Pdf Formatı

Transkript

Pdf Formatı
Editörden
Dergimizin bu sayısının konusunu Kalkınma
İçin Su konusuna ayırdık.
Su, kıt kaynakların başında gelmektedir.
Kıt olan kaynak değerli olunca onun
verimli olarak kullanılmasının gerekliliği de
kaçınılmaz olmaktadır.
Anayasa’da herkes, sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahiptir demekte
ayrıca çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını
korumak ve çevre kirlenmesini önlemek
Devletin ve vatandaşların ödevidir diye
belirtilmektedir.
Anayasamız, ülkenin su kaynaklarını kamu
alanı içinde değerlendirir ve su kullanım
hakkı, kamu kurumlarınca kamu ve özel
taraflara kamu yararı ve ortak refah
gözetilmesi şartıyla tanınır.
Suya ilişkin haklar da çeşitli kanunlarla
güvence altına alınmıştır.
Suyun geleceği için öncelikle bireylerde su
tasarrufu ve çevreyi koruma bilinci oluşmalı
ki bu değerli kaynağı gelecek nesillere de
devredebilelim.
Orman ve Su İşleri Bakanımız Prof. Dr. Veysel
Eroğlu meslek yaşamını Türkiye’nin geleceği
olan “Su”ya vakfetmiş, bu konuda önemli
yatırımların mimarı olmuştur. Bakanımız,
her fırsatta Türkiye’nin heba edilecek bir
damla suyu olmadığı konusunda halkı
bilinçlendirmektedir. Bu kez dergimiz için
hayat kaynağı olan suyun yeterli ölçüde,
güvenle ve kalite ile halkımıza ulaşması
konusunun önemini anlattı, gerçekleştirilen
projeler hakkında bilgi verdi.
Kamu, özel sektör, sivil toplum kuruluşları,
bireyler Su konusunda sağduyu ile hareket
etmelidir. Farklı uzmanların görüşleri ile su
konusu sayfalarımızda yer aldı.
Çalışma hayatında sosyal diyalog kritik
öneme sahip bir konu. Bu konuda İNTES
örnek çalışmalarına devam ediyor. Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Süleyman
Soylu’nun talimatları ile toplantı serileri
başlattık. Bu toplantılardan birincisi Asgari
İşçilik Oranlarının Güncellenmesi Atölye
çalışması oldu diğer Konferansımızın
konusu da Çalışma Hayatının Sorunları
oldu. Toplantılar önümüzdeki aylarda da
devam edecek.
Nesli tükenmekte olan deniz
kaplumbağaları için ülkemizde örnek
çalışmalar gerçekleştiriliyor. Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıkları Genel
Müdürlüğü’nün yürüttüğü çalışmalar ile
bu eşsiz güzellikteki canlılar Akdeniz
kıyıları olan yerleşim bölgelerinde güvenle
denizlere geri dönüyorlar.
Türkiye MYM inşaat sektöründe mesleki
yeterlilik sınavlarını gerçekleştirmeye
devam ediyor.
Genç Yöneticiler Türkiye’nin marka
projelerini yerinde inceliyor.
Dergimizin konusunda okuyucularımız için
kaynak olacağını umuyoruz.
Saygılarımızla.
YÜZ
ELLİ ÜÇ
İNTES İşveren Sendikası Adına Sahibi
Celal KOLOĞLU
Sorumlu Müdür
H. Necati ERSOY
Yayına Hazırlayanlar
Ercan DEVA
Demet SOMUNOĞLU
Yönetim Yeri
4. Cadde 719. Sk. No: 3, Yıldız, Çankaya, Ankara
T: 0312 441 43 50 (pbx), F: 0312 441 36 43
[email protected] / www.intes.org.tr
‘’İnşaat Sanayii Dergisi® 556 Sayılı KHK
Uyarınca Türk Patent Enstitüsü Tarafından
Tescile Bağlanmıştır’’
İNTES Kuruluş Tarihi
5 Şubat 1964
Sendikamız Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu üyesidir.
İnşaat Sanayii Dergisi Ocak-Şubat 2004
tarihinden itibaren hakemli dergidir.
İNTES İnşaat Sanayii Dergisi’nin adı da dahil
olmak üzere tamamı üzerindeki telif hakları
İNTES’e aittir.
10
16
20
DOSYA:
DOSYA:
DOSYA:
Su kaynakları akılcı
kullanılmalı
Su Kullanım Hakkı
Anlaşması ile HES
yatırımları hızlandı
Türkiye’nin orman varlığı
artıyor
Ali Rıza DİNİZ
T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı
Orman Genel Müdürü
Prof. Dr. Veysel EROĞLU
Orman ve Su İşleri Bakanı
İsmail ÜZMEZ
Devlet Su İşleri Genel Müdürü
Dergide yayınlanan yazılar yazarlarının
kişisel görüşü olup hiçbir şekilde İNTES tüzel
kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilemez.
Dergide yayınlanan yazıların her hakkı saklı
olup, İNTES’ten yazılı izin alınarak ve kaynak
gösterilmek suretiyle kullanılabilir.
ISSN: 1303-8028
Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın,
Ücretsizdir. İki ayda bir yayımlanır.
Abonelerine ücretsiz olarak gönderilir.
Yapım
Reta Reklamcılık ve Tanıtım Ltd. Şti.
Ziyaurrahman Cd. 285. Sk. No: 26/19
Çankaya, Ankara
T: 0312 440 20 56, F: 0312 440 53 69
[email protected] / www.reta.com.tr
Basım
Desen Ofset San. ve Tic. A.Ş.
Birlik Mh. 448. Cd. 476. Sk. No: 2
Çankaya, Ankara
T: 0312 496 43 43, F: 0312 496 43 47
[email protected]
www.desenofset.com.tr
Basım Tarihi ve Yeri
15 Nisan 2016 / ANKARA
04
06
BAŞYAZI:
Su gelecektir
Celal KOLOĞLU
Yönetim Kurulu Başkanı
50
DOSYA:
İnsanlığın temel hakkı Su
56
DOSYA:
21. yüzyılda yeni su yönetimi paradigması
Dursun YILDIZ
Su Politikaları Derneği Başkanı
DOSYA:
İstanbul’da suyun nabzını tutmak istiyoruz
Dr. Dursun Atilla ALTAY
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürü
26
DOSYA: Doğru uygulandığında HES’ler
sürdürülebilir kalkınma aracı
Prof. Dr. Ahmet Mete SAATÇİ
60
İzmir Kanalizasyon ve Su İdaresi Genel Müdürü
Türkiye Su Enstitüsü Başkanı
42
DOSYA: Su güvenliği, iklim değişikliği ve
sürdürülebilir kalkınma
Prof. Dr. Doğan ALTINBİLEK
68
DSİ Eski Genel Müdürü Dünya Su Konseyi Başkan Yardımcısı
44
DOSYA: Su güvenliği olmadan gıda
güvenliği mümkün değildir
Prof. Dr. Belgin ÇAKMAK
A. Ü. Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü
DOSYA: AB standardı arıtılmış
atıksuda İZSU ilk sırada
Behiye Fügen SELVİTOPU
DOSYA: Bölgesel Su Ortaklığı Girişimi:
“Her Damla Değer Katar”
Ceyda ALPAY
UNDP Türkiye New World Proje Müdürü
72
DOSYA:
TÜBİTAK yeşil girişimcilere destek
veriyor
30
36
80
110
114
DOSYA:
DOSYA:
TOPLANTI:
KÜLTÜR / SANAT:
TÜRKİYE MYM’DEN:
Misyonumuz, temiz suya
erişmeyen kent kalmasın
Uluslararası Marka Proje:
GAP
Mehmet Turgut
DEDEOĞLU
Sadrettin KARAHOCAGİL
Çalışma Hayatı Sorunları
Konulu 46’ncı Çözüm
Arama Konferansı
düzenlendi
Akdeniz’in incileri deniz
kaplumbağaları koruma
altında
Çinlilerin Mesleki
Yeterlilik Belgeleri
Türkiye MYM’den
İLBANK A.Ş. Genel Müdürü
GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanı
76
TOPLANTI:
Asgari İşçilik Oranları Güncellenmesi
Atölye Çalışması yapıldı
86
İNŞAAT SANAYİCİLERİ:
BERGİZ İNŞAAT A.Ş.
88
İNŞAAT SANAYİCİLERİ:
ENK YAPI İNŞAAT TİCARET LTD. ŞTİ.
98
90
İNŞAAT SANAYİCİLERİ:
GÜRBAĞ İNŞAAT MÜHENDİSLİK
MADENCİLİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
104
92
İNŞAAT SANAYİCİLERİ:
ÖZGÜN İNŞAAT TAAHHÜT SANAYİ VE
TİCARET LTD. ŞTİ.
106
T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel
Müdürlüğü
108
PROJE:
Tekfen İnşaat A.Ş. Su Projeleri
124
HABERLER:
Mega Projeler İhtisas
Fuarı’nda buluşuyor
İNŞAAT SANAYİCİLERİ: YMSKJV
YAPI MERKEZİ İNŞAAT VE SANAYİ A.Ş.
VE SK ENGINEERING & CONSTRUCTION
CO. LTD. ADİ ORTAKLIĞI İŞLETMESİ
116
TÜRKİYE MYM’DEN:
Yaygın ve Serbest
Öğrenmelerin Geçerli Kılınması
konulu TAIEX Çalıştayı
126
HABERLER:
Hidromek, 2015 yılında
da lider oldu.
GÖRÜŞ: Bordür girişleri ile
caddelerde yağmur suyu drenajı
Yard. Doç. Dr. Ali UYUMAZ
118
İGY’DEN:
İGY’den marka projelere
ziyaretler devam ediyor
127
VEFAT:
Refik GÜL
1944 - 2016
PROJE:
Güriş İnşaat Su Projeleri
122
YENİ YAYIN:
Aile Şirketleri ve
Kurumsallaşma
128
SUMMARY
PROJE:
İlci İnşaat’tan Su Projeleri
123
YENİ YAYIN:
Çalışma Hayatı
94
İNŞAAT SANAYİCİLERİ:
YAPI MERKEZİ MÖN ADİ ORTAKLIĞI
96
Su Vakfı Başkan Yardımcısı
İTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi
BAŞYAZI
Celal KOLOĞLU
Yönetim Kurulu Başkanı
Su gelecektir
Su, dünyanın ve insanlığın
geleceğidir.
Ekosistemin korunabilmesi için de
suya ihtiyaç olduğu açıktır.
Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu’nda su “Temel İnsan Hakkı”
olarak kabul edilmiştir. BM’nin
güvenli ve temiz içme suyuna
erişimi ve sağlıklı çevreyi hak
olarak kabul etmesi buradan
başlamaktadır.
Sanıldığı gibi ülkemiz su zengini bir
ülke değildir.
Su güvenliği, sürdürülebilir
kalkınmanın temel unsurları
arasında yer almaktadır.
Su; gıda üretimi, hidroelektrik
enerji, sanayi ve ticari faaliyetler
açısından hayati öneme sahiptir.
4
Son zamanlarda çok tartışılan
küresel ısınmanın da ülkemizin
su kaynakları üzerinde olumsuz
etkileri olacağı açıktır.
Aynı zamanda su uzmanı da olan
Orman ve Su İşleri Bakanımız
Prof. Dr. Sayın Veysel Eroğlu’nun
çevresel kirlenmenin etkilerini
azaltan projeler geliştirme
konusundaki kararlı tutumunu,
takdirle ve şükranla karşılıyoruz.
Yine su kullanımında tasarruf
sağlanabilmesi için kullanılan
suyun kayıt altına alınabilmesi
amacıyla Bakanlığın su ölçüm
sistemleri kurulması yaklaşımını,
son derece yerinde bulunuyor ve
destekliyoruz.
AB Mevzuatı dikkate alınarak su
konusunda Türkiye’de otoritenin
tek olmasını öngören Su
Kanunu Taslağı’nın kısa sürede
sonuçlandırılarak yasalaşması
halinde önemli bir ihtiyaç da
hukuken karşılanmış olacaktır.
Su kaynaklarımızı hem miktar hem
de kalite olarak korumayı görev
bilmeliyiz.
Bizler de inşaat sanayicileri
olarak hidroelektrik enerji üretimi
konusunda çok daha titiz, seçici ve
duyarlı olmak zorundayız.
Sularımızın verimli kullanımını
başarmak zorundayız.
Ülkemizin su politikasındaki temel
önceliği, milli kaynak olan suyun
son damlasına kadar kullanılması
ve kaynak israfının önlenmesidir.
Suyun hayat demektir bilinç
ve duygusuyla çocuklarımıza,
torunlarımıza ve geleceğimize
daha güzel ve yaşanabilir bir ülke
bırakmak temennisiyle…
Saygılarımla.
5
İnsanlığın
temel hakkı Su
Ülkemizin hedefi dünyanın ilk on
ekonomisi arasına girmektir. Bu
nedenle daha çok yatırım yaparak
milli gelir düzeyini artırabiliriz.
DOSYA Su
Kalkınma sadece büyüme
göstergelerinden ibaret değildir.
Temiz suya erişim, yeşil bir doğa,
temiz hava solumak kalkınmış
olmanın sosyal göstergesidir.
Sanayileşmek önemlidir, ama
çevresel etkileri de o ölçüde
gözetmek zorundayız.
6
Su, yaşamın vazgeçilmez
unsurudur. Su, dünün en önemli
gündem konusuydu. Bugün yine
gündemin ilk sırasını işgal ediyor.
Su, yarın daha da önem kazanacak
ve önemini hep koruyacaktır.
Tarih boyunca su yaşamı
şekillendirmiş, medeniyetlerin
oluşumu ve toplumların
gelişmesine katkı sağlamıştır. Yok
olduğunda göçlere hatta savaşlara
yol açmıştır. Kimi zaman su
uluslararası politikalarda da önem
kazanmaktadır.
Su gibi aziz ol değişiyle suya verdiği
değeri gösteren kültürümüzde de
Anadolu’nun her yeri çeşmelerle,
suya ilişkin temalarla süslenmiştir.
Dünyanın her bölgesinde kentleşme
artıyor, nüfus gençleşiyor,
tüketim hızı artıkça daha çok
kaynağa ihtiyaç duyuluyor. Hayat
standartlarını ve ekonomik yapıyı
direk etkileyen su, ihtiyaç duyulan
kaynakların başında gelmektedir.
Yaşamın vazgeçilmez parçaları olan
doğal kaynakların ikameleri varken,
su, ikamesi olmayan tek kaynaktır
denilebilir.
Küresel ölçekteki veriler
önümüzdeki dönemlerde
dünyanın hemen her bölgesinde
su sıkıntısı tehlikesine maruz
kalma olasılığını göstermektedir.
İklim dengesizliklerine ilişkin
duyduğumuz haberler sıklaşırken,
bu yaşanan dengesizliklerin her
birisi de suyun hızla tükenmesine
işaret ediyor.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
verilerine göre Türkiye’de yıllık
ortalama yağış miktarı yaklaşık
643 mm olup, yılda ortalama 501
milyar m3 suya tekabül etmektedir.
Bu suyun 274 milyar m3’ü toprak
ve su yüzeyleri ile bitkilerden olan
buharlaşmalar yoluyla atmosfere
geri dönmekte, 158 milyar m3’lük
kısmı ise akışa geçerek çeşitli
büyüklükteki akarsular vasıtasıyla
denizlere ve kapalı havzalardaki
göllere boşalmaktadır. Bu veriler
ışığında Türkiye’nin yarı kurak
bir iklim kuşağında olduğunu
söyleyebiliriz. Ülkemizde kişi
başına düşen yıllık kullanılabilir su
miktarı 1.519 m3 civarındadır. 2030
yılında nüfusu yaklaşık olarak 100
milyona ulaşacak olan Türkiye, kişi
başına düşen 1120 m3/yıl civarında
olacbileceği söylenmektedir.
Yani açıktır ki Türkiye su zengini
ülkelerden birisi değildir.
TÜİK verilerine göre, 2000 yılında
26,4 milyon hektar olan toplam
tarım arazisi varlığı yüzde 9,5
azalarak 2014 yılında 23,9 milyon
hektara gerilemiştir.
Türkiye’de kullanılabilir yaklaşık
112 milyar metreküp suyun 44
milyar metreküpünü kullanıyoruz.
Bu suyun 3/4 ü kullanma suyu
olarak tüketilmektedir. O zaman
suyumuzu planlı yönetmeliyiz ki
gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli
su devredebilelim. Zira suyun bol
miktarda olması değil yönetimi
önem arz etmektedir.
Suyun enerjisinden de
faydalanmalıyız. Sürdürülebilir
kalkınma ve adil gelir dağılımı
açısından ekonomik ve
teknik olarak su potansiyelini
değerlendiren yatırımlar da önem
arz etmektedir. Ülkemizde artık
sulama alanlarında su tasarrufu
sağlayacak modern sulama
sistemleri yaygınlaşmaktadır.
7
Bu projeler gelecek nesillere daha
temiz bir dünya bırakmaktadır.
Dünyanın gelişmiş bölgeleri
bu yatırımları tamamlarken,
gelişmekte olan ülkelerde halan
suyun enerjisinden yeterli ölçüde
faydalanılmamaktadır. Ülkemizde
bu konuda önemli gelişmeler
yaşanmaktadır ve başarılar elde
edilmektedir.
Türkiye’nin hidroelektrik potansiyeli
165 milyar kiloWatt saattir.2003
yılında 26 milyar kiloWatt saat olan
hidroelektrik enerji üretimimiz
2015 yılı sonu itibariyle 87,7 milyar
kiloWatt saate yükselmiştir.
Su değdiği yere hayat verdiği gibi
su adına yapılan her yatırım da
çevresine hayat vermektedir. Bir
sulama kanalı tarımsal alanların
gelişmesini sağlamakta, bölge
halkına istihdam olanaklarını
geliştirerek ekonomisine katkı
8
sağlamakta, kentlere göç hızını
yavaşlatmakta ve farklı yatırımları
da harekete geçirmektedir. Toprağın
suyla buluşması neticesinde 5 ila 14
kat ürün çeşitliliğini sağlanmakta,
proje alanlarında Gayri Safi
Milli Zirai Gelir yaklaşık beş kat
artmaktadır. Yani suyun yaydığı
dalgalar hızla büyüyebilmektedir.
Türkiye’de suyun bir damlasını
boşa harcanmamalıdır. Suyun
tarımda kıymetini bilecek, enerjiye
dönüşümünü sağlayacak yatırımlar
hızla hayata geçirilmektedir.
Suyun akılcı kullanımı konusunda
atılımlar yapılmaktadır. Örneğin
Orman ve Su İşleri Bakanlığı
tarafından yürütülen 1000
günde 1000 gölet sulama projesi
Cumhuriyet tarihinin en önemli
projelerindendir. 2014 yılı sonu
itibarıyla DSİ tarafından inşa
edilerek işletmeye açılan toplam
sulama tesisi sayısı 2.424 olup
sulama alanı net 2.935.483
hektardır. 2014 yılında toplam proje
tutarı 857 milyon TL olan 11 sulama
projesi, 2015 yılında ise toplam
proje tutarı 2.287 milyon TL olan
12 sulama projesi tamamlanmıştır.
Bununla birlikte, yatırımı devam
eden projeler kapsamında inşa
edilen 17 baraj, 43 büyük sulama
tesisi ve 461 adet küçük su işinin
ise 2015 yılında tamamlanması
öngörülmüştür.
Bölgesel eylem planlarında
öngörülen hedeflere ulaşılması
amacıyla 2015 Yılı Yatırım
Programı’nda GAP, DAP, KOP
ve DOKAP bölgesel öncelikli
projelerin hızlandırılmasına önem
verilmektedir.
Ülkemizin kalkınma planlarında da
suya yönelik önlemler kapsamında
“Tarımda Su Kullanımının
Etkinleştirilmesi Programı Eylem
Planı” 2014-2018 Orta Vadeli
Plan’da öncelik verilmiştir. Su ve
toprak kaynaklarının miktarının ve
kalitesinin korunması, geliştirilmesi
ve bu kaynaklara olan talebin
en yüksek olduğu tarım sektörü
başta olmak üzere sürdürülebilir
kullanımını sağlayacak bir yönetim
sisteminin geliştirilmesi temel
amaçtır.
Bu kapsamda su kaynaklarının
etkin kullanımı ve korunması
için bütüncül su kaynakları
yönetimi modeli geliştirilecektir.
Kurum ve kuruluşlar arasında
iş birliği ve koordinasyonu
geliştirmek amacıyla su verilerinin
bütünleştirilmesi sağlanacaktır.
Su Kanunu çıkarılacaktır. İklim
değişikliğinin ve su havzalarındaki
tüm faaliyetlerin su miktarı ve
kalitesine etkileri değerlendirilerek
havzalarda su tasarrufu sağlama,
kuraklıkla mücadele ve kirlilik
önleme başta olmak üzere gerekli
önlemler alınacaktır. Yeraltı su
kaynaklarının tarımda kontrollü
kullanımının sağlanmasına yönelik
miktar kısıtlaması ve fiyatlandırma
mekanizmaları geliştirilecektir.
İklim şartlarından, yanlış ve aşırı
su kullanımından kaynaklanan
sorunlar çözülerek tarımda su
kullanımı etkinleştirilecektir.
Zira etkin su kaynağı yönetimi
için sulama sistemlerinin
modernleşmesi gerekmektedir.
sosyal düzenlemelerin hayata
geçirilmesi önemlidir.
Su, dünya genelinde adil olarak
dağılan bir kaynak değildir. Ülkemiz
de yarı kurak bir iklim kuşağında
yaşadığı göz önünde bulunulursa
suyun kalitesi ve miktarını artıracak
tüm mühendislik, hukuksal ve
Dergimizin Dosya konusu olarak
“Su”yu seçtik, konunun uzmanları
suyun bilinçli ve etkin kullanımına
yönelik görüşlerini aktardılar
Sadece Türkiye açısından değil,
Dünya ülkeleri açısından da suyun
önemi giderek artmıştır. Konu
uluslararası değerlendirmelere
tabi tutuldu. Bu noktadan hareketle
Birleşmiş Milletler 2012 yılında kişi
başına 35 litre suyu “Temel İnsan
Hakkı” olarak kabul etti. Böylece,
su tüm insan haklarının temel bir
parçası haline geldi
Yarınları korumak için suyu
korumak zorunda olduğumuzu
unutmamak gerektiğinin bilinciyle
9
DOSYA
Su
Prof. Dr. Veysel EROĞLU
Orman ve Su İşleri Bakanı
Su kaynakları
akılcı kullanılmalı
Suyu israf etmeden
verimli kullanmak
ve su talebini
karşılayacak
yatırımları yapma
mecburiyetindeyiz.
10
Ülkemiz bilindiği gibi, dünyanın yarı
kurak coğrafyasında bulunmaktadır
ve yağış dağılımı düzensizdir
Biz ülke olarak canlı hayatı için
elzem olan bu eşsiz kaynağın
korunmasını ve sürdürülebilir
kullanımını esasen insanoğlunun
tabiata karşı ahlaki mesuliyeti
olarak görmekte ve çalışmalarımızı
bu bağlamda devam ettirmekteyiz.
Türkiye’de ziraat, içme suyu,
sulama ve taşkın koruma gibi
su ile alakalı faaliyetlerden
mesul ana kuruluş Bakanlığımız
bünyesinde vazife yapan Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğü’dür.
Genel Müdürlüğümüz son 13 yılda
su güvenliği ve suya adil ulaşım
konularında ciddi çalışmalar
yapmaktadır. Bir yandan baraj ve
depolama tesisleri inşa ederek
su arzını artırırken diğer yandan
da su talebini makul seviyelere
indirmenin gayretindeyiz. Suyu
israf etmeden verimli kullanmak ve
su talebini karşılayacak yatırımları
yapma mecburiyetindeyiz.
Arzın artırılmasına ilişkin
tedbirler kapsamında depolama
kapasitesini artırmaya çalışmakta,
bu doğrultuda artan su ihtiyaçlarını
karşılayacak nispette ve gelecek su
ihtiyaçlarını belli oranlarda garanti
altına alacak baraj ve göletler inşa
etmekteyiz.
Suyun fazla olduğu zamanlarda
hem taşkın zararlarını önlemek
hem de suyun fazlasını depolamak
suretiyle kurak zamanlarda
kullanıma sunma yönünde su
biriktirme yapıları olan barajlar,
göletler ve rezervuarlar ülkemiz
için vazgeçilemez yapılardır.
Son 13 yılda ülkemizin dört
bir yanında 320 adet barajı
tamamlayarak aziz milletimizin
hizmetine sunduk. Dünya’nın
yakından takip ettiği “GÖLSU-1000
Günde 1000 Gölet ve Sulama
Projesi” ile mevcut depolama
kapasitemize ciddi destek
sağlayacağız. Su kaynaklarından
hidroelektrik üretimi için
faydalanmak üzere önemli adımlar
attık. Türkiye’de işletmede bulunan
hidroelektrik santrallerin toplam
kurulu gücü yaklaşık 26 bin
megavattır. Bazı ülkelerde %8090’lara ulaştığı değerlendirilen
hidroelektrik potansiyel ülkemizde
%50 civarındadır. Ancak özel
sektörümüzle birlikte geliştirilen
projelerle toplam potansiyel
48 bin megavata çıkarılacaktır.
Uygulamaya koyduğumuz ve
peyderpey revize ettiğimiz “81
Şehir Merkezinin İçme-Kullanma
ve Sanayi Suyu Temini Eylem
Planı” ile şehirlerimizin uzun
vadeli içme suyu meselesini
çözmenin gayretindeyiz. Ayrıca
su havzalarımızı korumak adına
evsel atık su artıma tesisleri inşa
ediyoruz. Atık sularımızı nasıl
sulamada kullanabiliriz hususunda
çalışmalar yapmaktayız. Su
talebinin azaltılması konusu arzın
artırılması kadar önemlidir.
Çevresel kirlenmenin suya
etkilerini azaltan projeler
Ülkemizde en çok suyu tarımda
kullanmaktayız, buna karşılık
aldığımız verim kullanılan su
miktarı yanında düşük seviyededir.
Anayasamızın 56. maddesinde,
“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahiptir”
der. Anayasaya göre çevreyi
geliştirmek, çevre sağlığını
korumak ve çevre kirlenmesini
önlemek devletin ve vatandaşların
ödevidir.
Bu israfı ortadan kaldırmak
adına 2003 yılından bu yana
zirai sulamada bütün projelerde
tasarruf için hızla kapalı
sulama sistemlerine geçtik. Bu,
ülkemiz için milat sayılabilecek
bir uygulamadır. Su talebinin
azaltılması konusunda mahalli
yönetimlere de ciddi vazifeler
düşmektedir. Bunların başında
şehir şebekelerinin eskiliğinden
kaynaklanan kayıp ve kaçaklarının
giderilmesi gelmektedir. Bu
konuda belediyelerimiz gerekli
çalışmaları zaman kaybetmeden
hayata geçirmelidir. Kayıp-kaçak
konusu ülkemizde şu an itibariyle
suyun idare edilmesi hususunda
en önemli konudur. Ayrıca yeraltı
su kullanımı için öngörülen “ölçüm
sistemlerinin” bazı havzalarda
tespit ve tesis edilmesi de ön plana
çıkmaktadır.
Atıkların yanlış boşaltılması
neticesi, hayat kaynağımız olan
sularımız her gün artan oranda
kirletilmektedir. Burada önemli
olan suları arıtmadan önce
kirlenmesini önlemektir. Böylece
hem tabiatın dengesini korumuş
hem de suları temizlemek için
gereksiz harcamalar yapmamış
oluruz. Daha sağlıklı bir çevre,
daha temiz bir dünya için daha
fazla umut ve emekle çabalarımızı
yoğunlaştırmalıyız.
Yürüttüğümüz projelere gelince
Bakanlığımız tarafından
2012 -2015 yılları arasında
“Türkiye’de Havza Bazında
Hassas Alanların ve Su Kalitesi
Hedeflerinin Belirlenmesi Projesi”
yürütülmüştür.
11
Türkiye’nin
gelecek nesillerine
sağlıklı ve yeterli
su bırakabilmesi
için kaynaklarının
çok iyi korunup
akılcı kullanılması
gerekmektedir.
Herkes bu bilinçle
hareket edip
suyu tasarruflu
kullanmalıdır.
Proje ile azot ve fosfor gibi besin
elementleri açısından kirlenmiş
veya kirlenme tehdidi altındaki
su kaynakları belirlenmiş ve bu
su kaynaklarında fizikokimyasal
ve biyolojik izleme çalışmaları
yapılmıştır. İzleme neticelerinden
yararlanılarak su kaynaklarının
kalite durumu, trofik seviye
durumu ve kirliliğe hassasiyet
durumları ortaya konmuştur.
Su kalitesinin iyileştirilmesi ve
korunması maksadıyla alınması
gereken tedbirler de belirlenmiştir.
Yine Bakanlığımız tarafından
2011-2014 yılları arasında 3 adet
proje yürütülmüştür. Bu projeler;
Tehlikeli Madde Kirliliğinin
Kontrolüne İlişkin Proje, Ülkemiz
Kıyı ve Geçiş Sularında Tehlikeli
Maddelerin Tespiti ve Ekolojik Kıyı
Dinamiği Projesi, Bitki Koruma
Ürünlerinin Kullanımı Neticesinde
Meydana Gelen Su Kirliliğinin
Tespiti ve Madde veya Madde
Grubu Bazında Çevresel Kalite
Standartlarının Belirlenmesi
Projesi’dir.
Söz konusu projeler kapsamında
yapılan çalışmalarla ülkemiz
sularını kirleten tehlikeli maddeler
belirlenmiş ve bu maddelerin alıcı
ortamlarda bulunma durumlarının
ortaya konulması maksadıyla
bir yıl süren izleme çalışmaları
gerçekleştirilmiştir.
Bütün bu çalışmaların yanında
tehlikeli maddeler için alıcı
ortam standartlarını ifade eden
çevresel kalite standartları ulusal
düzeyde geliştirilmiştir. Ayrıca
yine Türkiye’de bir ilk olma özelliği
taşıyan Tehlikeli Madde Bilgi
Sistemi (TEMBİS) geliştirilmiş
ve projeler kapsamında tehlikeli
maddelere ilişkin elde edilen
veriler web tabanlı bir coğrafi
bilgi sistemi uygulaması olan bu
sisteme entegre edilmiştir.
2013 yılı içerisinde Ülkemiz Su
Kaynaklarının Korunması İçin
Günlük Maksimum Toplam Yük
Yaklaşımının Uygulanabilirliğinin
Araştırılması Projesi, 2015 yılı
içerisinde de Samözü Deresi-Nizip
12
Çayı Havzası Atıksu Yönetimi Eylem
Planının Hazırlanması Projesi
yürütülmüştür.
2013-2017 yılları arasında
yürütülecek olan Yerüstü, Kıyı
ve Geçiş Suları için Çevresel
Hedeflerin Belirlenmesine Yönelik
Metodolojinin Geliştirilmesi:
Büyük Menderes Havzası Pilot
Çalışması Projesi ile yerüstü,
kıyı ve geçiş suları için çevresel
hedeflerin, AB Su Çerçeve Direktifi
ile uyumlu biçimde belirlenmesi,
diğer havzalara uygulanabilecek
metodolojinin geliştirilmesi ve
pilot bölge özelinde önlemler
programının oluşturulması
hedeflenmektedir.
2014-2016 yılları arasında
yürütülecek olan Yerüstü
Suları ile Yüzme ve Rekreasyon
Amacıyla Kullanılan Kıyı
Sularında Siyanobakteriler
için Alarm Seviyelerinin ve
Limitlerin Belirlenmesi, Müdahale
ve Mücadele Yöntemlerinin
Geliştirilmesi Projesi ile içme suyu
kaynağı olarak kullanılan yerüstü
su kaynakları, baraj gölleri ile
yüzme ve rekreasyon amacıyla
kullanılan yerüstü suları ile kıyı ve
geçiş suları için siyanobakterilerin
ve siyanotoksinlerin alarm
seviyelerinin tespit edilmesi,
bunlara özel mücadele ve
müdahale yöntemlerinin
belirlenmesi, içme suyu arıtma
tesislerinin mevcut durumlarının
ortaya konularak siyanobakteri
giderim verimlerinin tespit
edilmesi ve bu kapsamda tesislerin
revizyon ihtiyaçlarının belirlenmesi
planlanmaktadır.
2015-2017 yılları arasında
yürütülecek olan Günlük
Maksimum Toplam Yük
Yaklaşımının Gediz Havzası’nda
Uygulanması Projesi ile yerüstü
su kaynaklarında hedeflenen
su kalitesi aşılmaksızın kabul
edebilecek günlük kirletici yükün
hesaplanmasına yönelik olarak
Gediz Havzası’nda örnek bir
çalışma yapmayı hedefliyoruz.
Su kaynaklarımızın
son damlasına
kadar doğru
değerlendirilmesi
adına bütün
kamu kurum ve
kuruluşlarının
koordinasyon
içerisinde yürüttüğü
titiz çalışmalar
devam etmektedir.
Su kullanımı konusunda
bilinçlendirme çalışmaları
Türkiye su zengini bir ülke
değildir. Kişi başına düşen yıllık su
miktarına göre ülkemiz su azlığı
yaşayan bir ülke konumundadır.
Dolayısıyla Türkiye’nin gelecek
nesillerine sağlıklı ve yeterli su
bırakabilmesi için kaynaklarının
çok iyi korunup akılcı kullanılması
gerekmektedir. Herkes bu bilinçle
hareket edip, suyu tasarruflu
kullanmalıdır. Suyun, tabiatta
alternatifi olmayan tek kaynak
olduğu unutulmamalı ve vatandaş
olarak üzerimize düşen vazifeleri
yerine getirmeliyiz.
Türkiye’nin su sektöründe
karşılaştığı meseleler, dünyada son
20 yılda yaşanan gelişmeleri ve
uygulanan yaklaşımları da dikkate
alarak, su kaynakları yönetiminde
yeni yaklaşımlar geliştirmesini
gerektirmektedir.
Su kullanımında tasarruf
sağlanabilmesi için kullanılan
suyun kayıt altına alınabilmesi
maksadı ile ölçüm sistemleri
kurulmaktadır. Ölçüm sistemi
olmayan kullanımlarda suyun
istenildiği şekilde yönetilmesinin
mümkün olmadığı bir gerçektir.
Mevcut mevzuatımızda pek
çok kurum ve kuruluşa su
temin ve kullanım yönünden
yetkiler verilmiş olup bu durum
ise yönetimde kargaşaya ve
menfaat çatışmalarına sebebiyet
vermektedir. Bu olumsuz gidişe son
vermek maksadı ile AB Mevzuatı
da göz önünde bulundurularak
otoritenin tek olması maksadı
ile paydaş kamu kurumları,
üniversiteler, özel sektör
temsilcileri ve diğer sivil toplum
kuruluşlarının katkıları da alınmak
suretiyle yeni bir Su Kanunu
Taslağı hazırlanarak Meclis’e
sevk edilmek üzere Başbakanlığa
gönderilmiştir.
Önümüzdeki dönemde taslağın
kanunlaşması halinde AB
tarafından çevre faslının
kapatılması için şart koşulan
hususlardan biri de yerine
getirilmiş olacaktır. Kanun’un
çıkması ile ülkemiz içinde son
derece önemli bir ihtiyaç da
karşılanmış olacaktır.
13
Suyun yerli yerinde kullanılması,
ihtiyaçların zamanında yeterli
miktar ve evsafta karşılanması,
halkımızın daha rahat ve huzurlu
bir şekilde yaşamasına imkân
vereceği gibi zirai mahsul
üretiminin artması ile gıda
güvenliği de sağlanmış olacaktır.
Başarılı bir su yönetimi kriterleri
Su olmadan hayatın var
olamayacağı düşünüldüğünde
su kaynaklarının çok daha
dikkatli kullanılmasının önemi
kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Bunun yanında su kaynaklarını
tehdit eden ciddi meseleler de
bulunmaktadır. Dünya nüfusu
arttıkça su tüketimi de artmakta,
sanayileşme ve artan nüfus
dünyadaki su kaynaklarını
kirleterek bu kaynaklar üzerindeki
baskıyı artırmaktadır.
Özellikle son yıllarda kendini
göstermeye başlayan küresel
14
ısınma ve buna bağlı değişen iklim
şartları da eklendiğinde dünyadaki
su kaynakları üzerindeki mevcut
baskı daha da artmaktadır.
Kaynaklar ne kadar fazla olursa
olsun planlı bir su yönetimi
sergilenmediği sürece sıkıntı
yaşanması kaçınılmazdır. Bu
anlayışla su potansiyelimizden
teknik ve ekonomik şartlar
çerçevesinde optimum düzeyde
faydalanmaya çalışmaktayız.
İçme, kullanma ve sanayi suyu
temini, zirai sulama, taşkın
zararlarından korunma ve
hidroelektrik enerji üretimi
konularında kaynakların dikkatli
kullanımı ve sağlanacak denge
muhtemel bir su sıkıntısı riskini
asgari düzeye indirmektedir.
Su kaynaklarımızın son damlasına
kadar doğru değerlendirilmesi adına
bütün kamu kurum ve kuruluşlarının
koordinasyon içerisinde yürüttüğü
titiz çalışmalar devam etmektedir.
Ancak kaynakların maksimum
düzeyde kullanımı yalınızca
kamunun alacağı tedbirlerle
sağlanamayacaktır. Bunu için
sivil toplum kuruluşlarının ve
basının üzerine de büyük vazifeler
düşmektedir.
Ülkemizin su politikasında önceliği
milli kaynağı olan suyun son
damlasına kadar doğru kullanılması
ve kaynak israfının önlenmesidir. Yani
bir yandan suya yatırım yaparak arzı
artırmak, bir yandan israfı ve gereksiz
su kullanımını önleyerek talebi
azaltmak.
Bütün bu saydıklarımızdan
hareketle suyun daha verimli
ve sürdürülebilir bir şekilde
kullanılması için suyun tekelden
yönetimi elzem hale gelmiştir.
Ülkemizde su ile alakalı mes’ul
kurum Orman ve Su İşleri
Bakanlığı’dır.
Türkiye, yönetilebilir
ölçekte 25 su (nehir)
havzasına ayrılmıştır.
Bunlardan 5 tanesi
sınır aşan su
havzalarıdır.
Ülkemiz, özellikle suyun en iyi
şekilde değerlendirilmesi ve
Türkiye’nin su politikalarını doğru
belirlemek maksadıyla 2011 yılında
sudan sorumlu kurumlar üzerinde
yapılanmaya gitmiştir.
Bakanlığımıza bağlı DSİ Genel
Müdürlüğü, Türkiye’deki su
yatırımlarının planlanması,
projelendirilmesi, inşası, bakımı ve
onarımı ile işletme faaliyetlerinin
koordinasyonundan mes’uldür.
Yıllık 11 milyar TL’yi aşan bütçesi
ile Türkiye’nin en büyük yatırımcı
kamu kurumları arasında ilk
sıralarda yer almaktadır.
Bakanlığımız, gerek su politikası,
gerekse su kalitesi çalışmalarına
da özel önem vermektedir. Bu
maksatla 2011 yılında, Bakanlık
bünyesinde Su Yönetimi Genel
Müdürlüğü kurulmuştur. Su
Yönetimi Genel Müdürlüğü;
havza, taşkın ve kuraklık
yönetim planlarını hazırlayıp
uygulanmalarını takip etme,
Türkiye’nin Avrupa Birliği Su
Sektörü uyum faaliyetlerini
koordine etme, su kalite izleme
çalışmalarını planlama ve koordine
etme, havza ölçeğinde alıcı ortam
esaslı deşarj standartlarını
geliştirme, su mevzuatı çıkarma,
iklim değişikliğinin su kaynaklarına
etkilerini belirleyerek uyum
politikası geliştirme, su ile alakalı
kurumlar arası koordinasyonu
sağlama gibi vazifeleri
yürütmektedir.
Yine 2011 yılı içinde Orman ve Su
İşleri Bakanlığı’na bağlı, Merkezi
İstanbul’da olan Türkiye Su
Enstitüsü kurulmuştur. Türkiye Su
Enstitüsü ülkemizin uluslararası
seviyede su politikasını geliştirmek,
su ile alakalı uluslararası faaliyetleri
izlemek, raporlamak, eğitim
vermek, organizasyon yapmak
gibi faaliyetleri yürütmek ve aynı
zamanda bir düşünce kuruluşu
olarak faaliyet göstermek üzere
çalışmalarını sürdürmektedir.
Ülkemiz coğrafi konumu itibariyle
dünyamızın, yarı kurak iklim
bölgesindedir. Ülkemizde yıllık
ortalama yağış miktarı 574 mm
olup bölgelere ve zamana göre
farklılıklar göstermektedir. Misal
olarak Orta Anadolu’da yıllık
ortalama yağış 250 mm iken
Karadeniz’de 2.500 mm’ye kadar
ulaşmaktadır.
Yıllık ortalama yağış miktarı 501
milyar m3 suya tekabül etmektedir.
Toplam kullanılabilir su miktarı
ise 112 milyar m3’tür. Dolayısıyla
kişi başına düşen yıllık su miktarı
1.435 m3’tür. Bu değer ülkemizin
su zengini olmadığını ve su
sıkıntısı etkisini hisseden ülkeler
arasında telakki edileceğini,
kaynaklarını akıllıca ve en yüksek
verim ile kullanması durumunda
kendi kendine yeteceği anlamına
gelmektedir.
Türkiye, yönetilebilir ölçekte 25
su (nehir) havzasına ayrılmıştır.
Bunlardan 5 tanesi sınır aşan su
havzalarıdır. Ülkemiz Asi ve Meriç
havzalarında mansap, Fırat – Dicle,
Çoruh ve Aras su havzalarında
ise memba konumundadır. Diğer
20 su havzasının tamamı kendi
topraklarımızda bulunmaktadır.
Ülkemizin ulusal su politikasının
ana esaslarını kısaca “su
kaynaklarımızı hem kalite hem
de miktar olarak korumak ve
sularımızın en verimli şekilde
kullanılmasını sağlamaktır”
şeklinde ifade edebiliriz.
SU GİBİ AZİZ OLUNUZ…
15
DOSYA
Su
Ali Rıza DİNİZ
Devlet Su İşleri
Genel Müdürü
Su Kullanım Hakkı
Anlaşması ile HES
yatırımları hızlandı
Özel sektörün
hidroelektrik enerji
yatırımları sayesinde
2003 yılında 26
milyar kilowatt saat
olan üretim, 91
milyar kilowatt saate
yükseldi.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
(DSİ) ülkemizde su kaynaklarının
geliştirilmesi ve içme suyu
havzalarının korunması ile ilgili
faaliyetlerden sorumlu kuruluştur.
Tarım (sulama ve taşkın), enerji
(hidroelektrik santraller), DKHShizmetler (İçme suyu, sanayi suyu,
atık su) ve çevre sahalarında
faaliyet göstermektedir. İnşaat
faaliyetlerini Yatırım Programı
içinde Büyük Su İşleri veya
Küçük Su İşleri kapsamında
yürütmektedir.
Son 13 yıla bakıldığında DSİ Genel
Müdürlüğü olarak çevre ile uyumlu
projeleri hayata geçirerek su
kaynaklarımızdan azami istifade
etme yoluna gittik.
16
Özel sektör - kamu ortaklığı
ile hidroelektrik enerjide dev
yatırımlar
Temiz ve sürekli bir enerji kaynağı
olan suyun mümkün olan en kısa
sürede faydaya dönüştürülmesi,
boşa akan su kaynaklarının
milli ekonomiye kazandırılması,
projelerin daha kısa sürede
tamamlanarak gelecekte muhtemel
enerji açığının yerli kaynaklar
ile karşılanması için 26 Haziran
2003 tarihinde Su Kullanım Hakkı
Anlaşması Yönetmeliği çıkarıldı.
Yürürlüğe giren “Su Kullanım
Hakkı Anlaşması Yönetmeliği”
ile özel sektörün hidroelektrik
enerji yatırımlarında önü açılmış
DSİ, 81 il merkezinde
mevcut olan ve
gelecekte ihtiyaç
duyulacak içme,
kullanma ve sanayi
suyu miktarlarını ayrı
ayrı belirledi.
ve böylece 2003 yılında 26 milyar
kilowatt saat olan üretimimiz, 91
milyar kilowatt saate yükselmiştir.
GÖLSU “1000 Günde 1000 Gölet ve
Sulama Projesi” tamamlandı
Ülkemizin dört bir tarafında
çok sayıda baraj tamamlanmış,
sulamada iptidai yöntemleri bırakıp
modern teknikleri kullanarak hem
ciddi tasarruf sağlanmış hem de
tarımsal geliri artırılmıştır. 2012
-2014 yılları arasında hayata
geçirdiğimiz GÖLSU “1000 Günde
1000 Gölet ve Sulama Projesi” ile
1954 - 2011 yılları arasında yapılan
gölet ve sulama projelerinden çok
daha fazlası tamamlanmış, 20152019 yılları arasında ikinci GÖL-SU
Projesi hayata geçirilmiş olup bu
sayede 1071 adet gölet ve sulama
projesini ülkemize kazandıracağız.
81 Şehir Merkezinin İçmeKullanma ve Sanayi Suyu Temini
Eylem Planı
Bunun yanında şehir merkezlerimizin
içme suyu sıkıntısı çekmemesi
ve sağlıklı suya erişimi ile alakalı
olarak Sayın Bakanımız Prof. Dr.
Veysel Eroğlu’nun talimatları ile ilki
2007 yılında 2008 - 2012 yıllarını
kapsayan “81 Şehir Merkezinin
İçme-Kullanma ve Sanayi Suyu
Temini Eylem Planı” hazırlanmış,
2010 yılında bu eylem planı, 2010
- 2014 yılları için revize edilmiş ve
son olarak 2013 yılında 2013 - 2017
yıllarını kapsayan yeni bir eylem
planı hazırlanmış ve iller bazında
yakın orta ve uzak vadede su
ihtiyacı tespit edilmiş ve su sıkıntısı
çekeceği öngörülen şehirlerde
acil eylem planları uygulanmaya
başlanmıştır. Bu çalışmalar
neticesinde 81 il merkezinde
mevcut olan ve gelecekte ihtiyaç
duyulacak içme, kullanma ve
sanayi suyu miktarları ayrı ayrı
belirlenmiştir. Bu eylem planının
hedefi, şehir merkezlerimizin
asgari 2040 yılına kadar olan
su ihtiyaçlarının 2023 yılına
kadar yapılacak tesislerle temin
edilmesidir.
AKDENİZGEP, BAKGEP gibi bölgesel
projeleri ekledik. Bu projeleri Sayın
Orman ve Su İşleri Bakanımızın
da zikrettiği gibi 2019 yılına kadar
tamamlamak vatandaşlarımıza
sağlıklı su iletilmesi adına son
derece önemlidir.
İstanbul’un Sigortası: Melen
Projesi
Dünyanın birçok ülkesinin
nüfusundan fazla nüfusa sahip
olan İstanbul’un uzun vadeli
içme ve kullanma suyu ihtiyacını
karşılamak amacıyla 4 aşama
halinde geliştirilen Melen
Projesi’nde en önemli aşamalardan
biri de Melen Barajı’nın inşaatıdır.
