Tayfun Çınar, Dünyada ve Türkiye`de Başkentlik
Transkript
Tayfun Çınar, Dünyada ve Türkiye`de Başkentlik
TAYFUN ÇINAR •• • DÜNYADA ve TÜRKİYE’DE BAŞKENTLİK SORUNU İVI M İ Ü M ülkiyeliler Birliği V a kfı Yayınları Tezler Dizisi: 15 TAYFUN ÇINAR DÜNYADA ve TÜRKİYE’DE BAŞKENTLİK SORUNU MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ VAKFI YAYINLARI: 32 © M ülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları N o: 32 K onıır S okak N o: 1 06 6 5 0 Kızılay - A N K A RA T el/Faks: (0 .312) 417 80 98 A nkara, N isan 2004 K apak T asarım ı K ardelen O ise t ISB N 9 7 5 -7 4 0 0 -19-X Baskı - C ilt K ardelen O fser T el/Faks: (0.312) 4 32 13 78 kardelcn@ kardelcnofser.com .tr Bu çalışma, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetim i ve Siyaset Bilimi (Kent ve Çevre Bilimleri) Anabilim D alı’nda Doktora Tezi olarak sunulm uş ve 8 Tem muz 2002 tarihinde Prof. Dr. Ruşen Keleş, Prof. Dr. G önül Tankut, Prof. Dr. Can Hamamcı, Prof. Dr. Ö m ür Sezgin ve Prof. Dr. Birgül Ayman G üler’den oluşan jüri tarafından "pekiyi" derece ile kabul edilmiştir. iç in d e k il e r s u n u ş .................................................................................................................................ix GİRİŞ.....................................................................................................................................1 BİRİNCİ BÖLÜM FARKLI TOPLUM VE DEVLET ÖRGÜTLENMELERİNDE BAŞKENTLER ...............................................................................................................17 A. ENDÜSTRİ DEVRİMİ ÖNCESİNDE BAŞKENTLERİN İŞLEVİ, KONUMU ve DEĞİŞTİRİLMELERİ...........................................................18 1. Başkentlik O lgusunun Ortaya Çıkışı.....................................................20 a) Devletin ve Kentlerin D oğu şu ............................................................ 21 (1) Kent Devletlerinin Ortaya Ç ıkışı...................................................24 (2) B ölgesel Devletlerin G elişm esi......................................................24 (3) İmparatorluğun D o ğ u şu .................................................................. 26 b) Farklı Devlet Örgütlenmelerinde B aşkentler................................27 c) Başkent Değiştirmeler ve Yeni Başkentlerin Kurulması...........32 2. Avrupa Tarihinde Kentsel D izge ve B aşkentler................................39 a) Antik D ö n em ............................................................................................39 (1) Antik Yunan Kent Devletlerinde Toplumsal Yapı ve Kent...39 (2) Hellenistik Dönem de Toplum ve K en t....................................... 43 (3) Roma Döneminde Toplum ve K ent............................................. 46 b) Feodal D önem ..........................................................................................50 (1) Erken Dönem(Karanlık Çağlar).....................................................50 (2) Orta D ön em ..........................................................................................52 (3)Geç D önem .............................................................................................54 c) Kapitalizme Geçiş, Ulus-Devletin Yükselişi ve B aşkentler....... 55 3. Endüstri Devriminden Önceki Başkentlere ve Devlet Biçimlerine İlişkin D eğerlendirm e................................................................................ 60 B. ENDÜSTRİ DEVRİMİ SONRASINDA BAŞKENTLERİN İŞLEVİ, KONUMU ve DEĞİŞTİRİLMELERİ........................................................... 64 1. Endüstri Devrimi Sonrasında B aşkentler........................................... 64 a) Endüstri Devriminin Kentsel Dizge Üzerindeki Etkileri...........65 b) Endüstri Devriminin B aşkentlere E tkileri..................................... 68 c) Avrupa’nın Önde Gelen B aşkentleri................................................ 70 d) Endüstri Devrimi Sonrası Ş ehircilik............................................... 75 (a) Çevresel Belirlenimcilik (Determ inizm )..................................77 (b) Siyasal Yapı, Devrim ve Kent Planlam a.................................80 2. Endüstri Devrimi Sonrasında Başkent Değiştirme Girişimleri 83 a) Farklı Ülkelerdeki B aşkent Değiştirme Ö rnekleri...................... 86 (1) ABD (W ashington)......................................................................... 86 (2) Avustuıalya (Canberra)................................................................ 88 (3) Brezilya (Brasilia)...........................................................................95 (4) Pakistan (Islamabad).................................................................. 101 b) 20.Yüzyılda Başkent Değiştirm e Girişimlerinde Ortak Noktalar.................................................................................... 105 (1) Yeni Toplum Yeni Mekan Arayışı.......................................... 105 (2) Yeni Başkentlerin Ulus-Devletleşme Sürecinde Sim ge Olmaları............................................................................ 105 (3)Yeni Başkentlerin Ülkenin İçlerine T aşınm ası................... 105 (4)Yeniden İmar O lg u su .................................................................. 106 (5)Yabancı Mimarlar ve Plancılar..................................................107 (6)Çağdaş Şehircilik Bilgisinin Kullanılması............................ 107 c) Başkent Ankara ile D iğer Başkent Değiştirme Örneklerinin Karşılaştırılması..................................................................................... 108 3 . 1970’li Yıllardan Sonra Ölçek Tartışmaları ve Başkentlik Sorunu................................................................................... 112 İKİNCİ BÖLÜM YENİ TOPLUM YENİ MEKAN: BAŞKENT ANKARA.....................................123 A. ANKARA’NIN TOPLUMSAL ve MEKANSAL KISA TARİHÇESİ................................................................ 138 1.Tanzimattan Önce Ankara......................................................................139 a) İlkçağ Ankarası..................................................................................... 139 b) Roma Dönemi A nkarası.....................................................................140 c) Selçuklu Dönemi Ankarası............................................................... 141 d) Klasik Osmanlı Dönemi Ankarası...................................................142 2.Tanzimattan Sonra A nkara....................................................................147 a) 19.Yüzyıl Sonunda Ankara............................................................... 151 (1)Ticaretin Durumu.............................................................................. 151 (2)Ankara’ya Demiryolunun B ağlanm ası....................................... 153 b) II.Meşrutiyet Dönem inde Ankara................................................. 158 c) Kurtuluş Savaşında Ankara............................................................ 159 (1) Kurtuluş Savaşının Ekonomik ve Toplumsal Yapısı............159 (2) Ankara’nın Kurtuluş Savaşı’nın Özeği Olması...................... 164 (a) Heyet-i Tem siliye’nin Ankara’ya G elişi.................................166 (b) İstanbul’un İşgali ve Meclisi M ebusan’ın D ağıtılm ası.... 168 (c) Büyük Millet M eclisi’nin Açılışı.............................................. 169 (3) Kurtuluş Savaşı Sırasında Ankara’da Karşılaşılan Mekansal Sorunlar..........................................................................170 (4) Ankara’nın Başkent Kabul Edilm esi......................................... 172 (a) Başkentlik İşlevini İstanbul Dışında Bir Kente Verme Tartışmaları................................................ 173 (b) I. Meclis Dönem inde Başkent Değiştirme Girişim i......... 177 (c) İstanbul Basınında Başkenti Taşıma Tartışm aları............179 (d) Ankara H üküm eti’nin Arayışları............................................ 183 (e) II. Meclis’te Başkentin Taşınması Tartışmaları.................. 185 (5) Ankara’nın Başkentlik Kararının Değerlendirilm esi............190 B. CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAŞKENT ANKARA ve BAŞKENTLİK SO R U NU ............................................................................. 196 1. Cumhuriyetin Kuruluş Yıllarında Başkent Ankara (1 9 2 3 -1 9 5 0 )................................................................ 197 a) Ulusal, Uluslararası, Kentsel Siyaset ve Başkentlik S o ru n u .... 197 (1) Başkent Ankara ve Kentsel S iy a set............................................. 203 (a) Kentte Şehircilik Açısından Ö rgütlenm e.............................2 03 (b) Kent İmar Hukukunun G elişim i............................................ 205 (c) Başkent Ankara ve Arsa S p ek ü lasyon u ...............................210 (2) Başkent Ankara ile İstanbul’un İlişkisi....................................... 213 (3) Başkentlik Sorununun Uluslararası Yansımaları: Elçilik S o ru n u ................................................................................... 219 b) Başkentlik Sorunu Doğrultusunda Şehircilik Araçlarının G elişim i................................................................................. 223 (1) Başkent Ankara ve Kent Planlam ası........................................... 223 (a)İlk Planlama Girişimleri.............................................................. 224 (b)Jansen Planı..................................■.................................................225 (2) Başkent Ankara ve M imarlık.......................................................226 (3) Kentsel Altyapı ve Üstyapı D üzenlem eleri..............................228 2. İstanbul’un İmarı ve Başkentlik S o ru n u .......................................... 229 3 . 1980’li Yıllardan Sonra B aşkent Ankara.......................................... 232 SONUÇ.....................................................................................................................237 KAYNAKÇA........................................................................................................... 241 EKLER.....................................................................................................................263 ÖZET........................................................................................................................267 VIII SUNUŞ Tarih boyunca başkentler siyasal ve ekonom ik nedenler, yeğlem eler doğrultusunda belirlenmiştir. Bir başka anlatımla başkentlerin varlığı, konu mu ve işlevleri toplumsal, ekonomik ve siyasal ilişkiler bütününe göre d eğiş mekte, başkenti sorunsallaştırmak ise, belirli bir toplumsal mücadele pratiği ni yansıtmaktadır. Dr. Tayfun Çınar "Dünyada ve Türkiye’de Başkentlik Sorunu" adlı te zini bu çerçevede ele almakta, kentlerin ortaya çıkış dönem inden günüm üze uzanan bir tarih yolculuğuyla kent ve başkent olgularını tanıtıp yorumla maktadır. Bu çalışma açıkça gösteriyor ki; kimilerine göre yalnızca mimar lık, planlama ve kentbilime özgü len en başkent olgusu, bu görünüm e gizle nen ya da gizlenm esi istenilen bir sorunsal olmaktadır. Ekonomi, sosyal ve siyasal gelişm e pratiğine yerleşen başkent yeni liberalizmin, küreselleşm enin ön plana çıktığı günüm üzde yeniden tartışma konusu olmaktadır. Özellikle gelişm ekte olan ülkelerde devletin yen id en yapılanm ası mitine sığınarak devlet örgütlenm esini ve başkent bürokrasisini küçüm seyen, dışlayan bir yaklaşımla başkent devre dışı bırakılmakta, "dünya kenti", "yarışan kentler" gibi kavramlar ortaya atılarak, küresel sermaye ile bütünleşen, küresel ser mayeye koşulsuz teslim olan kentler özendirilm ektedir. Bu gelişm eler çerçevesinde Türkiye’nin durumu, başkentin belirlenme si ve sorunsallaşm ası çalışm anın diğer yönünü oluşturmaktadır. 1 9 1 9 ’da başlayan devrim sürecinin akışı içinde ve Cumhuriyetin SO.yılında, Anka ra’nın başkentliği, devrim-karşı devrim, modernizm-postmodernizm eksenin de tartışılmaya devam etmektedir. Sevgili öğrencim Dr. Tayfun Çınar tartış maya açılan konunun, bir başkent aracılığı ile, aslında bir ülkenin geleceği olduğunu bilgece duyurmaktadır. Prof. Dr. Can HAMAMCI m íem e v c v -Q$a(xı ^ a tx m ia GİRİŞ Dünyanın pek çok ülkesinde devlet özeğinin konumuna ve işlevlerine ilişkin olarak başkentlik sorunu gündem e gelmiştir. Özellikle Endüstri Dev rimi sonrasında, bazı özgü l tarihsel ve toplumsal koşullardan dolayı ülkenin öncü kentlerinden birinin yerine sosyo-ekonom ik düzeyde bunların çok da ha gerisinde bulunan bir yerin başkent kabul edilmesi yönünde başkent de ğiştirme girişimleri sö z konusu olm uştur. Petersburg-Moskova, WashingtonNew York, Canberra-Sydney-Melbourne, Brasilia-Rio de Janeiıo-Sao Paulo, Islamabad-Karachi, Abuja-Lagos, Ottowa-Toronto-Montreal ve benzeri örnek ler ülkenin önde gelen kentleri yerine bunlardan çok daha küçük yerleşim birimlerinin başkent kabul edilm elerine yönelik başkent değiştirm e örnekle ri olarak şehircilik tarihinde yerlerini almışlardır. 20.yiizyılın önem li şehirci lik olayları arasında, başkentlik işlevinin 16 yüzyıldır, önce Bizans sonra Osmanlı D evleti’nin başkentliğini yapmış İstanbul gibi emperyal bir kentten alı narak ülkenin içlerinde küçük bir Anadolu kasabası görünüm ündeki Anka ra’ya taşınması da bulunmaktadır. B öylesine önemli bir şehircilik kararma ilişkin olarak geçm işte ve gü nüm üzde tartışmalar ve irdelemeler yapılmıştır. Cumhuriyet’in ilan edilme sinden on üç gün önce kabul edilen Ankara’nın başkentliği kararının ö n ce sinde ve sonrasında Ankara’nın başkentliğine yönelik olarak genel ve özel düzeyde eleştiriler yöneltilm iş; kam uoyunda bu karar tartışılmıştır. Anka ra’nın başkentliğine ilişkin eleştiri ve tartışmalar dönemin en önemli tartış ma aracı olan gazetelerde önemli yer tutmuştur. Başkentlik tartışmalarına 1 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sonum ilişkin yazılar sadece iç basında değil, bunun yanı sıra dış basında da yer al mıştır. Güncel siyasetin dışında devlet özeğinin yerinin değiştirilm esinden doğan çeşitli düzeydeki sorunlar daha sonraları akademik düzeyde de bilim sel incelem elere konu olm uştur.1 Ülkenin mekansal örgütlenm esinde önem li değişikliklere neden olan, kökten bir şehircilik kararı niteliğindeki Ankara’nın başkent kabul edilm esi ne yönelik olarak geçm işte incelem eler yapılmış olmasına karşın, ülkem izde başkentlik sorununun türlü düzeylerde halen sürüyor olması ve bu bağlam da Ankara’nın başkentlik işlevleri ile konum una yönelik yeni makale ve ya zıların gündem e gelm esi başkentlik sorununun daha yakından incelenm esi ni gerekli kılmaktadır. Bu çalışmanın tem el konusu da bu açıdan ülkem izde ve dünyada başkentlik sorunu olarak dile getirilebilir. Genel düzeyde bakıldığında, başkentler, basit anlamda bir yön etsel özek olmanın ötesinde, yönetim, siyaset ve strateji alanlarında ilkeleri ifade etmekte; bu açıdan başkentin yer seçim i kararı kendi başına çok önem li bir karar niteliğine sahip bulunmaktadır.2 Bir ülkenin başkenti kuşkusuz her hangi bir kent değildir; bu yönden başkent, o ülkenin tüm kentleri arasında önder kent olarak nitelenebilir. Başkentte yönetim, siyaset, ticaret, sanat ve bilimin önde gelenleri buluşmakta; önem li kararlar vererek ya da alınan ka rarları etkileyerek kentin yönetm e işlevini en üst boyuta taşımaktadırlar.' Bir ülkeye yönelik genel siyasetin belirlendiği ve devletin fiziksel dü zeyde cisim leştiği yerler olan başkentler ülkem izde de, dünyada olduğu gibi, çoğu kimse tarafından eleştirel biçimde ele alman mekanlar konumundadır. Günüm üzde başkentlere yönelik eleştiriler kimi zaman günlük gazetelerin köşe yazılarında, kimi zaman radyo ve televizyonlarda, bazen de akademik yayınlarda yer almaktadır. Çoğu kimse tarafından gündelik yaşamın bir par çası olarak sıradan bir içerikte algılanan bu eleştirilerin gerisinde aslında be lirli siyasal, ekonom ik ve d üşüngiisel yeğlem eler yatmaktadır. Yani, başkent 1 1 3 Bkz. Fehm i Y avuz, A n k a ra ’n ın İm arı ve Ş eh irciliğ im iz (A nkara: A.Ü. S15F Yay., 1952); Fehm i Yavuz, "Devlet M erkezinin A n k ara'y a Nakli ve B undan D oğan Ş ehirci lik M eseleleri", S.B.F. 100. Yıl A rm ağanı (A nkara, 1959), s. 245-264 T uğrul Akçura, A nkara: T ürkiye C u m huriyeti’nin B aşkenti H akkında M onografik Bir A raştırm a (Ankara: ODTÜ M imarlık F akültesi Yay., 1971), s.29 G önül T an k u t, B ir B aşk en tin İm an A nkara: 1929-1939 (İstanbul: A nahtar, 1993), s.21; Ayrıca bkz. Jean G ottm an, "Capital Cities", E kistics (Vol.50, No:299, 1983). s.88 2 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sortuıu lerin konumlarıyla işlevlerinin sorunsal haline getirilmesinin toplumsal sınıf lar arasındaki çıkarlar ve çelişkilerle yakın bağı bulunmaktadır. Başkentlerin konumu ile işlevlerine yönelik olum lu ya da olum suz eleştiriler, devletin toplumsal sınıflara, ekonom iye ve mekana müdahaleleri bağlamında biçimlenebilmekte; devlet özeğinin konumu, bölüşüm ilişkilerinin yeniden düzen lenm esine kadar uzanacak boyutlara sahip olabilmektedir. Bu açıdan, baş kentlik sorununa yakından bakıldığında günüm üzde Ankara’nın başkentliği ne yönelik yapılan eleştirilerin temel amacının bürokrasiyi ya da kötü siya setçileri eleştirm enin ötesinde küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda yapısal değişikliklerin yaşama geçirilm esi için uygun düşüngüsel ortamı ya ratmak olduğu ön e sürülebilir. Buna ek olarak, başkentin k on u m u n u n /işle vinin sorunsal haline getirilmesinin toplumsal sınıflar ve çelişkilerle çok ya kın ilişkisi bulunmakta; başkentlik eleştirilerinin arka planında sınıfsal yeğ lem elere dayalı düşünce bütünü yatmaktadır. Bir başka deyişle, günüm üzde başkentlerin işlevlerine ve konum una ilişkin olarak yapılan tartışmaların ar ka planında küresel kapitalizmin ulaştığı yeni aşamaya uyum ya da direnç göstermek; bu bağlamda ülkenin dünya ekonom isine eklem lenm e biçimine yönelik benim senen temel yeğlem eler vardır. Günümüzde başkentlerin işlevinin ve konum unun değiştirilm esine y ö nelik olarak ortaya konan savlar, teknik olmaktan çok siyasi ve ekonomik yeğlem elere dayanmakta; başkentlik sorunuyla ilgili düşü n gü sel yeğlem eler doğrultusunda teknik gerekçeler sunulmaktadır. Bu yüzden, bugünkü baş kentlik tartışmalarının taraflarını ortaya koyabilmek için başkentlerin konu munu ve işlevlerini hem tarihsel, hem de yapısal düzeyde çözüm leyerek in celemek gerekmektedir. Buna göre, tarihin her dönem inde ve coğrafyasında başkentin anlamı ve işlevi aynı değildir. Farklı üretim yapılarına ve bunlara uygun siyasal ve yönetsel örgütlenm e biçimlerine göre başkentlerin varlığı, işlevleri ve konumları farklılık gösterebilm ektedir. Bu açıdan bakıldığında, başkentlerin varlığı, konumu ve işlevleri toplumsal, ekonom ik ve siyasal iliş kiler bütününe göre değişmekte; başkentliğin sorunsallaştırılm asının ardın da belirli bir toplumsal m ücadele pratiği yatmaktadır. Ülkemizde başkentin değiştirilm esinin üstünden yaklaşık 80 yıl geç miş olmasına karşın, bu konuya ilişkin tartışmalar farklı düzeylerde sürm ek tedir. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra başkentlik işlevinin Ankara’ya kaydırılma 3 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu sının ardında askeri gerekçelere dayalı stratejik bir yer değiştirm enin ötesin de kökten ekonom ik ve siyasal yeğlem elerin bulunması, bu kararın ekono mik ve siyasal etkilerinin gü n ü m ü ze değin sürm esine neden olmuştur. Bu nedenle ülkem iz açısından başkentlik tartışması, bazen üstü örtük de olsa, gündem e gelmiştir. Gerek dünyada, gerek ülkem izde başkentlerle ilgili olarak yapılan ça lışmalarda, başkentler salt siyasal ekonom i kapsamında değil; kent planla ması, şehircilik ve mimarlık tarihi çerçevesinde de ele alınmaktadır. Ülke mizdeki, sınıfsal yeğlem elerin de önem li rol oynadığı başkentlik eleştirileri nin önemli bir kesimi şehircilik, kent planlama ve mimarlık tarihi çalışmala rı bağlamında ortaya konmuştur. Buna göre, başkent Ankara’nın imarı, tek nik olarak görülebilecek planlama, mimarlık ve şehircilik tarihi disiplinleri açısından siyasal ve ekonomik yeğlem eler doğrultusunda bir sorunsal haline getirilmektedir. Bu çalışmaların pek çoğunda başkentlerin imarı süreci mo dernleşm e paradigması çerçevesinde sunulmaktadır. Son dönem lerde modernizm yaklaşımının eleştirisi olarak ortaya çıkmış ınodern-sonrası (post modern) yaklaşımda modernizmin ortaya koyduğu başkent anlatıları olumsuzlanıııaktadır. Ancak sö z konusu olum suzlam alar daha çok biçimsel nite likler taşımaktadır. B öylece, hem modern hem de ınodern-sonrası (postmo dern) yaklaşımlar çeşitli düzeylerde yaşanan sınıf m ücadelesini gizleyerek ulaştıkları sonuçlarla, serm ayenin kendini yeniden üretm esini meşrulaştır maları nedeniyle liberal birer açıklama biçimine dönüşm ektedirler. Bir baş ka deyişle, başkent tarihlerinin ortaya konulmasında kullanılan sö z konusu yaklaşımların her ikisinin dayandığı varsayımlar da emek-sermaye çelişkisini gizlem ekte, şehircilik süreçlerini serm aye açısından kavramsallaştırmakta, böylece de sermayenin konum unu güçlendirm ededirler. Bu nedenle farklı dönem lerde sermayenin gereksinim lerine yönelik kuramsal ve pratik sonuç ları ortaya koyan bu iki yaklaşım liberal görüşün iki farklı yüzünü temsil et mektedir. Bu akımlar doğrultusunda Ankara’nın başkentlik serüveni de diişüngiisel önyargı ve yeğlem elere göre ele alınarak değerlendirilmektedir. Başkentlik sorunu ve eleştirileri kentbilim, planlama ve mimari dışın da, iktisat ve uluslararası ilişkiler açısından yeni liberal yaklaşım ve küresel leşme söylem iyle birlikte gündem e gelm iştir. Bu düşüngiiler doğrultusunda ki bakış açısıyla başkentliğin genel düzeyde eleştirisi yapılmaya başlanarak, 4 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonum devletin yeniden yapılanması adı altında başkent bürokrasilerini ve devlet örgütlenm esini yeni liberal mantığa göre yeniden düzenlem e çabası ortaya çıkmıştır. Günüm üzde, özellikle gelişm ekte olan ülkelerin başkentleri ve bu başkentlerdeki devletleşm e sürecinin bazı simgeleri olum suz yönde eleştiri lirken, diğer yandan başkentlerin konumları sö z konusu eleştirilere eklemlenebilmektedir. Bir başka deyişle, serm aye birikiminin geldiği yeni aşamada, sosyal devletin ortadan kaldırılmasını amaçlayan devletin küçültülm esi söy lemi ‘yeni toplum yeni m ekan’ ülk ü sü n ü n sonunu getirmiş, yeni başkent kurma düşüncesi yerini dünya kenti ve benzeri terimlere bırakmıştır. Ülke içerisinde başat durumda ve küresel sermaye ile eklem lenm iş bulunan ser mayenin özeği olan kentlere yönelik yazın da hızla zenginleşm eye başlamış tır. B öylece, bir yandan eşitlikçi toplum sal hedeflerin ö n planda olduğu kentsel mekanlar yaratma amacı hızla gözden düşürülm eye çalışılırken, di ğer yandan küresel serm ayenin ve onun uzantısı konumundaki büyük ser mayenin istemlerine uygun mekanlar akademik araştırmalara sıkça konu ol maya başlamıştır. Bu süreçte klasik anlamda başkentler ve buna ilişkin kavramsallaştırmalar gözden düşürülm eye çalışılmakta, bunun yerine sermaye nin özeği konumundaki başkentleri v e kentleri "dünya kenti" gibi kavramsallaştıı malarla olumlayan akademik düzeydeki çalışmalar hızla artmaktadır. Başkentler, ortaya çıkış koşulları gereği, devletler arasındaki ilişkileri yürüten özeksel bürokrasilerin konumlandığı yerlerdir. Başkentler devletle rin birbirlerine karşı izledikleri uluslararası siyasetin belirlendiği yerler ol malarının yanı sıra, bulundukları ülkede yer alan diğer düzeylerdeki siyasal ve yönetsel birimlerle ilişkilerin de örgütlendiği mekanlardır. Bir başka de yişle başkentler, hem dış, hem de iç siyasetin yoğunlaştığı özekler konu mundadırlar. Bu özellikleri nedeniyle farklı açılardan sorunsallaştırılabilen başkentlerin en çok tartışılan yönleri arasında işlevleri ve konumları bulun maktadır.* * B aşk en tler m erkezi düzeyde k a ra r alm a m ekanizm alarının konum landığı yerler d u ru m u n d a olm alarına karşın başkentin işlevleri sözcüğüyle b aşk en tte b ulunan dış ve ig politikayı belirlem eye yönelik k arar alm a m ekanizm alarının m üdahaleleri ya da m ü dabalesizlikleri kastedilm ektedir. Bu açıdan başkentlik işlevi m ekansal konum dan farklı o larak m erkezi b ü ro k ra sin in eylem leri ya da eylem sizlikleri ile ilgilidir. Ancak, başk en tlik tartışm alarında çoğu zam an başk entin konum uyla işlevleri İç içe ele alınm akta, konum ve işlev birbirinin yerine kullanılabilm ektedir. 5 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sortimi B aşkentin işlevleriyle, başkentte örgü tlen m iş ö zek se l bürokrasinin yönlendirdiği siyaset bağlamında mekandan bağımsız bir sürece işaret edil mekteyken, başkentlerin konumu doğrudan mekanla bağlantılıdır. Başkentle rin işlevleri ve konumları bu açıdan farklı disiplinlerin İlgi alanlarına girmek tedir. Başkentlik işlevi siyasal ve iktisadi düşünce okullarının hem doğrudan, hem de dolaylı olarak ilgilerini çekmiştir. Yönetsel ve siyasal karar alma dü zenekleri bağlamında bürokrasinin ekonom ide oynadığı rol ve uluslararası ekonomiyle bütünleşm e politikaları hem siyaset bilimini, hem de ekonomiyi ilgilendiren konular arasındadır. Devletle ekonomi ve toplum arasındaki iliş kiler siyasal ekonominin*, başkentler ve bunlara ilişkin mekansal boyutsa kentbilimin kapsamındadır. Kentbilim başkentlik sorununun önemli bir boyu tu olan, başkentlik işlevinin ve konum unun bir yerden diğer yere aktarılması nın öncesinde ve sonrasında yaşanan sorunlarla da ilgilenmektedir.4 Bu çalışmada başkent sorununun konumsal boyutunu oluşturan baş kent değiştirm e olgusu asıl olarak kentbilim çerçevesinde ele alınacaktır. Ancak, son dönem lerde sermaye küreselleşirken em eğin halen ulusal sınır lar içerisinde hapsolması nedeniyle, ulus-devletin varlığı ve buna bağlı ola rak başkentlerin işlevine ilişkin tartışmalar önem kazanmıştır. S ö z konusu tartışmaların çoğunun kentbilim dışındaki bilim dallarını ilgilendirir görün mesine karşın, başkentlerin konum unu da ilgilendiren boyutları bulundu ğundan, ölçek ve işlev tartışmaları da çalışmam ızın kapsamına girmektedir. Bunun için, kentbilimle birlikte diğer bilim dallarından da yararlanılmaya ça lışılacak, başkentlik işlevi ile ölçek tartışm alarının başkentlik sorununun önemli bir boyutunu oluşturduğu varsayımından yola çık ılacak tır. Başkentlik işlevi, siyasal yaklaşımlarca özellikle devletin ekonomiye, dış ticarete ve diğer alanlara m üdahalelerinin nasıl olması gerektiği bağla mında farklı biçimlerde ele alınmaktadır. Siyasal düşünce akımlarının devle * ' B ürokrasi ve m erkezi düzeydeki d iğer ö rg ü tle n m e le r aslında büyük ö lçü d e başk en t lerde k o n u m lannıışlardır. Ancak, b ü ro k rasi sö z k o n u su disiplinlerin d o ğ ru d an ilgi konu su y k en , m ekansal olarak b aşk en tlerd e ö rgütlenm iş bu yapılar m ekansal ilişki ler bağlam ında sö z k o n u su disiplinlerin d o ğ ru d a n ilgisini çekm em ektedir. B ürokrasi ve devlet ö rg ü tlen m elerin in m ekansal bo y u tu -bu anlam da başkentler- bu disiplinle rin ilgi alanına girm em iş g ö rü n m ek ted irler. F. Yavuz, anılan "Devlet M erkezinin A n k ara’ya Nakli...," s.245-264 6 Dünyada ve Türkiye’d e Başkenttik Sortimi ti ve toplumu ele alış biçimleri, devlet özeklerinin bu düşünce okullarınca işlevsel düzeyde nasıl ele alındığına ilişkin ipuçları sağlamaktadır. Buna g ö re, faşizm dışında belli başlı siyasal akımların hiç birisinin felsefi düzeyde devlete olum lu bakmamalarından dolayı, bu akımların genel düzeyde baş kentlerin işlevlerine karşı eleştirel oldukları söylenebilir. D evleti ortadan kaldırılması gereken düşman olarak gören anarşistler ve sonul (nihai) dü zeyde benzer amacı savunan sosyalistler kadar liberaller ve muhafazakarlar da ortaya çıkış koşulları gereği devlete, dolayısıyla başkentlerin varlığıyla, iş levlerine mesafeli yaklaşmaktadırlar. Son dönem lerde özellikle yeni liberal ler genel düzeyde devletin ve başkentlerin işlevlerine yönelik eleştiriler yap mışlardır. Bu açıdan, başkentlerin işlevleri özellikle uygun ölçek tartışmaları bakımından sorunsal haline getirilmiştir. Başkentlerin varlığında ve işlevlerinde tarihteki farklı üretim biçimleri ne ve bunlara uygun siyasal örgütlenm elere göre farklılıklar bulunmaktadır. Toplumsal süreçlerin gelişimi doğrultusundaki siyasal-yönetsel örgütlenm e ler olan kent-devleti, bölgesel-devlet, imparatorluk ve ulus-devlet yapılanmala rı ile k ü resel/u lu sa l/b ö lg esel/y erel ölçekler, üretim biçimlerine bağlı olarak uygun siyasal ölçek tartışmalarının konusu olmuştur. Başkentlerin konumla rına ilişkin eleştiriler çoğu zaman sö z konusu ölçek ve işlev tartışmalarıma eklemlenmiştir. Bu yüzden başkentlerin farklı üretim biçimlerinde ve tarihsel dönemlerde işlevlerini ortaya koymak önem li bir duruma gelmiştir. Başkentlerin günüm üzdekine yakın anlamını ve işlevlerini kazanması, Batı Avrupa’da kapitalizmin ve ulus-devletlerin yükselişe geçm esiyle birlikte olmuştur. Başkentlerin işlevleri, kapitalizmin Batı Avrupa’da gelişm eye baş ladığı, ilk ulus-devlet örgütlenm elerinin belirdiği dönem le birlikte, önceki dönem lere göre değişmiştir. Bu işlevler, sermaye yoğun bir niteliği ve belirli bir toprak genişliğine sahip olma amaçları bulunan ilk ulus-devletlerle birlik te, sermaye yoğun nitelik gösteren kent-devletleri ve geniş topraklarda dene tim kurabilmiş imparatorluk öıgütlenm elerindekinden farklılaşmıştır.5 Ulusdevletleşm e süreci ile birlikte, başkentler bir yandan uluslararası dizgenin payandaları haline gelmişler, diğer yandan da belirli bir toprak üzerinde di B k z .C h a rle s T illy, Z or, S e rm a y e ve A v ru p a D e v le tle rin in O lu şu m u : 9 9 0 -1 9 9 2 . (Çev.K udret E m iroğlu) (Ankara: İmge. 2001) 7 Dünyada re Türkiye’d e Başkenttik Sonum ğer siyasal ve yönetsel birimleri denetim altına alabilmişlerdir. Toplumsal ve mekansal ilişkiler sö z konusu sıradüzen(lıiyerarşi) bağlamında gerçekleşm iş tir. Ancak ulus-devletlerin özeği konumundaki başkentlerin işlevlerine y ö n e lik eleştirilerin giderek yoğunlaşm asıyla yeni arayışlar da ortaya çıkmaya başlamıştır. Başkentlerde örgütlenen bürokrasilerin işlevlerine yönelik eleştiriler ve yeni arayışlar küreselleşm e söylem iyle birlikte gündem e gelmiştir. Küre sel sermayenin kendi çıkarlarına uygun yeni yönetim düzenekleriyle buna uygun mekan yaratma istemi, küresel sermayenin çıkarlarına yönelik görüş leri savunan siyasal ve ekonom ik yaklaşımlarca yeni savların ortaya atılması na neden olmaktadır. Yeni liberalizm çizgisinde veya buna yakın görüşte olan bazı kuramcılar ölçek tartışmaları tem elinde ulus-devlet ve refah devle ti eleştirisi ile bağlantılı olarak başkentlik eleştirisi ortaya koyarken, baş kentlerin işlevlerini ve konumlarını kendi bakış açılarına göre sorunsallaştırmaktadırlar. Bu açıdan, küreselleşm e söylem iyle gündem e getirilerek eleşti risi yapılan sadece özeksel yönetim değildir, aynı zamanda küresel sermaye ye uygun ölçekler ve mekanlar yaratma doğrultusunda başkentler de türlü boyutlarda eleştirilmektedir. Günüm üzde ulus-devlet dizgesi ve devletin örgütlenm e yapısı çeşitli düzeylerde tartışmaya açılarak, toprak sınırları geniş olan büyük devletlerde bölge yönetimlerinin, toprak sınırları daha küçük olan devletlerde ise kentdevletleri dizgesinin yaygınlaşması savunulmaya başlanmıştır. Ulus-devletle rin tarihin belirli dönem inde geçerli bir örgütlenm e biçimi olduğu ve gü n ü müzün küreselleşen dünyasında işlevini tamamladığı savı da giderek yaygın lık kazanmıştır.6 1970’li yılların ortalarından itibaren küresel düzeyde emek ve sermaye piyasalarında yaşanan değişim süreci aynı dönem lerde düşüngüsel düzeyde güç kazanmaya başlayan liberal g örü ş ve küreselleşm e söylem i ile kendisine hem sağ, hem de sol yaklaşımlardan destek bulmaya başlamıştır. II.Dünya Savaşı sonrası Batılı ülkelerde yaşanan yüksek büyüme oranları ve emek 6 Bu sava ilişkin tartışm alara değinen g en iş bir yazın o lu şm u ştu r. Hu savın en çok g ö n d erm e yapılan İsim lerinden birisi için bkz. Kenichi Olım ae, UIus-Devleün S onu: B ölgesel E konom ilerin Yükselişi (Çev. Z ülfü Dicleli) (İstanbul: T ürk Henkel Dergisi Yay., 1996) 8 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu üretkenliğinin artış sürecinin -emek ile sermaye arasındaki çelişki açısından pek çok yoru m cu tarafın d an A ltın Ç ağ olarak a d lan d ırılan d ön em in 1970’lerde yaşanan Petrol krizleriyle sonunun gelm esi ve Sovyet B loku’nun çökm esiyle birlikte uluslararası ilişkilerin iki kutuplu dizgeden ABD’nin he gemonyasına doğru yönelm esi, ulus-devlet ve ona dayalı özekselleşm e süre cine yönelik eleştirilerin yoğunlaşm asına yol açmıştır. Küreselleşm e kuramcılarınca bir yandan "tarihin sonu", "tek kutuplu dünya", "yeni dünya düzeni" gibi kavramlar üretilirken, diğer yandan özel leştirm e ve kuralsızlaştırmaya (deregulation) yönelik olarak ortaya konan uygulamaları meşrulaştırma amaçlı devletsizleştirm e (destate), ulussuzlaştırma (denationalization), sınırsızlaştırm a (deterritorialization) savları ortaya atılmaktadır. Siyasal sınırların ortadan kalkma sürecine girerek anlamsızlaştığını, refah devleti ve sosyal devlet uygulamalarının terk edilmesi gerektiği ni ortaya koyan liberal siyaset ve ekonom i anlayışı küresel bir düzeyde savu nulmaya başlanmıştır. S ö z konusu kavramlar, savlar, düşünceler ve pratik ler bütünü geleneksel kamu yönetim ini, kamu yararını ve devletin işlevlerini tartışmaya açmakta, sö z konusu tartışmaların başkentlerin işlevlerine ve me kansal özelliklerine yönelik boyutları da bulunmaktadır. Küresel sermaye küreselleşm e söylem iyle birbirinden farklı ölçekleri siyasallaştırırken, bir yandan da küresel, ulusal ve kentsel siyaset alanında kökten değişimler iste mektedir. Gerçekleştirilmek istenen bu değişim sürecinde kazananların ya nında kaybedenler de bulunmaktaysa da, küreselleşm e söylem inin taraftarla rı bu noktayı pek önem sem em ekte, bu ilişkiler bütününün bir zorunluluk olduğunu yaygın bir biçimde dile getirmektedirler. Ekonomik ve siyasal birleşme girişimleri, ulus-devletin yapılanmasına ve yeniden üretilmesine dönük siyaseti gündem den düşüren durumlardan birisidir. Avrupa Birliği, ulus-devletiıı küreselleşen serm ayenin istemlerine uygun olmadığı savına bağlı olarak, serm ayeye uygun ölçek tartışmalarının yapıldığı yerler arasında bulunmaktadır. Avrupa’nın pek çok ülkesinde böl gelerin başkentlere karşı başlattığı ekonom ik bağımsızlık girişimlerinin siya sal istemleri beraberinde getirmesiyle, Avrupa’da ulus-devletlerin ve başkent lerin işlevleri yeniden tartışılmaya başlanmıştır. K üreselleşm e bağlamında başkentlerin işlevleri, ulus-devletin artık ortadan kalkması gerektiği savına dayalı olarak yeniden sorunsal haline getirilmiştir. Küresel sermayenin yö 9 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sorunu netsel, siyasal ve mekansal düzeydeki reform önerileri, başkentlerin işlevleri ne yönelik izlenen siyasete ilişkin olarak gündem e gelm ektedir. B öylece başta yönetim olmak üzere çoğu zaman ekonom i ve diğer işlevlerin özeği olan başkentlerdeki kent planlaması, imar, şehircilik uygulamaları ile bunla rın finansman teknikleri, değişen iktidar ilişkileri bağlamında kökten bir bi çimde değiştirilmek istenmektedir. Bu doğrultuda, bir dönem ulus-devletin niteliklerini oluşturduğu düşünülen, ancak aslında emek-sermaye çelişkisi doğrultusunda gelişm iş bulunan planlama, imar ve şehircilik anlayışındaki temel ilkeler yerine, küresel serm ayenin istemleri doğrultusunda, "kentlere yönelik yeni yönetim anlayışı" (urban governance) çerçevesinde ortaya atı lan ilkeler kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Küresel serm ayenin istemleri doğrultusunda biçimlenen bu anlayış çerçevesinde ele alınabilecek uygula maların ilk ortaya konduğu yerlerin başında başkentler gelmektedir. Diğer yandan başkentlerin sermaye birikiminin geldiği yeni aşamada bazı klasik iş levlerini yitirdikleri görülm ektedir. Başkentlik işlevi olarak görülebilecek nitelikler, Avrupa Birliği ülkele ri de dahil olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde, sermaye birikiminde or taya çıkan değişimler sonucunda, başkentlerden diğer kentlere doğru kay maktadır. Burada, artık başkentler gözd e mekanlar olmaktan yavaş yavaş çı karken, ülke düzeyinde diğer kentlerin ön plana çıktığı bir gelişim süreci ya şanmaya başlamıştır. Ekonomik ve siyasal alandaki son gelişmeler Londra, Madrid ve Roma gibi başkentler açısından o kadar iyi sonuçlar doğurmaz ken; Glasgow, 1990’da Avrupa kültür özeği seçilmiş; Barselona, 1992 Olimpiyatlan’nın gerçekleştirildiği kent olmuş; Roma ise artık bir moda özeği ol maktan çıkmıştır.7 Gelişmekte olan ülkelerde ise başkentlik sorunu 1980’lerden sonraki süreçte genel düzeyde devletin yeniden yapılanması söylemi adı altında ortaya çıkmıştır. Bu sorun, geçm işte başkent değiştirme deneyimi ya şamış ülkelerde yeniden, ama bu sefer başkentlik işlevinin sermayenin daha güçlü olduğu ve küresel iktidar ilişkilerine daha çabuk uyum gösterebileceği düşünülen kentlere aktarılması biçiminde gündem e gelmektedir. Başkentlerde konumlanan kamu yönetim i bürokrasisinin eleştirilmesi ! C h risto p h er Harvie, T he Rise of R egional E urope: H istorical C onnections (London & New York: R outledge, 1994), s.3 10 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonum ve küresel serm ayenin çıkarlarına yönelik yeni yönetim anlayışı doğrultu sundaki uygulamalar, başkentlerin imarı yanında işlevlerini de sorunsallaştırmaktadır. Başkentlerin işlevlerine yönelik değişim istemlerinin başkentle rin konumuna ilişkin boyutları da sö z konusu olabilmektedir. Başkentlerin değiştirilm esinin gündem e gelm esi, başkentlerin işlevlerinin yanında, baş kentlik konusunun kendi başına, doğrudan doğruya sorunsallaştırılmasının önünü açmıştır. Başkentlerin konum unun değiştirilmesi, kendi başına baş kentlik sorunu olarak adlandırılabilecek bir durum olarak nitelendirilebilir. Başkentlerin konum unun değiştiği bu durumların öncesinde ve sonrasında farklı düzeylerde sorunlar ortaya çıkmıştır. Başkentlik işlevinin yeni bir ken te verilmesi, daha önceden başkent olan bir yerin yeniden başkent yapılması ya da boş bir alana yeni bir başkentin yoktan imarı, başkentlik konusunu mekansal düzeyde kendi başına sorun haline getirebilen girişimlerdir. Baş kentlik işlevinin bir kentten diğerine aktarılması çoğu zaman siyasal ekono mideki kökten değişikliklerle gündem e gelmiştir. Endüstri Devrimi öncesinde başkentlerin konum unun belirlenmesinde savunma, su ve ticaret yollarının üzerinde bulunma gibi geleneksel amaçlar önem li rol oynarken, Endüstri Devrimi sonrasında ortaya çıkan yeni koşul lar, başkentlerin konum unun belirlenm esinde geleneksel amaçların dışında yeni neden ve amaçların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Endüstri Devri mi sonrasında kurulan başkentlerin yer seçimlerinde etkili nedenler arasın da ulusal birliğin ve ulusal kalkınmanın sağlanmasına yönelik olarak iç pa zarın bütünleştirilmesi, mekanda dengeli yerleşme gibi amaçlar yer alınıştır. Ayrıca, Endüstri Devrimi sonrasında başkent değiştirm enin kendisi, mekana yönelik bir siyasetin, iç pazarı bütünleştirm eye yönelik kalkınma hedefinin ya da yeni bir devlet düzeni kurmanın aracı haline gelmiştir. Kısaca, başken tin yer değişimi bazı durumlarda örneğin siyasal ekonom ide kökten bir de ğişikliğin sonucu olurken, bazı durumlarda da kökten bir değişikliğin ger çekleştirilm esine yönelik izlenecek bir siyasetin aracı olarak kullanılmıştır. Kuramsal düzeyde toplum-mekan ilişkileri ele alındığında, mekansal dönüşüm ler birer neden olmanın ötesinde siyasal ekonom ik yapıların sonuç ları olarak karşımıza çıkmaktadır." Endüstri Devrimi sonrasında yeni baş * Toplum -m ekan ilişkileri k o n u su n d a bkz. Can Ham am cı, Belediyelerim izin Yapısı ve D em okratikleşm e Eğilim i (Ankara: Basılm am ış D oktora Tezi, 1981) Düııyacla re Türkiye'de Başkentlik Sonııııı kentlerin kurulması ya da değiştirilm esi küresel düzeyde siyasal ekonomik yapıların değişim iyle bağlantılı olarak ortaya çıkmaktadır. Bazı özgül du rumlarda, yeni devlet düzenlerinin benim setilm esinde ve yeni iktidar ilişkile rinin m eşrulaştırılmasında başkentlerin değiştirilm esinden bir araç olarak yararlanıldığı görülm ektedir. Endüstri Devrimi sonrasında hem Batı’da eko nomi ve siyaset alanında yaşanan gelişm eler, hem de Batı ülkelerinin söm ür geleri ya da kolonileri durumundaki yeni dünya ülkelerinin ve batılı ülkele re yetişmeyi bir ülkü olarak ortaya koyan gelişm ekte olan ülkelerin bazıla rında yaşanan gelişm eler başkent değiştirm e girişimlerini hazırlayan etm en lerin olgunlaşmasını sağlamışlardır. Bu süreçte, başkent değiştirm e girişim leri yeni bir devlet kurmanın ötesinde dengeli kalkınma ve mekansal planla manın araçları biçiminde algılanmış ve sunulm uştur. Başkentlik sorunu Endüstri Devrimi sonrasında dünyanın pek çok ül kesinin gündem inde özellikle işlevsel açıdan yer almıştır. 18. ve 19.yüzyıllarda Batılı ülkelerde değişen siyasal ekonom ik yapılara bağlı olarak başkentle rin işlevinde önem li değişm eler gerçekleşm iştir. Buna dayalı olarak, devlet ler bir yandan daha özeksel bir nitelik kazanırken devlet özeği konum unda ki başkentler de siyaset ve ekonom inin belirleyicileri haline gelmişlerdir. Batı’nın endüstrileşm iş devletlerinin yer aldığı coğrafyanın dışında ise yeni ekonomik ve siyasal düzeni benim seyen devletlerin bazılarında başkentlik sorunu işlevsel boyutun yanında konumsal değişiklik bakımından önem ka zanmıştır. Endüstrileşmiş Batılı ülkelerinin kolonileri olmaktan kurtulan ye ni dünya ülkeleriyle, ulusal bağımsızlıklarını kazanarak söm ürge olma ko şulları hukuki düzeyde sona eren gelişm ekte olan ülkeler arasında devlet özeğinin konumunu değiştirme yolunu seçenler olmuştur. Başkentlerin de ğiştirilmesi ve imarı beraberinde çeşitli düzeylerde sorunlara ve buna dayalı tartışmalara yol açm ıştır/ Endüstri Devrimi sonrasında başkent değiştirme girişimleri "yeni top lum, yeni mekan" özlem lerini de içeren düşüngüsel bir çerçevede gerçekleş tirilmeye çalışılmıştır. Belli bir ütopik içeriğe sahip bu yaklaşımlar dönemin eşitlikçi ve ulusalcı yaklaşımlarının etkisi altında kalmışlardır. Bu dönem sermaye birikim süreçlerinde dönüşüm ün yeni bir ivme kazandığı, uluslara’ "Capital P un ish m ents", E conom ist (Vol. 345. Issue 8048, 0 1 /0 2 /1 9 9 8 ), s.69-72 12 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sonum ıası düzeyde iktidarın el değiştirm e sürecinin tamamlandığı bir aşamada ya şanmıştır. Ancak ülkelerin kendi iç sınıflararası dengesinde emek-sermaye çelişkilerinin yansımalarının farklı boyutlar aldığı 1970’lerle birlikte başkent değiştirme ya da varolan başkentlerin yeniden yapılanması, bu bağlamda ye ni ilkelere dayalı devlet örgütlenm esi oluşturma düşünceleri yerini başkent lere yönelik eleştirilerin arttığı bir sü rece bırakmıştır. Bu yıllarla birlikte başkent değiştirm eler yoluyla iç pazar bütünlüğünü sağlama, yeni bir top lum, yeni bir ulus yaratma düşünceleri küresel serm ayenin yeni örgütlenm e istemleri ve dünya politikasını biçimlendiren güçlerdeki yeniden yapılanına nedeniyle terk edilmeye yü z tutmuştur. Başkentlik sorunu pek çok ülkede olduğu gibi ülkem iz açısından da özel bir önem taşımıştır. Ülkemizde başkentlik sorunu hem genel, hem de özel düzeyde yaşanm ış ve halen yaşanmaktadır. Kuruluşundan hemen önce başkentlik sorunuyla karşılaşm ış Türkiye C um huriyeti’nde başlayan baş kentlik tartışmaları kesintilerle de olsa günüm üze değin sürm üştür. Kurtu luş Savaşı’nm sonrasında başkentlik işlevinin İstanbul’dan Ankara’ya kaydı rılmasının, savunm a amaçlı stratejik bir yer değiştirm enin ötesinde, önemli kökten ekonom ik ve siyasal yeğlem elere dayalı bir girişim olması nedeniyle üzerinden seksen yıla yakın bir zaman geçm iş olmasına karşın, başkentlik sorununun halen gündem den düşm ediği görülmektedir. Ülkemizde yapılan başkentlik tartışmaları her ne kadar Ankara-İstanbul arasındaki kısır bir çekişm e görünüm ündeyse de, bu tartışmaların arka planında Türkiye’nin uluslararası işbölüm üne, yani dünya ekonom isine ek lem lenme biçimi, siyasal düzen sorunu ve bölüşüm ilişkileri konularındaki tem el ekonom ik ve sınıfsal yeğlem eler yer aldığından, başkentlik sorunu güncelliğini kaybetmemiştir. Günüm ii2de İstanbul-Ankara arasında yaşanan başkentlik tartışmasıyla, ulus-devlet kavramı dünyada yaşanan yeni liberal gelişm elerin ışığında tartışmaya açılmaktadır. Ayrıca, özellikle liberal görüş taraftarları, Ankara’nın başkentlik işlevi eleştirisiyle ulus-devlet, emek-serma ye ilişkileri, küresel işbölüm üne eklem lenm e biçimleri ve bağımlılık ilişkileri konusundaki temel yeğlem elerini ortaya koymaktadırlar. B öylece ulus-devlet ve onun sim gesi durumundaki Ankara’nın başkentliği eleştirilerek Türkiye ekonom isinin ticaret, yabancı serm aye ve borçlanma düzenekleriyle küresel 13 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu ekonom iye eklem lenm e biçimi, küreselleşm e çerçevesinde sorgulanm akta,11’ küresel sermayeye daha uygun yönetsel düzeneklerin ve buna uygun me kansal örgütlenm elerin arayışına girişilmektedir. Yeni liberal yaklaşımı benim seyenler küresel serm ayeye ve ülkedeki büyük sermayenin çıkarlarına uygun yönetsel, siyasal ve mekansal arayışla rında başkent Ankara’yı "başkasaba"11 olarak nitelendirirlerken, İstanbul’a belli bir dünya görüşünü olumlayan "dünya kenti'"', "Avrasya’nın başken ti"11, "kültürler nıozayiği", "levanten" ve benzeri sıfatlar takınaktadırlar. Böylece, gerek kültürel gerekse ekonom ik yabancılaşmanın birer uzantısı olan söz konusu kavramlar, bir yandan oluınlanırken, diğer yandan bu kavramla rın dayandığı ekonom ik ve siyasal yaps meşrulaştırılmaktadır. İstanbul’a iliş kin olarak kullanılan kavramlar olum lu yansıtılmaktaysa da, aslında bunlar belli siyasal ve ekonom ik yeğlem elerin dışa vurulduğu, üstünde tartışılması gereken kavramlardır. Yine küreselleşm e bağlamında ortaya konan yerelleş me ile ilgili olarak "Anadolu kaplanları", "yarışan yerellikler" ve benzeri te rimler kullanılmakta, bunların ön ü n d ek i en önem li engelin ulus-devletin simgesi konumundaki başkent Ankara olduğu ön e sürülmektedir. Ankara’nın başkentliğini eleştiren ve devletin küçültülm esi söylem iyle bağlantılı olarak ortaya konan küreselleşm enin yerelleşm e boyutu da bulun maktadır. Dünya ekonom isindeki dönüşüm ve küresel serm ayenin mekansal istemleri doğrultusunda bazı kentlerin küresel ekonom iyle eklemlenmeleri gündem e gelmiştir. Ülkemizde, ‘Anadolu Kaplanları’ adı altında ortaya çıkan bu kentlerin -Ankara’nın etkinliğinin azaltılması ve çeşitli düzeneklere bağlı ulusallığın ortadan kaldırılarak- doğrudan uluslararası piyasalarla bütünleş mesi hem akademik, hem de diğer düzeylerde savunulmaya başlanmıştır. Ankara’nın başkentliği bu bağlamda da tartışma konusu yapılmakta, ulusdevlet sorgulanmaktadır. Başkentlik işlevinin yeniden İstanbul’a verilmesi gerektiğini belirten siyaset adamları, köşe yazarları ve bilim adamlarından bazıları küresel ser Bkz. Ç ağlar Keyder, "İstan b u l’u Nasıl Satm alı", Ulusal K alkm m acılığın İflası (İstan bul: Metis, 1996). s.94-105 11 A hm et Altan, "B aşkasaba”. Yeni Yüzyıl (5.7.1996) l; Çağlar Keyder. "Dünya Kenti Ulus-Devlete Karşı". İstanbul (Sayı: 36, Ocak 2001), s. 7275 " S ü m er G ürel, "Avrasya’n ın B aşkenti: İstanbul". C um huriyet (20.12.1992) 14 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Soruıııı mayenin istemleri doğrultusunda küresel işbölüm ünde Türkiye’nin Batı’yla kurduğu ilişkilerde daha bağımlı bir m odel arayışını olumlarken, başkentlik işlevinin İstanbul’a verilmesi yönündeki istem e yönelik karşı-tepkiler de, sı nırlı sayıda da olsa, kam uoyunda ve akademik düzeyde gündem e gelebil mektedir. Küreselleşm e söylem iyle ortaya konan yeni yönetim ve mekansal ör gütlenm e m odellerinin sorgulanabilm esi için öncelikle tarihsel sürece bakıl malıdır. Yeni liberal yaklaşımca kurulmak istenen toplumsal ve ekonomik modeli eleştirebilm ek için, kent-devleti, bölgesel devlet, imparatorluk gibi ör gütlenm e m odellerinden sö z etmek, ulus-devletin ortaya çıkış koşullan ve farklı üretim biçimleriyle farklı siyasal örgütlenm elerdeki toplum mekan iliş kilerine göz atmak gerekmektedir. B öylece kent-devleti, bölgesel devlet, im paratorluk ve ulus-devlet örgütlenm elerinde ö zek dışında yer alan diğer si yasal örgütlenm eler arasındaki sıradüzene dayalı ilişkiler bütünü ve bu an lamda başkentlerin farklı dönem lerdeki işlevi ve anlamı incelenebilecektir. Buna dayalı olarak günüm üzde küreselleşm e söylem i içerisinde yaygın bi çimde eleştirisi yapılan ulus-devletlerin ortaya çıkışıyla başkentlerin işlevle rindeki dönüşüm ve buna dayalı olarak ortadan kaldırılmak istenen işlevle rin neler olduğu sergilenebilecektir. Ayrıca bugünkü ölçek ve başkentlik tar tışmalarının sosyal devletin ortadan kaldırılmasına yönelik boyutları olduğu ortaya konularak, bunun sınıfsal çelişkiler açısından niteliği belirtilebilecek tir. Başkentlik sorununun önemli bir boyutunu oluşturan başkent değiş tirme olgusu tarihte farklı üretim biçimi ve buna bağlı siyasal örgütlenm e lerde gündem e gelmiştir. Farklı toplumsal ilişkiler bütününün mekansal ör gütlenm ede farklı özellikler ortaya çıkarmasından ötürü, başkentlerin işlev leri ve konumları üretim biçimlerine göre değişmiştir. Toplum-mekan ilişki sinde çok önemli bir etken olan üretim ilişkileri, işböliim ündeki gelişim dü zeyi ile devletlerarası ilişkiler, başkentlerin varlığını, işlevini ve konumunu doğrudan belirlemişlerdir. G ünüm üzde küreselleşm e söylem iyle ortaya ko nan savlarda işlevsel, konumsal ve diğer yönlerden başkentlere yönelik ola rak geliştirilen eleştiriler, başkentlerin kapitalistleşme süreci ve özellikle En düstri Devrimi’nin ortaya çıkarttığı sosyo-ekonom ik yapıda kazandığı nitelik lere yöneliktir. Bu açıdan günüm üzle karşılaştırmaların yapılabilmesi açısın 15 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorunu dan başkentlik sorununun daha uzun soluklu, tarihsel bir bakış açısıyla or taya konulabilmesi ve işlevsel-konumsal boyutta bu sorunun Endüstri Devri mi öncesindeki durumuna yakından bakılması gerekmektedir. Kitabın ilk ana bölüm ünde farklı tarihsel dönem lerde ve farklı toplum sal yapılarda başkentlerin ve başkent değiştirm e girişimlerinin özellikleri İn celenm ektedir. Bu incelem enin temel nedeni ülkem izde yaşanan başkentlik sorununu farklı bir bakış açısıyla ele alabilmektir. Bir başka deyişle ülkem iz de yaşanan başkent değiştirme olgusunu dünyadaki diğer örneklerle karşı laştırma ve ülkem izde yapılan başkentlik tartışmalarına farklı bir bakış açı sıyla bakabilmedir. Böylelikle, başkentlerin konum unun değiştirilm esine yö nelik girişimler ve bunun tarihteki örnekleri, kentbilim çerçevesinde ele alı narak, dünyada yaşanan başkent değiştirm e girişimlerinin karşılaştırmalı bir düzeyde Ankara deneyim ine ışık tutması sağlanmaya çalışılacaktır. 16 BİRİNCİ BÖLÜM FARKLI TOPLUM ve DEVLET ÖRGÜTLENMELERİNDE BAŞKENTLER Türlü disiplinler kapsamında, siyasal iktidarların gelişimi ve tipolojileri üzerinde ayrıntılı çalışm alar yapılm ışken siyasal iktidarların kendilerine oturma ve yönetim özeği olarak seçtikleri, bu bağlamda mekanla ilişkileri nin en çok yoğunlaştığı yerler olan başkentleri doğrudan konu alan çalışma hayli az sayıdadır.11 Doğrudan başkentleri konu alan araştırmalarda bazı tipoloji denemeleri bulunsa da, bunlar, oldukça yetersiz görünm ektedir. S öz konusu tipoloji denemeleri başkentlerin kurulma yerlerine ve işlevlerine y ö nelik bir takım açıklamaları içerm ekteyse de başkentlerin konum unu belirli bir toplumsal oluşumdan bağımsız olarak açıklamaya çalıştıkları için yeter siz ve karışıklıklara yol açıcı nitelikte görünmektedirler.* Başkentlerin konumu, toplum sal, ekonom ik ve siyasal yapıdan bağım sız değildir. Bu nedenle yöntem sel olarak toplum /m ekan ilişkisinin doğrul tusunun belirlenmesinde ve başkentin konum unun incelenm esinde yapısal çözüm lem e açıklayıcı sonuçlar verebilir görünm ektedir. Buna göre toplum sal yapıyla ilişkileri bağlamında mekansal süreçler açıklanarak, başkentlerin konumu ortaya konulabilir. Mekansal ilişkiler ve bunun sonuçları toplumsal gelişm elerle çok yakından ilişkili olduklarından sö z konusu ilişkilerin sosyo " * B aşkentlere ilişkin Çinli ü n lü tarih coğrafyacısı Nian Hai Slıi, antik başk en t çalışm a ları adı altında yeni bir alt bilim dalı k u rm a girişim inde b u lu n m u ştu r. Bkz. Victor F.S.Sit, Beijing: T he N atu re an d P la n n in g of a C hinese C apital City (C hichester: Jo h n Wiley & S ons, 1996), s.29 B aşkentlerin k u ru lm a yerlerine ilişkin tipoloji denem esi için bkz. Ek 1 17 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu ekonom ik gelişm enin ışığı altında açıklanmasıyla daha bütünleyici bir çö züm lem e yapılabilecektir. Bu nedenle, günüm üzdeki farklı toplumsal yapı larda başkentin konum unun ortaya konması ve karşılaştırmalar yapılabilme si için çalışmanın bundan sonraki bölüm ünde farklı tarihsel dönem lerde ve farklı üretim biçimlerinde toplum ve mekan ilişkileri bağlamında başkentli ğin ne anlama geldiği, işlevlerinin neler olduğu ve konumlarının nasıl belir lendiği öncelikle ortaya konulmaya çalışılacaktır. A. ENDÜSTRİ DEVRİMİ ÖNCESİNDE BAŞKENTLERİN İŞLEVİ, KONUMU ve DEĞİŞTİRİLMELERİ Başkent, ayrı bir siyasal birimin, özeksel hüküm etin yerleşim özeğidir. Bu bakımdan yeryüzünde başkent işlevini yerine getiren pek çok kent bu lunmaktadır. Ayrıca, tarihsel sürece bakıldığında, günüm üze değin pek çok kentin başkentlik işlevini yerine getirdiği görülm ektedir.15 Bir başka deyişle, başkentlerle sadece günüm üzde değil, tarihsel gelişim sürecinde de karşıla şılmaktadır. Ancak, genellikle, başkentlerin tarihin her dönem inde, tüm top lumsal ve siyasal örgütlenm e biçimlerinde benzer özelliklere sahip özekler olduğu düşünülür. Çoğu zaman bir başkentin diğer kentlerden çok farklı yönleri bulunmadığı bile ileri sürülür. Buna göre pek çok kentte kendiliğin den gelişebilen özellikler olan ticaret, endüstri ve hizm et işlevleri başkent lerde olduğu gibi başkent dışındaki diğer kentlerde de farklı düzeylerde bu lunabilmektedir. Bu durum g ö z ön ünde tutulduğunda başkent olmanın ayı rıcı ölçütünün ne olduğu sorusu akla gelm ektedir.10 Geleneksel bakış açısına göre ele alındığında, her kentin kendi artbölgesi ve sınırları içerisinde düzenlem e, yönlendirm e ve yönetm e işlevleri bu lunmaktaysa da, daha geniş alanları kapsayan bölgelerde bazen de tüm ül kede yönetm e işlevine sahip kentler, başkent kabul edilmektedir. Bir yerin yönetm e işlevine sahip olmasının siyasal istence ve meşruluğa dayalı yönü bulunmaktadır. Başkentlik niteliğine sahip kentler ülkeyi yönetenler tarafın K Jean G o ttm an n . "The S tu d y o f F o rm e r C apitals", E kistics (Vol.52, N o :3 1 4 /3 1 5 , 1985), s.542. C alogero M useara, "Rome: Capital City in Italy". E kistics (Vol.50, No:299, 1983), s. 103 18 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sonum dan yönetim özeği olarak kabul edildikleri sürece başkent kalmaktadırlar. Bu açıdan bakılırsa başkentin sahip olduğu -başkent olmanın en temel koşu lu olarak gösterilen yönetm e işlevi- o kenti başkent ilan eden siyasal bir ka rarın ve onun arkasındaki iradenin varlığına dayalı görünür. Geleneksel bakış açısıyla ele alındığında başkentlerin niteliği, konumu ve işlevleri sadece siyasal düzeyle ilişkilendirilmekte siyasal yapının altında ki ekonom ik toplumsal yapıyla ve tarihsel gelişim süreciyle ilişkisi ortaya konmamaktadır. S ö z konusu ilişkilendirmeler yapıldığında, geleneksel bakış açısının aksine, başkentlerin işlevlerinin ve konumsal özelliklerin farklı ta rihsel dönem lerde ve üretim yapılarında değişiklikler gösterdikleri söylen e bilir. Başkentlerin işlevsel ve konum sal nitelikleri, üretim biçimlerindeki de ğişime, buna dayalı sosyo-ekonom ik yapıdaki dönüşüm e bağlı olarak tarih içinde dönüşm üştür. Bunun yanı sıra, başkentlerin işlevsel ve konumsal özellikleri farklı si yasal ve yönetsel yapılanmalara göre de değişiklikler gösterm ektedir. Tarih te kent-devletleri, bölgesel devletler, imparatorluklar, ulus-devletler gibi fark lı siyasal ve yönetsel örgütlenm elere rastlanmaktadır. S ö z konusu siyasal örgütlenm elerin her birinde başkentler farklı işlevsel özelliklere sahiptir. Ancak aynı siyasal örgütlenm e biçim inde de başkentlerin işlevi birbirine benzemeyebilir. Ya da aynı üretim biçimine sahip ancak birbirinden farklı si yasal örgütlenm e biçimine sahip iki devlette başkentler birbirinden farklı özelliklere sahip olabilir. Nitekim, köleci üretim biçiminin en ileri aşam asın da yer alan Roma İmparatorluğu'nda, Roma kenti emperyal bir başkent ko numundayken Roma İmparatorluğu’nun ardılı olan ve onun mirasına sahip çıkma savındaki feodal bir üretim biçimine sahip Kutsal Roına-Cermen İmparatorluğu’nda ya da göçeb eliğe dayalı bir ekonom ik model olan Moğol İmparatorluğu’nda, gerçek anlamda bir emperyal başkentten sö z etm ek ola naklı değildir. Bu yüzden başkentlerin işlevsel ve konumsal özelliklerinin ortaya konulmasında birden fazla değişkenin bir arada kullanılması gerek mektedir. Tarihsel gelişim süreci, devletlerarası ilişkiler, devlet örgütlenm e sinin geçerli olduğu yerdeki üretim biçiminin ve sınıfsal yapıların etkileşimi nin tüm ünün birden ortaya konulm asıyla başkentin işlevleri ve konumsal boyutlarına ilişkin genellem elerin yapılması olanaklı hale gelebilecektir. Başkentler, toplumsal yapılara benzer biçimde, dış ve iç etmenlerin so 19 Dünyada re Türkiye'de Başken İlik Sorunu nucunda belirlenmiş ilişkiler bütünü çerçevesinde ortaya çıkan sonuçlardır. İçsel etmen olarak toplumun sosyo ekonom ik ve siyasal örgütlenm esi, dışsal olarak ise çeşitli düzeylerde diğer devletlerle kurulan ilişkiler bütününün açıklanması, başkentin var olmasını gerektiren işlevsel ve yapısal nedenleri ortaya koymaktadır. Bu açıdan, başkentlerin varlığı ile konumlarının belirlen mesi, devletler arasındaki işbölüm ündeki değişmelere, kır-kent çelişkisine ve kentler arasındaki sıradüzene dayalı olarak değişkenlik gösterebilmektedir. Toplumların dayandığı ekonom ik tem elin ilkel, köleci, feodal, kapita list oluşu başkentlerin açıklanmasında veriler sağlamakta, ancak tek başına yeterli olmamaktadır. Köleci üretim biçimine sahip erken dönem Ön Asya kent-devletlerinde gerçek anlamda başkent bulunmazken, gelişm e sürecinin daha sonraki aşamalarında kent-devletinden imparatorluk örgütlenm esine geçilm esiyle birlikte Babil, Ninova ve Memphis gibi efsanelere konu olmuş başkentlerin kuruluşuna tanık olunm aktadır.17 Bu başkentlerin dayandığı ekonom ik ve toplumsal yapı günüm üzdeki yapılardan çok farklı nitelikler gösterm ektedir. Bu nedenle sö z konusu kentler, adları başkent olsa da, ya pısal olarak kapitalizm ve Endüstri Devrimi sonrasındaki kentsel dizgeye da yalı başkentlerden farklı niteliklerdeki ilişkiler bütününe sahiptirler. S ö z ko nusu büyük başkentlerin ortaya çıkışının açıklanarak günüm üzle karşılaştır malarının yapılabilmesi için üretim sürecinin yanı sıra devletlerarası ilişkile re de bakmak gereklidir. Bir başka deyişle, başkentlerin taşıdığı işlevlerin çözüm lem esinin ortaya konulabilmesi için sadece tipolojilere dayalı siyasal dizgelerin betimlem esi yeterli olmamakta; siyasal dizgelerin, tarihsel dönenıleme içinde dayandığı toplumsal, ekonom ik ve düşüngüsel yapılarla ilişkile riyle birlikte ele alınması gereği ortaya çıkmaktadır. 1. Başkentlik Olgusunun Ortaya Çıkışı Başkentin varlığı, dizgesel bir yönetim biçimini ve belli bir bürokrasi yapısının oluşmasını gerekli kılmaktadır. Bu açıdan, başkentin ortaya çıkma 11 Bkz. A usten Heııry l.ayard. Ninova ve K alıntıları (Çev.Zafer Avşar) (İstanbul: Avesta, 2000); Irving L. Finkel, "B abil’in Asma B ahçeleri". (Der.) P eter A. Clayton ve M artin J. Price. A ntik D ünyanın Yedi H arikası (Çev.Betü! Avunç) (İstanbul, Hom er, 1998) s.38-57; M em phis için bkz. H enri F ra n k fo rth . U ygarlığın D o ğ u şu (Ç ev.A laeddin Şenel) (Ankara: Verso-İnıge, 1989), s. 117-168 20 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sonum sı için önemli öncüllerden birisi, siyasal toplumun örgütlenm iş özgül biçimi olan devletin varlığıdır. Ancak her devlet örgütlenm esinde zorunlu bir baş kente gereksinim bulunmamaktadır. Örneğin, ilk devlet örgütlenm eleri ola rak kent-devletlerinde bugünkü anlamda bir başkent sö z konusu değildir. Dolayısıyla, başkentlerin ortaya çıkış süreci, uygarlığın gelişimi, devlet ör gütlenm elerinin farklı aşamalarıyla bağlantılıdır. a) Devletin ve Kentlerin D oğuşu Tarih öncesi dönem lere yönelik araştırmalar, insanoğlunun aşağı yu karı kırk-elli bin yıldır yeryüzünde varlığını sürdürm ekte olduğunu ortaya koymaktadır. İnsanlık, bu sürenin büyük bir kesimini devlet örgütlenm esine başvurmadan ilkel topluluklar olarak v e küçük yerleşim birimlerinde geçir miştir. Bir başka ifadeyle, insanoğlu için kentlerin ve devletin ortaya çıkışı, g ö ıe c e yeni bir olgudur. Bu yüzden, kentin ve bunun siyasal örgütlenm esi olarak devletin, insan örgütlenm esinin özgül, tarihsel bakımdan belli bir za man kesimi ile sınırlı bir türü olduğu söylenebilir.'8 Neolitik dönem e ait olsun olmasın, salt geniş bir yüzeye yayıldığı için bir yerleşim yerinin kent olduğu söylenem ez. Geniş bir yüzeye yayılmış olan ancak kadınla erkek arasındaki işbölüm ü dışında farklılaşmanın bulunmadı ğı büyük köylere, tarihöncesinden ve sonrasından pek çok örnek verilebilir. Uzmanlaşma ya da işbölüm ünün bulunmadığı ya da çok sınırlı kaldığı dö nemlerde köy ekonomileri kendi kendilerine yeterli ekonom ik tem ele sahip olmuşlardır. Bir başka deyişle, tarih ö n cesi uzun bir zaman köy ekonomileri artı ürün ortaya koymadan varlıklarını sürdürmüşlerdir.'“ Kent, -köy topluluğunun aksine- karmaşık bir toplum yapısı ve kendi ne özgü özellikleri bulunan bir yerleşim dizgesidir. Buna göre, kenti, özel likle sakinlerinin ekonom ik ve toplumsal etkinliklerinin çeşitliliği karakterize etmekte; kent örgütlü, sıradüzenli, siyasal ve toplumsal bir yapının me kansal sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan, küçük çaplı ilkçağ ka Cem lirogul, Devlet Nedir? (Ankara: İm ge, 1999) G ordon Childe, T arih te N eler O ldu (Çev. M ete T unçay-A laeddin Ş enel) (İstanbul: Alan, 1998) s.57; J. I.. Huot, J. P. T halm ann, D. Valbelle, K entlerin D oğuşu (Çev.Ali B eklaş Girgin) (Ankara: İmge, 2000), s.30-36 21 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Somun sabalarının, boyutları gösterişli olm asa da, kent olma nitelikleri üstünde uzlaşı sağlanabilmektedir.20 Kentlerin doğuşunda olduğu gibi, uygar toplumun ve devletin doğu şuyla ilgili olarak da farklı savlar bulunmaktadır.21 Bunlardan, görece özekselleşm iş siyasal bir örgütlenm enin, yani devletin gelişm esinin, belli bazı ko şullarda sulamayla gerçekleştirilebileceği savı YVittfogel tarafından savunul muştur.22 Pek çok taraftar bulan W ittfogel’in devletin ortaya çıkışına ilişkin ortaya koyduğu sava göre, çok büyük miktarlardaki suyun yönetilm e gerek sinimi, uygulamada, özeksel bir örgütlenm eyi zorunlu hale getirmiştir. Böylece sulamanın örgütlenm esi ve denetlenm esi gereksinimi özeksel bir siya sal kurumun, yani despotik, bürokratik bir devletin ortaya çıkış koşullarını hazırlamıştır. Tarihsel olarak ilk devlet örgütlenm elerinin büyük nehir ke narlarında olmasının, sö z konusu savın geliştirilm esinde önem li etkisi bu lunmaktadır. Kazıbilimin bugüne değin eriştiği sonuçlara göre tarihte, ilk kez, M.Ö. 3000'li yıllarda, sırasıyla, Dicle-Fırat Ovası, Nil Ovası, İndus Ovası ve Sarı Ir mak Ovası olarak yeryüzünün dört ayrı noktasında devlet örgütlenm esinin ortaya çıktığı bilinmektedir. Bu verinin ışığında taşkınların denetim altına 20 J. L H uot ve diğerleri, anılan KenÜerin D oğuşu, s.33-34; Aksi yönde g ö rü şü savu nan ü n lü an arşist d ü ş ü n ü r B ookchin, ilk kentlerin, sırad ü zen in , uzm anlaşm anın b u lunm adığı. ek onom ik ve siyasal farklılaşm anın h e n ü z gerçekleşm ediği anaerkil ve eşitlikçi bir toplum sal yapıya dayalı o larak ortaya çıktıklarını savlam aktadır. M ezopo tam ya. Mısır ve diğer ilk k en tlerin d o ğ d u ğ u coğrafyalarda M.Ö. 4 ve 5 bininci yıllar da o rtaya çıkan kentlerden yaklaşık 3 0 0 0 yıl önce ortaya çıkm ış Ç atallıöyük ö rn eğ i ni vererek kentleri, kom ünal bir kabilecilik anlayışı içinde, ekonom ik bir farklılaşm a ya ve sıradüzeıısel ilişkilere girm eden dayanışm a, yaratıcılık ve d ü şiin g ü sel ned en lerle bir araya g elenlerin o lu ştu rd u ğ u y e r olarak tanım lar. Bu yaklaşım a g ö re Bo okchin, Antik Y u n an ’dan başlam ak ü z e re g ü n ü m ü z ü n sıradüzeııe. ekonom izm e, her tü rlü eşitsizliğe dayalı g ö rd ü ğ ü k entlerini, gerçek anlam da k en t saym az ve kitabının başlığını da bu yaklaşım ına day an d ırarak koyar. Kısacası B ookchin'in tarihsel açıdan an arşist k uram ın dayandığı ülküsel d u ru m u Ç atallıöyük ve Latin A m erika'nın tari höncesi dö n em lerinde varolan sitlere d ay an d ırarak açıklam a çabasındadır. Bu açı dan farklı d ü şü n sel gelenekten gelen p ek çok kazıbilim ciden, tarihçiden ve d ü ş ü n ü r den farklı so n u ç lara varm aktadır. Bkz. M urray B ookchin, K entsiz Kentleşm e: Y u rt taşlığın Y ükselişi ve Ç öküşü (Çev.B urak Özyalçın) (İstanbul: Ayrıntı. 1999), s.45-62 F ran z O ppenheim er. Devlet (Çev.Alaeddiıı Şenel ve Yavuz S abuncu) (İstanbul: Kngiıı, 1997) 11 Bkz. Ileııri J.M.CIaessen, P eter S kalnik (Der.). E rk en D ev let K uram lar, V eriler, Yo ru m lar (Çev.Alaeddin Ş enel) (Ankara: İm ge. 1993), s.15-16 22 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu alınıp düzenli bir üretim gerçekleştirilebilm esi için özeksel bir yönetim e ge reksinim duyulmasının devleti ortaya çıkaran neden olduğu görüşü pek çok uzman tarafından paylaşılmaktadır.23 Buna göre, tarihte, M.Ö.4000 civarında on beş, yirmi köysel yerleşm e yeri, nüfusları artıp ekonom ik ve toplumsal yapıları karmaşıklaşarak köyden kasabaya, kasabadan kente doğru gelişm iş lerdir. Çobanlarla çiftçilerin nitel bir değişikliğe yol açan birleşmeleri köyle rin kentlere dönüşecek biçimde büyüm esine yol açmıştır. Çevresel koşulla rın da elverişli olmasıyla köy topluluklarının elde ettiği artı değere el koyan fetihçi göçeb e aşiretlerin, yerleşik bir yaşama geçm eleri ve köylerden birini kendilerine özek kabul etmeleriyle, sö z konusu köyden kente doğru evrim gerçekleşm iştir.24 Köyden kente evrim sürecinde fetih ve zorun da etkisiyle çalıştırılan çiftçilerin ortaya çıkardığı aı tı değerin büyümesi, ve bu artı değerin özek se çilen köyde barınan zanaatçıları besleyerek bunların üretimi daha da büyü tecek kanal, baraj yapımı ve benzeri araçları ortaya koymalarına etkisi ol muştur. Bir başka deyişle, toplumsal artının bu biçimde kullanımı zanaatla rın tarımdan farklılaşmasına yol açmış; sö z konusu toplumsal işbölüm ü aynı zamanda çalışma ilişkilerini örgütleyen yöneticilerin ortaya çıkış koşullarını yaratmıştır. Ekonomik farklılaşmanın siyasal ve düşü n giisel farklılaşmaya yol açması ve toplumun yöneten-yönetilen ilişkisine geçişi, diyalektik olarak üretici güçlerde büyük bir gelişm eye neden olm uştur. Toplumsal ve ekono mik farklılaşma sonucunda üretici güçlerin gelişm esinin mekansal sonucu, Ur, Uruk gibi büyük kentlerin doğuşudur. S ö z konusu kentlerin ortaya çıkı şı bürokratik örgütlenm eyle gerçekleşm iş, yani devlet örgütlenm esini gerek tirmiştir. Yazında, bu kentler ve örgütlenm e biçimleri, kent devleti olarak adlandırılmaktadır.23 Bkz. G eorge Thom son, T arih Ö ncesi E ge: E ski Y unan T oplum u Ü stüne İncelem eler (Çev.Celal Üster) (İstanbul: Payel, 1995), s.27: l.elanü M. Rotlı, M im arlığın Öyküsü: Öğeleri, Tarihi ve Anlamı (Ç ev.lirgün Akça) (İstanbul: Kabalcı, 2000), s.232-233 11 A laeddin Ş en el, İlkel T o p lu lu k ta n U ygar T oplum a: G eçiş A şam asında E ko n o m ik T oplum sal ve D üşünsel Y apıların E tkileşim i (Ankara: Bilim ve S anat, 1995) s. 198. 248 K Ü stteki kaynak, s.191-198, 254 23 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu (1) Kent Devletlerinin Ortaya Çıkışı Sulamayı denetim altına alma isteği, ilk devlet yapılanmalarının ortaya çıkışını hazırlamıştır. Fırat-Dicle ırmakları arasında yer alan Mezopotamya bölgesi, ilk devletlerin ve kentlerin ortaya çıktığı yerdir. Aşağı M ezopotam ya’da iklim açısından kurak olan ülkeyi ekim e elverişli duruma getirmek için gerekli sulama tekniklerini bilen tarım toplumları, öncüllerinden daha karmaşık ve sıradüzenli bir niteliğe sahip toplumsal örgütlenm e biçimleri geliştirmişlerdir.26 Daha sonra dünyanın diğer uygarlık bölgelerinde de kent özekli devletler ortaya çıkmaya başlamıştır. Ortaya çıkan ilk uygar toplumlar, kent devletleri biçiminde örgütlenmiş lerdir. Bağımsız siyasal ve yönetsel birimler olan kent devletleri, toprak ve su sorunları yüzünden sık sık aralarında çatışmışlar, ayrıca göçebe toplulukların saldırılarına uğramışlardır. Bu niteliğiyle kent-devletleriııin sınırlan, çok belir gin olmayan, çoğu zaman geçişlilik gösteren niteliktedir? Bu durum günü müzün ulus devletlerinden önemli bir farklılığı ortaya koymaktadır. M ezopotamya’da kent-devletlerinde üretilen artı-ürün, az sayıda kimse nin elinde toplanmıştır. Ekonomik yapıda servetin sınırlı sayıda kimsenin elinde birikmesi, iç pazarın genişlemesini engelleyen bir etmendir. Bu ne denle ilk ortaya çıkan kent-devletleri oldukça dar bir toplumsal ve ekonomik tem ele sahip olmuşlardır. Bunların hepsi aynı nehrin sularına bağımlı olma larına ve benzer kültüre sahip olmalarına karşın siyasal özerkliklerini koru muşlar ve sürekli sınır anlaşmazlıkları nedeniyle birbirleriyle savaş halinde olmuşlardır. Bu nedenle özekselleşme çok sınırlı bir düzeyde kalmış; buna bağlı olarak kentsel dizgede büyük başkentler ortaya ç ık m a m ış t ır M ezopo tamya’da birleşik krallıkların ve gerçek anlamda başkentin ortaya çıkışı an cak Akadlı I. Sargon dönem inde gerçekleşmiştir. (2) B ölgesel Devletlerin Gelişmesi M.Ö 2 3 5 0 dolaylarında Büyük Sargon, Süm er kent devletlerini zor kullanarak ele geçirip kent devleti örgütlenm esinden bölgesel devlete geçin >. L. H uot ve diğerleri, anılan K entlerin D oğuşu, s.37 ” " lirol Sever. A sur T arihi (İstanbul: K avnak, 1996), s.37-41 G. Childe, anılan T arihte N eler O ldu.’s. 90-91 24 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorunu şin gerçekleştirilm esine önderlik etmiştir. Kent devletleri arasındaki çatışma nın ortadan kalkması ve daha geniş topraklar üzerinde siyasal egem enliğin kurulması, Sargon ve ardılları dönem inde yapılan fetihlerle sağlanmıştır. Bu fetihlerin tem elinde M ezopotamya’da çok az miktarlarda bulunan doğal kay naklara ulaşma ve denetim altında tutm a gibi bir ekonom ik ve siyasal erek yatmaktadır. Bu dönem de önem kazanan metal madenler, taş, kereste ve benzeri kaynaklar, gerçekleştirilen fetihler sonucunda başkent başta olmak üzere diğer kent özeklerine taşınmıştır. Sargon, izlediği ekonom ik ve siyasal yayılmacılıkla, M ezopotamya’nın birbirleriyle çatışma halindeki kent devlet leri üzerinde yönetim ini ve erkini kabul ettirmekle kalmamış; aynı zamanda, Büyük İskender’den Napolyon’a kadar büyük fetilıçilerin ilk örneği olarak geniş topraklara sahip bölgesel bir devlet kuran ilk kral olm uştur.” Sargon, yönetim e, kent devletleri üstü işlevsel bir düzey kazandırma ya çalışırken, kent devletlerinden şiddetli bir karşı çıkış ile karşılaşmıştır. Sargon sö z konusu karşı çıkışları ortadan kaldırmak için pek çok askeri se fere çıkmak zorunda kalmış; bu arada daha sonra Akad adının kaynağını oluşturacak başkenti Agade’yi kurmuştur.30 Sargon ve daha sonraki Akad kralları, fethettikleri yerlerden elde ettikleri büyük ganim etleri başkentte toplamışlar; başkenti tapınaklar ve benzeri kamusal binalarla süslemişlerdir. Ancak Sargon ve ardılları sadece başkentte değil, diğer kentlerde de imar et kinlikleri gerçekleştirilm esini sağlam ışlar, böylece egem enlik altına alman kent devletlerini bir arada tutmaya çalışmışlardır.31 Akadlı Sargon dönem inde kent devletleri birleştirilip bölgesel devlet kurulurken, bunun özdeksel (maddi) tem elini savaş ekonom isi oluşturm uş tur. Savaşlardan elde edilen ganim etlerle bir arada tutulan sürekli ordu, özeksel erke hem ülke içinde hem de dışında önem li bir gü ç sağlamıştır. B ölgesel devlet aşamasında siyasal birlik, ancak savaş ekonom isinin sürdü rülmesiyle ayakta tutulabilmiştir. B unun yerine, yeni alınan bölgelerin garni zonlar haline dönüştürülüp askerlerin bir kısmının orada tutulması -insanın en önem li ekonom ik kaynak olduğu bu dönem de- özek sel erkin gücünü " Üstteki kaynak, s.124-125 30 C h a rles K eith M aisels, U ygarlığın D o ğ u ş u (Ç ev.A laeddin Ş en el) (A nkara: İm ge, 1999), s.286 31 G. Childe, anılan T arih te N eler Oldu, s.124-125 25 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sortimi parçalayacağından yeğlenmemiştir. Ayrıca garnizon komutanlarının bir süre sonra güçlenerek bağımsızlık elde etm ek isteyebileceklerinden de korkulmuştur.32 M ezopotamya’da bölgesel devlet deneyimi sırasında daha önceki kent devletçiklerine oranla özek selleşm e ö n planda olmuş; ele geçirilen kentler arasında hem kralın oturma yeri hem de zenginliklerin toplandığı özek ko numundaki başkentin işlevi toplumsal ve fiziksel bir anlam kazanmaya baş lamıştır. Tarihin bu ilk geniş çaplı askeri yayılmacılığa dayalı devleti, fetihler sayesinde M ezopotamya’daki doğal kaynak yetersizliğini başka yerlerden ge tirilen kaynaklarla aşmayı başarmış; ele geçirilen kentlerde ve yeni kurulanlarda tapmaklar, saraylar, kışlalar ve gösterişli resmi binalar inşa edilmiştir. Bu arada başkent Agade elde edilen zenginliklerin toplandığı büyük bir kent haline gelmiştir. Ancak gerçek anlamda büyük başkentler, ancak, böl gesel devlet aşamasından geniş topraklara ve güçlü bir özekselleşm eci ör gütlenm eye dayalı imparatorluk aşam asına geçildikten sonra mekansal dü zeyde ortaya çıkacaktır. (3) İmparatorluğun D oğuşu M.Ö 1750 dolaylarında Babil yöneticisi Hammurabi dönem inde hem Sümer hem de Akad kentleri tek bir yönetim altında birleştirilerek bölgesel devletten imparatorluğa geçiş sağlanm ıştır." Hammurabi yönetim inde baş kent Babil dönemin en büyük kenti haline gelmiştir. Egemenlik altına alı nan geniş topraklardan sağlanan kaynaklar başkent Babil’e aktarılmıştır. Sa vaşlarda elde edilen köleler çalıştırılarak kurulan tapınaklar Babil’i dünya uygarlık tarihinde unutulm az birkaç kent arasına sokm uştur. Fetihlere, ve köleci üretim biçimine dayalı olarak Babil, Hammurabi döneminde, tüm kay nakların toplandığı bir kent özeği haline gelmiştir. Babil’in dönem inin en önem li ve biricik başkenti olmasına karşın baş kentlerin önem ve farklı işlevler kazanması daha sonraki süreçte gerçekleş miştir. Uygarlığın yayılması ve büyük devteller ile imparatorluklar arasında ki ilişkilerin ortaya çıkmasıyla başkenti erin işlevleri çeşitlenecektir. Bu an “ William H.McNcilI, D ünya T arihi (Çev.Alaeddin Şenel) (Aj kara: İmge, 1998) s.33-35 33 Alaeddin Şenel, Siyasal D üşünceler T arihi (Ankara: Teori, 1986), s.51 26 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu lamda Büyük S a ıg o n ’un başkenti Agade ve Hammurabi’nin başkenti Babil büyük devlet başkentlerine ilk örnekler olmalarına karşın tarihsel gelişim sürecinde başkentlerin dizgesel önem kazanması çok daha sonraları gerçek leşecektir. Köleci bir nitelik gösteren kent devletleri özekselleşm e sürecinin ara aşamasını temsil etmektedir. Çeşitli kent devletlerinin bir araya gelm esi ya da fetih ve zorun etkisiyle bu kent devletlerinden birinin büyümesi ve diğer lerini etkisi altına alması sö z konusu olabilmektedir. Böyle durumlarda kent devletleri önce bölgesel nitelik gösteren devletlere, daha sonra da çok daha geniş toprakları kapsayan imparatorluğa doğru evrim geçilebilm iştir. İmpa ratorluk, özekselleşm enin sonul aşam ası olarak karşımıza çıkmaktadır. İm paratorluk sınırları içerisinde pek çok kentin varlığının sö z konusu olması imparatorluk başkentinin seçimi ve işlevini önemli hale getirmektedir. b) Farklı Devlet Örgütlenm elerinde Başkentler Mezopotamya’da siyasal toplumun örgütlenm esi kent-devletleri tem e linde gerçekleşmiştir. Her biri, çevresinde kendini besleyen topraklara sahip olan, özerk bir kent çekirdeği çevresinde gelişen kent-devletlerinin ekono mik tem elinde toprak ve tarımla çok yakın bir bağ bulunmaktadır. Kent-dev letleri, geniş topraklarda egem enlik kurma yönündeki fetihçi amaçların çok ön plana çıkmadığı siyasal ve toplumsal örgütlenm e biçimi olmuştur. Top rak ele geçirme ve fetihçi amaçların yerine sınırlı bir pazarda, zenginliğin görece az sayıda kimsenin elinde toplandığı ekonomik bir yapıyla oligarşik bir siyasal örgütlenm e niteliği gösterm iştir. M ezopotamya’da Fırat ve Dicle ırmakları çevresinde ortaya çıkan kent-devletlerinin dönem in toplumlarına göre toplumsal işbölüm ününde daha ileri bir aşamaya ulaşmışlardır. Ancak geniş topraklarda istikrarlı bir egem enlik kurma yönündeki fetihçi amaçla rın yaşama geçirilm emesi bu devletlerin çok sınırlı bir coğrafyada sıkışmala rına neden olmuştur. Tarıma ve belli ö lçü d e ticarete dayalı bu örgütlenm e lerde siyasal özekler bulunmasına karşın bugünkü anlamda başkentlere da yalı bir dizge sö z konusu olmamıştır. Kent devletçikleri dönem inde araştırmacılar tarafından çoğu kez baş kent olarak gösterilen Ur, Uruk, Nippur ve diğer kentler yönetici elitin otur- 27 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Şortun: duğu, büyük tapınaklar ve sarayların bulunduğu etrafı surla çevrili yerler konumundadırlar. Ancak bu durum sö z konusu kentlerin başkent olmasına yeterli değildir. Yöneticilerin oturduğu, dönem in büyük kenti olmalarına karşın bu dönem de belli bir toprak genişliğine dayalı kentsel dizge bulun mayışı, bunların başkent olarak kabul edilmesini engellem ektedir. Bir başka deyişle söz konusu kent devletlerinin bulunduğu bölgede yöneticilerin otur duğu kentin dışında o büyüklükte, hatta onun yarısı büyüklüğünde bir yer leşim yeri bulunmamaktadır. Kent devletlerinin egem enlik alanlarının tü münde çoğu kez başka bir kentin varlığı bile söz konusu olmamaktadır.11 Bu durum, yönetici elitin oturduğu, kent devletlerinin özeği niteliğindeki büyük kentlerin başkent kabul edilm esinin önem li engellerindendir. Baş kent, tanım gereği, kentsel dizge içerisinde diğer kentler arasında siyasal özek işlevini yüklenm iş kenttir. Bu açıdan ekonomik temeli kentsel dizge yaratmaya yetmeyen, egem enlik alanı dar olan kent-devletlerinin başkentleri nin olduğunu söylem ek doğru olmayacaktır. Kent-devletlerinde bir devlet özeği olmasına karşın henüz ileri düzey de bir işbölümü ortaya çıkmadığından tüm işlevler tek bir özekte toplanmış tır. Bir başka deyişle yönetim ve ekonom ik etkinlikler arasındaki ilişkiler, çok az sayıda kimsenin tekelinde toplanmıştır. Tarımın yanında ticaretin ba şatlık kazandığı işbölüm ünün ilk aşamalarında yönetici sınıflarla diğer top lumsal ve ekonomik sınıflar birbirlerinden çıkarlar olarak henüz çok kopma malardır. Erkin az sayıda kimsenin elinde toplandığı oligarşik erk yapısının ve yönetici sınıfla ekonom ik sınıflar arasındaki çelişkilerin henüz belirginleşmemesinin mekansal yansımalarından birisi de ekonomik, siyasal ve diğer etkinliklerin tek bir özek te toplanmış olmasıdır. Bu açıdan henüz kentlerarası dizgede bir işbölüm ü sö z konusu olmadığı için kent-devletleri dizgesin de gerçek anlamda bir başkent bulunmadığı söylenebilir. Benzer olarak ge niş sınırlara sahip ancak ağırlıklı olarak yerleşik sistem yerine göçebeliğin ağır bastığı, ekonomik temeli yağmacılığa dayalı olan devletlerin özeklerini de gerçek anlamda bir başkent olarak nitelemek doğru değildir. Çünkü böy le bir ekonomik yapıda, gerçek anlamda bir başkentin varlığının sö z konusu olabileceği kentsel dizge bulunmamaktadır. J' C. K. Maisels, anılan U ygarlığın D oğuşu, s .2 17-251 28 Dünyada re Türkiye 'de Başkentlik Sontını Kentlerarası sıradiizene dayalı başkentlik işlevinin bulunmadığı kentdevletleri dizgesinden farklı olarak M ezopotam ya’da birçok kent devletinin aynı yönetim altında birleştirildiği, kent devleti örgütlenm esine göre daha özeksel bir nitelik kazanan, bölgesel devletlerin egem enlik alanında birden fazla kente rastlanmaktadır. B ölgesel devlet dizgesinde hem sınırların geniş letilmesi hem de sınırlarda görece kararlı bir ortamın yaratılmasıyla tek bir kente dayalı bir yapı yerine içinde pek çok kentin yer aldığı kentsel dizgeye dayalı ekonomik ve siyasal erk yapısına geçiş başarılabilmiştir. Bu bağlam da, birden fazla kentin egem enlik altına alınmış olması ve bunlar arasında bir kentin diğerlerine göre önceliğinin ve özekselliğinin bulunması, başkent lik olgusunu tanımsal düzeyde de olsa ortaya çıkartmıştır. Ancak yine de, toprak genişletm e amaçlarının ön plana çıktığı bölgesel devlet örgütlenm e leri geniş bir coğrafyaya yayılmamış; yeryüzünün sınırlı bir bölüm ünde et kin olabilmiştir. Bu nedenle bu dönem lerde başkentlerin egem en olduğu uluslararası bir dizgeden sö z etm ek halen olanaklı değildir. Bu dönemde, büyük kent özelliklerine sahip birkaç siyasal ö z eğ e rastlanmasına karşın bunlar uluslararası bir dizgenin parçalarını oluşturmaktan oldukça uzak ko numdadırlar. D önem in bölgesel ya da kent-devletlerinin içyapıiarına bakıldığında toplumsal işbölüm ünün köle em eğine ve sınırlı bir pazara dayalı olarak ger çekleştiği, ekonomik etkinliklerin kent-devletlerinde ticaret ile tarım, bölgesel-devletlerde ise savaş tem elinde örgütlenm iş haraç ekonom isi olduğu g ö rülmektedir. Üretim yapılarının bu dar kapsamlılığı, mekansal düzeyde baş kentlere dayalı geniş bir alana yayılan ^ e n tse l dizgenin ortaya çıkmasını en gelleyici rol oynamıştır. Dönemin kentsel yerleşim lerinin konumlarına bakıldığında da, büyük kentlerin genellikle nehir boylarında, d eniz kenarlarında ya da göllerin ya kınlarında kurulmuş olduğu görülm ektedir. Bu durumun işlevsel olduğu ka dar geçim sel boyutu da bulunmaktadır. Su ve yiyecek gereksiniminin su yol ları çevresinden karşılanmasının g ö rece daha kolay olması işlevsel boyut olarak görülebilir. Ancak büyük kentsel yerleşimlerin su yollarında serpil miş olmasının temel nedenlerinden biri kuşkusuz toplumsal işbölüm ünün artmasında deniz taşımacılığının önem li bir rol oynamış olmasıdır. Su yolu taşımacılığı, tek başına kara taşımacılığının yaratacağından daha geniş pazar 29 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu olanakları yaratabilmiştir.