1990 - Mülkiyeliler Birliği

Transkript

1990 - Mülkiyeliler Birliği
ÖNSÖZ
- Ya Da Kazgan Çıkarmanın 1990 Yılındaki Güçlüğü
Mülklye'nin geleneksel etkinliklerinden olan Kazgan, 17
yıldır ikinci, 1982'den beri de ilk kez çıkıyor. Demek ki 70 ve
80'li yılların Mülkiye kuşağının büyük bölümü Kazgan'ı
tanımıyor... 1990'ların kuşağı tanışın istedik. Ürün elinizde, tak­
dir sizin....
Unutulmaya yüz tutan bir geleneği canlandırmak ne kadar
heyecan verici ise, 1990 yılının şartları da Kazgan için o denli
hüzün verici. Öncelikle okulun mevcudu, bir kasabanın nüfusuna
denk; tam 3450! Ortak sınıf uygulaması yok. (Yani kimse birbi­
rini tanımıyor denebilir) Aşırı kalabalık çamur geleneğini
törpülüyor.
Matrak biyografiler bölümüne çok sınırlı sayıda insanı almak
zorundaydık. Bu da okulun 50 de birini oluşturan bir kitledir. (Ki
onları da ancak bölümleri ve son son sınıfları tanıyordur.)
Kazgan gibi Kazgancılık da unutulmuştu. Okulda Sine-i Mektep
adında bir mizah dergisi çıkaran bir grup gönüllü olmasaydı belki
bu yıl da Kazgan çıkmayacaktı. Ama karamsarlığa kapılmaya da
gerek yok. Mülkiye'deki normalleşme süreci hızlanıyor. Kazgan da
bu sürecin küçük bir bölümü.
Son olarak bize öyle ya da böyle yardımları dokunan herkese
teşekkür ediyor, Kazgan 90'ın vatana, millete ve Mektep'e ve
Tüllab'a hayırlı veeeaa uğurlu olmasını diliyoruz.
Sürç-ü lisan ettiysek affola... Haydi, hodri Kazgan....
Kazgan Kurulu
K A Z b /iN
İm kan buldukça çıkan siyasi, bilimsel, kültürel,
edebi, felsefi, sanatsal, çoksesli, m izahi dergi.
S a h ib i: Mülkiye Çamurculuk ve İnek Yetiştirme Tesisleri ve
tüllab-ı Şahane Adına Kuddusi Özinek
Yazı iş le ri M üdiri: Biz de onu arıyoruz.
Su M üdiri: Canım ne ilgisi var.
G enel Yayın
yönetmeni vardır.
Y ö netm eni: Ne geneldir, ne yayındır ne de
Ankara T e m silcisi: A, bir de bunun Ankara Temsilciliği falan mı
var?
H aberler M üdürü: Sorular uzadı ama!
Mizah İşleri Sorum lusu: Komik-i Mektep
zittin Inekoğluinek.
Mülkiyelizade Abu-
A nadolu T e m silcisi: Şaban
ABD T e m s ilc is i: Jorj Buş
SSCB T e m s ilc is i: Boris Yettin
Y unanistan T e m silcisi: Reha Muhtar
K ip ris T e m s ilc is i: Mümtaz Soysal
Tamam kardeşim, bu fasıi çok uzadı. Kazgan’ı SM Kadrosu çıkardı.
İşte isimleri: Murat, Haşan, M. Kemal, Gökhan, Ahmet, Turgut, Gürkan.
(A. Rıza yardım etti, reklam buldu; Ahmet Sarıoğlu sinek oldu; Bahri
Gevrek sağolsun eski Kazganları verdi, örnek oldu; Dekan azarladı, efsa­
ne oldu; Alpaslan ışıklı dövdü, bu da yalan oldu. Bu iş bu kadar. Bitti,
ende, The End, Fine, Finito.)
Kapak deseni: Murat
"Entel İnek Hamdi”
Kazgan Kurulu Mülkiyeliler Birliği'nde Basıldı.
Kamera: KAZGAN
İki gözüm Şaban,
Evvela üzerime fazedilen Tüliabın selamlarını sana iletir ve bunca yıllık vefasızlığım için senden
özür dilerim.
Hatırlarsın, Mektep'te o yıl olan olayları aktaran, bir anlamda o ders yılının özeleştirisini yapan
mizah dergimiz Kazgan 1974 yılına kadar çıkabilmişti. Mektuplarımıza aracılık eden bu dergi kapanınca
aramızdaki haberleşme de kesilmişti. Ancak, arkadaşlar sağolsun, 1982 yılında, onca aradan sonra bir İnek
Bayramı düzenlemeye karar verip, Kazgan'ı çıkartmışlardı. Bu sana yazabildiğim son mektup oldu. Ama
bunca zamandır hep aklımızda, yüreğimizdeydin.
O tarihten bu yana başımıza gelenleri bir dinlesen, herhalde yazamayışımızın nedenleri konusunda
sen de bize hak verirdin. Bu son 8 yıla damgasını vuran Yüksek Öğretim Kanunu'nu (YÖK) sen de bizler
kadar iyi biliyorsun kuşkusuz. YÖK son mektubumuzdan kısa bir süre önce, 6 Kasım 1981'de yürürlüğe
girdi. Ama yeni yüksek öğrenim sistemini oluşturmak için yapılan düzenleme ve tasfiyeler daha sonradan
gerçekleştirildi. Tüm olup bitenler bir korku hikayesine benziyordu...
1983 yılının Şubat ayıydı. Sevgili hocamız Prof. Cevat Geray dekanlık görevinden ayrılmış, Mektep'teki eğretim üyeliğini sürdürüyordu. Kendisine kısa bir süre önce hizmetlerinden dolayı teşekkür eden
Ankara Üniversitesi Rektörü Tarık Somer'den bir mektup almıştı. Mektup'ta aynen şunlar yazılıydı:
"Ankara Sıkıyönetim Komutanlığfmn 7 Şubat 1983 tarihli yazılarına uyularak 1402 sayılı
Sıkıyönetim Kanunu'nun 2301 ve 2766 sayılı kanunla değişik 2. maddesi gereğince görevinize son veril­
miştir. Bilgilerinize saygı ile rica ederim."
Onca yılın emeği ve deneyimi bir çırpıda yok sayılarak, değerli hocayı kapı önüne koyuyorlardı
kısacası. Aynı tarihlerde Mektep'te ve o tarihlerde bize bağlı BYYO’da görevli olan 25 hocaya bu mektup­
lardan gönderiliyordu. Bu korkunç uygulamaya sessiz kalmayarak görevlerinden ayrılan hocaların sayısı
ise 30'du. Mektep bir anda 55 değerli üyesini yitirmişti. Bu hocaların pek çoğu sonradan akademik alandaki
başarılarını daha sonraki yaşamlarında sürdürdüler, ancak kaybeden "önce Mülkiye, sonra Türkiye" oldu.
YÖK’ün uygulamaları bu tasfiyeyle sınırlı kalmadı. Ve çağdışı bir eğitim sistemi, kışla disiplini ile
birlikte okula egemen kılınmaya çalışıldı. Okulda bir kışla disiplinin sağlanması için harekete geçildi.
Yürürlüğe konan YÖK Disiplin yönetmeliğinin ardından, öğrenciler toplu halde durur diye bir fotoğraf sergi­
sine izin verilmedi, toplu gidilecek bir sinema gösterimi için bilet satan öğrenciler okuldan uzaklaştırıldı.
Ve nihayet çağdışı bir öğretim düzenini sürdürmek için gerekli düzen sağlandı. Niteliği bir tarafa, okuldaki
bilimsel yayın sayısındaki düşüş bile çarpıcı boyuttaydı.
Tüm bunlar olurken, biz de boş durmadık tabii Şaban. Sıkıyönetim tarafından faaliyeti yasaklanan
Öğrenci Derneği 1986'da yeniden kuruldu. Aynı yıl M. Ü. Hukuk Fakültesinden bir arkadaşımız okuldan
atıldığı için yaşamına son verdi. Bu olayın hemen ardından atılmalara son verilmesi için kitlesel bir kampa­
nya başladı. Bir sonraki yıl, "huzur" ve "sükunu" bozduğu gerekçesiyle yasaklanan İnek Bayramı'nı kutla­
maya başladık. O tarihlerde de, öğrenci dernekleri üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başladı. Protestolar
sonucu iktidar partisi milletvekili önerisini geri çekmek zorunda kaldı. Engellemeler ve garip düzenlemeler
bunula kalmadı tabii ki. Ama bu olanlardan sonra aramızdaki bölünmeden yoksa duyarsızlıktan mı nedir, biz
b -az tepkisiz kaldık galiba Şaban.
Burada, Fakülte Dekanı olarak yaptığı çalışmalarla dikkat çeken Necdet Serin, A.Ü. Rektörlüğü'ne
getirildi. Yerine de yardımcısı Güney Devrez atandı. Yeni Dekanın, eski dekandan devraldığı üst-baş arama­
ları dışında pek önemli bir icraatı olmadı. Haa, az kalsın kantindeki televizyonu unutuyordum. Dalga
geçiyorum sanıyorsun di mi, ama adam ciddi ciddi Mülkiye'nin kuruluş yıldönümü nedeniyle Milliyet gazete­
sine yazdığı yazıda, okuldaki gelişmeleri anlatırken (ki bu gelişmeler 4-5 madde) uydu yayınlarının izlene­
bilmesini de bunlar arasına katmış.
Bu yıl olanlara gelmeden önce 1402'lik hocalarımızla ilgili bir müjde vereyim sana: Bu hocalar
birer birer aramıza dönüyor. İlk olarak açtığı davayı kazanarak Doç. Tülin Hoşgör Doğan döndü aramıza,
geçen yıl. Bu yıl da Prof. Alpaslan Işıklı, Prof. Korkut Boratav, Prof. Cem Eroğul ve Prof. Cevat Geray'a
yeniden merhama dedik. Diğer hocaların da dönüş işlemleri tamamlandı. Bu arada komik olaylar da olmuyor
değil. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümünde en kıdemli hoca olarak Alpaslan Işıklı'nın bölüm
başkanlığına gelmesi için türlü ayak oyunları oynanıyor, eskiler büyük bir hoşgörüsüzlükle karşılanıyordu.
Profesör olduktan sonra düzenlediği sınavlarla öğrencilerin başını döndüren Türkay hocanın Bölüm Başkanı
olarak neler yapacağı merakla bekleniyor. Bu arada aldığımız yeni habere göre, Uluslararası ııışK iıeı o u ıu m
Başkanlığı da Prof. Mehmet Gönlübol'dan, Prof. Oral Sander'e geçmiş. Daha önce de bu bölümde Mehmet
Gönlübol ile Türkkaya Ataöv karşılıklı mahkemeleşmişlerdi. Anlaşılan hocalar arasındaki anlaşmazlıklar
daha bir süre devam edecek.
Neyse biz bunları bir yana bırakıp, esas bu yıl olanlara gelelim. Tahmin edebileceğin gibi, Çarşamba
Konferansları da YÖK'le birlikte kesintiye uğramıştı. Uzunca bir aradan sonra yine bu yıl Konferanslara
başlandı. Ama nedense Konferanslar, çarşamba günü dışında her gün düzenleniyordu, bir tek bu güne denk
gelmiyor. Herhalde, bunun YÖK öncesini çağrıştırmasından çekindiler.
Bu yıl en çok hareketliliğe yol açan olaylar ise, yeni sınav yönetmeliği ve harçların arttırılması
tasarılarıydı. Sınav yönetmeliği daha şimdiden pek çok kişinin canını yaktı, harç tasarılarından ise şimdilik
ses yok. Oysa, sayın Rektör, harçların astronomik rakamlara yükseltilmesiyle ilgili olarak 8 Mayıs 1989
tarihli Cumhuriyet gazetesine verdiği demeçte şunları söylemişti:
"Değişiklikle üniversitelerin karşılaştığı finansal güçlüklerin giderilmesi amaçlanıyor. Böylece
öğrencilerin eğitimlerine para verdikleri için daha fazla özen göstermeleri sonucu doğacaktır." Sen de
olayın bu yönünü hiç düşünmemiştin di mi, Şaban? Ne demişler kişiyi nasıl bilirsin: Kendim gibi.
Şabancığım, bu yıl Mektep'te çok eğlenceli olaylar da oldu. Örneğin, Kazgansızlığı başına vuran
tüllaba, Sine-i Mektep adlı dergi teselli oldu. Üstelik hatırlarsan oradan da sana bir iki mektubu "elden"
yollamıştım .
İnek Bayramımız ise çok zengindi bu yıl.. Arkadaşlar epey uğraştılar. (Fes-Kom içindeki çatlaklar
da olmasa herhalde yaşadığımız kimi tatsız olaylar da olmayacaktı ya neyse, açtırma "bayramlık" ağzımı).
Yelpazenin her kanadında müzisyenleri dinledik üstelik Devlet Opera ve Balesi "Öylesine Bir Dinleti"
'yi sundu bizlere, mest olduk...
Fermanların bazılarmda ufak bir düzey düşüklüğü dikkat çekiyor. Sen kusurumuza bakma.
Kazgan da Dua-ül Muazzama'yı bulamayacaksın, boşuna arama Şaban. Bu yıl üzerinde çok dolaplar
döndü duamızın. Adı dua ya (!)
Az kalsın tiyatrocularımızı unutuyordum. SBF-ÖD Tiyatro Topluluğu, Ferhan Şensoy'un "Şahları Da
Vururlar" oyununu sahneledi. Bu topluluğun ilk oyunuydu. Görmeliydin Şaban, çok başarılıydılar. Ama tem­
siller okulda gerçekleşmedi tabii ki(!) Ayrıntılı bilgiyi Kazgan'da bulacaksın Şaban.
Geleneksel yılsonu balosuyla ilgili haberleri merakla beklediğini biliyorum. Ama sana hangi birini
anlatsam ki, bu yıl balodan geçilmiyordu. Sonunda arkadaşlar ayrı gruba bolünde ama ikisinde de aynı
sanatçılar çıktı sahneye. İbrahim Tatlıses, Mehtap Ar ve Coşkun Sabah. Yorumu sana bırakıyorum, yoksa
bazı arkadaşlar seçkincilik yapıyor diye kızacaklar.
Seneye görüşmek ümidiylde, hoşçakal Şabancığım.
ŞABANDAN MEKTUP
Şaban yine bizi ekti, mektup yollamadı. Herkes kendi mektubunu kendi yazsın
VfcA.YY...
SIRAYA
KOPYA
YA2A1
solüm 1
TZ \ BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?..
amba |
:lara :
Jenk !/
nası i
..dilik
1989 i
,!ece
n de
,uran
İden”
,aklar
:ırtıı).
Tİeti”
ıplar
ı Da
tem­
hirini
aynı
oksa
•
. Okula bitişik sokaklardan birinde yaşayan bir
köpeğin, havlayarak Ercan Uygur hoca'nın dersle­
rini sürekli protesto ettiğini,
yerdiğiniz parayı geri alabilir misiniz?” sorusunu
Deli Metin'in "hocam belki parayı alamam ama, in­
tikamımı mutlaka alırım" diye cevapladığını,
- Okulumuzun tarihindeki en iktisatçı kişi olan ar­
kadaşımızın Arzu Karanfilci'nin "Pareto Optimumu'na", "Harita Optimumu" dediğini ve defterleri­
nin başına SBF Fakültesi yazdığını,
- Narin Kalaycı'nın sabahın kör vaktinde kalkarak,
Bülent Daver’in bir radyo konuşmasını teybe
aldığını ve bu band sayesinde bütün Işletme’nin
Inkılap'tan geçtiğini,
- Salih Ak'ın iyi derecede paten kaydığını,
sosyalist
- Mümtaz Soysal'ın "sizi dinlemeye geldim" diyen
Nejat Doğan’a, "hangi şarkıyı istersin?" diye
' sorduğunu,
|
- Herşeyi bilen kütüphanecilerimizden birinin
"bir" arkadaşımıza "sen bu okulu bitiremezsin"
dediğini,
- Diplomatik İngilizce derslerine gelen B.elçi Onur
Gökçe'nin Anadolu lisesi çıkışlı bir öğrenciden
"bakın artık Anadolu'daki liseler bile İngilizce
. öğretiyor," diye sitayişle bahsettiğini,
- Beşir'in
olduğunu,
(Malum
Beşir)
eskiden
- Adını, dünya yemekhaneler tarihen altın harf­
lerle yazdıran ve Balkanların en büyük, Ortadoğunun en modem (Avrupa'da 2.) "yemekhane"si
olan yemekhanemizin, her yıl çaktırmadan pilav
üstü beyin çıkararak öğrencilerin zihnini açma
amacını güttüğünü,
- Ali Erkan Eke'nin, ABD'de entegre tesislerin
büyüklüğünü överken, "bir keresinde uçakla iki
saat gittik, tesisi bitiremedik" dediğini,
- Sabuncu'nun sınava giren Gullit Turgut'a,
"birşey mi var" diye sorduğunu,
- Ercan Beyazıtlı'nın "çıkmayacak mıyız?" diye
soran bir öğrenciye "şimdi burada kızlar olmasa
ben sana birşey söylerdim ama..." dediğini,
- Dipl. Ing. hocası B.elçi Taner Baytok'un,
“yardımlarından ötürü kimse ABD'ye teşekkür et­
miyor" diye hayıflandığını,
- Ahmet Ertuğrul Hoca'nın tekrarlamaktan büyük
zevk aldığını hatta bir keresinde konunun tekrarını
talep eden Gökhan Ugan'ın talebini "tekrar" gözden
geçirilmek üzere Gökhan'a geri yolladığını,
- YÖK döneminin ODTÜ rektörlerinden Mehmet
Gönlübol'un "YÖK'ten daha kötü bir uygulama
düşünelemez" dediğini, T. Ataöv'le kavga ederek
T ürkka ya'yı
mahkem eye
v e rd iğ in i,
ama
Türkkaya'nın da onu mahkemeye verdiğini sonuçta
mahkemeleştiklerini,
- Yaşar Yılmaz'ın, tuvalette kimliği henüz bilin­
meyen bir öğrenciye, Metin zannederek, kapının
üzerinden ıslak paspas aşırarak saldırdığını,
saldırıya maruz kalanın halen kendini gizlediğini,
- Uluslar'ın asistanlarının, çaycı Recep Dayı'yı
kandırak su tabancalarıyla savaştıklarını, olayı
gören Uluslar'dan bazı öğrencileri ise "hiçbirşeyi
görmediniz tamam mı?" diyerek tehdit ettiklerini,
Kazgan'ın bu olayı, adliyenin arşivinde çalışan bir
fareden
T ü rk k a y a 'n ın
so ru ları
ka rşılığ ı
öğrendiğini,
- Uluslar'dan Dilay'ın Batı Avrupa dersinde hoca­
dan “özel görüşme" talep ettiğini, bu arka­
daşımızın bilim çevrelerinde sorularıyla özellikle
de "ne diyorum ben ya" sorusuyla tanındığını ve
çizmelerini Berlin'den aldığını,
- Ümit Hassan'ın 1988 yılında, 2 Uluslar'a 1. vi­
zede tam 118 soru sorarak ÖSYM'nin tek rakibi
olduğunu ispatladığını,
- Aydın Yalçın'ın, tek soru sorup 49, 51, 61, 68
vs. gibi milimetrik notlar verdiğini,
- Okulda Macar filmleri Haftası düzenleyen Erel
ve Zenci Hüseyin’e dekanın "çocuklar bu filmleri
kimse seyretmez, hani başka tür olsa neyse",
dediğini, netekim Hafta'nın yarısında bir iptal du­
rumunun belirdiğini,
- Kendi aralarında gülüşen bir grup öğrenciden
Daver’in kendine gülünüyor sanarak kimlik top­
ladığını, aynı Daver’in bir keresinde Samsunlu Levente tükürdüğünü,
- Türkkaya Ataöv'ün kahvaltı yapmadığı bir sabah
öğrencilere, “kantinde çay var ama, çorba da var
mı?" diye sorarak manevi işkence yaptığını,
- Türkkaya'nın odasında iki öğrencisi varken gelen
iki çayı da kendisinin içtiğini, Gürkan'la Nejat'ın
ise Ortadoğu'dan geçtiğini,
- Boratav'ın derste "ben dönmeyim" dediğini,
- Yaşar'ın, Deli Metin'in bir kızla çıktığını görünce
"Metin'in mürüvvetini de gördüm, ölsem de gam
yemem" dediğini,
■ Öğrenci kapısının bir kanadının, öğrencilere zor­
luk olsun diye değil de, kışın soğuk yazın sıcak
olmasın (!) diye kapatıldığını,
- Borçlar hukuku dersinde Şafak Erel'in "dilenciye
- 130. kuruluş yılı kokteylinde: beş (5) duble rakı
içen rektörün sarhoş olup kokteyli terkettiğini,
Haşan Celal Güzel'ln geceye Hande ile katıldığını,
dekanın asker arkadaşı olan, içişleri bakanıyla
"enseye tokat..." sohbet ettiğini,
- Muharrem Kaya'nın dekana "amca" dediğini,
- Hakan Saraç'ın, yarım bardak bira ile küfelik
olduğunu, Batı Pasajını dağıttığını ve ayıkken,,
"Türkiye’de çok tarım çiftçisi var; tek partili sis­
temlerde o parti % 99.9 iktidara gelir" şeklinde
konuşmalar yaptığını,
- Mümtaz H. Ay'ın Sabuncu'ya "salt çoğunlukta oy
çokluğu kaçtır" diye sorduğunu,
- Ilber’in Kamu’ya, "niye bu bölümden hödük
yetişiyor?" dediğini,
- Gullit Turgut'un saçlarını kestirdiğinde, Tekel'in
baş fiyat açıklamak zorunda kaldığını,
- Salih Akın, "önce zebani, sonra normal bir insan
ve sonra bebek kuvvetiyle tam ortasına
bastıracaksın" dediğini, bunun, pipo doldurmayı
öğretme amaçlı olduğunu,
- Acar Özcar'ın, ayna karşısında deli taklidi ya­
parken korkup okula kaçtığını, bir öğrenciye sen
Gürcistan'ın neresindensin diye soran Gülsen
Gezer'e "içindenim" diye cevap verdiğini,
lar) "ben de öğrenci iken yurtta kalırdım. O za­
manlar banyo süresi beş dakika idi. Bilirsiniz
gençken banyodan beş dakikada çıkılmaz." diyerek
gerçek bir Akbulut fıkrası yarattığını, başbakana
uzun bir nutuk çeken Mehmet Hoca'nın (Bayır) bu
nutkuyla, Türkiye'nin gelecekte başbakan sıkıntısı
çekmeyeceğini gösterdiğini,
