mide balonu - Özel YALOVA HASTANESİ

Transkript

mide balonu - Özel YALOVA HASTANESİ
Yıl: 2016
Sayı: 3 / EYLÜL
İmtiyaz Sahibi
Yalova Uzmanlar Sağlık
Hizmetleri Adına Sahibi:
Dr. Mustafa Yılmaz
Yazı İşleri Sorumlusu
Zeynep Üstün
Tıbbi Direktör:
Dr. Fatih Kalalı
İletişim Bilgileri:
Fevzi Çakmak Mh.
Şehit Ömer Faydalı Cd.
Fırın Sk. No: 33 YALOVA
Tel: 0226 811 22 44
Fax: 0226 811 22 46
[email protected]
Grafik Tasarım
Nazlı Çiçek
Baskı
Anadolu Mah. Karlıdağ Cad. No:32
Yıldırım / BURSA
Tel: 0224 251 04 14
Fax: 0224 251 04 15
www.renkvizyon.com.tr
Yayın Türü
Yerel Süreli / Üç Ayda bir yayınlanır.
Özel Yalova Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı
Uz. Dr. Mustafa YILMAZ
HEDEFLERİMİZE DOĞRU
EMİN ADIMLARLA İLERLİYORUZ....
Değerli Uzmanlar Sağlık okuyucuları;
1999 yılında poliklinik olarak başladığımız yolculuğumuza bugün 11 yataklı 3. basamak yeni doğan yoğun
bakım ünitesi, 28 yataklı 3. Basamak erişkin yoğun bakım ünitesi ve toplamda 100 hasta yatağı ile sadece
ilimizde değil Sinop’tan, Çanakkale’ye, Bilecik’ten, Edirne’ye sağlık hizmeti vermeye başladık.
Sağlık yolculuğumuzda toplam kalite anlayışı doğrultusunda hastaların beklenti ve memnuniyetlerini üst düzeyde tutmak ve yüksek kalitede sağlık hizmeti vermek amacıyla modernizasyon ve renovasyonu gerçekleştirerek, teknolojiyi yakından takip ediyoruz. Hastanemizde mevcut olan 128 kesitli BT cihazı ile 15-20 saniye
gibi çok kısa sürelerde tüm vücut görüntülemesi yapabilmekteyiz. Ülkemizde ilk 1,5 Tesla MR cihazlarından
biri hastanemizde hizmete girmiş olup, ileri teknoloji yüksek görüntü kalitesi ve hızlı çekim tekniği ile doğru
ve hızlı teşhis imkânı sunmakta, doktor ve hasta memnuniyeti üst seviyede gerçekleştirmekteyiz.
Alanında uzman, takım ruhu içinde çalışan başarıları ispatlanmış dinamik bi hekim kadrosu, güler yüzlü sağlık personeli ve deneyimli idari personeliyle ileri tanı ve tedavi yöntemlerini teknoloji ve yakın ilgi ile birleştirerek hizmet vermekteyiz.
Marka olabilmek heyecanı ve zorlu bir süreçtir. Markamız hastalarımıza verdiğimiz hizmetin bir resmidir bizler için. Bölgesel bir marka olmanın gururunu yaşatan siz değerli Yalova halkı başta olmak üzere, hekimlerimize, idari, sağlık, yardımcı personellerimize teşekkürlerimizi bir borç biliriz.
Sağlıklı günler birlikte paylaşmak dileğiyle...
3
Özel Yalova Hastanesi Genel Müdürü
Fatih Ökten
Özel Yalova Uzmanlar Hastanesi’ni uluslararası standartlarda sağlık hizmetini bölgemize Yalova’ya getirmek amacıyla kurduk. Kuruluşumuzdan bugüne, sağlık sektöründe ilklere imza atmanın ve binlerce hastaya
Uzmanlar kalitesinde sağlık hizmeti sunmanın kıvancını yaşıyoruz.
Sağlıkta Özel Yalova Uzmanlar Hastanesi kalitesi en büyük gurur kaynağımız. Bugün alanlarında uzman
onlarca doktor, hemşire, sağlık personeli ile tüm hizmet noktalarımızda, ileri tanı tedavi yöntemlerini son
teknolojik tıbbi cihazlar ve yakın ilgi ile birleştirerek, şifa dağıtıyoruz.
Sağlık hizmetlerindeki “ilk”leri ilimizde ve bölgemizde Uzmanlar olarak biz sunuyoruz. Yalova ilinde ilk kez
‘Excange Transfüzyon’ yapılan bebek hasta sağlıkla taburcu edilmiştir. Genel cerrahi bölümümüzde eğitim
kurumlarında karşılaşılan nitelikli cerrahi vakalar başarı ile yapılmaktadır. Ör.Mide balonu, mide küçültme
ameliyatları, ERCP ve kolon cerrahisi rutin işlemler haline gelmiştir. Yine Beyin Sinir ve Omurilik Cerrahi
bölümüzde anevrizma ameliyatları başarı ile yapılmaktadır. 3. Basamak Yoğun Bakım ünitemizde 28 yatak
kapasite ile, yine 11 küvez 3.basamak Yeni Doğan Ünitesi tüm teknik imkanları ile şifa dağıtmaktadır.En
son teknoloji MR, Bilgisayarlı Tomografi ve digital Mamografi ile alt yapımız tüm teşhis ve
tanı imkanlarına sahiptir
Özel Yalova Uzmanlar Hastanesi olarak; hasta odaklı hizmet politikamız, tıbbi etik değerlere bağlılık, her
zaman en iyi tıbbi olanaklara sahip olma vizyonumuz ve kalite değerlerimiz bizim için vazgeçilmez unsurlar.
