PDF - Kolan Hastanesi

Transkript

PDF - Kolan Hastanesi
ŞİŞLİ KOLAN INTERNATIONAL
ÇOK YAKINDA HİZMETİNİZDE
‘‘Saglıklı Yarınlarınızın Güvencesi’’
K
SG
IR
ANL
MAMIZ
AŞ
VA R D
www.kolanhastanesi.com.tr
BEYLİKDÜZÜ KOLAN HOSPITAL
GÜNGÖREN KOLAN HASTANESİ
SİLİVRİ KOLAN HOSPITAL
BÜYÜKÇEKMECE KOLAN HOSPITAL
SEFAKÖY KOLAN TIP MERKEZİ ESENYURT KOLAN TIP MERKEZİ
İÇİNDEKİLER
MEVSİM KÖŞESİ
MAKAT BÖLGESİ
Hastalıkları
6
7
Bel fıtığını tanıyalım...
10
İdrar kaçırma
8
12
Bağışıklık Sistemini
Güçlendirmenin 10 kuralı
Röportaj - HAKAN ALTUN
AĞIZ KOKUSU
Smear testi
CHRYSANTHEMUM
18
20
KONTAKT LENS
Kasımpatı
SARA Hastalığı
Sizlerle buluştuğumuz ikinci sayımızda kapağımız
için sonbahar çiçeği Kasımpatını seçtik.
14
24
28
26
ÖĞLE ARASI LAZER LİPOLİZ
Kasım ayı ile özdeş isme sahip Kasımpatı, yaklaşık 30 tür
barındıran, papatyagiller (Asteraceae) familyasına bağlı bir
cinstir. Asya ve kuzeydoğu Avrupa’ya yerlidir. Kasımpatı çiçeğine
“Krizantem” de denir. Kasımpatı iri katmerli çiçekleri olan bir süs
bitkisidir. Yaklaşık 50-150 cm yüksekliğindedirler. Büyük çiçek
başlarına sahiptirler, yabanileri beyaz, sarı veya pembe renkler
gösterir. Son bahardan kışa kadar çiçek açar. Antik bir Çin kenti
Chu-Hsien olarak adlandırılmıştı, bunun anlamı “kasımpatı
kenti”dir. Çinliler dışında bir de Japonlar tarafından sahiplenilip
ulusal bitki ilan edilmiş. İmparator çiçeği resmi mührü olarak
kabul etmiş. Japonyada çiçeğin kutlandığı ve “Mutluluk
Festivali” olarak anılan bir festival bulunmaktadır.Çiçek
Batı’ya 17. yüzyılda getirilmiştir. Carolus Linnaeus tarafından
adlandırılan çiçeğin isminin kökeni, Yunanca chrys- (“altın”) eki
ve -anthemon (“çiçek”) sözcüğüdür.
LAZER EPİLASYON
VARİS tedavisi
36
34
Sorularla
GEBELİKTE AYRINTILI ULTRASON
Boyun Fıtığı ve Tedavisi
40
Çağımızın Hastalığı OBEZİTE
Bunları biliyor muydunuz?
KOLANsağlık
İmtiyaz Sahibi
KLN Sağlık ve Eğitim Hizmetleri A.Ş. adına
Av. Mehmet Nedim KOLAN
Yönetim Kurulu Başkanı
Op. Dr. Ahmet Şah KOLAN
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Genel Müdür
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Şirvan KOLAN ÖZSUNAR
Kurumsal Medya ve İletişim Koordinatörü
Yayın Adı
KOLAN SAĞLIK
Yayın Türü
Yerel süreli / 3 ayda bir / Ücretsiz
32
Yayın Kurulu Başkanı
Ercan KOLAN
Genel Müdür Yardımcısı
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Fikret TURAN
Doç. Dr. Hasan MİRZAİ
Doç. Dr. Kenan İLTÜMÜR
Op. Dr. Serkan Fatih İPEK
Uzm. Dr. Önder Yüksel ERYİĞİT
Op. Dr. Nurettin KAPUCU
Op. Dr. Ahmet Atilla YILMAZ
Op.Dr.Tolga DEMİR
Op.Dr. Şevki Serkan HEZAR
Op. Dr. Berge EDE
Op. Dr. Arzu Aydın ÇUHALI
Dr. Şilan KOLAN
46
42
38
Hukuk Danışmanı
Kolan Hukuk
Tasarım ve Uygulama
Şirvan KOLAN ÖZSUNAR
Ayşegül CENKÇİ
Damla AYDIN
Baskı
Filmon
Reklam Rezervasyon:
0549 465 66 03 - 10 - 17
0212 883 90 90
Dahili: 4114 - 4113
Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflar izinsiz
kullanılamaz. Dergimizde yer alan ilan, yazı ve
fotoğrafların sorumluluğu sahiplerine aittir.
3
KATKIDA BULUNANLAR
1981 yılında İstanbul Tıp Fakültesinden mezun olan Uzm.
Dr. Ahmet Ercan Akgün 1985 yılında 100 puanla 1. olarak
Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde iç
hastalıkları asistanlık sınavını
kazanarak ihtisasa başladı.
1989 yılında İç Hastalıkları
Uzmanı oldu. İstanbul Eğitim
Araştırma Hastanesi,Kocaeli
Gölcük Devlet Hastanesi,Lepra
Deri ve Zührevi Hastalıklar
Hastanesi ve Bağcılar Eğitim ve
Araştırma Hastanesinde çalıştı.
Güngören Kolan Hastanesinde İç
Hastalıkları Uzmanı olarak görev
s.6
yapmaktadır.
1990 yılında Ege Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nden mezun olan Doç.
Dr.Hasan Mirzai, 1990-1996 Ege
Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde
Beyin Cerrahisi alanındaki
Uzmanlığını tamamladı. 2006
da Doçentlik ünvanını kazandı.
Beylikdüzü Kolan Hospital’da
Beyin ve Sinir Cerrahı olarak görev
yapmaktadır. Türk Nöroşirurji
Derneği, Dünya Omurga Cerrahisi
Derneği, Türk Tabipler Birliği
üyesidir.
Op.Dr.TOLGA DEMİR
1998 yılında İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesinden mezun olan
Op.Dr.Tolga Demir 1999 yılında
düzenlenen tıpta uzmanlık sınavını
kazanarak İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi
Kalp Damar Cerrahi Anabilim
Dalındaki eğitimini 2005 yılında
başarı ile tamamlayarak uzman oldu.
2005-2007 yılları arasında çeşitli
hastenelerde görev alan Op.Dr.Tolga
Demir 2009’dan beri Beylikdüzü
Kolan Hospital’da Kalp ve Damar
Cerrahı olarak görev yapmaktadır.
Türk Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi
Derneği üyesidir.
s.36
Op.Dr. OSMAN NURİ AKBULUT
Doç.Dr.HASAN MİRZAİ
s.8
Uzm.Dr. NİL YILMAZ DİNÇER
s.28
Op.Dr. SERKAN FATİH İPEK
s.7
1999 yılında Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi’nden mezun olan
Op.Dr. Serkan Fatih İpek, Genel
Cerrahi alanındaki uzmanlık
eğitimini ise İstanbul Bakırköy Dr.
Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma
Hastanesi’nde tamamladı. Op.Dr.
Serkan Fatih İpek, Silivri Kolan
Hospital’da Genel Cerrahi Uzmanı
ve Başhekim olarak görev
yapmaktadır.
1989 yılında İstanbul
Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nden mezun olan
Uzm.Dr.Nil Dinçer Yılmaz
Büyükçekmece Kolan
Hospital’da Nöroloji Uzmanı
olarak görev yapmaktadır.
Türk Epilepsi Derneği
üyesidir.
1996 Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu
olan Op.Dr.Osman Nuri Akbulut,1998-2003 yılları arasında
Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma
Hastanesinde Üroloji İhtisasını
tamamladı.1997-1998 yılları
arasında Erzurum Aşkale sağlık
merkezinde pratisyen hekim olarak
çalıştı. 2004-2007 yılları arasında
Ağrı Devlet Hastanesinde Üroloji
Uzman olarak çalıştı. 2007-2008
yılları arasında Kızılay Esenyurt
Hastanesinde çalıştı.2008 den beri
Büyükçekmece Kolan Hospital’da
Üroloji Uzmanı olarak görev
yapmaktadır.Türk Tabipler Birliği ve
s.10
Türk Üroloji Derneği üyesidir.
KATKIDA BULUNANLAR
Uzm.Dr.Ahmet Ercan AKGÜN
Op.Dr.ALPTEKİN GÖK
Dr. ŞİLAN KOLAN
2003 yılında İstanbul Yeditepe
Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden
mezun olan Dr. Şilan Kolan,
Güngören Kolan Hastanesi’nde
Yönetici ve Acil Sorumlu Hekimi
olarak görev yapıyor.
s.12
s.24
1990 yılında Ankara Üniversitesi
Tıp Fakültesi mezunu olan
Op.Dr. Alptekin Gök 1995 yılında
İstanbul Haseki Hastanesi Göz
Kliniğinde ihtisasını aldı. 2 yıl
Okmeydanı SSK Hastanesinde,
9 yıl Büyükçekmece Devlet
Hastanesi’nde çalıştıktan sonra
2006’dan beri Büyükçekmece
Kolan Hospital’da Göz Hastalıkları
Uzmanı olarak görev yapmaktadır.
Türk Oftalmoloji Derneği üyesidir.
Op.Dr.METİN ÖZTÜRK
Doç.Dr.KENAN İLTÜMÜR
1992 Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Mezunu olan Doç.Dr.Kenan İltümür
1999 yılında Kardiyoloji Uzmanlığı. 2000 yılında yrd.doç.dr.,2008 yılında doç.dr. olarak Dicle
Üniversitesinde Öğretim Üyeliği yapmıştır. Uluslar arası SCIENCE CITATION INDEX
( SCI)’e bağlı dergilerde 25, ulusal dergilerde 20’nin üstünde makale, uluslar arası
kongrelerde sunulmuş 40’ın üstünde, yine ulusal kongrelerde sunulmuş 40’ın üzerinde
bildirisi mevcuttur.Tıpta uzmanlık tez yöneticiliği (4), Girişimsel Kardiyoloji kitabında
bölüm yazarlığı, Uluslar arası Kardiyovasküler Farmakoloji Kongresinde alınmış genç
kardiyologlar ödülü, Ulusal ve uluslar arası dergilerde hakemlik,Türkiye Klinikleri Dergisi
yayın danışmanlığı, Kongrelerde konuşmacı ve oturum başkanlığı yapmış olup ,özel ilgi alanı
invaziv kardiyolojidir. 2010 yılından itibaren Beylikdüzü Kolan Hospital’da İnvaziv Kardiyolog
olarak görev yapmaktadır.
Op.Dr.ALTAN CEBECİ
Op.Dr.MURAT ÖZTÜRK
s.20
4
s.42
1992 Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu
Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma
Hastanesi 1999 Konya Çumra
Devlet Hastanesi, Eskişehir Devlet
Hastanesi, Bodrum Garnizon
Komutanlığı, Uludağ Üniversitesi
Nöroşirurji Kliniği, Şişli Etfal
Araştırma Hastanesi, Bilecik
Bozüyük Devlet Hastanesi, Kütahya
BSK Anadolu Hastanesinde çalıştı.
Büyükçekmece Kolan Hospital’da
Beyin ve Sinir Cerrahı olarak görev
yapmaktadır. TND üyesidir.
s.40
1999 yılında İstanbul
Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp
Fakültesinden mezun olan
Op.Dr.Murat Öztürk,
2004 yılında Süleymaniye
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Hastanesi’nde uzmanlığını
tamamladı. Güngören
Kolan Hastanesinde Kadın
Doğum Uzmanı olarak görev
yapmaktadır.
Kadın hastalıkları ve doğum
uzmanı Perinatololoji yan dal
uzmanı Bakırköy Doğumevi
Perinatoloji servisi 2001-2007
yıllarında çeşitli hastanelerde
çalıştı. 2007 yılından beri
Büyükçekmece Kolan Hospital’da
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Uzmanı olarak görev yapmaktadır.
Türk jinekoloji ve Obstetrik Derneği
ve Türkiye Maternal Fetal Tıp ve
Perinatoloji Derneği üyesidir.
www.kolanhastanesi.com.tr
Dt.MEHMET BÜDÜŞ
İstanbul Üniversitesi Çapa Diş
Hekimliği Fakültesi’nden mezun
olan Dt. Mehmet Büdüş
2005-2007 yılları arasında
çeşitli hastanelerde görev alan
Dt. Mehmet Büdüş, 2008’den
beri Silivri Kolan Hospital’da
Diş Hekimi olarak görev
yapmaktadır. Türk Diş Hekimleri
Birliği üyesidir.
s.18
Op.Dr. M.TÜRKER ÖZYİĞİT
1993 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanan Op.Dr. M.Türker Özyiğit
1995-1996 yıllarında Genetik Anabilim Dalı’nda deneysel bir çalışmada görev aldı.1996 yılında
İspanya’ya giderek Hospital General Gregorio Maraon’da Genel Cerrahi stajı yaptı. 2000
yılında Tıp Doktoru ünvanı aldı. 2001 yılında TUS’u kazanarak İstanbul Vakıf Gureba Eğitim
ve Araştırma Hastanesi’nde önce Volenter daha sonra da Asistan Doktor ünvanı ile Plastik
ve Rekonstrüktif Cerrahi dalında Uzmanlık eğitimine başladı. Amerika’nın önemli bilimsel
dergilerinden birinde eleştirmen olarak görev yapmaktadır ve Uluslararası Estetik Plastik
Cerrahi Derneği üyesidir. Beylikdüzü Kolan Hospital’da görev yapıyor.
s.38
s.32
www.kolanhastanesi.com.tr
5
MEVSİM KÖŞESİ
HİPOTİROİDİ
Nedir?
Halk arasında sık görülen obezite, yani
şişmanlıkta rol oynayan hastalıklardan birisidir.
MAKAT BÖLGESİ
HASTALIKLARI
Yaşam Kalitenizi Düşürmesin
Op.Dr. SERKAN FATİH İPEK
Genel Cerrahi Uzmanı
Uzm. Dr. Ahmet Ercan AKGÜN
İÇ HASTALIKLARI UZMANI
T
edavi edilmediği zamanlarda yüzde, göz kapaklarında ve tüm vücutta şişme, kirli sarı yüz,
uykuya eğilim, kilo alma, kabızlık, mental bozukluklara yol açar.
Eğer bu tablo çocuklukta görülürse kretenizmden söz edilir. Erişkinlerde görülen hipotiroidi ise farklı
klinik tabloları yapar. Hafif hipotiroidi, aşikar hipotiroidi ve miksödem koması şeklinde kendini gösterir.
Miksödem komasında cilt ve cilt altı dokusunda aşırı ödem vardır.
Hipotiroidi kadınlarda erkeklere göre 10 kat daha sık görülür.
En sık hipotiroidi nedenleri;
Hashimoto tiroiditi gibi otoimmun tiroiditler
Tiroid ameliyatlarından sonra
Radyoaktif iyot tedavisi sonrası
Boyun bölgesine yapılan radyoterapiler
Antitiroid ilaçlarıdır.
Hipotiroidi hastaları doktora, kilo alma, isteksizlik, durgunluk, ciltte
kuruluk, konsantre olamama gibi kısmen depresyonu da andıran
bulgularla müracat eder.
Tedavisiz kalan hipotiroidi, hastalarda zaman içinde
miksödem tablosu geliştirir.
Deri kuru ve soğuktur.
Karoten, A vitaminine dönüşemediğinden cilt kirli sarıdır,
Göz çevresinde, el ve ayaklarda şişme olur.
Saçlar kurudur ve çabuk dökülür. Özellikle kaşların dış
kısımlarındaki dökülme tipiktir.
Konuşma bozulur, hafıza zayıflar, uykuya eğilim ve genel bir
dalgınlık hali vardır. Baş dönmesi ve işitme kaybı olabilir.
Ses kısık ve kalın olarak çıkar.
El bileklerindeki şişme sonucunda median sinir sıkışmasına bağlı, özellikle geceleri el parmaklarında uyuşma ile karakterize karpal
tünel sendromu ortaya çıkar.
İştah azalmasına rağmen kilo alış sebebi metabolizmadaki yavaşlamadır.
Ağır hipotiroidi de kalp büyür, nabız yavaşlar, tansiyon düşer, kanda yağlar (kolesterol ve trigliseridler) yükselir. K ilo almaya bağlı uykuda solunum durması denilen sleep apne sendromu görülebilir.
Kansızlık sıktır, adet bozuklukları olabilir.
Hipotiroidi tanısı için istenen serbest T3 ve serbest T4 testleri düşük, TSH testi ise yüksek bulunur. otoimmun
kökenli tiroiditlerin tanısı için ise Anti TPO, Anti TG testleri istenmelidir. Tiroid Ultrasonografisi ve Tiroid Sintigrafisi
tanıda yardımcı testlerdir. Tedavide T4 hormonu kullanılır.
Tedavinin ömür boyu devam edebileceği hastaya izah edilmeli belli sürelerle kontrole gitmesi
önerilmelidir.
6
İnsanların %50′si hayatlarının herhangi bir döneminde anorektal hastalıklarla ilgili yakınma yaşarlar. Hastalıkların
görülme sıklığı yaşla birlikte artmakta, yakınması olan kişilerin yaklaşık %30′sinde girişimsel tedavi gerekmektedir.
Girişimsel tedavi ya da ilaç tedavisi yapılan hastaların toplamı göz önüne alındığında günümüz modern toplumlarının en
önemli sağlık sorunlarından biridir.
ANOREKTAL KANAL (MAKAT BÖLGESİ ) HASTALIKLARI
Kalın bağırsağın en son kısmında bulunan ve yaklaşık uzunluğu 4cm olan bölge anorektal bölge olarak adlandırılır.
Bu bölgeyi ilgilendiren hastalıklar sıklıkla 4 grup altında toplanabilir. İyi huylu olarak tanımlanan bu hastalıklara bağlı
kanserleşme gözlenmez. Fakat bu hastalıklarda, eş zamanlı kalın bağırsak kanseri görülebilir. Bu yüzden tedavi öncesi
hasta dikkatli bir klinik ve laboratuar muayeneden geçmelidir.
ANOREKTAL HASTALIKLAR: Hemoroid, Anal fistül, Perianal abse,Perianal fistül
HEMOROİD
Hemoroid; makat bölgesindeki damarların yüksek basınca maruz kalması nedeniyle genişlemesi neticesinde oluşan bir
hastalıktır.
Hemoroid oluşumunda kronik kabızlık ve kalıtımın büyük rolü vardır. Beslenme alışkanlıklarındaki dengesizlik, posasız diet
ile beslenmek hemoroid oluşumuna katkıda bulunur.
Anatomik ve klinik duruma göre 4 derecede bulunurlar.
1) Makattan çıkmayan
2) Ikınma ile makattan çıkan ve sonra kendiliğinden geri çekilen
3) Ikınmadan sonra çıkan ve ancak el ile geri itilebilen
4) Geri itilemeyen
Hemoroidde tedavi, hemoroidin derecesine göre; ilaç tedavisi, lastik bant ligasyonu, lazer ile tedavi, klasik cerrahi tedavi ve
son yıllarda popüler olan longo yöntemi adını verdiğimiz ve özel stapler cihazları ile yapılan cerrahi tedavidir.
ANAL FİSSÜR
Anal fissür halk arasında makatta yırtık, çatlak olarak isimlendirilen iyi huylu bir hastalıktır. Daha çok zor doğumlardan sonra
ıkınma nedeniyle oluşabileceği gibi, kronik hastalık ve ishal atakları gösteren kişilerde de oluşabilir. Bu gibi hastalıklarda, altta
yatan iltihabi bağırsak hastalığının olmadığının kolonoskopik inceleme ile ispat edilmesi gerekir.
Klinik belirti olarak büyük abdest yaparken şiddetli ağrı ve sıklıkla kanama ile kendini gösterir. Hasta tuvalete gitmeye korkar
hale gelebilir. Akut oluşan anal fissürler medikal tedaviden fayda görmektedir. Kronik anal fissürlerin tedavisi ise cerrahidir ve
% 100’e yakın bir başarı ile tedavi edilmektedir. Diğer tedavi yöntemleri arasında anal bölgeye botulinum toksini enjeksiyonu
vardır. Fakat toksinin etkisi geçince tekrarlamaya meyillidir.
ANOREKTAL ABSE VE PERİANAL FİSTÜL
Makat bölgesindeki abse ve fistüllerinin çoğu anal bölgedeki bezlerin infeksiyonu sonucunda meydana gelir. Diğer sebepler
arasında bu bölgeye travma, yabancı cisimuygulanması ve bazı iltihabi bağırsak hastalıkları sayılabilir.
Anal bölgedeki akut bir infeksiyon kendisini bu bölgede ağrı, vücutta kırgınlık, ateş yükselmesi ve titreme ile gösterebilir.
Akut safhada antibiyotik tedavisinin başarılı olma şansı yüksektir. Fakat abse geliştikten sonra tedavi cerrahi olarak absenin
boşaltılması ve sonrasında antibiyotik tedavisinin devam etmesidir.