Baraj tamamlandığında İstanbul
şehrimizin 2071 yılına kadar olan
içme suyu ihtiyacı karşılanmış
olacaktır.
Önemli bölgesel projeler
Ankara’nın uzun vadeli içme suyu
projesi: Gerede Tüneli
Su kaynaklarının değerlendirilmesi
adına GAP, KOP, DAP gibi ülkemiz
için son derece önemli olan
bölgesel projelere TRAGEP,
EGEGEP, MARMARAGEP,
Gerede Tüneli, Türkiye’nin 31.592
m’lik 4,5 m çapındaki en uzun
tünellerinden biridir. Toplam 31
592 metre uzunluktaki Türkiye’nin
en uzun içme suyu maksatlı tüneli
17
Borulu sulama
sistemli alanlar
2009 yılında 278 bin
hektar iken 2015
yılında yaklaşık 400
bin hektarın üzerine
çıktı.
ile Ankara’nın 2045 yılına kadar
olan içme – kullanma suyu ihtiyacı
karşılanacaktır.
Ermenek Barajı
7 yıllık sürede “Mühendislik
Harikası” dev baraj
218 metre yüksekliği ile Çift
Eğrilikli İnce Beton Kemer
kategorisinde dünyanın 22’nci,
Avrupa’nın yedinci, ülkemizin ikinci
en yüksek barajıdır.
Yılda 1 milyar kWh hidroelektrik
enerji üretimi sağlanacak, Silifke’de
taşkınların önüne geçilecek.
18
Çine Adnan Menderes Barajı ve
HES
Ege’nin 141 Yıllık Hayali
Gerçekleştirildi…
1863 yılından beri Ege Bölgesi’nin
hayali olan, sınıfında dünyanın
5. büyük barajı Çine Adnan
Menderes Barajı 10.10.2010
tarihinde hizmete alınmıştır.
Barajda depolanan 350 milyon
m3 su ile 210.690 dekar arazi
sulanacaktır. Ayrıca barajda
kurduğumuz hidroelektrik santrali
ile yılda 118 milyon kiloWatt.saat
enerji üretilmektedir.
Baraj ile ayrıca 91.000 dekar
zirai arazi taşkın zararlarından
korunmaktadır.
Deriner Barajı
Kendi kategorisinde ülkemizin en
yüksek barajı
Çift eğrilikli beton kemer tipinde
inşa edilen Deriner Barajı ve HES
249 metre yüksekliği ile kendi
kategorisinde Türkiye’nin birinci,
Avrupa’nın üçüncü ve dünyanın
altıncı yüksek barajıdır.
Deriner Barajı’nda 2012 yılının Şubat
ayında su tutulmuş ve barajımız
12.12.2012 tarihinde dönemin
Başbakanı, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından hizmete alınmıştır.
Deriner Barajı ve HES 670 MW
kurulu gücü ile yılda 2 milyar
118 milyon kWh enerji üretimiyle
ülkemiz ekonomisine yılda 492
milyon TL katkı sağlamaktadır.
Tarımsal alanda etkin sulama
yöntemleri
Toprak ve su kaynaklarının
geliştirilmesine yönelik hazırlanan
sulama projelerinde maksadımız
tarımsal üretimi artırmak, tarımla
geçimini sağlayan nüfusun
refah seviyesini yükseltmek,
artan nüfusun gıda, sanayimizin
hammadde ihtiyacını temin etmek,
tarımın milli gelir içindeki payını
artırmak, kırsal göçü önlemektir.
Bu hedeflere ancak ve ancak
sulama tesislerinin etkin ve verimli
işletilmesi neticesinde ulaşılabilir.
Ülkemizde şu an itibariyle 44
DSİ, özellikle son
yıllarda, topoğrafik
ve hidrolojik
koşulları uygun olan
yerlerde sulama
suyu tasarrufu
sağlamak ve birim
sudan daha fazla
faydalanabilmek
için borulu sulama
sistemlerinin
yaygınlaştırılmasını
temel politika olarak
kabul etmektedir.
milyar m3 su tüketilmekte olup
sulama sektöründe 32 milyar m3,
içme suyu sektöründe 7 milyar
m3, sanayide 5 milyar m3 olarak
hesaplanmıştır.
Ülkemizde tarımda tüketilen
su, toplam su miktarının
%73’üne karşılık gelmektedir.
Tarımsal sulama gayeli bu
su tüketiminin, 2023 yılına
kadar %64’e düşürülmesi
planlanmaktadır. Bu açıdan
modern sulama sistemlerine büyük
önem vermekteyiz. Günümüz
koşullarında suyun etkin biçimde
kullanılması ve korunmasında,
iletim, dağıtım ve araziye uygulama
aşamalarında çağdaş teknolojilerin
kullanılması gerekmektedir. DSİ,
özellikle son yıllarda, topoğrafik
ve hidrolojik koşulları uygun olan
yerlerde sulama suyu tasarrufu
sağlamak ve birim sudan daha
fazla faydalanabilmek için
borulu sulama sistemlerinin
yaygınlaştırılmasını temel politika
olarak kabul etmektedir. Özellikle
2000’li yılların başından itibaren
kapalı sistem sulama şebekelerinin
devreye alınması hususunda
önemli bir ivme yakalanmıştır.
DSİ’ce geliştirilen sulama
sistemlerinin mevcut yapısına
bakıldığında %39 klasik sistem,
%43 kanalet, %18 borulu kapalı
sistem uygulandığı görülmektedir.
Genel Müdürlüğümüzün halen
inşaatı devam eden projelerinde
borulu kapalı sistem oranı %89
seviyesindedir. Bu oranın tüm
sulama projelerinde, etkin bir
sulama yönetiminin ve önemli
miktarlarda su tasarrufunun
sağlanması maksadıyla yeni
yapılacak projeler ve eski sulama
sistemlerinin rehabilitasyonu ile
%45-50 seviyelerine ulaşması
öngörülmektedir. Bu politika
kapsamında değerlendirilen
sulamalarımızda borulu sulama
sistemli alanlar 2009 yılında
278 bin hektar iken 2015 yılında
yaklaşık 400 bin hektarın üzerine
çıkmıştır. Yeni yapılan sulama
projelerinde borulu su dağıtım
şebekesi yoğun bir şekilde
kullanılmakta olup yatırım
programında olan sulama projeleri
tekrar gözden geçirilerek mümkün
olan açık sulama sistemleri,
kapalı sulama şebekelerine
dönüştürülmektedir. Ülkemizin
2023 yılı hedefleri doğrultusunda,
toplumumuzu yüksek refah
seviyesine ulaştırma yolunda
hazırlanan “Onuncu Kalkınma
Planı”nda da su kaynaklarının
tasarruflu kullanımı vurgulanmıştır.
Ülkemizde gereğinden fazla
kullanılan yeraltı suyunun
kullanımını çiftçimiz ve
sanayicimizi mağdur etmeden
kontrol altına almak adına Ergene
ve Konya Kapalı Havzası gibi
pilot havzalar belirlenmiş olup
çalışmalar bütün hızıyla devam
etmektedir. Özel sektörümüz ile
birlikte su kaynaklarımızdan enerji
üretimi konusunda ciddi mesafe
alınmış, hatta özel sektörümüz
son 13 yılda yaptığı yatırımlarla
kamunun önüne geçmiştir. Burada
hayata geçirilen projelerde
çevreye duyarlı davrandığımızı
“çevre ile enerji” arasında tercih
yapmadığımızı belirtmek isterim.
Yer üstü ve yer altı suları ile
yağmur sularının daha iyi yönetimi
Yağış rejimi düzensiz olan Türkiye,
su zengini bir ülke değildir.
Ülkemizde kişi başına yıllık
tüketilebilir su potansiyeli 1600
metreküptür. Doğu Karadeniz’de
yılda m2’ye 2.500 mm yağış
kaydedilirken, Orta Anadolu’da
bu değer 250 mm’ye kadar
düşmektedir. Dünyanın yarı kurak
bir bölgesinde bulunan Türkiye’de
yağış, zamana ve bölgelere
göre farklılık gösterir. Örneğin
Kızılırmak’ta toplam ortalama
yıllık akımın %65’i yılın ilk 3 ayında
geçmektedir. Ülkemizde yazın
dereler kurumakta, yağışlar düşük
seviyede kalmaktadır. En fazla
suya ihtiyaç duyulan mevsimin yaz
olması, kışın yağan kar ve yağmur
sularının barajlarda ve göletlerde
depolanmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu bağlamda ülkemizde baraj ve
gölet inşa etmek, gelecek nesillere
sağlıklı bir ülke bırakmak ve temiz
suya erişim bakımından son derece
önemli ve en sağlıklı yöntemdir.
2016’da gerçekleştirilmesi
planlanan projeler
2016 yılı da geçmiş yıllar gibi
Genel Müdürlüğümüz için son
derece önemli yatırımların
gerçekleştirileceği bir yıldır.
2016 yılı içinde büyük su işleri
kapsamında 27 baraj, 2 adet
hidroelektrik santral, 52 adet
sulama tesisi, 22 adet içme suyu,
7 adet atık su arıtma tesisinin
tamamlanması hedeflenmektedir.
Ayrıca küçük su işleri kapsamında
da 271 adet gölet ve sulama tesisi,
13 adet yerüstü sulama suyu tesisi
ve 756 adet taşkın koruma tesisinin
tamamlanması hedeflenmektedir.
19
DOSYA
Su
İsmail ÜZMEZ
T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı
Orman Genel Müdürü
Türkiye’nin orman
varlığı artıyor
Yaptığımız çalışmalar
ile ormanlarımızı
hem koruduk hem
de alan ve servet
olarak artırdık. Son
13 yılda ormanlık
alanlarımız 1 milyon
500 bin hektar
artırıldı.
Ormanlık alanların büyüklüğü ve değişimleri bugüne kadar gerçekleştirilen
orman envanter değerlendirme sonuçlarına ve yıllara göre;
1973: 20.199.296 ha (Ülke genelinin %26,1’i)
2012: 21.678.134 ha (Ülke genelinin %27,7’si)
1999: 20.763.248 ha (Ülke genelinin %26,7’si)
2015: 22.342.935 ha (Ülke genelinin %28,6’sı)
2004: 21.188.747 ha (Ülke genelinin %27,2’si)
olarak tespit edilmiştir.
Bu envanter sonuçlarına göre
ormanlık alanda son 42 yılda
yaklaşık 2,1 milyon hektarlık artış
olduğu tespit edilmiştir.
Türkiye genelinde ağaçlandırma
çalışmaları
Bakanlığımız, ülkemizin akciğerleri
ormanlarımızı geliştirme ve
genişletmek maksadıyla son
13 yılda muazzam bir çalışma
gerçekleştirmiştir.
Son yıllarda yaptığımız çalışmalar
ile ormanlarımızı hem koruduk hem
20
de alan ve servet olarak artırdık.
Son 13 yılda ormanlık alanlarımız 1
milyon 500 bin hektar artırıldı.
2008-2012 yılları arasında
uyguladığımız “Milli Ağaçlandırma
ve Erozyon Kontrolü Seferberliği
Eylem Planı” kapsamında
hedeflerimizi hep aşarak Trakya
yüzölçümü büyüklüğündeki 2 milyon
429 bin hektar alanda ormanların
geliştirilmesi ve genişletilmesine
yönelik çalışmalar yapılarak
2 milyar adet fidanı toprakla
buluşturduk.
Seferberlikle birlikte ormancılık
tesislerinin ve bozuk ormanların
iyileştirilmesi çalışmalarında
büyük gelişmeler kaydettik. 19922002 yılları arasında yılda ortalama
75 bin hektar alanda çalışılır iken
seferberlik ile bu rakamı 6,5 katına
çıkartarak 500 bin hektar gibi
devasa rakamlara ulaştık.
2003-2015 yılları arasında 13 yılda
toplam 4 milyon 445 bin hektar
alanda ormanların geliştirilmesi ve
genişletilmesine yönelik çalışma
gerçekleştirdik. Bu alanlarda
yaklaşık 3 milyar 500 milyon adet
fidanı toprakla buluşturduk.
2008-2015 yılları arasında;
• 17.043 km uzunluğundaki yol
kenarlarına 11 milyon 582 bin
adet,
• 41.714 adet okul ve üniversite
bahçesine 7 milyon 458 bin adet,
• 19.776 adet ibadethane bahçesi
ve mezarlıklara 3 milyon 164 bin
adet,
• 1.632 adet hastane ve sağlık
ocağı bahçesine 408 bin adet
boylu fidan dikerek ağaçlandırdık.
Ayrıca 150 milyon 710 bin adet
fidanı da vatandaşlarımıza ücretsiz
olarak dağıttık.
2016 yılında da ağaçlandırma
çalışmaları hız kesmeden devam
ediyor.
Bakanlığımızca 2016 yılında da
246 bin hektar alanda çalışılması
ve yaklaşık 250 milyon adet
fidanın toprakla buluşturulması
hedeflenmektedir.
Özel ağaçlandırmalara destek
Bakanlığımızca özel
ağaçlandırmaya büyük önem
verilmekte ve desteklenmektedir.
Özel ağaçlandırmalarda 1986
yılından 2015 yılı sonuna kadar
gerçek ve tüzel kişilerce yapılan
müracaatlar arasından 5.454
adet proje uygulamaya konulmuş
olup 22.330.000 TL’si hibe,
84.905.000 TL’si kredi olmak
üzere 107.235.000 TL kaynak
kullanılmıştır.
Gelir getirici orman projesi ile
orman köylüsüne destek
‘5000 Köy 5000 Orman Eylem
Planı’ ile 2015-2019 yıllarını
kapsayan 5 yıllık sürede 1.396
köyde 6.819 hektar alanda badem,
1.453 köyde 6.785 hektar alanda
ceviz, 53 köyde 463 hektar alanda
kestane, 303 köyde 677 hektar
alanda dut, 294 köyde 6.198 hektar
alanda yabani (delice) zeytin,
150 köyde 2.440 hektar alanda
menengiç ve 1.351 köyde 9.047
hektar alanda fıstıkçamı, alıç, ahlat,
kuşburnu, defne, keçiboynuzu gibi
gelir getirici diğer türlerle 5.000
köyde 32.429 hektar alanda köy
ormanları oluşturulacaktır.
Gelir getirici tür
ağaçlandırmalarından,
özellikle ceviz ve badem
ağaçlandırmalarına, özel
ağaçlandırma çalışmaları
kapsamında özel sektör büyük
rağbet göstermektedir. Ancak bu
konuda arazi bulmada sıkıntılar
yaşanmaktadır.
Orman yangınlarıyla mücadelede
durum
Ülkemiz orman varlığının (21.7
milyon hektar) yaklaşık %60’ına
21
ortalaması olan 8.863 hektarın 2015
yılında etkin mücadele ile 3.219
hektara düşürüldüğü görülecektir.
Orman yangınlarında yangın
başına zarar gören orman
alanının 4,12 hektardan 1,50
hektara düşmesi, yangınlara
erken ve etkili müdahalenin
sonucudur. Bu değerler 2015
yılının orman yangınları ile
mücadelede en başarılı yıl olduğunu
göstermektedir.
1. Derece (çok hassas)
2. Derece
tekabül eden 12,5 milyon hektarını
yangına çok hassas ormanlar
oluşturmaktadır. Akdeniz,
Ege Denizi ve Marmara Denizi
kıyı şeridi içerisinde bulunan
yangına çok hassas ormanlar ve
ülkemizdeki bütün ormanların
yangınlardan korunması ve
çıkan orman yangınlarıyla
mücadelesinde Orman Genel
Müdürlüğü bünyesinde 500 yangın
uzmanı, 2.500 teknik eleman,
5.000 memur ve 11.000 yangın
işçisi olmak üzere toplam 19.000
personel görev yapmaktadır.
Orman yangınları ile mücadelede
görev yapan personelimiz
Antalya ve İzmir’de bulunan
eğitim merkezlerinde uzmanlar
tarafından eğitilmektedir.
Orman yangınlarına sebep olan
nedenler araştırıldığında 20052015 yıllarını kapsayan kayıtlarına
göre %12’sinin yıldırım, geriye
kalan %88’inin ihmal-dikkatsizlik,
kaza ve kasıt olarak insan kaynaklı
olduğu görülmektedir.
Orman yangınlarına karşı
dikkati artırmak için eğitim
ve bilinçlendirme faaliyetleri
yapılmaktadır. Sincap Çocuk
Tiyatrosu çocuklarımıza orman
sevgisi aşılamak için faaliyetlerini
devam ettirmektedir.
Orman yangınlarının erken tespit
edilmesi için 776 kuleden 7 gün 24
saat izlenmektedir. Bu kulelerin
yanında 107 adet kuleden 214
kamera ile ormanlarımız on-line
takip edilmektedir.
22
3. Derece
4. Derece
5. Derece
Orman yangınlarıyla mücadelede
2015 yılı içerisinde 4 amfibik uçak
24 su atar helikopter ve 6 idare
helikopteri olmak üzere toplam
34 araçlık hava aracı ve 534 ilk
müdahale aracı, 979 arazöz, 282 su
ikmal aracı,189 dozer olmak üzere
2300 kara aracı ile yangınlara
müdahale edilmiştir.
2016 yılı yangın sezonu öncesinde
uçak sayısı 5 olarak planlanmış.
Ayrıca arazöz ve ilk müdahale
araçlarına takviyeler yapılmıştır.
Erken müdahale süresi orman
yangınları ile mücadelede en
önemli konulardan biridir. Yangına
ne kadar erken müdahale edilirse
yangının büyüme ihtimali azalır.
Orman yangınlarında ortalama
ilk müdahale süresi 2003 yılında
40 dakika iken 2015 yılında 15
dakikanın altına indirilmiştir. Bu
sürenin kısaltılması Orman Genel
Müdürlüğü’nün yapmış olduğu
yatırım, araç ve personel planlaması
ile mümkün olmuştur. Orman Genel
Müdürlüğü Araç Takip ve Yangın
Yönetim Sistemi ile envanterinde
bulunan ve kiralık olarak hizmet
aldığı bütün hava ve kara araçlarını
takip etmekte ve yangın esnasında
yönlendirerek yangınlara daha etkin
müdahale edilmektedir.
Bu başarı “Alo 177 Orman
Yangını İhbar Hattı”nı kullanarak
yangınları erken haber veren
vatandaşlarımızın ve canı pahasına
görev yapan Orman Genel
Müdürlüğü çalışanlarınındır.
Orman yangınları ile mücadelede
şehit düşen 117 personelimizin
altısının ismi envanterimizde
bulunan 6 adet helikoptere
verilmiştir.
Erozyon kontrolünde iyileştirme
Dünya nüfusundaki artışa paralel
olarak hayvancılık, orman ve tarım
ürünlerine olan talep de artmakta,
sonuçta marjinal alanlarda tarım
yapılmakta, meralar bozulmakta
ve orman alanları daralmaktadır.
Bu durum erozyonunun artmasına,
toprağın üretkenliğinin azalmasına
sebep olmaktadır. Ekosistemdeki
bozulmalar insanoğlunu kuraklık,
açlık, susuzluk, erozyon, sel, taşkın,
hava kirliliği gibi birçok problemle
karşı karşıya getirmektedir.
Türkiye’nin içinde bulunduğu
coğrafi konum, iklim, topografya
ve toprak şartları, ülkemizin arazi/
toprak bozulmasına ve kuraklığa
karşı hassasiyetini artırmaktadır.
Ülkemizde son dönemde çıkan
orman yangınlarını kendisinden
önceki son 10 yıl ile karşılaştıracak
olursak;
Türkiye açısından erozyonun
nedenlerini incelediğimizde orman
ve mera varlığımızın yaklaşık
yarısını tahrip eden insan faktörü
ön plana çıkmaktadır. Doğal
etkenler ise erozyonu artırıcı etki
yapmakta, erozyonla mücadeleyi
zorlaştırmaktadır.
2005-2014 yılları arasında yıllık
çıkan ortalama orman yangını
sayısının 2268 adet, yanan alan
Bu kapsamda Orman
Genel Müdürlüğü’nce insan
müdahalelerinin önlenmesine
Yapılan çalışmalar
neticesinde OECD
Genel Sekreteri
Angel GURRİA
“Türkiye’nin
erozyonla
mücadelede dünya
lideri” olduğunu
açıklamıştır.
dönük idari tedbirler, yüzey
erozyonunu önleme amaçlı
ağaçlandırma ve bitkilendirme
çalışmaları gibi kültürel önlemler
ve bunların yanında hem
yüzey erozyonu hem de oyuntu
erozyonunu durdurmaya yönelik
teraslama, çevirme hendekleri,
çeşitli enine yapılar ve örme
çitler gibi mekanik önlemler
alınmaktadır.
Eski envanterlere göre Türkiye’de
yılda taşınan toprak miktarı 500
milyon ton/yıl iken ülkemizde
yapılan erozyon kontrolü,
ağaçlandırma çalışmaları, bozuk
orman alanların iyileştirilmesi,
meraların iyileştirilmesi,
tarım alanlarında sulama
teknolojilerindeki gelişmeler
ile DSİ tarafından akarsularda
ölçülen sediment verilerinin
değerlendirilmesi neticesinde
taşınan toprak miktarı yaklaşık
168 milyon ton/yıl olduğu tespit
edilmiştir.
Son yıllarda yapılan çalışmalar
neticesinde OECD Genel Sekreteri
Angel GURRİA “Türkiye’nin
erozyonla mücadelede dünya
lideri” olduğunu açıklamıştır.
İklim değişiklikleri kapsamındaki
faaliyetler
Orman Genel Müdürlüğümüzün
faaliyetlerinin çoğu iklim değişikliği
ile mücadelede önemli rol
oynamaktadır. Bu faaliyetlerin
başında orman alanlarını
ağaçlandırma ile artırarak etkin
orman yangını yönetimi ve
ormanların korunması, biyotik
ve abiyotik zararlılara karşı
etkin mücadele, rehabilitasyonla
bozuk ormanları verimli ormana
dönüştürme karbon yutaklarını
artıran faaliyetlerdir. Şube
Müdürlüğü olarak Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi sekreteryasına verilen
yıllık karbon envanteri raporunun
ormancılıkla ilgili kısımlarını
hazırladığımız için yukarıda bahsi
geçen faaliyetlerin etkisi de bu
raporda karbon yutakalarının artışı
olarak görülmektedir.
1-Akdeniz Entegre Orman
Yönetimi Projesi(GEF-5)
Proje Hedefleri: Projenin temel
hedefi Akdeniz ormanlarında iklim
değişikliği ve biyolojik çeşitlilik
fonksiyonlarını ön planda tutan
örnek bir entegre orman yönetim
modelinin geliştirilmesidir.
Proje ile Akdeniz ormanlarında
karbon tutumunun artırılması
ve sera gazı emisyonunun
azaltılmasına katkı sağlanması
amaçlanmaktadır. Proje, GEF5’in
iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik
ve sürdürülebilir orman yönetimi
odak alanlarına hizmet etmektedir.
Bütçesi: 28.550.000 $ (7.120.000 $
Hibe)
23
21.7 milyon
hektarlık ülkemiz
orman varlığının
yaklaşık %60’ına
tekabül eden 12,5
milyon hektarını
yangına çok
hassas ormanlar
oluşturmaktadır.
Uygulama Yılı: 2014-2018 (5 yıl)
Uygulayıcı Kuruluş: Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı
(UNDP)
Yürütücü Kuruluş: OGM Dış
İlişkiler, Eğitim ve Araştırma
Dairesi Başkanlığı
Proje Bileşenleri:
1. Projenin uygulanacağı alanlarda
entegre orman yönetimi için
mevzuat ve kurumsal çerçevenin
geliştirilmesi,
2. Ormancılık sektöründe sera
gazı (GHG) emisyonlarını azaltan
ve karbon stoklarını artıran
yöntemlerin uygulanması,
3. Akdeniz Bölgesi’ndeki doğal
değeri yüksek ormanların
korunması gayesiyle entegre
yönetim anlayışıyla orman
24
köylüsünün sosyo-ekonomik
durumunun geliştirilmesi.
Karbon odaklı silvikültürel
faaliyetler, yangın yönetimi,
rehabilitasyon ve endüstriyel
ağaçlandırma faaliyetlerinin
gerçekleştirilmesi, kurulacak
laboratuvarlar ve etkin biyolojikmekanik mücadelelerle orman
zararlılarının etkisinin azaltılarak
karbon tutulumunun artırılması
yönünde faaliyetler sürdürülmeye
başlanmıştır. Çalıştaylar,
değerlendirme toplantıları,
teknik uygulamalı eğitimler
gerçekleştirilmiştir.
2-Akdeniz Orman Ekosistemlerinin
Ürün ve Hizmet Üretiminin
Küresel Değişiklikler Bağlamında
İyileştirilmesi Projesi (FFEM)
Hedefi: Projenin ana hedefi,
Akdeniz ormanlarından
sağlanan çevresel ürün ve
hizmetlerin sürdürülebilir
şekilde yönetilmesinin veya
iyileştirilmesinin desteklenmesidir.
Proje kapsamında yapılacak
saha çalışmaları sonucunda elde
edilecek bilgi ve deneyimlerin,
partner ülkelerle paylaşılarak
koordinasyonun güçlendirilmesi,
yerel ve katılımcı yaklaşımların
geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
Proje, FAO (BM Gıda ve Tarım
Örgütü) Akdeniz Orman
Ekosistemleri, GIZ, Avrupa Birliği
ve diğer partner kuruluşlar ile iş
birliği içerisinde yürütülmektedir.
Bu projenin yönetiminden FAO ve
Plan Bleu sorumludur.
Bütçesi: 8.5 milyon euro (hibe)
Uygulama Yılı: 2013-2016
Proje Ortakları: Fas, Tunus,
Cezayir, Lübnan, Türkiye
3. Ulusal ölçekte katılımcı yönetim
yaklaşımlarının geliştirilmesi
Uygulayıcı Kuruluş: FAO Silva
Mediterranea Komitesi, Plan Bleu
(Akdeniz’de çevrenin sürdürülebilir
gelişimi üzerine çalışan özel bir
kuruluş)
4. Akdeniz ormanlarının iklim
değişikliğinin etkilerini azaltma
kapasitesinin geliştirilmesi
Yürütücü Kuruluş: Orman Genel
Müdürlüğü/ Dış İlişkiler Eğitim ve
Araştırma Dairesi Başkanlığı
Projenin Bileşenleri:
1. Akdeniz orman ekosistemlerinin
iklim değişikliğinin etkilerine karşı
hassasiyeti ve uyum kapasiteleriyle
ilgili olarak karar almayı
kolaylaştıran araçların ve verilerin
üretilmesi
2. Akdeniz orman ekosistemlerinden
sağlanan ürün ve hizmetlerin sosyal
ve ekonomik değerlerinin tahmin
edilmesi
Akdeniz ormanlarının iklim
değişikliğinin etkilerine karşı
azaltım potansiyelinin artırılması
amacıyla çalıştaylar yapılmıştır.
İklim değişikliğinin olumsuz
etkilerinin azaltılmasında
katılımcı yaklaşımın sağlanması
için bilgilendirme toplantıları
ve eğitimler, orman köylülerinin
iklim değişikliğinin etkileri
üzerine farkındalığının
oluşturulması yönünde eğitimler,
karbon envanterinin tespiti
ve hesaplanması konularında
faaliyetler yürütülmüştür.
25
DOSYA
Su
Prof. Dr. Ahmet Mete SAATÇİ
Türkiye Su Enstitüsü Başkanı
Doğru uygulandığında
HES’ler sürdürülebilir
kalkınma aracı
Türkiye, Ortadoğu,
Balkanlar, Afrika ve
Orta Asya ülkeleri
başta olmak üzere
pek çok ülkeye su
alanında eğitim,
teknoloji transferi,
tecrübe aktarımı
konusunda destek
sağlıyor.
26
Küreselleşen dünyada su
politikaları da sınırları aşmaktadır,
dünyadaki gelişmelere kayıtsız
kalmak mümkün değildir.
Su kaynakları politikamız,
sürdürülebilir kalkınma
hedefleri, ülkemizin ekonomik
ve sosyal kalkınması, AB su
mevzuatı ile uyum ve bölgemizde
yaşanan gelişmeler göz önünde
bulundurularak oluşturulmaktadır.
Su projelerimiz, kısıtlı su
kaynaklarımızın etkin ve
sürdürülebilir kullanımı politikası
doğrultusunda değerlendirilmekte
ve hayata geçirilmektedir. Türkiye,
su alanında gerçekleştirdiği büyük
projeler, yetişmiş insan gücü ve
bilgi birikimi sayesinde bölgesinde
su konusunda lider konuma
gelmiştir ve bölge ülkeleri için
önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Türkiye, Ortadoğu, Balkanlar,
Afrika ve Orta Asya ülkeleri başta
olmak üzere pek çok ülkeye su
alanında eğitim, teknoloji transferi,
tecrübe aktarımı gibi konularda
destek sağlamaktadır. Türkiye Su
Enstitüsü’nün de dâhil olduğu bu
çalışmalar neticesinde ülkemiz
su alanında söz sahibi konumunu
pekiştirmekte, hali hazırda
Ortadoğu, Balkanlar, Afrika ve Orta
Asya ülkeleri ile oluşturulmuş olan
iletişim ağı genişletilerek daha
fazla ülke ile iş birliği fırsatına
ulaşmamız sağlanmaktadır.
Tarım, sanayi ve içme
suyu kullanımı için
yeterli suya erişim
geleceğin en önemli
meselelerinden biri
olacaktır.
Suyun geleceği için öncelikle
çalışmalar
Artan dünya nüfusunun su
ihtiyacının artacağı ve iklim
değişikliği etkileri ile sudan
kaynaklı afetlerin sıklaşacağı
bilimsel çalışmalarla ortaya
konulmaktadır. Tarım, sanayi ve
içme suyu kullanımı için yeterli
suya erişim geleceğin en önemli
meselelerinden biri olacaktır.
Ancak su miktarı kadar önemli olan
diğer bir mesele suyun kalitesidir.
Suyun sürdürülebilirliğinin
güvence altına alınması devletler
ve uluslararası toplum için
temel hedeflerden biridir. Su
kaynaklarımızı geliştirirken
kirliliğe karşı korumak ve gelecek
nesillere mümkün olduğunca
temiz bir şekilde bırakmak
da önem arz etmektedir. Su
kalitesinin korunması konusunda
gereken çalışmalar yapılmalıdır.
Bu noktada, Avrupa Birliği Su
Çerçeve Direktifi (ABSÇD)’nin
temelini oluşturan entegre havza
yönetimi kavramının ülkemizde
yerleştirilmesi su kaynaklarımızda
koruma-kullanma dengesinin
etkin bir şekilde tesisi ve
sürdürülebilirliği açısından çok
önemlidir. Ülkemizde ABSÇD uyum
çalışmaları sürmektedir. Diğer
taraftan yerel düzeyde kentsel su
yönetimine önem verilmelidir.
Toplumun kaliteli suya erişimi
Türkiye Su Enstitüsü (SUEN),
farklı disiplinlerden uzman
kadrosu ile ülkemizde ve dünyada
gerçekleştirilen su ile ilgili
çalışmaları yakından takip etmekte,
su meselelerine ilişkin stratejik
planlamalara katkı sağlamakta,
modelleme çalışmaları ve
geleceğe yönelik senaryolarla
hem ulusal hem de yerel düzeyde
karar vericilere danışmanlık
yapmaktadır.
SUEN, kuruluşundan bu yana
gerçekleştirdiği bilimsel çalışmalar,
ulusal, bölgesel ve küresel su
politikaları ve su sektöründe öne
çıkan pek çok konuda yaptığı
analizler ve ülkemizi yurt dışında
temsil ettiği etkinlikler ile dünya
su sektöründe saygın bir kurum
haline gelmiştir. Bu konumunu,
geliştirdiği uluslararası iş
birlikleri, uluslararası projeler
ve organizasyonunu üstlendiği
ulusal ve uluslararası etkinlikler ile
pekiştirmektedir.
Bir enstitünün çok önemli
vazifelerinden biri de şüphesiz
“eğitim”dir. SUEN kurulduğundan
bu yana 3 farklı kıtadan, 25’i
aşkın ülkeden gelen 500’den fazla
su ve atık su uzmanına yönelik
muhtelif konularda eğitim ve
kapasite geliştirme programları
düzenlemiştir. Yurt dışından gelen
uzmanların yanı sıra yurt içinde
27
Türkiye Su Enstitüsü
geleceğe yönelik
senaryolarla hem
ulusal hem de
yerel düzeyde
karar vericilere
danışmanlık yapıyor.
İSKİ, DSİ, muhtelif belediyelerin su
ve kanalizasyon idareleri gibi su
alanında çalışan önemli kurumların
personeline de içme suyu ve atık
su arıtma tesislerinin dizaynı ve
işletilmesi konularında SUEN
bünyesinde eğitimler verilmiştir.
SUEN bilimsel araştırmalar
ışığında ulusal ve yerel karar
vericilere bilgi sağlama ve eğitim
verme görevini devam ettirecektir.
Sürdürülebilir kalkınma için su
potansiyeli kullanımı
BM Sürdürülebilir Kalkınma
Hedefleri’nin yedincisi herkes
için uygun maliyetli, güvenilir
ve sürdürülebilir enerji temini
28
için devletleri harekete geçmeye
davet ediyor. Bugün dünyadaki
her 5 kişiden birisinin modern
elektrik kaynaklarına erişimi yok.
Diğer taraftan dünyadaki sera
gazı salımının yüzde 60’a yakını
enerji tüketiminden kaynaklanıyor.
Yani önümüzde iki başlı bir sorun
var; insanlara ihtiyaç duydukları
enerjiyi sağlarken aynı zamanda
çevre sağlığını ve küresel iklim
değişikliğini de dikkate almamız
gerekiyor.
Sürdürülebilir kalkınma kısıtlı
su kaynaklarımızın verimli
kullanımını ve entegre yönetimini
gerekli kılmaktadır. Türkiye’nin
yenilenebilir, ucuz ve çevre dostu
olan hidroenerji potansiyelinden
ve su kaynaklarının sağladığı diğer
ekonomik ve sosyal faydalardan
verimli ve sürdürülebilir biçimde
yararlanması amacıyla gerekli
projeler hayata geçirilmektedir.
Doğru şekilde uygulandığı
zaman hidroelektrik santraller
sürdürülebilir kalkınma için
önemli araçlardır. Çevresel,
sosyal ve ekonomik anlamda
sürdürülebilirlik dengesini
dikkate alarak kurulan ve işletilen
depolamalı barajlar, çok yönlü
kullanım olanakları sayesinde, hem
sera gazı salınımına yol açmadan
elektrik üretimine katkı sağlarken
hem de kurak zamanlarda
içme ve sulama suyu ihtiyacını
karşılamaktadır. Bu çerçevede,
başta GAP Bölgesi olmak üzere
ülkemizdeki baraj, hidroelektrik
santrali ve sulama projelerini bir
an önce gerçekleştirmesine ilişkin
çalışmalar sürdürülmektedir.
Su kaynaklarının iyi yönetilmesi
bilimsel çalışmalar ile politik ve
yasal uygulamalar arasındaki
bağlantının kurulması ve
disiplinlerarası iş birliği
sağlanması ile mümkündür.
Suyun tüm yönleriyle bütüncül
bir bakış açısıyla ele alınması
gerekmektedir. SUEN, DSİ,
SYGM, MGM başta olmak üzere
Bakanlığımızın tüm kurumları
ile iş birliği içinde bu doğrultuda
çalışmalarını sürdürmektedir.
Sürdürülebilir
kalkınma kısıtlı su
kaynaklarımızın
verimli kullanımını ve
entegre yönetimini
gerekli kılıyor.
29
DOSYA
Su
Mehmet Turgut DEDEOĞLU
İLBANK A.Ş.
Genel Müdürü
Misyonumuz, temiz
suya erişmeyen kent
kalmasın
Bankamız yerel
yönetimlere,
kentlerdeki suyun
sağlanmasına
yönelik yenilikçi,
akılcı ilkeleri
ve sorumlu
yaklaşımımızla
öncülük etmektedir.
30
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra
başlatılan kalkınma hamlesi
çerçevesinde, şehir ve
kasabalarımızın yeniden imar
ve inşası konusunda önemli
görev ve sorumluluklar üstlenen
İller Bankası A.Ş.’nin temeli,
Büyük Önderimiz Mustafa Kemal
Atatürk’ün talimatlarıyla;
• Belediyelerin imar faaliyetlerini
finans etmek üzere, 11 Haziran
1933 tarihinde 2301 sayılı
Kanun’la, 15 Milyon sermaye
ile ‘Belediyeler Bankası’ adıyla
kurulmuştur.
• Bankanın Kuruluş Kanunu
uyarınca yalnız Belediyelere
yönelik faaliyetlerde bulunması,
kuruluş sermayesinin, hızlı
nüfus artışı ve şehirleşmeye
paralel olarak artan kredi
ihtiyacını karşılayamaması
ayrıca mali kaynağa ve teknik
yardıma muhtaç İl Özel İdareleri
ile köylerin bu yardım dışında
bırakılması ve faaliyet sahasının
daha genişletilmesi gibi hususlar
göz önünde bulundurularak
Belediyeler Bankası’nın değişik
bir bünyeye sahip kılınması
düşünülmüş ve bu düşünceyle
kurulan Belediyeler Bankası’nın,
Mahalli İdareler İmar Bankası’na
dönüştürülmesi için 29.07.1944
tarihinde T.B.M.M.’ye sunulan
kanun tasarısı hazırlanmıştır. Bu
tasarının Bütçe Komisyonunda
görüşülmesi sırasında Bankanın
adı ‘İller Bankası’ olarak
değiştirilmiştir.
• İl Özel İdareleri, Belediyeler ve
Köyleri de içine alan İller Bankası
Genel Müdürlüğü’nün kurulması,
13.06.1945 tarihinde kabul edilen
ve 23.06.1945 tarihinde de Resmi
Gazete’de yayınlanan 4759 sayılı
Kanun’un yürürlüğe girmesiyle
Belediyeler Bankası’nın
görevlerini üstlenerek resmen
kurulmuştur.
• 26.01.2011 tarihinde T.B.M.M.
tarafından kabul edilen ve Resmi
Gazete’nin 08.02.2011 tarihli
nüshasında yayınlanan 6107
sayılı Kanun’la ‘İller Bankası A.Ş.’
ismini almıştır.
• İller Bankası A.Ş. özel hukuk
hükümlerine tabi, tüzel kişiliğe
sahip, özel bütçeli Anonim Şirketi
statüsünde bir kalkınma ve
yatırım bankasıdır.
İller Bankası; yerel yönetimlerin
içme ve kullanma suyu
ihtiyaçlarında temiz ve sağlıklı
suya ulaşma konusunda
uluslararası standartlarda proje
üretmek, geliştirmek, finansman
sağlamak ve gelecekte temiz
suya ulaşamamış yerel yönetimin
kalmaması için İlbank ailesi ve
yerel yönetimlerimizle beraber tüm
gücümüzle çalışmayı kendisine
misyon edinmiştir.
en ücra yerel yönetimlere bile
hizmet götürülmesine katkıda
bulunmuş ve bulunmaya da devam
etmektedir.
Bankamızın genel vizyonu ise
kentlerin geliştirilmesi sürecine
öncülük eden, hizmet kalitesi
kanıtlanmış uluslararası bir
kalkınma ve yatırım bankası
olmaktır. Bu doğrultuda Bankamız
yerel yönetimlere, kentlerdeki
suyun sağlanmasına yönelik
yenilikçi, akılcı ilkeleri ve sorumlu
yaklaşımımızla öncülük etmektedir.
Su, dünyamızı diğer gezegenlerden
farklı kılmaktadır. Dünyanın 4’te
üçü su ile kaplı olmasına karşılık
bu suların çok azı içme suyu olarak
kullanılabilecek tatlı sulardır.
Dünya Sağlık Teşkilatı’nın verilerine
göre 3. dünya ülkelerindeki
hastalıklarının %80’i sağlıksız
ve yetersiz su kullanımından
kaynaklanmaktadır. Yılda 2 milyar
insan bu hastalıklardan birine
yakalanmakta ve 5 milyon insan
bu hastalıklardan ötürü hayatını
kaybetmektedir[1].
Kuruluş amacı doğrultusunda,
Genel Müdürlüğümüz bünyesindeki
gerek Daire Başkanlıkları gerekse
tüm yurt genelindeki 18 Bölge
Müdürlüğümüz aracı ile yerel
yönetimlerin sağlıklı içme suyu
temini için yıllar süren etüt,
proje ve yapım aşamalarında
titiz çalışmalar yürütmekte ve
kentlerimizi sağlıklı içme suyuna
kavuşturmada, ülkemizdeki
Hepimizin bildiği gibi küresel
ısınmanın getirdiği mevsim
kaymaları ile birlikte yağışlardaki
düzensizlikler, su kaynaklarını
tehdit etmektedir. Dünyadaki
mevcut suların sadece %2 - 2,5’
luk bir kısmı kullanılabilir su
niteliği taşımakta olup ülkemizde
ise 112 milyar m3’ lük tüketilebilir
yerüstü ve yeraltı su potansiyelinin
yılda ortalama 44 milyar m3’ü
31
32
kullanılmaktadır. Ülkemiz
sanıldığının aksine su zengini
bir ülke değildir. Kişi başına
düşen yıllık su miktarına göre
ülkemiz, su azlığı yaşayan bir
ülke konumundadır (Kişi başına
düşen yıllık kullanılabilir su
miktarı 1.519 m3 civarındadır[2].
Dolayısıyla küresel ısınmanın
sonuçları ülkemizde fazlasıyla
hissedilmektedir (Akarsu rejimleri
gözle görülür şekilde azalmıştır).
kullanma suyuna olan talep her
geçen gün artmaktadır. Ancak yeni
su kaynakları bulmak ve arıtma
işleminden sonra şebeke sistemi
yolu ile bu su kaynağını yerleşim
yerine getirerek tüketicilerin
hizmetine sunmak hem ekonomik
açıdan hem de teknik açıdan
oldukça zor ve pahalı bir iştir. Su
kaynaklarını korumak, arıtmak
ve tüketicinin hizmetine sunmak
önemli bir maliyet oluşturmaktadır.
Ülkemizde bölgesel yağış
rejimlerinin çok farklı seyretmesi
ve kuraklık indekslerinin geçiş
bandının farklılık göstermesi
birtakım zorluklar meydana
getirmektedir. Buna karşın
şehirleşmeyle birlikte nüfus ve
gelir düzeyi arttıkça içme ve
Bu nedenle içme suyu
problemlerinin çözümünde, yeni
su kaynağı arayışına başlamadan
önce mevcut şebekedeki su
kayıplarının azaltılması ile ilgili
çalışmalara öncelik verilmelidir.
Uluslararası Su Servisi Birliği’nin
(IWSA) 1991 yılında yaptığı bir
çalışmaya göre gelişmiş ülkelerde
su kaybı %8–24, yeni sanayileşen
ülkelerde %15–24 ve gelişmekte
olan ülkelerde %24–45 arasında
olduğu rapor edilmiştir[3].
AWWA Kayıp Tespit Etme ve
Sorumlu Komitesi’ne göre şebeke
sisteminde su kaybı %10’nun
altında olmalıdır. Bu değer kabul
edilebilir sınır değeridir. Şebeke
sisteminde kayıp oranı %10–25
arasında ise seviye orta ve
indirilebilir. Kayıp oranı %25’in
üstünde ise mutlaka gerekli
önlemler alınmalıdır[3]. Birleşmiş
Milletler Çevre Programı (UNEP)’nın
yaptığı bir çalışmaya göre; su kayıp
miktarları Almanya, Danimarka
ve Finlandiya gibi gelişmiş
ülkelerde %15 değerinin altında
kalırken Macaristan, Slovenya ve
Bulgaristan gibi ülkelerde %35–50
civarında seyretmektedir. 2007
yılı verilerine göre İngiltere’deki
şebeke sistemindeki su kaybı
%15’tir.
Türkiye’deki şebeke sistemindeki
su kayıplarının yaklaşık %4045 dolaylarında olduğu tahmin
edilmekte olup kayıpların yüksek
olmasını etkileyen birçok faktör
bulunmaktadır[4]. Bu faktörlerin
başlıcaları; şebeke sistemindeki
boru yaşı ve depolardaki
sızdırmazlık problemi, şebekede
yetersiz bakım, su dağıtımında
doğru planlama yapılmaması,
abone bağlantı noktalarından
sızma, su kayıplarını izleme
ve kontrol etme sistemlerinin
bulunmaması…
Sağlıklı içme suyuna ulaşmak,
temin etmek, bunun yerleşimlere
ulaştırılması, tesislerin
işletilmesi ve nihai olarak
tüketimi konusunda yerel
yönetimlerimizin bilinçlendirilmesi
ile eğitimi konularında İller
Bankası, tüm teknik ekibi ile
birlikte yıllarca edinmiş olduğu
tecrübe ve deneyimlerini yerel
yönetimlerimizin ilgili birimlerine
aktarmaktadır.
Bu kapsamda eğitim, seminer ve
çalıştaylar düzenlemek suretiyle
yerel yönetimlerimize öncülük
etmektedir. İller Bankası kendi öz
kaynakları ve uluslararası finans
kuruluşlarından aracılık edilmek
suretiyle sağladığı finansla,
dünya standartlarındaki içme
suyu tesislerinin etüt, planlama,
projelendirme, ihale, inşaat yapım
süreçlerini yerel yönetimlerin
adına kendi personeli ile birlikte
hayata geçirmek suretiyle yerel
yönetimlerimizi sağlıklı içme suyu
tesislerine kavuşturmaktadır.
İçme suyu ve altyapı problemlerinin
çözümünde finansman sağlamak
amacıyla Bankamız gerek kendi
bünyesinde gerekse diğer Bakanlık
ve Kurumlarla koordinasyon
halinde birtakım projeler
geliştirmiştir:
İç kaynaklardan elde edilen
finansman türleri
Ülkemizde altyapı yatırımları,
diğer ülkelerde olduğu gibi,
1980’li yılların ortalarına kadar
hemen hemen tamamı kamu
sektörü (mahalli idareler ve
merkezi hükümet) tarafından
gerçekleştirilmiştir. Bu yatırımların
iç kaynaklı finansman kaynağı
ise çok büyük ölçüde bütçe
ve vergi gelirleri olmuştur.
Belediyelerimizin tüm altyapı
ve diğer yatırımları verilen yetki
ölçüsünde İller Bankası’nın kendi
öz kaynaklarından sağlamış olduğu
kredi, Banka karından hibe, dış
kaynaklardan kredi kullanımına
(AYB, SİCA, Dünya Bankası) aracılık
etme şeklinde desteklenmekte
ve hayata geçirilmektedir. İller
Bankası, yerel yönetimlerin
tüm altyapı yatırımlarında ve
özellikle şehirlerimize sağlıklı
içme suyu temin edilebilmesi
için düşük faiz ve uzun vadede
kredi olanakları sunmak suretiyle
yerel yönetimlerin finansal
olarak desteklenmesine ciddi
anlamda katkı sağlamaktadır.
Bu anlamda yerel yönetimlerin
söz konusu yatırımlarının hayata
geçirilmesinde, İller Bankası
sağlamış olduğu gerek teknik
destek (Proje, kontrollük, teknik
danışmanlık vs.) gerekse finansal
destek ile önemli rol oynamıştır.
