1 Soviet War Memorial: Sovyetler, 2. Dünya Savaşının sona

Transkript

1 Soviet War Memorial: Sovyetler, 2. Dünya Savaşının sona
Soviet War Memorial: Sovyetler,
2. Dünya Savaşının sona
ermesinin hemen ardından Berlin
Savaşında hayatını kaybeden
80.000 Kızıl Ordu askerini anmak
üzere 3 savaş anıtı dikiyor. Bu
anıtlar aynı zamanda askerlerin
gömüldükleri mezarlıklar olarak
kullanılıyor. Soviet War Memorial
da Berlin'in İngiltere
hakimiyetindeki bölgesinde
yapılan ve Nisan-Mayıs 1945'te
Berlin'deki savaşta hayatını
kaybeden 5.000 Kızıl Ordu askerini
anmak için yaptıkları "zafer" anıtı;
aynı zamanda Berlin'de yapılan
son savaş anıtı.
The Memorial to the Sinti and
Roma of Europe Murdered under
the National Socialist Regime:
Nazi rejimi kurbanlarının sadece
Yahudiler olmadığı, tüm mağdur
kesimlerin anılması gerektiği
tartışmalarından sonra 1992
yılında yapılmasına karar verilen
anıt, ancak 2012 yılında açılıyor.
Tiergarten içinde yer alan ve
Naziler tarafından katledilen
500.000'e yakın Roma ve Sinti'yi
anmak için İsrailli bir sanatçı
tarafından yapılan anıt,
etrafındaki taşlarda İtalyalı bir
Roman şairin Auschwitz adlı şiiri yazılı yuvarlak bir havuz; havuzun ortasında duran üçgen taş
(Nazilerin tutsakları damgalamak ve birbirlerinden ayırt edebilmek için farklı renkler kullandıkları
üçgen işareti) ve havuzu çevreleyen panolardaki metin ve fotoğraflardan oluşuyor. Havuzun
ortasındaki üçgen taşın üzerine her gün taze bir çiçek konuluyor.
1
Memorial to the Homosexuals
persecuted under the National
Socialist Regime: 2003'te
yapılmasına karar verilen anıt
Michael Elmgreen ve Ingar Dragset
adlı gey bir çift tarafından
tasarlanmış. Küçük beton bir yapı
olan anıtta sadece bir pencere var;
pencereden içeri bakıldığında
öpüşen eşcinsel çiftlerden oluşan bir
video görülüyor. Anıtın yan
duvarında da Nazi döneminde
öldürülen eşcinseller ve eşcinselliği
kriminal bir hareket/durum olarak
tanımlayan 175 numaralı ceza yasası
hakkında bilgiler var. 175 numaralı
yasa ilk olarak 1871 yılında yürürlüğe girmiş; 1935 yılında Naziler kapsamını genişletmiş ve yasa o
haliyle 1969 yılına kadar yürürlükte kalmış; 1973'te reforme edildikten sonra ancak 1994 yılında
tamamıyla kaldırılmış. Dolayısıyla Nazi döneminde öldürülen eşcinseller 1980'lere kadar konuşulan
bir konu değil. Anıtın yapılması için 1993 yılında kampanya başlatan iki sivil inisiyatif var: Remember
the Homosexual Victims of National Socialism ve Lesbian and Gay Federation of Germany (LSVD).
2008'de açılan anıtta gösterilen ilk video, Nazi döneminde katledilen lezbiyenlere ilişkin bir kayıt
bulunmadığı gerekçesiyle sadece erkek eşcinsel çiftleri gösteriyormuş. Daha sonra çıkan tartışmaların
ardından videonun iki yılda bir yenilenmesine ve lezbiyenleri de içermesine karar verilmiş. Anıt
açıldığı ilk yıl sıklıkla saldırıya uğramış. Tahminlere göre 1933-1945 yılları arasında 100.000 civarında
eşcinsel tutuklandı, bunlardan 50.000 civarı ceza aldı ve hapsedildi, 5.000-15.000 civarı da toplama
kamplarına gönderildi. Toplama kamplarında kaç kişinin hayatını kaybettiği bilinmese de kamplarda
en kötü muameleyi gören kesim oldukları düşünüldüğünde büyük çoğunluğunun kamplarda öldüğü
tahmin ediliyor.