Perianal fistül ise sıklıkla perianal abse geçirmiş hastalarda görülür. Fistüllü hastalarda makatın içi ile dışındaki deri arasında
bir yol oluşur. Bu şekilde hastayı rahatsız eden, iç çamaşırlarında kirlenmeye yol açan kötü kokulu kronik bir akıntı meydana
gelir.Fistül tesbit edilen hastalarda mutlaka MR fistülografi ile fistülün hangi tip olduğu belirlenmesi ve tek tedavisi olan uygun
cerrahinin seçimi yapılmalıdır.
Genel olarak makat bölgesi hastalıkları kendisini makatta ağrı, makatta kanama, akıntı ile belli eder. Bu tür hastalıklarda
şüphe duyulduğu takdirde kolonoskopi, MR ve tomografi tetkikler ile olası bir kalın bağırsak kanseri hastalığı veya iltihabi
bağırsak hastalığı tetkik edilmelidir. Bilindiği üzere erken tanı günümüz tıbbında her türlü hastalıkta hayat kurtarıcıdır.
7
BEL FITIĞININ NEDENLERİ
Bel fıtığının oluşmasında yapılan bilinçsiz ve düzensiz
hareketler ile ağır yük kaldırmak önemli rol oynamaktadır.
Çok hafif bir yük kaldırıldığında bile bel fıtığı ortaya
çıkabilir. Örneğin; eğilerek bir şey kaldırdığımızda bu yük
sırtımızın her bölgesine eşit olarak dağılmaz. Düzensiz
dağılan yük de bel fıtığı oluşumuna neden olur.
Bir diğer neden ise bu disklerin beslenmesinin
bozulmasıdır. Yaşımız ilerledikçe bu diskleri besleyen
damarlar ve diskteki su miktarı azalır. İçindeki su miktarı
azalan ve yeterince besin alamayan disk küçülür. Bu
yüzden iki omur arasındaki mesafede azalmış olur. Bu
olumsuzluklarla beraber beslenmesi azalan dolayısıyla da
oksijen miktarı azalan diskte bir de fiziksel hareketlerden
kaynaklanan bozulma görülür. Diskteki hücre sayısı da
azalır. Bu etkilerden dolayı kişinin yaptığı yanlış bir hareket
sonrasında içteki kısım dışarıya doğru çıkar ve bel fıtığı
oluşur.
Bel fıtığını
tanıyalım...
BEL FITIĞI KENDİNİ NASIL BELLİ EDER?
Bel fıtığının en büyük belirtisi belde ve bacakta oluşan
ağrıdır. Hasta doktora gittiğinde belimin ağrısı bacağıma
vuruyor der. Ama sadece bel veya sadece bacak ağrısı da
olmuş olabilir. Bacakta uyuşma, güç kaybı görülebilir.
Ayrıca daha önce yaptığı hareketleri yapmada zorlanma,
hareket kabiliyetinin kısıtlanması ve yürürken topallamak
görülebilir. Bel fıtığının daha ilerlemiş ve şiddetli
şekillerinde cinsel bozukluklar, idrarını ve büyük abdestini
yaparken zorlanmak ya da idrarını tutamamak görülebilir.
Bacaklarda felç oluşabilir ya da bacağın hissetmesi
azalabilir.
TEŞHİS NASIL KONUR?
Her bel ağrısı bel fıtığı değildir. Kanser, romatizma, bel
kayması, spor yaparken belini incitmek gibi bir çok sorun
bel fıtığı gibi belirtiler verir. Bu yüzden teşhis koyarken
dikkatli olmak gerekir.
Bel fıtığı teşhisinde MR (emar) önemli bir yer tutmaktadır.
Bu yöntemle sorunun nerde ve hangi dokuda olduğu
kolaylıkla tespit edilebilir.
BEL FITIĞI TEDAVİSİ
Tedavide ilk tercih edilen yöntem ilaç tedavisidir. İlaç kullanımı
bir çok bel fıtığı hastalığının düzelmesine yardımcıdır. Kas
gevşetici, ağrı kesici ilaçlar tercih edilir. Bunlarla düzelme
sağlanmıyorsa ameliyat yapmak gerekir. Eğer hastalık ilerlemişse
vakit kaybetmeden ameliyat yapılmalıdır. Bu ameliyat BEYİN ve
OMURİLİK CERRAHİSİ (NÖROŞİRÜRJİ) uzmanı tarafından
yapılır.
Günümüzde uygulanan en modern ameliyat yöntemi
MİKRODİSKEKTOMİ ameliyatıdır. Bu ameliyatın tecrübeli cerrah
tarafından yaklaşık 20-30 dakikada yapılmaktadır. Bu yöntem
ile çok küçük bir kesiden, skopik görüntüleme eşliğinde fıtık
bölgesine ulaşılır. Mikroskop yardımı ile fıtık çıkartılır. Doğru
teşhis ve doğru zamanlama ile bu ameliyatların başarısı yüzde 90’ın
üzerindedir.
Şunu unutmamak gerekir ki bel fıtığı tedavi edilebilen bir omurga
hastalığıdır. Bu rahatsızlığı olan veya şüphelenen hastalar BEYİN
OMURİLİK CERRAHİSİ’ne başvurmaları ve gereken radiyolojik
tetkikleri yaptırmaları önerilir.
BEL FITIĞINDAN KORUNMAK İÇİN NELERE
DİKKAT ETMELİYİZ?
Belimiz bizi ayakta tutan omurga sisteminden oluşur ve bu omurga
sistemi içerisinde sinirler, eklemler ve kaslar yer alır. Bu yapıların
hasar görmemesi ve güçlenmesi bel fıtığına yakalanmamada
önemli bir faktördür. Burada önemli olan hastalığa yakalanmadan
önce gerekli olan tedbirleri alarak bel fıtığına yakalanma
riskini en aza indirmektir. Bunun için hiç bir zaman ağır yük
kaldırmamaya özen göstermek gerekir. Vücudun yapısına ters gelen
hareketlerden kaçınmalıyız. Beli kullanarak eğilmek yerine çömelip
yani dizlerimizi kırıp eğilmek gerekir. Yerden bir şey alırken
olabildiğince alacağımız cisme yaklaşmak gerekir. Uzanarak bunu
denemek yanlıştır.
Hareketsiz bir yaşam tarzından kaçınmamız lazım. Bel kaslarını
güçlendirici egzersizler (sağlıklı iken yapılan) çok faydalıdır.
Fakat bunları yapmak bel fıtığı olmayacağımız anlamına gelmez.
Genetik faktörler, kişiye ait durumlar da bu hastalığın oluşmasında
rol oynar. Bel fıtığı bir omurga hastalığıdır. Bu rahatsızlığı olan
veya şüphelenen hastalar bir BEYİN OMURİLİK CERRAHI na
başvurmaları ve gereken radiyolojik tetkikleri yaptırmaları önerilir.
Doç.Dr.HASAN MİRZAİ
Beyin ve Sinir Cerrahi Uzmanı
Sırtımızda hemen boyun bölgesinden
başlayıp kalçamızdan daha aşağıya kadar
uzanan ve omurilik kanalını oluşturan
31 adet omur vardır. Bu omurlardan beş
tanesi bel bölgesinde bulunur. Bu omur
kemiklerinin arasında hareketi kolaylaştıran,
omurganın dayanıklı olmasını sağlayan ve
darbelere karşı koruyucu görev yapan DİSK
dediğimiz özel bir bağ dokusu bulunur.
Bu disk iç ve dış tabaka olmak üzere iki
kısımdan oluşur. Dıştaki tabakanın yapısı
bozulunca içte bulunan çekirdek tabaka
dışarıya doğru taşar. Bu taşan (fıtıklaşan)
kısım omurilik kanalındaki sinirlere baskı
yapar ve bu sinirleri sıkıştırır. Bu şekilde
ortaya çıkan hastalığa bel fıtığı denir.
8
BEL FITIĞI KİMLERDE GÖRÜLÜR?
KİMLER RİSK ALTINDA?
Toplumun yüzde 80’inden fazlası en az hayatında bir kere bel ağrısı
çekmektedir. Bu sebeple doktora başvuranların sayısı oldukça
fazladır. Sıklıkla orta yaşlarda görülür fakat her yaşta ortaya çıkabilir.
Oturarak çalışan ve de bunu yanlış bir sandalye üzerinde yapan
kişilerde bel fıtığı görülme ihtimali yüksektir. Ağır yük kaldırmak
zorunda olanlar, spor yaparken dikkatsiz davrananlar, egzersize
ısınmadan başlayanlar, duruş ve oturma bozukluğu olanlar risk
altındadır.
Hemen hemen her hastalıkta risk faktörü sayılan sigara ve alkol
kullanımı da bel fıtığını tetikleyebilir. Stresli ve huzursuz bir yaşamı
olanların da bel fıtığına yakalanması muhtemeldir. Bu risklere ne
kadar çok maruz kalıyorsanız bel fıtığı olma ihtimaliniz de o kadar
fazladır. Bu faktörlerin yanında kalıtsal (aileden gelen) faktörleri de
unutmamak gerekir. Ailesinde bel fıtığı olanlar risk altındadır.
9
İdrar ile birlikte,
hayatı da kaçırmayın...
Taşma Tipi İdrar kaçırma
Taşırma şeklinde idrar kaçırması da denilen bu
durumda idrar torbası tam boşalmamakta, giderek
içindeki idrar miktarı artmaktadır. Bir süre sonra
mesane içindeki idrar taşarak damlalar halinde
kaçmaktadır. Bu kişilerde gece sık sık idrara kalkma,
idrar az az, damlalar halinde veya zorlanarak yapma
da görülür.
Karışık Tip İdrar Kaçırma
Diğer idrar kaçırma tiplerininin(Stres ve Sıkışma
tipi) hepsinin bir arada görülmesi şeklinde
meydana gelir.
Hastalığın tanısı nasıl konulur?
Öykü, fizik muayene ve laboratuvar testleri, temel
testler, işeme çizelgesi, ürofrometri, işeme sonu
rezidüel idrar, Ürodinamik araştırma ve Sistoskopi
ile konulur.
Kadınların En önemli
Sosyal Problemi;
İdrar kaçırmanın tedavi yöntemleri nelerdir?
İdrar kaçırma
1-Konservatif tedaviler:
Öncelikle hastanın, yaşam stilinde değişiklik
yapması önemlidir. Kegel egzersizleri denilen idrar
yollarını istemli olarak kasıp bırakmaya dayanan
egzersizlerin yaptırılması ile idrar yolları kaslarının
güçlendirilmeye çalışılması, sıvı kısıtlanması, diyet
değişiklikleri ve kilo verdirmek gibi ek öneriler ile
sorun giderilebilir.
Op.Dr.OSMAN NURİ AKBULUT
Üroloji Uzmanı
İdrar kaçırma, 30 yaşın üzerinde ki her dört kadından birinde görülebilen oldukça yaygın ve ciddi
bir sorundur. Özellikle de menopoz sonrası dönemde ve çok doğum yapmış kadınlarda, bazen hiç doğum
yapmamış genç kızlarda dahi görülebilen idrar kaçırma rahatsızlığına tıpta “inkontinans” denmektedir.
Y
apılan araştırmalarda
kadınların % 25’i hayatlarının
herhangi bir döneminde
idrar kaçırma sorunu ile karşı
karşıya kalmaktadırlar.
Özellikle ileri yaşlarda ortaya
çıkan ‘idrar kaçırma’ sorunu
kadını sosyal hayattan koparıp
yalnızlaştırmaktadır. Öksürürken,
hapşırırken, hatta gülerken idrar
kaçıran kadınlar, aile ortamında
dışlanmaktadır. Giysilerini, yatağını
ya da oturduğu koltuğu ıslattığı
için birlikte yaşadığı geliniyle, hatta
10
kızıyla bile arası açılabilmektedir.
Komşusuna bile gidemez duruma
gelebilmekte, çevresiyle bağlarını
koparabilmektedir.
İdrar kaçırma problemi kadınların
iş yaşamını da etkilemektedir.
Mesai saatleri içinde sık sık üstünü
değiştirmek ve iş toplantılarını petle
yönetmek zorunda kalan kariyer
kadınının işyerindeki verimi ve
motivasyonu sekteye uğramaktadır.
Oysa kadına sosyal hayatı kabusa
çeviren idrar kaçırma probleminden
on dakikalık bir cerrahi
müdahaleyle kurtulmak mümkündür.
Ancak kadınlar, ‘utanıp’ anlatamadığı
ve idrar kaçırmayı ‘kader’ olarak kabul
ettiği için yıllarca bu sorunla yaşamaya
devam etmektedirler.
görülür. Kasık adalelerinin veya sinirlerinin doğum
sırasında zedelenmesi sonucu, idrar kesesi boynu öksürme,
hapşırma, gülme, merdiven çıkma, yük taşıma, cinsel ilişki
sırasında yer değiştirerek veya kapanamayarak karın içinde
artan basınçla hasta idrar kaçırır.
Stres Tipi İdrar Kaçırma
Sıkışma Tipi İdrar Kaçırma
Stres Tipi İdrar Kaçırma; öksürme,
hapşırma, gülme, koşma, eğilip
kalkma, yerden birşey alma, egzersiz
yapma gibi, karın içi basıncını artıran
durumlarda oluşmaktadır. Bu tür
daha çok doğum yapmış kadınlarda
Artmış mesane aktivitesi de denilen bu durumda kadınlar
acil idrara gitme hissi duymakta ve tuvalete yetişemeyip
idrar kaçırmaktadırlar. Çay, kahve, kola gibi bazı
içeceklerin içilmesi, soğuk ortam, ellerini yıkama hatta su
sesi bile acil idrar hissinin oluşmasına yol açmaktadır. Sık
sık idrara kalkma, az az idrar yapma da beraber görülebilir.
2-Medikal tedavi:
Bazı idrar kaçırma tipleri ilaçlar ya da hormonlarla
tedavi ediliyor. Özellikle Sıkışma(urge) idrar
kaçırma tipinde ilaç tedavisi ilk seçenektir. Ancak
stres tipi idrar kaçırma ilaç tedavisine cevap
alınamamaktadır..
3-Cerrahi tedavi:
Genellikle Stres Tipi İdrar Kaçırma (inkontinans),
organ proplapsusu ile birlikte olan inkontinans
ve ekstra üretatral idrar kaçırmanın tedavi
seçeneği cerrahidir. Cerrahi tedavi bu hastalarda
uygulanabilirliği kolay ve başarı şansı oldukça
yüksektir. Artık günümüzde lokal anestezi altında
dahi uygulanabilen, çok basit ve daha az invazif
(daha az kesi ile yapılan) cerrahi müdahaleler ile bu
sorun çok rahat çözülebilmektedir.
11
vardır. Hafif bir
an sporun da faydası
pıl
ya
nli
ze
dü
de
me
dir
nda antikorların
kuvvetlen
gücünü artırır. Bunu ka
, bağışıklık sistemimizi
n
ıra
ini
nıs
tem
ya
sis
in
ık
en
ıkl
nm
ğış
sle
ba
Be
ller. Ve
da 3 kez 35 - 45
erde toplanmasını enge
en az 20 dakika, hafta
e
ciğ
nd
ak
gü
rin
rile
için
k
kte
ma
ba
z
tut
e
rsi
egze
iyi düzeyd
par. Bağışıklık sistemini
dolaşımını artırarak ya
gereklidir.
dakika yürüyüş yapmak
3
Spor yapın
nin
Yeşil sebzelerle besle ık sistemine yardımcı olan
4
k
ı
l
k
ı
ş
ı
ğ
a
B
i
n
i
m
e
t
s
i
S
n
i
n
e
m
r
i
Güçlend
kuralı
H
rşı doğuştan
er insan enfeksiyona ka
ına sahiptir. Bu
savunma mekanizmas
ına bağışıklık sistemi
savunma mekanizmas
ızın
ğışıklık sistemi sağlım
denir. İyi çalışan bir ba
mek,
minin güçlü olması de
te
sis
k
klı
ışı
ağ
.B
dir
eli
tem
ğlıklı
ha az hastalık, daha sa
dayanıklı bir vücut, da
ası
lık sisteminin zayıflam
şık
ğı
Ba
tir.
ek
m
de
m
yaşa
,
in azalması, dolayısıyla
demek, vücut direncin
demektir.
enfeksiyon ve hastalık
ğlıklı
güçlendirerek daha sa
izi
im
m
te
sis
lık
şık
ğı
Ba
yaşayabiliriz.
rı
nu başarmanın kuralla
İşte bu
Alkali olun
1
güçlenir.
ve oksijenli bir ortamda
Bağışıklık sistemi alkali
ve
r
ve
se
ve virüs asidik ortam
Çünkü pek çok bakteri
yapın, bol
yaşayamaz. Egzersiz
sağlıklı alkali ortamda
a alkali
yu için ve vücudunuzd
miktarda su ve limon su
in.
an yeşil sebzeler yiy
ortamı sağlamaya yaray
12
10
Stresten uzak durun
2
N
Dr.ŞİLAN KOLA
imi
ek
H
lu
m
ru
Acil So
ğlığını
a çıkan stres, insan sa
Çeşitli nedenlerle ortay
ların
lık
sta
ha
ta,
temini zayıflatmak
bozarak bağışıklık sis
de
de
va
a
Kıs
ır.
n hazırlamaktad
ortaya çıkmasına zemi
da
lam
an
l
ne
rmeyen stres, ge
gözle görülür zarar ve
lıklarına,
sindirim sistemi hasta
rak
za
bo
i
yiş
işle
ki
tta
vücu
kluklarına
ına, sinir sistemi bozu
kalp damar hastalıklar
a gerek
nd
cu
k ve stres sonu
yol açmaktadır. Gerginli
yağlı gıdalara
ve
rli
rekse de şeke
ge
,
lar
on
rm
ho
an
lan
salgı
mektedir.
a ise vücut şekli değiş
nd
cu
nu
so
sı
ma
art
in
eğilim
ğlar enerji
kortizol hormonu ile ya
an
lan
lgı
sa
ırı
aş
te
es
Str
vresinde
r ve daha çok göbek çe
tiri
ğiş
de
r
ye
için
k
ma
sağla
lp, damar
Bu tür yağlanma da ka
ve karaciğerde birikir.
arır. Ayrıca
çık
e
tiy
hastalıklara dave
nik
kro
i
gib
et
ab
diy
ve
aktadır.Stres
ıklık sistemini zayıflatm
ğış
ba
u
on
rm
ho
ol
rtiz
ko
ması gereken
ği olduğuna göre, yapıl
rçe
ge
bir
ğın
ça
rn
de
mo
klemektir.
du en iyi şekilde deste
böyle dönemlerde vücu
cadele
mü
le
es
str
nme vücudun
Yeterli ve dengeli besle
sisteminin
ık
ıkl
ğış
ba
nucu zayıflayan
so
es
str
ve
e
ind
es
etm
emli bir yere sahiptir
güçlenmesinde çok ön
ıkl
Sebzeler vücudun bağış
Lifli
el besinlerce zengindir.
kis
bit
r ise
vitaminler, mineraller ve
ele
bz
se
i
gib
rnabahar ve kabak
ğışıklık
ba
r
yeşillikler ve brokoli, ka
nla
ida
ks
tio
zengindir. An
rca
nla
ida
ks
tio
an
ve
besinler
korumanın
rden zarar görmekten
lle
ika
rad
st
rbe
se
ini
hücreler
tarakta karşı
stalıkları, kanser ve ka
yanısıra kalp-damar ha
olan yani
n
ida
ektedir. Bir antioks
koruyucu olduğu bilinm
C vitamininin
n
ola
ten koruyan madde
hücreleri zarar görmek
lduğu
zu
bo
n
ğışıklık sistemlerini
inin düzenli
yetersizliğinde çeşitli ba
ler
tem
sis
ir
ğışıklık ve sin
ba
ini
am
vit
B6
r.
ştü
görülmü
savunmak için
er, folik asit ise vücudu
çalışmasına yardım ed
r.
pımında görev alı
savaşan alyuvarların ya
5
Sarımsağın büyüsü
muzu
a bir besindir. Vücudu
Organik sarımsak harik
temi
sis
ık
ıkl
nı zamanda da bağış
mikroplardan korur; ay
ini
tem
sis
a
sağın kendi savunm
güçlendiricisidir. Sarım
izi
im
tem
bizim de bağışıklık sis
oluşturan elementler,
güçlendirir.
