor olabilmektedir. Argon laser tedavisi ile mevcut durum koruna- Tedavisi yapılmayan diyabetik retinopatinin ortaya koyacağı en kötü tablo nedir? bildiği gibi, körlük oranı da azaltılabilmektedir. Dolayısı ile her diyabetik hastanın mutlaka en az senede bir göz dibi muayenesi yaptırması gerekmektedir. En kötü tablonun görme kaybı olduğunu dile getiren Prof. Dr. diyabetin, ömür boyu süren kronik bir hastalık olduğunu belirtti. Diyabet hastalığının vücutta yol açtığı komplikasyonlar arasında en çok etkilenen organ gözdür. Diyabet, gözde özellikle sinir tabakası denen retinayı ve bu tabakadaki kılcal damarları etkileyerek çalışmasını bozabilmekte. Bu nedenle diyabetik retinopati hastalığı erken teşhis edilmezse ve tedavi edilmezse görme kaybına bile yol açabilir. 50 yaş altı körlüğün birinci nedeni diyabetik retinopatidir. Argon Laser tedavisi, ağrısız bir tedavi olup, fazla sayıda laser yanığı oluşturmakta, tedavi genellikle iki veya daha fazla seansta tamamlanmaktadır. Her ne kadar tedavi sonrası çevre görmede azalma olabilse de laser tedavisi ile mevcut görme düzeyi korunabilmektedir. Laser tedavisi anormal kan damarları kanamaya başlamadan önce uygulandığında daha etkili Teşhisi ne şekilde gerçekleştirilir? olmaktadır. Bu nedenle diyabet hastaları düzenli olarak genişletilmiş göz bebeDiyabet teşhisi konan hastalar, hiçbir şikayeti ğinden detaylı göz dibi muayenesi yaptırmalıdır. olmasa bile her yıl göz muayenesi olmalıdır. Damla ile göz bebeği genişletilir, göz dibi retinopati açısından Eğer kanama şiddetli ise Vitrektomi olarak isimlendirilen gözün en zor ve en ayrıntılı olarak incelenir. komplike ameliyatının uygulanması gerekebilmektedir. Vitrektomi ameliyatı ile Diyabetik retinopati başladığı tespit edildiğinde, takip muayeneleri daha sık yapılır. Gerektiğinde ön kol gözün içindeki kan temizlenmektedir. Makula ödeminin tedavisi, intravitreal (göz içi) enjeksiyondur. Bu tedavi yöndamarından ilaç vererek göz dibinin fotoğrafı çekilir. Bu işlem retina anjiografisi (fundus floresein anjiog- teminde göz içerisine küçük bir iğne ile özel ilaçlar enjekte edilmekte, hasta herrafi-FFA) olarak adlandırılır. Son yıllarda ise OCT daha hangi bir ağrı hissetmemektedir. Bu işlemin bazen tekrarı gerekebilir. Hasta işlem sonrası evine gidebilmektedir. sık kullanulmaktadır. Tedavisi var mıdır? Prof. Dr. Murat Öncel, diyabetik retinopatinin tedavisinin varolduğunu, ancak diyabetik retinopatinin ilk evrelerinde makula ödemi olmadığı sürece tedavinin gerekmemekte olduğunu belirtti. Bu evrelerde takip cok önemlidir. Diyabetik retinopatinin ilerlemesinden kaçınmak için şeker hastalarının kan şekeri, kan kolesterolü ve kan basıncı düzeylerini kontrol altında tutulmalarında fayda vardır. BU HASTALIĞIN BELIRTILERI NELERDIR? Hastalığın ilerlemesi ile; Genellikle hastalığın erken evrelerinde hastanın herhangi bir şikayeti olmaz ve ayrıca ağrı da olmamaktadır şeklinde açıklama yapan Prof. Dr. Murat Öncel, diyabeti olan hastanın, şikayetlerin ortaya çıkmasını kesinlikle beklemeden önlem almaları gerektiğini vurgulamakta. Yılda en az bir kere genişletilmiş göz bebeğinden detaylı bir göz dibi muayenesi yaptırılmalıdır. Renk görüşünde bulanıklık Görmede bulanıklık Lekeler-cizgiler Dalgalı görüş Zayıf gece görüşü Göz önünde uçuşmalar olabilir. Makula (Sarı Nokta )ya sıvı sızması sonucunda şiştiğinde bulanık görme ortaya çıkabilir. Eğer retina yüzeyinde anormal yeni damarlar oluşursa, bu damarların göz içine kanaması sonucu görme kaybı ortaya çıkabilir. Ülkemizde ve dünyada görülme oranı ne kadardır? Diyabetik retinopati, diyabete bağlı göz hastalıkları içerisinde en sık görüleni olmaktadır. On yıldır Tip l diyabeti olan her 100 kişinin 70-90'ında retinopati bulguları bulunabilmektedir. Tip ll diyabette retinopati daha geç başlamakta ve daha hafif seyretmektedir. On beş yıldır Tip ll diyabeti olan 100 kişinin 60'ında retinopati mevcuttur.20 ile 65 yas arasındaki kişilerde en sık körlük sebebini diyabetik retinopati teşkil etmektedir. BEYİNCİK SARKMASI 19 yüzyılın sonlarında Alman Patolog Chiarı kendi adını verdiği beyincik ve beyin dokularının sarktığı 4 çeşit doğumsal anomaliyi tanımlamıştır. Tip 1: Arnold- Chiari (A-C Tip 1) anomalisinin de beyinciğin tonsillalarının servikal spinal kanal içerisine uzanmasıdır. Tip 2: Arnold- Chiari (A-C Tip 2) anomalisinin de ise beyinciğin tonsillaları yanında beyincik yapılarının servikal omurilik kanalı içerisine uzanması söz konusudur. Bu tip anomalide birlikte beraberinde bel bölgesinde myelomeningosel kesesi bulunmaktadır. Tip- 1 Beyincik sarkması genellikle gençlik çağında daha sık görülmektedir. En sık görülme yaşı 20-30 yaşlardır. Kadınlar da erkeklere nazaran daha sık görülmektedir. Çocukluk çağında görülmektedir. Tip- 1 Beyincik Sarkmasının, Klinik Şikayetleri ve Bulguları Beyincik sarkmasının en sık şikayetlerinin özellikle aralıklı artan kafa içi basıncı sonrası baş, ense, boyun ve omuzlardaki ağrılar olduğunu dile getiren Prof. Dr. Hidayet Akdemir, baş ağrısının özellikle geceleri uykudan uyandıracak tarzda olduğunu belirtmekte. Baş ağrısı genellikle bulantı bazen de kusma ile birlikte görülebilir. Baş ağrısını ense bölgesindeki bazen omuzlara doğru yayılan ağrıları ve ense sertlikleri görülmektedir. Baş ağrısı bazen olmakta, bazen de hiç olmamaktadır. Bunun nedeni BOS dolanımındaki aralıklı tıkanmamalardır. Ayrıca omuz, ve sırt ağrıları yansıyan tarzdadır. Ense, omuzlar ve kollardaki ağrı ve basınç veya baskı hissi en sık şikayetlerdendir. Hastalar bu şikayetlerle hastane hastane dolaşmaktadır. Bu ağrıları baş dönmesi dengesizlik şikayetleri takip eder. Artan kafa içi basıncının yansıması olarak gözlerde bulanık görme, çift görme, gözlerin arkasında ağrı ve basınç hissi, ışığa ve güneşe bakamama şikayetleri vardır. Nörolojik muayenede % 70 nörolojik defisitler vardır. Bu defisitler özellikle motor ve duyu defisitleri ekstremiteler de olup omurilik kanalı içerisinde kisti olanlarda görülmektedir. Ayrıca % 30- 40 oranında yürüme bozukluğu (ataksiler) vardır. Daha az sıklıkla % 15-25 oranında yutma güçlüğü, konuşma bozukluğu, nistagmus, ve beyincik kranial sinir felçleri görülebilir. Beyincik bir denge merkezi olduğu için özellikle ince hareketler Tip 3: Arnold- Chiari (A-C Tip 3) anomalisininde ise boyun bölgesinde myelomeningosel kesesi ile beraber orta beyin yapılarının kese içerisine bulunmasıdır. Tip 4: Arnold- Chiari (A-C Tip 4) anomalisinin de ise beyincik dokularının gelişmemesi yanında orta beyin dokuları da sarkmıştır. tanelerde bir çok Bu hastalar genellikle has veya koordine hareketler bazen de ellerde titre- değişik branşlarda tetkik ve tedavi edilirler Bu meler görülebilir. Bu hastalarda dengesizlik (Ataksi) hastalıkların bazıları şunlardır: başlığı altındaki denge bozukluğu sıktır. i polikliniklerine Baş ağrısı nedeniyle nöroloj BEYİN SİNİR VE OMURİLİK Çocukluk ve adelosan çağı ilerleyici omurga eğr, irile riliklerinin (skolyozların) % 30 unda Tip 1 beyincik tetkik ve tedavi edil CERRAHİSİ UZMANI öncelikle vertigo Baş dönmesi başlığı altında sarkması birlikte bulunur . Bir başka deyişle çocukluk PROF. DR. HİDAYET AKDEMİR çağı omurga eğrilikleri sebebi aratırılıken beyincik diye araştırılırlar. cerrahi, ortopedi Boyun fıtığı nedeniyle beyin sarkması tesbit edilir. yutlu beyin tomografi incelemesinde beyincik ve kraniovertebral birleşkenin rinde araştırılırlar, fizik tedavi ve ağrı poliklinikle Tip- 1 Beyincik Sarkmasının Teşhisi kemiksel anotomik yapıları detaylı olarak incelenmektedir. Bu incelemeler ikle klin rı iyat psik Depresyon başlığı altında Bu anomalinin teşhis incelemelerinde günümüzün Cerrahi stratejide özellikle hangi ameliyatın yapılmasında oldukça önem rince tedavi edilirler. en iyi tetkik yöntemi Magnetik Rezonans Görüntü- arzetmektedir. Ayrıca beyin içerisinde BOS dolanımı değerlendirmek için beyin blem pro num solu a vey la Uyku apnesi tanısıy leme olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hidayet AkdeBOS dinamiği gözden geçirilmelidir. Beyincik sarmalarının yaklaşık % 50-60’ında ı tetkik edilirler. mir, (MRG), Servikal veya beyin MRG incelemesinde leri nedeniyle göğüs hastalıklar hidro-sirengomyeli denilen omurilik kanalı içerisinde kistik kaviteler birlikte eniy ned lığı es dar Göğüs sırt ve kol ağrısı, nef beyincik tonsillasının foramen magnumun omurilik görülmektedir.Böyle kistik kavitesi olan olgular tüm omurilik ilaçlı MR' lar r. irle edil ik tetk an kanalı içerisine sarması görüldüğünü belirtti. Bu le kardiaoloji kliniklleri tarafınd entroloji jklinikle ile detaylı incelenmeli ve diğer ayırıcı teşhisde omurilik tümörlerinden ayırd sarkmanın miktarı numerik olarak çok anlamlı deBulantı şikayeti ile gastroedilmelidir. ğildir. Çünkü beyincik rince tetkik edilirler. Tedavi Nasıldır? has roz) skle l ltip sarkmasındaki sebepBeyinciğin demyelinizan (mu Prof. Dr. Hidayet Akdemir, bu anomalinin tedavisinin cerrahi müdahele oller farklı olduğundan talıkları ile karıştırlırlar duğunu belirtmekte. Bu doğumsal anomalinin tıbbı tedavisi yoktur. Tedavideki ler edü am intr l vika ser ( ri örneğin 3 mm’lik bir Omurilik tümörle ana soru bu anomali şikayet veriyor mu yoksa vermiyor mu bu sorunun cevabı sarkma bile beyincik tümörler) çok önemlidir. Teşhis yöntemlerinde beyinciğin 5 mm nin altındaki sarkmalar sarkmasını şikayetPsödotümör serebri tedavi edimememeli görüşü maalesef bu hastalığın ilerlemesine veya yeni nöroler verirken, 8 mm’lik lojik işaretleri oraya çıkmasına neden olmaktadır. Bu anomalinin cerrahi tedavisideki amac, bir sarkma şikayetler kranio-servikal bölgede baskı altındaki beyincik nöral yapılarını rahatlatmak ve aynı zamanda BOS dolanımını yeniden restore etmektir. vermeyebilir. Böylece Beyincik sarkması tip 1’ cerrahi tedavisindeki uygulanan ameliyat teknikleri; suboksipital dekopresyon, araknoid yapışıklıkların giderilmesi, klasik olarak 5 mmlik tonsillar rezeksion ve duraplastidir. sarkmaları takip edeSuboksipital dekompresyon yapmadan önce önden bası nedenleri; platibazi, baziler invaginasyon, platibazi ve C-1 asimilasyonu iyi talim görüşü doğru denımlanmalıdır. Böyle durumlardada ağız yoluyla öndeki beyin sapı basısı kaldırıldıktan sonra posterior dekompresyon ve stabilizasyon gibi ğildir. Burada temel cerrahi girişimler birlikte planlanmalıdır. Tip1- beyincik sarkmaları beraberinde sirengomyelik kisti bulunanlar % 90 üzerinde suboksipital soru beyincik sarkması dekompresyon cerrahi işlemine cevap vererek kiste küçülmeler ve şikayetlerde iyileşlmemeler gözlenir. Ancak çok az bir kısmında /sirenşikayet veriiyormu vegomyeli kistleri küçülmeyenler olgularda, sirengo-subaraknoid,sireno-plevral shunt gibi alternatif şant cerrahi işlemleri planlalanmalıdır. ya vermiyormu soruÇocukluk çağı şikayet vermeyen beyincik sarkmalarında tedavi kararı oldukça tartışmalıdır. Bu yaş grubunda beyincik sarkması tip dur. Şikayet veren Tip1 teşhisi çoğunlukla radyolojiik olarak tesadüfi bulgudur. Bu yaş grubu olgularında asemptomatik hastalarda cerrahi tedavi karararında 1 beyincik sarkmaları kesin bir görüş birliği yoktur. ameliyat edilmelidir. Sonuç: Tip-1 beyincik sarkması bir doğumsal anomali olup oluşumunda bir mekanik blok sonrası sinir elamanları basısı ve BOS dolanımı Çocukluk ve adelosan aralıklı engellenmesi söz konusudur. Genellikle genç erişkin yaşında değişik subjektif veya objektif şikayetleri vardır. Bu şikayetler arasında çağı beyincik sarkmaen sık olanları baş ağrısı, boyun ağrısı ve omuzlarda ağrı sıktır: Hastaların %60’ında beraberinde spinal omurilik içerisinde sirengomyelik larında beraberinde küçük posteriör fossa, platibazi, kistler bulunur. Teşhisde servikal MRG altın standart olup beyincik tonsillaları servikal spinal omurilik içerisine uzanması gösterilir. Şikayet atlanto-oksipital asimilasyon veya baziler invaginasveren tip 1 beyincik sarkmalarının tedavisi cerrahidir. Cerrahi tedavide suboksipital dekompresyon, duraplasti en sık yapılanıdır. Eğer cerrah yon gibi anomaliler sıklıkla görülmektedir. Bu yüzden ameliyat esnasında ense bölgesindeki, kemik baskıları kaldırırsa veya beyincik içerisindeki BOS dolanımını engelleyen nedeni ortadan kalboyun bölgesinin 3 boyutlu Bilgisayarlı Tomografi ve dırırsa cerrahi tedavinin sonuçları mükemmeldir. Prof Dr Hidayet Akdemir şikayet veren Tip-1 beyincik sarkmalanın uygun cerrahi tedaviyle hareketli boyun omurga grafileri ile bu anomalilerin hastaların şikayetlerin tama yakın iyileşmeler görüldüğünü bildirmektedir. Eğer beyincik sarkmasının doğru tipini ve eşlik eden anomalileri bulunup bulunmadığı dikkatlice araştırılmalıdır. 3 bo tanımlanmaması halinde malesef şikayetlerde iyileşmeler yerine yeni nörolojik defisitler görüleceğini belirtti. Bu ek ProjeMED YAPIM tarafından hazırlanmıştır. 2 TÜRKİYE’DE 31 Mayıs 2015 Pazar SAĞLIK KIL DÖNMESİ HASTALIĞINDA KRİSTALİZE FENOL YÖNTEMİ… Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Sezai Leventoğlu H alk arasındaki adıyla ‘Kıl Dönmesi’, bilimsel adıyla ‘Pilonidal Sinüs’ hastalığı, Türk toplumunda özellikle genç yaş grubunda ve erkeklerde en sık görülen rahatsızlıklar arasında ilk sıralarda yer alıyor. Kuyruk sokumu yerleşimli hastalığın tedavi seçeneklerinin fazlalığı ve beraberinde bilgi kirliliğinin varlığı hastaları olumsuz yönde etkileyip çaresiz bırakıyor. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Sezai Leventoğlu, halk arasında kıl dönmesi olarak bilinen hastalığın nedenlerini, korunma yöntemlerini ve her 100 hastadan 80-85’inin kıl dönmesi sorununu ortadan kaldıran Kristalize Fenol yöntemi ile tedaviyi anlattı. Kıl dönmesi hastalığı yarattığı sorunlar ve sıkıntılar ile hayatı dayanılmaz hale getirebiliyor: Kuyruk sokumunda akıntı, apseleşme ve bununla birlikte popo üzerine oturamama, ağrılar, şişmeler, kaşıntılar. Hastalığın temeldeki nedeni ise kuyruk sokumundaki derinlikte kılların burgu yaparak deri altında toplanması ve reaksiyon olarak akıntıların ortaya çıkması. Buna bir de aşırı kıllanma ve kişisel hijyen yetersizliği de eklenirse yani kuyruk sokumundaki cildin altına kıl, saç, tüy ve hav da girerse yara, apse, fistül ve deri oyukları oluşabiliyor, akıntılı lezyonlar ortaya çıkıyor ve kıl dönmesi sorunu kronikleşiyor Tüm bunlar kokuya ve çamaşırların kirlenmesine de neden olarak bireyin yaşam kalitesini ciddi anlamda olumsuz etkiliyor. Nasıl tedavi ediliyor? Kıl dönmesinden korunmak için günlük duş alınması, kuyruk sokumu bölgesindeki kılların temizlenmesi ve gerekirse lazer epilasyon büyük önem taşıyor. Tedavide ise lokal bakım, banyolar, epilasyon, kristalize fenol uygulaması gibi ameliyat dışı yöntemleri iyi bilmek ve uygulamak gerekiyor. Çok yeni, küçük, orta hatta 1-2 sinüsle (delik) karakterli kısıtlı vakalarda sadece lazer epilasyon ve lokal bakımlar yeterli olabiliyor. Biraz daha derin sinüslerin varlığında kılların temizlenmesi, pit eksizyonu, sinüslerin lokal anesteziyle çıkarılması (mikro sinüsektomi) ya da kristalize fenol uygulaması düşünülüyor ki bunlar ayakta, kısa, ağrısız olarak gerçekleştirilen tedaviler olarak kabul ediliyor. Vakaların bazıları ise, özellikle tekrarlamış vakalar ameliyatsız yöntemlerle tedavi edilemeyecek kadar yaygın, geniş olabiliyor. Bu durumlarda hastalıklı dokunun çıkarılması, yani cerrahi müdahale zorunlu olabiliyor. Dr. Sezai Leventoğlu ameliyat dışı ya da ameliyat gibi tüm tedaviler sonrası ayda ya da iki ayda bir kıl dökücü kremlerle bölgenin kıllardan arındırılmasının (mümkünse lazer epilasyonla), her gün duş alınmasının ve duşta zeytinyağlı doğal sabunlarla kuyruk sokumunun sabunlanmasının; ardından bol suyla durulanmasının ve iyice kurulanmasının yöntemlerin başarı şansı açısından çok önemli olduğunu hatırlatıyor. Tedavide Kristalize Fenol Yöntemi Uygulama ameliyathanede değil proktoloji ünitelerinde ofis şartlarında, hastada küçük bir bölgeye uygulanan lokal anestezi yardımıyla yapılıyor. Steril koşullarda sinüsler temizleniyor; kıllardan arındırılıyor ve içleri iri naftalin kristallerine benzeyen kristalize fenolle dolduruluyor. Kristalize fenol, yarayı temizleme (debridman) etkisi ile sinüslerin içlerini temizliyor ve bir iyileşme-kapanma sürecini başlatıyor. Ağrısız bir işlem olan bu uygulama ile hasta evine gönderiliyor ve hemen sabahına banyo yapması öneriliyor. Dr. Leventoğlu, hastanın günlük aktivitelerine devam etmesinde, işe-okula gitmesinde bir sakınca bulunmadığını, fenolün başarı oranının yüksek olduğunu belirtmekte. ÇOCUKLARDA İDRAR KAÇIRMA PROBLEMLERİ İdrar kaçırmanın, alerjiden sonra çocuklarda en sık görülen problem olduğunu belirten Çocuk Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Dayanç, değişik yaş aralıklarında birçok çocuğu olumsuz olarak etkilediğini vurguluyor. A ileler, etrafında kendi çocuklarıyla ilgili yaşadıkları sorunlara benzer hikayeleri başka ailelerden de duyduklarında, konunun öneminden uzaklaşıp, olayı bekleme sürecine bırakmaktadır. Ancak bu durum dünyanın diğer gelişmiş ülkelerinde de hemen hemen aynı sıklıkla yaşanmakta olup konunun sıklığıyla orantılı şekilde önem gösterilmektedir. Anatomik veya nörolojik bozukluğu olmayan bir çocuk, ortalama 2,5 yaşında çişini haber vermeyi ve çişini tuvalete yapmayı öğrenir. Çocuk 5 yaşından büyükse ve idrar kaçırıyorsa, bu durum normal kabul edilmemektedir ve muhakkak çocuk üroloji uzmanı tarafından değerlendirilmeli, altında yatan sebep belirlenmeli ve ona uygun tedavi seçenekleriyle tedavi edilmelidir. Çocuk Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Dayanç, İdrar kaçırma rahatsızlığının, GÜNDÜZ KAÇIRMA ve GECE KAÇIRMA olarak iki grupta incelenebildiğini söyledi; Çocuk Üroloji Uzmanı İdrar kaçırma aileyi ve çocuğu sosyal Prof. Dr. Murat Dayanç olarak çok etkileyen bir durumdur. Çocuk evinin dışında başka yerde kalamaz, okul gezilerine katılmak istemez, konunun arkadaşları tarafından anlaşılmasından büyük endişe duyar. Kendini mahcup, güvensiz ve çaresiz hisseder. Aynı şekilde ailelerin de konuyu saklama yolunu seçebilmekte olduğunu dile getiren Çocuk Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat DAYANÇ, çocuğun bilinçli olarak idrar kaçırdığını düşündüklerini, ayrıca çocuğun tembel ve dikkatsiz olduğunu, biraz dikkat ederse ve belki biraz daha büyürse problemin kendiliğinden ortadan kalkacağı düşüncesiyle bekleme yolunu seçebildiklerini belirtti. Ancak bu bekleme süreci çocuğu böylesine sıkıntılı bir konuyla baş başa bırakmaya, ailenin ise yıpranmasına neden olmaktadır. Aile sürekli çamaşır yıkamaktan kendini bıkkın hissedebildiği gibi bazı durumlarda da çocuğa ceza verme yolunu seçerek olayı daha daçıkmaza götürebilmektedirler. İdrar kaçırmanın, çocuğun kontrol edemediği bir durum olduğu kesinlikle iyi anlaşılmalıdır. Bilinenin aksine, idrar kaçırma psikolojik değildir. Ancak önemsenmez ve tedavi edilmez ise psikolojik problemler yaratabilmektedir şeklinde açıklama yapan Dayanç, bu ikisini iyi ayırt etmek gerektiğini anlattı. Bütün bu problemlerin yanı sıra, çok daha önemlisi birkaç damla olsa bile idrar kaçırma tedavi edilmez ise zamanla üriner sistem fonksiyonunda bozulmaya neden olabilmektedir. Bu da, böbrek fonksiyonunu bozacak kadar ciddi problemlere yol açabilir. GÜNDÜZ KAÇIRMA NEDİR? NEDENLERİ NELERDİR? Anatomik, nörolojik sorunu olmayan çocuklarda görülen anormal idrar tutma ya da idrar kaçırma gibi işeme bozukluğu durumlarıdır. Fonksiyonel inkontinansın belirtileri sıkışınca idrar kaçırma, aniden idrar kaçırma, sık işeme, kesikli işeme, seyrek işeme, sık idrar yolu enfeksiyonu, acil işeme isteği, mesane spazmı, pelvik ağrı, kabızlık olarak sıralanabilir. GECE YATAK ISLATMA RAHATSIZLIĞI 5 yaşın üzerindeki çocukların uykuda yatağını ıslatma durumudur. Genellikle gündüz bulguları yoktur. Tedavi edilirken, çocuğun mesanesinin gece seyri hakkında detaylı bilgi edinmek gerekmektedir. Gereksiz mesane kasılmaları varsa öncelikle onlar kontrol altına alınmalıdır. Günlük düzenli işeme alışkanlığı edinilmeli, uyanma güçlüğü problemiyle başa çıkılmalı ayrıca idrar tutmaya yarayan kaslar (pelvik taban kasları) normal fonksiyonuna getirilmeli, mesane kapasitesi küçük ise mesane eğitimiyle normale getirilmelidir. İDRAR KAÇIRMA TEDAVİSİ NASIL YAPILIR? Ö ncellikle iyi bir değerlendirme yapılmalıdır. Biz tedavide işeme geliştirme programını kullanmaktayız (Voiding Improvement Program). Bu program, aile eğitimi, tuvalet eğitimi, mesane eğitimi, pelvik taban rehabilitasyonu, biofeedback tedavi, elektrostimulasyon, nöromodülasyon, medikal tedavi, alarm tedavisi, yaşam biçimi modifikasyonu v.b. birçok tedavi bileşeninin birlikte uygulandığı ve sıkı takip gerektiren, uzman hekim ve üroterapist birlikteliğiyle uygulanan özel bir tedavi yaklaşımıdır. Çocuk Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat DAYANÇ, işeme fonksiyonunu bozan en önemli nedenin, artmış pelvik taban aktivitesi olduğunu, tedavideki öncelikli hedefin, pelvik taban kaslarını gevşetmek olduğunu dile getirmektedir. Pelvik taban kaslarını gevşetmenin en etkili yolu, işeme geliştirme programının bir parçası olan BIOFEEDBACK yöntemi ile tedavidir. İşeme Geliştirme Programı ile düzenli tedaviye katılım sağlandığında %90’lara varabilen başarı yüzdesinden söz edilebilmekte. Bu tedavide amaç, semptomları geçici olarak yok etmek değil, işeme paternini düzeltmeye, mesane kapasitesini normale döndürmeye, gereksiz mesane kasılmaları kontrol altına almaya ve pelvik taban fonksiyonu normale döndürmeye yardımcı olmak olduğundan dolayı, iyileşme sağlandığında semptomların geriye dönüşü de büyük ölçüde olmayacaktır. Çocuk Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat DAYANÇ 1998 yılından beri, Fizyoterapist Yelda PEKBAY ise 2007 yılından bu yana özellikle bu tedavi ile ilgili çalışmaktadırlar. Hastaya uygulanmasına karar verilen tedaviyi başından itibaren sıkı bir takiple yürütmektedirler. Bu süreç, vakanın durumuna göre çeşitlilik gösterdiğinden, iki ay ile altı ay arasında değişmektedir. Her gün hastalarla ve ailesiyle telefon görüşmesi yapılmakta ve gelişmeler kayıt altına alınmaktadır. İlerleme gösteren her çocuk ödüllendirilmekte ve ilerlemenin olmadığı durumda da yeniden değerlendirmeler yapılmaktadır. TÜRKİYE’DE SAĞLIK MEME ESTETIĞI HAKKINDA BILINMEYENLER 31 Mayıs 2015 Pazar 3 1975 yılında Hacettepe Tıp Fakültesini bitirerek “Tıp Doktoru” oldu. Hacettepe Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı`nda sürdürdüğü uzmanlık eğitimini 1981 yılında tamamlayarak “Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı” oldu. 1983 yılından itibaren Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara Eğitim Hastanesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Kliniğinde “Uzman Başasistan” olarak çalışmalarını sürdürdü. 1985 yılında İstanbul Okmeydanı SSK hastanesine geçerek burada plastik cerrahi servisini kurdu ve “Servis Sorumlusu” olarak görevini sürdürdü. Ayni yıl “Doçent” oldu. 1991 yılında İstanbul Şişli Etfal Hastanesi Plastik Cerrahi Kliniğinde “Şef Yardımcısı” olarak çalışmaya başladı. Ayni yıl Amerika Birleşik Devletleri Houston şehrinde Baylor College of Medicine tıp fakültesinde Plastik Cerrahi Servisinde çalışarak mikrocerrahi alanında araştırmalar yaptı. 1993 yılında yurda dönerek Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Cerrahi Anabilim Dalını kurdu ve burada “Anabilim Dalı Başkanı” olarak çalışmaya başladı. 1996 yılında “Profesör” oldu. 2006 yılında Akdeniz Üniversitesinden ayrıldı ve 2008 yılında Başkent Üniversitesi İstanbul Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi bölümü oluşturarak burada “Prof. Dr. Öğretim Üyesi” olarak görev aldı. 2013 yılında Başkent Üniversitesi`nden ayrıldı ve bu tarihten beri İstanbul`da Özel ONEP Tıp Merkezi’nde çalışmaktadır. PROF. DR. EGE ÖZGENTAŞ KIMDIR? üktif ve Plastik Rekonstr manı Uz Estetik Cerrahi ntaş ge Prof. Dr. Ege Öz n Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ege Özgentaş Kadınların en çok merak ettikleri soru memeler neden sarkar? Memelerin esas olarak yumuşak dokulardan oluştuğunu dile getiren Prof. Dr. Ege Özgentaş, memeleri dik tutan meme dokusu ile göğüs derisi arasındaki ipliksi tiği boza memelerde este bağlantıların olduğunu belirtti. Yaş ilerledikçe deri sarkar ve buna göğüs derisi de lde durumları şu şeki dahildir.Göğüs derisi aşağı sarktıkça buna bağlı olan memeler de aşağı doğru iner. r: Bereketin, dişiliğin ve anneliğin sembolü olan memeler ayni zamanda cinsellikte de önemli rol oynarlar. Kadın özetlemektedi Memelerin hızla büyüyüp daha sonra tekrar küçülmesi de sarkmalarına yol açar. ü üğ vücudunun güzelliği söz konusu olduğunda memeler belirleyici faktörlerden biridir. Güzel memelere sahip olmak kl Bu durum aşırı kilo alıp vermede ve gebelikte ortaya çıkar. Büyük memeler göğüs çü kü in Memeler nilir) derisini genişletir ve daha sonra küçülme olduğunda deri kendini toparlayıp tekrar de i kadınlar için bir gurur ve özgüven kaynağıdır. Bu nedenle sağlık sorunu yaratmasa bile memelerin çok küçük az pl po hi de (tıp dilin olması veya zamanla güzelliğini kaybetmesi kadınlarda psikolojik sorunlar yaratabilmektedir. sıkılaşamaz ise memeler sarkar. elerin sarkıklığı em M Emzirme memelerin sarkmasına mlendirilir) Meme büyütme Prof. Dr. Özgentaş’a silikon protez ile kendi yağı kullanılarak yapılan meme (pitoz olarak isi yol açar mı? r: olmuştu söyle yanıtı muzda ameliyatları kadınlarda sorduğu u olduğun iyi daha in hangisin lerin büyütme izliği its eş in Yapılan bilimsel çalışmaların emzirmenin memeer el em M en fazla yapılan estetik lerin sarkmasına yol açmadığını gösterdiğini anlatan “Silikon protezler 1963 yılından beri kullanılZorunlu koşullar dışında ergenlere estetik ame- (asimetrisi) ameliyatlar arasındadır. Prof. Dr. Ege Özgentaş, memelerin sarkmasındaki en liyat yapılmasını uygun görmediğini söyleyen Prof. Prof. Dr. Ege Özgen- maktadır ve her yıl daha saf ve güvenli olarak üreü elerin büyüklüğ em M önemli rolün gebelikte alınan kilolar ve meme bezDr. Özgentaş bazı ülkelerin reşit olmayanlara estetik taş günümüzde meme tilmektedirler. Yerleştirilmeleri kolay olmaktadır, trofisi) lerinin hormonların etkisi ile genişlemesi olduğunu, ameliyat yapılmasını yasaklayan kanunlar çıkarttığı- (hiper büyütmenin en çok me- vücut tarafından büyük ölçüde kabul görmektedirler emzirme olmadığını vurguladı. Gebelikte alınan kilonı da belirtmiştir. me içine protez denilen ve bir kere yerleştirildikten sonra ömür boyu konullar dengelendiği takdirde emzirseniz bile sarkma en aza inecektir. Aşırı Son yıllarda alışılmamış bir meme büyütme yönözel maddelerin yerleş- dukları yerde kalmaları beklenmektedir. Ama vükilo alındığında emzirmeyen annelerde de memeler sarkmaktadır. Hatta emziren teminin ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Özgentaş tirilmesi ile yapıldığını cudumuzun her bölgesi gibi silikonlu göğüslerin de annelerde emzirmeyenlere göre memelerin daha sağlıklı olduğunu gösteren bulbunu “Bir gecelik göğüs estetiği” olarak tanımlamakve bu protezlerin büyük yaşlılıkla veya kilo alma ile deforme olması olasıdır. gular vardır. tadır. Bazı önemli günlerde dolgun göğüsler ile dikkat bir çoğunluğunun saf si- Silikon protezlerin uzun dönemde ortaya çıkardığı Sütyen takmak meme sarkmasını önler mi? sorunların pek çoğunun kaliteleri ile ilgili olduğunu çekmek kadınlara ilgi çekici gelmektedir. Gerçekte likondan yapıldığını dile Normal şartlarda sütyen takmak memelerin sarkvurgulayan Prof. Dr. Ege Özgentaş, bu bakımdan memeleri dolgun olmadığı halde dolgunmuş gibi getirmekte. masını önlemez. Hatta bir çalışma sütyen takanların göstermenin çeşitli yolları vardır. Özel giysiler silikon Son yıllarda hastanın piyasada mevcut olan en kaliteli ürünlerin kullanılmemelerinin daha çabuk sarktığını göstermiştir. Sütyen destekler vs. Ancak iddialı derecede dekolte giyecekkendi yağı kullanılarak ması şart olmaktadır.’’ bir tek istisnada yararlıdır. Sürekli koşu veya zıplama içeren ağır egzersizlerde meKişinin kendi yağını enjekte ederek yapılan meseniz veya göğüsleriniz açık olacaksa işiniz zordur. yapılan meme büyütme meler aşırı olarak yukarı ve aşağı hareket ederler. Bir süre sonra bu aşırı yüklenme Bu isteğe çözüm şöyle bulunmuştur: Bazı doktorameliyatlarının da gide- me büyütme ameliyatları bulunmaktadır. Vücuda memenin deri bağlarını ve meme derisini esnetebilir. Sporcu sütyenleri bu aşırı lar hastalarına ameliyat sonrası görüntülerinin nasıl rek artan sıklıkta kulla- kendisine ait bir parça verilmektedir. Ortaya çıkan hareketleri frenleyerek sarkmayı azaltabilmektedir. olacağını anlatmak için meme içine serum fizyolojik nıldığını anlatan Prof. Dr. meme şekil ve kıvam olarak doğal olmaktadır. Buna Egzersiz ile memelerinizin dikliğini koruyabilir veya daha dik olmalarını (tuzlu su serumu) enjekte ederek sanki protez ameEge Özgentaş, kendisinin karşılık zayıf kişilerde memeleri istenilen büyüklüğe sağlayabilir misiniz? liyatı olmuş gibi sonucu görmelerini sağlamışlardır. de öncelikle silikon pro- getirecek kadar yağ bulunamayabilir ve bu metod Egzersizler yalnız memelerin altındaki kasların gelişmesini sağlamaktadır. MeNispeten kolay ve tehlikesiz olan bu metod sayesinde tezi tercih ettiğini ama kullanılamayabilir. Bir diğer sakınca ise bir seansta meleri dik tutan altındaki kas değil göğüs derisine olan bağlantılarıdır. Bu bağlantılar hastalar ideal meme büyüklüğünü daha kolay belirleuygun hastalarda kendi enjekte edilebilecek yağ miktarının sınırlı olmasıdır. gevşek veya deri bol ise altıdaki kasın ne kadar gelişmiş yebilmişlerdir. Memelerin içine verilen serum fizyoloyağı ile meme büyütme Bir bölgeye beslenebileceği miktardan daha fazla olduğunun hiç önemi yoktur. Ayni şekilde meme altındaki jik yaklaşık 24 saat sonra vücut tarafından emilmekte de uyguladığını belirt- yağ verilirse tutmaz. Bu nedenle önemli miktarda kaslar erimeye gitse bile eğer memenin deri bağlantıları büyüme isteniyor ise yağların belli aralıklarla birkaç ve memeler eski haline geri dönmektedir. Meme promektedir. sağlam ise sarkma görülmeyebilmektedir. seansta enjekte edilmesi uygun olmaktadır. Birden tezi ile büyütme ameliyatı öncesi bu işlemi yaptıran fazla ameliyat herkes tarafından kolay kabul görbazı hastalar protez ameliyatı olmaktan vazgeçmiş Güneşlenmenin memelere bir etkisi olur mu? meyebilmektedir” ve bazı önemli günlerde randevularından hemen Evet olur ama bu etki olumsuz yönde olmaktadır. Göğüs duvarı ve meme derisi Son yıllarda özellikle Amerika ve Avrupa’da adoönce doktorlarına başvurarak memelerinin serum güneşin ultraviyole dediğimiz ışınlarına maruz kaldığında yıpranmakta ve esnekliğini lesan kızlar arasında meme büyütme ameliyatlarına fizyolojik ile büyütülmesini istemişlerdir. Özellikle kaybetmektedir. Gevşemiş deri memelerin sarkmasına yol açabilmektedir. olan ilginin hızlı bir şekilde arttığını bildiren Prof. Dr. Amerika’da bu şekilde bir günlük meme büyütme Özgentaş bu ülkelerde bazı ailelerin lise veya koleji istekleri giderek artmaktadır. Kadınlar romantik bir Sigara içmenin memelere bir etkisi olur mu? bitiren kızlarına mezuniyet hediyesi olarak meme akşam öncesi, sosyal bir aktiviteye katılmadan önce Sigara meme derisini yıpratmaktadır. Esnekliğini bozar ve gevşetir. Bu da memebüyütme ameliyatı yaptırdıklarını belirtmiş ve buraveya kendileri için önemli günlerden hemen önce lerin sarkmasına yol açabilmekte. Ancak memelerdeki sarkmanın nedeni ne olursa larda 18 yaşın altındakilere yapılan meme büyütme daha çekici ve etkileyici görünmek için bir günlük bu olsun memeler estetik ameliyatlar ile başarılı bir şekilde dikleştirilebilmektedir. ameliyatlarının giderek arttığını vurgulamıştır. değişikliği istemektedirler. TRİGEMİNAL NEVRALJİNİN CERRAHİ TEDAVİSİ Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Savaş, Trigeminal Nevraljinin cerrahi tedavisi hakkında bilinmeyenleri anlattı… TRİGEMİNAL NEVRi “şAimLşekJçaİkar” tarzda Yüze vuran, kısa sürel içme, ağrı, yemek yeme, su ağrılardır. Genellikle ikleyici tet i gib a veya yüz yıkam dokunma, konuşma ir. ted bir faktörle gelebilmek (beyincik ve beyin e nd içi fa ka la, lık s) Bu ağrının nedeni sık yu sinirinin (trigeminu sapı arasında) yüz du r. ıdı sıs ar ba üzerine olan atardam . ilaçla geçirilebilmekte gü öz iye alj vr ne le lik ce ön rı , Bu ağ mamakta lıcı ağrı kontrolü sağla Ancak ilaç tedavisi ka ilmekteeb çir ge ı re içinde ağrıy sadece ilaç alındığı sü etkilen ya e nd isinde zaman içi dir. Ayrıca ilaç tedav esi irm yit ni isi veya ilacın etk rinin ortaya çıkması ge tri de ne abilir. Yi gibi sorunlar ortaya çık ne ilaç tedavisiyisi av ted i minal nevralj seçenek le başlamak doğru bir olabilmektedir. RF uygulaması sırasında hasta ağrıyan bölgenin bulunabilmesi için uyanık olur; ameliyat sırasında duyulan ağrının azalması için çeşitli ilaçlar verilir. Yanaktan iğne-elektrodla girdikten sonra, beynin alt tarafında kafa içinde bulunan yüzün duysal sinir çekirdeğine ulaşıldığında elektrik enerjisi verilerek ağrıyan bölgeye yayılım olup olmadığı sorulur ve arayarak uygun alan tespit edilir. Trigeminal nevralji tedavisinde yaygın kullanılan yöntemlerden biri olan Radyofrekans rizotomi (RF) uygulaması ağrının geçirilmesinde etkili olabilir. Bu yöntemlerin başlıcaları, trigeminal radyofrekans rizotomi (RF), mikrovaskuler dekompresyon, trigeminal gliserol rizoliz, trigeminal balon mikro-kompresyon ve “gamma-knife” uygulamalarıdır. Bu tedavi yöntemleri ile ilişkili olarak sonuçları en iyi bilinen ve etkinliği geniş olgu serilerinde olan yöntemler: trigeminal radyofrekans rizotomi (RF) ve mikrovaskuler dekompresyon’dur. Diğer yöntemler de tedavide etkili olabilir; ancak daha küçük guruplarda uygulanmıştır ve daha çok diğer tedavi yöntemlerinin etkili olmadığı hastalarda yapılmaktadırlar. Trigeminal nevralji’nin cerrahi tedavisi etkin olmakla birlikte, ciddi yan etkilerin ortaya çıkabileceği sinir sistemi girişimleridir; girişimler sırasında beyin zarları, beyin dokusu veya kafa sinirlerine yakın çalışılır ve bu nedenle mutlaka beyin cerrahları (nöroşirürji uzmanları) tarafından yapılmalıdır. Trigeminal radyofrekans rizotomi (RF) trigeminal nevraljinin cerrahi tedavisindeki yöntemlerden biridir. Bu uygulama sırasında, kafa tabanında ve kafa içinde bulunan trigeminal ganglion (yüz duyu siniri çekirdeği) içinde radyofrekans enerjisiyle kontrollü olarak ısıtılarak lezyon (harabiyet) yapılır ve bu yolla ağrı geçirilebilir. Bu uygulama radyofrekans iğne-elektrod sistemi ile yanaktan girilerek yapılır; diğer beyin ameliyetlarında olduğu gibi kesi izi yoktur-yani kapalı bir ameliyattır. Bununla birlikte, iğne-elektrod sistemi ile özel bir delikten (foramen ovale) kafa içine, beyin zarları içinde yerleşmiş olan sinir çekirdeğine girilir. Dolayısıyla beyin, sinir ve damar yapılarına yakın çalışılır; yani bir cins beyin ameliyatı olarak düşünülmelidir. Daha sonra elektrod ucu radyofrekans enerjisi ile ısıtılarak sinir çekirdeği içinde lezyon (harabiyet) yapılır. Hemen her hastanın yüzünde kısmi uyuşukluk ortaya çıkar. Bu uyuşukluk genellikle kısmidir; yani genellikle tam bir duyu kaybı değildir. Trigeminal radyofrekans rizotomi (RF) ile ağrı kontrol oranı 5 yıl sonunda tek uygulama ile %50’dir; yani hastaların yarısında tek uygulama ile uzun süreli ağrının kontrolünü sağlamaya yardımcı olabilmekte. Ağrı tekrarladığı taktirde aynı uygulama (RF) aynı koşullarda tekrarlanabilir ve bu ek uygulama da ağrı kontrolünü sürdürebilir. Tek veya birden fazla uygulamayla hastaların %90’ında uzun süreli, bazen de yaşam boyu ağrı kontrolü sağlanabilmektedir. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Savaş Trigeminal radyofrekans rizotomi (RF) düşük riskli bir uygulama olmakla birlikte nadir de olsa bazı yan etki veya komplikasyonlara yolaçabilmektedir. Bunlar arasında en sık görüleni göz kırpma refleksinin kaybına bağlı olarak gözde konjunktivit-keratid-lökom gibi görme sorunlarına yol açabilecek sıkıntıların ortaya çıkmasıdır. Bunun oranı %2-3 kadardır ve gözün koruyucu ilaçlarla 3-6 ay kadar iyi korunmasıyla büyük oranda önlenebilir. Bu yüzden önceden uyarılmamış ya da uyarı hasta tarafından unutulmuş dahi olsa, ameliyattan sonra hastalarda bulanık görme veya göz kızarması olursa acil olarak bir göz hastalıkları uzmanına gitmele r i gerekir. Ameliyattan sonra yüzde nadir de olsa daha değişik türde ağrılar ortaya çıkabilir; bunlar genellikle ilaçlarla kontrol edilebilir. Diğer ciddi kalıcı komplikasyonlar (beyin, damar yapıları ve diğer sinirlerde harabiyet ...vb) %1’in altındadır. Mikrovaskuler dekompresyon (MVD) trigeminal nevraljinin cerrahi tedavisindeki etkin cerrahi yöntemlerden bir diğeridir. Bu uygulama sırasında, trigeminal nevralji’nin sebebi olan kafa içindeki (beyincik ve beyin sapı arasındaki) atardamarın yüz duyu sinirine olan basısı ortadan kaldırılır. Bu girişim açık bir beyin ameliyatıdır; kafa arkasında cilt, kafa kemiği ve beyin zarları açılarak beyincik ve beyin sapı arasına mikro-cerrahi yöntemlerle ulaşılır. Ameliyat genel anestezi altında yapılır. Hastaların çoğunda MVD sonrası (%90) ameliyat sonrası herşey yolunda gittiği taktirde sinir sistemi bozuklukları ve yüzde uyuşukluk olmayabilir. Bununla birlikte açık bir beyin ameliyatı olduğundan dolayı ameliyata hazırlık ve ameliyat sonrasında yara iyileşme dönemlerinde hastanede yakın hasta takibi gerektirir. Mikrovaskuler dekompresyon radikal ve nedene yönelik bir ameliyat olmakla birlikte; bu ameliyatta da ağrının tekrarlaması ihtimali mevcuttur. Çeşitli serilerde değişmekle birlikte, MVD sonrası ilk yıldaki ağrı nüksü daha sık olarak görülmektedir; yıllık ortalama nüks oranı %3.5 tir ve 10 yıl sonuna doğru ağrı yaklaşık olarak hastaların %40’ında ağrı tekrarlayabilir. Ağrı nüksü olduğu taktirde MVD tekrarlanabilir; ancak bu ikinci ameliyattaki sıkıntılar birinciye göre daha fazla olabilir. Mikrovaskuler dekompresyon (MVD) genel anestezi altında yapılan açık bir beyin ameliyatı olması nedeniyle belli oranda riskleri mevcuttur. Bunlar arasında, yüz ve duyma sinirlerinin felçleri; beyincik, kafa sinirleri ve beyin hasarı; kanama; beyin damarlarında yaralanma; beyin-omurilik sıvısı sızıntıları; menenjit; cerrahi yara problemleri sayılabilir. Bu tip yan etki ve komplikasyonların görülme sıklığı deneyimli merkezlerde %5 civarındadır. Bu ameliyata bağlı ölüm oranı büyük serilerde yaklaşık olarak 100’de 1 (%1) ile 1000’de 3 (% 0.3) arasında bildirilmiştir. Trigeminal radyofrekans rizotomi (RF), trigeminal nevralji tedavisindeki etkin cerrahi yöntemlerden biridir. Yaygın kullanılan diğer bir tedavi yöntemi olan mikrovaskuler dekompresyonla (MVD) kıyaslandığında tedavideki değeri yaklaşık olarak eşittir. Her iki uygulama da ağrı kontrolünde yüksek etkinliklidir; bununla birlikte etkinlikleri, nüks oranları, yan etkileri, riskleri, komplikasyonları ve uygulama olarak tekrarlanabilirlikleri gibi birçok faktör gözönüne alındığında yapılan araştırmalarda biribirine üstünlükleri kanıtlanmamıştır. 4 31 Mayıs 2015 Pazar TÜRKİYE’DE SAĞLIK GEBE KALABILME POTANSIYELI BELIRLENEBILIR MI? ‘’Hayat şartları nedeni ile ertelenen gebelik daha sonraki yıllarda kadınları tedavi şansı olmayan durumlar ile yüz yüze getirebilmektedir’’ şeklinde açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Gamze Sinem Çağlar, gebelik hangi nedene bağlı olursa olsun ertelendiğinde, yaşanan endişenin doğurganlık potansiyelini yitirmek olduğunu vurguladı. Günümüzdeki zor hayat koşullarından dolayı, kadının da toplumdaki rolünün değişmekte olduğunu dile getiren Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Gamze Sinem Çağlar, çalışan veya eğitimine devam eden kadınların gebeliklerini ertelemek istediklerini belirtti. B ir çift evlendikten sonra planladıkları zamanda bebek sahibi olmayı isterken bu konuda bilinçli olmalıdır. Konusunda uzman hekim ile görüşülmeli mevcut problemler veya riskler çift ile tartışılmalıdır. İlerleyen yıllarda geri dönüşü olmayan durumlar ile karşılaşmamak için doğru yönlendirmenin şart olduğunu anlatan Doç. Dr. Gamze Sinem Çağlar, kadında doğurganlık potansiyelini belirleyen en önemli faktörün yaş olduğunu dile getirdi. İlerleyen kronolojik yaş ile kadınlarda önlenemez bir yumurta rezerv kaybı bulunmaktadır. Yirmibeş yaşından itibaren zaman içinde gerçekleşen bu kayıp ortalama 50-51 yaşlarında menopoz ile sonlanmaktadır. Menapoz yaşından yaklaşık 10 sene önce doğurganlık çok ciddi derecede azalmaktadır. Yumurtalık rezervindeki bu kayıba bağlı doğurganlığın azalması artan yaş ile beraber yumurta kalitesinin de bozulmasına bağlıdır. Yumurta rezervindeki azalma oldukça sessiz olup kişide herhangi bir belirti veya bulgu vermemektedir. Kişinin siklusları düzenli iken yaşanan bu durum farklı nedenlere bağlı olabilir. Geçirilen yumurtalık ameliyatları, ailede erken menopoz öyküsü, endometriosis gibi yumurtalıklar ile ilişkili hastalıklar yumurta rezervini önemli derecelerde etkilemektedir. Doç. Dr. Gamze Sinem Çağlar, kadınların %10’unun otuzlu yaşların ortalarında gebe kalabilme potansiyelini yitirmekte oldukları belirtmekte. Kadınlarımıza bu şansı yitirmeden önce bebek sahibi olmaları için yönlendirmek en önemli hususlardan biridir. Her kadın ayrı değerlendirmeli, yaşam koşulları ve sosyal statüsü de göz önünde bulundurularak bireysel gebelik planı yapmasına yardımcı olunmalıdır. Gebe kalabilme potansiyelini belirleyen en önemli faktörün yaş olması nedeniyle 35 yaşın üstünde gebelik geciktirilmemelidir. Otuzlu yaşlarındaki kadınlarımız mevcut koşulları nedeni ile gebeliklerini ertelemek istiyorlar ise yumurtalık rezerv testlerini doktorlarından isteyebilirler. Hekimler tarafından yumurtalık rezerv testleri arasında ultrasonografi ve hormon değerlendirmeleri sıklıkla kullanılmaktadır şeklinde konuşan Doç. Dr. Gamze Sinem Çağlar, güncel olan ve dünyada yaygın kullanım alanı bulan önemli bir rezerv testi ‘Anti-Müllerian Hormon (AMH)’ analizinin olduğunu belirtmekte. AMH testi herhangi bir zaman diliminde bakılabilen basit bir kan testidir. Kişi doğum kontrol hapı kullanıyor ise bıraktıktan iki ay sonra test vermesi uygun olabilmektedir. Bu analiz doğru değerlendirmede ve gebelik planı yapmada yol gösterici olabilmektedir. AMH seviyeleri kadın yaşına göre değerlendirilir. Yaşlanma ile beraber azaldığı bilinen bu hormon kritik değer altına düştüğünde yumurtalık rezervinin azalmasından bahsedilir. 35 yaşından küçük her 11 kadından birinde kritik değer altında AMH düzeylerine rastlanılabilir. 