İller Bankası’na yerel yönetimlerle
olan bu ilişkileri geçmişte olduğu
gibi günümüzde de her geçen gün
artarak devam etmektedir.
1.a) Banka karından kullandırılan
hibeler
1.a.a) Kırsal Projeler Ödeneği:
İl Özel İdareleri tarafından
yerine getirilen köylerin teknik
ve sosyal altyapı hizmetlerinin
finansmanında %100 hibe olarak
kullandırılmaktadır.
1.a.b) Etüt ve Proje Hizmetleri
Ödeneği: Nüfusu 200.000’in altında
olan belediyelerin harita, imar
planı, içme suyu, kanalizasyon,
arıtma tesisi, atık su, katı atık, kent
bilgi sistemi ve benzeri kentsel
altyapı projelerinde, proje bedelinin
en fazla %50’si oranında hibe
katkı sağlanır. Geri kalan %50’lik
kısım için ise Bankamızdan düşük
faiz oranı ve uzun vadede kredi
kullandırılabilmektedir.
1.a.c) Acil İçmesuyu Ödeneği:
Bu ödenek, belediyelerin acil su
sıkıntısının giderilmesine yönelik
malzeme (boru, motopomp, vana ve
buna benzer) temini işlerinde %100
hibe olarak kullandırılmaktadır.
1.b) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı ile yapılan protokoller
kapsamında kullandırılan hibeler
1.b.a) 6306 sayılı Afet Riski
Altındaki Alanlarda ve Gecekondu
Bölgelerinde Kentsel Dönüşüm
Projesi Ödeneği
Nüfusu 200.000’in altında olan
belediyelerin her türlü harita,
jeolojik-jeoteknik etüt ve imar
planı işlerinin finansmanın %50’si
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
döner sermaye gelirlerinden kalan
%50 İller Bankası’nın karından
karşılanmaktadır
1.b.b) Altyapı Projelerini
Destekleme Protokolü Ödeneği
Nüfusu 200.000’in altında olan
belediyelerin altyapı sorunlarının
çözümüne yönelik yürütülecek
altyapı projelerinden içme suyu,
atık su, derin deniz deşarjı, katı
atık, yağmur suyu ve arıtma
tesisleriyle ilgili her türlü
proje, analiz ve/veya fizibilite
sorunlarının çözümüne yönelik
genel çerçeveyi oluşturmak,
karşılıklı sorumluluk ve iş birliği
düzeylerini belirlemek üzere
finansmanın %50’si Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı döner sermaye
gelirlerinden, kalan %50 İller
Bankası karından karşılanmaktadır.
1.c) Su ve Kanalizasyon Altyapı
Projeler (SUKAP) Programı
kapsamında kullandırılan hibeler
SUKAP Programı kapsamında
Yüksek Planlama Kurulu Kararı
ile nüfusu 25.000 ve altında olan
belediyelerin içme suyu, içme
suyu arıtma, kanalizasyon şebeke,
33
atık su arıtma ve yağmur suyu
projelerini kapsamaktadır. Bu
kapsamda söz konusu projelere
katkı sağlamak amacıyla Kalkınma
Bakanlığı tarafından teklif edilen
ve Maliye Bakanlığı’nca Genel
Bütçeden Bankamıza aktarılan
ödenekten %50’si oranında hibe
desteği sağlanmaktadır. Geriye
kalan proje bedelinin %50’sine
ise uzun vadeli ve düşük faizli
kredi imkanı sağlanmaktadır.
Program dahilinde olup
nüfusu 25.000 üzerinde olan
Belediyelere ise borç stoku limiti
şartı aranmaksızın uzun vadeli
ve uygun faiz oranlarıyla kredi
kullandırılmaktadır. Ödenekten
Yararlanacak Belediyeler, Yüksek
Planlama Kurulu Kararı ile
belirlenmektedir.
Ülkemizdeki içme suyu şebekesine
sahip belediye sınırları içerisindeki
nüfusun toplam belediye nüfusuna
oranı %99’a ulaşmıştır. SUKAP
projesi ile beldelerde insan
sağlığını doğrudan etkileyen
içme suyu kalitesinin artırılması,
yeni su kaynaklarının işletmeye
alınması sağlanmıştır. SUKAP ile
ayrıca ülke genelinde belediyelerin
kanalizasyon altyapısı ve atık
su arıtma tesisi ihtiyaçları
karşılanarak çevreye duyarlı
şehir altyapıları oluşturulması
hedeflenmiş olup program,
Bankamız tarafından başarıyla
yürütülmekte olup uygulama
projesi olmayan yerel yönetimlerin
proje hazırlık çalışmaları yine
Bankamız tarafından desteklenerek
yapılmaktadır.
Dış Kaynaklardan Elde Edilen
Finansman Türleri
İller Bankası, yerel yönetimlerin,
içme suyu, kanalizasyon, katı
atık, yenilenebilir enerji, enerji
verimliliği ve kentsel ulaşım
projelerimin finansmanına
yönelik olarak, dış kaynaklı kredi
alternatifini de belediyelerimize
sunmaktadır.
İller Bankası, bu kapsamda
Dünya Bankası, JICA, Avrupa
Yatırım Bankası ile ortak projeler
34
yürütmekte, İslam Kalkınma
Bankası, Alman Kalkınma Bankası,
Fransız Kalkınma Ajansı ile yeni
çalışma alanlarının müzakerelerini
yürütmektedir.
Belediye hizmet ve projelerinin
finansmanına yönelik olarak, Dünya
Bankası ile İller Bankası arasındaki
iş birliği 2006 yılına dayanmaktadır.
2006 yılında imzalanan 212,9
milyon auroluk kredi anlaşmasını,
2010 yılında imzalanan, 178,2
milyon euroluk ikinci kredi
anlaşması izlemiştir.
Dünya Bankası ile birlikte
yürütmekte olduğumuz,
şehirlerimizin ekonomik sosyal
ve çevresel sürdürülebilirliğini
önceleyen 300 milyon dolar
büyüklüğündeki “Sürdürülebilir
Şehirler Projesi”, imza aşamasına
hızla yaklaşmaktadır.
JICA ile İller Bankası arasındaki iş
birliği, 2011 yılında imzalanan 12,7
milyar japon yeni büyüklüğündeki
kredi anlaşması ile başlamış olup
bölgelerinde koruma altındaki
Suriyelileri barındıran yerel
yönetimlerin altyapı projelerini
finanse etmek üzere, bu yılın mayıs
ayında imzalanan 45 milyar japon
yeni tutarındaki kredi anlaşması
ile devam etmektedir. Bu proje
kapsamında, 30.12.2015 tarihinde
Gaziantep Su ve Kanalizasyon
İdaresi (GASKİ) ile 11.350.000 bin
JPY ve Hatay Su ve Kanalizasyon
İdaresi (HATSU) ile 5.150.000 bin
JPY tutarında alt kredi anlaşmaları
imzalanmıştır.
Avrupa Yatırım Bankası’ndan, 2012
yılında yerel yönetimlerimizin
altyapı projelerinin finansmanına
yönelik olarak 150 milyon euroluk
kaynak sağlanmış, kent içi ulaşım
ve enerji verimliliği alanlarını
kapsayan yeni kredi paketi
üzerinde görüşmeler devam
etmektedir.
Belediye hizmet ve yatırımlarında,
Kamu Özel İş Birliği Modeli’nin
uygulanması, İller Bankası’nın özel
önem verdiği bir alandır.
Kamu Özel İş Birliği Modeli ile
belediyeler hem bütçelerine yük
getirmeden birçok yatırımı hayata
geçirme fırsatı bulacak hem de
tesislerin daha doğru işletilmesi
ile birlikte vatandaş daha kaliteli
hizmet alacaktır.
İller Bankası, Kamu Özel İş
Birliği Modeli’nin, Belediyelerde
yaygınlaştırılması konusunda, IFC
(Uluslararası Finans Kuruluşu) ve
EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma
Bankası ile ortak çalışmalar
yürütmektedir.
İller Bankası olarak dış
finansman ile; seçilen
belediyelerde “kentsel altyapı
hizmetlerinin” desteklenmesi,
yerel yönetimlerde sürdürülebilir
finans mekanizmasının oluşumuna
katkıda bulunulması, su kalitesini,
atık su ve katı atık yönetim ve
kent içi ulaşım hizmetlerinin
iyileştirilerek yerel yönetimlerin
altyapısının geliştirilmesi
ve kurumsal kapasitelerinin
artırılması sağlanmaktadır.
İller Bankası, altyapı sektöründe
uzmanlaşmış bir kurum olarak;
Sağlıklı ve sürdürülebilir içme
suyu ihtiyacının karşılanması ve
atık suyun bertarafı konusunda,
yerel yönetimlere (Belediyeler, İl
Özel İdareleri, Su ve Kanalizasyon
İdareleri, Belediyelere bağlı
birlikler) olan desteğini her geçen
gün artırarak, tecrübe ve bilgi
birikimini paylaşımında bulunup
içme suyu ve atık su sektörüne
öncülük eden aktörlerden birisidir.
Bu anlamda kapsam olarak, suyun
temin edildiği kaynaktan, kullanım
yerine kadar, hiçbir kirleticiyle
temas etmeden, sıhhi ve fenni bir
biçimde getirilmesini sağlayan,
su iletim, aktarma, depolama
ve gerekirse arıtma tesislerinin
projelendirilmesinden inşasına
kadar, ayrıca oluşan atık suyun,
ayrık sistem olarak projelendirilip,
maksimum sızdırmazlık
sağlanarak, atık su arıtma tesisi
aracılığıyla sıhhi ve fenni bir
biçimde alıcı ortama deşarjı
ekonomik verimlilik, çevre koruma
ve sosyal yapılanma etrafında
oluşturulmuştur. Su kaynaklarının
planlanmasında ve yönetiminde
arz yönlü çözümlerden talep yönlü,
teknik verimliliği dikkate alan,
çevreye önem veren çözümlere
doğru bir sıçrama görülmüştür[5].
gerçekleştirilerek, tüm süreci
yürüten uzman bir kuruluştur.
Bankamızın bu konulara yaklaşım
ilkelerinden birisi de akılcılıktır.
Bu ilke ile planlama ve yönetimde,
kapsamlı ve çok sektörlü ele alış
ön plana çıkmıştır. Politikalar
İller Bankası kurulduğu 1933
yılından bugüne kadar kurumsal
olarak edindiği bilgi birikimi ve
deneyimi ile sorumluluk bilinciyle
hizmetlerine devam edecektir.
KAYNAKÇA:
1. Dünya Sağlık Örgütü (WHO).
(1992). Dünyamız ve sağlığımız
raporu.
2. http://www.dsi.gov.tr/toprak-vesu-kaynaklari, Son erişim tarihi:
01.04.2016
3. Ekinci, B., (2015). Su kaynaklarının
verimli kullanılmasına yönelik örnek
ülke uygulamaları ve ülkemizde
bu çalışmaların uygulanabilirliği,
Orman ve Su İşleri Bakanlığı,
Ankara, 108.
4. Pala, B., Latifoğlu, A. İçmesuyu
Şebekelerinde Oluşan Su Kayıpları:
Kayseri ili örneği.
5. Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği (TMMOB). (2008). Şehir
Plancıları Odası Su Komisyonu,
Bölge ve Kent Planlama ile Su
Tüketim İlişkisi: Dünya ve Ankara
Örnekleri, 227.
35
DOSYA
Su
Sadrettin KARAHOCAGİL
GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı
GAP Bölgesi’nde
gerçekleştirilen
yatırımlar bölgenin
ekonomik ve sosyal
gelişimini hızlandırdı,
ülke ekonomisine
katkısını artırdı.
36
Uluslararası Marka
Proje: GAP
Güneydoğu Anadolu Projesi
(GAP), Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nin sahip olduğu kaynakları
değerlendirerek, bu yörede yaşayan
insanlarımızın gelir düzeyini ve
yaşam kalitesini yükseltmeyi,
bölgelerarası farkları gidermeyi
ve ulusal düzeyde ekonomik
gelişme ve sosyal istikrar
hedeflerine katkıda bulunmayı
amaçlayan ve uluslararası
alanda marka değeri olan bir
bölgesel kalkınma projesidir.
Çok sektörlü, sürdürülebilir
insani gelişmeye dayalı, bölgenin
rekabet gücünü artırmayı,
ekonomik ve sosyal bütünleşmeyi
güçlendirmeyi hedefleyen,
entegre bir bölgesel kalkınma
projesi olarak uygulanmakta olan
GAP, hazırlandığı dönem dikkate
alındığında, bugün ağırlıklı olarak
vurgulanan yenilikçi yaklaşımları
da içeren vizyoner bir bakış açısıyla
planlanmıştır.
Proje alanı Fırat-Dicle Havzası ile
yukarı Mezopotamya ovalarında
yer alan 9 ili (Adıyaman, Batman,
Diyarbakır, Gaziantep, Kilis,
Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak)
kapsamaktadır. GAP kapsamındaki
illerin alan ve nüfus büyüklüğü,
Türkiye’nin ortalama %10’u
civarındadır.
GAP, 1970’lerde bölgenin
su ve toprak kaynaklarının
geliştirilmesine dayalı bir
program olarak ele alınmış;
Fırat-Dicle Havzası’nda sulama
ve hidroelektrik enerji üretimine
yönelik 22 baraj, 19 hidroelektrik
santrali ile 1,8 milyon ha alanda
sulama yatırımlarının yapımı
planlanmıştır. Projenin, enerji
santrallerinin toplam kurulu
gücü 7476 MW olup yılda 27
milyar kilovat-saat enerji üretimi
öngörülmüştür.
GAP Projesi
gelecek kuşaklar
için kendilerini
geliştirebilecekleri bir
ortam yaratılmasını
amaçlayan
sürdürülebilir insani
kalkınma felsefesi
üzerine kurulmuştur.
GAP, 1989 yılında hazırlanan
Master Plan ile tarım, sanayi,
ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal
ve kentsel altyapı yatırımlarını
da içine alan bir bölgesel
kalkınma projesine dönüşmüştür.
Proje, gelecek kuşaklar için
kendilerini geliştirebilecekleri
bir ortam yaratılmasını
amaçlayan sürdürülebilir insani
kalkınma felsefesi üzerine
kurulmuştur; kalkınmada adalet,
katılımcılık, çevre korunması,
istihdam, mekânsal planlama,
alt yapı geliştirilmesi, yatırım
uygulamalarında kamu-özel sektör
ve halk katılımının sağlanması
GAP’ın temel stratejileridir.
kapsayan beş yıllık süre içerisinde
başta sulama olmak üzere temel
altyapı yatırımlarının büyük
ölçüde tamamlanması, ekonomik
kalkınmanın ve sosyal gelişmenin
sağlanmasına yönelik öncelikli
program ve projelerin uygulamaya
geçirilerek bölgesel gelişmenin
hızlandırılması amacıyla GAP
Eylem Planı (EP) hazırlanmıştır.
Bölgesel kalkınmanın planlanması,
programlanması, yönlendirilmesi,
yatırımların izleme-değerlendirme
faaliyetlerinin yürütülmesi ve
kurumlar arası koordinasyonun
sağlanması amacıyla 1989 yılında
GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Teşkilatı kurulmuştur.
GAP Eylem Planı, gerekli
ek finansman önceden
programlanarak ve bütçeyle
ilişkilendirilerek uygulamaya
konulmuştur. 1990-2007
döneminde Bölge’ye yılda ortalama
%7 pay ayrılırken bu oran, 2009
ve 2010 yıllarında %14,4’lere
yükselmiş, 2008-2015 dönemi
ortalaması ise %10,5 olmuştur.
2007 yılında GAP kapsamındaki
bütün gelişmeler gözden
geçirilmiş; 2008-2012 dönemini
2008 - 2012 dönemini kapsayan
EP çerçevesinde belirlenen
hedeflerin hemen hemen tamamı
37
GAP kapsamında
bugüne kadar
19 baraj
tamamlanmıştır.
Toplam 1032,6
kilometre ana kanal
inşa edilmiştir.
yakalanmış, bölgesel gelişmede
önemli adımlar atılmıştır. Bu
dönemde başlatılan yatırımların
bitirilmesi, yapılan yatırımlarla
doğan potansiyelin ekonomik,
sosyal ve kültürel gelişimin
hızlandırılması yönünde tam olarak
kullanılması ve Bölge’nin rekabet
gücünün artırılması amacıyla
ikinci GAP Eylem Planı (20142018) hazırlanarak uygulamaya
konmuştur.
GAP EP (2014-2018)’de yaşam
kalitesi yüksek şehirlerin
oluşturulması yeni bir eksen
olarak yer almaktadır. Ulaşım ve
konut altyapısının üst standartlara
çıkarılması, insan kaynakları
ve kurumsal kapasitenin
geliştirilmesi, modern sulama
tekniklerinin uygulanması,
rekabetçi ürün türlerine geçiş,
pazarlama olanaklarının
genişletilmesi, doğal ve kültürel
dokunun değerlendirilmesi ve
lojistik merkezlerinin kurulması
gibi ekonomik ve sosyal kalkınmayı
kolaylaştırıcı politikalarla Bölge’nin
rekabet gücünün artırılması
hedeflenmektedir. Şehirlerde
yaşanabilirliğin artırılması,
kültür turizmi, güneş enerjisi,
organik tarım, yenilenebilir
enerji, inovasyon ve rekreasyon
çalışmaları yeni dönemin önemli
unsurları olacaktır.
38
yy 2007 yılında GAP Bölgesi’nde
%16,9 olan işsizlik oranı, 2012
yılında %12,4’e kadar gerilemiş
ancak 2013 yılında Türkiye
genelinde yaşanan işsizlik
oranındaki artış 2014 yılında
da devam etmiştir. Bu durum
Bölge’ye de yansımıştır. 2014
yılında işsizlik oranı %15,6’ya
çıkmıştır. İş gücüne katılma oranı
2008 yılında %35,7, 2014 yılında
%41,3 ve istihdam oranı da 2008
yılında %30,1, 2014 yılında %34,8
olarak gerçekleşmiştir.
yy Son yıllarda GAP Bölgesi’nden
yapılan ihracat düzeyinde dikkate
değer bir artış olmuştur, 2002
yılında 689 milyon dolar iken
2007 yılında 3,3 milyar dolara,
2015 yılında 8,8 milyar dolara
yükselmiş; Bölge’den yapılan
ihracatın ülke ihracatı içindeki
payı %2’den sırasıyla %3,1 ve
%6,1’e çıkmıştır.
yy Bölge genelinde verilen
teşviklerde de özellikle 2012
yılında yayınlanan Yeni Teşvik
Yasası ile önemli artışlar
meydana gelmiştir.
Eğitimde her kademede fiziki ve
beşeri altyapının geliştirilmesi
için önemli adımlar atılmıştır.
yy 2008-2015 döneminde
okulöncesi, ilköğretim ve
ortaöğretimde toplam 22.658
derslik açılmış, derslik başına
düşen öğrenci sayısı azalmıştır.
yy Bölge’de 6 yeni üniversite
kurulmuş ve devlet üniversitesi
sayısı 9’a çıkarılmıştır. Bu
üniversitelere yaklaşık 2 milyar
liranın üzerinde kaynak tahsis
edilmiştir. 2007 yılından sonra
31 fakülte, 11 yüksekokul ve 4
enstitü olmak üzere toplam 46
yeni bölüm açılmıştır.
Eylem planları (2008-2015)
çerçevesinde önemli gelişmeler
yy Üç teknopark faaliyete geçmiştir.
Eylem Planı’yla birlikte GAP
Bölgesi’nde gerçekleştirilen
yatırımlar Bölge’nin ekonomik ve
sosyal gelişimini hızlandırmış,
ülke ekonomisine katkısını
artırmıştır.
yy 2008-2012 döneminde 9.100
öğrencilik yurt kapasitesi
oluşturulmuştur. Sadece 2015
yılında 7 ilde 15.701 öğrenci
kapasiteli 15 yurt binası kiralama
yoluyla hizmete açılmıştır.
Sağlık hizmetlerinin altyapısı
güçlendirilmiş ve hizmet kalitesi
artırılmıştır.
yy 2002 yılında 63 hastane, 8.223
yatak mevcut iken 2007 yılında
96 hastane, 9.980 yatak ve
2014 yılında hastane sayısı
123’e, yatak sayısı 16.895’e
yükselmiştir.
yy 10 bin kişiye düşen hasta yatağı
sayısı 2002 yılında 12,4’ten, 2007
yılında 13,9’a ve 2014 yılında
20,5’e yükselmiştir.
yy Uzman hekim sayısı 2002
yılında 4.430 iken 2007 yılında
9.980’e ve 2014 yılında 10.085’e
ulaşmıştır.
Sosyal koruma ve sosyal hizmet
gibi önemli alanlarda tasarlanan
yatırımların sosyal göstergelere
yansıması olumlu olmuştur.
yy GAP Eylem Planı ile birlikte
ilk olarak GAP illerinde Sosyal
Destek Programı (SODES)
uygulanmaya başlanmıştır.
yy Yine Eylem Planı ile birlikte ilk
olarak uygulamaya konulan
Cazibe Merkezleri Destekleme
Programı (CMDP) Diyarbakır,
Şanlıurfa ve Gaziantep’te devam
etmektedir.
yy Her kesimden insanımızın
sportif faaliyetlerini
gerçekleştirebileceği spor
salonları ve yüzme havuzları
yapılmış ve yapılmaya devam
edilmektedir.
yy Toplumun kırılgan kesimlerinin
ihtiyaç duyduklarında sağlıklı ve
güvenli bir yaşam sürebilecekleri
bakım ve sosyal koruma, sosyal
hizmet, engelsiz yaşam ve
gençlik merkezleri gibi 47 sosyal
kurum 2008-2015 döneminde
hizmete açılmıştır.
yy GAP’a bağlı Çok Amaçlı Toplum
Merkezi sayısı 44’e ulaşmıştır.
Kentsel altyapı, içme
suyu ve konut ihtiyacının
karşılanmasına yönelik yatırımlar
hızlandırılmıştır.
yy 2003-2015 döneminde GAP
illerinde 55.454 konutluk
uygulama yürütülmüştür, 44.698
konut tamamlanmış, 10.756
konut inşaatı devam etmektedir.
yy Bölgedeki tüm illerin içme suyu
sorunu giderilmiştir.
Sulama ve temel altyapı
yatırımlarında önemli merhaleler
kat edilmiştir.
yy GAP kapsamında bugüne kadar
19 baraj tamamlanmıştır.
yy Toplam 1032,6 kilometre ana
kanal inşa edilmiştir, bunun
800,2 kilometresi eylem
planları döneminde (2008’den
sonra) yapılmış olup ana
kanal inşaatlarının %85’i
tamamlanmıştır. Ana kanal
inşaatlarıyla birlikte ikincil
sulama şebekelerinin proje
ve inşaat çalışmalarına hız
verilmiştir.
yy 2002 yılı sonunda sulamaya
açılan alan 215.080 hektar
iken, 2007 yılında 272.972
hektar ve bugün ise 474.528
hektara ulaşmıştır. Master Plan
hedeflerine göre (1.8 milyon
hektar) sulama projelerinin
%26,4’ü işletmeye alınmıştır.
GAP EP’nin sulama hedefi olan
1 milyon 60 bin hektara göre
fiziki gerçekleşme %44,8’dir.
2015 yılı sonu itibariyle de
yaklaşık 208.000 hektar alanda
sulama şebekesi inşaatı devam
etmektedir.
yy GAP’ın kilit yapılarından birisi
olan, 235 bin hektar alanı
sulayacak Silvan Barajı’nın
inşaatına ve sulama projelerine
eylem planı döneminde
başlanmıştır.
yy Koçali, Çetintepe, Doğanpınar,
Ardıl, Musabeyli, Ambar, Kuruçay,
Başlar, Pamukçay, Ergani ve
Diyarbakır Kale barajlarının
inşaatlarına plan döneminde
başlanmıştır.
yy Sulama projeleriyle eş zamanlı
yürütülen arazi toplulaştırması
ve tarla içi geliştirme projeleri ile
2 milyon 430 bin hektar alanda
çalışmalar tamamlanmıştır.
yy Harran Ovası’nda kapalı drenaj
projesi ile 65.000 ha alanda
çalışmalar planlanmış ve 55.000
ha alanda drenaj çalışmaları
tamamlanmıştır. Planlanan
9.000 km drenaj hattının 7.416
km’si tamamlanmıştır. Bu alanda
tuzlanma sorunu giderilmiştir.
GAP, bugün ülkenin hidroelektrik
enerji üretimine önemli ölçüde
katkı sağlamaktadır.
yy Ülkemizin en temel
ihtiyaçlarından biri olan enerji
GAP’ın kilit unsurlarındandır.
13 hidroelektrik santrali
39
(Karakaya, Atatürk, Kralkızı,
Dicle, Batman, Birecik, Karkamış,
Şanlıurfa, Çağçağ, Erkenek,
Sırımtaş, Garzan ve Bulam)
işletmeye alınmış; yüzde 74
fiziki gerçekleşme sağlanmıştır.
İşletmeye alınışından 2015
yılı sonuna kadar 416,2 milyar
kilovat-saat elektrik enerjisi
üretilmiş olup, üretilen bu
enerjinin parasal değeri 25
milyar dolardır (1 kWh=6 cent).
yy Her yıl ülke genelinde üretilen
hidrolik enerjinin yarısı GAP’tan
sağlanmaktadır.
yy GAP Eylem Planı kapsamında
inşaatına başlanan Ilısu
Barajı ve HES Projesi’nde %79
gerçekleşme sağlanmıştır. Ilısu
Projesi’nin tamamlanması ile
enerjideki gerçekleşme %90’ı
aşacaktır.
yy Siirt, Batman, Kilis ve Mardin
illeri ile Bismil, Silvan, Beşiri,
Kozluk, Kurtalan ilçelerine
ve Adıyaman-Kâhta ilçesine
doğal gaz arzı sağlanmıştır.
40
Böylece Bölge’ye doğal gaz
arzı sağlayacak beş boru
hattı inşaatından dördü
tamamlanmıştır.
Sanayi altyapısı geliştirilmiş
ve girişimcilere uygun yatırım
ortamları hazırlanmıştır.
yy Çevrede yaşanan tüm
olumsuzluklara rağmen organize
sanayi bölgelerinin hemen
hemen tamamı dolmuştur. Yeni
ve tevsii OSB çalışmalarına
başlanmış, Bölge’deki organize
sanayi bölgesi sayısı 17’ye,
küçük sanayi sitesi sayısı 36’ya
yükselmiştir.
Bölge’nin diğer bölgelerle, illerle,
limanlarla ve komşu ülkelerle
erişimini sağlayan ulaştırma
altyapısı her yönüyle iyileştirilmiş
ve güçlendirilmiştir.
yy 2003 yılı öncesinde 98 km olan
otoyol ağı 2015 sonu itibarıyla 294
km’ye, 288 km olan bölünmüş yol
ağı ise 2.183 km’ye ulaşmıştır.
yy GAP Bölgesi’nde 8 havaalanı
ile tüm illerin hava ulaşımı
sağlanmıştır.
- Şırnak Şerafettin Elçi Havaalanı’nı
2013 yılında hizmete açılmıştır.
- Batman, Adıyaman ve Diyarbakır
havaalanları için yeni terminal
binaları yapılmıştır.
GAP İdaresi tarafından yürütülen
su potansiyelini kullanmaya
yönelik çalışmalar
GAP İdaresi Başkanlığı insan
odaklı sürdürülebilir bölgesel
kalkınmayı sağlamak için
katılımcılık ilkesi doğrultusunda
bölgesel kalkınma planları ve
programları hazırlayarak kamu
ve özel sektör yatırımlarını
yönlendiren, uygulamaları koordine
eden, izleyen ve değerlendiren,
model olabilecek yenilikçi pilot
projeler geliştiren, yerel kapasiteyi
güçlendiren, ulusal ve uluslararası
düzeyde GAP’ın tanıtımını yapan bir
bölgesel kalkınma kuruluşu olma
misyonuyla çalışmalarına aralıksız
devam etmektedir.
GAP İdaresi, projelerini planlarken
iki yaklaşımı esas almaktadır.
Bunlardan birincisi entegre
planlama yaklaşımı, diğeri
ise sürdürülebilir kalkınma
felsefesidir. Bu iki yaklaşım
birbirini tamamlayıcı niteliktedir.
Entegre yaklaşım, farklı sektörlerin
(tarım, sanayi, eğitim, sağlık vb.)
bir arada ve eşgüdüm içinde
ele alınmasını içermekte olup
sürdürülebilir kalkınma ve insani
gelişmede yaklaşımın ayrılmaz
parçaları olarak ortaya konmakta
ve kalkınmanın merkezini insan
oluşturmaktadır. Bu yönüyle
de GAP, salt ekonomik büyüme
hedefine yönelmiş bir proje
olmayıp, bir toplumsal dönüşüm
projesi hüviyeti kazanmaktadır.
Bu çerçevede İdare kurulduğu
günden beri ekonomik kalkınma,
sosyal gelişme, çevre- altyapı,
kültür-turizm, kurumsal
kapasitenin geliştirilmesi
ana başlıkları altında birçok
model projeler yürütmüş ve
yürütmektedir.
GAP Bölgesi’nde mevcut su
potansiyelinin etkin bir şekilde
kullanılması hususunda çiftçi
ve çiftçi birlikleriyle birlikte
Bölge’nin tarımsal kaynaklarını
etkin kullanmak, GAP Bölgesi’nde
sulamaya açılmış ve açılacak
alanlarda tarımsal eğitim ve yayım
hizmetlerinin etkinliğini artırmak
ve bu konuda hizmet veren başta
çiftçi örgütleri olmak üzere kurum
ve kuruluşların kapasitelerini
geliştirmek amacıyla örnek bir
çalışma olan “GAP Tarımsal Eğitim
ve Yayım Projesi” başlatılmış
ve çiftçiye özgü “Çiftçi Örgütleri
Merkezli Çoğulcu Yayım Modeli”
geliştirilmiş ve uygulamaya
konulmuştur. Bu çerçevede 2014
yılında başlanan faaliyetler ile
2015 sonuna kadar 4.375 teknik
elemana, 1.097 faaliyet ile 27.159
çiftçiye doğrudan, yaklaşık
135.500 çiftçiye de dolaylı olarak
ulaşılmıştır.
Sulamaya açılan alanlarda
çiftçi geliri artarken sulamadan
yararlanamayacak olan kesimdeki
halkın gelirinde bir artış meydana
gelmeyecektir. GAP İdaresi,
sulamadan yararlanamayacak az
topraklı ya da hiç toprağı olmayan
nüfusun gelir düzeyini artırmak,
yaşam koşullarını iyileştirmek,
sosyal ve ekonomik problemlerinin
katılımcılık ve sürdürülebilirlik
ilkeleri çerçevesinde çözümünü
sağlamak amacıyla “Sulama
Dışı Alanlarda Halkın Gelir
Düzeyinin Artırılması Projesi”ni
yürütmektedir. Bu çerçevede
hayvancılık, arıcılık, seracılık,
meyvecilik, organik tarım, su
ürünleri vb. alanlarda pek çok
örnek proje planlamış, 2010-2014
döneminde 41 proje yürütülmüş ve
yürütülmektedir.
Yine kırsal alanda yaşayan
ve işlemeli tarıma uygun
arazileri az olan nüfusun sosyoekonomik yaşam koşullarının
sürdürülebilir olarak geliştirilmesi
ve iyileştirilmesi amacıyla
Entegre Kırsal Kalkınma
Projesi uygulanmaktadır. Proje
kapsamında 9 ilin 28 ilçesinde
uygulamalara başlanmış, 200’den
fazla proje desteklenmiştir.
41
DOSYA
Prof. Dr. Doğan ALTINBİLEK
DSİ Eski Genel Müdürü
Dünya Su Konseyi
Başkan Yardımcısı
21. yüzyılın en büyük
sorunları artacak
nüfus için gerekli
miktarda ve kalitede
suyu sağlamak,
iklim değişikliği
ve sürdürülebilir
kalkınmadır.
42
Su
Su güvenliği, iklim
değişikliği ve
sürdürülebilir
kalkınma
Artan nüfusa paralel olarak
dünyanın su ihtiyacı her sektörde
hızla artmaktadır. 2030 yılı itibarı
ile dünyanın su ihtiyacı ve mevcut
su miktarı arasında %40’a varan bir
açık olacağı tahmin edilmektedir.
Halen dünyada yaklaşık 780 milyon
insanın suyu, 2.2 milyar insanın
ise tuvaleti yoktur. Dünyanın halen
7.3 milyar olan nüfusunun 2050
yılında 9.7 milyara, 2100 yılında
11.2 milyara ulaşacağı tahmin
edilmektedir.
Dünyanın su güvenliğini tehdit eden
ve geleceğini belirsiz yapan çeşitli
nedenler mevcuttur. Bu nedenlerin
başlıcaları nüfus artışı ve ekonomik
büyüme, şehirleşme ve arazi
kullanımlarındaki değişiklikler,
kalkınmaktaki ülkelerdeki yetersiz
su altyapısı, iklim değişikliği, suyun
sürdürülemez kullanımları ve su
israfı olarak sıralanabilir. İklim
değişikliği, altyapı ve ekonomik
büyüme konularındaki güncel
küresel analizler su güvenliği
risklerinin hükümetler, özel
şirketler ve bilim kuruluşlarınca
yeterince ele alınmadığını
göstermektedir.
BM: “Kişi Başına 35 Litre Su, İnsan
Hakkıdır.”
2012 yılında Birleşmiş Milletler kişi
başına 35 litre suyu ‘insan hakkı’
olarak kabul etmiştir. Ancak bir
çok kalkınmakta olan ülke yüksek
risk altındayken, riski azaltacak
altyapıyı inşa etmek ve kurumları
oluşturmak için gerekli bilgi ve
imkanlara sahip değildirler. Halen
dünyada yaklaşık 800 milyon insan
(toplam nüfusun % 14’ü) günlük
1.25 ABD $’dan daha az bir gelire
Ülkemize enerji ve
gıda sağlayan GAP
gibi dünya çapında
eserler halkımızın
vergileriyle inşa
edildi.
sahiptir. Bu ülkelerde hükümetler
sürdürülebilir kalkınma ve su
güvenliğini sağlamak için gerekli
mali imkanlara sahip değildir.
21. yüzyılın en büyük sorunları
artacak nüfus için gerekli miktarda
ve kalitede suyu sağlamak, iklim
değişikliği ve sürdürülebilir
kalkınmadır. Su güvenliği,
sürdürülebilir kalkınmanın önemli
bir unsurudur. Temel hayati bir
ihtiyaç olan içme ve kullanma
suyunun yanı sıra gıda üretimi,
hidroelektrik enerji, sanayi ve
ticari faaliyetler ile ekosistemin
korunması içinde suya ihtiyaç
vardır. Sürdürülebilir kalkınma orta
ve uzun vadede yeterli miktarda ve
kalitede su olmadan sağlanamaz.
İş dünyasının önemli riski: Su
Davos Dünya Ekonomik Forum
toplantısında yapılan bir algı
anketinde dünyanın özel sektör
liderleri gelecekte iş dünyasını
etkileyecek en önemli riskin
su olduğunu ifade etmişlerdir.
Dünyanın birçok ülkesindeki
yetersiz su yönetimi ve yatırımları
bu konudaki güçlüklerin ve
darboğazların aşılabileceği
konusunda ümit vermemektedir.
Su güvenliği ve sürdürülebilir
kalkınma sorunlarına iklim
değişikliği olgusu eklendiğinde
sorunlar çok daha karmaşık ve
zor hale gelmekte, belirsizlikler
ve riskler daha da artmaktadır.
Eğer iklim değişikliği nedeniyle
yağış miktarları alan ve zaman
içinde ciddi şekilde etkilenirse
sürdürülebilir kalkınma sağlanması
bir hayal olacaktır.
Mart 2016’da Amerikan Ulusal
Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA),
Türkiye, İsrail, Ürdün, Lübnan,
Filistin, Kıbrıs ve Suriye’yi kapsayan
Doğu Akdeniz Bölgesi’nde
1998’de başlayan kuraklığın,
muhtemelen son 9 asrın en kötü
kuraklığı olduğunu duyurmuştur.
Açıklanan araştırma sonuçları,
son yıllarda yaşanan kuraklıkların
geçmiş yıllarda yaşanan doğal
kuraklıklardan farklı olduğunu,
Doğu Akdeniz Bölgesi’nde küresel
ısınmanın fiilen yaşandığını ifade
etmektedir. Bu açıklanan araştırma
sonuçları adı geçen bölgedeki su
uzmanları için şaşırtıcı değildir.
Son 20 yılda yağışların ve nehir
akımlarının azalması, yağış
rejiminin değişmesi, ani taşkınların
artması ölçülen bir gerçektir.
Entegre ve sürdürülebilir proje, GAP
Halen bazı kalkınmış ülkeler iklim
değişikliği risklerine karşı kapsamlı
planlar yapmakta, gerekli politik ve
idari destekleri oluşturmaktadırlar.
Bu ülkeler gelecekteki iklim
değişikliği etkilerinden daha az
etkileneceklerdir. Bu planların
önemli bir unsuru su ihtiyaçlarının
karşılanması ve yönetimi ile
ilgilidir. Ülkemizde yürütülen
Cumhuriyet tarihimizin en büyük ve
kapsamlı projesi olan Güneydoğu
Anadolu Projesi (GAP) su güvenliği
ve sürdürülebilir kalkınmanın
sağlanması ve iklim değişikliğine
uyum açısından özel bir yere sahiptir.
Güneydoğu Anadolu Projesi,
GAP, odağına insanların refahını
ve mutluluğunu alan ve bölgeler
arası gelişmişlik farkını azaltmayı
hedefleyen bir kalkınma projesidir.
GAP, Fırat ve Dicle Nehirleri
üzerinde yapılacak 22 baraj ve 19
hidroelektrik santral ile sulama
tesislerinin yanı sıra kentsel, kırsal,
tarımsal altyapı, sanayi, eğitim,
ulaştırma, sağlık, konut, turizm
ve diğer sektörleri içeren çok
sektörlü, entegre ve sürdürülebilir
bir bölgesel kalkınma projesidir.
GAP, Güneydoğu Anadolu’da halkın
gelir düzeyini, hayat standardını,
kırsal alandaki üretimi ve istihdamı
artırarak, ülkemizin sosyal istikrar
ve ekonomik büyüme gibi kalkınma
hedeflerine katkıda bulunmayı
amaçlamaktadır.
GAP, Yüzölçümü itibariyle ülkemizin
%9,7’lik kısmına ve ülke nüfusunun
yaklaşık %10’luk kısmına sahiptir.
Buna karşın ülkemizin yerüstü
su kaynaklarının %28’i Fırat ve
Dicle nehirlerinde olup sulanabilir
alanlarının da %20’si GAP içindedir.
1960’lı yıllarda EİE’de başlatılan
Aşağı Fırat Planlama Raporları
ve DSİ’ce hazırlanan Fırat ve
Dicle Havzaları İstikşaf Raporları
bu bölgede enerji ve sulama
tesisleri inşa ederek toprak ve
su kaynaklarının geliştirilmesini
öngörmüştür. GAP Master Plan’ı
1985 yılında, yılı itibarıyla bölgede
Türkiye nüfusunun %8.5’u yaşarken
gayrisafi milli hasıladan sadece %4
pay aldıklarını, kişi başına milli gelir
düzeyinin ise Türkiye ortalamasının
yarısından az olduğunu tespit
etmiştir. Bölgeyi geri kalmışlıktan
kurtarmak için seçilen stratejilerin
içinde su ve toprak kaynaklarının
hızlıca geliştirilmesi ilk önceliklidir.
Tarıma dayalı sanayi tesisleri
kurularak, üretilen ürünlerin
ihracatı, kaliteli iş gücünün temini,
eğitimi ve gerekli alt yapıların tesisi
de planlanmıştır.
Master Plan Raporu’nda GAP’ın
bitim tarihi 2004 yılı olarak
öngörülmüştür. GAP kapsamındaki
projeler hedeflenen sürede
bitirilemediğinden 2008 yılında GAP
Eylem Planı yürürlüğe konmuş,
yatırımlar hızlandırılmıştır. 20082012 yıllarını kapsayan GAP Eylem
Planı’nda 1.058.000 hektar alanın
sulamaya açılması, ekonomik
kalkınma ve gelişme sağlanması,
altyapının ve kurumsal kapasitenin
geliştirilmesi hedeflenmiştir.
GAP Eylem Planı (2014-2018)
ile GAP kapsamındaki inşaat
aşamasında olan bütün işlerin
tamamlanarak GAP’ın 2019
yılına kadar tamamlanması
hedeflenmektedir. Ülkemize enerji
ve gıda sağlayan bu dünya çapında
eserler halkımızın vergileriyle
inşa edildiler. Dolayısıyla Türkiye
Cumhuriyeti’nin gerçekleştirdiği
ve ülkemizin geleceği için stratejik
öneme sahip bu büyük eserlerle
hepimiz gurur duymalıyız.
43
DOSYA
Su
Prof. Dr. Belgin ÇAKMAK
A. Ü. Ziraat Fakültesi
Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü
Su güvenliği olmadan
gıda güvenliği
mümkün değildir
Ülkemizin ekonomik
kullanılabilir
potansiyeli olan
112 milyar m³
su miktarının
tamamının 2023
yılına kadar
geliştirmesi
hedeflenmektedir
Su, canlı yaşamının temel
unsurudur. Gıda ihtiyacının büyük
bir bölümü sulu tarım alanlarından
karşılanmaktadır. Bitkisel ve
hayvansal gıdanın üretimi su ile
mümkündür. Bu açıdan su, gıda
güvenliğinin sağlanmasında
önemli bir araçtır. Gıda güvenliği,
tarladan sofraya kadar çevre ve
insan sağlığına zarar vermeyecek
biçimde üretimin her aşamasında
fiziksel, kimyasal, biyolojik ve
hijyenik açıdan kontrolleri yeterli
düzeyde yapılmış, sağlıklı ve
güvenilir gıdaların sürdürülebilir
bir biçimde üretilmesidir.
İçme ve kullanma suyuna sahip
olma, bireylerin temel yaşam
hakkıdır. Birleşmiş Milletler binyıl
44
içme suyu hedefi; suya erişimi
olmayan nüfusun 1990-2015 yılları
arasında yarıya indirilmesi olarak
belirlenmiştir. Bu hedefe öngörülen
tarihten 5 yıl önce 2010’da
ulaşılmıştır. 2010’da 2.6 milyon kişi
iyileştirilmiş su kaynağına (şebeke
suyu, tulumbalarla kullanılan
yeraltı suları ve korumalı kuyular)
erişim hakkına sahip olmuştur.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2015
yılı itibariyle dünyada temiz içme
suyundan yoksun olan 663 milyon
kişinin su ihtiyacını içme, pişirme
ve kişisel hijyen için uygun olmayan
göl, nehir, baraj, korunmasız kuyu
ve pınar gibi kaynaklardan temin
ettiğini belirtmektedir. Güvenli içme
suyuna sahip dünya nüfusunun
oranı 1990’da %76 iken 2015’de
91’e çıkmıştır. Günümüzde dünyada
Kongo Demokratik Cumhuriyeti,
Mozambik ve Papua Yeni Gine’de
ülke nüfusunun yarısından fazlası
temiz içme suyundan yoksun
yaşamaktadır. Su sorunu yaşanılan
diğer bir bölge de toplam 11
ülkenin yer aldığı, Avustralya
olarak da bilinen Okyanusya’dır.
Dünyada temiz sudan yoksun
nüfusun bir bölümü de Çin (112
milyon kişi) ve Hindistan’da (92
milyon kişi) yaşamaktadır. Kirli su,
sanitasyon ya da yetersiz hijyenden
kaynaklı hastalıklar yüzünden
dünyada her gün yaklaşık 1000
çocuk hayatını kaybetmektedir.
yetersiz beslendiği buna karşılık
1,5 milyarın gereğinden çok fazla
tükettiği vurgulanmıştır. Dünyada
yaşam biçimi böyle devam
ederse 2050’ye doğru su ve gıda
sıkıntısının beklendiğinin altı
çizilmiştir. Birleşmiş Milletler Gıda
ve Tarım Örgütü’nün bildirdiğine
göre dünyada 2050 yılına kadar
9 milyar olacak nüfusu beslemek
için gıda üretiminde %70 artış
olması gerekmektedir. Dünyadaki
1,5 milyar hektar tarımsal alanın
yaklaşık 300 milyon hektarı
sulanabilmekte, geri kalanında
yağışlara dayalı kuru tarım
yapılmaktadır.
Temiz ve sağlıklı suya erişim
ile gıda güvenliği sorununun
gelecek yıllarda tüm dünyayı
etkileyebileceği beklenmektedir.
Su güvenliği olmadan gıda
güvenliğinin sağlanması mümkün
değildir. Dünyada su ve gıda
güvenliği konusu, 2012’de
Uluslararası Stockholm Su
Haftası’nda gündeme çıkmıştır.
Stockholm Su Haftası’nda dünyada
nüfusun 900 milyonunun açlık
sınırında yaşadığı, 2 milyarının
Ülkemizde su kaynaklarının
yaklaşık %73’ünün tarımda
kullanılması, özellikle sulamada
su tasarrufunu öncelikli olarak
gündeme getirmektedir. Su
iletim ve dağıtımının açık kanal
ve kanaletlerde yapıldığı sulama
şebekelerinde, su kayıpları
oldukça fazla olmaktadır. Bunu
önlemek için yeni yapılan sulama
projelerinde borulu su dağıtım
şebekesi kullanılmaktadır. Borulu
sistemlerde yalnızca sürtünme
kayıpları meydana gelmektedir.
Bu, göz ardı edilecek kadar
düşük düzeydedir. Dolayısıyla
borulu sistemlerde; su kayıpları
minimize edilerek, su tasarrufu
sağlanmaktadır. Tarımda kullanılan
su ve oluşan su kayıpları, kullanılan
sulama yöntemine göre de büyük
ölçüde değişmektedir.
Tarımda su kullanımı
Ülkemizin ekonomik kullanılabilir
potansiyeli olan 112 milyar
m³ su miktarının tamamını
2023 yılına kadar geliştirmesi
hedeflenmektedir. Ülkemizde
ekonomik olarak sulanabilir
8.5 milyon hektar alanın 2023
yılına kadar tümünün sulanması
öngörülmektedir. Türkiye’nin
hedefi, modern sulama tekniklerini
kullanarak sulama suyundaki
tüketim oranını %65’e düşürmektir.
Böylece tarımda yılda 72 milyar m³
su kullanılmış olacaktır (Şekil 1).