6
Özel besinler
inde
neral bağışıklık sistem
Pek çok vitamin ve mi
ko ve C
de gıdalardan alınan çin
başroldedirler, özelikle
aminin en
ğu ve kırmızıbiber, C vit
vitamini. Meyvelerin ço
yemişler
Çinko ise zencefil, kuru
mükemmel kaynağıdır.
i, kabak
Özellikle Brezilya ceviz
ve tohumlarda bulunur.
ko vardır.
de zengin miktarda çin
ve karpuz çekirdeklerin
karıştırıp için;
sıkılmış karpuz suyunu
Çekirdekleriyle birlikte
nda hem
serinleticidir, aynı zama
yaz için mükemmel bir
r.
tein hem de çinko sağla
alkalize eder, hem pro
7
Bol su için
atıkları vücutta kan ve
Su bütün besinleri ve
nde
ıyan bir çözücüdür. Gü
lenf sıvıları yoluyla taş
besinlerin hücrelerimize
en az 2 litre su içmek
ksü
rın boşaltılmasına, sümü
nüfuz etmesine, atıkla
a, bizi hasta eden
maddelerin sulanmasın
in etkisiz hale gelmesine
bakterilerin ve virüsler
yardımcı olur.
terk edin
Kötü alışkanlıklarınızı zır gıdalar, kafein, alkol
ha
ketlenmiş ve işlenmiş
8
Pa
n zararlı
temimizi tehlikeye soka
sis
ık
ıkl
ğış
ba
ara
sig
ve
gıdalar,
bırakarak yerlerine tam
rı
nla
Bu
.
dır
lar
lık
an
şk
alı
yve ve
i bitkisel çaylar, taze me
ekinezya ve ginseng gib
inize ve
tem
sis
ık
ıkl
şekilde bağış
Bu
n.
yu
ko
ı
lar
su
e
bz
se
destek verin.
vücudunuzun işleyişine
eyin
Sık sık dinlenin ve gevşık sistemimizi
9
ğışıkl
Stres ve yorgunluk ba
i daha kolay hasta eder.
biz
zayıflatır ve bu bitkinlik
ndini
nlarında vücudumuz ke
Dinlenme ve uyku zama
lışın
ça
ya
seviyenizi azaltma
toparlar ve onarır. Stres
ka
tla
Mu
.
inize zaman ayırın
ve gevşemek için kend
za
nu
uyuyarak vücudu
her gece 7-9 saat arası
ası için
ve hastalıklarla savaşm
kendisini toparlaması
izin verin.
Soğuk duş zindeleştirirson duşunuzu
10
ce
Banyodan çıkmadan ön
giden
bağışıklık hücrelerine
soğuk alın. Soğuk su
ve
in
en
nm
zle
ır. Temi
lenf dolaşımını hızlandır
ndirmenin zindelik veren
çle
gü
ini
bağışıklık sistem
bir yoludur.
13
Şarkılarınızı yazarken nelerden etkilenirsiniz?
kendi
‘‘Eğer kendi sözlerimle
asla şarkıcı
bestelerimi yapmasaydım
olmayacaktım.’’
Şarkılarımı yazarken hep yaşadıklarımı anlatmaya
çalıştım. Yani ne yaşadıysam ne hissettiysem
onları notayla sözlere dökmeye çalıştım. Zaten
şarkıcılığım öyle başladı. Ben İstanbul Teknik
Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvar
çalgı eğitiminden yetişen bir öğrenciyim ve
senelerce insanlara ut çaldım. İlk enstrümanım
uttu. Albümlerde çaldım, devlet korosunda
çaldım. Şarkı yaptığımı keşfettikten sonra hadi bu
şarkıları ben kendim seslendireyim diye başlayan
bir yolculuktur benimkisi. Allah iyi ki bana öyle
bir yetenek vermiş çünkü ondan dolayı kendimi
çok şanslı hissediyorum. Eğer kendi sözlerimle
kendi bestelerimi yapmasaydım asla şarkıcı
olmayacaktım.
Kimlere beste verdiniz?
Şarkı verdiğim çok insan var. Mesela kendi
albümümde okumuştum . “Ağlamak yok yüreğim”
onu daha önce Kibariye seslendirmişti. Cengiz
Kurtoğlu, Hande Yener, İzel, Soner Arıca,
Ercan Saatçi, Ufuk Yıldırım; çok var saymakla
bitmeyecek galiba eskiden beste yapıp sanatçı
arkadaşlarıma veriyordum. Çünkü bizim bir
grubumuz vardı Ayşe-Aykut-Hakan diye eğlenceli
bir gruptu. Askere gittikten sonra karar verdim
kendi şarkılarımı bir albümde toplayıp müzik
severlere sunmam lazımdı. Yolculuk 1998’de
Ankara’da askerliğimi yaptıktan sonra başlamıştı.
“Hani Bekleyecektin” albümü ile müzik severler
de sağ olsun tabii beni yalnız bırakmadılar ve
buralara kadar geldim. Benim en son yapmış
olduğum albüm mesela 9.albümüm olmuş.
Sanat camiasından örnek aldığınız biri var mı?
sempatik, sıcak kanlı ve yakışıklı
HAKAN ALTUN
Besteleriyle gönülleri fetheden, aşk şarkıları ezbere bilinen, ağır başlılığı ve
sıcak kanlılığı ile tanınan Hakan ALTUN’a hayata dair sorular sorduk ve çok
samimi cevaplar aldık.
14
evi babam olarak
‘‘Cengiz Kurtoğlu, man
lardandır.’’
değerlendirdiğim insan
Çok insan var ama ben müzik olarak çok Türkçe
müzik dinleyen bir adam değilim. Sadece Türk
sanat musikisi dinliyorum ve enstrümantel
eserler dinliyorum. Saygı duyduğum çok insan
var. Hem müzik yaşantısında hem günlük
hayatında onlardan biride Cengiz Kurtoğlu’dur.
Çok severim kendisini, zaten manevi babam
olarak değerlendirdiğim insanlardandır. Çok
sahte bir dünya anlık yaşıyorsunuz. Şuan
popülersiniz ondan sonra bitebiliyor ama insanlık
olarak birilerine bişeyler verdiyseniz hayatı orda
kazanıyorsunuz.
İki sanatçının evliliği konusunda ne düşünüyorsunuz?
k mutlu olabilir...’’
‘‘iki sanatçıda evlenip ço
İki tane bankacı evlenebiliyorsa, iki tane sanatçıda
evlenebilir. Tek sıkıntı insanların komplekslerinden ve
egolarından arınmalarıdır. Yoksa iki sanatçıda evlenip
çok mutlu olabilir. Allah’a şükür hayatımızda öyle
duygular olmadığı için biz bir sanatçıyla evlenebiliriz.
Çünkü şöyle bir önyargı var Türkiye’de sanatçılar
evlenemez. Doktorlar evlenebiliyorsa ki doktorlar çok
önemli insanlardır ve onlar evlenebiliyorsa niye iki tane
sanat ile uğraşan insan evlenemesinki, çokta mutlu olur.
Yakın dönemde yeni bir proje var mı?
duyarlı
‘‘ Türk halkından sadece
olmasını istiyorum.’’
Aydın Kara ile beraber Hak prodüksiyon diye bir
şirket açtık. Müzik direktörlüğünü Aydın Kara yapıyor.
Orkestramızında şefi zaten. Prodüktörlüğünüde ben
yapıyorum. Türk halkının popstar olarak tanıdığı
Erkan Gümüşsüyu’nun albümünü çıkardık. Böyle bir
prodüktörlük edasındayız. Çünkü Türkiye’de müzik
çok ayaklar altına geldi artık. Ne albümler satıyor
ne klipler doğru yerlerde doğru şekilde oynatılıyor.
Eskiden korsan vardı bir türlü önüne geçemediğimiz,
şimdi ise yerini teknoloji aldı. Bir tuşa basıp her şarkıyı
indirebiliyoruz, 4 dakikada dinlediğiniz şarkıların aslında
1,5 aylık belki 1 yıllık emekleri vardır. Türk halkı duyarlı
bir halktır. Dinlemek istediği şarkının telifini verip veya
cd sini alarak sanatçılara destek olabilir. Çünkü 75
milyon nüfuslu bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye de 1 yılda
satan albüm sayısı promosyon cd ler dahil 10 milyon.
İngiltere de 30 milyon nüfusa sahip bir ülke ama müzik
piyasasında yaptığı albümlerin satış rakamı 70-75
milyon yani arada çok büyük uçurumlar var. İnanılmaz
dengesizlikler var. Sadece Türk halkından duyarlı
olmasını istiyorum. Sevdiği sanatçıların gidip albümlerini
almaları hiç zor bir şey değil.
15
Sağlığınıza ne kadar önem veriyorsunuz?
imde
‘‘Tümör 13 senedir beyn
rısı ne
varmış ama ben baş ağ
demektir bilmiyorum’’
Neden dizilerde, sinema filmlerinde
Hakan Altun’u göremiyoruz?
Çünkü ben müzisyenim. Bu tür teklifler geliyor
gelmez mi? Çok senaryo geldi ama okumadım
bile çünkü neden ben İstanbul Teknik Üniversitesi
Türk musikisi devlet konservatuarı mezunuyum.
Yani tiyatro bölümünden mezun olan bir adam
değilim. Eğer tiyatro bölümünden mezun olsaydım
çok daha yakın ve sıcak bakabilirdim. Şarkıcı
arkadaşlarım bazı projelerde bulundu bunu çok
samimi söylüyorum müzikten soğuduklarını
gördüm. Çünkü o her hafta bir dizide kendilerini
görmeleri çok cazip geliyor heralde onlara. Bizede
öyle bir şey olmasın diye biz müziğe devam ettik.
Yani aklımın ucundan geçmiyor. Ben hayatımı
ekonomi olarak düşünmediğim için bana uzak
hemde ben utangaç bir adamım haftada 4-5 gün
sette olması çok zor birşey gibi geliyor. Ama bir
tane televizyon programı projem var oda müzikal
ve haftada birgün canlı yayında. Program için
partner aramasındayız.
16
Ben zaten sağlıksal anlamda çok ciddi
bir operasyon geçirmiş bir adamım,
beynimde tümör vardı onu belki
insanlar biliyordur. 6 ayda bir checkup yaptırıyorum zaten yılda birde MR.
Bundan 3 hafta öncede zaten beyin
MR’ı çektirdim ve herşeyin çok yolunda
olduğunu söyledi sevgili doktorum.
Check-up yaptırıyorum ona da çok
önem veren bir adamım. Çünkü zaten
metobolizmamız belli, hep geceleri
yaşayan insanlar olarak zaten ters
düz durumumuz var bizim. İnsanların
normal hayata başladığı zaman
biz belki uyuyoruz. İnsanlar hayatı
bitirdiklerinde biz hayata başlıyoruz hep
öyle değerlendiriyorum. Bu müzisyen
hastalığı gibi birşeydir aslında. Check-up
konusunda hiç aksaklık yapmadım.
Hatta tümör 13 senedir beynimde
varmış ama ben hayatımda baş ağrısı
ne demektir bilmiyorum. Check-up
yaptırdım ama bir trafik kazasından
dolayı beynimde oluşan bir tümör hiç
baş ağrım yok tabii ki işte kan tahlilleri
yapılıyor, kalbe bakılıyor, akciğer,
karaciğer filmleri filan çekiliyor ama hani
biraz başım ağrısa atıyorum sinüzit mi
var yada kulaklarım ağrısa bir problem
mi var diye yani düşünsem onunda
önlemini alırdım ama hiçbirşey yoktu.
13 sene onunla yaşamışım. Edirne
de devlet korosunda ut sanatçısı iken
bir trafik kazası geçirmiştim. Arabanın
altında filan kalmıştım yani ciddi bir
kazaydı kaburgalarım diz kapaklarım
çatlamıştı filan ama kafamı vurduğumu
hatırlıyorum. Bir devlet hastanesinde
tomografi çekilmişti hiçbirşey yoktu
toplu iğnenin başı kadar bir kan pıhtısı
o zamanla ödem yapıp tümöre çevirmiş.
Hiç Mr filan çekilmedi bi anda nöbet
geçirdim. Tek avantajım kafatasına
yapışık olmasıydı eğer beyine gitseymiş
daha sıkıntılar olurmuş ama dedikleri
mandalinadan büyük portakaldan küçük
bir tümör. Hatta doktorum hiç baskı
yapmadı mı, hiç baş ağrısı olmadı mı
diye sordu ama hiçbişey olmadı çok
enteresan bir anı. Ama çok şükür şimdi
sağlıklıyım ve sağlığıma çok daha
fazla önem vermeye başladım. Zaten
Türk doktorları çok başarılı. Atatürk ‘ün
söylediği gibi ‘‘Beni Türk hekimlerine
emanet ediniz.’’
Gece şartları sizi yormuyor mu?
Hep sakin misiniz hiç sinirlenmez misiniz?
Ben konservatuar yıllarından beri çalışıyorum. Çünkü
eskiden insanlara ut çalardım. Aileme yük olmamak
için 18 yaşında başladığım bir serüven aslında gece
çalışmaları. İşte kendi harçlığımı kendim kazanayım
aileme yük olmayayım diye başlayan bir serüven
buralara kadar geldi çok yorulduğum söylenemez.
Sadece insanlar yorar beni sahne yormaz.
Yok sinirlenirim ama tebessüm yüzümden
hiç eksik olmaz yani onun mutluluğunu
yaşayan bir adamım.
İnsanlar şarkılarımdan dolayı çok bedbah
bir adam zannederler öyle bir durumum
vardır. “Bu şarkıları yazan bir adam,
hayatın en büyük darbelerini yemiştir” diye
mailler geliyor. Tabii ki sıkıntılar olmuştur
ama ben insanın yüzündeki tebessümden
dolayı herşeyi halledebileceğine
inananlardanım. Ama sinirlendiğim
zamanda Allah kimseye göstermesin o
sinirimi. Gülerek sinirlenen tek insanım.
beni, sahne yormaz.’’
‘‘Sadece insanlar yorar
anım...
Gülerek sinirlenen tek ins
Sağlıkla ilgili vermek istediğiniz bir
mesaj var mı?
check-up
6 ayda 1 yada yılda 1
yaptırmalısınız.
Bizim Türk halkı olarak şöyle bir durumumuz
var insan arabasına bakar, evinin sigortasını
yaptırır ama kendine çok bakmaz. Ancak
başına bir iş geldiğinde önlemini almaya çalışır.
Benim her zaman söylediğim bir şey vardır. Biz
eczanelerden gidip ilaç almaya bile korkan bir
topluluğuz maalesef öyle. Sadece şunu isterim.
Hastalık başımıza gelmeden önce 6 ayda 1
yada yılda 1 check-up yaptırmak hiç zor bir şey
değil. Sağlık yoksa hiçbirsey yok. Çünkü ben
ameliyata girerken bir 5-10 dakika soğuk odada
bekletildim. Tam ameliyata girmeden önce o an
şunu söyledim. “Ne şöhret ne para ne pul ne
aşk Allah beni aileme bağışlasın hayırlısıyla”
Sağlığımdan dolayı sıkıntı çekmiyim yeter bana.
Çünkü öylesiniz öyle yaşıyorsunuz. Ondan
sonra hayat felsefemde değişmiştir zaten.
Eskiden de öyle çok rahat bir adam değildim
hep böyle değerleri olan bir adamdım ama
sağlık olmadan hiçbirşey olmuyor.
Çocuklarla aranız nasıl?
Baba olmak ister misiniz?
Beslenme konusuna dikkat ediyor musunuz?
ak bir çorba
Uyanır uyanmaz çok sıc
sederim..
içerim kendimi mutlu his
Çok sağlıklı olduğum söylenemez. Çünkü çok geç
yatıyorum ve kahvaltı çok uzun dönemden beri
yapmıyorum. Ben uyanır uyanmaz direk çok sıcak bir çorba
içerim o beni kendime getirir mutlu hissederim kendimi.
Kahvaltıya çok önem veren bir adamım , çocukluğum hep
öyle geçmişti ama gece çalışmaları başladıktan sonra
çorbayla böyle kendimi iyi hissediyorum.
ah olur.
Çok isterim tabii ki inşall
Şahane …
Baba olmak hayatımda en mutlu olduğum
anlardan bir tanesi olacaktır heralde. Çok
bebekle resimlerim vardır. Hayatımda en
sempati duyduğum canlardır o bebekler. Allah
inşallah bizede nasip eder. Çok isterim tabii
ki ama adayı bile yok. Nasıl olcak bilmiyorum.
İnşallah olur.
17
Sakız çiğnemek, koku bastırıcı şekerler
kullanmak ise çözüm getirmekten uzaktır.
AĞIZ
KOKUSUNU
BASTIRMAK YERİNE
TEDAVİ EDİN
Dt.MEHMET BÜDÜŞ
Diş Hekimi
Ağız kokusu toplumumuzda oldukça yaygın olarak karşılaşılan
bir sorun olmakla birlikte sosyal ve kültürel nedenlerle üzerinde
fazla konuşulmamaktadır. Ancak batılı toplumlarda ağız
kokusu ile karşılaşma sıklığının %10 ile %50 arasında değiştiği
bilinmektedir. Farklı kültürlerde ağız kokusu farklı algılanmakta,
bazı toplumlarda normal olarak nitelendirilen kokular bir başka
toplumda rahatsız edici olabilmektedir.
A
ğız kokusu bireyin toplum
içerisindeki konumunu
etkilemekte ve çoğunlukla
da tedavi edilmektense bastırılmaya
çalışılmaktadır. Kokuyu bastırmak için
kullanılan ilaç, kozmetik veya sakız
kokunun sadece o anlık bastırılmasına
geçici bir çözüm olur, kaynağı tedavi
edilmediği için de bu sorundan bir türlü
kurtulunamamaktadır.Ağız kokusuna
sahip bireyler bu sorunlarının farkında
bile olmayabilirler.
18
Kendi kendilerine
değerlendirmeleri ise neredeyse
imkansızdır. Hatta en yakınları,
aile çevreleri bile birbirlerinin
ağız kokularını algılamayabilir,
kokuyu kanıksamış olabiliriler.
Bu nedenlerle ağız kokusunun
varlığının belirlenmesi çok güç
olabilir ve profesyonel desteğe
gereksinim duyulabilir. Konu
hakkında bilgili hekimler ve
ağız kokusunu ölçen cihazlar
ağız kokusunu tarafsız olarak
değerlendirebilmektedirler.
Ağız kokusu kaynağına göre üç ana gruba
ayrılabilir.
Bunları,
Kaynağını ağız içerisinden alan kokular,
Nefes ve solunum yollarından gelen kokular Sindirim sisteminden gelen kokular olarak
ayırabilmekteyiz. Sindirim sisteminden gelen
kokular sanılandan oldukça azdır ve çoğunlukla
mideden gaz kaçırıldığında ortaya çıkar. Bazı reflü
olgularında ağız kokusuna rastlanmaktadır. Nefes
ve solunum yollarından kaynaklanan kokular ise
tüm ağız kokularının yaklaşık %10 u kadardır
ve bazı ciddi hastalıkların habercisi veya onların
sonucu olarak ortaya çıkarlar.
Şeker hastalığı bu hastalıklar arasında ilk akla gelenler
arasındadır. Solunum yollarındaki kronik enfeksiyonlar ve
bademcik taşları gibi faktörler de nefesin kokmasına neden
olabilmektedir.
Sabah yataktan kalkar kalkmaz hissedilen ağız kokusu ise
ağzın uyku sırasında uzun süre kapalı kalması ve yatarken
dişlerin fırçalanmamasına bağlı olduğu için gerçek ağız
kokusu olarak değerlendirilmemektedir. Bu tür kokular bir
şey yemek ve içmek ile kısa zamanda ortadan kalkmaktadır.
Aynı şekilde sarımsak, soğan gibi kokulu yiyecekleri, kahve
gibi içecekleri ve sigarayı ağız kokusu nedeni olarak ele
almak çok doğru değildir çünkü bu maddelerin kokusu tipik
ağız kokusu olmaktan uzaktır ve tüketilmedikleri zaman
sorun yaratmamaktadırlar.
Ancak bu kokular sanıldığı gibi kolaylıkla
uzaklaştırılamamakta ve karşı tarafı fazlası
ile rahatsız etmektedir. Sakız çiğnemek,
koku bastırıcı şekerler kullanmak ise çözüm
getirmekten uzaktır.
Ağız kokularının en sık karşılaşılan nedenini
ise yine ağız içerisinde aramak gerekmektedir.
Bu kokuların en önemli sebebi aksayan
ağız bakımıdır. Yetersiz ağız temizliği diş
çürümelerine ve dişeti hastalıklarına neden
olan mikroorganizmaların birikmesine yol
açmakta ve dil üzerinde bu bakterilerin
tabakalar oluşturmasına imkân sağlamaktadır.
Dil sırtı yüzeyindeki girintiler yüzünden
mikroorganizmaların birikmesine elverişli bir
ortam oluşturduğu için ağız kokusu açısından
da özel bir önem taşımaktadır. Dil sırtında
oluşan bu tabakalar içerisinde bulunan bazı
bakteriler gıda artıklarının da katkısı ile çürük
yumurta veya gıda bozulması benzeri kokuların
ortaya çıkmasına neden olmaktadırlar. Bu
bakteriler ağzın çalkalanması veya sadece dişlerin
fırçalanması ile uzaklaştırılamadığı için kokusu
kalıcı olmaktadır. Aynı şekilde temizlenmeyen diş
araları, iltihaplı dişeti cepleri bakteriler için kötü
kokuları üretebilecekleri elverişli ortamlardır.
Diğer taraftan ağız kuruluğu, uzun süreli açlık,
ağız içerisindeki hastalıklar, iltihaplar kötü
kokunun kaynağı olabilirler. Dişler arasına sıkışıp
kalmış gıdalar, kötü yapılmış protezler, köprülerin
altına kaçan gıda artıkları, dişeti kanamaları
ağız kokusunun diğer nedenleri arasında
sayılabilmektedir.
Ağız kokusunun tedavi edilebilmesi için önce
kokunun kaynağının doğru belirlenmesi ve bu
nedenin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bazı
merkezlerde ağız kokusunun ölçülmesi yolu ile
teşhisi daha objektif olarak yapılabilmektedir.