Georg Elser Memorial: Nazi karşıtı bir direnişçi ve
marangoz olan Georg Elser, bir sene boyunca Hitler'in
programını takip ederek evinde yaptığı saatli
bombayı savaşın başlamasının hemen ardından, 8
Kasım 1939'da Hitler'in ve üst düzey Nazilerin
toplandığı Münih'teki bir birahaneye yerleştiriyor.
Bomba, her 8 Kasım'da bu birahanede yaptığı
konuşmayı, havanın sisli olması nedeniyle uçakla
gidemeyeceği için trene yetişmesi gerektiğinden kısa
tutan Hitler'in ve diğer üst düzey Nazilerin mekanı
terketmesinden 13 dakika sonra patlıyor. Patlamada
8 kişi ölüyor, 60 kişi de yaralanıyor. Elser daha sonra
İsviçre'ye kaçmaya çalışırken yakalanıyor ve toplama
kampına gönderiliyor; daha sonraki bir tarihte de
orada da öldürülüyor. Bugün bir kahraman olarak
görülen Elser'i anmak için 2011 yılında yapılan anıt,
Elser'in yüzünün 17 metre uzunluğundaki siluetinden
oluşuyor ve konulduğu sokakta (Nazi bakanlık
binalarının yer aldığı Wilhelm str) her yerden
görülebiliyor.
2
Action T4: Hitler'in Ekim 1939'da yayımladığı Action T4
olarak bilinen "ötenazi kararnamesi"yle tedavi edilemeyecek
durumdaki hastaların "ölüm hakkı" tanımlanıyor ve kararın 1
Eylül 1939 itibariyle geriye dönük olarak geçerli olduğu
belirtiliyor. "Topluma yararlı" görülmeyen, çalışamayacak
durumdaki "gereksiz" insanların "toplumdan temizlenmesi",
"ırksal temizlik", bedensel ve zihinsel engellilerin "toplumun
refahına ekonomik yükü" gibi söylemler Nazilerin iktidara
geldiği 1933'ten beri zaten kullanılıyor. Ötenazi programı adı
altında 1939 Eylül'ünde başlayan katliam 1941 Ağustos'una
kadar sürüyor ve daha sonra toplama kamplarında ve çeşitli
sanatoryumlarda kullanılan gaz odalarının prototipleri bu
dönemde geliştiriliyor. Bu dönemde Almanya ve
Avusturya'da kurulan altı ölüm merkezine getirilen hasta,
bedensel ve zihinsel engelli 70.000'den fazla insan gaz
odalarında öldürülüyor. Program bittikten sonra da gayrı
resmi olarak devam eden katliamda 1941-1945 arasında
200.000 kişinin daha öldürüldüğü tahmin ediliyor. Action T4 adı, ötenazi programını uygulamaktan
sorumlu ve başında Hitler'in kişisel doktorunun yer aldığı "Charitable Foundation for Curative and
Institutional Care" adlı kurumun adresinin (Tiergartenstraße 4) kısaltması. Kurumun bulunduğu villa
daha sonra yıkılmış ancak binanın bulunduğu alanda soyut bir heykel ve hemen önündeki otobüs
durağında yaşananları anlatan bir de pano yer alıyor. Durağın arkasındaki alana yeni bir anıt da yapım
aşamasında. Yandaki görsel Nasyonal Sosyalist Parti Irk Politikaları Ofisinin aylık yayımladığı "Yeni
Toplum" adlı dergisinin 1938'ten bir kapağı. Kapakta "Bu kalıtsal hastalığa sahip kişinin Alman
Toplumuna maliyeti 60.000 Mark. Vatandaş, bu senin de paran" yazıyor.