*’ Değişim ekonom ilerini ortaya çıkarması ve kent ler arasında ticareti canlandırması, kent-devletleri tem eline dayalı bir dizge nin ayakta kalmasında su boylarının yaşamsal önem ini ortaya koymaktadır. Tarihteki toplumsal işbölüm ünün ileri aşamalara ulaştığı büyük kent lerin ve devlet özeklerinin pek çoğu ticaretin yapıldığı su yollarının denet lendiği yerlerde gelişmişlerdir. Ancak, toplumsal işbölüm ünün gelişm esinde su boylarının temel önem i Endüstri Devrimine kadar sürm üştür. Ekonomik ve toplumsal işbölüm ünde ticaret ile tarımın yerini Endüstri Devrimi sonra sı endüstrinin almasıyla mekansal örgütlenm e kökten biçimde dönüşm üş tür. Endüstri Devrimi sonrasında mekansal örgütlenm ede su boylarının sa hip olduğu önem giderek azalmış; kıyı boyları kadar ülke içleri de siyasal ve ekonomik açıdan önemli hale gelm iştir. Su taşımacılığının yanı sıra demiryo lu ve daha sonra karayolu taşımacılığı kapitalist üretim biçiminin mekansal örgütlenm esinde temel önem taşıyan araçlar olmuşlardır.“ Kuşkusuz ulaşım ve buna dayalı işbölüm iindeki dönüşüm kentlerarası sıradüzen, işbölüm ü ve bölüşüm ilişkilerine doğrudan etki yapmıştır. Bu dönüşüm başkentlerin yer seçim inde önem li değişiklikleri de ortaya çıkaran bir etmendir. Başkentler, kent-devletçikleri ile bölgesel devlete göre, imparatorluk örgütlenm elerinde daha önemli bir işleve sahip olmuşlardır. Özekçiliğin di ğer örgütlenm elere göre arttığı bu yönetim biçiminde başkentlerin konumu önemli bir duruma gelmiştir. İmparatorluk örgütlenm esinde elde edilen zen ginliklerin başkentlerde toplanması ve devlet yönetiminin daha kararlı, dü zenli ve uzmanlığa dayalı bir iş haline gelerek geniş bir örgütlenm eye daya nan bürokrasiyi gerekli kılması, başkentlerin konum unun önem inin artması na neden olm uştur. Ancak yine de g özd en kaçırılmaması gereken durum, antik dönem de ortaya çıkan imparatorluk örgütlenm elerinde üretim biçimi nin köleciliğe dayalı olmasından dolayı işbölüm ünün halen çok sınırlı bir düzeyde kalması nedeniyle gerçek anlamda bir başkentlik dizgesinin bu döE T oplum sal işb ö lü m ü n ü n gelişim ine, b u n u n kır ve kent arasındaki d ö n ü ştü rü c ü etk i sine, su yollarının işb ölüm ünü geliştirm esi ve bu anlam da büyük kentlerin gelişm e sine uygun o rtam lar sağlam asına ilişkin olarak bkz. Adam Sm ith. U lusların Zenginli ği (Çev.Ayşe Y unus, M ehm et Bakırcı) (İstanbul: Alan, 1985). s.28-31 vd. D em iryolunun k apitalist birkim in sa ğlanm asında ve ülke içinde kentlerin gelişim ine yaptığı etkileri ortaya koym ası açısından ilginç bir kitap için bkz.B J.H obsbaw m , Sa nayi v e İm p arato rlu k (Çev. Abdullah E rsoy) (Ankara: Dost, 1998) 30 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sonınn nemlerde henüz doğm am ış olduğudur." Haraççı ve fetilıçi toplum tipinin bir karınası olarak görülebilecek imparatorluk örgütlenm elerinin özelliklerin den birisi çoğu zaman el konulan zenginliklerin toplandığı büyük başkentle rin bulunm asına karşılık imparatorluklardaki kentsel dizgenin üretime el koymaya yönelik askeri işlevleri ağır basan mekanlar biçiminde örgütlenen kentlere ve kırsal alanlara dayalı oluşudur. Bu nedenle köleci üretimin ge çerli olduğu Antik dönem lerde kurulm uş imparatorluklar, üretime dayalı bir kentsel sıradüzene sahip kentsel dizgeye dayanmamaktadır. Bu açıdan bu günkü anlamda bir başkentlik dizgesi bu dönem lerde henüz söz konusu de ğildir. Köleci üretim biçiminin büyük ö lçü d e belirleyici olduğu Antik döne min koşullarında, bölgesel devlet ya da imparatorluk düzeninde yer alan başkentler, pek çok işlevin özek selleştiği kentler olmuşlardır. Bu yüzden an tik dönem de başkentler çoğu zaman ülkenin en büyük ve en önemli kenti konumuna ulaşmışlardır. Bunun ekonom ik tem elinde yönetici sınıfların ve ülkenin onlara bağlı üretici kesimlerinin önde gelenlerinin başkentte yerleş miş bulunması yatmaktadır. Antik dönem de ortaya çıkan artı değere büyük ölçüde askeri ve dini elit, bir başka deyişle yönetici sınıfın el koymakta ol ması, alım gücüne sahip bu kesimlerin oturduğu başkentteki ticaret ve zana at etkinliklerini canlı hale getirmiştir. Ancak sö z konusu canlılığın çok sınır lı bir coğrafyada geçerli olduğu görülm ektedir. Bir başka deyişle ülke d üze yine yaygın bir üretim ve bölüşüm ilişkileri henüz ortaya çıkmamıştır.38 Bu nedenle köleci üretim biçiminin geçerli olduğu ekonom ik ile siyasal yapıda bugünkü anlamda bir yatırım ekonom isi gelişmemiş; oluşan artı değer baş kentlerin vazgeçilm ez yapıtları haline gelen büyük mimari anıtlar ve tapı naklara harcanmıştır. Bu süreç, başkentleri aynı zamanda ülkenin sim gesel kenti haline getirmiştir. Fakat başkentler uluslararası bir dizgenin özekleri haline dönüşm em işlerdir. Bir başka deyişle kapitalizm öncesi haraççı toplumlarda başkentler geniş bir alanda çok farklı işlevlerin bazen özekselleş•” Aksi g ö rü ş için bkz. O. Clıilde. anıları T arih te N eler Oldu. s. 150-152; J. L H uot ve di ğerleri. anılan K entlerin D oğuşu, s .3 5 1-353 !S Eski M ısır’d a zan aatçılar genellikle, F ira v u n u n hizm etinde çalışm ışlardır. Mısır’da, F irav u n u n o tu rd u ğ u yerde çalıştırılm ası nedeniyle ülkenin başka hiçbir yerinde yete nekli, m eslek sahibi bırakılm adığı bilinm ektedir. Bkz. H. F rankforth, anılan Uygarlı ğın D oğuşu, s. 147-156 31 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sorunu mesi ile büyük kentler konumuna ulaşmışlarsa da zora dayalı zenginliğe el koyma biçiminin ve sınırlı bir işbölüm ünün ortaya çıkarttığı özekler konu munda olmaktan kurtulamamışlardır. c) B aşkent Değiştirmeler ve Yeni Başkentlerin Kurulması 20.yüzyıla ilişkin başkent değiştirm e girişimleri üzerine çalışmalar ya pılmıştır. S öz konusu çalışmalar 20.yüzyıldan ön ce gerçekleştirilm iş farklı tarihsel dönem ler ve toplumsal yapılardaki başkent değiştirme örneklerini ele almamışlardır. 20.yüzyılda yaşam a geçirilm iş başkent değiştirme girişim lerinin yapısal özelliklerini karşılaştırmalı düzeyde ortaya koymak için daha önceki dönem lerde gerçekleşm iş başkent değiştirm e örneklerinin incelen mesinde yarar bulunmaktadır. Eski dönem lerde ülkenin içinde bulunduğu koşullara göre yeni baş kentlerin kurulduğu, varolan başkentlerin çeşitli nedenlerle değiştirildiği an laşılmaktadır. Mısır tarihinde bu açıdan ilginç örnekler bulunmaktadır. Fira vunlar Çağı boyunca Mısır’da birbiri ardına kurulmuş bir düzine başkentle karşılaşılmaktadır. Ölke topraklarının bir kısmının veya tamamının geçici ya da kalıcı siyasal özekliğini üstlenm iş bu kent özekleri, bazı durumlarda kay bettikleri siyasal özek olma işlevlerini ilerleyen dönem de yeniden kazanmış lardır. Bazı hallerde ise yeni kurulan başkentler bir süre sonra terk edilmiş, hayalet kente dönüşm üştür.3'1 Eski Mısır’da yeni başkentlerin kurulması ve terk edilmesi sık rastla nan bir olaydır. Çoğu durumda başkentlerin varlığı taşradaki kasabalardan daha az kalıcıdır. Çünkü Eski Mısır’da ilke olarak bir başkent yalnızca bir fi ravunun yönetim i süresince başkentlik görevi görm ektedir. Mısır’da baş kentlerin imarı, ülke ekonom isinin tem elini oluşturmaktadır. Ülkenin geçimsel kaynakları ve işgücü başkentte gerçekleştirilen bayındırlık işlerine yön lendirilmektedir. Bu bağlamda her firavun, anıt mezarının yapılması için se çilen yere yakın bir bölgeyi yerleşme yeri olarak belirlemekte; buraya yakın bir kente başkent işlevini vermektedir. B öylece firavun anıt mezarının yapıl masını yakından denetleyebilmektedir. Firavunun ölüm ünden sonra yeni fiJ. I,. U uot v.d., anılan K entlerin D oğuşu, s.386 32 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sonum ravun aynı yerde oturmayı istemeyip kendisine başka bir yerde anıt mezar yaptırmak isterse, sö z konusu eski başkent terk edilip yeni bir başkente yer leşilmektedir.1'' Bu açıklamalar başkentlerin değiştirilm esinde ideal durumu ve ilkeleri verm ekteyse de, uygulamada, firavun sayısı kadar başkent olmadığı görül mektedir. Yine de, Mısır’da başkent işlevini üstlenm iş pek çok kent bulun maktadır. Eski Mısır kent temelli bir uygarlık olmadığından ve ekonom ik te mel olarak yatırım ekonom isinin çok uzağında bulunduğundan, ülke kay nakları bir kentteki imar etkinliklerine yönlendirilip anıtsal eserler ortaya konduktan sonra yeni siyasal iktidar kendi egem enliği için yeni bir yer ara yışına çıkabilmektedir. Bunun yanı sıra başkentlerin kurulması her zaman mezar yapımcılığına dayalı olarak belirlenm em ekte, başka pek çok etm en ye ni bir başkentin kabul edilm esinde rol oynayabilmektedir. Mısır tarihinde, yeni bir başkentin kurulmasına en çarpıcı örneklerden birisi, M.Ö. 3 10 0 dolaylarında Aşağı v e Yukarı Mısır’da hüküm süren iki ay rı krallığın birleştiricisi efsanevi kral M enes tarafından Aşağı Mısır’ın güne yinde, Yukarı Mısır’ın kuzeyinde, yani birleştirilen krallık sınırlarının tam or tasında yer alan ıMemphis’te yeni başkentin kurulmasıdır.41 Ülke birliğinin sağlanmasının sim gesi olan yeni başkent, birleştirilen eski krallık özekleri Nehen ve Hierakonpolis’ten çok farklı bir sim gesel konumdadır. Yeni kuru lan kent, siyasal özek, kral ve çevresinin oturma yeri, kralın, yakınlarının ve dostlarının göm üldüğü resmi mezarı olma gibi, dönemin başkentinin sahip olması gereken işlevleri aşama aşama üstlenmiştir. Memphis, iki ayrı krallı ğın birleşm esinin sim gesi olarak siyasal ilginin yanında ekonom ik olarak özekselleşm enin sonuçlarının da yansıdığı bir mekan haline de gelmiştir.'2 Eski Mısır’da gerçek anlamda bir başkent niteliği kazanmış kente örnek oiarak ise büyük bir anakent görünüm üne M.Ö. 2. bin yılın ortalarında bürün m üş bulunan Teb kenti verilebilir." Mısır’da ülkenin içinde bulunduğu siyasal koşullar nedeniyle başkent " ” ■u H. K rankforth, anılan Uygarlığın D oğuşu, s. 129-130 l„ M .R o th , a n ıla n M im arlığ ın Ö y k ü s ü , s .2 3 1 -2 3 2 ; H e ro d o to s, H e ro d o t T a rih i (Çev.M üntekim Ö km en) (İstanbul: Rem zi, 1991). s.113 J. 1.. H uot ve diğerleri, anılan K entlerin D oğuşu, s.379-381 H. K rankforth, anılan U ygarlığın D oğuşu, s.130 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonııııı değiştirilm esi yönünde başka deneyim ler de yaşanmıştır. MÖ 1390-1360 yıl ları arasına denk düşen iç çekişm elerin yaşandığı, dış tehdidin arttığı, kısaca siyasal ve ekonom ik bunalımın sürdüğü ortamda yeniden istikrarın kurula bilmesi için Firavun Akheneton tarafından şimdiki Tel el Amarna’da, Akhetaten(Aten Ufku) adıyla yeni bir başkent inşa edilmiş; yönetim özeği bu yeni başkente taşınmıştır. Siyasal bir karara dayalı olarak kurulan başkent özel likle eski başkent Teb’den oldukça uzağa, Orta Mısır’a inşa edilmiştir. Yeni başkent Firavun Akhenaton tarafından girişilen dinsel devrimin karargahı haline getirilmiştir. Ancak firavunun ölüm ünün ardından kent terkedilmiş; ölen firavunun ardılları eski başkente geri dönm üşlerdir.11 Bu örnekte g ö rüldüğü gibi tarihte bazı durumlarda ülke bütünlüğünü sağlamak için baş kent değiştirilm esinin siyasal bir araç olarak kullanılması söz konusu olabil miştir. Mısır tarihinde M.Ö l.binyılda ülke birliğinin ve bağım sızlığının tehdit edildiği, birkaç kez yitirildiği fazlasıyla çalkantılı dönemler olmuştur. Bu si yasal ortamda, Mısır’da Tanis, Teb, Memphis, Bubastis, Sais, Mendes, Sebennitos ve İskenderiye gibi pek çok kent, içinde bulunan koşullara göre baş kentlik niteliği kazanmış; bazen de daha önceden kaybettikleri başkentlik özelliklerine yeniden kavuşmuşlardır.43 Mezopotamya’da da başkent değiştirm e örnekleri bulunmaktadır. An cak bunlar klasik anlamda başkent değiştirm e değildir. Var olan bir başken tin yakınlarında sim gesel başka bir kent kurma girişimleridir. M ezopotam ya’da kurulmuş olan Asur Devleti, yayılmacılık yönünde izlenen siyasetle kı sa sürede büyük bir imparatorluk haline gelmiştir. Asur Devleti’nin en ünlü hüküm darlarından Tukulti-Ninurta, kendisinden sonra farklı dönem lerde kralların, imparatorların gerçekleştirdikleri bir olayı başlatmıştır. Buna göre, Süm erler dönem inde yöneticinin kendi adına bir kent kurması çok onurlu bir iş sayılmaktaydı.1" Asur Kralı I.Tukulti-Ninurta, çevre ülkelerde gerçekleştirdiği yağmalarLM . Roth, anılan M im arlığın Ö yküsü, s.242; 1. I,. liu o l ve diğerleri, anılan K entlerin D oğuşu, s. 198, 426-428 ’’ J. I.. H ııot ve diğerleri, anılan KenÜerin D oğuşu, s.435 Bkz. P aul Lamp], Cities an d P lan n in g in th e A ncient N ear E ast (New York: George Braziller. 1968), s.7-14 " 34 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Şovunu dan elde ettiklerini devletin başkenti A sur’a getirtmiştir. Giderek gü ç kaza nan Asur kralı, Babilleıi yenilgiye uğratm asının ardından başkent Asur’dan 3 kilometre uzaklıkta kendi adını taşıyan bir başkentin inşasına girişmiştir. Başkentte saray, dini tapınaklar ve diğer resmi binalar hızla inşa edilmiş, kentin çevresi güçlü duvarlarla çevrilmiştir. Başkent özen le seçilmiş, ekono mik bir nedene dayanmayan boş bir alanda inşa edilmiştir. Kentin su gerek siniminin karşılanması için epey uğraşıldığı anlaşılmaktadır. Güçlü Asur kra lı adına yeni kurulan başkent dinsel törenler ve diğer devlet işlerinin özeği haline gelmiştir. Yoktan var edilen başkent, Kar-Tukulti-Ninurta kralın gü cü nün ve yağma ekonom isinin sonuçlarının sergilendiği mekan olm uştur. An cak yeni başkentin kurucusu kralın öldürülm esinden sonra kent hızla boşal mış, adeta bir hayalet kente dönüşm üştür.47 Benzer bir girişim İran’da Çoga-Zambil’de gerçekleştirilm iştir. Asur Kralı I.Tukulti -Ninurta’yla aynı dönem de krallık yapmış bulunan Anşan ve Susa kralı Untaş Napirişa (M .Ö.275-1240) eski başkent Susa’ya yaklaşık 30 kilometre kadar m esafede kendi adına bir başkent kurdurmuştur. Elde edilen yazıtlardan anlaşıldığı kadarıyla kralın amacı eski başkent S u sa ’dan daha görkemli bir başkentin inşasıdır. Başkentin, Kar-Tikulti-Ninurta’ya benzer bi çimde boş bir araziye kurulduğu; kuruluş yeri itibariyle kentin ekonomik ve ya stratejik bir gerekçesi olmadığı anlaşılmaktadır. İhtişamlı bir görünüm e sahip kent, kurucusunun ölüm ünden kısa bir süre sonra terk edilmiştir.1* Tarihte, kralların istencine dayalı planlı kurulmuş daha başka pek çok başkent örnekleri bulunmaktadır. Yoktan planlı kurulmuş başkentlere bir başka örnek Asur kralı Aşur-nasirpal’in bugünkü M usul’un 30 kilometre ka dar güneyine kurdurduğu görkemli bir kent olan K alah/N im rud’dur. Ken tin içerisinde büyük tapmaklar, saraylar ve kamu binaları yer almış; kentin çevresi güçlü surlarla çevrilmiştir. Kentin su gereksinimi planlı biçimde sula ma tesislerinden karşılanmış; kanalizasyon kanalları kazılmıştır. Kentin kra lın erkinin mekana yansıtılmasında ve dinsel ile siyasal törenlerin(ritüellerin) gerçekleştirilm esinde çok etkin bir işlev gördüğü ortaya çıkarılan yazıt" “ J. L. Ilu o t ve diğerleri, anılan K entlerin D oğuşu, s.289-290; E. Sever, anılan A sur T a rihi. s.64-70 J. 1. H uot v.d. anılan K entlerin D oğuşu, s.291-292 35 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Som mı lardan anlaşılmaktadır. Ancak kent her ne kadar başkent olarak tanımlan maktaysa da hükümdarın o dönem deki oturma yeri olduğu ve kentsel dizge ye dayalı olarak ortaya çıktığı göz ön ünde tutulmalıdır. Yani ekonomik te meli savaşa ve yağmaya dayalı bir düzende yeni kurulan kale-kentler ne ka dar gösterişli ve büyük bir nüfusa sahip olsalar da kentsel bir dizgenin par çası olmamışlardır.” Planlı olarak kurulmuş başkentlere bir başka örnek ise ll.Sargon tara fından M ezopotamya’da kurulmuş olan Dur-Şarrukin kentidir. ll.Sargon ye ni başkenti Dur-Şaı rukin’i, efsanevi başkent Ninova’nın 15 kilometre kuze yinde kurmuştur. Başkentin konum u, kralın başkenti imar etm esindeki ge rekçeyi de ortaya koymaktadır. Buna göre, sö z konusu başkentin kuruluş amacı, eski başkent N inova’nın yerine kralın kendi adına daha görkemli bir anıt kent bırakmak, erkini mekanda sim gelem ek olduğu anlaşılmaktadır.50 Kralların istencine dayalı olarak eski başkentlerin yakınlarına gösteriş amacıyla kurulan bu başkentlerin ortak özelliklerinden ilki, plana göre imar edilmiş bulunmalarıdır. Bu başkentlerin devletin geleneksel başkentlerinin çok yakınına kurulmuş olmaları, ekonom ik ve stratejik ereklerden bağımsız imar edildiklerini ortaya koymaktadır. Bu yönden görkemli bir biçimde imar edilen sö z konusu planlı başkentler, kurucularının erklerini mekana yansıt ma heveslerinin bir uzantısı niteliğindedir. Kurucularının adlarını yaşatmala rı için kurulan bu başkentler aynı zamanda hükümdarların erklerini sürdür meleri için dini, siyasal törenlerin de (ritüel) özeği konumunda olmuşlar; ku rucuları ile özdeşleşm işlerdir. Ancak bu özdeşlik, sö z konusu başkentlerin kurucuları öldükten sonra terk edilmelerinin de en önem li nedeni olmuştur. Kurucuları dönem inde başkentlik işlevini üstlenm iş bu kentler, kendilerini kuran kral öldükten sonra kralın ardıllarınca terkedilmişlerdir. Geleneksel başkentin yeniden eski işlevini kazanmasıyla, sö z konusu kentlerin siyasal yaşamdaki önem i sona ermiştir. Tarihte başkent değiştiren büyük devletlere örneklerden birisi de Hititlilerdir. Hititlilerin ilk başkenti K uşşar’dır. Hitit Devleti’nin ikinci başken ti, günüm üzde Kiiltepe’de bulunan N eşa’dır. Ancak Anadolu özekli bir dev *■* E. Sever, anılan A sur T arihi, s. 84-86 50 J. L H u o t v.d. anılan K entlerin D oğuşu, s. 292-295 36 DiUıynda re Türkiye'de Başkentlik Sorunu let olan Hititlilerin bilinen üçüncü başkenti, bugünkü Ankara yakınlarında Boğazköy'de kurulmuştur.51 Hititlilerin başkenti Hattuşa, sıradağlarla yalıtıl mış olması yönünden ayrık bir başkent konumunda olmuştur. Bunun yanı sıra Hattuşa Eski Krallık olarak adlandırılan dönem de (yaklaşık M.Ö.17001450) Orta Anadolu ile sınırlı kaldığı yüzyıllarda bile kenarda kalmıştır. Hi tit krallarının, M.Ö. 1400-1300’lere gelindiğinde, Kuzey ve Orta Suriye’ye egem en olmalarıyla başkent iyice kenarda kalmıştır. Hattuşa, Hitit devletinin kuzey sınırlarının ötesinde Kuzey Karadeniz’de yaşayan dağlı kabileler top luluğu olan Kaşgaların tehdidine de açık konumda yer almıştır. Başkente çok uzakta bulunmayan bu halklar genelde denetim altında tutulsalar da kazıbilim metinlerinden anlaşıldığı kadarıyla M .Ö.1400’e doğru başkenti yakıp yıkmışlardır.“ Büyük Kral Muvattali (M .Ö1315-1296), henüz yeri tam olarak saptana mayan Toros Dağları’nın güneyinde Adana yakınlarında bir yerde olduğu kestiriminde bulunulan, yeni kurulm uş Dattuşşa kentine başkentlik işlevini taşımıştır. Kralın geleneksel başkenti ülkenin güneyine taşımasının ardında, ne Mısır seferi öncesi daha iyi konumlanabilmek ne de Suriye’deki ticaret ağma yakın olma erekleri bulunmaktadır. Tarihçiler tarafından Muvattali’nin başkent değiştirm e amacının başkenti diğer barbar halkların tehdidinden uzak tutmak olduğu savlanmaktadır.“ Ancak Büyük Kral’ın daha sonra tah ta geçecek kardeşi barbarları bozguna uğratmasına karşın geleneksel baş kent Hattıışa’ya dönm em esi başka nedenlerin bulunduğu kanısını uyandır maktadır. Bu karar tarihçiler tarafından olumlu ve akılcı bulunm uş olsa da, kral Muvattali’nin ölüm ünün ardından kralın ardılları Dattuşşa’yı terk ede rek eski başkente dönm üşlerdir. Bu durum konunun uzm anlarınca din özekli ve Hititlilerin tutuculuğuyla açıklanmaktaysa da o dönem de kralın ar dılları arasındaki erk dengesi ve kralı belirlemiş olan soylularla rahiplerin ■' S edat Alp, "H itit Ç ağında A nadolu K entleri", (Der. Enis B atur) A nkara A nkara (İs tanbul: YKY, 1994), s. 17 52 lîkrem A kurgal, A nadolu K ü ltü r T arihi (Ankara: TÜBİTAK, 2000), $.111; J. L. H uot v.d. anılan K entlerin D oğuşu, s.227 r*' K urt B ittel, H a ttu sh a : T h e C apital of th e H ittites (New York: O xford U niversity Press, 1970), s.20-23 37 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorıtııu Anadolu özekli olmalarının, eski başkente d önüşün gerçekleşm esinde etkisi olduğu ileri sürülebilir.54 Buraya kadar görüldüğü üzere, yeni başkent kurma girişimleri ya da varolan başkentlerin dayandığı temel ekonom ik, toplumsal ve siyasal farklı laşmanın henüz çok ileri boyutlara ulaşmadığı toplumsal oluşum a dayan maktadır. Buna göre, Asyâtik tarih, Marx’ın belirttiği üzere, "kent ve kırın bir tür farklılaşmamış birliğidir". "Asya tarihinde ortaya çıkan tam anlamıyla büyük kentler, yalnızca gerçek ekonom ik yapının üzerine oturtulm uş bir hükümdarlık karargahları konumundadır".53 Doğu toplumiarında pek çok kent aslında ekonom inin bir parçası değildirler, bunlar, ancak dış ticaret için özellikle elverişli olan, ya da devletin başının ya da onun görevlendirdi ği vali, satrap* ve benzeri ünvanlara sahip yöneticilerin gelirlerini (artı ürü nü) emek karşılığında değiştikleri noktalarda kurulmaktadırlar.56 Tarihsel olarak M ezopotam ya, Mısır ve A nadolu’da kurulm uş kent devletleri, bölgesel devlet ya da kısa süreli imparatorluklara bakıldığında, bu yönetim biçimlerinde yer alan büyük kentler ve başkent olarak adlandırı lan kentler hüküm darın oturduğu karargahlar konumundadır. Doğu toplumlarının kral kentlerinde, yönetici seçkinler ve onların çevresi için çevre köy ve kasabalardan kente getirtilmiş zanaatkarlar, köleler ve kentin savun masını üstlenen askerler bulunmaktadır. Geçimsel olarak yağmaya, küçük çaplı tarıma, ticarete ya da değişen ölçülerde bu üçüne de bağlı geçimlik ya pı, kralın oturduğu kentin dışında başka bir kentin büyüm esine olanak ver memektedir. Yatırım ekonom isi olmadığından elde edilen zenginliklerin kra lın oturduğu kentte, tapınaklara, saraylara, anıt mezarlara ya da büyük ka mu binalarına yatırıldığı görülm ektedir. Gerçekleştirilen bu bayındırlık işle rinden dolayı kralın bulunduğu kentin çok görkemli olmasına karşın çevre de bu kentin dışında başka büyük kentin bulunmaması, toplumsal yapının kentsel bir dizgeye dayanmadığını ortaya koymaktadır. 51 I',. A kurgal, anılan A nadolu K ü ltü r T arihi, s.89-96: J. L. H uot v.d. anılan K entlerin D oğuşu, s.228-229 “ K.Marx, F. Engels, K apitalizm Ö ncesi E konom i Biçim leri (Cev. M ihri Belli) (Ankara: Sol, 1992), s s.70-71 * Eski İran Valilerine verilen ünvan " Üstteki kaynak, s.65 38 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sornnıı D oğu toplumlarında kentlerin v e başkentlerin kuruluş amaçları arasın da önem li nedenlerden birisi dönem inin geçim sel yapısına da uygun olmak üzere haraççı ve fetihçi bir yapıda zenginliklerin toplandığı özekler başkent ler olarak ortaya çıkmaktadır. Diğer kent özekleri ise çoğu zaman askeri ka rargah çevresindeki örgütlenm iş geçim sel etkinlikler etrafında biçimlenmek tedir. Bu açıdan, Eski Doğu toplumlarında hükümdarın kendi adına başkent kurması, onurlu ve kutsal bir iş olarak kabul edilmiştir. Buna göre hüküm darların erkinin sim gesi, kurdukları kentlerin büyüklükleri ve görkemidir. Yağma ekonom isinin bu biçimde kentsel üstyapıya dönüştürüldüğü görül mektedir. Böyle bir yapı içerisinde ayrıca sınırlı bölgelerde ticarete dayalı bir kent-devleti dizgesi varolabilmiştir. Farklı üretim biçimleriyle ekonom ik ve siyasal yapılarda başkentlerin niteliği de değişmiştir. S ö z konusu dönüşüm ün ortaya konulması için, Avru pa uygarlığının gelişimi önem taşımaktadır. 2. Avrupa Tarihinde Kentsel D izge ve Başkentler a) Antik Dönem (1) Antik Yunan Kent D evletlerinde Toplumsal Yapı ve Kent Antik Yunan bugünün kent özeld i Batı uygarlığının tem elinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Hem kent-devletlerine sahip bir örgütlenm e hem de kendine ö zg ü dem okratik yönetim biçim lerinin yeşerm esine yol açan bir sosyo ekonomik coğrafya ve tarihsel dönem olan Antik Yunan uygarlığı bu günün kentsel dizgesinin özelliklerinin incelenm esine ışık tutmakta önemli bir konumu bulunmaktadır. Felsefi niteliği belirginleşm iş kent ve kentsel sözcükleri -kentlerin kır ve kentin birleşimi olarak görüldüğü- Eski Yunan ve Roma dönem inden günüm üze kalmıştır. Antik Yunan dünyasında kent, “özgü rlü k 1', "yurttaşlık", "demokrasi" gibi siyasal içeriklerle donanarak ya şam alanı haline gelmiştir.57 Antik Yunan’da mekansal örgütlenm esi köy olan kabile yaşamından kent özekli kent devletlerine geçiş özgü l bir süreçte gerçekleşmiştir. Girit’te ki Minos Uygarlığı’nın ardından gelen Miken Uygarlığı’nın kuzeyden gelen R.J.Holton, K entler, Kapitalizm ve U ygarlık (Çev.Ruşen Keleş) (Ankara: İmge, 1999), s. M 39 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Şorttun barbarlarca M.Ö. XII.yüzyılda yıkılmasıyla birlikte, tarihçilerin Karanlık Çağ* olarak niteledikleri bir dönem içine girilmiştir.58 Kentlerin büyük ölçüde or tadan kalktığı bu dönem , sadece tek bir devleti değil, uygar dünyanın büyük bir kısmını etkilemiştir. Bu dönem de Hitit İmparatorluğu çökm üş, Babil'de Kassit Hanedanı sona ermiş, Mısır çalkantılı bir dönem e girmiş, Çin’de Şang hanedanının başkenti yağmalanmıştır. Sadece Asur Devleti, kentleriyle ayak ta kalabilmiştir.59 Karanlık D önem sonrasında, Atina kent-devletinin kurulduğu Attika bölgesindeki ve diğer istilaya uğramam ış bölgelerdeki halklarca kabile tipin de örgütlenm iş köyler kurulmuştur.'"' Kabilenin yerleşeceği bölge ve klanla ra ayrılan yerler, toprağın niteliğine, suyun elde edilebilirliğine ve büyük öl çüde de savunm a gereksinim lerine g ö re saptanm ıştır. Her kandaş küme kendi köyünü kayalık ve yüksek bir yere ya da konumu çevreyi gözetlem e ye elverişli bir tepeye kurmaya özen gösterm iş; kabile şefinin kandaş küme sine ayrılan yer yeterince genişse, köyün tümü oraya kurulmuştur. Çoğu za man bütün köy diğer kamplarda bulunanların da tehlike anında sığınabile ceği biçimde duvar ya da çitle çevrilmiştir."1 Kabile yaşantısının mekansal yansıması olan köylerin, dönemin geçimsel ilişkileri çerçevesinde büyük ölçüde kendi kendilerine yeterli olduğu söyle nebilir. Bu aşamada iyeliğin ilk biçimi olarak görülebilecek, topluluğun av ve balıkçılıkla, hayvan yetiştirmeyle ya da küçük çaplı tarımla beslendiği, kendi kendine yeterli üretim biçiminin egem en olduğu aşiret iyeliği düzeni geçerlidir. Bu iyelik düzeni çerçevesinde şefler ve toprağı işleyen aşiret üyeleriyle az sayıda kölenin yer aldığı, aile içinde varolan doğal işbölümünden biraz daha gelişkin bir nitelik gösteren azgelişmiş bir işbölümü bulunmaktadır.62 * 58 s* 1,0 M T arihçilerce K aranlık Çağ olarak adlandırılan bu dönem in benzeri O rtaçağ 'd a birinci feodal d ö n em d e yaşanm ıştır. Bu iki d ö n em arasındaki başlıca benzerlik iki dönem e ilişkin sağlam yazılı kaynakların bulunm ayışıdır. Bu d u ru m u n ortaya çıkışı ise b ü y ük ölçü d e güvensiz bir ortam da üretici güçlerin tahribi ve kentlerin o rtad an kalkı şıyla yazılı k aynakların kullanılm ayışıdır. Arif Müfıd M ansel, E ge ve Y unan T arihi ( A nkara: T.T.K, 1999), s.97 G. Childe, anılan T arihte N eler Oldu, s. 159 M ehm et Ali A ğaogulları, E ski Y u n an ’da S iy aset Felsefesi (Ankaraj Verso. 1989), s.2 G eorge T hom son. T arih Ö ncesi E ge II: Eski Y unan T oplum u Ü stüne İncelem eler Cilt.2 (Çev.Celal Üster) (İstanbul: Payel, 1991), s.81 K. Marx ve F.Engels Alm an İdeolojisi (Çev.Sevim Belli) (A nkara: Sol. 1999), s/ı 1 40 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorunu Birçok aşiretin sözleşm e yoluyla ya da fetihle bir tek kent halinde bir leşm elerinden ortaya çıkan, kom ünal ve devlet iyeliğine dayalı Antik Dönem ’deki kentsel dizgenin dayandığı toplumsal yapıda, Antik Dönem öncesi ne göre, kır-kent karşıtlığını ortaya çıkaran işbölüm ü daha gelişkin bir hal al mıştır.'13 Kandaş küme örgütlenm esinin aşama aşama kırılması, özel iyeliğin yaygınlaşması ve devletin güçlenm esi kır-kent karşıtlığını artırmıştır. Kırsal bölgeyi zamanla iktidarı altına alan kasaba, gelişerek önce kent sonra da kent-devleti haline gelmiş; ilkel üretim biçiminde geçerli olan dağınık köyler de yaşam biçimi, yerini Atina ve benzeri kent-devletlerine bırakmıştır.1’1 Kentlerin ve kent devletlerinin ortaya çıkış süreci konusunda Antik Yunan’dan kalmış yazılı kaynaklara bakıldığında synoikism os* kavramına başvurulduğu görülm ektedir. T hukydides’e göre Theseus, Attika’da küçük toplulukların yere! meclislerini sindirdikten sonra bölgenin tümü için, bun dan böyle Atina kenti olan yerde ortak bir m eclis kurarak Atina kent-devletini kurmuştur.65 Benzer olarak Aristoteles kent devletinin ortaya çıkışını köy ler ve aşiretlerin birleşmesiyle açıklamıştır.“ Strabon ise Homeros zamanın da halkın köylerde yaşadığını belirttikten sonra Elis kentinin ortaya çıkması nı Pers savaşından sonra çeşitli bucakların birleşmesiyle açıklamıştır.67 Peloponnesos’taki Martineia, Tegeia, Heraia, Patrai ve Dyme gibi kentlerin orta ya çıkışı, bucakların ve köylerin birleşm esiyle açıklanmıştır.“ Bu kentleşme biçimi Antik Yunan’da sınırlı üretim e dayalı, işbölüm ünün görece az gelişti ği ekonom ik yapı tem elinde siyasal birleşmelerin yapıldığını göstermektedir. Ayrıca bu birleşmeler daha ön ce üzerinde durulan savaş araçlarını üreten zanaatkarların önünü açtığı savaş ekonom isinin zorlayıcı bir sonucu olarak da görülebilir.® a Aynı yer. F.Engels, Ailenin, Özel M ülkiyetin ve D evletin K ökeni (Çev.Kenan S om er) (Ankara: Sol, 1992) * T o p lulukların yeniden küm elendirilm esi veya birleştirilm esi. ** W olfgang L iebeschuetz, "Antik K entin S o n u ” (Der. John Rich), Geç A ntik Çağda K ent (Çev. S u n a Güven, E rtu ğ ru l G üven) (İstanbul: Hom er, 1999), s.l “■ A ristoteles, P olitika (Çev.M ete T unçay) (İstanbul: Remzi, 1990), s.9 Bkz. S trab o n , A ntik A nadolu C oğrafyası (G eographika: XII-XUI-XTV) (Çev.Adnan Pekm an) (İstanbul: Arkeoloji ve S anat, 2000) “ G, T hom son, anılan T arih Ö ncesi E ge 11, s.77-78 w Aksi g ö rü ş için bkz. W .G.Cavanagh, "Yüzey A raştırm aları, K entler ve Synoikism os" (Der. John Rich ve Andrew VVallace-Hadrill), A ntik D ünyada Kırsal ve K ent (Çev.l.ale Ö zgenel) (İstanbul: Hom er, 2000), s.106 41 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sortimi Antik dönem de kendisine bağlı olan alanla kent, bir ekonomik bütün dür.5" Ancak bu saptamaya bakılarak Yunan kültürünün tümüyle kente ö z gü olduğu düşünülmemelidir. Yunan kent-devletlerinde ekonomik yaşam ta rıma dayalıdır ve her zaman da tarıma dayalı kalmıştır. Atina kent devletinin nüfusu maden işçiliği, çömlekçilik gibi küçük çaplı endüstri ve ticaretle uğ raşan kent kökenlilerden oluşuyorsa da, bunlar, günüm üzün kentte yaşayan insanları gibi toprakla ilişkisini kesip atmamışlardır.11 Ayrıca, günüm üzün devletlerine oranla eski kent devletleri hem yüzölçüm ü hem nüfus hem de ürettikleri artı olarak çok küçüktürler. Pazara yönelik için üretim bulunsa da bunun miktarı oldukça azdır. Bu yüzden tüketim ve üretimin düşük ol duğu toplumsal örgütlenm eye sahiptirler.72 Antik Yunan’da kent-devletleri dağınık köy örgütlenm esine göre daha özek sel ve yaygın bir örgütlenm e biçimini temsil etmektedir. Buna karşın çeşitli etm enlerden dolayı kent devletleri daha geniş bütünlere, örneğin böl gesel bir devlet ya da imparatorluk örgütlenm esine ulaşmamış; küçük ölçek li ve kent özekli bağımsız devlet tem elini sürdürm eye çalışmıştır.” Bu ne denle ekonom ik açıdan o dönem de k öleci üretim biçimine dayalı küçük çap lı üretimin gerçekleştirilm esi ve d evlet örgütlenm esinin ö lçek olarak bir kentle sınırlı kalması bugünkü anlamıyla başkentlerin Antik Yunan’da he nüz doğmam ış olduğunu ortaya koymaktadır. Antik Yunan’da ekonomik ve siyasal açıdan diğerlerine göre ön e çı kan kent özekleri, bazı araştırmacılarca başkent olarak nitelendirilmektedir. O dönem de bazı kent özekleri için sınırlı da olsa kullanılan başkent sö zcü ğü, bugünkü anlamıyla yönetsel özek değildir. Antik Yunan’da kırla kent arasında ileri bir işbölüm ünün bulunmaması, bu dönem de gerçek anlamda bir başkentten sö z edilem eyeceğinin en önem li kanıtlarından birisidir. Antik Yunan’da kırsal üretimi gerçekleştiren aristokratların kentte oturmalarına karşın hem kırla hem de kentle bağlarının sürmesi, kır-kent çelişkisinin orta ;o K.Marx, F.Engels, anılan Kapitalizm Ö ncesi E konom i Biçim leri, s.73 11 R.E.W ycherley, A ntik Ç ağda K entler N asıl K uruldu? (Çev. N ur Nirven, Nezih Başgelen) (İstanbul: Arkeoloji ve S anat, 1993) s.1-12 ” G eorge Sabine, Siyasal D üşünceler T arihi I (Çev.H arun Rızatepe) (Ankara: Sevinç, 1969), s.2 7J R.E.W ycherley, anılan A ntik Çağda K en tler Nasıl K uruldu?, s.1-12 42 Dünyada re Türkiye 'de Başkentlik Sonııııı ya çıkışını engellem iştir. Kent devletlerinin çoğu zaman oldukça dar bir coğ rafyada, kırsal alanla çevrili bir kentsel özekten oluşuyor olması da, bu dev let örgütlenm esinde başkent bulunmamasının ikinci nedenidir. Yönetim ö ze ğinin kentte toplanması ve yönetim özeğin in bir kent olması başkent olması için yeterli olmamaktadır, çünkü, başkentin egem enlik alanında başka kent bulunmamaktadır. Dolayısıyla başkent nitelemesini hakeden bir kentten söz etmek olanaklı değildir. Bu durum kent devletlerinde başkent olamayacağını ortaya koymakta dır. Antik Yunan dönem inde Sparta ve diğer pek çok kent devleti de, tarım sal üretime dayalı ekonom ik yapısıyla büyük ölçüde köy topluluklarından oluşmaktadır. Böyle bir toplumsal ve fiziksel yapı, gerçek anlamda bir baş kentin olmadığının en önem li kanıtlarından birisidir. Antik Yunan’da sadece Atina, dış tehditler nedeniyle oluşturulan Attik-Delos Deniz Birliği’nin ve çe şitli zamanlarda gönderilen kolonilerin özeği konumunda olması nedeniyle dönem in kent devletleri arasında başkent niteliğine sahip bir özek olarak görülebilir. Bu durum da, çok özgül bir süreçte ve kısa süreli olarak ortaya çıkmıştır. Kent devletleri arasında gerçek anlamda birleşme olmadığından diğer kent devletleri ve kolonilerini erki altına almayı başaran Atina devleti, P eloponnessos Savaşı’ndan sonra giderek gücünü kaybetmiştir. Bu süreçte, Atina ve diğer Yunan kent devletleri MÖ. 360-323 tarihleri boyunca Make donyalI II. Philip ve oğlu Büyük İskender tarafından imparatorluk içerisinde kaynaştırılmalarıyla, bağımsızlıklarını tamamen yitirmişlerdir.74 (2) Hellenistik D önem de Toplum ve Kent Köleci toplumların farklı aşamalarında farklı özek selleşm e süreçleri sö z konusudur. İlkel kabile topluluklarının ardından ortaya çıkan köleci devlet biçiminin ilk aşaması olarak kent devletleri görülm ektedir. Bucakla rın, köylerin birleşmesi yoluyla ya da kabilelerin zor kullanarak diğerlerini ele geçirm esiyle ortaya çıkmış bir k en t özeğin d e örgü tlen en siyasal toplum(devlet), kabile ya da kabile federasyonuna göre daha özekçi nitelik g ö s termektedir. Kent-devleti aşamasının alanca daha geniş yönetim biçimi ise 11 YV. H.McNeill, anılan D ünya T arihi, s.161-162 43 Dünyada re Türkiye'de Başkenttik Sorıııtn bölgesel devlet örgütlenm esidir. Antik Yunan örneğinde Attik-Delos Birliği dolayısıyla kent devletlerini bir araya getiren ve kolonilerin özeği konumun da olan Atina kent devleti, kısa süre de olsa bölgesel devlet niteliğine kavuş muştur. Bu dönem de klasik kent-devleti niteliğinden uzaklaşan Atina, diğer kent-devletleri ve pek çok yerde kurulm uş koloniler üzerinde sağladığı ege menlikle bölgesel bir devlet niteliği kazanırken, Atina kenti koloni özekleri nin yönetildiği bir başkent konum una ulaşmıştır. Ancak yine de bu dönem de bir başkentlere dayalı kentsel bir d izge sö z konusu olmamıştır. Burada gözön ü n d e tutulması gereken, Atina’nın koloniciliği ve kentdevletleri federasyonunun öncülüğünü kısa süreli de olsa üstlenm esi, sınırlı bir girişim olarak kalmıştır. Çünkü Atina’nın koloniciliği klasik kolonicilik ten farklı özellikler gösterm ektedir. Bu açıdan özekçilik sınırlı kalmış, Atina klasik anlamda köleci dönem de görülen büyük bir imparatorluk haline dönüşememiştir. Büyük İskender’in kurduğu Hellen uygarlığında ve daha son ra Roma Devleti örneğinde ise köleci devlet gelişiminin son aşamasına de ğin ilerlemiş, imparatorluk seviyesine ulaşmıştır. Köleci üretim biçimi ilerle yen aşam alarda özek çi bir devlet ö rg ü tlen m esin i gerektirdiğinden ö n ce kentlerin, daha sonra da kentler arasında sıradüzenli bir ilişkinin kurulması nın simgesi başkentlerin ortaya çıkışına uygun bir ekonom ik ve siyasal geliş melere yol açmıştır. Bunda üretim biçimi olarak köleciliğin çıkmasına yol açan tarım, madencilik ve yerleşik düzen gerektiren diğer toplumsal işbölü münün devlet örgütlenm esiyle karşılanması ve sö z konusu devlet örgütlen mesinin kent özekli oluşu rol oynamaktadır. Kent-devletinden daha geniş toprak egem enliğini gerektiren b ölgesel devlet ya da imparatorluk örgütlen melerinde kır-kent ile kentler arası sıradüzen belirginleşmiş; varsıllığın top landığı yönetici seçkinlerin oturduğu başkentler önem kazanmıştır. Büyük İskender'in fetihleri yeni kültürel ve ekonom ik bir coğrafyanın önünü aç mıştır. Büyük İskender’in fetihleri Yunan dünyasını ve Asya’yı dönüştürm üş tür. Pers İmparatorluğu’nun İskender tarafından ele geçirilmesi yalnızca yö neticilerin değişm esi değil, yeni bir dünyanın Yunan koloniciliğine açılması anlamına gelmiştir. İskender’in kendisi ve ardılları alınan yeni topraklar üze rinde askerleri için koloniler ve Yunan tipinde yeni kentler kurmuşlar, bazı durumlarda varolanları dönüştürm üşlerdir. D oğu’nun yeni Hellenistik kent 44 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorunu leri Eski Yunan’daki kent-devleti(polis) örgütlenm esi gibi pazar yeri, tiyatro, kamu yapıları, çeşm e, ve benzeri yapılarla donatılmış; yeni kurulan bu kent lerin çoğu birbirlerini kesen yollar üzerine kurulm uşlardır/5 İskender’in utkularının sonucu olan yeni siyasal, toplumsal, ekonom ik koşullar ve İskender’in ölüm ünün ardından Hellenistik krallıkların ortaya çıkışı, Yunan kentinin Hellen yaşam biçiminin yayılmasını sağlamak amacıy la yaymaca(propaganda) aracı olarak kullanılmasının önünü açmıştır. Helle nistik dönem de D oğu ’da kurulmuş birçok Yunan kolonisinin kışla benzeri tek düzenliliği, bu kentlerin askeri niteliğini açıkça ortaya koymaktadır. Bir kaç ayrık plan dışında pek çoğu son derece tekdüze plana göre yapılmış olan Hellenistik dönem in düzenli kentleri, ya bir denetim aracı olarak ya da askeri, stratejik ve bazen de kentsel yaşam biçimini bölgedekilere benim set me yön ü n d e d ü şü n g ü sel bir işlevle donatılm ışlardır. K entleşm e ve kent planlamanın yaymaca (propaganda) amacıyla farklı biçimlerde kullanılmasın da Hippadom os’la en yetkin biçimine kavuşturulan ızgara planına başvur mak, hem uygun hem de en hızlı yöntem olm uştur.” İskender’in kent düzenlem elerinden yaptığı en önem lilerinden birisi Mısır’da kurdurduğu yeni başkenttir. Mısırı, firavun’un yerine geçen Persler’in uyrukluğundan kurtararak M.Ö. 3 3 2 ’de özgürlüğe kavuşturan Büyük İskender, Pers Kralı Dareios’a karşı saldırısı öncesinde Mısır’da birkaç ay gi bi kısa bir süre kalmıştır. Bu sürede orada yaptığı etki nedeniyle Batı uygar lığının kalıcılığını sağlamıştır. Bunu da büyük ölçüde kendi adına kurdurdu ğu başkent sayesinde sağlamıştır. Büyük İskender, M.Ö. 332 sonbaharında Mısır’ın başkenti M emphis’den Nil’in batı kolu boyunca Şiva Vahası’na doğ ru ilerlemiştir. Küçük bir balıkçı köyünün bulunduğu yerin gelişm e gizilgücünün ayırdına vararak orada yeni bir kentin, İskenderiye’nin, kurulmasını emretmiştir. Büyük İskender’in adını taşıyacak pek çok kentin ilki olan İs kenderiye kenti, diğerleri arasında en güçlüsü olarak kalmıştır. Antik dünya nın en büyük iki kütüphanesinden birine sahip olacak bu yeni kent, Rodoslu mimar Dynokrates tarafından ızgara kent planına göre tasarlanmıştır.” Eski " G. Childe, anılan T arihte N eler Oldu. s. 196 E.J.O\vens, Y u n an ve R om a D ünyası’n d a K ent (Çev. C ana lîilscl) (İstanbul: H om er Kitabevi, 2000) s.75-76 P. A.CIayton, anılan "İskenderiye Keııer Kulesi", s. 135-136 45 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorıtıııı başkent Memphis yerine İskenderiye’nin yeni düşünceler ve toplumsal temel le inşa edilmesi, mekanın düşüngüsel kullanımına tarihsel açıdan ilginç bir örnektir. Aynı zamanda bu örnek D oğu toplumlarındakine benzer başkent kurma uygulamalarının benzer niteliklerle sürdüğünün de kanıtıdır. Avrupa uygarlığının kökeninde bulunan önemli bir başka uygarlığın kurucusu Romalılardır. Geniş sınırlara ve alan yönetim ine yönelik örgütlen meye sahip olm uş Roma İmparatorluğu’na ve başkenti Roma’ya kısaca bak mak yararlı olacaktır. (3) Roma Dönem inde Toplum v e Kent Çağdaş Batı Avrupa uygarlığının tarihsel kökenleri araştırılırken Roma İmparatorluğu dönem ine yönelik çok sayıda göndermeye rastlamak olanaklı dır. Roma İmparatorluğumun egem enlik kurduğu coğrafyanın araştırmamız yönünden önem taşıması, bunun yanı sıra da bugünkü çağdaş Avrupa’nın sa hip olduğu kentsel dizgenin kökenlerinin bu dönem de olduğuna yönelik sav ların varlığı, bu dönemi kısaca da olsa irdelemeyi gerektirmektedir. Avrupa tarihinde önemli bir yeri olan Antik Yunandaki kent-devletleri ve Roma Devleti, köleci üretim biçim ine sahip devletler olarak karşımıza çıkmaktadır. Hem Roma Devletinin hem de Antik Yunandaki köleci kentdevletlerinin ortak yönleri bulunmaktadır. Romalılar da, Yunanlılara benzer olarak, boylar (klan) halinde örgütlendikten sonra Roma halkı denilen kabi le federasyonu halinde birleşmişlerdir. Başlangıçta Roma toplumunda Yunan’da olduğu gibi köleler az sayıdaysa da ilerleyen süreçte Roıııa’nın hızla büyümesiyle köle sayısı büyük ölçü d e artmıştır.” Kısa zamanda, Roma Dev leti önce bölgesel bir devlet, sonra da imparatorluk aşamasına ulaşmış, Ro ma kenti de özekselleşm enin etkisiyle dönem inin benzeri olmayan emperyal başkentine dönüşm üştür. Egemenlik altına alman diğer kent-devleti ya da devletlerin kentleri ve başkentleri ise imparatorluğa bağlı garnizon kenti ya da eyalet kenti statüsüne indirgenmiştir. Y.Zubritski, M itropolski, V.Kerov, İlkel, Köleci ve Feodal T oplum (Çev.Sevim Belli) (Ankara: Sol, 1997). s. 1 2 2 :1'. Engels. an ılan Ailenin, Özel M ülkiyetin ve Devletin K ö keni. s. 103.125 46 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Somun Avrupa’daki kentsel toplulukların ve kent yönetimlerinin kökeni tar tışmalarında Roma dönem ine ilişkin olarak genel düzeyde ortaya konan önem li savlardan biri geniş bir coğrafyada egem enlik kurmayı başaran Ro ma İmparatorluğu’nun bugünkü Avrupa’nın önde gelen kent ve başkentleri nin bulunduğu yerlerde ilk mekansal örgütlenm eleri gerçekleştirdiği yönün dedir. İlk anda akla yakın gelen bu görü şe göre, ortaçağ kentleri, karanlık dönem deki anarşi ortamında önem lerini kaybetmiş olan ama belirli bir dü zen kurulunca soluklanıp yeniden gelişm eye başlayan eski Roma oturma alanlarının (sit) uzantılarıdır.” Bu görüşü destekleyen yaklaşıma göre, sö z konusu yerleşme alanları özek sel yönetim ce oluşturulm uş örgü tsel ve alansal düzenlem elerdir. Bu dönem de, kentlerden, imparatorluğun kurumsal yapılanmasını ve düşüngüsünü yaymada etkili bir araç olarak yararlanılmıştır. Bu nedenle özek sel y ö netim, imparatorluğun tüm eyaletlerinde büyük ve küçük kentlerin gelişm e sini desteklemiş; özellikle Batı Avrupa eyaletlerinde Romalıların ilk işi, yeni kentler imar etmek olmuştur. Ayrıca, Batı eyaletlerinde önceden kentleşm e ye yönelik bir yaşam geleneği bulunm amasından dolayı kentleşm e süreci nin, imparatorluğun doğu eyaletlerine göre daha kolay uygulamaya geçtiği ön e sürülmektedir.8" Buna örnek olarak da Romalılar’ın gelm esinden önce gerçek anlamda kent bulunmayan Britanya’da, Roma dönem inde ilk kez kentsel kolonilerin kurulmuş olduğu belirtilmektedir. Colchester, Glouces ter, Lincoln, Exeter gibi koloni kentlerinin de askeri amaçlarla kurulduğu, dönem in garnizon kenti Londinium’un da, bugünkü Londra’nın bulunduğu yerde oluşturulduğu, bugünün Fransast Gallia’da ise daha önceden kurul m uş bazı kentsel koloniler yer alsa da bunların ancak Romalılar dönem inde yaygınlık kazandığı söylenmektedir. Bu görü şe göre, Köln, Strasbourg, Re ims ve Paris’in de kökleri benzerdir.81 Roma İmparatorluğu dönem inde tüm Avrupa kentleşm esinin temeli nin atıldığı, Londra, Viyana gibi, Romalılar’ın askeri erekleri doğrultusunda M au rice D obb, K ap italizm in G elişim i Ü z e rin e İn c e le m e le r (Çev. l'.A kar) ( İstanbulrBelge, 1992), s.66 r ‘ E J. 0\v en s, anılan Y unan ve R om a D ünyasında Kent. s. 123-126 Ü stteki kaynak, s. 127-131; M. Dobb, anılan K apitalizm in Gelişimi..., s.66 47 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sortimi imar ettikleri garnizon kentlerinin de daha sonraki süreçte Avrupa’nın önde gelen başkentlerine dönüştüğü yönündeki savlara kuşkuyla yaklaşmakta ya rar bulunmaktadır. Batı dünyasında kentlerin kökeni üzerine ortaya atılan görüşlerden birisi bu olsa da, bu savın, daha sonraki süreçte Batı’daki kent sel dizgenin açıklanması açısından pek yararı bulunmamaktadır. Kentsel sistem in Avrupa’da yeniden yü k selişe geçm esi ancak Roma dönem inden oldukça farklı ekonom ik ve toplumsal gelişm eler ve çelişkilerin ortaya çıkmasıyla sö z konusu olm uştur. Yukarıda da söz edildiği üzere Ro ma İmparatorluğu’nun Batı eyaletlerinde kurulmuş olan askeri amaçlı garni zon kentlerinin büyük çoğunluğu özek çi bir devletin geniş bir coğrafyayı denetim altında tutmasına yönelik askeri savunma amacıyla kurulmuş kasa balar konumundadır. Ve bu kasabaların pek çoğu Avrupa’da yaşanan feodal dönem de ortadan kalkmıştır. Bir ya da iki büyük kentin barbar istilaları dö neminde de ayakta kalmış olmaları veya daha sonraki süreçte yükselişe g e çecek kentlerin eski ve hemen hem en terkedilmiş durumdaki kent alanları na kurulmuş olmaları genel açıklamalar için yeterli kanıtı vermemektedir. Bugünkü Avrupa’nın başkentleri konumunda olan yerlerin büyük bir çoğunluğu ancak feodalizm sonrası yaşanan kapitalist birikim süreçleriyle gerçek anlamlarını kazanmaya başlamışlardır. Bu bağlamda, Roma dönem in deki garnizon kentlerin daha sonraki dönem deki kentlerin kökenleri olduğu yönündeki sav, kurumların sürekliliği olmadığı için genel düzeyde geçerlilik taşımamaktadır. Bu nedenle Avrupa’nın bugünkü kentsel dizgesi ve baş kentleri, daha sonraki dönem de ortaya çıkacak feodalizmin üst seviyesi ile kapitalist birikim sürecinin egem en olm aya başladığı aşamada gerçek anlam da gelişmiştir.* * F eodalim den kapitalizm e geçiş sü recin d e ü retim biçim inin değişm eye başlam asıyla V enediklilerin sahip oldukları erk de aşınm aya başlam ış böylece Venediğin en ü n lü tem silcisi old uğu kent-devletçiği dizgesi yerini ulus-devlet dizgesine ve küresel d ü zeydeki ö n d erlik savaşında liderlik de ilk uluslaşm a sürecinin h ukuksal ve özdeksel tem elini W estplıaliya B arış S özleşm esi ile hazırlayacak H ollanda’ya geçm iştir. Ger çek an lam d a b aşkentlere dayalı bir ekonom ik ve siyasal dizge bu sü reçte ortaya çık m ıştır. 48 Dünyada re Türkiye 'de Başkentlik Sonnııı Burada aynı zamanda belirtilmesi gereken önemli nokta, Roma İmpa ratorluğumun geniş bir coğrafyaya yayılmış sınırları içerisinde yer alan An kara’nın da dönem in önem li bir askeri karargahı olarak örgütlendirilm iş oluşudur. Roma Devletince D oğu Eyaletlerine yönelik izlenen siyaset doğ rultusunda hem kültürel hem de askeri bir özek konumunda bir kent olan Ankara’ya bayındırlık hizmetleri yapılmıştır. Günüm üze ulaşan Roma döne mine ait kalıntılar bunu açıkça ortaya koymaktadır. Ankara, küçük Asya içe risinde hem askeri y ön d en hem de ticaret yollarının bir kavşağı olarak önem taşımış; kentsel işlevleri sö z konusu çerçevede anlam kazanmıştır. An cak Ankara daha sonraları giderek kentsel işlevler açısından önemini kay betmiştir. Kentin yeniden önem kazanması Osmanlı'nın yükseliş dönem inde XV. ve XVI. yüzyıllarda olm uştur. Kent, Romalılar dönem indekinden farklı olarak askeri ve ticaret yollarının kavşağı olmaya dayalı işlevlerinin yanı sıra tiftik üretimine dayalı bir zanaat ve ticaret kenti haline gelmiştir. Bu süreç feodalizme dayalı bir ekonom ik yapılanmanın ve işbölüm ünün de mekansal ifadesi olmuştur. Roma D evleti’nde de başkent değiştirm elere ilişkin ilginç bir örnek bulunmaktadır. İmparatorluğun diğer bölgelerinde el konulan artı değerin toplandığı özekler olarak başkentler, bazen genişlem enin ardından değişti rilme yoluna gidilmiştir. Tarihte bunun tersi durumlara da rastlanmaktadır. İmparatorluklarda toprak kayıplarının ardından türlü nedenlerle başkentle rin değiştirilmesi yoluna gidilmiştir. Ancak Roma İmparatorluğu dönem inde başkent Roma, Galyalılaıca yağma edilm esine karşın kısa bir süre kentten uzak kalan Romalılar, tehlike geçip Galyalılar gittikten sonra başkenti yeni den imara girişmişlerdir. Bu süreçte Rom a’nın Veii’ye taşınması önerisi ka bul edilmemiş, Roma’nın başkentliği sürm üştür. Başkentin Veii’ye taşınmasına karşı olanlar Roma’nm kutsal yerlerinin çoğunun kentin içinde olduğunu ve nüfusun Veii’ye taşınmasının gelenekle ri olum suz olarak etkileyeceğini savunmuşlardır. Roma’dan Veii’ye taşınılm am asında asıl toplum sal, siyasal ve ekonom ik nedenler rol oynamıştır. Yüzyıllardır Roma’da oturulmaktadır ve başkentte kentsel toprak ve arazi iyeliği sağlam biçimde yerleşmiştir. Veii’ye yerleşm e önerisi varolan bireysel iyelikte olan ve olmayan taşınmazların terk edilmesi anlamına gelecek ve ye ni bir alanda arazi dağıtımını gerektirecektir. Bunun ise kuşkusuz Roma 49 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sorunu halkı için uzun erimli toplumsal, ekonom ik ve hatta siyasal sonuçları olacak tır. Bu nedenlerle Galyalıların gidişinden sonra kent, daha önceden olduğu gibi yeniden inşa edilmiştir.“ b) Feodal D önem Gerileme halindeki Roma İm paratorluğunun son dönem lerinde bar barların fetihleri, dönem in üretici güçleri üzerinde yıkıcı bir etkide bulun muştur. Bu dönem de tarım gerilemiş; küçük çaplı zanaat üretimi ise pazar yokluğundan dolayı azalmıştır. Ticaret, dönem in güvensizlik ortamında uy kuya dalmıştır. Bu süreçte kırsal ve kentsel nüfus hızla azalmıştır.” (1) Erken Dönem(Karanlık Çağlar) Batı Dünyası, Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması ve kısa bir sü re sonra Batı Roma Devleti’nin yıkılışı ile birlikte 5.yüzyıldan lO.yüzyıla de ğin sürecek ‘Karanlık Çağ’ın doğuşuna tanık olmuştur. Batı Roma’yı yıkan halkların, kent öncesi kültürden gelm eleri ve Roma modelini izlememeleri sonucunda, Avrupa’da uzun zamandır varlığını sürdüren kent devletlerine dayalı uygarlık sona ermiştir.8' İtalya ve Güney Fransa’da bazı kentler ayak ta kaldıysa da, kente dayalı ekonom ik düzen çökm üştür. Bunun yerine bu güvensizlik ve çok parçalı erk ortamı içerisinde parçalanmış Roma kurulu larıyla fetihçi Ceımenler'in kabile kurumlarının karışmasından doğan feodal iyeliğe dayalı derebeylik düzeni ortaya çıkmıştır. Üretim ilişkilerindeki dön ü şü m e bağlı olarak kır ile kent arasındaki ilişkiler, kırın kent üzerindeki iktidarı ile sonuçlanm ıştır. Geniş bir coğrafya ya yayılmış olan nüfusun seyrekliği yüzünden, toplumsal örgütlenm enin ha reket noktası köydür. Feodal bir yapıda ortaya çıkan yerleşmeler ise küçük çaplı kentler ile dağınık köylerdir.“ Bu dönem de bölüşüm ilişkilerinde kent- " K.J.Owens, anılan Y unan ve R om a D ünyasında K ent, s.95-96 “ K.Marx ve F.Engels, anılan A lm an İdeolojisi, s.42 S1 Egon E rn est Begel, "K entlerin D oğuşu", (Çev. Ö zden A rıkan) Cogito K ent ve K ültü rü, (Sayı:8, Yaz 1996, YKY), s .lü 85 likz. E.J. H obsbawn, "K apitalist Ü retim Ö ncesi B ıçim ler'e Ö nsöz" K.Marx-F.Engels, K apitalizm -Öncesi E konom i Biçim leri (Çev.M ilin Belli) (Ankara: Sol, 1992), s.9-57 50 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sortıuıı sel sınıflar erklerini büyük ölçüde kaybetmiştir. Özeksel güç odaklan orta dan kalkmış; eskinin ticari açıdan görkem li kentlerinin bazıları önemlerini bütünüyle kaybederek haritadan silinmiş; bazıları ise küçük bir yerleşim bi rimi olarak ayakta kalmaya çalışmışlardır. Varlığını sürdürmeyi başaranların büyük bir çoğunluğu piskoposluk özeği konumunda olanlardır. Bu dönem de, bir zamanlar 1 milyona yakın insanı barındıran Roma kentinin nüfusu, Karolenj dönem inde 20 binin altına gerilemiş; Viyana gibi bazı kentler ise birkaç yüzyıl tarih kayıtlarından silinmiştir.8" Ortaçağın erken dönem lerinde ekonom ik ve siyasal iktidar ilişkilerine bakıldığında diğerlerine göre görece büyük topraklara sahip feodal lordların kendilerine bağlı teba üzerinde egem enliklerini sürdürebilmek için sürekli hareket halinde oldukları görülm ektedir. Baronlar, maiyetleriyle birlikte, sü rekli olarak, topraklarının birinden diğerine gitmek zorunda kalmışlardır. Bunun temel nedeni, topraklarını daha iyi denetleyebilmek istemeleri ve or tak özeğ e taşınmaları gü ç ve masraflı olan ürünleri yerinde tüketmek için bu toprakları teker teker yerinde ziyaret etmek zorunda kalmalarıdır. Bu dönem de toplumsal ve ekonom ik nedenlerden ötürü bir devleti, bir saray dan yönetm ek olanaksız hale gelm iştir. Büyük bir toprak parçasını, ülkeyi elinde tutmak için, usanmadan her y ö n e at koşturmak gerekmiştir. Bu ne denle "birinci feodal çağın kralları, deyim yerindeyse yolculuk yapmaktan ö l müşlerdir.“” Ekonomik temeli sarsılmış ve üretici güçleri güvensizlik ortamında za rar görm üş bir toplumsal yapı bu güvensiz ortamı yeniden üretmiştir. Üreti ci güçler güvensizlik ortamında gelişem edikleri için yolların bakımsız kalma sı, büyük pazarların ortadan kalkmış olm ası ve yerleşim yerlerinin de ulaşı mı oldukça zor ve ekonom ik açıdan elverişli olamayan korunaklı mekanlar da kurulması, özekselleşm enin önündeki önemli engeller haline gelmiştir. Derebeylerinin karargahları, sö z konusu siyasal ve ekonom ik yapıya dayalı olarak özek sel bir yerde konumlanmamış; bu yüzden özeksel, kurumsallaş mış yönetim özekleri Ortaçağ’ın ilk dönem lerinde sö z konusu olmamıştır. Kısaca büyük kentler ortaçağın karanlık dönem inde ortadan kalkmıştır.88 * ,I E. K. Begel, anılan "K entlerin D oğuşu", s . l l Marc Bloch. Feodal T oplum (Çev.M ehm et Ali Kılıçbay) (Ankara: O pus, 1998), s.126 Lewis Mum ford, T he C u ltu re of Cities (New York: H arcourt Brace. 1938) s.79 51 Dünyada ra Türkiye’de Başkentlik Sonum Roma İmparatorluğu dönem inden sonra, mekansal ve yönetsel olarak Roma benzeri emperyal bir başkent, Karanlık Çağ süresince kurulamamıştır. Roma’nm çöküşünden sonra Ortaçağın neredeyse tek büyük kralı olarak ni telendirilebilecek Charlemagne’ın bile ne başkenti, ne de sürekli bir oturma yeri bulunmaktadır.“ Charlemagne Hanedanı zamanında kentler, sınıf yapı sının özellikleri nedeniyle yönetsel bölgeler olarak çok az önem taşımışlar dır.9" Bu sayılan nedenlerden ötürü O ıtaçağ’da, Karanlık Çağ olarak adlan dırılan birinci feodal dönem , özekçi güçlerin ortadan kalktığı, bu bağlamda kentlerin varlığının siyasal açıdan yok olduğu bir zaman dilimi olarak nite lendirilebilir. Kentlerin ortadan kalktığı bir coğrafyada başkentin işlevi de bulunmamaktadır. (2) Orta Dönem Batı Avrupa’da kentler, ancak 10. ve 11. yüzyıllarda canlanmıştır. Bu dönem de Akdeniz havzasındaki kent devletleri yükselişe geçmiştir. Ancak bu dönem de de özekçi iktidarlardan söz etmek olanaklı değildir, ll.y ü zy ılın başlarından itibaren pek çok Avrupa kenti, yarı özerk durumda küçük dere beylikler ya da erk alanları meydana getirmişlerdir. Avrupa’da kent devletle rine dayalı dizge, ulus-devletleıin ortaya çıkışına kadar gücünü korum uş tur/11 Kent-devletlerine dayalı dizgenin liderliğini ise Kuzey İtalya kent dev letlerinin kendi aralarındaki erk m ücadeleleri belirlemiştir. Venedik ve Cene vizliler bu erk savaşımının başlıca tarafları olmuşlardır. Avrupa tarihinde Antik Yunan'dan başlayan, Roma İmparatorluğu d ö neminde ve Ortaçağ’ın Karanlık D ön em i’nin ardından yeniden canlanarak varlığını sürdüren kent-devletleri, özerkliğe sahip yönetsel ve ekonom ik bi rimlerdir. Kent-devletleri çok farklı ve türdeş olmayan özelliklere sahip olsa lar da pek çoğunda ortak olan özellik, kentte iktidarın tek bir kişide değil 8!' E. E. Begel, anılan "K entlerin D oğuşu", s . l l w Max W eber, Ş ehir: M odem K entin O luşum u, (Ed. Don M artindale-G ertrud Neuwirt) (Çev.M usa Ceylan) (İstanbul: Bakış, 2 000) s.216 ” Giedion S joberg, “T he Origin and E volution of Cities" (Ed.David Kingsley) Cities: T h eir Origin, Grow th and H um an Im pact, (San Francisco: W.H. F reem an an d Com pany. 1973). s.26; H enri P irenne. O rtaçağ K entleri (Çev.Şadan K aradeniz) (İstanbul: İletişim, 1994) 52 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Somun senato, konsey, meclis ya da benzeri kolektif bir siyasal kurumda toplanmış oluşudur. Çok sık rastlanan bir durum olm asa da güçlü bir kişinin kentte ik tidarı ele geçirip iktidarda kalması çoğu zaman kısa sürelidir.® İkinci olarak, kent devletlerinde yöneticiler devletlerin geleneklerine ve benzeri nedenlere dayalı olarak farklılaşan seçim dizgesiyle göreve gel mektedirler. Bu yüzden kent yöneticileri kendilerini seçen sınırlı sayıdaki kentli yurttaşa karşı sorumludurlar. S ö z konusu sorum luluk aşağıdan dene timi canlı tutmaktadır. Ancak kent-devletindeki iktidar ilişkileri bununla sı nırlı değildir. Kent-devletleıi, ekonom ik ve siyasal olarak ayakta kalmaları nın temel nedeni olan özerkliklerini, o bölgeyi denetimi altında tutan kral, dük, loıd, prens ve benzeri daha üst düzeylerdeki erk kaynağından elde et mektedirler. Kent devletlerinin elde ettikleri ayrıcalıkla, ilişkide oldukları ik tidar kaynağının gücüne göre değişm ektedir.93 Ortaçağ’da kent devletçikleri sahip oldukları özerkliğe dayalı olarak fetihe dayalı dış siyaset de izleyebilmişlerdir. Askeri bir güce sahip bu kent yönetimleri anlaşmalara imza atmış, savaşlara katılmış, topraklarını fetihler le genişletm iş, ve diğer kentleri kendi iktidarları altına alabilmişlerdir. Hatta denizaşırı söm ürgelere sahip olan kent devletlerine rastlanmaktadır. Bu açı lardan ele alındığında Kuzey ve Orta İtalya’da, İsviçre’de ve daha az ölçüde de Flanders ve Kuzey Almanya’da bulunan Hansa kentleri dünya tarihinde yer almışlardır. Ancak bu kentlerin büyük çoğunluğu çevrelerindeki kırsal artbölge ve birkaç küçük uydu kent dışında siyasal bakımdan önem kazana mamışlardır.91 Daha ön ce üzerinde durulan M ezopotam ya’daki kent-devletlerinin, Yu nan kent devletlerinin, Hansa Birliği kentlerine ve R önesans İtalyası kentle rine birçok bakımdan benzedikleri göı üîmektedir. Tüm bu örneklerde, yerel özerklikle, her kenttaşın toplumun ortak çıkarı ile ilgilendiği varsayımıyla ve kentlerin işlerinin yürütülm esiyle uğraşan oligaışik nitelikli küçük bir grupla karşılaşılmaktadır.95 C h risto p h er R. Friedrichs. T he Early M o d e m City (L ondon an d New York: Long m an, 1995), s.46-48 ” Ü stteki kaynak, s.48-52 " Max W eber, anılan Şehir, s.217-218. w 11. F rankforth, anılan U ygarlığın D oğuşu. s. 105 53 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sonattı Ekonomik tem elinin özeğinde bir kent örgütlenm esi olan bu özerk ör gütlenm elerde siyasal bir özek bulunm aktaysa da gerçek anlamda bir baş kentten sö z etmek güçtür. Kent devletlerinde diğer kent-devletleriyle ve si yasal örgütlenm elerle ilişkiler sürdürülm ekte ve yönetici elitin oturduğu bir yönetim özeği bulunmaktaysa da başkent niteliğini kazandıracak kentsel sıradüzene dayalı bir yapılanmadan s ö z etmek olanaklı değildir. Bu yönüyle gerçek bir başkent olmanın koşullarından birisi kentsel dizgede ve kır-kent ilişkisinde özekçi bir iktidar anlayışının mekana yansımasıdır. Erkin sadece sınırlı bir coğrafyada değil, çok daha geniş bir alanda özekçi bir etkisi bu lunması gerekmektedir. Bu açıdan oldukça düzensiz ve parçalı bir erk yapısına sahip bu siya sal coğrafyada düzenli bir özeksel g ü ç uzun bir zaman bulunmamıştır. Ayrı ca, kapitalizm ve çağcıl devlet bu kentler tem elinde büyümem iştir/* Bu yü z den de kent-devletlerinde bugün anladığım ız anlamda ulusal başkentlerden sö z etmek olanaklı değildir. Bu dönem lerde bazı kent-devletleri ekonomi ve siyaset bakımından ön e çıkmakta, bu anlamda o kent dönemin başkenti ola rak nitelendirilmektedir. (3) Geç D önem 14. ve 15.yüzyıllarda İngiltere ve Fransa’daki özekselleşm enin çekirde ğini oluşturan monarklar nüfusları arttıkça ve sınırlarını genişlettikçe, eski den olduğu gibi yönetim işlerini kişiselliğe dayalı olarak yerine getirem em iş ler; daha kurumsal yönetim biçimlerine başvurmuşlardır. Bu bağlamda hü kümet, adalet ve benzeri işler nitelik ve nicelik olarak artış göstermiş; sürek li bir bürokrasi için kullanılacak binalara gereksinim duyulmuştur. Böylece, hükümdarlar Ortaçağ boyunca büyük ölçüde geçerliliğini koruyan hareketli liklerine son vermişler, belirli bir yerde konumlanmaya başlamışlardır.” 14.yüzyılda hüküm et ve adalet işlerinde kişisel ilişkilerden bürokratik leşmeye geçişin başlamasıyla, iktidarın özekselleşm esi olgusu az ya da çok ortaya çıkmış; bu süreç mekansal düzeyde hüküm et işleri için özekçi bir ko- ■* Max W eber, anılan Şehir..., s.216. L Mum ford. anılan T he C ulture of Cities, s.79 54 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sortimi numlanmaya, yani bir başkent kurulmasına neden olm uştur. Bürokratikleş me süreçlerinin işlevsel olarak zorunlu kıldığı başkentlerin seçim inde birta kım özellikler gö ze çarpmaktadır. Ortaçağ’ın sonunda Yeniçağ’ın başlarında ortaya çıkan başkentler ticaret yollarının denetim inde ve askeri savunmanın düzenlenm esinde stratejik yerlerde konumlandırılmıştır. Bu başkentler daha sonraları çağcıl devlet işlerinin biçim lenm esinde ve mekansal ve toplumsal birliğin sağlanmasında özeksel bir rol oynamıştır.98 c) Kapitalizme Geçiş, Ulus-Devledn Yükselişi ve Başkentler Çok sayıda çağdaş yazar, kapitalizmin ortaya çıkışının anahtarının, ti caretin doğması, para ilişkilerinin ve değişim in yaygınlaşmasıyla bağlantılı olduğunda ısrarcı olm uştur. S ö z konusu görüş, pek çok Marksist düşünür de de bulunmaktadır.*1 Ama bu görü şü n asıl olarak Marksist olmayan gele nekte derin kökleri bulunmaktadır. S ö z konusu yaklaşımın kökleri Fernand Bıaudel, Henri Pirenne, Kari Polanyi ve Adam Sm ith’e kadar uzatılabilir. Ancak kapitalizm eğer özgül bir üretim biçimi kabul ediliyorsa, sadece ser maye birikimine ve pazar ilişkilerine dayalı olarak ele alınamaz. Eğer böyle ele alınırsa kapitalizmin tarihi Antik dönem de Süm er kent-devletçiklerine kadar geri götürülebilir. Bu açıdan, bu çalışmada başkentlerin farklı üretim biçimlerinde sahip oldukları özellikler incelenirken kapitalizme özel bir yer verilmiş; ancak kapitalizmin başlangıcı 15. ve 16.yüzyıllara dayandırılmıştır. Bu dönem de ticari kapitalizmin özgü l bir süreçte geliştiği ve sermaye sınıfı karşısında proletaryanın da belirdiği kabul edilmiştir. Kapitalist üretim biçiminin egem en üretim biçimi haline gelm eye baş lamasıyla hem siyasal hem de mekansal örgütlenm elerde önemli değişiklik ler ortaya çıkmaya başlamıştır. Ortaçağın sonlarına doğru Kuzey İtalya kentdevletlerinin dayandığı ekonom ik tem el giderek aşınmaktayken kent-devletlerine dayalı dizgenin ortadan kalkmasında 1648’de kabul edilen YVestphalia Barışı ile Hollanda’nın kurduğu ve önderliğini yaptığı yeni bir dünya yöne Ü stteki kaynak, s.79-80 '* S ö z k o n u su M arksist d ü şü n ü rle r arasında P aul S\veezy, A ndre G under F rank ve Imm anuel YVallerstein bulu n m ak tad ır. Bkz.Colin M ooers, B urjuva A vrupa’nın K u ru lu şu: M utlakçılık, D evrim ve İn g iltere, F ra n sa , A lm an y a'd a K apitalizm in Y ükselişi (Ç ev.B ahadır S in a Ş en er) (Ankara: Dost, 2000), s.15-16 55 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu tim düzeni önem li bir rol oynamıştır. Daha sonra sö z konusu hukuksal ve özdeksel tem eli İngiltere devralarak ulus-devlet dizgesinin yerleşm esinde Fransa ile birlikte önem li rol oynamıştır. Buna göre Kuzey İtalyan kent-devletlerine özgü olan ticari çıkarlarda m isillem e yöntem leri sınırlandırılmış, ye ni düzene özgü kural ve düzenlem eler yapılmıştır. Artık egem en devletler üzerinde bir örgütün veya bir yetkinin varlığı düşüncesi ortadan kalkmıştır. Bunun yerini, bütün devletlerin dünya ölçeğinde bir siyasal dizge kurduğu, Batı Avrupa devletlerinin her ne biçimde olursa olsun tek bir siyasal dizge oluşturduğu düşüncesi almıştır. Bu yeni uluslararası siyasal dizge devletle rin üzerinde değil devletler arasında işleyen bir uluslararası hukuka ve dev letlerarası bir gü çle belirlenen güçler dengesine dayanmaktadır.100 U luslararası düzeyde Avrupa devletler d üzeninin VVestphalia Barış Sözleşm esiyle temeli atılırken diğer yandan da başkentlere dayalı bir kentlerarası sıradüzen süreç içinde gündem e gelecektir. Hollanda’nın dünya siya setinin yönlendirilm esinde önderliğini İngiltere’yle Fransa’ya kaptırmasıyla siyasette başkentlerin sahip olacakları önem i bu ülkelerdeki kentlerarası iş bölüm ü ve sıradüzen belirleyecektir. İngiltere başta olmak üzere sö z konu su bu iki ülke hızla ticari kapitalizmden endüstriyel kapitalizme yönelm işler dir. Bu süreçte kapitalist üretim biçimi ile sermaye birikimi erekleri içiçe geçmiş; İtalyan kent-devletçiliği ya da Hansa ligi kent devletleri ekonomik yönden eski güçlerini yitirmeye başlamışlardır. İngiltere’nin ön cü lü ğü n ü yaptığı ulus-devlete dayalı devlet örgütlenm esi kısa sürede tüm Avrupa kıta sında egem en örgütlenm e biçimi haline gelm iştir.101 Yeniçağ’ın ilk dönem lerinde Batı Avrupa’da güçlenen monarşiler, bir başka deyişle özek selleşen kral-devletler, karşısında kent-devletlerinin erkle rini ve özerkliklerini kaybetmeye başlamışlardır. Kuzey ve Batı Avrupa’da ortaya çıkan İspanya, Portekiz, Fransa, İngiltere, İsveç ve Danimarka gibi ulusal n iH ik kazanmaya başlamış monarşiler, siyasal ve ekonomik bütünlü ğü sağlamak için kent-devletleri ile erk savaşımına başlamışlardır.1"2 Bu süre Giovaııni A rrighi, U zun Yirminci Yüzyıl: P ara, G üç ve Çağım ızın K ökenleri (Çev.Re cep B oztem ur) (Ankara: İmge, 2000), s.77 "" likz.C. Tilly, anılan Zor, S erm aye ve A vrupa D evletlerinin O luşum u C. R. Kriedrichs, anılan T h e Early M odern City, s.44-45 56 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sorıtntt cin hem uluslararasında bir mücadele boyutu bulunmaktayken diğer yandan da sınıflar arasındaki çelişkilerle de çok yakın bağları sö z konusudur. Batı Avrupa’da u lu sd evletin evrimi ve ulusal ekonomilerin gelişmesi, daha çok iki aşamalı bir süreç olarak ortaya konmaktadır. Birinci aşamada, Ortaçağ dönem inden kalma özerk kent-devletlerinin gerilem esi ve kilisenin gücünü yitirmeye başlamasıyla eşzam anlı olarak, Rönesans devletinin başa rılı bir biçimde özekselleşm esi olgusu vardır. İkinci aşama ise ulusal özekçi monarşilerin, daha ussal bir bürokratik ve akçal yapı geliştirm elerine yol açan, savurgan, akçal açıdan asalak bir yapıya sahip kralın çevresine karşı bir başkaldırıdır.'“ Batı Avrupa’da ulus-devletleşıııe sürecinin ilk aşaması 15.-17.yüzyıllar arasında gerçekleşirken, ikinci aşama ancak 18.ve 19.yüzyıllarda gerçekleşmiştir. Kısaca, ülküsel bir m odel ortaya koymak gerekirse, kral, prens, dük, lord ve benzeri adlarla anılan yöneticiler akçal ve askeri kaynağa gereksi nim duyduklarında kent-devletlerine başvurmak zorunda kalmakta; kent devletleri ise bu kaynaklar karşılığında özerkliklerini güçlendirecek ayrıca lıklar elde etmektedirler. Ancak 15. ve 16.yüzyıllardan itibaren Batı ve Ku zey Avrupa’daki monarşiler güçlerini arttırdıkça özekçi bir nitelik kazanmış lar ve buna bağlı olarak kent devletleri geleneksel olarak iye oldukları eko nomik ve siyasi ayrıcalıkları yavaş yavaş kaybetmeye başlamışlardır. Ancak bu süreç düz bir ilerlem e çizgisinde gerçekleşmemiş; özekselleşen kral-devletle, kent-devletleri arasındaki ekonom ik ve siyasa! erk savaşımı uzun bir zaman sürm üştür. Bu süreçte, krallar, gü ç dengelerine bağlı olarak, kimi kent devletlerine yeni ayrıcalıklar vermek zorunda kalmışlardır. Kral-devletle, kent-devletleri arasındaki bu ilişki bu açıdan ele alındığında, pek çok de ğişkenin varlığını kabul etmek gerekm ektedir.'04 Bu bölgede 14. ve 15.yüzyıllarda Ortaçağ dönem inden kalan kent tü zel kişilikleri ve özerk yetki alanları, Avrupa’da çağdaş ulus-devlet düzeni nin doğuşuyla ve yerel gücün giderek artan -yoğunlaşması sonucu zamanla büyük ölçüde etkinliğini ve varlıklarını yitirmişlerdir. Bu dönem de Flanders’da kentler, özerkliklerini B urgundy dükalarına teslim etm işler, Bur- 105 R. 1. H olton, anılan K entler, K apitalizm v e Uygarlık, s.137 "" C. R. F riedrichs, anılan T he E arly M o d em City, s.52-54 57 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sortimi gundy’nin kendisi de, Habsburg erk b ölgesin e katılmış ve Baltık kıyılarında ki Hansa kentlerinden birçoğu, Polonya ya da Danimarka krallarının ege menliği altına girmiştir. Marsilya gibi güneydeki Fransız kentleri ise, Fransız krallarının yönetim ine boyun eğm ek zorunda kalmışlardır. Batı Avrupa’nın başka yerlerindeki Lizbon, Sevilla ya da Frankfurt ve Hamburg gibi Yeniçağ’ın ilk döneminin merkantil kentleri, dolaylı ya da dolaysız olarak krallık yönetimi altında varsıllaşmalardır. Benzer ulusal özekselleşm e süreçleri İn giltere’de de yaşanmıştır."* Feodal dönemin sonları ve kapitalizme geçiş aşam asında parçalı bir erk yapısındaki bir kentsel sistem sö z konusu olmuştur. Bu yapı içerisinde başkent olarak nitelenen kentler ülkenin en büyük yöneticisinin oturma ye ri konum unda olan mekanlardır. Ancak kapitalizm le birlikte sö z konusu parçalı kentsel dizge bütünleşm eye başlamıştır. Tek tek kentlerin pazar ol duğu, pazarlar arasında sert rekabetin ve ayrıcalıkları sürdürm eye dayalı te kel düzeninin egem en olduğu bir yapıdan tekellerin sahipleri konumundaki loncaları çökerten ekonomik d önüşüm le birlikte daha bütüncül bir kentsel dizge ortaya çıkmıştır. Batı Avrupa’da gerçekleşen dönüşüm öncelikle başkentlerin diğer yer leri de egem enliği altına almasını sağladığından varsıllığın toplandığı özek olarak başkentlerin büyüm esine de neden olmuştur. Ticari kapitalizm ve bu na uygun sermaye birikim süreçleri, tekellere bağlı varsıllık biçimi, başkent lerin nüfusunun artışını sağlamıştır. Örneğin Büyük Britanya’da 17.yüzyıi sonlarına değin nüfusu hızla artan en önem li kent başkent Londra olm uş tur. Ticaret burjuvazisinin varsıllığını taşıdığı yer olan Londra hem büyü müş hem de daha bayındır duruma gelm iştir. Ancak ticari kapitalizmden sonra ticari kapitalizme almaşık üretim biçimi haline gelm eye başlayan en düstri kapitalizmiyle birlikte başkent dışında taşrada ortaya çıkan yeni eko nomik yapılanma ticari kapitalizmin geliştirdiği başkentlerin yapısını değiş tirmiştir. Özellikle başkente dayalı olarak gerçekleşen ticari tekellerden ya rarlanan Londra’daki ekonom ik sınıflara karşı taşra kentlerinde palazlanan endüstri burjuvalarının yürüttüğü siyasal savaşım İngiltere’de parlamentarizmin önünü açmış; 1688 yılında tekelleri ortadan kaldıran yasanın kabul R. J. H olton. anılan K entler, K apitalizm v e Uygarlık, s. 135-137 58 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Şorttun edilmesiyle İngiltere’de başkent Londra dışındaki diğer kentler hızla büyü meye başlamışlardır. Ülke içindeki ticaret üzerinde bulunan tekellerin kaldı rılması ülkede hem endüstri kapitalizminin önünü açmış, hem de kentler arasındaki tekellere dayalı rekabetin şiddetini azaltarak kentsel bütünleşm e yi artırmıştır. Bu süreçte başkent dışındaki kentler de hızlı bir büyüme eğili mine girmişlerdir.""5 Ticari kapitalizmden endüstri kapitalizmine geçiş sürecinde egemenlik ilişkilerinin değişm esiyle Manchester, Liverpool gibi endüstri kentleri nüfus ve üretim güçleriyle başkent Londra seviyesine kısa sürede ulaşmışlardır. İngiltere’de gerçekleşen ekonom ik yapıda yaşanan dönüşüm le, feodalizmin ortadan kalkıp yerine kapitalizmin aşamalarının yaşanmaya başlanmasıyla birlikte yeni bir kentsel dizgenin özellikleri ortaya çıkmış; başkentin diğer kentlerle ilişkisi daha önceki dizgelerdekinden çok farklı bir niteliğe kavuş muştur. Artık, ulus-devlet sistemi içerisinde gerçek anlamda başkentler doğ muştur. Başkentlerin işlevi varsıllığın toplandığı, haraççı bir üretim yapısı nın özekleri konumu niteliğiyle sınırlı olm aktan çıkıp kent-devletçikleri sis tem ine göre daha kurallı, düzenli ve kararlı bir toplum yapısı içerisinde ser maye ve emek piyasalarının belirli kurallara göre düzenlendiği özekler hali ne gelmişlerdir. Üretim biçimindeki değişikliklerin hem toplumsal ve mekansal ilişkile ri, hem de buna dayalı olarak mekansal ölçeği değiştirdiği göz önünde tutu larak Batı Avrupa’da çağdaş kapitalizmin gelişm esi artık kent ve çevresi ile sınırlı olmaktan çıkıp çok daha geniş bir ölçeği kapsar hale gelmiştir. Merkantilist aşam anın ardından üretim deki geçerli ölçek ‘k en tsel’ olm aktan çok, ‘ulusal’ bağlam ile ilgili olmaya başlamış; bu evrede ilk ulusal burjuva ziler belirmiştir. Üretimdeki geçerli mekansal ölçek değiştikçe başkentlerin taşıdığı anlamla işlev değişmiştir. H.Trevor Roper, lG.yüzyıldaki Avrupa kentlerinin yeni ulus-devlet dü zeninde özerkliklerini kaybetmelerini "bağımsız kent kültürü çağının artık sona erdiği" biçiminde yorumlamıştır.1"7 Bu açıdan, "16.yüzyıl esas olarak, özerk kent devletleri çağı değil, mutlak monarkların oturdukları başkente '* M. Dobb, anılan K apitalizm in Gelişimi..., s.146-159 ll’: A k taran 1?. J. H oltoıı. anılan K entler, K apitalizm ve Uygarlık, s.137 59 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sortimi kurdurdukları saraylar çağıdır. Paris, Brüksel, Madrid, Napoli ve Prag gibi başkentler bu dönem de ticaretten çok yönetim işlevleriyle yükselişe geçm iş lerdir."108 0 dönem de Londra’nın çok hızlı kentsel gelişm esi, merkantil bir serveti yansıtan, aynı zamanda ulusal erkin odağı olan ulusal başkentlerin yükselişini de simgelemektedir. Ekonomik yapı dönüştükçe, devletin başkentinin ve sınırlarının sürek liliğini ve istikrarını sağlama düşüncesi, R önesans ve Batı Avrupa geleneğin de belirginleşmiştir. Çok kesin bir kural olm asa da Batı’da başkentin geniş ve özek bir alanda kurulması d ü şü n cesi yaşama geçirilm eye çalışılmıştır. İk tidarın sim gesi olan başkent, tehdit ve istikrarsızlıklardan uzak özek alanlar da konumlanmıştır.109 Ulus-devletlerin ortaya çıkışıyla başkentlik olgu su önem kazanm ış, kentsel dizgenin yeni içeriğiyle birlikte başkentler tarihsel olarak sahip ol duklarından farklı işlevler üstlenmişlerdir. Batı’da feodal kent devletleri ve imparatorlukların ulus-devletleşm e sürecine girmeye başlamasıyla birlikte başkent olarak nitelendirilen kentlerin işlevleri türlü yönlerden değişerek artmış, başkentlik olgusu ekonom ik altyapının dönüşüm sürecinde önem kazanmaya başlamıştır. Batı’da kent devletlerinin yerine ortaya çıkan mutlak monarşilerin güç kazanması ve dönüşen iktidar ilişkilerinin mekana yansımaya başlaması, monarkların oturduğu başkentlerin diğer kentlere göre önemini daha da artır mıştır. S ö z konusu başkentler üretim ve tüketim kentleri olarak aynı za manda yeni iktidar ilişkilerinin ö zeğ i haline gelm iş, egem en yönetici sınıflar ca ülkedeki diğer kentlere örnek mekan görünüm üne büründürülmüştür. 