35 yaş altı kritik değerlere sahip kadınlarda 6 aya kadar korunmasız süre ile gebelik elde edilmeye çalışılabilir. Çünkü doğal yoldan elde edilen gebeliklerin %88’i korunmasız ilişkiyi takiben ilk 6 ayda gerçekleşmektedir. Eğer 6. Ay sonunda gebelik elde edilemiyor ise acil tedaviye geçilmelidir. Çoğunlukla tüp bebek tedavisi gerektiren bu durum tüp bebek başarı oranlarını da ciddi olarak etkilemektedir. Tüp bebek tedavilerinde gebelik şansını belirleyen ana faktörlerden biri olan yumurta sayısı, yumurta rezervi düşük olan kadınlarda kısıtlayıcı bir etkendir. Adet gecikmeleri ve sık adet görme mutlaka incelenmesi gereken durumlardır. Kişinin gebelik istemi olmasa bile, adet döngüleri 21 günden kısa veya Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Gamze Sinem Çağlar 35 günden uzun ise muayene gereklidir. Adet döngüsünde düzensizlik yaşayan kadınlarda bunun nedenleri bilinmeli, nedene yönelik tedavi verilmelidir. Hormonal değerlendirmeler ve ultrasonografi ile yapılan incelemeler tanıda yardımcı olacaktır. Polikistik over sendromu gibi yumurtlama problemlerinin sık görüldüğü hastalıklarda kişi gebelik istediğinde problem yaşayabileceği bildirilmelidir. Kişinin öyküsünde gebelik potansiyelini belirleyen pek çok dikkat çekici faktör olabilir. Eğer şiddetli ağrı ile seyreden adet döngüleri var ise, çikolata kisti (endometrioma) ve endometriozis tanısı mevcutsa kişi gebe kalmak istediğinde sıkıntılar yaşayabilir. Bu sıkıntıları yaşıyan kadınlarımız gebeliği asla geciktirmemelidirler. Erken dönemde laparoskopik cerrahi ile, veya ileri hastalıkta tüp bebek tedavileri ile gebelik şansını yakalayabilirler. Doç. Dr. Gamze Sinem Çağlar, bir diğer önemli faktörün tüplerde hasar oluşumuna neden olabilecek durumların belirlenmesi olduğundan bahsetti. Kadın hayatının herhangi bir evresinde karın için enfeksiyon, karıniçi abse gelişimi gibi durumlar yaşandı ise tüplerin duru- mu belirlenmeli ve gebelik istendiğinde buna bağlı bir sıkıntı olup olmayacağı kişiye bildirilmelidir. Kanser tedavileri sırasında alınan ışın tedavisi (radyoterapi) ve ilaçlar (kemoterapi) hem kadın hemde erkekte doğurganlığı azaltabilir veya tamamen ortadan kaldırabilir. Bu tedaviler öncesinde doğurganlığı korumaya yönelik bir plan yapılabilir. Böylece kanser tedavileri bittiğinde kişinin saklanan yumurta ve sperm hücreleri ile ilerleyen yıllarda tüp bebek ile gebelik şansı olacaktır. Gebelik isteminde çift bir bütün olarak ele alınmalı erkek faktörüne bağlı özellikler de gözden kaçırılmamalıdır. Erkeğin öyküsündeki geçirilmiş cerrahi işlemlerin veya geçirilmiş iltihabi hastalıklara bağlı sperm sayımlarında bozukluğun olabileceğini anlatan Doç. Dr. Gamze Sinem Çağlar, özellikli olarak, erkeğin öyküsünde inmemiş testis nedeni ile çocukluk çağında geçirilmiş operasyonlar var ise mutlak bir değerlendirme yapılmalıdır dedi. Hormonal problemler, alkol ve sigara kullanımı, meslek nedeni ile kimyasal maddelere maruz kalma, sıcak ortamlarda çalışmak gibi durumlarda sorgulanmalıdır. Basit bir sperm analizi ile etkilenme olup olmadığı ortaya konabilir. Gebe kalabilme potansiyelini belirlemeye yönelik yapılan görüşme ve değerlendirmelerde risk faktörü taşımayan çiftlerde gebelik kadın yaşı 35’I geçmemek kaydı ile bir süre ertelenebilir. Ancak önemle üstünde durulması gereken konu günümüzde mevcut hiçbir tahlil veya muayene ile gebe kalabilmenin garanti edilemeyeceğidir. Çiftin gebelik istemi mevcut ise 35 yaşından küçük kadınlarda bir yıl, 35 yaş üstü kadınlarda ise 6 ayda içinde gebelik elde edilemediğinde bir infertilite (kısırlık) uzmanına başvurması gerektiği unutulmamalıdır. Tüm değerlendirmeleri normal olan çiftlerde bile gebelik istendiğinde gerçekleşmeyebilir. Açıklanamayan kısırlık olarak tanımlanan bu durumda yumurtlama ve aşılama tedavileri ile başlayıp, gebelik elde edilemediğinde tüp bebek tedavisine geçilebilinir. BESLENME KONUSUNDA BILINMEYENLER Yaza doğru ideal kilolara ulaşabilmeye yardımcı olmak adına ve yazın açık renkli, ince kıyafetlerin içerisinde rahat rahat gezebilmek adına beslenme düzeninizde değişiklikler yapma zamanınız gelmiş olabilir. Metabolizmanızı hızlandırmak ve yağ yakımını sağlamak için sağlıklı beslenme taktikleri geliştirmelisiniz. Porsiyonlarınızı doğru ayarlayın Yediğiniz her şeyi tabağa koymak ne yediğinizi bilmenizi sağlamaktadır. Hem gözünüze hem midenize hitap etsin ki daha doyurucu olsun. Fakat son yıllarda evlerde ve dışarıda tabak boyları çok büyüdü. Büyüyen tabak boyları ile birlikte porsiyonlarda arttmakta. Porsiyonlar büyüdükçe alınan kaloriler arttmakta. Yemek porsiyonlarınızı belirlemek önemli bir yoldur. Örneğin; bir dilim ekmek avuçiçi büyüklüğünüzü geçmemelidir veya bir porsiyon et bir oyun kartı büyüklüğünü geçmemelidir. Salatalara konulan yağlar 1 tatlı kaşığını geçmemelidir. Daha Çok Çiğneyin Gıdaları iyice çiğnemek tok hissetmenize yardımcı olmakta ve ruh haline iyi gelmektedir diyen Uzman Diyetisyen Deniz BERKSOY, çiğnemenin stres hormonlarını azalttığını belirtmekte. Ayrıca çiğnemek kan dolaşımını hızlandırarak metabolizmayı hızlandırmaktadır. Böylece daha az besin alarak karın yağları eritebilmektedir. Süt ürünleri tüketin Yapılan araştırmalarda; her gün düzenli olarak süt ürünü tüketilmezse vücudunuza daha fazla yağ hücresi üretmesi yönünde yanlış bir sinyal gönderiliyor. Günlük yeterli derecede kalsiyum alınmazsa; yağ hücresi üretimini arttıran kalsitrol hormonunun salgılanması artmaktadır. Bu sebeple; vücudunuzda daha az yağ hücresi olması için yeterli miktarda kalsiyum alınmalı şeklinde açıklama yapan Diyetisyen Deniz Berksoy, süt ve ürünlerinin en iyi kalsiyum kaynakları olduğunu belirtti. Günde 1 su bardağı yağsız süt, 1 kase kaymaksız yoğurt veya cacık tüketmek faydalı olabilmektedir. Şekeri kesin Karın yağlanmasını engellemenin ilk kuralı ani açlık ataklarını önlemektir. Bunun için yiyeceklere koyulan şekeri kesmekte fayda vardır. Çay ve kahvelerinize koyduğunuz şeker, sabah kahvaltısında tükettiğiniz reçel, içinde şeker içeren bütün içecekler, gofret, çikolata, kurabiye, tatlı, pasta gibi şeker içeren yiyeceklerin düzenli kullanımını sınırlandırmalısınız. Doğal şeker içeren meyvelere yönelmek faydalıdır. Tok tutucu besinleri tüketin Göbek yağlarını engellemede iştah kontrolü önemli rol oynamaktadır. Sabah kahvaltılarında yumurta, ara öğünlerinizde yoğurt veya light ayran, öğle ve akşam yemeklerinizde et, balık, sebze ve kuru baklagil türü besinleri tüketin. Hem protein hem de lif içeriğini arttırarak daha uzun süre tok kalmayı sağlamış olabilirsiniz. Yumurta takviyesi yapın Güne glisemik indeksi düşük protein kalitesi yüksek besinlerden yumurta ile başlamak yarar sağlamaktadır. Bu şekilde glisemik indeksi yüksek bir kahvaltıya oranla daha fazla yağ yakabilmek mümkün. Bol su için Günde 2-2,5 litre (10-12 bardak) su tüketilmelidir. Özellikle her öğünde yemeğe başlamadan 15-20 dakika önce su içilmelidir. Düzenli su tüketiminin yağ kaybını sağladığı kanıtlanmıştır. Omega-3 takviyesi kullanın Omega-3 uzun süre tok kalmayı sağlamaktadır ve iştahı azaltmaktadır. Yağların yakılmasını kolaylaştırabilmekte, bir günde yakılan enerji miktarını (kalori) arttırmakta, kan şekeri ve insülin seviyesinin azalmasını sağlamaktadır. Özellikle egzersiz ile birlikte kullanıldığında yağ kaybında daha etkili olabilmektedir. Haftada en az iki kez buğulama veya ızgara olarak balık tüketimi veya günde 1000 mg'lık omega-3 (balık yağı) takviyesi alınabilir. Doğru atıştırmalıkları tercih edin Gün boyunca yapılan bilinçsiz atıştırmalıkların yerine miktarına dikkat ederek doğru ara öğün seçimi önemli. Uzman Diyetisyen Deniz Berksoy Beslenme konusunda bilinmeyenleri anlatıyor... Örneğin; buzdolabı poşetine 8 adet badem, 4 yarım ceviz, 4 adet kuru erik koyun. Aralarda atıştı rılabilir. Her gün alternatifleri çeşitlendirerek devam edilmelidir. Tam tahıllı beslenin Ana öğünlerde tam tahıllı ekmek, kahverengi pirinç, karabuğday veya esmer bulguru tercih edilmeli. Yapılan bir araştırmada, beslenme programında esmer pirinç olanların olmayanlara göre kilo verme oranları % 23 daha yüksek bulunmuştur. Beslenmenizde yağ yakıcı besinler olsun: En önemli yağ yakıcı besinler olan sebze-meyve ve kurubaklagilleri beslenmeden eksik etmemek gerekmektedir. Örneğin; greyfurt yağ depolanmasını engellemekte ve insülini dengelemektedir. Kurubaklagillerden mercimek yağ kaybını sağlayıcı aminoasitler içermekte. Kabak yüksek oranda lif içermekte ve karbonhidratların vücutta doğru yakıt olarak kullanılmasını sağlamaktadır. Probiyotik ürünleri tüketin Kansere karşı koruyuculuğu kanıtlanmış, sindirim sistemini düzenleyici, kolesterolü düşürücü özelliği olan probiyotik yoğurt, kefir gibi ürünlere beslenme programına mutlaka yer verilmelidir. Harekete Geçin Haftanın 2 günü 30 dk yürüyüş ile haftanın diğer 2 günü 20 dk bisiklet egzersizleri tercih edilebilir. Düzenli beslenme ile birlikte düzenli egzersiz göbek yağlarını engelleyen en temel unsurlardandır. İyi uyuyun Düzenli uykunun kilo vermede önemli olduğu bilinmektedir. Günde 5 saat uyuyanların 7-8 saat uyuyan kişilere göre daha kilolu olduğu görülmektedir. Bunun sebebi uykusuzluğun açlık hissini artıran hormonları aktifleştirmesidir. TÜRKİYE’DE SAĞLIK 31 Mayıs 2015 Pazar 5 GENÇLEŞTIREBILEN TEKNOLOJILER Medikal Estetik alanında hizmet vermekte olan ve yaptığı uygulamalar ile cerrahi müdahaleler olmaksızın gençleştirme teknolojileri hakkında söyleşi yaptığımız, Medikal Estetik Hekimi Dr. Hüseyin Tırman, bu uygulamaların detaylarını paylaştı… PİCOSİL UYGULAMASI NEDİR? Picosil yöntemi lazer teknolojilerinde özellikle leke ve dövmelerin çıkarılmasına yardımcı olabilen bir yöntemdir. Cilde daha az zarar vermek ve daha etkin bir sonuç almak için önemli olan hızdır. Bu yöntemle Işığın hızı saniyenin trilyonda biri olan pikosaniyeye ulaştırılmıştır. KTP denilen bir başka dalga boyu da eklenerek renkli dövmeleri tedavi etmeye yardımcı olma olanağı doğmuştur. Bu lazerlerle fotodinamik etkiden faydalanılarak, leke ve dövmenin daha küçük parçalara parçalanması sağlanmaktadır. Bu sayede hastada ihtiyaç duyulan seans sayısını yarı yarıya azaltmaya yardımcı olabilen bir yöntemdir. PICOSIL YÖNTEMININ ÖZELLIKLERINDEN BAHSEDER MISINIZ? Picosil, aynı teknoloji cildin gençleştirilmesi, akne izleri ve ince kırışıkların tedavisinde de daha başarılı sonuçlara ulaştırmak maksadı ile patentli bir multifocal balpeteği mercek eklenerek desteklenmiştir. PicoSil’in, lazer enerjisini saniyenin trilyonda biri kadar ultra kısa atımlarla cilde ileten bir yöntemdir. Sadece ultra kısa atım süresinin fotomekanik etki yaratmaktadır. olduğunu belirtmekte. PicoSil ile çevre dokuya zarar vermeden pigmenti vücuttan kolayca elimine edilecek şekilde parçalamaktadır. PICOSIL YÖNTEMI HANGI SORUNLARDA YARDIMCI TEDAVI SEÇENEĞI OLARAK KULLANILABILIR? Renkli dövmenin daha az seanslarda tamamen çıkarılabilmesine yardımcı olabilmekte, Yüzde yaşlanma, güneş, solaryum sonrası lekelerde ve melazma tedavisine yardımcı olabilmekte, Çillerin temizlenmesine yardımcı olabilmekte, Ellerdeki lekelerin tedavisinde yardımcı olabilmekte, Akne (sivilce) izlerinin tedavisine yardımcı olabilmekte, Yüz gençleştirme tedavilerinde yardımcı olabilmekte, İnce kırışıklıkların tedavisinde yardımcı olabilmektedir. KÖK HÜCRE TEDAVISI Yaşla birlikte ortaya çıkan yüz kırışıklıklarının, cildin ana yapısındaki gevşeme ve sarkmaların, kadın erkek tüm insanların sıkıntısı olduğu bilinmekte. Yaş ilerledikçe yıpranan dokuda canlılığını kaybeden hücrelerle birlikte kollajen ve elastin üretiminin azaldığını dile getiren Dr. Hüseyin Tırman, bu azalmanın kırışıklık ve sarkmalara yol açabileceğini, cilt parlaklığını ve gerginliğini kaybedebileceğini vurguladı. Özellikle sigara içen insanlarda, bu yıpranmanın daha şiddetli olarak meydana geleceğine dikkat çekti. Teknolojilere olan merakınızı bilmekteyiz… Bu yöntemlerden bahsedecek olursak TERMİLİFT ( GENÇLIK ISISI ) NEDIR? Gevşeme, sarkma ve bölgesel yağ problemlerinin birlikte olduğu hastalarda kullanılabilecek yardımcı kombine bir işlem olduğunu söyleyebilirim. Lazer lipoliz ve germe işlemine birlikte ihtiyaç duyacak başlangıç ve orta seviyedeki hastalar için alternatif bir yardımcı yöntemdir. GENÇLEŞTIRME TEKNOLOJILERINDEN OLAN KÖK HÜCRE TEDAVISI NEDIR? NASIL UYGULANIR? Kök Hücre Tedavisi, hastanın kendi fibroblast hücrelerinin çoğaltılarak tedavi amaçlı kullanılması tekniğidir. Kök Hücre Tedavisi, tekniğinde, öncelikle hastanın kulak arkasından 3 mm. çapında bir doku örneği punch biyopsi ile alınır. Alınan biyopsi, gelişmiş ileri teknoloji laboratuvar şartlarında otolog hücre kültürleri vasıtasıyla özel bir işleme tabi tutulur ve fibroblast hücreleri üretilir. 4 hafta sonunda, fibroblast hücreleri uygulamaya hazır hale gelir. Uygulama 3 seans halinde yapılır ve her seansta hastanın cildine 20 – 40 milyon arası fibroblast hücresi enjekte edilir. Toplamda hastanın cildine ortalama 100 milyon fibroblast hücresi verilmiş olur. MEDİKAL ESTETİK HEKİMİ DR. HÜSEYİN TIRMAN Cerrahi müdahaleler dışında, yardımcı gençALTIN FREKANS-3D FRAKSİYONEL RADYO FREKANS YÖNTEMİ NEDİR? leştirme yöntemlerinden olan, Cilt yüzeyinden 3,5 mm derinliğe kadar inebilen bu teknoloji sayesinde cilt dokusundaki su ve yağ molekülleri harekete geçirilerek hem cilt sorunları hem de sıkılaştırma bir arada yapılabilmektedir. Zamanla oluşan gevşeme tedavisinin yanında ince kırışıklıklar, sivilce izleri, aktif sivilce gibi birçok problemi tek bir cihaz ile çözebilmek amacı ile geliştirilmiştir. Altın Frekans-3D Radyo Frekans Yöntemi Hangi Sorunlarda Yardımcı Tedavi Olarak Kullanılabilir? ULTHERAPY HANGI SORUNLARDA Yüz ve boynun total olarak sıkılaştırılmasında yardımcı olabilmekte, YARDIMCITEDAVI OLARAK KULLANILABILIR ? İnce kırışıklıkların tedavisine yardımcı olabilmekte, Göz kapağı sarkmalarının tedavisine yardımcı Aktif akne (sivilce) tedavisinde yardımcı olabilmekte, olabilmekte, Akne (Sivilce ) izleri tedavisinde yardımcı olabilmekte, Göz altı torba ve kırışıklıkların tedavisine yardımDoğum sonrası ve gelişme sırasında oluşan çatlakların tedavisine yardımcı cı olabilmekte, olabilmektedir. Kaz ayaklarının tedavisine yardımcı olabilmekte, PLAZMA TERAPİ (D.A.S) YÖNTEMİ NEDİR? Kaş kaldırma işlemlerine yardımcı olabilmekte, Cilde temas etmeden bir kaç mm yukarıdan verilen yüksek enerji ile istenmeDudak üstü barkod (sigara) çizgilerinin tedavisine yen sorunlardan kurtulmak için plazma enerjisinden faydalanılan bir yöntemdir. yardımcı olabilmekte, Plazma Terapi (D.A.S.)Hangi Sorunlarda Yardımcı Tedavi Olarak Kullanılabilir? Sarkmış yanakların tedavisi ile yüz ovalinin yeniVerilen enerji ile ciltteki benler ve yağ birikimleri gibi istenmeyen iyi huylu den oluşturulmasına yardımcı olabilmekte, sorunun tedavisine yardımcı olabilmekte, Sarkmış gıdı ve gevşeyen boyunların tedavilerine Göz kapağı gevşemeleri durumlarında yardımcı olabilmekte, yardımcı olabilmekte, Göz altı inatçı kırışıklıkların tedavisinde yardımcı olabilmekte, Dekolte kırışıklıklarının tedavisine yardımcı olaKulak önü deri birikimleri sorunlarında yardımcı olabilmekte, bilmekte, Dudak üstü sigara çizgileri gibi dirençli kırışıklıkların tedavisnde yardımcı Kollardaki sarkmaların tedavisine yardımcı ola- olabilmekte, bilmekte, Yüzeysel lekeler, akne izleri ve çatlak tedavilerinde yardımcı olabilen alterDoğum ve kilo verme sonrası gevşeyen karınların natif bir tedavi seçeneğidir. tedavisine yardımcı olabilmekte, Popo sarkmalarının tedavisine yardımcı olabilmektedir. ULTHERAPY UYGULAMASI NEDIR ? Cilt gençleştirme uygulamalarında, estetik operasyonlara alternatif olarak sunulmakta olan, Amerika’da bu alanda bir ilk olarak FDA onaylı ve son günlerin tercih edilen teknolojisi olarak kabul gören ‘ULTHERAPY’ ile yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır. TERMİLİFT - ( GENÇLIK ISISI ) UYGULAMASINDAN BAHSEDER MISINIZ? Yanaklardaki sarkma ve gıdı gibi bölgelerde görülen genetik veya edinilmiş yağlanma ve elastikiyet kayıplarını gidermeye yardımcı olan bir uygulamadır aslında. Ciltten içeri giren çok ince bir kanül ile uygulanmaktadır. Derin bölgedeki yağ dokusunun her bölgesine ulaşılarak buradaki yağ hücreleri ısıtılarak KÖK HÜCRE NEDEN ÖNEMLIDIR? o bölgedeki yağ depolarını azaltmaya yardımcı olan • Bağ dokusunun ana hücreleridir. bir uygulamadır. • Yassı uzun ya da ovalimsidirler. İşlemin devamında cilt altına geçilerek gevşemiş • Bağ dokunun ana maddesi olan, sıkılaşma ve yaraların iyileşmesinde işlevi olan olan cilt ve cildin tutunduğu kas tabakasının küçültülmesi için enerji verilmekte. Hastanın güvenliği, kollajen proteininin yapımından sorumlu hücrelerdendirler. • 25 yaşından sonra, her insanda fibroblast hücreleri azalmaya başlamaktadır. dahili termostat ve dışarıdan Termal(Isı) kameralar • Bağ dokunun ana maddesi olan, sıkılaşma ve yaraların iyileşmesinde işlevi olan ile sağlanmakta. 