Ağız içi kaynaklı kokularda tedavi çoğunlukla
ağız içerisindeki gıda takılmalarının ortadan
kaldırılması, iltihapların ve çürüklerin
temizlenmesi ve ağız içi bakteri sayısının
ağız bakımı yöntemleri ile azaltılmasından
oluşmaktadır. Bu tedavi planları kişiye özel
hazırlanmalı ve o bireyin gereksinimlerine göre
şekillendirilmelidir. Diş hekimi; tüm bu tedavileri
bir taraftan gerçekleştirirken diğer taraftan da
ağız bakımı eğitimi ve uygulamaları ile kokunun
tamamen ortadan kaldırılmasını sağlamaktadır.
Sadece diş fırçası kullanımı ağız bakımı için
yeterli olmamakta, bakterilerden ve oluşturdukları
olumsuzluklardan kurtulabilmek için diş ipi,
köprü altı ipi ve dil kazıyıcısı kullanılması
gerekmektedir. Gerekli olduğu takdirde anti
bakteriyel ağız gargaralarının kullanımı da faydalı
olmaktadır.
Ağız kokusu sosyal yaşamda bireylere çok
sıkıntılı anlar yaşatabilmekte ve genellikle tedavi
edilmektense bastırılmaya çalışılmaktadır.
Hâlbuki ağız kokusunun tedavisi diş hekimi
yardımı ile sanıldığından kolaydır.
19
Smear testi (CVS) nedir?
Smear testi rahim ağzını (serviks) değerlendirmek ve hem enfeksiyonlar hem de
kanser- kanser öncüsü durumlar açısından kontrol etmek için kadınlara yapılan
özel bir rahim ağzı tarama testidir. Smear testi (‘Smir’ olarak okunur) ; (rahim
ağzından) cam üstüne ince yayma, rahim ağzından sürüntü alma, CVS (Cervicovaginal smear testi), PAP testi veya PAP smear testi gibi isimlerle de anılmaktadır.
Bu testteki en önemli amaç, özellikle rahim ağzı kanserlerinin ve kanser öncesi
(prekanseröz) lezyonların erken tanınmasıdır. Son yıllarda jinekolojik muayene ve
jinekolojik kontrollerin rutin bir parçası haline gelmiştir.
Vücut dokularının sürekli yenilenmesi
nedeniyle kaçınılmaz olarak yüzeylerden
hücreler dökülmektedir. Bu dökülen
hücrelerin toplanıp özel işlemlerden
geçirildikten sonra mikroskop altında
incelenmesine “sitolojik inceleme (hücresel
inceleme)” denir. Sitolojik inceleme işlemin
en etkili uygulandığı alan rahim ağzından
(serviksten) alınan örneklerdir. Servikal
hücrelerin bu şekilde toplanması işlemine
“smear” (yayma, sürüntü) adı verilir. Smear
testi ilk kez 1930’lu yıllarda Yunanlı bilim
adamı “George Papanicolaou” tarafından
uygulandığı için onun ismine ithafen “PAP
Smear” olarak da adlandırılmaktadır.
Kadınlarda hayat kurtarıcı
Smear testi
Op.Dr.MURAT ÖZTÜRK
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Smear testi bir kadının hayatında yapması gereken
en önemli testlerden biridir.
Hatta en önemlisidir çünkü hem kolay tanı konan
hemde en kötü davranış sergileyen rahim ağzı
kanserinin tek tanı koyma yoludur.
20
Smear testi normal jinekolojik muayenelerin
bir parçasıdır ve jinekolojik muayeneniz
sırasında smear alınırken asla ağrı
hissetmezsiniz.Smear testi hayat kurtarıcıdır.
Evet, günümüzde tıpta kadınlarda hayat
kurtarıcı ve yaşam süresini uzatıcı olarak
görülen ve yararlılığı kanıtlanmış iki
çok önemli test vardır; Smear testi ve
Mammografi.
Kadın üreme sistemine ait kanserler
arasında meme kanserinden sonra ikinci
sıklıkta görülen serviks (rahim ağzı) kanseri
erken dönemde yakalandığında tam şifa ile
sonuçlanan bir durumdur.
Tüm kanserlerde olduğu gibi serviks kanseri
de uzun yıllar süren gizli hastalık döneminden
sonra ortaya çıkar. Serviks kanserinde
şikayetler ortaya çıktıktan sonra da ne
yazık ki hastalık yayılmıştır. İşte bu nedenle
kanserleri erken dönemde tanımlamak için
çeşitli testler geliştirilmiştir.
Serviks kanseri’nin erken tanısındaki en
önemli test smear testidir. Smear ile alınan
örnekler patolojik olarak incelenerek kanser
veya kanser öncüsü hücrelerin olup olmadığı
araştırılır.
Smear (smir) alınması son derece basit ve
ağrısız bir yöntemdir. Jinekolojik muayene
esnasında vajinaya “spekulum” denilen bir
alet takıldıktan sonra serviks görülür hale
getirilir.
Jinekolojik muayenelerde sıklıkla kullanılan “spekulm aleti”
Herhangi bir kanama olmadığından emin olunduktan sonra plastik
bir “spatul” ya da “smear fırçası” vasıtası ile serviksten vajinaya
dökülen hücreler toplanır. Ayrıca yine bu fırça vasıtası ile rahim
ağzından bir sürüntü alınır.
Smear testinde kullanılan değişik aparatlar
Alınan bu materyal bir “lam” adı verilen cam üzerine ince şekilde
yayılarak alkol veya saç spreyi sıkılarak sabitlenir (fiske edilir). Buna
“ince yayma” adı verilir. Spatul (tahta aparat) ile alınan sürüntünün
lam üzerine yayılması. Fırça üzerine bulaşmış olan mukus salgıları
uzaklaştırdığı için inceleme daha kolay ve sağlıklı olmaktadır.
Fiksasyonun örnek alındıktan hemen sonra yapılmaması
hücresel şekillerin bozulmasına ve kurumasına yol açar. Bu da
değerlendirmede hatalara neden olabilir.
Patolog kendisine gelen prepratı bir takım kimyasal maddeler
ile muamele eder (boyar) ve ışık mikroskobu altında inceleyerek
tanısını koyar. Smear sonucunun alınması özel jinekolog
muayenehanelerinde 1-2 gün sürebilir. (Bu süre devlet
hastanelerinde uzayabilir.)
A.B.D. de yapılan bir çalışmada smear testinin yaygın kullanımı
sonucu serviks kanserinden ölümlerin % 72 oranında azaldığı
saptanmıştır.
Smear testi ayrıca kadının hormonal durumu ve enfeksiyonlar
hakkında bilgi verdiği gibi kanser tedavisi sonrası nükslerin erken
tespitinde de önemli rol oynar.
Kimler smear testi ile taranmalıdır?
Serviks kanseri sık rastlanan kanserlerden biri olduğuna ve tarama
sayesinde hastalık ve buna bağlı ölümlerde yüksek oranda azalma
saptandığına göre bütün kadınlar smear testi ile taranmalıdır.
Ancak burada herkesi aynı sıklıkta taramadan geçirmenin mantıksız
olacağı aşikardır. Bu nedenle taramaya kaç yaşında başlanması
gerektiği ve kimlerin hangi sıklıkta tarama işleminden geçirilmesinin
uygun olacağı konusunda araştırmalar yapılmış ve serviks kanseri
açısından yüksek ve düşük riskli kişilerin tespit edilmesi gerekliliği
ortaya çıkmıştır.
Eskiden taramaya başlamak için 35 yaş kritik nokta olarak kabul
edilmekteyken 1988 yılında Amerikan Kanser Derneği kadınları
yüksek ve düşük riskli olarak iki sınıfa ayırmayı ve tarama şeklini
belirlemeyi kabul etmiştir.
Yaş olarak da 35 yaş değil cinsel yaşantının başladığı zamanı esas
almak gerektiğini vurgulamıştır. Kimler serviks kanserleri (rahim
ağzı kanserleri) açısından yüksek riskli gruptadır?
21
Serviks kanserleri (rahim ağzı kanserleri) açısından yüksek riskli grup;
Sigara kullananlar
Poligamik (çok eşli) kadınlar, veya partnerleri çok eşli olan kadınlar
İlk cinsel tecrübesini genç yaşlarda yaşayanlar
Human Papilloma Virus (HPV) enfeksiyonu taşıyanlar
Doğum kontrol hapı kullananlardır.
İLK TARAMA
18 yaşında veya cinsel aktivitenin başlangıcında
Yüksek risk grubunda
Yılda bir
Düşük Risk grubunda
İlk 3 yıl yılda bir defa daha sonra 3 yılda bir
Kanser tedavisini takiben
İlk 2 yıl 3 ayda bir 3 yıl 6 ayda bir sonra yılda bir
İdeal olan hamile kalmaya karar
verildiğinde genel bir muayeneden geçmek
ve bu aşamada smear testini yaptırmaktır.
Ancak bunun mümkün olmadığı durumlarda
ilk hamilelik kontrolünde doktorunuz size en
son smear testinizi ne zaman yaptırdığınızı
soracaktır. Eğer arada geçen süre uzunsa
smear testinizi yapacaktır. Hamilelikte
PAP smear yapılmasının hiçbir sakıncası
yoktur. Ayrıca gebelik bir kişide ileri
yaşlarda görülebilecek rahim, meme
ve yumurtalık kanserlerini azaltmakla
birlikte rahim ağzı (servix) kanserleri’ni
arttırmaktadır. Bu yüzden çoğu hekim
tarafından gebeliğin ilk üç ayı içinde rutin
smear testi uygulanmaktadır.
İşlem öncesi dikkat edilmesi
gereken noktalar
Smear alınmasından önce 24 saat süre ile
cinsel ilişkide bulunulmaması sonuçların
daha güvenilir olmasına yardımcı olur.
Smear alınmasından önce en az 72 saat
süre ile herhangi bir vajinal krem ya da ilaç
kullanılmamalı, vajinal duş yapılmamalıdır.
Test için en ideal zaman adet kanamanız
bittikten 10 gün sonrasından başlayarak ilk
adet döneminize kadar olan süreçtir.
Kanama varlığında kanamanız çok
miktarda değilse ve gerekli görülür ise
smear alınabilir.
Önemli olan noktalardan birisi de smear’ı
değerlendirecek olan patoloğun özellikle bu
konuda deneyimli olmasıdır.
Smaer testi güvenilirliği nasıldır?
Smear taramasında yanlış negatif oranı
yaklaşık % 25’dir. Yani klinik olarak habaset
(kötü) olduğu halde smear’ın normal
çıkması olasılığı % 25’dir. Burada smearın
alınış tekniğindeki hatalardan patoloğun
deneyimine kadar pek çok faktör rol oynar.
22
Kontakt Lens
Hakkında
Bilinmesi
Gerekenler
Kontakt lenslerin üzerinde birikimlerin
önlenmesi için ne yapılmalıdır?
Kontakt lens kullanımı sırasında lens üzerinde
birikim oluşumu kaçınılmaz bir durumdur.
Gözyaşından kaynaklanan protein, musin ve
kristalin depozitler; meibomian bezlerinden
kaynaklanan lipit depozitler; toz, sigara dumanı,
makyaj malzemeleri gibi çevreden kaynaklanan
inorganik maddeler kullanılan lensin yüzeyini
kaplarlar. Böylece lensin ıslanabilirliğini
bozulur, oksijen geçirgenliğini azalır ve lens
parametrelerinde değişmeler oluşur. Lens
üzerindeki bu birikimleri azaltmak için lensin
gözden her çıkarıldığında kontakt lens solüsyonu
ile ovalanarak yıkanmasının yararlı olduğunu
gösteren bir çok bilimsel çalışma mevcuttur.
Kontakt lensin kullanım süresi ve değişim aralığı ( günlük/ haftalık/ aylık değişim ) nasıl olmalıdır?
KL materyallerinin özelliklerine göre çeşitli süreleri vardır.
Sert (rijit) KL’ler KL materyali sağlam olduğu sürece kullanılabilir.
Değişim aralığı açısından bakıldığı zaman uzun süre kullanılabilen yumuşak KL’ler 9 ay ile 1 sene arasında kullanım ömrüne
sahiptirler. Bu dönem içinde haftada bir protein temizliği yapılması gerekir. Protein temizliğinin ne sıklıkla yapılması gerektiğine
göz hekimi karar verecektir.
KL materyallerinin özelliklerine göre sık replasman ( değişim) KL’lerinin ne kadar sıklıkta atılması gerektiği belirlenir.
Bu ömür KL’İN blister kutusu açılması ile başlar.
Aylık atılan KL’ler en çok,KL üzerinde çok sık birikinti oluşturan gözler için önemlidir.
Daha da sık birikinti oluşan gözler için haftalık atılan KL’ler ön plana çıkar. Her iki durumda da lensler akşamları çıkarılıp
temizlenerek, içinde dezenfeksiyon solüsyonu bulunan kutusuna konulmalıdır. Günlük atılan KL’ler daha çok sadece spor
sırasında KL kullanılan bireyler için önemlidir. KL solüsyonlarına karşı alerjik olan hastalar da günlük KL kullanımı ile problem
yaşamadan KL kullanılabilirler.
Op.Dr.ALPTEKİN GÖK
Göz Hastalıkları Uzmanı
Kontakt lens kullanımı ve bakımı
İ
nsan gözü, tabiatın en güzel ödüllerindendir.
Dünyaya açılan pencere; insan vücuduna
tutulan bir aynadır. Kontakt lensler bu
kıymetli organ ile uyumlu olduğunda, görmeyi
kaliteli kılan (optik, estetik ve tedavi amaçlı
olarak kullanılabilen) ileri teknoloji ürünü geçici
protezlerdir.
Kontakt lensler göz yüzeyinde yer alırlar.
Saatler hatta günler boyunca gözün
özellikli ve değerli dokuları ile sürekli temas
halindedirler. Optik açıdan ve kullanım
rahatlığı açısından avantaj olan bu birliktelik,
olumsuz etkileşimlere de neden olabilir.
İnsan vücudunun ve gözün kendisini dış
etkenlerden koruyacak doğal savunma
sistemleri vardır. Kontakt lenslerin uygun
kullanılmaması bu savunma sistemlerini
zayıflatabilir.Kontakt lensler göz doktorlarının
önerdiği kurallar dışında kullanılırsa:
Savunma sistemlerinin etkinliği azalır veya
yok olabilir. Çeşitli enfeksiyonlar (bakteri, virüs
veya mantar) oluşabilir.
Hem hastanın hem de hekimin amacı
yaşam boyu problemsiz kontakt lens
kullanılabilmesidir.
24
Bunun sağlanması için bazı şartlar gerekir:
• KL muayene ve uygulamasının göz doktoru tarafından yapılmalıdır.
• KL kullanıcısına KL konusunda yeterli eğitim verilmesi gereklidir.
• Ellerin ve kontakt lens kaplarının temizliği çok büyük öneme sahiptir.
• Kontakt lens kullanımı, doktor tarafından düzenli olarak denetlenmelidir.
Kullanma sıklığı ve gözde kalma süresi doktor tarafından belirlenmeli;
titizlikle uygulanmalıdır.
KL muayenesi:
Göz doktoru gözün rutin muayenesini yapar.
Ek olarak gözün KL kullanımı için uygun olup olmadığına karar vermek için
testler uygular.
Göz KL kullanımı için uygun değil ise iki seçenek vardır:
Tedavi sonrası KL takabilecek durumlarda: Önce tedavi uygular.
KL kullanımının uygun olmadığı durumlarda: KL takılmasını yasaklar.
Göz KL için uygun ise:
Hastanın gözünün özelliklerine göre en uygun KL tipi ve değişkenlerinin en
uygun ölçüm değerleri belirlenir.
Göz hekimi dışında hiç kimse, “göz-kontakt lens” sistemini bütünüyle
değerlendiremez.
Göz hekimi KL muayenesi ve takibi yanında, gözün yıllık ve gerekirse daha
sık rutin muayenesini yapar. Ortaya çıkan değişiklikleri ve sorunları tespit
eder; uygun düzenlenmeleri yapar; hatta gerekirse KL kullanımı bıraktırır.
Böylece hastalıklarda erken teşhis ile, hastanın göz sağlığının geriye
dönüşsüz olarak kaybetmesini engeller.
Kontakt lensler kozmetik ve optik avantajları nedeniyle yaygın olarak kullanılmakta ve uygun kullanıldıklarında gözlüklere etkili
ve güvenli bir alternatif oluşturmaktadır. Başarılı bir uygulama için dikkatli hasta seçimi ,uygun bir kontakt lens uygulamasının
yanısıra kontakt lens temizliğine ve dezenfeksiyonuna azami özen gösterilmesi gerekmektedir.
Sağlıklı ve sorunsuz bir lens kullanımı için lensin takıp-çıkartılması, lens bakım basamaklarının doğru olarak uygulanması ve
temizlik koşullarına azami dikkat gösterilmesi konularında kullanıcıların aydınlatılması gerekir.
Kontakt lens kullanımında temizliğin önemi nedir?
Lens kullanıcısının temizlik koşullarına gerekli özeni göstermesi, lens ve lens kabı kontaminasyonlarının önlenmesinde son
derece önemlidir. Lens temizliği için asla musluk suyu ve steril olmayan su kullanılmamalıdır. Her takma- çıkarma işlemi öncesi
eller iyicen yıkanmalı ve temiz bir havlu, tercihen kağıt havlu ile kurulanmalıdır. Lensler takıldıktan sonra lens kabı dezenfeksiyon
solüsyonu ile çalkalandıktan sonra havada kurumaya bırakılmalıdır. Mikrobiyal keratitin 3 aydan fazla süredir açık olan
kontamine solüsyonları kullanan kişilerde daha fazla geliştiği bildirilmektedir. Bu nedenle uzun süredir açık olan solüsyonlar
yenileriyle değiştirilmelidir.
Sert yada yumuşak kontakt lensler geceleri çıkarılmalı mıdır?
Sert ( gaz geçirgen) ve yumuşak lenslerin uyku sırasında gözde kalmaları
kornea epiteli için az oksijenlenme sonucu, korneada epitel dökülme
alanlarına sebep olur. Gözyaşının sümüksü (müsin) tabakasının yapıştırıcı
etkisiyle lens arka yüzeyine yerleşen mikroorganizmalar, bu alanlarda
kornea iltihabına sebep olabilir. Ayrıca lensinizi gece boyunca dezenfekten
solüsyon içinde tutarak temizlenmiş bir lens ile daha net görme elde edilebilir.
Ancak bazı özel durumlarda veya tedavi amaçlı olarak kullanıldığında, göz
doktorunun tavsiye ettiği şekilde ve sürede yüksek oksijen geçirgenliği
olan lenslerle uyunabilir.Gündüz kısa süreli uyku sırasında yüksek
oksijen geçirgenlik özelliği olan lenslerin gözde kalması önemli bir sorun
oluşturmayabilir, fakat uyandığında kısa süreli bulanık görme olabilir.
25
e
y
a
z
Ö
a
b
g
u
T
güzel, sıcakkanlı, sempatik ve basarılı
.
ve basarılı
.
. rılı
mpatik ve basa
güzel, sıcakkanlı, se
güzel, sıcakkanlı, sempatik ve basarılı
.
,
güzel, sıcakkanlı, sempatik ve basarılı
.
güzel, sıcakkanlı, sempatik ve basarılı
.
şarkıyla karşılarına çıktım. Yargısız infazlara maruz
.
kalıyorsunuz ister istemez. Şimdi de Tuğba mı gibi
.
bir yargı oluşabiliyor insanların kafasında ama şu
güzel, sıcakkanlı, sempatik ve basarılı
. unutulmamalıdır ki Sezen Aksu’da ilk albümünü
çıkarttığında
sadece 8 adet satmıştı. Ali Poyrazoğlu
güzel, sıcakkanlı, sempatik ve basarılı
.
.
ilk tiyatro oyununu sergilediğinde 2 kişi izlemeye
gelmişti ve ikisi de uyumuştu. bu hikayeleri kendileri
.
anlatıyorlar zaten o yüzden çok ön yargılı olmamak
lazım. İnsanlar yetenekliyse ve onu geliştirmek için
güzel, sıcakkanlı, sempatik ve basarılı
.
çaba sarf ediyorsa birazda alkışlamasını bilmek
lazım. Avrupa’da, Amerika’da böyle bir şey yok
kimse kişinin ne yaptığı, ne ettiği ile ilgilenmiyor.
İşini güzel mi yapıyor ona bakıyor. Bizde böyle değil.
.
Hep işte şarkıcı oyuncu olamaz, manken şarkıcı
olamaz ,gazeteci program yapamaz, doktor bilmem
ne olamaz . Ya olur arkadaş yetenek varsa hepsi olur,
kaldı ki şu da bir gerçek kamyon şoföründen sanatçı
oldu, İnşaat işçisinden sanatçı oldu, tezgahtardan
sanatçı oldu da niye podyumdan gelen birisi
olunca şaşırılıyor. Albümüm için çok mutluyum
yani çok güzel şekilde meyvelerini almaya
başladım. İnsanlar bide şuna çok saygı duyuyor
bunu da hissediyorum artık. Kendi yazdıklarımı
ve bestelediğimi duyunca insanlar hem şaşırıyor
hem de alkışlıyor. Babamın beğenisini kazanmak
Oxford’u bitirmek gibi bir şeydir. Çok zor beğenir
ama ilk albümümü de çok beğenmişti. Türkiye’nin
önde gelen edebiyatçılarından biri babamın dayısı
Bedri Rahmi Eyüpoğlu yani genlerde de var edebiyat,
çocukluğumdan beri yazıyorum ama çok uzun süre
yazma yeteneğimi geri plana bırakmıştım. Nerdeyse
kaybolmak üzereydi çünkü podyumda yıllarca çok
çalıştım gerçekten iyi bir ırgattım çünkü günde 5 işe
gitmek 3 şehir dolaşmak 2 ülkeye gitmek ve her gün
farklı farklı yerlerde uyanmak herkesin harcı değildi..