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
(DSİ), günümüze kadar 8.5 milyon
hektar tarım alanının yaklaşık
%45’ini sulamaya açmıştır. 2014
yılı sonu itibarıyla ülkemizde
45
Toplam 44 km3
Toplam 112 km3
Sanayi
5 km3
%11
Sanayi
22 km3
%20
İçme Suyu
7 km3
%16
Sulama
32 km3
%73
Sulama
72 km3
%64
a) 2013 yılı
İçme Suyu
18 km3
%16
b) 2023 yılı
Şekil 1. Türkiye’de sektörlere göre su tüketimi
sulamaya açılan toplam alan 6.09
milyon hektardır. Gıda ihtiyacının
karşılanması, tarımsal ürünlerin
sürdürülebilirliğinin sağlanması
için kalan 2.41 milyon hektarın da
sulanması ve bunun için gerekli
sulama tesislerinin inşa edilmesi
gerekmektedir. 6.09 milyon hektar
sulanan alanın 3.8 milyon hektarı
DSİ tarafından inşa edilmiş sulama
şebekesine sahiptir. Geri kalan
kısmın 1 milyon hektarı halk
sulamaları, 1.29 milyon hektarı
da Köy Hizmetleri-İl Özel İdareleri
sulamalarını oluşturmaktadır.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF),
tarımda su kullanım politikalarının
değiştirilmesini, su tasarrufu
sağlayan sulama tekniklerinin
desteklenmesini ve kaçak su
kullanımlarının engellenmesini
önermektedir. Vakfa göre Akdeniz
ülkelerinde mısır, pamuk, şeker
pancarı gibi fazla su tüketen
bitkiler ekilmekte ve Avrupa Birliği
tarafından desteklenmektedir.
Su iletiminde açık kanal sistemi
yerine kapalı basınçlı boru
sistemlerinin kullanılması,
su iletim ve dağıtımındaki su
kayıplarını önleyecek, su tasarrufu
sağlayacaktır. Sulama yöntemleri
incelendiğinde en fazla su kaybı
yüzey sulama yönteminde %35%60 arasında, en az su kaybı ise
damla sulamada %5-%20 arasında
oluşmaktadır.
Bir ülkede, su kaynaklarının
yeterli olup olmadığının en sağlıklı
46
göstergesi yıllık yenilenebilir
tatlı su miktarıdır. Su varlığı
açısından yılda kişi başı 1000 m3’ün
altında su kullanan ülkeler “su
fakiri”; 1000-3000 m3 arasında
kullananlar “su kısıtı-stresi çeken
ülke”; 10.000 m3’ün üzerinde
su tüketenler ise “su zengini”
olarak nitelendirilmektedir. 31
Aralık 2015 tarihi itibarıyla Türkiye
nüfusu 78 milyon 741 bin 53
kişi olup kişi başına düşen su
miktarı 1422 m3’tür. Bu verilere
göre Türkiye su sıkıntısı çeken
ülkeler grubunda yer almaktadır.
2030’da ise nüfusun 100 milyona
ulaşacağı dikkate alınırsa kişi
başına düşen kullanılabilir su
miktarının 1120 m3/yıl olabileceği
söylenebilir. 22 Mart Dünya Su
Günü nedeniyle 1994’te hazırlanan
BM Su Raporu’nda Türkiye, 2005
yılından itibaren kuraklığın baş
göstereceği ülkelerden biri olarak
gösterilmiştir. Kuraklık ve buna
bağlı hastalıklar için en tehlikeli
yıl olarak görülen 2025 yılında,
Türkiye’nin ekonomik olarak su
sıkıntısını çekecek ülkeler arasında
yer alacağı tahmin edilmektedir.
Bu nedenle Türkiye’nin gelecek
nesillere sağlıklı ve yeterli su
bırakabilmesi için su kaynaklarını
koruması ve etkin kullanması
gerekmektedir.
Tarımda su tasarrufu sağlayan
sulama yöntemleri
Su, kaynaktan tarım alanına
ulaşana kadar çeşitli yollarla
kayıplar meydana gelmektedir.
Özellikle su iletim ve dağıtımının
açık kanal ve kanaletlerle
yapıldığı sulama şebekelerinde
sızma ve buharlaşma kayıpları
görülmektedir. İletim ve dağıtımda
oluşan kayıpların önlenmesi için
su iletim ve dağıtımının borulu
sistem ile yapılması gerekmektedir.
Borulu sistemlerin; tarım dışı
alanların azalması, toprağın
korunması, su tasarrufu, üründe
verim ve kalite artışı, tarlanın her
yerinde aynı kalitede ürün elde
edilmesi gibi önemli avantajları
bulunmaktadır. Diğer taraftan
tarla içinde uygulanan sulama
yöntemine bağlı olarak da su
kayıpları oluşabilmektedir. Su,
bitkiye karık ve tava sulama gibi
yüzey sulama yöntemleri ile
veriliyorsa kontrollü bir sulama
yapılması gerekir. Aksi halde yüzey
akış, derine sızma gibi su kayıpları
meydana gelebilir. Tarımda su
tasarrufu sağlanması için basınçlı
sulama yöntemlerinin kullanılması
bir zorunluluktur. Yağmurlama
ve damla sulamanın kullanımı ile
tarımda su kaybının azaltılması ve
tasarruf edilen suyun su sıkıntısı
yaşanan sektörlere yönlendirilmesi
mümkün olacaktır.
Sulama yöntemi, suyun toprağa
bitki kök bölgesine veriliş biçimidir.
Sulama yöntemleri yüzey ve
basınçlı sulama yöntemleri olarak
ikiye ayrılır. Basınçlı sulama
yöntemleri de yağmurlama
sulama yöntemi, ağaçaltı mikro
yağmurlama ve damla sulama
yöntemi olmak üzere üçe ayrılır.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Arazi Islahı ve Sulama
Sistemleri Daire Başkanlığı
tarafından “Kırsal Kalkınma
Yatırımlarının Desteklenmesi
Programı” yürütülmektedir.
Program kapsamında yer
alan Bireysel Sulama Makine
ve Ekipman Desteklemeleri,
Tarım Stratejisi 2006-2010
Belgesi ve 2006/10016 sayılı
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının
Desteklenmesine ilişkin Bakanlar
Kurulu kararına dayanılarak 81
Yağmurlama
sulama yöntemi,
yapraklarının
ıslanmasından
kaynaklanan
hastalıklara duyarlı
bitkiler dışındaki
tüm bitkilerin
sulanmasında
kullanılabilir.
Şekil 2. Yağmurlama sulama yöntemi
ilde uygulanmaktadır. Program
çerçevesinde çiftçilere damla ve
yağmurlama sistemi kurmaları için
kredi verilmektedir. Bireysel sulama
makine ve ekipman destek konuları
aşağıdaki gibi sıralanabilir:
• Tarla içi damla sulama sistemi
kurulması,
• Tarla içi yağmurlama sulama
sistemi kurulması,
• Tarla içi mikro yağmurlama sulama sistemi kurulması,
• Lineer sistem yağmurlama sulama makinesi alınması,
• Center Pivot sistem yağmurlama
makinesi alınması,
• Tamburlu sistem yağmurlama
sulama makinesi alınması,
• Güneş enerjili sulama sistemleri
kurulması.
Yağmurlama sulama yöntemi
Yağmurlama sulamada, sulama
suyu kaynaktan borularla araziye
iletilir ve borular üzerindeki
yağmurlama başlıklarından
yüksek basınçla atmosfere
püskürtülür. Doğal yağışa benzer
biçimde atmosfere verilen su,
buradan toprak yüzeyine düşer
ve toprak içerisine sızarak kök
bölgesinde depolanır (Şekil 2).
Yağmurlama sulama yöntemi,
yapraklarının ıslanmasından
kaynaklanan hastalıklara duyarlı
bitkiler dışındaki tüm bitkilerin
sulanmasında kullanılabilir.
Yağmurlama sulama sistemlerinde,
yüzey sulama sistemlerine göre su
kaybı daha az ve sulama randımanı
daha yüksektir. Yağmurlama
sulama; tamburlu yağmurlama,
merkezi hareketli yağmurlama
(center pivot), doğrusal hareketli
yağmurlama (lineer move) gibi
farklı tiplerde olabilmektedir (Şekil
3, 4, 5). Klasik yağmurlama sulama
sistemlerinde, kaynaktan alınan
sulama suyu borularla araziye
iletilir ve borular üzerindeki
Şekil 3. Tamburlu yağmurlama sulama sistemi
47
Şekil 4. Merkezi hareketli (Center pivot) yağmurlama sulama sistemleri
yağmurlama başlıklarından yüksek
basınçla atmosfere püskürtülür.
Genellikle ana boru hattı sabit,
üzerinde yağmurlama başlıklarının
yer aldığı lateral boru hatları
hareketlidir. Yağmurlama sulama
yönteminde arazinin her yerine
aynı miktarda su verildiği için eş
bir su dağılımı sağlanır. Dalgalı
topografyaya sahip arazilerde
tesviye etmeden sulama yapılabilir.
Boru hatları yüzeyde ya da gömülü
olduğu ve açık kanallara göre daha
az yer kapladığı için tarım dışı alan
daha azdır. Yağmurlama sulama
yönteminin bazı dezavantajları
da bulunmaktadır. Bunlar;
rüzgar hızının yüksek ve esme
süresinin fazla olmasının su
dağılımını olumsuz etkilemesi,
yüksek sıcaklıklarda buharlaşma
kayıplarının artması, bitkilerin
tozlaşma döneminde yapılan
sulamaların meyve bağlama
oranını azaltması, yapraklarının
ıslanmasından kaynaklanan
hastalıklara duyarlı bitkilerde bitki
hastalıklarının hızla yayılması
olarak sıralanabilir.
damlatıcılardan damlalar
biçiminde toprağa, bitki köklerinin
geliştiği ortama verilmektedir
(Şekil 6). Bu yöntemde bazen
her gün, hatta günde birden
fazla sulama yapılabilmektedir.
Damla sulama yöntemi, diğer
sulama yöntemlerine göre
yüksek sulama randımanı ile
daha fazla su tasarrufu sağlayan,
gübrenin sulama suyu ile birlikte
uygulanmasına imkan veren,
daha az enerji kullanan, diğer
yöntemlerin uygulanamayacağı
koşullarda başarıyla uygulanabilen,
üretimde verim ve kaliteyi
artıran, daha az işçilik ve tarımsal
mücadele masrafı gerektiren,
işletilmesi ve kontrolü kolay
ve otomasyona uygun bir
yöntemdir. Yüzey sulamanın
uygulanamayacağı kadar yüksek
eğimli, dalgalı, hafif bünyeli ya
da yüzlek topraklarda güvenle
uygulanabilir. Arazinin her yerine
hemen hemen aynı miktarda
sulama suyu verilebildiği için tüm
bitkiler aynı oranda gelişir, aynı
zamanda hasada gelir, kaliteli ve
yeknesak ürün alınabilir. Damla
sulama yönteminin bu avantajları
yanında tuz birikimi, damlatıcıların
tıkanması ve maliyetinin yüksek
olması gibi dezavantajları da
bulunmaktadır.
Ağaçaltı mikro yağmurlama
sulama yöntemi
Damla sulamada damlatıcı yerine
küçük yağmurlama başlıklarının
kullanıldığı sulama yöntemine
ağaçaltı mikro yağmurlama
sulama yöntemi denir (Şekil 7).
Sistem unsurları damla sulama
sistem unsurları ile aynıdır. İkisi
arasındaki tek fark, damlatıcılar
yerine küçük yağmurlama
başlıklarının kullanılmasıdır.
Genellikle meyve ağaçları ve
Damla sulama yöntemi
Damla sulama yönteminde
su, bitki yakınına yerleştirilen
48
Şekil 5. Doğrusal hareketli (Lineer move) yağmurlama sulama sistemleri
bağın sulanmasında kullanılır.
Damla yöntemiyle yeterli ıslatma
oranının elde edilemediği koşulda
meyve ağaçlarının sulanmasında
kullanılır.
Sonuç ve öneriler
Ülkemizde sulanabilir arazinin
%10’dan daha azının basınçlı
sulama yöntemleri ile sulanması,
basınçlı sulamada yeni
olduğumuzu göstermektedir.
Ülkemizin topografik yapısı dikkate
alındığında, tarım alanlarının büyük
bir bölümünde basınçlı sulama
yöntemlerinin uygulanmasının
daha uygun olduğu görülmektedir.
Basınçlı sulama yöntemleri, su
tasarrufu yanında sulamanın
çevreye olan zararlı etkilerini de
azaltacaktır. Özellikle tarımsal
ilaç ve gübrelerden kaynaklanan
yüzey ve yer altı sularında oluşan
kirlilik, ortadan kaldırılacak ya
da azaltılacaktır. Basınçlı sulama
teknolojileri ile çevreye zarar
vermeden, aynı miktarda ya da
daha fazla ürünü, daha az sulama
suyu ve iş gücü ile üretmek
mümkün olmaktadır.
Şekil 6. Damla sulama sistemi
Su kaynaklarının etkin kullanımı
ve yönetimi, gıda güvenliği ve
sürdürülebilir kalkınma için
önem taşımaktadır. Bu nedenle
tarımda etkin su kullanımını
sağlayan tekniklerin kullanımı,
ülkemizin öncelikli hedefleri
arasında bulunmaktadır. Onuncu
Kalkınma Planı çerçevesinde
“Tarımda Su Kullanımının
Etkinleştirilmesi Eylem Planı”
hazırlanmıştır. Bu Eylem
Planında, tarımda su kullanımının
etkinleştirilmesi ile birlikte
ülke genelinde iklim koşulları,
bilinçsiz ve aşırı su kullanımından
kaynaklanan ya da kaynaklanması
beklenen sorunların çözümü
amaçlanmaktadır. Ülkemizde
suyun etkin kullanımı ve tasarrufu
konusunda doğru adımlar
atılmaktadır. Su tasarrufu için
çiftçilerin eğitimi ile hedeflere daha
kolay ulaşılabilecektir.
Şekil 7. Ağaçaltı mikro yağmurlama sulama sistemi
49
DOSYA
Su
Dursun YILDIZ
Su Politikaları Derneği
Başkanı
21. yüzyılda
yeni su yönetimi
paradigması
20. yüzyıl boyunca
ekolojik dengeyi
çok hırpalayan
insanoğlu 21.yüzyıla
girerken başta su
kaynakları yönetimi
olmak üzere birçok
alanda sürdürülebilir
yeni paradigmalar
geliştirmek zorunda
kalmıştır.
50
İklimdeki değişim, artan
nüfus, artan tüketim ve kirlilik
gibi faktörler su kaynakları
sistemlerinin uzun erimli
sürdürülebilirliğini tehdit
etmektedir.
20. yüzyıl, 21. yüzyıla çok daha
kalabalık, gelişmiş ülke nüfusları
daha yaşlanmış, suları daha
kirlenmiş ,atmosferdeki sera
gazı miktarı artmış ve Kuzey
Kutbu’ndaki buzulları erimeye
başlamış bir dünya bıraktı. Bunların
yanısıra 21. yüzyılın 20 yüzyıldan
aldığı mirasların arasında artan
bağımsız ülke sayısı da vardı.
20. yüzyıla girerken dünyadaki
bağımsız ülke sayısı sadece 50
civarında iken 21. yüzyıla girerken
bu sayı 190‘ı aşmıştı.
Tüm bu yeni koşullar 21. yüzyılın su
yönetimini, su, enerji, gıda ve çevre
güvenliğini ve sınıraşan suların
yönetimi paradigmasının yeniden
ele alınması ve değiştirilmesi
zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır.
Özetle 20. yüzyıl boyunca ekolojik
dengeyi çok hırpalayan insanoğlu
21. yüzyıla girerken başta su
kaynakları yönetimi olmak üzere
birçok alanda sürdürülebilir
yeni paradigmalar geliştirmek
zorunda kalmıştır. Son dönemde
su yönetiminde çevre duyarlılığı,
katılımcılık, şeffaflık ile su, enerji,
gıda ve çevrenin birbirleriyle olan
ilişkisi ön plana çıkmıştır.
Düşük karbonlu kalkınma
modelleri, yeşil ekonomi gibi
paradigmalar suyun daha verimli
kullanılmasını da teşvik edecektir.
Su yönetiminin karşı karşıya kaldığı
risklerin ve zorlukların artması bu
alanda yeni yönetim ve finansman
modellerinin geliştirilmesini
zorunlu kılmıştır.
Su yönetiminde öne çıkan
modeller
Su, 20. yüzyılın başından bu
yana uygulanan temel “klasik
havza yönetimi” anlayışına
karşı eleştiriler 1970’li
yılların ortalarından itibaren
başlamıştır. Bu alanda son 2030 yılda geleneksel su yönetimi
anlayışından daha yerel, bütüncül
ekolojik dengenin korunmasına
duyarlı bir yönetim anlayışına
doğru radikal bir paradigma
değişimi olmuştur. (Yıldız 2007)
Su yöneticileri başlangıçta
havza ölçeğinde uygulanacak
entegre (bütüncül) modeli suyun
sürdürülebilir yönetimi için en
uygun model olarak görmüştür.
Ancak entegre su kaynakları
yönetimi birçok faktör arasındaki
entegrasyonun sağlanmasında
başarılı olamamıştır. Bu durum
yeni arayışlara neden olmuş ve su
yönetiminde “Yöneterek öğrenmeÖğrenerek yönetme” Uyarlanabilir
(Adaptive) yönetim anlayışı
öne çıkmıştır. Son dönemdeki
çalışmalar “Bütüncül Uyarlanabilir
Su Yönetimi” modeli üzerinde
yoğunlaşmıştır.
21. yüzyılın su hizmetleri
yönetiminde finasman modeli
olarak da risklerin çok iyi
paylaştırılacağı Yenilikçi Kamu
Özel Sektör İş birliği modeli öne
çıkmaktadır.1991 yılından bugüne
değin 64 ülkede 850 su temini ve
çevre sağlığı projesine özel sektör
katılımı olmuştur. Ancak toplam
proje maliyeti 75 milyar dolar
olan bu projeler içinde 20 milyar
dolarlık proje ilerleyememiş ve
iptal edilmiştir1. Bu nedenle son
20 yıl suyun yaşamsal bir doğal
kaynak ve bir temel insan hakkı
olma özelliğini farketmeyen veya
unutan yatırımcılar için hayal
kırıklığı yaşanan bir alan olmuştur.
Global ölçekteki yeni su
yönetimi paradigmaları bir geçiş
dönemi içinde olan Türkiye’nin
su yönetimini de doğrudan
ilgilendirmektedir.
20. yüzyıldan 21. yüzyıla su
yönetimi
20. yüzyıla kadar su talebi en
yakın noktadan bir an önce ve tek
amaçlı projelerle karşılanıyordu.
Su kaynaklarının havza ölçeğinde
klasik manada planlanmasına
ABD’de 1900’lü yılların başında
başlanmış, bu planlama yaklaşımı
1950’li yıllardan itibaren de
daha fazla uygulanır olmuştur.
Bu uygulama Türkiye’de de bu
tarihlerde başlamıştır. Havza
planlama anlayışı, günümüzden
yaklaşık yarım asır önce 1958
yılında, 9. Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel’in DSİ Genel
Müdürü olduğu dönemde
yayımlanan, Proje Esaslarının
Tespitine Ait Talimat başlığını
taşıyan belgede yansıtılmıştır2.
Ancak 1970’li yılların ortalarından
itibaren klasik havza yönetimi
51
Dünya nüfusunun
yaklaşık %40’ının
yaşadığı sınıraşan su
havzaları, 21. yüzyılın
su yönetiminin en
sorunlu alanlardan
biri olacaktır.
anlayışı, hızla artan talebin
karşılanmasında yetersiz
kaldığı, talep yönetimini dikkate
almadığı,ekosistemi korumadığı,
katılımcı olmadığı ve durağan bir
nitelik taşıdığı için eleştirilmeye
başlanmıştır. (Yıldız 2009)
Bu eleştirilerin tümünü dikkate
alan bir bütüncül su kaynakları
yönetimi (BSKY) modeli oluşturmak
için bu konu 1990’lı yılların
başından itibaren uluslararası
toplantıların gündeminde yer
almıştır. Bu toplantılarda su
yönetiminin sürdürülebilir olması,
çevre yönetimi ile bütünleşmesi,
tam maliyet esasının yanısıra
suyun ekonomik bir meta olarak
benimsenmesi gibi bazı strateji
ve uygulama teknikleri de
tartışılmıştır.
Yeni su yönetimi ve finansman
modelleri
Su yönetim sisteminin bütüncül
bir nitelik kazanması için birden
fazla sistem arasındaki karşılıklı
etkileşimin dikkate alınması
gerekir. Bu durum suyun rolünün,
hidrolojik, ekolojik, ekonomik,
ticari ve sosyo-politik boyutlarıyla
ele alındığı bir çerçeve içinde
değerlendirilmesini zorunlu kılar3.
İşte bu kadar kavramı bir arada ele
alıp birbirleriyle olan ilişkilerini
sağlayarak birçok amacın birarada
gerçekleşmesini yönetebilmek
çok kolay olmayıp bazı uzmanlar
tarafından imkansız olduğu bile
ileri sürülmektedir.
Bu kapsamda BSKY’nin birbirini
izleyen kararlardan oluşan bir
52
süreç olma anlamını taşıdığı
ancak açıkça tanımlanmış bir
hedefe yönelik eylem olmadığı
görülmektedir. Bununla birlikte
bu modelin nasıl uygulanacağına
ilişkin üzerinde uzlaşılmış yöntem
ve kurallar da bulunmamaktadır.
Bu nedenle bazı uzmanlar bu
kavramı uygulanabilir kılmak
için karmaşıklık, öznellik ve
belirsizliklerin yönetilmesinin
önem taşıdığını ve ülkeler
arasındaki farklılıklar nedeniyle
katı düzenlemeler ve reçetelerden
kaçınmak gerektiğini ileri
sürmektedir.
Son 20 yıldır su hizmetlerine özel
sektörün katılması uygulamaları
da artmış ve su hizmetleri
yönetiminde özel sektörün dahil
olduğu modeller geliştirilmiştir.
2010 yılında yayınlanan OECD
Raporunda4 su hizmetlerindeki
finansman sorunlarının piyasa
tabanlı geri ödemeli yenilikçi finans
mekanizmalarıyla aşılabileceği ve
bu sistemin incelenmesi gerektiği
savunulmuştur.
Sınıraşan sular
Dünya nüfusunun yaklaşık %40’ının
yaşadığı sınıraşan su havzaları, 21.
yüzyılın su yönetiminin en sorunlu
alanlardan biri olacaktır. Belki
de bu nedenle 20.yüzyılın ikinci
yarısının ortalarında oluşturulan
ve 1997 yılında BM’de oylanan
sözleşme taslağı 21. yüzyılın
başlarında ülkeler tarafından hızla
onaylanıp geçerlilik kazanmıştır.
BM‘nin Uluslararası Su Yollarının
Ulaşım Dışı Amaçlarla Kullanımı
Sözleşmesi, 1997 Mayıs ayının
sonunda 185 üyeli Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu’nda yapılan
oylama sonucunda 103 lehte,
3 red, 27 çekimser oyla kabul
edilmişti. 1997 Sözleşmesi’nin
yürürlüğe girebilmesi için 35
ülke tarafından onaylanması
gerekmekteydi. Bu onaydan sonra
sözleşme bu ülkelerin kendi iç
hukukları açısından bağlayıcı hale
gelmiş olacaktı. İşte bu 35 ülkenin
tamamlandı sözleşme 17 Ağustos
2014 itibariyle uluslararası
geçerlilik kazanmıştır.
17 Ağustos 2014’de uluslararası
geçerlilik kazanmış olan bu
sözleşme şimdiye kadar 190‘ı aşkın
ülkenin sadece 36’sı tarafından
onaylanmıştır5. Bu ülkeler arasında
Amerika Kıtası’ndan hiçbir ülke
yoktur. 1997 BM Sözleşmesi’nin
ortaya çıkması için 1970 yılında
başlayan çalışmalar ancak 1997
yılında sonuç vermiştir.
Sözleşmenin 1997 yılında BM
tarafından kabulünden sonra
35 ülke tarafından onaylanması
ise 17 yıl almıştır. Bu konuda
ülkelerin bir taslak oluşturması
ve bunun uygulanacağına ikna
olması için geçen süre 44 yıldır. Bu
sözleşme 20. yüzyılın uluslararası
ilişkiler düşünce sistematiği ile
yapılmış ancak 21. yüzyılın yeni
jeopolitiği ve dünya düzeni içinde
yürürlüğe girebilmiştir. Bu nedenle
sözleşmenin bu yüzyılın yeni
düzenini kapsaması, çok geniş
bir uluslararası kabul görmesi
ve uygulama alanı bulması kolay
olmayacaktır. Ancak bu durum
sözleşmenin yürürlük kazandığı
gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Uluslararası sistem BM
Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesi
için 2010 yılından sonra ağırlık
koymaya başlamıştır. Yeni enerji
ve su jeopolitiği “sınır aşan
sular” konusunda bir “Çerçeve
Sözleşmeye” duyulan ihtiyacı
artırmış, bu durum da 2010
yılından sonra 1997 Sözleşmesi’ni
imzalayan ülke sayısında hızlı bir
artışa neden olmuştur. Sözleşme,
BM’de kabulünden sonraki 12
yıl içinde 18 ülke tarafından
onaylanmıştır. Ancak bu sayı
son beş yılda çok hızla artmış
ve onaylayanlara 17 ülke daha
eklenmiştir. Böylece sözleşme
yürürlük kazanmıştır.
21. yüzyıldaki yeni küresel
hidro-jeopolitik paradigmanın
sahipleri bir yandan 1997 BM
sözleşmesini yürürlüğe sokup
yukarı kıyıdaş ülkeleri daha makul
olmaya yöneltirken diğer taraftan
Mısır’a rağmen yukarı kıyıdaş
ülke Etiyopya’nın Nil üzerindeki
Rönesans Barajını inşa etmesine
karşı durmamaktadır. Bu durum
sınır aşan sular üzerinde küresel
güçlerin bölgesel politikalarının
etkisini ortaya koyarken küresel
sözleşmelerden çok bölgesel
çerçeve anlaşmaların daha önemli
olduğunu da göstermektedir.
Ancak uluslararası hukukta bu
konudaki boşluğun da bir şekilde
doldurulması gerekiyordu.
Çünkü, halen 263 sınır aşan nehir
havzasının 157’sinde (%60) hiçbir
iş birliği çerçeve anlaşması yoktur.
Anlaşma bulunan havzalarda
ise daha çok ikili anlaşmalar
yapılmıştır. BM’nin 1997
Sözleşmesi, bu dağınık yapının
daha da dağılmasını önleyecek
çok genel bir çerçeve olarak
değerlendirilebilir.
Bu açıdan bakıldığında 1997
Sözleşmesi, dünyadaki 263
sınır aşan su havzası için en
uygun su kullanım ayarını
verebilecek bir sözleşme değildir.
Artan riskler
belirsizlikleri artırmıştır.
Matematik modeller aracılığı ile
su kaynaklarının miktar ve kalite
değişimlerinin incelenmesi ve elde
edilen sonuçların pilot projeler
üzerinde test edilmesi, en uygun
su yönetim şeklinin araştırılması
sürdürülebilir su yönetimine
katkı sağlayacaktır. Ancak bir
matematiksel model kapsamında
ele alınabilecek unsurların sınırlı
olması kurumların elde ettikleri
deneyimlerin çözüm oluşturmadaki
önemini artırmaktadır6.
Özellikle küresel iklim
değişikliğinin su kaynakları
üzerinde yaratacağı etkilerin
belirsizliği su yönetimdeki
Su sektöründe iklim değişimine
adaptasyon planlaması çok
detaylı bir planlamadır. Çünkü
su kaynaklarındaki bir değişiklik
53
Dünyada ve
ülkemizde halen su
yönetiminin önündeki
en büyük sorun
iklim değişiminin
oluşturduğu
belirsizliklerdir.
tarım, sağlık, enerji ve altyapı gibi
diğer sektörleri de etkileyecektir.
Örneğin bu adaptasyon
planlamasında tarım sektöründe
ekonomik çeşitlendirme ve
ürün seçimi su ihtiyaçları
doğrultusunda belirlenmelidir7. Su
yönetimi sisteminin bu konudaki
belirsizliklerden çok fazla
etkilenmemesi için bu belirsizlikleri
azaltacak araştırma çalışmalarına
büyük ihtiyaç vardır. İklimin
değişmesi, hidrolojik sistemi ve su
çevrimini etkileyerek su kaynakları
üzerine baskı yapmaktadır.
Sınır aşan suların yönetimi de iklim
değişimi etkisi ile artan riskler
arasındadır. Önümüzdeki dönemde
iklim değişiminin etkilerinin daha da
artması, önceki bölümde sözü edilen
ve uluslararası geçerlilik kazanmış
olan 1997 BM Sözleşmesi’nin
kurallarından daha etkili olacak ve
ülkeleri su yönetiminde iş birliğine
zorlayacaktır. Ülkelerin karşı karşıya
kalacağı bu “ortak doğal tehdit” yeni
bölgesel iş birliği paradigmalarını
şekillendirecektir.
İşte bu dönem yaşanırken BM’nin
1997 Sözleşmesi sınır aşan
sular konusundaki sorunlara
“kapsam ve kavram” olarak
dar gelecektir. İnsanlık, iklim
değişimi ve enerji-gıda-su-çevre
ilişkisindeki artış sonucunda
krizlerin birbirini tetikleyeceği ve
hızla küreselleşeceği bir geleceğe
hazırlık yapmak zorundadır. Bu
nedenle sözleşmeyi onaylamayan
ve paylaşılan su havzalarında
yer alan 110 ülkenin8 bu konuda
54
en azından bölgesel iş birliğini
reddetme lüksü olmayacaktır.
Hatta bu ülkeler artan ortak doğal
tehdit karşısında iş birliğine bu
sözleşme kapsamındakinden
çok daha geniş bir açıdan bakma
zorunluluğu duyacaktır. Bunun
nedeni bu ülkelerin yöneticilerinin
bilinçlenmiş olması değil oluşacak
olan ortak doğal tehdidin dünyanın
geçmişinde birkaç kez tüm
insanlığı yokedecek kadar büyük
olmasıdır.
Bu nedenle BM’nin 1997
Sözleşmesi birçok eksik yönüne
rağmen sözleşme maddelerinin
belirsizliğine sıkışmadan ve
sözleşmeye taraf olup olmama
kısır çekişmesine düşmeden
değerlendirilmelidir. Bu açıdan
bu sözleşme ülkelerin su iş birliği
için bir farkındalık yaratmak aracı
olarak ele alınmalı ve bölgesel su
iş birliğini geliştirecek çok taraflı
anlaşmaların altyapısı için çaba
gösterilmelidir.
Sonuç ve değerlendirme
Su Yönetimi artık geçmişte olduğu
gibi sadece mühendisliğin bir
öznesi değildir. Doğal çevrenin
korunmasından, uluslararası
ilişkilere kadar birçok bilimsel
disiplinin birlikte çalıştığı bir
alan olmuştur. Yeni su yönetimi
modelleri bu çok disiplinli yapı ile
oluşturulmaktadır. (Yıldız 2011)
Su kaynakları, ekosistemin
yenilenebilir özellikte bir
parçasıdır. Dünyada su kaynaklı
sorunların kendini hissettirmeye
başlaması, sanayi devrimi
ile birlikte uygulanan sınırsız
büyüme modelinin sonucu olarak
ekosistemin kendini yenileme
zorluğu içine düşmesinden
sonradır.
Su kaynaklarının kirlenmesi,
kentlere göç, artan tüketim baskısı,
suyun zaman ve mekândaki eşitsiz
dağılımı ve iklim değişimi, sınır
aşan sular dünya çapında su
yönetiminin yeniden ele alınmasını
uluslararası gündeme taşımıştır.
Dünyada ve ülkemizde halen
su yönetiminin önündeki en
büyük sorun iklim değişiminin
oluşturduğu belirsizliklerdir. Su
yönetimi sisteminin yaşanabilecek
belirsizliklerden en az şekilde
etkilenmesi için öncelikle belirsizlik
taşıyan alanlardaki araştırma
çalışmaları artırılmalıdır. Bunun
yanısıra mevcut sistemin güçlü ve
güçsüz yanlarını ortaya koyacak
çalışmalar yapılmalıdır. Bu tespitler
üzerinden o ülkenin koşullarına
en uygun ve katılımcı bir
yönetim modeli oluşturulmalıdır.
Endüstriden tarıma kadar su
kullanımı bilincinin artırılması
ve verimli su kullanımı teşvik
edilmelidir.
Sürekli eğitim çalışmaları yapılarak
değişimlere uyum yeteneği yüksek
olan bir su yönetim altyapısı
oluşturulmalıdır.
Bu tedbirlerin uygulanabilmesi
için yeniliklere açık ve dinamik
bir su yönetimi kurumsal yapısı
da çok önemlidir. Yeni su yönetimi
modelleri üzerine yapılan
çalışmalar deneyimli personele
ve birikime sahip kurum ve
kuruluşların etkin bir su yönetimi
için önemini ortaya koymuştur.
Ancak kurumlar da sosyo ekonomik
ve teknolojik gelişmeler sonucunda
veya uygulanan politikalarla
hantallaşabilmektedir. Kurumların
radikal düzenlemeler yapılmadan
en uzun ömürlerinin 40 -50 yıl
olduğu ileri sürülmektedir. Nesil
süreci kavramı dikkate alınırsa 4050 yıl içinde bu kurumların üçüncü
nesil tarafından yönetilmeye
başlanacağı görülür. Bu durumda
ya yeni yöneticiler eski anlayışa
dönmekte ya da eski kurumlar
yeni kurumlara dönüşmektedir.
Ülkemizde de DSİ Genel Müdürlüğü
su yönetimi için en değerli ve köklü
kurumdur. Bu nedenle büyük bir
birikime sahip olan DSİ Genel
Müdürlüğü, etkinliği azalmadan,
arşivleri tümüyle yok olmadan bilgi
birikimi tamamen kaybolmadan
yeniden yapılandırılmalıdır.
21. yüzyılda sürdürülebilir bir su
yönetimi için yukarıda belirtilen
ana unsurların bir bütünlük içinde
ele alınarak yenilikçi çözümlerin
bulunması ön koşuldur. Sektör
bazlı çözümlerden ziyade
sektörler arası entegrasyonu ve
ekonomi, sosyal gelişme ve çevre
korunmasını birlikte dikkate alan
çağdaş su planlaması gerekli
olmaktadır. Uluslararası alanda ise
sınır aşan su havzalarında bölge
ülkeleri bazlı kazan kazan anlayışı
temelinde bölgesel iş birlikleri
geliştirilmelidir. Sınır aşan sular
bu iş birliği için katalizör olabilir.
Ancak bunun gerçekleşebilmesi
için de soğuk savaş döneminin
uluslararası ilişikilerinden
etkilenen uluslararası su
politikalarının dışında yenilikçi bir
Hidro Politik anlayışın geliştirilmesi
gerekmektedir. (Yıldız 2015)
USİAD. Yayını. Ulusal Sanayici ve
İşadamları Derneği Haziran 2007
Ankara
International Workshop of River
Basin Management, 1999, The
Netherlands
Yıldız, D., (Ed. ) 2009 “Türkiye’de
Su Yönetimi Nasıl Olmalı”.
USİAD. Yayını. Ulusal Sanayici ve
İşadamları Derneği Haziran 2011
Ankara
4. İnnovative Financing
Mechanisms for the Water Sector.
OECD Report 2010
Yıldız D ., 2011 “ Su Güvenliği 2050”
Truva Yayınları .İstanbul
Yıldız D., 2015. “The Need of New
Water Politics. From Aral Sea to
Dead Sea “ Lap Lambert Academic
Publicing.
Dipnotlar
1. Yıldız. D., 2015 Su Yönetimi’ndeki
Değişim ve Türkiye .68.Türkiye
Jeoloji Kurultayı 8 Nisan 2015.
Ankara
Bilen Ö., 2009 Türkiye’nin Su
Gündemi. Su Yönetimi ve AB Su
Politikaları .DSİ Yayını .Ankara
2. Nafıa Vekaleti Devlet Su
İşleri Umum Müdürlüğü, Proje
Esaslarının Tespitine Ait Talimat,
Teknik Kitaplar No. 10-2, Ankara,
1958, s. 2.
Yıldız, D., (Ed. ) 2007 “Su Raporu.
Ulusal Su Politikası İhtiyacımız”.
3. Mostert, E. vd, River Basin
Management and Planning,
Yararlanılan yayınlar
5. https://treaties.un.org/
Pages/ViewDetails.
aspx?src=TREATY&mtdsg_
no=XXVII-12&chapter=27&lang=en
erişim 3.3.2016
6. Özden Bilen “Türkiye’nin Su
Gündemi. Su Yönetimi ve AB Su
Politikaları”DSİ Genel Müdürlüğü
Ankara 2009. s.30.
7. A.Deniz Özdemir, Dilek D. Yazıcı,
Nurcan Yağımlı, Funda Pılgır
İklim Değişikliği Etkilerine Uyum
(Adaptasyon) T.C. Çevre ve Orman
Bakanlığı Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü, Etüd ve Plan Dairesi
Başkanlığı Ocak 2009
8. Dünya nüfusunun yaklaşık
%40’ı paylaşılan sınır aşan nehir
havzalarında yaşamaktadır.
55
DOSYA
Su
Dr. Dursun Atilla ALTAY
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi
Genel Müdürü
İSKİ’nin şehre verdiği
musluk suyu; Türk
Standardı, Avrupa
Birliği, Amerikan
Çevre Koruma
Ajansı ve Dünya
Sağlık Teşkilatı
standartlarının da
üzerinde bir kaliteye
sahip.
İstanbul’da suyun
nabzını tutmak
istiyoruz
İSKİ olarak işletmecilik kalitemizi
yükseltecek, ülkemize katma
değer sağlayacak yeni projeleri
hayata geçirmeyi hedefliyoruz.
Yeni Türkiye gayesine kuvvetle
inanıyoruz. Milli ve yerli
kaynaklardan beslenmiş, çağın
teknolojisini takip eden yenilikçi
uygulamaları başlatmayı,
sürdürmeyi, lider bir kuruluş
olarak vazife biliyoruz.
Bu ideal çerçevesinde
projelerimizden kısaca söz etmek
gerekirse bugün bütün dünyada
su sektöründe enerji maliyetleri
çok ciddi bir pay oluşturmaktadır.
Bu maliyeti düşürebilmek adına
56
barajlar, arıtma tesisleri, isale
hatları gibi alanlara rüzgar
türbini kurma çalışmalarımız
var. Tesislerimizde bulunan
havuzların üzerinden, çatılar ve
çevredeki uygun arazilerden de
güneş enerjisi elde etmek için
çalışmalar yürütüyoruz. Ayrıca İSKİ
olarak artık yüzer güneş enerjisi
sistemleri üzerine de çalışmalara
başlamak istiyoruz. Yüzer güneş
enerjisi sistemleriyle hem üstü
kapatıldığı için su kaynağında
buharlaşma azalmakta hem
de güneş enerjisi panelleriyle
enerji üretilmektedir. Yüzer enerji
sistemlerinin buharlaşma dışında
su kalitesine katkıda bulunan
faydaları da var. Bu sistem alg
ve zebra midye oluşumunu
engelliyor. Biz şimdi bu teknolojinin
İstanbul’un su kaynaklarında
uygulanabilirliğini ölçmek ve
fayda-maliyet analizleri yapmak
için çalışmalara başladık.
Kalitesinden emin olduğumuz
suyumuzun tadını daha da
iyileştirmek için “Klor Yönetimi”
projemizin pilot uygulamasını
başlattık.
Yine su kalitesiyle ilgili
yürüttüğümüz diğer bir çalışma
da mikro kirleticiler. Mikro
kirleticiler organik iz element
veya metallerin genel adı olup
su ortamındaki doğal hayatı ve
içme suyu kaynaklarını olumsuz
etkilemektedir. Bu maddeler ilaç,
deterjan, kişisel bakım ve zirai vb.
ürünlerden kaynaklanmakta olup
mevcut atık su arıtma sistemleri
ile kısmen arıtılmakta ya da hiç
arıtılamamaktadır.
Türkiye’de doğal sular, hastane
atık suları ve evsel atık sulardan
endokrin bozucular ve tıbbi ilaç
kalıntılarının giderilmesi ile ilgili
çalışmalar yetersizdir. Yapılan
çalışmalar daha çok tek bir
kimyasal madde veya kısıtlı sayıda
ilaç üzerinden yürütülmektedir.
Ancak çeşitli çevre kuruluşlarının
raporlarında muhtemel bileşiklerin
sayısının daha fazla olduğu
bildirilmektedir.
Bu alanda TÜBİTAK ile
gerçekleştireceğimiz proje
sayesinde atık suların, hastane
atık suyu, katı atık sahası
çöp sızıntı ve yüzeysel su
kaynaklarının içerdiği öncelikli
madde profillerini çıkartarak
atık kaynaklarının belirlenmesi,
mikro kirleticilerin çevre ve insan
sağlığı üzerinde oluşturabileceği
potansiyel risklerin tespitine dair
bilimsel veriler elde edeceğiz.
Sonuçlar doğrultusunda arıtma
tesislerinde iyileştirme ve proses
geliştirme çalışmalarına katkı
sağlanması amacıyla atık su
arıtma tesislerinden alıcı ortama
karışan öncelikli maddeler ve
mikro kirleticilerin kalitatif ve
Orman ve Su
İşleri Bakanlığı’nın
araştırmasına göre
Türkiye genelinde
içme suyunun
%43’ü musluklara
ulaşmadan
kayboluyor.
kantitatif analizleri yapılacaktır. Bu
çalışmanın daha önce ülkemizde
bu ölçekte yapılmayan bir çalışma
olduğunu ayrıca belirtmek isterim.
Bildiğiniz gibi içilebilir su
kaynaklarının kısıtlı olması
ve özellikle büyük şehirlerde
suya erişim ve şebeke işletim
maliyetlerinin her geçen gün
artması, içme suyu şebekesindeki
su kayıp/kaçaklarının izlenmesini
ve kontrolünü de önemli bir hale
getirmektedir. Orman ve Su İşleri
57
İSKİ debi ölçümüyle,
kayıp/kaçak oranını
minimum seviyeye
düşürmeyi
hedefliyor.
Bakanlığı’nın araştırmalarına göre
Türkiye genelinde içme suyunun
yüzde 43’ü maalesef musluklara
ulaşmadan kaybolmaktadır. Bu
rakam İngiltere’de yüzde 27 iken
Almanya’da yüzde 7 ve Avrupa
genelinde yüzde 10 olarak
belirtilmektedir. İstanbul’da kayıp/
kaçak oranı ise yüzde 24 civarında
olup Avrupa ortalamasının yüzde
14 üstünde kayıp/kaçak oranı
mevcuttur.
İşte biz bu oranı daha geriletmek
için yeni bir projeye başlıyoruz.
Projemizle suyun nabzını tutmak
istiyoruz. Yani su sisteminin
nabzı olan debi ölçümüyle kayıp/
kaçak oranını minimum seviyeye
düşürmeyi, şehre verdiğimiz su
ve faturalandırdığımız suyun
gerçek oranlarının net olarak
ölçülebilmesini hedefliyoruz.
Suyun yönetiminde yaşanan
sorunlar
Biz İSKİ olarak su ve atık suyla ilgili
çalışmalarımızda geçmiş yıllarda
öncelikle sürekliliği esas aldık,
içme suyunu kesintisiz ulaştırmak,
atık suları çevre ve insan sağlığına
zarar vermeden uzaklaştırmak
hedefiyle çalıştık. Hala büyük
ölçekte yatırımlarımız var ancak
biz aynı zamanda işletmeci bir
kurumuz. Su idarelerinde biraz
göz ardı edilen işletmeciliğin
sürekliliğine dair bir kaç cümle
söylemek isterim. Şimdi bizler
su ve atık su kurumları olarak
planlama ve yatırıma büyük önem
veriyoruz, şu su kaynağı, bu arıtma
tesisi, şu kadar km içme suyu
şebekesi, bu kadar atık su tüneli...
Liste uzayıp gidiyor. Bütün bunları
58
milli serveti kullanarak hepsini
yaptık, hizmete aldık diyelim. Ya
sonra? İşimiz bitiyor mu? Şunu
gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki
asıl iş bundan sonra başlıyor. Şehre
verdiğiniz suyu takip etmeniz
gerekiyor ki kayıp kaçak oranı
kabul edilebilir seviyede kalsın.
Aksi takdirde sadece suyu değil
o suyu getirmek için harcadığınız
yatırım tutarını da heba etmiş
olursunuz. İşletmecilik yaparken
atık su arıtma tesisinde havuzda
biyolojik arıtma yapan bakterinin
hangi debide ne kadar oksijene
ihtiyacı olacağını hesap etmeniz
gerekiyor. Yine içme suyu arıtma
tesislerinde, hangi kimyasaldan
ne kadar kullanılması gerektiğini
belirlemek için suyu daha tesise
almadan incelemeniz gerekir.
Alanınızdaki teknolojik gelişmeleri
muhakkak takip etmeniz gerekir.
Bu takip işletmecilik kalitenizi
fevkalade yükseltecek, hatta bazen
daha az maliyetle iş yapmanızı
sağlayacaktır. Hemen bir örnek
de vereyim. Rezve Deresi’nden su
getirmek için 2 ayrı proje vardı,
biz bu iki projeyi de rafa kaldırdık.
Tünel teknolojisindeki ilerlemeler
neticesinde maliyeti açık kazıdan
düşük olan, daha da önemlisi
bölgedeki doğal dokuyu bozmayan
bir tünel inşa ederek bölgeden su
getirmeye karar verdik.
İşletmeciliğe dair prensiplerin
hepsini idareci olarak uyguladınız
diyelim, bu da yeterli değil,
personelinizin de bu çerçevede
işletme bilinci kazanması
gerekiyor. Milyonlarca liralık
devasa bir yatırım, işletmeciliğin
temel kuralları çerçevesinde tam
randımanlı işletilmediği sürece ölü
bir yatırım demektir, ziyan olan
milli servet demektir.
İşletmeciliğe dair bir başlık
daha var o da varlık yönetimi.
En ufak bir vanadan milyonlarca
liralık bir ekipmana kadar sahip
olduğunuz varlıkları kullanılabilir
ömürlerini hesap ederek,
gerektiğinde yeni teknolojiye göre
yenileyerek bakımlarını zamanında
yaparak kullanmalısınız. Kendi
şartlarınızdan bağımsız bir krizi
öngöremeyebilirsiniz ama bir ana
isale hattı vanasını zamanında
değiştirmeyi bozulmadan, arıza
yapmadan işletmeci bir kurum
olarak öngörmek zorundasınız.
İstanbul’un su kalitesinin
iyileştirilmesi
Bugün şehre verdiğimiz suyu
her gün 150-200 noktadan
numune alarak test ediyoruz.
Laboratuvarlarımız uluslararası
akreditasyon belgelerine sahip.
Analiz sonuçlarına göre bugün
İSKİ’nin şehre verdiği musluk
suyu; Türk Standardı, Avrupa
Birliği, Amerikan Çevre Koruma
Ajansı ve Dünya Sağlık Teşkilatı
standartlarının da üzerinde bir
kaliteye sahip.
Bu su kalitesini elde etmenin
öncelikli şartı ise suyun geldiği
havzayı korumak. Su havzalarımızı
yapılaşmadan koruyoruz, atık
suları kontrol altına alarak
su havzalarının kirlenmesini
engelliyoruz.
Su havzalarımız bizim can
damarımız. Biz İSKİ olarak
su havzalarını korumak için
kamulaştırma çalışmaları
yürütüyoruz. Kamulaştırdığımız
alanları ağaçlandırma çalışmaları
yaparak zenginleştiriyoruz.