1-2 saat süren bir işlem sonrası kollajen proteininin yapımından sorumlu hücrelerdendirler. herhangi bir dikiş veya pansumana gerek kalmadan • Bu azalma sonucunda kırışıklık ve sarkmalar meydana gelmektedir. hasta birkaç günde günlük hayatına dönebilmektedir. • Kök Hücre ile fibroblast hücrelerinin üretilip cilde verilmesi, hücrelerde görülen HANGI SORUNLARDA TEDAVI OLARAK azalmanın önüne geçebilmektedir. KULLANILABILIR? KÖK HÜCRE TEDAVI UYGULAMASININ ÖNEMI NEDIR? Yanaklardaki sarkmalar için yardımcı olabilmekte, • Doğaldır. Sarkmış veya yağlanmış gıdı ve boyun tedavilerin• Etki süresi ve kalıcılığı diğer uygulamalara göre daha uzun sürmekte. de yardımcı olabilmekte, • Uygulama, yaşayan, dinamik bir protein tamir sistemi ile tedavi ardından 6-24 Kollardaki sarkmaların tedavisine yardımcı ay boyunca kademeli olarak düzeltme sağlamakta. olabilmekte, • Bu düzelme uzun süreli olmakla beraber, yapılan çalışmalarda dağılmadan 4,5 Kilo verme ve doğum sonrası gevşemiş yağlanma yıl boyunca etkinin sürdüğü gösterilmektedir. olan veya olmayan karınlar, • Bu süreyi kişinin yaşam kalitesi (sigara kullanımı, stres altında olması, yaşı, Sırtta ve beldeki yağ ve gevşemelerinin tedavile- cilt yapısı, su tüketimi, beslenme alışkanlıkları, cilt bakımı, genetik yapısı, mimik rinde yardımcı olabilmekte, yapması) ve dış etkenlerin varlığı (UV ışınları) etkilemekte. Basenlerin küçültülmesine yardımcı olabilmekte, • Kişiye özgü olması sebebiyle alerjik bir reaksiyona sebep olmamakta. Selülit tedavisine yardımcı olabilmekte, • Kişinin kendi hücreleri verildiği için herhangi bir yan etki görülmemektedir. Dizüstü gevşeme ve sarkmaların tedavisine yardımcıolabilmektedir. 3D GÖRÜNTÜLEME VE SİMÜLASYONlen resimlerinin özel bir yazılım aracı ile 3D maske haline getirileHastanın 6 ayrı kamera ile aynı anda çeki ası hem de hasta resimlerinin düzenli olarak arşivlenerek yüzdeki rek hem yapılacak olan tedavilerin planlanm şimlerin takibi için geliştirilmiş bir teknolojidir. uygulamalardan elde edilen sonuçlar ve deği a sonuhalini en başından görmek isteyen hastalargereken son nün yüzü a sonr den viler teda olan k ası ve kullanılm Özellikle, yapılaca acak olan dolgu varsa yüzde oluşan değişim cun gösterilmesini sağlamaktadır. Kullanıl öngörülmesi, kırışıklık, sarkma ve leke tedavilerinin sonuçları, azalmiktar, yüzün sıkılaştırılmasının en baştankadar bir çok uygulamanın sonucu tedaviye başlamadan en başında tılması gereken yağ dokusunun miktarına simülasyonlar ile gösterilebilmektedir. 6 TÜRKİYE’DE 31 Mayıs 2015 Pazar SAĞLIK HİÇBİR YÜZ DİĞERİNE BENZEMEZ... SAÇSIZLIĞA DOĞAL ÇÖZÜMLER… Estetik Burun Ameliyatlarında Dikkat Edilmesi Gerekenler Burun estetiği, cerrahın bilgisini yeteneğiyle birleştirip ortaya koyduğu sanat eseri gibidir. Sonuca etki eden dört önemli faktör bulunmaktadır şeklinde açıklamalar yapan Op. Dr. İsmail Bayram; Bu faktörleri, burundaki bozukluğun derecesi; cerrahın bilgi, tecrübe ve becerisi; adayın uyumu ve iyileşme süreci olduğunu belirtti. Saç dökülmesinin, özellikle erkeklerde ailevi yatkınlık varsa, karşılaşma ihtimalinin yüksek bir sorun olduğunu dile getiren Op. Dr. İsmail Bayram, saçların dökülmesinin endişe ve sıkıntıya sebep olduğunu belirtti. Özgüven ve başarıyı olumsuz yönde etkilemekte. Seyrek saçlı veya saçsız kişiler, çevrelerinde alay konusu olup yaşam kalitelerinden ödün vermek durumunda kalabilmektedirler. Kendisi de burun estetiği olmuş ve 4.500 den fazla başarılı burun estetiği ameliyatı yapmış Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İsmail BARAM, burun estetiği deneyimlerini paylaştı. Burun estetiği, en sık yapılan estetik operasyonlardandır. Burun estetiğinin amacı iyi görüm ve rahat solunum elde etmektir. Anlaşılmayan, hep oradaymış gibi duran; yüzle uyumlu ve orantılı, rahat nefes alınabilen bir burun ameliyatı başarılıdır. Başarılı bir Estetik Cerrahi Uzmanı burun estetiği, bireyin yaşam kaOP. DR. İSMAİL BAYRAM litesini ve mutluluğunu artırır. İleri teknolojinin estetiğe olumlu katkıları olmaktadır yorumunu yapan Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İsmail Bayram, artık ameliyat öncesi yapılan dijital resim çalışmaları ile ameliyattan sonra nasıl bir buruna sahip olunacağının görülebilmekte olduğunu vurgulamakta. Böylece istenmeyen sonuçları kabullenmek yerine seçme tercihi kullanılabilmektedir.İdeal Burun estetiği, kişiye özel bir ameliyattır şeklinde açıklama yapan Op. Dr. İsmail Bayram, her yüzün kendine özgü dokusunun ve yapısının olduğunu vurgulamakta. Hiç bir yüz diğerine benzemez. Bu yüzden sonuçlar da farklı olur. Saçlar birçok nedene bağlı olarak dökülebilir. Nedeni ne olursa olsun, kaybedilen saçları geri kazanmanın en etkili ve doğal yolu saç ekimidir. Ekilen saçların ömür boyu kalıcı olmasına yardımcı olan bir yöntemdir. Ekilen saçların kalıcı olmasının sırrı yapılan işlem ile ilgili değildir. Saç köklerinin genetik programında şifrelidir. Saç ekiminde sık sorulan soruları Op. Dr. İsmail Bayram’a sorduk: Saç Ekimi Öncesinde Neler Yapılmalıdır? BURUN ESTETİĞİ REVİZYONU (SEKONDER RİNOPLASTİ) Saç ekim işleminden bir hafta önce aspirin, coraspin, alkol, vitamin E gibi kanı sulandırıcı maddeler bırakılmalıdır. Sigara tüketimi saç ekiminden iki hafta sonraya kadar bırakılmalı veya en aza düşürülmelidir. Saç ekimi sabahı mümkünse duş alınmalı ve iyi bir kahvaltı yapmalıdır. Saç Ekimi Sırasında Ağrı Duyulur mu? Daha önce burun estetiği ameliyatı olmuş İşlem sırasında herhangi bir ağrı ve acı duyulmamaktadır. kişilere uygulanan ikinci burun estetiği operasDokunma ve çekilmeler hissedilebilir. Bilinç açık ve uyanık yoları; sekonder rinoplasti ya da burun estetiği olmaktadır. Saç ekimi bölgesel uyuşturma (lokal anestezi ) revizyon ameliyatı olarak adlandırılımaktadır. ile yapılmakta,uyuşturma sırasında üç beş saniye süren bir Sekonder rinoplasti ile ameliyat sonrası ında ağrı olur mu? yanma hissi olabilmektedir. Uyuşma 1-2 dakika içinde gerçekBurun estetiği ameliyatı sonras alın nda rası son at beğenilmeyen burun şekli eliy Am z. sını maz duy leşince ağrı ve acı duyusu kalkar. Uyuşukluk saç ekimi boyunca acı ve ı ağr a işlem sırasınd düzeltilmekte. Burun tıkanıklığına unluk hissi olur. dolg bir f hafi ve işlemden 6 saat sonraya kadar devam eder. ar kad gün iki de bölgesin bağlı nefes alma sıkıntısı Saç Ekimi Ne Kadar Sürer? düzeltilebilmektedir. ında normal hayata Saç ekim işlemi taşınacak greft sayısına göre 4 ile 8 saat Burun estetiği ameliyatı sonras arasında değişim göstermektedir. Saç ekimi süresince özel ne zaman dönülür? iz. açlarınızı karşılayabilirsin ihtiy el tem le ellik gen ihtiyaçların karşılanması için en az iki ara verilmektedir. Saç ra son t Ameliyattan 4 saa e başlayabilirsiniz. üçüncü gün hafif günlük işleriniz , nıza antı yaş ekimi yapılırken televizyon izlemek, müzik dinlemek ve uyumak lük gün f hafi ra Bir gün son mümkün olabilmektedir. ı kanama oluyor mu? Ekilen Saçlar Dökülür mü? ak her geçen gün azalır. Burun estetiği ameliyatı sonras Kanama açık kahverengi hal alar . olur ama kan e lind şek sızın Ekilen saçlarda, ekim işleminden iki hafta sonra geçici İlk iki gün hafif bir dökülme görülebilir. Bu geçici dökülme bireyin yapısına göre ı morluklar olur mu? de farklılık gösterebilir. Ekilen saçlar çıktıktan sonra, ömür boyu Burun estetiği ameliyatı sonras ında görülür. Bu iki üç hafta için ve hassas derililerde % 30 oran ince llikle öze ar dökülmeyebilirler. Bu özellik saç hücresinin lukl mor nde resi çev Göz kendiliğinden düzelir. içinde programlıdır ve taşındıkları yeni r? eki ger bölgede de dökülmeyebilirler. Eğer ek etm kat dik ere nel sonra ırlı olmalısınız. Burun estetiği ameliyatından ekilen saçlar dökülme riski olan kendinize zaman ayırmalı ve sab a und son t liya ame l öze bu basıncını arttıran aktivikan gibi Hayatınızda bir kez yaşadığınız mek eğil bölgeden alınırsa taşındıkları öne , mek yüz malısınız. Koşmak, Yüzünüzü bir ay güneşten koru bölgede de dökülebilir. Bu ısınız. telerden birkaç ay uzak durmal yüzden erken yaşlardaki saç ekiminde verici alanın sınırlarına dikkat etmek gerekmektedir. LAN SORULAR NELERDİR? RU SO K SI E ND Ğİ Tİ TE ES N RU BU ılır? Burun estetiği nedir, kimlere yap ameliyatlardandır. estetik Burun estetiği, en sık yapılan olan, bunu düzelttirmek tsız raha den Burun görünümün ve bedensel olarak sağlıklı isteyen, 18 yaşını geçmiş, ruhsal kişilere uygulanır. burun resim çalışmaAmeliyat öncesi yapılan dijital aynı olur mu? ları ile ameliyat sonu görünüm ve sizden önce çalışmalarla Doktorunuz daha önce yapılan ntılı şekilde bilgilendirir. ayrı sizi rle ekle örn esi ameliyat önc ları büyük oranda benşma Ameliyat öncesi ve sonrası çalı zerlik taşır. yapılır ve ne kadar Burun estetiği ameliyatı nasıl sürer? yapılmakta ameliyatı genel anestezi altında Burun estetiği ektedir. ve genellikle 1-2 saat kadar sürm BURUN ESTETİĞİ AMELİYATININ PLANLANMASI Doktorunuzla aranızda iyi bir iletişim kurmak çok önemlidir. Bütün istek ve beklentilerinizi sıkılmadan samimi ve açık yüreklilik ile doktorunuzla paylaşmalısınız. Özellikle, burun estetiği ameliyatı ilgili beklentileriniz ve ameliyatın sonuçları hakkında aklınıza gelen tüm soruları cerrahınıza sormaktan çekinmeyiniz. Cerrahınız sizi dinledikten sonra burnunuzun ve yüzünüzün yapısını inceleyecek ve sizin için mümkün olan ihtimalleri anlatacaktır. Burun kemiklerinizin ve kıkırdaklarınızın yapısı, yüzünüzün şekli, cildinizin kalınlığı, yaşınız ve beklentileriniz temel tartışma konularıdır. Ekilen Saçlar Ne Zaman Çıkar? İlk saçlar ekim işleminden 3 ay sonra çıkmaya başlayabilir. Saç ekiminden altı ay sonra ekilen saçların yaklaşık %60 ı, bir yılın sonunda da %90 ı çıkabilir. Kendisi de saç ekimi yaptırmış ve 6.000 den fazla saç ekimi ve takibini yapmış Saç Ekimi ve Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İsmail BAYRAM hastalarda kullandığı iki saç ekim tekniğini anlatıyor: En Gelişmiş Saç Ekim Yöntemleri Nelerdir? ESTETİK BURUN AMELİYATI SONRASI BAKIM REHBERİ NASIL OLMALI? Burun estetiği ameliyatınızdan sonra iyileşme zaman alır ve sabır gerektirir şeklinde açıklamalarda bulunan Op. Dr. İsmail Bayram, ameliyat sonrası bakıma aktif olarak katılmanın, ameliyat kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Op. Dr. İsmail Bayram’a Yapılması gerekenleri sorduk: 1 Ameliyattan çıkıldığında, burun üzerinde plastik bir atel olacaktır. Bu atel, burna şekil verilmesi ve burnun korunması için önemlidir. Burun üstündeki atele dokunmamak gerekmektedir. Burun altındaki tampon gerektikçe değiştirilebilir. Kanama yoksa tamamen çıkarılabilir. 2 Burundan bir miktar pembe açık kırmızı renkli sızıntı olması beklenen bir durumdur. İlk iki günden sonra rengi açılarak azalabilir ve durabilir. Eğer sürekli kırmızı kan geliyorsa ve miktarı fazlaysa doktora bildirmek gerekebilir. Burun deliklerine ve dikişlere merhem sürerek nemli tutulmalıdır. 3 4 5 7 8 Uyurken veya dinlenirken, baş, gövdeden en az iki yastık yüksekte olacak şekilde dik tutulmalı ve düz olarak yatılmalıdır. Operasyondan sonraki gün de göz çevresine buz uygulamak gerekebilir. Ağrı ve kanamayı azaltacaktır. Ameliyat sonrası burun içindeki yumuşak silikon tüpler ve kan pıhtıları nedeni ile burundan rahat nefes alınamayabilir. Bu dönem süresince ağızdan nefes alınmalıdır. Alın ve göz çevresinde şişlik, göz çevresi ve göz akında morluklar olabilir. Endişe etmeye gerek yoktur. Şişlikler bir haftada, morluklar 2-3 hafta içinde geçecektir. 6 9 10 11 Operasyondan sonraki Yeterli sıvı alınması önemlidir. İçilecek olan ilk 5 günü sakin ve dinlemeyve suyu, su ve hafif nerek geçirin. Ani hareketiçecekler ağızdan nefes lerden sakının. almanın neden olduğu Burun üstündeki ateli ağız kuruluğunu biraz olıslatmadan duş alabilir, sasun hafifletecektir. Kamış çınızı yıkayabilirsiniz. kullanımamalıdır. Yumuşak, kolay çiğnenen gıdaOperasyondan sonralar yenmelidir. Dudakları nemli tutmak için jel veya ki 10-14. günlerde burun dudak kremleri kullanıl- üstündeki atel ve silikon tüpler alınacaktır. malıdır. 12 Yataktan kalkarken; önce yatak kenarına oturup ayaklarla yere basılmalı, baş dik tutulmalı ve karşıya bakılmalıdır. Vücut yeni pozisyona uyum sağlayana kadar beklenmeli, yavaşça kalkılmalı. Baş dönmesi ve mide bulantısı varsa hemen uzanıp ayak ve bacaklarınızın altına destek koyarak vücuttan biraz yükseğe kaldırılmalı ve iyi hissedene kadar dinlenilmelidir. 13 Sabırlı ve gerçekçi olmanız gerektiğini hatırlayınız. Unutmayınız ki burnunuz cerrahi bir girişime maruz kaldı ve zamanla düzelip çok daha iyi olacaktır. Burnunuzun tam anlamıyla iyileşmesi 6 ile 12 aylık bir süre gerektirebilir. 