Bebelplatz (memorial to the book
burning): Bebelplatz Berlin merkezde
Humboldt Üniversitesi'nin önündeki
meydanın adı. 10 Mayıs 1933'te Nazi
öğrenci örgütü üyeleri Almanya'nın
üniversite kentlerinde onbinlerce kitap
yakıyor. Bebelplatz'da da aynı gün 20.000
civarı kitap yakılmış. Bugün aynı meydanda
Micha Ullman tarafından tasarlanan ve
yakılan 20.000 kitabın sığabileceği boş bir
yeraltı kitaplığı (raflar) yer alıyor. Rafları
yerdeki cam bir panelden görüyoruz. Aynı
meydanda birkaç farklı noktada yerde yer
alan metal plakalarda da kitapları yakılan
yazarlar arasında yer alan Heinrich
Heine'nin Almansor (1821) adlı oyunundan şu cümle yazıyor: "That was only a prelude; where they
burn books, they will in the end also burn people". Anıta ek olarak her yıl Mayıs ayının başından
10'una kadar Humbolt Üniversitesi tarafından aynı meydanda edebiyat festivali düzenleniyor; festival
boyunca meydana konan raflardan kitap alıp yerlerdeki minder ve hamaklarda okumak mümkün, aynı
zamanda öğrenciler kitap satışı yapıyor ve kitap okuma etkinlikleri düzenleniyor.
3
Neue Wache (New Guardhouse) (Central
Memorial of the Federal Republic of Germany
for the Victims of War and Dictatorship):
1818'de yapılan bina 1918'e kadar krallık
askerlerinin merkez üssü olarak kullanılmış.
1931'de 1. Dünya Savaşında hayatını kaybeden
askerleri anmak üzere yeniden tasarlanmış. 2.
Dünya Savaşı sırasında bombalanan ve çok
büyük oranda yıkılan bina, 1960'dan sonra
restore edilerek tüm mağdurların anılacağı
merkezi bir anıt olarak tasarlanmış. 1969
yılında kimliği bilinmeyen bir askerin ve kimliği
bilinmeyen bir toplama kampı mağdurunun
kemikleri buraya gömülerek üzerlerine 2.
Dünya Savaşının yaşandığı savaş
meydanlarından ve toplama kamplarından
alınan toprak konulmuş. 1990'a kadar her çarşamba bir askerin nöbet tuttuğu anıtın adı Almanya'nın
birleşmesinden sonra Memorial to the Victims of Fascism and Militarism'den şimdiki adına çevrilmiş
ve binanın içine Käthe Kollwitz tarafından tasarlanmış ölen oğlunu kucaklayan anne heykeli
konulmuş.
Block of Women (memorial to the
Rosenstraße protest): 1943 Şubat
sonunda Naziler, Stalingrad'da ağır bir
darbe aldıktan sonra, Berlin'de
yaşayan 1.800 civarındaki Yahudi
olmayan kadınlarla evli Yahudi
erkekleri tehcir etmek üzere
Rosenstraße'deki bir binada topluyor.
Yarı-Yahudiler ve Yahudi olmayan
(Aryan) kadınlarla evli Yahudiler bu
tarihe kadar tehcirden ve toplama
kamplarına gönderilmekten muaf
tutulmuş. Bunun üzerine 28 Şubat
1943'te toplanan Yahudi erkeklerin
eşleri ve onların akrabaları olan bir
grup kadın beş gün boyunca binanın önünde protesto gösterileri yapıyor ve Nazi askerlerinin ateş
etme tehditlerine rağmen direnişi sürdürüyorlar. Beş günün sonunda 1800 erkek serbest bırakılıyor.
Nazi dönemi boyunca toplu sivil direnişin tek örneği olan bu olay çok uzun süre boyunca herkesin
unuttuğu bir olay olarak kalıyor. Göstericilerin kadın olması, tek toplu sivil direniş olması ve aslında
başarılı olmasının Alman toplumundaki "karşı çıksaydık bizi de öldürürlerdi" argümanını çürütmesi
hafızalardan uzun süre silinmesini açıklayan nedenler olabilir. Olayı yaptığı araştırmalar sonunda
öğrenen Ingeborg Hunzinger adlı Doğu Alman bir sanatçının 1980 ortalarında yaptığı "Block der
Frauen (Block of Women) adlı heykeli kamusal bir anıt olması için Berlin Belediyesine bağışlamasının
ardından anıt, 1995 yılında aynı sokaktaki parka yerleştiriliyor. Direnişteki kadınları tasvir eden ve
birkaç blok parçadan oluşan heykelin arkasında şöyle yazıyor: "The strength of civil disobedience, the
vigor of love overcomes the violence of dictatorship; Give us our men back; Women were standing
here, defeating death; Jewish men were free."