- Yaşar'ın kendisine sorulan, "okulun en
şerefsizleri kimlerdir" sorusuna "bir-iki-üç San­
cak, mansiyon yok" diye cevap verdiğini,
- Ulusların fermanını, B. Anfide 50 derece sıcakta
kışlık Kuvva-i milliye giysileri va kalpaklarıyla
okuyan M. Kemal ile Gürkan ve Koray'ın elbisele­
rini koydukları deponun k ilitli bırakılm ası
yüzünden tam iki saat daha keçeli kumaştan panto­
lonlar, dize kadar çizmeler ve yünlü çeketlerle
dolaştıklarını,
- Sine-i mektep'in tam
aldığını,
10 kez basında yer
- Kendini her konuda yetkili gören Yıllıkkomitesinin bazı kanunları iptal etmeye bile yel­
tendiğini, Kazgan'ı çıkarma görevinin ise bir darbe
ile Sine-i mektep'çilere geçtiğini,
- Hava kirliliği nedeniyle tek-çift plaka uygula­
ması yapılırken A. Demir’in arabasının plakasını
değiştirdiğini,
- Herşeyin başı Ahmet Sarıoğlu'nun, geçen yıl
yıllık ve balodan 4.5 milyar, bu yılsa yalnız balo­
dan 10 milyar kaldırdığını; Fes-kom'un, para
yediğini itiraf ettiğini,
- Öğrenci Derneği’nin kültür panosunun 20-25 kez
kaldırıldığını, sonunda işin matrağa dökülüp, pa­
noya "Brezilya Dizileri" benzetmesi yapıldığını,
- Çalışma Ekonomisi'nin ferm anının kayıp
olduğunu, Kamu'dan ise haber alınamadığını,
- Daver'in cızırdayan mikrofonu kapatmayı
başaramayınca çekmeyece hapsettiğini,
- Uğur Korum'un yüksek lisans yapmak isteyen
öğrencilere, "en son Mülkiye'yi tercih edin”
dediğini,
- Oral Sander'in, kendisini baloya davet etmeye
gelen öğrencilere, "çocuklar baloda AdanalIlar
gibi, böööyle bööyle göbek atıyorlar" diyerek
göbek attığını, binaenaleyh baloya gelmediğini,
- Fransa sınırında kendisine, "siz, profesör dok­
tor Bülent Daver misiniz" diyen polisi, adı geçen
hocanın unutamadığını ve sürekli anlattığını,
- Dekanın, kendisinden referans isteyen Zenci
Hüseyin'e "sen yaz getir, ben imzalarım" dediğini,
Orhan Türkay'ın 60 ortalamaya referans verme­
diğini,
- Türkkaya'nın, okulun berberine 750 lirası
çıkışmayınca 1000 TL verdiğini (vallahi billahi),
250 liraya beklerken bozuk parası olmadığı için
.öğrenci bileti teklif eden berbere, "bu öğrenci bi­
leti, ne yapayım?" dediğini,
- Yakari Emine'nin annesi kızdığı için Nazım Hik­
met okumadığını,
- Yıldırım Akbulut'un, kendisini baloya çağırmaya
giden öğrencilere (ki Taki ve Mehmet Hoca olur­
- İnek Bayramı’nda yürüyüşte kullanılan ineğin
yerden yüksekliğinin 2 metreye yaklaştığını,
yürüyüş esnasında iki kez küçük bir kez büyük abdestini giderdiğini,
- Timuçin Cengiz'in Ziraat Bankacılık Okulu
sınavından "ben bankacı olmak istemiyorum, bu
sınava para kazanabilmek için giriyorum" dediği
için elendiğini ve üzüntüsünden kahrolduğunu,
- Kütüphaneden kitap almanın deveye hendek at­
latmaktan daha mı zor, yoksa daha mı kolay
olduğu sorusu ve sorunun Kıbrıs Sorunu ile aynı
dönemde cevap ve çözüm bulacağını,
- Mehmet Bayır ve Taki Parlak’ın organizasyon­
lardan kazandıkları paraları Başkent Gazinosunda
hatunlarla yiyip, elegüne karşı "biz muhafazakarız
hemşerim" diyerek politika yaptıklarını,
- Kamudaki Keko Arifin AFS bursu ile Amerika’ya
gittiğini ve dönüşte "benim iki babam var. Biri
Elazığ'da biri Amerika’da" dediğini,
- Özcan Aydın ve Sancak Basa'nın bir ders boyun­
ca çekiştirdikleri Bekir Sani'nin (Vini) arkalarında
oturup kendilerini dinlediğini farkedince bir renk
tufanı geçirdiklerini,
- Özcan'ın, kabadayılar gibi yürüdüğü iddiasını
gece yarısı bir grup sarhoş vatandaşça onay­
lanınca kabul ettiğini,
D za•mz
arek
kana
j
j
r' u
\
ntısı
j
en
>an;akta
ıyla
ya
elerıası
n{0_
erle
yer
II ^
yel_
irije
yıl
alo­
jara
ıy!p
-ğin
mı,
cb*
;u!u
bu
-j:r,j
'd'
E t-
■lay
ynı
onıda
anz
.'ya
Biri
unıda
¿nk
¡mı
ay-
- Şükrü llıcak'ın Mülkiyeliler Birliği’nde şort atlet
oturup, bacak şov-yaptığını,
- Ersin Onulduran'ın "Bence SeBeFe" yazılı
tişörtle dekanın karşısına çıktığını ve sonra derse
girip Uluslararası ilişkiler bölümünün takdirini kazandığını,
- 10 yıllık öğrenci Ali Rıza'nın büroksaside hallettiremeyeceği iş olmadığını, çünkü, tüm dönem ar­
kadaşlarının kaymakam, vali, müsteşar, büyükelçi
hatta bakan oluduğunu,
- Ahmet Gürata'nın solcu geçinmesine karşın
TRT'de çalıştığını ve Brezilya dizilerinde seslen­
dirme yaptığını,
- Ahmet Erhan Çelik'in yuppie'liğe terfi edip borsaya girdiğini ve arkadaşlarıyla ortak yatırım
fonu kurmayı planladığını,
- Ersin Onulduran'ın, Hindistan'da ayakkabısına
inek pisliğiyle saldırıldığını, saldırıyı ayakkabı
boyacısı çocukların üstlendiğini,
- Ali Rıza'nın, öğrencilere dağıtmak üzere Ahmet
Demir'den aldığı ihtiyaç fazlası kitapları koridorda
sattığını ve talep fazlası nedeniyle zor anlar
yaşadığını, çömezlerin kendisini Halil Sarıaslan'ın
kardeşi sandıklarını Ali Rıza'nın da "kardeşi değil
asistanıyım" diyerek kendi çapında eğlendiğini,
- İnek Bayramı’nın yorulmaz neferleri, Gürkan,
Rıza, Erel, M. Kemal ve Hasan'ın bayram
esnasında 176 kez kavga ettiklerini, kimi
aklıevvelerin de istedikleri yapılmayınca işi tehdide kadar vardırdıklarını,
- İşletme fermanının tam 22 saat sürdürdüğünü,
Osman'ın davulu patlatlığını,
- Deli Metin’in Cavit Tebrizli konserinde sevgi
gösterilerinde bulunduğunu,
- Dekan'ın, solcular oynuyor gereçesiyle "Şahları
da Vururlar" oyununa izin vermediğini, İngilizce
olduğu için sıyrılan, Hazırlık Bölümü'nün tiyatro­
sunun ise Meksika Devrimini anlattığını,
- İnek Bayramı açılış konuşmasını yapan Erel'in
konuşma yaparken çekilmiş hiçbir fotoğrafını bu­
lamayınca intihara yeltendiğini,
- Çamur Kutusu'nun tutanaklarını okuma için
kürsüye gelen Rıza'nın, gözlerinin yakuttan
olmadığını, akşamdan daha doğrusu balodan kaldığı
için kıpkırmızı olduğunu,
- Çamur Kutusu'nun 2679 kez sansür edildiğini,
- Duvara asılan afişler yüzünden Fes-Kom’un bir­
birine girdiğini,
• Bu bölümde yazılanların açıkça belli olan bir ikisi
dışında doğru olduğunu
biliyor
muydunuz?
ÇÖ n£ZL£&£
3Ciy^UC!
& A 1 C ÎP L 2 5 1 ÎK ÎZ Î T A W lT l\J O & U Z
...
YAHYA S. TEZEL: Forvetin korkulu rüyası, defansın son adamı. Libero mevkinde oynuyor. Kusursuz
fakat sert futbolu tercih ediyor. Mücadeleleri genellikle defansın diğer elemanlarından sıyrılıp gole
giden rakipleriyle teke tek şekilde cereyan ediyor. Felsefesi: "Top geçer, adam geçmez..."
B. HAMİTOĞULLARI: Futbolunun ilk yıllarında sol kanadı savunan B. Hamitoğulları daha sonra sağ
beke monte edilmiş, bu mevkiide başarılı olmuştur. Geçen sene bir skandala adı karışmş, bu bakımdan
"istenmeyen adam" ilân edilerek takımdan ihraç edilmiştir. Şimdi Fransa 2. liginde bir takımda top
koşturuyor.
AYDIN YALÇIN: B. Hamitoğullarının takımdan ihracından sonra kadroya yeniden dahil edilmiş,
böylece sağ bek mevkiindeki açık giderilmiştir. Klasik ve düz futbol oynuyor. Aynı stil futbolun monoton
ve sıkıcı olduğu yönünde genel bir kanı mevcut. Maçları takip edilirse kolay geçilebilir.
İSMAİL TÜRK: Yıllardır stoper mevkiinin değişmez adamı. Soğukkanlı ve tecrübeli futboyula
takımına güven veriyor. Kaşlarından önünü görebildiği vakit hücuma dahi çıkıyor. Kitabını yazdığı futbo­
lun kurallarına harfiyen uyması en belirgin yanı. Bu kitabın dışına kesinlikle çıkmıyor.
UĞUR KORUM: Sol bekte uzun yıllar top koşturan Uğur Korum'un ortaya koyduğu modern futbol
anlayışı onun en gözde özelliği. "Gece" hayatına fazlaca düşkün. Okulca düzenlenen hemen her geceye
iştirak eder. Tek zaafı kendisine dans teklifinde bulunan bayanları geri çevirememesi.
ÇELİK ARUOBA: Orta sahanın vasıflı elemanlarından. Kendine özgü gösterişsiz bir oyun stili var.
Rakibine sert girmemeyi prensip edinmiş, şimdiye kadar herhangi bir sakatlığa yol açtığı da
görülmemiş. Yakındığı tek sorun seyircisinin olmaması.
ORHAN TÜRKAY: Bu sezon kaptanlık pazubandını taşıyacak olan Orhan Türkay, ortasahanın mimarı
olarak kabul ediliyor. Lorenz eğrisine benzer şekilde milimetrik paslar atabilen Orhan Türkay, gücünü
özellikle final maçlarında göstermesiyle tanınıyor. Oynamadığı zamanlar sahaya sürülen yedeği Salih
Ak'ın ise nispi olarak daha yumuşak futbolu var.
AHMET DEMİR: Sempatik ve esprili mizacını sahaya da yansıtan Ahmet Demir rakibine dağıttığı bol
keseden paslar nedeniyle takım arkadaşları arasında istisna olarak gösterilebilir. Alışılagelmişin
ötesindeki futbol tekniği sayesinde maçları oldukça büyük bir ilgi görüyor.
ÖZER OZANKAYA: FİFA'nın aldığı yeni kararlar doğrultusunda birinci sezonda yenen tek gölün bile
küme düşmeye yeteceği bir dönemde dikkat edilmesi gereken bir isim. Özellikle anlaşılmaz futbol tekniği
ile Mülkiyespora yeni girmiş arkadaşlarımızı darmadağın edebilir. Tavsiyemiz, bu futbolcuyu dikkatle
izleyip tekniğini kapmaları, eleme ve final maçlarında ise aynı tekniği kullanarak savunma yapmalarıdır.
TURGUT TAN: Disiplinli bir futbol anlayışı var. "Yerinden yönetim" ilkesine bağlı olarak oynuyor.
Çok sert şutları var ama hep aynı yerden soruyor, pardon vuruyor.
KORKUT BORATAV: Yoğurdu üfleyerek yiyor, çok temkinli. Rakibine güven veriyor. Sol kanatta
oynamasına rağmen sağlı sollu ataklara kalkabiliyor. Şutları yavaş, plase şeklinde.... Yine de "dikkat"
diyoruz.
CEMAL MIHÇIOĞLU: Anlaşılmaz bir oyun "biçimi" var. Son derece "uygulayımsal". Rakibine hoş
anlar yaşatabilir ama aldanmamak gerek. Dikkat edilmesi gereken bir" ayaktopçu".
ŞÜKRÜ GÜREL: Çok yumuşak bir oyun biçimi var Kendinden emin, frikikleriyle ünlü. Ama ikili
mücadelelerde geçilmesi nispeten kolay. Takımının aslarından. Sol ayağına dikkat!
İLBER ORTAYLI: Takımın yıldızı, seyircinin gözbebeği. Sahaya teşbihle çıkar, sakalları görüş me­
safesini daraltsa da çok ani atakları vardır. Avusturya, Arap, Italyan, Ingiliz ve Alman futbolunun etki­
leri llber’de görülebilir. Maç başlar başlamaz sahaya yayılır. Neşeli dakikalar yaşatabilir, ama çok
faullü bir oyun anlayışına sahiptir.
ÖMER KÜRKÇÜOĞLU: Ne sağda ne solda oynar. Onun yeri tam orta sahanın ortasıdır. (Orta şekerli
kahve içer ve Ortadoğu'da hocalık yapmıştır.) Hoş bir futbolu vardır, gol atmak amacıyla vurmaz ama
bayan izleyicileri yakıp kavurur.
ERSİN ONULDURAN: Takımın evliya çelebisi. Her yerde oynar, desyasmanlarda daha başarılıdır.
Genellikle sağ taraftan atağa kalkar..
MÜMTAZ SOYSAL: Takımın kalecisi... Takımına yöneltilen eleştirileri, güçlü ve saygın kişiliği ile
engelliyor... Futbol federasyonu başkanlığına adı geçmişti, anımsarsınız... Her türlü şutu engelleyebilir.
Orly ya da Lefkoşa, onun için saha önemli değildir. Ama degajlarıyla kötü yapar. Maçın başlarında
geçilmesi zor, son dakikalarda (özellikle 4. yarı) çok kolaydır. Nefis bir futbolu vardır.
HÜSEYİN PAZARCI: Planlı programlı ve taktik yönü ağır basan bir futbolcu. Özellikle, SBF stadyu­
munun dışişleri bakanlığı tarafındaki kalesine yapılan ataklarda etkili olabilir. Eleme maçı, final maçı
ayrımı yapmamasıyla tanınıyor. Final maçı berabere biter de iş uzatmaya giderse, şutları daha da sert­
leşiyor.
CELAL GÖLE: Artistik, şov futbolunu tercih ediyor. Sahada sürekli dolaşıyor, oynadığı mevki belli
değil ama o, sol tarafta oynamak istediğini söylüyor. Yumuşak tekniğiyle, zarif hareketleriyle izlenme­
si kolay bir futbol sergiliyor. Bayan taraftarların en beğendiği yıldızlardan biri ve kendisi de bunun
farkında.
ALİ ERKAN EKE: Rakiplerin korkulu rüyası. Çok çabuk, atak, enerjik, tutulması imkansız. Son
vuruşları çok iyi yapıyor. Rakip futbolcuları oyundan attırmasıyla da ünlü. Bu işi Amerika ve Avrupa'da
öğrenmiş, bu yüzden çözülmesi imkansız. Saha içinde çok konuşup, sık sık uyarıyor: "Arkadaşlarım".
Ona ise bir laf etmek imkansız görünüyor.
TÜRKKAYA ATAÖV: FİFA, UN, UNESCO, Amnesty International ve diğer birçok uluslararası kuru­
luş kokartlı olan tecrübeli hakemlerimizden Ataöv, verdiği sert kararlarla ülkemizde ün yapmıştır. Maç
öncesi, oyuncuları teker teker yoklaması, ufak hatalarda bile kırmızı kartını çıkartıp, oyuncuları saha­
dan atması ve arkasından "dünyanın heryerinde böyle şeyler oluyor" lafı belirgin davranışlarıdır. 90
dakikalık oyunu "inkıtalar” nedeniyle 150 dakikaya uzatma huyu en kondüsyonlu oyuncuları bile pes et­
tirirken, oyunu ancak cesaretli bir oyuncunun hatırlatmasıyla bitirdiği bilinmektedir.
ORAL SANDER: Tecrübeli yan hakemlerimizden olan Oral Sander, 1988 yılında orta hakemliğe terfi
etmiştir. Ancak maçlarda, el ve kol hareketlerini oldukça çok kullanması yan hakem olarak kalmasının
isabetli olduğu kanısını güçlendirmiştir. Ünlü futbol hakemleri E. H. CARR ve MODELSKİ onu çok etkile­
miştir. Ama ideali ünlü hakem B. LEWlS'tir. Avrupa icadı futbola Amerikan kurallarını uygulamadaki be­
cerisi diğer takımları da şaşırtırken Bilkent takımını sevindirmektedir. Ama kendisine sorduğunuzda, o
kırk yıllık Mülkiyesporludur.
GÜNEY DEVREZ: Saha komiseri Güney Bey, herşeyi bilen, gören fakat oyuncuları pek tanımayan bir
zattır. Saha kenarına asılacak reklam ve pankartları bile tek tek incelemesi ve onayladıktan sonra
asılmasına izin vermesi, tipik özelliğidir. Hatta bir keresinde birkaç hooliganın sahaya kendisinden izin­
siz olarak astığı bir kultür-sanat pankartını bir gurur meselesi yapıp, hiç üşenmeden 137 kere indir­
miş, sonunda hooliganların pes etmesiyle sorun çözülmüştür.
- A v r u p a l ı l a r b iz d e d e m o k r a t i k b i r d ü z e n i n o lm a d ı ğ ı n ı s ö y lü y o r la r . H a k l ı l a r . B iz i m d ü z e n i m iz d e m o k r it ik b ir d ü z e n ...
- B i r d ü ş ü n ü r " i n s a n d ü ş ü n e n h a y v a n d ı r " , d e m iş . D ü ş ü n c e s u ç l u l a r ı n a n e d e n h a y v a n m a m e le s i
y a p ı ld ı ğ ı m ş i m d i a n la ş ı lı y o r .
- B u g ü n ü n i ş i n i y a r m a b ı r a k m a m a k g ü z e l b i r ş e y , a m a y a r ı n y a p a b i le c e ğ im b i r i ş i n e d e n b u g ü n
y a p a y ım ?
- Is s ı z b i r a d a y a d ü ş e r s e m y a n ı m a a la c a ğ ım ü ç ş e y : İ h s a n D o ğ r a m a c ı ; T e k k i ş i l i k b i r d e n iz m o t o r u :
b i r a d e t v e d a m e k t u b u o la c a k t ı r .
- K e n d i b a ş a r ı la r ı n ı , b a ş k a la r ı n ı n b a ş a r ı s ı z lı k la r ı y la d e ğ e r le n d ir e n k iş ile r e b e n c il d e n ir .
- H a y a t t a h i ç f ı a t a y a p m a d ı ğ ı i ç i n ö v ü n ü r d ü . ö l d ü ğ ü v a k i t a n la d ı k i y a p t ı ğ ı e n b ü y ü k h a t a , h iç h a t a
y a p m a m a k tı..
- N e e ş e k o l m a m a k i ç i n o k u y a n l a r ı n , n e d e o k u y a m a d ı k la r ı i ç i n e ş e k g i b i ç a lı ş a n l a r ı n a d a m o l a b i l ­
d iğ in i, f a k a t k e n d i n i a d a m d a n s a y a n b i r t a k ı m e ş e k le r in m il l e t i n c a n ı n a o k u d u ğ u b i r ü lk e d e y a ş ı y o r u z . . . .
- " . . . . v e T a n r ı İ h s a n D o ğ r a m a c ı y ı y a r a t t ı . . . S o n r a ö ğ r e n c ile r e d ö n e r e k d e d i k i: ö z ü r d i l e r i m . . . "
- F i k i r l e r i n k a r ş ı t f i k i r l e r e b a s k ı n ç ı k ı y o r s a b i l d i k l e r i m d o ğ r u d e m e k t ir .
- B a k ir e liğ e ö n e m v e r m e m . E v le n e c e ğ im k ı z ı n e lin e e r k e k e li d e ğ m e m iş o ls u n y e t e r . . .
- E r k e k t e n d ö n m e k a d ı n , d a r b e d e n d ö n m e d e m o k r a s i o lm a z . . ..
HOCALARDAN UZ L U
5 i/^ L e n
* "Bırakırı bu Texas-Tommiksleri okumayı da kitabınızı çalışın" (Özer Ozankaya)
* "Öğle yemeği yerine benim dersimi mi seçtiniz? Yemekte de tavuk varmış." (Yavuz Sabuncu)
* "Kapitalist sistem dinsizlerin sistemidir." (B. Hamitoğulları)
* "Siz bu milletin % 1'ine girebilmiş dahi beyinlersiniz." (Yahya S. Tezel)
* "Kitap okumayanlara söylüyorum, bu hafta yoğun sis nedeniyle vahiy inmeyecekmiş." (Y.S. Tezel)
* "İki sınavda ortalama 40 alamayan adamın nesini telafi edeceksiniz ki." (Ö. Ozankaya)
* "Ben şarkıcı değilim ki mikrofona konuşayım." (Esen Ağlı)
* "Biriniz gidip öğrenin bakalım, Fener-Galatasaray maçı kaç-kaç." (NAHİT Töre)
* "Ne bulursanız okuyun çocuklar, mesela Rapunzel'i okuyun." (Oral Sander)
* "Elimde yetki olsa kütüphane personelini tuvalete bekçi yaparım." (Cemal Mıhçıoğlu)
* "Odama niye geldiniz, casus musunuz?" (C. Mıhçıoğlu
* "Okulda iyi not tutan bir kızla evlendim, okul bitince de boşandım" (Haşan Köni)
* "Çocuklar bu derste bilim dışı konuşma olmayacak.. Yahu adam tutuyor 70 milyon olup, ümüğünüzü
sıkacağız diyor, böyle dış politika olur mu?" (Mehmet Gönlübol)
* ”At, zıplayıp hoplayan bir hayvandır." (Sina Akşin)
* "İdareye başvuruyorsun, cevap vermiyor, mübarek sefenks." (Metin Kıratlı)
* "Dilenciye dava açan bit kazanır." (M. Kıratlı)
* "Siz, o tarihte (1933) doğmamıştınız değil mi, siz, Atatürk’ü de görmemişsinizdir tabii!"