Özel Yalova Uzmanlar Hastanesi sizler için sürekli yenileniyor ve büyüyoruz.
Bizim için en önemli şey sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmeniz. Bu amaçla biz sizlere en iyi
hizmeti sunabilmek için durmaksızın çalışıyoruz.
4
Özel Yalova Hastanesi Başhekimi
Op. Dr. Alp ÖZÇELİK
Sevgili Uzmanlar Sağlık Okuyucuları,
2016 yılında sürekli gelişen teknolojik uygulamalarımız, kadromuza kattığımız güvenilir ve başarılı
hekimlerimiz ile sizlerle olmaktan çok mutluyuz. Özel Yalova Hastanesi olarak en büyük idealimiz, kalite
standartlarına uygun sağlık hizmeti vermek ve hasta memnuniyetini en üst düzeyde tutmak ve sürekli
iyileşmeyi ve gelişmeyi sağlayabilmektir. Teknolojik yenilikleri,
bilimsel ve yönetsel gelişmeleri sürekli takip ederek hastalarımızın hizmetine sunmaktır.
Sağlıkta kalite standartları mükemmel hasta bakımına odaklanmıştır.
En önemli faydası hasta ve çalışan güvenliği sağlanmasıdır.
Uzmanlar ailesi olarak sağlıkta birçok ilke imzamızı atarak sürekli gelişmeye devam ediyoruz.
Yeni doğan yoğun bakım ünitemiz, genel yoğun bakım ünitemiz ile yalnızca Yalova’ya değil
çevre illere de hizmet vermekteyiz.
Özel Yalova Hastanesi olarak önümüzdeki dönemlerde de kaliteli,
modern ve ilkeli sağlık hizmetlerimize devam edeceğiz...
5
12
KAPALI TEKNİK İLE
KASIK FITIĞI AMELİYATI
ŞİŞMANLIK
VE ŞEKER HASTALIĞI
16
GEBELİK VE
ULTRASONOGRAFİ
AMELİYATSIZ
MİDE BALONU
15
10
12
34
DOĞUŞTAN
ÇARPIK AYAK
MEME KANSERİNDE
ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ
MESANE
KANSERİ
56
28
MENOPOZ
BELİRTİLERİ VE TEDAVİSİ
PARİS
GRİP AŞISI
KİMLERE YAPILIR?
43
30
ÇOCUĞUNUZ
1. SINIFA HAZIR MI?
40
60
OBEZİTE HAKKINDA
BİLİNMESİ GEREKENLER
25
B12
EKSİKLİĞİNE DİKKAT
36
BEL FITIĞI
TEDAVİSİ
22
DEPRESYON
BELİRTİLERİ
Op. Dr. Abdullah Alp ÖZÇELIK
Genel Cerrahi
Obeziteye
Ameliyatsız Çözüm
MİDE BALONU
Obeziteye Ameliyatsız Çözüm- Mide Balonu Özel Yalova Hastanesi Başhekimi
Genel Cerrah Op. Dr. Alp Özçelik, herhangi bir cerrahi girişim gerektirmeden sadece
endoskop kullanarak zayıflatıcı mide balonu uygulamasını gerçekleştiriyor.
Özel Yalova Hastanesi Başhekimi
Genel Cerrah Op. Dr. Alp Özçelik,
zayıflatıcı mide balonu ile ilgili ‘aşırı
şişmanlık estetik bir sorun olmasının yanında esas olarak bir sağlık sorunudur ve tedavi edilmemesi
durumunda yüksek tansiyon, şeker
hastalığı, kalp yetersizliği, eklem hastalıkları ve psikolojik rahatsızlıklara neden olmaktadır. Şişmanlık tedavisinde kullanılan
ilaçların uzun süreli kullanımları yan etkileri
nedeni ile sorun oluşturmaktadır. Zayıflatıcı
mide balonu sistemi (mide içine balon yerleştirilmesi) obezite (şişmanlık) tedavisinde
giderek artan sıklıkla tercih edilen etkili bir
zayıflama yöntemidir.
Bu yöntem sayesinde bariartrik cerrahi olarak adlandırılan mide küçültme ameliyatları
birçok merkezde artık terk edilmeye başlanmıştır. Yöntem herhangi bir cerrahi girişim gerektirmeden sadece endoskop kullanılarak tecrübeli bir endoskopist tarafından
rahatlıkla uygulanabilmektedir.