3. Endüstri Devriminden Önceki Başkentlere ve Devlet Biçimlerine İlişkin Değerlendirme Siyasal özekler olarak başkentlerin taşıdığı işlevler tarihin her d ön e minde aynı olmamıştır. Kent-devleti, imparatorluk, ulus-devlet gibi farklı dev let düzenlerinde siyasal özeklerin işlevleri değişmiştir. Başkentlerin işlevleri Ön Asya, Mısır, Çin, Hindistan, Colomböncesi-Amerika gibi farklı coğrafya "* Ü stteki kaynak, s. 137 J. G ottnıann, anılan “T he S tudy of F o rm e r C apitals'', s.543 60 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorıtnıt larda aynı özellikleri göstermemiştir. Endüstri Devrimi öncesi kapitalist ol mayan devletlerde başkentler bugünkünden farklı özelliklere ve işlevlere sa hiptir. Günüm üzün çağdaş ulus-devletleri başkentsiz düşünülem ezken, an tik dönem in kent-devletlerinde bugünkü anlamda bir başkent bulunmamak tadır. Uygarlığın başlamasıyla ortaya çıkan kentler ve bölgeler arasında ge lişmiş bir işbölüm ünden ve bir basamaklandırmadan sö z etmek olanaklı de ğildir. Toplumsal üretim ilişkilerinde ortaya çıkan işbölüm ünün bir sonucu ve mekana yansıması olarak ele alınabilecek kır-kent karşıtlığının tarihsel gelişim sürecinde içeriği değişmiş; kır ve kent arasındaki iktidar ilişkileri üretici güçlerin koşullarına göre belirlenmiştir. Toplum ve mekan arasındaki ilişkiler açısından toplum un tem elini oluşturan üretici güçlerde ve üretim ilişkilerinde ortaya çıkan gelişmeler, mekan kullanımını etkileyerek dönüştürm üştür. Avcılığın ve toplayıcılığın egem en olduğu ilkel üretim biçimi, antik dönemin köleci üretim biçimi, fe odal dönem in toprağa bağlı serilik ilişkisine dayalı üretim biçimi ve pazara yönelik kapitalist üretim biçiminin egem en olduğu farklı toplumlarda kırkent arasındaki ilişkiler aynı özellikleri gösterm em ektedir.1111 Ekonomik te melin farklı oluşu; devlet örgütlenm esinin, kır-kent ilişkisinin ve kentler ara sı ilişkilerin farklılaşmasına, bu bağlamda da başkentlerin konum unun farklı içeriklere sahip olmasına neden olmuştur. Erken dönem de kurulmuş kentsel topluluklar sınırlı hinterlanda sahip kent devletleri konum undadırlar. Ö zekselleşm enin h en ü z sınırlı düzeyde gerçekleştiği bu toplumlarda üst denetim ile kaynakların denetimi alt düzey lerdedir. Başkentler yönetici elitin oturduğu korunaklı yerleşim özekleridir. Başkentin İlk ve Ortaçağlar’daki ve O rtadoğu’daki anlamına işaret eden dö nemdeki bazı kentler iç li kullanılan başkent sözcü ğü , yöneticilik göreviyle donanmış kimselerin uzun bir zaman oturdukları kenti nitelemek için kulla nılmaktadır. Ancak bu kentler bugünkü anlamıyla bir yatırım ekonomisinin mekansal özekleri olmamışlardır. Başkent sözcü ğü Arapça’da korumak, sa vunmak, muhafaza etmek sözcüklerinden türetilmiş ve başkent, etrafı hisar- K.Marx ve F.Engels, anılan A lm an İdeolojisi 61 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu la çevrilmiş kent anlamına gelmiştir.'" Özellikle M ezopotamya'da ve onun etki alanındaki uygarlıklarda kentlerin büyük çoğunluğu aslında yönetici elitin bulunduğu yerler konumundadır. Bu durum kent-devletçiklerinin ger çek anlamda başkentlerinin bulunm am asından kaynaklanmaktadır. Antik Yunan, Roma ve Ortaçağ’ın sonunda kent devletlerinin varolduğu dönem ler de işlevsel olarak bugün anladığım ız anlamda başkentler sö z konusu değil dir. Bu dönem lerde varolan kent devletçiklerinde devletin ve kentin sınırları çakıştığından, ülke sınırları içerisinde kentlerarası ve bölgelerarası bir sıradüzenden söz etmek olanaklı değildir."'2 Bunun yanı sıra, daha geniş toprakları egem enlik altına almış impara torluklarda bugünkü anlamda başkentten sö z etmek olanaklı değildir. O dö nemde, kentlerin büyük çoğunluğu berkitilmiş, yüksek bir yöneticinin otur duğu aynı zamanda ülkenin hükümdarının da yılın belli dönem lerinde kaldı ğı yer durumundadır. Örneğin Persler dönem inde ülkede dört başkentin varlığından ve pek çok önem li imparatorluk kentinden sö z edilmektedir. Endüstri Devrimi öncesinde Antik dönem de hem uygarlığın doğduğu Doğu toplumlarında hem de Batı uygarlığında toplumsal işbölüm ü ile özekselleşm e süreçlerinin m ekansal düzeydeki karşılığı kır-kent karşıtlığı biçi minde ortaya çıkmıştır. Kır-kent karşıtlığı ve devlet örgütlenm elerinin ortaya çıkmasının ardından, kentler arasındaki sıradüzendeki dönüşüm ler yönetim özeklerinin de zaman süreci içerisinde değişim ine neden olm uştur. Toplum sal işbölümü başlangıçta pazarın oldukça sınırlı bir coğrafyada dar kalınası nedeniyle siyasal iktidar kent-devletleri biçiminde ortaya çıkmış ve bu sis temde gerçek anlamda bir başkentlik olgusu sö z konusu olmamıştır. Ancak daha sonraki süreçte gerek pazar alanının gerekse de iktidar alanlarının ge nişlem esi beraberinde toplumsal işbölüm ünün daha geniş ve çeşitlilik g ö s terdiği coğrafyaların ve devlet biçimlerinin ortaya çıkışına olanak tanımıştır. Bölgesel devlet ve imparatorluk örgütlenm eleri genişleyen işböliim üyle bir likte daha karmaşık kentsel dizgelerin doğm asına yol açarak başkentlik ol gusunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Chad F. Emmet, "The Capital Cities o f Je ru salem ”, G eographical Review (Vol.86. Is sue: 2, April 1996). s.233 J.B eaujeu-G arnier, G.Chabot, U rban G eography (L ondon: Longm ans. 1967), s. 190 62 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sonum Antik dönem de başkentlik olgu su Endüstri Devrimi sonrasıyla karşı laştırıldığında halen sınırlı bir işbölüm üne dayalı bir yapı gösterm esi ve bü yük ölçüde ulaşım sistem lerinin denİ2 ve nehir taşımacılığıyla sınırlı kalma sından dolayı başkent olarak nitelendirdiğim iz yönetim özekleri, büyük öl çüde kıyılarda ve ülke içerisinde de nehir boylarında konumlanmıştır. Baş kentlerin su yollarına bağlı kalması endüstri devrimi öncesinde başkent de ğiştirm e olgusunun da önem li bir niteliğini ortaya çıkartmıştır. Antik dö nemde çok sayıda başkent değiştirm e girişimleri kıyı kentleri arasında ya da ülke içerisinde de ancak su yolları üzerinde bulunan yerlerde görülm üştür. Örneğin, Antik Mısır’da başkentlerin seçim i Nil deltasıyla sınırlı kalmış, Ön Asya devletleri Babil, Süm er ve diğer devletlerin yönetim özekleri de Fırat ve Dicle nehirleri boyunca yer değişmiştir. Antik dönem de su taşım acılığının işbölüm ünü arttırıcı bir etkisi bu lunması ve buna dayalı kent sistem lerinin ortaya çıkmasına neden olması başkent seçimlerinde ve yer değiştirm elerde deniz kıyılarını ve su yollarını çok önem li hale getirmiştir. Pazar koşullarının ve toplumsal işbölüm ünün artışının büyük ölçüde taşımacılığa bağlı olduğu Endüstri Devrimi öncesi başkent seçimleri bu yapıya bağlı kalmıştır. Ancak endüstri devrimi sonra sında ekonom ik yapıların büyük ölçü d e dönüşüm ü başkentlerin yerinin se çiminde ve değiştirilm esinde de önem li değişiklikleri gündem e getirmiştir. Endüstri Devrimi sonrasında taşımacılığa ilişkin yeni gelişm eler ve pazar ko şullarının dönüşm esi ile ordu düzenlerindeki değişm eler başkentlerin yeri nin seçim ine ilişkin yeni ilkelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Tarihte endüstri devrimi öncesinde plana dayalı olarak yoktan varedilen kentler bulunmaktadır. Bunların bîr kısmı bugünkü anlamda başkent değilse de o dönem de kral, hakan, imparator ve benzeri adlarla adlandırılan bir yöneticinin karargahı ve oturma yendir. Dönem in koşulları içinde planlı bir biçimde imar edilen bu yönetim özekleri endüstri devrimi öncesinin eko nomik ve siyasal yapıları içerisinde başkent değiştirm elere örnekler oluştur maktadır. Ancak günüm üzün başkent değiştirm eleri ve bir yönetim ve ek o nomi seçeneği olarak yeni bir başkentin imarı endüstri devrimi sonrasının ekonom ik ve siyasal ilişkileri içerisinde gerçekleşmiştir. Bu yüzden çalışma nın bundan sonraki bölüm ünde özellikle Avrupa dışındaki ülkelerde günde me gelen yeni başkent kurma deneyim lerinin ekonomik ve siyasal nedenleri 63 Dünyada ne Türkiye’d e Başkenttik Sorunu ni belli bir çerçeve içerisine yerleştirebilmek amacıyla Endüstri Devriminin ortaya koyduğu dönüşüm e değinilecektir. B. ENDÜSTRİ DEVRİMİ SONRASINDA BAŞKENTLERİN İŞLEVİ, KONUMU ve DEĞİŞTİRİLMELERİ 1. Endüstri Devrimi Sonrasında Başkentler Toplumların ilk ortaya çıktığı dönem den bu yana mekanla politik top lum arasında bir ilişki sö z konusu olm uştur. Devlet-toplum-mekan ilişkisi ekonomik, kültürel, etik ve benzeri yapıların etkisine bağlı olarak değişm iş se de, siyasal toplum ilk ortaya çıktığı günden bu yana kendi iktidarını me kanda ortaya koymaya çalışmıştır. B u anlamda mekan türlü düzeylerde ikti dar ilişkilerinin meşrulaştırıldığı yer olarak önem kazanmıştır. S öz konusu siyasal toplum ile mekan arasındaki ilişki, çağcıl endüstri devletlerinde ekonom ik altyapının değişm esine de dayalı olarak daha bilinçli düzeye ulaşmıştır. Mekan, kapitalist devletlerin örgütlenm eye başlamasıyla yeni toplumsal iktidarların kurulmasında çok önem li araçsal etki sağlar hale gelmiştir. Ayrıca devlet ile mekan ilişkisinin görece daha önem kazandığı yerler başkentler olmuştur. Bu bağlamda başkentler devletlerin kendilerini meşrulaştırdıkları yerlerdir. Meşrulaştırma çeşitli düzeylerde ortaya çıkmak tadır: Yol ağlarının dönüştürülm esinden, binaların biçimlenmesine ve kent sel mekanın çeşitli düzeylerde kullanılmasına dek bu çeşitliliği görm ek ola naklıdır. Endüstrileşm eyle beraber Kıta Avrupası’nda başta başkentler olmak üzere önde gelen kentler kökten değişim e uğramışlardır. D eğişen ekonomik ve toplumsal yapıya bağlı olarak Avrupa’daki geleneksel kentler büyük ölçü de değişerek yeniden yapılanmıştır. Bu bağlamda yeni kentsel dizgede bazı başkentler varlıklarını koruyarak yeniden yapılanmışlar, ancak bazı ülkeler de yeni kentsel düzen başkentlerin yeniden yapılanmasıyla ortaya çıkmıştır. Toplumların ekonomik ve tarihsel iktidar yapılarının gelişim ine bağlı olarak sö z konusu yeğlem eler yapılmıştır. Toplumsal yapıda günüm üze de ğin gerçekleşen en kökten değişim lerden birisi, toplumsal ve siyasal yapıları ve buna bağlı olarak mekansal örgü tlen m eleri etkileyen Endüstri Devri 64 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu mi’dir. Endüstri Devrimi sonrası kentsel dizgeyle başkentlerin nitelik ve iş levleri de dönüşm üştür. Kapitalist üretim biçimiyle ilgisi olmayan endüstri devrimi öncesinin -erken devlet olarak da nitelendirilen- despotik, köleci, fe odal üretim biçimine dayalı devlet örgütlenm elerinin siyasal özekleri olan başkentler ile Endüstri Devrimi sonrasının kapitalist pazar üretimine dayalı kentsel dizgede başkentlerin nitelik ve işlevleri birbirinden farklı özellikler sergilem ektedir. a) Endüstri Devriminin Kentsel Dizge Üzerindeki Etkileri Feodalizmin en ileri aşamasında bile, işbölüm ü pek az gelişmiştir. Kırkent karşıtlığı, daha önceki bölüm lerde üstünde durulduğu üzere, her ülke de ve dönem de belli ölçülerde yaşanmıştır. Ancak yine de bunların hiçbirisi Endüstri Devrimi sonrasındaki gibi bir işbölüm ünü ortaya çıkartmamıştır."3 Ortaçağ boyunca Batı'da görülen, kentlerde varolan işbölümü loncalar arasında büyük ölçüde kendiliğinden gerçekleşmiştir. Buna göre, durmadan kentlere akın eden kaçak serilerin yaşadıkları kentlerde zanaatçıların kendi ayrıcalıklarını koruyabilmek için ayrı loncalar halinde birleştikleri görülm üş tür. Tarihsel gelişm eler lonca düzenine sayısız değişiklikler getirmiştir. An cak temeldeki gerçeklik, kırda senyörlerin baskısından kaçan serilerin geldiği kentlerde karşılarına -küçük çaplı sermayelerini korumak amacıyla katı ku rallarla örgütlenmiş- loncalar çıkmıştır. S ö z konusu yapı içinde kentlerde ser maye, konuttan, aletlerden ve soydan geçm e doğal bir müşteriler topluluğun dan oluşan ayni sermayedir. Bu dönem de sermaye, değişimlerin henüz do ğum aşamasında oluşu ve dolaşım eksikliğinden babadan oğula geçmiş; mes leğe bağlı, para ile ölçülem eyen bir niteliğe sahip olmuştur. Sermayenin söz konusu niteliği işbölüm ünün çok sınırlı olmasına neden olm uştur."1 İşbölüm ünün genişlem esi, endüstri ve ticaretin birbirinden ayrılması, manüfaktür üretiminin doğuşuna bağlı olarak çeşitli kentler arasında işbö lüm ünün derinleşm esiyle gerçekleşm iştir. Çeşitli kentler arasındaki işbölü münün ilk sonucu, loncalar düzeninden kurtulan üretim dallarında manülaktürün doğuşu olmuştur. Buna göre, manüfaktür üretiminin ilk gerçekleş" ’ K.Marx, F.Engels. anılan Alm an İdeolojisi, s.43-44 Üstteki kaynak, s.81-85 65 Dünyaıuı re Türkiye'de Başkentlik Soruttu tirildiği sektör olan dokumacılık ticaretin genişlem esiyle, sermaye birikimini hızlandırmış ve yeni mekansal ilişkiler yaratmıştır. Lonca düzeninin temelini oluşturan beceriye ve ustalığa fazla dayanmayan, bu nedenle lonca örgüt lenm esinin sonunu getiren manüfaktür üretimi, lonca örgütlerinin bulunma dığı kasabalarda başlamıştır. Bu kasabalar hızla gelişerek nüfusu hızla artan kentler haline dönüşm üş, kısa zamanda ülkenin en büyük kentleri haline gelmişlerdir."5 Manüfaktür, işçi ve işveren arasındaki ilişkilerde değişikliğe neden ol muş, loncalardaki kalfa ile ustalar arasındaki ataerkil ilişkilerin yerine emek çiler ile kapitalist arasındaki para ilişkileri ön plana geçmiştir. Üretimlerini artırmak için hiçbir dürtüleri bulunmayan loncalarda, ayni sermaye değişm ez kalırken, hatta bazı durumlarda azalırken, ticaret ve manüfaktürün genişle mesi, taşınır sermaye birikimini hızlandırmış, büyük burjuvaziyi yaratmıştır."6 Manüfaktür üretimi sadece iş ilişkilerinde ve ulusal sınırlar içinde so nuçlar yaratmamış, uluslararası ilişkilerden iktidar ilişkilerine ve mekansal örgütlenm eye kadar pek çok alanda o güne değin görülm eyen değişiklikle rin hızla ortaya çıkmasına neden olm uştur. Buna göre, eskiden uluslar ve devletler birbirleriyle bağlantı kurduklarında aralarında yalnızca saldırgan olmayan alışverişler yaparken, manüfaktür üretiminin gelişm esiyle birlikte uluslar arasında ticari rekabet ortaya çıkmış, koruyucu güm rükler ve yasak lar ile bu bağlamda gerçekleştirilen ticaretin siyasi anlamı belirmiştir."7 Bu süreçte ikinci dönem 17.yüzyılın ortalarında başlamış, hemen he men 18.yüzyılın sonuna değin sürm üştür. Ticaret ve denizcilik, hızla gelişen manüfaktürün tüm dünyaya etkiler yaratmasına neden olmuştur. Batılı ül kelerce söm ürgeleştirilen bölgeler, büyük tüketiciler, diğer deyişle Batılı ekonomilerin pazarları haline gelm eye başlamış, uzun süren iktidar mücade leleri ve ticaret savaşları sonucunda dünya pazarı Batılı devletlerce paylaşıl mıştır. Manüfaktür üretiminin ticaret ile denizciliğin gelişimi ile geldiği aşa mada, özellikle, limanlarda konumlanan ticaret kentleri hızla büyük burju vazinin kentleri haline gelmiştir."8 Üstteki kaynak, s.85-92 Aynı yer Aynı yer Aynı yer 66 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu Batı Avrupa’da yaşanan Endüstri Devrimi pek çok alanda kökten d ö nüşüm lere neden olmuştur. Bu devrim sadece İngiltere ile sınırlı kalmamış, diğer pek çok ülkeyi dolaylı ya da dolaysız olarak etkilemiştir. Endüstrileş me sürecine giren ülkelerin ekonom ik yapıları, buna bağlı olarak da diyalek tik bir ilişki içerisinde siyasal ve toplumsal yapılar da dönüşm üştür. Ekono mik, siyasal ve düşüngüsel yönden yaşanan dönüşüm ün önemli mekansal sonuçları da ortaya çıkmıştır. Batı Avrupa’da ortaya çıkan ticaret kapitalizminden yaklaşık iki yüzyıl sonra İngiltere ve Fransa’nın öncü lü ğü n d e egem en ekonom ik yapı endüstri kapitalizmine dönüşm üştür. Başkentlerin işlevsel ve konumsal özellikleri de ticaret kapitalizmi ve asıl olarak da endüstri kapitalizmiyle birlikte tarihte daha önce görülm em iş ölçekte değişmiştir. S ö z konusu ekonom ik ve politik çerçeveye denk düşen ekonom ik ve politik ölçek olarak ulus-devletler tarih sel gelişim sürecinde incelediğim iz diğer devlet biçimlerinin zaman süreci içinde yerini almışlardır. Bu sürecin kentsel dizgeye en önem li etkilerinden birisi, kentsel den gelerin büyük ölçüde değişmesidir. Daha önceleri D oğu’da olduğu gibi Batı’da da başkentler çoğu kez ülkenin en büyük kentleri konumundaydılar. Endüstri Devrimi'nin öncüsü konum unda olan İngiltere’de bu süreç başla madan önce ülkenin başkenti Londra, 7 5 0 bin kişilik nüfusuyla Batı dünya sının en büyük kentidir. Londra, en yakın rakibi olan Paris’in neredeyse iki katı büyüklüğündedir. Görüldüğü üzere, Endüstri Devrimi başlamadan önce Londra ile kar şılaştırılabilecek kentler, ancak diğer büyük devletlerin başkentleridir. Yani, İngiltere’nin kendi içinde, Londra’yla karşılaştırılabilecek bir kent sö z konu su değildir. Ancak Endüstri Devrimi sonrası, liman kentleri, ticaret ve imalat özekleri hızla büyümeye başlamışlar, g ö z le görülür biçimde zenginleşm işler dir. Küçük bir taşra kasabası konum unda olan Manchester, Liverpooi gibi yerler kısa zamanda manüfaktür üretiminin özekleri olarak büyük bir nüfu sa sahip olmuşlardır. Bu süreçte, daha ö n ce benzeri olmayan başkent Lond ra’nın yanı sıra, kapitalist düzenin ve manüfaktür üretiminin sonucu olarak büyük kentler ortaya çıkmaya başlamıştır."* "* E. J. Hobsbavvn, anılan Sanayi ve İm p arato rlu k , s.22-25 67 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sortimi Ekonomik tem elin dönüşm esi ve kapitalist sistem in yükselişe geçm esi kentsel dizgeyi de dönüşüm e uğratmış; tek tek kentlere ya da kentler arası birliğe dayalı kent-devletleri düzeninin çök ü şü n e yol açmıştır. Kapitalizmin daha ileri aşam asında yani ticari kapitalizmden sonraki endüstri kapitaliz miyle birlikte Avrupa’da ayakta kalan son kent devletleri de ya birleşerek ulus-devlet olmaya yönelm işler ya da varolan ulus-devletlerin egem enliğine girmişlerdir. Avrupa’da siyasal, ekonom ik ve kentsel sistem ler endüstri kapi talizm iyle birlikte birbirine benzer hale gelm eye başlamışlar, bu süreçte ulus-devlet egem en devlet biçimi haline gelm iştir.120 Avrupa’da yaşanan bu ekonom ik, siyasal ve düşü n gü sel bakımdan değişim Avrupa dışındaki dü zenlere de derin etkilerde bulunm uştur. b) Endüstri Devriminin Başkentlere Etkileri Üretim ilişkilerinin gelişm esi ve sermaye ile emek arasındaki mücade leler, başkentlerin yeni değerlere göre yeniden inşa edilen mekanlar haline gelm esine neden olm uştur. Ulusal hüküm etlerce yönlendirilen başkentlerin planlanması ve mimarisi, klasik mimari ve planlamanın ötesinde sim gesel ve işlevsel değer kazanmıştır. Bu bağlamda çağcıl başkentlerin ortaya çıkışı bü yük ölçüde ulus-devletlerin gelişm esine denk düşmektedir. Ulus-devletlerin başkentleri ulusal sınırlar içerisinde öncelikle ulusal kimliğin sim gelendiği ve diğer kentlere de örnek gösterilen mekanlar haline gelmiştir. Çağcıl başkentler değişen ekonomik ve toplumsal yapının ve yeni iktidar ilişkilerinin yansıtıldığı mekanlara dönüşm üşlerdir. Ulusal ekonom i nin ve ulusal kimliğin mekanları haline dönüşen çağcıl başkentler böylece diğer kentlerden sim gesel olarak ayrılmışlardır.12' Başkentler, sim gesel içe riklerinin yanı sıra kent olma işlevinin bir uzantısı olarak mal üretiminin ve hizm et sunum unun özeği olma özelliklerini az ya da çok sürdürmüşlerdir. Burada hizmet sunum u içerisinde, başkent olma işlevinden kaynaklanan yö ’i" Bu sü reci b u rad a ak tarılan d an farklı bir biçim de ekonom ik d ö n ü şü m ü o rdudaki d ö n ü şü m e dayalı ele alan farklı bir yaklaşım için bkz. C. Tilly, anılan Zor, S erm aye ve A vrupa D evletlerinin O luşum u 121 Law rence J. Vale, A rchitecture, P o w er an d N ational Identity (New Haven <£ London: Yale U niversity P ress, 1992) s.15; 11.W entworth E lredge (Ed) W orld Capitals: T o w ard G uided U rbanization (New York: A nchor P ress, 1975), Preface, s. vii. 68 Diiııyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu netim hizmetleri de bulunmaktadır. Tüm bunların sonucu olarak, ulus-devletlerin kıt kaynaklarının bir bölüm ü başkentlerinin niteliğini yükseltm ek için fiziksel ve mimari biçimlere yatırılmış, başkentler planlı kentler görünü müne bürünmüşlerdir.’“ Amos Rapoport, başkentlerin işlevlerini sayarken, güçlü bir özekçilik, ulusal kimlik, statü ve iktidarın sim geleştiı ilmesi, diğer kentler üzerinde ikti dar, liderlik ve denetim olgusuyla sınırlar içerisindeki topraklarda siyasal ve ekonomik karar alma süreçlerinde öncelikli olmalarını ön e çıkarmaktadır.123 Rapoport’un üstünde durduğu başkentlik işlevleri büyük ölçüde Batı Avru pa’da ortaya çıkmış olan ulus-devletlerin başkentlerine özgü nitelikler ola rak göze çarpmaktadır. Toplumların ilk ortaya çıktığı dönem den bu yana mekanla siyasal top lum arasında bir ilişki sö z konusu olm uştur. Devlet-mekan ilişkisi ekono mik, kültürel, etik ve benzeri yapıların etkisine bağlı olarak değişm işse de, siyasal toplum ilk ortaya çıktığı gü nden bu yana kendi iktidarını mekanda ortaya koymaya çalışmıştır. Bu anlamda mekan türlü düzeylerde iktidar iliş kilerinin meşrulaştırıldığı yer olarak ön em kazanmıştır. Siyasal toplum-mekan ilişkisi ulus devletlerde daha bütüncül bir düzeyde ortaya çıkmaktadır. Mekan, ulus-devletlerin örgütlenm eye başlamasıyla, yeni toplumsal iktidarla rın kurulmasında önem li bir araç haline gelmiştir. Başkentler, Batı Avrupa’da, 18. ve 19.yüzyıllarda yaşanan endüstrileş me süreci sonrasında değişen toplum sal yapının yansıması olarak kökten imar etkinliklerine konu olmuştur. Siyasal toplum-mekan ilişkisinin görece daha önem kazandığı yerler haline gelen başkentler, iktidarın kendisini meş rulaştırdığı ve sağlamlaştırdıkları kentler olmuşlardır. Mekanın kullanımı ve örgütlenm esi ise, dış ve iç etki olarak tanımlana bilecek devletlerarası ve toplumsal sınıfiararası ilişkilerden bağımsız değil dir. S ö z konusu imar etkinliklerinin türlü düzeylerde nedenleri ve sonuçları vardır. Başkentler bir yandan emek ve sermaye arasında iktidar m ücadelele rinin yaşandığı, diğer yandan da ulus-devlet kimliğinin oluştuğu ve bu kim- H. W. E lredge, am lan W orld Capitals..., s.vii. m R ap o p o rt'tan ak taran C had F. Em m et, am lan "The Capital Cities...", s.233 69 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Şorttun ligin sim geselleştirilerek ülkenin diğer yerlerine örnek gösterildiği mekanlar haline dönüşm üştür. Avrupa’nın ulus-devletleri, serm aye birikimin geldiği aşamada, yeni ekonom ik ve toplumsal yapıyı düzenlem ek üzere başkentlerinden başlaya rak kentsel dizgelerini yeniden yapılandırmalardır. 1850-1880 yılları, Avru pa’nın önde gelen başkentlerinde kökten dönüşüm lerin gerçekleştiği yıllar dır. Bu dönem de geleneksel toplumsal ve ekonom ik yapının ürünü eski yer leşim yerleri büyük ölçüde ortadan kalkmış; başkentler yeni değerlere ve ekonom ik yapılanmaya göre yeniden imar edilmiştir. Büyük kentler ve deği şen toplum sal ve ekonom ik ilişkiler bağlam ında yeniden imar edilen baş kentler, Endüstri Çağı’nın en çarpıcı görüngülerinden birisidir.121 Kentte varolan düzenin ve ekonom ik yapılanmanın sermayenin gerek sinimlerine göre kökten dönüştürülm e süreci, Avrupa’da bugünkü çağdaş kentlerin altyapısını hazırlamıştır. 19.yüzyılın ortalarından itibaren kentsel mekanın dönüşüm ü hızlanmıştır. Bu süreçte başkentler öncü rol oynamış, diğer kentlerin yeniden imarında bir model oluşturmuşlardır. Kıta Avrupası’nda Paris’in yeniden yapılanması süreciyle ortaya çıkan başkentlerin dö nüşüm ü süreci Avrupa’nın diğer başkentlerini de etkilemiş, benzer gelişm e ler oralarda da görülm üştür. Belirli bir toplumsal tem ele dayalı olarak orta ya çıkan bu gelişm eler daha sonraki süreçte Avrupa dışındaki başkentlerin imarına da örnek oluşturmuştur. c) Avrupa’nın Önde Gelen Başkentleri B aşkentlere ilişkin çalışm alarda genel eğilim lerden birisi tipolojiler yardımıyla başkentleri açıklamaktır. Böyle bir çabaya girişenlerden birisi ola rak Lawrence J. Vale, çağdaş başkentleri ü ç tipe ayırarak incelemiştir. Bunlardan ilk iki tipe girenler, evrimlerini kendi içsel dinamikleriyle gerçekleştirmiş olan başkentlerdir. Bu tipteki başkentler uzun bir kentsel ta rihe sahiptirler. İlk iki tipin birinci grubunda yer alan başkentler, başkentlik niteliklerini kesintisiz biçimde sürdürmüşlerdir. Bu başkentler her dönem de ülkenin önde gelen yönetim özeği olmuşlardır. Londra, Paris, Viyana gibi 1:1 T h o m as Hall. P la n n in g E u ro p e ’s C a p ital C ities (L ondon: E & FN S pon, 1999), s.363. 70 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sonum başkentler bu grupta yer almaktadır. İkinci gruptaysa gelişmelerini kendi iç sel dinam iklerine göre gerçekleştirm iş ancak başkentlik niteliği kesintili olan başkentler yer almaktadırlar. Bunlar tarihin belirli bir dönem inde baş kent olan ancak bu niteliğini bir dönem kaybedip yakın zamanda bu işlevini yeniden kazanan Roma, Moskova ve Atina gibi kentlerdir. İlk iki tipten belir gin bir biçimde ayrılan son grupta ise, daha önce başkentlik işlevine sahip olmayan ancak siyasal bir kararla devletin yeni yönetsel özeği olarak kabul edilip, bu karar sonucu yeni bir başkent olarak imar edilen kentler yer al maktadır.125 Avrupa’daki başkentlerin gelişimi büyük ölçüde ilk iki tipe girmekte dir. Bunlar, evrimsel süreçte gelişm iş olanlar ile bir süre başkent olup bu özelliğini kaybedip tekrar kazananlardır. Üçüncü tip başkentlere Kıta Avrupası dışında rastlanmaktadır. Burada öncelikle Kıta Avrupası’nın önde gelen başkent tipi örneklerine kısaca değinilm eye çalışılacaktır. Bugün Avrupa’nın önde gelen başkentleri olan Viyana, Paris, Londra gibi büyük kentlerin tarihsel özeği Roma İmparatorluğu dönem ine değin uzanmaktadır. Roma İmparatorluğu dönem inde Viyana ve Londra küçük bir garnizon kenti görünüm ündeyken Paris de nüfusu ıııütevazi boyutlarda bir kenttir. Batı Roma’nın yıkılmasından sonra Ortaçağın Karanlık Döneminde pek çok Roma kenti gibi Viyana, kent olma işlevini yitirirken diğerlerinin durumu da çok farklı değildir. Viyana’nın piskoposluk kenti olmayışının bu durumun ortaya çıkmasında etkisi olm uştur. Diğer Roma kentlerinin birço ğu küçükseler de piskoposluk özeği olmaları sayesinde kent özeği olarak ka labilmeyi başarabilmişlerdir.'26 M.S.lO.ve 1 l.yiizyıllarla birlikte Viyana ve diğer eski Roma kentlerinin pek çoğu yeniden canlanarak hızla büyük bir kent özeği haline gelmiştir. Vi yana 1200 yılında Roma dönem indekinden 4 kat daha büyük bir alanda ve etrafı surlarla çevrili olarak karşımıza çıkmaktadır. 13.yüzyılın sonuna doğ ru kent Habsburg hanedanının yönetim özeğin e dönüşm üştür.127 va L. J. Vale, anılan A rchitecture, P ow er and N ational Identity, s. 16-43 l2'’ T. Mall, anılan P lanning E u ro p e ’s Capital Cities, s. 168 m Ü stteki kaynak, s.169 71 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorunu Avrupa’da büyük başkent olgusunun ortaya çıkışı ve bu kentlerin bü yük imar hareketlerine konu olmaları 19.yüzyılın başlarından itibaren ger çekleşm iştir. Başta Paris olmak ü zere Avrupa’nın önde gelen başkentleri önemli dönüşüm ler geçirmişlerdir. 1848’de Fransa’da İkinci M onarşi’yle iktidara gelen III. Napolyon Pa ris’i büyük bir emperyal başkente dönüştürm eyi amaçlamıştır. Bu amacını gerçekleştirmek için Paris valisi, aynı zamanda belediye başkanı olan Baron Haussm ann’a geniş yetkiler tanımıştır. Baron Haussmann ortaya koyduğu modelle Paris kentinde kökten değişiklikler gerçekleştirebilmiştir. Dönem i nin sınıfsal çelişkilerine dayalı olarak ortaya çıkan model doğrultusunda kent özeğin e geniş cadde ve bulvarların yapılması hedeflenmiştir. İmparator luk başkenti Paris’in imarının gerçekleştirilebilm esi amacıyla tanınan yetki ler, Baron Haussmann tarafından binlerce evi, büyük mahalleleri istimlak et me, on binlerce kişiyi yerlerinden uzaklaştırma yönünde kullanılmıştır. B öylece kentte varolan trafik yoğunluğunun azaltılacağı ve kent ö z e ğinde açılacak eğlence mekanlarıyla ortak kamusal alanların çoğalacağı be lirtilmiştir. Kent özeğinde bulunan yoksulluk yuvalarının tem izlenmesi yo luyla da estetik olarak kentin daha iyi görüneceği ileri sürülm üştür. Kente nefes aldırma şeklinde özetlen en bu imar yöntem iyle kentte yaşayan herke se yarar sağlandığı biçiminde bir sav ortaya atılmıştır. İleri sürülen bu savlar inandırıcı görünse de sonuçları itibariyle tüm kesimlere yarar getirmemiş, sö z konusu imar yöntem iyle egem en sınıflar, düşüngüsel, ekonom ik ve siya sal düzeyde toplumsal çelişkilere kendi çıkarları lehine müdahalede bulunabilmişlerdir. Ancak burada unutulmaması gereken unsurlardan birisi, büyük çaplı imar hareketlerinde em eğe gerek sin im duyulm ası ve bu bağlamda önemli istihdam alanlarının yaratılmış olmasının sö z konusu imar hareketle rine tepkiyi yumuşatıcı etki yapmasıdır. Görüldüğü üzere, Haussmann tarafından kentin imarında yeni teknik ler uygulanarak bir model ortaya konm uş, bu modelle, Paris kentinin top lumsal coğrafyası kökten değiştiıilebilm iştir. H aussm ann’ın kent özeğin e görkemli ve'anıtsal bulvarlar açma girişimi sonucunda kent özeğinde yoksul ve emekçi kesimlerin barındığı alanlarda yapılan kamulaştırmalarla önemli oranda kentsel toprağa el konabilm iştir. B öylece, kent ö zeğ in d e oturan emekçi ve yoksul kesimlerin mahalleleri ortadan kalkmış, oturma yerlerin 72 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Somun den edilen emekçi kesim kent dışına sürülm üştür. Buna ek olarak, endüstri yel etkinliklerin kent dışına çıkarılmasıyla emekçi kesimlerin kent özeğiyle olan fiziksel ilişkisi büyük ölçüde kesilmiştir. Bulvarlar çevresinde belediye de kalan topraklar, orta ve üst sınıflara yönelik lüks apartmanların inşasın da kullanılmıştır. Toplumsal olarak, bulvarlar çevresine yapılacak yeni apart manlarda oturacak ve meydanlardaki cafelerde eğlen ecek insanların kent özeğine burjuva yaşam biçimini getirm esi hedeflenmiştir. Bu kesimlerin si yasal düzeyde Napolyon düzenini desteklem esi um ulm uştur.128 Büyük imar hareketlerine girişm enin nedenlerinde farklılaşmalar söz konusu olsa da toplumsal sonuçlar hem en her yerde birbirine yakın olm uş tur. Herkesin yararına olduğu ileri sürülen bu yeniden imar süreci yoksul kesimleri evsiz bırakıp yer değiştirm eye zorlarken varlıklı kesimlerin hem daha varlıklı hale gelm esini sağlamakta, hem de kentsel iktidarlarını güç lendirm ededir. Eşitlikçi olmayan ekonom ik yapıdan türeyen kötü toplumsal koşulların sonucu ortaya çıkan yoksul mahalleleri kent özeğinden kaldırılıp bir başka yere nakledilmektedir.129 Büyük imar projelerine girişen kesim le rin övünerek belirttikleri, yoksul mahallelerinin ortadan kalktığı savı bu açı dan gerçeği yansıtmamaktadır. Büyük imar projelerinin gerçekleştirilm esi yoksulluğu ortaya çıkaran ekonom ik düzeni ortadan kaldırmamakta, aksine bu düzeni mekanda özekselleştirilerek belirli kesimlerin iktidarını sağlam laştırmaktadır. Anglo-Saxon ülkelerinde yaşanan kentleşm e deneyim inden farklı geliş melerin Kıta Avrupası’nda görülm esinde Haussmann’ın gerçekleştirdiği akçal düzenlem elerin etkisi olm uştur. Bahçe-kent modelini benim seyen ülke lerde gerçekleşen banliyöleşm eyle küçük ölçekli yeni kentler kurulurken, Fransa’da dönem in toplumsal ve ekonom ik ilişkileri kent özeğinin yeniden imarını gerekli kılmıştır. S ö z konusu süreçte devlet tarafından kurulmuş kent bankaları önem li rol oynamış; küçük ve orta ölçekli yatırımcılardan toplanan paralarla kent özeklerinin yeniden imarı gerçekleştirilm iştir.130 118 R. Fishm an, B o u rgeois Utopias: T h e Rise an d Fall of S u b u rb ia (New York: Basic, 1987.), s. 111-113 l2!' F. Engels, K o nut S o ru n u (Qev.Gune? O zdural) (Ankara: Sol, 1992). $.74 110 R. Fishm an, am lan B ourgeois Utopias. .. s .114 73 Dünyada ve Türkiye’de Başkentlik Sorunu Paris’te III. Napolyon dönem inde Baron Haussmann’la başlayan kent lerin büyük bulvarlar ve caddeler yoluyla yeniden yapılanması akımı, Avru pa’nın diğer başkentleri ve önde gelen kentlerinde uygulama alanı bulm uş tur. Lyon ve Marsilya başta olmak üzere Avrupa’nın pek çok önde gelen kentinde Haussmann adıyla ö zd eşleşen uygulamalar yaşama geçirilmiştir. Londra, Manchester, Liverpool gibi kentlerde gerçekleştirilen imar projele riyle benzer toplum sal sonuçlar ortaya çıkmıştır. Ayrıca, Haussm ann tipi k en tleşm e B erlin ve V iyana’da e şitlik çi olm ayan etk iler ya ra tm ıştır.13' 1860’ların sonunda Viyana’da R ingstrasse’de hüküm et desteğiyle burjuvazi nin kullanımı için lüks apartmanlar inşa edilmiştir.'32 Başkentte konumlanan siyasal iktidar kendisini türlü yollarla ifade et mişlerdir. Siyasal iktidarlar kendi iktidarlarını özellikle d ü şüngüsel yakla şımlarına uygun mimari ve kent düzenlem e araçlarıyla mekana yansıtmışlar dır. Bu bağlamda siyasal iktidar anıtsal kamu binaları ve kent ekonom isini düzenledikleri kent planıyla başkente damgalarını vurmaktadırlar.'“ Bu açıdan siyasal düzenler fiziksel çevreyi sim gesel düzeyde etkili bi çimde kullanmıştır. Tarih boyunca mimari ve kentsel tasarım politik iktidara hizm et etmiş; mekanın kullanımı ve sim gesel anlamı politik iktidarların ken dilerini ya doğrudan ya da dolaylı olarak yeniden üretm elerine katkıda bu lunmuştur. 20.yüzyılda yeni bağımsızlığa kavuşan ülkelerde siyasal iktidarlar mi mari ve planlamayı sadece hüküm et binalarını düzenli bir biçimde inşa et menin ötesinde yeni kurulan düzenin iktidarını sağlamlaştırmanın bir yönte mi olarak görmüşlerdir. Bu açıdan, yeni kurulan devlette yeni ulusal birlik ve kimlik kurma çabasıyla sö z konusu iktidarlar planlama ve mimariyi etkili bir araç olarak kullanmaya çalışmışlardır.135 Bu açıdan Endüstri devrimi son rası gelişen şehirciliğe yakından bakılmalıdır. “ 03 “ “ Engels, anılan K o n u t S o ru n u , s.21 R. Kishman, anılan B ourgeois U topias..., s .l 15 J. G ottm ann, anılan "The h'orm er Capitals", s.542 L. J. Vale, anılan A rchitecture, P ow er a n d N ational Identity, s.3 Üstteki kaynak, s. 10 74 Dünyada te Türkiye'de Başkentlik Somun d) Endüstri Devrimi Sonrası Şehircilik D eğişen toplumsal iktidar ilişkileri Avrupa başkentlerinde kökten de ğişikliklerin yapılmasına neden olmuş, bu bağlamda mekan yeni anlamlar ve işlevler kazanmıştır. Kent planlama, şehircilik ve mimarlık devletin mekana müdahalelerinin en önemli araçları haline gelmiştir. 19.yüzyılda endüstrileş miş Batılı ülkelerin başkentlerinde görülen imar hareketlerinin ortaya çıkar dığı ilkeler ve düşünceler 20.yüzyılda kurulan yeni devletlerin başkentleri nin imarında ya da bunların yeniden kurulmasında etkili olmuşlardır. 19.yüzyılda varolan kentlerin yeni düzene göre yeniden yapılandırıl masına tanık olunurken, 20.yüzyılda yeni toplumsal ve ekonom ik ilişkilerin üretilmesi bağlamında yeni kentlerin ve başkentlerin imarı yönündeki çaba lar ortaya çıkmıştır. S ö z konusu imar etkinliklerinde genellikle yabancı mi mar ve planlamacılar çalıştırılmıştır. Bu etkinliklerde yer alanlar o ülke va tandaşı olsalar bile büyük ölçüde Batılı devletlerin kentlerindeki sorunları çözm e ereğiyle ortaya çıkan şehircilik akımlarından etkilenmişlerdir. Bu açı dan 19.yüzyılda Batıda gelişen kent planlama ve şehircilik yöntem ve uygu lamaları gelişm ekte olan ülkelerin yeni başkentlerinin imarında türlü düzey lerde etkide bulunmuştur. İdeal bir başkent oluşturma girişimleri düşünsel kökenlerini büyük ö l çüde 19.yüzyılın ortalarında kent ütopyacılarının ortaya attıkları düşünce lerden almıştır. 20.yüzyılm başındaki kentlere ilişkin düşünce ve uygulama lar yeni kentlerin hangi ilkelere ve ülkülere göre kurulması gerektiğini orta ya koymaktadır. Buna göre 20.yüzyılda kurulmuş başkentler de sö z konusu ideal kent tasarımlarından etkilenmişlerdir. 19.yüzyıl Batı toplumlarında ya şayan düşünürler ortaya attıkları almaşıklar içinde yaşadıkları çelişkileri aş ma yönünde kent ütopyaları düşlemişlerdir. Batılı toplumlarda yaşanan top lumsal çelişkilerin büyük ölçüde belirleyici olduğu kentsel ütopyalar daha sonra 20.yüzyılda kurulan pek çok yeni kentin biçimlenmesine etkide bulun muştur. Buna göre kentler, estetik olarak sağlık kurallarına uygun, halkın kullanımına açık ve bu anlamda kamusal alanlara geniş yer ayrılan mekan lar olarak düşünülmüştür.™ Bkz. Tayfun Çınar, "B ahçekent M odelinin D üşünsel K ökenleri ve K entbilim e Katkı ları" AÜ S B F Dergisi (C.55, N o:l, 2000). s. 28-50 75 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sommı Bu yüzden, Ankara, Canberra, Brasilia, Islamabad gibi başkentlerin kuruluşunda 19.yüzyılın çelişkilerinde düşünsel kökenlerini bulan 20.yüzyılın başlarındaki şehircilik akımlarının ortaya koyduğu ilkelerden farklı dü zeylerde etkilenilmiştir. S ö z konusu başkentlerin planları sö z konusu bu il kelere göre biçimlenmiş; ancak bunların uygulanm ası, uygulamaya konan toplumdaki çelişkiler bağlamında olm uştur. Planların hangi toplumsal or tamda yaşama geçtiği ilerleyen bölüm lerde konusunu oluşturan ülke örnek leri bağlamında incelenm ek üzere şimdilik bir kenara bırakılarak bu bölüm de çağdaş şehirciliğin doğuşu ve yöntem sel sorunları üzerinde kısaca dur mak gerekli görünmektedir. Farklı dillerde kent planlama, şehircilik ve benzeri sözcükler antik d ö nemlerden günüm üze değin kullanılmaktaysa da sö z konusu terimler asıl olarak 19.yüzyılın ikinci yarısından itibaren bugünküne yakın anlamını ka zanmışlardır. Endüstri Devrimi sonrasında Batıdaki kentlerin yeni toplumsal düzen doğrultusunda yeniden imarını gerçekleştirm ek için bu terimler kul lanılmaya ve içleri doldurulmaya başlanmıştır.'" 19.yüzyılda İngiltere ve diğer endüstrileşm ekte olan ülkelerde ortaya çıkan olum suz toplumsal sonuçlar yeni düşünsel arayışları beraberinde ge tirmiştir. Buna göre, değişen ekonom ik, toplumsal ve d üşüngüsel yapı bağ lamında mekana ilişkin yeni görüşler ortaya atılmıştır. Kent ütopyacıları ola rak adlandırılan düşünürlerce yeni toplum , yeni mekan arayışları doğrultu sundan farklı şehircilik modelleri ortaya konmuştur. Almaşık toplum ve me kan arayışı, kent ütopyacıları ile sınırlı kalmamış, toplumun diğer kesim le rince bu sürece katılım sö z konusu olm uştur. ‘Yeni bir yaşam biçimi’nin ha yata geçirilerek yeni bir toplum idealinin ortaya konması açısından ‘kenti değiştir yaşamı değiştirirsin’ savı ortaya atılmıştır. Mekansal belirlenimciliğin en özlü ifadesi olan bu sav, daha sonra, 20.yüzyılın başlarında şehircilik, kent planlama ve mimari alanlarında tartışma ve uygulama alanı bulmuştur. 137 F rançoise Choay, T h e M odem City. P la n n in g th e 19® C entury (New York: George B raziller, 1969), s.7. 76 Diiııyada re Türkiye'de Başkentlik Sonııııı (a) Çevresel Belirlenimcilik (Determinizm) Genel olarak düşüncelerin kendiliğinden belirmeyip tem ellerinde so mut gerçekliklerin bulunduğu genel kabul görmektedir. Marx’m deyişiyle düşünürler, yerden mantar gibi bitm em ekte, çağlarının ve toplum larının ürünü olmaktadırlar.'“ Bu açıdan düşünce akımları belirli bir zaman ve me kan içindeki sosyo-ekonom ik ve siyasal koşullardan etkilenmektedirler. Kısa cası, düşüngiisel ve eleştirel yaklaşımlar, hiçbir zaman toplumsal oluşumlar dan ayrı olmamış, önem li ölçüde bu oluşumları yansıtmışlardır.13’ 20.yüzyılda pek çok ülkede eski düzenlerin yerine yeni iktidarların ve bu bağlamda yeni yönetim anlayışlarının geçerlilik kazanmasıyla gündem e gelen ‘yeni bir yaşam biçimi’ arayışı 20.yüzyılın başında yeni bir düşünce de ğildir. 19.yüzyılın sosyo- ekonom ik koşullan ve toplumsal çelişkileri, 20.yüzyılda bazı ülkelerde gerçekleşen siyasal iktidar değişikliklerinin ve devrimlerin ardından gündem e gelen yeni bir toplum ve mekan arayışlarının düşün sel altyapısını hazırlamıştır. Daha önce üzerinde durulduğu ü zere Batıda Endüstri Devrimiyle ya şanan toplumsal ve ekonom ik gelişm elerin mekansal örgütlenm esi ifadesini endüstri kentleriyle bulmuştur. Endüstri kentlerinde bir süre sonra tüm top lumsa! kesimler için geçerli duruma gelm iş olum suz koşulların sonucu orta ya çıkan düşünsel tepkiler arasında yeni toplum ve kent ütopyaları arayışı da bulunmaktadır. S ö z konusu kent ütopyalarında ve düşlenen yeni toplum m odellerinde o dönem de yaşanan toplum sal çelişkileri aşmaya ve bu bağ lamda almaşık kentler oluşturulm aya yönelik yöntem sel ve kuramsal giri şimler sö z konusu olm uştur. Dönemin yeni kentler kurulmasına yönelik dü şünce ve girişimlerinde yöntem sel olarak çevresel beliılenimciliğe(determinizm) başvurulmuştur. 19.yüzyıl başlarına değin, toplum sorunları üzerine düşünen kuramcılarca toplum ile mekan arasında özel bir ayrım yapılıp öncelik sonralık iliş kisi kurulmamıştır. Toplumbilimin kurucuları sayılan Marx, Weber, Dürkhe im gibi kuramcılar da böyle bir ayrım yapmamışlar, asıl öncelikli sorunlar olarak toplumsal sorunları ele almışlardır. Bu kuramcılara göre mekansal ,M A ktaran M. A. A ğaogulları, anılan ...Siyaset Felsefesi, s.vı. m Aynı yer. 77 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonınıı sorunlar toplumsal krizin mekanda görünen basit yansımalarıdır. Toplumsal düzeltim lerin gerçekleştirilm esiyle sö z konusu mekansal sorunlar kendili ğinden ortadan kalkacaktır. Bu açıdan mekansal sorunlarla ayrıca uğraşma ya gerek yoktur. E ngels’in şehirciliğin temel sorunlarından olan bir konuyu ele aldığı ‘Konut Sorunu’ adlı kitabında, konut sorununu ortadan kaldırmanın tek yo lunun işçilerin yönetici sınıflarca söm ürülm esinin ortadan kaldırılması oldu ğunu ileri sürmüştür. Buna göre, konut sorununun çözülm esi toplumsal so runları eşzam anlı olarak ortadan kaldırmayacak, kapitalist üretim biçimine dayalı olarak ortaya çıkan toplum sal sorunların çözülm esiyle konut sorunu nu çözm ek olanaklı hale gelecek tir.14'1 G örüldüğü üzere dönem in yaklaşı mında toplumsal belirlenimciliğin(determinizm) açıklayıcı önceliğinin oldu ğu anlaşılmaktadır. 19.yüzyılda Batı’nın endüstri kentlerindeki toplumsal koşullar ve bun lara yönelik eleştirel bakış açısı, bilgi üretimi ve düzeltim girişimleri toplum sal koşullardan büyük ölçüde bağım sız olmadığından, kentbilim disiplininin ortaya çıkış koşullarını ve varsayımsal çerçevesini hazırlamıştır.'4' Böylece, endüstri toplumlarının yeni kentlere ve yaşam biçimine gereksinim duyduğu söz konusu eleştirel yaklaşımlarla ortaya konulmuş; yazında, çevresel belir lenimcilik (determinizm) olarak bilinen yöntem sel yaklaşımın kentbilim ve planlama açısından kuramsal temelleri atılmıştır. Pek çok kent planlama şem ası, çevrenin insan davranışları ve düzeni ne etkisi olabileceği varsayımına dayalı olarak türetilm iştir. Bu varsayım doğrultusunda mimarinin ve kent planlamanın ideal toplumsal düzeni yarat mada etkili araçlar olacağı düşünülm üştür. S ö z konusu yaklaşıma dayalı olarak kentlerin yeniden düzenlenebileceği hatta yeni ilkeler doğrultusunda yeni kentler kurulabileceği ileri sürülm üştür. Çevresel belirlenimcilik anlayı şına dayalı olarak hüküm et denetim i altında planlı kentsel yapıların üretile bileceği düşünülm üş, "bırakınız yapsınlar" ekonomik ve toplumsal felsefesi- A ktaran A natole Kopp, Town an d R evolution (New York: G eorge Braziller, 1970), s.33; F. Engels, anılan K o n u t S o ru n u , s.74-77 F. Choay, anılan T he M odem City.,., s.10 78 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorıtıııt nin ötesinde müdahaleci ve düzenleyici hüküm et politikaları ile planlı kent anlayışına geçilm esi hedeflenm iştir.”2 K uşkusuz çevresel belirlenim ciliğin düşünsel tem elini ortaya koyan düşünürler bulunmaktadır. Marx, Engels, Weber ve Dürkheim gibi toplum bilimciler sorunları ele alırken yön tem sel olarak toplum sal belirlenimciliği(determ inizınle) kullanıyorlarsa da ö zellik le lıayalci(ütopik) sosyalistler olarak adlandırılan düşünürler, bazı diizeltim ci liberaller ve anarşist düşü nürler çevresel belirlenimciliğin felsefi tem elini oluşturmuşlardır.143 19. yüzyılın erken dönem planlamacı, mimar ve kent ütopyacıları yön temsel olarak sö z konusu çevresel belirlenimcilikten etkilenmişlerdir. Çevre sel belirlenimciliğin temel varsayımı, kentlerdeki fiziksel çevrenin iyileştiril mesinin toplumsal ve ekonom ik yapıları iyileştireceğidir. Yani fiziksel çevre nin düzeltilınesiyle toplumsal gelişm enin sağlanabileceği yeni bir toplumun kurulabileceği düşünülm ektedir. Bu görüş, mimari ve kent planlaması yo luyla kentsel düzeltim lerin yapılabileceği d ü şü n cesin e dayanmakta, yeni kentsel toplum ve düzenin kurulabileceğini ileri sürmektedir. S ö z konusu kent planlama ve çağdaş şehircilik akımları arasında Bahçekent, Park Hare keti gibi akımlar yer almaktadır. Pek çok düzeltimci mimar ve planlamacının kentsel fiziksel çevrenin değiştirilm esiyle, toplumun değer, davranış ve tu tumlarının değişeceği kanısı 20.yüzyılın başlarından üçüncü çeyreğine ka dar gücünü büyük ölçü d e korumuştur.“ 4 Burada bir noktayı aydınlatm akta yarar bulunm aktadır. Batı Avru pa’nın endüstri devrimi sonrası yaşadığı gelişm e çizgisi yeni mekanların ya ratılmasına gereksinim doğurm uştur. Bu bağlamda, özellik le 20.yüzyılın başları mimari ve kent planlama alanında yeni arayışların da doğduğu d ö nem olmuştur. Bu açıdan 1920’li yıllarda Le Corbusier, Gropius, Mies Van der Rohe gibi öncü mimar ve kent plancılar "yeni mimari akım" çerçevesin de akademik düzeyde konumlanmış, tutucu mimari anlayışa eleştirel bir ko num geliştirmişlerdir. Kısacası, Batı Avrupa’da ortaya çıkan mimar ve plan K atherina Kia T eh ranian, M odernity, S pace a n d Pow er: T he A m erican City in Disco u rse and P ractice (New Jersey: H am pton P ress, 1995). s.54. R ichard Peet, M odern G eographical T h o u g h t (Oxford: Blackwell, 1998), s.81 111 K. K. T ehranian, anilan M odernity, S pace an d P o w er.... s.52. 79 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu lamacılar eski dünyanın kentlerinin, yeni gelişm eler ve toplumsal gereksi nimler doğrultusunda değişimini istemişler, bu yönde m ücadele etmişlerdir. Fransa’da "The Esprit Nouveau", H ollanda’da "Stijl" grubu, Almanya’da "Bauhaus" gibi mimari akımların her biri, geçm işi reddederek kendilerini ye ni düşü ncelerle içinde doğdukları endüstri toplum unun gereksinim lerini karşılamak üzere kendilerini konumlandırılırlardır."'’ Bu açıdan, 20.yüzyılın başında, mimarlar ve kent plancılar tarafından düşlenen yeni kent, yeni toplumsal ilişkilere dayalı ortaya çıkan yarının ger çek kentleri olarak değil, o günün endüstriyel gereksinim lerine göre akılcı ilkeler doğrultusunda uyarlanmış kentler olarak karşımıza çıkmaktadır. Le Corbusier’in Paris için hazırladığı kent planlarıyla (Voisin Plan ve Radiant City) diğer kentler için tasarladığı planların önemli varsayımlarından birisi eski kentlerin, çağdaş yaşamın gereksinim lerini karşılamadığı ve bu duru mun ancak dönem in teknik araçlarıyla düzeltilebilir olduğudur.lln Mekansal değişiklikler yoluyla yeni bir toplum kurma ülküsü salt sö z konusu mimari ve kent planlama akımlarının ilgi alanı olmamış, başta sosyalizm olmak üze re, devrimle erki ele geçirmeyi erekleyen düşüngüsel yaklaşımları da ilgilen dirmiştir. Bu açıdan kendi siyasal ülküsüne uygun yeni bir insan tipi yarat ma peşindeki sosyalist, faşist ve benzeri yeni iktidar kurma arayışındaki siya sal modeller, mekanı kendi amaçları doğrultusunda araçsal düzeyde kulla nabilmek için mimarlık, kent planlama ve çağdaş şehircilik akımlarıyla ya kından ilgilenmişlerdir. (b) Siyasal Yapı, Devrim ve Kent Planlama Her iktidarın kendi gücünü artıracak ve kendisini yeniden üretecek düşüngüsel araçları mekana yansıtma ereği bulunmaktadır. Tarihin her d ö neminde siyasal iktidarların mekanla ilişkileri inceleme konusu haline getiri lebilirse de, iktidarla mekan arasındaki ilişkileri, asıl olarak, iktidar yapısının kökten biçimde değiştiği dönem lerde ele almak daha çarpıcı saptamaların A. Kopp, anıları Tow n an d R evolution, s.5 Ü stteki kaynak, s.4-5,69-70; Le C orbusier, Bir M im arlığa D oğru (Çev.Serpil Merzi) (İstanbul: YKY, 1999); Le C orbusier, T he City of To-M orrow an d Its P lanning. (New York: Dover, 1987) 80 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sornnn ortaya konmasına olanak verebilir. Devrimci süreçlerle iktidarı ele geçirenle rin mekanı nasıl kullandıklarının, iktidarlarını yeniden üretmek için hangi düzeneklerinden yararlandıklarının araştırılması, aynı zamanda yeni iktidar bloğunun yapısal çözüm lem esinde de önem li veriler sağlamaktadır. Bu açı dan önem li örneklerden birisi Ekim Devrimi sonrasında SSC B ’de yaşanan kent planlama ve mimar' k deneyimidir. Ekim Devrimi’nden sonra, SSC B ’de, Batı Avrupa’dakinden farklı geliş me süreci yaşanmıştır. Batı Avrupa’da ortaya çıkan endüstriyel toplum, mi marlık, planlama ve kent alanındaki yeni düşüncelerin ortaya çıkmasına uy gun koşulları sağlarken, yeni kentler, endüstriyel toplumun gereksinimleri ne u ygu n olarak d iişlen ip p lanlanm ıştır. Ekim Devrim i son rası Petersb u ıg ’un yerine başkent kabul edilen M oskova’da ise durum daha farklı bir içeriğe bürünmüştür. Burada, kent planlama ve mimari, o dönem in varolan toplum unun gereksinimlerini karşılama ereğinin ötesinde yeni bir toplu mun ve geleceğin kentlerin imarı ülküsünün gerçekleşm esinde önem li araç lar olarak görülm üştür."7 Batı Avrupa’da çağdaş akımların dayandığı endüstriyel toplum sö z ko nusuyken bu durum Sovyetleıde henüz bir gerçeklik değildir. Bir başka de yişle, Batıdaki anlamıyla çağdaş şehirciliğin dayandığı toplumsal temel he nüz burada bulunmamaktadır. Bu tem elin oluşturulm ası için Batı’da gelişti rilen araç ve modellerden yararlanılmıştır. Bu açıdan, 1925-1932 yılları, çağ cıl kent planlama ve mimarinin yeni ilkeler ışığında, yeni bir toplum yarat mak ülküsü doğrultusunda yoğun biçimde araçsal olarak kullanıldığı bir dö nem olm uştur."8 Böylece, Sovyetlerde, Devrimin siyasal ve ekonomik içeriği mekana yansıtılmaya çalışılırken Batı Avrupa’daki gibi modern mimari ve kent planlama akımlarının temel felsefesi olan işlevselci planlama anlayışı doğrultusunda sadece teknik gerçek liğe ve gereksinim lere dayanılmamış, daha farklı bir kuramsal çerçeve kullanılmaya çalışılmıştır."” 1925-1932 yılları arasında Sovyetlerde yeni bir tipte mimar ve planla macılar ortaya çıkmıştır. Pek çok ülkedekinden farklı amaç ve ereklere sam A. Kopp, anılan Tovvn and R evolution, s.70 "* Üstteki kaynak, s.69 "■ Üstteki kaynak, s.70-71 81 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sortimi hip Sovyet mimar ve plancıları dönem in özgül koşulları içerisinde o döne min toplum unun d ön üştürülm esinde ve yeni bir toplumun kurulmasında önem li bir rol üstlenmişlerdir. S ö z konusu girişim, Batıda olduğu gibi, tek nik ve endüstriyel bir tem ele dayanmamasına karşın, toplumsal değişim iste ği ile bütünleşmiştir. Sovyet mimar ve plancılar yeni toplumun kurulmasın da "çağdaş demiurgos"lar haline dönüşm üşlerdir.15" Devrim sonrası siyasi iktidarı ele geçirenler, sosyalist bir toplumu kur ma doğrultusunda yeni bir toplum yaratma ülkülerini yaşama geçirm e ere ğiyle yeni mekansal politikalar üretm eye çalışmışlardır. Buna göre, yeni bir toplum un kurulm asında ö zellik le toprak iyeliğine ilişkin kökten kararlar alınmış; özel iyelikle rant bu yolla ortadan kaldırılmıştır. Böylece, kent plan lamanın yaşama geçirilm esi için nesnel koşullar yaratılmıştır. SSC B ’de dev rim sonrası gerçekleştirilen anayasal değişikliklere ek olarak kırsal alanların dışında kentsel topraklarda özel iyeliğe de izin verilmemiş olması. Batı ülke lerinde yaşanan arsa spekülasyonunun tem elini ortadan kaldırmıştır.131 Özel iyelik yoluyla kişisel çıkarların en çoklaştırılmasının ön ü n e geçil mesi ve çoğunluğun yararını amaçlayan kent planlama yöntem ve uygulama larının önünün açılmasıyla, dönem in özgü l koşulları içerisinde kent planla ma ve şehircilik disiplinleri akılcı d ü zeyd e kentleri denetleyebilm enin bir aracı haline gelmiştir. Bu çerçevede, mimarlar ve planlamacılar, yeni bir top lumun kurulmasında gerekli çevresel koşulların oluşmasında anahtar rol oy namışlardır.152 Üstteki kaynak, s.93 151 Devrim Sonrası SSCB’de sosyalist k e n t planlam a anlayışının yükseldiği 1917-21 yılla rında Sovyet yönetim ince gerçekleştirilm iş olan endüstrinin devletleştirilm esi ve kent sel toprakların beledileştirilm esi çok önem li yapısal değişikliklerdir. Rant ve kentsel to p rak lar üzerinde gerçekleştirilen spekülasyon söz konusu yapısal değişikliklerle so na erdirilm iştir. Özel iyeliğin kaldırılm ası ve kentsel alanlarda belediyelerin kentsel toprakları ve rantı düzenlem ekle y ü küm lü birim ler haline gelmesi, yeni ilkeler ışığında k e n t p lanlam anın yaşam a geçm esini sağlam ıştır. Bkz. M aurice Krank P arkins, City P lanning in Soviet Russia. (Chicago: U niversity of Chicago Press, 1953). s.12 152 A. Kopp, anılan T ow n an d R evolution, s.5, 35-36; Ayrıca bkz. A.Kopp. C onstructivist A rch itectu re in th e USSR. (London: A cadem y Editions, 1985), s.30-37. Kentsel top rak lar ü zerin d e özel iyeliğin sınırlandırılm ası, ve kentsel toprakların kam u yararına yönelik kam u iyeliği rejim ine d o ğ ru geçişi, İn g iltere’de dönem in koşullarında ortaya çıkan en d ü stri to p lu m u n u n içsel çelişkileri so n u cu gerçekleşm iştir. Bkz. T. Çınar, anılan "B ahçekent M odelinin D ü şü n sel Tem elleri...'1 82 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Şorttun 1920’lerin Sovyet öncü (avant-garde) mimarları için mimarlık ve plan lama, devrimin amaçlarına uygun insan tipi yaratmanın önemli bir aracı ol muştur. Yeni bir toplumun kurulması açısından mimarlık, kent planlama ve şehircilik önem li mekansal araçlar olarak görülm üştür. Bu araçlarla, yeni bir toplum kuracak ve devrimi yaşatacak insanlara eskinin alışkanlık ve ge leneklerinden farklı yeni çevresel koşulların sağlanması amaçlanmıştır. An cak bu yeni çevresel koşullar, sadece o dönem in toplumunuıı yansıması ol mayıp gelecekte düşlenen topluma yönelik olarak hayata geçirilm eye çalışıl mıştır. Bu bağlamda, Batı Avrupa’da geliştirilen yeni mimari ve planlama il keleri, bunları gerektirecek endüstriyel toplum henüz olgunlaşm am ış olsa da, yeni düşüncelerin, ülkülerin ve yaşam biçiminin hayata geçm esine uy gun yeni çevresel koşulların yaratılması amacıyla S SC B ’de geniş bir uygula ma alanı bulmuştur. Ayrıca, yeni bir toplum kurma ülküsü dönem in toplum sal adalet, eşitlik ve ilerleme düşüncelerine uyumlu biçimde gerçekleştiril mek istenmiştir.151 Yeni kurulan iktidarların, güçlerini artırma ve dayandıkları temeli ye niden üretmeye yönelik olarak mekana dönük düzenlem eleri her dönem de sö z konusu olmuştur. Bu bağlamda Batı Avrupa dışında yeni kurulan devlet düzenlerinin izledikleri mekansal siyasetin gözden geçirilmesi bu savın daha ayrıntılı olarak incelenm esine yardım edecektir. 20.yüzyılda varolan başken tin yerine yeni kurulan iktidar yapısının temel felsefesine uygun yeni bir başkent imar edilmesi bu yönde uygulamaya konulm uş kökten şehircilik ka rarlarına önem li örneklerdir. Bundan sonraki bölüm de sö z konusu örnekler incelenm eye çalışılacaktır. 2. Endüstri Devrimi Sonrasında Başkent Değiştirme Girişimleri 20.yüzyıldan önce kurulmuş pek çok büyük başkentin konumlarının belirlenmesinde en önemli nedenlerden birisi tarihsel olarak uluslararası ti caret yollarını denetlem e ve buradan ekonom ik ve siyasal rant sağlama ama cıdır.1’1 Bunun dışında da bazı sim gesel nedenlere dayalı başkent yapma ka- 1,1 A. Kopp. anılan T ow n an d R evolution, s. 12. 15 lr'' L J. Vale, anılan A rchitecture, P ow er and N ational Identity, s. 13-14 83 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu rarları söz konusu olmuştur. Ancak endüstri devrimi sonrasında yaşanan ge lişmelerle üretim ilişkilerindeki kökten değişim mekansal örgütlenm elerde önem li değişikliklerin önünü açmıştır. Özellikle, 20.yüzyıl, daha önceki dö nemlerle karşılaştırıldığında, daha çok bağımsız devletin ortaya çıktığı, yeni başkentlerin imarının gündem e geldiği bir yüzyıl olm uştur.15’ Bu yüzden, Hobsbawn’ın deyişiyle "lO.yüzyıl, üretim ilişkilerindeki dönüşüm ve gelişi me bağlı olarak devrim çağı ise, 20.yüzyıl, yaşanan ekonom ik gelişmelerin ortaya çıkardığı toplumsal sorunların aşılmasına yönelik yeni toplum ve me kan arayışlarının çağı olmuştur." Gelişmiş kapitalist Batılı ülkelerde görülen gelişm eler bu ülkelerin sö mürge ve kolonilerine başta sınırlı olarak yansımış; ancak 20.yüzyılın başla rından itibaren sö z konusu ülkelerde gerçekleşen ulus-devletleşm elerle bir likte, yeni toplum yeni mekan arayışları doğrultusunda yeni başkentlerin ve kentlerin kurulması süreci başlamıştır. Endüstri Devrimi sonrasında, özellik le de 20.yüzyılla birlikte, yeni başkentlerin kuruluş amaçları değişm iştir. 20.yüzyılda başkentlerinin yerini değiştirmeyi bir siyaset aracı olarak kulla nan devletler ortaya çıkmıştır. D eğişen iktidar ilişkileri bağlamında yeni dev let düzenine geçen ülkelerin bazılarında eski başkent yerine ülkenin ö zeğ i ne yakın bir yerde yeni başkentin kurulması gündem e gelmiştir. Farklı ülke lerde farklı zamanlarda, iktidar çatışmalarının ve bölüşüm ilişkilerinin odağı haline gelm iş olan başkentlerin değiştirilm esine yönelik kararlar, devletlerin dayandığı toplumsal, ekonom ik v e düşüngüsel yapıdaki dönüşüm lere bağlı olarak Hindistan, Brezilya, Avustralya, Honduras, Pakistan, Nijerya ve Tür kiye gibi ülkelerde yaşama geçirilmiştir. Ulus-devletleşme sürecindeki bu ülkelerde eski başkentin yerine yeni sinin seçilm esi, hem iç hem de dış gelişm elerden etkilenmiş; söz konusu me kansal kararların alınmasında ekonom ik, siyasal ve toplumsal gelişmelerin önemli etkisi olmuştur. Birleşme, bağım sızlık ve yeni bir düzeni benimseme gibi kökten siyasal değişimler, yeni başkentlerin seçilip imar edilmesi açısın dan temel nedenler arasında yer almıştır. Bu siyasa! ve mekansal gelişmeleri ortaya çıkaran tarihsel ve ekonom ik koşulların varlığı da önem taşımaktaJeaıı G ottm ann, "The Role of C apital Cities". E kistics (Vol.44, No:264. N oveınber 1977), s.240 84 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonum dır. Yeni başkentlerin seçilip imarını gerektiren siyasal ve ekonomik dön ü şüm ler ile tarihsel koşullar sadece ülkelerin kendi iç çelişkilerinin bir sonu cu olarak ortaya çıkmamış; dış etkiler ve uluslararası düzeyde yaşanan eko nomik ve siyasal gelişm eler başkentlerin değiştirilm esinde önem li etkide bu lunm uştur.154 Batıda yaşanan endüstrileşm e ve teknolojik gelişm eler başkentlerin kurulması ve yer değiştirm esinde farklı nedenlerin ortaya çıkmasına neden olm uştur. 20.yüzyılın başlarından itibaren yeryüzünde daha fazla sayıda kent, siyasal yönetim özeği olma niteliğini kazanarak başkent olma statüsü nü elde etmiştir. Bu durum büyük ölçü d e imparatorlukların dağılması ve ye ni ulus-devletlerin kurulması ile kolonilerdeki değişimlere bağlı olarak orta ya çıkmaktadır. I. Dünya savaşı ertesinde dünya haritasının yeniden biçim lenmesi ve II.Dünya Savaşı sonrasında başta İngiltere ve Fransa olmak ü ze re diğer önde gelen Avrupa ülkelerinin izledikleri söm ürgecilik siyasetinin yeni bir ekonom ik tem ele sahip ABD'nin denetim inde hukuksal düzeyde sonlandırılmasıyla, yerkürede pek çok yeni devletin yeni ülküler doğrultu sunda kurulduğu görülm ektedir.157 ABD’nin koloni devletlerinin birleşiminden oluşan ve İngiltere ile gir diği bağımsızlık m ücadelesi sonrası özgü rlü ğü n ü elde eden bir devlet oldu ğu bilinmektedir. İki dünya savaşında Kıta Avrupası’nın söm ürgeci devletle rinin güç kaybetmesi, bu iki savaşın getirdiği ekonomik kayıplara uğrama yan ABD, İngiltere ve Kıta Avrupası devletleri karşısında ekonomik olarak güçlenm iştir. Bu süreçte söm ürgelerin paylaşımı nedeniyle ortaya çıkan dev letler arasındaki m ücadele artık ABD’nin öncülüğünde dünya politikasının değişm esi doğrultusunda yeni kurumsal ve hukuksal yapılanmaya yol açmış tır. Yeni başkentlerin kurulması ve bunlarda imar gereksinimini ortaya çık masında dünya ekonom isindeki değişm eler, uluslararası düzeyde liderliğin el değiştirmesi ve yeni lider gücün yönlendirdiği yeni politikalar ışığında ye ni ulus-devletlerin ortaya çıkması önem li bir rol oynamıştır.1’8 Bu bağlamda “ L J. Vale, anilan A rchitecture, P ow er a n d N ational Identity, s. 13-14 nl S teen Koike, "F irst T h o u g h ts on th e G eography of Im perialism ", A ntipode: A Radi cal Jo u rn al o f G eography (Vol. 5, No. 3, D ecem ber 1973), s. 16-17 ,!W J. G ottm ann, anilan "The S tudy of F o rm e r Capitals", s.542. 85 Dünyada ıe Türkiye’d e Başkentlik Sorunu bağımsızlığını kazanan devletlerin bazıları söm ürgeci dönem e ait başkentle rini ulus-devletleşmenin yeşerttiği yeni ülküler doğrultusunda yeniden inşa etm eye çalışırken, bazıları da söm ü rge dönem inin egem en ilişkiler bütünü nün sim gesi durumundaki eski başkent yerine yeni bir başkent kurma çaba sında olm uştur.159 a) Farklı Ülkelerdeki Başkent Değiştirme Örnekleri 20.yüzyılda özellikle gelişm ekte olan ülkeler olarak tanımlanan bazı ülkelerde başkentlerin yerleri değiştirilmiştir. 20.yüzyılda sırasıyla Avustral ya, Türkiye, Brezilya, Pakistan, Belize, Nijerya, Tanzanya, Malawi, Fildişi Sa hili ve Arjantin’de hüküm et yeni bir başkent kurulmasına karar verip bunu finanse etmiştir. İsrail, Malezya, Bangladesh, Papua Yeni Gine, Sri Lanka ve Kuveyt’te ise varolan başkentte yeni bir yapılanmaya gidilerek kentsel dönü şüm gerçekleştirilm eye çalışılmıştır."1" 20.yüzyılda yeni başkent kurma giri şimlerinde örnek alınan deneyimlerin başında ABD’nin kuruluşunda önemli bir mekansal karar olan VVashington’un başkent olarak seçilm esi bulunmak tadır. Koloni devletlerinin yeni bir devlet oluştururken New York gibi büyük bir kent yerine VVaslıington’u başkent seçm eleri 20.yüzyılda yeni kurulan fe deral devletlerin başkent seçim ine örnek oluşturmuştur. Ayrıca, ülkem izde de Ankara’nın başkentlik kararı M ecliste tartışılırken W ashington örneği üzerinde durulmuş olduğundan, gü n ü m ü zd e de Ankara’nın başkentliğine yönelik eleştirilerde sıkça gönderm e yapılan VVashington’un başkentlik ka rarının incelenm esi önem taşımaktadır. (1) ABD (Washington) Eski dünya ülkeleri olarak tanımlanan Batı ülkelerinden yeni dünyaya göç etmiş insanlarca kurulan koloni devletlerinin bir araya gelm esiyle oluş turulmuş federal devletlerin ulusal birlikteliklerini sağlamak amacıyla fede ral düzeyde başkentlerini değiştirdikleri görülm ektedir. Federe devletlerde genellikle kıyı kesiminde konum lanm ış ticaret ve endüstri kesiminin yoğun ,5* L. J. Vale, anılan A rchitecture, P ow er a n d N ational Identity, s.İÜ Aynı yer 86 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sortınıı biçimde etkisi altındaki metropoliten kentler federe devletin ticaret ve hiz met özeği olma işlevinin yanı sıra başkentlik işlevini yerine getirmektedir. Başlarda, birbirinden bağımsız durumda bulunan federe birimlerin federal devlet çatısı altında toplanırken yeni ilkelere göre kurulan devletin başkenti nin neresi olacağı ortaya çıkan önemli sorunlardan birisi olmuştur. Federal yapıya sahip devletlerin kurulması ile ortaya çıkan bu soruna bulunan çö züm, ülkenin içlerinde bir yerlerde ticaret ve endüstri burjuvazisinin baskın olmadığı, güçlü eyaletlerin herhangi birisinin doğrudan denetim inden uzak bir bölgede yeni bir federal başkentin inşa edilerek yönetim işlevinin bu kente bırakılması yönünde olmuştur. Bu doğrultuda yeni bir başkent kuran ülkelerin ilk örneği İngiltere ile girdiği bağım sızlık m ücadelesinden yengi ile ayrtlan ABD’dir.'"1 Yeni bir devlet örgütlenm esine giderek anayasal demokrasiye geçen ve kolonyal dönemi sona erdiren ABD, bu kökten siyasal değişikliği mekana W ashington gibi bir başkent seçip, imar ederek yansıtmıştır. W ashington’un seçim inde farklı kimliklere ve çıkarlara sahip federe devletleri ve yurttaşları aynı kimlik altında toplayıp ulus-devlet kurma düşüncesi önemli bir rol oynamıştır.1” Bu tip çözüm arayışlarına dayalı olarak yaratılan federal başkentler, diğer ülkelerdeki başkentlerle karşılaştırıldığında, görece küçük ve seçilm e sinin ardında yatan ana neden gereği olarak tek işlevle donanmış bir kent olma yönünde gelişm e göstermişlerdir. Federal başkentler büyük bir metro politen özek olma niteliği kazanınayıp başkent seçilm esinin temel nedeni doğrultusunda izlenen siyaset gereği yönetim işleviyle donanmış ve uzman laşmış küçük kentler olarak kalmaktadırlar. Belirli bir metropoliten alanın güdüm ü ya da çıkarı altında kalmaması beklenen, bu planlı başkentler, ku ruluş amaçlarının yani federal düzeyde üstlendikleri federal görevlerin yeri ne getirilmesi için uygun mekansal koşulları sağlarken, diğer federe devlet lerin de tepkisini çekmem ektedirler.1" G lenn V. S tep h en so n , "Two Newly-Created Capitals: Islam abad and Brasilia", Town P lan n in g Review (Vol.41. 1970), s.317; L. J. Vale, anilan A rchitecture, P ow er an d Na tional Identity, s.44 "'2 L. J. Vale, anilan A rchitecture, P ow er an d N ational Identity, s.57 G. V. S tep h en so n , anilan "Two N ewly-Created Capitals...", s.317 87 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu Yapılan bu saptamalar ışığında federal devletlerin başkentleri arasında en tipik örnek olan W ashington D.C., ABD içindeki eyaletlerle ya da diğer kentlerin durumuyla karşılaştırılınca, hem çok küçük bir alana sahip hem de ülke ekonom isine katkısı çok küçük düzeyde kalmaktadır. Doğal kaynak lara sahip olmadığı gibi tarım ve endüstri etkinlikleriyle bağı yok denecek kadar azdır. W ashington D.C.’nin ekonom isi büyük ölçüde turizm ve yön e tim hizm etlerine dayanmaktadır.1M W ashington’un başkent seçilm esi ve bu kentin sadece yönetim işlevi doğrultusunda gelişimini gerçekleştirm esi, bir başka açıdan, toplumsal işbö lüm ünün en ileri aşamalarından birisinin mekansal düzeyde yansıması ola rak görülebilir. W ashington’un New York’a karşın başkentliği, daha açık ifa de etm ek gerekirse liberal yaklaşım lara tem el oluşturan Adam Sm ith ve özellik le Ricardo’nun m ukayeseli ü stü n lü k ler kuramı bağlam ında ortaya koyduğu liberal siyasal ekonomi öğretisinin bir anlamda mekansal düzeyde yaşama geçirilmesidir. Kentler arası sıradüzen ve işbölüm ü açısından baş kentin sadece yönetm e işleviyle donanm ası bu açıdan ilginç bir örnek ola rak gösterilebilir. 1791 yılında yeni bir ulusun ve federal bir devletin başkenti olarak imara başlanılan W ashington daha sonra yeni başkent kurma deneyim leri nin de öncüsü olm uştur. ABD ve on u n başkenti W ashington örneğine ben zer doğrultuda 20.yüzyılm başlarında gündem e gelen yeni bir başkentin imarı deneyimi Avustralya’da Canberra’da yaşanmıştır. (2) Avustralya (Canberra) 20.yüzyılın hemen başında tanık olunan ve tüm dünyanın ilgisini üze rinde toplayan ilk ve önemli bir başkent değiştirm e örneği Avustralya’nın başkenti olarak Canberra’nın kabul edilmesidir. Canberra, altı Avustralya eyaletinin birleşmesinden oluşan federal devletin, 1912 yılında ilan edilmiş başkentidir .165 AvustralyalIlar, Amerikalılardan yüzyıl sonra, herhangi bir fe dere devlete bağlı olmayan bağım sız, yeni düşünce ve tasarımlar doğrultu- “ De W itt Davis Jr., "W ashington D.C., S tateh o o d : A G eographical Analysis", Focus (Vol. 44, Issue 2, S um m er 1994), s.21 A ktaran G. T ankut, anılan B ir B aşk en tin İm arı, s.22 88 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorunu sunda bir başkent kurmaya karar vermişlerdir.'“ Bu açıdan, bir grup koloni devletinin bir araya gelerek yeni bir federal devlet kurma düşüncesi ve giri şiminin ürünü olan Canberra, federal devlet çatısı altında yeni ilkeler ışığın da bir araya gelm iş kolonilerin birleşme, uluslaşma ve toplumsal düzeltim ülkülerinin bir yansımasıdır. Canberra’nın kurucuları kentin ulusal birlikteli ği dışa vuran bir başkent olmasını istem işlerdir.167 Dönem in toplumsal düzeltim ve özgürlükçü düşüncelerinin de etkisiy le ulusal bir kimlik ve birliktelik yaratma düşüncesinin ürünü olan Canber ra’nın bir plana dayalı olarak geliştirilm esi, yaşanan iktidar savaşımıyla içiçe yürüm üştür.1“ Siyaset adamlarının bu konuda yoğun olarak ele aldıkları en önemli sorun başkentin konumu olm uştur. Yeni başkentin planlanması giri şimleri, toplumdaki farklı iktidar odaklarınca desteklenen ilerlemeci ve tutu cu düşüncelerden etkilenmiştir. Bu bağlamda demokratikleşme ve uluslaş ma süreci, ekonom ik iyimserlik ve vatanseverlik duygu ve düşünceleriyle birleşerek ülkenin özeğ in e yakın bir yerde yeni bir başkentin kurulması ko şullarını hazırlamıştır.169 Federal iktidarın ülkenin içerilerinde bir yerlerde yeni kurulacak taraf sız bir başkente aktarılması düşüncesi, Sydney ve M elbourne gibi iki büyük koloni başkenti tarafından engellenm eye çalışılmıştır. Kendi egem en durum larını kaybetmemek için bu kentlerdeki egem en sınıflar kendilerine yakın baskı örgütlerinin (lobby) etkinlikleriyle bu girişimi durdurmaya çalışmışlar dır.17" Ayrıca, bu kentlerin dışındaki pek çok kent, yerel baskı örgütleri oluş turarak federal devletin başkenti seçilebilm eye çalışmışlardır. Böylece baş kent olmanın getireceği kazanımlar! ve üstünlükleri elde etmek istemişler Karl Friedhelm Fischer, "The Golden Age of P lanning an d its End: A C ultural P ers pective on C anberra", E kistics (Vol.52, No: 313, Ju ly /A u g u st 1985), s.2 9 1 161 Paul T ran ter, "The Role of th e N ational C apital S pirit in C a n b erra’s D evelopm ent", F ocus (Vol.40, Issue 4, W inter 90) s.18 M Freek Colom bijn, "C anberra: A S h eep in W olf's C lothing", In tern atio n al Jo u rn al of U rban & R egional R esearch (Vol.22, Issue 4. D ecem ber 1998), s.565 B u rk h ard H ofm eister, A u stralia an d Its U rban C e n tres (D er.W olf T ietze) (Berlin, S tu ttg art: G eb rü d er B orntraeger, 1988), s. 142 K .F.Fischer, "C anberra: M yths and M odels", T ow n P la n n in g Review (Vol. 60(2). 1989) s.157-159 89 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sorunu dir.171 AvustralyalIların büyük bir çoğu n lu ğu ulusal başkentin yerinin sap tanmasında Melbourne ve Sydney arasındaki çekişm enin rol oynadığının bi lincinde olmuşlardır.172 Tüm bu m ücadelelerin sonucunda ülkenin ö zeğ in e yakın bir yerde başkentin kurulm asına karar verilmiştir. Kentlerin, kendilerini imar eden toplumun iktidar yapısının, özdeksel koşullarının ve kültürünün yansıması olduğu daha önceki bölüm lerde ortaya konmaya çalışılmıştı. Benzer olarak, Canberra’nın başkentlik kararı ve başkent ilan edildikten sonra gelişim süre ci de bu bağlamda açıklamak olanaklıdır. Geniş bir ölçekte birleşme gereksi nimi ile bir araya gelen koloni devletlerin oluşturdukları federal devletin özeği olarak saptanan Canberra’nın imarı dönem in ulusalcılık akımlarının ve orta sınıfın ideallerinin kesişm e noktasında gerçekleştirilm iştir.1” Bu dö nemde Avusturalya’da güçlü bir orta sınıfın varlığından bahsetmek olanaklı dır. Bu sınıfın desteğini alan siyasetçiler ise çoğunlukla ‘Henry G eorge’ ö ğ retisine bağlı kimselerdir. Buna dayalı olarak Canberra’daki arazinin ulusal laştırılması orta sınıf liberallerinin izlenceleri doğrultusunda yapılabilmiş tir.174 Bir başka deyişle, dönemin orta sınıfının demokrasi ve eşitliğe duydu ğu güçlü bir istek ile toprak üstünde gerçekleştirilen kamu iyeliğinin varlığı başkentin imarında önem li rol oynamıştır. Federal devletin yeni başkenti Canberra’nın imar planı 1912 yılında herkesin katılımına açık uluslararası bir yarışmayla yaptırfhnışnr. Yaşanan bazı olum suz koşullara karşın yarışmaya 15 ülkeden 137 başvuru olm uş 171 B u rk h ard H ofm eister, anılan A ustralia and Its U rban C entres. s.142; Ayrıca ülkedeki k en tlerin farklı gelişm e dinam ikleri ve k en tler arasındaki rek ab et için bkz. Nazmiye Özgüç, A vustralya, Yeni Z ellanda-Pasifîk Adaları (İstanbul: Ç antay Kitabevi, 1999), s. 144-160 1,2 L. J. Vale, anılan A rchitecture, P ow er a n d N ational Identity, s.37 17:1 K. F. Fischer, anılan "The Golden Age of P lanning...,“ s.290; P. T ranter, anılan "...Na tional Capital S pirit in C a n b erra’s D evelopm ent", s. 18-24 171 K obinson’d an a k ta ra n G. T ankut, an ılan Bir B aşken tin İm a n .... s.22 90 Dünyada ıv Türkiye’d e Başkentlik Sortimi tur.* Bunlar arasından C hicago’lu Walter Burley Griffin’in kent planı birinci liğe hak kazanmıştır.175 Griffin’in yarışmayı kazanan Canberra Planı ‘Bahçeken t’ ve ‘Kent G üzelleştirm e A kım lan’nm etkisiyle hazırlanmıştır. Chica g o ’lu Gıiffin, ‘Kent Güzelleştirm e Akım ı’nın dünyadaki önem li örneklerin den, Burnham’ın, kentin değişik yerlerine yerleştirilmiş yeşil alan ve parklar ile etrafı dört veya altı katlı binalarla çevrili geniş caddelere dayanan 1909 tarihli Chicago Planı’ndan etkilenmiştir. Bu etki doğrultusunda, Canberra Planında tasarlanan göllerin çevresi park ve bahçelerle çevrelenmiş; cadde ler de Chicago planına benzer biçim de kullanılmıştır.176 C hicago’lu Griffin’e benzer olarak, başkent Ankara’nın imar yarışmasını kazanan Hermann Janse n ’in de, doğduğu kent olan B erlin’in kent planını büyük ölçüde Ankara planına yansıtması bu iki yabancı plancı arasındaki ilginç bir benzerliktir. Griffin’in Canberra Planı, ve ‘Kent G üzelleştirm e Akımı’ asıl olarak Ebenezer Hovvard’ın B ahçekent m odelinin etkilerini taşımaktadır. Canberra Planı’nda Hovvard’ın düşüncelerine uygun biçimde çok sayıda yeşil alan ve park, kent içinde ve çevresinde yer almıştır. Kent çevresinde bulunan tarım sal araziler ve yeşil alanlar büyük ö lçü d e korunarak Hovvard’ın yeşil kuşak düşüncesi Canberra’da yaşama geçirilm eye çalışılmıştır. Bunun dışında Can berra Planında kent, Hovvard’ın düşü n cesin e uygun biçimde, içiçe geçmiş daireler olarak tasarlanmış ve kent özeğ in d e en önemli toplumsal ve siyasal nitelikli işlevler yer almıştır. Kentin özeğin d e oluşturulan büyük bir parkın * Bu arad a belirtilm esi gerek ir ki. 1912 yılında Avustralya h ü k ü m etin in azim ve b ü y ük enerjiyle g ündem de tutm aya çalıştığı C a n b erra’nın başket o lu şu n u gölgede bıra kan b ir olay olm u ştu r. 1912 M artında D elhi’nin H in d istan ’ın yeni başkenti kabul edildiği ulu slararası kam uoyuna açıklanm ıştır. Bu k en tte yeni h ü k ü m e t kom pleksi inşa edilecektir. U luslararası k am u o y u n a H in d istan ’ın A vusturalya'nın ö n cü lü ğ ü n d e böyle bir girişim e b aşv u ru ld u ğ u belirtilm işse de, Delhi, C a n b erra’dan çok d aha fazla ilgi çekm iştir. İngiltere İm p arato rlu ğ u n u n incisi olan H indistan'ın yeni başkentine h arcan acak p aranın ve yapılacak yatırım ların A vusturalya’nın yeni başkenti C anber ra'd an çok d ah a fazla olacağının belli olm ası uluslararası k am uoyunun Delhi ile ilgi lenm esine n eden olm uştur. Böylece A vusturalya h ü k ü m etin in açm ış olduğu u lusla rarası yarışm anın çekiciliği azalm ıştır. Bkz. Donald Leslie Jo hnson, "W alter Burley Griffin: An E xpatriate M anner a t C anberra", A m erican In stitu te of P lan n ers (Vol.39, No:5, 1973), s.326-327 m Aynı yer I’reek Colom bijn, anılan "C anberra: A S h e e p in W olf’s C lothing”, s.565-569 91 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonum içerisine ve yakın çevresine hüküm et binası, kütüphane, konser salonu, has tane ve m üze gibi büyük kamu binaları yerleştirilmiştir. Capital Hill’in geri sinde kalan oturma alanları da bu içiçe geçmiş daireler kapsamında tasarlan mıştır. İş alanı için ayrı bir özek saptanm ış ve geliştirilmiştir. Son olarak caddelerin kullanımı da bahçekent m odelinin izlerini taşımıştır.'" Griffın’in Canberra planının, Howard’in bahçekent modelinden ayrıldı ğı önemli nokta ölçektir. Howard bahçekent modelini en çok 30 bin kişi için tasarlamışken Griffin bu planı 75 bin kişi için yapmıştır. Bu farklılığın dışın da daha önce üzerinde durulan toplumsal amaçlar için ortaya konm uş olan bahçekent modeline bağlı olarak üretilmiş Canberra Planı çağdaş şehircilik kurallarına uygun tasarlanmıştır. Bu açıdan kent sadece ulusal birlikteliğin bir simgesi olarak anıtsal mimarinin ve yönetsel yapılanmanın özeği olarak tasarlanmamış, aynı zamanda halkın daha rahat koşullarda yaşamını sürdü rebileceği bir kentsel ortam yaratılmak istenmiştir. Canberra bu yönüyle va tandaşların kentsel mekanı rahatça kullanımlarına olanak veren büyük bir bahçekent görünüm ünde imar edilm iştir.178 Örnek bir başkent olarak tasarlanan Griffin’in Canberra Planı, d ön e min özel koşullarında sıkı denetim çerçevesinde özel kesimin ve kamu kesi minin planın özünü ortadan kaldırıcı etkilem e çabalarından büyük ölçüde bağımsız bir biçimde inşa edilebildiği ileri sürülmüştür. Planlama tarihinde ender rastlanan bir durum olarak nitelendirilen bu koşullar sonunda Can berra’nın, planlı ideal bir başkent olarak dünya tarihinde yerini aldığı belir tilmektedir. Amerikalı kent tasarımcısı Edmund Bacon tarafından Canberra, insanlığın yarattığı en önemli eserlerden birisi olarak nitelendirilmiştir.179 Ulusalcılık akımlarının ve orta sınıfın ideallerinin kesişm e noktasında tasarlanan başkentin imarı, sıkı planlama denetimlerinin etkisinde gerçekleş se de,"“’ iktidar m ücadelelerinden bağım sız değildir. Ö ncelikle başkentin II! "In flu en c es o n G riffin's P lan ", (h tt p : / /s tu d e n ts .lia v e r f o r d .e d u /h o p k in s /c a n b e r ra2.htm l) P. T ran ter, anilan "...National Capital S pirit in C a n b erra's D evelopm ent", s.18-19 m E dm und N. Bacon, D esign of Cities (New Y ork: Viking, 1982); Ayrica bkz. K. F. Fisc her, "The Golden Age of Planning...," s.291 K. F. Fischer, anilan "The Golden Age of Planning...," s.290 92 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sortimi imar planını çizen Griffın’in kentle ilişkisi hep sorunlu olm uştur.'“' Griffin’in Canberra P lam ’na güçlü bir m uhalefet yapılmıştır. M elbourne ve Sydney kaynaklı pek çok gazete ve yayın organında sö z konusu plan karşıtı yazılar çıkmıştır. Örneğin bunlardan Argus gazetesince, federal hüküm etin çöpe atı lacak parasının olmadığı sert bir biçimde dile getirilmiştir.182 Dönemin İçişleri Bakanı King O’Malley, bu muhalefetten etkilenm iş ve planı yürüten imar ku ruluna Griffin’in planının değiştirilmesi yönünde baskı yapmıştır.10 Griffin’in kentin imarıyla ilişkisini kesm esinin ardından kentin imarı da yavaşlamıştır. Özellikle I. Dünya Savaşı nedeniyle alınan bazı önlem ler Canberra’nın imarı nı yavaşlatmıştır. Bunun yanı sıra m eclisten geçirilen bütçelerde Canber ra’nın imarına ayrılan ö d en ek lerd e hep kesin tiler olm uştur. Bu yüzden 1930’a gelindiğinde başkentin nüfusu sadece yedi bine ulaşabilmiştir. Ulusal birlikteliğin sim gesi Parlamento Binası ancak 1927 yılında açı labilmiş; m eclis üyeleri M elbourne’den Canberra’ya taşınmışlardır. Ancak buna karşın diğer yönetsel işlevler, II. Dünya Savaşı’nın ertesine kadar, Mel bourne ve Sydney’de sürdürülm üştür.'8* Bu durum Melbourne ve Sydney’in Canberra’nın başkentlik kararına muhalefetinin sürdüğünün kanıtı olarak görülebilir. Bu muhalefetin sonucu olarak Canberra’nın imarı başlangıcın dan itibaren oldukça yavaş ilerlemiştir. Canberra’nın imarı, ancak, Robert M enzies’in 1949 yılında ulusal hü kümetin başına seçilm esinin ardından hızlanmıştır. Yeni başbakan, ulusal başkentin imarı için Meclisi ödenek ayırmaya zorlamıştır. Bu süreçte 1950’li yılların başında Canberra’ya Avustralya Devlet Üniversitesi inşa edilmiştir. Diğer devlet birimleri de başkente taşınmışlardır. 1958 yılında başkentin nü fusu hızla artarak 40 bine ulaşmıştır. B ugünse başkentin nüfusu 300 bini bulmuştur.'® 1,1 D. L. Jo h n so n , anılan "W alter Burley Griffin: An E xpatriate P lan n er at C anberra". s.326-333 h ttp ://r u b e n s .a n u .e ilu .a u / A n k ara’nın Jansen P lanına uygun olarak im arı sırasında A nkara Valisi ve Belediye B aşkanı d u ru m u n d a olan N evzat T an d o ğ an 'd an da 'K ing ö ’Malley’in baskısına b en z e r b ir b a s k ı g e l e c e k t i r . B k z . "T h e D e v e lo p m e n t o f M o d e rn C a n b e r r a " (h ttp ://w v v w .c a n .n e t.a u /a rtic le s /1 9 9 9 /0 2 / canberra.lıtm .developm ent) L J. Vale, anılan A rchitecture, P ow er an d N ational Identity, s.78 (h ttp ://s tu d e n ts .h a v e rfo rd .e d u /a h o p k in s /c a n b e rra 2 .h tm l) 93 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonınıı Her ne kadar plancıların ve mimarların ideal kent planı yaklaşımlarına uygun biçimde Canberra kent planını büyük ölçü d e yaşama geçirdikleri ileri sürülm ekteyse de yukarıda görüldüğü üzere, Canberra, sorunsuz bir kent değildir. Avustralya’nın başkentinde de, diğer Avustralya ve Batı Avrupa kentlerinde görülen sorunların bir kesimi yeniden üretilmiştir. Toplum me kan ilişkilerinde yeni mekan, her ne kadar eski toplumsal sorunların bir öl çüde ortadan kalkmasına yardım etm işse de yeni toplumsal sorunların üre mesine engel olamamıştır.1® Canberra dönem in toplumsal amaçları açısından çağdaş şehircilik ku rallarına uygun tasarlanmıştır. Ancak buna karşın toplumsal amaçların sınır lı olduğu söylenebilir. Canberra sadece orta ve ü st sınıflar için yaratılmış bir başkent niteliğinde olup diğer sınıfların erişimine kapalı kalmıştır. Canber ra’da çalışan düşük gelirliler kent yakınındaki eski bir yerleşmenin(Queanbeyan) konut olanaklarından yararlanmışlar ancak başkente yerleşememişlerdir.1’7 Bu durum aynı zamanda dönem in ekonom ik ve siyasi ikliminin me kana yansımasıdır. Daha önce belirtildiği üzere Canberra’nın başkent olma sına karar verenler ve imarını yürütenler üst ve orta sınıfın temsilcileridir. ABD ve Avustralya’da yeni kurulan başkentler olarak W ashington ve Canberra için akademik alanda yapılan yorum ve açıklamalara bakıldığında büyük ölçüde olum lu bir yaklaşımın benim sendiği görülm ektedir. S ö z ko nusu federal devletlerce ulusal kim liklerin kazanma aşam asında ülkenin özeğine yakın bir yerde yeni başkentin imar edilmesi, bu bağlamda yeni me kan yeni toplum anlayışının bir uzantısı olarak düzenli bir başkentin gelişti rilmesine ilişkin olarak şehircilik disiplini açısından övgüyle durulmuştur. Örnek başkentler olarak gösterilen ve aynı zamanda uygarlığın yeni özek le rinden olan sö z konusu bu başkentlerin gelişm esine alkış tutulmuştur. Benzer bir olum lu yaklaşımın, gelişm ekte olan ülkelerin değiştirilen başkentleri için gösterildiğini söylem ek ise oldukça güçtür. Gelişmekte olan ülkelerde gerçekleştirilen başkent değiştirme girişimler ve buna dayalı me kansal örgütlenm eler çeşitli düzeylerde eleştirilmiştir. Brasilia, Chandigarh K. F. Fİscher, anılan "The Golden Age of l’lanning...", s.291 1,1 G. T ankut, anılan Bir B aşkentin İm a n , s.31.36. K. F. Fischer, anılan "The G olden Age o f l’lanning...'', s.290 94 Düuyaclcı re Türkiye'de BaşkentlikSonnıtı ve benzeri yeni başkentler için akademik olarak oldukça eleştirel bir tutum gösterilirken, Canberra için aynı eleştirellik sö z konusu değildir.18* Yapılan eleştirilerin, bazıları nesnel görünse de büyük çoğunluğunun bazı siyasal çı karlara dayandığı ileri sürülebilir. Söm ürgeci devletlerin hoş görmediği m e kansal örgütlenm eler olarak karşımıza çıkan gelişm ekte olan ülkelerdeki başkent değiştirm e olgusu, büyük ölçü d e kalkınma ve yeni toplumsal oluşu mu yaratma çabasına yöneliktir. Bağım sız bir ekonomik temel yaratma giri şimleri söm ürgeci ülkelerce ve bunların işbirliği yaptıkları yerli aracıfkomprador) sınıflarca engellenm eye çalışılmıştır. Bu bağlamda başkent değiştiril mesine karşı hem içeriden hem dışarıdan güçlü bir muhalefet söz konusu olmuştur. (3) Brezilya (Brasilia) Planlı ve yoktan varedilmiş başkente en iyi örneklerden birisi Brezil ya’nın federal başkenti Brasilia’dır. Brezilya’nın özeğin e yakın bir yerlerde anıtsal bir başkent inşa edilmiş ve ulusal hüküm et 1960’tan itibaren kade meli olarak Rio de Janeiro’dan Brasilia’ya taşınmıştır. Güçlü bir siyasal is tence dayalı olarak gerçekleşen bu stratejik karar sonucunda, yeni başken tin nüfusu 1960 yılında 140 bin civarındayken 1980’de 1.3 milyona ulaşmış tır. Anıtsal hüküm et binaları m odernleşm e taraftarları tarafından takdirle karşılanmış, başkent kısa sürede m odernleşm e taraftan mimar ve plancıların mabedi haline gelmiştir. S ö z konusu gelişm eler hem Avrupa, hem de Anglo sak son devletleri tarafından yakından izlenmiştir.'