(Türkkaya Ataöv)
* "Samsunspor'un averajını bilmek genel kültür değildir." (O. Sander)
* "OsmanlI tek bir devlet midir? Tabiatıyla evet, doğallıkla hayır!" (Ümit Hassan)
* "Karasularından zararsız geçiş hakkında Yalova kaymakamının bir yetkisi olduğunu sanmıyorum."
(Hüseyin Pazarcı)
* "Cebeci'de Afrika uzmanı olunur mu?" (T. Ataöv)
* "Mesut Yılmaz liberalse ben de dünyanın en büyük tenoruyum." (Y. S. Tezel)
llber Ortaylı Özel Köşesi
* "Çok ilginçtir, bu fikir aklıma tuvaletdeyken geldi"
* "Bir takım herifler çıkmış, ben sosyal-demokratım diyor; ne "meâllum" diyeceksiniz."
* "Gerizekâlı belediye, her tarfı kazıp-kazıp duruyor." .
* " Ibn-i Haldun zart diye düşmedi gökten."
* "Elhamdülillah, Arap değilim."
* "Türkiye'de böyle bir gerizekâlı cemaat ruhu vardır."
* "Burası garip, acaip bir memleket."
çqm uR
HUTüsunoqn
A Maliye'nin Guiü Özlem'in, kendisine jeton
soranlara, "öğrenci mi olsun" dediğini bi­
liyor muydunuz?
A İnek Bayramı'na Alternatif!
En fazla 20 kişiden oluşacak çoban bayramı
düzenliyorum. Bu kadar ineğe birkaç da
çoban gerek.
Acar Özacar
A Bu çamur yemekhaneye atılmıştır. Kah­
rolsun! Kurufasulyeler, işbirlikçi pilavlar
ve hain turşular!
A Gençliğinde yazdığı kitapları 20 yıldır an­
latan sayın hocalarımız artık EMEKLİ
görmek istiyoruz.
III. İktisattan sevgiler.
A İnek Gözeli yarışmasında birinci olacak
kız arkadaşım ıza C um huriyet Erkek
Yurdu’nda bir hafta ücretsiz konaklama
imkânı!
Müdüriyet
A
SEçm gLgR
Kamu'ya Arapça'yı öğrettin sonunda. Bir
tarafta Viyana kültürü, bir tarafta Arap
kültürü, sonunda öğrettin Kamu’ya Adanavari küfürü. Senin sayende kamuluların adı
Abazalardan entellektüel abazalara dönüşte.
A Sayın Gazi Özhan,
Tarafımızdan anlaşılmamakta, buralarda
harcanmaktasınız, Ingilizler bile sizi an­
layamadıktan sonra... Değerli bilimsel
çalışmalarınızı değerinizin anlaşılacağı yer­
lerde sürdürmeniz dileğiyle.....
LOVE
A Ellerindeki asortik çantalarla, Mülkiye
bahçesinde entellik taslayanların, aynı
ç a n ta la rla
"p e rş e m b e
p a z a rın d a "
işportacılık yaptıklarını biliyor muydunuz?
A Bildiği iktisadi terimlerin Türkçesini de
öğrenmesini dilediğimiz Uğur Korum'a....
4 İktisat
A Bu yıl susuzluk çekildiğinden kimseye
çamur atılmayacaktır.
A 4 İktisattan Rıza,
Dakika otuzbeş, sınavın yarısı eder
Kabak gibi karşısındayız hocanın
Lise çağımızdaki cevher
Dikmen'de kırdığın cevizler bini aştı, mezu­
niyet gecesi paralarımızı iade etmezsen
video küplerini piyasaya süreceğiz.
4 İktisat AAE
Sağa sola bakmak nafile bugün
Gözünün yaşına bakmadan girer.
A Böyle bir günde, böyle bir ahırda toplanan
ey salak inekler!
Burada sıcaktan eriyeceğinize dışarı çıkıp
da güzel, m in ili d a n a la rı seyrederken
eriyin. Bu minileri boşuna mı giyiyorlar
sanki!
III. İktisattan Mason Tecavüzcü Coşkun
A Müessesemizde rüşvet yok, kâr payı
vardır.
Fes-Kom
A Okula girdiğimde nedendir bilinmez.
canım cacık istiyor... O kadar hıyar var ki
burada, ihraç etsek bütçe fazla verir.
Sanırım bütçe açığı da bu hıyarların buraya
gönderilmesinden doğuyor.
A Y ozg a tçıları,
Y o zg a tlIla ra
birleşmeye davet ediyoruz.
karşı
Rumuz: Yozgeyt (Yozgate)
A Mıhçıoğlu, dilimizi niye mıhladın. Dilini
eşek arısı soksun.
A Orhan Türkay'a acil duyurulur:
Hocam, ya siz gidin. Ya biz atılalım.
A Hepinizi bir dakikalık saygı duruşuna
davet ediyorum.
- Bir saygısız.
A Kendini ders çalışarak tatmine çalışan
Maliye’nin İşletmenin bildırcın kızları. "Op­
timum" doyuma ulaşmak istiyorsanız biz
kamuculara gelin.
A Size çamur atmak, çamura hakarettir,
züppe herifler.
Başhıyar
İşletme ll'den Burcu Tuğtekin
A
A Dıs Dıs Tıs, Dıs Dıs Tıs.....
Üç cins at üç cins tosun salsak yukarı kata
İşte O, efsane adam! Bütün zamanların en
"en"i geliyor. Açık farkla önde.
Dört yıl sonra üç dana üç sivrisinek çıkar,
Ilbeeer Ortaylı
Sen ey büyük llber, % 90'ı imam olan
Kitapta mı, derste mi yoksa bizde mi hata
Mülkiye'ye soktuğumuz insanlar inek çıkar.
4 İktisat
(Mecburiyete istinaden Değiştiren Kazgan
Kurulu)
A Bazı hocalarımız fulltime, bazı hoca­
larımız parttime, bazı hocalarımız someti­
me çalışır. Ama maaş, bordralarında fullti­
me görülür.
Hz. Musa
A
Sen, koridardaki çaycı!
Elinden gelse bize çay diye inek dışkısı
içireceksin. Sana verdiğimiz paralar haram
olsun. Ben de inadına her gün kantara çıkıp
tartılıyor, para vermeden tüyüyorum....
III. iktisat.
III Kamulu Futbolcu
A 10 yıldan beri ilk kez makro-ekonomi
dersine girip, o dersi anlatamayan Gazi
Özhan'ın, Ingiltere’ye 3 aylık bir kurs için
gittiğine çok sevinmiştik. Ancak, nedense 1
ay içinde geri döndü. Acaba kurstan mı
atıldı? Yoksa İngiltere'den sınır dışı mı etti­
ler?.... Yoksa, Ingiltere’ye hiç mi gitmedi de
bizi kandırdı? Ne dersiniz?
A Eğer 4 iktisatın kafası çalışsaydı gecele­
rinde Yahya'yı "Kasap Havası" ile
oynatırlardı, çiftetelliyle değil.
Ercüment Yıldırım
A Heey, 4 Çalışma Ekonomisinin kızları,
duydunuz mu? Elektrikli iç çamaşırları icad
edilmiş. Sizin gibi soğuk kızlar bunlardan
birer tane alsa çok iyi olur sanırım.
4 Çalışma'dan bir delikanlı
A
Ya bu ineği gütmeli
Ya Mülkiye'den gitmeli
20 senedir doktorasını veremeyen
Asistanımsılara duyurulur!
Kütüphane yolu üzerindeki dönüşlere bir
trafik lambası veya trafik polisi konulması,
bazı arkadaşlarımızın virajı alamayarak
kaza kurbanı olmalarını önleyecektir.
A
A
3. ÇEEl'nin dikkatine!
Seneye "Uyugulamalı çalışma ilişkileri"
dersine Sarper geliyormuş. Oylum, oylum
fidan boylum.
GEÇEN YILLARIN ÇAMURLARINDAN
A 52 numara ayaklarını kürsüye uzatıp
Pastilini yalayıp kahvesini yudumlayınca
A Abaza Kamu!
Coşar bizim Minik Yahya
Sevgiliniz yoksa üzülmeyin. Çözüm elinizin
altında.
Newton Fiziği diye diye
II. Iktisat'tan
A Paralı eğitim istiyorum.
A
Ramazan'ı seviyoruz.
Çünkü rahat yemek yiyoruz.
A
Beşparasız
A Sayın Hocalarımız!
Sınavlar kurşun gibi ağır
Bağır bağır bağrıyorum
Notlan bol bol dağıtabilirsiniz, onlar artık
devletin değil, parasını ödüyoruz....
Ben atılmazsam,
I. Uluslar
A Bu çamur tüm kızlara,
dozajını arttırmalısınız.
YÖK'ü hesap vermeye çağırıyorum
Glasnost’un
Sen atılmazsan,
Biz atılmazsak,
A Pek değerli Gazi Özhan Hocamız
Nasıl sığar
"Şaşı" ayaklarıyla bizim kızlara yan yan
baktığınızı biliyoruz.
Bunca insan okula.
Meçhul Öğrenci
YEMEZLER
A İnek Bayramı'na katılmam. Yuhalatırsınız.
864 Rakımlı Tepe
A Prof. Dr. Sina Akşin son romanını yazdı!
Jön Türklerin cinsel yaşantılarını anlatan
kitabın adı: "... Ve Allah (c.c.) Jön Türkleri
ya ra ttı.."
A Kant, Hume, Berlin, Weber falan derken,
transandantel bir varlık oldum. Kızlar artık
ilgimi çekmiyor. Mülkiyeli kızlara ve aşkın
bir bir varlık olmamı sağlayan Yahya Sezai
Tezel'e duyurulur.
KAZGAN KURULU'NUN NOTU:
Çamur Kutusu (kutuları) okunmadan 24 saat
önce açılmış, Fes-Kom'un seçtiği çamurlar
B anfi'de 7.6.1990 günü saat 10'da okun­
muştur. Bize verilen bu kağıtlar içinde
"çamur" özelliği olanları seçmeye çalıştık.
Doğrudan kişilikleri hedef alan ve düzeysiz
denebileceğinden korktuğumuz yazıları bu­
raya almadık. (Buradaki çamurların hepsi
elimizde mevcuttur.)
I. GELENEKSEL İN E K G UZEU YARIŞMASI SONUÇLANDI!
Sevgili Mülkiyeli Abazalar,
Artık, ağzınızdan salyalar akarak ortalıkta dolaşmanıza gerek kalmadı. İşte size İnek
Güzelleri 1 (Güzeller hakkında ayrıntılı bilgiyi adres, telefon vs., Organizasyon Yönetim Kurulu
Başkanı, Op. Dr. Şükrü llıcak'tan öğrenebilirsiniz.)
Dünyayı sarsan Glasnost ve Prestroika malumunuzdur. Bu iki reformist delikanlı, İnek Bay­
ramı boyunca SBF'nin kimi tabularını da yerle yeksan etti.
Okulun hali malum. Bizim delikanlılar okulu görünce koca Mülkiye'yi önce İmam Hatip Ana­
dolu Lisesi, (imamlara İngilizce öğreten yer.) sonra da Necmettinî tekkesi zannettiler. Fakültemizin
bir ilim yuvası olduğunu anlatan kadar ak ile karayı ayırd ettik. Sonunda bir güzellik yarışması
düzenleyerek hem dostlarımıza mahçup olmaktan kurtulduk hem de amme hizmeti gördük.
Jüri üyeleri, siz değerli abazalar için tam 331 Mülkiyeli gözü, gönlü ve cinsi güzel kızı titizlik­
le puanladı. Baştan sona mükemmel yürüyen organizasyon, muhterem İnek Şöleni sunucusu beye­
fendi tarafından rezil, daha doğrusu ¡rezil edildi, üstelik bu zat, çok sevdiği bir arkadaşını, jüri
başkanı sayın llıcak'a manevi baskıda bulunarak zorla üçüncü ilan ettirdi.
Neyse, işte Mekteb-i Mülkiyenin güzelleri:
Gönlügüzeller
ka tegörüsinde II
Uluslar'dan Nesimi
G ündoğdu.
50
üzerinden 0.5 puan­
la birinci olarak bir
epileydi kazapdı.
Kam u’ nun
görüp göreceği en
güzel kız, "azgın
boğalar"ın medar-ı
iftih arı Arzu Işıl
"göğüs farkıyla" bi­
rinciliği kaçırdı.
II Uluslardan
.Sibel Yıldırım, karkış, yağmur-çamur
demeden g iy d iğ i
otuzaltı beden ber­
m uda
k o tu y la ,
jürinin
d ik k a tin i
zaten önceden celbetmişti. Sibel'i jüri Mülkiyenin gelmiş geçmiş en güzel bacaklı kızı ilan etti, (konu çok yönlüdür,
ayrıntılı bilgi edinilebilir.)
- Montofon güzeli özel ödülünü IV. İşletmeden Sanatha kazandı.
1. I Işletme'den Elif Tümer (gurbet ellerden gelip yarışmamıza katıldı. Ancak o kadar
süslendiği halde ödül töreninde ortadan yokoldu.
2. I, Uluslar'dan Elif Çomoğlu (Elifi önce Daver, sonra Sander keşfetti. Ama asıl keşif IV
Uluslar'dan Ender'in.
3. Güzeller Tülinay Kahraman (torpilli) ve Güliz Karhan (Güliz ayrıca fizik güzeli seçildi.)
4. Ekin Benli (Ekin ayrıca kimya güzeli ödülünün sahibi oldu.)
5. II Işletme'den Bilge Yıldırım
Jüri Planlama Programlama ve Bütçeleme Dairesi ve Yönetim Kurulu Başkanı
Op. Dr. Şükrü Ilıcak
Bilimsel uzaklıklar
En önemli kazanım paraya tapınan
Baskıcı moda hanzoiar
Çağdaş diye anılan
Adın YOK olsun senin
Adın YOK olsun senin
Eylül esintileri
Küçük adamlardan
Askerî düzmece oryantal stilleri
Büyük işler yapılmaz diyor itki
Adın YOK olsun senin
Küçük adamlardan
Adam bile yapılmıyor
Basit devinimleri
Ne yazık ki
Altıncı sınıf Atlantik ötesi
Adın YOK olsun senin
Adın YOK olsun senin
Doksanların kerizi
Tarihçi sanıyor Sellers’i
Camus demez dudaklar
Adın YOK olsun senin
Özerk üniversiteden ne anlar
Birak yüce utkular
Getirdiği çağbilimsel savunu
Bilgileneceğin bill-boardlar
Yedirmek topluma rakısız kavunu
Adın YOK olsun senin
Adın YOK olsun senin
Getirdiği en büyük buluş
Tahrike kapılmayan genç
Düşünsel yok oluş
Sanadır sözüm
Adın YOK olsun senin
Bilgilenmeye kapıl da
Değiştir özün
Kelimelere eklenen yaygın anlamlar
Adın YOK olsun senin
Yaygınlığın yozluğu üzerine
Bilinmeyen kuramlar
Post baskı hödüğü
Adın YOK olsun senin
Söyleyemez toplumsal bölütünü
Adın YOK olsun senin
Geleceğe bak düşünüşe bak
Düzenler sıra olmuş bize düşen paya pak
Adın YOK olsun senin
Yetmiş senelik serçeye
Civcivlik öğretilmez
Taşıma suyla
Örtünmeye yansıyan Conformist çizgi
Değirmen dönmez
Batıdan gelen Arabesk ezgi
Adın YOK olsun senin
Adın YOK olsun seni
ftU
V.E
m iS S E F
DÜNHA
MRiRflK
BİYOGRAFİLER
RAMAZAN YAKIŞIKLI
Genç kadın kocasına müjdeli haberi verdiğinde
baba adayı yüreği kabararak: "And olsun ki oğlan olur­
sa o'na doğdu ayın adı ile hitap edeceğim." sözlerini
sarfetmişti. Genç kadın bu isim bulma metodundan pek
memnun değildi ama o diğer iki kardeşi Rebiülevvel ve
Cemaziyelâhır gibi tuhaf isimli aylarda değil, onbir ayın
su lta n ı Ram azan'da dünyaya gelere k kendine
anlaşılabilir bir ad seçmiş ve çevresindekileri büyük bir
telaffuz güçlüğünden kurtarm ıştı. Uzun yıllar nasıl
dünyaya geldiğini merak etti, anne ve babasının o'na
bu konuda anlattıkları, ergenlik döneminde bir süre ley­
leklere karşı cinsel istek duymasına sebep olmuştu.
Tıraş olmaya başladığı ilk günden beri sakal bırakma
isteği ile yanıp kavrulan Ramazan, ilk teşebbüsünde
Hrıstiyan Tamil Gerillası zannıyla kırk gün gözaltında tu­
tuldu. Şu sıralarda Şırnak'ta çekimleri devam eden
"Rambo-5 APO’ya karşı" adlı filmde Slyvester Stallone'nin dublörlüğünü yapıyor.
PINAR ÖZAYDIN
İşte Mülkiyemiz ile Hukuk Fakültesi arasındaki iyi niyet elçimiz. Daha şimdiden Politika önerileri ile dış
ilişkilerimize farklı bir boyut tazandırdığı aşikâr. Kıbrıs'a kadar olan denizin doldurularak bu adanın Türk
topraklarına katılması, böylece buradaki Rumların azınlık durumuna düşürelerek Kıbrıs sorununa köklü bir
çözümün sağlanması onun fikriydi. Aldığı satış fişleriyle ödediği vergilerin kendisine tekrar geri dönmesini
hasretle bekledi. Bir gün kapıda bulduğu "geldik bulamadık..." notu ile umutsuzluğa düşerek bir daha fiş
almadı. Okuldaki arkadaş sayısını her yıl çevre genişletme çalışmalarıyla arttıran Pınar, UNlCEF'in Türkiye
Temsilciliğine aday gösterildi. "Kadınların müfettiş olmasını engelleyen zihniyete hayır!" kampanyası,
bayan mezunlarımız tarafından büyük destek gördü.
FîIZA KAYGUSUZ
Dünyaya gözlerini daha çocuk denecek
yaşta açan Rıza, iki aylıkken yürümeye, altı
aylıkken konuşmaya, bir yaşındayken de bıyık
bırakmaya başladı. Okul hayatındaki muvakkiyeti hocaları tarafından takdirle karşılanıyor.
Çalışmaya daha fazla vakit ayırsın diye o'nu
"güzel yazı ve düzgün konuşma” derslerinden
muaf tutuyorlardı. O ise boş zam anlarında
çoraplarından yaptığı topu ve balkondaki
çamaşır ipi ile kendi kendine voleybol oynaya­
rak ileride meşhur bir overlokçu olmanın hayal­
lerini kuruyordu. Oysa kaderin yalan rüzgarları
o'nu Mülkiye’ye itmiş, ağır ekonomik şartlar
altında okurken çalışmak zorunda kalm ıştı.
Çalışmaya Meteorolojide metrekareye düşen
yağmur miktarını hesaplayarak başladı. Bir met­
rekareye yıld a 3 .3 4 7 8 6 6 2 3 4 0 0 4 dam la
düştüğünü titizlikle hesapladı. Şimdi vatani hiz­
metini görmek üzere Almanya'da bulunuyor.
Önce doktor, sonra da Yozgate uzmanı ola­
caktır.
GÖKHAN KARAHAN
"Şüphesiz biz o'nu Mülkiyelilere ibret olsun
diye oraya yerleştirdik" (I. Doğramacı)
Anayasam ızın 42. m addesindeki "kim se,
eğetim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz."
Hükmü nedeniyle Mülkiye'ye girişi engellenemedi.
Dört yıl boyunca tükenmek nedir bilmeyen konuşma
arzusu yüzünden "çene" lâkabına hak kazandı.
Allah vergisi çalışma azmi sayesinde dört yılda
mezun oldu. Bu konudaki minnettarlığını (vergilenderilmiş azim kutsaldır.) sözleri ile dile getirdi. SPK,
CSO ve TDV gibi henüz deşifre edilem em iş
ö rg ü tle re
m uayen
z a m a n la rd a
g ittiğ in in
anlaşılmasından sonra bunalıma girerek kendini
zem in kat penceresinden aşağı attı. İntihar
teşebbüsünden şans eseri burnu kanamadan kur­
tulan Gökhan, rehabilite edilerek yeniden toplumumuza kazandırıldı. Yüksek mevkiilere ErzincanlI
hemşehirlerin getirilmesi ile son sene itibarı iki kat
arttı. Gözünün yükseklerde, kulağının alçaklarda
olması sebebiyle daha çok Alaaddinin lambasından
çıkan cin izlenimini uyandırdı.
AYFER GENAN
İşte size orman mühendislerin baş belalısı... Tabiatı öylesine çok severki evinde saksıda çam
yetiştirir. En çokta kaktüs ağacını (i) sever. Amazon ormanlarının vahşiliğini evinde kurmuş olan Ayfer,
kendisinden beklenmeyecek kadar nazik ve güzeldir Kalp hastalarına henüz rengini tesbit edemediğimiz
gözlerine bakmalarını tavsiye etmeyiz. Yolunu şaşırmış bir çeçe sineğinin azizliğine uğradığını tahmin
ettiğimiz arkadaşımız, sabahki dersleri esneyerek ve genellikle şiş gözlerle takip eder. Hayat felsefesi ise
oldukça ilgi çekicidir: "Bor'un pazarı geçmeden bir dümen çevirmeli..."
FEVZA ÖNEN
Alagarson kesimi saçları ve sinsice bakışlarıyla
iktisat bölümünün en etkili konvansiyonel silahı.
A kıllara durgunluk veren
ses tonu sayesinde
sınıftaki varlığını ve yokluğunu ayırdetmek güç
olmadı. Çalışma ekonomisi bölümüyle sürdürdüğü
iyi ilişkiler arkadaşları arasında müstakbel Çalışma
ve Sosyal Güvenlik bakanı olabileceği şeklindeki
yorumlara yol açtı. Çok iyi derecede yüzme bilen ar­
kadaşımız. Şimdiye kadar tam üç defa Yunanistan
karasularında yakalanarak iki dost ve kardeş ülke
arasındaki "Davos" ruhunu zedeledi. Atom bom­
basının zekâ geliştirici bir etki yaparak japon muci­
zesinin ortaya çıkmasını sağladığı, son Çernobil fa­
ciasından
sonrada
kısa
dönem de
b ir
Türk
mucisezisinin gerçekleşebileceği yolundaki görüşü,
bilim çevrelerini alt üst etti. Halen Türkiye'de
yaşamını sürdüren Feyza'nın yaşı konusundaki
gizem ise devam ediyor.