Bu yöntem obezite ve eşlik edebilecek diğer hastalıklar nedeniyle cerrahi girişimin
riskli olduğu hastalar için özellikle uygun-
10
nılması tavsiye edilmez. Hamilelerde
ve emziren annelerde kullanılması
önerilmez. Elbette ki tedavinin uygulanmasından önce zayıflama programınızı yürüten iç hastalıkları ve/ veya
endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı ile endoskopist bu tedavinin sizin için uygunluğu konusunda bir fikir birliğine varmaları gerekir.
dur. Mide içindeki balon midede yer kapladığından erken doyma ve tokluk hissi vererek
hastanın daha az miktarda gıda tüketmesine ve böylece kilo vermesine sebep olur.
Yeterli kilo kaybı sağlandığında, genellikle
6 aydan uzun olmayan bir süre sonrasında,
balon endoskop aracılığıyla söndürülerek
mideden çıkarılır. 6 aylık izlem sonrasında
elde edilen kilo kaybı her hastada farklıdır
ve 15 kg- 80 kg arasında değişebilen miktarlarda olabilmektedir.
Zayıflatıcı Mide Balonu Kimler
İçin uygundur?
Zayıflatıcı mide balonu, yoğun diyet ve
egzersiz programlarına rağmen kilo veremeyen 18-55 yaş arasındaki erişkinlerin
zayıflatılması amacıyla kullanılan ve geçici
bir süre uygulanabilecek olan bir yöntemdir.
Genellikle 6 aydan daha uzun süre kulla-
•Vücut kitle indeksi (BMI- Body Mass
Index) 30-40 arasında olan ve bu nedenle ciddi tıbbi problemler gelişme
riski altında olan şişman hastalarda
• Aşırı kilo nedeniyle tedavi edilemeyen tip 2 şeker hastalarında
•BMI 40 üzerinde olan veya BMI 35-40
arasında olup birlikte ciddi tıbbi problemleri bulunduğu için zayıflatıcı cerrahi girişimi tolere edemeyecek hastalar veya bu
özelliklere sahip oldukları halde cerrahi girişim uygulanmasını istemeyen hastalarda
• Herhangi bir nedenle cerrahi tedavi uygulanması gerektiği halde obezitenin oluşturduğu cerrahi risk nedeniyle bu tedavileri
uygulanamayan ve vücut ağırlığının cerrahi
girişime uygun seviyeye indirimesi gereken
hastalarda kullanılması uygundur.
Op. Dr. Abdullah Alp ÖZÇELIK
Genel Cerrahi
Doç. Dr. Barış BAYRAKTAR
Genel Cerrahi
ŞİŞMANLIK ve
ŞEKER HASTALIĞI
Özel Yalova Hastanesi’nde geçtiğimiz günlerde mide bypass
ameliyatı sonrası 1 ayda 25 kilo
veren hasta Arafa Al Quisi, Genel
Cerrah Op. Dr. Alp Özçelik’e ve
Genel Cerrah Doç. Dr. Barış Bayraktar’a teşekkürlerini iletti.
Özel Yalova Hastanesi, Genel
Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Barış
Bayraktar, 130 kg lık, şeker hastası, boğulmuş göbek fıtığı ve
safra kesesinde taşları olan şişman hastanın üç ameliyat yapılıp
1 ayda 25 kg eksik ile Irak’a geri
gönderildiğini belirtti. Ameliyat
yapan Cerrahi ekip bu tür ameliyat sonrası en az 1 ay süresince
hekim kontrolleri düzenli yapılması gerektiğini belirterek yurt
dışından gelen hastalar ile ameliyat öncesi özellikle ameliyat
sonrası takip gerekliliğini özen ile
anlatıp ameliyat kararını birlikte
verdiklerini söyledi.
Doç. Dr. Barış Bayraktar, ‘ Şişmanlık cerrahisinde “mide by-pass’ı”
yöntemlerinden bahsettiğimizde ise midenin küçültülmesine
ek olarak; ince bağırsağın en az 1
metrelik en üstteki (mideye yakın)
kısmının cerrahi yöntemle atlanarak
devre dışı bırakılması söz konusudur. Bu sayede mide küçültmenin
gıda alınımını kısıtlayıcı etkisine ek
olarak, alınan gıdaların emiliminde
de azalma sağlanır ve bu; daha da
fazla kilo verdirici bir etki yaratır. Ayrıca; atlanarak devre dışı bırakılan
ince bağırsak bazı hormonal etkiler
yaratarak tip II şeker hastalığının
tedavisine de ek ve “artı” bir fayda
sağlayabilmektedir.’ dedi.
Gastrik bypass cerrahisi diğer obezite ameliyatları gibi genellikle laparoskopik yöntemle yapılır. Karın
bölgesine açılan küçük kesilerden
girilerek ameliyat gerçekleştirilir.
Böylece hasta, ameliyat sonrasında
gelişebilecek olası yara enfeksiyonu
ve fıtık gibi risklerden de büyük ölçüde korunmuş olur. Gastrik bypass
ameliyatları için robotik cerrahi yöntemi de kullanılmaktadır. 11
Op. Dr. Fatih KALALI
Ortopedi ve Travmatoloji
Özel Yalova Hastanesi Başhekim
Yardımcısı Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı, Op. Dr. Fatih Kalalı,
çocuklarda sıkça görülen ortopedik sorunlardan biri olan çarpık
ayak tedavisi ile hastanemizde 5
çocuğun sağlığına kavuştuğunu
belirtti ve tedavi ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Özel Yalova Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Fatih Kalalı, ‘Günümüz teknolojisi ile artık anne karnında
dahi teşhis edilebilen çarpık ayak sorunu,
genellikle doğumdan sonra fark ediliyor.