Örneğin geçtiğimiz yıl İstanbul’un
su havzalarına yaklaşık 55 bin ağaç
dikilmiştir.
Ayrıca İSKİ 1994’den bugüne kadar
hizmete aldığı atık su yatırımlarıyla
İstanbul’un denizlerini ve derelerini
olduğu kadar su kaynaklarını da
atık su tehdidinden kurtarmıştır.
İstanbul’da gerçekleştirilen
projeler
İstanbul’un su ihtiyacı daima
artmakta ve içme suyunun
tamamına yakını yüzeysel su
kaynaklarından karşılanmaktadır.
Şehir içinde ihtiyacı karşılayacak
yeterli su kaynağı olmaması
nedeniyle uzak mesafelerden su
temin edilmektedir.
İstanbul’un halihazırdaki ve
gelecekteki su ihtiyacını bugünden
biliyoruz. Bu ihtiyaca göre içme
suyu yatırımlarımıza devam
ediyoruz.
Bu çerçevede Avrupa ve Asya
yakasında farklı su kaynakları
hizmete alacağız. Avrupa yakasında
Demirköy (Rezve), Karamandere,
Hisarbeyli, Hamzalıdere, Pirinçci
barajlarını, Anadolu yakasında
ise İsaköy ve Sungurlu barajlarını
hizmete almayı planlıyoruz.
Ayrıca Melen, İstanbulumuz için
hayati önemi olan bir su kaynağı.
Şu anda baraj inşaatı devam
ediyor. Birinci ve ikinci etapları
tamamladık, üçüncü etabı inşallah
2018 yılında tamamlayacağız. Ayrıca gerekli arıtmalara
tabii tutulan atık sulardan da
faydalanıyoruz. İçme sularının
değil bu suların park, bahçe,
rekreasyon ve sanayi gibi alanlarda
kullanılması yönünde çalışmalar
yapıyoruz.
Suyun israf edilmeden kullanımı
İstanbullular evlerinde alacakları
pratik birkaç önlemle suyu verimli
bir şekilde kullanabilirler. Biz
İstanbullulardan ihtiyaçlarından
az su kullanmalarını
istemiyoruz. İstanbullulara
aynı ihtiyaçlarını daha az su ile
karşılayabileceklerini söylüyoruz.
Şimdi bu pratik önlemlere kısaca
değinmek gerekirse İstanbullular;
• Duş alırken, tıraş olurken ya
da abdest alırken suyu boşa
akıtmasınlar,
• Damlatan muslukları varsa
bunları tamir ettirsinler,
• Araçlarını hortumla değil kovaya
dolduracakları su ile yıkasınlar,
• Bulaşık ve çamaşır
makinalarını tam doldurmadan
çalıştırmasınlar,
• Sulama yapıyorlar ise bunu
buharlaşmanın az olduğu akşam
saatlerinde yapsınlar.
Ayrıca şuna da değinmek
istiyorum ki su israfı yalnızca su
kullanarak gerçekleşen bir şey
değil. Kullandığımız her şeyin
üretiminde suya ihtiyaç duyuluyor.
Bu nedenle israf ettiğimiz her eşya
aynı zamanda boşa harcanan su
anlamına da geliyor.
59
DOSYA
Su
Behiye Fügen SELVİTOPU
İzmir Kanalizasyon ve Su İdaresi
Genel Müdürü
AB standardı
arıtılmış atıksuda
İZSU ilk sırada
Deniz altındaki
yaşamı tespit
amacıyla çekilen su
altı fotoğrafları, İzmir
körfezindeki çarpıcı
iyileşmeyi gösteriyor.
Ayrıca deşarj hattının
çevresinde pek çok
sucul kuş türünü
görmek mümkün
hale geldi.
60
İzmir Büyükşehir Belediyesi
sınırları içerisinde yer alan
yerleşim birimlerinde oluşan
evsel nitelikli atık suların ilgili
mevzuatta tanımlanmış kriterlere
uygun şekilde arıtımını sağlamak,
alıcı ortamlara deşarj etmek, atık
su arıtma tesislerinin bakım ve
onarımlarını yapmak, ekipman ve
ünitelerin revizyonlarını yapmak,
dizayn kapasitesinin aşılmış olduğu
tesislerde kapasite artışlarını
gerçekleştirmek, atıksu arıtımı
ile ilgili teknolojik gelişmeleri
izlemek ve uygulamak İZSU Genel
Müdürlüğü’nün atıksu ile ilgili
faaliyet alanlarından biridir.
biyolojik, 6 tanesi doğal ve 18 tanesi
ileri biyolojik atıksu arıtma yöntemi
ile arıtım yapan ve günlük toplam
atıksu arıtma kapasitesi 927.791
m3 olan toplam 61 atıksu arıtma
tesisinde toplam 316.859.391 m3
atıksu arıtılmıştır.
Atıksu arıtımı
İZSU Genel Müdürlüğü, atıksu
hizmetlerinin sürdürülebilir
çevre açısından etkisi ve önemini
farkındadır ve atıksu arıtma
Atıksu arıtma hizmetleri
kapsamında 2015 yılında 37 tanesi
Türkiye İstatistik Kurumu’nun
(TÜİK) açıkladığı, tüm belediyelere
uygulanan “2014 yılı Belediye Atık
Su İstatistikleri Anketi” sonuçlarına
göre İzmir, atıksu arıtma tesisi sayısı,
Avrupa Birliği standartlarında arıtma
yapan tesis sayısı ve kişi başına
düşen Avrupa Birliği standardında
arıtılmış atıksu miktarıyla yine ilk
sırada yer almıştır.
İZSU Genel Müdürlüğü Tarafından İşletilen Atıksu Arıtma Tesisleri
No
Tesis Adı
İlçe
Kapasitesi
(m3/gün)
Devir Alınma
Yılı
Arıtma Yöntemi
Çiğli
604.800
2000
İleri Biyolojik
1
Çiğli A.A.T.
2
Güneybatı A.A.T.
Narlıdere
21.600
2001
İleri Biyolojik
3
Havza A.A.T.
Menderes
21.600
2004
İleri Biyolojik
4
Halilbeyli Köyü A.A.T.
Kemalpaşa
1.000
2007
Aktif Çamur
5
Kozbeyli Köyü A.A.T.
Foça
500
2007
Aktif Çamur
6
Çakırbeyli Köyü A.A.T.
Torbalı
200
2007
Doğal Arıtma
7
Korucuk Köyü A.A.T.
Torbalı
200
2007
Doğal Arıtma
8
Foça A.A.T.
Foça
9.763
2008
İleri Biyolojik
9
İYTE A.A.T.
Urla
2.250
2008
Aktif Çamur
10
Hacıömerli Köyü A.A.T.
Aliağa
250
2008
Biyodisk
11
Bağarası A.A.T.
Foça
2.100
2008
Aktif Çamur
12
Gümüldür A.A.T.
Menderes
1.800
2008
Aktif Çamur
13
Selçuk A.A.T.
Selçuk
10.200
2008
Doğal Arıtma
14
Urla A.A.T.
Urla
21.600
2009
İleri Biyolojik
15
Bayındır A.A.T.
Bayındır
6.912
2009
İleri Biyolojik
16
Menemen A.A.T.
Menemen
21.600
2010
İleri Biyolojik
17
Aliağa A.A.T.
Aliağa
21.600
2010
İleri Biyolojik
18
Torbalı A.A.T.
Torbalı
21.600
2010
İleri Biyolojik
19
Kemalpaşa A.A.T.
Kemalpaşa
12.960
2010
İleri Biyolojik
20
Seferihisar A.A.T.
Seferihisar
10.800
2010
İleri Biyolojik
61
No
62
Tesis Adı
İlçe
Kapasitesi
(m3/gün)
Devir Alınma
Yılı
Arıtma Yöntemi
Torbalı
6.912
2010
İleri Biyolojik
21
Ayrancılar-Yazıbaşı A.A.T.
22
Gödence Köyü A.A.T.
Seferihisar
250
2010
Aktif Çamur
23
Özdere A.A.T.
Menderes
25.000
2013
İleri Biyolojik
24
Doğanbey A.A.T.
Seferihisar
25.000
2013
İleri Biyolojik
25
Kaynaklar A.A.T.
Buca
2.450
2014
Aktif Çamur
26
Villakent Doğu A.A.T.
Menemen
250
2014
Aktif Çamur
27
Villakent Batı A.A.T.
Menemen
250
2014
Aktif Çamur
28
Çukurköy A.A.T.
Menemen
200
2014
Doğal Arıtma
29
Bergama A.A.T.
Bergama
13.000
2014
İleri Biyolojik
30
Dağıstan Köyü A.A.T.
Bergama
100
2014
Aktif Çamur
31
Aşağıkırıklar Köyü A.A.T.
Bergama
200
2014
Aktif Çamur
32
Karaveliler Köyü A.A.T.
Bergama
300
2014
Aktif Çamur
33
Terzihaliller Köyü A.A.T.
Bergama
100
2014
Aktif Çamur
34
Çandarlı A.A.T.
Dikili
15.204
2014
İleri Biyolojik
35
Bademli A.A.T.
Dikili
450
2014
Aktif Çamur
36
Salihler Köyü A.A.T.
Dikili
1.000
2014
Aktif Çamur
37
Çamlık Köyü A.A.T.
Selçuk
225
2014
Aktif Çamur
38
Gökçealan Köyü A.A.T.
Selçuk
300
2014
Aktif Çamur
39
Zeytinova A.A.T.
Bayındır
500
2014
Aktif Çamur
40
Çeşme A.A.T.
Çeşme
21.900
2014
İleri Biyolojik
41
Reisdere Köyü A.A.T.
Çeşme
150
2014
Aktif Çamur
42
Bodrum A.A.T.
Karaburun
300
2014
Aktif Çamur
43
Kuyucak A.A.T.
Karaburun
300
2014
Aktif Çamur
44
Eğlenhoca Köyü A.A.T.
Karaburun
300
2014
Aktif Çamur
45
Kösedere Köyü A.A.T.
Karaburun
300
2014
Aktif Çamur
46
İnecik Köyü A.A.T.
Karaburun
100
2014
Aktif Çamur
47
Ödemiş A.A.T.
Ödemiş
15.765
2014
Aktif Çamur
48
Hamamköy A.A.T.
Ödemiş
150
2014
Aktif Çamur
49
İlkkurşun Köyü A.A.T.
Ödemiş
100
2014
Aktif Çamur
50
Kızılcaavlu Köyü A.A.T.
Ödemiş
100
2014
Aktif Çamur
51
Kiraz A.A.T.
Kiraz
2.000
2014
Aktif Çamur
52
Yenişehir Köyü A.A.T.
Kiraz
350
2014
Doğal Arıtma
53
Kırtepe Köyü A.A.T.
Tire
250
2014
Doğal Arıtma
54
Sarpıncık Köyü A.A.T.
Karaburun
100
2014
Aktif Çamur
55
Saip Köyü A.A.T.
Karaburun
100
2014
Aktif Çamur
56
Ambarseki Köyü A.A.T.
Karaburun
100
2014
Aktif Çamur
57
Hasseki Köyü A.A.T.
Karaburun
100
2014
Aktif Çamur
58
Yaylaköy Köyü A.A.T.
Karaburun
100
2014
Aktif Çamur
59
Yusuflu A.A.T.
Bayındır
100
2014
Aktif Çamur
60
Şirince A.A.T.
Selçuk
200
2014
Aktif Çamur
61
Teleferik A.A.T.
Balçova
120
2015
Aktif Çamur
tesisleri çıkış suyu kalitesini
daha da yükselterek alternatif su
kaynağı yaratmak ve yenilenebilir
enerji kaynaklarını kullanarak
temiz enerji üretiminin artmasına
ve kamu giderlerinin azaltılmasına
katkıda bulunmak, çevreyi ve
doğal yaşam alanlarını korumak
amacıyla 2015 yılı içerisinde
aşağıda detayları anlatılan çeşitli
çevre projeleri yürütülmekte ve
planlanmaktadır.
Arıtılmış atıksuların yeniden
kullanımı
Sınırlı olan su kaynaklarımızın
ve sürekli artış gösteren
su gereksinimlerinin
karşılanabilmesi dolayısıyla çevre
ve su kaynaklarının korunması
amacıyla başlatılan atık suların
geri kazanılarak alternatif su
kaynağı yaratılması çalışmaları
hız kazanmıştır. Bu kapsamda
2015-2019 yılları arasında
toplam 30.000 m3/gün arıtılmış
atıksu ileri arıtım teknolojileri
(ön arıtma, ultrafiltrasyon, ters
osmoz vb ) ile geri kazanılarak
zirai sulama, endüstriyel ve evsel
amaçlı olarak yeniden kullanılması
planlanmaktadır. Projenin ilk
aşaması olarak tüm ileri biyolojik
arıtma tesislerinde arıtılmış
sularının analizleri yaptırılarak
yeniden kullanılabilirliği
araştırılmakta ve her bir tesisin
çıkış suyuna özgü güvenilir ve
ekonomik arıtma teknolojilerinin
belirlenmesi çalışmaları
yürütülmektedir.
Türkiye’deki toplam su
tüketiminin %72’sinin zirai
amaçlı olarak kullanıldığı göz
önünde bulundurulduğunda,
kentsel atık suların zirai sulama
suyu olarak kullanılabilmesi için
ulusal boyutta örnek ve rehber
olmak hedeflenmektedir. Bu
amaçla arıtılmış atık suların
tarımda kullanım olanakları; Ege
Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile
birlikte Nisan 2015’de başlayan
çalışmalarla yürütülmektedir.
Araştırma kapsamında İZSU Genel
Müdürlüğü’ne bağlı Menemen,
Kemalpaşa, Torbalı, Bayındır ve
Havza Atıksu Arıtma Tesisleri’nden
çıkan arıtılmış sular, sulama
suyu olarak kalite değerlerinin
izlenmesi ve sulamada kullanımı
açısından değerlendirilmektedir.
Araştırmanın 2016 yılının
sonuna doğru tamamlanması
hedeflenmektedir.
Atıksu Arıtma Tesislerinde
Elektrik İhtiyacının Yenilenebilir
Enerji Kaynakları Kullanılarak
Karşılanması Projesi
Atıksu arıtma tesislerinin en
önemli mali gider kalemi olan
elektrik ihtiyacını yenilenebilir
enerji kaynakları (güneş enerjisi)
ile karşılamak ve böylece elektrik
enerji maliyetini düşürmek ve
temiz enerji üretimine katkıda
bulunmak amacıyla muhtelif atıksu
arıtma tesislerinde, toplam 2MWp/
yıl kurulu güç kapasiteli güneş
enerji santralleri planlanmaktadır.
Çamur yönetimi
Atıksu arıtma tesislerinde biriken
çamurların doğaya zarar vermeden
toplanması ve kokunun önlenmesi
amacıyla Çamur Çürütme –
Kurutma Ünitesi İnşaatı 2012
Ocak ayında başlamış ve 2013
yılında Türkiye’nin en büyük Çamur
Çürütme ve Kurutma Ünitesi
işletmeye alınmıştır.
Çamur çürütme ve kurutma ünitesi
Tesis 30 m çapında, 29 m
yüksekliğinde, 4 adet çürütme tankı
ile 27 m çapında, 14 m yükseklikte
2 adet biogaz toplama tankı ve her
biri 200 ton/gün çamur keki işleme
kapasiteli 4 adet kurutucudan
oluşmaktadır. Tesis günlük 800
ton çamuru 4 kat azaltarak 200
tona düşürebilecek kapasitededir.
%92 katı madde içeriğine
ulaşan çürütülmüş-kurutulmuş
çamur hem tarım ve kentsel
yeşil alanlarda hem de ek yakıt
olarak sanayide kullanılabilecek
özelliktedir. 2015 yılında Çamur
Çürütme ve Kurutma Ünitesi’nde
toplam 11.550 ton kurutulmuş
arıtma çamuru ve 11.775.000
m3 biyogaz elde edilmiştir. 2015
yılında elde edilen kurutulmuş
çamur çimento fabrikalarında ek
yakıt olarak kullanılmıştır.
Ayrıca İzmir’de arıtma çamurlarının
solar çamur kurutma yöntemi
ile kurutularak çamur nakliye
maliyetinin düşürülmesi, çamur
depolama miktarının azaltılması
ve çamurların hammadde olarak
kullanılması ve yenilenebilir enerji
kullanımının yaygınlaştırılması
amacıyla 2014 yılında Havza Atıksu
Arıtma Tesisi’nde 2000 ton/yıl
kapasiteli Solar Çamur Kurutma
Ünitesi kurulmuştur. İZSU’nun 2013
yılında “yenilenebilir enerji” başlığı
altında İzmir Kalkınma Ajansı’na
sunduğu ve 827 bin liralık destek
aldığı bu önemli çevre projesinin
hayata geçmesi ile birlikte 2015
yılında solar çamur kurutma
ünitesinde 100 ton kurutulmuş
arıtma çamuru elde edilmiştir.
Çamur Yönetimi Master Planı
İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi
Genel Müdürlüğü (İZSU) tarafından
İzmir il sınırlarında oluşacak tüm
arıtma çamurlarının mevzuatlara
uygun olarak taşınması ve bertaraf
edilmesi için çamur yönetimi
master planı hazırlanmıştır. Bu
bağlamda, işletilmekte olan ve
yapılması planlanan atıksu arıtma
tesislerinden kaynaklanan ve
kaynaklanacak olan atıksu arıtma
çamurlarının mevzuatlara uygun
olarak taşınması ve bertaraf
edilmesi için Türkiye’de ilk defa
bir master plan hazırlanması için
çalışmalar İZSU Genel Müdürlüğü
tarafından yapılmıştır. Çamur
yönetimi master planında 2020,
2030, 2040 ve 2050 yıllarına
ait nüfus, atıksu ve çamur
projeksiyonları (miktar, nitelik vs.)
çıkarılıp, uzun vadeli bir yönetim
planı oluşturulacaktır. Bu planda,
gelecekte İzmir’de kurulacak
olan çamur bertaraf tesislerinin
nitelikleri, yeri ve özellikleri
belirlenecek ve buraya yeni arıtma
tesisleri tanımlanarak bu tesislerin
hangi dönemlerde devreye
alınması gerektiği belirlenmiştir.
63
Atıksu arıtma tesislerinde oluşan
çamurların bertaraf yöntemleri
irdelenirken aynı zamanda kalite
ile ilgili ulusal ve uluslararası
mevzuatı karşılayan, çevre dostu,
ekolojik olarak sürdürülebilir ve
besin potansiyelinden faydalanılan
A sınıfı biyo-katı ürün elde etme
veya endüstri için ek-yakıt elde
etmeye dayalı, geri kazanım ve/
veya yeniden kullanım hususlarını
içeren bertaraf sistemleri
planlanmıştır.
Sonuç olarak İzmir kentinin
gelecekteki nüfus ve yerleşim
alışkanlıklarında meydana
gelebilecek değişikliklere uyum
sağlayabilecek, sürdürülebilir
ve ekonomik bir çamur yönetimi
master planı hazırlanmıştır.
64
Arıtılmış çamurların tarımda
kullanım olanaklarının
araştırılması
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
ile birlikte Nisan 2015’de başlayan
projenin amacı, İzmir Büyükşehir
Belediyesi Çiğli Atıksu Arıtma
Tesisi’nden çıkan çürütülmüşkurutulmuş arıtma çamurlarının
ve arıtılmış atıksuların
tarımda kullanım olanaklarının
araştırılmasıdır. Bu bağlamda, Çiğli
Atıksu Arıtma Tesisi’nde oluşan
ortalama %90 katı madde içeriğine
sahip çürütülmüş- kurutulmuş
çamurun tarımda kullanılabilirliği
araştırılmaktadır.
Arıtma çamurları için uygun
sayıda tarla denemesi kurularak
çamurun Ege Bölgesi’nde yaygın
olarak yetiştirilen pamuk ve
mısır bitkilerinin kullanımı ile
peyzaj düzenleme amaçlı 2 adet
mevsimlik süs bitkisi ve 1 adet
çim çeşidinin yetiştirilmesinde
kullanımı incelenmektedir.
Arıtma çamuru uygulanan toprak
ve yetiştirilen bitkilerin farklı
organlarında ağır metal içerikleri
ile toprağın mikrobiyolojik
özelliklerindeki değişimler
analizlerle saptanmaktadır.
Aynı zamanda arıtma çamuru
uygulamaları ile verim ve
toprak özelliklerindeki değişim
incelenerek gereken ekonomik
analizler yapılmaktadır.
İzmir Körfezi oşinografik izleme
2000 yılında Çiğli Atıksu Arıtma
Tesisi’nin işletmeye alınmasıyla
İzmir Körfezi’nde gözlenmeye
başlanan iyileşme süreci, İZSU
Kavaklıdere
İçmesuyu Arıtması
Gördes Baraj
suyunu arıtarak
Buca ve Bornova
bölgesine dağıtacak
ve yılda 1 milyon
kişinin su ihtiyacını
karşılayacak tesis
ihale aşamasındadır.
Genel Müdürlüğü’nün, Deniz
Bilimleri Enstitüsü’ne yaptırdığı
ve 2000 yılından beri sürdürülen
İzmir Körfezi Oşinografik izleme
çalışmalarıyla 2014-2015
döneminde bir kez daha teyit
edilmiştir. Deniz Bilimleri Enstitüsü
tarafından hazırlanan ve 2014
Mart ile 2015 Şubat ayına kadar
olan süreci kapsayan son raporda,
deniz suyunda fiziksel, kimyasal
ve mikrobiyolojik, sedimentte
kimyasal ve deniz canlılarında
kimyasal (ağır metal) ölçümleri
yapılmış ve bulunan değerler,
ulusal ve uluslararası standartlar
açısından değerlendirilmiştir.
Yüzeysel Su Kalitesi Yönetimi
Yönetmeliği’ne göre deniz suyunda
maksimum 500 koloni/100 ml.
olması gereken E. Coli sayısı
İzmir Körfezi’nde ortalama
30 koloni/100ml olarak tespit
edilmiştir. Çiğli Atıksu Arıtma
Tesisi’nin devreye alındığı 2000
yılından önce, körfez tabanında
oksijen seviyesi 0’a kadar düşerek
balıkların yaşamasına izin
vermeyecek bir halde iken 2014
yılında İzmir körfezinde ortalama
oksijen konsantrasyonu 6,97
mg/lt. olarak tespit edilmiştir.
Böylece iç körfez bölgesinde
bile deniz tabanında, balık gibi
yüksek metabolizmalı canlıların
yaşamasına izin verecek ölçüde
yüksek oksijen konsantrasyonları
tespit edilmiştir.
Çıkış suyundaki kalite Körfez’deki
iyileşme sürecini hızlandırmış olup
Körfez’in doğal hale dönmesini,
balık ve canlı çeşitliliğinin
artmasını sağlamıştır. Bu dönemde
ayrıca körfezde 5 ayrı bölgede
su altı görüntüleri toplanarak,
deniz ortamındaki değişimler
izlenmiştir. Deniz altındaki yaşamı
tespit amacıyla çekilen su altı
fotoğrafları, körfezdeki çarpıcı
iyileşmeyi göstermektedir. Ayrıca
deşarj hattının çevresinde pek çok
sucul kuş türünü görmek mümkün
hale gelmiştir.
Su yönetimine katkı
İzmir kentinin içme suyu yönetimi
İzmir Su ve Kanalizasyon
İdaresi Genel Müdürlüğü (İZSU)
tarafından yapılmaktadır. Yeni
su kaynaklarının oluşturularak
devreye alınması konusunda Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğü ile
koordineli çalışma yapılmakta olup
mevcut su üretim kaynaklarının
kullanılması, kaynaklardan su
çekilerek kente dağıtılması, kentin
su ihtiyacına uygun olarak suyun
yönlendirilmesi İZSU tarafından
gerçekleştirilmektedir.
• Abonenin, sayaç bölgesinin,
yerleşim bölgesinin (ilçe, semt
gibi) ve toplam su üretiminin
ölçülmesi,
• Vana uygulamaları ile suyun
yönlendirilmesi,
• Scada sistemi ile su trafiğinin
izlenmesi, kontrol edilerek
gerekli durumlarda uzaktan
kumanda yoluyla müdahale
edilmesi,
• İsale hatları, taşıyıcı hatlar,
şebeke hatları, branşman hatları
üzerinde oluşan arızaların tamir
çalışmaları,
• Bu hatlar üzerindeki vana,
vantuz, yangın vanası, gibi suyun
yönlendirilmesinde kullanılan
cihazların bakımı, onarımı,
montajı, demontajı, değiştirilmesi
işlemleri,
• Kısa ve uzun mesafeli boru
döşeme çalışmaları,
• Hatların üzerinde değişik
gerekliliklerle yapılan deplasman
ve bağlantı çalışmaları ile hat
iptal çalışmaları,
DSİ tarafından yeraltı su
kaynaklarına uygulanan yıllık
bazda su çekim kısıtlamasına
(kota) uyulmaktadır.
• Sonuçta abonelere temiz,
sürekli ve yeterli düzeyde suyun
sağlanması.
İZSU tarafından gerçekleştirilen
su yönetiminin başlıca aşamaları
• Şebeke bazında yenilemeler
sırasında yaşanan su kesintisi ve
çevre etkisi açısından vatandaş
mağduriyeti,
• İçme suyu üretim kaynaklarının
çalışma rejiminin planlanması
(anlık, günlük ve uzun dönemli),
• Kaynaklardan elde edilen suyun
içilebilirliğinin sağlanması (içme
suyu arıtma tesisleri, arsenik
arıtma tesisleri, dezenfeksiyonklorlama işlemi),
Su yönetiminde yaşanan sıkıntılar
• İsale hatlarının eskiliği,
çoğunluğunun beton
malzemeden mamul borulardan
oluşması ve bu nedenle sıklıkla
arıza yaşanması,
• Kaynaklardan elde edilen suyun
yerleşim yerine taşınması (isale
hatları),
• Su üretim kaynaklarından İzmir
kentine önemli miktarda su ileten
isale hatlarının alternatiflerinin
olmaması,
• Zon ayrımı bazında oluşturulan
kotlara bağlı olarak suyun üst
kotlara pompa/depo sistemleri
yardımı ile aktarılması,
• Özellikle isale hatları üzerinde
yapılan tamir, tadilat ve bakım
çalışmaları esnasında uzun
süreli su kesintileri,
• Kent içi dağıtım (taşıyıcı hatlar,
şebeke hatları, branşman hatları),
• Boru yenileme veya alternatif
boru hattı imalatlarında üst yapı
65
ile içme suyu dışındaki diğer
altyapıların engel teşkil etmesi,
alınacağı tesis yerlerinin tespit ve
incelemesi tamamlanmıştır.
• Büyük projelerde su hatları
ile kesişmeler nedeniyle boru
hattının deplasmanı veya proje
değişikliği yapma zorunluluğu,
İçme-kullanma suyu amaçlı yapılan
proje formülasyonu çalışmaları ve
saha incelemesi sonucunda toplam
15 yeni baraj yeri ve regülatör alanı
belirlenmiştir.
• DSİ tarafından gerçekleştirilen
içme suyuna ilişkin projelerde
Kurumumuz ile koordinasyon ve
proje paylaşım eksikliği,
• Karayolları, Orman Bölge
Müdürlüğü, SİT Kurulu gibi
birimlerden alınacak izin
konusunda yaşanan gecikme.
İzsu’nun içme, kullanma, endüstri
suyu ihtiyaçını karşılamak
amacıyla gerçekleştirdiği projeler
İzmir’in gelecekte 2050
yılı için nüfus ve su ihtiyacı
projeksiyonlarının yapılması ve
buna bağlı olarak gerekli toplam
su ihtiyacının belirlenmesi,
su kaynaklarının planlanması
amacıyla “ İZSU İzmir İçmesuyu
Projesi Master Plan Raporu”
hazırlanması işi yürütülmektedir.
İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU
Genel Müdürlüğü’nün yetki ve
görev sınırları içerisindeki 30 adet
ilçenin;
Yüzey ve yeraltı su kaynaklarının
içmesuyu potansiyelinin
belirlenmesi, bu potansiyelin
değerlendirme öncelikleri
ile olabilecek su ihtiyacının
tespiti, bu ihtiyacın karşılanma
yöntemleri ile teknik ve ekonomik
yapılabilirliğinin incelenmesi
amacıyla etüt ve mühendislik
çalışmaları yürütülmüştür. Bu
çalışma kapsamında İzmir İli
ilçeleri su hizmeti açısından 3
bölgeye ayrılmıştır.
• Dünyanın en büyük kapasiteli
arsenik arıtma tesisi olan Çullu
İçme Suyu Arıtma Tesisi’nde
Göksu Sarıkız kuyularından gelen
yeraltı suları,
• Menemen İçme Suyu Arıtma
Tesisi’nde Menemen ve Çavuşköy
kuyularından gelen yeraltı suları,
• Halkapınar İçme Suyu Arıtma
Tesisi’nde de Halkapınar
kuyularından gelen yeraltı suları,
arsenikten arındırılarak ülkemiz ve
dünya standartlarına uygun temiz
içme suyu elde edilmektedir.
Çullu Arsenik Arıtma Tesisi
Manisa il sınırları içerisindeki
Göksu ve Sarıkız ‘daki derin
kuyulardan üretilen suyu arıtan
tesisin kapasitesi 3000 l/s (259.200
m3/gün ) dür. 2015 yılında yaklaşık
olarak üretilen 37.344.934 m3’tür.
Menemen İçmesuyu Arıtma Tesisi
yy Yeraltı su kaynakları (hidrojeoloji),
Menemen ve Çavuşköy
derinkuyulardan alınan suyu
arıtan tesisin kapasitesi 600 l/s
(51.840 m3/gün)’dür. Menemen
arsenik arıtma tesisinde arıtılmış
su üretimi 2015 yılında yaklaşık
üretilen 12.289.150 m3’tür.
yy Mevcut ve önerilen yüzey suyu
kaynakları yerleri,
Halkapınar İçmesuyu Arıtma
Tesisi
yy Deniz suyu arıtma tesisleri
yerleri,
Halkapınar kuyuları Arsenik Arıtma
Tesisi 1.000 l/s (87.119 m3/gün)
kapasiteyle devrededir. Halkapınar
Arsenik Arıtma Tesisinde arıtılan
2015 yılında saha etütleri
kapsamında:
yy Gediz Nehrinden kış sularının
66
İZSU tarafından içme suyu
standartlarına uygun sağlıklı su
temini amacıyla konvansiyonel
arıtma tesisi, paket arıtma tesisi
ile buna bağlı isale ve iletim hattı
tesislerinin projelendirilmesi ve
yapım işleri yürütülmektedir.
su üretimi 2015 yılında yaklaşık
olarak üretilen 24.741.290 m3’tür.
Kavaklıdere İçmesuyu Arıtması
Tahtalı Barajı’ndan sonra kentin
en büyük içmesuyu arıtmasını,
Bornova’nın Kavaklıdere Köyü’nde
kurulacaktır. Gördes Baraj suyunu
arıtarak Buca ve Bornova bölgesine
dağıtacak ve yılda 1 milyon kişinin
su ihtiyacını karşılayacak tesis
ihale aşamasındadır. Kavaklıdere
İçme Suyu Arıtma Tesisi, Bornova
Kavaklıdere Köyü’nde 150 bin
metrekarelik alanda kurulacaktır.
Tesis günde 365 bin metreküp
suyu arıtacaktır.114 kilometrelik
hat ile Kavaklıdere Arıtma Tesisi
ve 2 deponun tamamlanmasıyla,
Gördes’in arıtılmış suyu, çapları
1.8 ve 1.2 metrelik çelik borularla
Bornova ve Buca depolarına
ulaştırılacak ve bu merkezlerden
kentin kullanımına sunulacaktır.
Kavaklıdere Arıtma Tesisi’nin de
tamamlanmasıyla, 120 milyon
metreküp su tutma kapasitesine
sahip Gördes Barajı’ndan İzmir’e
yılda 60 milyon metreküp su
verilecek ve yılda 1 milyon kişinin
su ihtiyacı karşılanacaktır. Barajın
geriye kalan 60 milyon metreküp
suyu ise Akhisar, Saruhanlı
ve Gölmarmara’daki 14 bin
890 hektarlık tarım arazisinin
sulanmasında kullanılacaktır.
Projesi tamamlanmış içmesuyu
arıtma tesislerimiz
Foça ve Menemen’e İçmesuyu
Arıtması
Yer altı sularında yaşanabilecek
muhtemel kirlenmelere karşı
Foça ve Yeni Foça ile Menemen’in
Maltepe ve Seyrek mahallelerini
besleyen kuyu suları için arıtma
tesisi kuracaktır. Yeni Foça’da
yer alan Gerenköy Mahallesi’nde
kurulacak içme suyu arıtma
tesisinde, bölgedeki 20 kuyunun
suyu arıtılacak olup 180 bin
metrekarelik alanda kurulacak
tesis, günde 30 bin metreküp suyu
arıtacak kapasitede olacaktır.
Tesis için uygulama projesi
çalışmaları tamamlanmıştır.
Menemen K5 Kuyuları Arsenik
Arıtma Tesisi
Halkapınar Kuyuları Arsenik
Arıtma Tesisi
Menemen ilçesinin bir bölümüne
(Menemen K5) su sağlayan 8 adet
kuyunun sularında bulunan arsenik
parametresinin standarda uygun
hale getirilmesi için hazırlanan
150-250 lt/sn kapasiteli arsenik
arıtma tesisinin uygulama projesi
çalışmaları tamamlanmıştır.
Halkapınar kuyularından alınan
arsenik seviyesi standart
değerlerin üzerinde olan
suların arıtılması amacıyla
mevcut Halkapınar Arıtma
Tesisi yanında yapılacak 500 lt/
sn (43200 m3/gün) kapasiteli
arıtma tesisinin (koagülasyon
- filtrasyon) uygulama projeleri
tamamlanmıştır.
Aliağa İçmesuyu Arıtma Tesisi
PETKİM tarafından işletilen
Güzelhisar Barajı’ndan aldığı su
miktarını artırmak amacıyla bir
protokol imzalayan İZSU Genel
Müdürlüğü, barajdan alınan
saniyede 70 litre su miktarını 300
litreye yükseltilmesi nedeniyle
Aliağa’da kapasitesi yetersiz kalan
mevcut içme suyu arıtma tesisinin
yerine 24,360 m2 büyüklüğünde
yapılması planlanan Aliağa İçme
Suyu Arıtma Tesisinin 2015 yılı
itibarı ile uygulama projelerinin
hazırlanması çalışmaları
yürütülmüştür.
67
DOSYA
Su
Ceyda ALPAY
UNDP Türkiye
New World Proje Müdürü
Binyıl Kalkınma
Hedefleri (MDG)’nin
altına imza atan 189
ülke, 2015 yılına
kadar temiz içme
suyuna erişemeyen
insanların sayısını
yarıya indirmek ve
su kaynaklarının
sorumsuzca
istismarını
durdurmak için 2000
yılında söz vermişti.
68
Bölgesel Su Ortaklığı
Girişimi: “Her Damla
Değer Katar”
UNDP ve Coca-Cola, 2006 yılında
bir araya gelip su konusunda
“Her Damla Değer Katar” isimli
programı başlatmış, bu program
günümüze kadar Türkiye dahil
dünya çapında 25 ülkede suya
erişim, hijyen ve su kaynaklarını
kullanımı ile ilgili birçok proje
gerçekleşmiştir. Projenin vizyonu;
sosyal ve ekonomik kalkınma
açısından birincil derecede
önemli olan suya ve hijyene
erişimin geliştirilmesi böylelikle
Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne
ulaşılmasının desteklenmesidir.
Proje spesifik olarak çevre
ve sürdürülebilir kalkınma
kapsamında iklim değişikliğine
uyumun teşvik edilmesi ve
yoksulların çevresel hizmetlere
erişiminin genişletilmesi alt
başlıklarına da katkı koymaktadır.
Mevcut durum nedir?
Su, yoksulluğun azaltılması dahil,
küresel sürdürülebilir kalkınma
için hayati önem taşıyan bir
unsur. Su kullanımının suistimal
edilmesi ve değeri gittikçe artan
su kaynakları alanındaki rekabet
son yıllarda önemli ölçüde arttı.
Su sıkıntıları, su kalitesinin ve
ekosistemlerinin bozulması
ekonomik ve sosyal gelişimi, siyasi
istikrarı ve ekosistem bütünlüğünü
ciddi biçimde tehdit eder hale geldi.
Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin (MDG)
altına imza atan 189 ülke, 2015
yılına kadar temiz içme suyuna
erişemeyen insanların sayısını
yarıya indirmek ve su kaynaklarının
sorumsuzca istismarını durdurmak
için 2000 yılında söz vermişti.
Johannesburg’da 2002’de
gerçekleştirilen ‘Sürdürülebilir
Kalkınma Dünya Zirvesi’nde su
kaynaklarının önemine değinilmişti.
Toplantıda benimsenen Uygulama
Planı, suyla ilgili Binyıl Kalkınma
Hedeflerini (MDG 7) yineleyerek
temel temizliğe erişemeyen
insanların sayısını 2015 yılına
kadar yarıya indirmek için yeni
bir hedef koymuştu. Yoksullukla
mücadelede ve tarım, enerji, sağlık,
biyolojik çeşitlilik ve ekosistem
alanlarında suyun taşıdığı hayati
önem teyid edilmişti.
Yoksulluğun ortadan kaldırması
ve gerek insan gerek ekosistem
sağlığındaki rolü nedeniyle
su kaynaklarının yönetimi
sorunun merkezinde yer alıyor.
Su kaynaklarının tükenmesi ve
kirlenmesi, sadece su tedarikindeki
doğal kısıtlamalardan veya
finansman ve uygun teknoloji
eksikliği yüzünden değil, aynı
zamanda su yönetişimindeki vahim
başarısızlıktan da kaynaklanıyor.
Dolayısıyla su yönetişimindeki
sorunları çözümlemek en önemli
öncelik ve su kaynaklarının
yönetimi ve etkin su yönetişimi için
bütünleşmiş bir yaklaşım izlemek
şart.
Coca-Cola Avrasya ve Afrika
Grubu ve Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı’nın Avrupa
ve Bağımsız Devletler Topluluğu
Bölgesel Bürosu (UNDP/RBEC), söz
konusu bölgelerde su sorunlarının
belirlenmesi ve çözümlenmesi
konusunda büyük destek veriyor.
“Her Damla Değer Katar” Projesi de
bu ortak kararlılık ve iş birliğinden
doğan bir girişim.
Proje, ortak hareket programı
sağlamayı amaçlıyor
“Bölgesel Su Ortaklığı Projesi”,
Avrupa ve BDT ülkelerinde
su konusunda bir çerçeve
oluşturmayı ve ilgili programları
destekleyecek bir ortak hareket
programı sağlamayı amaçlıyor.
Program, temiz içme suyuna
erişimin artırılması, çevreye
saygılı endüstriyel teknolojilerin
kullanımının kolaylaştırılması
ve sorumluluk taşıyan bir
su kaynakları yönetiminin
benimsenmesi konusunda bilinç
kazandıran faaliyetler gibi alanlara
odaklanıyor. Bölgesel bir KamuÖzel Sektör Ortaklığı olan bu
girişim kapsamında Ermenistan,
Hırvatistan, Romanya, Kazakistan,
Rusya, Türkiye, Ukrayna ve
Karadeniz kıyılarında çeşitli
faaliyetler gerçekleştirilmiştir.
69
alanlarında kapasite geliştirme
alanlarında çalışıyor.
Bölgesel
ortaklığın
nihai hedefi; su ve
hijyen ile ilgili Binyıl Kalkınma
Hedefleri’nin başarılmasında
ivme kazandırmak, Karadeniz
Havzası’nda ve 20 ülkede özellikle
su tedariği ve hijyen bağlamında
iklim değişikliğine uyum ve
dayanıklılığı geliştirmekti ve bu
başarıldı.
2015 yılında üzerinde anlaşılan
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri
(SDG)’nde de suyun öneminin altı
çizildi. Buna göre Sürdürülebilir
Kalkınma Hedefleri (SDG)’nin 6.
maddesi tamamen suya ayrıldı.
UNDP ve Coca-Cola ise değişen
şartlara uygun olarak “New World”
isimli yeni bir ortaklıkla SDG
hedefleri üzerinde dünya çapında
projeler desteklemeye devam
ediyor.
“Her Damla Değer Katar” nasıl
çalıştı?
Toplumlar ancak su tüketimiyle
ilgili sorumluluk bilinci hayli
gelişmiş bir ortamda yaşıyorlarsa
güvenilir içme suyuna erişim
imkanlarını artırabilme ve gerek
endüstriyel gerek gündelik ev
ihtiyaçlarında kullanılan su
kaynaklarının sürdürülebilirliğini
sağlamaya yönelik girişimleri
geliştirme olanağına kavuşurlar.
70
“Bölgesel
Su
Ortaklığı
Projesi”, bu
vizyonu gerçekleştirmek
için uygulama stratejisini üç
müdahale alanında yürütüyor:
1- Temiz içme suyuna erişimin
artırılması: Bu bileşen, insanların
yaşam koşullarını iyileştirmek
için sağlıklı içme suyuna ulaşma
olanaklarını artıran proje ve
müdahaleleri içeriyor. Bu
kapsamdaki proje önerileri, ulusal
önceliklerin belirlenmesi, etkin
su yönetimi ve su yönetiminde
küçük ölçekli pilot girişimlere
yerel oyuncu ve paydaşların
katılımının sağlanmasına gibi
alanlara odaklanabiliyor. Proje,
sürdürülebilir yerel kalkınmanın
teşvik edilmesi konusunda
UNDP’nin deneyimlerinden
yararlanıyor. UNDP, ulusal ve
yerel yönetimlere sürdürülebilir
kalkınma alanında ve
Binyıl Kalkınma Hedeflerini
gerçekleştirmede geniş deneyimini
sunuyor. Projenin yürütüldüğü
pilot ülkelerin tümünde faaliyet
gösteren Yerel Gündem 21
Programı (Kapasite 2015), bu
bağlamda özel bir deneyime
sahip. Yerel Gündem 21 Programı
ile UNDP ortaklığı daha fazla
farkındalık yaratma; hükümetleri
sözlerini yerine getirmeye ve
proje izleme mekanizmalarını
kurmaya teşvik etme; yerel
durum değerlendirmeleri yapma,
ve katılımcı planlama, proje
tasarlama, uygulama ve izleme
2- Bölgesel ve endüstriyel su
yönetiminin iyileştirilmesi: Bu
bileşen ise toprak ve su yönetimi
projelerinin birlikte yürütülmesini
ve sanayi sektöründe çevresel
olarak doğru teknolojilerin teşvik
edilmesini ve transferini içeriyor.
Bu bağlamda, Coca- Cola Şirketi’nin
uzmanlığına ve su kaynakları
yönetimindeki en iyi uygulama
örneklerine yer verilecek. Su
yönetiminin sadece ülkeye özel
bir konu olmadığı, verimli sonuç
alınabilmesi için genellikle iki
ülkeden fazlasını içeren bölgesel
bir yaklaşım gerektirdiği biliniyor.
Bu, endüstriyel su yönetimini de
içine alan, ortak bir su ve toprak
yönetimini zorunlu kılıyor. UNDP ve
Coca-Cola Avrasya ve Afrika Grubu
birçok ülkede etkin su yönetimini
destekleyen ve bir ülkede
endüstriyel su kaynaklarının akıllı
kullanımını teşvik eden etkinlikleri
gerçekleştiriyor. İkinci müdahale
alanı kapsamındaki etkinlikler
arasında, Yönlendirme Kurulu’nun
onayına sunulacak olan, “Çevre
Açısından Sağlıklı Teknoloji
Transferi” gibi proje girişimleri yer
alıyor.
3- Tanıtım ve iletişim: Bu
proje bileşeni, bilgilendirme ve
farkındalık yaratma etkinlikleriyle
bilgi yönetimi çalışmalarını ve
ortak yayınları kapsıyor. Olası
örnekler: UNDP’nin İnsani
Gelişme Raporu hakkında
bölgesel tanıtımın desteklenmesi
ve farkındalık yaratılması veya
diğer küresel yayınların tanıtımı;
suyla ilgili sorunlar üzerine
bölgesel raporların tanıtımı ve/
veya UNDP ile London School of
Economics’in birlikte yayınladıkları
Kalkınma ve Geçiş bülteninde
bölgesel su sorunları için özel
bir sayı hazırlanması; UNDP
ile Tuna boyu ülkeleri ve Tuna
Nehri’nin Korunması Uluslararası
Komisyonu (ICPDR) arasındaki 15
yıllık iş birliğinin başarılarını ve
Her Damla Değer
Katar Projesi ile “Su
Ödülleri” yarışması
düzenlenip üniversite
öğrencilerinin
su konuları
üzerine eğilmeleri
cesaretlendirildi.
en iyi örnekleri anlatan yayınların
çıkarılması. Bunların ötesinde
proje, su sorunları üzerine
yenilikçi çözümler öneren ulusal
ve uluslararası etkinliklere katkıda
bulunuyor; örneğin “Tuna Günü”
gibi özel etkinliklere ve suyla ilgili
tüm etkinliklere destek sağlıyor.
Türkiye nasıl yararlandı?
UNDP Avrupa ve Bağımsız Devletler
Topluluğu Bölgesel Bürosu’nun
(RBEC) 2006-2010 dönemi Bölgesel
Program Belgesi, dünyada su
sorunları konusunda iş birliğinin
artırılması gereğini vurguluyor
ve entegre bir su kaynakları
yönetimi çerçeve politikasının
etkinliğinin artırılmasını hedef
olarak ortaya koyuyor. Binyıl
Kalkınma Hedefleri’ne (MDG) daha
hızla ulaşılması, Bölgesel Program
Belgesi’nin öngördüğü sonuçlardan
biri. Bu proje, UNDP’nin RBEC
bölgesinde belirlenen MDG
hedeflerine ve amaçlanan
yararlara ulaşma konusunda
öngörüldüğü gibi katkıda bulundu.
Ayrıca projenin tek tek ülke
düzeyinde odaklanması sayesinde,
suyla ilgili ülke düzeyindeki
kazanımlara katkıda bulunulan
somut etkinliklerin bölgesel
çabalarla gerçekleştirilmesi de
sağlandı.
Coca Cola Şirketi ve Coca-Cola
Avrasya ve Afrika Grubu hem kendi
iş başarısı hem de toplum için
suyu öncelikler listesinin başında
tutuyor. Coca Cola Şirketi, su
kullanımının sürdürülebilirliğine
yatırımda bulunma fırsatına ve bu
sorumluluğa sahip olduğuna ve
bunu yaparak hem şirketin hem
tüm dünyanın yarar sağlayacağına
inanıyor: Bu vizyonun elde edilmesi
için Coca Cola, emsal şirketler
arasında en verimli endüstriyel su
kullanıcısı olmaya, şirketin faaliyet
gösterdiği temiz suya erişimi
az olan topluluklarda erişimi
artırmaya katkıda bulunmaya,
su kıtlığı yaşanan toplumlarda
su kaynaklarının korunmasını
desteklemeye, su sorunları
konusunda uluslararası çevreleri
harekete geçirmeye kararlı. CocaCola Avrasya ve Afrika Grubu,
gerek şirketin kendi vizyonunu,
gerekse evrensel Binyıl Kalkınma
Hedefleri’ni destekleyen etkin
bir kamu-özel sektör ortaklığı
örneği vererek, bu vizyonun
gerçekleştirilmesine katkıda
bulunacağına inanıyor.