ÖZGÜL EFTEKİN
I
İ
Ulu Tanrı "Aşkı gülde, bilimi Çinde arayınız” der Kutsal kitabında, imam-ı Azam’a göre. Özgül'ün
kişiliğinde hem aşk hem bilim bir araya gelmiştir. Fakat ne hazindir ki arayanlardan hiçbiri bunlardan bi­
rincisini yakalama mutluluğuna erişememiştir. Erişemez efendim erişemez....
Kazgan ekibi olarak o kadar çalışıp çabalayıp didinmenize rağmen Özgül arkadaşımızın nerede ve
ne zaman doğduğuna dair bilgiler edinemedik. Yalnız son yayımlanan MİT raporuna dayanarak
doğduğunda 1010 pare top atışı yapıldığını ve bundan beş yıl önce ablasının geyikhanlar bölümden
mezun olduğunu öğrendik.
Bölümümüzün Haziran mezunlarından olan ender arkadaşlarımızdan Özgül'ü bürokraside etkin bir
görevde görmek istiyoruz.
A. RIZA SÖZEN
Muhasipzade Celal'in amcasının oğludur. Eski
kuşak Mülkiyelilerin sonuncusu, Mohikanların onuncusudur.
En sevdiği müzik "Onuncu Yıl Marşıdır”. Nedense?
A. Rıza Siyasal'a ilk girdiğinde Kızılay mısır tarla­
larıyla doluydu. TBMM binası da Ulus’ta idi. (O gün
doğan kızlar nine oldu.)
Her daim (yaz ü kış) giydiği ceketi, annesi evlerinin
artan halılarından dikmiş, şimdi antika olduğundan para
biçilemiyor bu urbaya.
Her ama
(O kadar yaşlı
iklim, 73 şehir,
mamıştır... Bu
gundur.
çam
\yfer,
ğimiz
hmin
si ise
herkesi tanır. Tanımadığı bir Hz. Isa'dır.
değil) 36 padişah, 7,5 cumhurbaşkanı, 4
1 SSCB görmüştür. Bu yıl da mezun ola­
arkadaşımızı devletin kamulaştırması uy­
Çıkacaksın açık alınla on yılda bu okuldan
On yılda binlerce öğrenci tanıdın her yaştan
Baştan bütün okulun saydığı tek adam
Bilirim ki sevileceksin ve anlayacaksın arkadan !
'arıyla
silahı,
sinde
. güç
"düğü
lışma
ıdeki
5n ar.istan
MEHMET KOÇ
LİMDA'ya göre Maliye Tarihinin gördüğü ender maliyecilerden biridir. Kahveci’ye göre geleceği en
parlak olan "Koçumuz" (kısaca kendisine koç diye hitap ediyoruz. Çünkü Mehmetleri ayırdetmek zor.
Bunu kolaylaştırmak için her Mehmet'in bir ayırdedici simgesi mevcuttur.) Kahvecinin makamına göz
koydu galiba. Çalışarak mı okuyor okuyarak mı çalışıyor çözemediğimiz arkadaşımız derslerin müdavimidir.
Dcğum yeri ve tarihi kesin olarak saptanamayan arkadışımız Kıbrıs Barış Harekatı sırasında doğduğu
sanılmaktadır.
Bakanlık merdivenlerini ağır ağır tırmanan arkadışımıza son merdivende başarıya ulaşması sınıf ola­
rak temennimiz.
ülke
oomnuci-
■MfaTürk
•üşü,
■e'de
ıdaki
AYŞEGÜL SÖZEN
Okulumuza G.Ü.'sinden transfer olan arkadaşımız sınavların heyecanlı ve panik tiplerindendir. Her
sınavdan önce "kaldım kalacağım" diyen arkadaşım ız nedense sınav sonrasında bütün ineklik
özelliklerinden yararlanarak ilan panolarının önünde sevinç çığlıkları ile ayrılmıştır.
Soyadının Sözen olmasından dolayı İstanbul Belediye Başkanı Nurettin Sözen'in kızı sanan bazı
uyanık müteahitler ihale ve iştikak dosyaları açtırmak için arkadaşımızın peşine düşmüşlerdir. Yanlış bir
anlaşılma olduğunu günler sonra anlayan kerizzedeler mosmor olmuştur. Ali Rıza arkadaşımızla amca
Çocukları olduğunu sanan tüllab da bozum olmaya hazırlanmalıdır. Zira Ali Rıza ile tek akrabalığı Adem ile
Havva devrinden kaynaklanan insanlığıdır.
HAKAN AR1KAN
"Mülkiye tarihi ender olarak İnek yetiştirir. Ne yapalım ki 80’li yılların en büyük ineği kamu'ya nasib
oldu." Bu söz Hakan'ı anlatır ve Lloyd George'a aittir.
METİN KUBİLAY
Tam bir jön... Okula, ilk girdiği zaman,
"nasıl adam olunur" kurslarına giden Metin,
espri yapmakta zorluk çekiyordu. Ama şimdi iyi,
maşallahı var. Kamu'dan ama abaza değil, bu
ne büyük şereftir, buna ancak Kamu bilir.
Saçlarını biryantilem esen olmaz mıydı
sanki? Herkes "inek" yaladı zannediyor...
Sonunda hicranı öğrettin bize ama biz
sana gülmeyi öğretemedik...
HALİT AKÇAĞLAYAN
Şimdi sıra "üstad"da... Ressamlığı öyle
az-buz değil. Okula dev bir Atatürk portresi
armağan edecek kadar....
Konsey’den ayrıldı. K onsey'in d iğ er
üyeleri ne yapacaklarını şaşırmış dürümdalar.
Durumun ciddiyetini bizzat Rize'ye giderek
gördü.
Şarköy Buluşması ayrı bir vakadır. Tam
500 km. yol ve 15 dakika görüşme... Dedik ya
tarihi işte...
Gerçek bir entellektüel... (Ama iki kere iki
deyin bilmez. Kıh, kıh, kıh)
KUTAY HAKAL
Ha Kutay, ha...
Drabizon'lu kaim-i makam adayı, llber'in
sevgili öğrencisi... Mülkiye'nin namlı ineklerindendir. Trabzon çayırlarından yeterince beslenememiş olmalı ki SBF'de otlamaya devam
etmiştir. Halit ve Fetih'siz yapamaz... İyi bir
idarecidir İlerde şüpheniz olmasın.
AHMET GÜRATA
Doğramacı ile organik hiçbir bağı yok.
Ne yaptıysa telepatik yöntemlerle yaptı. Hem
TRT'ci hem SM kadrosunda. Bu ne perhiz bu
ne lahana turşusu Ahmet?... Bir de Şaban
var tabii...
Siyasal'ı terkedebilirsin, TRT'ye girip Bre­
zilya dizilenlerinde rol de alabilirsin. Hatta
evinde bir milyona yakın kitap da olabilir ama
Macuncu olduğunu bize unutturamazsın.
İşte bu şahıs, tanıdığı herkese kısa
sürede "ondan sonra" lafını öğretmiştir.
Kazgan'nın bu adamla tek ilgisi Şaban'a
Mektuptur.
Ahmet'i tanıyanlar, kısa sürede onu se­
verler ve saygı duyarlar. Kişiliği, bunu zorunlu
hale getirir.
Ahmet, yemeklerden sonra sıcak halde servise sunulur. Sossuz yenir.
FERAY AKIN - ŞEBNEM YILMAZ
ı nasib
îman,
Metin,
mdi iyi,
jil, bu
mıydı
¡a biz
i öyle
)rtresi
diğer
ıdalar.
iderek
. Tam
dik ya
ere iki
Kazgan'da ayrı ayrı yazmaya elimiz varmadı bu iki dostu.
Güzellikleri ile Mülkiye'yi akıl hastanesine çeviren grubun başını işte bu kızlar çekiyor. Şebnem
ayrıca bol bol kopya çekiyor. Feray ise derslerde çok yazışıyor.
İkisine birden "üstad" diyelim gitsin. Neyin üstadı olduklarını onlar çok iyi bilirler. (Şebnem,
Feray! şşşşşt kimse bilmesin....)
NAFİ AYKAN
İnce, uzun boylu, hafiften kısık sesli ve nişanlı... Fikir denince akla gelir, demokrasinin en
büyük düşmanı (!) olacağı tartışılm az... Mülkiye'ye Çorum'dan zorla yollanan Nafi, Çorumlu
olduğunu hiç belli etmemiştir... "Çorumlu yapmaz" sözünün kökeni için danışılacak son kişidir...
ÖZGÜR ÖZKAYA
Türkiye'nin fotoğraf imparatorudur. Serveti bir milyar Hollanda florinidir... İnek Bayramı resmi
fotoğrafçısı olarak arkasına devleti alm ıştır. Araştırm a yaptığı kızların güzelliği konusunda
söylenecek hiçbir sözü olmadığını söyleyen Özgür, Kazgan'a iki fotoğraf bağışlamıştır.. İşte intikam
Özgür.... (hihohahaaa...)
EREN BAŞAĞAN
Son yılların en azılı feministi. Gereğinde adam döver. Yakasında, yok kadın hakları, yok de­
mokrasi gibi saçma sapan rozetler taşır. Bazı mizah dergilerinin köşe yazarıdır. Eski sigara tiryakile­
rindendir... Perşembe günlerini baskınlarda geçirir.
MEHMET POROY
Kıvırkıvır saçlı, kibar bir Osmanlı kabadayısı... olmadı mı? Osmanlı erkeği, yok yok Osmanlı asil­
zadesi.... Şimdi oldu... OBNT (Okul Bitmeden Nişanlananlar Topluluğu) başkam dir. İki kitabı
yayınlanmadı, fanatik Mülkiyeli...
ÖZLEM TOPSES
Soyadından "ses" sözcüğünün bulunması nedeniyle midir nedir, kendini müziğe veren Özlem,
sayısız konserler verdi hatta televizyona da çıktı.
İnek Bayramı ve Hariciyeciler Gecesi'nde ortalığı yaktı ve yıktı...
KORAY AKGÜLOĞLU
Sınıfın Demirel'i... Futbol ve hentbol kalecisi... Yıllığa para toplayıcı, Avrupa'ya gidici.
Balo işine de girmişti. (Söyledik ya Avrupa'ya gitti diye...) Ferman okunurken onbaşı olarak as­
kerliğini tamamladı. Ne yapacağı belli olmaz, bakarsınız ilk genel seçimle başbakan olur...
RECEP
ÇETİNTEMEL
Baba Recep, İzmirli.
Bekar evi konusunda oldukça deneyimli. Pişti konusunda ise aynı şeyi yazamayacağım. Ken­
dine özgü bir gülüşü ve inekleme tarzı vardır. Aldığı en düşük not 99'dur.
r Jttni A^UADA^\M..'TO?LUMUÂ/
M\IİMAlIMİ2. SğiuAAU__ MA V L \ %
^ — \A LG -]LM A \$ $ w / 7 ~ ~
AYTÜL BOYACI
Sınav kapılarının ve ilan panolarının heyecanlı
güzeli diye nam vermiş İzmir güzeli Aytül hayatı boyun­
ca sınav heyecanını yenememiş. Bu heyecanı yenme­
nin tek yolunun Osman ile arkadaşlık etmek olduğunu
anlayabilme ceraseritini gösteren, heyecanın kendisi
için yersiz olduğunu kavrayan arkadaşımız, herkese
huzur veren güleryüzlü mütevazi selamını esirgemeyen
Aytül bütün Maliye bölümünün bilhassa sınıfın sempa­
tik sevgili kızıdır.
Her Mülkiyeli Izmir'li gibi arkadaşımız Aytül'de aile
aşkına dayanamayarak gönderdiği öğrenci harçlığına
P.T.T.'yi ortak etmeyi unutmamıştır. Umarız bundan
sonraki yaşamında P.T.T. ile bu ortaklıktan vazgeçer.
TURGUT BERKKAN (YOZ)
Ankara’nın şirin köyü dream land'de dünyaya
gelen Turgut, daha sonra içinde bulunduğu hayalci
topluma tepki olarak gerçekçilik akımına yöneldi.
Dört yaşındayken yazdığı "azgelişmişlik, periferi kapitalizmi: Latin Amerika'nın şansı ne?" adlı
doktora tezi kabul edilmedi. Çünkü tezini Tapu Kadostro Genel Müdürlüğü'ne sunmuştu...
Dayımın oğlunu görmeye geldim diye geldiği Mülkiye'den ayrılamadı. Okuldan ayrılmak iste­
meyen Turgut'u arkadaşları bir türlü ikna edemediler. O hala mastır (b......) peşinde.
Yazdığı şiirler, insanların akıl sağlığına zarar veriyor gerekçesi ile yasaklandı. Aktüel şarkıların
sözlerini deforme ederek, bu alanda reformasyon hareketini başlattı. Uzun saçlarını sisteminin pis­
liklerini süpürmek için kullanılmasınlar diye kesen Turgut, bazı kişilerin kınanmasına sebep oluyor.
OWC yönetim kurulu başkamdir. Bu görevin de hakkını veriyor yani...
GÜRKAN DALBAYRAK
(Sn.Başbakan)
Tarihte çok az M ülkiyeli hem TBMM
başkanlığı hem başbakanlık yapmıştır. Gürkan için
ilk akla bu geliyorsa, bu çocuğun istikbali parlaktır
kardeşim...
Burada herkesin huzurunda Gürkan'a bir so­
rumuz olacak: Allahaşkına söyle Gürkan, şu
gülüşünü kimden öğrendin?
Tanınmış bütün insanlar gibi günün önemli
bir bölümünü imza dağıtmakla geçiriyorsun da,
İnek Bayramı’da, Panayır Sorumlusu olduğunu
neden kim seye söylem iyorsun ha, neden?
Anladık birader, herkes Amerika’ya gidemez ama
o bıyıklar neyin nesi?
Şahsi "kanaatimi” sorarsanız. Gürkan tiyatro­
cu olmalıydı derim de başka birşey demem. En
ciddi olayda bile bir kahkaha unsuru buluveriyor
"pes vallihi" sözüyle tanınıyor. Nejat’ın ve Cumhur­
başkanının sözünden çıkmıyor. Sonra da Kazgan’a katılıyor. Do get la do get, illa gırdıracağan
bir tarafını....
I
}
FETİH SAYIN
Elazığ’ın ovalarından gelen gözlüklü, bıyıklı bir "keko". Gülmekten zevk alır ve hep güler... Kamu'da
f -iz raslanır cinsten, düşünen bir arkadaşımızdır. Kutay’sız yapamaz...
Birçok unvanının yanısıra ekselans olarak da bilinir. Kamu'nun genel abaza yapısına saygıda kusur
I etmemiştir.
|
x
'P-
|
Her anlamda iyi bir dosttur.
.
.
.
ACAR ÖZACAR
İlk doğduğunda yıl 1891 idi. Fakat kendisi reenkarnasyon planlama dairesine dilekçe vererek 1986
I tarihinde yeniden doğdu. Doğduğunda 18 yaşındaydı. Babası Acar'ı, bu adam olmaz diyerek Mülkiye’nin
| _ay ocağına çırak olarak verdi. Fakat Acar azmederek geceleri gazlambasının ışığında ekonomi, hukuk
I ve tarih kitaplarını otlayarak ineklik mertebesine inkişaf (intikal) etti.
Daha sonraları, saatte 30 km. hızla esen rüzgara karşı gerçekleştirdiği espirileriyle dikkatleri üzerine
| çekti. Arkadışımız halen Abaza olup, Yangını söndürme çabalan sürmektedir...
MUSTAFA KEMAL BASA
Karadeniz'in şirin ilçesi Ardeşen'de dünyaya ilti­
ca eden M. Kemal, Karındeşen Jack ile akraba
olmadığını söylüyor...
3?" adlı
Kasabalarına gelen bir sirkle evden kaçan M.
Kemal'in gönlünde daha o günlerde, ileride İnek
Bayramına düzenleme fikri vardı.... Sirkin aslanından
kaçarken attığı fulelerle Galatasaray teknik heyetinin
dikkatlerini çekti. Kamplarda maç yapılacak takımları
ayarlam ası ise onun futboldan çok organizatör
olacağını gösteriyordu... Daha sonra 3. Dünya
ülkelerinde CIA adına darbeler organize etmeye
başladı... Mülkiye'ye de bir darbe sonucu giren Mus­
tafa Kemal, daha sonra Mülkiye'yi ilhak (Anschluss)
ettiğini açıkladı.
ak iste'.rkıların
lin pisuyor.
Sonunda İnek Bayramını organize etti. Herke­
sin ze vkte n dört köşe o lm a sın a se bebiyet
verdiğinden ötürü "o rg a zm itö r” nişanına layık
görüldü.
Arkadaşımız şu sıralar Irak ile ABD arasında
arabuluculuk girişimlerini sürdürmektedir. Bekar ve
bir sakal sahidir... (idi.)
SELİN ÇALIŞKAN
Kamu'nun kurtarılmış bölgesi (kızları) dahilindedir. Hiçbir zaman Mektepten memnun kalmadı. (Haklı
da) Daha çok uluslar takılır, nişanlıdır. Babası MİT ajanı olduğundan iş bulma sıkıntısı çekmeyecektir.
Bunu bizzat kendisi ifade etmiştir. (Kimbilir belki de etmemiştir. Kazgan bu...)
HAKAN SARAÇ
Kamu'nun en matrak, en inek, en tip tipi...
Temiz yüreği ve müthiş bilimsel buluşlarıyla (bkz. inanılmaz olaylar) dikkatleri ç e k ti...1yıl boyunca bir
spor çantası alamadı gitti ama salondan da çıkmadı doğrusu. Hocaların sözünden çıkmaz, öl deseler
ölür... Kesin Kaymakam, müstakbel başbakan (yani Yıldırım).
ggşESSaSSS
GÖKHAN UGAN
Mülkiye'nin en yakışıklı iktisatçısı, organiza­
syonların adamı... Deneme Lisesinin ısrarlarını
kıramayan ÖSYM, G ökhan’ı Mülkiye’ye tebliğ
ettiğinde fakültede bir direniş ve grev dalgası
doğdu. Kimsi canını emniyette hissetmiyordu
artık. Zira Bahçelievler canavarı artık Cebeci'ye
takılacaktı...
Türk olmadığı yolunda kanıtlar mevcuttur.
Bir iddiaya göre O rtaasya'nın steplerinden
kopup gelen bir Türk ırkı ile Yahudi kırması bir
grup Macar'ın karışmaları sonucu toz duman
arasından çıkmıştır. O sarı saçlı, açık tenli ve
mavi gözlüdür. Fakat aynı zamanda bir Türktür.
Bu hali ile Asya ve Avrupa arasında köprü
görevi yapan bir ülkenin vatandaşı olması
hakkıdır. Ama yaz tatillerinde turist sanılarak ko­
nuksever halkımızca kazıklanmaya çalışılması
reva mıdır?
Dört yıl boyunca yanıp tutuştu (bir çok
bakımdan) birincisi ve en önem lisi içindeki
mizah yeteneğini ispatlama aşkından. Kimse,
onun esprilerine sonuna kadar dayanamıyordu,
çok zayiat verildi. Sonunda gariban Kazgancıları buldu. Tek başına bir sayfa yazdı Kazgan'a. Bu sayfa da "Do Get!” sesleri arasında
veto edildi. "Devlet" Gökhan'ı benimsedi. Hatta
onunla futbol bile oynadı.
Bekârdır, fakat henüz çocuğu yoktur.
Bugünlerde biraz dayıd ır. (N ot: Köprüyü
geçene kadar.)
MELTEM
AYDEMİR
Spor tarihimizin sayılı fırtınalarından. Vücudu spora son derece müsaittir. Sadece beli eğilmez,
lifleri dayanıksızdır, nefesi dardır. Romatizma, siyatik, lumbago, sinüzit ve menisküs önemsiz ra­
hatsızlıklarından olan Meltem, bunları telafi etmek için devamlı uyur. Ancak uzak doğunun bütün
sporlarını denemiş ve judoda sarı kuşağa kadar yükselme başarısını gösterm iştir. Meltemle
zıtlaşmanızı hiç önermeyiz. Bir Arslan kükremesini andıran "Yuaaayt..." sesi ve Samuray kılıcı kadar
keskin kollarıyla sizi bir kaç saniye içinde kıyma makinasından çıkmış gibi liğme liğme eder.
AYKUT BULDUK
Bulutsuz bir gecede gözyüzündeki yıldızlar kadar çok öğrencinin arasından sıyrılıp Mülkiyeyi
kazanarak bu milletin yüzde birine girebilmiş bir dehadır o. Amerikanın kızılderili ve zencilere uygu­
ladığı ırkçı tutumu protesto etmek için hiç jakops kahvesi içmedi. Kırsal kesimlerdeki halı sahaların
yetersizliği ve bunun Türk futbolu üzerindeki olumsuz etkilerini konu alan tezinin kabul görmemesi
o'nu yıldırmadı, oynadığı futbol ile ordinayus mertebesine erişti. Hep mükemmeli aradı. Derslerindeki
başarısını okuma-yazma bilmesine bağlayan Aykut, bu yeteneğini hiç bir zaman üstünlük vesilesi
yapmadı. Vatanına ve devletine olan vefa borcunu unutmadı. Her ay düzenli olarak Mehmetçik
vakfına para yardımında bulundu. Demoklesin kılıcı gibi yüreğine saplanan felsefe aşkı, "varım, o
halde düşünüyorumdur” sözü ile o'nu ölümsüzleştirdi...
MEHMET BAYIR
\
anizarlarını
tebliğ
algası
yordu
,eci'ye
;
|
;
\
[
\
t
c
:uttur.
.inden
ası bir
uman
nli ve
ürktür.
köprü
İması
ak koılması
'
:
•
,r çok
indeki
:imse,
/ordu,
KazKazsında
Hatta
•
oktur.
orüyü
Imez,
iz raoütün
iemle
<adar
<iyeyi
jyguaların
:mesi
ndeki
silesi
letçik
¡m, o
Aslında Çayır olması lazım. Arkadaşımız inek­
liğin hakkını vermesini bilmiştir... Hatta yürüyüş için
bir inek bulunamaması durumunda Mehmet Hoca ile
yürünmesi yolunda kulislerde söylentiler çıkmıştır.
İşletme fermanında "AİDS yoluyla onca kiloyu
verdi" denince, Mehmet Hoca bir duraladı, sendele­
di... Yoksa, yoksa doğru muydu? Hayır, bu şekilde
Siyu yerlileri öfkelerini belli ederlerdi.
Nasıl yapmış bilinmiyor ama Maliye'yi kendine
bağlamış durumda. Fes-Kom, Yıl-Kom, sabote-kom
üyesidir. Cuma namazlarında, insanların daha çok
evlenmesi yolunda dua ettiği söylenir. (Kendi için
birşey istiyorsa namerttir...)
Organizatörlüğü de var. Ama asla para mak­
satlı değil. Maksat muhabbet olsun..