Çarpık ayak sorunu mutlaka erken dönemde tedavi edilmeli. Erken dönemde
ameliyatsız tedavi edilebilen çarpık ayak
sorununun tedavisi geciktirildiği takdirde
zorlaşıp kemiklerde şekil bozukluğuna,
hatta sakatlıklara yol açabiliyor.’ dedi.
Doğuştan çarpık ayak (pes
equinovarus) deformitesi ne
demektir?
Latincesi “konjenital pes equinovarus deformitesi” olarak bilinen doğuştan çarpık
ayak deformasyonu, çocuklarda ayakta
doğru çarpıklık olarak tanımlanır. 1000’de
1 oranında görülen bu deformasyon erkeklerde daha sık rastlanıyor. Olguların
bir kısmında diğer aile bireylerinde de bu
sorunun varlığı tespit ediliyor. Çarpık ayak
tek taraflı veya çift taraflı görülebilir. Pes
ekinovarus erkek çocuklarda daha sık görülmektedir. ve ailede çarpık ayak sorunu
varsa bebekte görülme riski iki katına çıkar.
12
DOĞUŞTAN ÇARPIK AYAK
(PES EKİNOVARUS)
AMELİYATSIZ TEDAVİ EDİLEBİLİYOR
Çarpık ayak erkek çocuklarda
daha çok görülüyor!
Çarpık ayak nasıl bir sorun?
Op. Dr. Fatih Kalalı, ‘Bu deformasyon ayağın ön tarafında içe doğru dönme, topukta
yumuşama ve beraberinde içe dönme ile
birlikte ayağın orta kısmından içe doğru
sapma olduğu görülüyor. Deformasyon olan
ayak diğer ayağa göre daha küçük olup aynı
taraftaki baldır daha incedir. Hastalığın kesin nedeni bilinmemekle beraber; neden
olarak genetik ve çevresel faktörlerin kombinasyonu sorumlu tutulmaktadır.’ dedi.
Çarpık ayak tanısı nasıl
konulur?
Doğuştan çarpık ayak deformasyonunun tanısını, ileri ultrasonografi tetkikleri ile anne
karnında veya hemen doğum sonrasında
klinik olarak koymak mümkündür. Doğuştan
çarpık ayak deformiteli hastaların mutlaka
doğuştan (gelişimsel) kalça çıkığı açısından
da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Çarpık ayak erken dönemde
ameliyatsız tedavi edilebiliyor!
Çarpık ayak tedavisi nasıl
uygulanır?
Dr. Ignacio Ponseti 1950’lerde kendi adıyla
anılan tedavi yöntemini geliştirmesine öncülük eden çalışmaları pes ekinovarus’ un
ameliyatla tedavisinin sonuçlarını araştırması ile başladı. Pes Ekinovus ameliyatlarının yetişkinlikte birçok soruna yol açması
ve genellikle başka çarpık ayak ameliyatları
gerektirmesi sonucunu gösterdi. Bunun
üzerine Dr. Ponseti bebek ayağının anatomisini ve fonksiyonunu inceleyerek neden
daha önceki alçılama metodlarının işe yaramadığını keşfetti ve ayağı farklı bir şekilde
manipüle etmeye başladı.
Açıklamalarına devam eden Kalalı, ‘Çarpık
Ayak tedavisi ( pes ekinovarus tedavisi ) için
yapılan işlemler belli bir sıra ile (Ponseti
yöntemi) ayağın arka, iç ve taban kısmında
kısalmış olan yumuşak dokuları (bağ, kapsül, kiriş) esnetmek amacıyla yapılan pasif
germelerdir. Manüplasyonla belli bir dereceye kadar esnetilerek düzeltilmiş ayağın
bu düzelmiş hali alçı ile korunur. Kısalmış
olup da esnetilmeye çalışılan yumuşak dokulardaki kollajen, zamanla akordeon gibi
açılarak uzar ve bir sonraki alçıda ayağın
bir miktar daha düzelmesine imkân verir.
Bu şekilde haftada bir değiştirmek suretiyle
hastalığın ağırlık derecesine göre 5-9 kez
alçı yapılır. Tüm alçılar diz üstü olmalıdır.
Azami 9 haftanın bitiminde topuk ayak tabanı seviyesine inmemiş ise, genel anestezi
altında topuğun normal konumuna inmesini
engelleyen Aşil tendonu minik bir cerrahi işlemle kesilir (perkütan Aşilotomi). Bu işlem
olguların %85-90 gibi büyük bir çoğunluğunda gerekir. ‘dedi.
Pes Ekinovarus tedavi sürecinde bu işlemi
takiben 3 haftalık son alçı uygulanır. Bu süre
içinde kesilen Aşil tendon rejenere (yeniden
oluşum) olur.