“Her Damla Değer Katar”
Türkiye’de Ne Yaptı?
• Her Damla Değer Katar, Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ)
ile iş birliği içinde Türkiye’deki
ilk geçirgen tersip bendinin
inşaatı sürecinde ilgili 15
DSİ personelinin Salzburg,
Avusturya’da konunun ehli
uzmanlar tarafından eğitim
görmesini sağladı. Sonunda
planlandığı gibi yalnızca bir
geçirgen tersip bendinin değil,
ikinci bir tersip bendinin de
inşaatı planlandı.
• Her Damla Değer Katar, DSİ ve
DSİ ile çalışan tüm birimlerin
ortak kullanabileceği tek
bir yazılımın geliştirilmesini
sağladı. Bu yazılımdan önce
farklı birimlerde farklı ve
güncel olmayan programlar
kullanılmaktaydı.
• Her Damla Değer Katar, “Su
Ödülleri” yarışması düzenleyip
üniversite öğrencilerinin su
konuları üzerine eğilmelerini
cesaretlendirdi.
• Her Damla Değer Katar’ın Türkiye
sorumluları aynı zamanda 9 yıl
boyunca bölgedeki diğer altı
ülkedeki projelerin de denetim
ve yönetim sorumluları olarak
çalıştılar.
• Her Damla Değer Katar
Ankara’nın Saray ilçesinde
içme suyu boruları inşaat edip
Beypazarı ilçesine de yağmur
suyu hasadını tanıttı.
• Karadeniz’e komşu ülkeler ile iş
birliği içinde “Karadeniz Kutusu”
adlı eğitim kiti Karadeniz’e
sınırı bulunan illerde ilköğretim
düzeyinde okullara dağıtıldı.
71
DOSYA
TÜBİTAK’ın Global
Cleantech Innovation
Programme
(Temiz Teknolojiler
Girişimcilik Programı
(GCIP)) 3. yılında. 21
Mart’ta başlayan
başvurular 20 Mayıs
2016 tarihine kadar
kabul edilecek.
Su
TÜBİTAK yeşil
girişimcilere destek
veriyor
GCIP Türkiye’de, Bilim Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı himayelerinde
ve TÜBİTAK’ın ev sahipliğinde,
Birleşmiş Milletler Sınai ve
Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) ile
birlikte 2014 yılında yürütülmeye
başlandı.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı, Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı
(KOSGEB) ve Türkiye Teknoloji
Geliştirme Vakfı (TTGV) da ulusal
diğer paydaşlar olarak yer alıyor.
“Gelecek Vaat Eden Temiz Teknoloji
İş Fikirlerini arıyor, kaynak
sağlıyor ve teşvik ediyoruz” sloganı
ile Türkiye’nin de aralarında
bulunduğu 7 ülkede sürmekte
olan programda, başta Eğitim ve
Mentorluk destekleri olmak üzere,
Tanıtım ve Sermayeye Ulaşım kilit
aktiviteleri ile ülkemizdeki temiz
teknoloji girişimleri destekleniyor.
Türkiye’deki 3. yılında da
girişimcileri desteklemeye devam
eden GCIP Türkiye, kamu ve özel
sektör destekli yürütülmekte olan
çok sayıda girişimcilik programı
içinde 2014 yılından bugüne
oluşturduğu çeşitli iş birlikleri ve
girişimcilik ekosistemine yaptığı
katkılarla öne çıkıyor. Bunun
yanı sıra girişimcilerin ulusal
ve uluslararası arenada yer
almalarına olanak sağlıyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
72
Ulusal ve uluslararası olmak
üzere iki farklı aşamada yürütülen
ve içeriğinde bir de yarışma
barındıran GCIP hızlandırıcı
programı kapsamında, başarılı
ekipler Kasım ayındaki Global
Girişimcilik Haftası’nda San
Francisco’da düzenlenen Global
Forum’da hem çeşitli aktivitelere
katılıyor hem de diğer ülke ekipleri
ile yarışma olanağı buluyor.
Türkiye ayağını, TÜBİTAK, Teknoloji
ve Yenilik Destek Programları
Başkanlığı’nın (TEYDEB) koordine
ettiği programa bu yıl; geçen iki
yılki kategoriler olan “Yenilenebilir
Enerji”, “Enerji Verimliliği”,
“Atıktan Enerji Üretimi” ve “Su
Verimliliği” alanlarına ilaveten
“Yeşil Binalar” kategorisi de dâhil
ediliyor. GCIP’e bu kategoriler
de faaliyet gösteren ve/veya
projeler üreten tüm KOBİ’lerin
yanında bu alanda yenilikçi bir
fikri olan, bir ürün geliştirmeye
çalışan ve/veya geliştirdiği ürünü
pazara ulaştırmaya çalışan
tüm girişimciler, öğrenciler,
araştırmacılar ve akademisyenler
de başvurabiliyorlar.
GCIP 2016 başvuru aşaması ve
katılımcı profili
“Sürdürülebilir Bir Dünya için
Gelişerek Büyüyoruz” teması
ile lanse edilmekte olan
programın 2016 çağrısının
başvuruları 21 Mart-20 Mayıs
2016 tarihleri arasında www.
turkey.cleantechopen.org
adresinden elektronik olarak
kabul edilecektir. TÜBİTAK’ın ev
sahipliği ve liderliğiyle organize
edilen panellerde akademisyen, iş
dünyası temsilcisi, yatırımcı ve seri
girişimcilerden oluşan uzmanlar
tarafından değerlendirilecektir.
Programa devam etmeye uygun
bulunan projeler seçilecek ve yarı
finalistler 27 Mayıs 2016 tarihinde
ilan edilecektir.
GCIP’ye başvuru için en az iki
kişiden oluşan bir takım kurulması
ve girişimci takımından en az
birisinin Türk vatandaşı olması
ve/veya Türkiye’de bir ikamete
sahip olması yeterlidir. GCIP2014 ve 2015 programlarında
ödül olan finalistler, programa
tekrar yarışmacı olarak başvuru
yapamayacaklar. Ancak ödül
almayan katılımcılar, tekrar
başvuru yapabilecekler.
Program finali ve ödüller
Program sonunda birinci seçilen
takım 50.000 TL olan Ulusal
Birincilik Ödülünü, ikinci seçilen
takım 25.000 TL İkincilik Ödülünü
almaya ve Silikon Vadisi’nde
senede bir kez gerçekleşen Global
Forum’da ülkemizi projeleri ile
temsil etmeye hak kazanacaklar.
Aynı zamanda Global Forum’un
sunduğu küresel yatırımcılar, iş
çevreleri ve uluslararası mentorlar
ile tanışma ve küresel platformda
diğer ülke birinci ve ikincileri ile
yarışma fırsatını da yakalayacaklar.
Ulusal birincilik ve ikincilik ödülleri
dışında üçüncü ve dördüncü olan
takımlar 25,000 TL değerindeki
üçüncülük ve dördüncülük
ödülünün sahibi olacaklar.
Bunların dışında başarılı takımlara
Bakanlık Özel Ödülü, Kadın
Girişimci Ödülü, Halkın Seçimi
Ödülü, Yılın Genç Girişimcisi Ödülü,
73
Sürdürülebilirlik ve Başarılı Mezun
Ödülü gibi ödüller sunuluyor.
Kadın girişimciler artıyor
GCIP genelinde 2014 ve 2015 yılı
verileri incelendiğinde İstanbul
ve Anadolu takımları hem sayısal
hem de nitelik bakımdan eşit
başarı gösterdiği görülürken,
kadın girişimci ve takım liderleri
sayısının da mutluluk verici bir
oranda yükseldiği görülüyor.
Bu motivasyonla yola çıkan
GCIP’nin, 2016 yılı hedeflerinden
bir diğeri de başvurularda kadın
girişimcilerin sayısını artırmaktır.
Mezunlar
Mezunları için yatırımcı ve
müşteriye ulaşım faaliyetlerinde
amaçlanan, GCIP Paydaşlarının,
girişimcilere direk müşteri ve/veya
yatırımcı bulması değil mevcut
iş fikrinin gerçekleştirilmesinde
yasal veya mevzuat ile ilgili
eksiklikler olması halinde bunların
giderilmesini sağlamaktır.
74
Yasal dayanağı olan ancak
uygulama pratiği henüz tecrübe
edilmediğinden başvuru/onay
makamı ve süreci hakkında
belirsizlikler olabilecek çeşitli
konularda, ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarının tecrübe ve yol
göstericiliğinden girişimcilerin
faydalandırılmasının sağlanması
da amaçlanmaktadır. Ayrıca işin
doğası gereği müşterisinin, en
azından ilk uygulamalarında,
doğrudan kamu olduğu ve
kamu yararı gözetilen projelerin
gerçekleştirilmesinde bu
girişimlerin desteklenmesi
imkânları araştırılmaktadır.
Program hakkında daha
ayrıntılı bilgilere www.turkey.
cleantechopen.org adresinden
ulaşılabilir.
Su kaynaklarının akılcı kullanımını
sağlayacak ve tarımda sulama
projelerinde verimliliği artıracak
projeleri görmek için GCIP-2014 ve
2015 yılı programlarından mezun
olan girişimcilerin projelerine göz
atmakta fayda var.
Aşağıda kısa özetlerini ve web
sitesi linklerine yer verilen
bu projeler ile ilgili başarı
hikayesi(leri) tarzında bir yayın
yapılması istenmesi halinde bu
ekipler ve projeleri hakkında daha
detaylı bilgiler ve çeşitli görseller
talep halinde paylaşılabilmektedir.
Marnas, kısa ve orta vadeli akım
tahmini yapan hidrolojik tahmin
modülü ile modül çıktılarını
kullanarak hidroelektrik
santrallerinin, hidrolik ve
elektromekanik imkânları ile
gelir maksimizasyonu yapan
bir enerji optimizasyonu
modülünden oluşmaktadır. Marnas,
hidroelektrik santrallerinde
gelecek akış debisinin önceden
tahmin edilmesi ile üretim ve
enerji satış borsası arasında bir
köprü kurarak elde edilecek geliri
Growity.co
platformu ile kısıtlı
su kaynakları,
bilinçsiz gübreleme
ve ilaçlamadan
dolayı kirlenen
topraklar, küresel
iklim değişiklikleri,
hızla artan insan
nüfusunun gıda
talebini karşılayacak
sürdürülebilir gıda
arzı sağlama gibi
sorunlarla karşılaşan
tarım sektörüne
rahat bir nefes
aldıracak bir teknoloji
sunulmaktadır.
maksimize etmeye ve olası taşkın
olaylarına karşı erken uyarı sistemi
olmaya odaklanmıştır. Ayrıntılı
bilgiler http://www.marnas.info
linkinde yer almaktadır.
Biyans, antropojenik ya da çevresel
etmenlerle kirlenmiş, ötrofik
ve hipertrofik sulak alanların
sürdürülebilir yöntemlerle geri
kazanımına yönelik uyguladığımız
yöntemlerle hem ekonomik hem de
uzun vadeli çözümler sunmaktadır.
Bentik bariyer sistemi sucul
sisteme hiçbir zarar vermeden
ve müdahale gerektirmeden
uygulanabilmektedir.
Müşterisinin DSİ olduğu, Çubuk
Karagöl’de yapılan uygulama
sonucu olumlu sonuçlar alınmış
ve diğer yöntemlerden ekonomik
olarak daha uygun fiyatlı olduğu
için tercih edilmeye başlanmıştır.
Bentik bariyer uygulaması su
kaynaklarının iyileştirilmesinde
etkili bir uygulama olarak sosyal
açıdan da insanların sağlıklı su
ve çevre kaynaklarına erişimi
için etkili bir çözümdür. Ayrıntılı
bilgiler http://www.ekolake.com/#
linkinde yer almaktadır.
Growity.co (benimhavam.
com) tarımsal verimliliği ve
sürdürülebilir gıda arzını
sağlamaya yönelik tarla bazlı
meteoroloji, bitki ve toprak
parametrelerini işleyen, karar
verme mekanizmalarına destek
sağlayan gerçek zamanlı tarımsal
komuta kontrol platformudur.
Vahşi sulama, gereksiz ilaçlama,
verimsiz gübreleme yapan,
iklim değişikliklerine uyum
sağlayamayan ve bu yüzden
maliyetleri artan, verim düşen
çiftçilere bilgi teknolojilerinin
imkanları sunulmaktadır.
Hava durumu tahminleri
matematiksel yöntemler
aracılığıyla her tarla parseli
için yapılmaktadır. Toprak ve
bitki özelliklerini hesaba katan
algoritmalarla çiftçinin ne
zaman sulama yapması, gübre
kullanması, ilaç atması, ekim
ve hasat yapması gerektiği gibi
önemli öngörüler derlenmektedir.
Bu işlemler, 60 milyar dolarlık
Türk tarım sektöründe %50’ye
varan maliyetlerde tasarruf ve
kayda değer verim artışına karşılık
gelecektir.
Platform ile kısıtlı su kaynakları,
bilinçsiz gübreleme ve ilaçlamadan
dolayı kirlenen topraklar, küresel
iklim değişiklikleri, hızla artan
insan nüfusunun gıda talebini
karşılayacak sürdürülebilir gıda
arzı sağlama gibi sorunlarla
karşılaşan tarım sektörüne rahat
bir nefes aldıracak bir teknoloji
sunulmaktadır. Bu teknolojinin
sanayi devriminden sonra tarım
sektörü için belirleyici olacağı
açıktır. Ayrıntılı bilgiler www.
benimhavam.com linkinde yer
almaktadır.
75
TOPLANTI
Asgari İşçilik Oranları
Güncellenmesi Atölye Çalışması
yapıldı
İNTES Başkanı
Koloğlu, “Sendika
olarak kayıt dışı
istihdamın daima
karşısında durduk”
dedi.
İNTES ile Sosyal Güvenlik
Kurumu’nun birlikte düzenledikleri
“Asgari İşçilik Oranlarının
Güncellenmesi Atölye Çalışması”
25 Ocak 2016 Pazartesi günü
Ankara Wyndham Otel’de yapıldı.
İNTES Yönetim Kurulu Başkanı
Celal Koloğlu, toplantının açılışında
yaptığı konuşmada, eski ismi
ölçümleme olan asgari işçilik
oranlarının uzun yıllardır inşaat
sektöründe uygulanan bir sistem
olduğunu belirterek, “Konu,
sektörümüzün çalışma hayatında
daima önemli bir gündem maddesi
olmuştur” dedi.
İş bittikten sonra teminat
mektuplarının çözümlemesi için
76
asgari işçilik oranının belirlenmesi
veya SGK’ya borç olmadığına
dair “İlişiksiz Belgesi” getirmesi
gerektiğini kaydeden Koloğlu, şöyle
konuştu:
“Bu konu her zaman gündemimizde
olmuştur. Asgari işçilik oranlarının
güncellenmesi yönünde bugün
önemli sonuçlar alacağımıza
inanıyoruz. Sayın Bakanımız göreve
başladığında ziyaretine gittiğimizde
konuyu gündeme getirdik. Kendileri
de sağ olsunlar böyle bir Çalıştay
yapılmasını istediler.”
İNTES, kayıt dışılığın karşısında
Çalışma hayatının yapısal
sorunlarının sosyal tarafların
aktif katılımıyla olmaksızın
çözülemeyeceğini kaydeden Koloğlu
konuşmasına şöyle devam etti:
“İki tarafın da sosyal tarafların
katılımı olmadan sorunlarımızı
çözmenin imkânı yok. Asgari
İşçilik Komisyonumuzun yapısı
da sosyal diyalogun önemli bir
örneğidir. Komisyon üyeleri kamu
ve özel sektör temsilcilerinden
oluşmaktadır. TİSK, TOBB, TÜRKİŞ olarak temsilcilerimiz görev
yapmaktadır. Konu tekniktir,
dolayısıyla Komisyon üyelerimiz de
mühendislerden ve mimarlardan
oluşmaktadır ve daima özenle
çalışarak görev yapmaktadırlar.
Sektör adına kendilerine emekleri
için çok teşekkür ediyorum.
Komisyonumuzun ürettiği
çalışmalar sektörümüz adına
büyük bir önem arz edecektir.
Çünkü konunun merkezinde
kayıt dışı istihdam ile mücadele
vardır. Biz, İNTES olarak kayıt
dışı istihdamın daima karşısında
durduk, zira kayıt dışılık haksız
rekabettir. Daha da önemlisi,
çalışanların iş sağlığı ve güvenliği
ortamından uzak çalışması
demektir. Elbette sigorta
primlerinin yasal süresi içinde
ve eksiksiz tahsili büyük önem
arz etmektedir. Bizler kamuya
taahhüt ettiğimiz işlerde vergimizi
de sigortamızı da eksiksiz
ödemekteyiz.”
İnşaat sektöründe asgari işçilik
uygulamasında önemli hususun
öncelikle oranların gelişen
teknolojiyle uyumlu olacak şekilde
güncellenmesi olduğunu belirten
Koloğlu, “Bütün mesele, bize
göre gelişen ve artan teknoloji
karşısında yapılan işlerin de
ona göre değerlendirilmesidir.
Zira, teknoloji ilerledikçe bizler
taahhütlerimizi daha kısa sürede,
daha az işçiyle ve daha çok
sayıda teknolojik makinelerle
gerçekleştiriyoruz. Teknoloji,
gelişmişlik, verimlilik artmışsa,
bunun doğal sonucu da daha az
iş gücü olacaktır. Asgari işçilik
incelemesi sonunda ortaya çıkan
fark, işçiliğe gecikme cezası ve
zammı şeklinde uygulanmaktadır.
Zira kesinleşmemiş bir borcun
gecikmesinden ve buna dayalı
olarak faizinden söz edilemez.
Alınan kararların tüm tarafların
lehine olması ve herkesin ortaklaşa
olarak varacağı bir sonuç şeklinde
çıkmasını temenni ediyorum” diye
konuştu.
SGK Başkanı Bağlı, “Çalışma
hayatının tüm konuları sosyal
diyalogla çözülmeli.”
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı
Dr. Mehmet Selim Bağlı yaptığı
konuşmada, İNTES’in Türkiye’nin
imarında, inşasında söz sahibi
olmuş, iz bırakmış bir sivil toplum
kuruluşu olduğunu belirtti, “Bizim
de en önemli paydaşımızdır” dedi.
77
SGK Başkanı Dr.
Bağlı, “Kayıt dışılık,
haksız rekabet
demektir. Ekonomiye
de, topluma da zarar
verir” dedi.
Hükümet Programı’nda da yer
alan şekliyle, özellikle çalışma
hayatındaki bütün düzenlemelerin,
tüm kararların sosyal taraflarla
uzlaşarak, sosyal taraflarla
tartışarak, sosyal taraflarla
anlaşarak birlikte alınması kararı
bulunduğunu kaydeden Bağlı, şöyle
konuştu:
“Yönetim değil, yönetişim. Bunun
en somut örneği, yapacağımız
çalışmadır. Sosyal taraflar,
sektörün temsilcileri burada,
kamu kurumu olarak işin sahibi
Sosyal Güvenlik Kurumu’dur.
Günün sonunda cezayı durumu
tespit edecek ya da meblağı
hesaplayacak Kurum olarak
buradayız.”
Bağlı, inşaat sektörünün doğası
gereği Türkiye’nin özellikle
ekonomisinin büyüme ve
istihdamında çok önemli bir sektör
olduğunu belirterek, şu ifadeleri
kullandı: “Değişen teknoloji, üretim
süreçlerinin değişmesi, üretim
modellerinin değişmesiyle birlikte,
Başkanımızın işaret ettiği gibi emek
yoğun bir sektörden, teknoloji
78
yoğun bir sektöre yani daha çok
sermaye yoğun bir sektöre yöneliş
söz konusu. Mevzuatın da buna
göre uyarlanması gerekiyor. Yani,
1970’li yıllarda kalmış emek yoğun
sektörler için belirlediğimiz asgari
işçilik oranlarını getirip de 2016’nın
Türkiye’sinde uygulamak zamanın
gerisine düşmektir. Bu, hem Kurum
için kabul edilebilir bir durum
değildir hem de sektöre çok ciddi
yan etkileri ve zararları olur.”
Kayıt dışı ile mücadele
Kayıt dışılıkla mücadelenin
Hükümet Programı’nda konulan bir
hedef olduğunu vurgulayan SGK
Başkanı Bağlı, konuşmasını şöyle
sürdürdü:
“Kayıt dışılıkla mücadele deyince,
hemen denetleyen, hesap soran,
inceleyen, ceza uygulayan,
mahkemeye sevk eden bir
mekanizma belki akla gelebilir.
Klasik anlamda öyleydi ama yeni
kamu yönetimi modeli dediğimiz,
21. yüzyılın şartlarında artık
bu cebri yöntemlerle, sadece
mevzuat düzenlemesiyle, sadece
denetim yaparak kayıt dışılığı
kontrol altına almamız mümkün
değil. Bunun için sosyal taraflarla
uzlaşmak, anlaşmak, tartışmak,
sektörü dinlemek gerekiyor, o
kültürü oluşturmak gerekiyor
ve en önemlisi rehberlik etmek
gerekiyor.”
Kayıt dışılığın işverenler için
önemli olması gereken bir husus
olduğunun altını çizen Bağlı, kayıt
dışının haksız rekabet anlamına
geldiğine vurgu yaparak, “Kayıt
dışı işçi çalıştıranlar kayıt içi
işçi çalıştıranlara karşı çok ciddi
manada bir haksız rekabete
sebebiyet veriyorlar. Ekonominin
şartları gereği belki maliyetleri
düşük tutuyor ama orta ve uzun
vadede kayıt dışılık demek mali
açık demektir, sosyal güvenlik açığı
demektir, bu da finansman açığı,
enflasyon, reel faiz oranlarının
yükselmesi demektir. Yani günün
sonunda aslında kayıt dışılık
dediğimiz, bütün bir sektöre de
ekonomiye de topluma da zarar
veren bir uygulamadır” dedi.
Kayıt dışılığın önüne geçmenin yol
ve yöntemlerin mekanizmalarından
birisi asgari işçilik oranları
uygulaması olduğunu vurgulayan
Bağlı, oranların Sigorta
Primleri Genel Müdürlüğü
organizasyonunda belirlendiğini
aktararak sektör temsilcilerine
“Ne yapacaksak, neye karar
vereceksek, neleri uygulamaya
koyacaksak ve neleri uygulamadan
kaldıracaksak bunu sizlerle
tartışarak, mümkün mertebe
anlaşarak ve uzlaşarak yapacağız”
dedi.
Bağlı, 2000’li yıllarda Türkiye’de,
bir tarafta ekonomi büyürken, bir
tarafta kırsal ekonomiden kentsel
ekonomiye, parasal ekonomiye
doğru bir değişim yaşanırken, kayıt
dışılıkta ciddi mesafeler alındığını
ama geldiğimiz mesafenin halen
yeterli olmadığını, kayıt dışılığın
kabul edilebilir düzeye çekebilmesi
için asgari işçilik oranları gibi
uygulamalara ihtiyaç olduğunu
söyledi.
Kurum olarak bundan sonraki
vizyon, perspektif ve amaçlarının
danışmanlık, rehberlik, yol
göstericilik olacağını kaydeden SGK
Başkanı Bağlı, “Elbette düzenleme
yapacağız, devlet dediğiniz
denetim yapacaktır, vazgeçilmez
unsurlarından biridir, devleti
devlet yapan mekanizmalardan
biridir. Ama denetim, sürekli
ceza değil yanlış uygulamaları,
eksik bilgilendirmeleri ortadan
kaldırmaktır. Her denetim
elemanımız sektörün bir danışmanı
gibi çalışmaktadır. Bundan sonra
da öyle davranacaktır. İş yerine
gelen her denetim elemanı, bir nevi
sizin ücretsiz danışmanınız olarak
yol göstereceklerdir” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından
asgari işçilik oranlarının
güncellenmesi kapsamında inşaat,
makine, elektrik atölye çalışmaları
yapıldı.
Atölye çalışmalarına Ankara,
İstanbul, İzmir Asgari İşçilik
Tespit Komisyonu başkan ve
üyeleri, Sosyal Güvenlik Kurumu
temsilcileri ve İNTES üyesi
firmaların mühendis, finansman,
insan kaynakları, hukuk
bölümlerinde çalışanları katıldı.
İNTES üyesi firmalar Komisyon
üyelerine karşılaştıkları sorunları
aktardılar.
79
TOPLANTI
Çalışma Hayatı Sorunları
Konulu 46’ncı Çözüm Arama
Konferansı düzenlendi
İNTES Başkanı
Celal Koloğlu, İş
Hukuku’ndaki
işçi lehine yorum
ilkesi çoğu zaman
işverenlerimizin
mağduriyetine
sebep oluyor” dedi.
80
Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren
Sendikası’nın (İNTES) Sosyal
Güvenlik Kurumu (SGK) ile birlikte
düzenlediği “Çalışma Hayatı
Sorunları Konferansı” 25 Şubat
2016 Perşembe günü düzenlendi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Süleyman Soylu’ya yaptıkları
ziyarette, sorunlara yapıcı şekilde
yaklaşılmasından memnuniyet
duyduklarını belirten Koloğlu, şöyle
konuştu:
Toplantının açılış konuşmaları Celal
Koloğlu, SGK Başkan Yardımcısı
Cevdet Ceylan ve Yargıtay İkinci
Hukuk Dairesi Başkanı Mesut Balcı
tarafından gerçekleştirildi.
“ Toplantılarımızı Sosyal Güvenlik
Kurumumuz ile birlikte organize
ediyoruz. Sorunlarımızın çözümü
için tarafların mutabakatı
önemlidir. Bugün aynı zamanda
Ankara İş Hakimlerimiz, Yargıtay
üyelerimiz de davetimize
katılma nezaketi gösterdiler.
Yargılamanın adil ve hakkaniyete
uygun olduğundan hiç şüphemiz
yoktur. Ancak İş Hukuku’ndaki işçi
İNTES Başkanı Celal Koloğlu
toplantının açılışında yaptığı
konuşmada, daima çalışma hayatı
sorunlarına çözüm aradıklarını,
politikalarının ise tüm paydaşlarla
diyalog olduğunu söyledi.
lehine yorum ilkesi çoğu zaman
işverenlerimizin mağduriyetine
sebep olmaktadır.
Yüksek mahkemenin değerli
üyelerinin bizlere rehber olacak
tavsiye niteliğindeki görüşleriniz
son derece önemlidir. İşverenlerce
iş davalarını çoğunlukça
kaybedilmesinde bizler ne denli
hatalıyız? Haklı olduğumuzu
inandığımız konularda dahi
kaybettiğimiz davalar oluyor.
İşverenler neredeyse her
durumda dava kaybediyorlar.
Sektörümüzdeki dürüst işverenler,
bu konuda önerilerinize ihtiyaç
duymaktadır.”
Yurt dışında Türk Müteahhitlerinin
giderek daha büyük ölçekli
işler üstlendiklerini, istihdam
potansiyelinin artması gerekirken
artmadığını belirten Koloğlu, “2003
yılında yurt dışında 4,5 milyar
dolar iş hacmimiz varken, yaklaşık
34.000 kişi istihdam ediyorduk.
Her milyon dolar başına istihdam
edilen kişi sayısı için katsayı 7,60
iken bugün itibariyle bu katsayı
1,75’dir. Bu 7,60’lık oran hiç
artmadan devam etseydi 39.000
işçi yerine 228.000 işçi yurt dışına
götürülmüş olacaktı. Sadece
sorunlarımız nedeni ile yurt dışında
götürdüğümüz işçi sayısı artmıyor”
dedi.
girdiklerini belirten Koloğlu,
bu ücret düzeyinin tüm ücret
kademelerinde yükseltici etki
yapacağını, bunun enflasyon ve
kayıt dışı istihdamda olumsuz
sonuçlara neden olabileceğini
söyledi.
İşçilik maliyetlerinin de yüksek
olduğunu, mevzuattan kaynaklanan
sorunlar bulunduğunu kaydeden
Koloğlu, üstlenilen işlerde
şirketlerimizin haksız davalara ve
ek maliyete muhatap olduklarını,
kaybedilen davaların Türk
işçilerinin istihdamı için bir engel
olduğuna vurgu yaptı.
Cevdet Ceylan, “Kendi aramızda
istişarelerle, görüşmelerle
sorunlara çözüm üretiriz, çözüm
buluruz.”
İşverenlerin yatırım
yaparak istihdam yaratmayı
hedeflediklerini, yatırım yaparken
teşviklerin artmasını dilediklerini
anlatan Koloğlu, “Teşvikler, kayıt
dışılıkla mücadelede önemli bir
araç olacaktır” dedi.
Konuşmasında asgari ücretler
konusuna ilişkin olarak asgari
ücretin 2016 yılında net 1300 lira
olarak belirlenmesiyle işverenlerin
büyük bir sorumluluk altına
SGK Başkan Vekili Cevdet Ceylan
yaptığı açış konuşmasında,
işverenlerin sorunlarına çözüm
üretmeye ve katkı sağlamaya
çalıştıklarını ve işverenleri ortak
bir paydaş olarak gördüklerini
söyledi. Ceylan şöyle konuştu:
“İşverenlerimize kapımız her
zaman açık, bundan sonra da
bu ortak çalışmalarımız devam
edecek. Hepinizin de bildiği üzere
şu anda yaklaşık 10’un üzerinde
teşvik uygulamamız devam ediyor.
Yine son yaptığımız düzenlemelerle
ilave 6 puanlık teşvikte 10 işçi
sınırını kaldırarak işverenlerimizin
tamamının bu teşvikten
81
faydalanmasının önünü açtık. Yine
asgari ücret uygulamamızla 100
liraya kadar asgari ücret desteği
sağladık. Yurt dışında iş üstlenen
müteahhitlerimizin prime esas
kazançlarının üst sınırını 6,5
kattan 3 kata düşürdük. Keza
onların 5 puanlık prim teşvikinden
faydalanma imkânları yoktu, bunu
sağladık.”
Ceylan bu sorunların çözüme
kavuşturulduğunu ancak iş
hayatının dinamikliği ile yeni
sorunların olabileceğini belirterek,
“ Siz çözüyorsunuz başka sorunlar
geliyor veya ihtilaflı konular oluyor.
Yargıyı meşgul ediyoruz. İnşallah
kendi aramızda istişarelerle,
sorunlara çözüm üretiriz” dedi.
Balcı, “Çalışma Hayatında Kayıt
Dışı Ciddi Sorun”
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Başkanı
Mesut Balcı, işverenlerin genel
olarak sorunlarını bildiğini aktardı.
Balcı, Türkiye’de çalışma hayatında
önemli problemlerin başında
kayıtsızlık olduğuna birçok
işçinin izin ve puantaj defteri
düzenlenmeden çalıştırıldığına
vurgu yaparak, “Temel mesele,
kayıtsızlık. Örneğin işveren
ücret bordrosu, puantaj kayıtları
yok. Yasal yükümlülüklerini
gerçekleştirdiğini ispat
edemiyorsun, hiçbir kaydın yok,
ondan sonra diyorsun ki ‘Yargı
işçi lehine yorum yapıyor. Biz
iş kazalarına da bakıyoruz. İş
kazalarında işçi lehine yorum ilkesi
diye bir şey yok. Herkes kendi
kusurundan sorumlu. Yurt dışında
iş aldığınızda oraya göre bir firma
kurdunuz, firmayla aranızda bir
sözleşme ya da belge yok. Öyle
olaylar geliyor ki, nereye bağlı
olduğunu bile bulmakta güçlük
çekiyoruz” dedi.
Hastalandıktan sonra doktora
gitmek gibi bir uyuşmazlık çıktıktan
82
sonra avukata gidildiğini belirten
Balcı, “İşverenlere tavsiyem, iş
hukukundan anlayan bir hukuk
bölümünüz olsun” tavsiyesinde
bulundu.
İş kazaları konusuna da değinen
Balcı, işverenlere ceza kesilmesiyle
işçilerin eğitilemeyeceğini
belirterek, işçilere eğitimlerin
görsel olarak verilmesi gerektiğini
ve işçilere risklerin iyi öğretilmesi
gerektiğine vurgu yaptı.
Yeni Borçlar Yasası’na göre bütün
ödemelerin banka kayıtlarıyla
yapılacağını söyleyen Balcı,
ödenen belgelerin banka kanalıyla
olacağını, Yargı olarak ancak
belgelere itibar edilebileceğini
belirterek kayıtların iyi
tutulmasının önemine değindi ve
sözlerini şöyle ifade etti: “Çare,
hasta olmadan doktora gitmek
ve kayıtlarımızı düzgün tutmak.
Üst işverenseniz sözleşme yapıp
diyeceksiniz ki ‘İş kazası olursa alt
işveren olarak sen sorumlusun.’
Tabii, bu bizi bağlamıyor ama ikiniz
arasında bağlayıcı oluyor.”
Daha sonra oturum başkanlığını
Profesör Doktor Cem Kılıç’ın yaptığı
“Çalışma Hayatının Sorunları”
konulu panele geçildi.
Panelde İŞKUR Genel Müdürü Vekili
Mehmet Ali Özkan, Çalışma Genel
Müdürü Nurcan Önder, Sigorta
Primleri Genel Müdürü Ahmet
Açıkgöz, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi
Üyesi Harun Kara konuşmacı
olarak yer aldılar.
Oturumda konuşma yapan
Prof. Kılıç, inşaat sektöründe
firmalarımızın dünya
çapında gelişmiş devletlerin
firmalarıyla rekabet ettiklerini
söyledi. Kılıç, “Müteahhitlik
hizmetlerinde, özellikle yurt
dışı müteahhitlik hizmetlerinde
teşvik mekanizmalarına
önem verilmelidir. Türk inşaat
sektörü, özellikle yurt dışı
taahhüt hizmetlerinde çok
profesyonelleşmiştir” dedi.
İŞKUR Genel Müdürü Özkan,
“İstihdam teşviklerine önem
veriyoruz.”
İŞKUR Genel Müdür Vekili Mehmet
Ali Özkan, yurt dışı müteahhitlik
hizmetlerinde karşılaşılan
birtakım sıkıntıları gördüklerini
belirterek, “ Bunun çözümüne
ilişkin olarak geçmişte sektör
temsilcileriyle birçok kez bir araya
geldik. Bazı çözümler bulduk ama
maalesef çalışma hayatında farklı
durumlarla karşılaşılabilinir” dedi.
Özkan, yurt dışına İŞKUR
aracılığıyla gönderilmiş olan işçi
sayısında önemli düşüş olduğunu,
Rusya’daki sayının da 9 binden
4.379’a düştüğünü söyledi.
Çalışanların mesleki eğitimi
ve 26 Mayıs 2016 tarihinden
sonra zorunlu olacak mesleki
yeterlilik belgeli işçi çalıştırılması
zorunluluğu konusuna değinen
Özkan, işverenlerin mevcut
çalışmalarına yönelik olarak
iş birliği yoluyla kurslar
düzenleyebildiklerini aktardı.
Özkan, 26 Mayıs 2016 tarihinden
itibaren 3308 sayılı Mesleki
Eğitim Kanunu’na göre ustalık
belgesi almış olanlar ile Millî
Eğitim Bakanlığı’na bağlı mesleki
ve teknik eğitim okullarından ve
üniversitelerin mesleki teknik
eğitim veren okullarından ilgili
mesleğe ilişkin diplomalarının
bulunması ya da MYK belgesi
olması gerektiğini hatırlattı.
Özkan, konuşmasında istihdam
teşvikleri ile ilgili ayrıntılı bilgiler
aktardı.
Çalışma Genel Müdürü Önder, “Ana
hedef, inşaat sektöründe üretim
ve hizmet kalitesini uluslararası
standartlara ulaştırmak.”
Çalışma Genel Müdürü Nurcan
Önder, yaptığı konuşmada, 2023’e
83
kadar ülkemizde alınacak bütün
istihdam politikalarını içeren
Ulusal İstihdam Stratejisi’nde
seçilen 7 sektörden birisinin inşaat
sektörü olduğunu belirterek, “Hem
sektördeki çalışan sayısının fazla
olması hem de büyümenin istihdam
esnekliğinin en yüksek olduğu
sektörlerden biri olması bu kararda
etkili oldu. Bunun için dört tane
ana politikamız var. Bu politikalar:
mevcut istihdam imkânlarının
geliştirilmesi, nitelikli iş gücü
talebini karşılamaya yönelik
Bakanlık tarafından tedbirler
alınması, iş sağlığı güvenliği
bilincinin yerleştirilmesi ve kayıt
dışı istihdamın engellenmesidir”
dedi. Önder, 10. Kalkınma Planı’nda
inşaat sektöründe üretim ve hizmet
kalitesini uluslararası standartlara
ulaştırmanın ana hedef olarak
alındığını vurguladı.
Önder, Suriyeli mültecilerden
7.500’üne çalışma izni verdiklerini
söyledi. Suriye’den gelen geçici
koruma altındakilere çalışma
84
iznine başvuru hakkı verdikleri
kaydeden Önder,”Başka hiçbir
evrak veya belgeye ihtiyaç
kalmaksızın iş yerinde çalıştırılan
Türk vatandaşı işçi sayısının
%10’una kadar çalışma izni verildi”
dedi.
Sigorta Primleri Genel Müdürü
Tokgöz, “Sigortalı sayısında ciddi
artışlar var.”
Sosyal Güvenlik Kurumu Sigorta
Primleri Genel Müdürü Ahmet
Tokgöz, sosyal güvenlik reformuyla
gerçekten sosyal güvenlik
hizmetlerinde bir devrim olduğunu
söyledi. Sigortalı sayısında
çok ciddi artışlar olduğunu, 14
milyonun üzerinde zorunlu sigortalı
bulunduğunu belirten Tokgöz, şöyle
konuştu:
“21,5 milyona dayanan toplam
sigortalı sayımız var. 2000’lerde
%50’lerde olan kayıt dışı
istihdam, %33,2’ye kadar indi. Bu
çalışmalarımız daha da devam
edecek. Bu arada 1 milyon 740
bin aktif işverenimiz var, bize
bildirge veren, sigortalı çalıştıran
siz değerli işverenleriz var. Siz
değerli işverenlerimizden aldığımız
primlerle gelirlerimizi sağlayıp,
emeklilerimize gereken ödemeleri
yapma durumundayız. Yurt dışı
sigortalıların sayıları yaklaşık 30
bin kişidir, 387 işverenimiz var
yurt dışına giden sigortalılarımız
dilerlerse kendileri uzun vadeli
primlerini ödeyebiliyorlar.
Yaklaşık olarak 13 bin civarında
sigortalımızın kendisi emekli
primlerini ödemeye devam
ediyor. İsteyeceğimiz belgeleri de
e-bildirge ekranlarından taranarak
bize vermenize dair bir teknik
çalışmaya da başladık.”
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Üyesi
Harun Kara, “İşveren kusuru
kadar sorumludur.”
“Değerli yöneticimiz, çok kısa ve
öz olarak ‘Dertliyiz, kederliyiz’
dedi, anladık fakat fazla alınganlık
göstermiyorum.” diyerek sözlerine
başlayan Yargıtay 21. Hukuk Dairesi
Üyesi Harun Kara, dairenin sosyal
güvenlik yönünden ihtilaflara, bir
de iş kazasından doğan tazminatla
ilgili ihtilaflara baktığını söyledi.
“İşverenin kusuru varsa kusuru
kadar sorumlu” olduğunun altını
çizen Kara, şöyle konuştu:
Bunun neticesinde karşımıza ne
çıkıyor? İşçilerin ya kendisinin ya
yakınlarının açtıkları bedensel
zararlara ilişkin doğrudan maddi
ve manevi tazminat davaları.
Peki, burada ne yapılabilir?
‘İşverenin kusuru varsa kusuru
kadar sorumlu’ diyoruz. Bu çok
önemli bir gelişmedir. En büyük
yapılacak işlemlerden bir tanesi
de kayıtlı sisteme geçmek.
Mutlaka uygulanıyor fakat yeterli
olduğunu söylemek hiç mümkün
değil. Muhasebecilerinizi iyi seçin
diyorum. “
Konferans soru cevap bölümü ile
sona erdi.
“Şimdi, halk arasında şöyle bir söz
var: ‘Ya, trafiğe çıktığın anda %25
kusurlusun kardeşim, itiraz etme.’
İşveren de diyor ki, ‘Kardeşim,
beni iş yeri açmakla %50 kusurlu
sayıyor bilirkişi. Niçin? Oysa ben
sayfalarca sertifika ekledim, işçiyi
kursa gönderdim, belge aldım,
eğitim verdim. Daha ne yapayım?’
Kendince ilk bakışta haklı yönleri
olabilir” diyen Kara, işverenlerin
sorumluluklarına vurgular yaptı.
İnşaat grubunun derdi ve
sorunlarının gerçekten çok büyük
olduğunun aktaran Kara, “ Nasıl
ki, bakıyoruz istatistiklere, her
100 kazadan 34 tanesi inşaat
sektöründe. Bu kazalar ya
ölümlü ya da %100 maluliyete
sebebiyet verecek derecede.
85
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
BERGİZ
İNŞAAT A.Ş.
Kuruluş Tarihi
1975
Firma yetkilileri
İsmet TUTUMLU
Yönetim Kurulu Başkanı
Faaliyet Alanları
Karayolları
Demir Yolları
Tüneller
Köprüler
Tansel FIRAT
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcı
Berfu TUTUMLU
Yönetim Kurulu Üyesi
İletişim Bilgileri
Zübeyde Hanım Cad. Mertler Sok.
No: 34 Beştepe, Çankaya/Ankara
T: 0 312 212 91 13
F: 0 312 212 85 25
[email protected]
www.bergiz.com.tr
86
İlk üstlenilen proje
Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı
Projesi
Yurt dışında ilk üstlenilen proje
Tabriz-Marand-Bazargan Otoyolu
Yapımı
Yurt dışında faaliyet gösterilen
ülkeler ve faaliyet alanları
İran ve Irak
İnşaat, yol, tünel, metro
Denizli - Çardak Devlet Yolu Yapım İşi
Denizli - Çardak Devlet Yolu İkmal İnşaatı Yapım İşi
Lapseki - Çanakkale Yolu Yapım İşi
Afyon - Sandıklı Yolu Yapım İşi
Aydın - Nazilli - Horsunlu Yol Yapım İşi
87
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
ENK YAPI
İNŞAAT TİCARET LTD. ŞTİ.
Kuruluş Tarihi
2002
Firma yetkilileri
Deniz KIZILIRMAK
Engin KIZILIRMAK
İletişim Bilgileri
Ahmet Mithat Efendi Sok. No: 7/6
Çankaya, ANKARA
T: 0 312 440 21 44
F: 0 312.440 21 49
www.enkyapi.com.tr
[email protected]
88
Faaliyet alanları
Baraj, Gölet, Sulama, Karayolu,
İçmesuyu, Kanalizasyon, Arıtma
Tesisleri, Tarımsal Altyapı, Konut,
Hastane, Olimpik Spor Tesisleri
İnşaatları işleri
Çorum Boğazkale Evci Baraj İnşaatı
Tekirdağ-Naip Köy Barajı İnşaatı
Tokat Devlet Hastanesi 200 Yataklı Hastane İnşaatı
Afyonkarahisar Akarçay Islahı İnşaatı
89
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
GÜRBAĞ
İNŞAAT MÜHENDİSLİK MADENCİLİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kuruluş Tarihi
1992
Firma yetkilileri
Halil BAĞIBAN
Yönetim Kurulu Başkanı
Orhan BAYLAN
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Cevdet EVGAR
Genel Müdür
İletişim Bilgileri
Fevzi Çakmak 1. Sokak No: 6
Kızılay 06440 Ankara, Türkiye
T: 0 312 231 03 89
F: 0 312 229 14 71
www.gurbag.com
[email protected]
Faaliyet alanları
Üstyapı
Toplu Konutlar
Kültür Merkezleri
Hastaneler
Üniversite ve Okullar
Spor Kompleksleri
Endüstriyel Tesisler
Prefabrike Yapılar
Çelik Yapılar
90
Altyapı
İçme Suyu, Atık Su Arıtma Tesisleri
ve İsale Hatları
Kanalizasyon Hatları
Barajlar ve Sulama Kanalları
Otoyollar ve Köprüler
Köprülü Kavşaklar
Tüneller ve Metrolar
Üretim
Beton ve Prefabrik Elemanlar
Çelik Konstrüksiyon
Hazır Beton
Gruba dâhil firmalar, Ortak girişimler
GÜRBAĞ İnşaat Mühendislik Madencilik Sanayi
ve Ticaret A.Ş.
OHITAN İnşaat Mühendislik Sanayi ve Ticaret A.Ş.
GÜRBAĞ Prefabrik A.Ş.
TANBAG Prefabrik İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.
MİM Mühendislik A.Ş.
CALIFORNIA NISSH HTA Gıda ve Tic. Ltd. Şti.
GÜRBAĞ - OHİTAN Ortak Girişimi
Maliye Yüksek Eğitim Merkezi Yeni Hizmet Binası
- Ankara / TÜRKİYE
OHİTAN - NYN Ortak Girişimi
Bursa Atıksu Projesi 2 - Ovaakça ve Hasanağa
Kollektörleri - Bursa / TÜRKİYE
GÜRBAĞ - GUINSAL Ortak Girişimi
Avro City Toplu Konut Projesi - Duhok / IRAK
Zaho Üniversitesi Kampüs Binaları - Zaho / IRAK
Avrocity - Irak
Duhok Su Arıtma - Irak
Shaqlawa Selahaddin Su Arıtma - Irak
Zaho Su Temini, Arıtma Tesisi ve İsale Hatları - Zaho / IRAK
Duhok Üniversitesi Kongre Merkezi - Duhok / IRAK
Duhok Üniversitesi Kapalı Spor Salonu İnşaatı İşi - Duhok / IRAK
OHİTAN -GUINSAL Ortak Girişimi
Shaqlawa-Salahedin Su Temini, Arıtma Tesisi ve İsale Hatları - Erbil / IRAK
Duhok Su Temini, Arıtma Tesisi ve İlave Su Alma Yapısı - Duhok / IRAK
Duhok Su Temini, Arıtma Tesisi ve İsale Hatları 1.ve 2. Aşama - Duhok / IRAK
İfraz-2 İçme Suyu Yeni Boru Hattı Rehabilitasyonu - Erbil / IRAK
GÜRBAĞ-OHİTAN-GUINSAL Ortak Girişimi
Hishkaro Deresi ve Ana Kanalizasyon Kollektörü Islahı - Duhok / IRAK
Duhok Atletic Club Sosyal Binası - Duhok / IRAK
İlk üstlenilen proje
Saraycık 2500 m3 Kapasiteli Su Deposu - Sincan / Ankara
Baharke Köprülü Kavşak - Irak
Yurt dışında ilk üstlenilen proje
Erbil Et Entegre Tesisi - Erbil / IRAK
Maliye Yüksek Eğitim Merkezi - Ankara
91
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
ÖZGÜN
İNŞAAT TAAHHÜT SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ.