Otlukbeli ve Dandanakan savaşlarına da
katılan Mehmet, gazilik maaşı ile geçinip gider... diye
düşünüyorum.
MÜJDAT EKİN
Mektebi Mülkiyenin cazibesine dayanamayıp son yılda inek olma amacı ile Uludağ'dan çamlar
arasında yuvarlanarak Mekteb-i Mülkiye'ye iştirak eden arkadışımız bu yuvarlanma esnasında yedi tane
çamı katlettiği için Orman Muhafaza memurlarına yüklüce rüşvet vermek zorunda kalmıştır. Camiamıza
geldiğinde meteliksizdi. Hacı Bayram sağolsun okuduğu ekonomi ve maliye bililerden çok Hacı Bayram­
da keseyi doldurdu.
"Kız çocuğu ve oğlan çocuğu" lafı ile meşhur olan buğday soyadlı arkadışımız dünyada 68
rüzgarları eserken rüzgarın da etkisi ile dünyaya kısa zamanda uyum sağlayabilmiştir. Doğduğu gün
mahalle halkı güneşin tutulduğunu zannetmiş ve Müjdat'a kavanozlar dolusu mavi boncuk taşınmıştır.
Vize vize diye ağladığı dadısı tarafından yazılan hatıra defterinden anlaşılmaktadır. Mülkiyeye
grant-tuvalet gelen nadir arkadaşlarımızdan olan Müjdat'ı bürokrasinin yüksek kademelerinde görmek
istiyoruz.
A. AYGÜL AŞAR
1969 yılı bir sonbahar günü (Kazgan İstihbarat
Servisi ne kadar uğraşm ış ise de gününü
öğrenememiştir) Ankara’da dünyaya geldiğinde
biraz düşünüp hafifçe yutkunduktan sonra, annesi­
ne, "birşey söyleyebilir miyim" demiştir.
Doğduğunda başlayan, ölçülülük ve düşünerek
hareket etme, bütün hayatına hakim olmuştur.
Onunla samimi olabilmek için ufak tefek teşebbüsler
kafi değildir.
Ne istediğini bilen, son derece iradi hislerini
gayet iyi saklayan bu arkadaş Mülkiye’deki Dört
yılında gayet temkinli hareket etmiş, daima olaylar­
dan ve hislerden aşılmaz duvarların ardındaki irade
ve mantıktan kurulu şatosunda esrarengiz bir kraliçe
edasıyla hüküm sürmüştür. Krallık Konsülünde bir
numaralı Konsüllüğü kime verdiği hala bilinmemekte­
dir. Bu bilinmeyiştir ki en az on kişiyi deli etmiştir.
Hayatta başaramayacağı hiçbirşey olmadığına
inandığım ız Maliye Bölüm ünden renkli gözlü
kraliçesine istediklerini elde etme dileğiyle mezuniyet
sonrası yaşamında mutluluklar dileriz.
=5
EREL TELLAL
Dedesinden bize ne canım?...
İnek Bayramı'nın açılış konuşmasını ne sıfatıyla yaptığı
tartışılıyor şimdi..
Tanıyınca Erel'i, Gorbaçov’un tepkisi şu olmuştu: olmaz
böyle bir insan! Neden olmasın sayın Gorbaçov, o bizim biricik
Söğütlü'müzdür.
Söğüt'ten hep devlet kurucular çıkmaz ya. Erel de dostluk
kurucudur. Yani hayret birşeyin Erel, nasıl böyle dost olabiliyor­
sun?
Erel, soyu tükenenlerden...
Rize’ye Halit'le gider, Van'a M. Kemal'le, Ingiltere'ye
Kaan'la, bu nasıl iştir yahu? Oğlum sen Mülkiye'nin resmi yol arkadaşı mısın? Bari cennete de Havva
ile pardon Umay'la gitseydin..
Elindeki çantası ve İnek Bayramı'ndaki çabası ile tanınır. Dışişlerine girmesi bekleniyor.
Bursu kazanamadıysa suç Ingilizlerin, ödülü alamadıysa suç Cumhuriyet'indir. Sürçü lisan ettiyse
de M. Kemal’in....
NASUHİ
GÜNGÖR
Kendini yayın ve propaganda faaliyetlerine veren Nasuhi 163’ten kurtulursa, birkaç sene sonra
141'den kesin girer içeri. En entellektüel İslamcıdır. Demokrasiye inancı var mı yok mu bilinmez ama
uygarlığına diyecek yok. (Bu da çok ciddi biyografi oldu galiba.)
HÜSEYİN
MÜFTÜOĞLU
(Özel ricası nedeniyle burada Hüseyin'in Bursalı olduğunu yazılmayacak) Dört yıl boyunca her
taşın altından çıkan, ince, uzun boylu, zenci bir züppe olan Hüseyin, ABD'ye gidip de oradan hastalık
kapıp gelmiştir. NATO genel sekreteri halasının kocasıdır ve dışişlerine bakanın yalvarmaları sonucun­
da girecektir.
Film gösterileri, tiyatrolar, konferanslar, yanlış anlaşılmalar, balo komitesinden kovulmalarla
geçen, gerçekten parlak bir öğrencilik. Mandela bile kıskanmıştır seni Hüso...
Daha okulun ilk haftası ablasıyla girdiği bahsi kazanmak için bir kız bulan sen, 1329 kez terkedilen sen, herkesi tanıyan sen, dekanın güvenini kazanan sen.... Sen kimsin kardeşim ya... Haaa, şu
bizim Hüseyin... Tamam tamam... Sen yaparsın. Sana laf yok. Sen doğuştan muafsın...
MUSTAFA ÖZSOY
Kayseri’de adam olacak çocukları tüccar yaparlarmış, olamaycakları da okuturlarmış. Mustafa
"adam olamayacağı" için okumasına karar verilenlerden. Okulu kopye çekerek bitirdi. Derslere hiç gir­
medi, kızların peşinde koştu. Akşamları içki şişelerinde yaşıyor. Taki ile beraber organizatörlüğe de
soyundu bir ara. Şimdi soyunuk soyunuk dolanıyor.
YILDIRIM
HASSAN
Çelişkilerin adamı...
Beyaz zenci, müslüman Yahudi, Yunanlı Türk... Üçünden biri doğru. Resmi adı Gıldırım olan
Yıldırım, çılgınlık deyince akla geliyor... Evsiz ve barksız. Üstelik birde azınlık.
I
i
t
......... TAKİ PARLAK C ' 7 •
4/ . \
'
Sonradan parlayanlardan. Iki-üç sene sessiz, sakin bir öğrenciyken, son sınıfta atak yaptı. Adam
olacak çocuk, icraatından belli olur derler. Taki, herbiri birbirinden rezil organizasyonlarıyla, çok ve boş
Konuşmalarıyla, Mehmet Hoca'ya yalakalanmasıyla göstermiştir ki tam Türkiye’nin aradığı tipte bir poli­
tikacı olabilecektir. İçki içtiğini babasından büyük bir sır gibi saklıyor. Ondan sonra ver elini Gazino,
pavyon. Üstelik nişanlıdır.
AYHAN AYAN
Bu okulda böyle öğrencilerde vardı. Aklı fikri kızlarda, eğelencede. Boş zamanlarında bile ders
çalışmadı, billahi. Çünkü, namlı kopyecilerdendir. Dört senesi Bartın-Ankara yolunda sürat yapmakla
geçti. Sınav haftalarında Sancak'la barlara takıldığı söyleniyor. Bu sene Konya'da Mevlana’yı ziyaret
edeceğini ve her şeyden elini eteğini çekip, kendini iş yaşamına adayacağını söylüyor.
iavva
ÖZCAN AYDIN
:tiyse
»onra
ama
Eğer İşletme bir Meclis olsaydı, o da en yaşlı üye sıfatıyla Meclis Başkanı olurdu. Ağır başlıdır. Ar­
kadaşları korkudan öyle her espiriyi Özcan'ın yanında yapamazlar. Mazallah parladı mı topa koyuyor
cemaati. Kağıt oyunlarının cümlesinin üstadıdır. Asıl uzmanlık alanı ise Fenerbahçe ve futbol tarihi.
Boş zamanlarında işletmecidir. Haklı bir işiniz olmadıkça yanına gitmeyin, gittiğiniz gibi dönersiniz.
Herşeye rağmen dostun dostu, düşmanının ecelidir.
FATİH İSKENDER
Çene marifetiyle alt edemeyeceği adam yoktur. Fenerbahçe hakkında üç gün üç gece konuşur,
gene de söyleceklerinin yarısını bitiremez. Tipik bir güneydoğuludur, acıdan ve hüzünden hoşlanır.
Çabuk sinirlenmesi ve küfürlü konuşmasıyla hemen ayırt edilebilir. Bunca sevmediği bir okula ne de-
i her
;ta!ık
cuniarla
METAFİZİK OFSAYT
;ediı, ş u
.......... adında birisi
Adam değil uyum özürlü
lafa
gir? de
Ayrımcının doktrin babası
Hümanistin duyarsızı
Coşkulu filozofların düşünsel hırsızı
Sevgi arayışı zavallısı
Erdem özentisi
Birdaha gelmez dünyaya
Yüce zamanların haberdarı olduğunu sanan
olan
Ütopistin böylesi
Ve kendine geliyor şöyle diyesi
Metafizik ofsayt gösterisi
NEJAT DOĞAN
Dostum Nejat, daha okulu bitirmeden Iş'i bitirdi. Acaip maaş alıyor
şimdi. Kalemi kuvvetlidir ha, adam döver arada bir kalemiyle...
Türkiye'nin hedefi Nejat gibi insanlar yetiştirmek olmalı. Tam bir
Batılı ama tam bir Türk. Bütünleme nedir bilmez, Mülkiye'ye hayrandır.
Hayran olmasa, 29 okuldan ayrılıp bu okula girmezdi herhalde..
İşi gücü teoridir. İyi bir okuyucudur. İleride ne olacağı meçhul olup,
kendisinden daha şimdiden haber alınamıyor.
Bütün bir sınıfın diline, "dostum" sözcüğünü Nejat'ın yayması, bir
rastlantı değildir...
TİMUÇİN
CENGİZ
Hay gözünü sevdiğimim Kandıralı, Çallı, Kerpeli Timuçin’i be. Sen olmasan kim bitirecekti en genç
yaşta Mülkiye'yi. Evet, Timuçin 15 yaşında girdiği Mülkiye’yi 8 yaşında bitirdi. Askerde onbaşı olması bek­
leniyor.
dost dost diye nicesine sarılır, onun sadık yari Platon'dur aman... Şiir yazar, kitap okur, müzik dinler,
aşık olur. Bunlar özel zevkleridir, aman...
Herkesi Kerpe'ye davet etti. Sözünü dinletemedi gitti.
Tanımadığı daha doğrusu tanıyamadığı tek insan kendisidir. Timuçin, sen sanıldığından daha
Timuçin’sin. Hatta en Timuçin sensin bu okulda. Var mı ulan senin gibisi?.... Yoğtir.
Sonuç itibariyle şu söylenebilir sana, e, eee, eeee, e, nenni de Timuçin nenni...
AHMET SARIOĞLU (16. Yüzyılda Kıbrıs'ta yaşadığı sanılan Mülkiyeli Eşkiya)
Ankara'nın Güdül Kazasında dünyaya gelen Güdüğümüz daha doğar doğmaz Yunanlıları İzmir’de
denize dökmüştür. (Doğum tarihi 9 Eylül) 1974 Kıbrıs Barış Harekatından sonra kurulan STATUS ÛÜO'yu korumak için fahri elçi olarak Kıbrıs'a hicr etmiytir. Mektebe yavru vatanda bulunan Beşparmak
dağlarının "Pandik parmağı" yöresinden geldiği rivayet edilmekte. Mülkiye'de kaşarlanmış birisi, hem de
makbul olan eski kaşarlardan. Mektebi 164 senede bitirebilmiştir. Bunun 162 senesi İstanbul'da reklam
toplamakla geçmiştir. Başarılı çalışmalarını Kazgan'dada sürdürmüş ve bu çalışmalarda Sine-i Mektep özel
ödülüne hak kazanmıştır. (PKZ Sine-i Mektep 4. Sayı ve Kazgan'daki Sine-i Mektep alıntıları Sayfa 5)
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Maliye Bakanı olması, bu şirin beldeyi sefalete sürükleyeceğinden
bu proje Rumlar tarafından desteklenmektedir.
Hepsi bu... (Not : Daha ne olsun)
V/URlı'/üN OK&I^
\ L ( 5 '. D £ K
a
/
%
K A f A 'U - H
c jıP & m G i &
V
^
i
DİLAY ALTINER
l
Sınıfının en ilginç tiplerinden olan Dilay, bu sınıflamaya güzelliğiyle girmedi, sanıldığı gibi...
O, her hocanın resmi soru sorucusu, o her dersin resmi yanıt vericisi, o ulusal tartışmacı, o dünya
ahiret bursludur.
V
Herkes araba alıp kız tavlarken, Dilay tam tersini yapmıştır. Yanıtını bilmediği hiçbir soruyu sormayan
Dilay, kendine yöneltilen hiçbir soruyu yanıtsız bırakmamıştır. Politikayla hiçbir ilgisi yoktur ve gerekli ma­
kamlara da alışmıştır.... diye düşünüyoruz.
ABD'deki mastırını bitirince ilkokula başlaması bekleniyor.
.f.
. .
HAŞAN TAŞDEMİR
;n genç
isi bek-r
■'c dinler,
Kazgan'ın kamerasına ÇEEl’den takılan en babayiğit Fes-Kom’cu. Kendi bölümü için söylediği "sittir
et abi" lafıyla tanınıyor. Fes-Kom'la birlikte para yemiştir.
Kaytan bıyıklarını bura bura eli kolu ağrımış ama bir cins-i latifi etkileyememiştir. İnek Bayramı için su­
nuculuk yapacağı yolundaki söylentiler boş çıkmış, Haşan da bana ne, bana ne diye ağlamaya
başlamıştır.
En sevdiği arkadaşı Kadir, en beğendiği şarkıcı Mozart'tır. Resim yapar, kopya çekmez, Cankurta­
ran, Kargasekmez....
n daha
KAAN SÜRMELİ
Ne o, tanımadınız mı?
İşte, hoş avazlı Kaan... Pişti takımının önemli parçası, Balkanların en yakışıklı yakışıklısı... Herkesin
yakın dostu, Erel'in evini temizleyin efsanesi grupta yer alıyor...
İzmir'de
vrus parm ak
hem de
reklam
îep özel
a 5)
iğinden
OĞAN ÖZDEMİR
Filinta gibi delikanlı denemese de çok iyi not tutması inkar edilemez bir gerçektir. Yıllığın içine eden
Yıl-Kom'a üye seçildi, ama Ahmet'in çalımlarına engel olamadı... Makinalı tüfek yavaşlığında konuşur,
kendisini tanıyıp da sevmeyen yoktur...
MEHMET
MUSLU
SBF'de en kaytan bıyıklı, en güzel çay içen en dernekçilerden biri olarak nam salmıştır. Gözlüğünün
çerçevelerini değiştirerek pek bi yakışıklı olmuştur. Siyaset psikolojisi dersinde Freud’u araştırması
söylentilere yol açmışsa da ard niyetinin olmadığı anlaşılmıştır.
ZEKERİYA AKÇAM
Bizim inancımızla alay etmeyin diyen Zekeriya’nın inancıyla elbette alay etmeyeceğiz...
Yıl-Kom'a bir darbe sonucu girmiş, aynı darbeyi yineleyerek Fes-Kom'a da girmeyi başarmıştır. FesKom da hiçbir iş yapmamasına karşın İnek Bayramı'nda şiir okumasına ramak kalmıştır.. Baloda kola
içmiştir.
MUSTAFA AYAN
Sırım gibi, mavi gözlü Anadolu çocuğu ve geleceğin kaymakamı. Büyük ihtimalle Medine kayma­
kamı olur. Kamu Yönetimi'nin abaza tellak değil de Asil Boğa (ne demekse) olduğunu savunan fraksiyo­
nunu başıdır...
Kamu’nun fermanını hâlâ sır gibi saklamaktadır, Kazgan'ı da çıkaracağını ileri sürmektedir...
HAMZA KAÇAR
Kamunun yiğit Çorum'lusu. Arı kovanına rahatça elini sokabileceğinden eminiz, "o" kişilerle
tartışabildiğine göre...
QevcLet r -S a m í }Kn'tsi
ÍHfíV safham )
BİTTİ.
1
Ulusların Ders esnasında ve ders dışında aralarında yaptığı yazışmalar, üç yıl boyunca Nejat Doğan
tarafından "depozitör" sıfatıyla saklandı. Osmanlı arşivlerinin açılmasından sonra daha fazla direnemeyen
Nejat, depoyu Kazgan'a açmak zorunda kalmıştır. Kazgan Kurulunun yüzyıllar süren çalışmaları sonunda
aşağıdaki mektuplar yayınlamaya değer bulundu. Karar müttefikan alındı.
GENELGE....Nejat Doğan'dan
..... mektuplarun kime ait olduğunu bilebülmemüz içün... imza ve baba-ı isim ve dahi imza yada
mührünüzü koyunuz. Yoksa matbuatınız şeri olmayacaktır.
Nejat'dan M. Kemal'e
Pala girmemiş laz ormanlarının pehlivanı Ayıdereli Muzo,
Bu saçmalıkları daha kaç zaman dinleyeceksin? II. ders, tez sınıfı terk-i diyar eyleyeceğim. Sonra ne
yapacağız bakalım.
Mektubuma son verirken gözlerinden öperim. Başkana selam, Mehmet de selamlarını yollar. Babana,
dedene, Sancak'a da selam eder acele cevap bekleriz.
İmza Nico
Gürkan'dan Nejat'a
Devletlü Nico bey,
Ben dahi dersi dinlerüm. Fakat pelvan Ayıdereli Muzo, milletün ve memleketün ve dahi şevketlü
padişahın desteğini arkasına alarak, SBF çayırında küffarla güreş tutmak içün dersü terk-i diyar eyleye­
ceklerdir.
Allah allah illallah, muhammeden resulallah. Tekbirlerle hep beraber Türk aslanlarına diyelüm
maşallah Allah derman versün.
Cazgır Gürkan
ATIŞMA (Laik cephe-Feray,Şebnem)
Bahçelerde maydanoz
Biz kereviz severiz
r .ç -
}Tİz.
Hoca ne dediyse bizi ilgilendirmez
Gel bize bazı bazı
Laik cephe
Sen seni bil sen seni
:LİNİ \
rtft- !
Hoca döver enseni
Kereviz senin neyine
Pazı yesene serseri
Feray-Şebnem
Hava soğuk kalplerde gam
Balkanlardan geldi nem
Yunus derki sağ'dan git
Söylüyom söylemiyom
Aşıkh Gürkani
/
.'Tİ.
Karga karga gak dedi çok şu dala bak dedi
Hoca bugün nar yedi uğurlu sayım yedi
Feray-Şebnem
MÜLKİYELİLER BİRLİĞİNDE
- Oğlum Halit sarhoş oldu. Bu duble onu daha da kötü yapacaktır.
- İdare yoluna kaçacağız.
(Yazanlar meçhul)
Eee, dostum aramıza hoşgeldiniz.
Devlet naibi M. Kemal.
Not: Sakın mektup yazma.
- Kendisine gelen mektubu cevaplandırmayan bir zat adresinde bulunamamıştır.
King of Nowhere
SHP soru önergesi
1. Timuçin'in yaş günü partisi münasebetiyle biraraya gelen 24 (yirmidört) kişi, yaşgünü pas­
tasından mahrum mu kalacaklar?
Sözlü olarak yanıtlanması dileğiyle.
Genel başkan E. İnönü (Hüseyin)
- Sayın Umut, yüzünü verdik daha astar isteme, ne çıkarsa bahtına(!)
v
^
Gürkan
- Peki AĞABEY
Umut
5 Nisan 1989
Saat: 9.51
Uluslararası ilişkiler haber merkezinin hazırladığı haberleri sunuyoruz...
Önce özetler.
Günaydın! Here is the news
1. Öğrenci kredileri dağıtılıyor.
2. KKTC cumhurbaşkanı R. Denktaş halen görevini sürdürüyor.
3. Özal, said that: Gitmiyorum, gitmiyorum, gitmiyorum, well may be!
4. İran'a Türk yanıtı: Höst.
5. Türk vatandaşı Mahmut: Aldığımız kredi-gömlek almaya bile yetmiyor.
(Yazari'-cneçhul)
KABİNE YAZIŞMALARINDAN
A y fe r,
Devletin resmi memurlarının yazdığı'^esmi belgeleri geciktirmek sucu işlediğiniz sabit bulun­
muştur. Bunu bir daha yapmanız halinde-istenmeyen karı (persona non grada) ilan edilip, okuldan
ayrılmanızın sağlanacağını saygılarımla bildiririm.
TBMM Bşk.
Gürkan Dalbayrak
Sayın Cumhurbaşbakan'a,
Yıldırımlar yaratan bir hükümetiz. O nedenle paratoner ithalinin serbest bırakılmasını diliyo­
ruz.
T.C. Başbakanı
O
(Gürkan)
İmdi,
Paratoner ithal edeceğimize, yıldırımları Yap-Işlet-Devret ile yapsak ve yapıp işletsekdaha iyi
değil mi?
O M.K. Basa Reicicümhur.
/
K iş iy e O z d
U ç a k 3e
\
Sayın M.K. Basa
Dost ve kardeş ve kendileriyle tarihi ve kültürel ilişkilerimiz bulunan komsi bir ülkeden yılan
diye sözetmeniz tarafımızdan esefle karşılanmıştır... yürüttüğünüz dış politika hakkında
belleğimizde soru işaretleri yaratmıştır.
TBMM Başkanı
KAZGAN'IN NOTU
: .
Gürkan
1988 başlarında ani bir şekilde oluşan
“kabine" de M. Kemal başbakandı. Bu
sıfatla bakanlıktan bilahare belirledi. Ancak,
Gürkan o günden beri TBMM başkanıydı.
TBMM başkanı başbakan, başbakan da
cumhurbaşkanı seçilince sınıf kabinesi de
değişti ve M. Kemal cum hurbaşkanı
Gürkan başbakan oldu. Boş kalan meclis
başkanlığına çeşitli kişiler vekalet ettiler. Demirel Koray, İnönü de Hüseyin'di. Kabine espirisi el'an sürmektedir.