Perkütan Aşilotomi sonrası uygulanan alçının çıkarılmasını takiben hasta çarpık ayak
ponseti cihazı olarak adlandırılan özel bir
cihaz kullanmaya başlar. Bu cihaz özel bir
çift ortopedik bot ve Dennis Brown barından
oluşur. Botlar arası mesafe omuz mesafesi
kadardır. Etkilenmiş ayak 70 derece dış rotasyonda, tek taraflı olgularda normal ayak
40 derece dış rotasyonda pozisyon verilir.
Her iki ayak 10-15 derece dorsifleksiyonda
(yukarı kıvrık) tutulur.
Çarpık Ayak 3 ay süre ile 24 saat kullanılan cihaz daha sonra öğle uykularında ve
gece kullanılmak üzere 2-4 yaşına kadar
kullanılır. Bu tedavinin en önemli bölümünü oluşturur. Eğer ebeveynler cihazı kullanmazlar ise ayak bozulmaya başlayarak
tedavide başarısızlıklar meydana gelir. İlk
bir yaş içinde görülen yinelemelerin tedavisi
yine alçılamadır. Yürümeyle birlikte normal
ayakkabıya geçilir.
Doğuştan çarpık ayaklı (Pes ekinovaruslu)
çocukların ebeveynleri, bebeklerinin ayakları uzman kişiler tarafından tedavi edilmeleri halinde, eğer başka bir sorun yok ise,
tamamen normal görünümde ve normal
fonksiyonlarını yerine getiren, özel ayakkabı kullanma ihtiyacı olmayan, ağrısız ayaklara sahip olacakları konusunda emin olabilirler. İyi tedavi edilmiş yumru ayak (çarpık
ayak) engel değildir ve tamamen normal,
aktif bir hayat sürdürebilir. Tedavi başarı
oranı %95’tir.
13
Op. Dr. Filiz CİĞERİM
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Çağdaş teknolojinin insan sağlığı
konusunda yaptığı en büyük katkı
tartışmasız ultrason cihazları. Eskiden doğum yapan kadın, bebeğimin iki eli iki ayağı var mı? Bebeğim tam mı? Diye merak ederek
doğuma giderdi. Ultrason cihazları
ilk icat edildikleri tarihten itibaren
tüm teknolojik ürünlerde olduğu
gibi giderek daha faydalı hale geldi. Kullanıldığı alanlar genişledi ve
yeni işlevler eklendi. Bugün anne
karnında gelişen bebeğin yüz hatlarını üç boyutlu gösteren güçlü
cihazlar getirildi ve kullanılmakta.
Ultrason nedir?
İnsan kulağı 20 ile 20.000 Hertz frekansları
narin sesleri duyabilir. Günümüzde kullanılan ultrason cihazları ise 1 ile 5 megahertz
GEBELİK ve
ULTRASONOGRAFİ
arasındaki frekanstaki ses dalgaları ile çalışan cihazlardır. Bu yüksek ses dalgalarına
ultrason denir. Ama bu sözcük daha çok
cihazın kendisi veya yapılan inceleme için
kullanılmaktadır. Ultrason dalgaları insan
vücudunda belli bir derinliğe kadar yayılır ve
bazı durumlardan geri yansır. Buda görüntü
oluşturarak bize insan vücudunun içindeki
organlar ve yine insan vücudunun içindeki
bebek hakkında bilgi verir. Verdiği bilgileri
biz değerlendirerek anne - baba adaylarına
bebekleri hakkında doğmadan önce olası
özelliklerini sağlığı ve gelişimini takip ederiz.
ve rahme pompalanan kan basıncı ile bebeğe giden kan basıncı ayrıntılı olarak incelenir. Bu inceleme ne kadar ayrıntılı yapılmış
olsa bile en iyi cihaz veya en deneyimli uzman tarafından yapılsa bile asla bebekteki
anomalileri %100 saptayamaz. Çünkü bazı
anomaliler ultrasonda saptanacak belirtiler
vermez. Bazı anomaliler ileri aylarda gelişebilir.
Ultrasonografi gerekli mi?
Dünyada ultrasonografinin gebelik döneminde ilk kullanımının üzerinden 40 yıldan
fazla süre geçmiş durumdadır ve bu konuda da bir çok çalışma yapılmıştır. İnsanlar
üzerinde ki etkileri inceleyen çalışmalarda
gebelikteki ultrasonografinin anne karnında ki bebeğe ‘zararlı’ olduğu yönünde ya da
doğmadan önce annelerle gebelik döneminde ultrason uygulanmış bireyler üzerinde
olumsuz bir etki oluşturabileceği yönünde
herhangi bir bulguya rastlanmamıştır.
Ayrıntılı – İkinci Düzey Ultrasonografi Nedir?
Gebeliğin 17-22. Gebelik haftaları arasında
uygulanır. Bebek, eşi plasenta rahim duvarı
15
Op. Dr. Abdullah Alp ÖZÇELIK
Genel Cerrahi
KAPALI TEKNİK İLE
KASIK FITIĞI AMELİYATI
Özel Yalova Hastanesi Başhekimi,
Genel Cerrah Op. Dr. Alp Özçelik
kasık fıtığının kapalı teknik olan
laparoskopik yöntemle 30-45 dakika gibi kısa sürelerde yapılabileceğine dikkat çekerek açıklamalarda bulundu.