14 16 17 18 15 19 20 Yeni görüntünüze Silikon tüpleriniz alındıktan sonra burun içi ba- alışmanız zaman alacakkımı yapmalısınız. Bu ya- tır. Her geçen gün burnupışıklıkların engellenmesi nuzun ve yüzünüzün daha ve rahat nefes almanız iyi olduğunu göreceksiniz. için önemlidir. Deniz suPansumanlar alındıkyu spreyini her iki burun deliklerinize sıkarak nefe- tan sonra normal iş hayasinizle nazikçe sümküre- tınıza dönebilirsiniz. bilirsiniz. Elinizle burun Ameliyatınızdan sonucunuza dokunmayın. Üst dudaktan peçeteyle ıslak- ra iki hafta süreyle ıkınlıkları silebilirsiniz. Kana- maktan, eğilmekten, ağır manız olursa göz çevre- şeyler kaldırmaktan, efor sine buz uygulayın, bur- gerektiren egzersizlerden nunuzu elle sıkıştırmayın. ve spordan kaçınınız. Burnunuzun üstündeki atel alındığı zaman çevre dokularda bir miktar şişme ve renk değişikliği fark edeceksiniz. Burnunuz şiş ve ucu yukarı dönmüş görülebilir. Bu zamanla kendiliğinden düzelecektir. Bir ay süre ile direk güneş ışınına maruz kalmaktan kaçınınız. Ameliyat sonu zorunlu olmadıkça iki ay gözlük kullanmayın. Gözlükler sadece alçı tel yerindeyken takılabilir. En gelişmiş saç ekim teknikleri; Lateral slit yöntemi ve FUE tekniğidir. FUE tekniğinde saç kökleri verici alandan tek tek sayılarak çıkarılır. LST de kanal için saç köklerine özel bistüriler tasarlanır. Böylece doğala en yakın açı ve sıklıkta ekim yapılabilir. ZENGİNLEŞTİRİLMİŞ SAÇ EKİMİ (ZSE) Zenginleştirilmiş Saç Ekimi Yöntemi; FUE ve LST gibi en gelişmiş saç ekim tekniklerine eklenen zenginleştirme işlemleri ile verimin üst seviyeye çıkmasına yardımcı olmaktadır. Saç ekimi adaylarına uygulanabilen Zenginleştirilmiş Saç Ekimi Yöntemi ile doğru sonuçların alınmasına yardımcı olunabilmektedir. KÜLTÜRE SAÇ EKİMİ (KSE) Kültüre Saç Ekimi Yönteminde; saç ekimi yapılacak alanın ekime hazır hale getirilmesinden sonra yapılan FUE ve LST yöntemleri ile sonuçlar alınabilmektedir. Kültüre Saç Ekimi Yöntemi özellikle sigara içen ve ekim yapılacak alan derisi incelmiş ve beslenmesi zayıflamış saç ekim adaylarında uygulanabilmektedir. TÜRKİYE’DE SAĞLIK 31 Mayıs 2015 Pazar 7 Her Baş Ağrısı Migren midir? Migren’in de bedenin yardım çağrısı olduğunu anlatan Dr. Gökmen Migren’in nedenin var olduğunu,’’ Tedavisi yoktur ve nedeni bilinmeyen hastalıklardandır, migrenle yaşamayı öğreneceksiniz’’ gibi kafaya kazınmış düşüncelerin yıkılma zamanın geldiğini dile getirmektedir. Gökmen Yaklaşımı Nedir? Çocukluğunda migreni başlayan, yıllarca migrenden çekmiş olan Dr. Emel Gökmen 2004 yılında hastane nöroloğu olarak çalışmayı bırakıp migren ve baş ağrıları üzerine eğilmiştir. Migrenin ilaçlarla çözümünün olmadığını bildiği için ilaç tedavisini bırakmış, yıllar içinde yaptığı çalışmalarla migrenin tedavi edilebileceğini göstermiştir. Gökmen Yaklaşımı migren ve baş ağrılarını şu anda kabul gören anlayıştan farklı bir bakış açısıyla değerlendirerek nedenlerini ortaya koyan ve bu nedenleri geleneksel olmayan yöntemlerle çözen bir tedavi algoritmasıdır. Gökmen Yaklaşımı’nda önce hastanın öyküsü dikkatli ve ayrıntılı dinlenerek olası nedenler belirlenmeye çalışılmakta. Bu nedenlerin bir bölümü nöral terapi ile düzeltilmeye çalışılmakta, büyük bir bölümü için diş hekimliği uygulamalarına gerek olabilmektedir. "Migrenin Çaresi Vardır. Migren Tedavi Edilebilir Bir Hastalıktır" şeklinde açıklamalarda bulunan Nöroloji Uzmanı Dr. Emel Gökmen, her ağrının bedenin yardımçağrısı olduğuna dikkat çekti... Migren Nedir? Nasıl Bir Hastalıktır? Migren baş ağrısı olarak bilinir ama tek başına baş ağrısı değildir. Tüm bedeni etkileyen bir hastalık olmakla beraber, ataklar halinde gelebilmektedir. Daha çok yarım ve zonklayıcı olan baş ağrısı nedeniyle başını sıkan, yumruklayan, duvara vuran, kesip atmak isteyen hastalar vardır. Işığa, sese, kokuya dayanamayıp yatak odasına çekilerek yaşamdan izole olmaya çalışabilirler. Bu hastaların çoğunluğunun ailelerinde özellikle annelerinde de migren vardır. Bu hastalarda hassas, ayrıntıcı, mükemmeliyetçi yapı dikkat çekicidir. “Her şeyi bu kadar kafana takarsan tabii ki başın ağrır” migrenlilerin en çok duyduğu sözdür. Migrenlilerdeki duyarlı yapı sinir sisteminin genetik olarak farklı yapılanmasından kaynaklanmaktadır. Uyaranlara normalden fazla açık olmak migrenin alt yapısını oluşturmaktadır. Bu yapı aynı zamanda yaratıcılığı, düşünüş kapasitesini de arttırmakta. Bu nedenle birçok sanatçı, bilim adamı, düşünür migrenlidir. Migrenli kişiler işlerinde dikkatli, üretken ve başarılı olurlar. Aynı anda birçok işi yapabilecek kapasiteleri vardır. Birçok olasılığı düşünebilirler. Yeter ki başları ağrımasın… Migren Nasıl Olur? Migren baş ağrısı olarak bilinir ama tek başına baş ağrısı değildir. Tüm bedeni etkileyen bir hastalık olmakla beraber, ataklar halinde gelebilmektedir. Daha çok yarım ve zonklayıcı olan baş ağrısı nedeniyle başını sıkan, yumruklayan, duvara vuran, kesip atmak isteyen hastalar vardır. Işığa, sese, kokuya dayanamayıp yatak odasına çekilerek yaşamdan izole olmaya çalışabilirler. Bu hastaların çoğunluğunun ailelerinde özellikle annelerinde de migren vardır. Bu hastalarda hassas, ayrıntıcı, mükemmeliyetçi yapı dikkat çekicidir. “Her şeyi bu kadar kafana takarsan tabii ki başın ağrır” migrenlilerin en çok duyduğu sözdür. Migrenlilerdeki duyarlı yapı sinir sisteminin genetik olarak farklı yapılanmasından kaynaklanmaktadır. Uyaranlara normalden fazla açık olmak migrenin alt yapısını oluşturmaktadır. Bu yapı aynı zamanda yaratıcılığı, düşünüş kapasitesini de arttırmakta. Bu nedenle birçok sanatçı, bilim adamı, düşünür migrenlidir. Migrenli kişiler işlerinde dikkatli, üretken ve başarılı olurlar. Aynı anda birçok işi yapabilecek kapasiteleri vardır. Birçok olasılığı düşünebilirler. Yeter ki başları ağrımasın… Nöroloji Uzmanı Dr. Emel Gökmen Migren Nasıl Tedavi Edilir? Migreni tedavi edebilmek için önce o kişideki nedenleri bulunmalıdır. Ağrısının başlangıç yaşı, nasıl başlayıp başın neresinde yer aldığı, özellikleri üzerinden kaynak tespit edilebilir. Migrenin nedeni bazen çocuklukta geçirilmiş bademcik iltihabı, bazen sezaryen yeri, bazen hepsi ama çoğunlukla dişlerdeki problemler olabimektedir. Potansiyel kaynak olan yerlerin bir bölümü nöral terapi ile düzeltilebilir ama dişler için mutlaka ilgili uzmanlarla çalışmak gerekmektedir. Dişlerdeki Rahatsızlıklar Nasıl Migren Yapar? Dişlerdeki en küçük çürükten, yapılmış dolgu, kanal tedavileri, yirmi yaş dişleri, yüksekliği iyi ayarlanmamış protezler, diş etlerindeki iltihaplar gibi her şey migren ve baş ağrılarına kaynaklık edebilir. Düşünülenin aksine dişteki problemin ağrısı başa vurmuyordur, dişteki elektrik kaçağı başın yarısında ki otonom sinir sistemini etkileyip işlerin aksamasına yani damarların genişlemesine sebep olarak ağrı yapıyordur. Bu hastaların dişlerinde ağrı yoktur, başları ağrımaktadır. Dr. Gökmen diş-çene kompleksi konusunda çalışarak bağlantıları kurmaya çalışmış, diş hekimi ile hastayı gerekli tedavilere yönlendirmeyi sağlamıştır. Her Baş Ağrısı Migren midir? Baş ağrıları içinde en yaygın yaşananı gerilim tip baş ağrısıdır. İkinci sırada yer alan ve en çok bilineni migrendir. En şiddetlisi ise küme baş ağrısıdır. Gerilim tip baş ağrısı şiddetli değildir, tüm baştadır. Migren şiddetlidir, yarım olabilir, kadınlarda daha çok görülür. Küme baş ağrısı da yarımdır ama hep aynı yerdedir, çoğunlukla erkeklerde görülür. Gerilim baş ağrısı, kafa ve boyundaki kaslardaki gerilmeden kaynaklanır. Stres ve gerilim arttıran faktörlerdir. Basit gerilim baş ağrısı olanlarda günün sonuna doğru ağrı artar. Uyuyunca hasta rahatlar. Bir bölümü ise gece farkında olmadan artan diş sıkma nedeniyle kaslar zorlanır ve sabah ağrılı uyanılır. İnsanların yüzde 80’i yaşamları boyunca gerilim baş ağrısı yaşamaktadır. Bunların yüzde 40’ında sürekli gerilim baş ağrısı gelişmektedir. Başta ağırlık, basınç, sıkışma olarak kendini gösterir. Gerilim baş ağrısı çekenlerde dikkat ve konsantrasyon güçlüğü vardır. Bu hasta grubunun mükemmeliyetçi, fazla sorumluluk alan yapıları değiştirilemez ama “Gökmen Yaklaşımı” ile kas spazmını çözmek, hastaların yaşam kalitesini yükseltmeye yardımcı olabilmektedir. Bu grup hastaların çoğunluğunda diş sıkma vardır. Bu konuda çalışmış gnatoloji ve protetik tedavi uzmanınca yapılacak gece plağından faydalanılınabilir. Küme baş ağrısı, tek taraflı göz ve şakakta olan çok şiddetli ağrılardır. Göz küçülür, kızarır, yaşarır, aynı taraf burun tıkanır. Ataklar yılın birkaç ayında gelir, günün aynı saatlerinde tekrarlar. Bu çok düzenli hali dikkat çekicidir. Genelde 1-2 saati geçmez. Bir diğer adı intihar ettiren baş ağrısıdır çünkü çok şiddetlidir. Genç ve orta yaş erkeklerde daha çok görülür. Küme baş ağrısında da migrendekine benzer nedeni bilinmeyen ve tedavisi olmayan bir hastalıktır kabulü olsa da Gökmen Yaklaşımı ile yardımcı tedavisi var olmaktadır. Kaynağı dişlerdedir. Belirlenmiş problemli dişlere çok hassas yapılacak tedavi ile çözüm sağlanmaktadır. Nöral Terapi Nedir? Nöral terapi ya da nöral tedavi, geçtiğimiz yüzyılda Alman iki anestezist hekim tarafından geliştirilmiştir. İğnelerle bedenin belirlenen yerlerine çok kısa etkili lokal anestezik maddenin verilmesi sonucu iyileşmeye yardımcı olunmakta. İyileşmeyi ilaç sağlamamakta. İyileşme oluşturduğu elektriksel etki bedenin net-workünü yani otonom sinir sistemini tamir etmesine yardımcı olarak gerçekleşmekte. Doğal ve bilimsel bir tedavi seçeneği olmaktadır. Bademcikler iltihaplandığında, dişler çürüdüğünde ve tedavi edildiğinde ya da sezaryen gibi bir ameliyat sonrası o bölgedeki iletişim ağı hasarlanabilmektedir. Bozucu alan denilen bu yerler migrene kaynaklık etmektedir. Buralardaki kaçak zaman zaman tüm sistemi etkilemekte. Otonom sinir sistemi dediğimiz bu networkün en önemli işi damarları ve bağırsakları kontrol etmektir. Migrende her ikisi kontrolden çıkmaktadır. Her ağrının bir nedeni vardır, Migren’in de nedeni bulunarak tedavisi yapılabilir… ? MIGREN ILE ILGILI SIK SORULAN SORULAR Her şiddetli baş ağrısı migren midir? Bazen beyinle ilgili damarlarda kanama (anevrizma) gibi durumlarda, damarlarda iltihap (temporal arterit), tıkanma gibi durumlarda da şiddetli baş ağrısı olabilir. Bu durumlardaki ağrı beyinde bomba patlamış gibi birden başlayabilir ve çok şiddetli olabilmektedir. Migrenin bitkilerle tedavisi var mıdır? Bitkilerin ve hatta yediklerimizin bizi etkilediğini biliyoruz. Bir çok ilaç bitkilerden elde edilmekte. İlaç olarak alınan madde dozu değiştiğinde aynı zamanda zehir de olabilmekte. Bu nedenle bitkiler dikkatli kullanılmalıdır.Migren bio-elektriksel ir hastalık olduğu için geçici etkileyecektir. Migrenin tedavisinde ilaçlar dışındaki çözümleri ne zaman denemeliyim? Migren bio-elektriksel bir hastalık olduğu için bedendeki problemi çözmediğiniz sürece yenileme yapabilir. O nedenle ameliyat, yakma, kanatma, kasları felç etme gibi bir yandan bedene zarar veren yöntemlere çok itibar etmemek gerekmektedir. Migren baş ağrısı mıdır? Migrenin belirtileri nelerdir? Migren sadece baş ağrısı değildir, gözlerde ışıklı, yanıp sönen noktalar, ışıklı çizgiler, görememe ya da çift görme, ışıklı ipliksi çizgiler, baş dönmesi, uyuşma, güçsüzlük, geçici felçler olabilir. Bulantı, kusma, kabızlık, ishal, çarpıntı, tansiyon yükselmesi ile birlikte öfkeli, sıkıntılı ruh halleri de gelişebilir. Migren başlangıcı, atakları nedir? Migrenin başlangıcı diye bir şey yoktur. Migren zaman zaman azalıp artabilir. Tedavide geç kaldım diye de bir şey yoktur. Çünkü bedenin herhangi bir yerinde hasar yapmamaktadır. Migren olduğu nasıl anlaşılır? Migrende beyinde hasar yoktur. Tomografi, MR ile tanısı konulamaz. Hastanın muayenesinde bir şey yoksa ve anlattıkları da migrene uyuyorsa tanı konulur. Ağrının birkaç gün kadar süren ataklar halinde gelmesi, bulantı ya da ışık-seskoku hassasiyeti gibi eşlik eden durumların varlığı, en önemlisi ağrının günlük hayatı sürdüremeyecek kadar şiddetli olması migreni düşündürür. Çoğunlukla ailelerinde de migren vardır. 8 TÜRKİYE’DE 31 Mayıs 2015 Pazar SAĞLIK HANGI BAYAN GÜZEL OLMAK ISTEMEZ KI HEM FIZIĞIYLE, HEM YÜZ HATLARI ILE ÇEKICI VE BAŞTAN AŞAĞI ALIMLI OLMAK… POST - BARIATRIK VÜCUT ŞEKILLENDIRME NEDIR? İşte bu soruları yanıtlayacak olan Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Gökhan HAYTOĞLU bunu nasıl gerçekleştirebileceğinizi, neler yapmanız gerektiğini, hatta hayatınızı bile şekillendirebilecek formülleri Milliyet Gazetesi okuyucuları için anlattı. Bakın hangi konulara değindik. Kilo ve obezite, çağımızda sıklığı gittikçe artan ve diğer hastalıklara davetiye çıkaran, hastanın yaşam kalitesini ciddi ölçüde azaltan bir sağlık sorunudur. Gelişmiş ülkelerde oransal olarak daha fazla görülen obezite, tedavi edilebilir fakat tedavi esnasında multi-disiplin yani birçok branşın birlikte hareket etmesini gerektiren bir hastalıktır. Hastalar ister kendi diyet ve egzersiz programlarıyla, isterse profesyonel bir beslenme uzmanı ve tıbbi tedaviler ile isterse de obezite cerrahlarının bariatrik cerrahi tedavileri sonucunda aşırı kilo vererek obeziteyi yendiklerinde; işin en son aşaması olan dışarıdan görünen kısmı, psikolojiyi direk etkileyen mükafat kısmı yani yeni bir vücut ile hayata yeniden başlama noktasında bu işte uzmanlaşmış plastik cerrahlara ihtiyaç duymaktadırlar. Aşırı kilo verme sonrası kişilerin vücutlarında birçok değişiklik meydana gelebilir. ESTETIK TAM OLARAK NEDIR? HERKESE UYGULANABILIR MI? VÜCUT ŞEKILLENDIRME PLANLAMASI NASIL YAPILIR? HANGI BÖLGELERE UYGUEstetik, sanatta ve yaşamda güzelliğin kuramsal LANIR? AYNI ANDA KAÇ BÖLGEYE UYGULAbilimidir. İnsanda doğallık ve fonksiyonellik ile öz- MA YAPILABILIYOR ? deşleşmiştir. Vücudunun herhangi bir bölgesinden hoşnut olmayan ve kusurlarının giderilerek, kendisindeki potansiyel güzelliği ortaya çıkarmak isteyen her insana uygulanabilir. Önemli olan müdahale edilecek alanın etrafındaki organlar ile uyumlu olmasını sağlamaktır. VÜCUT ŞEKILLENDIRME NEDIR? KIMLERE UYGULANIR? Herhangi bir nedenle formu bozulmuş olan vücudun herhangi bir yerinin, kusurlarının azaltılarak yeniden şekillendirilmesidir. Gebelik sonrası vücudunda gevşemeler, sarkıklıklar, çatlaklar ve form bozuklukları olan kişilere; Kendi iradesi ile diyet ve egzersiz yaparak kilo vermiş ve tartı üzerinde istenilen kiloya ulaşmış fakat ayna karşısında istediği vücuda ulaşamamış insanlara; Obezite cerrahisi sonrası yüksek miktarda kilolar verip, vücutlarının birçok yerinde sarkmalar, gevşeklikler ve şekil bozuklukları meydana gelmiş kişilere uygulanabilir. Vücut şekillendirme işlemlerinin kişiye özgü tasarlandığını vurgulayan Op. Dr. Gökhan Haytoğlu, tepeden tırnağa deforme olmuş tüm bölgelerin değerlendirmeye alındığını belirtmekte. Mümkün olduğunca en az sayıda operasyon ile en fazla sayıda bölgenin güzelleştirilmesi amaçlanmaktadır. Hastaların büyük bir kısmında tek seans yeterli olabilmekte. En fazla uygulanan kombinasyonlar içerisinde; sırt bel ve popoya liposuction ile yağ alma işleminin ardından alınan yağlar ile popolara hacim ve şekil vermek, ardından aynı anda hastalara meme toparlama ve karın germe