4
Platform 17 Memorial: Berlin'in
Grunewald bölgesindeki tren
istasyonu, 18 Ekim 1941'den Şubat
1945'e kadar Yahudilerin doğudaki
gettolara ve toplama kamplarına
gönderildiği istasyon. 1985 yılında
Almanya Demir Yollarının 150. yılı
kutlamalarında dahi teşkilatın Nazi
döneminde kitlelerin tehcir
edilmesindeki sistematik kullanımına
ilişkin hiçbir şey konuşulmazken,
Almanya'nın birleşmesinden sonra,
1991 yılında, istasyonun girişine
Karol Broniatowski adlı bir sanatçının
tasarladığı ve ölüme gönderilen
insanları temsilen beton içine
oyulmuş insan figürlerinden oluşan bir anıt konuluyor. Anıtın yanındaki olayla ilgili bilgi veren metal
plakada istasyondan 50.000'in üzerinde Yahudi'nin ölüme gönderildiği yazıyor. Daha sonra 27 Ocak
1998'de savaş sırasında yıkılan demir yolu restore edilerek yaklaşık 160 metre uzunluğundaki
platforma 186 metal plaka yerleştiriliyor. Herbir metal plakada istasyondan kalkan trenin tarihi, gittiği
yer ve taşıdığı Yahudi sayısı yazılı. 1000 Yahudi'nin bulunduğu ve ilk kez Auschwitz'e giden trenin
tarihi 29 Kasım 1942. Daha önce kalkan trenlerin çoğunluğu doğudaki gettolara gönderilmiş. Son
trenin tarihi ise 27 Mart 1945 ve 18 Yahudi Terezin toplama kampına gönderilmiş. İstasyonda yeniden
inşa edilen raylar arasında büyümesine izin verilen çimler bu platformun bir daha asla
kullanılmayacağına işaret ediyor ve anıtın bir parçası olarak düşünülmüş.
House of the Wannsee Conference:
20 Ocak 1942'de Berlin
banliyösünde Nazilerin misafirhane
olarak kullandıkları bir villada
düzenlenen konferansa, Nasyonal
Sosyalist Partinin üst düzey
yetkilileri, üst düzey SS üyeleri, polis
şefi ve çeşitli bakan/bürokratlar
katılıyor. Her ne kadar "Yahudi
Sorununun Kesin Çözümü"
konusunu konuşmak üzere bir araya
gelseler de Yahudi soykırımı kararı
bu tarihten çok önce, muhtemelen
1941 başlarında alınmış, Ocak
1942'ye kadar tahminen bir milyon
Yahudi öldürülmüş durumda. Bu
nedenle "Kesin çözüm"den kastedilen öldürme mekanizmalarının devlet bürokrasisini de içerecek bir
yapı kurularak oluşturulacak işbölümüyle daha "efektif" hale getirilmesi denebilir.