Şimdi de kendimi farklı yönde geliştirmek için
uğraşıyorum ve 1,5 sene içinde iki albüm çıkarmak
da ve insanların beğenilerini kazanmak da hem kolay
değil hem de güzel…
güzel, sıcakkanlı, sempatik ve basarılı güzel, sıcakkanlı, sempatik ve basarılı
. rılı
mpatik ve basa
güzel, sıcakkanlı, se
güzel,
güzel, sıcakkanlı, sempatik ve basarılı
.
sıcakkanlı, sempatik ve basarılı
lı
sempatik ve basarı
.
mpatik ve ba
sarılı
.
mpatik ve basarılı
güzel, sıcakkanlı, sempatik ve basarılı
.
sempatik
ve basarılı
.
Oldukça renkli bir kişiliğiniz var. Mankenlik, kitap,güzel,
tiyatro,sıcakkanlı,
fitness cdleri,
Tuğba
Özay’ın
diğer albüm çıkaran manken arkadaşlarından
güzel, sıcakkanlı, sempatik ve basarılı
.
farkı ne olacak?
sinema filmi derken bir de bunlara albüm çalışması eklendi?
. Bu albüm fikri nasıl doğdu?
Kendi yazdıklarımı ve bestelediğimi albümüme koyuyorum.
Albüm fikri yeni doğan bir şey değildi esasında
İlk albümümün adı “armoni” ikincisinin “üç nokta”. İlk
. yıllardır var olan bir
düşünceydi.
Hatta
ta
çocukluk
yıllarına
dayanıyor
benim
müzikle
tanışmam.
albümümde 14şarkı vardı; 12 tanesinin sözleri benimdi
lı
rı
.
sa
ba
ve
sempatikİlkokulda
korodaydım ve ilkokul, ortaokul, lise dönemlerinde hep müzikle iç birde bestem vardı. İki tanesi de babamındı.Şimdi üç
mpatik ve basarılı
içe. oldum. Bir dönem İstanbul Devlet konservatuarına gittim. Bale, gitar ve
nokta da iki remix ile birlikte 12 tane şarkı var. 8 şarkının
şan eğitimi almıştım. Fakat balede başarısız oldum. İyi yaptığım bir hareketi sözleri benim, iki tanesinin yine babamın ve 6 tanesinin
söz müziği bana ait. Demek istediğim şu kendi ürettiklerim
jürinin karşısında yapamadım. Paldır küldür düştüm o yüzden şan eğitimi
ve gitar eğitimini de yarıda bırakmıştım. Üniversitede yine konservatuarı
olduğu için çok mutluyum. İnsanlar ile ürettiğim şeyleri
kazandım. Fakat eğitimime devam edemedim. Hep böyle bir yola girip
. yarım paylaşmanın mutluluğunu yaşıyorum. İnsanlar beğendikçe
daha da bir gururlanıyorum. Bu albümde Türkiye’nin en
kalma durumu oldu. Ama şimdi üniversitelilere af çıktı biliyorsunuz. Bende
o aftan faydalandım ve gittim başvurumu da yaptım. Yani hem mektepli hem önemli müzik adamlarından biriyle çalıştım; Suat Aydoğan.
de alaylı olma durumunda ilerliyorum. Demek ki doğru zaman bu zamanmış. Yalnız şöyle bir ilginç bir şey yaşadım ilk albümde; tabii
herkes single filan beklerken ben insanları şaşırttım ve 14
26 Çünkü 1,5 sene içinde 2. Albümümü çıkardım.
basarılı
sıcakkanlı, sempatik ve basarılı
sempatik
güzel,
.
ve basarılı
sıcakkanlı, sempatik ve basarılı
sıcakkanlı,
sempatik
.
ve basarılı
Peki neden “üç nokta” ?
Çünkü albümde üç nokta adlı bir şarkım var sözleri
bana ait olan bir parça sebebi şu; üç nokta hayata
kaldığı yerden devam anlamında, acıyla sevinci
aynı anda veya belli aralıklarla hepimiz hayat boyu
son nefesimize kadar yaşayacağız herhalde. Acılarla
sevinçler kardeş olmuş durumda bu hayatta ama her
defasında şunu yapmak gerekiyor son nefesimize
kadar hayata kaldığı yerden devam etmek gerekiyor.
Noktalar koymayacağız hep üç nokta ile hayata yine
sımsıkı sarılarak devam etmek gerektiğinin bilincinde
olmalıyız. Ve şuanda çok ilginç internette bizim fan
sayfalarımızda herkes cümlelerin sonuna üç nokta
koyuyor. Tubizm diye bir felsefe çıkarıldı bizim fan
sayfalarımızda ‘Tubizm’ ve ‘Tubistler’ olarak ve
herkesin söyleminde oluşmaya başlamış.
peki bu albümde sizin favori şarkınız hangisidir?
Hepsini çok seviyorum. Her şarkı başka bir şey
anlatıyor örneğin kapıyı arala sözü müziği bana ait
olan bir şarkı var. Bu şarkı tamamen aşk şarkısı ama
hani böyle bir şehvet var içinde bir tutku var tek gece
değil bendeki sevda diyor. Çokta tutuldu beğenildi bu
parça. Üç nokta var. Mesela bu şarkıda aşkın bittiğini
farklı bir dille anlatıyor. Kaderdaşım diye bir şarkı
var. Sadece arkadaşlık üzerine kurulu bir şarkı hani
o yıllar önce dinlediğimiz arkadaş şarkısı üzerine
yıllar sonra böyle bir şarkı oldu. Tatil diye bir şarkım
var. Herkes Bodruma şarkı yazar ben Türkiye’ deki
en önemli yerlerini ve yörelerini içine kapsayan bir
şarkı yazdım. Kuşadası ,Antalya, Marmaris aklınıza
geliyor mu hiç Antalya ile Marmaris ile ilgili bir
şarkı? Bodrum desen bir sürü gelir. Ama ben hepsini
içine barındıran bir şarkı yazdım.
Şarkıları yazarken nelerden esinleniyorsunuz?
sıcakkanlı,
sempatik ve basarılı
.
Not tuttuğum her şey şarkı sözleriyle dolu yani hergüzel,
taraf şiir
şarkı
sözü kaynıyor ve birde ses kaydına aldıklarım var. Yani herhâlde
500 tane olmuştur. Bazen sadece bir cümle yazıyorum; mesela
aylar öncesinde bir cümle yazmışım aklıma düşmüş hemen onu not
almışım sonra bırakmışım. Aylar sonra ben bunu tamamlıyorum.
Bazen bir cümleyi bile hatta bir kelimeyi bile not alabiliyorum.
tik ve
l, sıcakkanlı, sempa
Neyden ilham alıyorum. Hiç belli olmuyor. Bazen suyun
güzeakışından
bazen kuşun ötüşünden bazen deniz dalgasından bazen
gördüğüm
güzel,
sıcakkanlı, sempatik ve basarılı
.
bir manzaradan bazen senin acından bazen mutluluğundan kendi
patik ve
yaşadığım sevinçten yani her şeyden yola çıkabilirim.güzel, sıcakkanlı, sem
güzel, sıcakk
Sanatçı olmanın kriterleri neler size göre?
Sanatçı üreten topluma bir şeyler veren, sadece kendi cebini dolduran değil, gerçekten
topluma bir şeyler vermeye çalışan ,söylemleri ve üretkenliği olmalıdır. Benim için onun
dışında bir de idoller var işte ekol yaratırlar giyimiyle, saçıyla, ne bilim tarzıyla o başka
bir şeydir.
Peki sizden şarkı istiyorlar mı?
Evet istiyorlar ama daha kimseye verdiğim olmadı. Seda Sayana ve İbrahim Tatlıses’e
sözüm var. Hatta İbrahim Tatlıses benim ilk albümümde 15 yılım diye bir bestem vardı
bir hapishane türküsü bu bestemi İbrahim bey söylese herhalde ben havalara uçarım,
çünkü çok muazzam seslendirir. Banu zorlu bir tane şarkımı istiyor ‘İnançsız aşklar’ diye
albüme girdiği zaman Banu ’yada onu vermeyi düşünüyorum. Birde genç isimler var ismi
duyulmamış bilinmeyen ama yeni çıkan arkadaşlar var. Bestelerimi isteyen olduğunda
tabii ki yazacağım ve vereceğimde.
Genç kızların hatta tüm kadınlarınmerak ettiği bir soru var Tuğba Özay nasıl
besleniyor? Formunu nasıl koruyor?
Birincisi Allah’a, ikincisi genlerime borçluyum ve üçüncüsü de kendime gerçekten
bakıyorum. Çok spor yapıyorum hayatım spor üzerine kurulu diyebilirim. Yani spor
yapmak benim yaşam felsefem. Öyle de olmalı. Yaşam biçimi olmalı bilinçli spor
yapmak önemli çünkü yanlış spor yaparak vücudunuzun şeklini bozabilir ve kilo bile
almaya sebep olabilirsiniz. Bilinçli spor yapan bir insanım. Yüzüyorum, uzun yürüyüşler
yapıyorum ve fitness çalışıyorum. Bir de sabah kahvaltısı benim için çok önemlidir
ama akşam yemeği çok büyük önem taşımıyor açıkçası çünkü ben vitaminimi ve bütün
ihtiyacım olan değerleri sabah kahvaltısında alabiliyorum. Bir de işte ara öğünlerde
atıştırmalarım var. Salata, taze sıkılmış meyve suları kesinlikle asitli meyve suyu filan
içmem. Ben meyve çok tüketiyorum ama bazen de kendimi şımartıyorum. Oturup iki
tabak mantı yiyorum, bir kavanoz nutella da bitiriyorum. Bunları da yapıyorum ama
dengelemek lazım. Her gün her gün bunu yaparsan olmaz. O zaman yaptığın sporunda bir
anlamı olmaz zaten.
Sağlıkla aranız nasıl?
Çok şükür hiç hastalanmam. Bir kere vitamin alan bir insanım; omego 3 hayatımdan hiç
eksik etmediğim vitamindir. İçinde enerji veren vitaminimi de kullanıyorum. Yaz kış
meyve suları, bu meyve sularının içinde kerevizden tutunda salatalık suyuna kadar bunlar
taze olacak tabiki ,zencefil, portakal, elma, greyfurt, hurma bunların karışımını içerim.
Örneğin ben kışın en soğuk havada bile kolay kolay üşütmüyorum çünkü c vitamini çok
yüklüyorum vücuduma. Nar ve pekmez mutlaka tüketirim. Ama en önemlisi check-up
yaptırırım senede bir veya 6 ayda bir. Ayrıca smear testi yaptırırım bence her kadının
smaer testini mutlaka yaptırması lazım. Bütün vücudumu kontrolden geçiririm.
Sizi örnek alanlara ne gibi tavsiyede bulunursunuz?
Herkes kendi gibi olsun. Herkes kendi gibi olmalı, kendini geliştirmeli, okumalı,
araştırmalı ve gözlemlemeli. Ayrıca insanlarla iç içe olmalı, insanla dünya kurmalı,
sevgiyi çoğaltarak paylaşmalı ve sağlıklı günler yaşamalı…
güzel, sıcakkanlı,
mpatik ve
güzel, sıcakkanlı, se
güzel,
27
Epilepsi tanısında en önemli nokta; nöbetler hakkında
verilen bilgidir. Özellikle nöbeti gören kişinin doktora
ayrıntılı bilgi vermesi önemlidir. Hasta nöbet geçirdiğinde
nöbet hakkında notlar almak hatta nöbeti kaydetmek
çok yarar sağlar. Hastanın bir nöroloji uzmanı tarafından
muayenesi yapıldıktan sonra başvurulacak ilk laboratuar
inceleme aracı; elektroensefalografi (EEG) dir.
Bu tetkik, saçlı deriye elektrotlar yapıştırılarak beyin
dalgalarının kaydedildiği bir yöntemdir. Hastanın
EEG’sinin normal olması hastanın epilepsi olmadığını
göstermez ve anormal EEG bulgusuda her zaman
epilepsi demek değildir. EEG tetkiki kısa süreli, dinamik
bir tetkik olduğundan çekim sırasında herhangi bir
anormallik ortaya çıkmayabilir. Bu nedenle; tanıya
yardımcı olmak amacı ile tekrarlayan ya da uykusuzluk,
uyku EEG çekimleri yapılabilir. Bilgisayarlı beyin
tomografisi (BBT) ve kranial magnetik rezonans
incelemesi (MRI) epilepsi nöbetlerine neden olan
olayların ortaya konmasında yardımcı olabilir.
Epilepsi tedavisinde en önemli nokta,
SARA
Hastalığı
EPİLEPSİ
Uzm.Dr. NİL YILMAZ DİNÇER
Nöroloji Uzmanı
Epilepsi nöbeti, beyindeki
hücrelerin kontrol
edilemeyen, ani, aşırı ve
anormal deşarjlarına bağlı
olarak ortaya çıkan bir
durumdur.
Halk arasında Sara
Hastalığı adı ile bilinen
Epilepsi, tüm dünyada
yaklaşık 100 kişide bir
oranında görülebilen bir
hastalıktır.
28
70 milyon nüfuslu ülkemizde her yıl 30 bin kişi
epilepsi tanısı almaktadır. Epilepsi nöbetleri her
yaşta ortaya çıkabilir ama sıklıkla çocuklar ve yaşlılar
etkilenir.
Epilepsili hastaların yaklaşık yarısında belirli bir
neden bulunamaz. Belli bir grup hastada ise; genetik
nedenler, gebelikte olabilen beyin gelişme problemleri,
doğum sırasındaki nedenler, menenjit, beyin tümörleri,
zehirlenmeler veya ciddi kafa travmaları epilepsi
nöbetlerine yol açabilir.
Epilepsi birçok kişinin düşündüğü gibi bir akıl hastalığı
değildir. Epilepsili kişinin hastalığını saklaması doğru
değildir. Epilepsi hastası nöbetleri iyi kontrol edildiğinde,
iyi yaşayabilir, eğlenebilir, çalışabilir ve toplumun aktif
bireyi olabilir.
Epilepsi hastası evlenebilir ve çocuk sahibi olabilir.
Epilepsili kadınlara planlı gebelik önerilir, bu nedenle
gebe kalmadan önce mutlaka doktoru ile görüşmelidir.
Tedavide kullanılan ilaçların çocuk üzerine değişik etkileri
nedeniyle; gebelik öncesi nöbetlerin tipine ve durumuna
bakılarak uygun ilaç ve dozu hastanın Nöroloji uzmanı
tarafından düzenlenmelidir.
Epilepsi nöbetleri, değişik tiplerde olabilir. Nöbetler;
büyük ( yaygın, jeneralize tonik-klonik, grand mal,
kasılma-çırpınma ile karakterize) ya da küçük (kısmi,
parsiyel, sadece yüz, kol ya da bacakta kasılma veya
anlamsız konuşma ve davranışlar ile karakterize)
nöbetler şeklinde ortaya çıkabilir.
nöbetleri durdurmaya yönelik olarak seçilen ilaçların
düzenli ve planlı kullanımıdır. Her beş hastadan
dördünde uygun ilaçlar seçildiğinde ve yeterli
dozda alındığında nöbetlerin kontrol altına alınması
mümkündür. Epilepsili hasta ilacını kullanarak aktif
ve başarılı bir yaşam sürebilir. Epilepsi tedavisinde
kullanılan ilaçlar; hastanın yaşına, fiziksel durumuna ve
nöbet tipine göre Nöroloji uzmanı tarafından verilmelidir.
Bilinçsizce kullanılacak ilaç, nöbetleri önlemediği gibi
istenmeyen yan etkilere de neden olabilir. Genelde
tedaviye tek bir epilepsi ilacı ile başlanmalı ve uygun
dozlarda iken kullanılan ilaç nöbetleri yeterince kontrol
altına alamıyorsa, o zaman ilaç değişimi yapılabilir veya
ikinci bir ilaç eklenebilir. Bu tedavi süresince doktorunuz
sizden ilaç kan düzeyinin ayarlanması için ve ilaç ile
ilgili olası yan etkileri araştırmak üzere gerek gördükçe
kan tahlilleri isteyecektir. Bu nedenle düzenli takibinizin
yapılması çok önemlidir. Epilepsi ilaçlarının önerilen
şekilde düzenli olarak alınması tedavinin başarısı
için çok önemlidir. Eğer tedavi ile nöbetler bir kaç
yıl (hastanın durumuna göre 2-4 yıl gibi) arka arkaya
görülmezse ve tetkik sonuçlarında ilaç kesimine engel
bir durum yoksa Nöroloji uzmanı kontrolünde ilaçların
azaltılıp kesilmesi denenebilir. Ancak ilaç
kesiminden sonra nöbet tipine göre
İlacın
değişmekle birlikte hastaların dörtte
kesilmesi,
birinde nöbetlerin tekrarlama riski
mutlaka hastayı
olduğu bilinmelidir. Nöbetler
izleyen doktor
tekrarlamazsa tedaviye son
tarafından karar
verilir, tekrarlarsa tedaviye
verilmesi gereken
yeniden başlanır. İlacın
kesilmesi, mutlaka hastayı
önemli bir
izleyen doktor tarafından karar
konudur.
verilmesi gereken önemli bir konudur.
Hiç kimse sürekli ilaç almayı istemez,
bu nedenle bir çok epilepsi hastası cerrahi tedavi
ile bu hastalıktan kurtulmak amacı ile doktoruna
başvurur. Ancak cerrahi tedaviye karar vermeden önce
hastanın nöbetlerinin tıbbi tedaviye dirençli olduğunun
gösterilmesi gerekir.
Bu nedenle, en az 2-3 uygun anti epileptik
ilacın tek tek ve beraber yeterli dozda ve
sürede kullanılması sağlanmalıdır. Bu
ilaçların nöbetleri kontrol edinceye kadar
veya kabul edilemeyen doza bağlı yan etkiler
gelişinceye kadar tedrici olarak artırılması
gerekir. Nöbetlerinin nedeninin beyinde tümör,
damarsal anormallik gibi yapısal bozukluğa
bağlı olduğu hastalarda, cerrahi tedaviye daha
erken karar verilebilir.
EPİLEPSİ HAKKINDA DİKKAT
ETMEMİZ GEREKEN KONULAR
1. Epilepsi kısa süreli nöbetler şeklinde
tekrarlayan, beyinden kaynaklanan bir
hastalıktır. Nöbetler ilaçla durdurulabilir.
2. Epileptik bir hastayı aşırı kollamaya, sosyal
yaşamdan geri bırakmaya, takip etmeye ve
gereğinden fazla ilgi göstermeye gerek yoktur.
3. Epilepsi hastalığı olan kişi aşırı uykusuz
kalmamalı, aç kalmamalı, uzun süreli ve
yakından televizyon seyretmemeli ve çok uzun
süreli bilgisayar kullanımından kaçınmalıdır.
4. Çay, kahve ve kola gibi uyarıcı içecekler
ılımlı tüketilmelidir. Alkollü içecekler, nöbet
oluşumuna yol açabileceği ve epilepsi ilaçların
etkilerini değiştirebileceği için kesinlikle
kullanılmamalıdır.
5. Yüksek yerlerin (balkon, çatı, vs) kenarında
bulunulmamalı ve nöbet geçirdiğinde riske
girebileceği yerlerden uzakta durulmalıdır.
6. Nöbetler kontrol altına alınıncaya kadar
motorlu taşıt kullanılmamalıdır.
7. Epilepsili kişi evlenebilir ve çocuk
sahibi olabilir. Epileptik kişi evlenecek
ise eşi hastalığını bilmelidir. Bayanlar
hamile kalmadan önce mutlaka doktoru ile
görüşmelidir.
8. Alınan ilaçların hastalığı tamamen
geçirmeyebileceği bilinmelidir. Ama ilaçlar
nöbet gelmemesini ya da sayısının azalmasını
sağlayacaktır. İlaçlar, düzenli ve mutlaka
önerildiği şekilde kullanılmalıdır.
9. Nöbet geçirilme sayısı ile gün ve saatleri
kaydedilmelidir ve düzenli aralıklarla doktor
kontrolüne gidilmelidir.
10. Hastalar, yanında iyi yüzme bilen birisi
olmak şartıyla denize girebilir, fakat uzun süre
denizde ve güneş altında kalmamalı, aşırı
yorulmamalıdır.
11. Anne-Babalar, çocuğunun kendini hasta
olarak görmesine ya da epilepsiyi bir özürmüş
gibi kullanmasına izin vermemelidir. Epilepsi
çalışmanıza ve işinizde başarılı olmanıza
engel olacak bir hastalık değildir.
29
NÖBET
GEÇİREN
BİR EPİLEPSİ
HASTASINA NASIL
DAVRANILMASI
GEREKİR?