® Brasilia, yeni çağın yalnız bir sim gesi olarak inşa edilmemiş; bunun ya nı sıra, kentin imarıyla Brezilya toplumunu dönüştürmek, yeniden yaratmak asıl amaç olmuştur.'"" Brasilia kenti için ilk varsayım, yeni kent için kabul edi len planla yeni bir toplumsal düzenin yaratılabileceğidir. İkinci varsayım ise, ilk varsayımın ışığında yeni bir toplumsal düzenin ulusal ekonomik ve toplum sal gelişme çerçevesinde gerçekleşeceğidir. Bu açıdan yeni kentin kökten bir biçimde farklı toplumsal gerçekliklere dayalı olacağı varsayılmaktadır."" J. G ottm ann. anılan "The F orm er Capitals", s.542 lw Jam es H olston, T he M odernist City: An A nthropological C ritique of Brasilia. (Chica go, London: The U niversity of C hicago Press, 1989), s.3 li'1 Üstteki kaynak, s.4 95 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sonum Brezilya’da federal başkent işlevlerinin Rio de Janeiro’dan alınıp ülke nin içlerinde imar edilecek yeni bir başkent Brasilia’ya taşınması kararı böl gesel gelişm e politikalarının uygulamaya konması amacıyla alınmış bir karar dır. Böylece hem siyasal açıdan Rio d e Janeiro ve Sao Paulo gibi söm ürgeci lik döneminin büyük kentlerindeki çıkar ve baskı gruplarının etkisinden ve kozm opolit kültürden uzaklaşılarak ulusal bir kimlik ve birlik kurulması hem de bu birliğin dayanacağı ulusal bir iç pazarın kurulması amaçlanmıştır.152 Bugünkü haliyle başkent Brasilia, sim gesel bir anıt konumundaysa da, orta ve uzun vadeli kalkınma izlencesinin bir aracı olarak başkent olarak imarı edilm esiyle kentin, ülkenin içerilerinde yer alan görece az gelişm iş bölgelerine nüfus ve ekonom ik etkinlikleri çekecek bir büyüme kutubu hali ne gelm esi tasarlanmıştır. Ayrıca Brasilia, ülkenin kuzey ve güneyini birbiri ne bağlayan karayolu ağının özeği olarak planlanmıştır.1” Doğal olarak böy le bir ereği ortaya koyan ve bu kararın arkasında duran iktidarın karşıt yön de çıkar örgütlerinin varlığına karşın nasıl ortaya çıkabildiği sorusu akla gelmektedir. Brezilya söm ürgecilik dönem lerinden kalma ekonom ik ve toplumsal bölünm üşlüğe sahip görünm ektedir. Ülkenin kıyı kentlerinin çok büyüm üş olmasına karşın iç bölgeleri türlü yönlerden geri kalmıştır. Ülkede, bir yan da küresel düzeyde ortaya çıkan bağımlılık ilişkilerinin belirlediği endüstri leşm iş m etropoliten kıyı kentleri, bir yanda ilkel tarım ekonom isine dayalı toplumsal ve ekonom ik yapı doğrultusunda ülkenin iç kesimlerinde geiişmeınişlik yan yana varlıklarını sürdürm ektedir.194 Bu yapısal özellikleri değiştir meye yönelik siyasal istencin ve bu doğrultuda mekansal gelişm elerin orta ya çıkabilmesi için Brezilya’nın kendi iç yapısında ve uluslararası koşullarda bazı gelişm elerin yaşanması gerekmiştir. Latin Amerika’da ve Brezilya’da 16.yüzyıldan beri varlığını sürdüren söm ürgeci bir yapı bulunmaktadır. Bu yapı zaman içerisinde önemli değişik likler geçirmiştir. Önceleri hammadde üretici ve ihracatçılarının ekonomik J. G ottm ann, anilan "The Role of C apital Cities", s.240; Norm a Evenson, Two Brazili an Capitals: A rchitecture and U rbanism in Rio de Janeiro an d B rasilia (New Haven & London: Yale U niversity P ress, 1973), s.101-102 l!" Norma Evenson, "Brasilia: Yesterday’s City of Tomorrow", W orld Capitals: Toward Gu ided U rbanization (Der. ,H. W entw orth Elredge) (New York: A nchor Press, 1975), s.471 Aym yer 96 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorunu çıkarlarını koruyan söm ürgeci devlete bağımlı sınıfsal yapı, 18.yiizyılın son larında Latin Amerika’da yaşanan bağım sızlık hareketleriyle sarsılmıştır. Bu bağımsızlık hareketi, 18.yiizyıl sonlarındaki serbest ticaret düzeni altında güçlenen ve Napolyon Savaşlarının yarattığı siyasal fırsattan yararlanan ih raç mallarını üreten sınıfın ö n cü lü ğü n d e gerçekleşm iştir.'* Serbest ticaret lehinde hareket eden yerli aracı (komprador) burjuvazi ve bu sınıfın küçük endüstriyel işlerle ilgilenen kesimi ve dolayısıyla milli yetçi olanları, Endüstri devrimini yaşam ış Britanya’ya hammadde ihraç ka pasitesini artırmak için siyasal ve askeri araçlar uygulayarak azgelişm işlik politikalarının yeniden üretilmesini sağlamışlardır. Bu sınıfsal yapı bağımlı kentleşm eye dayalı devasa kıyı metropolleri yaratırken ülkenin iç kesimle rinde ilkel ve feodal ilişkilere dayalı tarımsal yapının sürm esine neden ol muştur.1'* Brezilya’daki burjuva milliyetçiliğinin güç kazanması, I. ve II. Dünya Savaşları ile 1929 Dünya Ekonomik Bunalım ı’nın Brezilya’daki dışa bağımlı burjuvazinin gerçekleştirdiği ihracat ve ithalat hacminin düşmesi ve bu arada ülkenin endüstriyel gelişm esi için gerekli siyasal ortamın doğmasıyla gerçek leşmiştir. Bu açıdan uluslararası ortamda yaşanan büyük krizler Brezilya’da ki sınıfsal dengeleri değiştirmiştir. Daha önce özek ülkelerle ittifak içerisinde olan ihracatçı ve ana ihraç malını üreten kesim, iç pazara üretim yapan en düstriyel sınıfla ve yönetimde kendilerine bir yer edinmeye çalışan yeni böl gesel ve yerel çıkar gruplarıyla koalisyon oluşturmak zorunda kalmıştır. Kısa ca, 20. yüzyıldaki bütün bu gelişmeler, ö z e k ülkelerin kendi aralarındaki çe lişkiler, bu ülkelerin kurduğu söm ürge bağlarının gevşem esi, emperyalist içe rikli siyasal müdahalelerin göreli olarak felce uğraması ve bunların sonucun da içeride yeni sınıf ittifaklarının ve ulusal endüstrileşme politikalarının ger çekleşmesi için gerekli ekonomik ve siyasal ortamı hazırlamıştır.1” Latin Amerika’da birkaç ülkede izlenen kalkınma politikaları güç kaza- l:"1 Andre G uilder Prank, L üm pen B urjuvazi L ü m p en Gelişim (çev. A. Yılmaz) (İstanbul: G ökkuşağı, 1995), s.20; Aynı yazarın d a h a ayrıntılı kaynağı için bkz. A ndre G under Prank, C apitalism an d U n d erd ev elo p m en t in L atin Am erica: H istorical S tu d ie s of Chile an d B razil (New York & London: M onthly Review P ress, 1969) 1,6 Üstteki kaynak, s .2 1 l,: Üstteki kaynak, s.78-80 97 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu nırken her yerde aynı durum sö z konusu olmamıştır. Örneğin, Cardoso ve Faletto, temel ihracatın yabancı denetim inde olduğu ve onların deyimiyle bir ‘enclave’* ekonomisinin var olduğu Orta Amerika’da, Karayipler’de ve Venezuela gibi ülkelerde, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nın yarattığı ekonomik sorunlara, Brezilya, Arjantin ve Meksika’da olduğu gibi devrimle yanıt veril mediği, ya da bu yönde girişim olm uşsa da bastırıldığını, siyasal iktidarı da as keri bir buyurganlık düzeninin egemenlik altına aldığını öne sürmektedir.11,8 Brezilya ve Arjantin’de ulusal endüstriyel gelişm enin gerçekleşm esin de temel önem taşıyan iki unsur bulunmaktadır. Bunlardan ilki, temel ihraç ürünlerinin ulusal kesimlerin denetim inde oluşudur. Bu bir ulusal grubun ulusal olması gerekmeyen ancak bununla birlikte yerli olan bir avuç burju vazinin- bir ölçüde siyasal erk sahibi olması durumudur. İkinci olarak ise I. Dünya Savaşı sırasında belli bir endüstriyel büyüme gerçekleşmiş; bunun sonucunda bir orta sınıfın gelişm esi sö z konusu olmuştur. Yani, söm ürge ilişkilerindeki değişiklikler, yapısal değişikliklere yol açmış; buniar da farklı mekansal politikaların önünü açm ıştır.1'" Brezilya’da, başkenti ülkenin içerilerine taşıma düşüncesi yeni değil dir.21*’ 18.y(izyılın ortalarından itibaren pek çok öncü, Brezilya’nın başkenti ni ülkenin daha iç kısımlarına taşıma düşüncesini dile getirmiş; konunun anayasal bir içeriğe kavuşması ise 1891 yılında I. Cumhuriyet Anayasasıyla gerçekleşmiştir. Federal başkentin ülkenin iç kısımlarında kurulması gerek tiği bunun ulusal birlikteliği ve gelişm eyi sağlayacağı o dönem lerden beri di le getirilen görüşlerdir. Ancak sö z konusu anayasal hüküm komisyonlar ta rafından gündem e alındıysa da uygulam aya konulam amıştır.2"' Bu durum Brezilya’nın ekonom ik ve toplumsal gelişm esine bakıldığında çok şaşırtıcı değildir. Çünkü, Brezilya’da temel ihraç ürününün üreticisi ve ihracatçısı olan kesimin önderliğinde girişilen bağımsızlık m ücadelesi diğer kesimlerin de desteği ile gerçekleştirilm iş görünm ektedir. Bu sürece destek vermiş * Enclave: B ir ülke ya ila ken tte yabancıların yerleşm esi için ayrılmış bölge. I‘“1 Üstteki kaynak, s.81 Üstteki kaynak, s.81-82 B rezilya’da başkentin ülkenin içerilerine taşınm ası d ü şü n c esin in ayrıntılı düzeyde gelişimi için Bkz. N. Evensoıı, anılan Two B razilian Capitals..., s. 105-116 1 J. H olston. anılan T he M odernist City..., s. 16-17 98 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorunu olan diğer kesimlerin içe kapalı büyüm e ve başkenti ülkenin içerisine taşıma önerisi, anayasaya yansımış görünse de, dönem in siyasal ve ekonom ik ko şullarında uygulamaya konulamamıştır. Bu ortamda, çok uzun bir tarihi geçm işe sahip iç kesimlere bir baş kent kurma projesinin ulusal ve bölgesel planlama ilkeleri doğrultusunda yaşama geçirilm esi ancak ekonomik ve siyasal ortamın buna uygun hale gel mesiyle başarılabilmiştir.“ 2 1946 yılında başkentin ülkenin içerisine taşınma sı ile ilgili anayasaya madde konulm uştur. 1948 yılında oluşturulm uş araştır ma ekibince, kurulacak yeni başkentin yeri saptanmıştır. 1953 yılında Getulio Vargas’ın başkanlığı dönem inde son karar aşamasına gelinmiştir. 1954’te Getulio Vargas’ın başkanı olduğu Brezilya hükümeti Donald J. Belcher & Associates, Inc. of Ithaca, New York adlı Amerikalı bir şirketle başkentle il gili ayrıntılı bir rapor hazırlaması yön ü n d e anlaşma yapmıştır.™ 1955’te Juscelino Kubitschek’in başkanlık kampanyasının önemli da yanaklarından birisini başkentin Rio de Janeiro’dan B ıasilia’ya taşınması söylem i oluşturm uştur. Başkanlık yarışını kazandıktan sonra ise başkentin taşınması Kubitschek iktidarının (1956-1961) en önem li sorunu olmuştur.™ Kubitschek iktidarı dönem inde hazırlanan ulusal kalkınma izlencesi büyük ölçüde devlet özekli endüstrileşm eye dayanmakta bunun mekansal ayağını ise başkentin deniz kenarından ülkenin özeğin e yakın bir yerlere ta şınması oluşturmaktadır.2"’ İzlenecek bu mekansal politikayla azgelişmişlik devlet eliyle kırılmaya çalışılacaktır. B aşkentin Brasilia’ya taşınm ası hem ulusal birlikteliği sağlayacak, hem de bölgesel gelişm enin önünü açacaktır. İkinci olarak, başkentin ülkenin içerilerine taşınması ve ülkenin mekansal örgütlenm esinin çağcıl ilkelere göre yeniden yapılanması ereği doğrultusun da yeni devletin dayanacağı ekonomik girişimleri hızlandıracaktır. Bu bağ lamda yeni otoyolların, barajların, endüstri özeklerinin ve doğal kaynakların kullanımı sö z konusu olacaktır.206 B öylece yeni iktidara göre başkentin ta N. E venson, anılan "Brasilia: Y esterday’s City of Tom orrow ", s.472 Willy S tâu b li. Brasilia. (S tu ttg art:V erla g san stalt A lexander Koch GmbH, tarihsiz), s .10 2"' J. H olston, anılan T he M odernist City..., s. 18 * Aynı yer 2“' Aynı yer 99 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu şınması hem ulus-devletin kurulmasında çok önem li bir başlatıcı olacak hem de çağcıl devletin dayanacağı ekonom ik yapılanmaların yaşama geçirilmesi olanaklı olacaktır. Ayrıca başkent Brasilia yeni bir büyüme kutubu olacak tır.""7 Kubitschek yönetim inin ulusal başkenti Rio’dan Brasilia’ya taşıması pek çok yönden eleştiri alınıştır. Ulusal gazeteler, kongre liderleri, siyaset adamları ve diğer kesimler sö z konusu projeyi sert biçimde eleştirmişlerdir. S öz konusu eleştiriler dört grup tarafından şu noktalarda kısaca dile getiril mektedir: - Hükümetin ülkenin orta yerinde bilinmeyen bir araziye başkent ku rabileceğine güvenilm em esi ve bu konuda karamsar olunması. - Pek çok kişi, imarın Kubitschek dönem inde başlayıp yine onun döne minde biteceğinden kuşku duymaktadır. Ayrıca söz konusu yeni başkentin imar etkinliklerinin Kubitschek iktidarının sonunu getireceğini ve geride top lumsal ve ekonomik maliyeti yüksek bir enkaz bırakacağı dile getirilmiştir. - Üçüncü grup, bu projeyi ekonom ik açıdan tümüyle çılgınlık olarak nitelem ekte, sonucunun yüksek enflasyon ve başarısızlık olacağını belirt mektedir. Bu yüzden Brezilya’nın kaynakları bu tip dev projelerde bir lide rin hırsı yüzünden yitirilmemelidir. - Son grup, başkentin Brasilia’ya taşınması yerine daha uygun ve ö n celikli durumda olan başka yerler önerm ektedir. J,'s Brasilia kentinin başkent kabul edilmesi ve R io’dan Brasilia’ya taşın ma düşüncesi yeni değildir. Uzun bir düşünsel ve toplumsal mücadele g eç mişine sahip bu düşünce Kubitschek tarafından, "artık olgunluğa eriştiği için yaşam a g eçti” şeklinde yorum lanm ıştır. Söm ürgecilik dönem lerinde, Brezilya’daki kentsel dizge, büyük ö lçü d e dışa bağımlı biçimlendiğinden bu karar ancak iç ve dış etm enlerin uygun olduğu bir dönem de Kubitschek ta rafından yaşama geçirilebilmiştir. Ulus devlet düşüncesinin olgunlaşm ası ve ulusal düzeyde ekonomik bütünlüğün sağlanması yönünde oldukça kökten bir karar olan başkentin 2"! Üstteki kavnak, s. 19 M Üstteki kaynak, s. 19-20 100 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu Rio de Janeiro’dan Brasilia’ya taşınması, pek çok kimse tarafından eleştiril miştir.'0" S öz konusu eleştiriler bugün de uluslararası yazınsal düzeyde sür mektedir. Çeşitli çevrelerce, gelişm ekte olan ülkelerin -dış etkiye açık, deniz kenarındaki, söm ürge dönem lerinden kalma, bağımlı kentsel dizgeye dayalı pek çok kentsel sorunların yaşandığı- başkentlerini değiştirerek, devlet olma sürecinde ulusal burjuvazilerini oluşturmak ve ulusal ekonom ik bütünlüğü sağlamak amacıyla ülkenin özeğin e daha yakın bir yerde ulusal nitelikli bir başkent inşa etme düşüncesi eleştirilmiştir. Özellikle kentleşm e alanında modern-sonrası(postmodern) düşünürlerce Brasilia’nın Rio de Janeiro’nun yerine başkent yapılması örneği üzerin den gelişm ekte olan ülkelerdeki başkent değiştirme girişimleri yargılanmak tadır. Bu da büyük ölçüde kültürel alan üzerinden türlü düzeylerde modernizııı eleştirisi ile yapılmaktadır. B öylece uluslararası serm ayenin çıkarları doğrultusunda ulus-devlet, ulusal başkent ve ulusal ekonomi, kurucu mima ri kavramları ağır eleştirilerle yıpratılmaya çalışılmakta, kentleşm e ve mima ri açısından gelişm ekte olan ülkelerin ulusal başkent kurma girişimleri "bas kıcı", "topluluk yaşantısını zedeleyici", "çeşitliliğe izin vermeyen", “tarihe önem vermeyen", "tektipleştiren" gibi olum suz nitelem elerle mahkum edil mektedir. 20. yüzyılın ikinci yarısında Brezilya’nın başkentini ülkenin içerilerine taşımasına benzer bir biçimde başkentinin yerini değiştiren bir başka ülke Pakistan’dır. Pakistan’da yeni başkent Islamabad’ın kuruluşu da ilginç ö zel likler gösterm ektedir. Bu açıdan bu ülkedeki başkent değiştirme örneğine de yakından bakma gereksinimi bulunmaktadır. (4) Pakistan (Islamabad) Pakistan’da, Brezilya’dakine benzer olarak başkentlik işlevinin, daha gelişmiş, eskiden beri yerleşim özeği niteliğinde ve uzun zamandır başkent Ö rneğin, M arshall Bernıan, "B rasilia'nın tasarım ı, insanları u zakta, birbirinden ayrı, aşağıda tu tm ak isteyen g en erallerce y ö n etilen bir askeri d ik ta tö rlü ğ ü n başkenti için yapılm ış bir tasarım olsaydı, yerine m ükem m elen o tu rm u ş olurdu. Ama bir dem okra sinin b aşkenti olarak, tam bir sk a n d ald ir.” diye yazm ıştır. Bkz. M arshall Bernıan. Ka tı O lan H er Şey B uharlaşıyor: M o d em ite Deneyim i (Çev. Ümit A ltug-Bülent Peker) (İstanbul: İletişim. 1999), s. 13. 101 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Somun bulunan Karachi’den alınarak ülkenin içlerinde bir yerlerde planlı olarak kurulan Islamabad’a verilmesi benzer kararların sonucu gibi görünm ekte dir. Her iki ülkenin federal yönetim yapılarına sahip oluşunun böyle bir ka rarın verilm esinde etkisi olduğu düşünülebilir. Ancak Brezilya ve Pakis tan’ın başkentleri Brasilia ve Islamabad federal kaygıların ötesinde bir amaç la planlanıp kurulmuş kentlerdir.2111 Eski başkentler olan Rio de Janeiro ve Karachi’nin, sö z konusu ülke lerde varolan ekonomik yapının ve bu yapının yeniden üretilmesinin nedeni olarak görülm esi nedeniyle, ekonom ik ve siyasal yapının geniş ölçekli deği şikliğe gitme amacıyla bu planlı başkentler kurulmuştur.2" Bu planlı başkent ler, yeni kurulmak istenen ekonomik ve siyasal düzeni sağlamaya dönük giri şimlerdir. Bu açıdan, bu başkentlerin kurulması yeni bir ekonomik ve siyasal ilişkiler bütünü kurmanın ve ulusal birlikteliği sağlamanın önemli bir aracı olarak düşünülmüştür. Her iki ülke de, yeni bir ulusal başkentin imarı yoluy la iç pazar bütünleşm esini ve siyasal düzeyde ulusal birlikteliğini sağlamayı amaçlamışsa da, her iki örnek arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar Brezilya ve Pakistan'ın farklı niteliklere sahip federal devletler ol ması kadar farklı toplumsal özelliklere sahip olmalarından kaynaklanmıştır.212 Başkentin Pakistan’ın içlerine taşınmasının Brasilia örneğinden farklı kılan nedenlerden birisi, bu girişimin Brasilia örneğinde olduğu gibi, baş kentin ülkenin en gelişm iş bölgesinden gelişm em iş bir bölgesine taşınmayışıdır. Pakistan’da bu girişimle kurulan Islamabad, Ordunun en güçlü karar gah özeğinin bulunduğu Rawalpindi’nin 15 mil güneyinde yer almaktadır. Rawalpindi yakınlarında kurulan Islamabad’da, askeri iktidarla sivil yönetim aynı noktada birleştirilmiştir. Ayrıca Pakistan’ın Hindistan’dan ayrılmasın dan itibaren Ordunun ağırlıklı olduğu çevrelerce eleştiri konusu yapılan Ka rachi’nin başkentliği sorunu da böylece sona erdirilmiştir.2” Pakistan’da başkent için yeni bir yer arayışı, ülkenin Hindistan’dan ay rılarak bağımsızlığına kavuşmasıyla yani 1948 yılından itibaren başlamıştır. ' 10 G. V. S tep h en so n , anılan ''Two Newly-Created Capitals...", s.317-318. 211 R ich ard L. M eier "Islam abad is A lready Tw enty-Five", E kistics, (Vol.52, N o:312, M a y /Ju n e 1985), s.212-213 111 L. J. Vale, anılan A rchitecture, Pow er, a n d N ational Identity 213 Üstteki kaynak, s. 129 102 Dimyadcı re Türkiye’de Başkentlik Sorunu 1957'de devlet yönetimini ele geçiren yeni hükümet, devrimin l.yılınm kut landığı 1958’de ulusal başkentin Karachi’den Islamabad’a, ülkenin içlerinde önem li bir kent olan R aw alpindi’nin 15 mil yakınına kurulacağını ilan etm iştir.'11 1957'de iktidarı ele geçiren General Eyüp Han’ın, başkent değişikliği ne gitm esinin ardında iktidarını sağlamlaştırm a ereği bulunmaktadır. Pek çoklarınca kolonyal dönem in uzantısı olarak görülen eski başkent Karachi'deki bürokrasi ve sivil devlet örgütlenm esinin yabancı ülkeler ve iş dün yasıyla sıkı bağlarının bulunması ve bu yüzden yeni kurulmak istenen siya sal düzenin siyasi oyunlarla sona erdirilebileceği düşüncesi Eyüp Han’ı ve çevresini ülkenin içlerinde yerli aracılarla ilişkileri bulunan iş dünyasının et kisinden görece uzak bir yerde daha güçlü bir yönetim oluşturulabileceğine inandırmıştır.213 Başkentin ülkenin içinde Rawalpindi yakınlarında kurulacak yeni baş kent Islamabad’a taşınmasıyla, tarihsel ticaret yollarıyla buluşularak Batı As ya ve Arap D iinyası’nın büyük başkentleriyle bağ yeniden kurulmaktadır. Yeni kurulan devlet yapılanmasında İslamcı bir liderlik için İslam dünyasıyla böyle bir bağın kurulması yeni devletin kurucuları için kuşkusuz önem taşı maktadır.2"1 Yeni bir devlet düzeni kuran General Eyüp Han ve çevresi, başkent olarak Karachi’nin yerine Islamabad’ın başkent kabul edilmesini ve imarını bu gerekçelerle meşrulaştırmamışlardır. Eyüp Han, kamuoyunda büyük öl çüde askeri mantığı ve bunun gereklerini ortaya koymuş, bağımsızlık sonra sı ulusal birlikteliğin kurulması için böyle bir girişimin taşıdığı sim gesellik üzerinde durmuştur.217 Devlet özeğinin yer değiştirilm esi girişiminin Pakistan’da tüm çevre lerce genel olarak hoş karşılandığı söylenem ez. Karachi’nin ülkenin ilk baş kenti olarak seçilm esinden zaten çok hoşnut olmayan Doğu Pakistan, Batı 211 G. V. S tep h en so n , anılan "Two Newly-Created Capitals...", s .3 18. L. J. Vale, anılan A rchitecture, P ow er a n d N ational Identity, s. 129 Aynı yer. Ayrıca bkz.L eo Jam oııd "Islam abad -The Visionary Capital", G eographical M agazine (Vol.XI, No: 11. M arch 1968), s.952 2" likz. Jafri, Major Zamir(Ed), Islam abad T ak es S hape: F irst T hree Y ears of Develop m en t O ctober 1961-64. Capital D evelopm ent A uthority, tarihsiz. 103 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sonum Pakistan’ın içlerinde federal düzeyde bir başka yerin başkent yapılmasından hiç hoşnut olm amıştır. Bu açıdan bakıldığında Pakistan'ın Doğu ve Batı Eyaletleri arasında başkentlik yönünden çekişm e bulunduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.218 Islamabad, Rawalpindi ile yüksek tepelerin arasına sıkışmıştır. Bu du rum önceden hazırlanmış bir plana dayalı kurulmuş W ashington, Canberra, Brasilia gibi başkent örneklerinin hiçbirinde bulunmayan ve istenm eyen bir özelliktir. S ö z konusu kentlerin hepsi açık alanda imar edilmişlerdir.21“ Brasilia ve Canberra’nın, W ashington örneğine benzer olarak büyük ö lçü d e tek bir işlev le yani y ö n etim işleviyle donanm ış k ü çü k bir k en t olmaları planlanmışken, Islamabad baştan itibaren çok yönlü bir başkent ni teliğine sahip olm uş ve kısa sürede Pakistan’ın en büyük kentlerinden birisi haline gelm iştir.220 Örneğin o d önem de 1 9 7 0 ’lerde, H indistan’ın başkenti New Delhi, yaklaşık üçyüz bin kişilik nüfusuyla Hindistan’ın 35inci en bü yük kentiyken Canberra yaklaşık d ok san bin kişilik nüfusuyla Avustral ya’nın onuncu en büyük kenti olm uştur.221 Son olarak bir İslam başkenti konum unda olan Islamabad’ın imarında yabancı mimarlar ve planlamacılar etkin bir şekilde yer almışlardır. Kentin imarı mimarlık açısından İslam mimarisine uygun olup olmadığı türü tartış maları da beraberinde getirmiştir. Ancak geçm işle bağları koparmak isteyen yeni yönetim böyle bir yeğlem e yapmıştır.222 Endüstri devrimi sonrasında özellik le 20.yüzyılda bazı ülkelerde baş kentin yerinin değiştirilm esi ve bu bağlamda yeni bir başkentin imarı günde me gelmiştir. Endüstri devrimi sonrasında devlet özeğinin yerini değiştire rek yeni bir başkent imar eden ülkeler arasında ortak olan bazı noktalar bu lunmaktadır. Bundan sonraki alt başlıkta kısaca bu noktalar üzerinde duru lacaktır. G. V. S tep h en so n , anılan "Two Newly-Created Capitals...", s.318 21 Z. A. Doxiadis, "The C reation of a New Capital", T ow n P lan n in g Review (Vol.36, N o :l, April 1965) 2211 G. V. S tep h en son, anılan "Two Newly-Created Capitals...", s.317 22’ Ü stteki kaynak, s.330 222 Bkz. I ee. M aurice, “Islam abad -The Im age", A rch itectu ra l D esign, Ja n u a ry 1967, s.47-48 104 Dünyada re Türkiye 'de Başkentlik' Sonum b) 20.Yüzyılda Başkent Değiştirme Girişimlerinde Ortak Noktalar (1) Yeni Toplum Yeni Mekan Arayışı E ndüstri Devrimi sonrasında, ö zellik le 20.yüzyılda gündem e gelen başkent değiştirm e girişimlerinde, m ekansal politikalarla yeni bir toplumsal yapılanmaya gidilm ek istenmiştir. Bir başka deyişle başkent değiştirm eler den, gerçekleştirilm ek istenen toplum sal düzeltim lerin yaşama geçirilm esi için bir araç olarak yararlanılmak istenmiştir. Ayrıca, ülke düzeyinde gerçek leştirilmek istenen kökten mekansal örgütlenm e değişikliklerinin de önce likle başkentin yerinin değiştirilerek başlatılması düşünülm üştür. Başkenti nin yerini değiştiren ülkelerin farklı am açlan bulunsa da, bunların hepsinde ortak olan nokta, yeni bir siyasal ve ekonom ik yapılanmanın gerçekleştirile bilmesi için yeni bir başkentin imarının önemli olduğu varsayımının kabulü dür. S öz konusu mekansal arayışların ana nedeni ise yeni mekanların kurul ması yoluyla yeni toplumsal yapıların oluşturulabileceği varsayımına duyu lan inançtır. (2) Yeni Başkentlerin Ulus-Devletleşme Sürecinde Simge Olmalan Endüstri Devrimi sonrasında gündem e gelen yeni başkentlerin imarı girişimlerinin ortak noktalarından birisi, çağcıl ilkeler doğrultusunda yeni bir devlet düzeninin kurulması sürecinde ülke halkını ortak değerler çerçe vesinde bir araya getirecek politik ve ekonom ik iklimi yaratabilecek mekan sal ortamı sağlayabilme çabasıdır. Uluslaşma sürecinde, yeni bir başkentin yeni ilkeler doğrultusunda imarıyla sim gesel b ü tünleşm enin sağlanm ası amaçlanmıştır. Başkentin yeniden imarıyla, varolan toplumsal ve politik ya pılanmanın, yeni değerlere göre kurulacak bir iktidar yapısının kendini yeni den üretebileceği mekansal politikalarla değiştirilebileceği varsayılmıştır. (3) Yeni Başkentlerin Ülkenin İçlerine Taşınması 20.yüzyılda başkent değiştirme girişimlerinde ortak olan noktalardan bir başkası ise yeni başkentlerin kıyıda yer alan eski başkentlerin aksine, ül kenin daha içerilerinde, iç pazar oluşum una olanak verecek bir konumda imar edilmeleridir. Yeni başkentler, İstanbul, Sydney, Rio de Janeiro ve Ka- 105 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu raclıi gibi eski liman kentleri geride bırakılarak, ülkenin içlerinde ve kesin likle denizle ilişkisi olmayan yerlerde imar edilmiştir. Bu seçimin ardındaki ortak düşünce, söm ürgeci-emperyalist etkilerin yoğunlaştığı eski başkentler den uzaklaşmaktır. Bunun yerine ülkenin içerilerinde iç pazar bütünleşm e sine izin verecek bir konumda yeni başkentin imarının gerçekleştirilm esi he deflenmiştir. Bu açıdan seçilen yeni başkentin ya çok küçük, ya da başlan gıçta başkent olma niteliğini hak etm ez görünen gelişm işlikte bir yerleşim yeri olduğu görülmektedir. Yeni başkent kabul edilen Canberra, Brasilia, Islamabad başlangıçta, Ankara’nın aksine, adı sanı bilinmeyen, köy büyüklü ğünde yerleşim yerleridir. Ancak, her ne kadar, Ankara başkent seçildiğinde bir kent olsa da, yeniden imarı sırasında eski Ankara’nın yanına organik ola rak yeni bir kentin imar edildiği düşü n ü lü rse, bu örneğin de diğerlerine benzediği ileri sürülebilir. (4) Yeniden İmar Olgusu İncelenen tüm örneklerde ortak olan bir başka nokta yeni başkent ka bul edilen yerlerin yeni iktidar ilişkileri doğrultusunda imarının gerçekleşti rilmiş bulunmasıdır. Yeni başkent kabul edilen yerlerin hepsinde büyük çap lı imar hareketleri ve kamu yatırımları sö z konusu olm uştur. Yeni başkentle re yöneltilen eleştirilerin ana kaynağını da kamu yatırımlarının ve imar hare ketlerinin yeni başkente yönelm esi oluşturm uştur. Eleştirilerin olumlu ya da olum suz doğrultuda yapılmasının tem el nedeni mekansal örgütlenm edeki bu köklü değişimin yarattığı bölüşüm ilişkilerindeki farklılaşmadır. Ülkede kamu yatırımlarının yeni başkente yöneltilm esi bölüşüm ve sınıfsal ilişkilere doğrudan etkisi olduğundan bu durum eleştirilerin doğrultusunu da belirle mektedir. Bu yüzden başkentin yer değiştirilm esine ve yeni başkentte ger çekleştirilen imar hareketlerine olum lu ya da olum suz yönde yapılan eleşti riler gelir bölüşüm ünde ve ülkedeki toplumsal sınıflar arasında yarattığı et kiler bağlamında ortaya çıkmaktadır. Bir başka yönden ele alındığında baş kent değiştirmeyi önem li kılan etmen sö z konusu büyük çaplı imar hareket leri ve kamu yatırımlarının yeni başkent ve çevresine yönelm esidir. Bu açı dan başkentlik tartışmalarının ana nedenlerinden birisi de bu durumdur. 106 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu (5) Yabancı Mimarlar ve Plancılar Endüstri Devrimi sonrasında gerçekleştirilen başkent değiştirm e ve ye ni bir başkentin imarı girişimlerinin hepsinde, başkentlerin planlanması ve imarında yabancı planlamacı ve mimarlar yer almıştır. Canberra, Brasilia, Ankara, Islamabad ve imar edilen diğer yeni başkentlerin hepsinin ortak noktalarından biri bu olmuştur. Kurulmak istenen yeni iktidar doğrultusun da yeni değerlere ve yeni devlet dü zen in e geçişte mekansal politikalar kulla nılırken, aynı zamanda dönem in çağcıl planlama ve mimari birikiminden de yararlanılmak istenmiştir. Bu nedenle ülkedeki geleneksel mimari ve planla ma birikimi yanında yabancı mimarlar ve planlamacılarca ortaya konan uy gulamalara da yer verilmiştir. İç pazar bütünleşm esini sağlama ve ulusalcı bir iktidar temelini yaratma ülküsündeki iktidarların yabancılarca gerçekleş tirilecek planlama ve mimariyi kabul etm eleri paradoksal bir durum gibi g ö rünse de, aslında yeni mekan yeni toplum arayışları doğrultusunda çağdaş bir birikimden yararlanılmış olması çok şaşırtıcı değildir. (6) Çağdaş Şehircilik Bilgisinin Kullanılması Endüstri Devrimi sonrasında devlet özeğinin yerini değiştirerek yeni başkentini imar eden ülkelerin önem li ortak noktalarından birisi, tüm ör neklerde Batı’da geliştirilmiş çağdaş kent planlama deneyimlerinden yararla nılmasıdır. Devletlerin yönetim özeğini değiştirme ve başkentlik işlevini yeni bir kente verme doğrultusundaki kararları, Endüstri Devrimi sonrasında gündem e gelmiştir. Ülkemizdeki Ankara örneği Canberra, Islamabad, Brasi lia örneklerine bazı yönlerden benzerlikler gösterm ektedir. Bu örnekler 20.yüzyılın başında Ebenezer Hovvard’ın düşünsel önderliğini yaptığı balıçekent düşüncesi bağlamında İngiltere’de geliştirilen ve diğer ülkelerde de uy gulama alanı bulan bahçekent m odelinden belli düzeyde etkilenmişlerdir. Ancak bu örneklerin hepsi kendi toplumsal oluşumlarında farklı iktidar mü cadeleleri içinde gerçekleştirilm işler, başarı ve başarısızlıklarını toplumsal çelişkiler belirlemiştir. Yeni başkent ilan edilen yerlerde kent planlamasına ilişkin benzer sü reçler yaşanmasına karşın kent planlarının başarı ve başarısızlıklarının ne denleri farklı olmuştur. S ö z konusu kent planları büyük ölçüde bahçekeııt 107 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorunu modelinden esinlenerek hazırlandığı ve bu açıdan planlar birbirine benzedi ği halde, başarılarını belirleyen asıl etm en, hazırlanmalarındaki yetkinlikten öte, toplumsal koşullarla aralarındaki diyalektik etkileşim olm uştur. Top lumsal ilişkilerle teknik uğraşlar arasındaki bağda toplumsal koşulların ö n e mi, bu örnekte yeniden, çarpıcı bir biçimde açığa çıkmaktadır. c) Başkent Ankara ile Diğer Başkent Değiştirme Örneklerinin Karşılaştırılması Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’nın uzun bir ekonom ik ve kültürel geçm işi bulunm aktadır. Ankara, bu açıdan ne Cumhuriyeti ilan eden kadronun ileri sürdüğü gibi yoktan varedilmiş bir kenttir, ne de kentin devlet özeği olm asından rahatsız kesimlerin belirttiği gibi tarihsiz, sonradan olma bir yerdir. Bunun yanı sıra Ankara’nın başkentlik kararı, bir kentten diğerine başkentlik işlevinin basit anlamda aktarılması da değildir. Ankara, kuramsal ve pratik düzeyde bir plana ve devletçe izlenen politikaya bağlı olarak geliştirilmiş bir başkent olarak (created capital), kurulduğu yerde da ha ön ce söz konusu olmayan bir kentleşm e dinamiğinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kentin devletin yeni özeği kabul edilm esinden sonra Eski Ankara’ya organik bir bağla bağlı "Yeni Ankara" yaratılmıştır. Ankara’nın, Endüstri Devrimi sonrasında Kıta Avrupası dışında yeni kurulan devletlerden bazılarının politikaları doğrultusunda planlı bir biçim de imar ettikleri başkentlere benzeyen ve ayrılan yönleri bulunmaktadır. An kara’nın devlet özeği kabul edilm esinin ekonomik düzeyde çok önem li so nuçları bulunmaktaysa da bu kararın yaşama geçm esinde ekonom ik gerek çelerin ötesinde siyasal nedenlerin önem li ağırlığı olmuştur. Bu açıdan An kara örneği Brasilia’dan farklı bir niteliğe sahip olmuştur. Ankara’nın başkentlik kararı, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında yöne tici elitin içinde bulunduğu durum ve ülkedeki üretici güçler açısından önemli farklılıkların olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Batılı kapitalist ülkele rin söm ürgesi durumunda olan pek çok ülkede doğrudan yabancı sermaye yatırımları yoluyla var olan toplumsal yapılar dönüşm üş ve normal gelişm e seyrinden farklı bir yörüngeye oturmuştur. Söm ürge ülkeler bağımsızlıkları nı kazanmalarıyla birlikte ya varolan başkentleri dönüştürm e ya da yeni bir 108 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorunu başkent ilan etm e yolunu seçm işlerdir. Bir söm ürge ülkesi olarak Brezil ya’da endüstri sermayesi birikimi yabancı sermayenin himayesi altında baş lamış; gittikçe özerkleşerek yerli aracı(komprador) ticaret sınıfına karşı gelişebilmiştir. Bu süreçte ulusal bir iktisat politikası izlenmesi düşüncesini sa vunan endüstri sermayesi yerli aracı(komprador) ticaret serm ayesine karşı ulusal bir içerikle kurulacak yeni bir başkenti isteyebilmiştir. Bu açıdan ele alındığında Ankara’nın başkentlik kararı Brasilia, Canberra ve lslamabad ör neklerinden oldukça farklıdır. Ankara’nın başkentlik kararının ardında, B rezilya’daki gibi ülkenin içerilerinde iç pazar bütünleşm esi sağlanm asını isteyen bir endüstri serma yesi bulunmamaktadır. Tam tersine Ankara’yı başkent kabul eden bürokrat kesim kendi eliyle ulusal bir burjuvazi yaratmayı amaçlamıştır. Ancak bu dö nemde yönetici elitçe sö z konusu siyasal ülkü ortaya atılmışsa da, henüz, endüstri burjuvazisini oluşturacak toplumsal iklim ve uluslararası koşullar bulunmadığından Ankara’daki bürokratların izledikleri politikalar büyük ö l çüde İstanbul ve diğer kıyı kentlerindeki sermaye sahiplerince desteklenen milli iktisat düşüncesi çerçevesinde ticaret ve küçük çaplı üretimi destekle mekle sınırlı kalmıştır. Ayrıca, Ankara’nın başkentlik kararının arkasında, Canberra örneğinde olduğu gibi ulusal bir başkent düşüncesini destekleyen geniş bir orta sınıf da yer almamaktadır. Ankara’nın kentsel ve toplumsal gelişim çizgisi bu yüzden VVahington ya da Canberra örneklerine benzem e mektedir. Federal devletlerdeki başkentlerin işlev ve konumlarından farklı olarak Ankara sadece yönetim işleviyle değil ticaret, küçük çaplı endüstri ve hizm etler sektörleri alanlarında gelişm e gösterecektir. Kentin nüfusu da bu süreçte hızla artış göstermiştir. Ankara’nın başkent olarak seçilm esi ülkenin tümü hesaba katıldığında nüfusun dengeli dağılması açısından çok önem li bir karar niteliği taşımakta dır. Dengeli büyüme hedefi yolunda Ankara önem li bir büyüme kutbu özel liği gösterm iş ve bu açıdan başarılı bir örnek olm uştur. Örneğin Canberra büyüme kutbu olarak Ankara’nın gösterdiği başarıyı elde edememiştir. Nü fusu çok yavaş büyümüş, ekonomik etkinliklerin özeği olarak kıyıdaki kent ler üstünlüklerini sürdürmüşlerdir. Canberra, çok sonraları gerçek anlamda bir yerleşim yeri haline gelebilmiştir. Ankara’nın Anadolu’yu geliştiren bir 109 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonıııtı biiyiime özeği olarak gösterdiği başarı, yeni bir kent olarak kendi içindeki planlı gelişm esinde söz konusu d eğ ild ir/-1 Ankara’nın başkentlik işlevi ile diğer başkentlerin kent olarak sahip oldukları işlevler açısından karşılaştırmalar geçm işte olduğu gibi günüm üz de de sık biçimde yapılmaktadır. Ankara’nın başkentlik kararına ilişkin Mec lis görüşm eleri sırasında Ankara’nın başkentliğini savunm ak isteyen bazı milletvekilleri New York-VVashington örneğini vermiş ve bu bağlamda New York yerine W ashington nasıl başkent olduysa İstanbul gibi bir em peıyal kentin yerine Ankara’nın da başkent olacağını belirtmişlerdir. Ancak, Anka ra’nın başkent oluşu W ashington’un başkent oluşundaki gibi federasyonu oluşturan federe devletler arasındaki bir dengeyi gözeten bir şehircilik kara rı olmadığından sö z konusu karşılaştırmanın pek yerinde olmadığı söylen e bilir. Ankara ileri sürülenin tam tersine İstanbul’a karşın başkent olm uş ve bir anlamda iç pazar bütünleşm esinin sağlanarak İstanbul kadar büyük bir kent olması ülküsü doğrultusunda başkent ilan edilmiştir. Ankara-Washington benzetm esi yaparak yanlış saptamalar yapan bir diğer kesim günüm üzdeki liberal yazarlardır. Liberal yazarlar Ankara’nın, çok büyük bir kent olduğu için Türkiye’nin önünü kestiğini; bir başka de yişle, W ashington^ benzem ediği için Türkiye’nin gelişm ediği savını ileri sür mektedirler. Ankara’nın VVaslıington'a benzem ediği savı doğruluk payı taşı maktadır. Ancak, Ankara’nın kentsel işlevler olarak ticaret, endüstri ve hiz metler sektöründe gelişerek Türkiye’nin ikinci büyük kenti olmasına ilişkin olarak Ankara’nın başkentlik süreciyle W ashington’unki arasında çok bü yük nitelik ve nicelik farkı olduğu g ö zd en kaçırılmaktadır. Ankara, İstan bul’un gölgesi altında başkent olduğu için, dönem in yönetici seçkinleri sü rekli olarak İstanbul’un sahip olduğu kentsel işlevlerin Ankara’da toplanma sına yönelik bir siyaset izlemişlerdir. Özellikle 1929 bunalımı ve bu bunalım sırasında İstanbul’un dışarıyla bağlantılı kesimlerinin güç kaybetmeleri, An karalI yöneticilere ve iş çevrelerine sö z konusu gelişim olanağım tanımıştır. Yeni bir devlet düzeninin benim senm esi aşamasında ve sonrasında varolan çelişkiler ve toplumsal oluşum dan ötürü Ankara, W ashington’un sadece yö- R uşen Keleş, "A tatürk, Ç ağdaş A nkara ve Kentbilim", K ent ve Siyaset Ü zerine Yazı lar (İstanbul: IULA-EMME, 1993), s.224 1]0 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu netim işleviyle sınırlı ve bu bağlamda da eyaletler arasındaki bir denge sağ layan konum unun ötesin e geçerek ticaret, endüstri ve hizm etler alanında hızlı bir büyüme süreci içinde olm uştur. Kentin nüfusu da bu süreç içinde özellikle 1950’lere değin diğer kentlerle karşılaştırıldığında çok hızlı bir bü yüme eğilimi gösterebilm iştir. Ankara’nın başkent seçilm esi federal yapıya sahip devletlerde federal devletle federe birimler arasında bir d en ge unsuru oluşturulm asına yönelik bir girişimin sonucu değildir. Bu nedenle Ankara, devlet özeği kabul edildik ten sonra, W ashington, Canberra, Brasilia gibi, federal devletlerin başkentle rinde izlenen kentsel büyüme stratejilerinden farklı bir gelişm e eğilim ine sa hip olm uştur. S öz konusu başkentler, kuruluş amaçları gereği tek yönlü olarak yönetim işleviyle donanm ış bulunduklarından, bunların büyüm e hız ları sınırlı olmuş; bulundukları ülkelerdeki kentsel coğrafyada yeni kurul muş başkentler m etropoliten alanlar haline gelm eyip küçük yerleşim yeri konumunda kalmışlardır. Başkent Ankara ise devlet özeği olmasından itiba ren kent yönetim işlevinin yanı sıra çok yönlü işlevler kazanmış; buna daya lı olarak ülkenin önemli gelişm e kutuplarından biri haline gelerek metropo liten bir özek haline dönüşm üştür. Bu açıdan başkent Ankara, W ashington, Brasilia, Canberra gibi planlı bir biçimde imar edilmiş başkentlere kuruluş amacı gereği benzemem iş; Londra, Paris gibi çok önceden başkent kabul edilmiş, çok işlevli metropoliten kent örneklerine yakın bir gelişm e çizgisin de yer almıştır. Günüm üzde diğer ülkelerdeki kentsel çelişkilere benzer bir çelişki İs tanbul ve Ankara arasında yaşanmaktadır. Bir başka deyişle sadece iç geliş melerden kaynaklanmayan, hem dışarıdan, hem de buna dayalı olarak içeri den beslenen yeni dinamikler söz konusudur. Dünyanın pek çok ülkesinde, sermaye birikiminde ortaya çıkan değişim ler doğrultusunda başkentlik işlevi olarak görülebilecek kazanımlar yavaş yavaş diğer kentlere doğru kaymak tadır. Benzer gelişm eler AB’nin siyasi ve ekonom ik coğrafyasında gündem e gelmekte; bu bağlamda, izlenen politikalarla başkentlerin gözd e mekanlar olmaktan yavaş yavaş çıkarak, ülke düzeyinde diğer kentlerin ön plana gel diği bir sü reç yaşanm aya başlamıştır. Bu açıdan son gelişm eler Londra, Madrid ve Roma gibi başkentler açısından o kadar iyi sonuçlar doğurmaz ken; 1990’da Glasgow Avrupa kültür ö zeğ i seçilmiş, Barselona 1992 Olimpi Dünyada ne Türkiye'de Başkentlik Somnıt yatları’nın gerçekleştirildiği kent olm uş ve Rom a’da artık bir moda özeği ol maktan çıkmıştır.224 Ü lkem izde de bu bağlamda B irleşm iş M illetlerin İnsan Yerleşimleri (Habitat) Toplantısı İstanbul’da yapılmış; Olimpiyat Oyunları’nın aday ülkesi olarak yine İstanbul gösterilmiş; 11 Eylül saldırılarından sonra M edeniyetle rin Buluşması olarak adlandırılan D oğu ve Batı’nın bir araya geldiği büyük toplantı için İstanbul seçilmiştir. B unun yanı sıra bir dönem Ankara özekli büyümenin önemli sim gelerinden ülkenin en büyük beş bankası arasında yer alan İş Bankası, genel özeğini İstanbul’a taşırken, yine Türkiye’nin en büyük bankalarından olan kamu bankası konumundaki Ziraat Bankası’nın da genel özeğini İstanbul’a taşıması sö z konusudur. Bu yer değiştirm eler ve bu bağlamda başkentlik sorunu, 1 9 7 0 ’lerden sonra farklı bir çerçevede tartı şılmaya başlanmıştır. Emek-sermaye çelişkisi içinde sö z konusu çerçevenin yakından incelenm esi başkentlik sorununun günüm üzdeki durumunu orta ya koymak açısından anlamlı sonuçlara varılmasına yardımcı olacaktır. 3. 1970’li Yıllardan Sonra Ölçek Tartışmaları ve Başkentlik Sorunu Çalışmanın buraya kadar olan kısmında Endüstri Devrimi’nden sonra, özellikle 20.yüzyılın başlarından itibaren başkent değiştirm e olgusunun ni telikleri ortaya konulmaya çalışıldı. Bu yapılırken, yeni bir devlet kurmayla gündem e gelen başkent değiştirme girişimlerindeki yer seçimlerinin özellik leri üzerinde duruldu. Ayrıca sö z konusu girişimlerin arkasında yer alan toplumsal süreçlerle mekansal ö lçek olarak başkentlerin işlevleri bir arada ele alınmaya çalışıldı. Böylece, başkentlerin yer seçiminin mekansal bir ö l çek olarak teknik bir seçim olmanın ötesinde, siyasal boyutları bulunan, ba zen de, sınıfsal ilişkileri değiştirm eye,değin uzanabilen yer seçim kararlarına dayandıkları sergilenm eye çalışıldı. S ö z konusu siyasal yer seçiminin yapıl masında dönemin ekonomik, siyasal ve d üşüngüsel yapılarının önem li etkisi olduğu da vurgulanmaya çalışıldı. 1970’li yıllarla birlikte, başkentleri özellikle işlevsel yönden ilgilendi ren önemli yazınsal değişiklikler ortaya çıkmıştır. Bu yıllarla birlikte başken C h risto p h er Harvie, T he Rise of R egional E urope: H istorical C onnections (L ondon an d New York: R outledge, 1994), s.3 112 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu tin yerini değiştirerek ya da var olan başkentlerin yeni ilkeler doğrultusun da yeniden imarı yoluyla iç pazar bütünlüğünü sağlama, yeni bir toplum, ye ni bir ulus yaratma yönündeki ülküsel yaklaşım yerini küresel sermayenin yeni örgütlenm e istemleri doğrultusunda, başkentlere yönelik eleştirilerin arttığı bir sürece bırakmıştır. Yeni liberal akım ve küreselleşm e söylemleriy le birlikte başkentliğin genel düzeyde eleştirisi yapılmaya başlanmış; devle tin yeniden yapılanması adı altında başkent bürokrasilerinin ve devletin yeni liberal mantığa göre yeniden düzenlenm e çabası ortaya çıkmıştır.2“ Günü müzde, özellikle gelişm ekte olan ülkelerin başkentlerinde, bir yandan devletleşm e sürecinin bazı sim gelerine ve bu dönem in bürokratik ve siyasal ör gütlenm esine yönelik olum suz eleştiriler yöneltilirken, diğer yandan baş kentlerin konumları da sö z konusu eleştirilerin içine eklemlenebilmektedir. Bir başka deyişle, sermaye birikiminin geldiği yeni aşamada, toplumsal dev letin ortadan kaldırılmasını amaçlayan devletin küçültülm esi söylem i, ‘yeni toplum yeni m ekan’ ütopyasının sonunu getirmiş, yeni başkent kurma dü şüncesi yerini "dünya kenti" kavramının ifade ettiği piyasa değerlerinin yüceltilm esine bırakmıştır. Ülke içerisinde başat durumda ve küresel sermaye ile eklem lenm iş konumdaki serm ayenin özeği niteliğindeki kentlere ilişkin yayınlar hızla artmaya başlamıştır. Eşitlikçi toplumsal hedeflerin ön planda olduğu kentsel mekanlar yaratma amacı gözden düşerken, küresel sermaye ve onun uzantısı konumundaki büyük serm ayenin istem lerine uygun me kanların araştırmalara konu olduğu bir dönem e geçilmiştir. Bu süreçte, kla sik anlamda başkentler ve buna ilişkin kavramsallaştırmalar gözden düşü rülmeye çalışılmakta bunun yerine serm ayenin özeği konumundaki başkent ler, "dünya kenti" ve benzeri kavramsallaştırmalarla sermayenin egem en du rumda bulunduğu ve simgeleştirdiği bu kentleri olumlayan akademik çalış malar artış göstermektedir. Bu dönem de gündem e gelm eye başlayan yeni liberal politikalar bir yandan Keynesyen politikaları ve onun dayandığı toplumsal, ekonom ik ve mekansal örgütlenm eyi eleştirirken diğer yandan küreselleşm e söylem inin düşüngüsel çerçevesini çizmiştir. K üreselleşm e söylem iyle birlikte siyasal, 225 Andrcvv Gamble. "Neo-Liberalism", Capital & Class (No:75, A ugust 2001), s.127-135 113 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonum ekonomik ve düşüngüsel düzeyde sosyo-ekonom ik ve kurumsal yapıları işlevsizleştirme girişimleri gündem e gelmiş; bununla eşzamanlı olarak siyasal ve ekonom ik ölçekleri etkisizleştirm eyi amaçlayan çabalar artmıştır. Son otuz yılda hızlı artış gösteren küreselleşm e yazını bağlamında, yerel/kiires e l/b ö lg e se l/u lu sa l gibi ölçeklerle devletin işlevleri yeniden tanımlanmaya başlanmıştır. Bu bağlamda başkentlerin işlevlerine ve konumlarına ilişkin yaklaşım da değişm iştir/“ 1970'li ve 1 9 8 0 ’li yıllarda iktisat alanında Friedmann gibi düşünürler Keynesyen ekonom i ve toplumsal örgütlenm enin sonunun geldiğini savu nurlarken, enform asyon toplumu kuramcıları da endüstri toplumunda ege men olan yapıların ortadan kalktığını savunmuşlardır. K üreselleşm e ve yeni yönetim modelleri bağlamında endüstıi-sonrası toplum düşüncesini ortaya atan Daniel Bell, Alvin Toffler gibi düşünürler, enformasyon toplumu kavra mıyla endüstri toplum unun dayandığı emek-serm aye çelişkisinin ortadan kalktığını ileri sürmüşlerdir.227 Küreselleşme söylem i ön cesinde geçerli kavram ve olguların artık or tadan kalktığı sadece yeni sağ taraftarları tarafından değil, aynı zamanda kendisini yeni sol kabul eden yazarlarca küreselleşm e izlencesi (manifesto) biçiminde ilan edilmiştir.228 Buna göre, örgütlü kapitalizm bağlamında sınıf ve endüstri gibi kavramların işlevsizleştiği ileri sürülürken, yine küreselleş me söylem ini benim seyen kuramcılar tarafından ulusal sınırlar eskimiş(de- m O ’m ano Em m a Edigheji, "The In stitu tio n al M ediation of Globalization: R econceptu- alizing The Role of the S tate in th e P ostdevelopm ental S tate Era", Society in T ransi tion (Vol.30, Issue 2, 1999), s.106-120; F rederick C. T u rn er, A lejandro !,. C orbacho, "New Roles F or th e S tate", In te rn a tio n a l Social S cience Jo u rn al (Vol.52, Issue 163, M arch 2000), s.109-121 ™ Daniel Bell. T he C om ing of P ost-Industrial Society (New York: Basic Books. 1973): Alvin Toffler, Şok; G elecek K orkusu (Çev.Selam i S arg u t) (İstanbul: Altın, 1981) "Ö rg ü tsü z kapitalizm ’ dünyası ö rg ü tlü kapitalist ilişkilerin 'sabit, d o n m u ş bagıntıları’nın sü p ü rü lü p atıldığı bir dünyadır. T oplum lar yukarıdan, aşağıdan ve içeriden d ö n ü ştü rü lm ek ted ir. Ö rgütlü kapitalizm in tüm katı yönleri, yani sınıf, sanayi, kentler, kolektivite, ulus-devlet ve h a tta dü n y a, bu h arlaşıp havaya karışm aktadır." Lash ve U rry'den ak taran K rishan Kum ar, S anayi S onrası T oplum dan P ost-m odern Toplum a: Ç ağdaş D ünyanın Yeni K uram ları (Çev. M ehm et K üçük) (Ankara: Dost, 1999), s.67; Ayrıca bkz. Jo hn Urry, “Ö rgütlü K apitalizm in S onu", (D er.S tu art Hail ve M artin Jac ques). Yeni Z am anlar: 1990’lard a P o litik a n ın D eğişen Ç ehresi (Çev. A bdullah Yıl m az) (İstanbul: Ayrıntı, 1995) I 14 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu mode), ekonom ik gereksinimleri karşılamayan, rastlantısal, keyfi yapaylıklar olarak tanımlanmakta;2“ söz konusu sınırların küresel dinamikler sonucun da ortadan kalktığı savunulmaktadır.23“ Ulus-devletlerin bugünkü hali ‘da mar sertleşm esi’ olarak nitelendirilirken ulus devletin bu felç hali ‘ulus-devlet örgütlenm esinin ekonomik işlerin yönetim indeki geçici bir örgütlenm e biçimi olduğunun’ göstergesi kabul edilerek ulus-devletin artık gereksiz bir ölçek olduğu savlanmaktadır.2" Buna göre, ulus-devletlerin yerini bölgeseldevletler almakta, bölgesel devlet ise küresel ekonomiyle bağları ulusal dev letten farklı olarak ‘yapay’ olarak nitelendirilen siyasal etm enlere göre değil, reel ekonom inin gerçeklerine göre tanımlanm ış sınırlar içerisinde küresel ekonom iye eklem lenen yeni bir devlet biçimi olarak sunulmaktadır. Bir baş ka deyişle bölgesel-devlet, bugünkü ulus-devletlerin kendilerini küresel olu şumlara göre yeniden düzenleyerek uyduracakları mekansal ve sınırsal ör gütlenm e biçimi olarak tanımlanmaktadır. Bu yaklaşıma göre bölgesel-devlet kavramı şu varsayımı yapmayı zorunlu kılmaktadır: "ekonomik etkinlik ler üzerindeki iktidar kaçınılm az olarak ulus-devletlerde varolan siyasal özekli yapılanm adan piyasa özek li karar alma süreçlerine kayacaktır."212 S öz konusu varsayım ise küresel düzeyde örgütlenm iş ulus-ötesi şirketlerin mekansal ve yönetsel istemlerine oldukça uygun bir modeli sunmaktadır. Ulus-devlet ortadan kalkan bir ölçek olarak sunulurken buna bağlı olarak ortaya konan savlardan birisi, ulus-üstii yani küresel kadar, ulus-altının yani bir başka deyişle, yerelin kaçınılmaz olarak güçleneceği ve böylece ulusal sınırların ve ulusal karar alma düzeneklerinin zayıflayacağıdır. Bu sa va göre, "büyük kentlerin ekonom ik ve siyasi rolü genişleyerek önem kaza nırken, ekonomik düzeyde yönetim ve denetim işlevlerinin yeniden d önüş mesiyle bu işlevlerin büyük kentsel alanlara kayması kentsel-bölgesel ekonoKenichi O hm ae, anılan Ulus-Devletin S onu... Kenichi O hnıea, T he E m ergence of R egional S lates: T he D isappearance of B orders, V ital S p e e c h e s o f th e Day, Vol.58. I s s u e 16, p .4 8 7 . 1992 (h ttp ://w w w .e b .sc o ho st.co m /fu lltex t.asp...) (18.02.2002) • " Kenichi Ohm ae. anılan Ulus-Devletin S onu... Lee-Boon-Thong, T engku S ham sul B ahrin. "W ither the Borders? T ow ards a New Di m ension of G eographical D ifferentiation", (Der. Lee-Boon-Thong, T engku S ham sul Bahrin). V anishing B orders: T he New In tern atio n al O rder of the 21" C entury (Great Britain: A shgate. 1998), s.3-13 “ 115 i Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sortimi mileri daha da güçlendirecektir. B öylece, küresel iş d öngüsü, ulus-devleti devre dışı bırakırken, ulus-altı ve ulus-üstü ölçekleri daha işlevsel kullanma ya başlayacaktır."™ 1970’lerle birlikte, küresel şirketlerin canlılık içine girmesi; bu şirket lerin etkin olduğu yerlerde kentsel ve b ölgesel ekonomilerin canlanma süre ci yaşam ası yeni uluslararası işb ölü m ü n ü n başladığı şeklinde savların de önünü açmıştır. Bu bağlamda, küresel şirketlerin etkin olduğu kentlerde ye rel siyasete dinamiklerinin değişm esiyle, sö z konusu kentlerdeki yerel yöne timler uluslararası piyasayla nasıl daha etkin bütünleşebileceklerinin yolları nı aramaya başlamışlardır. B öylece kent yönetimlerinin uluslararası ekono miyle ulusal devletin müdahalesi olm adan bütünleşebilm elerinin önemli bir aracı olarak geçm işin kent-devletçiklerine dayalı modeli yeniden gündem e gelmiştir.“4 Yabancı yatırımlar üzerinde ulusal denetimin kaldırılması ve diğer kuralsızlaştırma(deregulation) uygulamalarıyla birlikte sadece kent yönetimleri değil, bölge yönetimlerinin de yabancı şirketlerle doğrudan pazarlık yapabi lecekleri koşullar ortaya çıkmıştır. Ulus-ötesi kuralsızlaştırma (deregulation) çabaları ile birlikte, bölge ve kent yönetim leri, sadece ekonom ik değil, siya sal düzeyde de ulus devletle anayasal düzeyde anlaşma arayışına başlamış lardır. Bölgesel-devlet, kent-devleti gibi siyasal ekonom i açısından yeniden yapılanma yönündeki yeni siyaset arayışları süreci de hız kazanm ıştır.215 B öylece kuramsal düzeyde tek piyasa ve daha sıkı ekonomik bütünleşm enin ulusal müdahaleleri ortadan kaldıracağı, kentler arasında yeni bir rekabet biçiminin gelişeceği, kentsel siyasetin küresel sermayenin istemlerine göre yeniden yapılandırılacağı sosyal devlet uygulamalarının sona ereceği bir ku ramsal çerçeve arayışı başlamıştır. K üreselleşme yazınında ölçeklere ilişkin olarak ortaya konan bu sav- *” Kenichi O hm ea, am lan “T he E m ergence o f Regional S tates:...” »> p et er Newm an, Andy Thornley, U rban P lan n in g in E urope: In tern atio n al C om petiti on, N atio n al S y stem s an d P lan n in g P ro je c ts (L ondon and New York: R outledge, 1996), s.9-10 m Philip Cooke, "G lobalization of econom ic organ izatio n and the em ergence of regi onal in terstate p artnerships", (Ed.Colin H.Williams) (G reat Britain: Belhaven, 1993), s.46-58 116 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu larla bir yandan yerel, ulusal ve küresel ölçekler yeniden sıradüzensel bir bi çimde yap ılan dırırk en , bir yandan da tanımlanan bu sıradüzen sıfır toplam lı bir oyun kapsamında düşünülm ektedir. Buna göre, ya küresel kazanırken ulus-devlet kaybedecektir ya da ulus-devletin kazançlı olduğu durumlarda, yerel ve küresel düzeyler kaybedecektir benzeri savsözler ortaya konulmak tadır.2“ Küresel, yerel ve ulusal arasında tanımlanan sııadüzenli basamaklandırmaya ilişkin savsözlerden en önem lilerinden birisi de, 1970’lerin ünlü ‘küresel düşün, yerel davran’ sözüdür.2” S ö z konusu savsöz 1990’lı yıllarla birlikte küreselleşm e(globalization) ve yerelleştirm enin(localization) aynı te rimde birleştirildiği ‘glocalization’ sö zcü ğ ü ile tanımlanır olmuştur.2“ Ö zellikle küreselleşm e söylem iyle gü ç kazanan bu düşünm e biçimi, ulus-devletin sahip olduğu konumu ve işlevlerin yeniden tanımlanma giri şimlerine bir çerçeve hazırlayıcı niteliktedir. Bu çerçeve içerisinde yerel ve küreselin çıkarları birlikte düşünülürken, bu iki düzeyin karşısına çıkarların çeliştiği düzey olarak ulus-devlet konmaktadır. Özellikle uluslararası serma yenin çıkarları doğrultusunda örgütlenen Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu(IMF) ve benzeri ulusüstü örgütlenm eler bu tür sıfır toplamlı düşünm e biçimini yaygın bir biçimde kullanmaktadırlar. Son dönem lerde sö z konusu uluslararası örgütlerce ortaya konmuş olan yeni yönetim anlayışı (governan ce) ve yerelleştirme (decentralisation) po' kaları bu çerçeveyi kullanan bir içeriktedir. Küresel, yerel ve ulusal düzeyler arasında yapılan sö z konusu basamaklandırma ve birbirlerine karşı konumlandırma, bu düzeyleri aynı zaman da birer mekansal sabit olarak siyasallaştırılmaktadır. Kendi başlarına pek fazla anlamı olmayan bu düzeylerin söylem sel olarak arkasında duran top ** S askia S assen, "T erritory and T erritoriality in th e Global Econom y", International Sociology, (Vol.15-2, June 2000), s.372-393: Neil B renner, “Globalisation as Reterritorrialisation: The Re-Scaling o f U rban G overnance in the E u ropean Union", Urban £ ;u d ies (Vol36, Issue 3, M arch 1999), s.431-452 07 Don M itchell, "The lu re of the local: lan d scap e stu d ies at the end of a troubled cen tury", P ro g ress in H um an G eography (Vol:25-2 2001), s.269-281 “ R oland R o b ertso n. K üreselleşm e: T o p lu m K uram ı ve K üresel K ü ltü r (Çev. Ümit H üsrev Yolsal) (A nkara: Bilim ve S anat, 1999) 117 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sanımı lumsa! ve sınıfsal ilişkilere bakıldığında bu düzeylerin siyasal mücadelenin bir nesnesi haline gelmektedir.™ Sıfır toplamlı oyun kapsamında düşünülen ve yerel, küresel ve ulusa la ilişkin yapılan sıradüzensel bir basamaklandırma, dünya kenti söylem iyle ulus-devletlerin dışlandığı bir çerçevede ortaya konulmaktadır. Buna göre kentler arası işbölüm ünde küresel düzeyde otuz kadar dünya kentinin oldu ğu dile getirilmektedir. Kentler arasında bir rekabetin ve işbölüm ünün oldu ğu varsayımı bağlamında oluştuğu varsayılan sanal bir lig çerçevesinde dü şünülen sö z konusu kategorilendirme düzeyinde yeni kentsel siyaset ve top lumsal ilişkiler biçimi uygulanmaya konmak istenm ekte, bu yönde yapılan mış kentsel siyaset ise meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır."1’ Ulus-devletten ba ğımsız düşünülen sö z konusu kentler arası sıradüzenli düşünm e biçimi Keynesyen politikalara dayalı toplumsal, ekonom ik ve siyasal örgütlenm e biçi mini kökten biçim de ortadan kaldırmaya yönelm ektedir. Dünya kentleri özekli sıradüzenli düşünm e biçimi sosyal devletin ortadan kalktığı, örgütsel kapitalizmin sona erdiği ve yeni liberal uygulamalara uygun "kentlere yöne lik yeni yönetim anlayışı" (urban governance) doğrultusundaki uygulamaları meşrulaştırıcı bir çerçeve sağlamaktadır.241 Bu savlara yakından bakıldığında ise küreselleşm e taraftarlarınca orta ya konan sıfır toplamlı oyun mantığının pek geçerlilik taşımamakta olduğu açığa çıkmaktadır. Ulus-devletin kendisinin sermaye kesiminin etkin biçimde yürüttüğü siyasal mücadelelerle ortadan kalkması ya da gücünün azalması yerine, küreselleşm e söylem inde ulus-devletler küresel sermayenin çıkarları nı en üst düzeye çıkartılması için ortaya konan politikaların ve yönetim bi çimlerinin uygulama özekleri ve araçları haline gelmişlerdir. Bir başka de 235 N. B renner, anılan “G lobalisation as R eterritorrialisation: T he Re-Scaling of Urban G overnance in th e E uro p ean Union", 5.431-452; T arık Ş engül, “Bir M ekansal S abit O larak Yere! Ölçek", Ada Kentliyim (Yı!:3, Sayı:9, Mart-Mayıs, 1997), s.58-62 21,1 D ünya kenti kavram ına ilişkin epey geniş bir yazın olm asına karşın en çok g ö n d e r me yapılan iki m akale için bkz. John F riedm ann, "The W orld City H ypothesis". De velo p m en t And C hange (Vol.17, 1986), s.69-83; S askia S assen, "The Global City", R eadings in U rban T heory (Ed. S usan I'ainstein, & S co tt Campbell) (New York & London: Blackwell, 1996), s.61-72 211 Andy T hornley, P eter Newm an, "International C om petition, Urban G overnance and P la n n in g P ro je cts: M almo, B irm in g h am an d Lille", E u ro p e a n P la n n in g S tu d ie s (Vol.4, lssue:5. Ekim 1996). s.579-594 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sonum yişle ulus-devlet düzeyinde siyasal düzeyde özekçi örgütlenm eler kendilerini emek-sermaye çelişkisinde küresel serm aye lehinde yeniden tanımlayarak küreselleşm e söylem ince ortaya konan politikalarının yaşama geçirilm esinde en önem li araçlar haline d ö n ü şm ek ted ir/d ö n ü şm ü ştü r. Bu açıdan gü n ü müzde küresel düzeyde ortaya çıkan pek çok kriz iddia edildiği gibi küresel söylem e karşı çıkan özeksel bürokrasilerden ya da çeşitli düzeylerde katılık lar olarak gösterilen ulusal örgütlenm elerden kaynaklanmamakta aksine kü reselleşm e söylem inin uluslararası düzeyde en önemli araçları konumunda olan Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu(IMF) ve benzeri uluslararası finans örgütlerinin ortaya koyduğu politikalarla bağlantıları bulunmaktadır. En son 1999 Asya Krizinde görüldüğü üzere Dünya Bankası ve tara fından özeksel yönetim düzeyinde ortaya konan özelleştirm e, liberalleştirme yönünde izlenen siyasetin doğurduğu krizi aşmak için ortaya konan politi ka, özek yönetimin daha fazla liberalleştirilmesi, ekonom inin küresel serma yeye daha fazla açılması ve özelleştirm e uygulamalarının tüm ülke çapında yaygınlaştırılm ası gerektiği yönündedir. Dünya Bankası, IMF ve benzeri uluslararası finans örgütlerince üretilen kriz doğurucu politikaların son d ö nemde özek yönetim eliyle yerel yönetim lere doğru çeşitli düzeneklerle yay gınlaştırılması sıkça gündem e getirilmiştir. Küresel sermayenin oldukça etkin olduğu ve çeşitli düzeylerde ortaya çıkan ekonomik ve toplumsal krizlerin küresel düzeyde etkileri bulunan Gü neydoğu Asya ülkeleri diğer yandan dünyanın pek çok ülkesine çeşitli düzey lerde örnek gösterilen ülkeler konumunda yer almaktadırlar. Sınırsızlaştırma, ulussuzlaştırma, devletsizleştirme ve düzensizleştirm e savlarının özek yöne tim eliyle uygulamaya konduğu bu ülkeler ulus-devlet karşısında küreselleşme taraftarlarınca sık biçimde gündeme getirilen mekansal ölçek olan kent-devleti, dünya kenti, bölgesel devlet ve benzeri sosyo-ekonomik politik ve mekansal örgütlenmelerin bulunduğu coğrafya olarak karşımıza çıkmaktadır. Küresel düzeyde dönüşüm 1 9 7 0 ’lerin başlarından itibaren belirginleş miştir. Küresel düzeyde ABD, Japonya ve Avrupa özekli sermaye hareketleri bir yandan Güneydoğu Asya’da yeni endüstrileşm e dinamikleri ortaya çıkar tırken diğer yandan küresel düzeyde üretimden bağımsız kısa vadeli serma ye hareketlerinde artış ortaya çıkmıştır. Endenozya, Hong Kong, Taiwan ve Güney Kore gibi Güneydoğu Asya ülkelerinde ortaya çıkan büyüme modeli 119 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorıuıu beraberinde farklı bir serm aye birikim sürecine dayalı modeli ortaya koy muştur.212 S öz konusu yapılanmayla birlikte sermaye sınıfına dayalı oligarşik yapıların egem en olduğu kent-devletleri ve bölgesel-devlet modelleri yükseli şe geçerken, liberal öğretiye dayalı özeğin d e ekonom ik etkinliklerin yer aldı ğı serm aye sınıfının çıkarlarının en ö n planda olduğu sınırsız bir dünya ütopyası canlandırılmıştır.213 Tüm bu tartışmalar ve serm ayenin yeniden yapılanması sürecinde baş kentlerin işlevlerinde kökten değişim ler ortaya çıkmaya başlamıştır. Baş kentlerin ve bürokrasinin işlevleri bir yandan ulus-ötesi şirketlerin istemleri doğrultusunda yeni yönetim anlayışı çerçevesinde ortaya konulan uygula malar so n u cu d eğ iştirilm ey e ç a lışılırk en , d iğer yandan bunun ö z ek sel yönetim eliyle yaygınlaştırm ası n ok tasın a gelinm iştir. Bir başka deyişle ulusal h ü k ü m et ö z ek ler i savlan d ığı gibi artık k ü reselin karşısın d a bir konumlanmanın ötesin d e küreselleşm eyle savunulan yeni yönetim teknik leri ve uygulama araçlarını yaygınlaştırmada etkili bir özek haline dönüşm e sürecine girmişlerdir. Böyle bir süreçle başkentlerin etkinliğini ve işlevlerini dönüştürüm e uğratıcı yönleri ortaya çıkmıştır. Ama gözden kaçırılmaması gereken nokta sö z konusu değişim in uluslararası finans örgütlerinin des teğinde özek yönetim eliyle yukarıdan aşağıya doğru gerçekleştirilen bir değişim modeli olduğudur. B öylece Endüstri Devrimi sonrası ortaya çıkan daha eşitlikçi mekanlar yaratına ülküsü giderek yerini küresel sermayeye daha uygun mekanlar yaratma siyasal ereğine bırakmaya başlamıştır. Bu değişim sürecinde, başkent değiştirm eler yoluyla varılmak istenen erek, üst siyasal amaçların gözden düşürülm esi, bu açıdan başkentlerin iş levinin küresel serm aye açısından toplum sal ilişkilerin yeniden tanımlan masıdır. Ancak bu yaklaşımlar tek boyutludur. Bir dönem Marx ve E ngels’in burjuvazinin feodal dönem in üretim ilişkilerinin kalıntılarını devrimci bir 1,z R.Petrella, “W orld City-States of the F u tu re ", New P erspectives Q u arterly (Vol.8, Is sue: 4, Pall 1991), s.59-65; N athan C ardels, "Post-Liberal City of the F u tu re ", New P ersp ectiv es Q u arterly (Vol.13, Issue: 2, S p rin g 1996), s.58-61; Bob Jessop, NgaiLing Sum , "An E n trep ren eu rial City in Action: H ong K ong’s E m erging S tra te g ie s in an d for (In ter) U rban C o m p etitio n ” U rb an S tu d ie s (Vol.37, No: 12, 2000), s.22872313 2,3 M asao Miyoshi, "A B orderless W orld? From Colonialism to T ransnationalism and th e Decline of the N ation-State", Critical Inquiry (Sum m er 1993), s.726-751 120 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sorunu süreçte ortadan kaldırmasını betim leyişini244 kullanarak ‘katı olan herşey buharlaşıyor’ savsözü altında küreselleşm e dinamiklerinin yıkıcı ve yeniden kurucu unsurları vurgulansa da Marx ve E ngels’in ortaya koyduğu betim lem ede burjuvazi tarafından bir yandan feodal üretim ilişkileri ve tutucu siyasal görüşler ortadan kaldırılırken diğer yandan da burju' "i kendi kar şıtı emekçi kesimleri yani proletaryanın doğuşu ortaya konmaktadır. Ancak k ü r e se lle şm e c ile r in m a n ife sto su n d a k i k ü r e se lle şm e b etim lem elerin d e gelen ek selleşm iş olduğunu savlanan yapılar ortadan kaldırılırken bunun karşısında kaybeden kesimlere ilişkin herhangi bir çözüm lem e yer almamak tadır. Küreselleşme süreci bu bağlamda zorunluluk olarak ortaya konmakta bunun aksinin düzen dışı kalarak barbarlık seçeneği olduğu yaygın biçimde belirtilmektedir. Bu bakış açısı serm aye açısından ortaya konan siyasal yak laşımları meşrulaştırırken em eğin çıkarları yok sayılarak sermayenin çıkar larının nasıl ençoklaştırılacağı bir çeşit veri olarak kabul edilmektedir. Böylece em eğin kendi çıkarları açısından ortaya koyabileceği siyasal m ücadele boyutu gözden kaçırılmaktadır. Bu yön d en bakıldığında emek süreci sağ ya da sol küreselleşm ecilerin çözüm lem elerinde ‘esneklik’, ‘heterojenlik’, ‘koz m o p o litlik ’ gibi kavram larla serm a y e karşısın d a bağım lı ve donuk bir konumda betimlenmektedir. Küreselleşmecilerin yaptığı çözüm lem enin ölçek bakımından da ben zer tek boyutlu tarafı sö z konusudur. Buna göre sınırlar sermaye için or tadan kalkarken uygun ölçek de sadece sermaye açısından ele alınmaktadır. Bu açıdan, yeni liberal kuramcılar ve yeni sol taraftarlarınca küreselleşm e söylem i çerçevesinde ortaya konan devletsizleştirm e, sınırsızlaştırma, ulussuzlaştırma ve düzensizleştirnıe savlarıyla düşüngüsel düzeyde yeni liberal siyasal ekonom inin dayandığı sınıfsal çıkarlara uygun siyasal, toplumsal ve ekonom ik ölçekler, düşüngüsel boyutlarıyla yeniden çizilmiştir.245 Bu nedenlerle ulusal devlet artık küresel sermaye karşısında çıkarları çelişen tüm kesimler için bir d ireniş/savunm a noktası konumuna gelmiştir. Sermayenin gelişm e dinamiği içinde mekansal ölçekleri ve sabitleri siyasal2.4 K. Marx ve F. Engels, K om ünist M anifesto (Ankara: Bilim ve Sosyalizm . 1997), s .4 156 2.5 Kam esh Mishra, "ßeyond the N ation S tate: Social Policy in an Age of G lobalizalion", Social Policy & A dm inistration (Vol.32, Issue 5, D ecem ber 1998), s.481-501 121 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonum taştırm ası beraberinde kü resel serm aye karşında d iğer kesim leri yerel, ulusal ve küresel ölçekte siyasallaştırılmasının da tepkisel olarak önünü aç maktadır. Emperyalist devletlerin parçaladığı bir imparatorluğun mirası üzerinde kurulan Türkiye Devleti yarı söm ürge dönem inin sim gesi bir başkent yerine yeni başkent kabul etm iş bir ülke olm asına karşın günüm üzde küresel ser mayenin ve onun içerideki farklı düzeylerdeki uzantısı kesimlerin mekansal ölçek lerin siy a s a lla ş tır m a s ıy la b a şk en tlik eleştirilerin in ve b aşk en tlik sorununun yoğun biçimde yaşandığı ülkelerden birisidir. 122 İKİNCİ BÖLÜM YENİ TOPLUM YENİ MEKAN: BAŞKENT ANKARA Başkentlerin işlevleriyle konumlarının değiştirilm esini içeren başkent lik sorunu gün üm ü ze değin pek çok gelişm iş ve gelişm ekte olan ülkenin gündem ine girmiştir. Genel düzeyde bakıldığında bir yandan uluslararası ekonom ide başkentlerin işlevlerini dönüştürm e eğilimleri ortaya çıkarken, diğer yandan konumsal olarak başkentlik sorunu ile ilgili düşünceler -Rus ya’da Moskova yerine Petersburg’un'"' ya da Türkiye’de Ankara’nın yerine !l'' R usya’da b aşk en tin M oskova’d an P e te r s b u r g s taşınm asına ilişkin 'R u sy a’da başk en t tartışm ası başlad ı’ başlığı altında 2.5.2000 tarihli S abah gazetesinde çıkan h ab er çar pıcıdır. Bu h ab ere g ö re R usya’da p arlam en to n u n alt kanadı D um a'nın yer darlığı yü zü n d en b aşk en t M oskova’dan St. P e te rsb u rg 'a taşınılm asının d ü şü n ü ld ü ğ ü belirtil m ektedir. Öneriyi getiren Dum a B aşkanı G ennady Seleznyov, şu anda m illetvekilleri nin M oskova’daki parlam ento binasına sığm adıklarını söyleyerek, St. P e tersb u rg be lediye başk an ın ın kendilerine şeh rin o rtasın d a büy ü k bir yer teklif ettiğini ve Çarlık R usyası’nın başkenti olan, D um a'ya 1905’te n 1917’ye k ad ar ev sahipliği yapan şehre taşınm anın uygun olacağını belirttiği ak tarılm ak tad ır. Öte yandan V .P utin'in son ola rak Japonya B aşbakanı olm ak ü zere m isafirlerini S t.P e te rs b u rg ’da ağırlam ası da baş k entin yavaş yavaş S t.P e te rsb u rg ’a taşınacağı sinyallerini veriyor d en erek başkentlik fonksiy o n u n u n S t.P e te rs b u rg ’a kaym aya başladığı belirtilm ektedir. S ö z ko n u su yazı b aşk en t değişikliğinin yer darlığı gibi bir gerekçeye bağlasa da R usya’nın Batılı ülke lerle girdiği ilişkiler ve yeni d ü zen bağlam ında başkentin k o num undaki değişikliğin g ü n d em e gelm iş olabileceği de g ö z ö n ü n d e tutulm alıdır. Nitekim R usya'da başken tin M oskova’d an S t.P e te rs b u rg ’a taşınm ası y önündeki h ab erler yeni değildir. Rus y a ’nın Batıyla girdiği ilişkiler ve kam u yönetim in d e yaptığı değişiklikler d o ğ ru ltu su n d a başkentini S t.P e te rsb u rg 'a taşım ası gerektiği y önündeki yorum ve yazılar da ha ö n ced en de yabancı kam u o y u n d a g ü n d em e gelm iştir. Bkz."Capital Move", E cono m ist, Vol.323. Issue:7757 (5.2.1992), s. 18. 123 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sonıtııı İstanbul’un2" yeniden başkent olm ası gibi- polem ik düzeyinde de olsa, gün deme gelm ektedir.218 Cumhuriyetin kuruluşundan ö n c e başkentinin konum unu değiştiren bir ülke olarak Türkiye’de farklı düzeylere ilişkin başkentlik eleştirilerinin sıkça gündem e geldiği bir yerdir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ko numsal ve işlevsel boyut başkentlik tartışmalarının önem li bir yönünü oluş turmaktadır. Bunun yanı sıra planlamada ve mimaride de başkentlik eleştiri leri söz konusu olmaktadır. Ankara’nın başkentliğine ilişkin eleştirilerin içe riği günüm üzdeki değişimlerle sınırlı kalmamakta, tarihsel süreçle bağlantı ları bulunmaktadır. Başlangıcı Cumhuriyet öncesine dayanan başkentlik tar tışmalarına ilişkin savlara ilk bakıldığında Ankara-İstanbul arasında kısır bir çekişm e görünüm ü ortaya çıkmaktaysa da, gerçekte, tartışmaların arka pla nında Türkiye’nin uluslararası işbölüm üne, yani dünya ekonom isine eklem lenme biçimi, siyasal düzen sorunu ve bölüşüm ilişkileri gibi önem li konu lardaki siyasal ekonom ik yeğlem eleri bulunmaktadır. Tarihsel açıdan bakıldığında Ankara’nın başkentlik kararına yönelik eleştiriler görünürdeki siyasal düzen tartışması çerçevesinde yoğunlaşmıştır. Bir başka deyişle, başkentlik sorunu Cumhuriyetçilik-Saltanatçılık çerçeve- !1T A n k a r a ’n ın b a ş k e n tlik İşle v in in İ s t a n b u l 'a ta ş ın m a s ın a iliş k in b ir a n e k to d u 15.8.2000 tarihli S abah gazetesinde çıkan şu h a b e r çarpıcı bir biçim de ortaya koy m aktadır. Bu yazıda "A nayasa’ya g ö re T ü rk iy e’nin B a şk en t’i A nkara ve bu m adde nin değiştirilm esi dahi teklif edilem iyor. Adnan Kahveci bir zam anlar, ‘İstan b u l’un is m ini A nkara, A nkara’nın ismini İstan b u l yapalım . B aşkent de değişm iş o lu r’ önerisi getirm işti" denilm ektedir. B urada şaka yollu ortaya k o n u lan teklifin içeriği yani baş k en tin değiştirilm esi dönem in ü st d ü z e y yöneticileri tarafın d an da ciddi olarak d ü şü n ü lm ü ştü r. M Bilindiği ü zere A n k ara’nın başkentliği A nayasanın değişm ez m addeleri arasında yer alm aktadır. TBMM’nin 5 Ş u b a t 1937 tarihli o tu ru m u n d a yapılan değişiklikle 1924 A nayasası'nın 2.m addesi, T ürkiye C u m h u riy e ti’nin varolm a ve varlığını sü rd ü rm e koşullarını açıklayan tem el bir m adde haline so k u lm u ştu r. Yeni biçimi ile 2.m adde, ü ç bileşenden o lu şm uştur. Birincisi, K em alist ilkeleri içererek T ü rk D evleti’nin ide olojisini C um huriyetçi, Ulusçu, H alkçı, Devletçi, haik ve Devrimci olarak tanım la m aktadır. İkinci bileşen, T ü rk D evleti’n in resm i dilinin T ü rk çe o ld u ğ u n u ilan etm ek tedir. Û çüncüsü ise, T ü rk D evleti’nin m ekansal siyasasını, yeni siyasal dizgenin yö netim anlayışını ifade etm ek te ve b aşk en tin A nkara o ld u ğ u n u belirtm ektedir. S ö z k o n u su m adde d aha sonraki C u m huriyet A nayasalarında da yer alm ıştır. Bkz. Gönül T an k u t "A nkara’nın B aşkent Olm a S üreci", ODTÜ M im arlık F ak ü ltesi D ergisi (Cilt 8, Sayı: 2, 1988), s. 94 124 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorunu sindeki tartışmalara eklemlenmiştir. Bu açıdan başkentlik tartışmaları baş langıçta doğrudan ekonom ik bölüşüm ilişkileri bakımından gündem e gelm e miştir. Ancak tarihsel gelişim içinde başkentlik sorununun önceleri ekono miyle örtük biçimde bulunan bağları daha doğrudan biçimde ortaya konma ya başlanmıştır. 19 5 0 ’li yıllarla birlikte belirginleşen Ankaıa-Îstanbul çekiş mesi, 1980’li yıllarla birlikte Ankara’nın başkentliğine ilişkin eleştirilerin yo ğunlaşm ası ve ülkenin küresel işbölüm üne eklem lenm e biçimine ilişkin tar tışmalarla birlikte yeniden güncellik kazanmıştır. 1 9 8 0 ’li yıllarda, k ü reselleşm e sö y lem i çerçevesin d e ulus-devlet ve onun sim gesi durumundaki başkent Ankara’ya yönelik eleştirilerle ülke eko nom isinin ticaret, yabancı serm aye v e borçlanm a d ü zenekleriyle küresel ekonom iye eklem lenm e biçimi sorgulanm aya başlanmıştır. Bazı siyasetçiler, köşe yazarları ve bilim adamları başkentlik işlevinin yeniden İstanbul’a veril mesi gerektiği görüşünü savunmaya başlarken küresel sermayenin istemleri doğrultusunda küresel işbölüm ünde Türkiye’nin Batıyla kurduğu ilişkilerin de daha bağımlı bir model arayışına girmişlerdir.249 A n k ara’nın başkentliğini yakın zam anda sorgulayan B aşbakanlık ve C u m h u rb aşk an lığı gibi önem li görevlerde b u lu n m u ş siyasetçiler arasında sırasıyla N ecm ettin Erbakan, T u rg u t Özal ve T ansu Çiller b u lu n m ak tad ır. B una ilişkin bir gazete köşe yazısı şu şekildedir, "...dar kapsam lı bir akşam yem eğinde, DYP Genel B aşkanı T ansu Çil l e r le so h b e t etm e im kanı buldum ... O akşam en çok ilgimi çeken sözleri, A nkara ve İstanbul ü zerin e d ü şü n celeri oldu. Bu k o n u açıldığında çok ilginç bir yanını keşfet tim . Çiller, başbakanlığı sırasında bir ara T ü rk iy e’nin başkentini İsta n b u l’a taşım a fikri ü zerin d e çalışmış. ‘A nkara artık T ü rk iy e’yi taşım ıyor' diyor. Bu konuyu ciddi şe kilde inceletm iş. Ancak, başkenti İsta n b u l'a taşım anın Anayasal olarak m ü m kün ol m adığını g ö rü n ce vazgeçm iş. Bu yazıyı eski C um hurbaşkanı T u rg u t Ö zal’ın ölüm g ü n ü yazıyorum . Ç ünkü A nkara'nın başkentliğini sorgulam aya başlayan ilk siyasetçi oydu. Sık sık A nkara zihniyetinin T ü rk iy e ’yi ayağından aşağıya çektiğini söylerdi. Şim di Çiller de aynı p ist ü zerin d e y ü rü y o r. A ncak b u n u gerçekleştirm ek m üm kün değil. Ç ü n k ü A n k ara’nın b aşk en t o luşu A nayasa’nın değişm ez m addeleri arasında y er alıyor. 1980 öncesi de, M SP, başkentin K onya’ya taşınm ası ile ilgili girişim de bu lun d u . A ncak o d ö n em d e de A nayasa ve kam u o y u engeli ile karşılaştı. K onuyu ikin ci defa rahm etli Özal g ü n d em e getirdi. Bu ara d a basında birçok yazar. A nkara zihni yetinin T ü rk iy e’yi geri bıraktırdığı yolunda yazılar yazdı. Son olarak da Ç iller’in bu konuya el attığını g ö rüyorum . Dem ek ki A nkara zihniyetini sorgulayanların sayısı gi derek artıyorm uş." 7.4.1996 tarihli H ü rriy et G azetesi’nden ak taran G üven Dinçer, "Yeni D ünya D üzeni ve A nkara'nın b a şk en t o lu şu n u n anlam ı", Ada Kentliyim, Yıl:3, Sayı:9. 1997, s.82 125 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Somun Liberal görüşü benim seyenler ya da bu görüşe yakın olanlarca liberal ekonom inin ve siyasetin sınıfsal yeğlem eleri Ankara’nın başkentlik işlevi eleştirisiyle ulus-devlet, emek serm aye ilişkileri, küresel işbölüm üne eklem lenme biçimleri ve bağımlılık ilişkileri konularında akılcılaştırılm ış/m eşrulaştırılm ış zorunluluklar biçiminde ortaya konmaktadır. Bu açıdan, Anka ra’nın başkentliği kökten biçimde sorguya açılarak ağır ve haksız eleştiriye uğramakta, böylece küresel serm ayeye daha uygun yönetim aygıtıyla ve bu na uygun m ekansal örgü tlen m elerin benim setilm esi doğrultusunda çaba harcanmaktadır. Bir başka deyişle, ulus-devlet ve onun sim gesi durumunda ki Ankara’nın başkentlik işlevi eleştirilerinden liberal bir siyasi yapının be nim senmesi için bir araç olarak yararlanılmaya çalışılmaktadır. Ankara’nın başkentliğini eleştiren ve devletin küçültülm esi söylem iyle bağlantılı ortaya konan küreselleşm enin yerelleşm e boyutu da bulunmakta dır. Dünya ekonom isindeki d ön ü şü m ve küresel serm ayenin m ekansal is temleri doğrultusunda bazı kentlerin küresel ekonom iye eklem lenmeleri tar tışılmaya başlanmıştır. Ülkemizde, ‘Anadolu Kaplanları’ olarak ortaya konan bu kentlerin -Ankara’nın etkinliğinin azaltılması ve çeşitli düzeneklere bağlı ulusallığın ortadan kaldırılarak- doğrudan uluslararası piyasalarla bütünleş mesi hem akademik, hem de diğer çevrelerce savunulmaktadır. Ankara’nın başkentliği de bu bağlamda tartışma konusu yapılmakta; ulus-devlet olm a nın temel nitelikleri tartışmaya açılmaktadır. S ö z konusu arayışta başkent Ankara, "başkasaba"25* gibi sıfatlarla nitelendirilerek dünyadaki gelişmeleri algılayamayanların bulunduğu bir mekan olarak betimlenmektedir. Küreselleşmeyi olumlamak isteyenlerin sim geleştirm ek istedikleri me kan olan İstanbul’a, ise "dünya kenti"01, "Avrasya’nın başkenti"02, "kültür ler mozayiği", "levanten" ve benzeri sıfatlar takılmaktadır. Dünya kenti ulusdevlete karşı benzeri başlıklarda aslında başkent Ankara ile İstanbul arasın daki rekabetin farklı kavramlarla dile getiriliş biçimleri olarak dikkat çek- 25,1 A hm et Altaıı, "B aşkasaba", Yeni Yüzyıl (5.7.1996) s l Ç ağlar Keyder ve Ayşe Ö ncü, İstan b u l an d th e C oncept of W orld Cities (İstanbul: F riedrich E b ert F oundation, 1993) r>2 S iim er G ürel, "Avrasya’nın Başkenti: İsta n b u l“, C um huriyet (20.12.1992) 126 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonum inektedir.251 İstanbul’u nitelemek için kullanılan sıfatlar aslında gerek kültü rel gerekse de ekonom ik yabancılaşmanın birer uzantısı olsalar da, son dö nemlerde bu kavramlar küreselleşm e söylem inin de etkisiyle olum lanııken bu kavramların dayandığı ekonomik, siyasal ve toplumsal yapı da meşrulaş tır m a y a çalışılmaktadır. Ülkem izde yapılan Birleşm iş Milletlerin Habitat Toplantısı aracılığıyla da İstanbul’a ilişkin olarak iyice pekiştirilmeye çalışı lan bu sıfatlar,251 tartışmaya açık durumda olan belli siyasal ve ekonomik yeğlem elerin dışavurumunu ortaya koymaktadırlar.255 İstanbul-Ankaıa çekişm esinin yanı sıra yine küreselleşm e bağlamında ortaya konan yerelleşm e ile ilgili olarak "Anadolu Kaplanları", "yarışan yerellikler" ve benzeri terimler sıkça dile getirilmekte, Anadolu kentlerinin g e lişmesinin ve uluslararası ekonom iyle bütünleşm esinin önündeki en önemli engelin ulus-devletin sim gesi konumundaki başkent Ankara olduğu söylen mektedir. Bu bağlamda da "Ankara küçülm eden Türkiye büyümez" benzeri savsözler dile getirilmektedir. Sıfır toplamlı oyun biçimindeki düşüncenin uzantısı bu savlara dayalı olarak Ankara üretmeyen, asalak bir kent olarak gösterilmektedir. "Ankara zengin ve müreffeh b ir metropol olmuş. Ortalama tü ketim düzeyi sanmam ki İstanbul’un altında olsun. Otomobil tüketiyor. Benzin tüketiyor. Doğalgaz tüketiyor. İnşaat malze mesi tüketiyor. Giyecek tüketiyor. Yiyecek tüketiyor. Döviz tü ketiyor. İnsan gayri ihtiyari kendi kendine soruyor. Peki Anka ra ne üretiyor? Bu sorunun cevabını hepimiz aslında biliyoruz. Ankara’nın diğer kentler gibi fabrikalara ihtiyacı yok. Turizme de ihtiyacı yok. Çünkü Ankara geri kalan Türkiye’nin ödediği vergileri tüketiyor. 