Reich Güvenlik Başdairesi (Reichssicherheitshauptamt) Polis Şefi Reinhard Heydrich tarafından
yönetilen ve SS, NSDAP ve çeşitli bakanlıklardan 15 üst düzey temsilcinin katıldığı konferansta tutanak
Adolf Eichmann tarafından tutuluyor. Toplantı esnasında hazırlanan bir tabloda, Avrupa, Kuzey Afrika
ve Sovyetlerdeki Yahudi nüfus rakamları, Alman işgali altındaki bölgelerdeki sayılar, henüz işgal
edilmemiş yerlerdeki rakamlar ve halihazırda yokedilmiş nüfus belirtilerek yer alıyor. Buna göre
Nazilerin yok etmeyi planladığı Yahudi nüfus 11 milyon. "Yahudi Sorununun Kesin Çözümü" adındaki
muğlaklık, toplantı tutanaklarında da korunuyor: Tutanaklarda "imha," "öldürme," "tehcir" gibi
5
tabirlerin kullanılmasından özellikle kaçınılıyor; bunların yerine, "nüfusun doğal yollardan azaltılması,"
"özel muamele" ve "dışa göç" tabirleri kullanılıyor. Katılımcıların onayladığı planlarla ölüm
mekanizması devletin tüm imkanlarının da seferber edilmesiyle tamamen sistematikleştiriliyor ve
bürokratik devlet aygıtlarının da katılımıyla büyük tablolar ve çizelgelerden oluşan devasa bir çarka
dönüşüyor. 1992'de müze ve eğitim merkezine çevrilen House of Wannsee Conference, Topography
of Terror ile birlikte faillere ilişkin bilgi vermeyi amaçlayan iki merkezden biri. Merkezde daimi bir
serginin yanı sıra öğrencilere düzenli eğitimlerin verildiği seminer odaları ve bir de kütüphane
bulunuyor.
Memorial to the Murdered Jews of
Europe: Öldürülen tüm Avrupalı
Yahudilerin anılacağı bir anıt
yapılması fikri gazeteci-yazar Lea
Rosh ve tarihçi Eberhard Jackel'in
1980'lerin sonunda başlattığı bir sivil
inisiyatife dayanıyor. 1990'ların
sonunda anıtın yapılmasına karar
verilmesinin ardından açılan
yarışmada kazanan mimar Peter
Eisenman'ın tasarımının hayata
geçirilmesine Haziran 1999'da karar
veriliyor. Orijinal tasarım üzerinden
çıkan tartışmalar ve yapılan
değişikliklerin ardından Nisan
2003'te yapımına başlanan anıtın
açılışı İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinin 60. yılı olan 10 Mayıs 2005’te yapılıyor.
19.000 metrekarerlik bir alana yayılmış her biri farklı boyuttaki 2.711 adet beton bloktan oluşan
anıtın dar koridorlarında yürürken hissedilen rahatsızlık ve kafa karışıklığının sözde düzenli olan bir
sistemin insanlıkla bağının kopmasını simgelediği belirtilse de tasarımcı özellikle bir tanımlama
yapmaktan kaçınmış. Açık havadaki anıtın altında daimi bir serginin de yer aldığı Bilgi Merkezi var.
Topography of Terror
Documentation Center: Mayıs
2010'da resmi olarak açılan
Merkez'de, 1933-1945 dönemini
kapsayan Nazi döneminde sistemin
işleyişi ve faillere odaklanarak
hazırlanan daimi bir sergi, eğitim
merkezi ve kütüphane bulunuyor.
Faillere odaklanan ilk anma olan
Merkez, iki başarısız tasarım
yarışmasının ardından 2006'da
yapılan üçüncü yarışmanın
sonucunda inşa edilmiş ve kurulduğu
yerin, odaklandığı faillerle ilişkisi
bakımından tarihsel önemi dolayısıyla da diğer anmalardan ayrılıyor. Merkez'in üzerine kurulduğu
alan 1933-1945 arasında SS ve Gestapo Genel Merkezi ile çatı kurum konumundaki Reich Güvenlik
Merkez Bürosu binalarının tam ortasında. Savaş sonunda bombalanan bu üç bina uzun yıllar yıkık
halleriyle dokunulmadan kalmış. 1950'lerin sonunda kamuda hiçbir tartışma dahi olmadan binalardan
arta kalan yıkıntılar da ortadan kaldırılarak tüm alan binalardan ve bir anlamıyla tarihinden de
6
temizlenmiş. 1987 yılında Berlin'in kuruluşunun 750. yılı kutlamalarının bu alanda yapılması kararı ve
anmalarda kentin Nazi geçmişine hiç değinilmemesinin ardından bir sivil inisiyatifin girişimiyle açık
havada açılan ilk Topography of Terror sergisi, daha sonra şu anki Merkez'in yapılmasına kadar her yıl
aynı yerde üç ay boyunca açık tutulmuş.