Özel Yalova Hastanesi Başhekimi, Genel
Cerrah Op. Dr. Alp Özçelik, ‘Kasık bölgesinde gelişen fıtıklardır. Tüm fıtıkların %
75 ini kasık fıtıkları oluşturur ve erkeklerde
kadınlara oranla 25 kat daha fazla görülür.
16
Direkt ve indirekt denilen iki tipi mevcuttur.
Genelde iki tipte birbirine benzer ama indirekt olanı her yaşta görülebilir ve testis
torbasına kadar inebilme potansiyeli mevcuttur. Direkt olan genelde karın duvarının
zayıfladığı orta ve ileri yaşlarda görülür. Her
iki tipin tedavisinde aynı ameliyat yapılır.
Fıtık genelde zararsızmış gibi görünse de
doktorunuz sizi muayene ettikten sonra
genellikle ameliyat önerecektir. Çünkü fıtığın sıkışması ve sonrasında gelişebilecek
komplikasyonlar göz korkutucu ve hatta
hayatı tehdit edici olabilir. ‘ dedi.
Kasık fıtığı belirtilerine değinecek olursak
bazı kasık fıtıkları herhangi bir şikâyet yapmaz. Bazen doktor muayenesinde tespit
edilene kadar siz bir fıtığınızın olduğunu anlamayabilirsiniz. Sık sık da kasık bölgesinde
bir şişkinlik olur. Bu şişkinlik ayaktayken,
ıkınırken veya öksürürken daha bariz olur.
Sırtüstü yatıldığında genellikle şişkinlik
kaybolur. Şişkinlik üzerinde bazen yanma,
bastırınca hava hissi ve ağrı olabilir. Kasık
bölgesinde basınç hissi, ağır bir obje kaldırırken acıma ve yanma olabilir. Daha az vakada da fıtığın testis torbasına inmesinden
dolayı testis torbasında şişme olabilir.
Kasık fıtığı oluşumundaki risk Kapalı (laparoskopik) amelifaktörleri nelerdir?
yat nasıldır?
• Bazı hastalıklar (kronik akciğer hastalıkları, KOAH, prostat hastalıkları, siroz )
• Erkek cinsiyet
•Prematüre doğmuş olmak
• Bazı meslekler (uzun süre ayakta durulan
ve ağır fiziki çalışma şartları olan ve ağır
kaldırmayı gerektiren meslekler)
• Aile hikayesi
• Kronik öksürük
• Kronik kabızlık
• Aşırı kilo (karın içi basıncınızı arttırır)
• Hamilelik (karın kaslarınızı zayıflatır ve
karın içi basıncını arttırır)
• Daha önce karşı taraftan fıtık geçirmiş
olmak .
Kapalı kasık fıtığı ameliyatı (laparoskopik inguinal herni onarımı) ; kapalı safra
kesesi ameliyatındaki gibi küçük deliklerden, uzun ince aletlerle, fıtığın karın duvarının arkasından yama ile tamir edilmesidir.
Genel anestezi altında (tamamen uyutularak) yapılır. Ameliyat genellikle 30-45 dk.
civarında sürer. Hasta uyandıktan sonra
normal servis yatağına geri döner. Ameliyat
sonrası hasta tamamen uyandığında (6-8
saat sonra) hasta yürür, tuvalete gidebilir
ve sıvı gıda alabilir. Hasta ertesi gün evine
döner. Sıklıkla 3 delik (1 cm ve iki adet 0,5
cm) yardımıyla yapılır. Kişi bir hafta içinde
günlük aktivitelerine (Banyo, araç kullanma, çalışma ve cinsellik) döner. 3. gün ve 1.
hafta sonra kontrollerinde yara görülür ve
dikişler alınır. Ağır egzersizlere 4 hafta sonra başlanabilir.
Kapalı (laparoskopik) ameliyatın üstünlükleri nelerdir?
•Çift taraflı fıtıklarda üç küçük delikten her
iki tarafı ameliyat etme şansı tanır.
•Fıtığı tekrar etmiş açık ameliyatların yeniden ameliyat edilmesinde daha üstündür.
•Ameliyat sonrası ağrı çok azdır.
•Ameliyat sonrası dönemde normal hayata
ve işe dönme zamanı daha kısadır.
•Kozmetik olarak belli belirsiz iz bırakır.
17
Op. Dr.Orhan RODOPLU
Kalp ve Damar Cerrahisi
Yaş faktöründen dolayı bacak damarlarındaki damar sertliğine bağlı tıkanıklıklar, kireçlenme ya da romatizma Ağrısı ile karıştırılabiliyor. Hatta bu belirtileri genç yaşlarda
da görebiliyoruz artık. İlk belirti topallama
ile başlar. Uyluk, baldır ve diz bölgesindeki
damarların tıkanmasına bağlı ağrı, yürürken
topallamanıza neden olur. Bu da günden
güne yürüme mesafenizi kısıtlar. Bir süre
sonra istirahat esnasında da ağrılarınızın
devam ettiğini görebilirsiniz. Zamanla ise
uykumuzu kaçıran, morfinin bile kesmediği
Ağrılar baş gösterebilir. Ayakta ve bacakta sürekli bir üşüme ve uyuşma hissi olur.