!
Sakin olun, sabit ve rahat olacak bir şekilde hastayı yana
doğru yatırıp, tükürüğünün dışarı akmasını sağlayın. Rahat nefes
alması için mümkünse ağzını ve solunum yolunu açık tutun. Nöbet
sırasında yaralanmasını önleyin (başını yere vurmasını, yataktan
düşmesini önleyin. Hastayı güvenli bir yere yatırın. Çevresindeki kesici
ve yaralayıcı cisimleri uzaklaştırın). Yakasını ve varsa sıkı giysilerini
gevşetin. Eğer bilinçsiz hareketler yapıyorsa, sert olmayan hareketlerle
engelleyin. Yapay solunum ve kalp masajı uygulamayın. Nöbet anında
neler yaptığını iyice gözleyin ve bunları doktorunuza anlatın. Nöbetinin
bitmesini bekleyin ve hasta kendine gelene kadar yanından ayrılmayın.
Hastanın ağzını açmak için uğraşmayın, nöbet sırasında ilaç vermeye
çalışmayın, kendi kendinize nöbetin geçmesine yönelik bir şey
yapmayın, soğan, sarımsak, kolonya vb. şeyler koklatmayın. Uyarıcı
olduğu düşünülerek yapılan soğuk su dökme, tokat atma, ağrı verme
gibi hareketler yapmayın. Unutmayın ki, sıklıkla nöbet sonrasında kişi
yorgun, ne yaptığını bilemez haldedir, dolayısıyla bu aşamada elinizden
geldiğince sakin ve güven verici olun. Engellemeler olumsuz olabilir ama
açık bir cama veya yola doğru gitme vb hareketlere yumuşakça engel
olun. Mümkünse doktoruna bilgi verin.
Ne zaman ambulansı çağırmalıyız ?
Hasta suda nöbet geçirdiyse örneğin yüzerken; hastanın üzerinde
epilepsi hastası olduğuna dair hiçbir bilgi yoksa veya hastanın bu
nöbetinin bir epilepsi hastalığı nedeniyle geçirilip geçirilmediğini
bilmiyorsanız, kişi yaralanmışsa, gebe ise veya diyabetik ise, nöbet 5
dakikadan daha uzun süredir devam ediyorsa, ikinci nöbet, ilk nöbet
bittikten çok kısa bir süre sonra başlıyorsa, kasılmalar bittikten sonra
kişinin bilinci açılmıyorsa hemen acil sağlık kurumunu aramalıyız.
30
Lazer liposakşın nedir?
Liposakşın günümüzde hem kadın hem de erkeklerde
uygulanan en popüler estetik ameliyat olup hemen
hemen hepimizin hayatı boyunca yaşayacağı veya
yaşamakta olduğu bu güncel yağlanma probleminin
tek çözümüdür. Tanım olarak liposakşın, inatçı yağ
birikimlerinin vakumla emilerek, vücuttan yağların
uzaklaştırıldığı bir ameliyattır. Kesinlikle bir zayıflama
ameliyatı değil, bir vücut kontur düzeltme ameliyatıdır.
Lazerin lipolizde kullanılmasıyla birlikte liposakşın
alanında yeni bir sayfa açılmıştır.
Lazer liposakşının avantajları
nelerdir?
Op.Dr. M.TÜRKER ÖZYİĞİT
Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı
İnatçı Yağları ile Başı Dertte Olanlara
ÖĞLE ARASI
Kilo almanın tek sebebi aşırı yemek tüketimi, sağlıksız beslenme, düzensiz hayat tarzı olmayabilir.
Bazı insanlar ne yaparsa yapsın kilo almayı engelleyemez. Bazı insanların da kiloları normal olmasına
rağmen vücutlarının belirli bölgelerinde anormal yağ depolanmaları vardır ki zayıflamak uğruna yarı
aç yarı tok sürdürülen bir yaşam tarzında bile bu bölgelerinden kurtulamazlar. Çoğu kişide düzenli bir
yaşam tarzı, uygun diyet ve egzersize rağmen diz, karın, bel, kalça, uyluk, gıdı bölgesi gibi vücudun
belli bölgelerinde inatçı yağ birikimleri olabilir.
Genç bayanlarda bacakların dış tarafında ve/veya kalçada, dizlerin iç tarafında ve çene altında bu tür
yakınmalar olurken gebelik sonrası ise genellikle mons pubis ve alt karın bölgelerinde yağ birikimleri
kalmaktadır. Mons pubis belirginliği kadınları, özellikle plaj kıyafetleri giydikleri zaman rahatsız eder.
Orta yaş grubu ve menopoz sonrası kadınlarda yağ toplanmasına çoğu kez deri gevşemesi de
eklenmektedir ki bu deri gevşekliği klasik liposakşın ile düzeltilememektedir. Bu yaş grubunda bacak
ve kol iç yanları, alt bacak bölümü ve diz üstünde deri sarkıklığı ile birlikte yağlanma ve gövdede
arka koltuk altı çizgisinde sütyen üzerine taşar görünümde yağ birikintileri çoğu kez kaçınılmazdır. Bu
bölgelerdeki egzersiz ve diyet ile giderilemeyen yağlanma, vücut konturlarında bozulmaya, dolayısıyla
kişinin yaşamını olumsuz etkilemeye başlar.
32
Lazer liposakşının en büyük avantajı beraberinde deri
sarkıklığının da düzeltilebilmesidir. Liposakşın deride
herhangi bir germe etkisi yaratamadığı için klasik
liposakşın yapılacak bölgelerdeki deri gerginliğinin
iyi olması gerekmektedir. Özellikle kol sarkmaları, iç
uyluk bölgeleri ve gebelik sonrası alt karın bölgesindeki
hafif sarkmalar germe yapmadan düzeltilememekte ve
dolayısıyla uzun izler bırakılmaktadır. Lazer liposakşın
yönteminde ise deri sarkıklığı da düzeltilmekte ve iz
bırakılmamaktadır. Ancak bu yöntemin uygulanacağı
hastaların “postbariatrik” denilen aşırı kilo verme sonrası
durumda olmamaları gerekmektedir. Böyle durumlarda
deri sarkıklığı aşırı boyutta olup germe yapmadan
çözüme ulaşmak mümkün değildir.
Lazer ışınında kullanılan dalga boyu sadece yağ dokuya
spesifik olduğu için çevre dokulardaki hasar klasik
liposakşına göre daha az olmaktadır. Bu da daha az
kan kaybı anlamına gelmektedir. Ameliyat sonrası sıvı
elektrolit dengesi daha kolay sağlanabildiğinden daha
geniş alanlarda çalışma imkanı ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca çevre dokular daha az etkilendiği için ameliyat
nedeniyle oluşan doku ödemi ve morarma daha az
olmakta dolayısıyla sonuca daha erken ulaşılabilmektedir.
Ameliyat sonrası korse daha erken çıkartılabilmekte ve
lenf drenajına gerek kalmamaktadır. Yine lazer kanulleri,
klasik liposakşın kanüllerine göre daha ince olduğundan
ameliyat sonrası kalan izler çok daha az olmaktadır.
Lazer lipoliz, gıdı veya erkeklerde göğüs büyümesi
gibi izole bölgelerde lokal anestezi altında “öğle arası
ameliyatı” şeklinde kolaylıkla uygulanabilmekte ve
yukarıda anlatılan avantajlarından dolayı kişi aynı gün
taburcu edilebilmektedir. İş hayatına ve sosyal yaşantıya
dönüş süresi çok daha kısadır.
Ayrıca klasik liposakşın ameliyatlarının geç dönem
komplikasyonu olarak bilinen “portakal kabuğu
görünümü” bu klasik ameliyatların özellikle vücutta
derinin ince olduğu basen gibi bölgelerde kullanımını
zorlaştırmakta idi. Lazer liposakşın yönteminde ise yağ
doku daha homojen olarak işlenebildiği için ameliyat
sonrası geç dönemde yüzey çok daha düzgün olmaktadır.
Bununla beraber klasik liposakşın ameliyatı nedeniyle
oluşmuş olan yüzey pürüzlerinin düzeltimesinde de
kullanılabilmektedir. Ayrıca “selülit” görünümünde de
düzelme sağlanmaktadır.
Ameliyat sonrası :
Çalışılan bölgelerin genişliğine bağlı olarak
hasta aynı gün evine gidebilir veya 1 gece
hastanede kalabilir. Ameliyat sonrası genellikle
rahat geçer. Ağrı hissedilmez. Şişlik ve morluk
daha az oluşur. Ameliyat izleri de 2-6 ay içinde
belli belirsiz hale gelir.
Lazer Liposakşın ameliyatının riskleri :
Liposuction ameliyatı plastik cerrahide son 20
yıl içindeki en iyi buluşlardan biridir. Lazerin
liposakşın olayına girmesi ise sadece son
birkaç yıla dayanmaktadır. Uygun ortamda,
seçilmiş hastaya, kurallarına uygun olarak
uzman bir plastik cerrah tarafından yapıldığı
takdirde lazer liposakşın riski olmayan bir
ameliyattır. Ameliyat kesilerine bağlı izler
önemsizdir. Liposakşın yapılmış bölgede
deri düzensizlikleri veya sarkma, klasik
yönteme göre çok daha az oranda meydana
gelmektedir
Ameliyat öncesi
Değerlendirme :
Eğer liposakşın düşünüyorsa kişinin
atması gereken ilk adım bir plastik cerraha
danışmaktır.
İdeal hasta, normal kiloda ya da normal
kilosundan %20 fazlalığı olan ve diyet ve
egzersize rağmen bazı bölgelerindeki yağ
fazlalığından kurtulamayan, çok aşırı sarkık
cilde sahip olmayan kişlilerdir. İdeal hasta
tanımı sonuçların da ideal olacağı, sarkma ve
düzensizliklerin oluşmayacağı hasta tanımıdır.
Ancak kliniğe müracaat eden hastaların
bir çoğu bu özelliklere tam uymaz ve çoğu
zaman fazla kiloludurlar. Bu durumlarda bir
diyetisyenden desek almak tavsiye edilir.
Yaş genellikle belirleyici kriter değildir; ancak
yaşla birlikte cilt elastikiyeti azaldığından, yaşlı
kişilerde yapılan liposakşın işleminde lazer
liposakşın tercih edilmelidir.
Özellikle karın germe ameliyatlarının
vazgeçilmez uygulaması eş zamanlı yağ alma
yani liposakşındır. Cilt tonusu ve elastikiyeti
normal veya hafif-orta bozulmuş kişilerde çene
altı (gıdı) yağlarının alınması adeta bir boyun
germe ameliyatı yapılmış kadar iyi sonuç verir.
Diabet, kan dolaşım bozukluğu, belirgin kalp
ve akciğer hastalığı olanlar ve yakın zamanda
liposakşın yapılacak bölgede ameliyat yapılmış
kişiler liposakşın için çok uygun değildir.
33
LAZER
EPİLASYON
İLE İLGİLİ
SORULARINIZ
VARSA CEVAPLAR
BURADA
AMİNE TUNCEL
Estetisyen
LAZER EPİLASYON
KILLARA NE ŞEKİLDE
ETKİ EDER?
LAZER EPİLASYON
UYGULAMA BÖLGELERİ
NERELERDİR VE KAÇ
SEANS UYGULANMASI
GEREKİR?
LAZER EPİLASYON
KİMLERE YAPILIR/
YAPILAMAZ?
Epilasyonun
tanımı?
Tüylerin vücuttan
çeşitli yöntemlerle
alınmasına
epilasyon denir.
Bu amaçla
kullanılan
yöntemler
cımbız, ağda,
tıraşlama, iğneli
epilasyon, lazer
epilasyon olarak
sıralanabilir.
34
Lazer Epilasyon sedef
hastalığı ve benzeri deri
hastalığı olanlara, kalp
pili kullananlara, Sara
hastası olanlara, sivilce
hapı kullanan hastalara
uygulanamamaktadır.
Ayrıca bronzlaşmış ciltlere
de lazer epilasyon yöntemi
uygulanamamakta, ancak
cilt rengi açıldıktan sonra
lazer epilasyon yöntemi
uygulanabilmektedir. Lazer
epilasyonun gebelerde gebelik
dönemlerinin ilk üç aylık
periyodunda uygulanması ciddi
oranda risk taşımaktadır. Süt
vermekte olan annelerde lazer
epilasyon göğüs bölgesine
uygulanamamaktadır. Bu
kategorilerin dışında kalan ve
12 yaşını doldurmuş tüm kadın
ve erkelere lazer epilasyon
yöntemi uygulanabilmektedir.
Lazer Epilasyon sedef
hastalığı ve benzeri deri
hastalığı olanlara, kalp
pili kullananlara, Sara
hastası olanlara, sivilce
hapı kullanan hastalara
uygulanamamaktadır.
Ayrıca bronzlaşmış ciltlere
de lazer epilasyon yöntemi
uygulanamamakta, ancak
cilt rengi açıldıktan sonra
lazer epilasyon yöntemi
uygulanabilmektedir. Lazer
epilasyonun gebelerde
gebelik dönemlerinin ilk
üç aylık periyodunda
uygulanması ciddi
oranda risk taşımaktadır.
Süt vermekte olan
annelerde lazer epilasyon
göğüs bölgesine
uygulanamamaktadır. Bu
kategorilerin dışında kalan
ve 12 yaşını doldurmuş
tüm kadın ve erkelere
lazer epilasyon yöntemi
uygulanabilmektedir.
Lazer epilasyon
uygulamasında lazer
epilasyon uygulamasının
yapıldığı bölgedeki
kıl köklerinin hücreleri
yakılarak epilasyon işlemi
gerçekleştirilir. Kıl kökleri
hücrelerinin yakılmasıyla
kıl kökleri tekrar
büyüyemeyecek düzeyde
deforme olur. Lazer
Epilasyon uygulamasında
cilde enjekte edilen lazer
ışınları hiçbir şekilde cilde
zarar vermez, sadece
kıl kökleri hücrelerine
etki eder. Uygulanan
her lazer epilasyon
seansı ile kılların gelişimi
zayıflar, kıllar daha
seyrek bir şekilde gelişim
göstermeye başlar. Birkaç
seans düzenli olarak
uygulanan lazer epilasyon
uygulamasından
sonra kıl gelişimi en alt
seviyelere inmektedir
Lazer epilasyon
uygulamasında kullanılan
lazerlerin uygulama
süresi ve miktarı lazer
epilasyon uygulamasının
yapılacağı kişinin kıl
yoğunluğuna ve cilt
rengine göre değişkenlik
göstermektedir.
Lazer Epilasyon
da uygulama
yapılabilecek bölgeler?
Gözler özel koruma
gözlükler ile korunarak,
kaş ve göz araları
hariç tüm vücut
bölgelerindeki tüylere
uygulanabilmektedir.
Hangi çalışma prensibi
lazer epilasyon
uygulaması yapılır?
Kıllara rengini veren
melanin adlı pigment
epilasyon amacı ile
kullanılan lazer ışığını
emilimini sağlar. Oluşan
ısı kıl köküne iletilir. Isı
etkisi ile kıl kökünde
tahribat sağlanır.
Lazer epilasyonun
başarı oranı her kıl
yapısında
aynı mıdır?
Vücuttaki melanin
hedef seçildiği lazer
epilasyonda, melanin
yoğun olduğu koyu ve
kalın kıllarda başarı
oranı yüksek olmaktadır.
Vücudumuzda
melanin sadece kıl
yapısında değil aynı
zamanda cildimizin
üst tabakasında da
yer almaktadır. Kişinin
ten rengi başarıyı
etkileyen diğer bir
faktördür. Ten rengi
koyu olanlarda cildin
yüzeyel tabakasında
yer alan melanin fazla
olduğu için yan etki riski
yüksektir. Bu nedenle
lazer epilasyon amacı
ile verilen enerji de
dağılacağından başarı
oranı düşer.
Lazer epilasyonun ciltte yan
etkileri var mıdır?
Vücudumuzda cildin üst
tabakasında yer alan melanin
tarafından ışık emildiği için ciltte
yanık ve sonrasında lekelenme
olasılığı her zaman mevcuttur.
Lazeri uygulayan kişi
uygulamayı dikkatli yaptığında
ve soğutma sistemli cihazlarda
bu olasılık riski azaltılabilir.
Lazer epilasyon öncesi ve
sonrasında dikkat edilmesi
gerekenler
Lazer epilasyona
başlamadan önce kılların
alınmaması gerekir. Ağda,
cımbız ya da epilasyon
işlemleri yapılmamalıdır.
Uygulamalar devam ederken
güneşlenilmemelidir.
Uygulamalar sürecinde yüksek
faktörlü güneş koruyucu
ürünlerinin kullanılması
önerilmelidir.
ERKEKLERDE LAZER
EPİLASYON
Günümüzde erkekler de en az
kadınlar kadar dış görünüşlerine
önem vermektedirler. Bu
sebeple lazer epilasyon aşırı
tüylenmeden veya batıklardan
rahatsız olan erkeklerin tercih
ettiği bir yöntemdir.
Seanslar şeklinde yapılan lazer
epilasyonun uygulanma aşaması
açısından bayan veya erkek için
hiçbir fark bulunmamaktadır.
Erkeklerin kıl kökleri bayanlara
oranla daha kalın olmasından
sebep , erkekler bayanlara
oranla lazer epilasyonda çok
daha hızlı sonuç
alabilmektedirler .
Tüm vücut bölgelerine
uygulanabilen lazer epilasyon
sayesinde , her seans sonunda
kıllarda belirgin bir seyrelme elde
edilir, bu durum doğal ve estetik
bir görünüm sağlar.
Erkekler tarafından en çok tercih
edilen bölgeler :
-Boyun ( traş sebebi ile oluşmuş olan batıkların tedavisi amacı ile )
-Ense
-Omuz
-Sırt
-Göğüs
-Elmacık kemik üzeri
-Eller
-Koltukaltı
LAZER EPİLASYON GÜVENLİMİDİR?
Son 30 yıldır göz ameliyatlarından diş
dolgusuna kadar birçok alanda başarıyla
kullanılan lazerlerin en son kullanım
alanı epilasyon amaçlı kullanımdır. Lazer
epilasyonda herhangi bir kanserojen etki
yoktur, lazer epilasyon uygulamalarında
herhangi bir kimyasal madde veya
radyasyon etkisi görülmemektedir.
Lazer Epilasyon tedavilerinde kullanılan
lazerin ürettiği enerji belirli dalga
boyunda ışıktan oluşmaktadır. Lazer
epilasyonunda kullanılan lazerler cilde
herhangi bir zarar vermeden geçerek
kıl köklerine ulaşır ve vücutta herhangi
bir artık bırakmaz. Dolayısıyla lazer
epilasyonda kullanılan lazerler diğer
ışınlara oranla oldukça güvenlidir. Lazer
epilasyon uygulamasının güvenilirliği
ve kalıcı etkisi Amerikan Gıda ve İlaç
Dairesi tarafından da onaylanmıştır.
LAZER EPİLASYONUN AVANTAJLARI
Lazer Epilasyon tedavisinin uygulandığı
hastaların büyük bölümünde kalıcı veya
uzun dönemli epilasyon sağlanır.
Lazer Epilasyon herhangi bir yan etkisi
olmayan son derece güvenli bir tedavi
yöntemidir.
Lazer Epilasyon tedavisi sonrasında
tedavinin uygulandığı bölgede tekrar
büyüme görülse de büyüme sadece ince
ve zayıf tüyler şeklinde olur.
Lazer Epilasyon yöntemiyle
kıl dönmelerinin tedavileri de
yapılabilmektedir.
Lazer Epilasyon yöntemi cildi tahriş
etmez ciltte kalıcı bir yara izi bırakmaz.
Lazer Epilasyon yöntemi cilt enfeksiyonu
ve bulaşıcı hastalık riski taşımaz.
35
VARİS
tedavisi
için
Hastalığın Tanısı Kim Tarafından ve Nasıl Konulmaktadır?
Toplumumuzda varis hastalarının sayısının çok fazla olması nedeniyle, uygun koşullara sahip olmayan birçok güzellik
merkezi ve muayenehanede uzman olmayan kişiler tarafından hastalığın tedavisi yapılmaya çalışılmaktadır. Yeterli teknik
donanım ve acil müdahale imkanlarına bile sahip olmayan bu gibi yerlerde yapılacak her türlü girişim, hastanın hayatını
bile tehtid edebilecek çok ciddi sonuçlar doğurabilir. Varis hastalığına sahip olanlar, mutlaka bir kalp damar cerrahına
başvurmalıdırlar. Doktorunuz sizin şikayetlerinizi dinledikten sonra ayakta durmanızı isteyecektir. Bu esanada uzman
bir hekim tarafından sadece gözleme dayalı olarak yapılacak bir muayene ile hastalığın teşhisi rahatlıkla konulacaktır.
Hekiminiz gerekli gürürse sizden ayrıca bir renkli doppler ultrasongrafisi yaptırmanızı isteyebilir. Bu tetkik tedavi
planınınzın ortaya konmasında oldukça etkili olabilmektedir.
en uygun
mevsim
SONBAHAR
Op.Dr.TOLGA DEMİR
Kalp ve Damar Cerrahi Uzmanı
Y
az, birçoğumuz için heyecanla beklenen
ve göz açıp kapayıncaya kadar çabuk
geçen, yılın en güzel mevsimidir. Varis
hastaları için ise durum hiç de öyle değildir.