Kuruluş Tarihi
1993
Firma yetkilileri
Cahit KARAKULLUKÇU
Yönetim Kurulu Başkanı
Burak ERSÖZ
Genel Müdür
Soner KARAKULLUKÇU
Faaliyet alanları
Demiryolu, Otoyol, Karayolu, Metro,
Hafif Raylı Sistemler, Tünel İnşaatı,
Viyadük ve Köprü İnşaatı, Atık Su
Projeleri, İçme Suyu Projeleri, Su
Yapıları, Konut, Otel, Otoparklar,
Ticari Binalar, İstasyon Yapıları,
Hidroelektrik Santralleri, Güneş
Enerji Santralleri
Yönetim Kurulu Üyesi
Özgün KARAKULLUKÇU
Yönetim Kurulu Üyesi
İletişim Bilgileri
Gayrettepe Mah. Gönenoğlu Sok.
No: 7 34349 Beşiktaş, İstanbul
T: 0 212 275 37 37
F: 0 212 267 35 15
[email protected]
www.ozguntr.com
92
Gruba dâhil firmalar, Ortak
girişimler
Soner Temel Mühendislik İnşaat ve
Ticaret A.Ş.
Omega Enerji ve Yatırım A.Ş.
Ekvator Sigorta Aracılık Hizmetleri
Ltd. Şti.
Özgün Turizm Yatırımları ve Ticaret A.Ş.
Zigana Enerji ve Yatırım A.Ş.
Sistem Maden Arama ve İşletme A.Ş.
Özgün İnşaat – Nurol İnşaat ENGOA (Cezayir) Ortaklığı
CCECC - Özgün İnşaat Ortaklığı
Teixeira Duarte (Portekiz) - ETRHB
Tizi Ouzou - Oued Aissi Demiryolu Bağlantısı Yapım Çalışmaları - Cezayir
Tizi Ouzou şehrini Doğu - Batı Karayoluna bağlayan 48 km’lik Çevreyolu İnşaatı - Cezayir
Haddad (Cezayir) - Özgün İnşaat ENYSE (İspanyol ) Ortaklığı
İlci İnşaat - Özgün İnşaat İş Ortaklığı
İlk üstlenilen proje
İstanbul Metrosu 1. Aşama 1.Kısım
İnşaatı, Tünel Kazısı, Tahkimatı,
Beton Kaplama ve Enjeksiyon İşleri
Yurt dışında ilk üstlenilen proje
2004: Tizi Ouzou – Oued Aissi
Demiryolu Bağlantısı Yapım
Çalışmaları - Cezayir
Avrupa 1. Bölge 2. Kısım Atıksu Tünel İnşaatı - İstanbul
Yurt dışında faaliyet gösterilen
ülkeler ve faaliyet alanları
Cezayir
Demiryolu İnşaatı ,Otoyol İnşaatı,
Yol İnşaatı, Tünel İnşaatı, Viyadük ve
Köprü İnşaatı
Irak
Yol İnşaatı
Bejaia RN43 Karayolu Tünelleri Yapım ve Elektromekanik İşleri - Cezayir
93
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
YAPI MERKEZİ MÖN
ADİ ORTAKLIĞI
Kuruluş Tarihi
19.04.2012
Firma yetkilileri
Emre AYKAR (Yapı Merkezi)
Yönetim Kurulu Üyesi
Erdem ARIOĞLU (Yapı Merkezi)
Yönetim Kurulu Üyesi
Nihat ÖZBAĞI (MÖN)
Yönetim Kurulu Üyesi
Mehmet ÖZBAĞI (MÖN)
Yönetim Kurulu Üyesi
Mehmet BAŞER
Proje Müdürü
İletişim Bilgileri
Karabük Şantiye Genel Ofisi
Hürriyet Mah. Tuğlu Sok. TCDD
Sahası Merkez-Karabük, Türkiye
T: 0 370 415 11 50
F: 0 370 415 11 58
www.ym.com.tr
[email protected] (Proje Müdürü)
[email protected] (Yönetici Asistanı)
Ankara Ofisi
Güzeltepe Mah. Fuar Sok. No: 9/13
Çankaya, Ankara
94
Faaliyet alanları
Demiryolu Hattı rehabilitasyonu,
yeniden inşaası ve sinyalizasyon
sistemlerinin yapılması
Gruba dâhil firmalar, Ortak
girişimler
YAPI MERKEZİ
İnşaat ve Sanayi A.Ş
MÖN
İnşaat ve Ticaret Limited Şirketi
İlk üstlenilen proje
Irmak - Karabük - Zonguldak
Demiryolu Hattının Rehabilitasyonu
ve Sinyalizasyonu
Irmak - Karabük - Zonguldak Demiryolu Hattının Rehabilitasyonu ve Sinyalizasyonu
Irmak - Karabük - Zonguldak Demiryolu Hattının Rehabilitasyonu ve Sinyalizasyonu
Irmak - Karabük - Zonguldak Demiryolu Hattının Rehabilitasyonu ve Sinyalizasyonu
Irmak - Karabük - Zonguldak Demiryolu Hattının Rehabilitasyonu ve Sinyalizasyonu
Irmak - Karabük - Zonguldak Demiryolu Hattının Rehabilitasyonu ve Sinyalizasyonu
95
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
YMSKJV
YAPI MERKEZİ İNŞAAT VE SANAYİ A.Ş. VE
SK ENGINEERING & CONSTRUCTION CO. LTD.
ADİ ORTAKLIĞI İŞLETMESİ
Kuruluş Tarihi
29.08.2012
Firma yetkilileri
Naim İŞLİ
Proje Müdürü
Jin Moo LEE
Proje Müdür Yardımcısı
İletişim Bilgileri
Burhan Felek Caddesi 1. Çevreyolu
Sok. 34668 Haydarpaşa Üsküdar,
İstanbul
T: 0216 550 99 55 – 60
F: 0216 550 99 61
www.avrasyatuneli.com.tr
[email protected]
96
Faaliyet alanları
İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçisi
Projesinin Mühendisliği İnşaatı ve
Yapımının Gerçekleştirilmesi
Gruba dâhil firmalar, Ortak
girişimler
Yapı Merkezi İnşaat ve Sanayi A.Ş
SK Engineering & Construction Co.
İlk üstlenilen proje
İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi
Projesi
İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi Projesi
İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi Projesi
İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi Projesi
İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi Projesi
97
GÖRÜŞ
Yard. Doç. Dr. Ali UYUMAZ
Su Vakfı Başkan Yardımcısı
İTÜ İnşaat Fakültesi
Öğretim Üyesi
Bordür girişleri ile
caddelerde yağmur
suyu drenajı
Etkili bir trafik
güvenliği ve
yollardaki yıkımın
önlenerek
servis ömrünün
uzatılabilmesi
için yağmur suyu
drenajının önemi
büyüktür.
1. Giriş
Bilindiği üzere meskûn bölgelerde
yağmur suyu tahliyesi çok
önemlidir. Söz konusu drenaj
yağmur suyu giriş yerleri ile
yapılır. Yağmur suyu giriş yerleri
projelendirilirken caddenin enine
ve boyuna eğimi önemli olduğu
gibi, arkın eğimi ve arkın kapasitesi
de dikkate alınmalıdır.
Yağmur suyu giriş yerleri
bulundukları yerde trafiği
engellememeli, bisikletler ve
çocuklar açısından güvenli
olmalıdır.
Eğer drene edilen yağmur
suları, trafiğe mani bir durum
98
teşkil etmiyorsa etkili bir drenaj
sağlanmış olur.
Yağmur suyu giriş yerlerinin
avantajlarını şu şekilde
sıralayabiliriz:
• Şiddetli yağışlarda trafik
tıkanmalarının önler.
• Karayollarının hasar görmesini
önler.
• Vadi kenarlarında ve yol
kaplamalarının tamamlanmadığı
yerleşim bölgelerinde erozyonu
önler.
• Araçların ve zemin katlarındaki
mülklerin, cadde taşkınlarından
zarar görmesini önler.
2. Meskûn bölgelerde yağmur
suyu drenajı ve yağmur suyu giriş
yerleri
2.1 Meskûn bölge drenajı tanımı
Yerleşim bölgelerinde yağışlardan
sonra akışa geçen fazla suların
uzaklaştırılmasına meskun bölge
drenajı denir. Cadde arklarındaki
fazla sular yağmur suyu, giriş
yerlerinden geçerek uzaklaştırılır.
yerlerinin dört ana tipi mevcuttur:
• Bordür tasında bırakılan giriş
yerleri
• Cadde arkına konan ızgaralı giriş
yerleri
• Ark ve bordür girişinin birlikte
çalıştığı birleşik girişler
• Cadde boyunca yerleştirilmiş
ızgaralı girişler (Şekil 1)
2.2 Meskûn bölge drenajının
önemi
Trafik güvenliğinin sağlanması,
tıkanmaların önlenmesi ve yolların
servis ömürlerinin uzaması için
etkili bir drenaj sağlanmalıdır.
Yollardaki yağmur sularının trafiğe
zarar vermeden uzaklaştırılması
gerekir. Yağmur suları, çukur
yerlerde birikmemeli ve en kısa
şekilde yağmur suyu giriş yerlerine
ulaşmalıdır. Yağmur sularının
arklarda toplanması için yollar
uygun geometriye sahip olmalı,
yeterli enine eğim sağlanmalıdır.
Cadde arkına konan ızgaralı giriş
2.3 Yağmur suyu giriş yerleri
Meskûn bölgelerde yağmur suyu
drenajının en önemli elemanları
olan giriş yerlerinin ideal
olabilmesi için mutlaka sıralanan
özellikleri sağlamaları gerekir:
Bordür tasında bırakılan giriş
• Yaya ve bisiklet güvenliğini
sağlamak,
• Yapısının sağlam ve dayanıklı
olması,
• Hidrolik açıdan verimli olmalı,
• Ekonomik olmalı.
2.3.1 Yağmur suyu giriş yeri
tipleri
Etkili bir trafik güvenliği ve
yollardaki yıkımın önlenerek
servis ömrünün uzatılabilmesi
için yağmur suyu drenajının önemi
büyüktür. Yağmur sularını drenaj
sistemine alan giriş yerleri, cadde
arkındaki akımı, yayalara ve
motorlu trafiğe en az zarar verecek
şekilde minimum masrafla toplayıp
uzaklaştırmak üzere hesap edilir
ve projelendirilir. Yağmur suyu giriş
Ark ve bordür girişinin birlikte çalıştığı birleşik giriş
Cadde boyunca yerleştirilmiş ızgaralı giriş
Sekil 1: Yağmur suyu giriş yerlerinin dört ana tipi
2.3.2 Bordür Taşında Bırakılan
Giriş Yerleri
Yaygın olarak kullanıldığı yerler
kentlerdeki yollar ve otobanlardır.
Yol yüzeyindeki mevcut suyun
tahliyesinde kullanılan bu giriş
yerleri, su alma ağızlarının
genişliği ölçüsünde verimlidirler;
deney sonuçları ve teorik
değerlendirmeler su alma ağzının
genişliğinin bu giriş yerleri
için önemli bir etken olduğunu
göstermiştir. Bu giriş tertibatı,
bordürde düşey bir su alma azgına
sahiptir. Cadde arkında akan su bu
delikten kanala girer. Suyun girdiği
açıklık boyunca cadde arkına
konulmuş diyagonal saptırıcılarla
teçhiz edilirse deflektörlü giriş
adını alır. Bu saptırıcıların üst
kenarı cadde üst yüzeyi ile
aynı hizada olduğundan trafiği
engellemezler. Bununla beraber,
suyun girdiği açıklık boyunca
cadde arkına konulmuş diyagonal
bir deflektörü haiz bordür
ağızlıklarında caddenin enine
eğimi arttıkça su alma kapasitesi
de fazlalaşır. Yağmur suyu giriş
yerlerinin, bilhassa bordür
taşına konmuş olanların su alma
kapasitesi, cadde eğimi azaldıkça
ve enine eğim arttıkça artar. Bu
giriş yerlerinde su alma ağzının
boyu ve tahliye edilecek su miktarı
belirlenirken bazı parametreler
kullanılır. Bunlar su yolunun ve
caddenin boyuna eğimleri, enine
eğimleri olarak sıralanabilir. Bu
giriş yeri tıkanmalara karsı en
ideal çözüm olarak gösterilebilir.
Düşey doğrultuda bir su alma
sistemi bulunduğu için bisiklet
ve yaya güvenliği için de oldukça
idealdir. Bordür taşında bırakılan
giriş yerleri yağmur suyunu
kanala yönlendirirken farklılıklar
gösterebilir. Yatay bir su alma
ağzına sahip olabilirler ya da
açılı ve dik olmak üzere başka
şekillerde de tesis edilebilirler. Bu
giriş yerlerinde akımın hidroliğini
teorik olarak bir kerede ifade
etmek neredeyse imkânsızdır; çok
fazla değişen ve etkileyen olduğu
için temel etkileyicilerden bazıları
99
• Enine eğim
• Boyuna eğim
A-
Sekil 4: Bordür taşında bırakılan
çukurlaştırılmış giriş
etkin bir drenaj sağlanmış olur.
(Şekil 4)
B-
CSekil 2: Bordür taşında bırakılan yağmur suyu giriş
yerlerinde kesitten görünüş
seçilir ve bu değerlerin değişimiyle
akım teorik olarak ifade edilmeye
çalışılır. Örneğin su alma boyu
seçilerek, uzunluğun değişimine
bağlı teorik bir bağlantı verilebilir.
Bordür tasında bırakılan yağmur
suyu giriş yerlerinin üç çeşidi
mevcuttur. Bu giriş yerleri; düz
girişler, çukurlaştırılmış girişler
ve saptırıcılı girişler olarak
sıralanabilir. (Şekil 2)
2.3.2.1 Bordür Taşında Bırakılan
Düz Girişler
Su alma ağzının önü düzdür. Başka
bir giriş yeri yoktur, yalnızca bordür
tasında konulan düz yağmur suyu
giriş yeri mevcuttur. (Şekil 3)
Sekil 3: Bordür taşında bırakılan düz giriş
2.3.2.2 Bordür Tasında Bırakılan
Çukurlaştırılmış Girişler
Yağmur suyunun girdiği açıklık
çukurlaştırılarak yağmur suyunun
giriş yerine yönelmesi hızlanır ve
100
2.3.2.3 Bordür Taşında Bırakılan
Saptırıcılı Girişler
Bu girişlerde girişin ön tarafında
bordüre dik saptırıcılar bulunur.
Çukurlaştırmada olduğu gibi suyun
girişe yönelmesi sağlanır ve ayrıca
saptırıcılar trafiğe engel olmaz.
Tıkanma sorunun olabileceği
yerlerde bu tür girişler tercih
edilebilir. (Şekil 5)
Sekil 5: Bordürde teşkil edilen saptırıcılı giriş
3.Yağmur Suyu Giriş Yerlerinin
Projelendirilmesinde Genel İlkeler
3.1 Yağmur Suyu Giriş Yerlerinin
Kapasitesini Etkileyen Faktörler
Yağmur suyu giriş yerlerinin
konumlarının doğru ve
kapasitelerinin yeterli olacak
şekilde belirlenmesi çok önemli
bir mühendislik olayıdır. Buralarda
yapılacak küçük hatalar, ileride
geri dönüşü zor durumlara neden
olabilmektedir. Örnek verecek
olursak; giriş kapasitesinin yetersiz
olması ya da girişlerin gereken
yerlerde bulunmaması trafiğin
aksamasına neden olmaktadır.
Giriş kapasitesine etki eden
parametreler:
• Giriş tipi ve geometrisi
• Arktaki suyun derinliği ve yayılma
miktarı
Bordür girişlerinde kapasite giriş
uzunluğu, akım hızı, cadde ve arkın
enine eğimi ve girişin önündeki
su derinliğine bağlı olarak değişir.
Çukurlaştırılma yapılan girişlerde
kapasite artar diğer bir taraftan
boyuna eğimin artması bordür
girişlerinin kapasitelerini önemli
ölçüde azaltır. Tüm bunlara ek
olarak, cadde arkının enine eğimini
değiştirerek de bordür girişlerinde
kapasiteyi değiştirebiliriz.
Giriş tipinin seçimi yapılırken
kapasite, arktaki akımla birlikte
gelen sürüntü maddeleri ve araç
trafiğini engelleme durumu çok
önemli parametrelerdir.
3.2 Yağmur Suyu Bordür Giriş
Yerlerinin Projelendirilmesinde
Dikkat Edilecek Hususlar
Yağmur suyu drenajının
sağlanması özellikle araç ve yaya
trafiğinin güvenliği açısından çok
önemli bir mühendislik olayıdır.
Sağlıklı bir drenajın sağlanması
için trafik durumu, yol geometrisi
ve akım şartlarına uygun giriş
tipinin seçilmesi gerekir. Ayrıca
girişlerin gereken yerlerde ve
yeterli kapasitede olmalıdır.
Giriş yerlerinin projelendirilmesi
sırasında dikkat edilmesi gereken
hususlar:
a) Boyuna eğim arttıkça kapasite
azalmaktadır. Bu nedenle
yapılması planlanan bordür
girişleri genelde çukur yerlerde
ve eğimin %3’ten az olduğu
yerlerde olacak şekilde
tasarlanır.
b) Yerleşim yerleri içerisindeki
yollarda bordür girişleri
kullanılırken, çocukların
güvenliği düşünülerek giriş
yüksekliği 15 cm veya daha
fazla olarak tasarlanır ve girişe
2 cm çapında demir çubuk
yerleştirilir.
c) Su ile beraber gelen
çöpler tıkanma sorunu
gibi problemlere neden
olabilmektedir. Eğer böyle bir
problem varsa ve proje debisi
küçükse çukurlaştırılmış
bordür girişi yapmak daha
uygundur. Ancak debi büyükse
çukurlaştırılmış bir birleşik
giriş, ilk etapta düşünülmesi
gereken bir sistemdir.
d) Yapılabilecek mümkün olan
en büyük enine eğim, bordür
girişlerinin kapasitesini de
artırır. Burada yol ve trafiğin
durumu da göz önünde
bulundurulmalıdır.
e) Güvenlik faktörü hesaplaması
da yine çok önemli bir
mühendislik olayıdır. Eğer bir
giriş tıkanırsa diğer girişin
bunu karşılayacak şekilde
tasarlanması gerekmektedir.
Kullanımı yaygın olan başlıca ark
enkesitleri aşağıda verilmektedir.
’V’ şeklinde ve kompozit şekilde
olanlar meskûn bölgelerde çok
yaygın olarak kullanılmaktadır.
Burada dikkat edilmesi gereken
husus, uygun bir drenaj için
caddenin boyuna eğiminin %4’ten
küçük olmasıdır.
h) Cadde eğiminin %5’ten
küçük olduğu durumlarda,
saptırıcılardaki yarıkların
tıkanmasının bir sorun
olabileceği durumlarda
çukurlaştırılmamış bir ark girişi
çözüm sağlayabilir.
Uniform Enkesitli Ark
Kompozit Enkesitli Ark
Arkın eğimi aşağıdaki ifade ile elde
edilebilir.
SW = SX + a/w
Bu ifadede,
SW : Arkın enine eğimini (m/m)
göstermektedir.
Su alma ağzından sonraki debi
hesabı için
Q yerine QS , T yerine de TS
yerleştirilerek;
QW = Eo . Q
ifadeleri elde edilir. Bu ifadede
Eo :Toplam debi yüzdesini (0< Eo<1)
vermekte olup,
Q=
V - Enkesitli Ark
4. Yağmur suyu giriş yerlerinin
hidroligi
4.1 Yağmur Suyu Giriş Yerlerinin
Hidrolik Hesabı
Arklarda ve bordürlerdeki yağmur
suyu giriş yerlerinde bulunan
akımın hidrolik hesabı çok önemli
bir konudur. Bunun için deneysel
ve teorik olarak birtakım çözümler
geliştirilmiştir. Kesiti üçgen kabul
edilen ve caddelerin ve bordür
taşlarının yanında konumlanan
kanallar mevcuttur. Bu kanallar
içerisindeki akımın yük kaybı
bağıntısı, Manning Formülü
kullanılarak hesaplanmaktadır.
Suyun caddeye yayılma miktarı ‘T’ ise;
T = W + TS
Terimlerin anlamları şu şekildedir;
W: Arkın genişliği (m)
TS : Yol tarafındaki yayılma
genişliğini (m)
Arkta gerçek su derinliği
(kaldırımın yüzündeki) aşağıdaki
şekilde ifade edilebilir;
y = d + a = T . SX + a
Terimlerin anlamları şu şekildedir;
y: Kaldırım yüzündeki su derinliğini
göstermektedir.
f) Mansap bölgesinin sonunda
yer alan giriş yerlerinin, gelen
tüm yağmur suyunu drene
edebilecek şekilde tasarlanması
gerekmektedir.
g) Cadde eğiminin %5’ten
büyük olduğu durumlarda
saptırıcılı bir giriş yapılmalıdır,
fakat sürüntü maddelerinin
saptırıcının dişleri arasına
toplanması engellenmelidir.
Q : Toplam debi (m3/s)
Qw : Arktaki debi (m3/s)
QS : Yol tarafındaki debi (m3/s)
QS
1-Eo
ve
QS = Q.(1-Eo)
ifadeleri yazılabilir. Bu denklemde
görülen Eo ifadesi aşağıdaki bağıntı
ile hesaplanabilir.
Dairesel Enkesitli Ark
4.1.1 Kompozit Kesitlerde Akış
Akım yol tarafında ve arkta olmak
üzere iki şekilde gerçekleşir, bu
değerler aşağıdaki şekilde ifade
edilebilir.
Q = Qw + Qs
Terimlerin anlamları şu şekildedir;
Yağmur suyu giriş yerlerinin verimi
aşağıdaki bağıntı ile ifade edilebilir;
E=
Qt
Q
101
Terimlerin anlamları şu şekildedir;
E : Verim
Qt : Yağmur suyu giriş yerince
tutulan debi (m3/s)
Q : Caddedeki toplam debi (m3/s)
Yağmur suyu giriş yerinin
tutamadığı debi ise;
Qk = Q – Qt
İfadesi ile belirlenebilir. Bu ifadede;
Qk : Kaçan debiyi (m3/s)
göstermektedir.
E0 = 0,67 bulunur. Bulunan bu
değer yerine konulursa;
Verilen tüm bu teorik bilgiler
ışığında olayın daha iyi
anlaşılabilmesi için bir örnek
verilmiştir.
Örnek 4.1.1
Q = 0,16 m3/s olarak bulunur.
Kompozit kesitten teşkil edilen bir
arkta;
W = 0,5 m
SL = 0,015
SX = 0,03
n = 0,016
a = 40mm (çukurlaştırma)
T = 2 m olduğu durumda arktaki
akımı bulunuz.
4.1.2 Bordür taşında bırakılan
yağmur suyu giriş yerlerinin
hidrolik hesabı
Çözüm :
Aşağıda verilen denklemden arkın
enine eğimi bulunur;
SW= Sx+ a denklemi kullanılarak
W
SW = 0,11 bulunur.
Yol tarafındaki debinin
hesaplanabilmesi için öncelikle
yol tarafındaki yayılmanın
hesaplanması gerekir.
TS = T - W = 2 - 0,5
TS = 2 m bulunur.
Bulunan bu değerler denklemde
yerine konularak;
QS= 0,376 0,035/3 28/3 0,0151/2
0,016
QS = 0,053 m3/s bulunur.
Daha sonra Eo denklemi aşağıdaki
gibi hesaplanır.
102
4.1.2.1 Sürekli eğimli yerlerde
bordür taşında bırakılan yağmur
suyu giriş yerlerinin hidrolik
hesabı
Su derinliği ve bordür girişi
uzunluğu tutulan debiyi belirleyen
başlıca parametrelerdir. Eğer
giriş yeri çevresinde enine eğim
artırılırsa (çukurlaştırılırsa) su
derinliği artacak ve bu da bordür
girişinin en iyi verimle çalışmasını
sağlayacaktır. Üniform kesitli
arktaki yağmur suyu bordür girişi
uzunluğu aşağıdaki formülle
hesaplanabilmektedir.[18]
Bu formül aşağıdaki gibi yazılabilir.
Bu ifadede;
LT: Gerekli bordür girişi uzunluğunu (m)
Q: Toplam gelen debiyi (m3/s)
SL: Yolun boyuna eğimini (m/m)
Sx: Enine eğimini (m/m)
n: Manning pürüzlülük katsayısını
KC: 0,817 sabitini göstermektedir.
Bordür girişi uzunluğu L < Lt ise
verim;
olarak yazılabilir. Bu ifadede;
E: Bordür girişinin verimini
L: Bordür girişi uzunluğunu(m)
ifade eder.
Eğer çukurlaştırılma yapılmışsa
enine eğim;
Se = Sx + Swp.Eo (5.30)
şeklinde yazılabilir. Bu ifadede;
Se: Eşdeğer enine eğimi (m/m)
Sx: kaplama (yol) enine eğimini (m/m)
Swp: a/W (Sekil 6) oranını
Eo: Toplam debi yüzdesini(W
genişliğinde arkta) ifade
etmektedir.
Sekil 6: Çukurlaştırılmış bordür girişi kesiti ve ‘a’
değeri
4.1.2.2 Çukur yerlerde bordür
taşında bırakılan yağmur suyu
giriş yerlerinin hidrolik hesabı
Çukur yerlerde bordür girişi
yüksekliği h, giriş yerinin önündeki
su derinliğine eşit veya büyükse
o zaman bordür girişi savak gibi
davranır. Eğer su derinliği 1,4h’dan
büyükse orifis gibi davranır. Ani
değişimlerde savak ve orifis
şeklinde davranır. Güvenli bir
yaklaşımla debiler hesap edilirken
her iki (orifis ve savak) kabulle
hesaplar yapıldıktan sonra küçük
olan Debi ve büyük olan uzunluk
seçilir.[1,18]
Savak Davranışında debi:
Qiw = Cw. L. d3/2 (5.32)
şeklinde yazılabilir. Bu ifadede;
Qiw: Bordür girişinin debi
kapasitesini (m3/s)
Cw: Savak sabitini (1.6) ifade eder.
Çukurlaştırılmış girişlerde ise,
Qiw = Cw . (L + 1,8 W) d3/2 (5.33)
yazılabilir. Burada “W” arkın
genişliği (m) ifade eder.
Orifis Davranışında Debi Değeri;[18]
Qor = 0,67 h. L (2g. do)1/2 (5.34)
ifadesiyle bulunur. Bu ifadede;
h: Bordür girişi yüksekliğini (m),
do: Etkili (bordür girişi önündeki) su
derinliğini ifade eder. (m)
Örnek 4.1.2.2 Q = 0,11 m3/s ’ lik
debinin geçtiği arkta gelen debinin
tamamının alınabilmesi için bordür
giriş uzunluğu (L) minimum ne
olmalıdır. ( SL = % 2 için )
d = 0,095m
Cw = 1,6
h = 0,15m
do = 0,085
Çözüm
Bordür giriş uzunluğunun
bulunabilmesi için savak
davranışında ve orifis davranışında
iki ayrı değer bulunur, daha sonra
bu değerlerden büyük olan alınarak
bordür giriş uzunluğu belirlenir.
Savak davranışında denklem (5.32)
kullanılır.
Qiw = Cw. L. d3/2 ifadesinde değerler
yerine konulursa;
0,11 = 1,6 . L . 0,0953/2 buradan
bordür giriş uzunluğu,
L = 2,3m olarak bulunur.
Orifis davranışında aşağıda verilen
denklem (5.34) kullanılabilir;
Qor = 0,67 h. L.(2g. do)1/2, bu ifadede
değerler yerine konulursa,
0,11 = 0,6.0,15.L.(2.g.0,85)1/2
buradan bordür giriş uzunluğu
L = 0,27m olarak bulunur.
Bu durumda en büyük değer olan
2,3 m alınır.
Bir ya da birden fazla bordür girişi
yan yana konularak bu uzunluk
sağlanabilir.
Sonuç
Bu çalışmada, özellikle ABD’de
yaygın olarak kullanılan ve
ülkemizde pek kullanılmayan
yağmur suyu drenaj sistemlerinden
biri olan bordürde bırakılan yağmur
suyu girişlerinden bahsedilmiştir.
Meskûn bölge yollarındaki yağmur
suyu drenajı için kullanılan bu giriş
yerleri teknik özellikleri açısından
ve hidrolik yönden irdelenmiştir.
Bordür girişlerinde kapasite giriş
uzunluğu, akım hızı, cadde ve arkın
enine eğimi ve girişin önündeki
su derinliğine göre değiştiği
vurgulanmıştır. Çukurlaştırılmış
girişlerin kapasitesinin,
çukurlaştırılmamışlardan daha
fazla olduğu, boyuna eğimin
artması bordür girişlerinin
kapasitelerini önemli ölçüde
azalttığı ve cadde arkının enine
eğiminin değişmesi bordür
girişlerinde kapasiteyi önemli
ölçüde etkilediği aktarılmıştır.
Kapasiteyi artırmak, maliyeti
düşürmek ve en önemlisi
güvenliği sağlamak için yağmur
suyu bordür giriş yerlerinin
projelendirilmesinde dikkat
edilecek hususlar maddeler
halinde belirtilmiştir.
Meskûn bölgelerde en yaygın
’V’ şeklinde ve kompozit şekilde
olan arklar kullanılmaktadır. Bu
yüzden bir örnekle desteklemek
suretiyle kompozit enkesitli arkta
debi hesabı detaylı bir şekilde
gösterilmiştir.
Çalışmada aktarılan formüllerde
görüldüğü üzere su derinliği
ve bordür girişi uzunluğu,
tutulan debiyi belirleyen başlıca
parametrelerdir. Eğer giriş yeri
çevresinde enine eğim artırılırsa
(çukurlaştırılırsa) su derinliği
artacak ve bu da bordür girişinin
en iyi verimle çalışmasını
sağlayacaktır.
103
PROJE
Trabzon Merkez İçme Suyu Arıtma Tesisi Projesi
Kralkızı-Dicle Cazibe Sulaması İsale Kanalı Projesi
Güriş İnşaat
Su Projeleri
Ankara Su Tasfiye Tesisleri 1. ve 2.
Kademe Projesi
Su arıtma amacıyla gerçekleştirilen
proje 1976 yılında başlamış olup
birinci kademesi 1985 yılında
tamamlandı, ikinci kademesi ise
1993 yılında bitirildi.
Teknik detay ve kapasite: Birinci
kademe 564.000 m3/gün, İkinci
kademe 564.000 m3/gün‘dür.
Proje ile bölgeye temiz su üretimi
ile mevcut su kaynaklarının
korunması, bölge halkı için temiz
su üretimi ve istihdam sağlandı.
Eskişehir Su Tasfiye Tesisleri
Projesi
Su arıtma amacıyla gerçekleştirilen
proje 1983 yılında başlamış olup,
1990 yılında tamamlandı.
Teknik detay ve kapasite: 320.000
m3/gün‘dür.
104
Proje ile temiz su üretimi
ile mevcut su kaynaklarının
korunması, bölge halkı için temiz
su üretimi ve istihdam sağlandı.
Kralkızı-Dicle Cazibe Sulaması
İsale Kanalı Projesi
Sulama, Ana Su Kanalları ve Su
Tünelleri amacıyla gerçekleştirilen
proje 1986 yılında başlamış olup,
2008 yılında tamamlandı.
Teknik detay ve kapasite: Tesis
Kapasitesi:, 111 m³/S
Proje ile doğal yollardan elde
edilen suyun tarım arazilerine
ulaştırılması, tarımsal verimin ve
istihdam sağlandı.
Trabzon Merkez İçme Suyu Arıtma
Tesisi Projesi
İçme suyu arıtma amacıyla
gerçekleştirilen proje 1987 yılında
başlamış olup, 1992 yılında
tamamlandı.
Teknik detay ve kapasite: Tesis
Kapasitesi, 165.000 m³/gün
Tarsus Atıksu Arıtma Tesisi
Projesi
Proje ile bölge halkı için sağlıklı
içme suyu üretimi, mevcut su
kaynaklarının korunması ve
istihdam sağlandı.
Atık su arıtma amacıyla
gerçekleştirilen proje 2000 yılında
başlamış olup, 2001 yılında
tamamlandı.
İzmit Evsel ve Endüstriyel Su
Temin Projesi
Teknik detay ve kapasite: Tesis
Kapasitesi, 43.000 m³/gün
Evsel ve endüstriyel su temini
amacıyla gerçekleştirilen proje
1995 yılında başlamış olup, 1999
yılında tamamlandı.
Proje ile bölgedeki mevcut su
rezervlerinin korunması, geri
dönüşümle elde edilen arıtılmış su
sayesinde temiz su kullanımının
azaltılması ve istihdam sağlandı.
Teknik detay ve kapasite: Tesis
Kapasitesi, 480.000 m³/gün İzmit
İçme Suyu Arıtma Tesisi, 245.000
m³/gün Gebze Pompa İstasyonu,
345.000 m³/gün Tavşancıl
Pompa İstasyonu Proje ile ev ve
endüstriyel tesisler için temiz su
üretimi ve mevcut su kaynaklarının
korunması ve istihdam sağlandı.
Taşoluk İçme Suyu Tasfiye Tesisi
Projesi
İçme suyu tasfiye amacıyla
gerçekleştirilen proje 2003 yılında
başlamış olup, 2006 yılında
tamamlandı.
Teknik detay ve kapasite: Tesis
Kapasitesi, 50.000m3/gün
Taşoluk İçme Suyu Tasfiye Tesisi Projesi
Proje ile temiz su üretimi
ile mevcut su kaynaklarının
korunması, bölge halkı için temiz
su üretimi ve istihdam sağlandı.
DS 174 Ana Sulama Hatları / BAEDubai
Şehrin değişik bölgelerinde
yeşil alanların oluşturulması
ve korunması amacıyla
gerçekleştirilen proje 2007
yılında başlamış olup,2010 yılında
tamamlandı.
Teknik detay ve kapasite:
Ø1600mm ve Ø600mm çaplı CPT
borularla basınçlı suyun nakli ve
pompalanması. Toplam 69 km ana
su hattı ve vana odalarının yapımıdır.
Proje ile Dubai şehrinin değişik
bölgelerine su ulaştırılmasıyla yeşil
alanların oluşturulması ve arıtılmış
atık suyun değerlendirilmesi
sağlandı.
DS 174 Ana Sulama Hatları / BAE-Dubai
Ankara Su Tasfiye Tesisleri 1. ve 2. Kademe Projesi
105
PROJE
Başbağı Barajı ve Mavi Tünel İnşaatı
İlci İnşaat’tan
Su Projeleri
Şanlıurfa - Suruç - Taşbasan Sağ
Sahil Sulama Şebekesi İnşaatı
Proje Nisan 2011’de başlamış
olup, 2016 yılının Ağustos ayında
tamamlanması planlanmaktadır.
106
Ayrıca yöredeki tarımsal
faaliyetlerin verimli olarak
sürdürebilirliği için büyük öneme
sahip olan bu yatırım ile ülke
ekonomisine yıllık net 30 milyon TL
katkı sağlanacaktır.
Adı geçen iş kapsamında 327.675
HDPE boru, 79.886 CTP boru
olmak üzere toplam 407.561
metre muhtelif çapta boru imalatı
ve köprü, sifon, alt sel geçidi, üst
sel geçidi, su alma yapısı gibi
2.067 adet sanat yapısı imalatı
gerçekleştirilecek olup, tesis
faaliyete geçtiğinde Suruç Ovası’nın
16.720 hektar bereketli tarım
arazisini suyla buluşturacaktır.
Konya - Afşar Hadimi Tüneli
İnşaatı
Proje gerçekleşmesi ile Şanlıurfa
Suruç İlçesindeki; halen yeraltı
suyu ile yetersiz sulama yapılan
veya hiç sulanamayan 167 bin 200
dekar arazi suya kavuşacaktır.
Hadimi Tüneli, dünyanın en uzun 5.
su tünelidir. Proje gerçekleşmesi
ile Tünel’in ekonomiye yıllık
100 milyon lira katkı sağlaması
beklenmektedir.
2012 yılının Ekim ayında başlayan
projenin 2018 yılının kasım ayında
tamamlanması planlanmaktadır.
Toplam uzunluğu 18 bin 140 metre
ve 5,2 metre çapındaki tünel açma
makinası (TBM) ile açılacak olan
tünelde 4 adet regülatör, 3 adet
dikey şaft imalatı yapılacaktır.
Suruç Sağ Sahil Şebeke Projesi
Afşar ve Bağbaşı Barajları arasında
yer alan Tünel’in, Afşar ve Bağbaşı
Barajları arasındaki kanal ve
tünellerden müteşekkil derivasyon
sistemi ile Afşar Barajı suyu
yanında Taşkent, Kongul ve Hadim
Derelerinin akımları da Bağbaşı
Barajı’na aktarılacaktır.
TAM (tünel açma makinesi) tüneli
giriş-çıkış portallarının kazısı,
sifon kazıları, 5.545 metre ana
iletim kanalı kazısı, yaklaşım tüneli
portalı kazısı tamamlandı.
Taşkent İletim Kanalı kazısı
devam etmektedir. 5.545 metre
uzunluğundaki ana iletim kanalının
km: 0+760-km: 5+545 arası
betonarme imalatları tamamlandı.
Hadim regülatörü yaklaşım tüneli
kazısı ve betonu tamamlanmıştır.
Enjeksiyon işlerine başlanmıştır.
Sifon yapısı imalatları devam
etmektedir. TAM tüneli girişçıkış portallarına ulaşım
yolları tamamlanmıştır. 125 m
uzunluğundaki TAM montaj tüneli
Mardin Ceylanpınar Ana Kanalı
imalatları devam etmekte olup, işin
fiziki gerçekleşme oranı %66’dır.
Projenin yapımı için gerekli
olan TBM dünyanın en büyük
üçüncü kazı makinesidir. 6
metre kazı çapında, 220 metre
uzunluğunda olan makine, 350
tır ile Almanya’dan Türkiye’ye
nakledilecektir.
Projenin doğrudan 100.000
kişiye istihdam sağlaması
beklenmektedir.
Ahi Kanalı
107
PROJE
Tekfen’in
gerçekleştirdiği
en önemli su
projelerinden
birisi sözleşmesi
06 Haziran 2006
imzalanan Libya
Great Man Made
River (GMMRA)
Projesi’dir.
Tekfen İnşaat A.Ş.
Su Projeleri
Tekfen İnşaat A.Ş. su kaynaklarının
geliştirilmesine yönelik içme
suyu temini, su ve atık su arıtma
projeleri, tarımsal sulama,
drenaj taşkın kontrol, su temini
vb. projeleri uzmanlık alanına
girmektedir.
Bu kapsamda Tekfen İnşaat
kuruluşunun ilk yıllarında bir
su projesi ile tanıştı. Bu proje,
Ereğli’de kurulmakta olan demir
çelik fabrikalarına su temin
edecek Gülüç Barajı Projesi’dir.
Bu proje 1963-1966 tarihlerinde
gerçekleştirildi ve 34 aylık
sürede işveren Ereğli Demir Çelik
Fabrikalarına karşı yapıldı.
Daha sonra Tekfen yine su projeleri
kapsamında yurt dışında Kuveyt’te
AQUILA Su Rezervuarları Projesi’ni
yaptı. Bu proje kapsamında Tekfen
108
2 adet, 150.000 m3 kapasiteli beton
su rezervuarı yaptı.
Tekfen İnşaat, Suudi Arabistan’da
su tesisleri ile ilgili ilk projesini
1980 - 1983 yılları arasında
Riyadh’ta tamamladı. Riyadh
Su İletim Sistemi / High Point
Terminal’i bir SWCC (Saline Water
Conversion Company) projesiydi.
Tekfen projede Mannesman
Anlagenbau (Germany) - Spie
Capag Ortak İştiraki’nin alt
yüklenicisi olarak yer aldı. Proje
kapsamı 50,000 m3 hacminde 6
adet donatılı betondan yapılan
su rezervuarının yapımından
oluşmaktaydı. Terminalin tüm
yardımcı bina ve tesislerinin yapımı
da proje kapsamındaydı.
Tekfen Riyadh Su İletim Sistemi
/ High Point Terminal’i Projesi
devam ederken ASSIR Su İletim
iki pompa istasyonu ve 20,000
m3 hacminde bir su rezervuarı
bulunmaktaydı.
1985 yılında Suudi Arabistan Tarım
ve Sulama Bakanlığı’ndan alınan
küçük bir sözleşme kapsamında
Khamis Mushait Su Temini
Projesi’ne başlandı. Khamis
Mushait’te bulunan Itwad Barajı’nın
çıkışında bir pompa istasyonu, 450
mm çapında 921m uzunluğunda içi
beton kaplı Duktil Boru Hattı ve Su
arıtma tesisi yapıldı. Proje 1987
yılında bitirildi.
Sistemi Projesi’nin sözleşmesini
1982 yılında imzaladı. Sözleşmesi
SWCC ve Tekfen - Saipem CAT
Ortak Girişimi arasında imzalanan
Proje’nin yapımı altı yıl sürdü ve
1988’de tamamlandı. İş kapsamı
Suudi Arabistan’ın Kızıl Deniz
kıyısındaki su arıtma tesisinde
arıtılan deniz suyunun üç ayrı
iletim sistemi ile krallığın içindeki
çeşitli kullanım noktalarına
iletiminden ibaretti.
Suqayq - Abha (SA) İletim Sistemi
102 km uzunluğunda 42 inç
çapında içi beton kaplı bir boru
hattı, 2 adet 50,000 m3’lük
rezervuarlar ve 4 adet pompa
istasyonundan oluşmaktaydı.
Abha - Metropolitan Bölgesi
Sistemi
49 km uzunluğunda 42 inç ve 29
km uzunluğunda 20 inç beton boru
hatlarından oluşmaktaydı. Bu
sistemde ayrıca 50,000 m3 ve 8,000
m3’lük iki rezervuar bulunmaktaydı.
Shuqayq - Ukad (SQ1) iletim Sistemi
Projenin 3. ve son iletim sistemiydi.
SQ1 35 km 36 inç için beton kaplı
boru hattından oluşmaktaydı. Bu
sistemde bir booster olmak üzere
Aynı yıl Tekfen Suudi Arabistan’da
tamamladığı en önemli su iletim
sistemlerinden biri olan Riyad
Su İletim Sistemi Projesi’ne
başladı. “Line - C” adıyla bilinen
sistem 60 inç çapında, 375 km
uzunluğunda içi beton kaplı çelik
boru hattı, 4 adet pompa istasyonu,
bir terminal ve 6 adet 50,000 m3
hacimli içi beton kaplı gömülü
tanklardan oluşmaktaydı. 1985
yılında başlayan proje 1989 yılında
tamamlandı.
Tekfen İnşaat 1990’lı yılların
sonlarında Suudi Arabistan’da
SWCC’nin iki önemli projesine imza
attı. Bunlar 162 km uzunluğunda
60 inç çaplı beton kaplı borulardan
oluşan “Western Province Water
Transmission System” (Batı Bölgesi
Su İletim Sistemi) ve toplam 132
km uzunluğunda 60 inçten, 24
inçe çeşitli çaplardaki borulardan
oluşan “Eastern Province Water
Transmission System” (Doğu
Bölgesi Su İletim Sistemi) idi.
Doğu Bölgesi Su İletim Sistemi
Projesi kapsamında Aziziah Pompa
İstasyonu’nun kapasitesinin
genişletilmesi ve hat üzerindeki
mevcut karıştırma istasyonlarında
yapılacak modifikasyon işleri vardı.
iki ayrı proje organizasyonu kurdu.
1997 yılında başlayan iki projeden
Batı Bölgesi Su İletim Sistemi 2000
yılının sonunda, Doğu Bölgesi İletim
Sistemi ise 2001 yılının mayıs
ayının sonunda bitirildi.
Özet olarak Tekfen İnşaat 1980
- 2000 yılları arasında Suudi
Arabistan’da 6 adet şu iletim
sistemini tamamlayarak ülkenin
suya kavuşmasında önemli ölçüde
pay sahibi oldu.
Tekfen, 1978-1980 yılları arasında
işveren İpraş İdaresi’ne Sapanca İzmit Rafinerisi arasındaki 36 inçlik
90 km’lik su boru hattını yaptı.
Tekfen ayrıca 2000-2003 yılları
arasında işveren BUSKİ (Bursa
Su ve Kanalizasyon İdaresi)’nin
muhtelif şehir içi içme suyu,
yağmur suyu, kanalizasyon işlerini
yaptı.
Tekfen’in gerçekleştirdiği en
önemli su projelerinden birisi
de sözleşmesi 06 Haziran 2006
imzaladığı Libya Great Man Made
River (GMMRA) Projesi’dir. Bu
proje Libya - Kufra çöl bölgesinde
bulunan yer altı gölündeki suların
kuyular vasıtası ile çıkarılıp sahile
pompalanmasını planlıyordu.
Tekfen İnşaat olarak 4,5 metre
çapındaki beton borulardan oluşan
400 km boyundaki bu boru hattı
%75 civarında tamamlanmışken
maalesef Şubat 2011 tarihinde
meydana gelen devrim sonrasında
yarım kalmış ve bugüne kadar da
herhangi bir işlem yapılamamıştır.
60 senelik tarihi boyunca birçok
su nakil hatları ve diğer su
projelerinde rol alan Tekfen’in
özellikle Suudi Arabistan’da
bitirdiği su projeleri halkın yaşam
kalitesinin yükselmesinde çok
önemli rol oynayan projelerdir.
İsimlerinden anlaşılacağı gibi iki
proje Suudi Arabistan’ın doğu ve
batı bölgelerinde idi. Tekfen her iki
projeyi aynı anda yürütecek şekilde
109
KÜLTÜR / SANAT
T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Tabiat Varlıklarını Koruma
Genel Müdürlüğü
Kara ve deniz
kökenli kirlilik, deniz
kaplumbağalarını
olumsuz yönde
etkilerken balıkçı
ağlarına takılarak
ölen ve kasti
olarak öldürülen
kaplumbağa sayısı
azımsanmayacak
boyuttadır.
110
Akdeniz’in incileri
deniz kaplumbağaları
koruma altında
Türkiye’nin Muğla-Dalyan ile Suriye
sınırı arasında kalan yaklaşık
1.587 km uzunluğundaki Akdeniz
kıyıları, günümüzde çevre koruma
çalışmalarının sembolü haline
gelen deniz kaplumbağalarının
(Carettacaretta ve Cheloniamydas)
17 önemli üreme alanını
kapsamaktadır. Akdeniz’e kıyısı
olan diğer pek çok ülkede olduğu
gibi Türkiye’nin başta Batı ve Orta
Akdeniz kıyıları turizm yatırımları,
kentleşme, tarım, endüstriyel
kirlilik ve kum çıkarımı gibi yanlış
kullanımlar ve bunlara bağlı
oluşan kıyı erozyonunun tehdidi
altındadır. Söz konusu faaliyetler
ile kara ve deniz kökenli kirlilik,
deniz kaplumbağalarını olumsuz
yönde etkilerken balıkçı ağlarına
takılarak ölen ve kasti olarak
öldürülen kaplumbağa sayısı da
azımsanmayacak boyuttadır.