Stolpersteine: "Tökezleten taş"
olarak çevrilebilecek bu anma,
üzerine elle kazıyarak mağdurun
adının, doğum tarihinin ve Naziler
tarafından gönderildiği yerin
yazıldığı pirinç plakaların, kaldırım
taşlarına çakılarak Nazi rejimi
mağdurların bilinen en son
adreslerindeki binanın önündeki
kaldırıma gömülmesinden
oluşuyor. Kölnlü sanatçı Gunter
Demnig’in 1992 yılında korsan
olarak başlattığı bu "eylem" aslında
Demnig'in Talmud'daki "a person is
only forgotten when his or her
name is forgotten" cümlesinden
yola çıkarak geliştirdiği bir fikir. Plakaların kaldırımlara çakılmasıyla amaçlanan, yoldan geçenlerin ne
yazıldığını okumak için eğilmek zorunda olmalarının aynı zamanda mağdurlara bir saygı göstergesi
olması fikri. Her plaka tek tek Demnig tarafından elle yapılıyor ve 120 Euro'ya mal oluyor. 2013 sonu
itibariyle Almanya, Avusturya, Macaristan, Hollanda, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Rusya, Hırvatistan,
Fransa, Polonya, Slovenya, İtalya, Norveç, Ukrayna, Slovakya, İsveç ve Lüksemburg'daki 1000'e yakın
şehirde 43.500 stolpersteine var.
Office of the Federal
Commissioner for the Stasi
Archives (BStU): 9 Kasım 1989'da
Berlin duvarının yıkılmasının
ardından Stasi arşivlerinin imha
edilmeye başlandığını öğrenen
Berlin halkı 15 Ocak 1990'da "to
each their file" sloganıyla Stasi
binasını işgal ediyor. Daha sonra
işgalci grup içinde kurulan bir
inisiyatif kalan arşivlerin
korunmasını üstleniyor. 1992
yılında düzenlenerek halka açılan
Stasi arşivlerini, eski rejim muhaliflerinden oluşan bu inisiyatif ve Almanya'nın yeniden
birleşmesinden sonra kurulan Office of the Federal Commissioner for the Stasi Archives birlikte
yürütüyor. Binaları terk etmeden önce çeşitli yöntemlerle imha edilmeye çalışılan belgelerin yeniden
birleştirilmesi ve arşivin düzenlenmesi çalışmalarına halen devam ediliyor. İsteyen herkes kişisel
verilerine erişme hakkına sahip. Ayrıca gazeteciler, tarihçiler ve araştırmacılar, kendileri hakkında
olmayan ancak kişisel bölümleri gizli tutulan belgelere de erişebiliyor.
7
Memorial Bautzner Straße: Doğu
Almanya Devlet Güvenlik Bakanlığı
(Stasi)nin 1954'te politik tutuklular
için inşa ettiği tutukevi şu anda bir
anma mekanı olarak işlev görüyor.
Saxony bölgesinde olduğu haliyle
korunan tek tutukevi olan
Bautzner'e yakalanan muhalifler
gözleri bağlanarak bindirildikleri ve
ticaret yapan herkesin teslimat için
kullandığı minibüsler içinde
getiriliyor, günlerce ne için
tutuklandıkları bilgisi ve dışarıyla
irtibat kurma hakkı verilmeden,
psikolojik baskı yöntemleri
kullanılarak iki kişilik hücrelerde
tutuluyormuş. Geceleri her beş
dakikada bir ışık yakılarak yatma
şekilleri (sırt üstü ve iki elin de
battaniyenin dışında görünür
olarak tutulacak şekilde yatma zorunluluğu var) kontrol ediliyor, kurallara uymayan tutuklular
uyandırılarak cezalandırılıyormuş. Fiziksel işkencenin pek kullanılmadığı tutukevinde bu ve benzeri
pek çok psikolojik işkence yöntemi uygulanmış.