Onlar, yazın havaların ısınmasıyla birlikte
bacaklarındaki kötü görüntülerden dolayı
kısa etek ve mayo giymeye çekinirler.
Ayrıca havaların ısınmasıyla birlikte,
varislere bağlı yakınmaları daha da
çekilmez bir hal alır. Bu nedenle havaların
tekrar soğumasını dört gözle beklerler.
Hastalığın Belirtileri Nelerdir?
Peki ama bu sosyal izolasyon ve
psikolojik travmanın bir çözümü
yok mu? Elbette var:
Ailesinde varis olanlar özellikle
risk altındadır. Öte yandan
özellikle uzun süre ayakta duran
veya hareketsiz olarak gün boyu
oturan insanlar (öğretmen, doktor,
kuaför, polis, aşçı, sekreter,
memur vs.) daha hareketli meslek
sahiplerine göre varis hastalığına
daha sık yakalanmaktadırlar.
Diğer risk faktörleri arasında
çağımızın hastalığı olan obezite
(şişmanlık) ve kadın cinsiyet
sayılabilmektedir.
Sonbahar, her varis hastasının en iyi değerlendirmesi gereken mevsimdir.
Çünkü yaz aylarında şikayetler ne kadar fazla da olsa, uygulanacak
bir tedavi sıcak havaların da etkisiyle çekilmez bir hal alabilmektedir.
Tedavinin bel kemiği olan varis çorapları ve elastik bandajlar genellikle
soğuk havalarda daha rahat kullanılabilmektedir. Diğer yandan çorap ve
bandaj gerektirmeyen kılcal varislere cilt dışından uygulanan lazer tedavisi
bronzlaşmış bir ciltte beklenen sonuçları verememektedir. Bu nedenle
havaların soğumaya başladığı ve cilt renginizin açıldığı sonbahar ayları
varislerden kurtulmak için altın bir fırsattır.
Varis Nedir?
Çoğunlukla bacaklarda görülen toplardamarların normalin dışında genişlemesidir.
Varis Neden Oluşur?
Varisi oluşturan esas sebep bilinmese de en sık yaş ve hamilelik suçlanan nedenlerin
başında gelmektedir. İnsan yaşlandıkça toplardamarlarının elastikiyeti bozulmakta,
içlerindeki kapakçıklar gevşeyerek fonksiyonlarını yitirmektedir. Bu durum, kirli
kanın bacaklarda göllenmesine ve içinde bulundukları damarların anormal biçimde
genişlemesine yol açmaktadır. Hamilelik döneminde annenin vücudundaki kan
hacmi artmakta, fakat büyüyen fetüsün basısına bağlı olarak kanın bacaktan kalbe
dönüşü zorlanarak azalmaktadır. Bu duruma ilave olarak hormonal etkiler de damar
elastikiyetini bozmaktadır ve hamilelik dönemine ait varisleri ortaya çıkarabilmektedir.
36
Hastalıklı damarların çapına bağlı
olarak şikayetler de değişmektedir.
Çapı 1 mm civarında olan
kılcal varislerde esas şikayet
kozmetik kaygılar iken daha geniş
varislerde ağrı, kramp ve varis
ülserleri (yaralar) ön plandadır.
Hastalığın Risk Faktörleri
Nelerdir?
Tedavi Edilmeyen Varisler
Hangi Komplikasyonlara Yol
Açabilmektedir?
En sık görülen komplikasyon
sıklıkla ayak bileklerinin iç
kısımlarına yerleşen ülserlerdir.
Bu yaralar bir defa oluştuktan
sonra çok zor ve sabır
isteyen bir tedavi ile iyileşirler.
Varislere bağlı gelişebilen derin
toplardamar içi kan pıhtılaşması
hayatı tehdit edebilen bir diğer
komplikasyondur.
Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Tedavi Sonrası Varisler Tekrarlar mı?
Hastalığın tedavisi, varisin derecesine ve hastanın
şikayetlerine göre belirlenmektedir. İleride bahsedilecek olan
korunma yöntemleri ile beraber, kullanılacak bazı ilaçlar ve
uygun basınçtaki bir varis çorabı sayesinde, görüntüde bir
düzelme olmasada, tüm şikayetler ile olası komplikasyon
risklerinden kurtulabilirsiniz.
Skleroterapi, halk arasında “iğne” veya “köpük” tedavisi
olarak da bilinen bir yöntemidir. Kılcal veya orta büyüklükteki
varislerin içlerine çok küçük iğneler ile enjekte edilen
özel ilaçlar ile hastalıklı damarların tıkanması sağlanır.
Bu yöntem günümüzde uzman olmayan kişiler tarfından,
kontrolsüz olarak birçok muayenehane ve güzellik
salonunda uygulnmaktadır. Verilen ilaçların son derece
allerjik olması ve uygulama hatalarına bağlı gelişebilen kalıcı
morluklar nedeniyle bu tedavinin mutlaka bir kalp damar
cerrahı tarafından hastane ortamında yapılmasını gerekli
kılmaktadır.
Lazer yöntemleri varis hatalarında iki ayrı teknik ile
uygulanmaktadır. İlki, kılcal varislerin cildin dışından verielen
lazer ışınları ile tahrip edildiği yöntemdir. Ağrılı bir tedavi
yöntemi olasına karşın sonuçları skleroterapiye oranla daha
iyidir. Lazerin kullanıldığı diğer yöntem ise ameliyathanede
uygulanan ve doppler tetkiki ile hastalıklı olduğu saptanan
yüzeysel bacak toplardamarının bir lazer kateteri ile
kurutulduğu “Endovenöz Lazer Ablasyonu” dur. Bu
yöntemde hastalıklı damar çıkarılmadan olduğu yerde işlev
göremez bir hale getirilir. Cerrahi yöntemlere göre iyileşme
süreci daha hızlı ve ağrısızdır.
Endovenöz Lazer Ablasyonuna benzer bir yöntem de
“Endovenöz Radyofrekans Ablasyonu” dur. Bu işlemde
lazer ışını yerine radyofrekans dalgalarının oluşturduğu
ısı ile hasta damar tahrip edilerek kapatılmaktadır. Lazer
uygulamasına göre oldukça pahallı olmasına rağmen
komplikasyon riski oldukça az, başarı oranı da çok yüksektir.
Modern cerrahi girişim, uzun yıllardan beri uygulanan en
eski tedavi yöntemidir. Son 5 yılda lazer ve radyofrekans
yöntemlerinin uygulanmaya başlamasıyla popülerliği
giderek azalmıştır. Ancak, cerrahi girişim maliyetinin oldukça
düşük olması nedeniyle, ülkemizde bu yöntemin uzun yıllar
boyunca tercih edileceğini düşünmekteyiz. Bu uygulamada,
ayak bileği ile kasık bölgesine yapılan kesiler ile hastalıklı
damar bulunmakta ve iki kesi arasından cildin altından
(damarın içinden) ilerletilen bir klavuz tel yardımı ile bu
damar çekilerek çıkartılmaktadır. Lazer ve radyofrekans
yöntemlerinde hasta aynı gün eve gönderilip, ertesi gün işe
başlarken, modern cerrahi uygulanan hastalar en az 1 gece
hastaneden yatmakta ve 2-3 gün işten uzak kalmaktadırlar.
Tedavi öncesinde hastanın
uzman hekim tarafından çok iyi
değerlendirilmesi ve gerekli görülmesi
durumundan doppler tetkikiyle derin
toplardamar sisteminin incelenmesi çok
önemlidir. Ancak bu şekilde hastalığın
ileride tekrarlayıp tekrarlamayacığını
saptamak mümkün olabilir. Doğru ve
başarılı bir tedavi sonrasında gerekli
konunma önlemlerine de uyan bir
hastada derin toplardamrı sisteminde
de bir bozukluk saptanmamışsa
hastalığın tekrarlama olasılığı oldukça
düşüktür.
Varislerden Nasıl Korunuruz?
Hiçbir koruyucu yöntem varislerin ortaya
çıkmasını tamamen durduramaz. Ancak,
kan dolaşımının düzenlenmesi ve bacak
kaslarının çalıştırılması esasına dayanan
koruyucu yöntemler, yeni varislerin
ortaya çıkmasını büyük oranda azaltır.
Düzenli egzersiz yapmak, dengeli bir
kiloya sahip olmak, yüksek lif – düşük
tuz oranına sahip bir diyet uygulamak,
yüksek topuk – dar pantolon giymemek,
gün içerisinde imkan dahilinde bacakları
yükseğe kaldırmak ve oturma – ayakta
durma pozisyonlarını sık sık değiştirmek,
sadece bu hastalığa sahip olanların değil,
bu hastalıktan korunmak isteyen herkesin
uyması gereken kurallardır.
Unutmayın..!
Sağlıklı bir bacak ancak sağlıklı
bir vücuda sahip olmakla elde
edilebilir. Onun için bu sonbaharı
sağlık defterinize yeni bir sayfa
açarak karşılamaya ne dersiniz?
37
SORULARLA
GEBELİKTE AYRINTILI
ULTRASON
MUAYENELERİ
Op.Dr.ALTAN CEBECİ
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Perinatoloji Yan Dal Uzmanı
Gebelerde Ayrıntılı Ultrason Muayenesi nedir? Kimler tarafından yapılır?
‘’Ayrıntılı Ultrason’’, ‘’Detaylı Ultrason’’ veya ‘’İkinci Düzey Ultrason’’ olarak anılan muayenenin, normal gebelik
takibi sırasında yapılan ultrason muayenelerinden farkları şunlardır: Yüksek görüntü kalitesine sahip, Doppler,
Renkli Doppler, 3 ve 4 Boyutlu görüntüleme yetenekleri olan gelişmiş ultrason cihazı kullanılır. Daha fazla zaman
ayrılarak anne karnındaki bebeğin tüm organları mümkün olan en yüksek ayrıntı düzeyinde incelenir. Bu inceleme
riskli gebelikler, doğumsal sakatlıklar ve hastalıklar konusunda özel eğitim ve tecrübeye sahip Perinatoloji
Uzmanları tarafından yapılır ve inceleme sonucunda yazılı bilgilendirme ve önerileri içeren rapor düzenlenir.
38
‘’İki Boyutlu Ultrason’’, ‘’Renkli Ultrason’’, ‘’Üç ve
Dört Boyutlu Ultrason’’ kavramları ne anlama gelir ?
Tüm ultrason cihazları iki boyutlu görüntü üretir,
bu görüntüler farklı yön ve açılardan alınan organ
kesitleridir (limonu bıçakla kesip kesit yüzeyine
bakmaya benzetilebilir). Bu görüntüler genelde
siyah-beyaz ve gri rengin tonlarında gösterilir. Tıbbi
muayenede en çok bu görüntülerden yararlanılır ve üst
düzey ultrason cihazlarda 1-2 milimetrelik ayrıntılar bile
izlenebilir.
‘’Renkli Ultrason’’ tanımı yanlış bir tanımdır. Doğrusu
‘’Renkli Doppler’’ dir. Ultrasonla anne karnındaki
bebeğin rengi görüntülenemez. Renkli Doppler
teknolojisinin yardımı ile gebenin rahim damarlarında,
bebeğin kan damarlarında ve kalbindeki kan akımları
görüntülenir ve değerlendirilir. Bu teknoloji ile bazı
damar ve kalp oluşum hataları ve bebek gelişme
bozukluklarının nedeni araştırılır.
‘’Üç Boyutlu Ultrason’’ – gelişmiş ultrason cihazlarında
bilgisayar programı tarafından binlerce iki boyutlu
görüntü birleştirilerek üç boyutlu görüntü elde edilir. Üç
boyutlu görüntülerin ayrıntıları iki boyutlu görüntülerin
ayrıntılarından oldukça az olmakla birlikte, ‘’Üç Boyutlu
Ultrason’’ normalde elde edilemeyecek kesitlerin
alınmasına ve bebeğin vücut yüzeyinin herkesin
anlayabileceği şekilde gösterilmesine olanak verir. Üç
boyutlu görüntülerin ‘’canlı’’ izlenmesine ‘’Dört Boyutlu
Ultrason’’ adı verilir. Üç ve dört boyutlu görüntüleme
tıbbi olarak her zaman gerekli değildir, fakat özellikle
bebeğin yüzünün görüntülenmesi ailelere duygusal
anlar yaşatır. Bebek yüzünün ten renginde gösterilmesi
üç boyutlu görüntülerin halk arasında yanlış olarak
‘’Renkli Ultrason’’ olarak adlandırılmasına yol açabilir.
Anne karnındaki bebeğin yatış pozisyonunun uygun
olmaması, suların az olması ve gebenin kilolu olması
üç ve dört boyutlu görüntülemeyi engelleyebilir.
Ayrıntılı ultrason muayenesi sırasında İki Boyutlu
görüntüleme, Doppler ve Renkli Doppler, Üç ve Dört
Boyutlu görünteleme türlerinin hepsinden yararlanılır.
Ayrıntılı ultrason muayenesiyle hangi sorunlar
anlaşılabilir?
Ayrıntılı ultrason muayenesiyle anne karnındaki bebeğin
büyümesi ve gelişmesinin yanında vücut ve organ yapıları
sakatlıklar (anomaliler) veya doğumsal hastalık şüphesi
uyandıran bulgular (belirteçler) açısından incelenir.
Sakatlıklar bebeğin vücut ve organ yapılarında olabilen ciddi
oluşum kusurlarıdır. Bunlara örnek olarak belkemiğinde
açıklık olması, beyin boşluklarının aşırı sıvı toplaması, kol,
bacak yokluğu, ana damarların kalbe hatalı bağlanmış
olması gibi sorunlar sayılabilir. Canlı doğacak olan her
yüz bebekten üçü büyük bir yapısal oluşum kusuru taşır.
4. - 5. gebelik ayları arasında yapılan ayrıntılı ultrason
muayenesiyle yapısal oluşum kusurlarınn %90’i saptanabilir.
Belirteçler normal bebeklerde de görülebilen, fakat genetik
veya enfeksiyon hastalığı olanlarda daha sık izlenen fiziksel
özelliklerdir. Örneğin, beyin boşluklarının hafif genişlemesi,
burun kemiğinin görülememesi veya küçük ölçülmesi, ense
cilt kalınlığının artmış olması, elin küçük parmağında orta
kemik eksikliği, ayak başparmağının diğer parmaklardan
ayrık durması gibi bulgular normal bebeklerde de görülebilir,
fakat aynı zamanda bunlar Down Sendromu olarak
adlandırılan doğumsal zeka geriliğine sahip bebeklerde
daha sık izlenen belirteçlerdir.
Ayrıntılı Ultrason Muayenesiyle hangi sorunlar
anlaşılamaz?
Yapısal kusurların tanınma olasılığı boyutuyla ve
yerleşimiyle ilgilidir. Küçük boyutlu yapısal sorunların
çoğunun ultrasonla tanınması mümkün değildir. Kaka
deliğinin oluşmaması (anal atrezi), yemek borusunun
tıkalı oluşması (özofagus atrezisi), burun deliklerinin tıkalı
olması (koanal atrezi), yumuşak damağın yarık olması,
bağırsaklarda tıkanıklık olması, cinsel organlarda küçük
şekil bozukluklarının olması tanınamayanlara örnek olarak
verilebilir. Bunun yanında, gebelik haftasının uygun
olmaması, gebenin aşırı kilolu olması, bebeğin anne
karnında duruşunun uygun olmaması, bebeğin sularının
az olması gibi faktörler ultrason incelemesini olumsuz
etkilerler ve olası sorunların saptanmasını engelleyebilirler.
Bebeğin vücut ve organ yapılarının ultrason görünümünü
etkilemeyen doğumsal hastalıklar ultrasonla tanınamaz.
Doğumsal zekâ geriliği, görme veya işitme bozukluğu, kan
hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları, metabolik hastalıklar
(doku veya vücut kimyası hastalıkları) ultrasonda belirti
vermeyebilir. Bu tür hastalıkların çoğunun gebelik sırasında
herhangi bir tetkikle tanınması mümkün değildir. Bazıları
bebeğin eşinden alınan parça, bebeğin çevresinden alınan
su veya kordon damarından alınan kandan tetkik yapılarak
anlaşılabilir.
Ayrıntılı Ultrason Muayenesi Gebeliğin hangi
döneminde yapılır?
Ayrıntılı Ultrason Muayenesi için gebeler genellikle gebeliği
izleyen doktorlar tarafından yönlendirilir. Sakatlık şüphesi,
suların azalması veya artması, gelişme geriliği şüphesi gibi
durumlarda bu muayene herhangi bir gebelik haftasında
istenebilir. Özel bir sorun şüphesi olmadan, her ihtimale karşı
ayrıntılı ultrason muayenesi yapılacaksa, bebeğin yapılarının
en ayrıntılı görülebildiği 20. – 22. gebelik haftaları (4,5 – 5.
ay) arasındaki dönem tercih edilir. Bunun yanında birçok
ciddi doğumsal sakatlık bebeğin oluşum dönemi bitince
(gebeliğin ilk üç ayı dolunca) ayrıntılı ultrason muayenesinde
teşhis edilebilir ve aynı zamanda bebek en önemli Down
Sendromu belirteçleri açısından incelenebilir.
Gebeliğin 11 – 14 haftaları arasında yapılan Ayrıntılı
Ultrason Muayenesi Birinci Trimester Anomali ve Down
Sendromu Taraması olarak adlandırılır. Yapısal kusurların
erken tespitine önem veren ve en güvenilir Down Sendromu
taramasını yaptırmak isteyen aileler Birinci Trimester
Tarama’yı tercih etmelidir. Birinci Trimester Tarama’da
bebeğin yapıları çok yüksek ayrıntıda incelenemediği için
bu taramayı yaptıran gebelerin 20. – 22. gebelik haftaları
arasında ayrıntılı ultrason muayenesi tekrar önerilir.
Ayrıntılı Ultrason Muayenesinin anne karnındaki bebeğe
zararı olabilir mi ?
Ultrason 50 seneyi aşan süredir anne karnındaki bebeklerin
muayenesi için kullanılmaktadır. Bugüne kadar zarar
gören herhangi bir bebek rapor edilmemiştir. Yine de
ultrason muayenesinin mümkün olan en kısa süre içinde
bitirilmesi önerilmektedir. Eğlence amaçlı ve bebeği görme
merakından ultrason muayenesine girilmemelidir. Aileler
özellikle üç boyutlu yüz görüntülerini merak eder. Ayrıntılı
Ultrason Muayenesi sırasında bu tür görüntülemeye
birkaç dakika ayrılabilir, fakat her bebeğin pozisyonu bu
görüntülerin elde edilmesi için uygun olmayabilir – bu
durumda muayene uzatılmamalıdır.
39
Boyun fıtığı ile birlikte olursa çift tuzaklanma denir
ve her ikisininde aynı anda tedavisi gerekir.
* Tenosinovit: Koldaki adelelerin kılıfının zorlama
veya romatizmal sebeplerle şişmesi sonucu ortaya
çıkar. Bölgesel ağrılarla seyreder .
Boyun Fıtığı ve Tedavisi
Boyunda 7 adet omur cismi bulunur. Bel omurlarından tek farkları, daha
küçük olmalarıdır. Her omurga arasında yastıkçık dediğimiz kıkırdaklar
mevcuttur. Bu kıkırdak yapının yırtılarak, omurga içinde seyreden omurilik veya
kola dağılan sinirlere baskı yapması sonucu oluşan hastalığa boyun fıtığı denir.
H
astada şiddetli bir boyun ağrısıyla
birlikte kola yayılan ağrı, uyuşma
mevcuttur. Zamanla yırtılan kıkırdak
sinirlere baskı yaparsa kolda kuvvetsizlik,
omuriliğin kendisine de bası yaparsa tüm
vücutta hareket kusurları ortaya çıkabilir.
Hastalığın çok ileri dönemlerinde yatağa
bağımlı hale gelen hastalara rastlanır.
* Baş öne eğik olarak uzun süreli çalışma,
Masa başı işleri.
* Özellikle emniyet kemeri takmadan araba
kullananlarda ani fren yapılması veya trafik
kazası.
* Geçirilmiş boyun travması, spor
yaralanmaları.
* Osteoporoz.
Boyun fıtığında risk faktörleri
* Boyun omurları arasındaki kıkırdağın
dejenerasyon dediğimiz yıpranması
* Ani ve güçlü boyun hareketleri. Ağır
kaldırmak, ani ters dönüşler.
Boyun fıtığı ile karışan hastalıklar:
* Fibromyositis: Sık tekrarlayan boyun ve
bel adelelerinin spazmıdır. Halk arasında
adele romatizması olarak bilinir.
40
Op.Dr. METİN ÖZTÜRK
Beyin ve Sinir Cerrahi Uzmanı
* İmpigman Hastalığı: Omuz
ekleminin sertleşmesi ve kola yayılan
çok şiddetli ağrıyla seyreder. Hastalık
özellikle geceleri daha şiddetli ağrı
yapar.
* Sinir Tuzaklanmaları: Omurilikten
çıkarak dağılan sinirlerin kolda belli
noktalarda sıkışmasıdır. En iyi bilineni
El-Bilek Kanalı Hastalığı olup, orta
yaşı geçmiş özellikle kadınlarda veya
bilek kuvveti gerektiren herkeste
geceleri kolun tamamına yayılan ağrı
ve uyuşmalardır.