70 yıllık sürecin bizi getirdiği nokta çok ga rip. Türkiye kazandıkça Ankara kaybediyor. Ankara kazandık ça Türkiye kaybediyor..."2’8 Çağlar K eyder ile söyleşi, "D ünya Kenti Ulus-Devlete Karşı", İstanbul. Ocak 2001, s.72-75 Bkx. Afife B atu r (Der.), D ünya Kenti: İstan b u l (İstanbul: Tarih Vakfı Yay.. 1996) Tayfun Ç ınar, "Dünya Kenti ve T oplum sal K utuplaşm a: İstanbul D ünya Kenti Olm a lı mı?" A.Ü İletişim F akültesi Yıllığı 1997-1998, A nkara, s.71-98 ** V urgu m etnin aslında ver alm aktadır. Asaf S avaş Akat, "A nkara“, S ab ah (23 Ekim 1994) 127 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sorunu Ankara’nın başkentlik işlevini, diğer kentlerle ilişkisini ve kentsel dü zeyde sahip olduğu diğer işlevleri oldukça önyargılı ve bilimsel olmayan de ğer yargılarıyla eleştiren buna benzer metinler son dönem de kamuoyunda sık biçimde yer almaya başlamıştır. Bu yazılar hem tarihsel düzeyde Anka ra’nın gelişim sürecini yanlış ortaya koymakta hem de bugünkü olgusal ger çeklikleri çarpıtmaktadırlar. Ancak bu ve benzeri metinler başkentlik eleştiri lerinin hangi düzlemde ortaya konulduğunu gösterm ek açısından çarpıcıdır. Ankara’nın başkentliğine yönelik olarak daha bilimsel görünen belli paradigmalara dayalı eleştiriler de yapılmıştır. Buna göre, Ankara, moder nist kentsel-toplum sal bir ütopya denem esi şeklinde sunulm akta, böylece Ankara’nın başkentliği modern ve modern-sonrası (postmodern) yaklaşımla rın kavramsal çerçevesi kullanılarak toplumsal ve ekonom ik çözüm lem eye dayalı olmayan bazı kalıplaşmış eleştirilere uğramaktadır.257 Ankara’nın baş kentlik süreci bir yandan m odernleşm e ütopyası olarak baskıcılığın tepeden inmenin katı bir modeli olarak sunulurken, diğer yandan 1980’li yıllarla bir likte yükselişe geçen yeni sağın, ütopik kentlerinin ve mekanlarının savunu su yapılmaktadır. Ankara zihniyetine karşı ortaya konan bu savlarla gü n ü müzün liberal değerlerine dayalı ekonom ik, siyasal ve düşüngüsel bir yakla şımın mekansal boyutu resmedilmektedir. Modern-sonrası (postmodern) yak laşımlardan esinlenen yazılardaki e le alman sim gesel mekanlara bakıldığın da kayıt dışı ekonom i, toplumsal eşitsizliklerin beslendiği çok kültürlülük, esnek sermaye birikiminin dayattığı örgütsüz emek süreci ve bu bağlamda çocuk çalışanların söm ürüsü açık biçimde olumlanmaktadır. " Ş ü k ü r ki, T ü rk iy e ’n in k a lb i şim di T a k sim ’d e d a h a d a m ü k e m m el atıy o r. D ü n y a k e n tle r in d e b u lu n m a y a n "New Y ork T im es" h e r g ü n bay iy e g e liy o r. İ s r a il’in " J e ru s a le m P o s t" u , M ısır "El A h ra m "ın m y a n ın d a d u r u y o r. C ig a ra işp o rta c ıs ı A lm an ca, ta ri k a t m e n s u b u s ü p ü r g e c i İb ra n ic e k o n u ş u y o r . E rm e n ic e c iltler ıa B u n u n yanı sıra A nkara'nın başkenti iğini eleştirm eye yönelik olarak, bu ütopyanın aslında hiç olm adığı vurgulayan ve b u açıdan A n k ara’nın dayanm aya çalıştığı top lum sal ütopy anın d eğerlerinin de g ü n ü m ü z d e ç ö k tü ğ ü n ü dile g etiren ler de b u lu n m aktadır. H aşan B ülent K ahram an, "Bir K entin İç Bunalım ı: A nkara, bir şeyler" İs tanbul. Ocak 2001, s.63-66 128 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorunu Müslüman risalelere eşlik ediyor. Küçümen Kürt kız teraziyle tartıyor ve çigan boyacı makosen parlatıyor. Türkiye dinamikle rinin ışıldayan aynası Taksim mikrokosmosunda parıldıyor. Üçüncü sınıf Sovyet propogandası "Türkiye’nin Kalbi Ankara" filmi köhne müzede oynuyor. Ve Türkiye’nin hayata çırpman gerçek kalbi Taksim’de atıyor."25K Başkentlik eleştirisi yapılırken modern-sonrası (postmodern) yaklaşıma yakınlık duyanların üzerinde önem le durdukları kültürel çoğulculuğun ön plana çıkarılmasıyla, bir zamanlar Cumhuriyet'in kuruluş dönem inin İstan bul’daki sim gesi olan ve daha sonraki süreçte emekçilerin gösterileriyle ö z deşleşen Taksim Cumhuriyet Meydanı,253 küresel serm ayenin ve kayıt dışı sektörün ortaya koyduğu eşitsiz ilişkilerin meşrulaştırıldığı Türkiye dinami ğinin ışıldayan bir aynası olarak sunulabilm ektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda dönem in özel koşullarında yaşanan emperyalizmin bağımlılı ğından kurtulmayı ve daha bağımsız, eşitlikçi bir toplumsal yapı kurmayı amaçlayan Ankara’nın başkentliği kararı ise, üçüncü sınıf bir Sovyet yaymacası (propagandası) olarak nitelendirilmektedir. Yazıda önem le vurgulanan noktalardan birisi, eşitlikçi ve toplum cu bir devlet kurma ütopyasının geride kaldığı, Türkiye’nin İstanbul’un ön cü lü ğü n d e yeni bağımlılık ilişkilerini hız la kurmaya yönelm iş olduğudur. Bu bağlamda "Türkiye’nin Kalbi Ankara", gönderm esiyle Cumhuriyetin kuruluş yıllarının sim gesi Ankara’nın başkent liği ve buna dayalı değerler müzelik olarak sunulmaktadır. Yeni sağın bağımlılık ilişkilerinin ve sermayenin ortaya çıkardığı olum suz toplumsal sonuçların eleştirisi yapılmadan, olum suz sonuçları olumlu gösterm eyi amaçlayan buna benzer değer yüklü meşrulaştırma girişimleri, günlük gazete yazılarının ötesinde şehircilik disiplinine ilişkin akademik ya zıların içeriğinde de yer alabilmektedir. Bir başka deyişle başkentleri, ö zel likle azgelişm iş ülkelerin başkentlerini çeşitli düzeylerde ortaya konan sav larla eleştirmeyi amaçlayan akademik yazılar sö z konusu olabilmektedir. ** Hadi U luengin, H ürriyet, (3 Eylül 1996) H aşan Kııruyazıcı. “C um huriyet'in İsta n b u l’daki Sim gesi Taksim C um huriyet Meyda nı", 75 Yılda D eğişen K ent ve M im arlık (Der.Yıldız Sey) (İstanbul: T ürkiye İş B anka sı ve T arih Vakfı Yay., 1998), s.89-98 129 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Şortum "Buenos Aires'in daracık sokaklarından yükselen tangola rın yanı sıra, devletçi geleneğin açtığı büyük cadde ve meydan lar açık bir çelişki meydana getiriyor. Rio de Janeiro’nun lez zetli karmaşasının karşısına dikilen soğuk ve hesaplı Brasilia’nın kuruluğu, Güney Amerika’da işlerin iyi gitmediğinin göstergeleri...Baron d’Haussmann’ın ihtişam kaygısıyla geniş caddeler açtığı Paris’te ı ue Mouffetard gibi harika, kentin gü zelliğinin nadide incisi olarak varlığını sürdürebiliyor. Ya Tür kiye? Tüm uğraşmalara rağmen hala ülkenin en dişi şehri ka lan İstanbul’un zıddında, Türkiye’nin en erkek kenti olan An kara’nın uçlarını oluşturduğu spektrum, ne yazık ki fazla çeşit li değil.'1* ’ Şehircilik disiplininde kentlere yönelik olarak kültürel bakış açısıyla ortaya konan buna benzer yazılarda bir yandan sermayenin özeği konum un daki mekanlar olumlanırken, bürokrasinin özeği konumundaki başkentler "kuru" mekanlar olarak gösterilm ektedir. B öylece bağımlılık ilişkilerinden kurtulmaya ve daha eşitlikçi toplumsal mekanlar kurmaya yönelm iş devletle rin yeni başkentleri ya da daha toplum cu amaçlara sahip iktidar yapılarının başkentte gerçekleştirm eye çalıştıkları dönüşüm çabaları pek çok kimse için akla yatkın gelebilecek oldukça kalıplaşmış kültürel değer yargılarına daya nılarak eleştirilmektedir. Ülkemizde de, kültürel bir bakış açısı kullanılarak, 1980’li yıllarda uygulanmaya konan liberal politikalarla derinleşen toplum sal eşitsizliklerin kent kültürüne yansımalarından birisi olan arabesk m üzi ğin ortaya çıkış koşullarına benzer ortamda Latin Amerika’da doğm uş olan Tango’nun çalındığı yoksul sokaklar övülebilm ektedir. Toplumsal ilişkiler den bağımsız kültürel yaklaşımla yoksulluğun meşrulaştırılması yapılırken diğer yandan da dünya tarihinde Paris Valisi Baron Haussmann ve sermaye dar sınıf tarafından em eğin, kent özeğin d en kentin varoşlarına sürülm esinin çağdaş anlamda ilk örneğinin ortaya konulduğu militarist bulvarlar projesi nin sonucu olan kentsel mimari nadide bir inci olarak görülebilm ektedir. Hem dünyada hem ülkem izde başkentlere yönelik olum suz eleştirel •" M ehm et Ali Kılıçbay. "Dişi Ş ehirler, E rkek Kentler", Ş eh irler ve KenÜer. (Ankara: Gece. 1993) 130 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sonum yaklaşımların izlerini yakalamak çok g ü ç değildir. Şehircilik dışında pek çok disiplinde de yer alan buna benzer çabalar aslında toplumsal ilişkilerle kent sel yapılar arasındaki ilişkileri gözden kaçırmaktan ya da bilinçli olarak ser mayenin lehine olan belli siyasal görüşlerin ortaya çıkardığı kentsel toplum sal yapıları yeğlem ekten kaynaklanmaktadır. Küresel sermayenin karşıt ol duğu mekanlara yönelik eleştiri yapmak için kullanılan moda paradigmalar arasında modern ya da modern-sonrası yaklaşımlar bulunmaktadır. Başkent Ankara’ya yöneltilen eleştirilerin tem elinde Ankara’nın temsil ettiği değerleri ve düşünce biçimini kökten biçimde sorgulamak küresel ser mayenin ve ona bağlı olarak ülke düzeyinde örgütlenm iş sermayenin çıkar larına uygun yeni bir modeli yaşama geçirme amacı yatmaktadır. Küresel serm ayenin ve yeni bağımlılık ilişkileri savunucularının başkent Ankara’nın temsil ettiği değerleri ortadan kaldırmaya yönelm eleri sermayenin çıkarları nı artırmak açısından aslında akılcı bir davranıştır. 1980’lerden sonra küre selleşm enin ışığında ortaya konan yeni liberal politikalar sosyal devletin ve em eğin yeniden üretiminin sağlanm asında rol oynayan devletin, piyasanın bütünlüğüne ilişkin müdahalelerini en aza indirme amacıyla geliştirilmiştir. Bu açıdan, başkent Ankara eleştirilerinin önem li bir boyutunu da sosyal devlet ve bu bağlamda Ankara’nın temsil ettiği daha eşitlikçi yapının küresel serm ayenin ve onun büyük ölçüde İstanbul’da konumlanmış uzantısı duru mundaki sermaye lehine terk edilmesi istemi oluşturmaktadır. Küreselleşme sürecinde sermaye yeni gelişm elerden daha kolay kazanımlar elde ederken, em ekçi kesim ler açısından aynı yö n d e kazamm ların olduğunu söylem ek güçtür. Emek-sermaye çelişkisinde em ekçi kesimlerin büyük ölçüde halen ulııs-devletin sağladığı kazanımları kullandığı görülm ektedir. Bu bağlamda da başkentlik eleştirileri aslında bürokrasi eleştirisinin ötesinde sermayenin, emekçi kesimlerin sahip olduğu kazammların ortadan kaldırılmasını amaçla yan isteklerle de bağlantılı bir m ücadele durumunu ifade etmektedir. Bu du rum, özellikle ilgisiz durumlarda bile belli kesimlerce başkente yönelik eleş tirilerin yoğu n laştırm asıyla daha belirgin biçimde açığa çıkmaktadır. Belli çevreler tarafından yönlendirilen Ankara’nın başkentliğine yön e lik sorgulamalara tepkiler de gelm ektedir. Bu tepkiler aslında bir yandan Ankara’nın başkentliğine yönelik eleştirilerin ne kadar yoğunlaştığının bir göstergesiyken diğer yandan da başkent eleştirilerinin niteliğini de ortaya koyan yönleri bulunmaktadır. Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorunu "Yeni D ü n y a D ü zen i ve k ü re s e lle ş m e fu ry a sın ın ö z e l T ü r kiy e g ö rev lisi akım , s o n z a m a n la r d a bir yeni h o ş sö y lem i(reto riği) ü lk e g ü n d e m in e s o k tu b u k o n u d a . H er a la n d a k i y ak laşı m ın ı b ir ‘A n k a ra ’ s ö z c ü ğ ü ile b ü tü n le ş tiriy o r. ‘A n k a ra ’ o lu m s u z lu k b e tim le m e s ö z c ü ğ ü o ld u . D e v le tç iliğ e k a rşı m ı ç ık ıla cak; g elsin A n k a ra s ö z c ü ğ ü . B ü r o k r a s id e n m i y ak ın ılıy o r, gel sin A n k a ra ...B ir y o z la ş m a , ç ü r ü m e , k o k u ş m a b e tim le m e si mi y ap ılacak , o r a d a d a A n k a ra . A çıkçası A n k a ra ad ı ü z e rin d e bir sa ld ırıy a d ö n ü ş ü y o r o fu ry a n ın sö y le m i"“ ' Küreselleşme çerçevesinde ortaya çıkmış düşünce biçimlerince sadece Ankara’yı işlevsel ve konumsal açıdan eleştiriler yöneltilm em ekte bunun ya nı sıra özellikle planlama, mimarlık ve şehircilik tarihi açısından da başkent Ankara’nın imar süreci sorunsal haline getirilmektedir. Teknik olarak görü lebilecek bu disiplinler yeni liberal d ü şü n ce akımının öngördüğü siyasal ve ekonom ik yeğlem eler doğrultusunda başkent Ankara’nın imarını ele almak tadırlar. Bu çalışmaların çoğunda başkentlerin imarı süreci m odernleşme pa radigması çerçevesinde sunulmaktadır. Son dönem lerde modernleşme para digmasını eleştiren bir biçimde ortaya çıkmış modern-sonrası yaklaşımlarda m odernleşm e paradigmasıyla ortaya konan başkent anlatıları olum suzlanmaktadır. Hem modern, hem de modern-sonrası yaklaşımlar çeşitli düzeyler de yaşanan toplumsal mücadeleyi gizleyerek ulaştıkları sonuçlarla sermaye nin kendini yeniden üretmesini meşrulaştırması nedeniyle birer liberal açık lama biçimine dönüşm ektedirler. Bir başka deyişle başkent tarihlerinin orta ya konulm asında kullanılan modern ve modern-sonrası yaklaşımların birlik te dayandığı varsayımlar emek-sermaye çelişkisini örtm ekte, bu bağlamda da serm ayenin konum unu güçlendirm ektedir. Bu nedenle farklı dönem lerde sermayenin gereksinimleri doğrultusunda kuramsal ve pratik sonuçlar orta ya koyan bu iki yaklaşım liberal görü şü n iki farklı yüzünü temsil etm ekte dir. Bir başka deyişle, bu akımlarca Ankara’nın başkentlik serüveni ekono 101 E rtan Ünver, "A nkara’ya Saldırı", C um huriyet (31.7.1996). Ayrıca A nkara'ya yönelik eleştirilere karşı çıkışlar için bkz. B aykan G ünay, "T ürkiye’nin B aşkenti A nkara", Ada Kentliyim, Yıl:2, Sayı:7, Eylül-Kasım 1996, s.80-87; G üven D inçer "Yeni D ünya D üzeni ve ‘A n k a ra ’nın B a şk e n t O lu şu n u n Anlam ı", Ada Kentliyim , Yıl:3, Sayı:9, Mart-Mayıs 1997, s.78-83 132 Dünyada ve Türkiye 'de Başkentlik Soi unu mik ve siyasal önyargılara ve yeğlem elere göre ele alınarak değerlendiril mektedir. Cumhuriyetin başlangıç yıllarını ele alan mimarlık, kent planlaması ve şehircilik çalışmalarında yer alan modernizm-modernizm sonrası tartışmala rında dönem e ilişkin muhalif bir yakiaşım ortaya konmaktadır. Bu yaklaşı ma göre, "A n k ara, C u m h u riy e tin m o d e rn ité p ro je sin in ü to p y a sı o la ra k , b ask ıcı ve te p e d e n in m e c i b ir m o d e rn le şm e n in g ö s te rg e s i dir. B atı d ışın d a k i ü lk e le re m o d e rn m im arlık , B atı m odern izm in in için d e o lu ş tu ğ u b ü tü n ta rih s e l k o ş u lla rd a n , ö z e llik le de e n d ü s tri k e n ti, k a p ita lis t ü re tim ve kişiselliği g elişm iş ö z e r k bir b u rju v a sın ıfın d a n y o k su n o la ra k g irm iştir. B öyle e k sik lik le rle g e le n m o d e rn m im arlık , B a tı’d a k i gibi d e rin ta rih se l, to p lu m sa l v e te k n o lo jik d ö n ü ş ü m le r b a ğ la m ın d a olu şm am ış; e s a s itib ariy le to p lu m a te p e d e n in m e g e tirile n ve u lu s-d e v le tle rin b ü r o k ra tik v e p ro fe sy o n e l e litle rin c e u y g u la m a y a k o n a n resm i m o d e rn le ş tirm e p ro g ra m ı ve u y g a rla ş tırm a m isy o n u o la ra k y a şa m a g e ç irilm iştir".262 Bu ve benzeri yaklaşımlarda ifadesini bulan başkentin imarı süreci, ge lişmekte olan ülkelerin Batılı ülkelerden aldıkları mimarlık ve kent planla ması yaklaşımlarının Batı’daki içerikle gelişm ediğinden köksüz, tepeden in meci ve baskıcı olduğunu ileri sürmektedir. D üşünsel yönden Maıshall Berm an ’ın çalışm asın d a n da etk ilen e n bu yaklaşım biçim i, H a u ssm a n n ’ın 1850’li yıllarda Paris’te yaşama geçirdiği militarist şehircilik anlayışını ve Bulvarlar Projesini olumlamaktadır. Buna karşılık, gelişm ekte olan ülkeler de bağımsızlık m ücadelesi ya da söm ürgecilik dönem inin ardından bu dö nemlerin kalıntılarının yok edilerek iç pazarın örgütlenm esine yönelik me kanlar yaratma yönünde araçsal olarak kullanılan mimarlık ve kent planla ma yaklaşımlarını olumsuzlamaktadır.2*3 M Sibel B ozdoğan, "T ürk Mimari K ü ltü rü n d e M odernizm : G enel B akış“, T ürkiye’de M odernleşm e ve Ulusal Kimlik (F.d.Sibel B ozdoğan, Reşat Kasaba) (İstanbul: T arih Vakfı Y urt Yay.), s.121-125 M arshall B erm an, Katı O lan H erşey B uharlaşıyor: M odem ite Deneyimi (Çev. Ümit Altuğ, B ü len t Peker) (İstanbul: İletişim, 1999); Sibel B ozdoğan, anılan "Türk Mimari K ü ltü rü n d e M odernizm ...", s. 125-128 133 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu Ankara’nın başkentliğinin eleştirisine ilişkin bir başka boyut ise Ankara-İstanbul arasında başkentlik işlevinin hangi kentte olacağı konusudur. Bu tartışma Ankara’nın başkent olduğu ilk günden bugüne değin sürmüştür. Buna göre, Ankara kentsel işlevler açısından İstanbul’dan geride olduğu için başkent olma niteliğine sahip değildir, savı ortaya konmaktadır. "Yeryüzü ‘sanayi çağını’ geride bırakıp, ‘bilgi çağına’ ge çerken Ankara hala tarımsal üretimin ağır bastığı bir kent...Çağın başkentleri hem sanayiin, hem ticaretin hem de finansın merkezleri olarak işlev görüyor...Ankara ise nal toplamak ta...Belki de. ‘b a ş k e n t’ olmayı haketmeyen bir ilin sadece ‘siy a si g ü ç ’ olarak nabzını tutamadığı topluma ‘n iz a m ’ vermeye kalkması ve Türkiye’den yükselen değişim taleplerine kulak tı kaması özündeki bu ataletten kaynaklanıyor..."“ 1 Başkentlik tartışmasında buna ilişkin bir boyutta Ankara ile diğer baş kentlerin ö zellik le de VVashington’un karşılaştırılm asıdır. Hem geçm işte hem de günüm üzde Ankara’nın başkentliğini savunanlar ya da eleştirenler, başkentleri karşılaştırmak yöntem iyle savlarını güçlendirm eye çalışmışlardır. Başkent karşılaştırmalarına başvuranlardan ilk grup Ankara’nın İstanbul ye rine başkent oluşunu New York yerine VVashington’un başkent seçilm esi ör neğini vererek savunm uştur. Daha çok günüm üzde yapılan bir karşılaştırma yöntem i ise Ankara’nın başkent ve kent olarak işlevlerini W ashington örne ğiyle karşılaştırma yönündedir. "...Ankara’nın diğer başkentlerden epey farklı olduğunu kabul etmeliyiz. Örneğin ABD ve Washington karşılaştırmasını düşünelim. ABD’nin yıllık milli geliri 5.5 trilyon $ ’ın üstünde, Türkiye’ninki ise az çok 150 milyar dolar civarında. Yani Ame rikan milli geliri Türkiye’nin nereden baksak 35 ila 40 katı. Ama Washington Ankara’dan daha büyük değil. Çevresini filan da hesaba katınca, zar zor Ankara’ya yetişebiliyor. Akla haklı bir soru geliyor. Acaba Amerika Washington’u küçük b ir kent *■' M ehm et Altan, "A nkara’nın B aşkentliği" S ab ah (6 H aziran 1996); M ehm et Altan, "Tarım B aşkentinde A şiret Yasası" S a b a h (29.4.2000) Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorunu olarak hıtabildlği için mi bu kadar zengin b ir ülke oldu? Soru yu tersinden sorabiliriz. Acaba Türkiye, Ankara bu kadar büyü düğü için mi b ir türlü zenginleşemiyor?':<A Gerek İstanbui-Ankara arasındaki karşılaştırma girişimleri, gerekse An kara’nın diğer başkentlerle karşılaştırma çabaları tarihsel koşulları ve bilim sel karşılaştırma ölçütlerini kullanmadığı ya da bunları bilinçli olarak gözardı ettiği için paradoksal sonuçlara yol açmaktadır. Birbirine yakın amaçlarla yazılan Ankara eleştirilerinde ortak amacın Ankara’nın başkentlik işlevini tartışmak olduğu görülm ektedir. Ancak bu amacı gerçekleştirm eye yönelik ilk yazıda Ankara'nın İstanbul kadar büyük bir kent olamadığı için başkent lik işlevini hak etm ediği iddia edilirken, diğer yazıda Ankara-Washington karşılaştırması yapılarak Ankara’nın acaba büyük bir kent olması nedeniyle mi Türkiye büyümüyor sorusu sorulmaktadır. Belirli bir amaca yönelik ola rak birbiriyle çelişik ve yanlış karşılaştırma kıstaslarını temel alarak yazılmış bu ve benzer yazılarda Ankara’nın başkentlik sürecinin ne geçmişini ne de bugününü bilimsel düzeyde ele alınmadığından yanlış saptamalar ortaya ko nulmaktadır. Ankara’nın başkentlik işlevinin, modernizın ve modernizm-sonrası yaklaşımlarca ortaya konulan kavramsal çerçeve dışına çıkılarak, toplum-mekan ilişkileri bağlamında iç ve dış etkenlere dayalı olarak incelenm esi, özellikle II. Cumhuriyetçiler olarak adlandırılan yazarlar tarafından gündem e getiri len başkent değiştirm e tartışmalarına farklı bir bakış açısıyla yaklaşma ola nağı tanıyacaktır. Yine böyle bir yaklaşım genel düzeyde şehircilik disiplini içerisinde yer alan serm ayenin özeği konum unda bulunmayan başkentlere yönelik oluınsuzlayıcı yaklaşımlardan farklı bir bakış açısı sunabilecektir. Daha açık biçimde ortaya koymak gerekirse, Ankara’nın başkentlik kararı nın alındığı 1923 yılının öncesinde bu karara karşı çıkanlar ile günüm üzde başkentin yeniden İstanbul’a taşınması tartışmalarını kamuoyuna getirenler arasında tarihsel çıkarlar açısından bağlar bulunmaktadır. Başkentlik işlevi nin yeniden İstanbul’a verilmesini savunan kesimlerin dayandığı savların ar kasında yatan çıkarların daha açık ortaya konulabilm esi için Ankara’nın ■' A. S. Akat, "Ankara", S abah, 23 Ekim 1994 135 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonııııt hangi koşullarda ve tarihsel açıdan neye tepki olarak başkent yapıldığı incelenmelidir. Bu açıdan Ankara’nın başkentlik işlevini doğru bir biçimde ele alabilmek için Anadolu'daki milli m ücadele boyutuna ve azgelişm işlik soru nuna gönderm e yapmak yöntem sel olarak gereklidir. Burada gözden kaçırılmaması gereken durumlardan bir tanesi Anka ra’nın başkentlik kararının Kurtuluş Savaşı sonrasında üretici güçlerin için de bulunduğu toplumsal koşullardan dolayı değil Osmanlı Devleti’nin batışı nın temel nedeni olarak görülen Batıyla kurulan eşitsizlikçi ilişkilere bürok ratik bir tepki nedeniyle alınmış oluşudur. Bu yönüyle Ankara’nın başkent lik kararı siyasal bir karardır. Ancak daha sonraki süreçte Ankara’nın gelişi mi büyük ölçüde ülkenin içinde bulunduğu üretim ilişkileri ve buna dayalı siyasal iktidar m ücadelelerince belirlenmiştir. Bir başka deyişle başkentlik işlevini ve mekansal gelişim ulusal, yerel ve uluslararası düzeydeki çelişki lerden bağımsız olmamıştır. Bu açıdan, ülke düzeyindeki siyasete büyük ö l çüde etkide bulunabilen İstanbul serm ayesi, günüm üzde çarpık ve eşitsizlik çi ilişkilere dayalı kentleşm enin özd ek sel temelinin büyük ölçüde mimarı ol muştur. Bu açıdan Ankara’nın ve diğer kentlerin içinde bulunduğu düzensiz kentleşm e sorunları tem elde Ankara’nın başkentlik işlevinden değil İstanbul özekli sermaye birikim süreçleri, azgelişm işliğin kınlamaması ve buna daya lı olarak ortaya konan kentsel ve ulusal siyasetten kaynaklanmıştır. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra başkentlik işlevinin Ankara’ya kaydırılma sının ardında stratejik bir yer değiştirm enin ötesinde kökten ekonomik ve si yasal yeğlem eler bulunduğundan bu kararın sonuçları ekonomik ve siyasal düzeyde günüm üze değin etkiler yapmıştır. Bu açıdan başkentlik tartışması özellikle 1980’li yıllarla birlikte dünyadaki ekonomik ve siyasal değişimlerin de etkisiyle yeniden güncellik ve tarihsel bakımdan da bazı farklı boyutlar ka zanmıştır. Başkentlik tartışmalarının içeriği dünyadaki ekonomik, siyasal ve küresel güç dengesindeki değişimlere dayalı olarak Türkiye’de ekonomik ve siyasal kuıumların işleyişinin değiştirilme çabasıyla bir ölçüde değişmiştir. Kuramsal düzeyde bakıldığında, Batı’nın endüstrileşm iş toplumlarında mekansal kararların sosyo-ekonom ik yapının bir sonucu olarak alındığı g ö rülmektedir. Batı’da hem devletler, hem de devletlerin özeksel düzeyde ko numlandığı mekanlar olan başkentler, ekonomik ve siyasal yapının doğru dan bir sonucu olarak örgütlenm iştir. Bu açıdan, Batı’nın önde gelen baş 136 Dünyada ve Türkiye de Başkentlik Sorunu kentlerinin imarı ve bu bağlamda ortaya çıkan çağdaş şehircilik uygulamala rı, üretim biçiminden ve toplumsal m ücadelelerden bağımsız değildir. Ülke mizde, Cumhuriyet düzeninin II. D ünya Savaşı’na kadar olan dönem inde imar ve şehircilik etkinliklerinin belli başlı özeğini ise başkent Ankara olu ş turmuştur. Bu yüzden Ankara deneyimi, Türk şehirciliğinin gelişiminin te mellerinin ortaya konmasında çok önem li bir örnek niteliğindedir.2“ Anka ra’nın imarı sadece şehircilik açısından değil Cumhuriyetin temel politikaları nın ve ülkem izde toplumsal mücadelenin mekansal boyutunun çözüm lenm e si açısından da önem taşımaktadır. B aşkent oluşundan bu yana Ankara’da yaşanan değişm e süreci, Türkiye Cumhuriyeti’nin başarı ve başarısızlıkları nın aynası görünüm ündedir. 1920’li yılların başında nüfusu yirmi bin oldu ğu kestiriminde bulunulan Ankara’nın üç milyonluk nüfusa erişinceye değin geçirdiği dönüşüm , Türkiye C um huriyeti’nin dönüşüm sürecini de ortaya koymaktadır. Bu nedenle başkent Ankara’nın imarının incelenmesi Cumhuri yetin temel politikalarının anlaşılması için de bir temel sunmaktadır. Batı’daki şehircilik ve imar uygulamaları belirli bir toplumsal ve ek o nomik yapının gelişim inin sonucu karşımıza çıkarken böyle bir toplumsal te mele sahip olmayan Türkiye C um huriyetinde başkent Ankara’nın imarı sü recinde Batılı normlarda şehircilik kararlarının nasıl alınıp uygulamaya kon duğu sorusu önem kazanmaktadır. Bu bağlamda, ekonom ik bakımından ge ri, dinsel düşüngünün egem en ve halkın büyük çoğunluğunun geleneksel hilafet ve saltanat düzenine bağlı olduğu bir toplumda hangi koşullar altın da yeni bir devlet biçiminin (Cumhuriyetin) kurulabildiği ve Ankara’nın na sıl başkent seçildiği, yanıtı aranması gereken başka bir sorudur. Ankara’nın başkentlik kararının diğer yandan pek çok düzeyde önem li sonuçlar ortaya çıkardığı açıktır. B u konuda üzerinde durulması gereken önemli noktalardan birisi de çok uzun bir zaman Dünya İmparatorlukları nın başkentliğini yapmış İstanbul gibi bir başkentin bırakılarak onun yerine küçük bir Anadolu kasabasının başkent kabul edilmesinin nasıl olanaklı ol duğudur. Bu soruya yanıt verebilm ek için, Ankara'nın başkentlik kararı, oturtulmaya çalışıldığı idealist şem anın ve modernizm ile modernizm-sonrası ‘m Fehm i Yavuz, ’'Ş ehirciliğim izin B u g ü n k ü D urum u ve G enel M eseleleri". İskan ve Şe hircilik H aftası K onferansları I (Ankara: 1955), s.27 137 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sornnn yaklaşımların sunduğu kavramsal çerçeve dışında ele alınmalıdır. Böylece, sö z konusu siyasal kararın dönem in ekonom ik, toplumsal ve düşüngüsel ya pısında nasıl yorumlanabileceği, tarihsel süreçte ele alındığında nelere tepki olduğu, bu anlamda azgelişm işlik sorunu ortaya konmalıdır. Bu açıdan An kara’nın toplumsal ve mekansal tarihine de kısaca g ö z atmakta yarar bulun maktadır. Ankara’nın mekansal ve toplum sal tarihine bakılması, iki farklı bakış açısının donuklaşm ış ve gerçeklikten uzak yaklaşımlarını eleştirmek için ge reklidir. Bunlardan ilki, Cumhuriyeti kuran öncü kadronun ortaya koyduğu "Ankara’yı yoktan var ettik" söylemidir. Cumhuriyetin "bozkırda yoktan bir başkent yarattık" şeklinde dile getirdiği bu söylem in birazdan ortaya kona cağı üzere belli bir gerçeklik payı bulunsa da, daha geniş bir bakış açısından ve uzun bir zaman diliminden bakıldığında tam gerçeği yansıtmadığı açığa çıkmaktadır. Ankara, Kurtuluş Savaşı’ndan önce toplumsal ve ekonom ik açı dan diğer Anadolu şehirlerine benzer olarak çökm üş olsa da, kentin, 19. yüzyıldan önceye dayanan uzun bir toplum sal ve ekonom ik tarihi bulun maktadır. Ankara’nın tarihi ile ilgili ikinci bakış açısı, İstanbul-Ankara çekiş mesi üzerinden Ankara’nın tarihsizliğine vurgu yapmaktadır. İstanbul’un uzun bir tarihe sahip olduğu belirtilirken Ankara’nın tarihsiz olduğunu söy lemek ve bu bağlamda Ankara’yı sonradan türem iş bir şehir olarak nitele mek doğru bir yaklaşım değildir. Ankara’nın bu iki yaklaşımın ortaya koydu ğu portreden farklı bir toplumsal ve ekonom ik tarihi bulunmaktadır. A. ANKARA’NIN TOPLUMSAL ve MEKANSAL KISA TARİHÇESİ Ankara, başkent kabul edilm esinden sonra hızla ve çok yönlü gelişen bir kent olmuştur. Başkent ilan edilm esinin ardından kent, daha önce ü ze rinde durulan benzeri örneklerden çok daha hızlı bir gelişim süreci yaşam ış tır. Bu açıdan başkent Ankara, kentbilim terimleriyle yapay ve uydu bir kent olmamış; başkentlik işleviyle birlikte diğer kentsel özellikleri de hızla bünye sinde toplamıştır. Bunun en önemli göstergelerinden birisi de kent nüfusu nun kestirilenin çok üstünde artış gösterm esidir. Ankara’yı başkent ilan ederek eski Ankara’nın yakınına terim yerin deyse yeni bir kent kuranlar, Ankara’yı yoktan var ettiklerini söylemişlerdir. 138 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu Bu söylem in dayandığı özdeksel bir temel vardır. Ankara, başkent ilan edil diği dönem de nüfusu oldukça azalmış, pek çok işlevini yitirmiş, küçük bir Orta Anadolu kasabasına dönüşm üştür. Ancak kentin Cumhuriyet öncesine uzanan uzun bir geçmişi bulunmaktadır. Uzun bir toplumsal ve kültürel geçm işi bulunan Ankara kenti, pek çok devletin egem enliğine girmiş; çok kereler yıkılarak yeniden imar gör müştür. A nadolu’nun en eski kentlerinden birisi olarak, coğrafi konumu ge reği pek çok kavmin, topluluğun ya da devletin geçiş yolları üzerinde yer al mıştır. Ankara’nın tarihine bakıldığında bu kentin M.Ö.VIII.-VII. yüzyıllar arasında Friglerin, M.Ö.700-547 yılları arasında Lidyalıların, M.Ö.547-333 P erslerin, M.Ö.3 3 1 -2 7 8 H ellen lerin , M.Ö. 2 7 8 -1 8 9 G alatların, M .Ö.189M.S.395 Romalıların, 395-1073 B izanslIların ve 1073 ile 1920 arasında Sel çuklu, Anadolu Selçuklu ve OsmanlIların egem enliğinde kaldığı görülür. Kent, geçm işte ekonom ik etkinliklerin ve nüfusun yoğun olduğu bir özek olmakla birlikte, 20.yüzyılın başında eski parlak günlerini yitirmiş, kü çük bir Anadolu kasabasına dönüşm üştür. Kentin tarihinde en önemli d ö nüm noktası, Kurtuluş Savaşı’nda Kuvay-i Milliye Hareketi’nin özeği oluşu ve daha sonra A nadolu’da yeni kurulan Türk D evleti’nin başkenti kabul edilmesidir. S ö z konusu süreçte, daha Tanzimat dönem inde başlayan top lumsal, ekonom ik ve altyapısal gelişm elerin de etkileri bulunmaktadır. Bu yüzden Ankara tarihi, Tanzimat öncesi ve sonrası olarak ele alınacaktır. 1. Tanzimattan Önce Ankara a) İlkçağ Ankarası Ankara’nın kuruluşu hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, Hititliler’den önceki devirlerde bugünkü söylenişine çok yakın biçimde adlandırıldığı ortak bir kanıdır.’“ 7 Kentin kuruluşu hakkında kesin bir bilgi yoksa da, kuruluş öyküleri ünlü Frig Kralı Midas’a değin uzanmaktadır. An- n: İlkçağların T aş Devrine kadar dayanan u z u n bir tarihi olan A nkara, bu tarihi yaşan tısı içinde A nkura, A ngur, E n g ü rü ve A ngora gibi adlarla anılm ıştır. Fehm i Yavuz, anılan A n k ara’nın İm an, s .l; Üıısal Ö zm en, K ent K ent T ürkiye: A nkara, (İstanbul, Öz. 1969), s. 11 139 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu kara antik dönem lerde önem li bir Frig kenti olm uştur.2“ Kentte daha sonra ları Lidya, Pers ve Makedonya Devletleri egem enlik kurmuştur.2“ Daha sonra Ankara, Avrupa kökenli Galatların egem enliği altına gir miştir. Aziz P au lu s’un Galatyalılar’a M ektubu’ndan elde edilen bilgilere g ö re, M.Ö. 3.yüzyılın başlarında Balkanlar üzerinden A nadolu’ya gelen Tolistoboi, T ektosag ve Trokme kabileleri sırasıyla kendilerine P essinus, Ancyra ve Tavion civarlarını yerleşim alanı haline getirmişlerdir. Üç büyük koldan olu şan Galatların Tektosaglar olarak adlandırılan kolu Ankara'ya yerleşmiştir. Tektosaglar kentte yaşayan Frigleri egem enlikleri altına alarak köleleştir mişler, kısa bir süre sonra da Ankara’yı başkentleri haline getirmişlerdir.2™ Galat Kralı Amyntas’ın M.Ö. 25 yılında ölüm ünden sonra Galatya bir eyalet olarak Roma İmparatorluğumun topraklarına katılmıştır.271 b) Roma Dönemi Ankarası Ahalisi arasında Hititlilerin, Friglerin yer aldığı Ankara, yukarıda deği nildiği üzere Roma istilasından ö n ce Galatlar’dan Tektosajların özeğidir. Kent, daha sonra Romalılar’ın eline geçmiştir. Ankara tarihinin en parlak dönem lerden birisi, kentin Roma İnıparatorluğu’nun eline geçm esinden son ra başlamıştır. Kentin geniş Roma toprakları içerisinde yer alan eyaletlerden birinin başkenti olarak seçilm esi, hızla büyüm esinde etkili olm uştur. Böylece Roma İmparatorluğu yönetimi içinde Ankara, hızla askeri, dini ve sivil mimari yapıtlar ile donatılmıştır.272 Kentin askeri önem inin yanı sıra, imparatorluk çapında ün kazanan yün ve boya endüstrisi ile kısa zamanda ticari ve kültürel yaşamın da önem li özeklerinden biri haline geldiği ileri sürülmektedir.273 Ancak bu konuda 2“ Sevim Buluç, "İlkçag’da A nkara", (Der. E nis B atur) A nkara, A nkara (İstanbul: YKY, 1994), s.29-30 ** Toni M. Cross, Gary Leiser, A B rief H istory of A nkara (California: Indian F ord Press, 2000 ) ™ S u n a Güven, "’Res G estae Divi A ugusti“ Yazıtı ve A n k ara’nın Rom a D ünyasında Ye ri", (Der. Enis B atur) A nkara, A nkara (İstanbul: YKY, 1994), s.55; R ichard W allace, W ynne W illiams, T arsu slu P a u lu s’u n Ü ç D ünyası (Çev. Z. Z ühre İlkgelen) (İstanbul: H om er, 1998), s.36 2,1 R. W allace ve W. W illiams, anılan T a rsu slu P a u lu s’u n Üç D ünyası, s.88 ,:ı Sevim Buluç, anılan "İlkçag’da A nkara", s.25-26 S u n a Güven, anılan "...A nkara’nın R om a D ünyasında Yeri", s.55 140 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Somun farklı kaynaklarda farklı görüşler bulunmaktadır. Sofun ham maddesinin el de edildiği tiftik keçilerinin Selçuklu Türkleri tarafından Asya içlerinden ve Tibet yaylalarından A nadolu’ya getirildiği ve üretildiği ileri sürülmektedir.2" Roma dönemi A nkarasinın önem i kısaca irdelenirse, Galatya eyaleti nin özeği olması, Ankara’yı birçok bakımdan ilk Roma İmparatoru Augustus ve ardılı Tiberius’un doğu siyasetinde odak noktası haline getirmiştir. Böylece kent gerek sivil, gerekse askeri mimari örnekleriyle bezenmiş; anıtsal ka mu binaları başka kentlere göre önem li sayıya ulaşmıştır. Ayrıca Ankara, 100 bin kişilik nüfusuyla dönem in en kalabalık kentlerinden birisi haline gelmiştir.275 A ugustos Mabedi (Monumentum Ancyranum) ve Roma Hamamı gibi önem li eserlerin kalıntıları, o dönem den günüm üze ulaşmıştır. c) Selçuklu Dönemi Ankarası Doğu Roma D evleti’nin dağılma dönem inde eski önem ini yitiren ken tin yeniden önem kazanması, Selçukluların 1 ¡.yüzyılda bölgeyi ve kenti ege menlikleri altına almalarından sonra olm uştur. Bu dönem de kent imar gör müş, Ankara kalesi yeniden yapılmıştır.276 Ortaçağ’da Ankara’nın m ekansal yapısını ve kent ekonom isini etkile yen en önemli etmen, kentin önce D oğu Roma (334-1373 yılları arasında), sonra da Selçuklular dönem inde yaklaşık bin yıl ‘garnizon kenti’ yani sınır kenti olarak varlığını sürdürm üş olmasıdır. Kentin özeği olduğu işlevsel böl ge içinde tarıma elverişli alanların ve su kaynaklarının oldukça sınırlı olma sından dolayı, tahıl ekimi dışında, ancak nehir boylarında küçük ölçekte bahçecilik yapılabilmiştir. Bu nedenle kente akan tarımsal artık ürün mikta rı, daha yoğun üretim yapılan geniş tarımsal alanların denetim özeği olan Manisa, Amasya, Kayseri gibi kentlerden çok daha azdır.277 Sevgi A ktüre, 19.Yüzyıl S o n u n d a A nadolu K enti: M ekansal Yapı Ç özüm lem esi (An kara: ODTÜ Mimarlık F akültesi, 1987), s.110 m S u n a Güven, an ılan "... A nkara'nın R om a D ünyasında Yeri", s.60 B u g ü n k entin önem li sim gelerinden sayılan kalenin kökeni çok d aha eskilere git m ekle b irlikte hisarının yapılışı P aul YVittek'e g ö re Arap istilası ile ilgilidir. Daha so n ra ikinci su r yapılm ış ve çeşitli d ö n em lerd e onarım g ö rm ü ştü r. Bkz. S. A ktüre. anılan ...Anadolu Kenti..., s. 110 2" Üstteki kaynak, s .l 11 141 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorunu Bu söylenenlerin en önem li kanıtı, kentte Doğu Roma’nın son dönem lerinde ve Selçuklular dönem inde büyük vakıfların, gösterişli yapı grupları nın, büyük camilerin ve m edreselerin yapılmamasıdır. Ankara’nın kentsel ve bölgesel kademelenmedeki yeri, Osmanlı’nın 15. ve 16.yüzyıllarında, kentsel zanaat ve ticaretin artmasıyla yükselişe geçmiştir. d) Klasik Osmanlı Dönemi Ankarası 15.yüzyıl sonu ve 16.yüzyılda Osmanlı Devleti'nde yerleşm eler arasın da başkent, bölgesel özekler, pazar kentleri, köyler ve göçeb e yerleşmeleri şeklinde mekansal kademelenme görülm ektedir. Ömer Lütfı Barkan’a göre, 1 4 7 8 ’de b aşk en t İsta n b u l’un 9 7 .9 5 6 olan n ü fu su 1 5 2 0 -1 5 3 5 arasında 4 0 0 .0 0 0 ’e yükselmiş, İstanbul Avrupa’nın en büyük kenti haline gelmiştir. İm paratorluğun ekonom ik gücü ve yerel örgütlenm esi, içlerinde Ankara kentinin de bulunduğu oldukça düzenli aralıklarla dağılmış bölgesel özek le rin varlığına dayanmıştır.278 Roma dönem inde büyük ö lçü d e askeri garnizon niteliğinde olan An kara kenti, 16. yüzyılın ilk yarısından itibaren önem li ticaret yollarının kesiş tiği yerde konum lanm ış bir ticaret kentine dönüşm üş, kentte so f üretimi yaygınlaşmaya başlamıştır. Kent böylece hem ticaret hem de üretim özeği olmuştur. 17. yüzyıl başında kent, bölgedeki ‘sof’ üretimin büyük bir kısmı nın gerçekleştirildiği özektir. Kentsel mekanda yaygın bir biçimde örgütlen miş üretim eylemleri sonucu elde edilen so f kumaşı, kısa bir zamanda yo ğun bir ticaretin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Yerli ve yabancı tüccarlar ta rafından toplanan sofun büyük kısmı Venedik, Lehistan gibi Avrupa ülkele rine, diğer kısmı ülke içinde başta İstanbul olmak üzere Halep, Bursa gibi kentlere satılmıştır.275 Bu yüzyılda so f üretiminin ve ticaretin arttığı, kente sık biçimde gel meye başlamış yabancı tüccarlardan ve o dönem de bunların mekanda en önemli yansıması olan hanlardan anlaşılmaktadır. 15. yüzyıl sonunda inşa edilm iş Kurşunlu Han’ın yanı sıra 16. yüzyılda Mahmut Paşa B edesteni, İlhan Tekeli. B ölge P lanlam a Ü zerine. (İstanbul: İTÜ M imarlık F akültesi, ), s.91-94 l!" S. A ktüre, anılan ...Anadolu Kenti..., s.46 142 Dünyada ne Türkiye'de Başkentlik Sonum Çengel Han, Pilavoğlu Hanı, 17. yüzyılda Sulu Han, Çukur Han, Yeni Han ve Zafran Hanı inşa edilmiştir."“ Bu dönem de kente gelen gezginlerin bıraktığı yazılı eserler olan seya hatnameler, kentteki ticaretin artışını belgelem ektedir. Farklı tarihlerde An kara’ya gelm iş yabancı gezginlerin hem en hepsinin dikkatini, kentteki sof üretimi ve ticareti çekmiştir. Örneğin 1 5 3 9 ’da Ankara’yı görm üş olan Michele Membre burasını ‘so f (zaınbellotti) yapılan yer’ olarak tanımlamıştır.281 Yi ne PolonyalI Sim eon, Ankara için, "...kent halkı kamilen sofçudur. İyi cins sof buradan çıkar ve dünyanın her tarafına buradan sevk edilir. Her memle ketten gelip, Ankara’da oturan tüccarlar, so f ve diğer kumaşları toplarlar" demektedir.282 Gezginlerin gözlem lerinden ve kadı sicillerinden anlaşıldığı kadarıyla Ankara, uzun bir zaman so f üretiminin özeği konum unda kalmış bir ticaret kentidir. Eski dönem ressamları sur kapılarından çıkmakta olan mal yüklü kervanlar, hanlar, hamamlar ve çeşitli etkinliklerde bulunan zanaatkarlarıyla kenti resmederek, ticaretin kent için önem ini ortaya koymuşlardır.210 Ankara’nın yakın dönem toplumsal ve ekonomik tarihine bakıldığında, esnaf gruplarından sofçular dışında kalan tüm ‘taifeler’in üretimlerinin, kent içi ve çevresinin gereksinimiyle sınırlı kaldığı görülm ektedir. Tiftik ipliğin den dokunan soflar ise kentin ve çevresinin gereksinimi için değil, daha çok dış pazarlar için üretilmektedir.281 Üretimde coğrafi uzmanlaşma yalnız en düstriyel toplumlarda değil, daha önem siz olmakla birlikte feodal toplumlarda da görülm ektedir. Ancak so f üretimi dolayısıyla var olan dışa dönüklük, kentin, B atidaki endüstri kentlerinin izlediği gelişm e sürecini yaşamasına yetmemiştir.285 A ltındağ Belediyesi, A nkara Kalesi K orum a G eliştirm e İm ar P lanı P rojesi (Ankara: 1987), s.59 A ktaran, Ö zer E rgenç, "16. Yüzyıl A n k ara’sı: Ekonom ik, Sosyal Yapısı ve Kentsel Özellikleri" (Der. E. Yavuz, Ü.N. Uğurel), T arih İçinde A nkara (Ankara, ODTÜ Yay., 1984), s.53 MJ A ktaran, K orkm az Alem dar, "S eyahatnam elerde A nkara", (Der. E. Yavuz, Ü.N. Uğu rel), T arih İçinde A nkara (Ankara, ODTÜ Yay., 1984), s.99 Sem avi Eyice, "A nkara’nın Eski Bir R esm i”, A tatü rk K onferansları IV, (Ankara: TTK, 1971) Ö. E rgenç, anılan "16, Yüzyıl A nkara’sı...", s.53 2a İ. Tekeli, anılan B ölge P lanlam a Üzerine, s.91-102 143 Dünyada ve Türkiye’de Başkentlik Sorunu Osmanlı D evleti’nde varolan kentsel ekonom i bağlamında kapitalist bir üretim biçimine neden geçilem ediği üzerine ülkem izde akademik düzey de tartışmalar yapılmıştır. Bu tartışmalar sınıflandırılacak olursa, endüstrileşem em enin temel nedenini Osmanlı toplum unun iç gelişm e dinamiğindeki farklılıklarda arayanlar ile dış gelişm e dinamiklerinde arayanlar olarak iki farklı gruptan sö z edilebilir. İç gelişm e dinam iğine bağlı açıklama yapanlar dan Sencer Divitçioğlu, Marx’ın D oğu toplumlarında varolduğunu ileri sür düğü Asya Tipi Üretim Tarzı kavramıyla çözüm lem e yapmaktadır. Buna g ö re, altyapı kurumlarının, artık üretim in denetim biçiminin farklılığından, başka bir deyişle devletin özekçi ve despotik olm asından dolayı Osmanlı toplumunda endüstrileşm eye geçilem em iştir.2“ Bu konuda bir başka açıklama, büyüm e paradoksu biçimindedir. Buna göre, sürekli olarak büyüyen her imparatorluğun denetim etkinliği azalır ve büyük askeri yapıyı gerektirir. Bu ise düzeni zayıflatıcı ve yıkıcı bir etki yapacaktır.287 Ancak bu yaklaşım İmparatorluğun neden küçülm e evresine gir diğini açıklarken kapitalizm aşam asına neden geçilem ediği konusunda her hangi bir açıklama getirmemektedir. Bu konuda bir başka yaklaşım ise Osmanlı toplumunda ne tam özekçi, ne de tam feodal düzenin egem en olmadı ğı yönündedir.288 Osmanlı toplum unun kapitalist üretim biçimine geçem em esi konusun da ikinci grupta yer alanlar, temel neden olarak Avrupa ülkelerinin iç dina miklerinde ve ilişkilerindeki farklılıkları gösterm ektedirler. İçlerinde, coğrafi keşiflerin Batı’nın kapitalizme geçişinde temel itkiyi sağladığını ileri süren ler bulunmaktadır. Buna göre, Coğrafi keşifler sonrasında Batılı ülkelerin gerçekleştirdikleri söm ürgecilik, kapitalist d üzene geçm ek için ilk sermaye birikimini sağlamıştır. Keşifler sonrasında ele geçirilen ülkelerde gerçekleşti rilen talan sonrasında ticaret serm ayesinin elinde büyüyen sö z konusu biri kim, Batı’nın kapitalist üretim biçimine geçişini sağlamıştır.2™ S en cer Divitçioğlu, Asya Ü retim T arzı ve O sm anlı T oplum u (İstanbul: 1967) “ İdris K üçüköm er, D üzenin Y abancılaşm ası (İstanbul: Ant, 1969) M Niyazi Berkes, İki Y üzyıldır N eden B ocalıyoruz (İstanbul: Yön, tarihsiz) ” Bu açıklam a biçim ine ilişkin olarak bkz. D oğan Avcıoğlu, T ürkiye’n in D üzeni (İstan bul: Tekin, 1998), s.50-58 144 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sonınu S ö z konusu açıklama biçiminde coğrafi keşiflerin nedenleri konusun da herhangi bir düşünce geliştirilmemektedir. Bu açıdan, keşiflerin bir ne den mi, yoksa sonuç mu olduğu tartışmalıdır. Daha önceleri de büyük keşif ler yapılmasına karşın Batı’daki anlamıyla bir değişimin başlatıcısı olmamış lardır. Coğrafi keşiflerin gerçekleştirilebilm esi ve okyanus aşırı ülkelerin ele geçirilip talan edilebilm esinden önce, üretim güçlerinin gelişm iş olması ge rekmektedir. Bu açıdan, coğrafi keşiflere neden olan toplumsal değişim ve bu keşiflerin sonuçlarıyla hızlanmış bir dönüşüm ü karşılıklı etki içerisinde diyalektik bir yöntem le çözüm lem ek önem kazanmaktadır.2W Osmanlı D evleti’nde ticaret ve üretim in gelişm iş olduğu Ankara ve benzeri kentlerde manüfaktür üretim ine neden geçilm ediği sorusuna, daha önceki bölüm de aktarılan Endüstri Devrimi süreciyle bağlantılı olarak yanıt verilebilir. Buna göre manüfaktür üretimi, kentsel zanaatın belirli ölçüde canlı olduğu feodal kentlerde değil, sö z konusu ekonom ik yapının bulunma dığı küçük çaplı kasabalarda ortaya çıkm ış ve gelişmiştir. Manüfaktür üreti minin başlıca koşulu olan serbest em ek gücü bu sayede sağlanabilmiş, fe odal yapının bağlarından kurtulmuş em ek, manüfaktür üretiminde kullanıl m ıştır. Batı’da manüfaktür üretiminin büyüm esi ve yaygınlaşmasıyla küçük kasabaların nüfusu hızla büyümüş, bunlar hızla büyük endüstri kentlerine dönüşm üşlerdir. Batı’da ticaret ve endüstri alanındaki gelişm eler mekansal düzeyde ifadelerini yeni gelişen kentlerde bulmuşlar ve sö z konusu gelişm e lere uygun mekansal örgütlenm e gerçekleşmiştir. Kendi iç gelişm e dinamiğiyle kapitalizm öncesi (prekapitalist) yapısını kıramayan Osmanlı Devleti 16. yüzyıl ortalarından başlayan süreçte yavaş yavaş Batı’nın egem enliği altına girm eye başlamıştır. Bu süreçte Osmanlı Devleti’nin toplumsal yapısı kendi ö zg ü n gelişm e dinamiğini kaybetmiş, za manla yarı söm ürge ekonom isine dönüşm üştür. Ekonom ik, toplumsal ve kurumsal düzeyde Batı’da yaşanan gelişm elere bağımlı hale gelm eye başla yan Osmanlı D evleti’nin mekansal düzeydeki örgütlenm esini de artık salt iç gelişm elere göre değil, dış gelişm elerin etkisini de ortaya koyarak incelemek gerekmektedir. 2,0 M uzaffer S encer, Osm anlı T oplum Yapısı: A zgelişm işliğin T arihsel Tem eli (İstanbul: Y öntem , 1973), s .9 1-102 145 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sonum Batılı ülkeler arasında 1 8 3 0 ’larda başlayıp 1 8 7 0 ’lerde hızını yitiren serbest rekabetçi kapitalizm aşamasıyla 1873 Büyük Dünya Bunalım indan sonra belirginleşen ve 20.yüzyılın başında yaygınlaşan tekelci kapitalizm aşamalarının Osmanlı ekonom isine ve dolayısıyla mekansal örgütlenm esine önem li ölçüde etkisi olm uştur. Üretim biçiminin evreleri açısından geride bulunan ülkelerin kapitalist üretim biçimine sahip ekonom ilerle eklem len mesi sonucu ortaya çıkan yapıların ikili bir görünüm ü bulunmaktadır. Bun lardan ilki toplumsal yapıdaki çöküntü ve geleneksel ekonom ideki çözülm e süreci; İkincisi ise, geleneksel ekonom ik ve toplumsal yapının dayandığı üre tici güçlerde ortaya çıkan değişikliklerin, daha sonraki gelişm elerin tohum larını bağrında taşımaya başlamasıdır.” 1 O sm anlida sö z konusu çözü lm e sürecinin doğrudan görüngüleri dış borcun artması, Maliye’nin yabancı devletlerin egem enliği altına girerek Duyun-u Umumiye’nin kurulması, gerek belediye hizm etlerinde gerekse diğer üretim alanlarında yabancı şirketlere tanınan imtiyazlar, ulaşım sektöründe demiryollarının yabancı şirketler tarafından gerçekleştirilmesidir. Bunun ya nı sıra, kapitalizmle eklem lenm e sonucunda doğrudan yatırımlar yoluyla en düstri ve madencilik alanında dışa bağımlı gelişm eler görülebilm ekte, tarım da kapitalist ilişkilerin giderek hızlanmasıyla büyük toprak sahipliği ve ya bancıların toprak sahibi olmaları da yaygınlaşabilmektedir. S ö z konusu ge lişmeler, kapitalist üretim biçimiyle eklem lenm ek zorunda kalan geleneksel ekonom ik yapıların karşılaştığı süreçlerdir. Başta Latin Amerika ülkeleri ol mak üzere dünyanın pek çok ülkesinde buna benzer süreçler yaşanmıştır. Ancak yaşanan ülke deneyimleri doğrultusunda farklı sonuçlara varılabilınektedir. Osmanlı Devleti'nin 19.yüzyılda geçirdiği yarı kolonyal deneyim ve bu nun doğurduğu dengesiz, dışa bağımlı yerleşme yapısı, Türkiye Cumhuriye tin in kuruluşunda izlenen yerleşme ve bölgesel gelişm e politikalarının belir lenm esinde etkili olm uştur. Osmanlı devletinin uyguladığı dış ilişkilere bir tepki olarak ortaya çıkan bu siyaset, Cumhuriyetin temel niteliklerini de be lirlemiştir. Bu açıdan Osmanlı D evletin in yükseliş dönem inin ardından yarı söm ürge ilişkisine girdiği sürecin çözüm lem esinin yapılması, Cumhuriyet düzenini kuranların hem nasıl bir ekonom ik ve toplumsal yapının kalıtçısı wl O rh an K urm uş, Em peryalizm in T ü rk iy e’ye Girişi, (İstanbul: Bilim, 1977), s.9 146 Dünyada re Türkiye de Başkentlik Soru mı olduklarını, hem de kendilerine kalıt olarak kalan dönem e tepki olarak nasıl bir toplumsal ve mekansal yapıyı kurmayı ereklediklerine ilişkin aydınlatıcı veriler sağlayacaktır. Bu bölüm ü bitirmeden, Ankara’nın Tanzimat D önem i’ne değin Anado lu ’nun önemli ekonom ik ve toplumsal tarihe sahip kentlerinden birisi oldu ğu yeniden vurgulanmalıdır. Ankara, Cumhuriyeti kuranların ya da İstanbulAnkara çatışmasında İstanbul üzerinden strateji geliştirmek isteyenlerin or taya koydukları gibi Cumhuriyet ön cesin d e tarihi bulunmayan, sonradan ol ma yani türedi bir kent olmayıp; tarihi milattari önceye uzanan, en parlak dönem lerinden birisini Romalılar dönem inde yaşam ış, Selçuklu ve klasik Osmanlı dönem lerinde parlak bir ekonom ik ve toplumsal tarihe sahip önem li bir Anadolu kentidir. Ankara tarihinin en karanlık günlerini ise Tanzimat D önem i’yle birlik te, Osmanlı D evleti’nin ve başkent İstanbul’daki yerli aracı (komprador) sı nıfların yabancı ülkelerle kurduğu em peryalist ilişkilerin sonucu olarak, Anadolu’daki kent ekonomilerinin tem elinin çökm esiyle yaşayacaktır. Tanzi mat sonrası OsmanlI’nın yarı söm ürge oluş sürecinde bir yandan İstanbul payitahtlığını ve ihtişamını kaybederken, diğer yandan Ankara’nın başkentli ğine giden serüvenin köşe taşları A nadolu’da örülm üştür. OsmanlI’nın yarı söm ürge oluş sürecinde Almanların Anadolu'ya yaptıkları yatırımlar ve bu bağlamda gerçekleştirilen tren yolu bir yandan ülkenin söm ürü yollarını açarken diğer yandan da sö z konusu demiryolu ulusal m ücadelede Anka ra’nın savunma özeği koşullarını kazanmasında çok önemli bir rol oynama sını sağlamıştır. 2. Tanzimattan Sonra Ankara Osmanlı Devleti, 19. yüzyıl boyunca yoğun biçimde dış dinamiklere açılarak her düzeyde Batılı kapitalist ülkelerle bütünleşm e süreci içerisine girmiştir. Dış dinamikler iç dinamiklerle birleşerek ticaret, dış borçlanma ve doğrudan yabancı sermaye yatırımları olmak üzere belli başlı üç ana yolla Osmanlı ekonom isini yarı söm ürge haline dönüştürmüştür.™ Şevket Pam uk, "Kapitalist D ünya Ekonom isi ve Osmanlı Dış T icaretinde Uzun Dönem li Dalgalanm alar: 1830-1913". ODTÜ Gelişme Dergisi. (1979-1980 Özel Sayı), s.161 147 Düııyadcı ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu Yarı söm ürge Osmanlı ekonomisinin,™ diğer söm ürge ekonom ilerin den şu noktalarda farklı özellikler gösterm iştir. Öncelikle, söm ürge ülkeler de büyük kapitalist çiftlikler kurulup işletilirken Osmanlı D evleti’nde bu tip çiftlikler çok sınırlı alanlarda ortaya çıkmıştır. İyelik düzeniyle doğrudan iliş kili bu yapı bu bağlamda, Osmanlı D evleti’nin kendi iç evrimiyle Latin Ame rika örneklerine benzer endüstri serm ayesinin doğuşunu engellemiştir. Yarı söm ürge ülkelere özgü ikinci önem li farklılık, söm ürge ülkeler genelde tek bir söm ürgeci ülkenin denetimi altındayken Osmanlı Devleti’nin, başta İngil tere, Fransa ve Almanya olmak üzere birden fazla ülkeyle ilişki içinde olma sıdır. Bu durum Osmanlı yöneticilerinin, söm ürgeci devletler arasında den ge siyaseti izlemelerini kolaylaştırmıştır.” 4 Batılı ülkelerin I. Dünya S a v a şin m ardından bu durumu sürdürmeyip yarı söm ürge durumundaki Osmanlı D evleti’nin toprak bütünlüğünü doğru dan yok etm eye yönelm esi A nadolu’da Bağımsızlık S avaşin m örgütlenm esi ne yol açmıştır. Batılı devletlere karşı girişilen Kurtuluş Savaşı sürecinde ge lişen olaylar, Anadolu H üküm etinin iktidarını giderek sağlamlaştırmış ve iş birlikçi İstanbul Hükümetinin ve Osmanlı Devletinin varlığının ortadan kal dırılmasına neden olmuştur. Türkiye Cum huriyetinin kurulmasıyla birlikte, Osmanlı Devleti zama nında Batılı em peryalist devletlerle yü rü tü len yarı söm ü rge ekonom inin uzantısı düzeneklerin sürdürülm esine karşı bürokratik bir tepki ortaya çık mıştır. Ayrıca, bürokratik kadrolarca örgütlenen Anadolu eşrafının bir kesi minden de yabancı devletlerle kurulan emperyalist ilişkilerin odağı ve aracı sı konumundaki İstanbul serm ayesine tepki duyulmuştur. Ankara’nın baş kentlik kararı da Cumhuriyeti ilan eden öncü kadro tarafından Anadolu eş rafının bir kesiminin desteğiyle alınm ış siyasal yanı ağır basan bir karar ol muştur. Böyle kökten bir şehircilik kararının alınabilmesi çok özgü l koşul larda gerçekleşmiştir. Bu özgül koşulların içerisinde önemli etm enlerden bi risi İstanbul özekli azınlıklara dayalı yerli aracıların yer aldığı dış ticaret, ya tırımlar ve borçlanma düzeneğinin A nadolu’daki kent ekonom ilerine yön e lik olarak ortaya koyduğu olum suz sonuçlardır. 293 Tevfık Ç avdar, O sm anlılann Y an S ö m ü rg e O luşu (İstanbul: Gelenek, 2000) !?l Bu d ö n em e ilişkin birincil elden kaynak için bkz. S ultan A bdülham id, Siyasi H atıra tım (İstanbul: D ergah Yayınları, 1984) 148 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorıtnıt Azınlıkların egem en olduğu yerli aracılar tarafından yürütülen ticaret, yabancı yatırımlar ve borçlanm a yoluyla dünya ekonom isine eklem lenm e söz konusu üç boyutta önem li olum suzlukları beraberinde getirmiştir. Osmanlı Devleti, 1838-1841 ve 1860-1862 dönem lerinde çeşitli Avrupa ülkele riyle imzaladığı ticaret anlaşmalarına dayalı olarak yabancı tüccarlara tanı mış olduğu öncelikleri genişletm iştir. Ülke sınırları içerisindeki ticaret tekel lerinin ortadan kaldırılması ve yabancıların yerli tüccarlarla eşit duruma ge tirilmesi, toplumsal işbölüm ünde bozulmalara neden olm uştur. Bu anlaşma lar yoluyla Batı’nın işlenm iş malları Osmanlı Devleti'nin her köşesine ser bestçe sokulabilmiştir. Kapitalist Batılı ülkelerle genişleyen ticaretin etkisiy le, başta pamuklular olmak üzere ithal edilen ucuz mamuller Osmanlı kent lerinde varolan kentsel zanaatı olum suz yönde etkilemiştir. Kent ekonom ilerinin çöküşü sadece ithalattan kaynaklanmamıştır. Dış isteme dayalı olarak Osmanlı’da yerli endüstrinin kullandığı hammaddelerin dışarıya ihraç edilmeye başlanması bunların yuı tiçindeki fiyatlarının artışına neden olm uş, böylece zaten istem yönünden sıkıntıya girmiş kent ekonom i leri iflas etmiştir. Osmanlı D evleti’nin kapitalist devletlerle korumacı tedbir ler olmadan ticaretini genişletm esi geleneksel yapıya uygun mamul mal üre ten kentsel zanaat ve onun tamamlayıcısı konumundaki köylerde gerçekleş tirilen zanaatları yok etmiştir.295 Osmanlı D evleti’nin kapitalist Batı Devletleriyle bütünleşm esinin ikin ci düzeneği, Avrupa’daki uluslararası kredi piyasasıyla kurulan ilişkiler bağ lamında olm uştur. Saray çevresi, Tanzim at’a kadar bütçe açıklarını kapat mak için geleneksel yollara başvurmuştur. Tanzimat’la birlikteyse artık doğ rudan Avrupa D evletlerinden borçlanma yoluna gitmiştir. Sermayenin dün S tefan o s Yerasim os, A zgelişm işlik S ü re cin d e Türkiye: T anzim attan I. D ünya Savaşı n a (Çev. B ab ü r K uzucu) (İstanbul: G özlem , 1975), s.650-664 Batıya bu şekilde açıl ma so n u c u n d a geleneksel k en t ekonom isinin iflas ed erek on binlerce zan aa tk a r ve im alatçının işsiz k alarak toplum sal ve ekonom ik yapının tem elinden sarsıldığı k o n u su n d a d ü şü n c e birliği b ulunm aktaysa da a ltern atif üzerinde tartışm a bulunm aktadır. B un lard an O sm anlı D evleti'nin doğal gelişim sü recin e bırakılm asıyla Batı tipi bir ka pitalizm e ulaşacağı yön ü n d ek i tezlerle b u n u n aksini ileri sü ren tez bulunm aktadır. Bkz. I). Avcıoğlu, anılan T ürkiyenin D üzeni, s.2 2 1-225; Ç ağlar Keyder, T ürkiye’de D evlet ve S ınıflar (İstanbul: İletişim , 1993), s.49; Çağlar Keyder, "P roto-eııdüstri ve E m peryalizm ”, T oplum sal T arih Ç alışm aları. A nkara. 1983. 149 Dünyada re Türkiye ’de Başkentlik Sorunu ya ölçeğindeki birikimi yönünden ö zek yönetim in aldığı borçları geri öde mesi toplumsal sınıflar açısından değerlendirildiğinde, bunun, devletçe vergi olarak toplanan tarımsal artığın Avrupa kökenli para serm ayesinin kazandı ğı faize dönüştürülm esi süreci olduğu görülm ektedir."6 Batılı kapitalist ülkelerle girilen borçlanma serüveninde, 1875’te Bab-ı Ali’nin iflas etm esiyle özek yönetim in yaptığı aracılık ortadan kalkmış, bu nun yerine Avrupalı sermayedarların temsilcileri ile Osmanlı köylü ve eşrafı arasında doğrudan ilişki kurulmuştur. Kısa zamanda devlet içerisinde devlet haline gelen Duyun-u Umumiye örgütü borç geri ödem eleri için ayrılan re sim, vergi ve tekellere el koyarak devletin toplam gelirlerinin üçte birini de netler hale gelmiştir.297 Endüstrileşm iş Batı dünyasıyla bütünleşm enin üçüncü düzeneği, Osmanlı D evleti’nce gerçekleştirilem eyen yatırımların yabancılar tarafından doğrudan gerçekleştirilm esidir. Batılı kapitalist devletlerin Osmanlı Devleti’ne 19.yüzyıl boyunca yaptıkları yatırımların önem li bir bölüm ünü ticaret serm ayesinin gereksinim lerine dönük olarak yapılan demiryolları ve kentsel hizmetler oluşturmuştur. Osmanlı D evleti’nde en büyük doğrudan yabancı sermaye yatırımına sahip Fransızlar, sermayelerinin yüzde 7 5 ’ini demiryolu ve limanlara yatırmışlardır. Yüzyıl sonuna doğru Osmanlı Devleti’ne yönelik önemli sermaye yatırımına girişmiş olan Almanya’nın yatırımlarının %86’sı demiryollarına, %5’i limanlara ve %8’i belediye hizm etlerine yapılmıştır.298 Tanzimatla birlikte yaşanan sosyo-ekonom ik ve siyasal gelişm eler doğ rultusunda Batılı ülkelerin etkisine açık hale gelen Osmanlı kentlerinde da ha önce görülm eyen mekansal gelişm eler ortaya çıkmıştır. Batılı anlamda kapitalistleşme ve sermaye birikim süreçlerinin Osmanlı D evleti’nde henüz yaygın olarak görülm em esine karşın, Batı ile yoğun ilişki içindeki bazı Osmanlı kentlerinde ikili bir yapı ortaya çıkmıştır. Yarı söm ürgeleşm e süreci içinde B atiyla ilişkilerin yoğunlaştığı kentlerde, bir yanda geleneksel ekono mi ve bunun yansıması olan toplumsal yaşayışın sahneleri Osmanlı mahalle leri varlığını sürdürürken; diğer yanda üst gelir gruplarının ve azınlıkların A ktaran Ç. Keyder, anılan T ürkiye’de D evlet ve Sınıflar, s.57 " ! S. Yerasim os, anılan Azgelişm işlik S ü re c in d e T ürkiye Cilt 11, s.972-993 Ç. Keyder, anılan T ürkiye’de D evlet ve Sınıflar, s.63-70 150 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu yaşadığı, gelenek sel yapıyla uyuşm ayan toplum sal pratiklerin görüldüğü, asıl olarak yabancıların mesken tuttuğu mekanlar ortaya çıkmıştır. Batı’yla kurulan ilişkiler sonucunda, kurumsal düzeyde belediye ör gütlenm esine geçilm eye başlanmıştır. Kent içi yolların genişletilm esi, çıkmaz sokak uygulamasına son verilmesi, kaldırım düzenlem eleri, aydınlatma, ısıt ma ve çöp toplama gibi kentsel hizm etler, bu yeni kurulan belediye örgüt lenm elerince yerine getirilmeye başlanmıştır.2™ Başta İstanbul olmak üzere, y iizii B a tı’ya d ö n ü k d iğer O sm anlı k en tlerin d e g erçek le şe n d ö n ü şü m , 19.yiizyılın sonlarına doğru uluslararası gelişm elerin etkisiyle Anadolu kent lerinde ve Ankara’da belirgin biçimde ortaya çıkmıştır. a) 19.Yüzyıl Sonunda Ankara (1) Ticaretin Durumu 19. yüzyılın başlarında henüz dış etki yıkıcı duruma gelm ediğinden, yerli zanaat ve buna dayalı kent ekonom isi Anadolu’da egem en durumdadır. Anadolu’nun taşra kentlerinde piyasada ağırlıklı olarak yerel mallar alınıp sa tılmaktadır. Ankara kenti çevresinde 1812 yılında 1.000 kadar dokuma tezga hının çalıştığı ve 10.000 dokumacının bu işle uğraştığı bilinmektedir. 19. yüz yılın ortalarından itibaren durum d eğişm eye başlam ıştır. İstanbul ve İz mir’den gelen ham tiftik alıcıları köyleri dolaşarak tiftik almaya başlamışlar; bu nedenle tiftik artık mamul mal haline getirilmeden ham olarak satılmaya başlanmıştır. Avrupa kumaşlarıyla rekabet edemeyen ve istem yönünden za ten sıkıntıya düşm üş imalathaneler, dış alıcılar nedeniyle ham tiftik arzının düşmesi, ve buna bağlı olarak fiyatının yükselmesiyle hammadde yönünden de sıkıntıya düşerek iflas etmişlerdir. Bu süreçte Ankara kenti, tiftik endüstri sinin özeği olmaktan uzaklaşarak Avrupa’ya ucuz fiyatla ham tiftik satan bir pazar haline gelmiştir. 19. yüzyılın sonunda sof ticaretinin giderek azalması nedeniyle kent çevresindeki sof dokuyan tezgah sayısı 1-2’ye düşmüştür.™ m S tefaııos Yerasim os, ''T anzim at'ın K ent Reform ları Ü zerine", (Der. S tefanos Yerasi- mos), M odernleşm e S ü recin d e Osm anlı K entleri (İstanbul: T arih Vakfı ve Y urt Yayın ları. 1999), s.1-18 Sevgi A ktüre, "Osmanlı Devleti’nde T aşra K entlerindeki Değişimler", T anzim at'tan C u m h u riy e te T ürkiye Ansiklopedisi: 4.C ilt (İstanbul: İletişim, 1985), s.891-892; S. A ktüre. anılan ..A nadolu Kenti. .. s. 122-123 151 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorıımı 19. yüzyıl başlarına kadar dünya pazarlarına işlenmiş mal satan Anka ra kent ekonom isinin bu yapısı, 19. yüzyılın ortalarından, itibaren değişm iş tir. Yüzyıl başlarında dış ülkelere yarı işlenmiş mal, yani so f ipliği satan An kara ekonom isi yüzyıl ortalarından itibaren ham tiftik vermeye başlamış, tren yolunun bağlanmasından sonra da İstanbul’a kesimlik tiftik keçisi gö n dermiştir. Ankara’ya bağlanan demiryolu kentten İstanbul’a canlı hayvanla kesilmiş ve kurutulmuş et taşınmasını hızlandırarak, Ankara kentinin eko nomik ve toplumsal olarak dayandığı ana sektörün sonunu getirmiştir.“ 1 S o f ticaretinin önce azalması, zamanla yok olma noktasına gelm esi, kenti daha önceki yüzyıllarda yükselişe geçiren ticaret ve ona dayalı kentsel zanaatın çökm esine neden olmuştur. Bu çöküşle birlikte, 19.yüzyıl sonları na doğru, pazara yönelik ilişkilerini büyük ölçüde kaybeden Ankara, ekono mik ve toplumsal canlılığını yitirerek küçülen bir Orta Anadolu kasabasına durumuna gelmiştir. On dokuzuncu yüzyıl ortalarından itibaren Ankara’nın toplumsal yapı sına bakıldığında, kentte kalabalık bir memur kitlesi bulunduğu görülm ekte dir. Dönem in İngiliz konsolosu, "vilayet özeği olması dolayısıyla Ankara’da mem ur sayısı pek fazla" demiştir. Ankaralı Türkler arasında memurluktan sonra ikinci meslek çiftçilik ve hayvancılıktır. Daha sonra ayakkabıcılık, ter zilik, demircilik, kuyumculuk, bakırcılık ve benzeri kentsel zanaat içerisinde yer alan m eslekler bulunmaktadır.302 Ankara’da bulunan Hıristiyanların çoğu Müslüman kesimin aksine tica retle uğraşmaktadır. Dışarıya tiftik, yapağı, deri, afyon ve benzeri ürünleri satmakta; buna karşılık dışarıdan da çeşitli tüketim malları getirmektedirler. Bu dönemde, İngiltere’nin Manchester kentinden basma, Glasgovv’dan boyun atkısı ve şal, Sheffield’den çatal bıçak, Birmingham’dan silah, Avusturya ve Fransa’dan da kumaş, şeker, kahve, gazyağı satın alınmaktadır.303 Bu durum, Batı’da yaşanan Endüstri Devrimi sonrası özek-çevre ülkeler arasındaki tica ret ve üretim ilişkilerinin kökten d önüştüğünün en önem li kanıtıdır. Kent ekonomisi hammadde ihraç ederken mamul malları ithal eder hale gelmiştir. 301 Sevgi A ktüre, anılan "...Taşra K entlerindeki D eğişim ler", s.892 302 Bilal N. Şim şir, A nkara... A nkara; B ir B aşk en tin D oğuşu (İstanbul: Bilgi, 1988), s.27 303 Aynı yer 152 Dünyada ve Türkiye 'de Başkentlik Sorıınu Ankara kenti 19.yüzyılın ortalarından itibaren ekonom ik ve toplumsal olarak d ü şüşe geçmişken; yüzyılın sonuna doğru paradoksal biçimde kentte, sonradan kentin Kurtuluş Savaşı’nın ö zeğ i olarak kabul edilmesini sağlayan bazı temel altyapı ve üstyapı yatırımları gerçekleştirilmiştir. Daha sonra üze rinde ayrıntılı durulacağı üzere, Ankara’nın Kurtuluş Savaşı’nda direniş ö ze ği seçilm esinde önem li nedenlerden birisi, İstanbul’a kesintisiz demiryolu hattının bulunmasıdır. Buna benzer altyapı yatırımları 19.yüzyılın sonlarına doğru büyük ölçüde Batılı endüstrileşm iş ülkelerin gereksinimleri doğrultu sunda gerçekleştirilmiştir. Dış etkiyle yapılan kentsel ve ülke geneline yay gın altyapı ve üstyapı yatırımları daha sonraki süreçte Ankara’nın önce Kur tuluş Savaşı’nın özeği, daha sonra da yeni kurulacak Cumhuriyet düzeninin başkenti seçilm esin d e etkili olm uştur. Bu açıdan sö z konusu paradoksu açıklığa kavuşturmak gerekmektedir. (2) Ankara’ya Demiryolunun Bağlanması Ankara’ya demiryolunun bağlanmasının arkasında hem iç, hem de dış dinamikler bulunmaktadır. S ö z konusu hattın döşenm esi Ankara’daki ticaret çevresi, Sultan Abdülhamit ve yabancı devletler tarafından farklı amaçlarla is tenmiştir. Bu çıkarları sırasıyla ortaya koymak gerekirse, Ankara’daki ticaret çevrelerinin İstanbul’a demiryolu bağlantısının kurulmasını istemelerinin te mel nedeni, Ankara ve çevresinde ekonom ik yapının canlanmasının tarım ve ticaretin gelişm esine bağlı olması ve bu gelişmenin de büyük ölçüde pazara ulaşmayı gerektirmesindendir. Deve kervanları ile yapılan ulaşımın kendileri ne bu olanağı sağlamayacağını bilen Ankara eşrafı, 20 Ekim 1885 tarihinde Ankara Vilayet gazetesi aracılığıyla Padişaha açık bir dilekçe sunarak kentin demiryoluna gereksinimini dile getirmişler, traversler için gerekli ağacın yarı sının Ankara halkı tarafından sağlanabileceğini belirtmişlerdir.™ Ankara’ya demiryolu bağlantısının kurulması imtiyazını verirken Sul tan Abdülhamit ve çevresindekiler konuyu Ankara halkından farklı olarak değerlendirmişlerdir. Saray çevresi açısından demiryolu bağlantısının kurul ması ele alındığında, özek yönetimin iç bölgelerdeki denetiminin artırılarak A nkara B üy ü k şehir Belediyesi, Bir Z am anlar A nkara (Ankara: 2000), s.20 153 Diinycıda re Türkiye'de Başkentlik Sorıtnıt asker toplamanın kolaylaşması hedeflenmiştir. Buralarda gerçekleştirilecek ekonom ik canlanma ile özeğin vergilerinde bir artış olması da beklenmiş tir.“ 5 Ancak imtiyaz verilmesindeki asıl önem li neden, yarı söm ürge ekono misi konumundaki devletin yöneticilerinin Avrupa D evletleri’nin baskısı al tında iyice daralan hareket alanlarını genişletm ek isteğidir.306 Yönetici sınıfın kendi iktidarını sürdürm e kaygısı sonucunda demiryo lu imtiyazı, Avrupa Devletleri arasındaki çelişkiler kullanılarak, yeni söm ür gecilik taktiği uygulayan Almanya’ya verilmiştir. ILAbdülhamit, verdiği imti yaz karşılığında Almanlar’dan aldığı destekle Ortadoğu üzerinde nüfuz sağ layarak Pan-İslamist siyaset sürdürmek istemiştir. Ancak demiryolu bağlantı sının gerçekleşm esinin asıl nedeni, yabancı devletler arasındaki iktidar mü cadelesi ve çelişkilerdir. Batı’nın endüstrileşmiş ülkelerinin kendi aralarında yaşadıkları çelişki ler ve yeni söm ürü alanları arayışına g e ç giren Almanya gibi ülkelerin küre sel rekabette getirdiği yeni dengeler, Anadolu’nun coğrafyasında önemli deği şikliklerin ortaya çıkmasına neden olm uştur. Birliğini ve ekonomik gelişimini diğer Batılı endüstrileşm iş ülkelere göre geç olgunlaştıran Alman İmparatorluğu’nun Ortadoğu’daki söm ürgecilik amaçlarına en uygun ülke konumun daki Osmanlı Devleti’ne nüfuz etmesi,307 orduda ve mülki idaredeki yeniden yapılanma çalışmalarına destek vermesi Anadolu ve Bağdat Demiryolu Proje leri sayesinde olmuştur. Bu projelerin gerçekleştirilm esiyle Anadolu’nun içi ne uzanacak demiryolu, Osmanlı D evleti’nin içlerindeki henüz işlenm em iş toprakları varsıl bir pazar ve hammadde kaynağı haline getirebilecektir.305 ** Vildan Okyay, "Batı A nadolu B ölgesi’n d e Ulaşım S istenıi’ndeki Değişikliğin M erkez ler K adem elenm esi Ü zerindeki E tkileri(1844-1914)", ODTÜ Gelişme D ergisi (Cilt:8. Sayı3-4, 1981), s.660-661 D. Avcıoğlu, anılan T ürkiye’nin D üzeni, s.145-149; İlber Ortaylı, II. A bdülham it D ö n em inde Osm anlı İm p arato rlu ğ u n d a A lm an N üfuzu (A nkara, A.Ü.SBF Yay., 1981), s.79-80; S u ltan A bdülham it II, anılan S iyasi H atıratım ** 1888’e k ad ar O smanlı ülkesinde n ü fu z bölgesi edinm ek için etkin politika izlem eyen Alman İm p arato rluğu bu tarih te n itib aren tu tu m u n u değiştirm iştir. A lm anya’nın en düstriyel gelişimi ‘yeni yaşam alan ların a’ gereksinim d o ğ u rm u ştu r ve bu n ü fu z böl geleri de A lm anya’nın İngiltere gibi g ü çlü bir d eniz gücü bulunm adığından kıtasal olm ak zo ru n d a kalm ıştır. Almanya b u n u n için A nadolu, M ezopotam ya ve Kuzey S u riye’de k en d isin e bir tü r 'Alm an H in d istam ’ yaratm ak istem iştir. M uhteşem Kaynak. "Osmanlı D em iryollarına Bir Bakış". Y apıt (Sayı:5, H aziran /T e m m u z 1984). s.76 İ. Ortaylı, anılan ...Alman N üfuzu, s.30-31 154 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorııııu Tren yolu inşası bir yandan serm aye birikim süreçleri ve üretim alanla rında endüstri devriminin sürm esini sağlarken diğer yandan mekansal ör gütlenm ede önem li dönüşüm lerin anahtarı konumunda olmuştur. Denizden içeride kalan bölgelerin pazara bağlanmasında da önem li bir araç olan de miryolu, içinde bulunulan toplumsal koşullara uygun olarak, ülke kaynakla rının dışarıya transfer edilm esinde etkili bir araç haline dönüşebilmiştir. Bu açıdan tren yolları aynı zamanda endüstri devriminin gereksinim duyduğu hammadde transferi için uygun koşulları yaratmıştır. Sosyo-ekonomik yapı ya göre biçimlenen demiryolları siyaseti, Osmanlı D evleti’nin ekonom ik açı dan yarı söm ürge haline düşm esiyle B atı’nın endüstrileşm iş ülkelerinin ge reksinimlerine uygun olarak belirlenmiştir.31* Duyun-u Umumiye’nin önem li bir garantör olarak ortaya çıktığı bu or tamda yabancı şirketler bağlı oldukları devletin desteğini alarak demiryolu imtiyazı avcılığına soyunmuşlardır. Bağdat demiryolu projesinin en önemli ayaklarından birisi olan İznıit-Ankara hattının imtiyazı, 24 Eylül 1888’de çı kan bir iradeyle, Alfred Kaulla’ya, dolayısıyla D eutsche Bank önderliğindeki konsorsiyuma verilmiştir. 4 Ekim 1 8 8 8 ’de imtiyaz sözleşm esi imzalanarak istikraz anlaşması yapılmıştır. Bu imtiyazla Deutsche Bank’ın yönetim i altın da bulunan mali grup 6 milyon franklık ödem e karşılığında daha önce işlet meye açılmış olan 93 km.lik Haydarpaşa-İzmit Hattı’nın iyeliğini, ayrıca 15 bin franklık kilometre teminatı karşılığında 4 8 6 km.lik İzmit Ankara hattı nın 99 yıllık işletm e ve yapım hakkı ruhsatını alm ıştır. Ayrıca D eutsche Bank, hat boyunca 20 kilometre enindeki şerit içinde kalan yeraltı kaynakla rının işletilmesi ve ağaç kesm e hakkını da elde etmiştir. Bağdat demiryolu projesi kapsamında Almanlar tarafından gerçekleştirilen İznıit-Ankara demir yolu Almanların izlediği yeni söm ürgecilik siyasetine uygun olarak, farklı bir çerçevede gerçekleşm iştir.310 S öz konusu demiryolu hattı İngiliz ve Fransızlar'ın dünyanın pek çok söm ürge ülkesinde gerçekleştirdikleri, verimli bölgelerin ürünlerini kendi ülkelerine kolay yoldan aktarabilecekleri yatırım biçiminde gelişmem iştir. D. Avcıoglu, anılan T ürkiye’n in D üzeni, s. 139-148 "" L o th ar R atlım ann, A lm an E m peryalizm inin T ürkiye’ye Girişi, (Çev. Ragıp Z arakokı) (İstanbul: lielge, 2001), s. 17-18. 41 155 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu Bağdat demiryolunun döşenm esiyle birlikte, işlenm eyen kaynakların sömürülmesini sağlayacak altyapıya dönük tesislerin kurulmasını ön gören büyük yatırım projeleri planlanmıştır. Nitekim demiryolu hattının geçtiği yerlerde sulam a ve yeni tarımsal etkinlikler yaratma konusunda girişim ler olm uş tur.3" Gerçekten de İngiliz konsolosluk raporlarına göre, 1892 yılı sonunda demiryolu hattı Ankara’ya ulaştıktan sonra 1894 yılında tahıl üretimi 8 mil yon kileden 10 milyon kileye, 1896 yılında 15 milyon kileye yükselmiştir: Anadolu Demiryolları Kumpanyası tarım aletleri ve tohum luk için de kredi vermiş, Alman m ühendisler aracılığıyla hat boyunca örnek çiftlikler meyda na getirilmiştir. BSylece, Anadolu’dan getirilen buğdayla 1 9 0 1 ’den itibaren İstanbul’daki tüketimin 2 / 3 ’sinden fazlası karşılanmaya başlamıştır. Ayrıca, 1893-1911 yılları arasında Konya-Eskişehir-Ankara sancaklarından İstan bul’a gönderilen tahıl, meyve ve seb 2e miktarı %1000 oranında artış göster miştir.312 Bu gelişme, görünüşte kentin ekonom ik ve toplumsal yaşantısını bir ölçüde ¿anlandırmıştır. İstasyonun etrafında kom şu kent ve kasabalardan gelen tiftik, yün, buğday, deri, mum gibi ürünleri doldurarak, İstanbul’a gönderm ek için büyük depolar yapılmıştır. Ankara kentinde kentsel altyapı ve üstyapı düzenlem elerinin gerçekleştirilm esine, daha önce Adana valiliğin de bulunm uş Abidin Paşa (1886-1894) öncülük etmiştir. Abidin Paşa yöne timi dönem inde Gureba H astahanesi, kışlalar, gerekli depolar, Rüşdiye ve Ankara Sultanisi tamamlanmıştır. Ankara’ya demiryolu bağlanmadan önce bu bağlantının etkin çalışabilmesi için gerekli karayolu ağı yapılmıştır. Ö zel likle demiryolu hattının güney kesim inin demiryoluna bağlanm asında sö z konusu şose yol ağının yararı olm uştur.313 Bunların dışında kente su getirilmiştir. Çok eski zamanlardan beri kul lanılan su tesisatı dikkate alınmazsa, Ankara’ya su sağlanması önem li bir gi rişimdir. Yapılan altyapıya dönük çalışmalarla kente iki memba suyu bağlan3.1 İ. Ortaylı, anılan ...Alman N üfuzu, s.91-95; M. K aynak, anılan "Osmanlı D em iryolları na Bir Bakış", s.76 3.1 A ktaran İ. Ortaylı, anılan ...Alman N üfuzu, s.94-103 313 İlber Ortaylı, "19.Yüzyıl A nkara’sına D em iryolunun Gelişi H interlandının ve Hinterlanddaki Üretim E ylem lerinin Değişimi" (Der. E. Yavuz, Ü.N. U gurel), T arih İçinde A nkara (Ankara: ODTÜ, 1984), s.213 156 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sortınıt iniştir. Getirilen sular kentte bir bölüm ü font, diğer bölüm ü ise demir boru lardan oluşan dağıtım şebekesi ile çeşm elere dağıtılmıştır.311 Kente su getiril mesi çabalarının ortaya çıkmasında, daha önceden yaşanan büyük kuraklık, kıtlık ve yangının önemli etkisi olm uştur.315 Batılılaşma çabaları, emperyalizm le iç içe geçerek Abidin Paşa’nın giri şimleriyle kentsel mekana yansımıştır. Ancak bu girişimler azgelişm işlikle iç içe yürümüş; em peryalist ilişkiler, sö z konusu gelişm elerin sınırını belirle miştir. Nitekim kente Osmanlı B ankası’nın açılması, kentteki yerel sermaye birikimini özendirerek kent ekonom isini canlandırma amacını taşımayıp Duyun-u Umumiye’nin uzantısı konumundadır. Anadolu’nun ortasına uzanan demiryolu bir koldan Konya’ya ve Ereğli’ye, öbür koldan Ankara’ya kadar uzanıp kör nokta halinde kalmıştır. Bu hat ne daha fazla zirai üretimi, ne de manifaktür ve küçük endüstri üretiminin gelişm esini özendirm ek amacıy la yapılmıştır.3'6 Batılı ülkelerin nüfuz kavgası yarı söm ürge konumundaki Osmanlı ül kesinde demiryollarının yapımını doğrudan etkilem iş, birbirleriyle rekabet halindeki demiryolu şirketleri iç pazar bütünleşm esinin aksi yönünde, ağaç dalı biçiminde demiryolu inşa etmişlerdir. Batılı ülkelerin denetimindeki de miryolu şirketleri, nüfuzları altındaki bölgelerin hinterlandından elde edile cek ürünlerin en hızlı biçimde dışarıya aktarılması yönünde siyaset izlemiş lerdir. Bu süreç birbirinden kopuk bir ulaşım ağının kurulmasına neden ol muştur. Ayrıca demiryolunun finansmanı Osmanlı devletini daha da borçlandırmıştır. Demiryoluyla birlikte gerçek leştirilen diğer kentsel altyapı ve üstyapı düzenlem eleri daha sonraki süreçte Kurtuluş Savaşı’nın ve Cumhuriyet’in özeği olarak Ankara’nın seçilm esinde etkili olmuştur. Bunun yanı sıra Cum huriyet’in ilanından sonra Osmanlı D evleti’nin yarı söm ürgeleşm e sürecinde Batılı devletlerle kurduğu eşitsiz ilişkilere tepki olarak yabancı sermaye, borçlanma ve endüstrileşm e politikaları farklı içeriklerle oluşturulm uştur. F. Yavuz, anılan A nkara’n ın İm an, s. 1-8 !|r' K ente çıkan büy ük yangın R. H. K aray’ın ü n lü hikaye kitabına da konu olm uştur. Refik Halit Karay, "Ankara", Deli (İstanbul: İnkılap, tarihsiz) -11“ İlber O rtaylı, anılan "19.Yüzyıl A nkara’sın a D em iryolunun Gelişi...'', s.217-218 157 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonum Bu süreçte İstanbul yerine Ankara’nın başkent ilan edilmesi mekana yönelik üzerinde önem le durulması gereken önem li bir siyasal karar olmuştur. Di ğer mekansal siyaset bunun üzerine inşa edilmiştir. b) ILMeşrutiyet Döneminde Ankara Ticari yaşamı millileştirme çabası bu dönem de artmıştır. S ö z konusu çabalar emperyalizm karşıtı olm aktan halen uzak olmakla birlikte, Anka ra’da örgütsel düzeyde belli bir toplum sal tem elin gelişm esini sağlamıştır. II. Meşrutiyet Döneminde İstanbul’dakine benzer önemli bir bankacılık ve ser maye hareketi Ankara’da göze çarpmamaktadır. Ankara inşaatçılıkla, borsa oyunlarıyla, hatta karaborsa ve ithal malı istifçiliğiyle varsıllaşanların bulun duğu, banka ve şirket yöneticilerinin itibar gördüğü bir kent olmamıştır.317 Bu nedenle bu durum daha sonraları, İstanbul’la oluşacak karşılıklı kutup laşmada Cumhuriyet’i ilan eden kadro tarafından simgeleştirilmiştir. 1909 kışında kente yolu düşen bir gazeteci318 Ankara’nın insanlarını ‘gevşek, tembel, durgun, yorgun, bezgin, hasta ve şikayetçi’; genel havasını ise sağlık kurallarına uygun olmayan, düzensiz bir köy olarak nitelendirmiş tir. Yine Anadolu’yu baştan aşağı dolaşm ış olan Refik Halit Karay, "...yani büyük harp içinde benim Çorum’dan B ilecik’e gidinceye kadar üç ay kaldı ğım Ankara, tanıdığım Anadolu kasabalarının en kurusu, en karası, en darı ve en durgunuydu" diyerek Meşrutiyet Ankarası’nı benzer bir biçimde be timlemektedir.™ Cumhuriyet’ten ön ce Ankara’da yaşamın ağır bir akışla sürüp gittiği belirtilmekte; tüm Ankara’nın, "istasyon, sonra bataklık, sonra mezarlık ve derme çatma Karaoğlan’dan sonra yangın yeri, onun sonunda da kerpiç ve hımıştan (evler), kaldırımsız veya arnavut kaldırımlı eğri büğrü sokaklı bir köy"320 den oluştuğu ortaya konmaktadır. Kenti görenlerin kentin altyapısı nın yetersizliği ve gündelik yaşamın tekdüzeliği üzerindeki benzer betimle meleri dikkati çekmektedir. Aynı yer 3IS A hm et Şerif, A nadolu’da T anin (İstanbul: Kavram. 1977), s.91-108 315 R. H. Karay, anılan "A nkara”, s.32 Kalih Rıfkı Atay, Çankaya, (İstanbul. 1969), s.505 158 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu 1920’lerin başında, uzun bir geçm işe sahip bulunan fakat ekonomisi zamanla gerileyerek neredeyse çök m ü ş olan, 20-25 bin nüfuslu, fiziksel ya pısı yangınlar ve bakımsızlıktan oldukça yıpranmış, harap görünüm lü kü çük bir Orta Anadolu kenti Ankara’nın yazgısı kökten biçimde değişmiştir. Ankara, ö n ce 27 Aralık 1919’da Ulusal M ücadele’nin, daha sonra da 13 Ekim 1 9 2 3 ’te kabul edilen bir yasayla Türkiye Cum huriyeti’nin yönetim özeği olm uştur. Bu kararın hangi toplumsal oluşumda alındığını ortaya ko yabilmek için Kurtuluş Savaşı ve sonrasında toplumsal yapının içinde bulun duğu koşullara bakmakta yarar bulunmaktadır. c) Kurtuluş Savaşında Ankara (1) Kurtuluş Savaşının Ekonomik ve Toplumsal Yapısı Yazında, Kurtuluş Savaşı’nın dayandığı toplumsal sınıflar üzerine fark lı yaklaşım lar ve buna dayalı olarak farklı sonuçlar ortaya konmaktadır. Yöntemsel olarak bunun üzerinde durmak gerekmektedir. TBMM'nin 23 Ni san 1920’de toplanışı ve TBMM H iiküm eti’nin kurulması, bir dizi olaylar zincirinin halkasıdır. Bunlar arasında Jöntürk Hareketi, Birinci Meşrutiyet, İkinci Meşrutiyet, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı D evleti’nin yenik düş mesi, Mondros Mütarekesi, İstanbul H üküm eti’nin boyun eğm esi ve fiili düş man işgali ve sonrasında gerçekleştirilen Kurtuluş Savaşı bulunmaktadır. Cumhuriyet devrimlerini ele alan çalışmaların bazılarında sö z konusu süreç ler doğrusal tarih anlayışına uygun olarak ele alınmakta, sınıfsal ilişkilerden bağımsız olarak yapılan açıklamaların çoğunda tarihsel olaylarda başarı ve ya başarısızlıklar kişiler ya da grupların yetenekleri/yeteneksizlikleri ile özdeşleştirilebilmektedir.121 Oysa bu olaylar zincirini doğrusal ve indirgeyici ta rih anlayışıyla ele almak pek çok sakıncayı beraberinde getirebilmektedir. B öyle bir açıklama biçimi ister istem ez olguları oldukça kısır bir döngüye 321 C um huriyet sonrası devrim lerle ilgili bu yaklaşım a en iyi örneklerden birisi Kadro g ru b u n u n analizleridir. K adrocuların yorum larındaki ‘Mustafa Kemal başlattı, başkaları sü rd ü rm ed i ya da İsm et Paşa başlattı. Celal Bayar sulandırdı" tü rü ifadeler toplum sal olguları açıklayıcı olm aktan uzaktır. Bkz. Y akup Kadri K araosm anoğlu, Politikada 45 Yıl (İstanbul: Bilgi, 1968). Bu yaklaşımın ayrıntılı eleştirisi için bkz. Yalçın Küçük, T ür kiye Ö zerine T ezler I. 1908-1978 (İstanbul: Tekin, 1980). s.17-19, 112. 