Pirna-Sonnenstein Memorial: Aslen
bedensel ve zihinsel engelliler için
bir sanatoryum olan PirnaSonnenstein Naziler'in Ekim 1939'da
yayınladığı ötenazi kararnamesinin
ardından kapatılarak, Haziran
1940'tan ve 24 Ağustos 1941'e
(Hitlerin politik nedenlerle Action T4
programının acilen sonlandırılmasını
emrettiği tarih) kadar Action T4
programı kapsamında çeşitli
sanatoryumlardan taşınan bedensel
ve zihinsel engelli insanların gaz
odalarında öldürülmesi için
kullanılıyor. Otobüslerle
sanatoryuma taşınan mağdurlar için
hazırlanan formlarda yer alan "çalışabilir" ve "çalışamaz" ibareleri kimlerin hayatta kalacağını kimlerin
gaz odasına gönderileceğini belirliyor. Forma ayrıca kişinin sağlık geçmişine göre olası bir ölüm sebebi
yazılıyor ve bu sebep daha sonra "elimizden geleni yapmamıza rağmen, şu nedenle hastayı kaybettik,
üzgünüz, küllerini talep etmeniz durumunda gönderebiliriz" ibaresiyle ailesine gönderilen matbu
mektuplarda kullanılıyor. 20-30 kişilik gruplar halinde banyo yapmak için girmeleri istenerek
sokuldukları gaz odasında ölen mağdurların daha sonra varsa altın dişleri sökülüyor, bu işlemin
ardından yan odada bulunan iki krematoryumda yakılıyorlar. Küller, binanın arkasındaki ormanlık
vadiye dökülüyor. Ailelerin mektubu aldıktan sonra külleri talep etmesi durumunda o sırada yakılan
kişilerin küllerinden bir parça gönderiliyor. Burada öldürülen 13.720 kişiden sadece 1.000 kadarı 1941
yazında çeşitli toplama kamplarından öldürülmek üzere sanatoryuma gönderilen mahkumlar; diğer
mağdurların hepsi bedensel ya da zihinsel engelli ve aralarından 700'ü çocuk. 1942 ve 1943'te
8
sanatoryumda çalışan doktor ve hemşirelerin yaklaşık üçte biri Bełżec, Sobibór ve Treblinka toplama
kamplarına gönderiliyor ve kendilerinden edindikleri "deneyimi" kamplardaki gaz odalarında
kullanmaları isteniyor. 1989'a kadar hafızalardan silinen bu olay, 1 Eylül 1989'da bir tarihçinin Action
T4 programının başlatılmasının 50. yılı nedeniyle hazırladığı küçük sergiyle kamuoyunun gündemine
geliyor. Haziran 1991'de kurulan Trustees of the Sonnenstein Memorial inisiyatifi 1992-1994 yılları
arasında yaptığı arşiv çalışması ve mekanın arkeolojik incelemeleri sonucunda 1995 yılında bodrum
katında gaz odası ve krematoryum olarak kullanılan odaları restore ediyor ve müze haline getiriyor.
2000 yılında da üst kattaki daimi sergi açılıyor. Sanatoryumun bulunduğu tepenin yaklaşık 200 metre
altında yerleşim başlıyor. Dolayısıyla bütün bu katliamın gerçekleştiği dönemde aslında Pirna sakinleri
sanatoryuma dolu girip boş çıkan otobüsleri ve sürekli duman çıkan krematoryumu farketmiş
olmalılar ancak kimse o dönemde yaşananları sorgulamıyor ve sormuyor.
Sanatoryum anma mekanı haline
getirildikten sonra burada katledilen
13.720 kişiyi simgelemesi için Pirna
merkezinden sanatoryuma giden
yoldaki kaldırım taşlarına farklı
renklerde haç çizilmiş. Pirna ve
çevresindeki okullardan öğrenciler
için düzenlenen eğitim programları
sırasında öğrenciler renkleri solan
haçların üzerinden geçiyor.