Boyun fıtığının tanısında kullanılan yöntemler:
Klinik muayene, Servikal MR, Servikal BT, EMG.
Klinik muayene ve Servikal MR mutlaka yapılmalıdır.
EMG sinir tuzaklanmalarını ayırmada gerekirse
kullanılır.
Boyun fıtığının evrelemesi
Bel fıtığı tanısı olan hasta aşağıdaki klinik durumdan
herhangi birinde olabilir.
1- Şiddetli boyun ağrısı veya kola vuran ağrı.
2- Orta düzeyde sık tekrarlayan ağrılar.
3- Ağrıyla birlikte kolda kuvvetsizlik veya uyuşma
gibi sinir hasarı bulguları.
4- Ağrıyla birlikte kollar ve ayaklarda kuvvetsizlik ve
uyuşma.
5- Kollar ve ayaklarda giderek artan güç kaybı ve
uyuşma, ağrı ön planda olmayabilir (Tekrarlayan
boyun fıtığı ataklarını takiben omurilik kanalında
kireçlenmeye bağlı daralma).
Evrelemeye yönelik tedavi prensipleri
Evre 1-2 de öncelikle ilaç tedavisi, boyunluk
kullanımı, fizik tedavi denenir. Bu dönemde
hastalığın iyileşmesi, bu tedavilerle yırtılan disk
dokusunun içeriğindeki su miktarının istirahat
ve ilaçlarla azaltılmasına yöneliktir. Bu süre 1 ay
içinde gerçekleşmelidir. Bir ayı geçen konservatif
tedaviye rağmen düzelmeyen hastalar, cerrahi
tedaviye adaydır. Çeşitli tip boyunlukların hepsinin
amacı; Başın boyun omurlarına olan basıncını
azaltmak ve boynu hareketsiz tutarak istirahat ve
iyileşmeyi sağlamaktır. Evre 3-4-5 de omurilik ve
sinir dokusundaki hasar artmadan cerrahi tedavi
uygulanmalıdır. Sinir dokusundaki ileri derece
hasarlar cerrahi tedaviyle düzeltilemez. Bu sebeple
uyuşma , kısmi felç gibi bulgular saptanırsa erken
dönemde ameliyat başarı sağlar.
Boyun fıtığının cerrahi tedavisi, Servikal
Mikrodiskektomi
Cerrahi tedavinin amacı, omurilik ve sinir dokusuna
olan basıyı kaldırmaktır. Böylece hastanın,
ağrısının geçmesi, uyuşma-kuvvetsizlik gibi
bulgulardan kurtulması sağlanır. Uygun zamanda
ve tecrübeli ellerde yapılan bu girişimler çok iyi
sonuç verir. Bu gün için kullanılan yegane yöntem
servikal mikrodiskektomidir. Bazı hastalarda,
mikrodiskektomiyle beraber, çıkartılan kıkırdağın
yerine vücuttan alınan bir kemik veya sentetik
protezlerde uygulanır.
Servikal mikrodiskektominin avantajları:
* Ameliyata bağlı doku hasarının,kan kaybının ve
enfeksiyon riskinin en az olması.
* Mikroskop altında yırtılan kıkırdağın tam olarak
çıkartılabilmesi.
* Ameliyat sonrası ağrı ve hareket kısıtlamasının
olmaması.
* Hastanın kısa sürede evine ve işine dönebilmesi.
Boyun fıtığı ameliyatında pozitif faktörler
* Hastanın mevcut şikayet ve bulgularının çekilen
MR ile uyumlu olması.
* Omurilik veya sinir dokusunda kalıcı hasar
oluşmadan cerrahi müdahale zamanlaması.
* Diabet, hipertansiyon, sigara kullanımı gibi risk
faktörlerinin olmaması.
* Ameliyattan sekonder kazanç dediğimiz , psikolojik
beklentiler olmaması.
* Ameliyat öncesi ve sonrası tedavi prensiplerinin
hekim-hasta ilişkisi çerçevesinde , güvene dayalı
olarak anlaşılması.
* Cerrahın konu hakkındaki tecrübesi, gerektiğinde
servikal füzyon dediğimiz kemik veya protez
uygulamasını aynı seansta yapabilmesi.
Ameliyat Genel anestezi altında, boynun ön yüzü,
tercihen sağ taraftan uygulanır. Omurga ön yüzüne
varan cerrah, skopi kontrolüyle istenilen omurga
mesafesine ulaşır. Bu andan itibaren mikroskop
kullanarak iki omurga arasındaki kıkırdağı
temizlemeye başlar. En sonunda, sinire veya
omuriliğe bası yapan yırtılmış kıkırdak kısımdan
alınarak, bası kaldırılır. Bu andan itibaren kemik veya
protez greft kullanımı yırtılan kıkırdağın omurgada
yaptığı hasara bağlı olarak uygulanır. Yumuşak fıtık
dediğimiz ve omurgada kireçlenmelere yol açmamış
boyun fıtığında bu işlem gerekli değildir. Omurgada
kireçlenme yapmış boyun fıtıklarında füzyon
dediğimiz protez uygulamasının yapılması gerekir.
Ameliyat sonrası hasta 3 saat sonra ayağa kaldırılır,
akşam üzeri eve gönderilir.
41
uğu
ld
o
n
e
d
e
n
in
’n
e
it
z
e
Ob
sağlık problemleri:
Böbrek
Proteinüri
Metabolik-Endokrin
Lipid bozuklukları
(yağ oranlarında bozukluk)
İnsülin direnci
Diyabet (Şeker hastalığı)
Ürik asit artışı (Gut)
Değişmiş dolaşan seks
steroidleri
Testesteron düşüklüğü
Polikistik over sendromu
Meme kanseri
ONLARIN
MESLEĞİ BU
YA SİZİN?
Mide-Bağırsak-Karaciğer
Hiatus hernisi (fıtık)
Safra taşları
Yağlı karaciğer ve siroz
Bağırsak kanserleri
Doç.Dr.KENAN İLTÜMÜR
Kardiyoloji Uzmanı
Çağımızın hastalığı:
OBEZİTE
(ŞİŞMANLIK)
B
eslenme insanın başta gelen ve içgüdü
şeklinde benliğine kazınan doğal bir
ihtiyacıdır. Doğum ile beraber organizma
devamlı büyüme ve gelişme göstermektedir.
Büyüme ve gelişme için ise enerji gerekmektedir.
Enerji tüketimi için dışarıdan enerji veren besinlerin
alınması şarttır. Yeterli enerji alınmazsa organizma
kendinden harcamaya yani yıkıma ve duraksamaya
girer ki, bunun sonucunda ciddi problemlere neden
olan kaşeksi (aşırı zayıflık) meydana gelir. Bunun
aksi durumu ise, yani aşırı şekilde besin alınıp yeterli
enerji tüketilmezse bu defa da obezite, yani şişmanlık
meydana gelir.
42
Kas iskelet sistemi
Osteoartrit
Sinir sıkışması
Solunum sistemi
(Akciğerler)
Solunum güçlüğü
Uyku apnesi (uykuda
solunumun durması)
Obezite hipoventilasyon
sendromu
Deri
Obezite günümüz dünyasında o kadar
yaygınlaşmış ki, kötü sağlığın en önemli
katılımcısı olarak kötü beslenme ve bulaşıcı
hastalıkların yerini almaya başlamış ve
bunun sonucunda gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkelerde major bir sorun olmaya devam
etmektedir. Eğer gerekli önlemler alınmazsa
obezite çok yakında ciddi problemlere neden
olacaktır. Günümüzde üç insandan biri yanlış
ve zararlı beslenmenin yarattığı şişmanlığın
ve bunun neden olduğu hastalıklardan dolayı
hayatını kaybetmektedir. Şişmanlığın nedeni
çok basittir. Her ne kadar istisnalar olsada
kişinin aldığı kalori, tükettiğinden fazla ise bu
fazlalık yağ olarak vücutta birikir. Besinlere
rahat ulaşılabilme, uygunsuz beslenme ve
fiziksel aktivitedeki azalma obezitenin ana
nedenleridir. Aslında obezite atalarımızın
bize bıraktığı genlerle bugünün toksik
denebilecek ortamı arasındaki uyumsuzluğun
bir sonucudur.
Günümüzde bir çok tezat olayı beraber
yaşamaktayız. Ancak bazen bu tezat
durumların sonu benzer olabilmektedir.
Akantozis nigrigans
Lenfödem (vücutta
şişlik)
Ter döküntüleri
Psikolojik
Depresyon
Genito-üriner
Hematopoetik sistem
(Kan)
Endometriyal kanser
Prostat kanseri
Stres inkontinans
Pıhtılaşmaya eğilimin
artması
Kalp damar hastalıkları
Hipertansiyon
Kalp yetmezliği
Kalp damarlarında tıkanıklık
Beyin damarlarında tıkanıklık, inme
Varis
Toplar damarlarda pıhtı
Obezite ve kaşeksi yani ‘’şişmanlık ve aşırı
zayıflık’’ birbirlerinin tersi olarak görünselerde
sonuçları bakımından birbirlerine benzerler.
Şöyleki; aşırı zayıf bir birey yeterli kalori
alamadığından vücut direnci düşmekte ve
vücut metabolizması bozulmaktadır, sonuçta
ölüme kadar giden bir serüven başlamaktadır.
Şişman bir birey ise, metabolizmanın
bozulması ile lipid bozuklukları, kalp damar
hastalıkları, şeker hastalığı, solunum
sistemi hastalıkları ve diğer bir çok hastalık
insidansında artış görülür. Sonuçta
günümüzde insanların sağlık problemleri
‘’ya çokluktan ya da yokluktan’’ meydana
gelebilmektedir.
Obezite kişilerde farklı şekillerde
görülebilmektedir. Tanım olarak ; genel
obezite veya santral obezite, elma tipi yada
armut tipi, kadın tipi yada erkek tipi obezite
şeklinde tanımlamalar yapılmaktadır. Bu
ayrımın yapılmasının asıl nedeni santral
bölgede lokalize olan obezitenin daha riskli
olduğundandır. Yani erkek tipi, elma şeklinde
veya santral obezite olarak bilinen ve bel
çevresinde kendini gösteren şişmanlık en
tehlikeli olandır. Zira yapılan araştırmalarda
bel çevresinin artışı; kalp damar hastalıkları
başta olmak üzere insülin direnci (şeker
hastalığı), hipertansiyon, lipid bozuklukları,
kas-iskelet sistemi hastalıkları gibi bir çok
olumsuz duruma neden olmaktadır. Genel
obezite tipik olarak vücut ağırlığını boya
göre tanımlayan vücut kitle indeksi(VKI) ile
ölçülürken, santral (abdominal) obezite ise
bel çevresi ile ölçülür. Yani kişinin kendisi dahi
basit ölçümler yaparak kendi risk durumunu
ortaya çıkarabilir.
Obezitenin hem bağımsız olarak hem
de diğer hastalıklarla ilişkili olarak bir çok
sağlık sorununa neden olabilmektedir (Tablo).
Özelde kalp damar hastalıkları, diyabet
(şeker hastalığı), bazı kanser türlerinde
artış (kolon kanseri gibi), uyku apnesi,
hipertansiyon, büyük ve küçük eklemlerde
osteoartrit ile ilişkilidir. Obezite bir çok sistemik
komplikasyonla ilişkili olup bazı hastalıkların
alevlenmesine de neden olabilmektedir. Safra
kesesi hastalığı kilo artışına paralel olarak
insidansı artar, karaciğer yağlanması da
keza kilo ile paralel olarak artmaktadır. Bazı
kanser türlerinin obezlerde daha fazla olduğu
gösterilmiştir. Erkeklerda kalın bağırsak,
safra kesesi ve prostat, kadınlarda meme ve
endometriyum kanseri artış göstermektedir.
Kadınlarda obezite kısırlık ve adet
düzensizlikleri ile de ilişkilidir.
43
Obezitenin tedavisi aslında çok basittir. Bilindiği gibi alınan kalori tüketilen kalori’den daha fazla olunca bu fazlalık yağ
olarak vücutta birikmektedir. İşte bu denge iyi sağlanırsa kişilerin obez olması engellenir. Obez olan bir bireyde eğer
zayıflamak istiyorsa aldığı kaloriden daha fazlasını tüketmelidir. Sonuçta alınan besin ve kişinin hareket durumu kilo
verme üzerinde etkili iki faktördür. Bu durumda aldığımız besine dikkat ederek ve eğzersiz yaparak istediğimiz kiloya
kavuşabiliriz. Obezitenin tedavisi multidisipliner olarak devam etmelidir. Kişi önce durumunun farkında olmalı ve taşıdığı
riski iyi algılamalıdır. Obezitenin sadece kozmetik açıdan bir problem yaratmadığını, bunun dışında biraz önce belirttiğimiz
bir çok hastalığa neden olduğunu iyi kavramalıdır.
Tedavi basit yaşam
şekli değişikliğinden
cerrahi
operasyonlara
kadar geniş bir
yelpazede karşımıza
çıkmaktadır. Diyet ve
davranış değişikliği
ile beraber
eğzersiz obezitenin
tedavisinde en
etkili, en ucuz ve en
zararsız olanıdır.
Hipokrat’ın şu sözü aslında her şeyi ifade etmektedir:
‘’İlacınız yemekleriniz, yemekleriniz ilaçlarınız olmalı’’.
Günümüzde artık hangi besin maddelerinin zararlı,
hangilerinin faydalı olduğu iyi bilinmektedir. Her ne kadar
yapay maddeler artmış olsada ‘’Akdeniz tipi beslenmenin’’
sağlık ve obezite üzerinde olumlu etki sağladığı bilinmektedir.
Vücudumuza yağ olarak depolanacak olan yağlı ve yağa
dönüşümü kolay (karbonhidratlar gibi) gıdaları ölçülü
tüketmeliyiz.
Diyet obezitenin tedavisinde oldukça etkili olmasına
rağmen, uygulanan yanlış öneriler (tıp alanı dışında bilimsel
gerçekçilikle uyuşmayan bir çok öneri; basında sıklıkla
rastlanan X diyeti, Y diyeti …) bazen yarar yerine zarar
verebilir. Şöyleki kilo kaybı uzun döneme yayılmalı ve kişiler
bunun farkında olarak geri almamalıdır. Bir sigara tiryakisi
gibi kilo bir alınıp bir verilmemelidir. Bunu kendi yaşam biçimi
olarak yaşamı boyunca sürdürmelidir.
Eğzersiz yine en basit ve en zararsız olanıdır. Ancak kimin
nasıl, ne zaman ve ne kadar eğzersiz yapması gerektiğini
iyi bilmelidir. Örneğin yaş ilerledikçe ağırlık çalışmaları
gibi izometrik eğzersizler zararlıdır. Oysa izotonik egzersiz
dediğimiz tempolu yürüyüş, hafif koşu, yüzme, bisiklete
binme gibi sporlar ise oldukça faydalıdır.
44
Diyet ve eğzersiz gibi basit önlemler dışında, çok
ciddi kilolularda ilaç tedavisi veya cerrahi tedaviler de
uygulanabilmektedir. Son dönemlerde basında sıkça
gündeme gelen mideye kelepçe olayı bunlardan biridir.
Bağırsaklar arası by-pass yapılması, yağların aldırılması
da diğer yöntemlerdendir. Ancak unutmamak gerekir ki, her
türlü girişimin bir yan etkisi de bulunmaktadır. Dolayısıyla şu
soruyu soramadan edemeyeceğim: Diyet ve egzersiz gibi çok
basit ve zararsız iki durum varken, insanlar neden kendine
dikkat etmiyor ve cerrahi gibi komplike girişimlere maruz
kalmayı göze alıyorlar?
Aslında obez bireyler çoğunlukla belli dönemlerde aldıkları
kiloları verdiklerinden bahsederler. Ancak asıl problem
kısa dönem sonra kaybedilen kiloların geri alınmasıdır. Bu
nedenle başarılı bir kilo verme sürecinden sonra bireyin
azalttığı kilonun idamesini sağlamak için gerekli eğitim
sağlanmalıdır. Yayınlanmış bilimsel verilere göre duyarlı
yeme, fizik aktivite ve davranış yöntemlerinin desteğinin
bir kombinasyonun uzun dönemde en başarılı yöntem
olduğudur.
Tıbbın her alanında olduğu gibi, önlem tedaviden daha kolay
ve daha ucuzdur. Yani öncelikle kilomuzu muhafaza edip kilo
almamalıyız.
r
o
y
i
l
i
b
ı
r
a
l
n
u
b
?
z
u
n
u
d
muy
Ayakkabı alırken nelere dikkat etmeliyiz?
Dar kalıplı, üstü basık, sivri burunlu, yüksek topuklu ayakkabılar tercih
edilmemelidir.
Ayakkabınızın topuk yüksekliği 2,5 cm olmalıdır. 5 cm’den yüksek yada çok
düz babet tarzı ayakkabıları tercih etmeyin.
Ayağınızın hava almasına izin veren ayakkabılar tercih edilmelidir.
Naylon ve benzeri ayakkabılardan kaçınmalısınız.
Ayakkabı alırken her iki ayakkabıyıda denemelisiniz ve ayakkabılarınızla bir
süre mağaza içinde dolaşmalısınız.
Ayak numaranızı yaşınız ilerledikçe aralıklı olarak kontrol etmelisiniz.
Ayakkabılarınızı akşam saatlerinde almayı tercih etmelisiniz.
Ayak bileği burkulmalarını önlemek için yüksek topuklu tercih etmemelisiniz.
Ayakkabının iç kısmı çok sert ve kaygan olmamalıdır.
Kesinlikle ayakkabınızın açılıp ayağınıza uyabileceğini düşünmemelisiniz.
Ayakkabınızın uzunluk ve genişliği ayaklarınızla orantılı olmalıdır.
Ayakkabının boyu en uzun parmaktan 1-1,5 cm uzun, ayakkabı genişliği
parmaklar ayakkabı içinde rahat hareket edecek şekilde olmalıdır.
Gün içerisinde yapmış olduğunuz etkinliğe göre ayakkabı türünü seçiniz.
Deri ayakkabılar bütün aktiviteler için iyi bir seçimdir.
Her gün aynı ayakkabıyı kullanmayın
Ağrılarınızı hafife almayın uzman hekimlere başvurun.
Okul Çantaları ile ilgili bilinmesi gerekenler
Sırt çantaları ve içindeki ağırlıkların toplamı çocuğun vücut ağırlığının
% 10’nundan az olmalıdır.
Ağırlık çanta içerisinde uygun dağıtılmalı ve daha ağır eşyalar sırta ve bele yakın
gözlere konmalıdır.
Sırt çantaları uzun süreli taşınmamalı, uzun süre ayakta kalınacaksa
çıkarılmalıdır.
Ortopedik/ergonomik (iki geniş ve destekli omuz askısı ve bel kemeri bulunan,
hafif) çantalar tercih edilmeli, asla ekonomik tasarruf yapma yoluna gidilmemelidir.
Sırt çantası her iki omuzdan asılarak düzgün şekilde taşınmalıdır.
Ağır çantalarda kalça kayışı kullanılmalı, kayışları geniş ve yumuşak çanta tercih
edilmelidir.
Sırt çantasının her iki kayışı birlikte kullanılmalı ve belin 5 cm. yukarısında
duracak şekilde, sağlam bir biçimde tespit edilerek ayarlanmalıdır.
Doktorun önerdiği sırt adalelerini geliştirici egzersizlerin yapılması sağlanmalıdır.
Tekerlekli sırt çantaları tercih edilmelidir.
Öğrencilerin okulda kilitli dolapları olmalı, eve sadece ihtiyaçları olanları
taşımalıdırlar..
Aile bireyleri olarak çanta temizliği yapılmalı ve ihtiyaç duyulmayan malzemeler
çantadan çıkarılmalıdır.
Çocuk sık sırt ağrısından yakınırsa doktoru ile mutlaka konuşulmalıdır
Ayrıca doğru kaldırma tekniği kullanılmalı ve çocuklara ağır çantaları dizden
eğilerek kaldırmaları gerektiği öğretilmelidir.
46
Hamileyken dikkat etmemiz
gerekenler
Hamilelik sürecinde yüzme ve
yürüyüş gibi hafif egzersizler
yapabilirsiniz.
Karın bölgesinde travmaya neden
olabilecek ağır egzersizlerden
kaçınmalısınız.
Daha önce kanaması olan yada
düşük riski bulunan hamilelerin
seyahate çıkması riskli olabilir.
Hamilelikte mutlaka demir ihtiyacını
karşılamak için, doktor tavsiyesi
ile demir içeren ilaçların alınması
gerekiyor.
Numaralı gözlükler güneş
gözlüğü olur mu?
Uzak gözlüğü veya
uzak-yakın birarada kullanılan
gözlüklerin camları, güneş
gözlüklerinde olduğu gibi
renklendirilebilmektedir.
Dolayısı ile günlük yaşantınızda
araba kullanırken, sahilde
güneşlenirken, sokakta yürürken
güneş ışığından rahatsız
olmamak için numaralı güneş
gözlüğü yaptırabilirsiniz.
Göz Grup

Benzer belgeler