181 159 Dünyada ve Türkiye’de Başkenttik Sorunu sokmakta, olguların ardında bulunan özdeksel gerçeklikleri görünm ez kıl maktadır.3'" Kurtuluş Savaşı ve sonrasındaki toplumsal olayları ele alanların açık lamalarında yöntem sel açıdan ikinci gruba girenler ise, Cumhuriyet’i küçük burjuva devrimi olarak niteleyenlerdir. Bu grupta yer alanlar küçük burju valar olarak yalnızca asker-sivil memur ve aydınları almakta, olayların neden ve sonuçlarını buna göre ortaya koymaktadırlar. Bu yaklaşım büyük toprak sahiplerinin ülkenin gelişim inde oynadığı rolü ortadan kaldırmakta, yönetici elite, sahip olduğundan daha büyük bir iktidarı vermektedir. Daha açık bi çimde söylenm esi gerekirse C um huriyetin örgütleyici kadrosunun sınıfsal çıkarlar bağlamında sınırlılıkları ortaya konmamakta, bu nedenle, Cumhuri yet yöneticilerinin aldığı/alam adığı kararlar birinci gruptaki çözüm lem elere benzer biçimde kişisel başarı ve başarısızlıklara bağlanm aktadır. Genel olarak bakıldığında, doğrusal ve indirgeyici tarihsel yaklaşımın çok kullanılan bir başka yöntem i, tarihsel gelişm eleri salt iktisadi nedenlerle açıklama eğilimidir. Böyle bir açıklama çabası, en azından Kurtuluş Savaşı ve sonrasının açıklanmasında bazı yanlış sonuçlara götürebilir. Yabancı dev letlerin müdahaleleri sonucu dağınık durumda bulunan üretici güçlerin ve güçlü bir milli burjuvazinin bulunmadığı bir ortamda toplumsal sınıfları ör gütleyici kesimlerin ortaya çıkması olasıdır. Bu yüzden bu dönemlerin açık lanmasında siyasetin göreli özerkliğini kabul etm ek ve bazı gelişmeleri ek o nomik yapının dışında olmasa bile en azından uçlarında alınmış kararlar ola rak kabul etm ekte yarar bulunmaktadır. Bunu daha açık biçimde ortaya koymak gerekirse, 19.yüzyılda Osman lI D evleti’nde başlayan ıslahat hareketlerinin, içeride gelişen üretim güçleri nin siyasal düzeyde zorunlu yansıması olduğunu kabul etmek olanaklı değil dir. Benzer olarak, I. ve II. Meşrutiyet, TBMM’ye temel oluşturan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin ortaya çıkışı, salt altyapıdaki gelişmelerin siyasal dü zeydeki doğrudan yansımaları olarak ele alınamaz.“ 3 Bu yüzden ve asker ve sivil aydınların toplumsal kesimler arasında ittifaklar oluşturarak üstyapıda Ö m ür Sezgin, "K urtuluş Savaşı B aşlarken T oplum daki Tem el Çatışma". Fehm i Ya v u z’a A rm ağan (Ankara: S B I\ 1983), s.383 1,3 Üstteki kaynak, s.384-385 160 Dünyada ve Türkiye’de Başkentlik Sorunu ve belli ölçüde altyapıda, o dönem için çok ileri sayılabilecek kararları alıp gerçekleştirdikleri dönüşüm ler, ancak siyasetin göreli özerkliği ile açıklana bilir. Bu bağlamda, sö z konusu uygulamalar Batı’dan alınmış olsa da Batı’daki gibi kullanılmamakta, bazen çok farklı içeriklere ve yapısal işleyişlere dönüşebilmektedir. Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında alınmış mekansal kararlar dö nemin toplumsal sınıflarından bağım sız olmasa da siyasetin göreli özerkliği ne dayalıdır. Bu açıdan, başkentlik işlevinin İstanbul’dan Ankara’ya aktarıl ması da dahil olmak üzere alman pek çok mekansal kararın sınırları, döne min toplumsal yapısı içerisinde siyasetin göreli özerkliği bağlamında çözü m lenebilir. Kurtuluş Savaşı’nın örgütleyicileri, ordunun üst düzey komutasında görev yapan, m eslekten asker olan subaylar olm uştur. Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşı’ndan yenik çıktıktan sonra Batılı Devletlerin Anadolu’yu par çalama stratejilerine karşı toplumsal kesimler arasında askeri, siyasal ve düşün güsel örgütlenm eyi bu subaylar gerçekleştirmiştir. Çoğunluk olarak kü çük ve orta burjuvaziden gelen bu züm re batılı ilkeleri özüm sem iş, düzeltimci, milliyetçi ve olayların akışı sonucunda da emperyalizm karşıtı haline gelmiştir. İleride ulusal hareketin önderleri olacak bu subayların mütarekeden sonra ilk tepkisi, İstanbul’a gelip siyasal iktidarı ele geçirmeyi denem ek ol muştur. Ancak İtilaf D evletleri’ne ait güçlerin İstanbul’da bulunmasının böy le bir denemeyi boşa çıkartacağının kavranmasından dolayı, Padişah ulusal mücadele konusunda inandırılmaya çalışılmıştır. Bu denemeler olum suz so nuçlandıktan sonra ulusal mücadelenin İstanbul dışında Anadolu’da örgüt lenmesi hedeflenmiştir.321 [kı dönem de, Anadolu toplumsal açıdan pek parlak durumda bulun mamaktadır. Kitlelerin tarihten miras kalan bezginliği ve geleneksel egem en sınıflara bağım lılığı hesaba katıldığında; çok gü ç şartlar altında girişilen Kurtuluş Savaşı, ancak, A nadolu’nun köylü kitlesi üzerinde az çok nüfuzlu aşiret reisi, eşraf ve din adamlarına dayanarak yüriitülebilmiştir. Rum ve Er- 121 S. Yerasim os, anılan Azgelişm işlik S ü re c in d e Türkiye. C.3, s .l 184-1187 161 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu ■nemlerin can ve mala saldırılan karşısında ilk planda bunlar direnm ekte is tekli görünm üşlerdir. Nitekim, Kurtuluş Savaşı’nı örgütleyen öncü kadro A nadolu’ya ayak bastıkları ilk andan başlayarak bu desteği araştırmışlar dır.3“ Anadolu’daki toplumsal kesimlerin içinde bulunduğu bu durum belirli bir uzlaşma ortamını aramayı zorunlu kılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nın amacını açıklayan ilk belge niteliğindeki Amasya Tamimi’nin ilk maddesi ortak bir amaç ve uzlaşma arayışının ifadesidir.326 Sivas Kongresi B eyannam esinde daha da durulaşan ortak amaç. Hilafet ve Saltanatın kurtarılmasıyla Ulusal Bağımsızlığın ve Ulusal Egemenliğin sağlanm ası etrafında toplanmaktadır. A nadolu’nun içinde bulunduğu koşullardan ötü rü , K urtuluş Savaşı’nın başlangıcından itibaren toplumsal tem elde milliyetçi subay ve aydınla rın yanı sıra eşrafın önemli yeri bulunm uştur. Beş ilin 54 delegesini bir ara ya getiren Erzurum Kongresi’nde eşraftan 17 çiftçi ve tüccarla 6 din adamı yer almıştır. 381 kişilik ilk M eclis’te 61 başı sarıklı Hoca, 83 eşraftan çiftçi ve tüccar, 8 şeyh, 5 ağa ve 5 aşiret reisi bulunmaktadır. Anadolu hükümeti bu kesimlere dayanarak savaşmaktan artık yılmış yoksul ve yorgun halk kit lelerinin Kurtuluş Savaşı’nda yer almasını sağlayabilmiştir.321 Bu bağlamda, birbirinden farklı kesimleri ortak amaç ve düşmana kar şı bir araya getiren Kurtuluş Savaşı sürecinde dinsel düşüngü ve Hilafetle Saltanata karşı tutum çok zorlanmamıştır. Öncü kadronun tüm Kurtuluş Savaşı’nda ve daha sonraki m ü cadelelerinde izledikleri egem en strateji, Mustafa Kemal’in şu sözleriyle özetlenebilir. "Askerlikte bir kural vardır: Düşman cephesi çok kuvvetli olursa, onu parçalamak gerekir. Biz Milli Mücadeleye başlar325 Bkz. D. Avcıoğlu, anılan T ürkiye’nin D üzeni, s. 311-313 ■m " i v a ta n ın tam am iyeti, m illetin istiklali tehlikededir. H üküm et-i M erkeziyem iz İtilaf D evletleri'nin tesir ve m urakebesi altında m ah su r b u lu n d u ğ u n d a n d e ru h te ettiği m e suliyetin icabatını ifa edem em ektedir. Bu hal m illetimizi m adum tanıttırıyor. Milletin istiklalini gene m illetin azm i ve kararı k u rtaracak tır." 32! Savaşlardan y o rg u n d ü şm ü ş köylülerin savaşa katılm asında o d ö n em d e yoksul köy lü leh in e alınm ış bazı k ararla rın etkisi o lm u ştu r. B unlardan en çarpıcı olanlarından birisi h e r k ö y lü y e 2 h e k ta r o rm a n te m lik ed en B altalık K a n u n u ’d u r. 11 Ekim 1920'de y ü rü rlü ğ e k o n u p 3 yıl_yürürlükte kalan k a n u n u n değerlendirm esi içiıı bkz. Yalçın K üçük, anılan T ürkiye Ü zerine T ezler I. s.21-2fi 162 Diuıyacla re Türkiye’d e Başkentlik Sonum ken, karşımızda iki düşman vardı: Biri iç düşman ki, bunu İs tanbul Hükümeti temsil ediyordu. Öteki, dış düşmanlar ki, bu nu da yabancı işgal kuvvetleri oluşturmaktadır. Her iki düş manla aynı zamanda mücadele etmek imkansızdı. Doğal olarak önce dış düşmanlara karşı vaziyet aldık. Milli Mücadele’de za fere ulaştıktan ve Lozan Anlaşmasını imzaladıktan sonra da iç düşmanları saf dışı bırakmaya başladık. İç düşmanları da parça parça ayırmak, sıraya koymak, en önemli olanları öncelikle saf dışı etmek, ondan sonra da diğerlerini ele almak gerekirdi. Yaptığımız budur.',w Mustafa Kemal’in özlü biçimde belirttiği strateji, Anadolu’da örgütle nen hareketin siyasal alanda gerçekleştirdiği m ücadelenin tem elini ortaya koymaktadır. Buna göre Kurtuluş Savaşı, nesnel koşulların zorladığı bir uz laşmayı gerekli kılmıştır. Bu uzlaşmada başta gü ç dengesi muhafazakarlar dan yana bulunmaktaysa da süreç içerisinde gelişen olaylar sö z konusu den genin yenilikçi kadrolar lehine çevrilmesini sağlamıştır. Ancak, daha sonra Cumhuriyet’i ilan edecek yenilikçi kadronun toplumsal hegem onyasını oluş turması, resmi düşüngüîıün tarih kitaplarında belirttiği kadar kolay olm a mıştır. Bu süreç önemli iktidar mücadelelerini ortaya çıkartmış, ortaya çıkan çelişkiler Cumhuriyet’in ilanından sonra da mekansal kararların içeriğine et kide bulunm uştur.12“ Kurtuluş Savaşının başlarından itibaren Türkiye’de iki iktidar, iki hü küm et görülm ektedir. Bunlardan ilki, işgalci devletlerle işbirliği içerisine girmiş, emperyalizme ve İstanbul ticaret burjuvazisine dayalı Osmanlı Hüküm eti’dir. Bununla birlikte bu iktidar tarihsel bağlarından ötürü Anadolu’da yarı feodal ağalar ve eşraf arasında bir hayli etkin konumda bulunmaktadır. İstanbul hükümeti bu bağları sayesinde sık sık Anadolu’da ayaklanmalar çı kartarak Kurtuluş Savaşı’nı bastırtmayı deneyebilmiştir. Kurtuluş Savaşı’nın örgütleyiciliğini yapan ise, küçük burjuva kökenli asker-sivil aydın ile büyük “ * İzm ir G azeteciler Cemiyeti, A tatü rk ve İzm ir, 100. Doğum Yılına A rm ağan, İzmir, 1981, s. 198 Ö m ü r Sezğin. T ü rk K u rtu lu ş Savaşı ve S iyasal Rejim S o ru n u (Ankara: Birey ve Top lum, 1984), s.8-14 163 Dünyada re Türkiye'de Başkenttik Sorunu toprak sahipleri ve küçük ticaret burjuvazisinden oluşan Anadolu eşrafı itti fakına dayalı kadro olmuştur:'“ Türk Milli Kurtuluş Savaşı’nın sınıfsal desteklerini Anadolu eşrafı ile milliyetçi subay ve aydın işbirliği oluşturm uştur. Bu özelliğiyle Kurtuluş Sa vaşı, birçok kurtuluş savaşından ayrılmaktadır. Türkiye’de tarihsel şartların sonucunda savaş, eşrafın savaşlardan yorgun düşm üş köylü kitlesi üzerinde ki nüfuzuna dayalı olarak yürütülm üş ve kazanılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nın bu özelliği, Cumhuriyet’ten sonraki kalkınma çabaları ile mekansal politika ların yönünü ve sınırlarını belirlemiştir.“ 1 Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşm ası ve İtilaf D evletleri’nin Anado lu’dan çekilmek zorunda kalmaları, siyasal iktidar savaşımında yeni gelişm e lerin önün ü açmıştır. A nadolu’da kurulm uş hüküm et, İstanbul Hükümeti’nin sahip olduğu iktidarı aşama aşama ele geçirme mücadelesi vermiş ve bu süreçte pek çok önem li kararlar alınmıştır. Bu durumda, iktidar m ücade lesinde yer alan sınıf ve gruplar olarak, İstanbul ticaret burjuvazisi, Anadolu küçük burjuvazisi, büyük toprak sahipleri ve asker-sivil devrimci aydınlar sayılabilir. Bu iktidar m ücadelesinde işçiler ve yoksul köylüler yer almamış lardır.332 (2) Ankara’nın Kurtuluş Savaşı’nın Özeği Olması 20.yüzyılın başında Ankara gibi küçük bir taşra kasabasının yeni ku rulan Türkiye Cumhuriyeti’nce başkent olarak seçilm esi dönem in özgü l ko şullarına bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Başkentlik ile ilgili sorulan sorulara Atatürk’ün "Ankara, kendisi merkez olm uştur, çünkü istila onun kapısında durdu" şeklinde verdiği yanıt, dönem in hangi koşullarının Ankara’nın baş kentlik kararında oynadığı rolü özlü biçimde ortaya koymaktadır.333 Bu bağ lamda Kurtuşu Savaşı’nda yaşanan bazı siyasal gelişmeler ortaya konmadan Ankara’nın başkentliğini açıklamak olanaklı olmayacaktır. Yani ekonomik yapının yanı sıra dönem in işgalci devletlerine karşı verilen Kurtuluş Sava T an er Tim ur, T ü rk Devrimi ve S onrası (A nkara: İmge, 1993). s.57 :ul D. Avcınğlu, anılan T ürkiye’n in D üzeni, s.314 “ T. Tim ur, anılan T ü rk Devrimi..., s.57 333 N ezihe Araz, M ustafa K em al’in A n k arası (İstanbul: Dünya, 1998), s.3 164 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorunu şı’nın siyasal yapısı Ankara’nın başkentliği kararının açıklanmasında büyük bir önem taşımaktadır. Ankara’nın bir direniş özeği olarak örgütlenm esi daha Kurtuluş Sava şı başlamadan Ulusal M ücadelenin önderlerince düşünülm üştür. Mondros Ateşkes Antlaşm ası’ndan sonra Türk ordusunun savaş gücünün ortadan kal dırılması girişimlerinde bulunulm uştur. Bu girişimlerin sonucunda Anado lu’da, aralarında Ali Fuat Paşa’nın XX. Kolordusu ile Kazım Karabekir Paşa ’nın 15. Kolordusu’nun da yer aldığı, savaş gücünü büyük ölçüde kaybet miş beş kolordu kalmıştır. Ulusal M ücadele’nin iki öncüsü Mustafa Kemal ve Ali Fuat Paşa İstanbul’da bir araya geldiklerinde dönem in stratejik koşul larını gözön ü n e alarak, XX. Kolordunun karargah özeğinin Konya Ereğlis i’nden Ankara’ya kaydırılm ası y ö n ü n d e d ü şü n ce birliğine varmışlardır. Böyle bir düşünceden, habersiz İstanbul Hükümeti de bu yönde bir karar vermiş, Ali Fuat Paşa’nın Kolordu’yu Ankara’ya taşımasını istemiştir.334 Ankara’nın Ulusal M ücadelenin ö zeğ i haline gelm esinde kentin jeopo litik konumu, yollar kavşağında bulunm ası, özek bir konumda olması, de miryolu ağıyla335 Batı illeriyle, özellikle İstanbul’la bağlı olması, A nadolu’da ayakta kalmış, başında M. Kemal’in yakın arkadaşı Ali Fuat C ebesoy’un bu lunduğu ordunun özeğinin Ankara olm ası etkili olmuştur. Bu nedenlerin ya nı sıra Ankara kentinin savunma olanaklarının diğer kentlere göre daha el verişli oluşu bu kentin direniş özeği seçilm esinde etkin bir rol oynamıştır.336 Heyet-i Tem siliye’nin Ankara’ya gelişiyle birlikte Ankara’nın başkentliğe gi den macerası başlamıştır. 111 M. Kemal ve Ali F u at C ebesoy’un bu k o n u d a İsta n b u l’da vardıkları dü şü n celerd en h ab erd ar olm ayan İstanbul H üküm eti XX. K olordu’n u n m erkezinin A n kara’ya kaydı rılm ası y ö n ü n d e k a ra r verm iştir. Ali F u a t Cebesoy bu k arara çok sevindiğini h a tıra ların d a belirtm iştir. XX. K olordunun A n k ara’ya kaym ası bu k entin Milli M ücadelenin özeği seçilm esinde olum lu etm enlerden bir diğerini o lu ştu racak tır. Ali F u at C ebe soy. Milli M ücadele H atıraları (İstanbul: Temel, 2000), s.65-66; B. Şimşir, anılan Bir B aşkentin D oğuşu, s.93-95 “ D aha ö n ce ü stü n d e d u ru ld u ğ u üzere bu h a t O sm anlI'nın son dönem inde A lm anlar tarafın d an em peryalist am açlar için yapılm ıştır. Aynı hat em peryalist devletlere karşı gerçekleştirilen K urtuluş S avaşı'nın m erkezi direniş kenti olarak A nkara’nın seçil m esinin ana n ed en lerin d en birisi o lm uştur. “ N urettin T ürsaıı (l)erl.), A nk ara'n ın B a şk e n t O luşu, İstanbul, Harp Akadem ileri Ko m utanlığı Yay., 1984, s.110-111 165 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sorıııııı (a) Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’ya Gelişi Heyet i Temsiliye ilk defa, Erzurum Kongresi’nde dokuz kişinin seçil mesiyle oluşturulm uştur. Başkanlığını Mustafa Kemal’in yaptığı heyetin üye sayısı daha sonra 16’ya yükselmiştir. Heyet, kongre adına bütün işleri yürü tecek, duruma göre resmi işlerin yürütülm esinde başvurulacak yetkili bir or gan olarak tasarlanmıştır. Heyet-i T em siliye’nin özeği belirlenm ediğinden, heyetin başkanının bulunduğu yer ulusal mücadelenin özeği olarak d ü şü nülmeye başlanmıştır. Yani Kurtuluş S avaşı’nın özeği başlangıçta kayan, yer değiştiren bir nitelik göstermiştir.™ Gelişen olaylar Heyet-i Tem siliye’nin özeğinin Ankara olmasına neden olm uştur. Anadolu’da örgütlenm eye çalışılan mücadele sonucunda Damat Ferit H üküm eti’nin düşürülm esiyle33* İstanbul’da Anadolu Hükümeti'yle da ha ılımlı bir ilişki kuracak bir hüküm et oluşturulm uştur. Ali Rıza Paşa kabi nesi Heyet-i Temsiliye ile görüşm esi için Bahriye Nazırı Salih Paşa'yı Anado lu’ya göndermiştir. Tarihe Amasya G örüşm eleri(20 Ekim 1919) olarak geçen bu buluşmada yeni toplanacak Mebusan M eclisi’nin İstanbul'da toplanması nın uygun olmadığına karar verilmiştir. Ancak, Amasya Anlaşması’na karşın, Ali Rıza Paşa Kabinesi Anayasayı gerekçe göstererek Mebusan M eclisi’nin İstanbul’da toplanmasında kararlı olm uştur.3™ Bunun üzerine toplanacak yeni Mebusan M eclisi’nin nerede toplanma sı gerektiği konusu Anadolu’da Ulusal M iicadele’nin önderleri arasında ha raretli tartışmalara neden olm uştur. M. Kemal düşman işgali altındaki bir kentte toplanacak mecliste ulusal istencin ortaya konamayacağı düşüncesiy le buna karşı çıkmışsa da Sivas’ta yapılan Kumandanlar Toplantısı(16 Kasım 1919) sonucunda tüm sakınca ve tehlikelere karşın Mebusan M eclisi’nin İs tanbul’da toplanması kararlaştırılmıştır. Ayrıca Millet Meclisi’nin İstanbul’da toplanıp em niyet ve serbestlik içinde çalıştığı görüliinceye kadar, Heyet-i Tem siliye’nin A nadolu’da kalarak görevini sürdürm esine karar verilmiştir. 331 M .G ologlu, S iv as K o n g resi, (A nkara: 196 9 ), s.1 0 5 -1 0 8 ; A ta tü rk . N u tu k . C ilt:3, s.933(vesika:41) ™ S ab ah attin Selek, A nadolu İhtilali (İstanbul: Cem, 1973), s.298-302 Manıza Eroğlu, "A tatürk ve Ankara", A ta tü rk ve A nkara (Ankara: ATO Yay., 1988). s.22-23 166 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sonum Son olarak bu toplantıda Anadolu’dan seçilen mebusların İstanbul’a gitme den önce bir araya gelm eleri gerektiği konusunda uzlaşılarak buluşma yeri olarak Ankara kabul edilmiştir.3“ Mustafa Kemal çok daha ön ced en 3 Ekim 1919 günü Heyet-i Temsiliy e’nin Ankara’ya gitm esini kabul ettirm işse de, araya giren Ali Rıza Paşa Hükümeti tem silcisiyle görüşm e, seçim hazırlıkları, komutanlar toplantısı gi bi olaylar bunun gerçekleşm esini engellem iştir. İstanbul’da Meclise katıla cak mebuslarla son bir kez görüşm e isteği bu yer değişikliği için neden ol muştur.341 Mustafa Kemal’in Heyet-i Tem siliye’nin özeği olarak neden Ankara’yı düşündüğü şu sözleriyle ortaya konabilir: "Umumi kaide şudur ki, genel durumu yönetme ve yürüt me sorumluluğunu üzerine alanlar, en önemli hedefe ve en ya kın tehlikeye, mümkün olduğu kadar yakın bulunurlar. Anka ra, bu şartları toplayan bir noktaydı...'1112 Mustafa Kemal’in Heyet-i T em siliye’nin Ankara’ya gitm esi gerektiği düşüncesinin ardında şunlar yatmaktadır: Öncelikle Heyet-i Temsiliye’nin Si vas’tan Anadolu'nun her yerini yönetm esi çok gü ç olmaktadır. Zamanın ula şım araçları buna elverişli değildir. Heyet-i Tem siliye’nin o zaman bulundu ğu Sivas İstanbul’a uzak bir yerdir. S ivas’tan İstanbul’la doğrudan bağlantı kurulamamaktadır. İstanbul’dan yazılan uzun telgraflar bile önce Ankara’ya iletilmekte, sonra özetlenerek Sivas’a bildirilmektedir. Ayrıca demiryolunun konumu da Ankara’nın özek olma şansını artırmaktadır.343 Tüm bu nedenlerin yanı sıra güvenlikle ilgili sorunlar da bulunmakta dır. Sivas’ta gerçekleşen Ali Calip o la y ı1" M. Kemal’i ve Heyet-i Temsiliye üyelerini Sivas’ın güvenliği konusunda düşündürm üştür. Bu nedenle ulusal 3111 S. Selek, anılan A nadolu İhtilali, s.314-317; H. E roğlu. anılan "A tatürk ve Ankara", s.23 3.1 A. F. Cebesoy, anılan Milli M ücadelede H atıralar, s.307-308 ve Bayram Sakallı. Anka ra ve Ç evresinde Milli F aaliyetler (A nkara: K ültür ve Turizm Bakanlığı Yay., 1988), s.80-81 3.2 A ktaran Ş. S. Aydemir, anılan T ek Adam, s. 179 311 S. Selek, anılan A nadolu İhtilali, s.318-319 3,1 Ali Galip’in Sivas'ı basm aya çalışması ile ilgili d aha ayrıntılı bilgi için bkz. S ina Akşin, İstan b u l H ü k üm etleri ve Milli M ücadele: MuÜakiyete D ö n ü ş (1918-1919). Cilt: 1 (İstanbul: Cem, 1992), s.540-554 167 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonum mücadelenin daha özeksel ve daha güvenli bir konumdan yönetilm esi dü şüncesi ortaya çıkmıştır. Lord Kinross, başka kentler yerine Ankara’nın Heyet-i Teııısiliye’ye özek olarak seçilm esinin en önemli nedenlerinden birisini şöyle ifade etm ek tedir: "Ankara, Jöntürk devrimi zamanında da, halkı çok daha tu tucu olan Konya’dan ve Mustafa Kemal’in merkez olarak ilk düşündüğü, ama İstanbul’a ve Batı etkisine çok yakın olmasın dan dolayı vazgeçtiği Eskişehir’den daha üstün bir yurtseverlik göstermiştir. İşte M. Kemal Ankara’yı kent ve dolaylarındaki halkın nıilli davaya karşı gösterdikleri olağanüstü bağlılık yü zünden kendine merkez olarak seçmiştir."'15 Heyet-i Temsiliye bu şartlar içinde 27 Aralık 1919 günü Ankara’ya gel miştir.316 Ankara’ya gelişinde Mustafa Kemal’i ve çevresindekileri AnkaralIla rın coşkulu bir biçimde karşılaması ve gösterdikleri konukseverlik kentin je opolitik önem iyle de birleşince, hem özdeksel, hem de tinsel yönden kentin ulusal m ücadelenin savaş özeği haline gelm esinin önünü açmıştır. Anka ra’nın Ulusal Hareketin gerçek anlamda siyasal özeği olması ve tüm ülke ça pında üst düzey kimselerden destek bulması, Osmanlı D evleti’nin başkenti İstanbul’un ancak yabancılarca işgal edilmesinden sonra gerçekleşecektir. (b) İstanbul’un İşgali ve M eclisi Mebusan'm Dağıtılm ası İngiltere başta olmak üzere yabancı devletlerin askeri kuvvetleri, 16 Mart 1920’de, başkent İstanbul’da, Harbiye, Bahriye Nezaretlerini, telgraf özeklerini, Türk O cağı’nı ve diğer kuıum ları resm en işgal etmişlerdir. 18 1,5 A ktaran Bayram Sakallı, Milli M ücadelede A nkara, P anel, 28 Nisan 1986 (Ankara: TBMM Yayınları, 1987), s.45 “ A n k ara’ya S ivas’tan gelenlerin hem en hepsinin Heyet-i Temsiliye üyeleri olduğu sa nılm aktaysa da S ivas'ta ku ru lan A nadolu ve Rumeli M üdafaai H ukuk Cem iyeti’niıı onaltı kişilik Heyet-i Tem siliyesi’n d en sad ece iiç kişi b u lunm aktadır. Bu d u ru m u n o r taya çıkm asında M.Kemal’in b erab erin d ek ilerd en "Heyet-i Temsiliye" üyeleri olarak takdim etm esinden kaynaklanm aktadır. Ancak Heye;-i Tem siliye fiilen b ulunm am ak ta asıl olarak M.Kemal belirleyici rol oynam aktadır. Nitekim , bir sü re so n ra yanında ki Heyet-i Temsiliye üyeleri de İsta n b u l’daki M ebusan Meclisi to p lan tıların a katılma. ya gitm işlerdir. M ahm ut Goloğlu, an ılan Ü çüncü M eşrutiyet, s. 11-12 168 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorunu Mart 1920'de Padişah, Mebusan M eclisi’ni dağıtmıştır. Bu iki olay işgal dev letlerinden kurtuluşu Padişaha ve dolayısıyla İstanbul hüküm etlerine bağla yanların umutlarını suya düşürm üş, gözlerin Ankara’daki oluşum a dönm esi ni sağlamıştır.347 Mustafa Kemal Paşa, 19 Mart 1920’de İstanbul’un işgali ve Meclis-i M ebusan’ın dağıtılması üzerine toplantı yeri olarak Ankara’yı seçtiği Heyet-i Temsiliye bildirisiyle olağanüstü yetkiye sahip Meclisin toplanacağını duyur muştur. Ankara’da yeni bir meclisin açılacağının duyulması üzerine başta İs tanbul olmak üzere tüm yurttan seçilm iş mebuslar Ankara’ya doğru hareket etm işlerdir. İstanbul’dan kaçmayı başaranlar zorlu geçen yolculuklardan sonra Ankara’ya gelerek, burasının Ulusal M ücadele’nin gerçek anlamda özeği haline gelm esine katkıda bulunmuşlardır.348 (c) Büyük M illet M ed isi’nin A çılışı Heyet-i Tem siliye’nin kentte yerleşm esinden sonra Ankara’nın başkent liğine giden yolda atılan önemli adımlardan İkincisi, İstanbul’da toplandık tan sonra işgal kuvvetlerince basılan so n Osmanlı Mebusan M eclisi’nin yeri ne Ankara’da- 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıdır. İstan bul’un fiilen işgal edilmesi ve Meclisin basılarak mebusların tutuklanması ve daha sonra Meclisin kapatılması, özeği Ankara’da bulunan Ulusal Mücadele Hareketi’nin daha da meşrulaşmasını ve güçlenm esini sağlamıştır. Ankara’ya M eclis’in açılması kuşkusuz Ankara’nın başkentliğine giden yolda en önem li köşe taşlarından bîri olm uştur. Bundan önceki bölüm lerde görüldüğü üzere, bir yerin başkentliği için en önemli sim gelerden biri kamu binalarının, ama onlardan önce, ulusal düzeyde temsil niteliğine sahip mecli sin kurulmuş olmasıdır. M eclis’in Ankara’da açılması 20.yüzyıldaki diğer ül ke örneklerinden farklı bir süreçte, fiili bir durumla ortaya çıkarak siyasal bir kararla gerçekleşmiştir. Bu yönüyle Ankara’nın özek haline gelişi savaş sonrasındaki işgal koşullarında dönem in iki farklı iktidarı arasındaki siyasal mücadelenin doğrudan bir sonucudur. m Ü stteki kaynak, s. 108 ™ Ü stteki kaynak, s .1 2 1-135 169 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu İstanbul Hükümetleri güç kaybederken Ankara’daki hareketin güçlen mesi Ankara’ya Meclis açılmasından sonra hız kazanmıştır. Ayrıca Ankara’ya Meclis açılması, bu kentin ulusal m ücadelenin gerçek özeği olmasını sağla manın ötesinde daha sonraki süreçte ortaya konacak devıim lerin yeşermesi için uygun bir m ekansal ortam yaratılmasında rol oynamıştır. Ankara’nın başkent kabul edilm esinden sonra burada gerçekleştirilen imar hareketleri ve şehirciliğin gelişimi Kurtuluş S avaşı’nda Ankara’da yaşanan toplumsal ve mekansal sorunlarla yakından ilgili olduğundan bu sorunların neler oldu ğuna bakmak yararlı olacaktır. (3) Kurtuluş Savaşı Sırasında Ankara’da Karşılaşılan Mekansal Sorunlar Kurtuluş Savaşı sırasında diğer Türk kentleri gibi Ankara da tam bir ekonomik çöküntü içinde bulunmaktadır. Bu nedenle pek çok kentsel so run yaşamaktadır. Heyet-i Tem siliye’nin Ankara’ya gelm esinden sonra gele neksel sorunların dışında yönetsel ö zek olmanın getirdiği fiili sorunlar da ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu sorunlar dönem i tasvir eden anı ve benzeri eserlerde açık bir biçimde ortaya konmaktadır. Heyet-i Tem siliye’nin Ankara’ya gelm esiyle karşılaştığı önem li şehirci lik sorunlarının başında idari ve siyasi işlerin yürütüleceği kamuya ait bina ların yokluğu gelmektedir. 23 Nisan 1920’de açılan Büyük Millet Meclisi, Meşrutiyet D önem i’nde İttihat ve Terakki Örgütü’niin kulüp binası olarak yapılmış bir binada faaliyete geçmiştir. O günlerde kentte meclis olarak ya rarlanılabilecek başka bir bina bulunmamaktadır. Kentin örgütlenm e sorunları Büyük Millet M eclisi’nin açılmasından sonra kente göçün ortaya çıkmasıyla birlikte artmıştır. İstanbul’da Mebusan Meclisi dağıldıktan sonra Ankara’da yeni bir Millet Meclisi toplanması gere kince İstanbul’dan ve ülkenin diğer illerinden birçok mebus, başkentten ka çan hüküm et adamları, gazeteciler, Ulusal M ücadele’de görev almaya koşan subaylar ve diğerleri Ankara’ya dolm aya başlamışlardır.3*’ Böylece, Ulusal :m Ş. S. Aydemir, anılan T ek Adam, cilt2, s. 188 170 Dünyada re Türkiye 'de Başkentlik Sorunu Mücadele için başta İstanbul olmak üzere başka illerden Ankara’ya gelenle rin sayısı, yani yeni AnkaralIların nüfusu hızla artış göstermiştir. Yeni AnkaralIların karşılaştıkları ilk kentsel sorun barınmayla ilgili ol muştur. Öncelikle, bu kişilerin barınacakları yerler olarak ilk adımda han ve kervansaray odaları dolmuştur. Bunlar içinde Taşhan en ünlüsüdür. Altları ahır ve kıraathane olan, üst katlarında odalar bulunan hanlar dolunca, mil letvekillerini topluca yerleştirmek için Ankara Öğretmen Okulu (Dar-ül Mu allimin) seçilmiştir. Yeni gelenler barınma sorununun dışında yemek soru nuyla da karşılaşmışlardır. Kentte otel bulunmadığı gibi lokanta da bulun mamaktadır. Bu nedenle Öğretmen O kulu’nda koğuşlar milletvekili yatakha neleri haline getirilmiş, milletvekilleri yemek sorununu tabldot yöntem iyle çözm üşlerdir.35" Meclise sonradan katılmış milletvekilleri ise oldukça uzak mesafedeki sem tlerde bağ evleri kiralamak zorunda kalmışlardır. Kentteki konut, yol, ulaşım gibi kentsel hizm et sorunları çok ciddi boyutlardadır. Ayrıca konut dışında resmi işler için bina yetersizliği bakanlıkları ve devlet dairelerini çok olum suz etkilemiştir. Bakanlıklar birer odaya sıkışıp kalmıştır. Örneğin Vila yet K onağı’nın tek odasında yer alan Bayındırlık Bakanlığı’nda, bakan, müs teşar, üç m ühendis ve birkaç memurdan oluşan Bakanlık personeli ile bir arada çalışmak durumundadır.351 1920 yılında nüfusu 20 bin civarında olan Ankara’nın,352 büyük ö zek lerden uzak, harap ve bataklıklarla çevrili oluşu yabancı ülkelerin Ulusal M ücadele’yi küçüm sem elerine yol açmaktadır. Paris, Londra, W ashington, Roma, Moskova gibi siyasal özeklerin karşısında Ankara’nın bir siyasal özek olup olam ayacağı sorulm aktadır.353 A nkara’nın koşulları sad ece dış dün yanın değil Ankara’ya İstanbul’dan gelm iş siyaset adamları ile bürokratların da şikayet konusu olmaktadır. D önem in Ankarası özdeksel koşullar olarak dar, çamurlu yollara sahip, evleri eski ve kerpiçten, kalınacak iyi otelleri ve yem ek yenecek iyi lokantaları bulunmayan, elektriği olmayan bir yerleşim ” Ü stteki kaynak, s. 189-190 151 Alptekin M üderrisoglu, K u rtu lu ş Savaşı’n ın Mali K aynaklan (Ankara: Maliye B akan lığı, 1974), s.255 R. Keleş, anılan E ski A n k ara’da Bir Ş eh ir Tipolojisi, s .l 3''! A. M üderrisoSlu, anılan K u rtu lu ş S avaşı’n tn Mali K aynaklan, s.254 171 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sonınu yeridir. Bu yüzden İstanbul gibi kentsel alt ve üstyapı hizm etlerinin daha iyi sağlandığı kentlerden gelen bazı milletvekilleri, gazeteci ve memurlar Anka ra’da oldukça sıkıntılı günler geçirmişlerdir. İstanbul’dan gelen bürokrat ve aydın kesim yaptıkları sohbetlerde Ankara ve İstanbul kentlerinin koşulları nı karşılaştırmışlardır. Ankara’nın kentsel hizm etler açısından sö z konusu yoksunluğu, ileride alınacak şehircilik kararlarının içeriğini etkileyecek, ayrı ca kentin başkent kabul edilmesinde, söylem sel olarak Ankara-İstanbul ara sında kurulan sem bolizm de kullanılacaktır. Bunun yanı sıra Ankara’ya yeni gelen Ankaralılar daha sonra kentin imarında sö z sahibi olacaklar, böylece dönem in siyasal koşullarına dayalı olarak kentin yönetim i ve kentsel rant konularında devrimci yasalar çıkartılabilecektir. (4) Ankara'nın Başkent Kabul Edilmesi Az gelişmişlik sürecinde yer alan ülkeler arasında ilk başkent değiştir me girişimi, Batılı ülkelerce yarı söm ürge durumuna düşürülm üş Osmaniı D evleti’nin yerine kurulan Türkiye C um huriyetinin başkentinin İstanbul ye rine Ankara’nın kabul edilmesidir. Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal, başkentlik işlevini ülkenin tek büyük kenti İstanbul’dan küçük bir Anadolu kasabası görünüm ündeki Ankara’ya taşımıştır. Başkentlik işlevinin on altı asırdır, önce B izans’ın, daha sonra Osman lI’nın başkentliğini yapmış büyük bir emperyal kentten alınarak ülkenin içe rilerinde bir yere taşınması oldukça kökten bir karardır. Bu kararın alınma sının amacı, yeni kurulan Cumhuriyet yönetim ince İstanbul’un yarı söm ür geleşm iş bir yönetimin ve çokkültiirlü bir toplumsal yapıya dayalı bir geliş menin sim gesi olarak görülm esi, yeni devletin yeni ilkeler doğrultusunda ulusal devlet olarak kurulmak istenm esidir.351 Ülkenin ortalarına yakın bir yerde bulunan Ankara’nın başkent olarak seçilm esi, şehircilik açısından ele alındığında ve ülkenin tümü hesaba katıldığında nüfusun dengeli dağılması açısından önem li bir karar niteliği taşımaktadır. S ö z konusu kararla, yüzyıl lardan beri gözardı edilmiş olan Anadolu'yu kalkındırmanın, bu vatan parça sının insan ve kaynaklarını harekete geçirm enin ilk adımı atılmıştır. Bu doğ351 J. G ottm ann, anılan “T he Role of C apital Cities", s.240 172 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sonum ıultuda atılan diğer adımlar, Kayseri, Karabük, Kırıkkale, Malatya, Nazilli gi bi Anadolu kasabalarında fabrikaların kurulmasıdır.355 (a) Başkentlik İşlevin i İstanbul Dışında B ir Kente Verme Tartışm aları Ankara’nın başkent olması kararı bir anda verilmiş değildir. Tarihsel bir oluşum içinde ortaya çıkan sö z konusu karara ilişkin kamuoyunda çeşit li tartışmalar yaşanmıştır. Başkentin taşınmasıyla ilgili görüş ve yazılar ö zel likle 20.yüzyılın ilk yıllarından başlayarak Ankara’nın resmi olarak başkent kabul edilm esine kadar kamuoyunda yer almış, Ankara başkent kabul edil dikten sonra da bu konu gündem e gelm eye devam etmiştir. Günüm üzde de Ankara’nın başkentliği çeşitli düzeylerde tartışma konusu yapılmaktadır. Bu tartışmaların içeriği dönem lere göre farklı özellikler sergilemiştir. Ankara’nın başkent olması ya da hüküm et özeğinin İstanbul’dan başka bir yere taşınması düşüncesi, ilk olarak, 1830’larda Osmanlı ordusunda aske ri danışmanlık yapan Alman subayı H.Von Moltke tarafından ileri sürülmüş ve stratejik nedenlerden dolayı Osmanlı Devleti’nin başkentinin İstanbul’dan Ankara’ya taşınması zorunluluğu ortaya konmuştur.3“ Bu görüşün ortaya atılmasında toprak kaybeden ve dolayısıyla küçülen devletin başkentinin da ha güvenli bir yere kaydırılması düşüncesi ön planda görünmektedir. Başkentin değiştirilm esi konusunda 1883 yılından başlayarak Osmanlı ordusunda görev yapmış olan Von der Goltz Paşa’nın da önerileri olmuştur. Goltz Paşa, 1897 yılında, İstanbul’un hüküm et özeği olarak elverişsiz duru muna dikkati çekerek "Osmanlı İmparatorluğu’nu radikal reformlarla kur tarmak isteyecek hükümdarın, başkenti Türkçe ile Arapçanın sınırı üzerinde bir yere, örneğin Konya’ya veya Kayseri’ye, hatta belki daha güneyde bir ye re nakletmesi gerekecektir" demiştir.357 Von der Goltz Paşa, daha sonra 1913 yılında Viyana’nın N eue Freie Presse gazetesine yazdığı makalede, Osmanlı D evleti’nin 1883’ten itibaren, özellikle de 1912-1913 Balkan Savaşı’ndan sonra kaybettiği toprakları dik kate alarak başkentin A nadolu’da daha güvenli bir yere taşınmasını öner■“ R. Keleş, anılan "...Çağdaş A nkara ve K entbiüm ", s.219 ,v' H.Von ıMoltke. T ürkiye M ektupları (İstanbul: Y ükselen m atbaası, 1969), s.7-14 A ktaran S. Selek, A nadolu İhtilali, s.518 173 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sonııııı miştir. Bu önerinin gerekçesinde, Osmanlı D evleti’nin savunm ası gereken Trakya ve Kafkasya sınırlarının bulunduğu, Trakya’nın savunulacak bir yanı nın kalmadığı, İstanbul’un savunması içinse çok büyük bir askeri güce ge reksinim duyulacağı ve bu yığınağın da askeri açıdan doğal olmayacağı dü şüncesi bulunmaktadır. Bu nedenle, başkentlik işlevini, aralarında Anka ra’nın da bulunduğu Anadolu kentlerinden birine taşınması gerektiğini söy lemiştir.358 Goltz Paşa aynı Viyana gazetesine yazdığı ‘Son Bir Uyarı’ başlıklı bir başka yazıda başkentin Anadolu’ya taşınması gerektiğini bu sefer askeri g e rekçelerin dışındaki gerek çelerle ö n e sürm üştür. Bu m akalesinde İstan bul’un Anadolu ve Arap topraklarına uzak olduğunu, ayrıca, bugünkü baş kentin çalışmaya uygun bir kent olm ayıp insanı tem belliğe ittiğini, İstan bul’un, coğrafi güzellikleri ile insanları çalışmaktan uzaklaştırdığını, yöneti mini atalete sürüklediğini belirtmiştir. Matta Osmanlı D evleti’nin çöküşünün asıl Fatih Sultan M ehmet’in İstanbul’u başkent yapmasıyla başladığını ileri sürm üştür.359 Bu yazılar kamuoyunda başkentin taşınmasıyla ilgili tartışmaları alev lendirmiştir. Türk basını çoğunlukla başkentin İstanbul’da kalmasından ya na görüş bildirirken, Goltz Paşa’ya arka çıkan kimseler de olmuştur. Onlar dan birisi eski Kütahya Milletvekili Gazeteci Ahmet Ferit Bey’dir. Ferit Bey, İfham gazetesinde çıkan ‘K onstantineye’den Osmaniye’y e’ adlı yazısında, pa yitahtın İstanbul gibi güzel bir kentten uzaklaştırılmasının gü ç bir sorun ol duğunu, ancak millet ve m em leket için yapılması gerekliyse, başkentin(payitahtın) vatanın özeğinde, milletin kalbinde yerleştirilmesi gerektiğini belirt miştir. Bu açıdan yaptığı benzetm ede başkenti bir devletin başı olarak nitele miş ve düşm ana baş uzatılmaması gerektiğini söylem iştir.3'10 Ferit Bey’in düşüncesinin asıl ilginç tarafı, ülkenin özeğin d e yeni bir başkent kurma düşüncesidir. Buna göre, Ferit Tek Bey, Osmanlı İmparator luğu dağıldıktan sonra kalacak ulusal sınırları, Hopa, Kerkük, İstanbul ve *“ N. T ursan, anılan A n k ara’nın B aşkent O luşu, s. 101-102; B. Şim şir, anılan Bir B aş k en tin D oğuşu, s.50-51 ** B. Şim şir, anılan Bir B aşkentin D oğuşu, s.52 H am it S. Selen, "A nkara’nın B aşkent O luşu", T.T.K Yıllık K onferanslan-I A tatü rk K onferansları, (Ankara: 1969), s.96 174 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sonum Rodos olan bir dikdörtgen şeklinde düşünm üş, devletin özeğinin sö z konu su dörtgenin ortasında, Kayseri yakınında ‘Osmaniye’ adlı yeni bir başkente taşınmasını önerm iştir. Böyle bir tasarının gerçekleşm esinin, sö z konusu başkent taşıma kararı alındıktan sonra üç dört yıl alacağını, Ankara’dan Kayseri’ye ve dolayısıyla yeni kurulacak başkent Osmaniye’ye kadar demir yolu uzatılmasıyla bu projenin gerçekleştirilebilir olduğunu ileri sürm üş tür.“ ' 1912 Balkan Savaşı yenilgisi sonrasında başkentin taşınması sorunu kamu oyunun gündem ine eleştirel bir biçimde gelerek tartışmalara neden olmuştur. Bu konuda Süleym an Nazif, ‘...hatta meyvesi en bol bölgelerde bi le, açlıktan, yoksulluktan, üm itsizlikten acı çeken A nadolu’nun sessizliği uzun sürmeyecektir. Anadolu artık uyanmaktadır ve İstanbul eğlencelerinin bedelini ödem ek durumunda olan Anadolu halkı silahını kuşanarak küstah başkentin (İstanbul’un) karşısına dikilerek onunla hesaplaşacaktır’“ 2 diyerek İstanbul’un başkentliğini eleştirmiştir. Başkentin değiştirilmesi, I. Dünya Savaşı’nın en kritik anlarından olan Çanakkale Savaşı sırasında yeniden gündem e gelm iş, İtilaf Devletleri’nin Bo ğazı geçm esi halinde başkentin geleceğinin ne olacağı konusunda strateji üretilmeye çalışılmıştır. Çanakkale Savaşı sırasında Sultan Reşad Beylerbeyi Sarayı’nda bulunan Abdülhamid’e haber yollayarak hazır olmasını gerektiği ni ve onu Bursa’ya gönderm eyi düşündüğünü, kendisinin ise Konya’ya gide ceğini söylemiştir. Bu durum saray çevrelerinde de başkentin taşınması y ö nünde belli bir hazırlık içerisinde bulunulduğunun önem li bir kanıtıdır.“ 3 Bu konuda İttihat ve Terakki ileri gelenlerinin vardıkları ortak bir dü şünceye göre, I. Dünya Savaşı yenilgi ile sonuçlanırsa silahlar bırakılmalı, aşamalı olarak A nadolu’ya geri çekilm eli ve A nadolu’da yeni bir yönetim özeği araştırılmalıdır. Enver Paşa’nın 1916 yılında Ankara’da İttihat ve Te- :m "O d ö n em d e pek çok kim se o n u ütopyacılıkla suçlam ış, kendisini Jules V erne'e b en zetm işlerdir. Ancak gelişm eler A nadolu’da yeni b aşkentin kurulm asını zo ru n lu kıl mıştır." B. Şim şir, anılan B ir B aşkentin D oğuşu, s.54 S. Selek, anılan A nadolu İhtilali, s. 519 A bdülham it II, anılan Siyasi H atıratım , s.49 175 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu rakki Kulübü Binası3“ yaptırması ve Ankara’nın bir planının çıkartılmasını emretmesi, İtilıat ve Terakki üyelerinin A nadolu’da gelecekte düşündükleri yönetim özeğinin Ankara olduğu yönündeki görüşün bazı yazarlarca ileri sürülm esine neden olm uştur.365 Ulusal M ücadele sırasında, devletin özeğin in İstanbul’da mı, Anado lu’da mı olması gerektiği konusu Türkler kadar İtilaf Devletlerini de uğraştırmıştır. 1919 yılı Ocak ayı içerisinde Paris’te toplanan barış konferansı sırasın da bu konuda çeşitli görüşler dile getirilmiştir. Bu konuda, Lloyd George başkentin Bursa’ya taşınması yönünde görüş ileri sürerken, benzer olarak Lord Curzon, bir rapor sunarak Osmanlı topraklarından bağım sız Arabis tan’dan ve Ermenistan’dan başka Anadolu yarımadası içinde bağımsız, baş kenti Bursa ya da Ankara olan, bir Türk devleti kurulmasını önermiştir.366 Müsteşar Bertlıelot ise 12 Aralık tarihli barış andlaşması tasarısında, hukuksal ve akçal yönlerden sıkı bir biçimde denetlenm esi koşuluyla, Os manlI hüküm et özeğinin Konya’ya taşınmasını öngörm üştür. 22 Aralık gü n lü toplantıda da varlığına lütfen hak tanınmış Türkiye’nin, başkentinin Kon ya mı Bursa mı olmasının daha uygun olacağı tartışılmıştır.3" Yabancı dev letlerin bu konuda yaptıkları tartışmanın temeli, İstanbul’un artık Osman lI’dan alınıp devletin kendisine yeni bir başkent bulması yönündeki isteklere dayanmaktadır. 1919 yılında İngilizlerin artık Türkleri İstanbul’dan kovma niyetleri açıkça ortaya çıkmıştır. İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Ami ral De Robeck, 4 Kasım 1919 tarihinde Türklerin İstanbul’dan atılması yö nündeki bir muhtırayı hüküm ete sunm uştur. Buna göre, ‘İ sta n b u l d ü n y a k e n tle r i a r a s ın d a b irin c i sın ıf m ü k e m m e l b ir k e n ttir ve a r tık ü ç ü n c ü sın ıf b ir A sya d e v leti k o n u m u n a d ü ş m ü ş O sm an lı için b u k e n t lü k s tü r . T ü rk le r m u tla k a İ s ta n b u l’d a n k o v u lu p , c e z a la n d ırılm a lıd ır.’3“ Bu k u lü p d ah a sonra ilk B üyük Millet Meclisi binası olarak kullanılacaktır. 381 E nver B. Şapolyo, M. Kemal ve Milli M ücadelenin İç Alemi (İstanbul: Ham le M atba ası, 1967), s.96-97 M B. Sakallı, anılan A nkara ve Ç evresinde Milli F aaliyetler, s.77; l.ord Kinross, A tatürkBir Milletin D oğuşu- (İstanbul, 1981), s.266 M S. Selek, anılan A nadolu İhtilali, s.519 “,a Bilal Şim şir, İngiliz B elgelerinde A tatü rk , Cilt: 1, (Ankara: 1973), s.184-187 176 ' Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sornnu Görüldüğü üzere başkentin değiştirilm esi üzerine yapılan tartışmalar başlangıçta stratejik nedenler ü zerinde odaklanm ış; toprak kaybeden bir devletin akılcı bir biçimde alması gereken bir karar olarak gündem e getiril miştir. Balkan Savaşlan’ndan sonra yapılan tartışmalarda da, İstanbul düş man eline düşerse yeni yönetim özeğinin nerede olması gerektiği üzerinde durulmuştur. Bu yönüyle başkentin taşınması, stratejik bir karar niteliğinde ki bir tartışma görünüm ündedir. B unun aksi yönündeki bir görüş, Anadolu eşrafının en azından bir kesiminin yaklaşımını bir ölçüde ortaya koyan S ü leyman Nazif’in yazısında yer almıştır. Bu tartışmalardaki ilginç nokta, başkentlik işlevinin İstanbul’dan alı nıp daha özeksel bir yere götürülm esi düşüncesinin asıl olarak yabancılar tarafından gündem e getirilmesi, başkentlik tartışmalarının yabancı basını il gilendirmesi, ve yabancı devletlerin kendi aralarında bu konuda gizli karar lar almalarıdır. Bunun altında yatan tem el neden, Osnıanlı D evleti’nin artık parçalanmakta oluşu ve bu paylaşımda İstanbul’un da yer alıyor oluşudur. Batılı devletlerin toprak paylaşmaları sürecinde artık başkentin İstanbul’da kalmaması gerektiği açıkça ortaya konm uştur. Yabancı devletlerin ortaya koyduğu bu yaklaşım yeni Türkiye Devleti kurulduktan ve ulusal toprak bü tünlüğü sağlandıktan sonra yeni devlet yöneticilerinin başkenti Anadolu'ya taşımak istemeleri üzerine farklı bir boyuta taşınmış; İngiltere’nin önderli ğinde Batılı devletler daha önce yaptıklarının aksine bu karara karşı çıkmış lardır. Bu siyasal sürecin Ankara’nın imarına etkileri olmuştur. (b) I. M eclis Dönem inde Başkent Değiştirm e G irişim i Savaş koşulları içinde A nadolu’da ortaya çıkan yeni iktidar bloğu baş kent değiştirm e çabası içerisinde olm uştur. Daha sonra C um huıiyet’i ilan edecek kadroyu içinden çıkaracak olan, Anadolu’da Ulusal M ücadele’yi yü rüten Ankara Hükümeti 1923’te Ankara’nın başkent olma kararı alınmasın dan önce kamuoyu oluşturma çalışmalarında güvenlik gerekçeleri, stratejik konum, Ankara’nın ödüllendirilm esi gibi nedenleri ortaya koyarak, başkent lik işlevinin İstanbul’dan Ankara’ya taşınması yönünde girişimde bulunm uş tur. Hüküm et aylarca önceden bu konuda çalışmaya başlayarak bir başkent 177 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu kom isyonu kurmuştur. Sonuçta hüküm etin Maliye Bakanı Ferit Tek Bey’in mimarı olduğu bir tasarı hazırlanmıştır.369 Hükümet, başkentin taşınması tasarısını 31 Ocak 192 l ’de Meclis'e ge tirmiştir. Bu kararnameye göre İstanbul bir ‘Merkez-i Merasim’ olarak bıra kılacak, hüküm et özeği hukuksal olarak A nadolu’da olacaktır. Ayrıca bu ta şınma İstanbul’un işgalden kurtuluşuna kadarla sınırlı değildir. Yani baş kentlik işlevinin İstanbul’dan temelli alınması sö z konusudur.37" M eclis’teki milletvekillerinin büyük çoğunluğu başkenti İstanbul’dan 3“‘ TBMM. Zabıt Ceridesi, cilt:8, s.4-13'ten a k ta ra n B. Şim şir, anılan B ir B aşkentin Do ğuşu, s. 196-205 3,0 I.Meclis d ö n em inde, 28 Kasım 1920 tarih in d e alınm ış B akanlar k u ru lu kararı şu şe kildedir: "T anrının yardım ı ile İsta n b u l'u n kayıtsız şa rtsız şartsız k u rtu lu şu m üm kün de olsa, o nu bir tö ren m erkezi olarak saklayıp, m illetin asıl bağım sızlık m erkezini, fabrikalarını, g erçek çalışm a ve h ü k ü m e t m erkezini ve resm i kuruluşlarını, A nado lu ’n u n strateji bakım ından en K orunabilir ve güvenilir bir yerine aktarm ak ve oraya yerleştirm ek gerektiği son savaş ile tam ve olgun bir şekilde belirm iş b u lu n d u ğ u n dan 2 8 Kasım 1920 g ü n ü toplanan B a k an lar Kurulu: Birinci olarak: Milli sınır ve milli savunm a bakım ından harita ü zerin d e incelem e ya parak , h ü k ü m e t m erkezi, yani b aşk en t olabilecek bölgelerin bir d aire ile sınırlandı rılm ası işinin G enel Kurm ay B aşkanlığına verilm esine, İkinci o larak, D ü şü n ü rlerd en ve u zm an lard an bir özel kom isyon k u rara k bu daire içinde incelem e gezileri yaptırıp b a şk en t olm ak üzere b aşk en t olm ak üzere kabul edilecek şeh ir yerinin belirtilm esine. Ü çüncü olarak: Bu B aşkent K om isyonunun: 1.Tasarlaııan b aşkentin m üm künse d eniz k enarına, gidişi gelişi olan bir şehir ile bağ lı b ulunm asına. 2.T asarlan an b aşkentin ülkenin d ö rt y an ın a dem iryolu ile bağlanm asının m üm kün bu lunm asına, 3.F,lektrik ü retebilecek tabii ya da suni şelalelere yakın olm asına, 4 .M üm kün o ld u ğ u k ad ar k ö m ü r bölgesi yakınında olm asına, 5 .0 rm aıılık bir alana yakın bulunm asına, 6.Genel ihtiyaç için gerekli sulara sahip b ulunm asına ya da su ların o yere getirilm e sinin m ü m k ü n olm asına, 7.Uygar bir şeh ir için başkaca gerekli g ö rü lecek h u su sların b ulunm asına dikkat edil m esine ve şartların hepsi yoksa, ço ğ u n u kendinde toplayan yerin seçilm esine, D ö rd ü n cü olarak: Bu hazırlık sonunda, b ah ard a teşeb b ü slere ve yapım a başlanarak 1921 yılı kışında tasarlaııa başkente h ü k ü m etin aktarılm asına ve tü rlü h ü k ü m et da irelerinin şim diden esaslı olarak kurm aya teşeb b ü s edecekleri resm i n. iesseselerin bu m erkezde k u ru lm asın a dikkat etm elerin e k arar verilm iştir." A ktaran Ruşen Ke leş, "İsm et İn ö n ü 'd e Dengeli Kentsel ve Kırsal Gelişme D üşüncesi", A.Ü Basın-Yaym Y üksek o k u lu Yıllık 1986-1987, Sayı IX’d an ayrı baskı, s.88 178 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu taşıma yönünde yapılan çalışmanın ana fikrine büyük tepki göstermişlerdir. Ağır sözlerle hükümeti protesto yağmuruna tutmuşlardır. Hükümetin çalış masına ve başkenti taşıma d ü şüncesine olum lu yaklaşanlar Konya milletve kili Vehbi Hoca ile Kayseri m illetvekili Ahmet Hilmi Bey olm uştur. İstan bul’dan başkentlik işlevi alındığında milletvekili oldukları kentin yeni baş kent adayı kentler arasında gösterilm e olasılığı, böyle bir desteği sağlamış görünmektedir. Sonuçta tasarı Meclis tarafından ‘bu m esele bugünün mese lesi değildir’ gerekçesi ile 2 6 ’ya karşı 71 oyla reddedilmiştir.371 Meclisin bu tavrından, başkentin değiştirilm esine hazır olmadığı orta ya çıkmıştır. Tasarıya karşı çıkan milletvekillerinin bir kısmı saltanat ve hila feti savunmuşlar, taşınmaya bu nedenle karşı oldukları yönünde açıklama yapmışlardır. Onlara göre İstanbul, saltanatın ve hilafetin özeği olarak kal malıdır. Bu durum büyük ölçüde I. M eclis’in kom pozisyonundan kaynaklan mıştır. Meclisteki muhalifler d ü zeltim e kadronun ağırlıklı olarak yer aldığı Bakanlar Kurulu’nun almaya çalıştığı kökten kararları büyük ölçüde en gel leyebilmişlerdir. 1921 A nayasası’nın dayandığı Kuvvetler Birliği ve Güçlü Meclis Hüküm eti dizgesi de hüküm etin hareket alanını sınırlamaktadır.372 Bu durumu çok iyi kavrayan öncü kadro, başkent sorununu, Ekim 1923’e kadar Meclis gündem ine getirmemiştir. İlerleyen süreçte gelişen olaylar so nucu öncü kadronun meclis içinde gü ç kazanması ve durumu lehine çevir mesiyle yeni dengelere uygun olarak II. M eclis’in seçilm esi yeni iktidar ve toplumsal ilişkilerin örgütlenm esi arayışını başlatmıştır. (c) İstanbul Basınında Başkenti Taşıma Tartışm aları Basında ve kamuoyunda başkentlik tartışmaları, 11 Ekim 1922’de Mu danya Ateşkes Antlaşması’nın 11.m addesine göre, İtilaf Devletleri’nin İstan bul’u Anadolu H üküm eti’ne bırakacakları kesinleştikten sonra yeniden can lanmıştır. Ulusal M ücadele dönem inde, ulusal hareketin özeği olan Anka ra’nın, bundan sonraki barış dönem inde başkent ilan edilm esinden kaygı 3,1 S. Selek, anılan A nadolu İhtilali, s.521; Bilal Şim şir. "A nkara’nın B aşkent O lu şu ”, A tatü rk A raştırm a M erkezi Dergisi (C.VII, Sayı:20, M art 1991), s.205 372 Bu k onudaki ayrıntılı tartışm alar için bkz. A hm et D erıirel, Birinci Meclis’te M uhale f e t İkinci G rup (İstanbul: İletişim. 1994), s. 184-210 179 Dünyada ve Türkiye’de Başkentlik Sorunu duyan bazı İstanbul gazeteleri ‘Pay-i taht’ (başkent) sorununu ortaya atm ış lardır. Başkentlik sorunu, Ankara’nın 13 Ekim 1923’te resmen başkent ilan edilm esine değin iç ve dış basının ilgi konusu olm uştur.313 Başkentin taşınması sorununa, görünüşte demokratik hak ve özgür lükleri koruyormuş gibi görünen, ama aslında dar anlamda sınıf çıkarlarını savunan Vatan, Tanin ve Tevhid i Efkar gibi İstanbul gazeteleri bütün güçle riyle karşı çıkmışlardır. Bu gazetelerde konuyla ilgili pek çok başyazı yer al mış; İstanbul’un başkentlik statüsünün sürm esi gerektiği çeşitli gerekçeler ortaya konularak savunulmaya çalışılmıştır. İstanbul gazetelerince, Ankara ulusal mücadelenin özeği olma özelliğini kazanmış olsa da İstanbul’un baş kentlik statüsünün sürm esi gerektiği, bu bağlamda barış zamanında İstan bul’un yeniden özek olması gerektiği ileri sürülmüştür. Ankara’nın resmen başkent ilan edilm esinden on ay önce Ahmet Cev det, 31 Aralık 1922 İkdam Gazetesinde yayınlanan başyazısında şöyle dem iş tir: "Ankara tam anlamıyla başkent olamaz. Onun için vakit var. Gerçek bir başkent olmak için bir kentte pek çok şartın sağlanması gerekir. Bence Ankara, bir savunma merkezi olabi lirse de gerçek başkent ancak İstanbul olabilir. Halife Hazretle rinin de oturma merkezi İstanbul’dur."174 İstanbul’un başkentlik işlevinin sürm esine yönelik olarak kamuoyu oluşturmaya çalışan Tanin gazetesinde Hüseyin Cahit’in başkentlik sorunu hakkındaki başyazısı ‘İstanbul’un Kusurları’373 başlığını taşısa da, başlığın aksine yazıda, Ankara’nın kusurları ortaya konmaya çalışılmaktadır. Hüse yin Cahid’e göre başkent olması için Ankara’nın önündeki en önemli engel ler, hayatın zorluğu ve orada yaşayanların pek çok şeyden yoksun olmasıdır. Ankara’nın ulusal m ücadelede özek olması takdir edilecek bir olaydır ama barış zamanında İstanbul’dan ayrılmak olanaklı değildir. Ayrıca başkentlik işlevinin Ankara’ya verilmesi belki bu kente yararlı olacak ancak örneğin Bitlis’e, Sivas’a hiçbir şey kazandırmayacaktır. Diğer yandan İstanbul’dan 313 llasa n T ü rk er, T ü rk Devrim i ve Basın: 1922-1925 (İzmir: D.Iİ.Ü Yayını, 2000), s.75 A ktaran H. T ü rk er, anılan T ü rk Devrimi ve Basın... s.75-76 3:5 A ktaran H. T ü rk er, ü sttek i kaynak, s.76-77 180 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu başkentliğin alınması bir milyon insanın yaşadığı bu büyiik kentten Türk ve Müslümanların g ö ç etm esine neden olacaktır. Buna neden olabilecek kararı almak, ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Ayrıca yine Hüseyin Cahid’e göre, İstanbul’dan başkentlik işlevinin alınması strateji ve güvenlik ne denlerinden dolayı mantıklı değildir. Çünkü, dış tehditlerden korkarak ö ze ğini değiştiren bir hüküm etin vatandaşlarına güven verem eyeceği de hesaba katılmalıdır. Hüseyin Cahid’İn İstanbul’un kusuru olarak belirttiği tek konu İstanbul’un gürültülü bir kent oluşudur. ABD örneğine bakılarak belki Was hington büyük bir kent değildir ancak Avrupa’nın başkentleri hep büyük kentlerdir. Bu nedenle İstanbul’da kalınmalıdır. İstanbul’dan ikinci dönem için milletvekili seçilen İsmail Canbolat, İs tanbul gazetelerine verdiği bir dem eçte;3715 Türkiye’nin başkentinin Kanun-u Esasi’ye göre İstanbul olduğunu ve bu yasada herhangi bir değişiklik yapıl madığına göre bu tartışmaların anlam sız olduğunu söylemiştir. Ankara’nın İstanbul’un işgal altında olması, yani savaş koşulları nedeniyle özek olarak kullanıldığını, söz konusu koşulların ortadan kalkmasıyla eski duruma geri dönüleceğini belirtmiştir. Ayrıca, İstanbul milletvekili Canbolat Bey, Hüse yin Cahid’İn yaptığı saptamanın benzerini yaparak İstanbul’daki Türk ve Müslüman varlığının korunabilmesinin kentin başkent olarak kalışına bağlı olduğunu ileri sürm üştür. Başka bir kentin başkent olması halinde yüzlerce memur ve onların ailelerinin İstanbul’dan ayrılacak olmaları nedeniyle İstan bul’daki Türk nüfusu azalacaktır. Bu nedenle İstanbul’un başkent statüsü sürdürülmelidir. Askeri gerekçelerle ortaya konan başkentin İstanbul’dan daha özeksel bir yere taşınması düşüncesi, özellik le İstanbul basınında yer alan başyazı larda eleştirilmiştir. Büyük ölçüde yabancı azınlıkların egem en olduğu yerli aracılık tem elinde büyüm üş İstanbul serm ayesinin denetim inde bulunan İs tanbul basınında başkentlik işlevinin İstanbul’dan taşınması önerilerine kar şı çıkış anlamlıdır. Zorlayıcı koşullara karşın İstanbul sermayesi elindeki ay rıcalıkları terk etmek istemem ekte, İstanbul’un başkentlik niteliğinin sürm e si konusunda kamuoyu oluşturmaktadır. Böyle bir kamuoyu oluşturma ça- "" A ktaran H. T ürker, ü sttek i kaynak, s.79 181 Dünyada re Türkiye’de Başkenttik Sorunu basında kullanılan savlar dini değerler, halifelik ve benzeri niteliklidir. Bu tartışmaların hiçbiri ortaya ekonom ik ilişkiler ve bölüşüm ilişkilerini koymasa da aslında İstanbul basınının başkentin taşınması lehindeki görüşleri sert biçimde eleştirmesi, varolan sınıfsal ve ekonomik ilişkileri sürdürme niyeti nin açık göstergesidir. Bu yönüyle İstanbul’un taşınması sadece bir askeri stratejik karar niteliğinde görünm em ekte, bölüşüm ve iktidar ilişkilerinde yeni durumlar ortaya çıkarabilme olasılığından ötürü o dönem de iktidarda bulunan yönetici elitler tarafından ve yerli aracılık ilişkilerine bulaşmış İs tanbul’daki sermayedar sınıf tarafından buna karşı çıkılmaktadır. Bunu en açık biçimde, televizyon ve radyonun olmadığı, bu nedenle en etkili düşüngüsel aygıtın basın olduğu dönem de, İstanbul’daki yönetici seçkinlerin san süründe olan İstanbul basınında yapılan tartışmalarda görmek olanaklıdır. Bu arada, başkent tartışmalarında, eğer İstanbul olmayacaksa İstan bul’a yakın bir başka kentin başkent yapılması düşüncesi de kamuoyunda tartışılmıştır. Vatan Gazetesi başyazarı Ahmet Emin, 30 Tem m uz’da yayınla nan bir başyazısında,3" İstanbul yerine yeni seçenek olarak Bursa’yı öner miştir. Askeri özeğin Ankara’da kalması yoluyla siyasal özeğin İstanbul’a ya kın bir yerde, örneğin Bursa’da olabileceği düşüncesini savunm uştur. S öz konusu düşünce bir ölçüde yabancı ülkelerin de ilgi alanına girmekte ve bu yönde geliştirilen görüşler bazı yazarlar aracılığıyla kamuoyu oluşturulm a sında kullanılmaktadır. Ankara’nın başkentlik sorunu sadece iç kamuoyunda tartışılmamış, bu konuyu başta İngiltere olmak üzere yabancı devletler çok yakından takip et mişlerdir. İngilizlerin o dönem de özek le yazışmalarından anlaşıldığı kadarıy la İngilizler Türk hükümetinin Ankara’da kalıp kalmayacağı konusunu ge rek basından, gerekse diğer haber kaynaklarından büyük bir dikkatle izle mişlerdir. Daha sonra da başkentin İstanbul’dan Ankara’ya taşınması yönün deki ulusal istence uluslararası bir karşı koyuş İngiltere’nin öncülüğünde örgütlenmiştir. Bu konu üzerinde çalışmalara ve devletlerarası haberleşme lere daha başkent taşınmadan aylar öncesinden başlanmış, Ankara Hükümeti’nin devlet özeğini resmi olarak İstanbul’dan Ankara’ya taşıması üzerine A ktaran H. T ürker, ü sttek i kaynak, s.79-80 182 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu genç Türkiye Cumhuriyeti ile büyük devletler arasında uzun bir zaman ger ginlik konusu oluşturacak elçilikler sorunu ortaya çıkmıştır.1™ Ankara H üküm eti’nin başkentini Anadolu’ya, Ankara’ya taşıması başta İngiltere olmak üzere yabancı devletlerin çıkarına olmadığından bu durum hoşlarına gitmemiştir. Bu nedenle s ö z konusu girişimi engellem ek için bü yükelçilerini Ankara’ya gönderm em ekte uzun süre direnmişlerdir. Bu karşı çıkışın asıl önem li nedeni yabancı diplomatların Ankara koşulları içerisinde yaşamak istemem esinin yanı sıra Batılı devletlerin eskiden sahip oldukları ayrıcalıklı koşulları kaybetmek istememeleridir. (d) Ankara H üküm eti’nin Arayışları H üküm etin I. M eclis’ten Ankara’nın başkentliği kararının çıkartılması yönündeki başarısız girişim inden sonra, M. Kemal başkentin A nadolu’da, hatta Ankara’da olmasına yönelik kamuoyu oluşturma etkinliklerini uzun bir sü ıe tek başına sürdürm üştür. Bu konuda gazetecilere zaman zaman açıklamalarda bulunm uştur. 1921 yılında Amerikalı gazeteci C laıence K. Streit’e, İstanbul’un geleneksel başkentim iz olduğunu ve öyle kalması g e rektiğini, 1. Dünya Savaşı’nın bize deneyim kazandırdığını, Hilafetin İstan bul’da, hüküm et özeğinin Ankara’da olmasının önem ini anlatmıştır.1” Yine aynı yıl, Fransız gazeteci Berthe G. Gaulis’e, siyasi başkentin Anadolu’nun ortasında kalacağını, ülkenin iç ve dış siyasetinin bu başkentten yönetilece ğini, doğunun ve batının tem silcilerinin ulusal hareketi bu başkentten izle yeceğini söylemiştir.1*’ Ankara’nın başkentlik kararı sadece güvenlik, vefa, ödül ve benzeri nedenlerle açıklamak yetersiz olacaktır. S ö z konusu karar yeni ilkeler ışığın da Osmanlı’dan çok farklı bir devlet ve bölüşüm ilişkileri anlayışının ilk adı mıdır. M. Kemal’in yaptığı açıklamaların bazılarında bu durum açık biçimde ortaya konmuştur. 16 Ocak 1923’te gerçekleşen İzmit Basın Toplantısı, M. Kemal’in başkentin yeri konusunu farklı bir devlet ve bölüşüm ilişkisinin yansıması olarak ortaya koyduğu önem li bir toplantıdır. Burada M. Kemal gazetecilere başkentin yeri konusunda gerekçeli olarak uzun açıklamalarda ™ B. Şim şir, anılan Bir B aşkentin D oğuşu, s .2 19-233 m B. Şim şir, anılan "A nkara’nın B aşkent O luşu", s.206 1N' E nver Ziya Karal. A tatü rk ’te n D ü şü n celer (İstanbul: MBB Yay.. 1986), s.42 183 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu bulunmuştur. Buna göre, "başkent bundan böyle İstanbul olamazdı, kent iş gal altındaydı ve düşman topları kenti tehdit etm ekteydi. Başkent seçerken iki noktayı gö z önünde tutmak gerekmektedir. Bunlardan ilki başkentin her türlü saldırıya karşı güvenli ve emin bir yerde olmasıdır. Bir gem iden atıla cak top mermisinden telaşa düşecek bir yerde hüküm et merkezi kurulamaz dı."381 Başkent seçerken göz önünde tutulması gereken ikinci önem li nokta, başkentin bulunduğu yerden m em leketin bütün bölgelerine eşit biçimde ulaşabilmektir. Bu iki nedenden ötürü başkent ülkenin merkezinde bir yer lerde olmalıdır.382 M. Kemal, başkentin yeri konusunda yaptığı açıklamada, o gü n e değin İstanbul’un başkent olmasının sonuçları ve bundan sonra oluşturulacak dü zende bu sonuçların mekansal düzeyde nasıl ortadan kaldırılacağı yönünde saptamalar da yapmıştır. Buna göre, A nadolu’nun o günkü yatırmışız kal mış, yabancı etkisine açık halinin nedenlerinden birisi İstanbul’un başkent oluşudur. Başkentin Anadolu’ya uzak kalması yatırımların Anadolu’ya yö n lenm em esine etkide bulunmuştur. Yatırımlar İstanbul’a yönlenm iş, Anadolu bakımsız kalmıştır. Ayrıca yöneticiler Anadolu’nun sorunlarından habersiz dirler. Artık bu durum değişecektir.383 "13u memlekette çalışmak isteyenler ve bu memleketi yö netmek isteyenler, memleketin içine girmeli ve bu zavallı mil letle aynı koşullarda yaşamalı ki, ne yapmak gerektiğini ciddi olarak duyabilsin. Bir insan Ankara’da başka türlü düşünür, İzmir’de, İstanbul’da başka türlü düşünür, Paris’te büsbütün başka türlü düşünür. Dolayısıyla hükümet merkezinin Anado lu’da olması gerekir"“ 1 M. Kem al’in gazetecilerle yaptığı konuşm asında başkentin ülkenin özeğin e yakın bir yerlerde olması yön ü n d e ortaya koyduğu ilk gerekçesi, başkent İstanbul’un düşman etkisine açık bir duruma gelerek düşman tehdi 1,1 B u g ü n İsta n b u l’un b a şk en t olm asını sa v u n a n kesim lerin ortaya koy d u k ları a rg ü m an lard an birisi M.Kemal’in belirttiği b u gerekçenin g ü n ü m ü zd e işlerliğinin kalm a dığı y ö n ü n d ed ir. 182 M ustafa Kemal, E skişehir-îzm it K onuşm aları (1923) (İstanbul: Kaynak, 1993), s. 108 M Aynı yer 381 Ü stteki kaynak, s. 108-109 184 Dünyada ve Türkiye ’de Başkentlik Sonum di altına girmesi ve yönetim erkini yitirm esine duyduğu tepkidir. Üstünde asıl durulması gereken ikinci gerekçedir. Bu gerekçe, kurulacak Cumhuri yet düzeniyle ulaşılmak istenen toplum yapısı ve yabancı ülkelerle kurmak istediği ilişkilerin niteliğini ortaya koymaktadır. Mekansal düzeyde İstan bul’un başkentliğinin olum suz sonuçları g özön iin d e tutularak ülkenin içle rinde bir yerin başkent olması gerektiği düşüncesi, ülkenin daha önceleri yabancı ülkelerle kurduğu eşitlikçi olm ayan ilişkilerin sona erdirilmesi, ülke içindeki bölüşüm ilişkilerinin yeniden düzenlenm esi ve bu yolla bugüne de ğin varolan toplumsal ve ekonomik yapının ortadan kaldırılmasını içerdiğin den büyük bir önem taşımaktadır. Bu yüzden Ankara’nın başkentlik kararı nı sadece güvenlik, vefa, ödül ve benzeri nedenlerle açıklamak yetersizdir. Başlangıcından itibaren başkentlik tartışmalarının sö z konusu nedenlerin ötesinde bir içeriği sö z konusu olm uştur. Ankara’nın başkentlik kararının getireceği yeni düzenden rahatsız kesimler bu nedenle baştan itibaren bunu engellem eye çalışmışlardır. M. Kemal başkentin Anadolu’da olduğunu belirttikten sonra yeri ko nusunda da açıklamalar yapmıştır. Buna göre A nadolu’nun ortasında Ankara-Kayseri-Sivas üçgeni içerisinde bir noktada yeni bir başkent kurmak dü şüncesini ortaya atmış ancak dönem in koşulları içerisinde bunun güçlükleri ni belirterek bu üçgenin başında bulunan Ankara’nın pekala, Türkiye’nin başkenti olabileceğini dile getirmiştir.“ 5 (e) II. M ed is’te Başkentin Taşınması Tartışm aları 21 Mayıs 1923’te Meclis’in ilk devresi bittikten sonra milletvekili se çimleri tamamlanarak Türkiye Büyük Millet M eclisi’nin ikinci dönem i 11 A ğustos 1923’te açılmıştır. II. M eclis’e 2. Gruptan kimse girememiştir. Siya sal alanda yaşanan önem li tasfiyelerden birisi olan bu durum Ankara’nın başkentliğine karşı çıkanların da tasfiyesini getirmiştir. Bu açıdan, II. Mec lis’in yapısı öncekine göre siyasal ile ekonom ik düzeyde daha kökten karar ların alınabilmesini sağlamıştır.186 Yine de pek çok konuda yapılan tartışmalardan bazıları sürmüştür. II. *” Üstteki kaynak, s .l 10 S. Selek, anılan A nadolu İhtilali, s.712 185 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorunu Meclis açıldıktan kısa bir süre sonra Ankara’da yeni bir Meclis binasının ya pılacağı haberlerinin ortaya çıkışı başkentlik tartışmalarının yeniden güncel lik kazanmasına neden olmuştur. S ö z konusu habere göre Mimar Kemalettin ve Mimar Vedat Beyler’in planını birlikte hazırladığı Yeni Meclis Binası’nın yapımına ödenek verilir verilmez, varolan TBMM binasının arkasında başlanacaktır.“ 7 Bu haberler iç kam uoyunda Ankara’nın başkentliğinin sü-. rekli hale gelip gelm eyeceği konusunda soru işaretlerine neden olmuştur. B aşkentin yeri konusunda iç kam uoyunda olduğu kadar dış kamu oyunda da soru işaretleri bulunmaktadır. Lozan Görüşmeleri sırasında ya bancı diplomatlar ve uzmanlar İstanbul’un yeniden başkent olup olmayacağı yönünde sordukları sorularla İsmet İn ö n ü ’yü meşgul etmişlerdir. Bu açıdan yabancı devletleri yeni devlet biçiminin ne olacağı sorunu kadar yeni devlet özeğinin neresi olacağı da meşgul etm iş görünm ektedir. İstanbul’un d ü ş man işgalinden kurtulması bu sorunun cevabının siyasal düzeyde verilmesi ni hızlandırmıştır.3“ Mustafa Kemal Paşa’nın 1923 yılı Eylül sonlarında Neue Freie Presse gazetesi muhabiri Franz Hans Lazar’a yaptığı açıklamalar başkentlik sorunu nun çözülm esi yönünde yeni gelişmelerin habercisi olmuştur. Atatürk dem e cinde, "Yeni Türkiye’nin başkenti sorununa gelince, bunun cevabı kendiliğin den ortaya çıkar: Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentidir" demiştir.38'’ Bu dem eç üzerine, 29 Eylül günü İstanbul’un yabancı devletler tara fından 6 Ekimde tamamen boşaltılmasından hemen önce- başkentlik sorunu Meclis gündem ine taşınmıştır. 1923 yılının ikinci altı aylık Tahsisat Kanunu görüşülürken verilen bir teklifle ilgili Kayseri Mebusu Ahmet Hilmi Bey merkez-i hüküm etin Ankara’da kalıp kalmayacağını sorarak bunun kararı verilmeden Yeni Meclis Binası'na öd en ek çıkarılmaması gerektiğini sö y le miştir. B öylece başkentin yeri konusunda M eclis’te tartışma başlamıştır.390 M A ktaran F aru k Alpkaya, T ürkiye C um h u riy eti’n in K u ru lu şu (1923-1924), (İstanbul: İletişim ,1998), s.46 N aşit Ulug, Siyasi Y önleriyle K u rtu lu ş S avaşı (İstanbul: Milliyet Yay,, 1973), s.362369 ■“ Üstteki kaynak, s.3 6 0 -6 1 F. Alpkaya, anılan T ürkiye C um huriyeti’n in K uruluşu, s.49 186 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sonum M ecliste yaşanan bu tartışmaların birkaç gün sonrasında 4 Ekimde Mustafa Kemal Paşa başkanlığında toplanan Halk Fırkası Fırka Divanı, uzun süren tartışmaların sonucunda yeni Türk Devleti’nin isminin ‘Türkiye Cum huriyeti’, merkezinin ‘Ankara’ olmasını kararlaştırmıştır. Divan Başkanlığın ca, Fırka Grubu merkez-i hükümet konusunu görüşm ek üzere 9 Ekim günü toplantıya çağrılmıştır. Gerçekleşen toplantıda Halk Fırkası Grubu, uzun sü ren tartışmalar sonucunda hüküm et merkezinin önce Anadolu’da bulunması nı kabul etmiş, daha sonra İsmet İn ön ü ’nün yaptığı açıklamalar üzerine oy birliği ile Ankara’nın hüküm et merkezi olması kararına varmıştır.“ 1 Aynı gün Malatya milletvekili İsmet İnönü ve on dört arkadaşı Meclis başkanlığına Türkiye Devleti’nin yönetim özeğinin Ankara kenti olması ge rektiği yönünde önerge* vermişlerdir. Meclis Başkanlığı sunulan önergeyi Anayasa Kom isyonu’na göndermiştir. Anayasa Komisyonu önergenin Meclis Genel Kurulu’na sunulabileceği yönünde oybirliğiyle karar vermesi üzerine Meclis Başkanlığı konuyu gündem e koym uştur. Böylece, Ankara’nın baş kentliği yönündeki önerge, 13 Ekim 1923 günü Meclis Genel Kurulu'nda görüşülm eye başlanmıştır.™ Büyük Millet Meclisinde, yönetim modeli olarak Meclis Hükümeti m o delinin halen sürüyor olması Ankara’nın başkentliği konusunda M eclis’te sert tartışmaların yaşanması beklentisine neden olmuştur. Bu nedenle İsmet İnönü tarafından, hüküm et içinde itilaf çıkmaması için, ön erge hüküm et 3,1 A nadolu'da Yeni Gün gazetesinde devlet m erkezi konusuyla ilgili şu h ab er yer alm ış tır: "...ortaya konulan d ü şü n c e le r arasın d a dikkati çeken şunlardır: 1.A nkara m erkez olm alıdır. 2.D evlet m erkezi S ivas’a nakledilm elidir. 3.A ııkara kenti yeniden inşa edil m elidir. 4 .A n k ara’m n adı değiştirilerek Gazi P a şa ’ya izafe olunm alıdır. Bu g ö rü şler arasın d a ü stü n lü k k azan an A n k ara’nın m erkez olarak kalm asıdır. İstan b u l’un m er kez olm ası lehinde hiçbir sö z söylenm em iştir. İsmail C anbolat Bey sö z alm am ıştır. S on söz alan İsm et Paşa, bir sa a t sü re n ko n u şm asın d a m em leketin h er tarafını m ü dafaa z o ru n lu lu ğ u o ld u ğ u n u , b u n u n da m erkezin A nadolu’nu n o rtasın d a olm asıyla başarılabileceğini, A nadolu’nu n o rtasında da A nkara’nın b u lu n d u ğ u n u belirtm iştir. İsm et Paşa, k o n u şm asın d a so n sö z olarak, A nkara m erkezim izdir, b u n u ilan etm ekle b u n d an so n ra m ücadele ed erek h e r z o rlu ğ u h er yokluğu o rtad an kaldırabiliriz de m iştir." A nad o lu ’da Yeni Gün 10 Ekim 1923, "A nkara T ürkiye Devleti’nin Merkezi!", A ktaran F. Alpkaya, anılan T ürkiye C u m huriyeti’nin K uruluşu, s.50-52 * Ö n erg e m etni Ek l'd e verilm iştir. “ M ahm ut Goloğlu, T ürkiye C um huriyeti (1923) Milli M ücadele T arihi Beşinci Kitap, (A nkara: B aşnur M atbaası, 1971), s.295-96 187 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sortimi önergesi olarak verilmemiştir. Milletvekili arkadaşlarıyla birlikte İsmet İnö nü, sö z konusu önergeyi, üyesi bulunduğu Vekiller Heyetinin Başkanı Fethi Beye haber vermeden Meclis Başkanlığına sunmuştur.™ Büyük Millet M eclisi’nde Ankara’nın başkentliği konusundaki önerge üzerinde milletvekilleri arasında tartışmalar beklendiği gibi gerçekleşmiştir. Önergeye karşı çıkan m illetvekillerinden Gümüşhane milletvekili Zeki Bey, İstanbul’dan başkentlik işlevinin alınmasından sonra bu kentin imarsız bıra kılması yönündeki endişelerini dile getirmiştir. Ancak bu seferki tartışmalar da daha öncekinin aksine Ankara’nın başkentliği lehindeki görüşlere daha geniş yer verilmiştir. Gelibolu milletvekili Celal Nuri Bey, meclis konuşm asında Ankara’nın başkent olması lehindeki görüşlerini dile getirmiştir. Buna göre, üç kıtaya yayılmış topraklarıyla Osmanlı D evleti dönem inde başkentin İstanbul’da bu lunmasının uygundur, ancak OsmanlI'nın toprak bütünlüğünü kaybettikten sonra İstanbul kentinin ülkenin çok ucunda kalmıştır. Ayrıca Ankara’da ba zı uygarlık koşullan o anda bulunm asa da ülkenin toptan kalkınması için milletvekillerinin buradaki zor koşullara yakından tanık olmalıdır. Celal Nu ri Bey bunu ünlü deyişiyle şu şekilde ifade etmiştir. "Biz, Ankara’nın yazları tozuna, kışları, çamuruna dayan malıyız ki, Anadolunun bütün araç ve gereç gereksinimini an layabilelim ve ona göre derdine çare bulabilelim."151 Ayrıca Celal Nuri Bey, Ankara’nın başkentliğine karşı çıkanların ileri sürdükleri, İstanbul’un ticaret özeği olduğu, Ankara’nın ise böyle bir niteli ğinin olmadığı savma da konuşm asında yanıt vermiştir. Buna göre, bir ülke nin en çok ticaret yapılan yerinin hüküm et özeği olması gerekm eyeceğini belirtmiş, diğer ülkelerden örn ek ler vermiştir. Verdiği örnekler arasında Amerika’da New York’un hem dünyanın hem de ABD’nin en büyük ticaret kenti olmasına karşın New York’un A BD ’nin yönetim özeği olmadığını onun yerine çok daha küçük ve ticaret işlevi bulunmayan W ashington’un başkent olduğunu söylemiştir. Celal Nuri Bey’in başkentler üzerine 1923 yılında söy ledikleri bugün de bazı boyutları d eğişse de halen üstünde tartışılan konu“ 3 N. Ulug, anılan ...K urtuluş Savaşı, s.362-365 3,1 M. Gologlu, anılan T ürkiye C um huriyeti (1923). s.297-98 188 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu lardır. Celal Nuri Bey konuşm asında bugün de önemini koruyan bir nokta üzerinde durarak, İstanbul’un, uluslarüstü Osmanlı Hükümetinin özeği ol duğunu ancak Ankara’nın ulusal bir devletin özeği olacağını belirtmiştir. Buna göre, Ankara’da ulus-devlet kim liğine uygun kuruluşlar ve ekonomik örgütler kurularak siyasal yapılanma gerçekleştirilecektir/”5 Ankara’nın başkent olması lehinde konuşm a yapan bir başka milletve kili Besim Atalay Bey de şehircilik açısından ilginç saptamalar yaparak An kara’nın başkentliği lehinde görüş ileri sürm üştür. Buna göre, yeryüzünde iki tür başkent bulunmaktadır. Bunlardan ilki, söm ürge başkentleri, diğeri ise doğrudan doğruya egem en olunan ülkenin başkentleridir. Söm ürge baş kentlerinin en önemli özelliklerinden birisi ülkenin kıyılarında kurulmuş bulunmasıyken, egem en ülkelerin başkenti daha içerilerde yer almaktadır.3“ Ankara’nın başkentliği yönündeki yasa tasarısı üzerinde yapılan tartış malardan sonra Meclis Genel Kurulu’nda oylamaya geçilmiş, madde oybirliği ile olm asa da oyçokluğuyla kabul edilmiştir. Böylece, 1921 yılında devlet özeğinin yerinin değiştirilm esi yönündeki başarısız girişimden sonra, İ. İnö nü ve arkadaşlarının teklifiyle, Ankara, Büyük Millet Meclisi tarafından 13 Ekim 1923’te başkent ilan edilmiştir. Bu karar, Kurtuluş Savaşı öncesinde bir Anadolu kasabası görünüm ündeki Ankara’nın kaderini kökten değiştir miştir. Yeni kurulmakta olan bir devletçe, uzun yıllar B izans’ın, 4 7 0 yıldır da Osmanlı hanedanının başkentliğini yapmış İstanbul gibi emperyal bir kentin yerine A nadolu’nun bu büyükçe kasabasını kökten bir kararla baş kent kabul edilmesi dünya şehircilik tarihinde önem li bir olaydır. Ankara’nın başkent oluşundan kısa bir süre sonra Cumhuriyet ilan edilmiş ve 1921 Anayasası’nın birinci maddesine "Türkiye Devletinin şekli hükümeti Cumhuriyet’tir" hükmü eklenerek Anayasada değişiklik yapılmış tır. S öz konusu eklem e yapılırken Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinin An kara olduğu yönünde bir madde 1921 A nayasası’na eklenm emiştir. Anka ra’nın başkentlik kararının Anayasada yer almamış olması dönem in siyasi dengelerini de göstermektedir. 1,5 Üstteki kaynak, s.298-300 m‘ Üstteki kaynak, s.301 189 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Şorttun 1923 Ekiminde başkentlikle ilgili bir maddenin Anayasaya eklenm esi durumunun halifeliğin konumu ile ilgili yeni tartışmaları gündem e getirme olasılığı hüküm etçe böyle bir girişime başvurulmamasına neden olmuştur. O tarihte saltanat kaldırılmış, Cumhuriyet yeni kurulmuş olsa da, halifelik he nüz kaldırılmamıştır. Ve Halife Abdülmecid Efendi İstanbul’da oturmakta dır. Bu koşullarda yönetim özeğinin Ankara olduğu yönündeki bir madde nin Anayasaya eklenm esi istem ine karşılık Halifelik özeğinin de İstanbul ol ması yönündeki bir maddenin Anayasaya eklenm esi istemi doğmaması için böyle bir girişime başvurulmamış olunm ası olasıdır. Tutucu grubun eline koz verilmemesi açısından yeni devlet özeğinin Ankara olduğu yönündeki madde ancak halifeliğin kaldırılmasından sonra çıkartılmış bulunan 1924 Anayasası’nın 2 .maddesinde yer almış, onu izleyen anayasalarda da varlığını sürdürm üştür.397 (5) Ankara’nın Başkentlik Kararının Değerlendirilmesi Ankara’nın başkentlik kararı gerçekte üretim güçlerinin içinde bulun duğu durumla toplumsal koşullara dayalı ekonomik bir karar olarak alınma mış; Kurtuluş Savaşı gibi olağanüstü bir toplumsal olayla bağlantılı ortaya çıkan koşullar sö z konusu kararın alınmasında belirleyici bir rol oynamıştır. Başta Mustafa Kemal olmak üzere bürokrasinin önde gelen bazı liderlerinin kafasında Ankara’nın başkent kabul edilm esi düşüncesi Ankara’nın başkent olma kararından çok önce daha Kurtuluş Savaşı dönem inde verilmiş olması na karşın,398 bu siyasal kararın alınması kolay olmamış, kararın alınmasına yönelik olarak siyasal bir m ücadele yaşanm ıştır. Hüküm et daha Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara’nın başkent kabul edilmesi yönünde girişimde bu lunmuş; milletvekillerinin şiddetli m uhalefeti nedeniyle hüküm et sö z konu su tasarıyı geri çekmek zorunda kalmıştır. Ankara’nın başkent olması kararı uygun bir siyasal ortamın doğduğu II. Meclis dönem inde alınabilmiştir. Ankara’nın başkent kabul edilmesi konusunda üstünde durulması g e reken önem li bir başka nokta, Ankara’nın başkent yapılmasının ötesin d e B. Şim şir, anılan B ir B aşkentin D oğuşu, s.242-243 A tatü rk ’ü n M imar S uphi K oyuncuoğlu ile konuşm ası b u n u n önem li kanıtlarındandır. Ayrıca Ali F u at C ebesoy’un hatıraları da b u n u teyit etm ektedir. 190 Dünyada rc Türkiye'de Başkentlik Sonıııtı başkentin İstanbul’dan Anadolu’nun içlerinde bir yere taşınmış olmasıdır. Ankara, Kurtuluş Savaşı’nda oynadığı rolden ötürü başkentlik işlevinin ve rilmesinin yeğlendiği bir kenttir:”” Yoksa, Kurtuluş Savaşı öncesinde yan gınlardan harap olm uş, ekonom ik ve toplumsal açıdan büyük erozyona uğ ramış bir Anadolu kasabası görünüm ündeki Ankara, toplumsal ve fiziksel yapısıyla başkentliği hak eden özel bir niteliğe sahip değildir. Norbert Bischoff’un da belirttiği üzere, Kurtuluş Savaşı sonrası aynı özveri, enerji ve akçal kaynakla başka bir Anadolu kenti de başkent haline getirilebilirdi.™’ Ya ni, başkentlik işlevinin Ankara’ya verilmesi kararı aslında başkentliğin İstan bul’dan alınıp A nadolu’ya verilmesidir. Bu nedenle Ankara’nın başkentlik kararı siyasal bir karar niteliğindedir. Olağanüstü bir toplumsal olgu olarak Kurtuluş Savaşı’nın etkisiyle Ankara önem kazanmış; A nadolu’nun ortasın da yer alan bu kente siyasal bir kararla başkentlik işlevi verilmiştir. Bu yön den ele alındığında, Ankara’nın başkentlik kararını Osman lI’nın son dönem lerinde yabancı ülkelerle kurulan bağımlılık ilişkilerine bü rokratik bir tepki olarak yorumlamak olanaklı görünm ektedir. Bu mekansal karar, Osmanh’nın son dönem lerinde yabancı devletlerle kurulan ticaret, dış borç ve yabancı sermaye yatırımları ilişkilerinin terk edilerek bunların yeri ne farklı bir büyüme ve kalkınma modelinin benim senm esi siyasal istencinin sim gesi durumunda bir karardır. Yeni kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin uygulamada Osmanlı Devletinden farklı bir iktidar yapısına kendisini dayandırma isteğinin dışavurumu görünüm ündeki sö z konusu karar buna bağlı olarak yeni kurulan devletin İstanbul’daki sınıfsal çıkarları sürdürme niyetinin olmadığının da açık bir kanıtıdır. Böyle bir düşünsel ve özdeksel koşullarda bağımsız bir devletin yeniden kurulabilmesi için sö z konusu kök ten şehircilik kararı siyasal düzeyde alınmıştır. Böylece, bu kararın, bürokra si tarafından Osmanlı dönem inde Batılı devletlerle yarı söm ürge mantığı içe risinde kurulan bağımlılık ilişkilerinin reddedilerek yerine farklı bir kalkm- Felım i Yavuz, K en tsel T o p rak lar: Ü lkem izde ve B a şk a Ü lk elerd e (A nkara: SBF, 1980). s.l N orb ert Bischoff, A nkara: T ürkiye’deki Yeni Bir O luşun İzahı (Çev. B urhan Belge) (Ankara: Ulus. 1936); İçişleri Bakanlığı. Y abancı G özüyle C um huriyet T ürkiyesi (An kara: 1939), s. 118 191 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorunu ma anlayışının getirilm esinde araçsal bir etki yaratacağı düşünülm üştür. Bu açıdan, Ankara’nın başkent seçilm esi kararı, üretim ilişkilerinin zorunlu bir sonucu olmayıp Cumhuriyeti ilan eden kadronun veri bir toplumu dönüştü rerek kendi iktidarını yen id en ü reteb ilm esin d e ö n em li bir siyasal adım atması olarak nitelenebilir. Bu karar daha sonraki süreçte önemli ekonomik ve siyasal sonuçlar yaratmış; Cumhuriyet bürokratlarınca kendi iktidarlarını ve meşruiyetlerini dayandırabilecekleri toplumsal oluşum un yaratılmasında önem li bir araç haline getirilmeye çalışılmıştır. Ankara’nın başkentlik kararı yeni kurulan devlette yer alan yeni yöne tici sınıfın dayandığı sınıfsal iktidar ilişkilerini dönüştürm e isteğinin bir yan sımasıdır. Bu bağlamda, Ankara’nın başkent seçilm esi sadece Osmanlılığı yadsımamaktadır. Bunun yanı sıra, bu karar, Cumhuriyet bürokrasisinin em peryalizm karşıtı içeriğe sahip bulunan kökten bir mekansal kararıdır. İstan bul, Cumhuriyet bürokrasisince, so n dönem de Osmanlıların başına gelen pek çok felaketin sorum lusu olan yerli aracı sınıfların mekanı olarak görül mektedir. Dönem in yönetici seçkinlerince, İstanbul, emperyalist ilişkilerin ve bu ilişkilerin doğurduğu dışa bağımlı burjuvazi ya da levanten yaşantının bir simgesidir. Ankara’nın başkent ilan edilm esiyle yadsınan, bu sınıfsal iliş kiler ve yaşantıdır.W! Nitekim Ankara’nın başkentlik kararının alınmasından sonra -başta İngiltere olmak üzere- büyük devletlerin izledikleri siyaset bu durumu kanıtlamaktadır. Özellikle başkent Ankara’yla kurulacak uluslarara sı ilişkiler konusunda çıkan kriz, Batılı devletlerin sö z konusu karardan ne kadar büyük rahatsızlık duyduğunu açığa çıkarmaktadır. İstanbul’daki ilişkiler bütününü yadsıyan ulusal mücadelenin önderle ri dışa bağımlı em peryalist ilişkilere bulaşm ış yerli aracı ticaret burjuvazisiy le bağlarını idealist düzeyde koparmak istemektedirler. Ancak, bunu yapar ken kapitalizmi dışlamamakta ulusal burjuvazinin yaratılmasını yapılacak devrimlerin dayanağı olarak görm ektedirler. Bu yönden, Ankara’nın baş kent ilan edilm esi ekonom ik düzeyde feodal üretim biçiminden kapitalist üretime geçişi, siyasal anlamda dinsel ve geleneksel "ümmet" anlayışından İlhan Tekeli, "B aşkent A n k ara’nın Ö yküsü", T ürkiye’de K entleşm e Y azılan (Ankara: T u rh an . 1982), s.52-53 192 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sorunu "ulus" bilincine dayalı ulus-devlet d ü şüncesine geçişi ve hukuksal olarak bu yeğlem elerin üstyapı kurumlarma yansımasını gerektirmiştir.