ÖZGÜN KENDİNİ ANLATIYOR
Dört yıl boyunca, verdiği enfes dinleti­
lerle bizleri mest. Meral'i de mat eden, sev­
gili ve değerli arkadaşımız Özgün Çınar'a
kendisini anlatmasını reca ettik... Bizim
iİ İ p
ricamız mı oldu, kendi lütfü mu oldu pek
belli değil am a, 'm atrak biyografiler"
kısmına konulmayacak kadar ilginç bir yazı
oldu. Sansür etmeksizin yayınlanmasına,
Kazgan Komitesi Azınlık ve insan Hakları Diröktürlüğünün 6.8.1990 tarih ve 6291 sayılı kararı ile
karar verildi. Karar, Özgün Çınar temyiz etmeyince tam kararında kararlaştı. İşte karar:
Ne zaman kendini anlatmaya kalkışsam böyle oluyor. Dakikalar boyu düşünüp kalemimin
arkasını yiyorum. Evet, koskoca 21 sene geçmiş ama yazacak şey o kadar az ki. Sayfaları ge­
riye doğru çevirdiğimde kayda değer üç şey çarptı gözüme:
1- Ortaokulda zayıflarla dolu bir kaneden sonra "İyi öğrenci" olmaya karar verişim.
2- Yine ortaokulda çok sesli müziğe yönelişim.
3- Ve yine ortaokulda evimizin kilerini karıştırışım.
İlk ikisi açık bu üçüncüsü ne diyeceksiniz. Şayet o kileri karıştırmamış olsaydım o eski ve
komik gitarın sapı kafama düşmeyecek, belki de ömrümün sonuna kadar beraber olmak iste­
diğim dostuma sahip olamayacaktım. Gitarla aşkım işte böyle başladı. Gitar Metodu bula­
madığım için mandolin metoduyla çalıştığım, parmaklarımın ağrısından uyuyamadığım, sade­
ce bana ait olan bir şarkı yapabilmek için çırpındığım günlerden sonra bu aşkım İyice
perçinlendi. Derken hayatımın en güzel 4 yılını geçirdiğim okulumu; Mülkiye'yi tanıdım. Sonra
tesadüfler beni müziğimle insanların karşısına çıkarttı. O ilk konserin coşkusunu asla unutamaya­
cağım. Bu 4 sene içinde okulda birçok defa konserler verdim. Bunda amacım "bakın, ben ne
güzel gitar çalıyorum, ne güzel söylüyorum" demek değildi. Zira bunları hâlâ "güzel" olarak
yaptığıma inanmıyorum. Sadecebenim çok sevdiğim müziği, gerçek anlamda sahip olduğum
yegâne şeyi sîzlerle paylaşmak istedim. Şimdi dönüp baktığımda bunu tam olmasa da bir
öiçüde gerçekleştirebildiğini görüyorum. Yani artık sayfalar geriye çevrilirken kayda değer dört
Şey çarpıyor gözüme...
.- - -
İNEK BAYRAMI NASIL
DÜZENLENDİ?
Mülkiye, 130. Yılını yaşarken, Tüllab da İnek Bayramı'nın heyecanını yaşıyordu desek yalan olur.
Ancak, ele güne karşı ayıp olmasın, "Mülkiyeliler bayramlarını düzenleyemiylorlar" denmesin diye,
SEF’de bir İnek Bayramı düzenlenmesini teşvik gurubu oluştu. Grubun başını, bu yıl 26. İnek Bayramını
yaşayacak olan Ali Rıza da çekmiyordu. Zira, o da bu işlerden bıkmıştı. Olay spontaneydi abi yaaa...
;
\
î
1. İşte bu grup ne yapıp İnek |
Bayramı'nı düzenleyeceklerini kara!
kara düşünmeye başladı. Sonuçta J
neyin nas ! yapılacağının tesbit edi-i
leceği uluslararası bir konferans?
tertibine karar verildi. Konferansa
72 milletten Müslümanı, Yahudisi ve
Urumu davetliydi. Konferans salonu
o gün gelin gibi süslendi.
pıp Inekt
ini kara!
•Sonuçtar
ıs'oit edi|
¡nferansj;
¡feranss“
ludisi ve'
; salonu
ıadan c
ır,
4.
Konferansın başlamasına 12
saat kala salonun kapısında kuyruk­
lar oluşmuştu, ilgi çok büyüktü.
5.
Beklenen gün, eşref saat ve
an geldi. Büyük ciddiyet içinde
tartışmalar yapıldı.
14. Verilen aradan sonra Kon­
feransa, kararların açıklanması için
devam edildi. İşte karar: İnek Bayramı'nı her yıl olduğu gibi bir heyet
düzenlemeli Kazgan'ı da bir kurul
çıkarmalıdır. İşbu karar tek madde
olup temyizi kabil değildir. (Yani
İnek Bayramı cephesinde yeni
birşey yoktu. Yenilik Kazgan'dı.)
Heyet
üyeleri
bilahare
açıklanacaktır.
19. A ram alar çok
sürdüyse de karar isabetli
20. Yerin seçilmesi nedeniyle
verilen içkili resepsiyondan bir
görüntü.
21. Resepsiyon sonrası Rumel
İşkembecisine gidenler.
1
\
İ
6.
Tabii kansız muhalifler de
vardı. Ve bunlar sert yöntemlerle
bastırıldı. Bu arada bir jcp hasar
gördü.
7. Kalabalık ve sıcaktan fenalaşanlara, sağlık ekipleri anında
müdahale ettiler ve bu şahıslar
dışarı çıkarıldı,
î;
j
rr<-.b
J f4
.....
■
1■
?
*<. ! . .,ltsV^:'.-VW .
9.Bu kişi ise o gün sürekli
"Konferanstan aşağı Kasımpaşa"
diyordu; bir anlam verilemedi.
illile r de
"temlerle
o hasar
(Not:
Bey?)
Ayıp
değil
mi
Oral
10-11. Bu sırada ilginç görüntüler de oluştu. 75 yıl önce savaşan Anzac'larla Çanakkale gazileri
biraraya geldiler.
.
/ V f y '- '*
v- ■ .
.
12. Her önemli olayda olduğu
gibi kurban kesmek ihmal edilmedi.
T
çok 1
betli oldu ■
22. Muhalefet, ah şu muhale­
fet... Yaptıkları propagandayla ko­
parttıkları yaygarayla olayın hemen
kokusunu çıkardılar. (Yok neymiş
efendim...)
23. Neyse ki, kokunun kaynağı
nen bulundu.
24. Bayramın düzenleneceği ke­
sinleşince, sevinç gösterisi yapanlar
oldu. İşletme, haberi duyunca şöyle
dedi: Ne diyorsun abi? Vay bee,
demek bayram başlıyor ha.
25. Belediye, İnek Bayra~
gerçekten büyük destek verdi,
bedelin bu olacağını Fes-Kom d
lemezdi.
,
26. İnekler erdi muradj
Tüllab yürüsün Kurtuiuş'a.
27. İşte efsane Fes-Kom...
Ve spiker Sancak... (Soldan sağa) Koray: Halaybaşı benim; Gürkan: Hayatta halay çekmem öyleyse;
Erel: Haa şöyle afilli bir poz vereyim; Sabahattin; Ha uşak, ha; Cem: Saçmalama Saboş, sen ne yaptın ki?
Ayrıca sen laz değilsin, laz benim solumda; M. Kemal: allahaşkına şu Rıza'ya bir bakın; Rıza: Bugün tatlı
yemiş elimi vermem; Mustafa: Aaa, spiker; Haşan: Mehmet gelsene lan; Mehmet: Ben solcuların elini tutmam; Sancak: sonunda elime verdiniz.
|
;
j
i
İNEK BRYRflMl'NDHN v E BflŞKR zRMRNLflRCflN
t ÜLLRB mrnzrrrlrri
3. İnek Bayramı'nı hocalar
"yerinde” denetlediler.
•m...
öyleyse;
aptın ki?|
'yün tatil;
alini tut
4. Hanimiş cici şov grubu.
ŞAHLARI DA VURDULAR!
Oyunun adı bu değildi, Şahları Da
Vururlar olacaktı. SBF-ÖD Tiyatro Top­
luluğu, ilk oyun olarak bu yıl Ferhan
Şensoy'un ünlü eserini sahneledi.
Topluluğun oluşması ve oyunun
seçilmesi aşamasından sonra yaklaşık
altı aylık bir çalışma maratonu sonu­
cunda Ankara’nın saygın Sanat ortam­
larından olan ASM'de oyun sahnelendi.
(Ve tem siller kapalı gişe oynandı.)
Ayrıca, ister inanın ister inanmayın,
Topluluk bir de turne yaptı ve Mersin'e
g itti.
Böylesine başarılı bir çalışmanın
okulda sergilenmesine izin verilmedi.
İnek Bayramı'nda bile... Gereçke mi,
güldürmeyin insanı, SBF-ÖD dedik ya
daha neyin gerekçesini soruyorsunuz....
Fakülteyi yönetenler karar vermemiş
olmalılar ki üniversiteyi
yönetenlere
başvurdular. (Kimbilir. Onlar da ülkeyi
yönetenlere başvurmuşlardır.) Sonuçta,
program düzenlenmiş ve BYYO sinema
salonu da ayarlanmışken, oyun İnek Bayramı
Programından
çıkarıldı,
çıkarılmak zorunda bırakıldı... Olayın
tam Kazgan'lık olduğu kanaatinyediz....
Üstteki fotoğraf: Provalardan...
Ortada: Oyun'dan bir sahne....
Altta: SBF-ÖD Tiyatro Topluluğu
toplu halde....
SAYGIN '
A lE -İH E K T E P 'T E N
M UH AL/P___0£Rfl=
İLGİNİZEVE
B İL G İN İZ E ...
E fendiler
<
Eliftijda W4uSunuı d&rat liAGrm-h
^naA elefte-^d& fejkonu^na-suw M x
K İ \ um%e r & - î u t m ^ e e , ü k u m c x u i- üûzmoui
iş\en sautoa^unlaovn tûmlesfrvg.1Uen.
'■ \&,Ç>af\aIboı<vJi,ûcıU(Mu5 CoHisWiriaL
\<\a ve ¿a.Kî rr\uV»cdeJe.V kavramına
,.J\\a\lÇ bir dercıidir. â:e.Ue sapına to,
döl' muViüA'ÇΫ“.
Bu ¿eraiae.
ilke korröK blo
ınukalefef uaru tab ’A msk\i0.Şimdi clî.
u ec e-k sın atti: ülkûmlıdû komik mu.
l&Yı^en awlmeak&n &Utaki ne-iştir? |
1
M . M V V £w / G /n E n c e z a
A C tiLLA M atA L. X.
Sabuk- kjyQ.^€>/' /('i, Jcûi-'jp\~\Q.
fle.ye. jv'dûİA’.en* P o d ıja î-.ı^ m /^
kiiİTtJPU4fJ£Ö£.H A/AS-/C u-trAP
/Juw /ß.7
d . o h i ^ î j- M e v . <Sar v k . jjc -.d q
k-
»
l
û
ı hu
,
|^ < w a f
,
felÛM
t.' J o L u lle . m ! j C İfth 'L
Ati’ -/o r-fu S /M û lo r» h ı r y o A û ,
M e U e -fe -i M J IL /y e , b 'lr 2ûmQ<v
io / -
ş q
Kq
a
«,
/d i
o / û - .- .
T o fih le s - /'»Vûyei cderiar--U ^
fc‘Vû'<vv y u v û s u
gibiJ S S i 7 ’
d<z- <ia_ b)V- 2J>a^qaİOî- L i/W p_
^1-
tırmV^MnnAirrv • y*AP\\rî\4 !l hO /\e- de^G A . goŞ a ş ı ^ u
SoAümoncı ¿iddi û&cünfJA Kâüw\cxc
daa Ucmlk dui'umm.m du^öu&rX\c\
6ü. İse
komik e>Wı^Qakjcû&
buou<\ ’'Cnin ucuatûâvi.'fer» qe.Wşkeo
biç Şarkı da,w> bekrVe\îm:Biî. muballjle.rlmlaift ^rekV ı^nde ûlîoi^creV,. i
' '* e -
S /v e fe b - ^ W e y c - j re rd L , j
y a p ^ u z . h e L lu t te / l defay, (
*--u-»l- la -•
O/1 UollM~,
s iîJ 4e /- û L
s u t . U/5/M
1-ieMesL
be/<>_|
v / 0 r ı W s . F aL ûû-f, dc^_
raM O C i v e , / u a ş a ^ t o ı c « je /d a c e .
k.ı' l a p l û f - d o ğ r t f t u p , / u u ş o M b O ^
(.OfVMuf i'm>î . f o L u & e - ,
/ ic v ^ Lnpzs-e. / c a d u
d a ^ c ^ ı/ r r . \ C ! liK
^ 1 y û n ; 0<; , L « « o iEo7
^
^
'
fa p lo ./^
Lopcnit roLflcH -\fe.d<L_
p o İ0 '-d a .c ,'-t '‘. G û n i - J , & Ş rs j\c J_
[e^- o ^ I a n , b o is v o L v e ,d o _
J ^ a fk > o L u / r in ¿1- a<_t_
re.^ı‘yIc.
û
5UAolu/"Q.b//tWs/;
£-ı'kıb'-"T. aduAu Ua/ûlûk-i^ıA
y Q 7.u p / ^ o r £ v l i ‘vG- v a r J r c u _
^¿z_. c/e. b>lA\Q.t. /tivîswnuı_
L İ O It-ı'iop yc?L-/uc Ori.U^ 0 _
ro d a ^ - d ı L ; le s\ ( J i u L } f t {
1. , b o /
O t. ¿ a z l ı , o k u r - ,
VûTjSr^ LiJ^ı/ S lL o L u ! /■■ts^u/ıu
5 t7 e. ve_ ü l k e . ^ yopı/û/v- yQpu/_ S ° rC'v/
lı‘le.r~ b'V~ 6 q C a / û o
/u u ^ O a ItayQ c a ^ m i ı . .
| Vı’^ e - - J o r ıK le r r/v Q y e ./- e d e J
K J b Ü fh & m . feıV- yCVıa û r a d o A U e r L u , t u ± O p h Q f \ i s u t ı . J n k ^
n^«.eâ'2..\)«. W a J ^V&caöıa’. ke.r'.'
k j'la p QİAiût.
f c ıl- A K » A û r e /jo l^ V«.
q q Ii^ q a Iq .
Ve^'A bl<4aro$Wır\ı ^u\up,&ıKoaıwi
4vC
QİıMa
boiQ'"v(-3'-,AW’
jo j
y
u
T
y
i/c
/o
.
b
ı!r
i-0<l it rcBu UkeAtf 'le. Cıikark&n tk» ook\aırt
daba beMmeVujJ*: surektt <xfoxu& 4 - e r e /\ b e A d u ^ û ç q ^ s /i Lai%f/ ’ r o ^ l û r a . l = o L u p y o ¿ e U l c/e_
Vıâlnde- ümu&unu î>ıkmak\o.ft Ct&kîfu j
e^-M eJüciJC t-&Lat- b 'jA u . noa«/
ve.
Qî>\ö, sa\m&vmcüMi.
e İA ^ iO îc /u r ?
Etew tttai
Y s u U S p k o n c - o d o b t d îy e . bıV~_
Eâet' bc^unuao. a\de.f&ek bUe,\\oiıi
Çe>k\oşs>ufiui diue.Vdlc&lr.la.ûiiH.- ^ c y v / o ^ k i O İ - J ^ l e . a b u İ L
I i ^ | i w ^ , wwy', ” ," * 'r’ Uo^uk
•
n w »»
" 'i"
Vik.ko^u^xrftWCx
ktx\\p
ta}
h
k
r A
^
(V»ek\erlı. (amo. bvw&St
¿ ^ / ) £ OTOâZİS
s
fo
ä
^
c
l;n\2.î>ıî.û k ö \& o w n a W
^
s
ö
vj^ \ ä ^ iU
W
-
o u
m
u m
«
‘b u Lı'/o^> y o L “ c/er/ei-ZA U ?, i
H q 4^-q. A z ı i - f o i ş o § l u T e x x ^ ,
rîW> '«^de_ ¿dU • J o le b e ^ a b ıi|
k ^ re - s ıl^ d  -
L » '/a p a l d u ^ u / ı u
dcı y û - ı a ç C SeAG. /^<?0
C.&SÖ iVvm’ş ^
t
.
¿ ı'fla h » ' s u c u n . lo/KCİAiyiı
Lu'Z-iJpKoAe- d ı'L /lö e ü le/-'V ıe -y û l|
j le yvıe i.
i 'a s c i ^ ^ o a
u z û L fe n l-.
^ M e^-kuse. o la c OJroJ-/He-yı{/yı
^ d r e v / ı ls - r ı 'A iiz d e A . fe o tı e ş
} ^
Bu kuponu kesiAj
islediğiniz hep
ı^arcle indirin!
^
«
O m m e ıle r m iş
ıte s ,
B it e r ,
■
^ bskaakn.
« r&a fr kLul~ûp!\a'\&>ı
ı / . ' i .’. ^ ! . « « . . . 1 ı'îcıre/j
ı
kı ,u.< S
jlu L 'k v 31°^^°- H ow acj-ioW cir
/
İM İŞ .
"ÎC ibı! «SuGurv. b-k- L 13/HI cÎq.
J 0 2 . yuAO A t b o y u A e je /A ,saSL
¿s İ l. v e - ¿ed am ız. Uo .(q / vie r d e -.-.
_*
\
I «
Si
DERGİMİZİN BU SAV 1S\N1
r
l.
i'.fi
.1
)Q^ı<vıUi-
(3 i i f Ş
Ç
ö
&
E
s L
9
,
\\c.rkt$l& var bir bas.
Q<zzjlas-ıncla- bir
yiıj6bılm6k iç}/)
}
fi/V p c U Ç < L <2s$ , , .
o(a
/cac/u
mim
ı'bO ld_
- vtc J e _
'e- d o _
«
le f e r
c ld u  ,
Askınla. q a rp d m u z McU¿- j/cdb)m>z.
Sonunda ll^Ö/ ? b)r}/)j
İ t i ş t i r i l m i y o r u z a c h k h)z..
cU ^
...
E y Vafas)
h cd in ycırsa- c fir?
Cqu1 c y lU k Itlcs esi sen hu hcd)nlL}
W e/:
>lok_4<iA
û^lıijoraz- h k h a l- i p l i r m tc U İA L .
' u r ' l3>-î _
tfâ p
s Jn u -j_
s a d lz tY > j
h tp
S Ğ t d lt m }
■/¿•fer aW//< i { t i e r >
V ıu,
a iu l_ ta > *
!>, o İlu t.
H & İ jJ / I U
i
e /- edc<j
i
L uMr\ fcıu
¿a,a|a_
OportMizM dovcu' olta, oncun e
( jt â h r A k^A e L a c^ u f)
|
!
OcjCcnlar si/ncİL
fiir ¿ulir» n'ıhİl’ızfl) .
D o m e /n
L an s.
¿¿fei//) SM İ k LUh a lt,
0<M?us)Mtde/) hlrc^tio ij&H$<U£ğ}mİzl
Gırazcık nor'M cdiım j
9. û /ıjû o
J ld e _
I
yicjâ'bilmzk İçi o b ir pas^co cvs
^ai>5 baba* ¿¡cdtf ,
'/¿/» ¿¿jâ -
-Q k- a m _
l 30Wc.u Vil M ulkiyes/Nİn
Marşi
O a & u - a t k la r
f~s-)
-.
:< a lz o y
İ
m i K m uVH E'U
ARMAĞAN EDİYORUZ.
3 0
4ûJ<oi \c u
“I ^ U c î
b a ^ ç h r t c d ız r ' .
iu ^ la A c d c c r » ;
f~ //Vu'ç, i
'Iq x k \^.
H u y n a M İz s ft
u & t& r}
rt’J f\ t A;
R o ft)< zf)ttırw
b a S tcL }
O lcsiktdizm .
?0eVu
Biraz cU l* ıfi/ıis ti^z m
'KÛ/Hf/lI
j
'«Vıt-yul
flz buAuA n H r c ü iı tf ) }
. k»[~ ■
M&. î t i i i i - f t o d a İ l b r r ) ;
-ıc-yıJvt
u e j_
I
Nifi- tbt, f > ü s b ) a r k lt m
,
İTuAofe.
/ jc ı r c ^
'■Or/ûr
BEN
-MI c / i \
^ <523û
■ b A-
5!
5
i ME»f MekteP
OKURUM
OKUL YEMEKHANESİNDE
İNANILMAZ OLAY!
Q )m w r
FEMİNUS
8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutladık, öyle güzel! bir
kutlama oldu ki, duyarlı arkadaşlarımız, eşlerimiz, babalarımız,
ağabeylerimiz, erkek kardeşlerimiz bize o gün çiçekler verdi;
belki bir kaç da basit hediye.
Böylece ne de güzel sorumluluklarını, paylaşımcılıklarını.
anlayışlılıklarını gösterdiler. Sevgili polislerimizin, askerlerimizin
gözetiminde cici kız olanlarımıza 8 Marl'ı kutlama izni bile verildi.
Ama yaramaz diye bilinen kızların Guvenparkla "en güzel bayram
bu bayram, herkese kullu olsun" diyerek balon uçurmalarına izin
vermediler. Galiba yalnız bizim kızlar değil, balonlarda yaramazlık
etmişti kİ, onları götürüh bir karakola tıklılar. Daha DGMVs
çıkmadılar ama tutuksuz yargılanmaları bekleniyor. Yüksel
Caddesi’nde toplanan cici kızlara da uğradı polis. (Allah
başımızdan eksik etmesini) Panoyu sıkı bir incelemeye aldılar
önce. Sonra orada bir de ne görsünler aman Tannm Kadınların
Kurtuluşu Bildirgesi. Kurtuluş da neydi öyle nereden çıkmıştı.
Bildirgeyi de balonların kardeşi ilan edip karakola yolladılar.
(Herhalde, çünkü ondan da haber alınamadı). Her neyse
bildirgeyi İndirince, çiçek dağıtma İzni verdiler. Bazı kadınlar, "Bu
da nereden çıktı, benim günüm Salı günü apartmandaki lanet
Güler Hanıma bile haber verdim* dedi. Bir başkası "Devrimci
mücadelemizin bayrağı 6izin gibi ayrılıkçı burjöuva kökenli
hareketlere rağmen, bir gün göklerde dalgalanacaktır* dadl. Biri
de, "Benim herif elimde bu çiçeği görürse beni öldürür. Kadınlar
günü münü dinlemez diye" reddetti. Ama olsun, bir sürü kadın o
çiçeklerden mutlu oldu. Belki o gün ilk kez o çiçeği alırken
.gülümsedi.
"Bu memlekete plan değilT
pilav lazım."