işlemlerini bir arada yaparak yeni ve diri bir vücut oluşturulmak temel amaçtır. Özetle; Yüzde ve boyunda sarkıklık ve gevşeme Üst kollarda sarkma ve gevşeme Memelerde boşalma, sarkma, meme uçlarında aşağı doğru yer değiştirme Karında ve sırtta katlanmalar, aşağı doğru armut biçiminde genişlemeler, Kalça, kasık ve uyluklarda katlanmalar, gevşeme ve sarkmalar oluşabilir. POST – BARIATRIK VÜCUT ŞEKILLENDIRME KIMLERE YAPILIR? ATTAN AMELIY SONRA NELER Amaçlanan kiloya ulaşmış ve en az altı ay bu kiloda sabit kalmış, ameliyat olmasına ve anestezi almasına engel teşkil edecek herhangi bir tıbbi rahatsızlığı olmayan, operasyonlar sonunda gerçekçi beklentileri olan ve bundan sonraki hayatında sağlıklı bir yaşam tarzının devamına inanmış olan hastalar uygun adaylardır. ALIDIR? YAPILM mez Ameliyat biter bit desve e rs hastalara ko ildir giy er sil giy tekleyici a am ıkl melidir şeklinde aç yHa an kh yapan Op. Dr. Gö hafta toğlu, giysilerin üç açılar sta ha sı ma kullanıl bilola sından avantajlı mektedir. gece Ameliyat olunan yüş rü yü mutlaka hastalar dina 1, lde yapmalı. Gene de ne sta ha ce ge 2 ren de iab lın müşaade altında ka liyor. le3. gün hastalar ev mekbil ala ı rın şla du rinde iler ile tedir.Basit ağrı kesic alıına alt l ro nt ağrılar ko nın fta ha ci rin Bi r. nabiliyo ine er işl sonunda hastalar YÜZ GENÇLEŞTIRME IŞLEMLERINDEN ekt me bil ne dö rahatlıkla BAHSEDER MISINIZ? dirler. Yüz gençleştirme işlemlerini ameliyatlı ve ameliyatsız teknikler olarak ayırmanın mümkün olabileceğinden bahseden Haytoğlu, uygulamaların günümüzde daha fazla rağbet görmekte olduğunu belirtti. Yüz gençleştirmede en fazla uygulanan tedavi yöntemleri arasında; hyalüronik asit dolguları ile yüzde gerekli yerlere hacim ve şekil vermek, botox uygulamalarıyla yüzdeki derin kırışıklıkları azaltarak daha genç bir görünüm kazandırmasına ve PRP(kök hücre) tedavileri ile cilde canlılığını nemliliğini geri kazandırmasına yardımcı olmak sayılabilmektedir. AMELIYAT ÖNCESI NELER YAPILMALIDIR? Tüm estetik cerrahi operasyonlarında olduğu gibi bu ameliyat öncesinde de kişi eğer kullanıyorsa sigarayı ameliyattan 2 hafta önce ve ameliyattan 2 hafta sonra olmak üzere bırakmalıdır. Kan sulandırıcı Aspirin vb. ilaç kullanımı varsa en az 10 gün öncesinden bırakılmalıdır. Sürekli aldığı başka ilaçlar veya vitamin hapları (Ginseng, CoQ, Gingkobloba vs. içeren) var ise mutlaka 1 hafta öncesinden kesilmelidir. Bunların dışında farklı bir durum mevcutsa yine hastanın doktorunu bilgilendirmesi gerekmektedir. AMELIYAT TEKNIĞI NASILDIR? Op. Dr. Gökhan Haytoğlu Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı VÜCUT GÜZELLEŞTIRME ESTETIĞINDE; MÜMKÜN OLDUĞUNCA EN AZ SAYIDA OPERASYON ILE EN FAZLA SAYIDA BÖLGENIN GÜZELLEŞTIRILMESI AMAÇLANMALI… lamaya sadık kalmaktır. Bu aşamadan sonra hasta için en güvenli ve en uygun yöntemi plastik cerrah belirler. Ameliyatlar tam teşekküllü hastanelerde genel anestezi altında yapılır. İşlemlerin süreleri yapılacak kombinasyonlara göre değişebilmektedir. Kabaca yüz germe, göğüs toparlama- dikleştirme, kol germe, karın – bel ve sırt germe, popo kaldırma – dolgunlaştırma ve bacak germe operasyonlarının kombinasyonları belirlenir. Her seans arasında uygun iyileşme zamanları bırakılır. Bazı operasyonlardan sonra revizyon operasyonları gerekebilmektedir. ANNELIK ESTETIĞINDEN DE BAHSEDER MISINIZ? Annelik estetiği, doğum sonrası vücutta oluşan istenmeyen değişikliklerin tek seansta düzeltilmesidir. Gebelik sonrası memelerde oluşan sarkıklıkların, hacim kayıplarının ve pörsümelerin karın ve bel kısmındaki gevşeklik, çatlaklar ve yağlanmaların birlikte düzeltilerek annelerin daha sıkı ve fit bir vücuda sahip olması için yapımakta olan işlemlerdir POST – BARIATRIK VÜCUT ŞEKILLENDIRME SONRASI IYILEŞME SÜRECI NASILDIR? AŞK CERRAHISINDEN BAHSEDER MISINIZ? KIMLER YAPTIRABILIR ? Aşk cerrahisi aslında çok fazla talep olan fakat pek fazla dillendirilmeyen bir bölüm.Kabaca erkekte ve kadında cinsel organların estetik cerrahisi olarak tanımlanabilir. Herhangi bir sebeple formu bozulmuş veya gelişimsel olarak problemli olan cinsel organların hem görüntüsünü hem de fonksiyonunu düzeltmeye yarayan bir yöntemdir. Bayanlar arasında en fazla talep gören aşk cerrahisi işlemleri arasında labiaplasti denilen cinsel organların iç dudaklarındaki bozuklukların düzeltilmesi ve özellikle doğumlardan sonra genişleyen vajina duvarlarının daraltılması işlemleri sayılabilirken, erkekler arasında da penis boyu uzatma ve kalınlaştırma işlemleri rağbet görmektedir. Hatta bazı erkekler daha da ileri giderek eşlerine G-shot dediğimiz G noktası hassaslaştırma işlemlerini de hediye etmekteler. Burada amaç kişilerin partnerleri ile olan cinsel hayatlarının iyileştirilmesi ve zenginleştirilmesidir. ERKEKLERDE ESTETIK Erkeklerde halen en fazla yapılan estetik ameliyat burun ameliyatı olsa da yapılan araştırmalar, son 10 yıldır erkeklerin vücut estetiği konularına da önem vermeye başladıklarını göstermiştir. ERKEKLERE NE GIBI UYGULAMALARDA BULUNUYORSUNUZ? Op. Dr. Gökhan Haytoğlu, özellikle yaz aylarına girerken plaj vücudu da denilen, daha kaslı ve fit bir görünüm için erkeklerden artan talepler gelmekte diyerek sözlerine şöyle devam etti; Bu tür uygulamalarda yağ şekillendirme cerrahisi yapılarak özellikle halk arasında baklava kasları da denilen karın kasların belirginleştirilip, göğüs kaslarının daha geniş ve şişkin görünmesini sağlanabilmektedir. Hastalara ihtiyaçlarına uygun olacak şekilde planlama yapılmakta. Tüm deformitelerin tek seansta ameliyat edilerek düzeltilmesi mümkün değildir ayrıca hastalar için de tehlikeli olabilmektedir. Bu yüzden vücut şekillendirme ameliyatlarının bu işin üst eğitimini almış tecrübeli plastik cerrahlar tarafından yapılması gerekmektedir. ideal zamanlarda uygun kombinasyonların oluşturularak hastaya özgü ameliyat seanslarını içeren planlama yapılması en doğru yaklaşımdır. Burada hastaya düşen görev sabırlı olmak ve plan- VÜCUT ESTETIĞI… Operasyonlardan sonra 1 veya 2 gece hastanede geçirilir. Opere edilmiş alanlara uygun korseler takılması önerilir. Genellikle 3. günde banyo yapılabilir. Basit ağrı kesiciler ile ağrılar kontrol altına alınabilir. Korselerin normalden daha uzun süre kullanılması gerekebilir. Tüm bu ayrıntılar doktorunuz tarafından yönlendirilir. Ameliyatlardan sonra uygun iyileşme zamanı tamamlanarak hastalar diğer seanslara hazırlanır. Burada unutulmaması gereken husus her operasyonun hastanın vücudunda bırakacağı izlerdir. Ameliyatlardan maksimum sonucu alabilmek için izlerin uzun olması gerekebilir. Fakat bu izlerin tamamı, na yakını bikini içlerine gizlenir, bacak ve kolların izleri ise iç yüzlerine saklanır. Bu izler zamanla silikleşse de kendisindeki kalıcı olmaktadır. Estetik Her insanın hayalidir güzel ve fit bir vücuda sahip olmak şeklinde açıklama yapan Op. Dr. Gökhan HAYTOĞLU, bayanların kıvrimlı, ince belli, düz potansiyel güzelliği bir karın, sıkı yuvarlak ve dolgun kalçalar; erkeklerin ise atletik kaslı bir ortaya çıkarmak vücuda sahip olmak istediklerini dile getirdi. Ancak günümüz şartlarında çoğu kimse bu tür vücuda sahip olmak için gerekli özeni göstermemekte. isteyen herkese Bu tür vücuda sahip olmanın yanı sıra onu korumak daha da zor olmaktadır. uygulanabilmektedir… İnsanların yaşam biçimini değiştirmesi, stresten uzak durması, spor yapması, yediklerine dikkat etmesi gerekir. Bu aşamada estetik cerrahide gelişen teknolojilerin ve ameliyat tekniklerinin yardımıyla insanların daha çekici, fit ve sağlıklı bir vücuda sahip olmalarını sağlamak mümkün olmaktadır, ancak yine de ameliyatlar sonrası kazanılan vücudu korumak da yine kişinin kendisine düşmektedir. ESTETIĞIN HAYATIMIZDAKI YERI Estetik kelime olarak hemen hemen her alanda kullanılabilen bir kelimedir, özetle güzel bir görselliğe sahip olmak demektir. Estetik kelimesinin tıbbi olarak kullanılan anlamı ise kusurları düzeltmek anlamına gelmektedir. Vücut estetiği denilince ise vücudun her noktasında yapılabilen güzelleştirme, kusurları azaltma işlemlerinden bahsedilebilir. Vücut estetiği aslında hem bayanlar hem erkekler için uygulanabilse de yaratılış itibarı ile bayanlar estetiğe daha fazla önem vermektedirler. Genellikle beğenilme içgüdüsünün erkeklere göre daha fazla önemsenmesi ve hemcinsleri ile olan içsel rekabet bayanları estetik ameliyatlara veya yöntemlere daha fazla yöneltmektedir. ESTETIK AMELIYATLAR Estetik ameliyatlar ve uygulamalar gittikçe daha da çok artmakta ve gelişen teknoloji ile kolay uygulanabilir yöntemler geliştirilmektedir. Vücut estetiği, pek çok tıbbi faydası ile birlikte sıklıkla bayanların, yaşlanma ile beraber vücutlarındaki değişiklikleri kabullenmek istememeleri ve güzel görünmek adına yaptırdıkları çok çeşitli estetik operasyonları içermektedir. Özellikle yaz dönemlerinde vücut güzelliği daha da önem kazanmakta ve yaz dönemi gelmeden önce erkeklere plaj vücudu denilen kaslı ve atletik görünüme kavuşmak için yapılan liposhaping operasyonu, bayanlara ise göbek ve çevresinden veya bacak ve basen bölgesinden yağ aldırma, karın germe ve popo kaldırma operasyonları daha fazla uygulanmaktadır. TÜRKİYE’DE Skolyoz nedir? Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Bezer, Skolyoz’un omurganın yana eğikliği olduğunu, genelde ergenliğin başında ortaya çıkmakta olduğunu belirtti. Toplumda her 100 kişinin 1-2 sinde skolyoz vardır. Her 1000 kişinin 2-3' ü tedaviye her 1000 kişinin 1' i ise cerrahi tedaviye ihtiyaç duyabilmektedir. Skolyozun birçok sebebi olabilir (diğer hastalıklar, travma, yaralanmalar gibi). Ailesinde skolyoz olanlarda skolyoz görülme ihtimali yüksek olup % 80 hastada skolyozun sebebi bulunamaz. İlerleyici bir hastalık olup erişkin yaşa kadar ilerlemeye devam eder. Eğer tedavi edilmezse solunum ve gastrointestinal sistemlere ait problemlere, şekli bozuk ve ağrılı bir omurgaya neden olabilir. Hastalık özellikle kızlarda daha ilerleyici olup korse tedavisine ihtiyaç duyulabilmektedir. SKOLYOZ TEDAVİSİNDE BİLİNMEYENLER Skolyozda omurgada ne olur? İlk olarak omurga yana eğilir şeklinde açıklamalarda bulunan Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Bezer, aynı zamanda omurganın kendi ekseni etrafında döndüğünü ve bu dönmeye eşlik eden kaburgaların da yamulduğunu belirtmekte. Yana eğilme-dönme ve kaburgalardaki yamulma birlikte sırtta kambur şeklinde çıkıntı oluşturabilmektedir. Ameliyatsız Skolyoz Nasıl Tedavi Edilir? Kabul gören ameliyatsız skolyoz tedavi şekli korse tedavisidir. Korse tedavisine ek olarak oluşturulan bir egzersiz grubu ile hastalara skolyoz egzersizleri yaptırılmaktadır. SAĞLIK 31 Mayıs 2015 Pazar Korse Tedavisi Neden Gereklidir? Özellikle 25 derecenin üzerindeki eğiklikler büyüme ile hızla artabilir. Korsenin amacı çocuğun büyüme çağı boyunca skolyozun ilerlemesini engellemektir. Korse skolyozu tamamen düzeltmeyebilir ancak ilerlemesini engelleyebilir. Korse Tedavisi Ne Kadar Başarılı Olur? Korse tedavisi, korse teknikeri aile ve hastanın oluşturduğu bir takım tarafından uygulanmakta. Omurgadaki eğrilik için korse tedavisine en iyi cevabı büyümenin devam ettiği yaşlarda vermektir. En iyi sonuçlar: Hasta uyumu korse tedavisi başarısını belirleyen en önemli faktörlerdendir. Korse tedavisine erken başlandığında (çocuk büyümeye devam ederken) Skolyoz eğriliğinin açısı çok yüksek olmadığı hastalarda Korsenin çok iyi oturduğu hastalarda Korseyi günde istendiği süre (genelde 23 saat) kullananan hastalarda Aile çocuğu iyi desteklediğinde alınır. Korse Tedavisinin Riskleri Nelerdir? En büyük risk korse tedavisinin başarısız olup hastanın ameliyat olmasıdır. Başarısızlık nedenleri ise: • Hastanın korseyi istendiği şekil ve sürede kullanmaması • Ciltte kullanıma engel olan yara oluşması • Konfor ve psikolojik problemler oluşması olarak sayılabilir. Korse Nedir ve Neden Üretilir? Korselerin plastik, metal ve kumaş karışımından kişiye özel üretildiğini dile getiren Prof. Dr. Murat Bezer, Skolyozun şekline göre leğen kemiklerinden boyna kadar uzanabildiğini belirtti. Genelde eğiklik açısının tepesindeki yastıkçıklarla karşı tarafa basınç uygulayarak düzeltme sağlanmaya çalışılır. Korse elbiselerin altına giyilir ve genelde dıştan fark edilmez. Korse giyen çocuklar normal hayatlarına devam edebilirler ve korse içinde becerebildikleri tüm aktivitelere izin verilir. Korse Tedavisi Ne Kadar Süre Gereklidir? Korse günde 23 saat iskelet büyümesi bitene kadar kullanılmalıdır. Daha sonra bir süre daha sadece gece kullanılır ve sonrasında da bırakılır. 9 Korse Tedavisinin Sonuçları Nasıldır? Büyümesi devam eden hastaların % 80' inde korse tedavisi başarılı olabilmektedir. Yani skolyozları artmaz. % 20' sinde ise ilerleme gözlenebilir. İyi bir korse uygulamasıyla ilerle VVme olsa dahi çok nadir hastada skolyoz ameliyat gerektirecek kadar ilerleyebilmektedir. Skolyozda Ameliyatsız Başka Tedavi Alternatifleri Var mıdır? Sadece korse tedavisi ve cerrahi tedavinin skolyozda başarılı oldukları bilimsel olarak ispat edilmiştir. Bunlara benzer başka bir tedavi yöntemi yoktur. Egzersiz yalnızca kendi başına skolyoz için bir tedavi şekli olmayıp skolyozdaki artışı engelleyemez. Korse Nasıl Kullanılır? Prof. Dr. Murat Bezer, korseleri her gün daha uzun süre takmaya çalışarak 3 hafta içinde günde 23 saat takmaya başlanmaktadır. Kullanım sırasında mutlaka cilt her gün yara, sürtünme ve morarmalara karşı kontrol edilmelidir. Korse altına mutlaka bir pamuklu tişört (mümkünse dikişsiz) giyilmelidir. Tişörtün korsenin altında katlanmasına izin verilmemelidir. Korse doktorun tam tarif ettiği (ilk taktığındaki gibi) takılmalıdır. Korse kullanılırken günlük egzersizlere devam edilmelidir. Korse Kullanan Hastalar Hangi Egzersizleri Yaparlar? Korse tedavisinin egzersiz ile birlikte yapılması başarı oranını artırır. Hastalar korse çıkarıldığında ve kullanımı sırasında iki grup egzersiz yapmalılardır. Korse çıkarıldığında yapılan egzersizler sırt ve bel kaslarının esnekliğini artırır ve zayıflamasını engellerler. Korse takılıyken yapılan egzersizler ise gün içinde istenildiği zaman yapılabilir ve korsenin daha etkili düzeltme sağlamasını hedeflerler Korse Kullanan Hastalar Spor Yapabilirler mi? Korse kullanan çocuklar bisiklete binebilirler, koşabilirler, zıplayabilirler, tenis oynayabilirler. Ancak ata binmek, kayak yapmak, paten yapmak, jimnastik yapmak istenirse korse mutlaka çıkarılmalıdır. Korse Kullanan Hastalar Ne Sıklıkla Takip Edilir? Korse tedavisi yakın takip gerektirir. 