Bilindiği üzere Barselona
Sözleşmesi’nin tarafları 1985–
1995 periyodundaki öncelikli
hedefleri arasına Akdeniz deniz
kaplumbağalarının korunmasını
dahil etmişlerdir. Bu amaçla
balıkçılık av araçlarında ölüm ve
karadaki yaşamsal habitatların
(yuvalama kumsalları) kaybı
gibi çeşitli tehditlerle karşılaşan
Akdeniz deniz kaplumbağalarının
durumuyla ilgili olarak büyüyen
uluslararası endişeye karşılık
olarak taraflar, 1989’da Akdeniz
Deniz Kaplumbağalarının
Korunması için Eylem Planı’nı
benimsemişlerdir. 1996’da
taraflar deniz kaplumbağalarının
korunmasına yönelik taahhütlerini
Akdeniz’de kaydedilen beş tür
deniz kaplumbağasını Akdeniz’de
Özel Koruma Alanları ve Biyolojik
Çeşitlilik ile ilgili Protokolün
ekindeki Nesli Tükenmekte ve
Tehdit Altında Olan Türler listesine
dahil ederek doğrulamışlardır.
Bu protokol tarafları halihazırda
benimsenen Eylem Planlarının
uygulanması konusunda iş birliğine
devam etmeye davet etmektedir.
Bölgedeki ülkelerin çoğunda son
yıllarda başarılan ilerlemeyle
birlikte proje, faaliyet ve
eylemlerdeki artış da kabul
edilerek deniz kaplumbağalarının
korunması, araştırılması ve
izlenmesiyle ilgili devam eden
faaliyet ve projelerin devamı ve
artırılması kapsayıcı öncelikli bir
eylem olarak dikkate alınmıştır.
Barselona Sözleşmesi Protokolü
Türkiye son 25 yıl içerisinde nesli
tehdit ve tehlike altında olan tür ve
habitatlarının korunması amacıyla
Barselona Sözleşmesi ve eki
protokolü olan biyolojik çeşitlilik
ve Akdeniz’de koruma alanlarına
ilişkin protokol ve Bern Sözleşmesi
gibi uluslararası sözleşmelere
taraf olarak bu sözleşmelerin
hükümlerini ulusal mevzuata
aktararak yerine getirmek için
büyük çaba harcamaktadır.
Barselona Sözleşmesi’nin, Özel
Koruma Alanları ve Biyolojik
Çeşitlilik Protokolü olarak
değiştirilen Protokolü dikkate
alındığında, Akdeniz’in biyolojik
çeşitliliğinin korunması için
geliştirilen tür eylem planlarının
uygulanması için büyük gayret
gerekmektedir. Özellikle eylem
planlarında yer alan türlerin
korunması ve esirgenmesi
amacıyla deniz ve kıyı bölgelerinde
özel koruma alanlarının
kurulmasına dair hükmün
bulunduğu protokol kapsamında,
ülkemiz Akdeniz ve Ege kıyılarında
Bakanlar Kurulu kararıyla ilan
edilmiş 10 adet Özel Çevre Koruma
Bölgesi yer almaktadır.
Bu kapsamda korumayı taahhüt
ettiğimiz deniz kaplumbağası tür
ve habitatlarının korunmasına
yönelik sürekli yapılan bilimsel
111
2015 yılı yuvalama
periyodu içerisinde
yapılan bilimsel
çalışmalarda
70.663 adet deniz
kaplumbağa
yavrusu çıkışı oldu,
bu yavrulardan
68.140 adeti denize
ulaştı.
112
çalışmalarda, bölgedeki deniz
kaplumbağası popülasyonunun
potansiyel durumunun korunması,
yavru başarılarının artırılması,
yavruların yanlış yönelimlerinin
engellenmesi ve olumsuz etkilerin
en aza indirilebilmesi için gerekli
tedbirler üzerinde çalışılmış, bu
tedbirler Deniz Kaplumbağalarının
Korunmasına Yönelik Yönetim Planı
İlkeleri hazırlanmıştır.
Türkiye’nin Akdeniz kıyıları,
Caretta caretta ve kısmen Chelonia
mydas deniz kaplumbağaları
ve Trionyx triunguis türü Nil
Kaplumbağası için 221,1 km
uzunluğunda 17 önemli uygun
yuvalama alanına sahiptir. Bu
alanlardan 5 tanesi (Dalyan,
Belek, Patara, Fethiyeve Göksu
Deltası) Bakanlar Kurulu Kararı
ile ilan edilen Özel Çevre Koruma
Bölgesi içinde yer almaktadır. Bu
alanların birçoğunda 1989 yılından
bugüne sürekli bilimsel araştırma,
koruma ve izleme çalışmaları
yapılmaktadır. Bu alanlarda her
yıl yaklaşık olarak görülen 1500
yuva sayısı ülkemizin Akdeniz
kıyılarındaki tüm kumsallarında
bulunan yuva sayısının yaklaşık
%50’sini ihtiva etmektedir.
2015 yılı üreme periyodunda da
deniz kaplumbağalarını olumsuz
yönde etkileyen faaliyetlerin
minimuma indirilebilmesi
amacıyla önceki yıllarda başlatılan
popülasyon izleme çalışmalarının
devamlılığını sağlayarak;
koruma-kullanma dengesi
içerisinde alınması gereken
tedbirlerin uygulanması, bölgede
turizm faaliyetlerinin ve deniz
kaplumbağalarının yuvalama alanı
ile örtüşmesinden kaynaklanan
sorunların eğitim ve bilinçlendirme
yoluyla aşılması için Belek,
Köyceğiz-Dalyan, Fethiye-Göcek,
Patara ve Göksu Deltası Özel Çevre
Koruma Bölgeleri’ndeki kumsal
alanlarda koruma ve izleme
çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
Deniz kaplumbağalarına marka
2015 yılı yuvalama periyodu
içerisinde yapılan bilimsel
çalışmalarda (Mayıs- Eylül)
70.663 adet yavru çıkışı olmuş,
bu yavrulardan 68.140 adeti
denize ulaşmıştır. Yapılan
çalışmalar çerçevesinde 129 deniz
kaplumbağası markalanmıştır.
İlgili kurum ve kuruluşların
katılımıyla 2008 yılında
gerçekleştirilen Bilim
Komisyonu kararıyla Deniz
Kaplumbağaları Araştırma,
Kurtarma, Rehabilitasyon ve
Bilgilendirme Merkezi kurulması
kararlaştırılarak, Köyceğiz-Dalyan
Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırları
içerisinde kalan İztuzu kumsalında,
karaya vuran veya denizde
görülen yaralı kaplumbağalara
yönelik gerekli müdahalelerin
yapılabilmesi amacıyla “Deniz
Kaplumbağaları Araştırma,
Kurtarma, Rehabilitasyon ve
Bilgilendirme Merkezi” (DEKAMER)
faaliyete geçirilmiştir. Merkezde
2008 yılından bugüne kadar 68
adet deniz kaplumbağası tedavi
edilerek denize bırakılmıştır.
Koruma tedbirleri uygulanıyor
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel
Müdürlüğü tarafından 25 yıldır
gerçekleştirilen faaliyetlerden elde
edilen bilgi birikimi ve deneyimler
ışığında üniversite elemanları
ve gönüllü kuruluşlarla iş birliği
içerisinde, el broşürleri, uyarı
levhaları, alandaki sinevizyon
gösterileri ile yerli ve yabancı
ziyaretçiler bilgilendirilmekte,
koruma tedbirlerinin ve
kontrollerin titizlikle uygulanması
sağlanmaktadır. Bilimsel
çalışmaların yanı sıra direkt
uygulanan koruma ve kontrol
tedbirleri ile deniz kaplumbağası
tür ve habitatlarına yönelik
tehditlerin en aza indirilmesi
hedeflenmektedir.
Bakanlığımız Özel Çevre Koruma
Bölgeleri’nin sahip olduğu bitki
ve hayvan türleri ile yaşam
ortamlarının, bilimsel temellere
dayalı iyi bir planlama ile
korunmasını güvence altına alacak
her türlü yasal ve idari önlemin
alınmasında; yerel yönetimler,
yerel sivil toplum kuruluşları,
üniversiteler ve yerel halkın
katılımıyla gittikçe büyüyen bir kitle
tarafından sürdürülen koruma ve
izleme çalışmalarının içinde yer
almayı ve çalışmaları her aşamada
desteklemeyi kendisine görev
edinmiştir.
Tabiat Varlıklarını Koruma
Genel Müdürlüğümüzün deniz
kaplumbağalarına yönelik olarak
sürdürdüğü koruma ve izleme
faaliyetleri önümüzdeki yıllarda da
devam edecektir.
113
TÜRKİYE
MYM'DEN
Çinlilerin Mesleki Yeterlilik
Belgeleri Türkiye MYM’den
Sınavlarda başarılı
olan adaylara
TÜRKAK ve Mesleki
Yeterlilik Kurumu
onaylı Mesleki
Yeterlilik Belgesi
verildi
114
Sadece yurt içinde değil yurt
dışında çalışan Türk işçilerine
de sınav ve belgelendirme
yapan Türkiye MYM, ülkemizde
çalışan yabancıları da yeterlilik
sınavlarına tabi tutarak yine bir ilki
gerçekleştirmiştir.
Türkiye MYM, Cengiz Holding A.Ş.
ve Alarko Holding A.Ş. şirketlerinin
ortak oldukları CENAL Elektrik
Üretim A.Ş.’nin Çanakkale Biga’da
inşaatı devam eden Termik Santral
inşaatında çalışan Çin uyruklu
işçilere 16 Şubat 2016 tarihinde
mesleki yeterlilik sınavı yaptı.
İskele Kurulum Elemanı
meslek dalında çalışan 17 Çin
uyruklu işçinin yeterlilikleri
Türkiye MYM’nin uzmanlarınca
değerlendirildi.
Teorik ve pratik olmak üzere iki
bölümde gerçekleşen sınavlarda
teorik sınav kitapçıkları yeminli
tercümanlar vasıtası ile Çinceye
çevrildi. Pratik bölümde ise yine
yeminli tercümanlarla kurulan
iletişim ile adaylardan iskele
projesini uygulamaları istendi.
Adaylar tarafından gerçekleştirilen
uygulamalar Türkiye MYM’nin sınav
yapıcı teknik uzmanları tarafından
izlenerek gerekli değerlendirmeler
yapıldı.
Sınavlarda başarılı olan adaylara
Türkiye MYM tarafından TÜRKAK
ve Mesleki Yeterlilik Kurumu onaylı
mesleki yeterlilik belgeleri verildi.
“Türkiye MYM gerek yurt içinden
gerekse yurt dışından gelecek
bütün sınav ve belgelendirme
taleplerini karşılayabilecek
kapasiteye sahip olarak
çalışmalarını yoğun bir şekilde
sürdürmektedir.
Türkiye MYM uzman sayısını
artırarak, sistemin en önemli
parçası olan soru bankalarını
geliştirerek ve günün teknolojik
gelişmelerine göre güncelleyerek
üstlendiği işi kalite ile yapmaktadır.
Türkiye MYM’nin amacı sektörde
iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine
uyan, yetkin kişilerin, sektörün
eserlerini inşa etmesidir.”
Bakanlık’tan Uyarıcı Tebliğ
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 25 Mayıs 2015
tarih ve 29366 sayılı Resmi
Gazete’de yayımladığı Tebliğ
ile 40 meslekte tebliğin yayım
tarihinden itibaren bir yıl sonra
Mesleki Yeterlilik Belgelerini
zorunlu hale getirilmişti. Çalışma
hayatında milat niteliğinde
olan 26 Mayıs 2016 Çarşamba
gününden itibaren 17 meslek
dalı inşaat sektöründe olmak
üzere toplam 40 meslek dalında
Mesleki Yeterlilik Belgesi
olmayanlar çalışamayacaktır.
Bu konuda TÜRKİYE MYM yoğun
taleplere cevap vererek Türkiye
genelinde sınav ve belgelendirme
faaliyetlerini yürütüyor.
İthal kömüre dayalı enerji santralı
Türkiye MYM’nin Çinli işçileri sınava
tabi tuttuğu CENAL Elektrik Üretim
A.Ş. toplam 454.518 m²’lik alanda,
“İthal Kömüre Dayalı CENAL Enerji
Santrali, İskelesi, Kül Depolama
Sahası ve Derin Deniz Deşarjı
Projesi”nin kurulması ve işletilmesi
amacıyla kuruldu.
Tesisin yıllık çalışma süresi 7500
saat, yıllık brüt elektrik üretimi ise
9.900.000 MWh olarak planlandı.
Tesiste üretilecek elektrik
enerjisi, Türkiye’nin artan elektrik
ihtiyacının karşılanmasında önemli
bir rol oynayacak. Sağlanacak
sürekli, güvenilir ve kaliteli elektrik,
yabancı yatırımları Türkiye’ye
çekerek, ülkenin endüstriyel açıdan
gelişmesine katkıda bulunacak,
özel sektörde yeni iş alanları
yaratılarak kişi başına düşen
gelirin artmasında rol oynayacak.
115
TÜRKİYE
MYM'DEN
Yaygın ve Serbest
Öğrenmelerin Geçerli Kılınması
konulu TAIEX Çalıştayı
Teknik Destek
ve Bilgi Değişim
Mekanizması
(TAİEX), AB
Komisyonu
Genişleme Genel
Müdürlüğü
Kurumsal
Yapılanma Biriminin
uygulamakta
olduğu bir kurumsal
yapılanma aracıdır.
116
TAIEX, AB mevzuatının iç hukuka
aktarılması, uygulanması ve
yürütülmesi aşamalarında
faydalanıcı ülkelere uzmanlık
desteği sağlamaktadır. Büyük
oranda talep güdümlü olan bu
mekanizma yardım taleplerini
yönlendirir ve sorunların kısa
vadeli çözümü için en uygun
uzmanlığın tedarikine katkıda
bulunur. Teknik Destek ve Bilgi Değişim
Mekanizması (TAIEX) kapsamında
Yaygın ve Serbest Öğrenmelerin
Geçerli Kılınması” konusunda
Ankara’da 2 Mart 2016 tarihinde
bir çalıştay düzenlendi.
Mesleki Yeterlilik Kurumu ev
sahipliğinde gerçekleşen toplantı
Avrupa Komisyonu Teknik Destek
ve Bilgi Değişim Mekanizması
(TAIEX) aracılığıyla Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı Avrupa
Birliği ve Mali Yardımlar Dairesi ile
Avrupa Eğitim Vakfı ortaklığında
düzenlendi.
Türkiye, Arnavutluk, Kosova,
Karadağ, Makedonya, Sırbistan,
Fransa, Hollanda ve Estonya’dan
yerli ve yabancı uzmanların da
katılım sağladığı çalıştayın birinci
gününde Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı AB ve Mali
Yardımlar Dairesi Başkanlığından
Daire Başkanı Murat AKSOY’un
açılış konuşması ile başladı.
Çalıştay, AB Türkiye Delegasyonu
Ekonomik ve Sosyal Kalkınma
Bölümü Başkan Yardımcısı Virve
VIMPARI, Milli Eğitim Bakanlığı
Sosyal Ortaklar ve Projeler
Daire Başkanı Şennur Çetin ve
Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkan
Yardımcısı Firuzan Silahşör’ün
konuşmaları ile devam etti.
“Yaygın ve Serbest Öğrenmelerin
Geçerli Kılınması Türkiye sistemi
ve Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi
ile bağlantısı” konusunda Mesleki
Yeterlilik Kurumu, Milli Eğitim
Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu
temsilcilerinin gerçekleştirdiği
sunumlardan sonra Balkan
ülkeleri ve AB üyesi ülkelerin
temsilcileri de kendi ülkelerindeki
uygulamaları ve gelişmeleri
paylaştı.
3-4 Mart 2016 tarihlerinde de
devam eden çalıştayın ikinci
gününde yetkilendirilmiş
belgelendirme kuruluşlarından
olan Türkiye Mesleki Yeterlilik
ve Belgelendirme Merkezi
(Türkiye MYM) Kalite Yönetim
temsilcisi İrem Engin bir sunum
gerçekleştirdi. Engin, Türkiye’de
İNTES tarafından mesleki yeterlilik
sisteminin geliştirilmesi adına
Mesleki Yeterlilik Kurumu ile
yapılan protokoller çerçevesinde
gerçekleştirilen çalışmaları
aktardı. Türkiye MYM’nin sınav ve
belgelendirme prosedürü hakkında
ayrıntılı bilgi veren Engin, merkezin
gerçekleştirdiği sınavlardan
örnekler sundu.
Çalıştayda ASO 2. ve 3. Organize
Sanayi Bölgesi Mesleki Sınav ve
Belgelendirme Merkezi de (ASO
2. ve 3. OSB METES) kuruluşunu
anlatan tanıtıcı sunumları yapıldı.
Sunumların ardından yabancı
temsilciliklerinin heyetlerine inşaat
sektörünün örnek eğitim merkezi
olan Türkiye Eğitim Şantiyesi
gezdirildi. Heyete mesleki yeterlilik
sınavlarının gerçekleştirildiği
atölyeler tanıtılırken, adayların
sınav uygulamalarından da
örnekler görme imkanına sahip
oldular.
Çalıştayın kapanış günü olan 4
Mart 2016 tarihinde ise “Yaygın
ve Serbest Öğrenmelerin Geçerli
Kılınması İçin Ulusal Sistemlerin
Geliştirilmesi ve Uygulanması”na
ilişkin ülke grupları ile çalışmalar
gerçekleştirildi ve sonuçları
katılımcılarla paylaşıldı.
117
İGY’DEN
İGY’den marka projelere
ziyaretler devam ediyor
İNTES Genç Yöneticiler Grubu
tarafından yurt içi şantiye
gezilerinin üçüncüsü ÜsküdarÜmraniye-Çekmeköy Metrosu
Şantiyesi’ne gerçekleştirildi.
Doğuş inşaat A.Ş. Yönetim Kurulu
Başkanı Gönül Talu’nun ev
sahipliğinde gerçekleşen ziyarette
Genç Yöneticilere öncelikle proje
hakkında yapılan sunumun
ardından, saha gezisi yapıldı.
Daha sonra Doğuş Grubu’nun
lokomotif şirketi Doğuş
118
İnşaat’ın 1951 yılından bugüne
gerçekleştirdiği projeler anlatıldı.
Tüm elektro-mekanik işler de
dahil olmak üzere, Türkiye’de
ortaklık olmadan alınmış en
büyük metro projesi olan 52.490
metre uzunluğundaki ÜsküdarÜmraniye-Çekmeköy metro hattı
yapımı Doğuş’un hızla devam eden
projelerindendir.
38 ay inşaat ve 24 ay işletme
süresinde tamamlanacak olan
Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy
Metrosu ekonomiye ve çevresel
katkıları ile metro sistemlerinde
örnek bir proje niteliğindedir.
Metronun işletmeye alınması
ile ilk yılda 400 otobüs ve 858
minibüs trafikten çekilecektir.
Ayrıca milli ekonomiye ve kişisel
ekonomilere de önemli kazanımlar
sağlanacaktır.
Toplu taşımadaki yolculuk
süresinin kısalması ve bölge
trafiğinin rahatlatılmasından dolayı
oluşan zaman tasarrufu, yakıt
tasarrufu ve psikolojik rahatlık
gibi kişisel kazançların yanı
sıra, otobüs, minibüs gibi toplu
taşıma araçlarının yüksek işletme
maliyetlerinin, yol bakım-onarım
giderlerinin ve kaza maliyetlerinin
azalması ile Metronun milli
ekonomiye yıllık ortalama katkısı
yaklaşık 750 Milyon ABD Doları
olacaktır.
Zaman tasarrufu, bir kişinin
gidiş-dönüş yolculuğu bazında
ortalama 35 dakika olup bu değer
yılda yaklaşık 9 güne karşılık
gelmektedir.
tamamlandığında günde 1.500.000
kişi taşınabilecek ve ÜsküdarÇekmeköy arası 27 dakikada
gidilebilecektir. Aynı zamanda,
Doğuş İnşaat’ın İstanbul raylı
sistem ağına katkısı böylelikle
127,3 kilometreye ulaşacaktır.
Metronun işletmeye alınması ile
trafikteki motorlu araç sayısında
azalmalar meydana gelecek ve
bu nedenle atmosfere salınan
zararlı gazlar ile çevresel
kirleticilerin (toz, gürültü vb.)
miktarlarında ciddi azalmalar
olacaktır. Atmosfere salınan
CO2 emisyonundaki azalmanın
yaklaşık 77.000 ton/yıl olacağı
öngörülmektedir.
İstanbul’un beşinci, Anadolu
Yakası’nın ise ikinci metro hattı
olacak Üsküdar-ÜmraniyeÇekmeköy (M5) Metrosu, Üsküdar
sahil bölgesinden Çekmeköy ve
Sancaktepe’ye kadar uzanan
17 km’lik çift tüp tünelli bir ana
hat üzerinde, 16 adet yeraltı
istasyonundan oluşmaktadır.
Dudullu’dan, yüzeydeki depo/bakım
alanına erişim 2,7 km’lik depo
bağlantı tüneli ile sağlanacaktır.
Türkiye’nin ilk sürücüsüz
metro hattı olacak bu proje
Metro hatlarının karakteristik
özelliklerinden birisi de tek yönde
119
yolcu/saat taşıma kapasitelerinin
yüksek olmasıdır. M5 Metro Hattı,
90 saniyelik sefer sıklığında ve
maksimum 80km/saat hızda
çalışacaktır.
Metronun İstanbul’un
ulaşım ağındaki en önemli
fonksiyonlarından birisi, diğer
önemli kent içi toplu taşıma
sistemlerine olan entegrasyonudur.
M5 metro hattına ait mimari
tasarımlar, engelli vatandaşların
sorun yaşamadan erişim
sağlayabileceği şekilde
gerçekleştirilmiştir.
Avrupa ile Anadolu’yu birbirine
bağlayan Marmaray Projesi
ile Üsküdar’da entegrasyon
sağlanacaktır. Ümraniye ve
Çekmeköy bölgelerindeki yolcular,
raylı sistem ağını kullanarak
Avrupa Yakası’ndaki diğer
raylı sistem hatlarına kolayca
erişebileceklerdir. Ayrıca KadıköyKartal Metrosu’nun entegrasyonu,
Ayrılıkçeşme İstasyonu’nda
sağlanacaktır.
Dudullu ve Çekmeköy
istasyonlarında “Park Et /
Devam Et” konsepti çerçevesinde
kapalı otopark alanları yapılarak
yolcuların istasyonlara araçları
ile gelerek park etmeleri
amaçlanmıştır.
120
Türkiye’nin ilk tamamen sürücüsüz
metrosu ile Sürdürülebilir Kent içi
Ulaşım Sistemlerinde ayrıcalıklı
bir yere sahip olan ÜsküdarÜmraniye-Çekmeköy-Sancaktepe
Metro Hattı, tek yönde bir saatte
taşıyabileceği yolcu kapasitesi
açısından dünyadaki muadilleri ile
karşılaştırıldığında, 64.800 yolcu/
saat/yönlük kapasite ile dünyada
ikinci sıraya yerleşmektedir.
ile sohbet etme imkanı buldular.
Genç yöneticiler Grubu Türk
müteahhitlik sektörünün yurt içinde
ve yurt dışında dönüm noktası olan
projelerine imza atan Gönül Talu
ile sektöre adadığı başarılarla dolu
60’ı aşkın yılı konuştu.
Sunumun ardından İGY üyeleri
proje müdürleri eşliğinde saha
gezisi gerçekleştirdiler.
Talu, Genç Yöneticiler
mühendislikle başlayan yaşam
öyküsünü ve Doğuş İnşaat ile
yolunun kesişmesi ile firmasının
nasıl bir dünya markası haline
geldiğini anlattı.
Şantiye gezisi öncesinde İGY
üyeleri duayen ziyaretleri faaliyeti
kapsamında Doğuş İnşaat A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkanı Gönül Talu
Müteahhitliğin biraz da yüreklilik
olduğunu söyleyen Talu’nun cesur
girişimleri, iş yaşamında sahip
olunması gereken erdemler ve
anılarına kadar gerçekleştirilen
sohbetin tamamı Genç Yönetici
Gazetesi’nde yer alacak.
Sektörün Duayeni Gönül Talu
ziyareti ve Türkiye’nin dev projesi
Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy
Metro hattı şantiye gezisine
İGY Başkanı Emrah Yaykıran,
Başkan Yardımcıları Emre Güray,
Seda Öztürk, İGY Üyeleri oğuz
Ayrancıoğlu, Mehmet Göçen, Murat
Güleç ve İNTES Yönetim Kurulu
Üyesi ve İGY Üyesi Asude Öztürk,
İNTES Uzmanı Demet Somunoğlu
katıldı.
121
YENİ YAYIN
KİTAP
Aile Şirketleri ve
Kurumsallaşma
E. Lütfi ÖZCAN
[email protected]
296 sayfa
Lütfi Özcan, “Aile Şirketleri ve
Kurumsallaşma” adlı kitabını 35 yıla
yaklaşan iş yaşamında karşılaştığı
yönetsel olayları ve uygulamaları,
deneyimlerinin kalıcı olmasını
sağlamak amacıyla yaklaşık on
beş yıl önce yazmaya başladı. Bu
alanda yapılan çalışmalardan,
araştırmalardan; yayımlanan kitap,
dergi, makale ve söyleşiler ile
yaşadığı deneyimlerden yararlandı.
Ülkemizdeki aile işletmeleri, KOBİ’ler
ve büyük/küçük tüm şirketler zaman
içinde gerekli önlemleri almadıkları/
alamadıkları için yok olup gidiyor
ve ülke ekonomisi de sıkıntıya
düşebiliyor. Kitap, bu şirketlerin
ortak sorunlarını anlatıyor ve çözüm
arıyor.
Günümüzde, ekonomilerde her
on şirketten yaklaşık dokuzunu
oluşturan aile şirketleri, büyüyüp
gelişirken şirket içi sorunların
yanında aile ile ilgili sorunlar da
122
yaşarlar. Bu sorunlar arasında
geleceğe yönelik planlama eksikliği,
kuşak ve rol çatışmaları, yüksek iş
gücü devir oranı, alışılmış yönetim
alışkanlıklarının sürdürülmek
istenmesi, aile üyeleri ile profesyonel
yönetici çatışmaları ve aile içi
dedikodular sıralanabilir. Bu sorunlar
genellikle şirketin kurumsallaş(a)
maması kaynaklıdır.
Bu sorunların içinde yaşamlarını
sürdürmeye çalışan aile şirketleri
ile ilgili olarak yapılan araştırma
sonuçlarına göre ABD’de, birinci
kuşak tarafından kurulmuş olan
her 1.000 aile şirketinden sadece
34’ü üçüncü kuşağa kadar yaşamını
sürdürebiliyor. Avrupa ülkelerinde
ise bu sayı 33. Türkiye’de ise durum
çok da farklı değil, hatta daha da
düşük oranda 30’un altındadır.
Bu kitap, aile şirketleri ve
kurumsallaşma konularını
ele almakta ve iki bölümden
oluşmaktadır. Birinci bölümde,
aile şirketleri kavramı, kuruluş
nedenleri, özellikleri, üstün ve
zayıf yönleri, yapısı ve gelişimi
ile kültürü; bu şirketlerdeki
zamana bağlı önlenemeyen
değişimler, şirketin kuşaktan
kuşağa devredilmesi, profesyonel
yöneticiler ve sorunları ele
alınmış; dünyada ve ülkemizdeki
aile şirketlerinden örnekler
verilmiştir. İkinci bölümde ise aile
şirketlerinde kurumsallaşma ve
aile ilişkilerinin kurumsallaşma
süreci incelenmiştir.
Kitabın aile şirketlerinin
kuşaktan kuşağa geçişlerinde
sağlıklı, kâr eden ve büyüyen
yapılarını korumaları ve geleceği
şekillendirmeleri için özellikle
üzerinde durulması gereken
noktaları anlamak açısından önem
taşıyacağı düşünülmektedir.
Çalışma
Hayatı
Prof. Dr. Cem KILIÇ
Doğan Kitap 422 sayfa
İnceleme / Araştırma
Türkiye’de sosyal tarafların
çalışma yaşamına nasıl baktığını,
işçi-işveren ve devlet üçgeninde
neler yaşandığını anlatan sade bir
dille kaleme alınmış bir kitap. Bu
kitap sokaktaki her bir vatandaşı
ilgilendirdiği gibi akademik
anlamda sosyal politikaya ilgi
duyanlara, çalışma yaşamının
önemli aktörleri olan sosyal
taraflara ve çalışma hayatını
anlamak için bir başlangıç noktası
arayan herkese hitap etmektedir.
Asgari ücret, emeklilik, çalışan
hakları, kıdem tazminatı, iş gücü
piyasasında gençlerin durumu,
kadın istihdamı, iş kazaları gibi
temel başlıklarda Türkiye’de
çalışma yaşamına dair her türlü
cevabı içerisinde barındırmaktadır.
Bilindiği gibi çalışma hayatında
üçlü bir yapı söz konusu olup
bu yapının tarafları işçi, işveren
ve devlettir. Bu üçlü yapının bir
noktasında dengesizlik olması
durumunda mevcut yapı temelden
sarsılır. Bu nedenle çalışma
hayatında bütün sosyal tarafların
ortak amaç etrafında, daha huzurlu
ve refah içinde bir toplumsal
yapının hayata geçmesi noktasında
iş birliği yapması esastır. Bu üçlü
dengenin sürdürülmesi belki de en
çok çalışanlara fayda sağlayacağı
için yazıların içerisinde işverenleri
ve politika yapıcıları ilgilendiren
noktalar da mevcuttur.
Bu kitap çalışanlar için başucu
kitabı niteliğinde olup özellikle
emeklilik konusunda çalışanlara
yol gösterici pek çok yazı kitapta
mevcuttur. Çalışanların emekli
olmak için hangi şartlara tabi
oldukları, emekli aylıklarının
nasıl daha yüksek olabileceği,
yıllık izinlerini kullanma usulleri,
mobbinge uğrarlarsa hangi yolları
izlemeleri gerektiği gibi soruların
cevaplarını bu kitapta bulabilirler.
Diğer yandan, özellikle insan
kaynakları departmanlarında
çalışanlar için de bu kitap başvuru
kaynağı olacaktır. İşverenler
adına bu tip işlemleri yürüten
departmanlarda çalışan kişiler
bu kitaptaki yazılar çerçevesinde
hareket ettiklerinde çalışma
hayatındaki pek çok sorun en
başından engellenmiş olacaktır.
123
HABERLER
Mega Projeler
İhtisas Fuarı’nda buluşuyor
Uluslararası Karayolları,
Köprüler ve Tüneller
İhtisas Fuarı 26 - 28
Mayıs 2016 tarihlerinde
düzenlenecek.
Karayolu ulaşımının kesintisiz,
kontrollü, güvenli ve konforlu
olabilmesi için çalışmalar yürüten
Karayolları Genel Müdürlüğü, mega
projelerini görücüye çıkaracağı bir
fuara imza atıyor. Karayolları Genel
Müdürü İsmail Kartal, Karayolları,
Köprüler ve Tüneller İhtisas Fuarı
öncesinde mega projelerle ilgili
açıklamalarda bulundu.
Karayollarında yatırım rekoru
Mega projelerle yatırım rekoru
kırdıklarını belirten İsmail Kartal,
şunları söyledi:
124
“Türk müteahhitlik sektörü
Balkanlardan Orta Asya’ya,
Rusya’dan Ortadoğu ve Afrika’ya
kadar 5 kıtada, 100 ülkede toplam
tutarı 242 milyar dolara ulaşan
yaklaşık 7 bin proje hayata geçirdi.
250 milyar dolarlık ticaret hacmine
sahip olan sektör, 2015 yılında da
yeni projeler hayata geçirmeye
devam etti. 2015 sonu itibarıyla
toplam 156 adet köprünün yapımı
tamamlanmış, 481 adet köprünün
çalışmaları ise sürdürülüyor
olacak. Ayrıca 44 adet tünel
tamamlanırken 96 adet tünelin
yapımı devam ediyor.”
Mega projeler gün yüzüne çıkacak
Ülkemizde mega proje
diye adlandırılan ve dünya
sıralamalarında ilk beş içinde yer
alan ‘asma köprü’, ‘gergin eğik kablo
askılı köprü’, ‘özel betonarme ve çelik
köprü’, ‘viyadük ve tünel’ projeleri,
değişik sistem kurgulamalarına
göre ve buna uygun metodolojilerle
özel makina, malzeme, ekipman
ve teçhizat kullanımı ile
gerçekleştiriliyor. Mega projelerin
tanıtılacağı Karayolları, Köprüler ve
Tüneller İhtisas Fuarı’nın ulusal ve
uluslararası proje uygulayıcıları ile
sektörün diğer ilgili paydaşları olan
üretici, imalatçı ve tedarikçilerini bir
araya gelecek.
Uluslararası Karayolları, Köprüler
ve Tüneller İhtisas Fuarı 26 - 28
Mayıs 2016 tarihlerinde Ulaştırma
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
himayelerinde, Karayolları
Genel Müdürlüğü’nün teknik
desteği ile Yollar Türk Milli
Komitesi tarafından Ankara
Congresium’da gerçekleşecek.
125
HABERLER
Hidromek, 2015 yılında da lider oldu.
Türkiye İş Makinaları Distribütörleri
ve İmalatçıları Birliği (İMDER)
verilerine göre 2015 yılında hem
kazıcı yükleyici hem de hidrolik
ekskavatör grubunda en fazla yurt
içi satışı gerçekleştiren Hidromek,
kazıcı yükleyici grubunda yüzde 45,6
pazar payı ve toplam 1.704 adet
satışla pazar lideri olmayı başardı.
Kazıcı yükleyici ürün grubunda 7
yıl üst üste kazandığı bu başarıya
paletli ekskavatörde yüzde 24,6
pazar payı ve 645 adet satışla
son 4 yılın liderliğini de ekleyen
Hidromek, lastikli ekskavatörde de
pazardan yüzde 29’luk pay aldı ve
55 adet satış gerçekleştirdi.
Toplamda 700 adet hidrolik
ekskavatör satışıyla Türkiye’nin
126
2015’te en çok tercih edilen hidrolik
ekskavatör markası oldu.
2013 yılında Japon Mitsubishi
HeavyIndustries’in greyder üretimi
ile ilgili iş kolunun tümünü satın alan
Hidromek, Türkiye pazarına uygun
motor greyder ürününü geliştirme
çalışmalarını tamamladı ve 2016 yılı
itibariyle motor greyder ürününü
Türkiye’de satışa çıkaracak.
Ekskavatör grubuna yeni eklenen
50 tonluk HMK 490 LC HD paletli
ekskavatörünün yanı sıra 17 ton
lastikli ekskavatör ve değişik
tonajlarda mini-midi paletli
ve lastikli ekskavatör üretimi
planlayan Hidromek, 2016 yılında
da ürün gamını genişletmeye
devam edecek. VEFAT
Refik GÜL
1944 - 2016
Elazığ eşrafından merhum Aziz Gül
ve merhume Fazilet Gül’ün ortanca
oğulları Refik Gül, 1944 yılında
Elazığ’da dünyaya gelmiştir. 1960
Yılında Elazığ Sanat Enstitüsü’nü
tamamlayarak iş hayatına atılmıştır.
1971 yılında kardeşleri Mehmet
ve Şefik Gül ile beraber Gülsan’ın
temellerini atmıştır. Refik Gül,
Gülsan Yatırım Holding bünyesinde
Yönetim Kurulu Üyeliği yapmaktaydı.
torunu bulunmaktaydı. Refik Gül
21.02.2016’da İstanbul’da yaşama
gözlerini yummuştur.​
Yaşamı boyunca topluma değer
katacak kurum ve kuruluşlara
desteğini sürdürmüştür. Evli
olan Gül’ün iki çocuğu ve dört
Gül’e Allah’tan rahmet, ailesine,
Gülsan camiasına ve tüm yakınlarına
sabır ve başsağlığı dileriz.
127
SUMMARY
Editorial,
Intes Chairman Of The Board
Water is the future
Water is the future of the earth
and the humanity. At the United
Nations General Assembly,
water has been accepted as the
“Fundamental Human Right”.
Access to safe and clean drinking
water and a healthy environment
to be considered as a fundamental
right by UN, starts here. Water
safety is among the basic elements
of sustainable development.
Water is of crucial importance
in terms of food production,
hydroelectric power, industrial and
commercial activities. It is a fact
that water is needed to protect the
eco-system.
The US National Aeronautics and
Space Administration (NASA) has
remarked that the drought which
began in 1998 in the Eastern
Mediterranean region including
Turkey may be the longest
128
drought for centuries. This must
be considered as a very striking
warning for our country having
limited water resources.
which foresees a single authority
for water affairs in Turkey as per
the EU legislation, an important
legal requirement will be fulfilled.
Contrary to what is believed, our
country is not a water rich country.
Furthermore, it is obvious that the
recently much discussed global
warming would have negative
effects on water resources of our
country.
We as the construction
industrialists must also be much
more meticulous, selective and
sensitive about hydroelectric
energy production.
We appreciate the decisive stance of
the Minister of Forestry and Water
Affairs Prof. Dr. Veysel Eroğlu, who
is also a water expert, on developing
projects that reduce the effects.
For the purpose of ensuring
registered water use in order
to achieve savings, we support
the approach of the Ministry in
establishing water metering
systems.
With the conclusion of the draft
Water Law soon and its enactment,
The main priority of the water
policy in our country is to benefit
from the last drop of water being
a national resource and to prevent
waste of resources.
We must take it as our duty to
preserve our water resources both
in terms of quality and quantity.
We have to make efficient use of
our water. Hope to maintain a more
beautiful and livable country to our
children, our grandchildren and our
future.
Prof. Dr. Veysel EROĞLU: Minister of Forestry and
Water Affairs
Turkey is located in the world’s
semi-arid geography and the
distribution of precipitation is
uneven. Therefore, it is necessary
to use water efficiently without
wasting and make investments
to meet the water demand. The
storage capacity is being expanded
within the scope of measures
pertaining to increase of supply.
In this respect, dams and ponds
are built to meet growing water
demands and also guarantee a
certain rate of future water needs.
Dams, ponds and reservoirs which
are water conservation structures
for use in dry periods, are structures
essential for our country.
During the last 13 years, 320 dams
have been constructed in our
country. With the “GÖLSU-1000
Days 1000 Ponds and Irrigation
Project” which is being closely
followed by the world, significant
support to our existing storage
capacity will be provided. Important
steps have been taken in order to
benefit from the water resources for
hydropower production. The total
installed capacity of hydroelectric
power plants in operation in Turkey
is about 26 thousand megawatts.
Whereas the useful capacity is about
50%. However, the total potential
will be increased to 48 thousand
megawatts through the projects to
be developed with the private sector.
With the “Action Plan for the Supply
of Drinking, Utility and Industrial
Water of 81 City Centers” which is
being implemented; the long - term
drinking water issue of the cities is
intended to be solved. In addition,
domestic waste water treatment
plants are being built in order to
preserve the underground water
basins. Studies are being conducted
on how to use waste water in
irrigation. Decrease in water demand
is as important as increasing the
supply.
Agricultural sector is the sector
where water is most widely used
in our country. For this reason,
transition to closed irrigation
systems is made for savings in all
the agricultural irrigation projects.
For the purpose of ensuring
registered water use in order to
achieve savings, measurement
systems are installed in our country.
It is a fact that proper management
of the water is not possible in cases
of water use without measuring
systems.
Turkey is not a water-rich country.
According to the annual amount
of water available per capita in
our country, our country is in a
suffering state from water shortage.
Therefore, in order for Turkey to
leave healthy and sufficient water
to future generations, its resources
must be very well maintained and
used rationally. Everyone must own
this consciousness in saving water.
It should be noted that water is the
only single source with no other
alternative in nature and we must
fulfill our duties as citizens.
129
SUMMARY
Ali Rıza DİNİZ: State Hydraulic Works
General Manager
General Directorate of State
Hydraulic Works (DSI) is the
institution responsible for activities
related to the improvement of
water resources and protection
of drinking water basins in our
country. Over the last 13 years,
General Directorate of DSI has put
environment friendly projects into
practice aiming to make maximum
use of our water resources.
The purpose of the adoption
of Water Use Right Agreement
Regulations on June 26, 2003,
is to turn water being a clean
and constant energy source into
benefit within the shortest time,
to bring wasted water resources
into national economy, as well
as to cover the energy deficit by
domestic resources.
The enacted “Water Use Right
Agreement Regulations” has
opened the way for the private
sector hydroelectric energy
investments. As a result, the 26
billion kilowatt-hours production
in 2003 has risen to 91 billion
kilowatt-hours.
130
Many dams have been constructed
in our country. Moreover, by using
modern irrigation techniques,
not only significant savings were
achieved but also agricultural
income was increased.
In addition to this, “Action Plan for
the Supply of Drinking, Utility and
Industrial Water of 81 City Centers”
was prepared to prevent shortage
of drinking water in city centers
and provide access to healthy
water. With the action plans;
short, medium and long term
water requirements have been
identified and emergency action
plans have been implemented in
the cities foreseen to face water
shortages. As a result of these
studies, current drinking, utility
and industrial water resources and
future demands of 81 city centers
were determined one by one. The
aim of this action plan is to provide
the city centers’ water needs at
least up to the year 2040, with the
facilities to be built until 2023.
Regional projects are being carried
out for the utilization of water
resources in our country. These
projects are aimed to be finalized
by 2019.
When the Melen Project of Istanbul,
which is the world’s one of the
most densely populated cities, is
finalized, its drinking water need
up to the year 2071 will have been
met.
The 31.592 m Gerede Tunnel
in Ankara is one of the longest
tunnels in Turkey having 4.5
m diameter. With this project,
Ankara’s drinking – utility water
need up to the year 2045 will be
met.
Great emphasis is given on modern
irrigation systems in agriculture.
Especially in recent years, DSI
has been considering spreading
piped irrigation systems as a focal
policy at regions with suitable
topographical and hydrological
conditions, in order to save from
irrigation water and to benefit
more from the unit water.
Projects that have been undertaken
by DSI have been environment
conscious projects.
İsmail ÜZMEZ:
Forestry General Manager
During the last 13 years, Ministry
of Forestry and Water Affairs has
carried out significant studies for
the development and expansion of
the forests being the lungs of our
country.
With the studies held in the recent
years, we have protected our forests
and also enlarged both in terms of
area and wealth. Our forest lands
have increased by 1 million 500
thousand hectares in the last 13
years.
Within the scope of the “National
Afforestation and Erosion
Control Mobilization Action Plan”
implemented between the years
2008-2012, studies were held for
the development and expansion of
forests on 2 million 429 thousand
hectares of land and 2 billion
saplings were implanted.
By means of mobilization, we have
achieved considerable progress in
improving degraded forests and
forestry facilities. While operating at
an annual average of 75 thousand
hectares of land between the years
1992-2002, with mobilization, we
have risen this figure 6,5 times and
made it as a huge figure as 500
thousand hectares.
Within 13 years between 2003-2015,
forest development and expansion
work has been carried out on a total
4 million 445 thousand hectares of
land. On these lands, around 3 billion
500 million saplings were introduced
to the soil.
150 million 710 thousand saplings
were distributed to citizens free of
charge. In 2016, it is aimed to work
246 thousand hectares of land and
implant around 250 million saplings.
Great importance is attributed to
private plantation and supported.
Through the “5000 Villages 5000
Forests Action Plan”, rural forests
on 32.429 hectares of land in 5.000
villages will be created within a 5
year period covering the years 2015
to 2019.
Training and awareness activities
are held to increase attention against
forest fires. Monitoring and early
response systems are developed
for early detection of forest fires.
As a result of erosion control works
being carried out, “Turkey has been
the world leader in fighting against
erosion”. In addition, the fight against
climate change plays an important
role in the activities of General
Directorate of Forestry.
VOCATIONAL QUALIFICATION CERTIFICATES OF
THE CHINESE BY MYM TURKEY
MYM Turkey which conducts testing
and certification activities not only
for the Turkish workers in in land
but also those working abroad,
has once again led the way by
subjecting the foreigners working
in our country to qualification tests.
MYM Turkey held a vocational
qualification test on February
16, 2016, for the Chinese
workers working at the Thermal
Power Plant site which is under
construction in Çanakkale Biga.
Qualifications of 17 Chinese
workers as Scaffolding Operators
was evaluated by the experts of
MYM Turkey.
The tests were held in two parts
as theoretical and practical.
Theoretical test booklets were
translated into Chinese by sworn
translators. In the practical part,
the candidates were asked to
implement the scaffolding project
again through communication
with sworn translators. The
performances of the candidates
were observed and evaluated
by the technical experts of MYM
Turkey conducting the tests.
Successful candidates were
given TURKAK and Vocational
Qualifications Authority approved
Vocational Qualification Certificates
by MYM Turkey.
MYM Turkey continues its studies
with its capacity to meet all the
testing and certification demands
both domestic and abroad.
MYM Turkey carries out its duty
with high quality performance,
by way of increasing the number
of its experts, improving the
questions database being the
most important part of the system
and continuously updating to the
technological improvements of the
time.
131
SUMMARY
Ministry of Environment and Urbanization,
Natural Heritage Protection General Manager
Turkey’s Mediterranean coasts
cover 17 key breeding areas
of sea turtles (Carettacaretta
ve Cheloniamydas) which have
become a symbol of environmental
protection studies.
While territorial and marine-based
pollution due to environmental
threats at the coasts negatively
affect sea turtles, the number of
turtles which die getting caught in
fishing nets and those even killed
intentionally is also at considerable
amounts.
With protocols such as the
International Barcelona Convention,
and the Berne Convention signed
by Turkey; endangered species
and the Mediterranean Sea turtles
are taken under protection. For
this purpose, Action Plan for the
Protection of the Mediterranean
Sea Turtles is being executed.
In order to establish special
protection areas in marine and
coastal areas, especially for the
protection of the endangered
species, there are 10 Specially
Protected Environment Areas at
the Mediterranean and the Aegean
coasts.
Within this context, necessary
measures are taken to protect
the potential status of sea turtle
populations in the region, to
prevent wrong orientations of the
baby turtles and to minimize any
adverse effects for the purpose of
preserving the sea turtle species
and habitats.
Necessary measures were
also taken in order to minimize
activities that adversely affect
sea turtles in the breeding period
of 2015. Trainings were provided
in order to avoid damage on the
nesting habitat of the sea turtles
due to tourism activities.
During the scientific studies
performed within the nesting
period of 2015, there have been
70663 hatching, and among these
baby turtles, 68140 have reached
the sea. Within the framework of
the studies held, 129 sea turtles
have been tagged.
Activities pursued by our Natural
Heritage Protection General
Directorate for conservation and
monitoring the sea turtles will
further continue in the coming
years.
DÜZELTME
Derginizin 151’inci sayısının 18-23’üncü sayfaları arasında yer alan T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı eski Müsteşarı Sayın Metin Kilci imzalı yazının önemli bir bölümünün, Kalkınma Bakanlığı’nın
yayını olarak basılan “Sürdürülebilir Kentiçi Ulaşım Politikaları ve Toplu Ulaşım Sistemlerinin
Karşılaştırılması” ( ISBN 978-605-9041-04-1) adlı uzmanlık tezimden atıf yapılmaksızın ve izin
alınmaksızın hazırlandığı tespit edilmiştir.
Kalkınma Bakanlığı Planlama Uzmanı Faruk Cirit
132

Benzer belgeler