-Amerikan Akel PirinçleriV * 5"
I İ/D
m:
a. u ¿ j —n
'S
Doğu Avrupa,
- G O R BAZM •
SİNE - \ M EKTEp
O k u l ç e v r e s in d e ş o k e t k i s i y a r a t a n o la y , h a l
iç in d e , ö ğ le s a a t l e r i n d e , y e m e k h a n e d e g e rç e k le ş
İ k i n c i s ı n ı f ö ğ r e n c i l e r i n d e n M e s u t B a h t i y a r (l<
b ö r e ğ in d e p e y n i r b u l u n m a s ı y l a b a ş la y a n g e llş n ı
l e r i ş ö y le a n l a t t ı : " D o m a t e s ç o r b a m ı b i t i r d i k t e
s o n r a b ö r e ğ im e ç a t a l ı m ı b a t ı r d ı m , ı s s ı n n c a ag*
m a f a r k l ı b i r t a t g e ld i, b a k t ı m b ö r e ğ in iç in d e p ç
n t r v a r . H e m e n a r k a d a ş ı m ı d ü r t ü k l e d l m , a la y t
t l ğ l m i z a n n e t t i . B u n u n ü z e r in e ç a t a l ı n u c u ı
p e y n i r i g ö s t e r in c e , g ö z le r in e i n a n a m a d ı v e b a s b ;
b a ğ ı r a r a k b ü t ü n y e m e k h a n e y i a y a ğ a k a ld ı r d
O k u ld a b i r d e n p o p ü l e r l t e m a r t t ı . H e r k e z b e n i "iş i
b ö r e ğ in d e p e y n i r ç ı k a n ç o c u k " d iy e g ö s t e r iy o r . H.
t a n ı m a d ı ğ ı m k i ş i l e r g e lip b e n i k u t l u y o r . A r k a d s *
l a r h a f t a s o n u b e n i m İ ç i n b i r p a r t i v e r e c c k le r , ço
m u t l u y u m " d e d i.
O la y ı a r a ş t ı r a n y e t k i l i l e r d e n a ld ı ğ ı m ı z bi!
g iy e g ö r e : Y e m e k h a n e ç a l ı ş a n l a n n d a n IÇ lh a t Pıra
s a o g ü n y e m e k i ç i n e v d e n e k m e ğ in in a r a ş m a köy
d e n g e le n
p e y n ir i k o y u p
g e liy o r , fa rk ın d ;
o lm a d a n b i r p a r ç a p e y n ir y u f k a n ı n
a r a s ın ;
d ü ş ü n c e i n a n ı l m a z h a d is e g e r ç e k le ş iy o r .
H a d is e f a r k l ı ç e v r e le r d e d e ğ iş ik t e p k i le r e yo
a ç tı . O k u l u n e s k i m ü d a v i m l e r i n d e n A z im m e k te p
d a r (3 8 ) " o n i k i y ı l d ı r b u o k u l d a y ı m i l k d e f a b ö y lı
b i r o la y la k a r ş ı l a ş ı y o r u m . " d e d i. B i r r iv a y e t e g ö n
e l l i l i y ı l l a r ı n o r t a l a r ı n d a k ı y m a l ı b ö r e k d a h i çı
k a r ı l m a k t a y m ı ş , ö ğ r e n c i d e m e ğ in d e n b i r ü y e İst
o la y ı u y u t m a p o l i t i k a s ı o l a r a k d e ğ e r l e n d i r d i vı
" İ n s a n l ı k o n u r u p e y n i r l i b ö r e k y i y e c e k t i r " dedi.
û tu
u rn
25"zr ¿ r a
Ku-Klux-Klan. F a a liye tle ri Okulumuzda'da
görüldü:
Ku-Klux-Klan grubu lideri Tonguç Antltariar
amaç ve faaliyetlerini şöyle özetledi:
"Şimdi biliyorsunuz okulumuzda pis zenci,
kara şopar, Çinli, Afrikalı sayısında yıldan yıla
artış var. Biz buna karşıyız. Niçin? Çünki: bunlar
geldi geleli okuldaki güzel kızlar üzerindeki im­
tiyaz bu kara şoparlara geçti Biz sap gibi açıkta
k a ld ı k . Beyza'ya mok gibi para harcadım, fakat
bir madagaskarh üç günde kızı elimden ald.u Bazı
arkadaşlar hormonla renk değiştirme tedavisine
bile, başladılar. Kıt kaynaklı arkadaşlar ise yağlı
boya ile falan idare ediyor. Buna bir son vermek
gerek. Bu nedenle eylem faaliyetlerine başladık.
Örneğin adamların yemeklerine gizilce şap
döküyoruz.
•
11
A
v
s
ÜRFDEN HİCİVLER t '" " 1"-” » *
Sine-i mektep
Siyasiler "Sino-1 millet e
dönemedi, ama Mülkiye
‘•»lne-l moktep"a. dönüyor.
Siyasal Biloiı®1’ Fakültesi
öğrencileri, okullarının
kuruluşunun 130'uncu •
yıldfinflmOnd« çıkaracakları
hiciv dergisine bu adı
yerdllor. DefB'd« n0İef V0*
kl? YĞK'ün kurulu?
yıldönümü kutlamalarına
t
A P oW y
'. fa*
A nkara Siyatal B ilgiler F a kü ltesi’nde bir g ru p (&
öğrenci "Sine-i M ektep"adında bir dergi
O
>:
çıkarıyor. A nti-hiyerarşik b ir yapısı olan
¿dergide, tüm yerleşik değerler "kafaya" aı.nıyor.
t
öğrenciler gülm e özgürlüğünden yana ve
her şeye m u h a lifler
G
ç
b.
Da:
okı
old
•ani
ge
kil
olı
sû
'1 O la y , h a j;
g e rç e k le ş ?
- h tly a r ( ı f
y a n g e li ş n f
■ b it ir d ik ti
ı n n c a ağ?>
İ ç in d e p j i
I lm , a la y £
^ lm u c u
v e b a s h{;
.a k a ld ır ıl
ez b e n i "ışı;
s t e r ly o r .
r. Arkad^,
îc c k le r ,
lı ğ ı m a
S
blîi
N ihat Pıra'
r a s ı n a kfiyt
. f a r k ı n d;m â r a s ı ı iı f
p k il e r e y'{\
-m m e k te p '
■ d e fa böyL
'a y e te götı
k d a h i Ç3:
'o lr ü y e lst‘1
le n d i r d l y,;
k ü r ” d e d i;
TLuzda'da.
Antitartajî
ALO
NİKARAGUA SEÇİM LER İ
S İN E -l M E K T E P
A h m e t C a rc a r
Yieeeeeeyt ulan!
Ulan yem ekhanenin kapısında duran görevli, sana sesleniyorum .
Gelirsem ağzım caaart diye yırlar seni yedi m ahalleye rezil ederim .
Çocukların k im lğ in e bakm aktan vazgeç de barışın. Tren mİ bu
bakıyorsun? Bir daha şikayet aJuSam gelirim oraya haaa!
Çaycı Vedat, Çaycı VedalW
Çaylar soğuya soğuya Kuzey Kutbu'na döndürdü burayı. Bırrrrr
üşüdüm. Bir daha sen bana sıcak çay getirme bak ben sana ne
yapıyorum.
.
Not işlerindeki, nol işlerindeki! Sen kendini ne sanıyorsun? O
koltuk babanın malı mı? O koltuk, milletin hür kolluğudur. Bunu
böyle bil. Sorulduğu zaman ccvap ver, konuşurken de öğrencinin
yüzüne bak.
öğrenci işlerindeki ıelcfoncu,
Senin görevin 4. sınıflarla ilgilenmek mi yoksa telefonla çan-çan
konuşmak mı? O telefonların parası kimden çıkıyort
öğretici işleri Müdürü Muhittin,
Ne oldu bu öğrencilerin kimlikleri. 4. sınıflara vereceksiniz
Mayıs'ıa alacaksınız. Haziran'da olmaz kardeşim, verin bir an önce
kimlikleri do benim kafamı kızdırmayın.
OKULDA ÜZÜNTÜ VARDI
O k u lu n
sevilen
D a l g ı n b a ş 'ı n ’ görevine
simalarından sivil polis Vural
son verilip okuldan uzaklaştırılması
okul camiasını üzüntüye boğdu. Okulun neşe kaynağı
olduğunu söyleyen kişiler onunla ilgili anılarını şöyle
anlattılar:
- ‘örneğin bir keresinde dalgınlıkla okula üniformasıyla!
gelmişti. Hayatımda hiçbir zaman okula elinde doğru kitapla
gelmezdi. Ya anatomi atlası ya da difransiyel matematik gibi
kitapları koltuğunun altına sıkıştırıp gelirdi.*
Pis zenci;
:1dan yıla- *Bir keresinde hiç unutmam, benim ağzımı arayacak
e t bunlar),
oldu. Bana Marx'ın imzalı posterini İsteyip istemediğimi
ıdekt trn-f: sormuştu.’
_______ _____
ibl açıktal- ■
■-m. fa k a lı
ildi. Bazı
tdavtsinetf
N ik a r a g u a s e ç im le r i ö n c e s i M rs .
V lo le t t a C h a m o r r a 'y a P r c s id e n t
t a b ir e t liğ im iz B a ş k a n B u s h ’ta n
m e k tu p ğ e ld l.
r ’■
M e k tu p ta :
Sandinl Sandlnl Sandlnlsla
Daniel girmiş bostana
Kov violelta Danlel'l
Yemesin Contr-gerllla hareketi
deniyordu
B u a ra d a h a l k a ra s ın d a y a p ıla n
a n k e tte t e k n o l o j i İ d e o lo jiy i y e n d i
mİ
s o ru s u n a
evet
d iy e n le r in
ç o ğ u n lu k ta o ld u ğ u s ö y le n iy o r.
' , A y n c a s e ç im le r in a d il g e ç m e s in i
te lk in
e tm e k
iç in
u z a k la r d a
A s y a 'd a b i r ü lk e d e n A B D ’y e b a s k ı
g e ld lfli d e g e le n h a b e r le r a ra s ın d a .
Ş u s ır a la r d a ş u ş a rk ı ç o k m o d a :
O Y N A ŞM A İD E O LO JİM LE
Duvarlar yıkılıyor
T) enller değişiyor
Dırak bu Irenlleri
Alınanyalar blrleşlyor
(R e k la m : Yoksa sizin hala
T de- C ard'm LZ y o k m u ? )
YUNANİSTAN'DA YİNE SEÇİM
B ir y ıl iç in d e ü ç ü n c ü d e f i s e ç im e ( I d ilc n
Y unanistan'da trib ü n lerd e " b e j, be}, b e j* d iy e tem po
tutan h a lk , bu se ç im le rd e n s o n u ç a lın a m ay a c a ğ ın ın
işaretini verdi.
Bilindiği gibi Y u n a n lııu ı'd ı A n o y u t uyarınca dakika
b a |i seçim oluyor. Eğer bir p a ıd iktidarı tek başına elde
e d e n e , o zam an m uhalefet A nayasa'nın 182'nel m addesi
ile k e n d in e ta n ın a n “s a y ım su y u m y o k “ h a k k ın ı
ku lla n a jak seçim i y e n ile ttiriy o r. Bu ş ek ild e ye n ile n en
s e ç im i ise C u m h u rb a ş k a n ı, A tin a 'd a n m ille tv e k ili
seçilenler elleri üzerinde yürüyem ezlerse y lneliyebiliyor.
S on o la ra k , ö zü rlü ik i m ille tv e k ilin in e lle ri üzerinde
yU rO yem em elcri ü z e r in e s e ç im le rin y i n e l e n d i ğ i
biliniyor.
SİNE-I MEKTEP ÖDÜLLERİ DAĞITILDI
•ÎAVJA \
mOVVTtLîr.
ANKARA (Slne-I Mektep/özel) - Sina-i
Mektep dergisinin geleneksel başarı ödülleri
sahiplerini buldu. Bu yıl ödüle değer görülen isimlerin
ödülleri adreslerine postalandı, ödüllerin postalama
löreninde bir konuşma yapan Bakkallar ve Bayiler
Federasyonu Başkanı Bendevi Palandöken, "Bu ödül
enflasyonunda gelin diğer ödülleri boykot edelim."
dedi. Bu yıtki Sine-i Mektep Ödüllerini kazanan isimler
şunlar:
ö- Bütün dünya banş liyakat ödülü: İmam Humeynl
(manevi şahsında)
o- Faşizmle mücadele ödülü: Adoîf Hiller (manevi
şahsında)
Toplum bütünlüğüne saygı ve
self-determlnasyon ödümü: lzak Şamir
ar Kimyasal silahlarla mücadele ödülü: Saddam
Hüseyin
Laiklik ödülü: Suudi Arabistan Kralı Fahd
Arka bahçe ve müttelik bostan sistemini koruma
ödülü: George Bush
«»■Gençlik sevgi, koruma ve kollama ödülü: Ankara
Üniversitesi Rektörü Necdet Serin
Demokrasi özel ödülü: Kenan Evren
\
G>tLCieV.rrM
if AitcrpıM'''« /
o: m;?
UTKUptt*. iç
i
ozula
v*A/u>Xi4/>M* Knmc.< . .
Ci^H-ÛKLr/Zj YU:,
*¿**2 ^ZLCKle-Kj-yu.
fr*
r*
S^ö / ^
3
Slne-I Mektap
DUYU
KAKlKflTuftılsI
fiN fliiK R j;
\
^
ĞvtADıM ^¿rvı£.î,/
GiSTlr
, . / 7 'i
Bu SoLLUS.Prt'J, (■{(//}
&CLOİK OKUL*
&
TaPLÜrrtVıL'tM
T.C. Kültür Bakanlığı “Türk Dahilerini Anma
Haftası" münasebetiyle sayın halkımızın engin
mizah yeteneği ve zengin kültürünü yansıtacak bir
Başbakan
Mizah
Romanları
yarışması
düzenlemiştir. Kaynak bolluğu ve çok sayıda
fıkradan yararlanma imkanı dolayısıyla pek çok
ürünün ortaya çıkacağı ümit edilmekle birlikte
yarışma konuları şunlar olacaktır:
1. Nasıl Başbakan olunur?
2. Başbakan ve kanaatleri.
3. Başbakan ve sîyah-beyaz telefonlar.
4. Başbakan Köşkte.
5. Başbakan NATO toplantısında.
6. Başbakanımız ve biz.
« irn s y L (W .
(Oon'*- wo
it* KCOtO^/V)
c-KUL *ıîlCNÎrtlL£XÎ
i M a y ıs
___
â . w
Dış M ih r a k K & n d ilin is M ü b a re k olsum otfvjy4
$
-
i^ M A p /N A
W (
G İ7~ ~ \ \ İV /^
ON LE.V&E Do£
A
/ o£uLa
<v\u\o£.
\
S
L
6.
fA
■SßF CEMLEJİ\ 1 0 & R E \Â M £n'i?
A U K .E Ş E K L İK
'BAKİ KALIR. \
$ O Z u /u u Z
!
O K U L O A V •'
ü /ß A d l
XAWA£
\QlfcJ UG
DKY\I\
&\TM £
PoVi
£<xAA,tY)cLa, kıl/ilama
P tU û sn p cLrCtC c h l r t h f - is n
%
^ ¡¿ U s t a s ı. a - k J a k U ld a r
_ An- ”'5 r
¿T
v¿
. . . ,
ß Ö A ß /v ^ s /
I
* »*w „>>
- t—ır;
c w=
O
^'■ 5 2 -
«o> >« _
° sş
> ,« a
<D
-Q 3 â
<5
N
>%
O
H.
£
2
£ .* .=
*5 ♦- OJ
^ t s
.
OJ ^
o- 2 E
m
- oı 5 ı : d
*cr> cn m > “O
CD
o
tu
x= £ Q §
® <D C3 ^ c/>
</) V>;_
CÛ ^ 03 CO O *
s ı> FE • - İ P
o
<Ü 0) G> -
0*0 Q
SUCU î
1£K
ç € k İM /
^ N lV i.fll’ lNI
çiĞ n e me k .
1
.....
Vy
ft Macuncu- ■i.*’:
O rdinarius Prof. Dr.
Benim en g&zel CİÇtkkr Un bile güze] Öğren­
cilerim , şimdi bildiğimi; gibi geçtiğimiz günlerde
I.D. BYYO'da bir takım olaylar cereyan etti. Bi­
liyorum bu hadiseler pek çoğunum entereae etm e­
m ekte lâkin ben yine de konuya değinmeden geçe­
m eyeceğim . Evvnla bu h a d ise le rin b ir nebze
m azisine bakalım isterseniz.
• B ir kaç ay evvel İstanbul Üniversitesi'ndo bir
tak ım öğrenciler ta ra fın d a n d erin b ir gizlilik
içinde b ir fesat kam panyası başlatıldı. Bu kum pa­
nyanın sembollerinden biri de neydi biliyor m usu­
nuz canım öğrencilerim: P=V. Şimdi bu ne an la­
m a geliyor diyeceksiniz, he-m en açıkloyayım .
H ani televizyonda C um artosi geceleri b ir dizi
yayınlanıyor "Ziyaretçiler" diye, gerçi pek geç
saatte olduğu için bu diziyi seyredemiyorum, işte
bu dizide Ziyaretçi adı v erilen k ertenkeleden
bozma uzaylı şa h ısla ra İngilizcede V isitors de­
niyor ve b unlar ’V harfiyle ifade ediliyor. Şimdi
diyorlar ki bu şah ıslarla bizim üniversitedeki po­
lisimiz, o V de oradan geliyor işte, eşittir. Bilen­
ler b ilir bu ziyaretçiler denen şahıslar h er fırsatta
(her dizide sanırım en az b ir defa) fare, çiyan ve
benzeri m ah lu k attan yemekte. Bizim polislerim i­
zin b u n la ra benzer b ir ta ra fla rı v a r m ı acaba?
Şimdi bunu düzenleyen şa h ısla r diyor ki, polis
yeşil ren k elbise giyiyor ve bu ziyaretçiler de esası­
nda yeşil y aratık lar. Eec o sam an sorm ak lazım
_İ>\ı şa h ısla ra , Yeni T ü rk ü ’n ü n ’Y eşilm işik’ pa­
rçası da ziyaretçileri mi anlatıyor.
Neyse biz yine konuyu dağıtm ayalım . Bu
fesat Kam panyası sonucu polisler epey alındı ve
b ir »üre okula u ğ T a m a z oldular, işte bunu fırsat
bilen vo 12 Eyîül'den bu yana anurşl özlemiş bir
grup öğrenci yeni b ir nüm ayiş başlattı. I.Ü. BYYO
eylemi adı verilen hadisenin de özü özeti budur.
Şimdi tabi çeşitli sebopler ileri sürüyorlar.
Neymiş efendim b ir grup öğrenci kantine bildiri
asm ak istem iş, bunlar da onlara m ani oluyormuş.
Ben bütün öğrencilerim gibi bu bildiri asm ak iste­
d ikleri b elirtile n öğrencilerim i de tanıyorum .
B unlar b ir aile ocağı gibi 'Bizim Ocak’ adlı mec­
m uanın etrafın d a b iraray a gelm iş öğrencilerdir.
O kula da ilmi bir konferansın duyurusunu asmak
için geliyorlar. F ak at tabi bazı a rt niyetli öğrenci­
ler "Bizim Ocak' da pişer, biz, bize de düşer" diyerek ten harekete geçiyorlar. H adise de h ak ik atte
bunddn cereyan ediyor. Lâkin b unlar bilinen tak ­
tik lerd ir (1) aynı zam anda.
işte buradan h arek etle içinizde çoğunluğu
oluşturm adığını pelt tabi ki bildiğim bir grup öğ­
renci polis üniversiteden çekilsin diyor. Sorarım
size, h erk ese tan ıd ığ ım ız eğ itim *e öğretim
hakkını polisten mi esirgeyeceğiz. O nlar bilgi vo
görgülerini arttırıp bu v atan a daha iyi hizm et öde­
m eyecekler mi?
Yazımı değerli M ustafa Kamil Zorti'nin bir
sözüyle bitiriyorum kıym etli öğrencilerim: "Dev­
letin güvenlik güçlerine yardım etm eyeceğiz de,
kime edeceğiz? Ne tekim KGB'ye mi?"
(1) Sosyal D em okrasinin iki T aktiği, V.I.
L e n in ,
C o ll e c te d
W o rk s,
Ci l t
8.
f)Z
FEBmenLflH
B A R K A L A R IN
FERM A N I
Şunu bil ki M ülkiycm !
K a b a ra n o k y a n u s la rın A lla n lis 'i v c o n u n g ö rk e m li k e n tle rin i y u tm a s ın d a n so n ra , S iy a s a l'd a g ö rü lm e m iş b ir çag
b aşlam ıştı. A ry as'ın o ğ u lla rın ın d o ğ d u ğ u bu çağda. S iyasal için d e k i b ö lü m le r g ö k y ü z ü n d e k i y ıld ız la r k a d a r d a ğ ın ık , fa k at belirg in d i.
iş te o sırada, d a h a ö n c e b e n z e ri g ö rü lm e m iş b ir b ö lü m g e ld i. A s ırla r ö n c e T u ta n k a m o n ’u n S iy a sa l'd a k i k o k u şm u ş ve
çürü m ey e, ikiyüz tutm uş b ö lü m le re o n u lm a z lan et olarak m ü jd e led iğ i "İŞ L E T M E " a d ı v e rilen b u living leg en d b ö lü m d iğ e r atıd o n ia n id is b ö lü m le ri sa n d a lın ın a ltın d a ç iğ n e m e k istiy o rd u ...
" B ir
M ü lk iy e
E fs a n e s in d e n "
işletm e bir dağdır
O dağda kartallar u çar,
A rsla n lar kükrer.
K argalar ise ko rk u d an susar.
işle tm e bir u m m andır
D a lg alar patlar, fırtın a la r e se r.
Z am an ı gclince
Fırtınada, dalg a d a diner.
U m m an aynı um m andır.
O sadece b ir b ö lü m adı d e ğ il eb ed i o n u ru n sim gesidir.
E y işletm em !...
S en benim sa rh o şlu ğ u m su n
N e a yıldım , ne a y ıla b ilirim , n e d e a y ılm ak isterim . A ld ığ ım ız d e rsle rle , a k lım ız la , fik rim iz le , z ik rim iz le S iy a sa l'ı S iy a ­
sal yapan b ölüm üz. Bu b ö y lcc e bilen e.
ö y l e büyük boş la fla r v a rd ır k i iç le rin d e bütü n b ir o kul e sir tu tu lab ilir. B u n la rd a n biri de işle tm e b ö lü m ü n ü n b a s it dersler
a ldığı iddiasıdır. D erslerim izin b a sit o ld u ğ u n u id d ia eden g a filler, id d ia n ız in ce len d i. Ü n iv e rsite sın a v ın d a ik i-ü ç so ru d a h a y a ­
pam ay ıp b u h allere d ü ştü ğ ü n ü z , d ü şü n c e de k afay ı bö y le b o z d u ğ u n u z k e sin lik k a z a n d ı. G irilm iş b ö lü m ü n d av ası olm az.