Kıllarda dökülme, tırnaklarda bozukluklar
meydana gelir. Ayak morarır ve siyahlaşır.
Diyabetik ( Şeker) hastalarında iyileşmeyen yaralar oluşur. Bu sinyallere mutlaka
kulak verin. Özellikle hayatınızda sigara,
alkol gibi alışkanlıklarınız varsa ve sağlıksız besleniyorsanız aynı Zaman’da genetik
yatkınlığınız varsa 40 yaşından sonra rutin
kalp ve damar muayenelerini ihmal etmeyin
ve check-uplarda mutlaka damarlarınıza da
baktırın.
Bacakların Atardamar Tıkanıklığı
Bacakların damar hastalığı ayaklara ve
bacaklara giden atar damarların daralması
veya tıkanması anlamını taşır. En yaygın
neden ateroskleroz yani damar sertliği olmakla beraber, Buerger hastalığı ve atar
damarların balonlaşıp tıkanmaları (tromboze anevrizmalar) diğer tıkanıklık nedenleridir. Bacakların damar hastalığı gelişimi için
başlıca risk faktörleri sigara, hipertansiyon,
18
Kangren Belirtisi ile
Romatizma Ağrısını
Birbirine Karıştırmayın
şeker hastalığı, kanda kolesterol düzeyinin yüksek olması, yaşlılık ve hareketsiz
tembel yaşam sayılabilir. Bunların yanında
bacakların damar hastalığı daha sık erkeklerde görülmektedir. Damar hastalığına yaş
ilerledikçe daha sık rastlanır.
Bacaklardaki damar hastalığı olan hastaların %50-60 ında ciddi koroner hastalığı ve
şahdamar (karotis) hastalığı eşlik eder. Bu
sayılan hastalıklar ilerlediklerinde bacak
damar hastalığının önüne geçer ve damar
hastalarındaki en önemli ölüm nedenini
oluşturur.
Belirtileri:
Bacakların damar hastalığına bağlı en
yaygın şikayet yol yürümekle, koşmakla,
merdiven çıkmakla baldırlara, uyluk çevresindeki ve kalçadaki adalelere gelen ve genellikle kramp şeklinde olan ağrıdır (kladikasyo intermitant). Yürümekle gelen ağrının
en önemli özelliği yürüyüş durdurulduğunda
ağrının 3-5 dakika içinde kendiliğinden geçmesidir. Ağrı hemen her zaman her yürüyüşle aynı mesafede gelir. Ancak zamanla
bu mesafe kısalabilir.
Zamanla kan akımının daha da azalması
sonucunda ağrı artık istirahatta bile ortaya
çıkmaya başlar. Çoğu kez geceleri ağrı oluşur. Kişi gece uyurken bacağına ağrı gelmesi sonucunda uyanır, kalkıp dolaşınca ağrısı
biraz geçer ve tekrar uyur. Bir süre sonra
ağrı kalıcı hale gelip, artık gündüzleri de devam etmeye başlar. Hastalar çoğu kez bacaklarını yatak kenarından aşağıya sarkıttıklarında daha rahat ederler. Bu durumda
yürüme ağrısı da çok daha kısa mesafelerde
gelmeye başlar. Daha ileri aşamalarda ise
ayaklarda ve özellikle ayak parmaklarında
ağrılı yaralar ve gangren gelişebilir.
Tanı:
Hastanın şikâyetlerini dinleyerek ve başta
bacaklardaki damarların nabızlarını muayenesi olmak üzere çeşitli muayene yöntemleri ile bacaklardaki atar damar hastalığı
tanınabilir. Genellikle diz arkasında yada
ayak bileğinin iç bölümündeki damarların
nabzı azalmış yada alınamaz hale gelmiştir.
Bunun yanında başta kan kolesterol ve lipid
düzeyleri olmak üzere, çeşitli laboratuar
testleri en önemli damar hastalığı nedeni
olan damar sertliğini (ateroskleroz) araştırmada yardımcıdır.
Damar hastalığı tanısını koymak için en
basit yöntem bir Doppler cihazı yardımı ile
bacaklarda ve kollarda kan basıncın ölçülüp
bir birine oranlanmasıdır (ABI). Bu ağrısız ve
basit bir test olmakla beraber güvenlidir.
Yürümekle gelen ağrının tam olarak değerlendirilmesi koşu bandında (treadmil) hastanın yürütülmesi ile mümkündür.
Damar hastalıkları ile ilgili en kolay ve güvenilir yöntem renkli Doppler ultrasondur.
Bu yöntemde göğüs içindeki damarlar hariç,
hemen bütün damarlar değerlendirilebilir.
Damar hastalığının derecesi ve hangi damarları ne ölçüde tutmuş olduğunu değerlendirmek için kullanılan diğer incelemeler
ise bilgisayarlı tomografik anjiografi (BTA)
ve manyetik rezonans anjiografidir (MRA).
kez cerrahi bir işlem gereklidir.
Tedavi:
Erken dönemde teşhis edilen bacak damarlarının hastalıklarında egzersiz ile daha aktif bir yaşam, kilo verme, varsa şeker hastalığının ve hipertansiyonun tedavisi, yüksek
kolesterol ve lipit düzeylerinin düşürülmesi
ile tedaviye başlanabilir.