*"2 Ankara’nın başkent ilan edilm esi kapitalist üretim biçimine dayalı çağ daş kent yaşamının hedeflendiği bir gelişm e sürecinde önem li bir yeğlem eyi simgelem ektedir. Yani, sö z konusu karar, emperyalizm karşıtı içeriğine kar şın kapitalizm karşıtı bir içerik taşımamaktadır. Kurtuluş Savaşı’nda dayanı lan sınıfsal yapı daha sonraki süreçte yapılan devrim leıin de kuşkusuz yö nünü belirlemiştir. Bu yüzden bürokrat kökenli yönetici sınıf idealist düzey de geleneksel sınıfsal ilişkileri kırmayı ve dışa bağımlı yerli aracı azınlıklar dan oluşan ticaret burjuvazisini saf dışı bırakarak Kurtuluş Savaşı’nı yürü ten Anadolu eşrafı ve onun çevresindeki kesimlere üretim ilişkilerinde daha etkin yer vermeyi amaçlamıştır. Ankara’nın başkentlik kararı ‘gelişm e kutup ları’ kuramı çerçevesinde ele alınırsa özekteki -İstanbul’daki- dışa bağımlı yerli aracı burjuvazi ile onun etkisindeki yönetim ile uzlaşamayan bazı kü çük burjuvazi öğelerinin çevrede bir başka sosyal kutup ve gelişm e bölgesi ile buna bağlı yeni iktidar alanı yaratma çabasıdır.4® Osmanlı Devleti hiçbir zaman tam söm ürge olmamış ve bu yüzden top lumsal evrimi Latin Amerika ya da Asya ülkelerinden farklı bir süreçte ger çekleşmiştir. Anadolu’da Cumhuriyeti ilan eden kadro, OsmanlI’daki söz ko nusu toplumsal yapı içerisinde yetişmiş, diyalektik etki çerçevesinde eski eko nomik yapıyı dönüştürm eye çalışmışlardır. Bu girişimler, büyük ölçüde, Os manlI’nın son dönem inde Batı ekonom isiyle eklem lenme biçimine karşı tepki olarak gelişmiştir. Alınan pek çok şehircilik kararının içeriğini geçm işe yöne lik söz konusu tepki ve Batıyla kurulmak istenen ilişkilerin niteliği belirle miştir. Osmanlı Devletinin Tanzimat sonrasındaki Batı’yla türlü yönlerden kurduğu ilişki biçimi daha sonra Cumhuriyet düzenini kuracak yönetici elitin toplumsal ve ekonomik yapıdaki vizyonunun oluşmasına etkide bulunm uş tur. Ankara’nın başkentlik kararı, savaş gibi olağanüstü koşulların ardından İstanbul’daki işbirlikçi yerli aracı ticaret sermayesine tepki duyan taşradaki küçük burjuva yani eşraf ve halk kesimlerine dayandırılmak istenmiştir. ‘w C öniil T ankut, anılan Bir B aşkentin İm an , s.273; İlhan Tekeli "T ürkiye’de C um huri yet D önem inde Kentsel Gelişme ve K ent Planlam ası", (Der.Yıldız Sey) 75 Yılda Deği şen K ent ve M im arlık (İstanbul: T arih Vakfı, İş Bankası, 1998), s.5-7 103 İlhan Tekeli, "B aşkent A nkara’nın Ö y k ü sü '1, s.53 193 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik. Sorunu İstanbul’dan başkentlik işlevi alınarak Ankara’ya aktarılması, daha son raları sim geselliğe dayalı bir bakış açısıyla ortaya konmaya çalışılmıştır.404 "C u m h u riy e tin ilk y ılla rın d a İsta n b u l ve A n k a ra ’n ın e tra fın d a tu h a f b ir se m b o lizm g elişm işti: İsta n b u l b u la n ık lığ ın ve k a r m a şa n ın sim gesiydi. A n k a ra sa flığ ın ve tem izliğ in : İsta n b u l k u t sa lsa A n k a ra laik; İsta n b u l h a n ta ls a A n k a ra d in a m ik ti; İsta n b u l 19.yüzyıl B atıcılığını y a n s ıtıy o rd u . A n k a ra 2 0 .yüzyıl B atıcılığı nı. B ir b a k ım a A n k a ra te m iz b ir yayla h av asıy la ö z d e ş le şm iş ti, İ s ta n b u l’d a dalg alı b ir d e n iz le . B a ş k e n tin İ s ta n b u l’d a n A n k a r a ’ya a lın m a sın ın b ir n e d e n i, a sk e ri g ü v e n lik ve A n k a ra ’ya d u y u la n vefa b o rc u y sa , d iğ eri d e İs ta n b u l’u n , b ir u c u y la halifeli ğe, d iğ e r u c u y la d a R u m la ra ve le v a n te n le re u z a n a n , te k in o l m ay an yapısıydı."405 Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan bu sim geselleştirm enin daha sonra ki süreçte liberal ve muhafazakar kesim lerce ortaya konan başkent Anka ra’ya yönelik olum suz sim gesel yaklaşımdan ne kadar farklı olduğu gözönünde tutulursa liberal yaklaşımların sıfır toplamlı oyun savlarına ilişkin bir gerçeği bir kez daha ortaya koymak olanaklı görünm ektedir. O dönem de Cumhuriyeti ve yeni ulus-devleti kuracak yönetici elit özek sel düzeyde ör gü tlenm e yapısı içerisinde İstanbul’a karşı Ankara’yı sim geselleştirirk en kendine daha uygun bir iktidar temeli geliştirmeye çalışmıştır. Bu yapılırken ulusal düzeyde örgütlenm e Cumhuriyetin yönetici eliti açısından büyük önem taşımış; altyapısal süreçlerin bir bütünlük içinde ele alındığı başkentin imarından planlamasına kadar uzanan bir bakış açısıyla başkent Ankara örnek bir şehir olarak tasarlanmıştır. Bu örnek şehir kurma ”” B enzer sem bolizm S ovyetlerde P e te rsb u rg ’Ia Moskova arasın d a da gelişm iştir. Buna göre, P etersb u rg, R us hayatını d o ld u ran tüm yabancı ve kozm opolit u n su rları temsil etm ektedir. B una dayalı olarak P e tersb u rg kirlenm e ve yozlaşm ayı temsil ed erken Moskova ise Rus halkının tüm yerli birikim i ve kendine ait geleneklerini g ö ste rm ek tedir. P etersb u rg dünyevi ve h atta a te istk e n Moskova kutsaldır. Ve son olarak P e te rsb u rg R usya’nın kafası olarak g ö rü lü rk e n M oskova yüreği kabul edilm ektedir. Bkz. M. Berm aıı. anılan Kah Olan Herşey Buharlaşıyor, s.236-237 1,5 B urak Boysan, "M enderes dönem i b eled iy ecilig i/İm ar harek etleri ‘H alkla ilişkiler’ stratejisi olarak İstan b u l’un im arı". Türk Belediyeciliğinde 60 Yıl, U luslararası Sem pozyum : 23-24 Kasım 1990, (Ankara: A nkara B üyükşehir Belediyesi M etropol İm ar A.Ş., IULA EMME), s.234 194 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonum düşüncesi aynı zamanda ulus-devlet kurma uygulamalarını mekansal düzey de üretm e hedefiyle denk düşm üştür. Bu kadarla sınırlı kalınmamış; yeni devletin kurulması sürecinde ulusal düzeyde örgütlenm enin yanında yerel düzey ve uluslararası ilişkilerde veri toplum sal ilişkilerin izin verdiği müca dele boyutu içinde düzenlenm eye çalışılmıştır. Bu açıdan Kemalist devrimleıin başlatılması, uygulamaya konması ve büyük ölçüde amacına ulaşması, başkentlik işlevinin İstanbul’dan alınıp Ankara’ya verilm esiyle sıkı sıkıya bağlıdır. Bu açıdan, Fehmi Yavuz’un deyişiyle ‘İstanbul başkent kalsaydı devrimler yapılamazdı’ demek bir abartma sayılmamalıdır."’6 1920’li ve 1930’lu yıllardaki ulusal devlet kurma pratiği ve bu bağlam da ortaya çıkan sö z konusu devlet yapılanmasının özelliklerini başkent An kara örneği üzerinden yaygınlaştırma projesi, II. Dünya Savaşı’nın sonrasın da 1940’ların ortalarından itibaren ulusal düzeyde iktidara gelen hüküm et ler tarafından aşamalı olarak terkedilmiştir. Bu hüküm etlerce Ankara’nın başkentlik işlevi değiştirilmeyip sim gesel düzeyde sürdürülse de, Ankara’nın başkentliği ile gerçekleştirilm ek istenen devlet ve toplum yapılanması artık bir ülkü olmaktan çıkmıştır. Böyle bir ülkünün yerine, Batı dünyasıyla ku rulan siyasal ve ekonomik açıdan yeni ilişkiler doğrultusunda yeni mekansal uygulamaların ve ulus-devletin yeni ilkelere ve toplumsal çıkarlara göre ye niden biçimlendirilmesi çabası ön plana çıkmıştır. II. Dünya Savaşı sonrası nın hükümetleri ulusal düzeyi kendi düşünceleri doğrultusunda etkin biçim de kullanırlarken kendi düşüngüsel yaklaşımlarını da mekana yansıtmışlar dır. Bu süreçte öncelikle Cumhuriyetin ilk yıllarında ortaya konan Anka ra’ya ilişkin olumlu sim gesel yaklaşım ve ülküler zamanla unutturulmuştur. Kitabın ikinci bölüm ünün buraya kadar olan kısmında, Ankara’nın hangi koşullarda ve siyasal ortamda başkent olduğu konusu üzerinde duru larak başkentlik kararının alınmasının öncesinde ve sonrasında yapılmış tar tışmalar ortaya konmaya çalışıldı. Ancak Ankara’nın başkentlik kararının TBMM tarafından kabulü çalışmanın ilk bölüm ünde ortaya konulduğu an lamda başkentlik sorununun sona erinesi anlamına gelm em ektedir. Anka ra’nın başkentlik kararının alınması yeni devletin kurulmasında önem li bir Kelimi Yavuz, "B aşkent A nkara ve Ja n sen ". ODTÜ M im arlık F akültesi Dergisi (Cilt:7, S ay ı:l. B ahar, 1981), s.25 193 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sortini t karar niteliğine sahip olsa da ulusal, yerel ve uluslararası düzeyde yeni çeliş kileri ve buna dayalı toplumsal m ücadele pratiklerini beraberinde getirmiş tir. Bu açıdan Ankara’nın başkentliği kararının yeni devlet kurmak için ye terli olmayıp sadece önemli bir başlangıç niteliğindedir. Ankara’nın başkent liği kararı bir başka deyişle bir sonu değil uzun ve zorlu bir mücadelenin başlangıcını ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla ortaya konan ulusdevlet pratiklerinin yaşama geçirilme sürecinin başlangıç noktasını oluştur maktadır. Ankara’nın başkent kabul edilm esi ve başkent işlevinin İstanbul’dan Ankara’ya aktarılmasının üzerinden çok geçm eden başkentlik sorununun farklı düzeylerde siyaset ve şehircilik açısından önem li boyutları gündem e gelmiştir. Bir yanda yeni bir devlet örgütlenm esi oluşturulurken diğer yanda yeni bir kent yaratma çerçevesinde başkentin mekansal örgütlenm e ve imar sorunları başkentlik sorununun hem işlevsel hem de konumsal boyutlarıyla gündem den düşm em esine neden olm uştur. Ankara’nın başkent kabul edilme sinin ardından başkentlik sorunu bağlamında kentin imarı, planlaması, kent sel altyapı ve üstyapı yatırımlarının gerçekleştirilm esi ve bu bağlamda söz ko nusu uygulamaların diğer kentlere yaygınlaştırılması yerel, ulusal ve uluslara rası nitelikte çelişkilere neden olm uştur. Başkent Ankara’nın gelişim süreci uluslararası, ulusal ve yerel düzeylerdeki ekonomik, toplumsal ve düşüngüsel m ücadelelere ve çelişkilere bağlamında gerçekleşmiş, bu açıdan da farklı düzeylerde yaşanan çelişkiler mekana çoğu zaman doğrudan yansımıştır. B. CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAŞKENT ANKARA ve BAŞKENTLİK SORUNU Her dönem in belirli bir toplumsal sınıf yapısı ve buna dayalı mekansal örgütlenm e biçimi bulunmaktadır. Cumhuriyetin kuruluş yılları olarak nite lendirilebilecek dönem in de kendine özgü toplumsal, ekonomik, siyasal ve sınıfsal yapısı içinde kurumsal ve m ekansal kararlar alınıp yürürlüğe kon muştur. Cumhuriyet dönem inin başlangıç yılları ve düzenin gerçek anlamda oturtulduğu 1930’lu yıllar ülkenin m ekansal örgütlenm esi ve şehircilik uy gulamaları açısından oldukça önemlidir. Bu dönem ulusal, kentsel ve ulusla rarası düzeyde yaşanan siyasal m ücadelelerden bağım sız olmamış; kentsel 196 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sornnıı ve mekansal gelişm enin yönünü sö z konusu mücadeleler çizmiştir. Bu sü reçte ortaya çıkan çelişkiler Ankara’nın imarının başarı ya da başarısızlığını da doğrudan etkilemiştir. Bu açıdan g ö z önünde tutulması gereken önemli bir unsur Cumhuriyetin kuruluş ve düzenin gerçek rengini aldığı dönemler olan 1920’li ve 1930’lu yıllarda yönetici elitin toplumsal sınıflar arasındaki m ücadele içinde kentsel, ulusal ve uluslararası siyaseti biçimlendirdikleri ve mekansal örgütlenm enin de buna dayalı gerçekleşm iş oluşudur. Bu nedenle başarı ya da başarısızlık durumları m odernizm ve modernizm-sonrası yakla şımlara dayalı olarak ortaya konan tepeden inmecilik, özekçilik, çok kültürcülük (kozm opolitçilik) gibi emek ve sermaye çelişkisinden ve sınıflararası m ücadeleden bağım sız açıklama çerçevelerinden çok farklı bir düzlem de gerçekleşmiştir. Bu dönem lerde yönetici elitin belli ölçüde göreli özerkliği bulunmaktaysa da alınan kararların sınırları ve içeriği büyük ölçüde siyasal ve toplumsal çelişkiler sonucunda belirlenmiştir. 1. Cumhuriyetin Kuruluş Yıllarında Başkent Ankara(1923-1950) a) Ulusal, Uluslararası, Kentsel Siyaset ve Başkentlik Sorunu Ankara’nın İstanbul gibi emperyal bir başkentin yerine yeni kurulan bir devletin başkenti kabul edilmesi özgü l bir süreçte gerçekleşmiştir. Baş kentlik statüsünün değiştirilm esi ve Ankara’nın başkent ilan edilmesi ulusla rarası, ulusal ve kentsel ölçekte sınıfsal çelişkileri ortaya çıkartmıştır. İstan bul’dan başkentlik işlevinin alınarak Ankara’ya verilmesine karşı ciddi bir muhalefet oluşm uşsa da dönem in yönetici elitince yürütülen zorlu bir siya sal mücadele sonucunda başkentlik kararı yürürlüğe konabilmiştir. TBMM tarafından başkentlik kararı alındıktan sonra da muhalefet sona ermemiş; Ankara’nın başkentliği kararının etkin biçimde yaşama geçirilm esine yönelik ulusal düzeydeki girişimleri ulusal ve uluslararası düzeyde engellem e çaba ları sürmüştür. Cumhuriyetin ilan edilm esinden önce İstanbul yerine Ankara’nın baş kent kabul edilmesi sadece ülke düzeyinde değil, devletlerarası düzeyde de çelişkilere ve karşı çıkışlara neden olm uştur. Yönetici elitçe, Batılı devletle re, başkentlik statüsünün değiştirilm esi kararıyla, kurulacak yeni devletin 197 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorıtıııı Osmanlı D evleti’nin devamı olmayacağı, eski devlet örgütlenm esinden farklı nitelikleri olacağının işareti verilmiştir. Yeni başkent ve yeni kurulacak dev letle sadece ülke düzeyinde değil devletlerarası ilişkilerde de önemli yapısal değişikliklere gidileceği mesajı Batılı devletlerce açık biçimde algılanmıştır. Bu nedenle, Batılı devletler Ankara’nın başkentlik kararı daha alınmadan olası başkent değiştirm e girişimine karşı ortak hareket etm enin yollarını ara mışlar; sö z konusu karar Meclis tarafından alındıktan sonra da bu karara karşı ortak hareket ederek başkentlik statüsünün yeniden İstanbul’a veril mesini sağlamaya çalışmışlardır. Ankara’nın başkentlik kararı uluslararası düzeyin dışında kentsel siya sete ilişkin önemli sonuçlar ortaya çıkartmıştır. Buna göre Ankara’nın baş kentlik kararı Ankara kenti düzeyinde siyasal ile toplumsal mücadele prati ğinde önemli değişikliklere neden olmuştur. Ulusal ve uluslararası düzeyde başkentlik kararının ortaya çıkardığı çelişkiler karşısında sert tepkiler gelmiş olmasına karşın kentsel düzeyde Yeni AnkaralIlarla kentin Kurtuluş Savaşı’ndan önceki kentsel ranta sahip sınıfları arasındaki siyasal m ücadele ulus lararası ve ulusal düzeydeki siyasal mücadeleler kadar şiddetli olmamıştır. Ankara’nın başkentlik kararma ilişkin uluslararası, ulusal ve kentsel düzeyde ortaya çıkan çelişkiler kentin imarında önem li etkiler yapmıştır. An kara’nın imarı büyük ölçüde bu etkenlerin çelişkisi içerisinde gerçekleştiril miştir. Bir kentin diğer devletler d üzeyinde başkent olarak tanınmasının önemli göstergelerinden olan Büyükelçilik binalarının Ankara’ya taşınması ve inşasına ilişkin olarak Türkiye Cumhuriyeti ile diğer devletler arasında si yasal kriz ortaya çıkmıştır. Batılı devletlerin büyükelçiliklerini İstanbul’dan Ankara’ya taşımak istemeyişlerinin Ankara’nın mekansal düzeyde gelişimine etkileri olm uştur. Benzer olarak ulusal düzeyde başkent olan Ankara'nın imarı diğer kentlere de örnek olması açısından önem taşımıştır. Son olarak bu etkenlerin yanı sıra önem li bir üçüncü etken kent içi siyasetin ortaya koyduğu çelişkilerdir. Kentsel düzeyde yaşanan siyasal mücadelelerin ö zg ü l lüğü kentteki şehircilik uygulamaları ve örgütlenm esi açısından önemli etki yapmıştır. Farklı düzeylerde ortaya çıkan çelişkiler aslında en açık biçimde o dö nemde iç ve dış basın tarafından yürütülen muhalefette gözlem ek olanaklı dır. Cumhuriyetin ilanından sonra Ankara’nın başkent oluşuna karşı yüıütü- 198 Dünyada ve Türkiye 'de Başkentlik Sorunu len muhalefet özellikle iç basında sürm üştür. Farklı çıkar gruplarınca yürü tülen bu muhalefet bazen Ankara’nın imarına yönelik eleştirilerde bulunur ken bazen Ankara’nın kentsel nitelikleri tartışmaya açılmıştır. Ankara’nın imarıyla bir yandan daha önceden varolan kentsel sorunların ortadan kaldı rılması amaçlanırken, diğer yandan hem içeriden hem de yabancı devletler den gelen muhalefetin ortaya koyduğu eleştirilerin yöneldiği özdeksel tem e lin ortadan kaldırılmasına çalışılmıştır. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin öncü kadrosu ise pek çok ke simden gelen eleştirilere karşın yeni düzenin ayakta kalması için politikalar geliştirmeye çalışmışlardır. Ankara’nın imarı yoluyla, Cumhuriyet yönetimi hem kendi iktidarını yeniden üretm enin yollarını aramış hem de Ankara’nın başkentliğine karşı çıkanların ortaya koyduğu savların geçerliliğini ortadan kaldırmaya uğraşmıştır. Bu yüzden Ankara’nın başkentliği kararı kolay ko şullarda alınmadığı gibi kentin imarı sürecinde de hem dışarıdan hem de içeriden güçlü muhalefetle karşılaşılmıştır. B aşkentlik kararının alınm asından sonraki süreçte dönem in sınıfsal m ücadele ortamında kentsel, ulusal v e uluslararası çelişkiler ortaya çıkmış, yönetici elit sö z konusu süreçte kentin imarını gerçekleştirmeye çalışmıştır. Ankara kentinin imarı ve Ankara’nın başkentlik kararı bir yandan ülkenin mekansal örgütlenm esinde önemli değişiklikleri gündem e getirirken diğer yandan gelir bölüşüm ünde de değişm elere neden olmuştur. Cumhuriyetin kuruluş yılları olarak nitelendirilebilecek 1 9 3 0 ’lu yıllara değin Cumhuriyeti kuran yönetici elit Osmanlı Devletinin çök ü ş nedeni ola rak gördüğü dış ticaret ilişkilerinde önem li rolü olan ve büyük bölüm ü İs tanbul kentinde oturan yerli aracı burjuvazinin saf dışı bırakılmasına dayalı II. Meşrutiyet dönem inde İttihat ve Terakki’nin de benim semiş olduğu- te mel düşüngüyü yani milli iktisat düşüncesini benimsemiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu düşünce çerçevesinde eski düzenin uzantıları konumunda olan kesimlerin ekonomik üretim ilişkilerindeki etkinliklerini azaltmaya ça lışmıştır.107 Bu düşüngünün er. çok arkasında olan kesimler İstanbul’da yerli ’"7 Milli İk tisat d ü şü n cesi için bkz. Zafer T oprak, Milli İktisat-Milli B urjuvazi (İstanbul: T arih Vakfı. 1995); Zafer T oprak. T ürkiye’de ‘Milli İk tisa t’: 1908-1918 (Ankara: Yurt Yay., 1982) 199 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Şorttun aracı azınlıkların yerine geçm eyi d ü şü n en sermaye sahibi müslüman Türkler olmasına ve İttihatçıların bu siyaseti sürdürmeleri sonucunda başarısız olmalarına karşın dönem in savaş sonrası siyasal ve ekonom ik ortamında Cumhuriyetin yönetici eliti de bu siyaseti sürdürm ek zorunda kalmıştır. An kara’nın başkentlik kararı aslında yerli aracı kesimleri siyaset ve ekonom i den uzaklaştırma amacını taşımış, bu açıdan sö z konusu kararla İstanbul'da ki ticaret burjuvazisi ile yönetim arasında mesafe konulmak istenmiştir. An cak yabancılarla ilişkileri yürüten azınlıkların yerine geçen kesimler daha önceki dönem lerde geçerli ihracat ve ithalat ayrıcalıklarını sürdürmeyi ve bir ticaret burjuvazisi olarak çıkarlarını en üste çıkarmayı amaçlamışlardır. B öylece, Anadolu’da, OsmanlI’nın so n dönem inde çökm e noktasına gelm iş ekonom ik ve toplumsal yapıyı yeniden örgütlem e etkinliklerini yoğunlaştır ma politikaları üretilmek istenm esi karşısında, Cumhüriyet’în yönetici elitince milli iktisat düşüncesini uygulamayı sürdürme kararının alınması İstan bul’daki kesimlere verilmiş önem li bir ödün olarak karşımıza çıkmaktadır. Ankara’nın başkentlik kararının ertesinde milli iktisat politikasının yaşama geçirilmesinin ilke olarak kabul edilm esi İstanbul’daki -Anadolu eşrafına g ö re daha varlıklı ve siyasette etkin- büyük sermaye ve iktidar sahiplerinin is temlerinin Cumhuriyet yöneticileri üzerinde etkili olduğunu da ortaya koy maktadır. Bu durum Cumhuriyetin yönetici elitinin toplumsal kesimler ara sındaki mücadeledeki konum unu da belirlemektedir. Milli ik tisa t d ü şü n c e si bu açıd a n C u m huriyetin y ö n e tic i elitin in 1930’lara değin başvurmak zorunda kaldığı bir model olmuştur. Kurtuluş Savaşı’pın ertesinde Lozan Barış görüşm eleri sırasında gerek dışarıya gerek se de İstanbul, İzmir gibi yerli aracı kesimlerin yoğun olduğu kıyı kentlerin deki iktidara yakın kesimlere mesaj verilirken milli iktisat düşüncesinin ya şama geçirileceği belirtilmiştir.4"8 L ozan ’da varılan anlaşma gereğince Os,w C um huriyetin yönetici eliti 'milli ik tisa t' g ö rü şü n ü İzm ir İktisat K ongresi'nde benim sem iş, dönem in özel k o şu llan nedeniyle M. Kemal kongreyi açışında devletçilikten bahsetm em iştir. Yeni C um huriyetin izleyeceği milli iktisatın am acı kişilerin zengin leşm esiyle m em leketi kalkındırm ak, yabancı girişim cilerin yerine yerli özel teşeb b ü sü koym aktır. Böylece İstan b u l’daki burju v azi ve yabancı devletlerin dış yatırım lar k o n u su n d ak i tered d ü tleri giderilm iştir. Bkz. İsmail Cem, T ürk iy e'd e Geri Kalm ışlığın T arihi (İstanbul: Cem, 1989), s.279 vd. 200 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu manii Devleti’nden kalan borçların bir kesiminin üstlenilm esi, gerek kentsel altyapı ve üstyapı hizm etlerinin sağlanm asında yabancıların sahip olduğu imtiyazların beş yıl daha sürdürm esine neden olacak şartlara evet denmek zorunda kalınması yönetici elitin devletleştirm e düşüncesini 1920’lerin so nuna değin geri plana atmasına neden olmuştur. Aslında, Cumhuriyet yöne ticilerinin kafasında olan devletçilik uygulam alarını yaşama geçirmek için uygun toplumsal koşulların bulunm amasından dolayı, daha önce İttihatçılarca benim senmiş temel diişiingü benim senm ek zorunda kalınmıştır. Bu açıdan ele alındığında modern-sonrası eleştirilerde Cumhuriyetin kuruluşuna ilişkin olarak sıkça ortaya konan dönem in iktidarının çokkültürlü toplumsal yapıyı reddederek toplumu tek biçimleştirdiği, aymlaştırdığı ve benzeri kültürel tem ele dayalı savların tem elinde yatan politikalar aslında eski düzendeki yerli aracı azınlıkların yerini almayı hedefleyen İstanbul’da konumlanmış Anadolu'daki eşrafa göre daha varsıl ve siyasete daha yakın olan kesimlerin ürettiği düşüngü doğrultusunda üretilmiştir. Bir başka de yişle ‘milli iktisat’ çerçevesinde ö zellik le İstanbul gibi kıyı kentlerindeki ke simlerin ürettiği düşüngü nedeniyle Cumhuriyetin ilk yılları ve yönetici elit yargılanmaktadır. Burada aslında ortaya konulması gereken dönemin siya sal ve ekonom ik m ücadeleleri içinde İstanbul’daki sınıfların ‘milli iktisat’ dü şüncesini üreterek bu düşüngü çerçevesinde Ankara’daki yönetici eliti sınır lamış oluşlarıdır. Bu yüzden modernizm ve modernizm-sonrası yaklaşımlar çerçevesinde görünm ez kılınan gerçek, eleştirilen kültürel duruma ilişkin değişimin nedeninin dönem in İstanbul özekli üretim ve çıkar ilişkileri çerçe vesinden kaynaklanm ış oluşudur. B u gerçek sö z konusu parad igm alara saptırılarak milli iktisat politikaları son u cu ortaya çıkan toplumsal ilişkiler deki dönüşüm ün suçlusu olarak başkent Ankara ve Cumhuriyetin yönetici eliti gösterilmektedir. İstanbul’daki çıkar çevrelerinin d estek led iği milli iktisat d üşüncesi bağlamında siyaset izlem ek zorunda kalan Cumhuriyet’in yönetici eliti bu sı nırlamalar içinde ancak İstanbul serm ayesi dışında farklı egem enlik alanları yaratmak amacıyla Anadolu’ya yönelik olarak milli iktisat düşüncesini uygu lamaya çalışmıştır. Böyle bir siyaset izlenm esinin nedeni bir yandan Anado lu’da sermaye birikiminin ve siyasal dü zen e yakın kim seler arasında girişim ci kesimin güçsüz oluşu, diğer yandan özellikle Lozan Barış Antlaşması ile 201 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorunu devletin yüküm lendiği sorumluluklardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırlı kaynaklara sahip olduğu bir dönem de Lozan’da Osmanlı’nm borcunun bir kesimini yüklenm ek zorunda kalmış; yabancılara daha önceden verilmiş im tiyazların süresi de beş yıl uzatılmıştır. Bu açıdan uluslararası düzeydeki so rumluluklar, İstanbul’daki sermaye kesim inin istemleri, Ankara çevresindeki girişimci kesimin henüz sermaye birikimini yeterince tamamlayamaması ve son olarak da devletin güçsüzlüğü devletçi politikaları izlemek için uygun ortamın henüz oluşmadığını ortaya koymaktadır. Ülke düzeyindeki üretim ilişkilerinde İstanbul’da eski düzende yerli aracı ilişkilerde rol oynamış azınlıkların yerine geçen eski İttihatçıları ya da yeni düzenin yeni girişimcilerini dış ticaret yoluyla varsıllaştıran ‘milli ikti sat’ düşüngüsün e dayalı uygulamalar sürdürülürken, Anadolu’da bayındır lık işleri de devam etmiştir. Bu bağlamda yapılanlardan en önem lisi ülkenin bir iç pazar olarak örgütlenm esinde büyük önem taşıyan demiryolları inşası dır. Ulusal pazarı örgütlem ek ve diğer bir açıdan da kapitalist üretim ilişkile rini mekanda yaygınlaştırılmasında yaşam sal önem i bulunan demiryollarının inşası ülkede ilk varsılların ortaya çıkm asında da rolü olm uştur.4“ Devlet eliyle varsıllık yaratmanın bir başka önem li yolu Ankara’nın imarı sürecinde ortaya konmuştur. İstanbul dışında Anadolu özekli ekonomiyi canlandırma ve sermaye birikimi sağlama sürecinde Ankara’nın imarı önemli bir rol oy namıştır. Başkentlik sorunu ve bunun çeşitli düzeylerde ortaya çıkarttığı çelişki ler bağlamında Ankara’nın imarı Türk şehirciliğinin mevzuatının ve diğer uygulamalarının ortaya çıkmasında etkili olm uştur. Şehircilik uygulamaları dönem in ulusal, uluslararası ve kentsel çelişkileri bağlamında evrilmiş ve günüm üze değin etkiler yapmıştır. K urtuluş Savaşından sonraki Ankara kentine bakıldığında kentteki siyaset üzerinde etkili olabilecek eski Ankara- "* A.Hamdi B aşar'ın belirttiğine göre, ilk m ilyonerlerim izin d o ğ u şu n a yol açan dem ir yollarının d ö şen m esinde ilk olarak bir T ü rk m ü teah h itin in şaata talip olması Gazi’yi sevindirm iştir. "Efendiler, m erkezi A nadolu’n u n iskelesi olan S a m su n ’u, S ivas’a bağ layacak dem iryollarına başlarken, N em lioğluların hakiki program a fiilen tevessülleri ne kıym etli bir misal olm uştur" diyerek M. Kemal m ü teah h it Nem lioğlu Galip Beyi ö v m ü ştü r. Bkz. D. Avcıoğlu, anılan T ürkiyenin D üzeni, s. 123 vd.; İsmail Cem, anılan T ü rk iy e’de Geri K alm ışlığın T arihi, s.280 vd. 202 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sormnt lılar ve yeni Ankaralılar olarak nitelendirilebilecek -çıkarları biıbirleriyle çeli şen kesimler- bulunmaktadır. Ankara’da genellikle mülk sahiplerinden olu şan ve uzun zamandır burada oturan geleneksel bir kesim bulunmaktadır. Ancak Kurtuluş Savaşı süresince Ankara’ya savaş koşulları içerisinde gel miş, henüz kentte mülk sahibi olmamış, ancak ulusal düzeydeki politikalar da etkili bir kesim bir başka deyişle dönem in adlandırmasıyla ‘yeni AnkaralI la r’ yer almaktadır.41" Ankara’nın başkent ilan edilm esinden sonra kentin bü yüm e sürecinde taşınmaz malların ve kentsel arsaların değerinin hızla art mış olması bu iki kesim arasında farklı çıkarları ortaya çıkartmıştır. Kentin örgütlenm esinde ve Batılı devletlerde görülen çağdaş şehircilik kararları ve örgütlenm esinin gerçekleştirilm esinde bu çelişkinin niteliği de önem li rol oynamıştır. (1) Başkent Ankara ve Kentsel Siyaset (a) Kentte Şehircilik Açsından Örgütlenme 13 Ekim 1923 kararından sonra Ankara’nın imarı için bir şeyler yap mak kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu yönde önem li ilk adım 16 Şubat 1924 gün ve 417 sayılı yasayla atılmıştır. Bu yasaya göre, Ankara’nın İçişleri Ba kanı tarafından atanan bir şehremini ve 24 üyeden oluşan bir meclisin ola cağı belirtilmiş, Ankara Şehremaneti, İstanbul örneği koşutunda görev, yet ki, sorum luluk ve uygulama araçları ile donatılması öngörülm üştür.4" S ö z konusu yasayla Ankara’da İstanbul örneğine benzer şehremaneti örgütü kurulm uştur. Ankara Ş eh rem anetinin özellik leri İstanbul’dakine benzer olmakla beraber kentsel siyaset açısından bazı önemli farklılıklar da bulunmaktadır. Bilindiği üzere kentsel siyasetin belirlenm esinde en önemli etm enlerden birisi mülk sahipliğidir. Kent yönetim lerinde önem li ağırlığı olan eşraf ve mülk sahibi kimseler kentin yönetilm esinde sö z sahibi olmak tadırlar. Ancak Ankara’nın özel koşullarından dolayı kentsel siyasetin bu ya pısında önem li bir değişiklik söz konusu olmuştur. Buna göre, İstanbul ‘Ce11,1 lîkz. M ehm et Kemal, T ürkiye’n in Kalbi A n kara (İstanbul: Ç ağdaş, 1983) F. Yavuz, anılan A n k ara’nın İm an ... s. 13-15 203 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu miyet-i Umumiyesini’ seçecek seçm enlerin 100 kuruş, seçilecek adayların ise 200 kuruş emlak vergisi veren kişiler olması koşulu bulunmakta iken Anka ra için bu koşul kaldırılmıştır. Bunun en önemli nedeni Ankara’ya yeni yer leşm iş Cumhuriyet bürokrasisinin, belediye yönetim ini kentin eski sakinleri olan emlak sahiplerine bırakmak istem em esidir.4'2 Meclisin oluşturulmasıyla ilgili bu farklılık kentsel siyasetin niteliğini değiştirmiş; kentle ilgili alman kararlarda Cumhuriyet yöneticilerinin etkinli ğini artırmıştır. Bunun yanı sıra daha önce uygulanan kapsamı dar şehirci lik araçlarından farklı çağdaş ve dönem in ilerisinde şehircilik kararlarının alınmasının önünü açmıştır. Emlak vergisi koşulunun kaldırılmasının siyasal ile ekonom ik sonuçlarının en başta geleni ise Ankara’nın başkent kabul edil dikten sonra imarının kentin sakinlerinin asıl oturduğu Ulus civarında değil de Yenişehir olarak adlandırılan bürokratların oturduğu alanda gerçekleşti rilmiş olmasıdır. Ankara’da kent yönetim ini şehrem aneti biçiminde örgütlenm esinin ya sal dayanağı olan 4 1 7 sayılı yasa 1930 tarihli 1580 sayılı Belediye Kanunun 162.maddesiyle kaldırılmıştır. 1580 sayılı Belediye Kanunun 94-A bendinde Ankara B elediyesi şehrem aneti olm aktan çıkarılarak belediye başkanlığa atanmak için iki yol getirilmiştir. Bunlardan birincisi ‘yalnız belediye işleriy le uğraşmak üzere atanmış bir belediye başkanı’ modeli, İkincisi ise ‘Ankara valisinin belediye başkanlığını da yüriitm esi’dir. Dönem in hüküm eti yasanın kendisine verdiği yetkiye dayalı olarak ikinci yolu seçerek ve Ankara Valisi nin aynı zamanda belediye başkanlığını yürütm esini istemiştir.413 Bu durum 8.2.1948 gün ve 5 1 6 8 sayılı Kanunun çıkmasına kadar sürm üş, sö z konusu kanunla 1580 sayılı Kanunun 94. maddesinin A fıkrası kaldırılmıştır. Göz den kaçırılmaması gereken durum, 1930 ve 1948 tarihlerinin Cumhuriyet tarihi açısından iki önem li dönem in başlangıç yılları oluşudur. 1930 tarihi Cumhuriyet yönetim inin uluslararası ve ulusal düzeydeki ekonom ik ve siya sal gelişm elerin sonucunda ülke düzeyinde çok önem li değişimlere yöneldi m Bkz. İlhan Tekeli ve İlber Ortaylı, T ü rk iy e’de Belediyeciliğin Evrim i (E d.E rgün Türkcan) (Ankara: T ü rk İdareciler D erneği, 1978), s.38-39 113 Can Ham am cı, ”1930-1946 T ek P arti D önem i Belediyeciliği: G enel Bakış", T ü rk Be lediyeciliğinde 60 Yıl S em pozyum u, U luslararası K onferans: 23-24 Kasım 1990. (An kara: A nkara B üyükşehir Belediyesi Yay., 1990), s. 150-151 204 Dünyada te Türkiye’de Başkentlik Sorunu ği bir dönemin başlangıcım oluşturmaktadır. 1948 ise sö z konusu dönemin sonunu ifade etm ekte 1950’lerde başlayacak olan yeni dönem in oluşumları bu yıllarda ortaya çıkmaya başlamaktadır. Bu yüzden sö z konusu yasal dü zenlem eler kentsel ve ulusal siyasetin uluslararası bağlamda da değiştiği dö nemlere denk düşmektedir. (b) Kent İm ar H ukukunun Gelişimi Kentbilim ilkelerinin kentsel sorunların ortadan kaldırılması için kulla nılması Cumhuriyetin kuruluş yıllarında sö z konusu olmuştur. Özellikle 24 Mart 1925 tarihli 583 sayılı karar Ankara’nın imarında önemli toplumsal içe riği olan bir karardır.414 Yeni kurulan düzenin yönlendiricisi konumunda olan bürokrasinin öncülüğünde gerçekleştirilen Ankara’nın imarı yeni kurulan ik tidarın görüşlerinin mekana yansıdığı sahne olmuştur. Önceki düzene göre demokratik ve eşitlikçi yaklaşıma sahip olan yeni iktidar mekanda da daha eşitlikçi ve toplumcu politikaların yaşama geçirilmesine öncülük etmiştir. Başkent Ankara’nın imarını düzenleyebilm ek önemli yasalardan birisi m eclise hüküm et tarafından getirilen toplum-iyelik ilişkilerini yeniden dü zenleyen 583 sayılı istimlak yasasıdır. 1925 yılında Ankara için çıkarılan özel bir yasa olan 583 sayılı Yasa Ankara belediyesine, yasal değer 1915 yı lındaki tapuya kayıtlı değerin 15 katı üzerinden, yaklaşık 4 milyon metreka re kadar arsanın kamulaştırma yetkisini vermiştir. Bu kanun TBMM’de tartı şılırken Batı ülkeleri düzeyinde, çağdaş kent plancılığı ilkeleri dile getirilmiş ve benimsenmiştir.4'5 Bu yasanın çıkarılması önemli tartışmaları beraberinde getirmiştir. Ön celikle bu yasanın çıkartılması amacı Ankara’ya İstanbul’dakine benzer yeni şehrem aneti örgü tü n ü n kurulm asının yetersiz kalm ası ve bu yönetim in kentte imar hareketlerini gerçekleştirebilm esi için hukuki araçlara gereksi nim duym asından kaynaklanm ıştır. B una göre, o d önem de geçerli olan 1882 tarihli Ebniye Yasası Ankara’nın hızlı imarı için yeterli bir hukuksal araç niteliğinde değildir. Bunun yerine çok daha etkili ve geniş kapsamlı dii411 likz. F.Yavuz, anılan K entsel T opraklar, s.23-28 " 5 F. Yavuz, anılan "B aşkent A nkara ve la n s e n '1, s.30 205 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu zerılemelere olanak tanıyacak bir d ü zen lem e gereksinim i bulunmaktadır. H üküm et bu gereksinimi g ö z ö n ü n d e bulundurarak ülkem izdeki şehircilik açısından çok önem li bir karar niteliğinde olan 5 8 3 sayılı İstimlak Yasas ı’nı41“ Meclis’e getirmiştir. Bu yasa tasarısı daha sonraki imar politikasına yön verecek önem li noktalar üzerinde durmaktadır. Bunlardan birisi Eski Ankara’nın mı imar edileceği yoksa Yenişehir adı altında yeni bir mahalle ya da kent kurulması nın mı uygun olacağıdır. Buna göre hüküm et yeni bir şehir kurmak tarafın da görüş belirterek bunu savunm uştur.417 Hükümetin bu tavrı çelişkili değil dir çünkü Ankara’ya başkentlik işlevinin verilm esi daha ö n ce belirtildiği üzere bu kentin özel koşullarından bir başka deyişle yeni iktidarın kendisini dayandıracağı toplumsal oluşum un İstanbul’dan daha kolay biçimde Anado lu ’da -o dönem de de buna en uygun görünen Ankara’da- gerçekleştirebile cek durumda oluııuşundan kaynaklanmıştır. Buna dayalı olarak hüküm et kente rant getirecek bir kararın Eski Ankara’da değil yeni kurulacak bir alanda gerçekleştirilm esini istemiştir. Nitekim, Yenişehir, Eski Ankara ile özdeksel bütünleşm esini kısa bir sürede sağlamış; başkentin bir ‘m ahallesi’ du rumuna gelmiştir. Yeni Ankara, Eski Ankara’nın bir devamı olarak değil, fa kat ondan tamamen farklı bir ‘Yenişehir’ olarak düşünülm üş ve planlanmış tır. Bu özelliği ile Ankara, ham topraklar üzerinde belli bir kent çekirdeği ile ilgisi olm aksızın kurulan B rasilia’dan ve bir köyd ' türetilen Canber ra’dan önem li bir farklılık gösterm ektedir.418 583 sayılı yasayla birlikte Eski Ankara-Yeni Ankara tartışmasının dışın da kent planlamada teknik görünen ancak özünde siyasal olan bazı sorun lar da ortaya konmuştur. Buna göre, dönem in varolan yasalarının konut su numu amacıyla kamulaştırmaya olanak vermemesi nedeniyle kentsel toprak lar üzerinde kam ulaştırmanın yöntem leri tartışma konularından birisidir. İkincisi eğer yapılacaksa kamulaştırmada taşınmazların değeri nasıl saptana cağı, taşınmazlardaki spekülatif değer artışları üzerinde kamunun bir hak "13.12.1340 tarih in d e B üyük M illet M eclisi’ne su n u la n tasarının adı ‘İnşası m u k ar rer Y enişehre nıuktazi arazi ile sıhhati ıım um iyei beldeyi siy a n eten 'tefcir ve teşçiri iktiza eden bataklık ve m ergazi m ahallerin istim laki hakkında kan u n lahiyası’dır" 117 F. Yavuz, anılan A nkara’n ın İm an..., s.16-18 "* R. Keleş, anılan E ski A nkara’da Bir Ş e h ir Tipolojisi, s.2 206 DiUıyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu iddia edip etm eyeceği ve son olarak da kamunun konut ve arsa sunum unu ne dereceye kadar üstlenm esi gerektiği üstünde tartışılan sorun alanları dır.419 583 sayılı yasayla gündem e gelen sö z konusu sorunlar aslında Anka ra kentinin mekansal ve siyasal yönden yeniden örgütlenm esinde kamunun etkinliğinin ne düzeyde olacağı ile ilgili tem el nitelikli tartışma konularına ilişkindir. Bu soruların yanıtlanmasında 5 8 3 sayılı karar çok net yanıtlar ortaya koymuştur. Ancak teknik görünen yukarıdaki soruları yanıtlayan bu yasanın çıkarılması ülkemizdeki şehircilik uygulamalarının çağdaş anlamda başlaması açısından oldukça önemli bir niteliğe sahip olmuştur. Ankara örneğinde me kanın yeniden üretilmesinde 583 sayılı yasa hem iyelik hem de iktidar ilişki leri açısından oldukça anlamlı ve önem li bir karardır. Mekansal uygulamala rın iyelik düzenleri ve sermaye biçimleriyle ilişkisini sö z konusu karar ortaya koymaktadır. Mecliste bu yasa taslağı üzerinde yapılan tartışmalar dönemin toplumsal ve siyasal dengeleri hakkında ipuçlarını bize vermektedir. Batıdaki uygulamalara benzer sonuçlar elde etm ek için 583 sayılı yasa çıkarılmış olsa da bu yasanın çıkarılmasındaki toplumsal ve siyasal iklim Batıdakinden çok farklı bir ilişkiler bütünü biçimine denk düşm üştür. Yani, 5 8 3 sayılı kentsel toprakların Ankara belediyesi adına kamulaştırılması kararı Batıdaki sınıfsal gelişmelerin benzeri bir doğrultuda ortaya çıkmamıştır. Batıdaki düzenli ve planlı şehircilik uygulamalarının arkasındaki top lumsal çelişkilere bakıldığında ö zellik le İngiltere’de belediyecilik alanında ortaya çıkmış Belediye Sosyalizmi doğrultusunda kentsel hizmetlerin işlet melerinin ve toprak iyeliğinin belediyelere devredilme süreci yaşandığı g ö rülmektedir. Böyle bir gelişm enin yaşanm asının özdeksel tem elinde endüst ri sermayesi ile rant sahipleri arasında yaşanan iktidar mücadelesi bulun maktadır. Batıda toprak rantının artmasıyla temel gereksinim maddelerinin fiyatlarının artması ve dolayısıyla işçi ücretlerinin artışı sö z konusu olm uş tur. Bu açıdan kırsal toplum zamanla kentsel sermaye önünde engel oluş turmaya başlamıştır. Kırsal toprak rantı serm ayenin gelişimi ve birikimi açı sından engel olarak görülm eye başlanm ası sonucu Batı’da bunu ortadan kaldırma girişimleri gerçekleşmiştir. Benzer olarak kentsel rant da bir süre "* Fehm i Yavuz, "A nkara ve Şehirciliğim iz", M im arlık (Sayı:37, Kasım 1966), s.43-46 207 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorunu sonra endüstri sermayesinin önünü tıkayan bir engel haline gelm eye başla mıştır. Batı toplumlarmda ortaya çıkan bu gelişm eler doğrultusunda endüst ri ve ticaret serm ayesi ekonomi üzerindeki rant yükünü aşamalı olarak kal dırmaya yönelm iştir. Arazi ve kentsel toprakların kamulaştırılması endüstri serm ayesinin kendini yeniden üretm esine en gel olmaya başlayan kentsel rantın ortadan kaldırılmasını amaçlayan en köktenci yöntem lerdendir.42" Batı’da gelişen sosyal demokrasilerde kentsel topraklar üzerinde bele diye iyeliğine yönelik düzenlem elerin altında sosyo-ekonom ik yapıda ortaya çıkan yeni gelişm eler ve m ücadeleler bulunm akta siyasal düzeyde alınan pek çoklarınca devrimci olarak nitelendirilen kararlar bu doğrultuda gerçek leştirilmiştir. Türkiye’de 583 sayılı kentsel toprakların belediye adına kamu laştırılması kararı ise Batıdaki anlamıyla bir mücadelenin ürünü olarak orta ya çıkmamıştır. Şehircilik açısından o dönem de çok ileri ve devrimci olarak görülebilecek bu kararın alınmasının ardında kente yeni yerleşmiş bulunan Cumhuriyet bürokrasisinin kendi iktidarını yaygınlaştırabileceği ve yeniden üretebileceği bir alanı dönem in koşullarında düşük bir maliyetle ele geçir mek istem esi yatmaktadır. Bölüşüm ilişkilerinde çok önemli sonuçları olabi lecek bu karar üzerinde Mecliste yapılan tartışmalarda kilit nokta bu kara rın diğer kentlerde uygulanmayacak olması garantisinin verilmesi koşuluyla kabul edilmiş olmasıdır.*421 Ayrıca böyle bir kararın alınabilm esinde Ankara İstanbul’dan yeni ge len Cumhuriyet bürokrasisinin Ankara’da henüz rant sahibi olmaması, ken- '* "Nitekim I.enı'n’m arazi ve kentsel to p ra k la rın kam ulaştırılm alarına yönelik girişim leri sosyalist bir reform a giden bir yol olarak görm eyip b u n lara devrim ci bir burjuva refo rm u olarak bakm ası bu n edenledir" S am ir Amin, E m peryalizm ve E şitsiz Geliş m e (İstanbul: Kaynak, 1992), s.98-99 * "A bdullah Azmi Efendi (Eskişehir)-Efendim , bir ö nerim iz var, "bu so ru n a ö zg ü ol m ak üzere" kaydı ko n u lsu n , her y erd e uygulanm asın. Maliye B akanı H aşan Bey (Trabzon)-Zaten A nkara'ya özgü bir k onudur. A bdullah Azmi Efendi (devam la)-M addeye bir kelim e eklenm esini ben öneriyorum . E ğer kom isyon kabul ederse... Maliye B akanı H aşan Bey(Trabzon)-Bu zaten A n k ara’ya ö z g ü d ü r, ve "A nkara” sö z cü ğ ü esasen k a n u n d a vardır. A bullah Azmi Efendi(devam la)-Pekala A n k ara’ya ö zg ü olduğu tu ta n a ğ a geçsin." 4,1 Fehm i Yavuz ve R uşen Keleş, "B aşkent A nkara İçin Elli Yıl Önce Ç ıkarılan 583 S a yılı Yasa Ü zerinde TBMM’de Yapılan G örüşm eler", S B F Dergisi (Cilt:XXIX, No:3-4, Eylül, Aralık 1974), s.1-32 208 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu i n eski toprak ve arazi sahiplerinin dönem in özel koşulları doğrultusunda kent üzerinde alınacak kararlarda etkili olabilecek konumda bulunmamala rından dolayı böyle bir karar dönem in hüküm etince Meclisten geçirilip uy gulamaya konulabilmiştir. Ankara’daki arsa sahiplerinin güçlü bir çıkar gru bu oluşturmalarına karşın bu kararın uygulanabilm esinde Ankara’daki Cemiyet-i Umumiye-i B elediye’de seçm e ve seçilm e için emlak sahibi olma ko şulunu kaldıran güç dengesinin önem li etkisi olm uştur. Bu gü ç dengesi kentin Eski Ankara’da değil, 583 sayılı yasayla kam ulaştırtacak Yenişehir tarafında kurulmasını sağlamıştır. Bu durum Ankara’nın Cumhuriyet yöneti cilerinin istediği biçimde imarına yardımcı olmuştur. Öte yandan, 5 8 3 sayılı yasaya ilişkin olarak yaşanan tartışmalar ve ge lişmeler düzenin kapitalist niteliğini ve dönem in yönetici elitin toplumsal sı nıflarla ilişkisini ve düzenin sınırlarını açıkça ortaya koymuştur. Dönem in si yasal iktidarınca, düzenli ve planlı bir şehircilik için çok önem li bir karar ni teliğindeki sö z konusu yasa çok sınırlı bir dönem ve mekan için çok özgül koşullarda çıkarılabilmiştir. Nitekim, türdeş şehircilik uygulamalarım tüm ülke düzeyine yaygınlaştırma olanaklı olmamış, ayrıca 5 8 3 sayılı yasayla ka mulaştırılan alanlar da kısa bir süre sonra kamunun elinden çıkartılarak aşamalı olarak özel iyeliğe geçmiştir.4“ Daha sonra elden çıkarılan arsaların Ankara belediyesince çok yüksek bedeller ödenerek bir kısmının yeniden geriye alındığı da gözön ü n d e tutulursa izlenen bu siyaseti şöyle yorumla mak olanaklı olabilir. İzlenen bu siyasetle gerçekleştirilen şey, eski AnkaralI ların elinden kentsel arsaların ucuz bir fiyatla toplanarak bir bölüm ü kent sel imarın yapılmasında kullanıldıktan sonra diğer bölüm ünün yine yöneti min kendisini yeniden üretebileceği toplumsal kesimlere dağıtılmasıdır. Bu durum aslında gönencin bölüşüm ünün dönem in en önem li varsıllık yaratma yollarından birisi olan arsa politikasıyla gerçekleştirildiğini ortaya koymakta dır. Böylece, şehircilik açısından başarılı başlayan bir uygulama siyasetin bağlı olduğu toplumsal kesimlerden gelen baskı sonucunda farklı bir uygu lamaya dönüşm üştür. Bu durum şehircilik uygulam alarının toplum sal ve ekonomik yapı ve çelişkilerle ne kadar yakın bağı olduğunu bir kez daha 1!’ l'ehm i Yavuz, "İstan b u l'u n İmarı ve Arsa Politikası", A.Û. S B F D ergisi (C.XIII, N o:l, M art 1958), s.90 209 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sorunu açıkça ortaya koymaktadır. B aşkentlik sorunu ve bu bağlamda başkentin imarı da sö z konusu toplumsal ve ekonom ik yapı bağlamında belirlenmiştir. Bu açıdan Ankara’nın başkentlik kararından sonra gündem e gelen, kentin planlı ve düzenli gelişm em esinde pek çok kimse tarafından temel neden ola rak gösterilen plansızlık ve arsa spekülasyonuna daha yakından bakılmalıdır. (c) Başkent Ankara ve Arsa Spekülasyonu Ankara’nın başkentliği gündem e geldiğinde çoğu zaman akla ilk gelen arsa spekülasyonu olmaktadır. Kentin planlanması ve başkentliğin mekana yansıması sonradan başkent olm uş diğer yerlerle karşılaştırıldığında, arsa spekülasyonu Ankara’nın başkentlik kararının başarısız bulunmasında birin ci etmen olarak gösterilm ektedir. Aslında arsa spekülasyonu, Cumhuriyetin yönetici elitinin emperyalizm karşıtı konumlarına karşın üretici güçlerin he nüz yeterince gelişm ediği bir ortamda ulusal burjuvazi yaratma siyasetinin zayıf yönü olarak ortaya çıkmaktadır. Ankara’da geniş çaplı bir arsa spekülasyonu gerçekleştirildiği ve bunu durdurmak veya hafifletmek için yönetim tarafından hiçbir ciddi önlem alın madığı yönünde sık biçimde eleştiri yapılmıştır. Bu görüşe göre, Ankara Be lediyesi herhangi bir arsa politikasına sahip olmadığından, girişim öncülüğü de tamamen spekülatörlerin eline geçmiştir. Spekülasyonla mücadele için gerekli tedbirleri almak belediyenin, hüküm etin, parlamentonun görevi iken bu yola gidilmeyerek birçoğu nüfuzlu kimselerin de arsa alışverişine katıl ması yoluyla fiyatlar çok üst seviyelere yükseltilmiştir.121 Ankara’da arsa spekülasyonunu önlem enin Batı’da uygulanan çağdaş yolları bulunmakta iken bu yöntem lerin ülkem izde uygulanmaması varolan durumdan faydalanan kimselerin, kesimlerin, sınıfların varlığını ortaya koy maktadır. Ankara örneğinde kentte imar edilen bir bölgede arsa spekülasyo nu nedeniyle arsa fiyatlarının çok yükselm esi uygulanan imar etkinliklerinin çoğu kez yarıda bırakılarak bir başka bölgede yeni imar etkinlikleri başlan masına neden olmuştur. *“ Bkz. I'. Yavuz, anılan "Şehirciliğim izin B u g ü n k ü D urum u...", s.28; Ayrıca bkz. F. Ya vuz, anılan K entsel T opraklar... 210 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorunu Bu sü ıeç Ankara kentinin fiziksel düzeyde geniş alana yayılmasına ne den olmuş, kamunun elinde kıt kaynakların bulunduğu bir siyasal ve ekono mik düzende düzensiz ve çarpık bir yapılaşmaya yol açmıştır. Devletin elin de bulunan kıt kaynakların pek çok yerde yarım kalmış imar etkinliklerine yönelik altyapı ve üstyapı hizm etlerinin sağlanmasında kullanılması kentsel yaşam açısından pek çok olum suzlukları beraberinde getirmiştir. Batı’da ar sa spekülasyonunu engellem enin ya da azaltmanın etkili yollarından birisi arsa vergisine ödenen miktarın günün şartlarına uygun olarak yüksek bir seviyeye çıkartılmasıdır. Ülkemizde boş arsalardan alınan arazi vergisi çok düşük düzeydedir. Arsa sahipleri, herhangi bir yaptırımı olmadığından hiç bir vergi baskısı hissetm eden kentsel arsalarını istedikleri kadar boş bırakabilmişlerdir.4'1 Bilindiği üzere arsa spekülasyonu kentbilim açısından çok önem li bir hastalıktır. Avusturalya’nın Ankara örneğine benzer biçimde ku rulmuş başkenti Canberra’da, arsa spekülasyonun önüne büyük ölçüde g e çilirken, Cumhuriyet’in örnek kenti olarak tasarlanan başkent Ankara’nın bu hastalığa tutulmasının önem li yapısal nedenleri bulunmaktadır. Üretimin sınırlı olduğu, üretici güçlerin dağınıklığının savaş sonrası dönem de de sürdüğü bir sırada devlete dayalı sermaye birikimi ve varsıllık yaratma yollarından birisi arsa spekülasyonu olmuştur. Cumhuriyetin kuru luş yıllarında başkent Ankara arsa spekülasyonunun özeği konum una gel miştir. Bugün de ismi büyük endüstriciler arasında geçen ancak ilk sermaye birikimini arsa spekülasyonu yoluyla sağlayan kimseler bulunmaktadır. Ulu sal mücadeleyi yürüten öncü kadroyu oluşturan asker-sivil devrimcilerden bir çoğu arsa spekülasyonu alanında yer almışlardır. Bu yüzden başkent An kara’da arsa spekülasyonu yoluyla serm aye birikimi yaratına, bir anlamda devlet politikası olarak izlenmiştir. Bu politikayla birkaç amaç gerçekleştiril meye çalışılmıştır. Bunlardan ilki yukarıda değinildiği üzere arsa spekülasyonu yoluyla Cumhuriyet düzenine bağlı ilk varsılları yaratmadır. Bu yolu pek çok eski si yasetçi, devlete yakın kimseler kullanmışlar, ulusal m ücadele dönem inin as ker-sivil kanadının bir kesimi böylece ilk sermaye birikimini sağlamıştır. Bu yolla varsıllaşanları daha sonra ekonom inin üretici yönlerine kaymaları bek- Üstteki kaynak, s.28-31 21 1 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sonum lenm iştir. Ulusal m ücadeleyi yürüten ön cü kadroyu oluşturan asker-sivil devrim cilerden birçoğu, daha sonraki dönem de, ithalat-ihracat, bankacılık gibi iş alanları ile uğraşmaya başlamışlardır. Şevket Süreyya Aydemir devrin belirgin özelliğini şöyle belirtmiştir. "H em en h içb iri iş d ü n y a s ın d a n g elm ey en , h e m e n h ep si de esk i m ü c a d e le g ü n le rin in a s k e r, id areci, y a h u t siy a se tç ile ri a r a s ın d a n tü re y e n bazı in s a n la r y e n i d e v rin ik tisad i işlerin i ve o la n a k la rın ı, az ço k m ask eli b iç im le rd e , fa k a t d a im a D e v le t’in n ü fu z u n a d a y a n a ra k k e n d i ç ık a r la rın a k u lla n m a y ö n ü n d e k i g iri şim leri o lm u ştu r." 125 Benzer bir saptamayı Yakup Kadri de yaparak "dünkü Milli Mücade lecilerin ve o günkü devrimcilerin kimi arsa spekülasyonu, kimi idare mecli si üyelikleri kimi taahhüt işleri, kimi de türlü türlü işlerde kom isyonculuk lar peşine düşm üş bulunuyorlardı" demektedir. Dönemin tanığı yazar ve dü şünürlerin belirttiği üzere, bu yolla dönem in siyasal iktidarınca kendisine yakın kesimlere üretken olmayan alanlar dışında gelir aktarımı sağlanması ve burjuvazi yaratma siyaseti izlenmiştir.126 Arsa spekülasyonunun hüküm et politikası olarak izlenm esinin ikinci amacı, yeni kurulan Cumhuriyet düzeninin kendine bağlı, iktidarını dayandııabileceği kesim yaratma ereğidir. Bu dönem de siyasal iktidarın kendisine bağlı bir kesime dağıtabileceği bir varsıllık kaynağı olmadığı için o dönem de siyasal olarak arsa spekülasyonu ve kentsel rantları bu yönde kullanmıştır. Arsa spekülasyonuyla elde edilen başka bir amaç, Ankara’da arsa değerleri nin çok yükselm esiyle İstanbul’a olan ilginin Ankara üzerine yoğunlaşm ası na sağlamak olmuştur. Başkentlik sorununun öbür ucunda ise ülkenin halen en büyük kenti durumunda bulunan İstanbul yer almaktadır. “ Ş. S üreyya Aydemir, İkinci Adam (İstanbul: Remzi Kitabevi, 1966), s.446 Y akup Kadri K araosm anoğlu, P olitika’d a 45 Yıl (İstanbul: Bilgi, 1968), s.86 212 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonuıu (2) Başkent Ankara ile İstanbul’un İlişkisi Savaşın sona ermesi İstanbul’la Ankara arasındaki ilişkinin yeniden kurulmasını sağlamıştır. Eski başkentin büyük burjuvazisi de yeni siyaset sahnesine girmekte gecikmemiştir. İzmir İktisat Koııgresi’nde Lozan Barış Antlaşması öncesinde yabancı devletlerin ve İstanbul serm ayesinin önemli ölçüde etkisiyle millileştirmelerden ve devletçilikten sö z edilmemiş, "milli ik tisat" düşüncesiyle sınırlı kalınmıştır.127 Ancak yine de Ankara ile İstanbul arasındaki erk savaşımı gerilimini kaybetmemiştir. Yönetici sınıf İstanbul’da ki sermaye kesim ine kuşkuyla ve mesafeli bakmayı uzun bir süre sürdür müş, eldeki kıt kaynaklarla İstanbul dışında farklı bir erk alanı yaratmanın altyapısını dönem in siyasal ekonom ik yapısı içinde hazırlamaya çalışmıştır. Başkentin Ankara’ya taşınmasını izleyen aylarda ve yıllarda, bakanlık lar, önem li devlet daireleri birbiri ardı sıra yönetici elitin Batılı anlamda bir başkent yaratmak için tüm güçlerini harcadıkları Ankara'ya taşınmışlardır. Ankara’ya doğru sö z konusu yönelm e yaşanırken 1920’li yıllar boyunca İs tanbul’a imar yön ü n d en sad ece basit eklem eler yapılm akla yetinilm iştir. Kentin savaş öncesi bir milyonu bulan nüfusu 1 9 2 3 ’te 720 bine inmiş ve nü fusun çokkültiirlülük niteliği ortadan kalkarken miislüman Türk nüfusun ağırlığı artmıştır. S ö z konusu nüfus 1 9 3 0 ’lara kadar yaklaşık aynı düzeyde kalmıştır. Ancak yine de kent eskisi kadar olmasa bile çokkültürlü yapısını diğer Anadolu kentleriyle karşılaştırıldığında en alt düzeyde de olsa sürdü rebilmiştir.128 Ankara’nın başkentlik kararı İstanbul’daki büyük burjuvazi ve eski düzenin yönetici elitinden geriye kalanları baştan beri rahatsız etmiştir. Kur tuluş Savaşı’nm ardından Ankara’yı başkent ilan ederek yeni bir devlet ku ran yönetici kadroya yöneltilen İstanbul’u dışladığı-eleştirileri bu açıdan pek çok kez gündem e getirilmiştir. Ankara’nın hüküm et özeği olarak kabul edil mesinden son ıa İstanbul ile Ankara arasındaki gerilim uzun bir zaman sürSı Yerasim os, Azgelişm işlik S ü recin d e T ürkiye: I.D ünya S avaşı’n d a n 1971’e, Cilt:3, (İstan b u l: G özlem , 1977), s. 1274-1275; D. A vcıoglu, an ılan T ü rk iy e ’n in D üzeni, s.340-351, İzm ir İktisat K ongresi’ne ilişkin farklı bir g ö rü ş için bkz. Y. Küçük, anı lan T ürkiye Ü zerine T ezler I, s.86-88 R obcrt M antran. İstanbul T arihi (İstanbul: İletişim, 2001), s.305-306 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sornntı muştur. İstanbul’da konumlanan burjuvaziyle büyük ölçüde onun etkisinde bulunan muhalif İstanbul gazeteleri kararlı ve düzenli biçimde Ankara hü kümetini eleştirmeyi sürdürmüşlerdir. Bu bağlamda hem yeni devlet yöneti mi hem de Ankara kentinin yönetim özeği olması aleyhinde İstanbul bası nında pek çok yazı yer almıştır. Türkiye çapında etkiye sahip İstanbul’da ko numlanmış iş dünyası ve onlara dayalı olarak ülke çapında önemii diişiingüsel etkiye sahip İstanbul gazeteleri Ankara’nın yönetim özeği kabul edilme sini kabullenememiştir.10 Ankara’nın özek oluşundan sadece İstanbul özekli iş dünyası değil es ki toplumsal düzenden beslenen kesim ler ve onların uzantıları da memnun olmamıştır. Bu açıdan, eski İstanbul’un üst tabakasında yer alan, daha ön ce ki bürokrasi ve yönetici grup Ankara’nın başkentliğini benim semem iştir. Saltanat taraftarları da baştan beri M. Kemal’in yönetim ine ve Ankara’nın başkentliğine karşı çıkmışlardır. Bu kesim ler ve İstanbul basını Ankara’nın başkentliğinden Cumhuriyetin ilanına ve hilafetin kaldırılmasına kadar uza nan Cumhuriyet devrimlerine karşı çıkarak m uhalefet yapmışlardır.“ ’ Siyasal ve yönetsel açıdan İstanbul kentinin gözden düşm esine karşın, İstanbul’daki sermaye kesimi ve eski yönetici sınıf kentlerini Türkiye’nin bi rinci kenti saymayı sürdürm üşler ve Ankara’yı bir taşra kenti, memurların, askerlerin kenti olarak görm üşlerdir. İstanbul halkının seçkin kesimi Osmanlı toplumu kurallarına uygun biçimde yaşamayı sürdürmeye çalışmışlar dır. İstanbul’daki yüksek sosyete, Kemalizmin ilkelerine uzak kalmış; İstan bul konaklarını, B oğaz’daki yalıları terk etmek, yabancı elçiliklerin ve büyük Batılı şirketlerin görevlileriyle ilişkilerini kesm ek çıkarlarını tem elden sars mıştır. Bu yüzden, gizliden gizliye bir çeşit direniş doğmuştur. Siyaset adam larının birçoğu İstanbul çevresinden gelm e olduğundan ve bunların İstan bul’daki iş alemiyle sıkı ilişkileri bulunduğundan direnişin siyasal yankıları ortaya çıkmakta gecikmemiştir. B öylece Cumhuriyet Halk Partisi karşısında Terakkiperver Cumhuriyet.Fırkası kısa zamanda düzen karşıtlarının ve bu bağlamda da Ankara’nın başkentliğine karşı çıkanların odağı haline gelebil miştir. Güneydoğu Anadolu’da gelişen olaylar nedeniyle Terakkiperver Cunı” Ş. S. Aydemir, anılan T ek Adam. Cilt:III, s.295-297 Aynı yer 214 Dünyada ve Türkiye’de Başkentlik Sorunu huriyet Fırkası dağıtılırken Ankara’nın başkentliğini eleştiren liberal Vatan gazetesi kapatılmış, yöneticileri de tutuklanmıştır.131 Bu tepkiler ve muhalif yaklaşım kuşkusuz Cumhuriyeti ilan eden kad roları rahatsız etm iştir. Bu rahatsızlığın çok çarpıcı kanıtlarından birisi Cumhuriyetin ilan edilm esinde başrolü oynayan M. Kemal’in uzun bir za man davet edilm esine karşın İstanbul’a gitmek istemeyişidir. Cumhuriyetin ilanından bir yıl sonra 12 Eylül 1924’te B oğaz’dan gemiyle geçm esine kar şın İstanbul’a uğramamıştır. İstanbul’a ancak, 1 Temmuz 1927’de yani 1919 yılında kenti terk etm esinden itibaren 8 yıl geçtikten sonra ayak basması bu açıdan çarpıcıdır.432 Burada g ö z ö n ü n d e tutulm ası gerek en önem li bir nokta M. Kemal kişisel düzeyde İstanbul’a gelm em işse de, daha önceki bölüm lerde ortaya konduğu üzere, Ankara’daki yönetici elitle İstanbul serm ayesi arasındaki ilişkilerin sürm üş olduğudur. Ankara yönetim i İstanbul özekli ticaret ser mayesinin isteklerine karşı duyarsız kalmamış, dönem in ekonom ik ortamın da m illi ik tisa t d ü şü n c e s in i bu y ö n d e uygu lam aya ça lışm ıştır. Ancak 1930’lara doğru dünya ekonom isinde ortaya çıkan bunalım ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Lozan A ntlaşm asından doğan yükümlülüklerinin süresinin dol ması yönetici elitin yeni politikalar uygulam asının da önünü açacaktır. S öz konusu yeni politikalar bir yandan ekonom ide bazı dönüşüm leri beraberin de getirirken, diğer yandan kentlerin altyapılarında kurumsal, örgütsel ve yapısal değişikliklere neden olacaktır. 1 9 3 0 ’1u y ılla r A nkara ile b ir lik te b a şta İsta n b u l o lm a k ü z e r e Anadolu’nun diğer kentlerinde ekonom ik değişikliklerin gündem e geldiği bir dönem olmuştur. Dünyadaki ekonom ik bunalımla birlikte İstanbul’daki ticaret serm ayesinin ekonom ideki etkinliği ve gücü belli ölçü d e azalmış; ticaret sermayesi daha içe kapalı küçük çaplı maniifaktür ve imalat endüst risine d ö n ü ş yapm ıştır. Bu sü reçte İsta n b u l’daki serm aye sın ıfın ın An kara’daki yönetici elitle ilişkilerinde belli bir dönüşüm yaşanm ıştır. Ulus lararası k o şu llard a ortaya çık an bu durum , A nkara’daki C u m h u riyet 131 R. M antran, anılan İstanbul Tarihi, s.307 m Bkz. Ş. S. Aydemir, anılan T ek Adam, Cilt:III, s.293-306 Ayrıca bkz. Nevin Y urdsever Ateş. "M ustafa Kem al'in İstanbul Z iyaretinin Yankıları: M.Kemal İstan b u l'a Dargın M ıdır?”, İstan b u l (Ocak 2001), s.104-109 215 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sortimi yöneticilerine ülke ekonom isinde izledikleri milli iktisat politikası dışında siyasal ekonom ide izledikleri siyasette değişiklik yapma olanağını vermiştir. Bu sü r e ç te aynı zam anda başta İstan b u l olm ak ü z e r e İzm ir ve diğer Anadolu kentlerindeki altyapı ve üstyapıyı dönüştürecek bazı girişimler söz konusu olmuştur. Bu gelişm eler sonucunda, 1 9 3 0 ’ların planlı ekonom isinde İstanbul’a yönelik olarak bazı bürokratik girişimlerin başlangıcı olmuş; öncelikle kent sel siyasetin yapısına ilişkin önemli değişiklikler yürürlüğe konmuştur. 1580 sayılı B elediye K anunu’nun çıkartılm asıyla birlikte İstanbul kentinin de yön etim i d ü zen len m iştir. 1 9 3 0 ’da şeh rem a n eti kaldırılm ış; İsta n b u l’da Belediye başkanı ile Valinin görevleri birleştirilmiştir. Hüküm etçe atanan ve hem ili hem de kenti yönetm ekle yüküm lü bu kişiye 6 8 üyeli bir meclisin yardım etmesi öngörülm üştür. Böylece, kent Ankara’daki özeksel yönetimin doğrudan denetimi altına girmiştir.433 İstanbul’da 1940’ların sonuna değin Lütfı Kırdar’ın Belediye başkan lığı ve Valiliği( 1938-1949) süresi de dahil olmak ü zere İstanbul kentinin Cumhuriyet düzeni açısından yeniden inşa edilmesi dönem i olarak gerçek leşm iştir. Kırdar, Henri P rost’un planını uygulam aya başlam ış, Em inönü Meydanı da dahil olmak üzere kentin meydanlarını yeniden düzenlem iştir. İstanbul kentinin önem li kamu yapıları, Açık Hava Tiyatrosu, Stadyum , Opera Binası, Radyo Evi, ünlü Taksim Gazinosu, Spor ve Sergi Sarayı ve bunlar dışında bir dizi okul, hastane ve Zincirlikuyu Mezarlığı Lütfı Kırdar d ö n em in d e C u m h u riyet d ö n e m in in yapıları olarak y ap ılm ıştır. Kırdar dönem inin kentsel etkinlikleri arasında eski anıtların onarımı ve yeniden canlandırılm ası ile büyük saray b ah çelerin in halka açık parklar haline dönüştürülm esi de yer almaktadır.431 S ö z konusu yapılar günüm üzde hala İstanbul’un kültürel altyapısı ile kentsel görünüm ünü oluşturmaktadır. İs tanbul’un başkentlik statü sü n ü yitirm esin d en sonra 1 9 3 0 ’lu yılların or talarından itibaren başlayan sö z k o n u su kentsel d ö n ü şü m C um huriyet düzeninin II. Dünya Savaşı’na değin İstanbul kentini kendi düşüngüsü doğm Iîo b ert M antran, anılan İstanbul T arihi, s.306; D oğan Kubaıı, İstanbul: B ir K ent T ari hi: B izantion, K onstantinopolis, İsta n b u l (İstanbul: T ürk T arih Vakfı, 1996), s.380384 “ Ü stteki kaynak, s.387-388 216 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sonınn rultusunda dönüştürm e ve mekanı yeniden üretm e çabalarına denk düş mektedir. Bunun dışında, bu dönem de sad ece kentsel üstyapıda değil, kentsel altyapı ve kentsel hizm etlerin örgütlenm esinde de köklü girişimler gerçek leştirilmiştir. Bu girişimlerden en önem lilerinden birisi, İstanbul’da kentsel altyapı hizm etlerinde yabancıların sahip olduğu elektrik, gaz su, tramvay, dem iryolu ve Galata’daki tü n el işletm esi gibi tek eller ve şirketler Türk hükümeti tarafından satın alınarak birbiri ardı sıra ulusallaştırm asıdır.435 Tablo: Kentsel Altyapı ve Üstyapı Hizmetlerinin Millileştirilmesi435 Kuruluşu Adı Ülkesi Kamulaştırma 1867 1877 1891 1862 1911 1888 1925 1872 İzmir Rıhtım İstanbul Sular İdaresi İstanbul Rıhtım İzmir Gaz İstanbul Telefon Kadıköy Sular İdaresi İzmir Telefon İstanbul Tünel Fransa Britanya Fransa Britanya Britanya Fransa 1910 1902 1869 1917 1917 1917 İstanbul Elektrik Haydarpaşa Limanı İzmir Tramvay Şirketi Bursa Elektrik Balıkesir Elektrik Edirne Elektrik ~ İsveç Belçika Belçika Almanya Belçika İtalya İtalya İtalya 03.10.1932 27.12.1932 01.01.1935 21.02 .1 9 3 6 09.04 .1 9 3 6 17.06.1937 2 1 .01.1938 0 8 .02.1938 2 3 .05.1938 10.12.1938 0 8 .02.1939 18.06.1939 18.06.1939 18.06.1939 1917 1917 1917 Tekirdağ Elektrik Gaziantep Elektrik Mersin Elektrik Ankara Elektrik ve Gaz Adana Elektrik ve Gaz İtalya İtalya İtalya Britanya Almanya Belçika Belçika 18.06.1939 18.06.1939 18.06.1939 07.07.1939 07.07.1939 2 4 .06.1943 01.01.1944 1928 1928 1926 1896 İzmir Elektrik ve Tramvay İzmir Sular idaresi 05 K. M antran, anılan İstanbul T arihi, s.307-308 E.R .Lingem an, T urkey-E conom ic an d C om m ercial C onditions in T urkey, London, 1948, s.133-134 (A ktaran) Y. K üçük, an ılan T ürkiye Ö zerine T ezler 1. s.222-223 217 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu İstanbul, İzmir ve Anadolu’daki diğer kentlerdeki yabancı şirketlerce yerine getirilen hizm etlerin su n u m un u n ö n ce ulusallaştırılıp daha sonra beledileştirilm esi kuşkusuz kentsel üstyapıya ilişkin kamu binalarının da düzenlenm esi ile birlikte Cumhuriyet yönetim inin iktidarının kentlere yan sıması anlamına gelmektedir. Osmanlı döneminden kalma yabancı sermayeli imtiyaz şirketlerinin ulusallaştırılması, kamulaştırılması aynı zamanda Türk Devrimi’nin emperyalizm karşıtı yanının doğal sonucunu kent ekonomileri açısından ortaya koymuştur.07 Bu açıdan 1930’lu yıllarla birlikte sadece An kara değil bunun yanı sıra İstanbul ve diğer Türk kentleri Cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda yeniden yapılandırılm ışlardır. Ulusal d ü zeyd e başkent An kara’da ortaya konan imar, planlama, mimarlık ve kentsel altyapı hizm et lerinin kamu tarafından sunulm ası yaklaşımı, A nadolu’nun ve İstanbul’un kentsel üstyapısını ve altyapısını düzenlem e girişimlerinin başlatıcısı olmuştur. Kentsel hizmetleri yerine getiren yabancı şirketlerin kamulaştırılması tarihlerinin incelenm esinden ortaya çıkan çarpıcı bir özellik, kentsel altyapı hizm etlerinin kamulaştırılmasının başta İzmir ve İstanbul’da başlamış, daha sonra da diğer Anadolu kentlerine yaygınlaştırılmış oluşudur. Bu süreçte, İs tanbul ve İzmir kentleri Cumhuriyet yöneticilerince dışlanmamış; başkentin imarını izleyen süreçte 1 9 3 0 ’lu yıllarla birlikte bu iki kentin altyapısında çok önem li ö rg ü tsel ve yapısal d ö n ü ştü r ü m gerçek leştirilm iştir.4“ S ö z “ C. Ham am cı, anılan "Tek P arti Dönem i Belediyeciliği...", s.156-157 lM 1930’larda yapılan m illileştirm elerin ve beledileştirm elere ilişkin olarak kam u hizm e ti tanım ı altına giren elektrik, hava gazı, su, tünel, gibi hizm etlerle dem iryolu şirket ve işletm elerinin bir başka deyişle yabancı tekellerin yatırım larını am orti etm iş o ld u ğu, ve artık eskiyen tesislere ilişkin yeniden yatırım yapm ak yerine b unların devlete satılm asının d ah a karlı olduğu ve T ürkiye C um huriyeti D evleti’niıı de sö z k o n u su te kelleri o ld u ğ u n dan çok pahalıya aldığı şeklindeki g ö rü ş çok akla yatkın g ö rü n m e m ektedir. Böyle bir g ö rü ş yabancı şirk etlerin sö z k o n u su tekelleri zaten satm ak iste dikleri ve devletin de bu do ğ ru ltu d a h a re k e t ettiği gibi bir varsayım a dayanm aktadır. Ancak 1930 tarihli 1580 sayılı Belediye K a n u n u ’nda söz k o n u su kentsel altyapı im ti yaz şirketlerini satın alm ak üzere d ü şü n ü lm ü ş B elediyeler B ankası’nın k u ru lu şu n a ilişkin m addenin varlığı d ü şü n ü lü rse sö z k o n u su tezin geçerliliğinin pek olm adığı ortaya çıkm aktadır. Nitekim kentsel altyapıya ilişkin im tiyazların yabancılardan alın ması 1932 yılıyla birlikte başlam ıştır. S ö z k o n u su g ö rü ş için bkz.Y. K üçük, anılan T ürkiye Ü zerine T ezler I, s. 170-171 218 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorunu k on u su d ö n ü ştü rü m ü n g erçek leştir ilm e si için se ulusal d ü zey d e kredi d ü zeneği oluşturulm uştur. Ü lkem izde Belediyeler Bankası ve Belediyeler İmar Heyeti kentlerde kentsel altyapının geliştirilm esi ve C um huriyet’in k en tlerin in k u ru lm ası sü r e c in d e , d ü şü n ü le r e k ö r g ü tlen d ir ilm iş C um h u riy et’in tem el kurulularından birisidir. K entsel altyapının finansm an biçimi ve örgütlenm esi bu açıdan oldukça önem taşımaktadır. Bu bölümü bitirmeden önce vurgulanması gerekenler arasında ilk nokta, Cumhuriyetin yön etici eliti tarafından kentsel altyapıya ilişkin g erçek leştirilen d ü zen lemelerin Cumhuriyet düşüncesinin özd ek sel ve düşünsel boyutunu yaygın laştırmada oldukça önem taşıdığı İkincisi sö z konusu düzenlem elerin uy gulamaya konması için öncelikle ulusal düzeyde yerel bir kredi düzeneğinin oluşturulduğu ve daha sonra bu kredi düzeneği sayesinde yapılan millileştir me ve beledileştirm eler sonucu kentsel hizm etlerin kamu hizm eti doğrul tusunda yeni kenttaş kimliğinin yaratılmasında çok önemli bir rol oynamış olduğudur. B aşkent Ankara’nın ulusal düzeyde ülkenin diğer kentleriyle ilişkisi ve başkentlik işlevinin diğer kentlere yansıması bu süreçte belirgin leşmiştir. Ulusal düzeyin dışında Ankara’nın başkentlik kararının çelişkilere yol açtığı bir başka düzey uluslararası ilişkiler alanıdır. (3) Başkentlik Sorununun Uluslararası Yansımaları: Elçilik Sorunu Ankara kentinin imarında karşılaşılan siyasal sorunlar sadece kentsel ve ulusal düzeyde ortaya çıkmamış bunun ötesinde uluslararası düzeydeki çelişkilerin de kentin imarına etkileri olm uştur. Bir başkentte bulunması gereken yapılar arasında kuşkusuz devletlerarası ilişkilerin yürütülm esinde önem li rol oynayan büyükelçiliklerin binaları önem li bir yer tutmaktadır. Başkenti diğer kentlerden ayıran işlevsel özelliklerden birisi başkentin diğer ülkelerle yürüttüğü diplomatik ilişkilerdir. Ve bu ilişkilerin sağlıklı yürütül mesi için ülke topraklarında bulunan elçilik binaları bu ilişkilerin mekana yansımasıdır. Ancak Ankara’nın başkentlik kararına karşı büyük devletlerin İngiltere öncü lüğü n d e bir blok oluşturmaları ve bu konuyu sorun haline getirmeleri mekanda da ifadesini bulmuştur. Ankara daha başkent kabul edilm eden sö z konusu süreçle yakından il gilenen başta İngiltere olmak üzere diğer devletler başkentlik konusuna iliş 219 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu kin duydukları ilgi,4" başkentlik kararının Meclis tarafından alınmasından sonra da sürm üştür. Devletlerin T ürkiye’deki elçiliklerinden aldıkları bil gilere de dayalı olarak gelişim sü recin i yakından takip etm işlerdir. An kara’nın başkentliğine dönem in önde gelen devleti olan İngiltere başta ol mak üzere pek çok devlet muhalif olmuşlardır. Yeni Türkiye Devleti’nin baş kent sorunuyla başından b e r f ilg ilen en İngiltere, D ışişleri B ak an lığı’nca gerek Ankara’da, gerekse İstanbul’da, Ankara’nın başkentliğine ilişkin top lanan bilgileri ve verileri oldukça ayrıntılı biçimde çözüm lem iştir. İngiltere, kendi çıkarları doğrultusunda başkentin İstanbul’da kalması yolunda yaymaca (propaganda) yapmıştır. İngilizlere göre, "İstanbul’da b ir başkent için gerekli bütün olanaklar bulunmaktadır. Herhangi bir Anadolu kentinin İstanbul gibi bir Avrupa kentini yönetmeye hakkı yoktur. Ankara kentine gelince bu kent sağlık koşullan açısından bir devlet merkezi olmaya elverişli değildir. Bu kenti imar etmek için milyonlarca lira harcamak ve uz man kadroları istihdam etmek gerekmektedir ve bunları Ankara Hükümeti nin yerine getirmesine olanak görünmemektedir." İngiltere bu doğrultudaki çalışmaları sürecinde İtalyanlarla, Fransızları yanına çekmeyi başarmış; bu üç ülke başkentlik işlevi, İstanbul’da kaldığı takdirde Türkiye’ye Büyükelçi, An kara’ya nakledildiği takdirde ise Ortaelçi göndereceklerini ilan etmişlerdir.44" Yabancı ülkelerce izlenen bu yaklaşıma karşın TBMM, 13 Ekim 1923’te An kara’nın yeni başkent olduğunu ilan etmiştir. Buna karşın başta İngiltere ol mak üzere Batılı bazı devletler İstanbul’un yeniden başkent kabul edilmesi yönündeki isteklerini ve beklentilerini canlı tutmayı sürdürmüşlerdir.441 lw A nkara d ah a h en ü z b aşk en t ilan edilm eden B üyükelçiliğinden bu konuya ilişkin ay rıntılı ra p o rla r alan İngiltere d iğ er d ev letlere de gön d erd iğ i rap o rlarla A n k ara’ya karşı o rta k cep he o lu ştu rm u ş ve A n k ara'n ın başkentlik kararın ın alınm a süreci ya bancı devletlerce çok yakından takip edilm iştir. Bkz. B. Şim şir, anılan B ir B aşkentin D oğuşu, s.219-233 4,11 M ehm et Sarıoğlu, S iyaset-Şehircilik İlişkileri A çısından B aşk en t A nkara: 1919-1945 (A nkara, H.Ü. A tatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi ABD, Yayım lanm am ış do k to ra tezi, 1999); M ehm et G önlübol ve Cem S ar v.d., O laylarla T ü rk Dış Politikası 1919-1973, Cilt I, (A nkara: A.Ü. S B F Yay., 1982), s.63 D önem in İngiltere B üyükelçisi Ronald C .L indsay’ın 1924 M artında söylediği "...şunu cesaretle söyleyebilirim ki, g ü n ü n b irin d e İstan b u l’un yine T ürkiye’nin başkenti ola cağı h em en hem en kesindir." sö zü yabancı devletlerin İsta n b u l’un yeniden b aşk en t o lu şu n a y önelik beklentilerini açıkça o rtay a koym aktadır. A ktaran B. Şim şir, anılan Bir B aşkentin D oğuşu, s .2 19 220 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorunu Ankara’nın başkentliği kararı üzerine İngiltere, Fransa ve İtalya Tür kiye’ye sadece bir maslahatgüzar göndereceklerini onunda İstanbul'da otu racağını açıklarken, ABD elçilik konusunda kararsız kalmış; Japonya elçilik sorununda İngiliz yaklaşımının sonuçlarını beklem eyi yeğlem iştir. Ankara hükümeti uluslararası düzeyde çelişkileri ortaya çıkaran elçilik sorununda kararlı bir tutum izleyerek sö z konusu çelişkiyi aşabilmiştir. Bu sorunun aşılmasının Ankara’nın imarına da etkisi olmuştur. Nitekim Ankara hüküm e ti yabancı elçilerin ikamet etm esi için elçilerin bağlı olduğu ülkelere arsa ve rileceğini; elçiliklere yönelik hizm etlerin aksamadan yürütülm esi için de her türlü kolaylığın sağlanacağını açıklamıştır.412 1925 yılının başında İstanbul’da 18 devlet, Ankara’da ise yalnız 4 dev let temsilciliği bulunurken izlenen tutarlı politikalarla devletlerin büyükelçi liklerinin aşamalı olarak Ankara’ya taşınması sağlanmıştır. 1930 yılının ba şında Ankara’da 10 büyükelçilik, 14 elçilik ve 3 işgüderlik yer almıştır. Ulus lararası düzeyde krize yol açan başkentlik kavgası Türkiye Cumhuriyeti’nin istediği doğrultuda sonuçlanm ıştır.443 Gerek kentsel ve ulusal gerekse de uluslararası düzeyde yaşanan baş kentlik sorununun sonuçları Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerini de be lirleyici bir süreçte gerçekleşm iştir. Kentsel siyaset bağlamında çağdaş şehir cilik uygulamaları ve kararları başkent Ankara’nın imarı sürecinde gündem e gelirken diğer yandan yabancı devletler yeni Türkiye Devleti’nin yönetici elitini başkentlik sorunuyla uğraştırmalardır. Ancak h'. ; '.unun ardında asıl olarak yeni Türkiye Devletince Batılı kapitalist d e v li. . 1e kurulmak istenen ilişkilerin OsmanlI’nın son dönem inde kurulan bağımlı ilişkilerden farklı ol ması arayışına Batılı devletlerin tepkisi yatmaktadır. Bağımlılık ilişkilerinden kurtulma çabası uluslararası düzeyde başta başkentlik sorunu olmak üzere çeşitli düzeylerde yaratılan sorunlar yeni devletin ö n ü n e enge'ler olarak konmuştur. 1920’li yılların sonlarıyla birlikte ise dünya ekonom isinde önemi! deği şiklikler gündem e gelmiştir. 1929 Dünya Buhranı ile ülkedeki ekonomik sı nıflar açısından farklı gelişm elerin ortaya çıkması bunun yanı sıra Lozan m Üstteki kaynak, s.287-295 4,1 Aynı yer 221 Dünyada ve Türkiye’de Başkentlik Scnınıt Barış Sözleşm esinde ortaya konan anlaşma koşullarındaki dış ticaret, yaban cıların salıip olduğu kentsel hizm et imtiyazları gibi sınırlamaların süreleri nin dolması Cumhuriyet yöneticilerine Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren izlediklerinden daha farklı bir siyaset izlem elerine olanak vermiştir. Bu açı dan bu dönem siyasal, hukuksal ve kurumsal düzeyde önem li değişikliklerin ortaya çıktığı bir dönem olmuştur. 1908 sonrası İttihatçıların ve 1923 İzmir İktisat Kongresi’nden sonra Cumhuriyetin yönetici elitinin benim sediği devletin bireyleri varsıllaştıracak ortamı ve desteği sağlaması; böyle oluşacak ve kısmen siyasi kadrolardan kaynaklanacak yeni burjuvazinin yabancı sermaye ile eşit koşullarda işbirliği ve ortaklık ilişkileri içine girerek üretim sürecinde dönüşüm ün gerçekleşti rilmesi düşüncesi, 1920’lerin sonlarındaki koşullarla birlikte değişikliklere uğramıştır. 1 9 2 0 ’lerin sonunda dünya ekonom isinde ortaya çıkan büyük buhranın son u cu n d a tüketim ve g elir d ü zeyin in d ü şm esin e karşı tepki olarak ithalatı denetleyen koruma önlem lerine gidilm iş, bir başka deyişle korumacı politikalara dayalı dışa kapalı bir m odel ekonom isine yönelinmiştir. Ülke içind e g erek li en d ü striyel tü k etim m alları istem in i karşılam a girişim leri ithal ikam eci yatırım ların b aşla n g ıcın ı olu ştu rm u ştu r. İthal ikameci ve korumacı yaklaşımlara 1 9 3 0 ’ların başında devletçiliğin de eklen mesi hem ekonom inin hem de m ekansal örgütlenm enin yeniden yapılan masında yeni bir bakış açısını ortaya koym uştur.1" Cumhuriyet yöneticileri ekonom ik yapıdaki değişiklikler ve buna iliş kin ortaya konan siyasetle birlikte kentsel altyapı ve üstyapı değişiklikleriyle de başta İstanbul olm ak ü zere C u m h u riy et’in ö z d e k se l tem elin i ülk e dü zeyin e yaygınlaştırm a olan ağın a sah ip olm uşlardır. Bu sü reçte Cum huriyet düzeniyle gündem e gelen ilkeler yeni sim gesel bir bakış açısıyla mimarlık, planlama gibi disiplinlerden yeni bir içerikte yararlanılarak uy gulamaya konmak istenmiştir. Böylece, Cumhuriyet ilkeleri hem estetik hem de özdeksel düzeyde 1920’li yıllarda izlenen siyasal ekonom i çerçevesinden farklı yeni bir anlayışla yaşama geçirilm eye çalışılmıştır. 1929 D ünya B uhranı ve b u n u n T ü rk iy e ’ye yansım aları ile 1930'lu yıllarda T ü rk i y e ’nin izlediği iktisadi politikalar bağlanım da devletçilik ve korum acılığa ilişkin şu kaynaklara bakılabilir. K orkut Boratav, T ürkiye İk tisat T arihi: 1908-1985 (İstanbul: Gerçek, 1989) 222 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sorunu Bu tarihsel gelişim sürecinde, Ankara’nın başkent kabul edilmesinden sonraki olayların gelişimi pek çok açıdan kentin planlı bir biçimde imarını gerekli hale getirmiştir. Ülkenin yeni bir iktisat politikasına yönelm esinin de başkentin imarının planlı bir biçimde gerçekleştirilm esine etkisi olmuştur. Ancak bu kadarla sın ırlı kalınm am ış; C um huriyet d ü zen in in ö zd e k se l tem elinin yaygınlaştırılm ası açısından 1 9 2 0 ’lerin sonlarında ortaya çıkan gelişm eler başkent Ankara dışında başta İstanbul olmak üzere ülkenin diğer kentlerinde imar, planlama ve kentsel altyapı ile kentsel siyaseti dönüştürm e amaçlı yapısal, hukuksal ve kurumsal değişikliklerin yaygınlaştırılmasında önemli bir dürtü olmuştur. B öylece kamulaştırma, kent planı, kentsel altyapı ve üstyapı hizmetlerinin örgütlendirilmesi, devlet eliyle yönlendirilen mimar lık ve diğer şehircilik araçları Cumhuriyet bürokratlarının yeni devlet yapılan masını meşrulaştırmak için kullandıkları önemli araçlar haline dönüşm üşler dir. Bir başka deyişle sö z konusu araçların başkentlik soru n u n u n hem düşüngüsel hem de özdeksel boyutuyla ilişkileri bulunmaktadır. b) Başkentlik Sorunu Doğrultusunda Şehircilik Araçlarının Gelişimi (1) Başkent Ankara ve Kent Planlaması Modern kent planlaması d eğişen toplum sal yapının sorunlarına bir yanıt olarak ortaya çıkmış bir düşünce bütünüdür. Her düşünce akımı gibi bazı varsayımlara dayalı olarak ortaya atılmış ve bu varsayımların belirlen m esinde toplumsal yapının ve iktidar ilişkilerinin önem li etkisi olmuştur. Ancak ilerleyen zamanda modern k en t planlama düşüncesinin dayandığı varsayım lar kabul g ö r er e k tüm ü lk e le r in k en tle r in e u y g u la n a b ilecek reçeteler olarak algılanmıştır. Modern kent planlamasının ortaya çıktığı toplumsal coğrafya ve ik tidar ilişkileri ise çoğu zaman sö z konusu planların uygulanacağı mekanlar la aynı özellikleri taşımamaktadır. Daha açık belirtmek gerekirse endüstri kentlerinde ortaya çıkan sorunları ortadan kaldırmak üzere belirli varsayım lara dayalı olarak ortaya atılan modern kent planlama düşüncesi kapitalist sermaye birikiminin daha başlarında bulunan ve henüz endüstri kentinin sorun larına sahip olm ayan k en tlerd e d e uygulanm aya çalışılm ıştır. Bu 223 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu açıdan Ankara ilginç bir örnek oluşturmaktadır. Ankara henüz bir endüstri kenti olmamasına karşın dönem in d eğişen iktidar ilişkilerine dayalı olarak kentte yeni kurulan iktidarın amaçları yönünde kent planlama ilkeleri kul lanılmaya çalışılmıştır. Uygulanan kentsel politikalar yeni kurulan iktidarın m eşrulaştırm asın d a tem el rol üstlenmiştir. (a) İlk Planlama Girişimleri Türkiye’de Ankara’nın başkent kabul edilmesi ve Cumhuriyetin ilanın dan sonraki süreçte bir süre kentin planlanmasına, imarına ve mimarlığa ilişk in h e rh a n g i bir d ü z e n le m e y e g id ilm e m iştir . A n k a ra ’da ilk im ar girişiminin Cumhuriyetin ilanından hem en önce başladığı M. Kemal’in sö z lerinden anlaşılm aktaysa da ancak bu konuda bir gelişm e olm am ış, An kara’nın planlanması çok daha sonra gerçekleşebilmiştir. Benzer olarak baş kentte gerçekleştirilen ilk kamu binaları büyük ölçüde eski düzenle bağları bulunan mimarlar tarafından yaptırılmıştır."5 Ankara’da imar planı yarışması girişimleri ise ancak 1927 yılında Eski ve Yenişehirler için müteahhit M ösyö H öyisler’e yaptırılan iki planın yeter siz olduğuna karar verildikten sonra başlanmıştır. Löhler Planı olarak ad landırılan sö z konusu planlar, özel bir komisyon tarafından incelenerek Es ki Ankara için yapılmış olanının uygulanm a olanağına sahip olmadığı belir tilerek reddedilmiştir. Yenişehir için hazırlanan plan kabul edilmiş olmasına karşın bu planın başkent için yetersiz olduğu bir süre sonra dile getirilmeye başlanmıştır."6 Bilindiği ü zere Ekim D evrim inden so n ra Çarlık R usyası'nın başkenti P e tersb u rg ye rine yeni k u ru lan devletin başkenti M oskova olarak kabul edilm iştir. Ancak devrim so n rasın d a b irk aç yılı kapsayan d ö n em d e Sovyetler B irliği’nde m odern m im ari ve planlam a alanındaki karışıklıklarla geçm iş olduğu a r a ş tırm a c ıla ra belirtilm ektedir. Ve b u n u n en önem li n ed en lerin d en birisi devrim in h e n ü z oturm ayışı ve geçm işle b ağların ancak aşam a aşam a kopartılabilm esidir. Ö rneğin 1920’lerde ilk binalar ve yapılar, m esleki kariyerleri devrim den önceye u zan an deneyim li m im arların ü rü n le ri d irler. Ancak bu geçiş sürecinin yerini 1925 yılında rejim in gerçek anlam da ifadesini y an sıtan p rojelerin yaşam a geçirilm eye başlanm asıyla son b ulduğu dile getirilm ekte d ir A. Kopp, anılan T ow n an d R evolution, s.43, 67 vd. F. Yavuz, anılan K entsel T opraklar, s.5 224 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu (b) Jansen Planı Ankara’nın karşılaştığı plansızlığı ortadan kaldırmaya yönelik ulus lararası bir yarışm a açılm ası kararına varılm ıştır. N itekim Ankara Ş e h remaneti, 1927 Mayısında Berlin’e bir heyet göndererek Prof. Hoffmann’la ilişki kurmuştur. Prof. Hoffmann, yaşının 75 olduğunu, uzun yolculuklara dayanma gücünün azaldığını ileri sürerek, her ikisi de Berlin Teknik Yük sek O kulu’nda Profesör olan H. Jansen ve M. B r a ’den bu konuda yarar lanabileceklerini heyete söylem iştir."7 A nkara im ar p lan ı, u lu sla ra ra sı bir yarışm a so n u n d a b irin ciliğ i kazanan bir Alman Şehircilik uzmanı Hermann Jansen’e yaptırılmıştır.448 Bu dönem de, bir yandan akılcı-işlevselci Türk ve yabancı mimarlar, öte yandan yabancı şehircilik uzmanları çağdaş şehircilik düşüncelerinin Türk kentleş me pratiğine girm esine yardım etm işlerdir.44'1 Jansen’in lıazırlaaığı bu plan tüm üyle kendisinin planlama görüşlerini yansıtmamaktadır. Plan kararlarının bir kısmı dışarıdan verilmiştir. O, kenti Yenişehir kesiminde geliştirmekten çok Etlik sırtlarında geliştirmek istem ek tedir. Ancak kentin yönetici elitince buna karşı çıkılmıştır. Kendisine ö n ce den verilen bu planlama kararlarından oldukça rahatsız olmuştur. Yönetici elit dönem in toplumsal ve siyasal koşulları içerisinde kentin planlamasında etkin bir rol oynamak istem iş bu nedenle onunla bu kesim arasında sık bi çimde gerginlikler ortaya çıkmıştır. Ankara’nın ünlü Belediye Başkanı ve Valisi Nevzat Tandoğan’la, H. Jansen arasındaki gerilim bu- açıdan oldukça çarpıcıdır. Ancak sonuçta planın pek çok yerinden delinmesi ve plan dışı uy gulamalar Jansen’i, "artık plandan imzamı silebilirsiniz" dedirtecek noktaya vardırmıştır. Bu durum dönem in politik ve ekonom ik yapısıyla planlama sü reçleri arasındaki ilişkiyi ortaya koyması açısından önem taşımaktadır. Hî Aynı yer. m A nkara İm ar Planı yarışm ası ve planın yapılm asında karşılaşılan so ru n lara ilişkin ay rıntılı bilgi için bkz. Fehmi Yavuz, anılan A nk ara'n ın İm arı; G önül T ankut, anılan Bir B aşkentin İm an Ü stün Alsaç, T ü rkiye’deki Mim arlık D ü şü n cesin in C um huriyet D önem indeki Evrimi (Trabzon: KTÜ Baskı Atelyesi, 1976), s.27. 