E y TUllab...!
B ö y le a p ta lc a p ro b le m le rin iz iç in L â tif H o c am ız "Ç ö z ü m lü A p ta l P ro b le m le ri" k ita b ın ı p e k y a k ın d a ç ık a rta c a k tır.
K ütüp h an en izin baş eseri o la c a ğ ın d a n k u şk u m u z y ok.
içim deki İŞL E TM E A Ş K I ba m b a şk a
O zeki ö ğ re n cile rin le ç o k y a şa ,
işle tm e m sın a v la rı b irb ir aşıy o r,
D iğer bölüm ler de N A H alıyor!
Ey T üllab!
ö v ü n m e k le ç o k h a k lıy ız, ç ü n k ü b iz le r ç o k fark lıy ız. M u h sin E rtu ğ ru l’u n d e d iğ i gib i "tev a z u y a g e re k y o k , in a n ırla r" h e ­
p im iz i anlatm aya k alk sak o n yıl sa v a şla rı so ld a sıfır, sa ğ d a iki k a lır. B u sö y le d ik le rim iz e b ir anlam v e re m e d iğ in iz i biliy o ru z.
Ç ü n k ü iki anlam lı. A şağ ıd ak i k işi v e şa h ısla r tam a m iy le g e rçe k tir. B u b ilg ile ri e d in m e n iz e k a tk ıla rın d a n d o la y ı M a ç K ahvesi
tek seçicisi N evzat B alcı'ya H am am ö n ü V ergi D airesi M ü d ü rlü ğ ü n e v c Ç a y cı V e d at'a teşek k ü rü b ir b o rç b iliriz...
2 . y ılın 2. y a rısın d a P in k e rto n d e d e k tiflik k u rsu n u b irin c ilik le b itirip U lu sla ra ra sı c in sel ilişk ile r b ö lü m ü n e sız a n v e şu
anki d u ru m u n a getiren, D e rim o d v c a d id a s firm a ları tara fın d a n y ılın c a s u su se ç ile n ; "B E K İR tc rr a n o v a 'y ı b a şla se fil z ü p p eler
o lm ak ü zere kim se u n u tam a y ac ak tır.
G üney B av y era ey aleti b a ğ ım sız a b az ası G A R G l; y ü zy ıllar e n d er o la ra k b ö y le a b az a y e tiştirir. N e b ü y ü k şa n s k i o d a bize
n a sip old u . 4 y ıld ır b ir k ızın e lini tu ta m a a d ığ ın d a n y a k m a n a rk a d ışım ız a A v ru p a d a n "ith al e l tu ta c ağ ı" g e tird ik . O to ritc le rc c
"1990 İT A L Y A R E SM İ A B A Z A S I" o la c a ğ ın a k e sin gözüyle bak ılıy o r.
E y G afiller!
H angi bölüm y etiştird i b ö y le m ü zisy e n . B ile k m o r'u n a y ak k ab ı n u m a ra sın ı, C o n L o rd u n k aç d e re c e d e sü t iç tiğ in i b ilm e k ­
te m üzikten an lıy o ru z diye g e ç in e c e ğ in iz e Ö Z G Ü N 'ü beş d a k ik a d in le se n iz in an ın h a y a t d a m a rla rın ız a d a y e n id e n c a n g e le c e k ­
tir.
O y n ad ığ ı futbolla h e rk e si b ü y ü le y e n la k a b ı Ş ey tan o lan M u sta fa 'y ı ta n ıtm a y a g e re k b ile g ö rm ü y o ru z. O n u n la o k e y o y ­
nayanlara "so ru n " a n la tsın la r. . -
•
/
İşle tm e y i işletm e y a p a n b iri v a rsa o d a H am arat'tır. B unu b ö y le b ile sin iz v c siz d en so n ra g e le n le r d e b ö y le b ile v e
dahi g e lc c e k lc r d c ...
..................................................
. . . .
.......... ••• •
—
....................... -
*
Y a k ışık lı J o h n y film in i M ik i R o k 'a acıd ığ ı için b ıra k a n A li T ü m a y 'ım ız la , a k ılla ra d u rg u n lu k v e re n g e lişgid işleriy le K a z a 'm ız la , D a m a t F e rit'te n so n ra g elen II. d a m a d ım ız E rd in ç ’im iz le , tek k a b a h a ti Ç o ru m lu o lm a sı o la n
Ö z g ü rü m ü z le so n n ü fu s sa y ım ın d a A n k a ra'n ın y a rıy a y a k ın e rk e ğ in i tan ıd ığ ı k e sin le şe n F ü su n , D e re n , D ila r'ım ız la ,
b ir çağ i
fakat b c-1
bütün h o c a la rım ız ı ta n ıy a n v c iyi ilişk ile r için d e F iliz v e İlk n u r'u m u z la , L am b ad a y e tk ili b a y ii F ırın c ın ın k ız ı S e rp il
L arusum uzla tu ttu ğ u n o tla rla m ed a r-ı iftih a rım ız N e fisem izle , in ek liğ iy le ü n y a p an E rd al E fe v c A li E g c m e n ’im izle n e
kadar gurur d u y sa k azdır.
I
•ışm uş v e *
d iğ er an-T
S e m cn ta F o k s 'u n M ü lk iy e m ü m e ssili H Ü L Y A 'yı, A li E rk a n E K E 'n in b e la lı soru b ilic is i O F 'lu E M lN 'i, o k u lu n
kıdem li ö ğ re n c ile rin d e n sa rı v e k a ra H A K A N 'ı, g ü z eller g ü zeli N A R lN 'i, h a n ım lığ ıy la h e rz a m a n ö rn e k o la n A Y Ş E N ,
DİLEK, Ö Z L E M , Ç İĞ D E M , Y E Ş İM , A Y D A v e M E L T E M ’i bu gu ru ra h aklı o larak d ahil ed iy o ru z. F u tb o l'u n g e rçe k b e y e ­
fendisi Ö Z G Ü R D A L G IÇ v c en y a şlı üye sıfatıy la F o rv ır b a b a m ız Ö Z C A N , h e p sev g iy le h a tırla n a c a k la r. O rg a n iza sy o n
devleri; o k u lu n o lay a d am ları T A K I V E M U S T A F A u n u tu lm azlar listesin d e ilk sıralard a y e r alacak lar.
D aha 3. sın ıfta y k e n IŞ L E T M E ’li o lm a n ın so ru m lu lu ğ u n u d u y a rak ç o k şe y le r b a şa ra n ; M Ü Z İK D E H A S I A Z M İ,
Civan K A R A D E N İZ U Ş A Ğ I T A L İP , H A T SA N A TTm n B Ü Y Ü K U S T A S I H Ü SE Y İN , bu ferm ana k atk ılarıy la haklı bir m iras
devralacakları im ajını verd iler. O N L A R I İY İ TANTYIN!
O kulda han g i taşı k a ld ırsa n ız altından iki kişi çıkar. B ir D E L İ M E T İN , diğeri A R D E Ş E N 'li S A N C A K .
O n la r iş le tm e b o y la rın ı tek b ir ç a tı a ltın d a to p la m a y ı b a ş a rd ıla r, iş t e o n la r tü m
İŞLETM ECİLERİ...
z a m a n la rın e n b ü y ü k
D iğer B ölüm ler size L Ü T FE D İY O R U Z :
A ran ızd a b ir fark g ö re m iy o ru z. S iz in y ü zünüzden S iyasalı p erişan lık ta n k u rtarm ak için, A n k a ra'n ın h e r y ö n d e n e n
em in yeri o lan o kul k ü tü p h a n e sin d e to p lan d ık . Sizlcri ku rtarm a y ö n ü n d e a ld ığ ım ız k a ra rla r a şa ğ ıd a a çık lan m ıştır.
M ü lk iy c'n in b ü tü n lü ğ ü v e şerefi teh lik ed ed ir. İşle tm e h a ric i lüllab ü z erin e d ü şe n so ru m lu lu ğ u n ica p ların ı y e rin e
g e tirem e m e k ted ir. B u h a l S iy a sa l'ın d iğ e r o k u lla ra karşı a çık ü stü n lü ğ ü n ü g ö lg e le m e k te d ir. O k u lu m u z u n şe re fin i v c
büyüklüğünü v e d a h i b ü tü n lü ğ ü n ü işletm en in azim ve k ararı k u rtara ca k tır. B u n u n için d iğ e r b ö lü m le rin İŞ L E T M E N İN
em ir vc g ö rü şle rin e a çık o lm a sı gereği h âsıl olm uştur.
H e r b ö lü m d e n işle tm e n in g ü v e n in i kazan m ış, b ö lü m ü n aşşa ğ ılığ ın ı a n la y ara k işle tm e ile işb irliğ i y a p a n te m s il­
cilerle yakın g e lc c e k te b ir k o n fe ra n s te rtip e d ilecek tir. M ü lk iy e'n in kaderi bu k o n fe ra n sta a lın a c a k k a ra rla ra b a ğ lıd ır.
.sal’ı Siya-
Y u k a n d a anılan İşle tm e toplantısında M Ü L K İY E -l M Ü D A F A -I H U K U K C E M İY E T İ o lu ştu ru lm u ştu r. B u c cm iy etin
alacağı k a rarlara u y m ay a n lar, işletm en in öncü kim liğ in i kabul etm ey en b eyinsizler, M Ü L K İY E İS T İK L A L M A H K E M E ­
L ER İN D E c e z a la n d ırıla c a k tır. B u k a ra rla rı u y g u lam a azim v e k a ra rın d a işle tm e B ö lü m ü ö ğ r e n c ile rin e , C e m iy e tim iz
asit dersler
u daha ya-
kararı gereğ in ce b ir n u tu k ih d as e tm e zarureti hasıl olm uştur.
12..
B irinci v a z ife n m ü lk iy e n in n a m u s vc onu ru n u k u rtarm ak tır. M ü lk iy en in İşle tm e h a ric i b ö lü m le ri G a fille rc e işg a l
edilm iş, d e rsh a n e le rin e g irilm iş, h o c a la rı b ilfiil m eşg u l e d ilm iş olab ilir. H a tta M ü lk iy e g e n e lin d e ç o ğ u n lu k m e m n u ­
^artacaktır.
EY! İŞL E T M E G E N Ç L İĞ İ!...
niyet n u tu k ları a tıy o r o la b ilir. İşte bu ahval ve şerait içinde dahi v a zifen m ü lk iy e n in o n u m , işle tm e n in b a ğ ım sız lığ ı v e
ön d er kim liği için ç a lışm a k , b u b ed h ah ları su sturm ak ve işletm eyi ilelebet p a y id a r k ılm a k tır.
Ey İşle tm e G cn çilğ i m uhtaç o ld u ğ u n k u rd et dam arlarındaki asıl işletm eci k a n ın d a m ev c u ttu r.
EY İŞLEM E! Ö Ğ Ü N , ÇA LIŞ, G Ü V EN !...
Ç ık tık a çık a lın la bu y ıld a bu o k u ld an , o n y ılda b in le rce g enç m ezun e ttik h e r y a ştan . N a sıl h o şu n u z a gitti d e m i
lan T Ü L L A B . S izi k u rtarm ak bizim v azifem iz, v azifem iz...
Şim di sıra k u rta rılm a y a m uhtaç işletm e h a ric i tüllabın ipliğ in i p azara ç ık a rm a y a g e ld i...
ın ırla r" lıc•,i biliyoruz.
:aç Kahvesi
sızan v e şu
fil züppeler
<i o d a bizi
O to rite le ri
M A L İY E T E DU HUL:
işle tm e n in d c n c m e -y a n ılm a tah ta sı o k u lu n en k işilik siz b ö lü m ü M A L İY E sa n a se sle n iy o ru z . "V u ru y o ru z d u y ­
m uyorsunuz v u rd u m d u y m a z m ısın ız ?" A lt k a d ro y e te rsiz liğ in iz d e n bize 404 len d in iz. Ö z k a n S ü m e r ile ö ze d ö n se n iz
yine b ö y le, işte b ö y ’.c, h e r se n e böyle, M a liy c 'y e böyle. İk in ci sın ıf tü lla b ın z em in k a tı ve h a tla ç u k u rla rı. R a h m e tli
H İTLER siy a sa lı işgal etm e m iş ve sizi gaz od aların a sok u p fırınlarda y ak m am ışsa b ile sin izk i b u n u ç o k se v d iğ i b ir T ü rk
atasözü y ü z ü n d en y a p m a m ıştır. "A na gibi y a r o lm az" dem iştir.
"V ergi k a lk ın m a n ın tem e lid ir" d iy e sizi y u rt sath ın d a ç ay ırla ra saldık o tla n m ak tan ta h s ila ta z am an a y ıra m a d ın ız
zaten. U m utsuz v a k asın ız. Bu bölüm ki; 4 sene işletm e gibi asil b ir bölüm le b e rab e r olsun, am a y in e d e "H IY A R L IK T A
PAYİDAR KALSIN"
ğini bilmek:an gelecekla okey oy-
D ev let sizi o k u tm a k için yap tığ ı m asrafı K urtuluş S avaşı g azilerim ize m aaş o lara k b a ğ la sa y d ı, te le v iz y o n d a siz in
dram ınıza sıra g e le b ilird i. B u sayede anlam a özürünüz ülke g e n elin d e ö ğ renilm iş olur, to p la n a ca k yard ım v e b a ğ lışla rla
•ayık o ld u ğ u n u z b ir okul y a p tırıla b ilird i. O k u lu n a dım da siz y ılla rca d ü şü n m ey esen iz d iy e b iz k o y a rd ık . E ğ itile b ilir a n ­
lam a ö zürlü ta h sild a rla r o k u lu . K ıy a k la rım ız sü re ce k tir işletm eye b a ğ lı bölüm sü rü v e rilm iş k ü ç ü k o rg an izm alar.
E se fle ö ğ re n d iğ im iz b ir h a b e re gö re; ta h s ild a rla r su sam so k a ğ ı p ro g ra m ın ı tüm insan ü stü ç a b a la rın a ra ğ m e n anla y a m ıy o rla rm ış. Bu a c ık lı d u ru m u h ü k ü m e te b ild ird ik "M a liy e 'n in te le v iz y o n s e y re tm e h a k k ı e n g e lle n e m e z " d e d ik .
B u n u n ü z erin e o lay a elk o y an B A R IŞ M A N Ç O M aliy e B ö lü m ü n e 10 p u a n , 10 p u a n , 10 puan d e d i.
M â liy e n in h ilk a t g a rib e le rin i in c e le y e n u z m a n lar, "e b e v e y n le ri y a k ın a k ra b a o la n ç o c u k la rd a sık g ö rü le n b ir d u ­
ru m d u r alttan alın dediler.
G elelim M Â LİY EN İN U C U B tK LE R lN E :
H O O O YAŞAR, H O O O O YAŞŞ AR!
S itele rin ço cu ğ u , Ç in çin b a ğ la rım n b ö lb ü lü , H A C A T A P A 'y a gid en y o ld a M a ğ a zin sa tan b a y id e T E R B Ü Ş O N b u lm a
o la s ılığ ım ız n e d ir? S ö y le r m isin ? S ö y le m e z sin tabii. S o v y e t g ü re şç iy e fin ald e y e n ilirse n d u t y e m iş b ü lb ü le dö n ersin .
İsk e n d e r Ç O L A K 'ın yeğ en iy im , puh! d iy e re k h e n ü z üç y a şın d ak i k a rd eşim d e iş bitirir. Z a te n h a n g i tah sild a r kendi
k işiliğ iy le iş b itirilm e m iş ki se n de b itirc b ile s in . O h la y ıp P u h la y a ra k b ir y e re v a ra m a z sın . S e n i a d a m e d ip , b u g ü n lere
g e tire n IŞ L E T M E L l a rk ad a şların o lm a sa y d ı k im b ilir h a n g i p a v y o n d a şa rk ıc ılık y a p ac ak tın ?
M E H M E T H O C A , o fazla k ilo la rın ı b ir h a y al k a d ın ın d a n k a p tığ ın A ID S h a sta lığ ı y ü z ü n d e n v e rd iğ in i b u ra d a bizbiz e y k e n sö y le m iş o lalım . E lin e -y ü zü n e b u la ş tırd ığ ın o rg a n iz a s y o n la rın la M Ü L K İY E 'n in d e ğ il y ü z k a ra s ı o n y ü z b in m ily o n cu k karasısın. Ç ünkü V A K K A S 'sın d a h a ç o k k ılı v ar, D E M İ L A N S U L H İ?
E ta p 'ta b ir ç ay ı 2 0 bin lira y a satan a d am o lara k h a tırlan d ık ça , lan c tlc n cc ck sin . K u z u c u k la rm a b iz d e n se lam söyle.
S iy a sa ld a n n e fre t e t am a yine d e o k u B A N U ! S e n in g ü z e lliğ in d e n b a şk a M A L İY E ’d e y ü z ü n e b a k a c a k adam yok
çünkü.
Ö Z G Ü L H A N IM ; İsta n b u llu e n işte lerd e n n e haber.
H A F IZ E -S E V İL ; Işlcim ed en sev g ili a ram ay a d ev am edin. A ray an y a m ev lâ sın ı y a d a İşle tm e d e n k o c a s ın ı bulur.
S ulhi, V akkas, S e d a t v e M u sta fa M a liy e 'n in a b az ala rı. A s lın d a siz tellak o lm a lıy m ışsın ız am a, s iz i, a d am ed elim
d iye Ö S Y M işletm en in y a la k ası M a liy e 'y e v e rm iş.
N İH A Y E T so n u n a geldik. Sizi m em n u n ed ip h a y a tın k u c ağ ın a a tıy o ru z. A llah b iz d e n so n ra k i iş le tm e le re k o lay lık
v e r s in .
B u n c a anlam a ö z ü rlü tah sild arı adam e tm e y e ç a lışm a k g e rçe k te n ç o k ö z v erili b ir ç a b a y ı g e re k tiriy o r.
A M A UN U TM A Y A LIM İŞLETM E Z O R L U K L A R IN BÖLÜ M Ü D Ü R...
K A M U YÖNETİM İ
E y y o n tu lm a m ış tellak lar, Y alo v a k a y m a k a m lığ ın ın b iç a re aday ad ay ları. S iy a sa l c e h a le ti a lır a m a K a y m ak a m lık
b a k i k a lır. S u y a a tılsa n ız to m ru k la m a y ü z e rsin iz . A s il B o ğ a la r; size k e re ste d iy e b ilir m iy iz ? F a k a t ö k ü z ü ö ld ü r h a k k ın
y e m e d e m işle r. S îz le r M ü lk iy e'n in y ü z k a ra sı d e ğ il a sta r siy a h ısın ız .
Sizi kaym akam y a p ıp ö m rü n ü z b o y u n c a p ra n g a la ra m ah k u m e tm e k yerin e, O rm a n G e n el M ü d ü rlü ğ ü n d e ç a lıştırm ak
b izc e u y g u n g ö rü lm ü ştü r. Ç ü n k ü T Ü R K A y ıları siz in y ö n e tim in e z m u h taçtır. V e işte slo g a n ın ız : " K a m u y u o rm a n a sok.
A y ıy ı k o ru ."
A sîl d a m ız lık b o ğ a lırım ız, aslın d a siz e b ird e T e ş e k k ü r B o rç lu y u z . E ğ er sîz le r b u o k u ld a v a ro lm a s a y d ın ız b izle rin
h a y v an sev g isi bu d e re c e gelişm ezd i.
T R T , bu sene h a y v an cılığ ım ız k o n u lu p ro g ram ın ; K Ü L T Ü R E T K İL E R İ adlı b ö lü m ü n d e S iy a sa l K a m u Y Ö N E T lM l'n i
işley e ce k m iş. A y rıc a o kul y e m e k h an e sin d e h e r ö ğ len taz e o t se rv isi y a p ıla c a ğ ın d a m ü jd e le m e k istiy o ru z .
"Y o llar biter, T e lla k 'ta K U S U R B İT M E Z " d e m işle r. V e e k le m işle r, B O Ğ A d e y ip 'le g e ç m e . E lb e tte y a ln ız c a b o ğ a
d e y ip g e ç m e y e c e ğ iz . H a cıy a ğ ı k o k u lu p is a b a z a la r. B c n td c re s i M ü d a v im le ri. Ş im d i 13 M a y ıs 'ta B c n td c rc s i'n i ç iç e k
b a h ç e sin e ç e v ird iğ in iz i a çık larsa k k ıy am e ti k o p a rırs ın ız d e ğ il m i?
Sırada T EL L A K A TA SÖ ZLERİM İZ VA R:
* S a k la tellağı d a m ız lık olsun.
* B a k a rsa n bağ o lu r, b ak m azsan tellak ,
* A ç tellak oynam az.
* T ellağ a altın se m er vurm uşlar, g e n e de ö k ü z ü m dem iş.
Ş im di d e bir şiir:
B is ik le te b in e rs in iz
K a rın ca y ı e ze rsin iz
M adem b izden güzelsin iz
N iy e abaza gezersin iz?
S iz i a şa ğ ıla m a y a d a h a ç o k sö z ü m ü z v a r a m a ö y le içte n b a k ış la rın ız v a r ki in sa n tre n k o m p le k s in e k a p ılıy o r.
N e rd e g ö rü lm ü ştü r tren lerin ö k ü z le rle m u h ata p o ld u ğ u . S iz le r m ü lk iy e n in b a ğ rın d a k a n a y a n y a ra sın ız .
■A d et old u ğ u üzere içinizden b irk aç k iş iy i "ib ret-i alem " o lsu n diye tan ıtm a lü tfu n d a b u lu n a lım b a ri.
H A R P U T 'L U M E T İN . S e n S iy a sa l'ın a d am e ttiğ i e n d e r te lla k la rd a n b irisin . H a tta b ir k ız ın e lin d e n tu tm a y ı b ile
b a şa rd ın . M etin ; sen i y ılın Ö K Ü Z Ü S E Ç İY O R U Z . O b iry a n tin li sa ç la rın la b a b a n ın h u z u ru n a n a s ıl ç ık a rs ın b ile m ey iz
Unutamazsınız!
Türkiye'de 73 ¡1, 819 ilçe,
694 bucak ve 34.954 köy var. Hepsi genç yöneticilerinden hizmet bekliyor.
LALE OFSET TEL; 118 41 49 FAX: 118 03 4 3 -
İlk göreve gideceğiniz yurt köşesine sizi
bir BMC aracının ulaştırdığını tatlı tatlı hatırlayacak
ve o zamanlar herkesin
"Bence BMC" dediğini unutamayacaksınız.