Sanatoryumun arka bahçesinde
küllerin döküldüğü vadinin başına da
hayatını kaybedenleri ve burada bir
mezarlık olduğunu simgelemesi için
ortasında haç şeklinde bir boşluk olan
iki büyük blok mermer heykel
bulunuyor. Mağdurların hepsinin Hristiyan olmamasına rağmen neden hem kaldırım taşlarında hem
de mezar simgesi için haçın seçildiğini sorduğumuzda kararın Pirna halkı ve mağdur yakınlarıyla
beraber verildiği, haçın evrensel bir ölüm simgesi olduğu cevabını aldık ancak anma merkezinde
çalışan genç tarihçi karar mekanizmasının nasıl işlediğini ve süreci tam olarak bilmediğini de ekledi.
Buchenwald Memorial: Almanya
sınırları içerisindeki en büyük toplama
kampı. Haziran 1937'de SS tarafından
Weimar'da ormanlık arazinin
ortasında ağaçlar kesilerek açılan
alana kuruluyor ve Nisan 1945'e
kadar çalışma kampı olarak
kullanılıyor. Bu süre içerisinde
Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden
yaklaşık 250.000 insan tutuklanarak
kampa getiriliyor. Bu 250.000 insan
arasında muhalifler, eski suçlular,
Roma ve Sintiler, Yahudiler, Yehova
Şahitleri, eşcinseller ve evsizler var.
Kampta 11.000'i Yahudi olmak üzere
56.000 kişinin işkence, medikal deney
ve aşırı çalışma nedeniyle öldüğü tahmin ediliyor. 8.000 Sovyet savaş tutsağı da vurularak
9
öldürülüyor. Kamp, 11 Nisan 1945'te 3. Amerikan Ordusu tarafından kurtarılıyor. Amerikan ordusu
Nisan başında keşif uçuşları yaparak kamp alanındaki silah üretimi yapılan fabrika alanını tespit ediyor
ve bombalıyor. Bu bombalama sırasında bazı mahkumlar da ölüyor ve Naziler ölen mahkumları diğer
mahkumlara taşıtırken silah ve telsiz kaçırmayı başaran mahkumlar, Amerikan ordusuyla iletişime
geçerek 11 Nisan'daki operasyonla eş zamanlı olarak direnişe geçiyor.
Mahkumların tahliyesi teknik
nedenlerle zaman alacağı için
mahkumlar bir süre daha kampta
kalmaya devam ediyor. Bu sırada
arşivlerde yaptıkları çalışmalar
sonucunda kampta yaklaşık 51.000
kişinin öldürüldüğünü tespit ediyorlar
ve ölenlerin anısında betondan üçgen
prizma bir anıt dikiyorlar (yandaki
fotoğraf). Ağustos'ta Sovyet
kuvvetlerine teslim edilen kampın alt
tarafına Soviet Special Camp No. 2
adıyla yeni bir kamp inşa ediliyor ve
Sovyet birlikleri önce tutukladıkları
Nasyonal Sosyalist Partinin yerel yöneticilerini, daha sonra ise Nazilerle ilişkisi olduğuna dair ihbar
aldıkları diğer Almanları kampta tutmaya başlıyor. Dışarıyla iletişim kurmaları yasak olan 28.000
civarındaki mahkumla ilgili herhangi bir duruşma ya da Nazilerle ilişkisinin kesinleşmesine dair
araştırma yapılmıyor. 28.000 mahkumdan yaklaşık 7.000'i açlık ve hastalık gibi nedenlerle ölüyor ve
kamp alanında toplu mezarlara gömülüyor. Sovyetler kampı 1950'de Almanya Demokratik
Cumhuriyeti'nin kuruluşunun hemen ardından terk ediyor. Almanya Demokratik Cumhuriyeti 1958
yılında eski kampın olduğu yerde Buchenwald Ulusal Uyarı ve Anma Merkezi'ni açıyor. 1991 yılında
Buchenwald yeniden düzenlenerek toplama kampı tarihine ilişkin birçok sergi açılıyor. Nazi toplama
kampının alt tarafındaki Soviet Special Camp No. 2'nin bulunduğu alan da uzun tartışmalar sonucunda
anmaya dahil ediliyor. Tespit edilen toplu mezarlar demir direklerle işaretleniyor ve ormanın
ilerisinde düzlük bir alana kampta ölenlerinin yakınlarının haç ve mezar taşı koymasına izin veriliyor.
10

Benzer belgeler