225 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorunu (2) Başkent Ankara ve Mimarlık Başkentlik işlevi Ankara’ya verilirken A nadolu’da o güne değin var olan kentsel ve toplum sal yapının değiştirilm esi hedeflenmiştir. Bu hedef doğrultusunda mimarlık, yeni bir toplum un inşasında araç olarak kullanıl mıştır. Başkent Ankara’da yeni bir yaşam biçimi kurmanın ve yeni devlet dü zeninin yansıması genel kent ölçeği kadar mimarlık alanında etkisini göster miştir. Kentin yeni düşüncelerin ışığında makro düzeyde düzenlenm esinde kent planlaması kullanılırken mikro düzeyde de mimarlık araç olarak kulla nılmıştır. Bu dönem de Cumhuriyetin öncü bürokrasisi iktidarını yeni top lumsal ilişkilere dayandırıp yeniden üretebilm ek için mekansal politikaların yanında mimarlığı da kullanmaya çalışmıştır. Anadolu'da gerçekleştirilen Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulan Cum huriyet düzeninin modern mimariye ilgi duyması da tem elde benzer neden lerden kaynaklanmıştır. Balkan Savaşını yaşamış, dünyanın önde gelen Batı lı ülkelerine karşı bağımsızlık m ücadelesi vermiş Cumhuriyetin kurucuları nın şehircilik ve mimari alanında Batılı ülkelerdeki gelişm elerin Türkiye’ye aktarılmasını desteklem iş olması başta ironik görünm ektedir. Ancak, Anado lu’da yeni bir devlet düzeni kuranların geri kalmışlığın nedeni olarak gör dükleri Osmanlı devletinin kalıtını ortadan kaldırabilmek için geleneksel de ğerleri desteklem eyip yeniyi temsil eden Batı’nın değerlerine yönelm iş olma ları tutarsız görünm em ektedir. Bu bağlam da mekanda toplumsal yeniden örgütlem enin yaşama geçirilm esinde çağdaş kent planlamasının ve modern mimarinin etkin yöntem ler olarak kullanılabileceği görülm ektedir.1“ Yaşanan devrim süreciyle iktidar yapısı değişikliğe uğramış ülkelerde mimarlık yeni düşüncelerin mekana yansıtılmasında çok önemli işlev yük lenmiştir. Endüstri Devriminden sonra yaşanan iktidarın sınıflararasında el değiştirm esi Batı’da endüstri kentlerinin ötesinde planlı kentlerin yaratıl ması düşüncesinin gelişm esinde rol oynamıştır. Batı’da endüstri kentlerine tepki yeni kentsel modellerin, ütopyaların ortaya konmasını sağlamıştır. Bu, I9 2 0 ’li yıllarla birlikte Avrupa’da yaygın bir biçimde ‘m odern’ olarak adlan- Üstteki kaynak, s.55 226 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sonınn dırılan ‘avant-ğarde’ mimari akımlarının gelişm esini sağlamıştır. Bu akım ların önemli savsözleri ve dayandıkları felsefi bir temel bulunmaktadır. S öz konusu felsefi temel, Batı dışında benzer ya da farklı toplumsal olgulardan sonra iktidar yapısı değişen ve bu bağlamda yeni ilkeler ışığında bir toplum ve iktidar yapısı oluşturmak isteyen elitlere çekici gelmiştir. Başta Sovyetler olmak iizere, mimarlık yeni bir toplum oluşturmanın önemli bir aracı olarak kullanılmıştır. 1930’lu yılları ele alan bazı mimarlık konulu çalışmalarda modernizm ve modernizm-sonrası yaklaşımlar arasındaki tartışmalarında, o dönem e iliş kin eleştirel bir yaklaşım ortaya konmaya çalışılmaktadır. Buna göre, "Batı dışındaki ülkelerde modern mimarlığın Batı modernizminin içinde oluştuğu bütün tarihsel koşullardan, özellikle de endüstri kenti, kapitalist üretim ve kişiselliği gelişmiş özerk bir burjuva sınıfından yoksun olarak girdiği" sap taması yapılmaktadır. Buna dayalı olarak da, "böyle eksikliklerle gelen bir modern mimarlığın, Batı’daki gibi, derin tarihsel, toplum sal ve teknolojik dönüşüm ler bağlamında oluşmadığı, ...esas itibariyle topluma tepeden inme g etirilen ve u lu s-d ev letlerin b ü ro k ra tik ve p ro fesy o n el e litle r in c e uy gulamaya konan resmi modernleştirme programı ve uygarlaştırma misyonu" olduğu belirtilmektedir.451 Buna gö re, g e lişm e k te olan ü lk elerin B atılı ü lk elerd en aldıkları mimarlık ve kent planlama yaklaşımları, Batıdaki içerikle gelişm ediğinden köksüzdür, tepeden inmeci ve baskıcıdır. Marshall Berman’ın çalışmasından büyük ö lç ü d e d ü şü n se l k ö k en lerin i bulan sö z k o n u su yaklaşım larda, B atı’da 1 8 5 0 ’li yıllarda em ek-serm aye çelişk isin d e serm ayenin m ekanda çalışan kesimleri ağır yenilgiye uğratm asında önem li araçsal etki yaratan H aussm ann’ın militer şehircilik anlayışı ve Bulvarlar Projesi olumlanırken gelişm ekte olan ülkelerde bağım sızlık m ücadelesinin ardından oluşturul maya çalışılan ya da söm ürgecilik dönem inin kalıntılarını yok ederek ulusal düzeyde örgütlenm iş burjuvazinin mekanlarını yaratma yönündeki mimarlık ve kent planlama yaklaşımları yerilm ektedir.!52 ,s' S. Bozdoğan, anılan "T ürk Mimari K ü ltü rü n d e M odernizm ...", s. 121-125 n Üstteki kaynak, s .125-128; M. Berm an, an ılan Katı O lan H er şey B uharlaşıyor... 227 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu Konuya bugünden geçm işe bakan (retıospektif) durağan ve kalıplaş mış bir yaklaşımın dışında tarihsel gelişim ve diyalektik ilişki çerçevesinde bakıldığında yukarıdakinden farklı saptamaların yapılması olanaklıdır. Buna göre, önce, mimarlığın 1920’li yıllarda ne anlama geldiğini ortaya koymak daha sonra Cumhuriyet düzeni çerçevesinde kendisine nasıl bir işlev bul duğunu araştırmak gerekmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara’nın mimarlık projelerini gerçekleştirenler eski düzende de önem li rol alm ış mimarlardır. Ancak bu durum 1920’lerin sonlarına doğru değişmiştir... (3) Kentsel Altyapı ve Üstyapı Düzenlemeleri Ankara’nın başkent kabul edilm esinden sonraki süreçte kentsel alt yapı eksikliği bunun kurumsal örgütlenm esi ve finansmanı önem li sorunlar olarak Cumhuriyet yöneticilerinin karşısına çıkm ıştır. Bu açıdan, kentsel toprakların kamulaştırılmasına izin veren 583 sayılı yasadan sonra en önem li ikinci adım ve kurumsal düzenlem e "Emlak ve Eytam Bankası"nın kurul ması olmuştur. Emlak ve Eytam Bankası inşaat işleri için kredi verecek bir banka olarak kurulm uştur. K uruluş gerek çesin d e bankanın bütün Tür kiye’nin gereksinm esi doğrultusunda hizm et vereceği belirtilmişse de, Ban kanın kredi kaynaklarının ve fonlarının büyük bölüm ü ilk yıllarda An kara’nın imarına ayrılmıştır.453 Ancak Ankara’nın imarında ilk karşılaşılan sorunlar sadece finansman ve arsa ile sınırlı kalmamıştır. Bunun yanı sıra, başkentin elektrik, havagazı, su ve kanalizasyon gibi altyapı soru n ların ın çö zü lm esi gerekm iştir. Bu sorunların çözüm ü için yanılan ilk görüşm eler bir ABD firması olan "Ulen" şirketi ile yapılmıştır. Firma ile yapılan görüşm eler, başkentin kentsel alt yapısının yanı sıra 2 5 0 konutun yaptırılmasını da kapsamıştır. Ancak bu m üzakerelerde yabancı şirketin işletm e imtiyazı alması değil, sadece inşaat ları yapması sö z konusu olmuştur. Ancak bu şirket ile anlaşmazlığa düşül müş, Ankara’nın imarına ilişkin girişimler daha sonraki dönem e kalmıştır.451 153 İ. 'lekeli ve İ. Ortaylı, anılan ...Belediyeciliğin Evrimi, s.40 Aynı yer; ayrıca A tatürk İzm it K onuşm ası’nda, A n kara’nın im arına ilişkin bir ABD firm asıyla m ü zakerelerin sü rd ü ğ ü n ü söylem iştir. 228 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sornnıı Bu süreç 1929 bunalımına kadar sürm üş, uluslararası düzeyde ortaya çıkan b unalım la birlikte ü lk e d e m illi ik tisa tın yan ın d a d ev letçilik uy gulamaları gündem e gelmiştir. B öylece dünyadaki bunalımla birlikte İstan bul burjuvazisi artık küçük sermaye ve görece az riske dayalı ama oldukça karlı ithalattan vazgeçerek iç pazarda sıkıntısı çekilen ürünleri üretm eye başlamıştır. Ayrıca, devlet eliyle de işletm ecilik yaygınlaşmaya başlamıştır. Üretim sürecinde yaşanan bu köklü değişim in yanında kentsel mekanın ör gütlenm esinde bir başka dönüşüm kentsel altyapı hizm etlerine ilişkin ol m u ştu r. 1 9 3 0 ’lu y ılla rın b a şla r ın d a k u ru la n B e le d iy e le r B a n k a sı ve Belediyeler İmar Heyeti gibi ulusal kredi ve kentsel altyapı hizmeti sağlayan örgütler eliyle önce büyük kentlerde önem li bir değişim yaşanmıştır. Böy lece bir yandan yabancıların elinde bulunan kentsel altyapı ve üstyapı hiz metleri satın alınarak önce millileştirilmiş daha sonra da bunlar beledileştirilmiştir.455 2. İstanbul’un İman ve Başkentlik Sorunu II. Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye-ABD yakınlaşması, Türkiye’nin ek on om ik p olitik a sın ın o lu şm a sın d a A B D ’nin b elirleyici rol oynam ası sonucunu getirmiştir. 1945 yılında Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki anlaşmanın Sovyetler tarafından tek taraflı olarak bozulması ve bu devletin B oğazlaı’da hak istemi, Türkiye'yi uluslararası ilişkiler açısından ABD'ye iyice yanaştıı mıştır. Savaştan sonra Avrupa’nın yeniden inşasında tarım ürünlerine gerek sinimin ortaya çıkması, Türkiye’nin uluslararası işbölüm ünde tarımsal üreti mini artırmasını gerektirmiştir. B öylece Türkiye uluslararası işbölüm iindeki yerini alarak Marshall yardımları doğrultusunda tarımın makinalaşması ve karayolları ağının tamamlanmasıyla yeni bir siyasal ekonom iye doğru yönel miştir. S öz konusu dönüşüm kuşkusuz ülkenin mekansal örgütlenm esinde farklı bir doğrultuyu ortaya koymuştur. Türkiye II. Dünya Savaşı’na kadar K entsel ve ü lk e d ü zey in d e m ekansal ö rg ü tle n m e n in önem li u n su rla rın d a n birisi o la n k e n ts e l ve ü lk e d ü z e y in d e h iz m e tle r in s u n u m u n u n y ab an cı ş ir k e tle r d e n a lın arak u lu sallaştırılm ası ve d ah a so n ra da b u n ların belediyeleştirilm esine ilişkin bkz. Ek 3 229 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sonum olan süreçte Ankara özekli büyüme modelini benim semişken, II. Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası işbölüm üyle bütünleşm esinde ABD özekli bir büyüme stratejisi izlemiş, bağımlılık ilişkilerinin yeni bir çerçevede yeniden üretimi İstanbul kentini yeniden ön plana çıkartmıştır. Uluslararası ticaret, yatırım ve diğer alanlarda dünya ekonom isine ek lem lenme arayışlarında ABD özekli yaklaşım, Ankara’nın önem inin giderek azalm asını ve imar sü recin in y o zla şm a sın ı da b eraberinde getirm iştir. Bunun en önemli yansımalarından birisi, özellikle DP ve Adnan Menderes öncülüğünde yürütülen İstanbul’un yeniden imarı çabası olmuştur. Yatırım lar İstanbul’a doğru yönlendirilm eye çalışılmıştır. Artık Ankara’da bulunan ama Ankaralılık ruhunu yok etm eye çalışan siyaset adamlarının dönem i çok açık biçimde başlamıştır. 1 950’li yılların başında, 1853-1870 yılları arasında Paris’in imarında önemli bir rol oynayan Baron H aussm ann’ın etkinlikleri İstanbul Belediyesi’nin ilgisini çekmiştir. Haussınann dönem inde gerçekleştirilen imar etkinlik leri İstanbul B elediyesi’nce oluşturulan bir heyet tarafından kurumsal, hu kuksal ve örgütsel yönden incelenmiştir. Daha sonra, dönem in Paris Büyükelçisi’nin yardımıyla Haussmann’ın Paris kenti proje ve çalışmaları Fransa hazine evrakından alınarak Türkiye’ye getirtilmiştir.4“ Heyet Paris’te gerçek leştirilen imar hareketlerinin hangi m evzuat çerçevesinde ve hangi akçal kay naklarla gerçekleştirildiği üzerinde ayrıntılarıyla durmuştur. Bu çalışmalar sonucunda gerekli hazırlıklar yapılarak, İstanbul’un yeniden imarına ilişkin yasal ve kurumsal değişikliklerin yapılması için hükümet ve TBMM milletvekilleriyle ilişkiye geçilmiştir. Belediye Kanunu’nda değişiklik yapan 6124 sayı lı Kanunun yürürlüğe girmesiyle, yapılan görüşm eler sonuca ulaşmıştır. Bu kanunla belediyeler imar işleri için tahvil ve bono çıkarma olanağı elde etm iş lerdir.157 B ö y lece İsta n b u l’da g e rçek leştirilm esi d ü şü n ü le n büyük imar hareketinin yasal ve kurumsal altyapısı hazırlanmaya çalışılmıştır. Bu çalışm alarda, H au ssm an n ’ın, o lu m su z toplum sal ve m ekansal son u çları bilinen ünlü B ulvarlar P rojesi örn ek alınm ış, yeni bulvarlar d ö n e m e d a m g a sın ı v u rm u ştu r. G en iş b u lvarlara b ü y ü k ö n e m v eren u" K.K.Gökay. P ariste İm ar H areketleri. (A nkara: Çoğaltm a teksir, 1953), s.4 07 Aynı yer. 230 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sornnn B aşbakan M enderes, İstan b u l’un Baron H aussm ann'ı olarak anılm ıştır. 1956-1960 yılları arasında kentin genel dokusunu altüst eden büyük kentsel projeler gerçekleştirilmiştir. Bu yıllarda İstanbul için yapılan harcamalar ül kenin bütün öbür belediyelerinin toplam giderlerini aşmıştır. Böylece Men deres’in başbakanlığı dönem inde, devletin kaynaklarının önem li bir bölümü İstanbul’un imarına yönlendirmiştir.458 Birbirinden farklı iki dönem in sim ge isimleri İstanbul Valisi ve Beledi ye Başkanı Liitfı Kırdar ile İstanbul’da büyük sermaye yatırımlarının gerçek leştirilm esinde önem li rol oynayan Başbakan Adnan M enderes dönemleri arasında ciddi yaklaşım farkları bulunmaktadır. İstanbul’a kamunun im gesi ni yerleştiren Lütfi Kııdar dönem inin etkinlikleri olan kültür yapıları, kamu ya açık parklar ve gezinti yerleri, Cumhuriyet dönem inin toplumsal ve kül türel politikasını açıkça mekana yansıtmıştır. Ancak M enderes dönem i bu dönem le zıtlıklar gösterm ektedir. M enderes dönem inde geniş bulvarlar açı larak eski kent dokusu, özel arabaların ve serm ayenin yükseleceği bir kent sel ortam yaratma amacıyla ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.’^ M enderes dönem iyle Kırdar dönem inin önem li farklılıklarından biri de, Kırdar dönem inde bürokratik siyasal bir toplumsal yapılanmanın ortaya koyduğu kamu yapılarının düzenlen m esin in ö n planda olm asına karşılık, Menderes dönem inin kapitalist girişimci sınıfın altyapısını hazırlayacak kent sel projelere öncelik vermesidir. Bir yanda sermaye ve toplumun diğer ke simleri arasında bir denge arayışını mekana yansıtan bürokratik bir örgüt lenme anlayışı, diğer yanda kentsel mekanı burjuvazinin ve yeni varsılların istemleri doğrultusunda dönüştürm e arayışı -bu anlamda kentin özel araba ların egem enliğine açılması- yer almıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin uluslararası işbölüm üne Cumhuriyetin 1930’lu yıllarında olduğundan çok daha farklı bir biçimde ek lem lenmesinin gündem e gelm esi beraberinde kentsel sistem de de bazı deği şiklikleri gündem e getirmiştir. Ankara’nın başkentlik statüsü sürm eye de vam etse de artık Ankara özekli bir yaklaşım yerine daha 01 Bkz. D. K uban, anılan İstanbul: B ir K ent T arihi..., s.390-397 "® Ü stteki kaynak, s.395 231 İstanbul özekli Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu bir büyüme m odeline evrim olmuştur. Bu süreçte İstanbul-Ankara arasında ki gerilim günüm üze değin uzanmıştır. Ülkemizde kentsel altyapının geliştirilm esi ve mekanın dönüştürülm e si, bu bağlamda geleneksel olduğu düşü n ü len kentsel uygulamaların yeni bir özdeksel ve düşüngüsel içerikle gerçekleştirilm esi süreci 1980'lerle bir likte yeniden gündem e gelmiştir. Bu yıllarda başkentten başlayan yeni kent sel yönetim anlayışı (urban governance) uygulamalarında ilk yapılan yerel yönetimlerin altyapı finansmanını köklü biçimde dönüştürm ek olmuştur. 3. 1980’li Yıllardan Sonra Başkent Ankara Dünyada sermaye piyasalarında etkili olmaya başlayan küreselleşm e hareketlerinin sonucunda, 1980’li yıllarla birlikte küreselleşm e söylemi dü şüngüsel ve siyasal açıdan güç kazanmaya başlamıştır. S ö z konusu etki birbi rinden farklı düzeylerde Ankara’yı etkilem iştir. Öncelikle küresel, yerel ve ulusal arasında kurulan basamaklandırmaya dayalı sıfır-toplamlı düşünm e sü recinin uzantısı olarak ulus-devletin özeği olan Ankara’ya yönelik eleştiriler yeni liberal ve muhafazakar görüşü savunan kesimler tarafından yoğunlaştı rılmıştır. Ankara devlet ile bürokrasinin özeği olarak çok yoğun bir eleştiriye uğramıştır. Başlangıcı 1950’li yıllara değin uzanan Ankara’nın başkentliğini sorgulayan siyaset anlayışı giderek belirginleşmiştir. 1980’li yıllarla birlikte yerel ve küresel karşısında Ankara ulus-devletin özeği olarak olumsuzlanmış; yerel düzeyde ele alındığında Ankara kazanırken Anadolu’daki diğer kentle rin kaybettiği sıkça dile getirilen bir savsöz haline gelmiştir. Türkiye 19 8 0 ’li yıllardan itibaren ulusal devletin yapısal dönüşüm üne sahne olmuştur. Devletin yapısal, siyasal, kurumsal ve mekansal örgütlen mesindeki değişim süreci ulusal devletin özelliklerini ortadan kaldıran bir çerçevede gerçekleşmiştir. Bu süreçte başkent Ankara, ulusal devlet çerçe vesinde geçerli değerleri kökten ortadan kaldırmaya girişen siyaset adamla rının özeği haline gelmiştir. Küresel düzeyde bakıldığında ise özellikle devletsizleştirm e/ulussuzlaştırm a/sm ırsızlaştırm a/düzensizleştirm e politikaları nın yaşama geçirildiği bir dönem olm uştur. Bu savlar doğrultusunda Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu 1 9 2 0 ’li ve 1930’lu yıllarda oluşturulan toplumsal ve ekonom ik altyapı ve Cumhuriyetin temel kurumlanın devletin 232 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sonıııtı yeniden yapılanması adı altında her alanda yapı bozum una uğratmaya çalış maktadır.16" 1980’li yıllarla birlikte Ankara ulusal ve küresel düzey dışında kentsel düzeyde de, Batılı ülkelerde ortaya konan politikaların etkisinde kalmıştır. Yeni liberal politikaların çerçevesini çizdiği yeni sağ ya da yeni sol içerikli siyaset doğrultusunda Ankara’da yeni yönetim anlayışı (ğovernance) süreci türlü düzeylerde uygulam aya konm aya çalışılm ıştır. K entte, bir yandan ‘proje dem okrasisi’ ve benzeri terimlerle, parçacı planlama anlayışı doğrul tusunda büyük sermaye ile yerel yönetim işbirliği içerisinde kentsel altyapı d ö n ü ştü r ü lü r k e n , d iğ er yan d an ‘k e n tse l m ega p ro je le r ’ yolu yla yerel yönetim in küresel sermaye piyasalarından borçlanarak sağladığı finansman la kent yeniden yapılandırılm ak istenm iştir. "Dikmen Vadisi", "Portakal Çiçeği Vadisi" ve benzeri kentsel projeler büyük çaplı inşaat ihaleleri yoluy la yerel yönetim eliyle gecek on d u ları özek tek i kentsel alandan dışarıya taşımış, daha sonra gecekondulardan arındırılmış bu alan büyük rantlarla birlikte büyük inşaat şirketlerine bırakılmıştır. B öylece başkentte kentsel alt yapı hizm etlerinin sağlan m asın d a kam u yararı, toplum sal konut, ortak tüketim ve benzeri kavramlara dayalı kamu hizm eti anlayışı terk edilerek kenttaşın müşteri sayıldığı bir yerel yönetim anlayışına geçiş yaşanmıştır. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında gelişen, Ankaralılık olarak sim geleş tirilen değerler, yerel ve özeksel yönetim düzeyinde siyasetçiler tarafından küresel serm ayenin ve onun ulusal düzeydeki eklem lenicisi olan sermaye sınıflarının istemleri doğrultusunda k ök ten biçimde ortadan kaldırılmaya yönelinmiştir. Bu açıdan başkent, hem küreselleşm e, hem de yerelleştirme siyasetlerinin doğrudan yaşama geçirildiği bir mekan haline gelmiştir. Baş kentte yaşam a geçirilen kentsel politikaların benzerleri İstanbul, Bursa, Kocaeli, Gaziantep, Eskişehir ve diğer büyükşehir belediyelerinde de gün deme gelm iştir. Bu durum yerel ve k üresele karşı ulusal, ve onun özeği konumundaki başkentin konumlanması savının gerçek dışı olduğunu g ö s termektedir. Aslında gerçekleşen durum, küresel ve büyük serm ayenin is tekleri doğrultusunda ulusal özeğin yeniden yapılandırılması ve örnek ola- Parklı alan lard a devletin değişim i için Iîkz. Birgül Ayman Güler, Yeni S ağ ve Dev letin Değişimi: Yapısal U yarlam a P olitikaları (Ankara: TODAİE, 1996) 233 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu rak da diğer kentlere ihraç edilmesidir. S ö z konusu süreç C um huriyetin başlangıcında ve özellikle 1 9 3 0 ’lu yıllarda gündem e gelen kentsel politika lardan çok farklı bir çerçevededir. Yerel düzeyde uygulanan politikalar ö zel leştirmeci uygulamalarla Cumhuriyet yönetim inin 1930’lu yıllarda kentlerde ortaya koyduğu kamusal hizm et anlayışının terk edilm esine neden olmuş; mekansal düzeyde eşitsizliklerin yaygınlaşmasına yol açmıştır. Başkent An kara’da yaşama geçirilen deneyim ler kentsel hizm etlerde özelleştirm e ve ya bancılaştırma biçiminde gerçekleşm iştir. Özeksel yönetim izlediği siyasetle bir yandan başkenti yeniden d ü zen lerken diğer yandan başkentte g erçek leşen değişim lerin benzerleri diğer kent yön etim lerin e örn ek olarak su n u lm u ştu r. Bu açıdan ulus-devletin olum lu olarak görülebilecek özellikleri, küresel serm ayenin istemleri doğ rultusundan yine özek sel yönetim in gü cü n e başvurularak tepeden aşağıya terk edilmeye zorlanmıştır. B öylece, özek sel düzeyde ulus-devletin toplum sal sınıflar arasındaki dengeci ve uzlaşm a sağlayıcı nitelikleri tepeden aşağı ya terk edilirken, küresel sermayeyi çekm e girişimleri giderek hem başkent te, hem de diğer kentlerde yerel siyasetin tem el amacı haline dönüşm eye başlamıştır. Sadece yerel değil ulusal düzeyde de küresel serm ayeye uygun mekanlar yaratma isteği doğrultusunda ö zek sel hüküm et, serbest ticaret bölgeleri, endüstri bölgeleri yasaları çıkararak egem enlik haklarını küresel sermayeye bırakan bir anlayışı benim ser duruma gelmiştir. Bu şüreçte başkent Ankara ve ulusal devlet, giderek, küresel ve yerele karşı konumlanan ölçeklerden birisi olmaktan çıkarılarak, küresel ve büyük sermayenin çıkarları doğrultusunda yapısal değişikliklerin gerçekleştirilm e sinde en önemli destek noktalarından birisi durumuna getirilmeye çalışılmak ta, ulus-devletin kendisi artık küresel ile büyük ölçüde bütünleştirilmek is tenmektedir. S öz konusu süreçte ortaya çıkan ekonomik krizlerin ise ulusal devletin daha çok küıeselleştirilm esiyle çözülebileceği iddia edilmiştir. B öyle ce sadece özeksel yönetim değil, özek sel yönetimin taşra örgütü ve yerel yö netimler, büyük ölçüde özeksel yönetim in desteğiyle yeni yönetim anlayışı (governance) doğrultusunda yeniden yapılandırılmaya çalışılmaktadır. Başkentlik sorununa ilişkin olarak sö z konusu gelişm eler doğrultu sunda şu söylenebilir. Küreselleşm e söylem i doğrultusunda Ankara’nın baş kentliği özellikle 1 9 8 0 ’leıden sonra yeniden tartışma konusu haline gelıniş- 234 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorunu tir. K üreselleşm e sü recin d e, Ankara bir yandan kü resel ve büyük ser mayenin istemleri doğrultusundan yeniden yapılandırılmakta, diğer yandan siyasi düzeyde istenen değişikliklere ilişkin sorunlar ortaya çıktığında baş kentlik tartışmaları yoluyla başkentlik işlevleri, başkentin konumu ve ulusdevletin nitelikleri tartışmaya açılmaktadır. Başkentlik tartışmaları ve An kara’nın başkentlik eleştirileri bu açıdan küresel ve büyük sermayenin is tem leri d oğru ltu su n d a d ev letin y e n id e n yapılanm asında polem ik aracı konum una sok u lm u ştu r. B a şk en tliğ in A nkara’dan İstan b u l’a taşınm ası anayasal d üzeyd e olanaklı olm adığı bilin m esin e karşın bu yolla siy a set üzerinde istemleri kabul ettirmeye yönelik bir baskı kurulmaya çalışılmak tadır. Bu nedenle Ankara’nın başkentliğine ilişkin tartışmalar Ankara’nın başkentlik kararının alınmasının üzerinden seksen yıla yakın bir zaman g eç miş olm asına karşın halen canlılığını sürdürmektedir. 235 SONUÇ Başkentler toplumsal sınıflar arasındaki çelişkilerden, bu bağlamda da siyasal iktidar ilişkileri bütününden bağım sız değildir. Bu yüzden toplum sal, ekonom ik ve siyasal yapıdaki dönüşüm ler sonucu toplumsal ve siyasal iktidar ilişkileri değiştikçe, bu durum mekansal ilişkilere ve örgütlenm eye de köklü biçimde yansımakta, bu dönüşüm lere uygun mekansal ilişkiler ye niden kurulmaktadır. S ö z konusu toplumsal siyasal gelişm eler sonucu orta ya çıkabilecek sonuçlardan bir tanesi başkentin konum unun değiştirilm esi dir. Farklı üretim tarzlarında farklı iktidar yapılarına bağlı olarak başkent değiştirm eler yapılabilmiştir. Bu açıdan, başkent değiştirm eler tarihin her dönem inde gerçekleşm iş olgular olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak yeni kurulan başkentin varlığını sürdürmesi ve o başkentin gelişim süreci ekono mik, toplumsal ve siyasal yapıda belirlenmektedir. S ö z konusu yapılara kar şın bir yer başkent kabul edilmişse, bir başka deyişle kişisel isteklere ve ar zulara dayalı olarak yeni bir başkentin kabul edilmesi durumunda, bu baş kentlerin siyasal ve ekonom ik varlığı çok uzun süreli olmamıştır. Bu neden le bir başkentin konum unu değiştirm eye neden olabilecek pek çok etmen bulunmaktaysa da, bir başkentin başarılı bir biçimde imarı ve başkentlik sta tüsünü sürdürm esi yapısal nedenlere ve buna dayalı iktidar anlayışına çok yakından bağlıdır. Anadolu’nun mekansal tarihi de bu ilişkiler bütününün dışında kalma mıştır. Cumhuriyet’in kuruluşundaki iktidar ve üretim ilişkileri giderek fark lı özellikler kazanmıştır. Ankara’nın başkent kabul edilmesi, dönem in olağa nüstü koşullarına dayalı olarak alınan siyasal bir karar sonucunda yaşama geçirilmiştir. Bu açıdan, Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki siyasal ortamda ger çekleşen politik bir mücadele sonucunda üretim ilişkilerinden bir ölçüde ba ğım sız olarak alınm ış bir karardır. Ancak Ankara’nın başkentlik işlevinin sürmesi üretim ilişkilerinden bağımsız olmamıştır. Mekansal bir karar olan Ankara’nın başkentliğinin siyasal niteliğinin ağır basm asına karşın, daha 237 Dünyada re Türkije'de Başkentlik Sorunu sonraki dönem lerde kentin imarı ve başkentlik statüsü ekonomik, siyasal ve toplumsal ilişkiler bütününden doğrudan etkilenmiştir. Ankara’daki siyaset, İstanbul sermayesinin ülkedeki siyasal ekonom iye büyük ölçüde egem en ol ması dolayısıyla, sermayenin çıkarlar bütününün çok dışına çıkamamıştır. Sermaye birikim sürecinin ortaya çıkardığı siyasal yapılanma içerisin de Türkiye’de iktidara gelen ulusal hüküm etler, dönem in üretim ilişkileri içerisinde ortaya konan düşüngüsel çerçeveleri uygulamaya geçirmeye çalış mışlardır. Bu açıdan, Ankara’nın başkentliğinin ilk yıllarında İzmir İktisat Kongresi’nde İstanbul’daki ticaret serm ayesinin isteği doğrultusunda benim senen milli iktisat düşüngüsü ekonom ik, siyasal ve toplumsal ilişkileri etki lemiştir. Daha sonraki dönem lerde 1929 bunalımı ve İstanbul sermayesinin ticari kapitalizm yerine içe dönük küçük çaplı manüfaktür ve imalat endüst risine dayalı bir ekonom ik ilişkiye yönelm esi, daha içe kapalı ve Anadolu özekli bir büyüme modelinin benim senm esinde önem li rol oynamıştır. An cak bu süreç 1940'ların ortalarından itibaren farklı bir yörüngeye girmiştir. Uluslararası, ulusal ve yerel siyaset anlayışlarının değişm esi mekansal ilişki leri de değiştirmiştir. II. Dünya S avaşı’ndan sonra Türkiye doğrudan İstan bul özekli bir büyüme m odeline geri dönmüştür. Ülkemizde başkentlik sorunu azgelişm işlik süreci içinde yaşanmıştır. Bu nedenle azgelişm işliğin eleştirisi yapılmadan ülkemizdeki başkentlik so rununu bütünsel biçimde ortaya koymak olanaklı değildir. Ankara’nın baş kentliği açıklanırken ve daha sonrasında, Cumhuriyet yöneticilerince izle nen iktisat politikası izlencesi ortaya konulurken, azgelişmişlik önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ankara’nın başkentliği bu açıdan ülke nin ‘m akûs’ talihini kırma çabası olarak gösterilm iş, yönetici sınıfça Osman lI’nın batışının temel nedeni olarak görülen yerli aracı burjuvazinin yerinin olmadığı, bu burjuvaziye dayalı olmayan politikaların üretilmesiyle ülkenin azgelişm işlik sürecinden çıkabileceği düşünülm üştür. Ancak sadece yerli aracı burjuvaziye yönelik olarak üretilen milli iktisat düşüngüsü amaçlanan bütüncül kalkınma için yeterli olmamış; 1930’larda az çok başarıyla gerçek leştirilen devletçilik uygulamalarında emek-sermaye çelişkisi açısından em e ği ezen ve sermayeyi kollayan bir tutum benimsenmiştir. Bu dönem de önceki ve sonraki dönem lerle karşılaştırıldığında kentbilim açısından dengeli sayılabilecek bazı sonuçlara ulaşılmışsa da, mekansal 238 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu kararlar sınıfsal m ücadeleden bağımsız olmadığı için Ankara’nın imarı azge lişmişliğin kınlamadığı bir toplumsal ortamda tam başarılı olamamıştır. 583 sayılı karar gibi dönem in koşullarında başarılı sayılabilecek kentleşm e karar ları alınsa bile, daha sonraki süreçte çıkar gruplarının baskısına boyun eğ mek zorunda kalınmış; belirli kesim lerden kamulaştırma yoluyla elde edilen kentsel topraklar başkalarının özel iyeliğine devredilmiştir. B öylece başarılı olarak görülebilecek şehircilik kararlarında bile, devletin kentsel topraklara müdahaleleri yoluyla belirli kesim lerden diğerlerine kaynak transferi sağlan mıştır. Bu anlamda dönem in siyasal ekonom isi içinde tutarlı ve sürekli bir şehircilik politikasının uygulanma olanağı kalmamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında toplum mekan ilişkileri açısından başkent lik sorunu ele alındığında em ek-sernıaye arasındaki çelişkilerin ortadan kalkmadığı, aksine bastırıldığı; toprak düzeltim inin gerçekleştirilem ediği, Ankara’nın imarı sürecinin belirli kesimlerin varsıllaşma aracına dönüştüğü ve İstanbul’daki yerli aracı azınlıkların yerine geçenlerin ticaret üzerinden varsıllıklarını arttırmayı sürdürdükleri bir gelişim çizgisi görülür. Cumhuri yetin örnek kenti Ankara’nın ve Ankaralılığın daha sonraki süreçte sim gesel ve özdeksel düzeyde mezar kazıcısı olacak kesimler, Cumhuriyet’in ilk yılla rından itibaren giderek güçlenm işlerdir. İlerleyen yıllarda çok partili düzene geçilm esiyle, yeni siyasal hareketin arkasında yer alacak büyük toprak sa hipleri ve İstanbullu büyük burjuvazi, İstanbul özekli büyüme hareketinin hem düşüngüsel, hem de siyasal destekçisi haline gelecektir. Böylece baş kentlik sorunu günüm üze değin uzanan boyutlar kazanacaktır. G ün üm ü zde A nkara’nın b a şk en tlik işlev in e ilişk in olarak ortaya konan eleştirilerin önem li bir kesiminin geçerliliği bulunmamaktadır, diğer kesimi de büyük ölçüde İstanbul özekli serm aye birikim süreçlerinin ortaya çıkardığı ekonom ik ve siyasal içerikli eleştirilerdir. K üresel serm ayenin çıkarları doğrultusunda geliştirilen sö z konusu başkentlik eleştirileri, ser m ayenin lehindeki yeniden yapılanm a girişim lerinin d ü şü n g ü sel tamam layıcısı konumundadır. Ankara’nın başkentliğinin eleştirisi kötü siyasetçiyi ve yönetimi eleştirmenin ötesinde, küresel sermaye ile işbirliği içerisindeki sermaye sınıflarının, ulusal düzeyi doğrudan kendi çıkarları yönünde etkin kullanma aracı haline dönüşm üştür. B öylece, günüm üzde, başkentlik kav ramı bir kez daha siyasallaşmış, ulus-devlet ve buna dayalı sınırlar küresel 239 Dünyada re Türkiye 'de Başkentlik Sorunu sermayenin istemleri doğrultusunda serm aye sınıfları tarafından tartışmaya açılmıştır. Bu süreçte ekonomik ve siyasal yapı ulusal ölçekten yerele d oğ ru, doğrudan başkent eliyle yeniden yapılandırılmaya çalışılmaktadır. Ger çekleştirilmek istenen bu proje doğrultusunda, başkentteki işlevsel değişim, büyük ölçüde küresel serm ayenin istemleri doğrultusunda İstanbul özekli sermaye tarafından yönlendirilm ekte, izlenen bu politikalar, em eğin çıkar ları açısından önemli olum suzlukları beraberinde getirmektedir. Bu konuda son olarak şu söylenebilir ki, başkent ve ulusal düzey, küresel serm aye sü reçlerin d e k a y b ed en ler a çısın d a n , tıpkı yerel ve k ü resel d ü zey gibi giderek siyasallaşm adadır. 240 KAYNAKÇA I) KİTAPLAR AĞAOĞULLARI, Mehmet Ali, Eski Yunan’da Siyaset Felsefesi, Ankara, V Ya yınları, 1989 AKÇURA, Tuğrul, Ankara: Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti Hakkında Mo- nografik Bir Araştırma, Ankara, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayınları, 1971 AKŞİN, Sina, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele: Mutlakiyete Dö- nüş(1918-1919). 2.B., İstanbul, Cem Kitabevi, 1992 AKURCAL, Ekrem, Anadolu Kültür Tarihi, 9.B., Ankara, TÜBİTAK, 2000 AKTÜRE, Sevgi, 19.Yüzyıl Sonunda Anadolu Kenti: Mekansal Yapı Çözüm lemesi, 3.B., Ankara, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayınlan, 1987 ALPKAYA, Faruk, Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşu (1923-1924), İstanbul, İletişim Yayınları, 1998 ALSAÇ, Üstün, Türkiye’deki Mimarlık Düşüncesinin Cumhuriyet Dönemin deki Evrimi, Trabzon, Karadeniz Teknik Üniversitesi Baskı Atelyesi, 1976 ALTINDAĞ Belediyesi, Ankara Kalesi Koruma Geliştirme İmar Planı Projesi, Ankara, 1987 AMİN, Samir, Emperyalizm ve Eşitsiz Gelişme (Çev. Sem ih Lim), İstanbul, Kaynak Yayınları, 1992 ANKARA Şehremaneti, Ankara Şehrinin Jausseley, Jansen ve Brix Tarafın dan Yapılan Plan ve Projelerine Ait İzahnameler, Ankara, Hakimiyeti Milliye Matbaası, 1929 241 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonum ARAR, İsmail, Atatürk’ün İzmit Basın Toplantısı (16 Ocak 1923), İstanbul, Burçak Yayınları, 1969 ARAZ, Nezihe, Mustafa Kemal’in Ankarası, 3.B., İstanbul, Dünya Yayınları, 1998 ARİSTOTELES, Politika, 3.B. (Çev.Mete Tunçay), İstanbul, Remzi Kitabevi, 1990 ARRICHI, Giovanni, Uzun Yirminci Yüzyıl: Para, Güç ve Çağımızın Kökenle ri (Çev. Recep Boztemur), Ankara, İm ge Kitabevi, 2000 ATAY, Falih Rıfkı, Çankaya, İstanbul, 1969 AVCIOĞLU, Doğan, Türkiye’nin Düzeni (Dün-Bugün-Yann), Birinci Kitap, İstanbul, Tekin Yayınları, 1998 AYDEMİR, Şevket Süreya, Tek Adam: Mustafa Kemal (1919-1922), Cilt: II, 16.13., İstanbul. Remzi Kitabevi, 1999 ----------- , Tek Adam: Mustafa Kemal (1922-1938), Cilt: III, 2.B, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1966 -----------, İkinci Adam, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1966 BACON, Edmund N., Design of Cities, New York, The Viking Press, 1982 BAĞLUM, Kemal, Beşbin Yılda Nereden Nereye Ankara, Ankara, 1992 BATUR, Afife (Ed.), Dünya Kenti: İstanbul, İstanbul, Tarih Vakfı Yayınları, 1996 BELL, Daniel The Coming of Post-Industrial Society, New York, Basic Bo oks, 1973 BERKES, Niyazi, İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz, (İstanbul: Yön, tarihsiz) BERMAN, Marshall, Katı Olan Herşey Buharlaşıyor: Modemite Deneyimi, 2.B. (Çev. Ümit Altuğ-Bülent Peker), İstanbul, İletişim, 1999 BISCHOFF, Norbert, Ankara: Türkiye'deki Yeni Bir Oluşun İzahı (Çev. Bur han Belge), Ankara, Ulus Basımevi, 1936 BİTTEL, Kurt, Hattusha: The Capital of the Hittites, New York, Oxford Uni versity Press, 1970 242 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonıını BLOCH, Marc, Feodal Toplum (Çev. Mehmet Ali Kılıçbay), 3.B., Ankara, Opus Yayınları, 1998 BOOKCHIN, Murray, Kentsiz Kentleşme: Yurttaşlığın Yükselişi ve Düşüşü (Çev. Burak Özyalçm), İstanbul, Ayrıntı, 1999 BORATAV, Korkut, Türkiye İktisat Tarihi: 1908-1985, İstanbul, Gerçek Yayı nevi, 1988 BRAUDEL, Fernand, II.Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, Cilt I, 2.B. (Çev. Mehmet Ali Kılıçbay), Ankara, İmge Kitabevi, 1993 ........... --, II.Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, Cilt II, 2.B. (Çev. Mehmet Ali Kılıçbay), Ankara, İmge Kitabevi, 1994 JAFRI, Major Zamir, Islamabad Takes Shape: First Three Years of Develop ment October 1961-64, Islamabad, Capital Developm ent Authority, tarihsiz CEBESOY, Ali Fuat, Milli Mücadele Hatıraları, İstanbul, Temel Yayınları, 2000 CEM, İsmail, Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi, 10.B., İstanbul, Cem, 1989 CHII.DE, Gordon, Tarihte Neler Oldu, 7.B. (Çev. Mete Tunçay-Alaeddin Şe nel), İstanbul, Alan Yayınevi, 1998 CHABOT, G„ J. Beaujeu-GARNIER, Urban Geography, London, Longmans, 1967 CHOAY, F rançoise, The Modern City: Planning the 19th Century, New York, George Braziiler, 1969 CLAESSEN, Henri J. M., Peter SKALNIK, Erken Devlet: Kuramlar-VerilerYorumlar (Çev. Alaeddin Şenel), Ankara, İmge Kitabevi, 1993 CLARK, Peter, Bernard LEPETIT (Der.), Capital Cities and their Hinter lands in Early Modem Europe, Great Britain, Scholar Press, 1996 CROSS, Toni M. ve Gary LEISER, A Brief History of Ankara, California, In dian Ford Press, 2000 ÇAVDAR, Tevfik, Osmanlılann Yan Sömürge Oluşu, 2.B., İstanbul, Gelenek, 2000 243 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu DEMİREL, Ahmet, Birinci Meclis’te Muhalefet; İkinci Grup, İstanbul, İleti şim Yayınları, 1994 DİVİTÇİOĞLU, Sencer, Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu, İstanbul, 1967 DOBB, Maurice, Kapitalizmin Gelişimi Üzerine İncelemeler (Çev. F. Akar), İstanbul, Belge Yayınları, 1992 ELLISON, Grace, Ankara’da Bir İngiliz Kadını (Çev. Osman Olcay), Ankara, Bilgi Yayınevi, 1999 ELREDGE, H.Wentvvorth (Ed.), World Capitals: Toward Guided Urbanizati on, Anchor Press, Doubleday Gardencity, New York, 1975 ENGELS, Friedrich, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, 10.B. (Çev. Kenan Somer), Ankara, Sol Yayınları, 1992 -----------, Konut Sorunu, 2.B. (Çev. Güneş Özdural), Ankara, Sol Yayınları, 1992 ERGENÇ, Özer. Osmanlı Klasik Dönemi Kent Tarihçiliğine Katkı: XVI. Yüz yılda Ankara ve Konya, Ankara, 1995 EROĞUL, Cem, Devlet Nedir?, 2.B., Ankara, İmge Kitabevi, 1999 EVENSON, Norma, Chandigarh, Berkeley & Los Angeles, University of Cali fornia Press, 1966 ------------ Two Brazilian Capitals: Architecture and Urbanism in Rio de Jane iro and Brasilia, New Haven & London, Yale University Press, 1973 FISHMAN, Robert, Bourgeois Utopias: The Rise and Fall of Suburbia, New York, Basic Books, 1987 FRANK, Andre Gunder, Lümpen Burjuvazi Lümpen Gelişim (Çev. A.Yılmaz), İstanbul, Gökkuşağı, 1995 ----------- , Capitalism and Underdevelopment in Latin America: Historical Studies of Chile and Brazil, New York & London, Monthly Review Press, 1969 FRANKFORTH, Henri, Uygarlığın Yakındoğu'da Doğuşu: Mezopotamya ve Mısır (Çev. Alaeddin Şenel), Ankara, Verso-İmge Yayınları, 1989 244 Dünyada re Türkiye ’d e Başkentlik Şortum FRIEDRICHS, Christopher R., The Early Modem State, London & New York, Longman, 1995 C.IEDION, Sigfried, Space, Time and Architecture: The Growth of a New Tradition, 14.B., U.S., Harvard University Press, 1963 GOLOĞLU, Mahmut, Sivas Kongresi (1919), Milli M ücadele Tarihi, Ankara, Başnur Matbaası İkinci Kitap, 1969 -----------, Üçüncü Meşrutiyet (1920), Milli Mücadele Tarihi, Ankara Üçüncü Kitap, Başnur Matbaası, 1970 -----------, Cumhuriyete Doğru (1921-1922), Milli Mücadele Tarihi Dördüncü Kitap, Ankara, Başnur Matbaası, 1971 -----------, Türkiye Cumhuriyeti (1923), Milli Mücadele Tarihi Beşinci Kitap, Ankara, Başnur Matbaası, 1971 GÖNLÜBOL, Mehmet ve Cem SAR v.d., Olaylarla Türk Dış Politikası 1919- 1973, Cilt: I, Ankara, AÜ SBF Yayınları, 1982 GÜLER, Birgiil Ayman, Yeni Sağ ve Devletin Değişimi: Yapısal Uyarlama Po litikaları, Ankara, TODAİE Yayınları, 1996 HALL, Thomas, Planning Europe’s Capital Cities: Aspects of NineteenthCentury Urban Development, London, E&FN Spon, 1999 HAMAMCI, Can, Belediyelerimizin Yapısı ve Demokratikleşme Eğilimi, Ba sılmamış Doktora Tezi, Ankara, 1981 HARTOG, François. Herodotos’un Aynası (Çev. Emin Özcan), Ankara, Dost Kitabevi, 1997 HARVIE, Christopher, The Rise of Regional Europe: Historical Connections, London & New York, Routledge, 1994 HERODOTOS, Herodot Tarihi (Çev. Müntekim Ökmen), 3.B., İstanbul, Rem zi Kitabevi, 1991 HOBSBAWM, E.J., Sanayi ve İmparatorluk (Çev. Abdullah Ersoy), Ankara, Dost Kitabevi, 1998 HOFMEISTER, Burkhard, Australia and Its Urban Centres, Wolf Tietze(Ed), Berlin Stuttgart, Gebrüder Borntraeger, 1988 245 Dünyada tv Türkiye'de Başkentlik Son mu HOHENBERG, Paul M., Lynn H. LEES, The Making of Urban Europe: 1000- 1950, Cambridge & London, Harvard University Press, 1985 HOLSTON, James, The Modernist City: An Anthropological Critique of Bra silia, Chicago & London, The University of Chicago Press, 1989 HOLTON, R.J., Kentler, Kapitalizm ve Uygarlık (Çev. Ruşen Keleş), Ankara, İmge Kitabevi, 1999 HUBERMAN, Leo, Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla, 3.B. (Çev. Murat Belge), İstanbul, İletişim Yayınları, 1995 HUOT, Jean-Louis, Jean-Paul THALMANN, Dominique VALBELLE, Kentle rin Doğuşu (Çev. Ali Bektaş Girgin), Ankara, İmge Kitabevi, 2000 İÇİŞLERİ Bakanlığı, Yabancı Gözüyle Cumhuriyet Türkiyesi, Ankara, 1939 KARAL, Enver Ziya, Atatürk’ten Düşünceler, İstanbul, Milli Eğitim Bakanlı ğı Yayınları, 1986 KARAOSMANOĞLU, Yakup Kadri, Politikada 45 Yıl, İstanbul, Bilgi, 1968 ----------- , Ankara, 7.B., İstanbul, İletişim, 1998 KARAY, Refik Halit, Deli, 4.B., İstanbul, lnkilap, tarihsiz KEMAL, Mehmet, Türkiye’nin Kalbi Ankara, İstanbul, Çağdaş, 1983 KELEŞ, Ruşen, Eski Ankara’da Bir Şehir Tipolojisi, Ankara, A.Ü. SBF Ya yınları, 1971 -----------, Kentleşme Politikası, 5.B., Ankara, İmge Kitabevi, 2000 KEYDER, Çağlar, Türkiye’de Devlet ve Sınıflar, İstanbul, İletişim Yayınları, 1993 ----------- , ve ÖNCÜ, Ayşe, İstanbul and the Concept of World Cities, Fried rich Ebert Foundation, İstanbul, 1993 ----------- , (Der.), İstanbul: Küresel ile Yerel Arasında (Çev. Sungur Savran), İstanbul, Metis Yayınları, 2000 KIRAY, Emine, Osmanlı’da Ekonomik Yapı ve Dış Borçlar, 2.B., İstanbul, İletişim, 1995 KOPP, Anatole, Town and Revolution, New York, George Braziller, 1970 246 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sontmı -----------, Constructivist Architecture in the USSR, London, Academy Editi ons, 1985 KUBAN, Doğan, Istanbul: Bir Kent Tarihi: Bizantion, Konstantinopolis, Is tanbul (Çev. Zeynep Rona), İstanbul, Türk Tarih Vakfı, 1996 KUMAR, Krishan, Sanayi Sonrası Toplumdan Post-Modern Topluma: Çağ daş Dünyanın Yeni Kuramlan (Çev. Mehmet Küçük), Ankara, Dost Kitabevi, 1999 KURMUŞ, Orhan, Emperyalizmin Türkiye’ye Girişi, 2.B., İstanbul, Bilim Ya yınları, 1977 KÜÇÜK, Yalçın, Türkiye Üzerine Tezler I: 1908-1978, 3.B., İstanbul, Tekin, 1980 KÜÇÜKÖMER, İdris, Düzenin Yabancılaşması, İstanbul, Ant, 1969 LAMPL, Paul, Cities and Planning in the Ancient Near East, New York, Ge orge Braziller, 1968 LAMPUGNANI, Vittorio Magnago, Architecture and City Planning in the Twentieth Century, New York, Van Nostrand Reinhold Company, 1985 LAYARD, Austen Henry, Ninova ve Kahntılan (Çev. Zafer Avşar), İstanbul, Avesta, 2000 Le CORBUSIER, The City of To-Morrow and Its Planning, New York, Dover, 1987 -----------, Bir Mimarlığa Doğru (Çev. Serpil Merzi), İstanbul, Yapı Kredi Ya yınları, 1999 Le GOFF, Jacques, Ortaçağ Batı Uygarlığı (Çev. Hanife Güven-Uğur Güven), İzmir, Dokuz Eylül Üniveristesi Yayınları, 1999 LINGEMAN, E.R., Turkey-Economic and Commercial Conditions in Turkey, London, 1948 LORD KINROSS, Atatürk-Bir Milletin Doğuşu-, 8.B. (Çev. Necdet Sandre), İstanbul, 1981 MAISELS, Charles Keith, Uygarlığın Doğuşu: Yakındoğu’da Avcılık ve Top layıcılıktan Tanma Kentlere ve Devlete Geçiş (Çev. Alaeddin Şenel), Ankara, İmge Kitabevi, 1999 247 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sorunu MANSEL, Arif Müfid, Ege ve Yunan Tarihi, 7.B., Ankara, Türk Tarih Kuru mu Basımevi, 1999 MARX, Karl, ENGELS, Friedrich, Kapitalizm Öncesi Ekonomi Biçimleri, 3.B. (Çev. Mihri Belli), Ankara, Sol Yayınları, 1992 -----------, Kapital: Kapitalist Üretimin Eleştirel Bir Tahlili 5.B. (Çev. Alaattin Bilgi), Sol Yayınları, Ankara, 1997 —— — , ENGELS, Friedrich, Sömürgecilik Üzerine (Çev. Muzaffer Erdost), Ankara, Sol Yayınları, 1997 ----------- ENGELS, Friedrich, Komünist Manifesto, 8.B. (Çev. Gaybiköylü), Ankara, Bilim ve Sosyalizm Yayınları, 1997 ----------- , ENGELS, Friedrich, Alman İdeolojisi (Feuerbach), 4.B. (Çev. Sevim Belli), Ankara, Sol Yayınları, 1999 MANTRAN, Robert, İstanbul Tarihi (Çev. Teoman Tunçdogan), İstanbul, İle tişim Yayınları, 2001 McNEILL, William H., Dünya Tarihi 4.B . (Çev. Alaeddin Şenel), Ankara, İm ge Kitabevi, 1998 MOOERS, Colin Burjuva Avrupa’nın Kuruluşu: Mutlakçılık, Devrim ve İngil tere, Fransa, Almanya’da Kapitalizmin Yükselişi (Çev. Sina Bahadır Şener), Ankara, Dost Kitabevi, 2000 MOLTKE, H.Von, Türkiye Mektupları (Çev. H. Örs), İstanbul, Yükselen Mat baası, 1969 MUMFORD, Lewis, The Culture of Cities, 2.B., New York, Harcourt Brace & Company, 1938 -------_ _ The City in History: Its Origins, Its Transformations, and Its Pros pects, New York, Harcourt Brace & World, 1961 MÜDERRİSOĞLU, Alptekin, Kurtuluş Savaşı’nın Mali Kaynaklan, Ankara, Maliye Bakanlığı Ellinci Yıl Yayınları, 1974 NEWMAN, Peter ve Andy THORNLEY, Urban Planning in Europe: Interna tional Competition, National S ystem s and P lanning Projects, London & New York, Routledge, 1996 248 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sorunu OHMAE, Kenichi, Ulus-Devletin Sonu: B ölgesel Ekonomilerin Yükselişi (Çev. Zülfü Dicleli), İstanbul, Türk Henkel Dergisi Yay. No:6, 1996 OPPENHEİMER, Franz, Devlet (Çev. Alaeddin Şenel-Yavuz Sabuncu), İstan bul, Engin Yayıncılık, 1997 ORTAYLI, İlber, II. Abdülhamit Döneminde Osmanlı İmparatorluğunda Al man Nüfuzu, Ankara, 1981 OWENS, E.J., Yunan ve Roma Dünyasında Kent (Çev. Cana Bilsel), İstanbul, Homer, 2000 ÖZGÜÇ, Nazmiye, Avustralya, Yeni Zellanda-Pasifik Adalan, İstanbul, Çantay, 1999 ÖZMEN, Ünsal, Kent Kent Türkiye: Ankara, İstanbul, Öz, 1969 PARKINS, Maurice Frank, City Planning in Soviet Russia, Chicago, Univer sity o f Chicago Press, 1953 PEET, Richard, Modem Geographical Thought, Oxford, Blackwell, 1998 PERKINS, J.BAVard, Cities of Ancient Greece and Italy: Planning in Classi cal Antiquity, New York, George Braziller, 1974 PIRENNE, Henri, Ortaçağ Kentleri: Kökenleri ve Ticaretin Canlanması, 4.B. (Çev. Şadan Karadeniz), İstanbul, İletişim Yayınları, 1994 RATHMANN, Lothar, Alman Emperyalizminin Türkiye’ye Girişi, 3.B. (Çev. Ragıp Zarakolu), İstanbul, Belge, 2001 RICH, John, Geç Antik Çağda Kent (Çev. Suna Güven-Ertuğrul Güven), İs tanbul, Homer, 1999 ----------- , AAVallace-HadrilI (Der), Antik Dünyada Kırsal ve Kent (Çev.) Lale Özgenel, İstanbul, Homer, 2 0 0 0 ROBERTSON, Roland, Küreselleşme: Toplum Kuramı ve Küresel Kültür (Çev. Ümit Hüsrev Yolsal), Ankara, Bilim ve Sanat, 1999 SAKALLI, Bayram, Milli Mücadelede Ankara, Panel: 28 Nisan 1986, Ankara, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, 1987 -----------, Ankara ve Çevresinde Milli Faaliyetler, Ankara, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1988 249 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorunu SARIOĞLU, Mehmet, Siyaset-Şehircilik İlişkileri Açısından Başkent Ankara (1919-1945), Ankara, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve Inkilap Tari hi Anabilim Dalı, Yayımlanmamış doktora tezi, 1999 SELEK, Sabahattin, Anadolu İhtilali, 5.B., İstanbul, Cem Yayınevi, 1973 SENCER, Muzaffer, Osmanlı Toplum Yapısı: Azgelişmişliğin Tarihsel Temeli, 2.B., İstanbul, Yöntem, 1973 SEVER, Erol, Asur Tarihi, 2.B., İstanbul, Kaynak Yayınları, 1996 SEZGİN, Ömür, Türk Kurtuluş Savaşı ve Siyasal Rejim Sorunu, Ankara, Bi rey ve Toplum, 1984 SIT, Victor F.S. Beijing: The Nature and Planning of a Chinese Capital City, Chichester, John Wiley & Sons, 1996 SMITH, Adam, Ulusların Zenginliği (Çev. Ayşe Yunus-Mehmet Bakırcı), İs tanbul, Alan Yayıncılık, 1985 STÂUBLI, Willy, Brasilia, Stuttgart, Verlagsanstalt Alexander Koch GmbH, tarihsiz STRABON, Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika: XII-XIII-XIV) (Çev. Ad nan Pekman), İstanbul, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2 0 0 0 SULTAN ABDÜLHAMİT II, Siyasi Hatıratım, 4.B., İstanbul, Dergah Yayınla rı, 1984 SUTCLIFFE, Anthony, Paris: An Architectural History, New Haven & Lon don, Yale University Press, 1993 ŞAPOLYO, Enver B., M. Kemal ve Milli Mücadelenin İç Alemi, İstanbul, Hamle Matbaası, 1967 ŞENEL, Alaeddin, Siyasal Düşünceler Tarihi, Ankara, Teori Yayınları, 1986 — --------, İlkel Topluluktan Uygar Topluma: Geçiş Aşamasında Ekonomik Toplumsal ve Düşünsel Yapıların Etkileşimi, 5.B., Ankara, Bilim ve Sanat, 1995 ŞERİF, Ahmet, Anadolu’da Tanin, C.Börekçi (baskıya hazırlayan), İstanbul, Kavram Yayınları, 1977 ŞİMŞİR, Bilal, İngiliz Belgelerinde Atatürk, C.I, Ankara, 1973 250 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Somun -----------, Ankara... Ankara: Bir Başkentin Doğuşu, İstanbul, Bilgi Yayınevi, 1988 TANPINAR, Ahmet Hamdi, Beş Şehir, 13.B., İstanbul, Dergah, 1999 TANKUT, Gönül, Bir Başkentin İman Ankara: (1929-1939), İstanbul, Anah tar Yayınları, 1993 TEHRANIAN, Katherina Kia, Modernity, Space and Power: The American City in Discourse and Practice, New Jersey, Hampton Press, 1995 TEKELİ, İlhan, Bölge Planlama Üzerine, İstanbul, İTÜ Mimarlık Fakültesi, Gümüşsüyü ------------ , ORTAYLI, İlber Türkiye’de Belediyeciliğin Evrimi (Ed.) Ergün Türkcan, Ankara, Türk İdareciler D erneği, 1978 TILLY, Charles Zor, Sermaye ve Avrupa Devletlerinin Oluşumu: 990-1992 (Çev. Kudret Emiroğlu), Ankara, İmge Kitabevi, 2001 TİMUR, Taner, Türk Devrimi ve Sonrası, 2.B., Ankara, İmge Kitabevi, 1993 -----------, Osmanlı Çalışmalan: İlkel Feodalizmden Yan Sömürge Ekonomisi ne, Ankara, Verso, 1989 THOMSON, Geoı ge, Tarih Öncesi Ege II: Eski Yunan Toplumu Üstüne İnce lemeler, 2.B. (Çev. Celal Üster), İstanbul, Payel, 1991 ----------- , Tarih Öncesi Ege I: Eski Yunan Toplumu Üstüne İncelemeler, 3.B. (Çev. Celal Üster), İstanbul, Payel, 1995 — — — , İlk Filozoflar: Eski Yunan Toplumu Üstüne İncelemeler, 2.B. (Çev. Mehmet H.Doğan), İstanbul, Payel, 1997 TMMOB Makine M ühendisleri Odası, Ankara Gerçeği, Bildiriler-Raporlar, Ankara, Pan Matbaacılık, 1999 TOFFLER, Alvin, Şok; Gelecek Korkusu (Çev. Selami Sargut), İstanbul: Al tın, 1981 TOPRAK, Zafer, Milli İktisat-Milli Burjuvazi, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Ya yınları, 1995 ----------- , Türkiye’de ‘Milli İktisat’: 1908-1918, Ankara, Yurt Yayınları, 1982 251 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonum TUNÇER, Mehmet, Ankara Şehri Merkez Gelişimi (14.-20.yy), Ankara, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, 2001 TÜRKER, Haşan, Türk Devrimi ve Basın 1922-1925, İzmir, D okuz Eylül Üniversitesi Yayınları, 2000 TÜRSAN, Nurettin (Der.), Ankara’nın Başkent Oluşu, İstanbul, Harp Akade mileri Komutanlığı Yayınları, 1984 ULUĞ, Naşit, Siyasi Yönleriyle Kurtuluş Savaşı, İstanbul, Milliyet Yayınları, 1973 VALE, Lawrence J., Architecture, Power and National Identity, New Haven & London, Yale University Press, 1992 WALLACE, Richard, Wynne Williams, Tarsuslu Paulus’un Üç Dünyası (Çev. Z.Zühre İlkgelen), İstanbul, Homer, 1999 WEBER, Max, Ş eh ir Modem Kentin Oluşumu (Çev. Musa Ceylan) İstanbul, Bakış, 2000 WYCHERLEY, R.E., Antik Çağda Kentler Nasıl Kuruldu?, 3.B. (Çev. Nur Nirven-Nezih Başgelen), İstanbul, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 1993 YERASIMOS, S tefa n o s, A zgelişm işlik Sürecinde Türkiye (T anzim attan I.Dünya Savaşına), C.2 (Çev. Babür Kuzucu), İstanbul, Gözlem, 1975 -----------, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye: I.Dünya Savaşı’ndan 1971’e, C.3 (Çev. Babür Kuzucu), İstanbul, Gözlem, 1977 YAVUZ, Fehmi, Ankara'nın İman ve Şehirciliğimiz, Ankara, 1952 ----------- , Kentsel Topraklan Ülkemizde ve Başka Ülkelerde, Ankara, A.Ü. SBF Yayınları No:452, 1980 ZUBRITSKI, Y„ KEROV, V., MITROPOLSKI, İlkel Topluluk, Köleci Toplum, Feodal Toplum, 12.B.(Çev. Sevim Belli), Ankara, Sol Yayınları, 1997 252 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik. Sorunu II) MAKALELER AKTÜRE, Sevgi, "Osmanlı D evleti’ncL Taşra Kentlerindeki Değişimler", Tan zimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, 4.Cilt, İstanbul, İletişim Ya yınları, 1985 ALEMDAR, Korkmaz, "Seyahatnamelerde Ankara" (Der. Erdal Yavuz, Ümit Nevzat Uğurel), Tarih İçinde Ankara: Eylül 1981 Seminer Bildirileri, Anka ra, ODTÜ, 1984, s.97-102 ALP, Sedat "Hitit Çağında Anadolu Kentleri" (Der. Enis Batur), Ankara An kara, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1994, s. 11-19 ALTABAN, Özcan, "Cumhuriyet’in Kent Planlama Politikaları ve Ankara De neyimi" (Der.Yıldız Sey), 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, İstanbul, Tür kiye İş Bankası ve Tarih Vakfı Yayınları, 1998, s.41-64 ASLANOĞLU, İnci, "1923-50 Yılları Arasında Ankara’da Çalışan Yabancı Mi marlar" (Der. Neriman Şahin), Ankara Konuşmalan, Ankara, TMMOB Mi marlar Odası Ankara Şubesi Yayınları, 1992, s .l 18-127 ATEŞ, Nevin Yurdsever, "Mustafa Kemal’in İstanbul Ziyaretinin Yankıları: M.Kemal İstanbul’a Dargın Mıdır?", İstanbul, Ocak 2001, s. 104-109 BADEMLİ, R.Raci, "1920-40 D önem inde Ankara’nın Yazgısını Etkileyen Tu tumlar", Mimarlık, Sayı: 212-213, 1 9 8 5 /2 -3 , s. 10-21 ------------ , "Ankara’da Kent Planlama Deneyi ve Ulaşılan Sonuçlar", (Der. Enis Batur), Ankara, Ankara, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1994, s.161-170 BEGEL, Egon E ınest, "Kentlerin Doğuşu", Cogito, Kent ve Kültürü, Sayı: 8, Yaz 1996, YKY, s.7-16 BOYSAN, Burak, "Menderes Dönemi Belediyeciliği/İm ar Hareketleri 'Halk la İlişkiler’ Stratejisi Olarak İstanbul’un İmarı", Türk Belediyeciliğinde 60 Yıl, Uluslararası Sempozyum , Ankara, 23-24 Kasım 1990, Ankara Büyükşehir Belediyesi Metropol İmar A.Ş., IULA EMME, s.234-240 BOZDOĞAN, Sibel, "Türk Mimari K ültüründe Modernizm: Genel Bakış" (Der. Sibel B ozdoğan-R eşat Kasaba), Türkiye’de Modernleşme ve Ulusal Kimlik, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1998, s. 121-125 253 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sorunu BRENNER, Neil, "Globalisation as Reterritorrialisation: The Re-Scaling of Urban Governance in the European Union", Urban Studies, March 1999, Vol.36, Issue 3, s .4 3 1-452 BULUÇ, Sevim, "İlkçağ’da Ankara", (Der. Enis Batur), Ankara, Ankara, İs tanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1994, s.21-32 CAVANAGH, W.G., "Yüzey Araştırmaları, Kentler ve Synoikism os", (Der. John Rich ve Andrew VVallace-Hadrill), Antik Dünyada Kırsal ve Kent (Çev. Lale Özgenel), İstanbul, Homer, 2 0 0 0 , s.9 7 -1 17 CLAYTON, Peter A. "İskenderiye Fener Kulesi" (Der. Peter A. Clayton- Mar tin J. Price), Antik Dünyanın Yedi Harikası (Çev. Betül Avunç), İstanbul, Ho mer Kitabevi, 1998, s.135-164 COOKE, Philip, "Globalization of econom ic organization and the em ergence of regional interstate partnerships" (Ed. Colin H.Williams), Belhaven, Great Britain, 1993, s.46-58 COLOMBIJN, Freek, "Canberra: A S h eep in W olf’s Clothing", International Journal of Urban & Regional Research, Vol.22, Issue 4, December 1998, s.565-582 ÇINAR, Tayfun, "Dünya Kenti ve Toplum sal Kutuplaşma: İstanbul Dünya Keni Olmalı mı?" Ankara, A.Ü İletişim Fakültesi Yıllığı 1997-1998, s.71-98 ----------- , "Bahçekent Modelinin D üşünsel Kökenleri ve Kentbilime Katkıla rı" Ankara, A.Û.SBF Dergisi, Cilt:55, N o :l, Ocak-Mart 2000, s.27-51 DAVIS JR., De Witt, "Washington D.C., Statehood: A Geographical Analy sis", Focus, Vol. 44, Issue 2, Summer 1994, s.21-30 DİNÇER, Güven, "Yeni Dünya D üzeni ve ‘Ankara’nın Başkent Oluşunun Anlamı“, Ada Kentliyim, Yıl:3, Sayı:9, Mart-Mayıs 1997, s.78-83 DOXIADIS, C.A., "Islamabad: The Creation of a New Capital", Town Plan ning Review, Vol.36, N o:l, April 1965, s. 1-26 EDİGHEJI, O’mano Emma "The Institutional Mediation of Globalization: Reconceptualizing The Role o f the State in the Postdevelopm ental State Era", Society in Transition, Vol.30, Issue 2, 1999, s. 106-120 254 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sonımı EMMET, Chad F., "The Capital Cities of Jerusalem", Geographical Review, Vol.86, issue 2, April 1996, s.233-259 ERDENTUĞ, Aygen, Berrak BURÇAK, "Political Tuning in Ankara, A Capi tal, As Reflected in its Urban Symbols and Images", International Journal of Urban & Regional Research, Vol.22, Issue 4, December 1998, s.589-601 ERGENÇ, Özer, "16.Yüzyıl Ankara’sı: Ekonom ik, Sosyal Yapı ve Kentsel Özellikleri" (Der. Erdal Yavuz-Ümit Nevzat Uğuıel), Tarih İçinde Ankara: Ey lül 1981 Seminer Bildirileri, Ankara, ODTÜ, 1984, s.49-60 EROĞLU, ilanıza, "Atatürk ve Ankara", Atatürk ve Ankara, Ankara, Ankara Ticaret Odası Yayınları, 1988, s.21-45 ERSOY, Melih ve Çağatay KESKİNOK, "Küreselleşme ve Yerelleşme", Ada Kentliyim (Yıl:3, Sayı:9, M art/M ayıs 1997), s.54-56 EVENSON, Norma "Brasilia: Yesterday's City of Tomorrow", Ed. H. Went worth Elredge, World Capitals: Toward Guided Urbanization, New York, Anchor Press, 1975, s.470-508 EYİCE, Sem avi, "Ankara’nın Eski Bir Resmi", Atatürk Konferansları IV, 1970, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basım evi, 1971, s.61-124 FISCHER, Karl Friedhelm, "The Golden Age of Planning and its End: A Cultural Perspective on Canberra", Ekistics, Vol. 52, No: 313, July/A ugust 1985, s.290-300 ------------ , "Canberra: Myths and Models", Town Planning Review, 1989, 60(2), s. 155-194 FOLKE, Steen "First Thoughts on the Geography of Imperialism", Antipode: A Radical Journal of Geography, Vol. 5 , No. 3, December 1973 FRIEDMANN, John, "The World City Hypothesis", Development And Chan ge, Vol.17, 1986, s.69-83 GAMBLE, Andrew, "Neo-Liberalism", Capital & Class, No:75, August 2001, s. 127-135 GARDELS, Nathan "Post-Liberal City o f the Future", New Perspectives Qu arterly, Vol. 13, Issue: 2, Spring 1996, s.58-61 255 Diinyacla re Türkiye’de Başkentlik Sorunu GEORGEON, François, "Keçi Kılından Kalpağa: Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Yüzyılında Ankara’nın Gelişimi", (Der. Stefanos Yerasimos), Modernleş me Sürecinde Osmanlı Kentleri, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999, s.99-115 GOTTMANN, Jean, "The Role of Capital Cities", Ekistics, Vol.44, No:264, No vember 1977, s.240-243 ----------- , "Capita! Cities", Ekistics, Vol.50, No: 299, March/April 1983, s.8893 ------------, "The Study of Former Capitals", Ekistics, Vol.52, No: 3 1 4 /3 1 5 , 1985, s .5 4 1-546 GÖKSU, Sezai, "Yenişehir: Ankara’da Bir İmar Öyküsü" (Der. İlhan Tekeli), Kent, Planlama, Politika, Sanat Tank Okyay Anısına Yazılar, Birinci Kitap, Ankara, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayını, 1994, s.259-270 GÜNAY, Baykan, Mehmet SELMAN, "Kentsel Görüntü ve Kentsel Estetik Örnek Kent: Ankara" (Der. İlhan Tekeli), Kent, Planlama, Politika, Sanat Tarık Okyay Anısına Yazılar, Birinci Kitap, Ankara, ODTÜ Mimarlık Fakülte si Yayını, 1994, s.277-321 ----------- , "Türkiye’nin Başkenti Ankara", Ada Kentliyim, Yıl:2, Sayı:7, EylülKasım 1996, s.80-87 GÜVEN, Suna, "’Res Gestae Divi Augusti' Yazıtı ve Ankara’nın Roma Dün yasında Yeri1' (Der. Enis Batur), Ankara Ankara, Yapı Kredi Yayınları, İstan bul, 1994, s.51-61 HAMAMCI, Can, "1930-1946 Tek Parti Dönemi Belediyeciliği: Genel Bakış", Türk Belediyeciliğinde 60 Yıl Sempozyumu, Ankara, 23-24 Kasım 1990, An kara Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 1990 HENRIKSON, Alan K„ "’A Small, Cozy Town, Global in S cop e’: W ashington, DC", Ekistics, Vol.50, No: 299, March/April, 1983, s. 123-145 JAMOUD, Leo, "Islamabad-The Visionary Capital", Geographical Magazine, Vol.XI, N o :ll, March 1968, s.952, 9 6 0 256 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sorunu JESSOP, Bob ve Ngai-Ling SUM, "An Entrepreneurial City in Action: Hong Kong’s Emerging Strategies in and for (Inter) Urban Competition" Urban Studies, Vol.37, No:12, 2000, s.2287-2313 JOHNSON, Donald Leslie "Walter Burley Griffin: An Expatriate Planner at Canberra", American Institute o f Planners, Vol.39, Number 5, Septem ber 1973, s.326-336 JORDAN, D.P., "Baron Haussmann and Modern Paris", American Scholar, Vol. 61, Issue 1, Winter 92, s.99-107 KAHRAMAN, Hasan Bülent, "Bir Kentin İç Bunalımı: Ankara, bir şeyler" İs tanbul, S.36, Ocak 2001, s.63-66 KAYNAK, Muhteşem, "Osmanlı Demiryollarına Bir Bakış", Yapıt, S.5, Haziran-Temmuz 1984, s.66-85 KELEŞ, Ruşen, "Atatürk, Çağdaş Ankara ve Kentbilim", Kent ve Siyaset Üzerine Yazılar (1975-1992), İstanbul, IULA-EMME, Kent Basımevi, 1993, s .2 17-228 ------------, "İsmet İn ön ü ’de Dengeli Kentsel ve Kırsal Gelişme Düşüncesi", A.Ü Basın-Yayın Yüksekokulu Yıllık 1986-1987, Sayı IX’dan ayrı baskı KEYDER, Çağlar, “Proto-endüstri ve Emperyalizm", Toplumsal Tarih Çalış- malan, Ankara, 1983 ----------- , "İstanbul’u Nasıl Satmalı", Ulusal Kalkmmacılığın İflası, 2.B., İstan bul, Metis, 1996, s.94-105 ----------- , "Dünya Kenti Ulus-Devlete Karşı", İstanbul, Sayı:36, Ocak 2001, s.72-75 KILIÇBAY, Mehmet Ali, "Dişi Şehirler, Erkek Kentler", Şehirler ve Kentler, Ankara, Gece, 1993, s.11-17 KORTAN, Enis, "Ankara ve Jansen Planı", Peyzaj Mimarlığı, 9 1 /2 , Sayı: 30, s.9-12 KURUYAZ1CI, Haşan, "Cıımhuriyet’in İstanbul’daki Sim gesi Taksim Cumhu riyet Meydanı" (Der. Yıldız Sey), 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, İstan bul, Türkiye İş Bankası ve Tarih Vakfı Yayınları, 1998, s.89-98 257 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonııııt LEE, Maurice, "Islamabad-The Im age1', Architectural Design, January 1967, s.47-48 LIEBESCHUETZ, W olfgang, "Antik Kentin Sonu" (Der. John Rich). Geç An tik Çağda Kent (Çev. Suna Güven-Ertuğrul Güven), İstanbul, Homer Kitabevi, 1999, s. 1-47 MEIER, Richard L., "Islamabad is Already Twenty-Five", Ekistics, Vol.52, No:312, M ay/June 1985, s.212-216 MISHRA, Raıııesh, "Beyond the Nation State: Social Policy in an Age o f Glo balization", Social Policy & Administration. Vol.32, Issue 5, Kasim 1998, s.4 8 1-501 MITCHELL, Don "The lure o f the local: landscape studies at the end of a troubled century", Progress in Human Geography, Vol:25(2) 2001, s.269281 MIYOSHI, Masao, "A Borderless World? From Colonialism to Transnationa lism and the Decline of the Nation-State", Critical Inquiry, Summer 1993, s.726-751 MUSCARA, Calogero, "Rome: Capital City in Italy", Ekistics, Vol.50, No: 299, March/April, 1983, s.103-109 NEWMAN, Peter ve Andy THORNLEY, "International Competition, Urban Governance and Planning Projects: Malmo, Birmingham and Lille", Europe an Planning Studies, Vol.4, Issue:5, October 1996, s.579-594 OHMEA, Kenichi, "The Em ergence o f Regional States: The Disappearance of Borders", Vital Speeches of the Day, Vol.58, Issue 16, 1992, s.487-488 OKYAY, Vildan, "Batı Anadolu B ö lg e si’nde Ulaşım S istem i’ndeki Değişikli ğin Merkezler Kadeınelenmesi Üzerindeki Etkileri (1844-1914)", ODTÜ Ge lişme Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 3-4, 1981, s. 649-681 ORTAYLI, İlber, "19. Yüzyıl Ankara’sına Demiryolunun Gelişi Hinterlandı nın ve Hinterlanddaki Üretim Eylem lerinin Değişimi" (Der. Erdal YavuzÜmit Nevzat Uğurel), Tarih İçinde Ankara: Eylül 1981 Seminer Bildirileri, Ankara, ODTÜ, 1984, s. 209-218 Dünyada ve Türkiye’d e Başkentlik Sontnn ----------- , "19.Yüzyılda Ankara" (Der. Enis Batur), Ankara, Ankara, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1994, s .109-120 ÖNSOY, Rifat, "19.Yüzyılda Ankara’nın Sosyal ve Ekonomik Tarihi" (Der. Enis Batur), Ankara, Ankara, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1994, s .1 2 1-138. ÖZTAN, Yüksel, "Ankara Kenti Yeşil Alanlarının Bugünkü Kullanış Biçimle rinin Eleştirisi ve Öneriler", Peyzaj Mimarlığı, Cilt:7, 1 9 7 6 /1 , s.10-13 PAMUK, Şevket, "Kapitalist Dünya Ekonom isi ve Osmanlı Dış Ticaretinde Uzun D önem li Dalgalanmalar: 1830-1913, ODTÜ Gelişme Dergisi, 19791980 Özel Sayı, s. 161-204 PEROVİC, Milos R. "A Study for the Restrucuring of the Center of New Belgrade and the Sava Amphitheatre", Ekistics, (Vol. No:312, June 1985), s .2 17-231 PETRELLA, R., "World City-States o f the Future", New Perspectives Quar terly, Vol.8, Issue: 4, Fall 1991, s.59-65 RINGROSE, David R., "Capital Cities, Urbanization, and Modernization in Early Modern Europe", Journal of Urban History, Vol.24, Issue 2, January 1998, s. 155-184 SASSEN, Saskia "The Global City", Ed. Susan Fainstein, & Scott Campbell, Readings in Urban Theory, New York & London, Blackwell, 1996, s.61-72 ------------, "Territory and Territoriality in the Global Economy", International Sociology, Vol. 15(2), June 2000, s.372-393 SELEN, Hamit S., "Ankara’nın Başkent Oluşu", Atatürk Konferanslarından ayn basım, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1964 SEZGİN, Ömür "Kurtuluş Savaşı Başlarken Toplumdaki Temel Çatışma", Fehmi Yavuz'a Armağan, Ankara, AÜ SB F Yay., 1983, s.383-390 SJOBERG, Gideion, "The Origin and Evolution of Cities", Cities: Their Origin, Growth and Human Impact, David Kingsley (Ed.), San Francisco, W.H. Freeman and Company, 1973 STEPH EN SO N , Glenn V. "Two Newly-Created Capitals: Islamabad and Brasilia", Town Planning Review, Vol.41, 1970, s.317-332 259 Dünyada ı:e Türkiye'de Başkentlik Sorunu ŞENGÜL, Tarık "Bir Mekansal Sabit Olarak Yerel Ölçek", Ada Kentliyim, Yıl: 3, Sayı: 9, Mart-Mayıs, 1997, s.58-62 ----------- , "Siyaset ve Mekansal Ölçek Sorunu: Yerelci Stratejilerin Bir Eleş tirisi", Working Papers in Economics, No: 9 8 /1 3 , ODTÜ Ekonomik Araştır malar Merkezi, Ankara, 1998 ŞİMŞİR, Bilal, "Ankara’nın Başkent Oluşu", Atatürk Araşürma Merkezi Der gisi, C.VII, Say: 20, Mart 1991 TANKUT, Gönül, "Ankara Kent Planı Yarışmasına İlişkin Yeni Veriler: 23 Nisan 1928-30 Nisan 1929", Fehmi Yavuz’a Armağan, Ankara, AÜ SBF Yayınları, 1983, s.79-89 ----------- , "Jansen Planı Uygulama Sorunları ve Cumhuriyet Demokrasisinin Kent Planına Yaklaşımı" (Der. Erdal Yavuz-Ümit Nevzat Uğurel), Tarih İçin de Ankara: Eylül 1981 Seminer Bildirileri, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Basım İşliği, Ankara, 1984, s.303-319 ----------- , "Ankara’nın Başkent Olma Süreci", ODTÜ Mimarlık Fakültesi Der gisi, Cilt: 8, Sayı:2, 1988, s.93-104 ................. , "Ankara’nın İmar H areketlerinde Öncü Rolü" (Der. N erim an Şahin), Ankara Konuşmaları, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yayın ları, Ankara, 1992, s.108-117 TEKELİ, İlhan, "Türkiye’de Kent P lanlam asının Tarihsel Kökleri" (Der. Tamer Gök), Türkiye’de İmar Planlaması. ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayın ları, Ankara, 1980, s.8-112 ----------- , "Başkent Ankara’nın Öyküsü", Türkiye’de Kentleşme Yazılan, An kara, Turhan Kitabevi, 1982 ------------, "Ankara’nın Başkentlik Kararının Ülkesel Mekan Organizasyonu ve Toplumsal Yapıya Etkileri Bakımından Genel Bir Değerlendirmesi" (Der. Erdal Yavuz, Ümit Nevzat Uğurel), Tarih İçinde Ankara: Eylül 1981 Seminer Bildirileri, Ankara, ODTÜ, 1984, s .3 2 1-332 —- , "Ankara’da Tarih İçinde Sanayinin Gelişimi ve Mekansal Farklılaş ması" (Der. Enis Batur), Ankara, Ankara, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1994, s. 171-200 260 Dünycıda re Türkiye'de Başkentlik Sorunu ------------ , "Bir M odernleşm e Projesi Olarak Türkiye’de Kent Planlaması", Türkiye'de Modernleşme ve Ulusal Kimlik (Der. S ib el B ozd oğan -R eşat Kasaba), İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1998, s.136-152 ----------- , "Türkiye’de Cumhuriyet D önem inde Kentsel Gelişme ve Kent Plan laması" (Der.Yıldız Sey), 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, İstanbul, Tür kiye İş Bankası ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, 1998, s. 1-24 THONG, Lee-Boon ve Tengku S h am su l BAHRİN, "Wither the Borders? Towards a N ew D im ension of G eographical D ifferentiation", Lee-BoonThong, Tengku Sham sul Bahrin(Ed-), Vanishing Borders: The New Inter national Order of the 21st Century, Ashgate, Great Britain, 1998, s.3-13 TRANTER, Paul, "The Role o f the N ational Capital Spirit in Canberra’s Development", Focus, Winter 90, Vol.40, Issue 4, s. 18-24 TURNER, Frederick C. ve Alejandro L. CORBACHO, "New Roles For the State", International Social Science Journal, Vol. 52, Issue 163, Mart 2000, s.109-121 URRY, John, "Örgütlü Kapitalizmin Sonu" (Der. Stuart Hall, Martin Jac ques), Yeni Zamanlar: 1990’larda Politikanın Değişen Çehresi (Çev. Abdul lah Yılmaz), İstanbul, Ayrıntı, 1995, s.95-104 UZEL, Ahmet, "Ankara İçin Hazırlanan İmar Planlarında Yeşil Alan Yak laşımı ve 2 0 0 0 ’li Yıllar", Peyzaj Mimarlığı, 9 1 /2 , Sayı: 30, s.37-41 YAVUZ, Fehmi,"Şehirciliğimizin Bugünkü Durumu ve Genel Meseleleri", İs kan ve Şehircilik Haftası Konferansları I, Ankara, 1955, s. ......... — , "İstanbul’un İmarı ve Arsa Politikası", A.Ü.SBF Dergisi, C.XII1, N o:l, Mart 1958, s. ——------, "Devlet Merkezinin Ankara’ya Nakli ve Bundan Doğan Şehircilik Meseleleri", S.B.F. 100. Yıl Armağanı. Ankara, 1959, s.245-264 ----------- , "Ankara ve Şehirciliğimiz", Mimarlık, Sayı:37, Kasım 1966, s.43-46 ----------- , "Toprak Sorunu ve Şehircilik", Peyzaj Mimarlığı. Cilt:5, 1 9 7 4 /1 , s.7-9 261 Dünyada re Türkiye'de Başkentlik Sonum ----------- , KELEŞ, Ruşen, "Başkent Ankara İçin Elli Yıl Önce Çıkarılan 583 Sayılı Yasa Üzerinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde Yapılan Görüşmeler", AÜ SBF Dergisi, Cilt: XXIX No: 3 4 , 1974, s. 1-32 ------------, "Başkent Ankara ve Jansen", ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, Cilt:7, Sayı:l, Bahar, 1981 YERASIMOS, Stefan, "Tanzimat’ın Kent Reformları Üzerine" (Der. Stefanos Yerasim os), Modernleşme Sürecinde Osmanlı Kentleri, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999, s.1-18 n i) SÜRELİ YAYINLAR Cumhuriyet, 31 Temmuz 1996 (Ertan Ünver, "Ankara’ya Saldırı"); 20 Aralık 1992 (Süm er Gürel, "Avrasya’nın Başkenti: İstanbul") Economist, Cilt: 323, Sayı: 7757, 5 Şubat 1992 "Capital Move"; Cilt: 345, Sayı: 8048, 1 Şubat 1998 "Capital Punishments" Hürriyet, 3 Eylül 1996 (Hadi Uluengin, "Modern Zamanlar"); 7 Nisan 1996 Sabah, 23 Ekim 1994 (Asaf Savaş Akat, "Ankara"); 6 Haziran 1996 (Mehmet Altan, "Ankara’nın Başkentliği"); 2 9 Nisan 2 0 0 0 (M ehmet Altan, "Tarım Başkentinde Aşiret Yasası"); 2 Mayıs 2 0 0 0 ("Rusya’da başkent tartışması başladı"); 15.8.2000 Yeni Yüzyıl, 5 Temmuz 1996 (Ahmet Altan, "Başkasaba") 262 Dünyada re Türkiye’de Başkentlik Sorunu EKLER EK 1. BAŞKENTLERİN YERSEÇİMİNE GÖRE BİR TİPOLOJİ“ 1 TİP A; KIYI BAŞKENTLERİ Alttipler A l: Deniz sınırlarına egem en olm a amaçlı başkentler- ekonomik temeli bir ölçüde karaya bir ölçüde de d en ize dayalı deniz ülkelerinin başkentleri: Roma, Atina, Kopenhag gibi. A2: Kara sın ırların a eg em en o lm a am açlı başkentler- k o lon ilerin kıyılardaki liman kentleri: Jakarta, Rangoon ve Singapore gibi. A3: Üretim özeği kıyılarda olan başkentler- toprak, üretim ve nüfusun en çok kıyılarda yoğu n laştığı ada devletleri ya da kıyı devletlerinde yer almaktadır. Coloıııbo, Seul, Helsinki gibi. A4: A4i: Kara devletlerinin kültürel ve savunma amaçlı olarak gelişm iş kıyı başkentleri- bir kara devletince başkentin savunma ya da yabancı kültürü a b sorb e etm ek, için stratejik o larak kıyıya k u ru lm ası. R u sya’da S a in t Petersburg ve Osmanlı İmparatorluğumda İstanbul örnek olarak verilebilir. A4ii: Kolay savunma amaçlı kıyı başkentleri- Güçsüzleşen bir devletin güçlü bir düşmanı karşısında kendini kolay savunabileceği kıyıda başkent kurması. Ç in’de Güney S o n g H anedanı sırasında başkent kabul edilm iş Hangzlıou örnek verilebilir. Victor F.S.Sit, anılan Beijing: ...Chinese C apital City, s.29-31 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sonınu TİP B: ÜLKENİN İÇ KISIMLARINDA YER ALAN BAŞKENTLER Alttipler A l: Komşu ülkelere karşı savunm a amaçlı başkentler- sınırları kare ya da yuvarlağa yakın ve etrafı güçlü komşularca çevrili kara devletlerinde bu tip başkentler yer almaktadır. Ulusal güvenlik ve savunm a amaçlı olarak başkent ülkenin özeğin e yakın bir yere konumlanmıştır. Bu tipe Varşova ve orta çağlarda Moskova örnek verilebilir. A2: Ü retim ö z e ğ i iç k ısım la rın d a yeralan ü lk e ler in b a şk en tleriSavunma kaygılarından ve güçlü komşuların tehdidinden uzak, ülkenin en y o ğ u n n ü fu slu ve ek o n o m ik d ü z e y d e en g e lişm iş b ö lg e s in e ku ru lan b a şk e n tle r bu tip e g irm ek ted ir . O tto w a , B o g o ta , M exico City ö rn ek verilebilir. 133: Ulaşım yollarının kesişm e noktasındaki başkentler- Ülkedeki temel ulaşım yollarını denetleyen başkentler. Paris, Kahire, Hindistan tarihinde Pataniputra bu tipe örnek gösterilebilir. B4: B4i: Kara devletlerinin ülkenin içerisinde yer alan gelişkin başkentleriKara imparatorluklarının ulusal savunm a amaçlı gelişm iş başkentleri. Çin’de T an g s ü la le s i d ö n e m in d e Xian ve H in d ista n ’da D elh i bu tip e ö rn ek verilebilir. B4ii: Kolay savu n m a am açlı iç b ö lg e b aşk en tleri- Güç kaybeden im p aratorlu k ya da d e v le tle r in k r iz d ö n e m le r in d e k e n d ile rin i k olay savunabilm eleri için ülkenin içerilerine başkentin g ö tü rü lm esi. I.Dünya Savaşı sonrası’nda Rusya’nın başkentini P etıograd’dan M oskova’ya taşıması ile Çin’de Doğu Jin Sülalesinin başkentini Luoyang’tan Nanjing’e taşıması bu tipin örnekleri arasındadır. 264 Dünyada ve Türkiye'de Başkentlik Sonum EK 2: Yiice B aşk an lığa, Lozan A n d laşm asın ın tam am layıcılarından olan Boşaltma Protokolünün uygulanm ası tamamlanmış ve baştanbaşa yabancı işgalinden kurtulan Türkiye’nin bütünlüğü tamamlanmıştır. Milletimizin en değerli malı olan İstanbulumuz İslam Halifeliğinin özeği olmak durumunu, İslam alemi içinde sadce Türk milletinin savunma araçlarına em anet ederek, sonsuzluğa kadar muhafaza edecektir. Öte yandan, Türkiye Devletinin idare merkezi için Büyük Millet M eclisinde karar verme zamanı da gelmiştir. Bir devletin merkezini tayinde esas olan düşünce. Yeni Türkiye Devletinin idare m erkezini A nadoluda seçm ek ve Ankara olmak gereğini em reder. S özü edilen düşünce; Andlaşma ile B oğazlar için kabul edilen hükümler, Yeni Türkiye Devletinin temel varlığı, m em leketin güçlenm e ve gelişm e kaynağını Anadolunun merkezinde kurmak gereği, coğrafya ve stratejinin müsaadesi, iç ve dış güvenlik ve gelişm e konusunda edinilmiş tecrübelerle özetlenebilir. Bu düşüncelerin her biri başlı başına kesin birer önem e sahiptir. Devletin idare m erkezinin yeni bir şek ild e kurulm asına ve gelişm esin e tezeld en b a şla m a k , iç ve d ış te r e d d ü tle r e so n v erm ek için a şa ğ ıd a k i k an u n maddesinin kabulünü arz ve teklif ederiz. Kanun Maddesi- Türkiye Devletinin idare merkezi Ankara şehridir.462 w M. Gologlu, anılan T ürkiye C um huriyeti 1923. s.295-96 265 Dünyada re Türkiye’d e Başkentlik Sonmıı EK 3: TÜRKİYE’DE MİLLİLEŞTİRİLEN YABANCI ŞİRKETLER463 (Kuruluş Tarihleri, Ülkeleri ve Kamulaştırma Tarihleri) Adı Ülkesi Kamulaştırma Tütün İdaresi Mersin-Adana Demiryolu Anadolu Demiryolları İzmir Rıhtım İstanbul Sular İdaresi Bağdat Demiryolu İzmir-Kasaba Demiryolu İstanbul Rıhtım İzmir-Aydın Demiryolu İzmir Gaz İstanbul Telefon Ergani Bakır Madenleri Ereğli Kömürleri Doğu Demiryolları Kadıköy Sular İdaresi İzmir Telefon İstanbul Tünel İstanbul Elektrik Haydarpaşa Limanı İzmir Tramvay Şirketi Bursa Elektrik Balıkesir Elektrik Edirne Elektrik Tekirdağ Elektrik Gaziantep Elektrik Mersin Elektrik Ankara Elektrik ve Gaz Adana Elektrik ve Gaz Balya-Karaaydın Kurşun Madenleri Ilıca-Palamutluk Demiryolu Kibrit Şirketi İzmir Elektrik ve Tramvay İzmir Sular İdaresi İstanbul-Seydiköy Gaz Zingal Orman ve Kereste Çobanbey Mardin Demiryolları Fransa Britanya Almanya Fransa Britanya Almanya Fransa Fransa Britanya Britanya Britanya Almanya Fransa Fransa Fransa İsveç Belçika Belçika Almanya Belçika İtalya İtalya İtalya İtalya İtalya İtalya Britanya Almanya Fransa Fransa ABD Belçika Belçika Belçika Belçika Fransa 01.03.1925 10.12.1928 10.12.1928 03.10.1932 27.12.1932 22.04.1933 26.05.1934 01.01.1935 01.05.1935 21.02.1936 09.04.1936 18.06.1936 28.11.1936 25.12.1936 17.06.1937 21.01.1938 08.02.1938 23.05.1938 10.12.1938 08.02.1939 18.06.1939 18.06.1939 18.06.1939 18.06.1939 18.06.1939 18.06.1939 07.07.1939 07.07.1939 27.10.1939 13.05.1941 18.05.1943 24.06.1943 01.01.1944 23.11.1944 24.04.1945 27.10.1947 Kuruluşu 1884 1885 1889 1867 1877 1903 1894 1891 1856 1862 1911 1918 1896 1879 1888 1925 1872 1910 ' 1902 1869 1917 1917 1917 1917 1917 1917 1928 1928 1892 1928 1930 1926 1896 1924 1927 1932 “ E .R .Lingem an’dan ak taran Y. K üçük, anılan T ürkiye Ü zerine T ezler 1, $.222-223 266 ÖZET Bu tezde Türkiye’de ve diğer ülkelerde başkentlerin yerleşim yerleri ve işlevleri üzerinde sorunu üzerinde yoğunlaşılmıştır. Başkentler pek çok yönden diğer kentlerden farklı değilse de, devletin yönetim, politika ve stra teji alanlarındaki temel ilkelerini yansıtan birer yönetim özeğidir. Bu neden le, başkentin yer'seçimi devletler açısından oldukça önemli bir karardır. Baş kentleri değiştirip yeni bir yere, çoğu zaman daha küçük bir kente taşıma düşüncesi yeni değildir. Özellikle büyük ve etkili kentler çoğu zaman politik olarak başkent seçilseler de bu durum zorunlu olmamıştır. Kentleşme tari hinde yer alan bazı örneklerde yönetim özeği ülkenin önde gelen büyük kentinden çok daha küçük olanına aktarılmıştır. Ülke önde gelen kentleri yerine daha küçük bir kentin başkent olarak imar edilmesinin çok farklı ne denleri bulunabilmektedir. W ashington D.C., Ottowa, Canberra, Bern ve geç mişte Bonn gibi küçük kentlerin federal başkent kabul edilm esi, büyük kentler ya da bölgeler arasındaki çıkar çatışmalarını uzlaştırma amacından kaynaklanmıştır. Bunun yanı sıra birleşm e, bağımsızlık ya da yeni siyasal düzenin başarısını sim gelem ek gibi farklı nedenler başkentlik işlevinin ülke nin önde gelen kentinden Canberra, Ankara, Brasilia, Islamabad, ve Abuja gibi coğrafi olarak daha özeksel, ancak çok daha küçük yerlere taşınmasın da etkili olmuştur. Endüstri Devrimi’nden beri ülkenin küçük bir kentinin başkent kabul edilmesi olayıyla çok daha sık karşılaşılmaktaysa da, bunun öncesinde de benzer örnekler yaşanmıştır. Bu nedenle, tezde, farklı üretim biçimleriyle devlet örgütlenm elerinde başkent değiştirm e örnekleri irdelenmiştir. Bunun yanı sıra, politik, ekonomik ve d üşiingüsel düzeylerde kentsel mekansal ge- 267 F Dünyada vo Türkiye’de Başkentlik Sorunu Üşmeleri başkentlik sorunu çerçevesinde çözümleme gereği ortaya çıkmıştır. Tezin ilk bölümünde bu sürecin çözümlemesinden sonra ikinci ana bölüm de Ankara örneği üzerinde durulmuştur. İncelenen tüm örnekler arasında Ankara’nın kendine özgü yönleri bulunmaktadır. Ankara’nın yeni devletin başkenti olarak kabul edilmesinin üzerinden seksen yıl geçmiş olmasına karşın, Ankara’ya ilişkin eleştiriler farklı düzeylerde halen sürmektedir. Bu durum un açık lan ab ilm esi için A nkara’nın b aşk en t olm a sü recin d e karşılaşılan sorunlar ortaya konduktan sonra küreselleşmenin Türkiye’deki başkentlik sorununa etkileri irdelenmiştir. 268 Günüm üzde başkentlerin işlevinin ve konum unun değiştirilm esine yönelik olarak ortaya k on an savlar, tek n ik olm ak tan çok siyasi v e ek o n o m ik yeğlem elere dayanmakta; başkentlik sorunuyla ilgili düşü ngü sel yeğlem eler d o ğ ru ltu su n d a tek n ik gerek çeler sunulm aktadır. Bu y ü zd en , b u g ü n k ü başkentlik tartışm alarının taraflarını ortaya koyabilm ek için başkentlerin konum unu ve işlevlerini hem tarihsel, hem de yapısal düzeyde çözüm leyerek in c e le m e k g e r e k m e k te d ir . B u n a g ö r e , ta rih in h er d ö n e m in d e v e co ğ ra fy asın d a b a şk en tin anlam ı ve işlevi aynı d eğild ir. Farklı üretim yapılarına, b unlara u y gu n siyasal ve y ö n e tse l ö rg ü tlen m e b içim lerin e göre başkentlerin varlığı, işlevleri ve konumları farklılık gösterebilm ektedir. Bu açıdan bakıldığında, başkentlerin varlığı, konum u ve işlevleri toplumsal, ek o n o m ik ve siyasal ilişk iler b ü tü n ü n e g ö re d eğişm ek te; b a şk en tliğ in so ru n sa lla ştırılm a sın ın ardında b elirli bir top lu m sa l m ü c a d e le pratiği yatm aktadır. T ü rk iye’de de ü lk en in m ek ansal ö rg ü tlen m esin d e ö n em li d e ğ işik lik le r e n e d e n olan , k ö k te n bir şe h ir c ilik kararı n ite liğ in d e k i Ankara’nın başkent kabul edilm esine yönelik olarak geçm işte incelem eler yapılmış olmasına karşın, ülkem izde başkentlik sorununun türlü düzeylerde halen sü rü yor olm ası ve bu bağlam da A nkara’nın b aşkentlik işlevleri ile konu m u na yön elik yeni m akale ve yazıların gü nd em e gelm esi başkentlik sorununun daha yakından incelenm esini gerekli kılmaktadır. Bu noktalar g ö z ön ü n d e tutularak bu çalışm anın tem el konu su ülkem izde ve dünyada başkentlik soru n u olarak belirlenm iştir.