6 aylık kontroller bazen 3 aylık ya da daha sık aralıklarla yapılan kontroller gerekebilir. Prof. Dr. Murat Bezer Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Biorezonans ve Diğer “Rezonans Terapi” Yöntemleri… Neosante / NEO-Clinics’den Uzm. Dr. Ersal S. Işık, Sigara Bırakma, Zayıflama, Alerji Tedavileri, Kronik Sağlık Problemleri Konusunda alternatif bir tedavi yöntemini anlatıyor… Uzman Dr. Ersal S. Işık “Reonans terapi yöntemlerini birçok farklı sağlık probleminin iyileştirilebilmesi için kullanıyoruz” şeklinde açıklamalarda bulundu. Bu terapiler vücudun enerjetik doğasına etki ediyor. Vücudumuz maddesel olduğu kadar enerjetik bir yapı olarak algılanmalıdır ve vücudun enerjetik doğasına etki etmeye yönelik terapilere de genel olarak Rezonans Terapileri denilmektedir. Rezonans terapilerinde vücudu iyileştirmek için herhangi bir maddenin kullanılmadığını anlatan Dr. Ersal Işık, kullanılan şeyin elektromanyetik atımlar ve kullanılan maddenin elektromanyetik izdüşümü olduğunu belirtmekte. Bu amaçla farklı niteliklerdeki cihazlar kullanılmakta ve en çok bilinen şekliyle, kullanılan cihazın içerisine alerjen-bağımlılık yaratan madde ya da kişinin hastalığı ile ilgili vücut sekresyonu konulmakta ve terapi bu madde üzerinden yapılmaktadır. Kişinin, sistem içerisine konulan madde ile kablolar üzerinden akan frekanslar dışında bir etkileşimi olmaz ancak terapinin sonunda kişinin o maddeyle ilişkisi değişmiş ya da hastalığın enerjetik doğası faklılaşmış durumda olmaktadır. Rezonans terapilerinde vücudun enerjetik yapısını etkilemek için madde frekansları ve düşük yoğunluklu elektromanyetik titreşimler de kullanılır. Bu terapi Dünya’da uzun yıllardır kullanılagelmekte ve bu tip tedavilerin yaygınlığı her geçen gün artmaktadır. Sigara bırakma : Rezonans terapilerinin kullanım alanlarından en çok bilineninin bağımlılıklar ya da özellikle sigara bırakma olduğunu vurgulamakta olan Dr. Ersal Işık, bu şekildeki kullanımda, kişinin son içtiği sigaranın “frekans örneği” olarak kullanılmakta olduğunu ve bu frekans örneğinin vücuttan temizlenmeye çalışıldığını belirtti. İşlem çok küçük elektromanyetik titreşimlerle yapılmaktadır ve seans sırasında kişi sakinlik hali dışında herhangi başka bir şey hissetmemektedir. 45 – 50 dakikalık bir seans çoğu durum için yeterli olmaktadır ve bu seans kişinin sigara isteğini net olarak hissedebilecek şekilde azaltmaktadır. Gerektiğinde ikinci bir destek seansı da verilebilir ancak çoğu kişinin buna ihtiyacı kalmamaktadır. Alkolü bırakma : Rezonans terapileri aynı şekilde alkolü bırakmak ya da azaltmak isteyen kişiler için de kullanılabilmektedir. Yapılan işlem çok benzerdir. Kişinin sık içtiği alkol cinsleri sistem içine yerleştirilir ve sistemin algıladığı frekans paterni üzerinden terapi yapılır. Kişi seans boyunca sistemin elektrotlarını tutuyor durumdadır, ayakları sisteme bağlı, altın plakalar üzerinde durmaktadır ve terapi sırasında hafif bir sakinlik halinden başka herhangi bir şey hissedilmemektedir. Zayıflama : Akıllara hemen bu terapinin kilo verme konusunda kullanılıp kullanılamayacağı sorusu gelmektedir. Kilo verme konusunda da asıl olarak yapılan işlem bağımlılık yaratan maddeler üzerinden yapılan işlemde kişinin fazla tükettiği ve ona kilo aldıran gıdalar cihaza tanıtılmakta ve terapi bu gıdalar üzerinden uygulanmaktadır. Bu terapiyi alanlar bunu “silme” işlemi olarak adlandırırlar çünkü gerçekten de karbonhidratlara karşı istek dramatik olarak azalmakta ve kişinin “açım ama yememem lazım, diyet yapıyorum” hissi ortadan kalkabilmektedir. Zayıflama amaçlı olarak bu terapinin 4-5 gün aralıklarla iki kez uygulanması çoğu zaman yeterli olmaktadır ve özellikle yeme ihtiyacını dizginleyemeyen, ekmek ya da hamur işleri ya da tatlılardan kendisini alamayan kişilere bu yöntem önerilmektedir. Bu gıdalara bağımlılık hali ne kadar yüksekse terapilerin etkinliği de o kadar yüksek olacaktır. İştahı azaltma konusunda yapılan terapiler çocuklar için de uygulanabilmektedir. Dr. Ersal Işık, kilo verme amaçlı yapılan terapilerin kilo vermeye yardımcı olmak yanında vücut üzerinde birçok olumlu etki yarattığını belirtti. Alerjiler : Dr. Ersal Işık Biorezonansın alerji tedavilerinde de kullanıldığını ekledi.Madde örneklerinin terapiye dahil edildiği biorezonans terapilerinin ilk kullanım alanı alerjiler olmuştur. Bu terapiler Almanya’da ilk kullanılmaya başlandığı zamanlarda esas olarak alerji tedavisi olarak tanımlanmış ve tüm Dünyada da özellikle bu şekilde yayılmıştır. İşlem alerji yaratan maddenin frekansının vücudu bir nevi “aşılamak” için kullanılmasıdır. Neosante / NEO-Clinics Uzm. Dr. Ersal S. Işık Kronik Hastalıklar : Dr. Ersal Işık, rezonans terapilerinin çözümü olmadığı düşünülen birçok nörolojik problemde ya da yaşlılıkla ilgili problemlerde, kronik hastalıkları olan kişilerde ya da psikolojik, psikiyatrik problemlerde kişinin hayat kalitesini arttırmaya yardımcı olmak adına, tek başına ya da ve süregiden tedavileri desteklemek için kullanılabilir. Terapiler haftada bir yapılan seanslar şeklinde verilmekte ve terapi alan kişilerin birbiriyle bağlantısızmış gibi görülen birçok sağlık probleminde farklı seviyelerde iyileşmeler olması beklenmektedir. Bu terapilerin bilinen bir yan etkisi bulunmamaktadır. Sürmekte olan herhangi bir tedaviye vücudun kendisini iyileştirme potansiyelini harekete geçirmek üzere eklenebilir. Verdiğimiz eğitimlerle konuya ilgi duyan hekim, psikolog ya da alanda çalışan diğer tüm Yani alerji yaratan madde vücda terapistlere bu kapsamlı terapi yöntemini anlatmaya verilmez ya da temas ettirilmez ancak çalışıyoruz. Rezonans terapileri ülkemizde yaygın olan ortoterapi için bu maddenin frekans örneği doks tıp kültüründe çok fazla bilinmiyor. Ancak yine kullanılmaktadır. de bu alanda çalışan doktor ve terapist sayısı azımsanAlerji tedavilerinde haftada bir yapılan mamalıdır. Türkiye’de bu terapilerseanslar, alerjinin ortadan kaldırılabilmesine den fayda görmüş hasta ya da yardımcı olmaktadır. kişi sayısının yüzbinlerle ifade Spor hekimliği ve ağrı tedavileri : Dünya’da enerji terapileri koedilebileceğini belirtmem genusunda büyük bir bilgi birikimi bulunmaktadır. Yıllar içinde edinilen rekir. Şu an için tamamlayıcı tecrübe ile, vücudun enerjetik yapısını etkilemek için madde frekansları tıp kapsamında olan bu terapilerin zamanla (Dünya’da değil de pulslar şeklinde verilen elektromanyetik atımlar kullanılmabirçok ülkede olduğu gibi Türya başlanmış ve PEMF (pulsatil-odaklı elektromanyetik alan terapisi) kiye’de de ) klasik tıbbın rutin olarak anılan yeni bir rezonans terapisi şekli birçok farklı hastalık için uygulamaları içerisine gireceği kullanılmaya başlanmıştır. Rezonans terapilerinin bu özel formunun ilk de beklenmektedir. kullanım alanı ağrı terapileri ve spor hekimliği ve ortopedik rahatsızlıklar olsa da tedavisi zor olan nörolojik hastalıklardaki kullanım ve psikiyatrik problemlerdeki kullanım Amerika FDA tarafından da onaylanmış durumdadır. 10 HEMOROİDAL HASTALIK VE LONGO HEMOROİDOPEKSİ 31 Mayıs 2015 Pazar TÜRKİYE’DE HEMOROİD NEDİR? Halk arasında basur olarak ta bilinen hemoroidin, daha çok toplardamar ağırlıklı submüköz venlerin genişleyerek dışarı sarkmasıyla oluştuğunu anlatan, Üsküdar Anadolu Hastanesi Genel Cerrahı Op Dr Muharrem Kuzkaya , Genel cerrahi polikliniklerinde en sık görülen hastalıklardan birisidir diyor. Hiçbir şikayeti olmayan sağlıklı kişilerin muayenesinde her üç kişiden ikisinde hemoroid tespit edilmektedir diyerek sözlerine devam eden Op Dr Muaharrem Kuzkaya, Hemoroidin, iç (internal) ve dış (external) olarak ikiye ayrılmakta olduğunu belirtiyor. Bunlardan iç hemoroid genellikle fazla ağrı ve kaşıntıya neden olmaz. Çok ileri evrelerde olmadıkça sadece aralıklı rektal kanama şeklinde belirti verir. İleri evrelerde makattan dışarı çıkan ve kendiliğinden ya da parmakla normale dönen memeler ortaya çıkabilir. Dış hemoroid ise kendilerini genellikle ağrı ve yanma ile gösterir. SAĞLIK Üsküdar Anadolu Hastanesi Genel Cerrahı Op Dr Muaharrem Kuzkaya Longo hemoroid ameliyatının özelliklerini şöyle sıralıyor: Gerçekten 3.ve 4.derece hemoroidal hastalıkta normalde anal mukozayı internal sfinktere sıkıca destekleyen ligamanlar genişlemiş ve gevşemiştir. Anal mukoza prolabe olur. Bu yöntemde stapler denilen, tek kullanımlık özel bir alet kullanılır. Stapler ile yaklaşık 2 cm’lik mukoza kesilerek alınır. Dolayısı ile beslenmesi bozulan hemoroid memeleri söner ve memeler kaybolur. Çoğunlukla genel anestezi altında uygulama yapılır. Ameliyat süresi ortalama 20 dakikadır. Az ağrılı olması: Hastaların yüzde 80'i klasik cerrahi yönteme göre ağrı kesiciye çok daha az ihtiyaç duyar. Hasta ertesi gün bile rahatça dışkısını yapar ve ağrı hissetmez. Hasta ertesi gün bile rahatça dışkısını yapar. Makattan sarkmayı önlemesi: Hemoroid memeleri yukarı doğru çekildiği için hepsi barsak içerisine girmiş olur. Ameliyat süresinin kısa olması: Klasik yöntemlerde ortalama 30 dakika olan ameliyat süresi Longo yönteminde yaklaşık 15 dakikadır. İşe daha erken geriye dönmeyi sağlaması: Çoğu hasta 3-4 gün sonra aktif yaşamlarına ve işlerine geri dönebilir. Üsküdar Anadolu Hastanesi Genel Cerrahı Op Dr Muharrem Kuzkaya, Hemoroid Çeşitlerini ve Evrelerini şöyle sıralıyor.. HEMOROIDDEN KORUNMAK IÇIN NELER YAPILABILIR? Liften zengin gıdalarla beslenilmeli ve gerekirse diyete lif ilavesi yapılmalıdır DIŞ HEMOROID: Genellikle ele gelen cilt kaDışkılama sırasında ıkınmaktan kaçınılmalıdır. barıklıkları dışında hastayı pek rahatsız etmezler. Kabızlıktan korunulmalıdır. Ancak bazen genişlemiş damarlara pıhtı oturması Ayrıca hemoroid oluşumuna yol açabileceğinile şiddetli, diken batar gibi bir ağrı ve bunu takip den uzun süren öksürük, ağır kaldırma gibi ıkınmaya eden şişlik, kızarıklık meydana gelebilir. Bu duruma yol açan etkenler de ortadan kaldırıltromboze eksternal hemoroid denmalıdır. mektedir. Alkol, acı biber ve baharatlı gıdaİÇ HEMOROID: İç hemoroidlardan sakınılmalıdır. ler hastalığın ilerleme evresine göre Uzun süre hareketsiz olarak otudört grupta değerlendirilir; rulmamalı ya da ayakta kalınmamaEVRE- I İÇ HEMOROID: Klilıdır. nikte kendini sadece kanama ile Düzenli egzersiz yapılmalıdır. belli eder. Bu kanamalar genellikle Günde uyku dışında geçen her saat babüyük abdest sırasında veya sonşına 5 dakika yürünmelidir. Uzun süre rasında tuvalet kağıdını kirletecek oturmanın hemoroid oluşumu ile ilgisi şekilde veya bazen damlama tarvardır. zında olabilir. Yeterli miktarda su içilmelidir. EVRE- II İÇ HEMOROID: BüSuyun çay, kahve gibi içeceklerle karşıÜsküdar Anadolu Hastanesi yük abdest sırasında ıkınmakla anüs lanması yoluna gidilmemelidir. Genel Cerrahı dışına çıkan memeler ve kanama ile Büyük abdestten sonra rahatsızOp. Dr. Muharrem Kuzkaya belirti verir. Kanamalar biraz daha lık oluyorsa ılık suyla oturma banyosu sık ve fazla miktardadır. yapılmalıdır. EVRE- III İÇ HEMOROID: Hemoroid memeleri artık kolayca anüs dışına çıkmakta ve sadece parmakla itilerek anüse yerleşebilmektedir. Sık sık dışarıda sıkışarak ödem, şişlik ve ağrıya yol açarlar. Bu durumda kanama da şiddetli olmaktadır. EVRE- IV İÇ HEMOROID: Genellikle yıllardır devam eden kabızlıklar sonucu oluşan bu durumda, iç ve dış hemoroidler topluca makattan dışarı sarkmaktadır. Memeler ağrısız, ıslak ve büyüktür. Çoğu zaman sümüksü bir akıntı, büyük abdestten sonra tam temizlenememe, iç çamaşırının kirlenmesi ve otururken ağrı da yakınmalar arasındadır. HEMOROIDAL HASTALIĞIN KLINIĞI Hastalar klinikte kaşıntı, ele gelen meme, ağrı ya da kanama yakınmalarıyla doktora başvurur. Ne yazık ki hemoroidal hastalık yıllar içinde giderek kötüleşme eğilimindedir; hiçbir zaman daha iyi olmazlar. Bu nedenle, ortaya çıktıkları anda güvenilir, hassas ve etkili bir tedavi yapılması önerilmektedir. Ana semptomu kanama olan bu selim hastalıkta tedaviye başlamadan önce özellikle 40 yaş sonrası kesinlikle kolonoskopik işlem yapılması gerekir. Kalınbarsağın kanseri ekarte edilmeden hemoroidal hastalığa odaklanmamak gerekir. Op Dr Muaharrem Kuzkaya ,Genç hastalarda ülseratik kolit, crohn gibi inflamatuar bağırsak hastalıklarını atlamamak için kolonoskopi ya pılması gerektiğini belirtiyor.Hemoroidal hastalıklarda ciddi kanama şikayeti olmadığı durumlarda 1.ve 2.derece hemoroidal hastalıklar hastalık olarak kabul edilmeyebilir. HEMOROIDAL HASTALIĞIN TEDAVISI 1.ve 2.derece hemoroidlerin kanama gibi klinik şikayet olmadığı durumlarda hastalık olarak kabul edilmeyebileceğini vurgulayan Genel Cerrahi Uzmanı Op Dr Muaharrem Kuzkaya, Bu nedenle 1.ve 2.derece hemoroidlerde konservatif, medikal tedaviler ve küçük girişimler (skleroterapi, lastikbant ligasyonu) yapılabileceğini belirtiyor. Tıbbi tedavi: Medikal tedavilerde öncelikle kabızlığı gideren ilaçlar da önerilmektedir. Antienflamatuar topikal ajanlar (krem, pomad), fitil ve sistemik olarak tabletler kullanılmaktadır. Tıbbi tedavi ile hemoroidlerin ortadan kalkması ve tam iyileşmesi beklenmemelidir. Bu tedavi daha çok şikayetleri ortadan kaldırmak için uygulanır. Skleroterapi: İç hemoroidlerin çevresindeki yumuşak doku içerisine özel birtakım solüsyon enjekte edilerek damarların büzülmesi amaçlanır. Enjekte edilen madde mukozanın altındaki dokulara yapışmasına yol açar. Böylece prolapsus da önlenmiş olur. 1.ve 2.derece hemoroidlerde uygun bir tedavi seçeneğidir. Çoğu kez tekrarlanması gerekebilir. Lastik Bant Ligasyonu: 2.ve 3.derece hemoroidlerde uygulanan bu yöntemde özel bir aletle hemoroidlerin tabanına bir lastik bant geçirilir. Bağlanan hemoroid dokusu üç beş gün içerisinde nekroze olarak düşer, bantların ağrıya duyarsız olan dişli çizginin üzerine yerleştirilmesi gerekir. İlk seansta ikiden fazla bant uygulanmaması gerekir. Bu nedenle üç dört hafta aralarla bir kaç seans tedavi gerekebilir. İnfrared (Kızılötesi) Fotokoagülasyon: Kızıl ötesi ışınlarla hemoroid pakelerinde minör doku harabiyeti sağlanması yöntemidir. Kızıl ötesi ışık dokuda kuagülasyon nekrozuna yol açar. Erken evre küçük hemoroidlerde uygulanır. Ağrı ve kanamaya yol açabilirler. Cerrahi Tedavi: 3.4. derece hemoroidal hastalıklarda cerrahi tedavi uygulanmaktadır. Klasik cerrahi tedavi: Tüm dünyada halen uygulanan en sık yöntemlerden biridir. Amaç hemoroid pakelerinin tamamının çıkarılmasıdır (hemoroidektomi). Açık ve kapalı yöntemler uygulanmaktadır. Hemoroidektomiden sonra nüks olasılığı % 5 in altındadır. Ameliyat sonrası ağrı, kanama, idrar retansiyonu ve enfeksiyon riski mevcuttur. Açık hemoroid ameliyatlarının geç