Tedavinin en önemli basamağını hayat tarzındaki bazı değişiklikler oluşturur. Bunların
en önemlileri sigaranın bırakılması, kilo verme, gıdada ve yeme tarzındaki değişiklikler,
egzersizdir. Bu değişiklikler hastalık belirlenir belirlenmez başlanır ve hayat boyu devam edilir. Bu değişikliklerin olumlu etkileri
en az 6 ay sonra hissedilir. Sigaranın bırakılması ve sigara içilen ortamlarda bulunulmaması (pasif içicilik) en önemli değişiklikler olup diğer tedavi yöntemlerinin etkili
olabilmesi için mutlaka gereklidir. Haftada
üç ya da beş günde birer saatlik yürüyüş egzersizi oldukça yaralıdır. Ancak yürüyüşlerin
bir uzman nezaretinde yapılması çok daha
etkili ve güvenilirdir.
Anjioplasti: (Endovasküler
tedavi):
Önemli bir grup hastaya ilaç ve yaşam tarzına ait tedavi yeterli olmaz. Özellikle kısa
mesafelerde yürüme ağrısı olan yada istirahatta ağrı, ayaklarda yara ve gangren olan
durumlarda bu tedavi tek başına yeterli
değildir. Bu durumlarda balon anjioplasti ve
bazen stent, daha ileri aşamalarda ise çoğu
ENDARTEREKTOMİ:
En basit sayılabilecek olan ameliyat kısa
olan darlık yada tıkanıklıkların damar içinden sıyrılarak çıkarılması olan endarterektomi ameliyatıdır. Ancak günümüzde daha
sıklıkla yapılmaktadır. Ancak endarterektomi kasıktaki derin femoral atar damarın
darlık ve tıkanıklıklarının tedavisinde diğer
cerrahi girişimlerle beraber yapıldığına oldukça etkili bir ameliyattır.
BYPASS:
Çoğu kez uzun tıkanıklıkların suni ya da
doğal bir damar grefti ile atlanması bypass
ameliyatı yapılmaktadır. Bypass aorta dallarındaki tıkanıklarda anjioplastinin yapılamadığı durumlarda uygulanır.
SEMPATEKTOMİ:
Bu yöntemlerin uygulanamadığı durumlarda damarlarda spazma neden olan sinir
köklerinin tahrip edilmesi veya çıkarılması
(sempatektomi) uygulanabilmektedir.
AMPÜTASYON:
Bütün bu tedavi yöntemlerinin başarısız
kaldığı durumlarda ise son çare kangrenleşmiş ya da canlılığını yitirmiş olan dokunun kesilmesi (amputasyon) dir. Bununla
beraber günümüzde amputasyonların %90
nı sadece ayak parmaklarının kesilmesi ile
sınırlı olabilmektedir.
19
Uz. Dr. Keriman AKYILDIZ
Psikiyatri
Birçok insan sık sık “ben depresyondayım” der. Aslında ruh hali-ni tanımlamak
için kullanılır. Aynı zamanda psikiyatrik bir
bozukluğu tanımlamak amacıyla da kullanıldığından giderek bir hastalık adı ha-lini
almıştır. Gündelik yaşamda herkes zaman
zaman kendini moralsiz, üzgün, mutsuz
hatta karamsar hissedebilir Fakat gerçek
bir depresyon, kendini üzgün hissetmekten
çok daha öte bir durumdur. Gerçek bir depresyon ne başarısızlıktır, ne zayıflıktır ne de
utanılacak bir şeydir. Depresyon ciddi tıbbi
bir hastalıktır. Hastanın düşüncelerini, duygularını, davranışlarını ve bedenini etkiler.
Ayrıca çoğu zaman insanlarla olan ilişkileri
olumsuz etkiler. Bu hastalık tıpkı şeker hastalığı ya da yüksek tansiyon gibi sık görülür;
yaş, cinsiyet, meslek, sosyal - ekonomik
durum ve dinsel inanç ayırt etmeksizin ortaya çıkar. Toplumda çok az fark edilir ve
yanlış anlaşılır.
22
DEPRESYON BELİRTİLERİ
Depresyon sinsice gelişip belirtiler giderek
şiddetlenebilir ve sonucunda kalıcılaşabilir. Beklenmedik anda birdenbire de patlak
verebilir. Belirtiler hastadan hastaya çok
farklı olabilirler. Bazıları bedensel bazıları
da daha çok ruhsal sıkıntılar gösterirler.
Depresyonda olan kişiler şikâyetlerini çoğunlukla şu şekilde ifade ederler: “Kendimi
çok depresif hissediyorum; moralim çok bozuk. Eskiden bana eğlenceli gelen şeylerden artık hiçbir zevk alamıyorum. Çok çabuk
yoruluyorum; enerjim kalmadı. Konsantre
olamıyorum veya bir şeye odaklanamıyorum. Kendime inancım kalmadı; artık hiç
bir şeyi başarabileceğime inanmıyorum.
Kendimi suçlu ve değersiz hissediyorum.
Geleceğin bana iyi bir şey getirmeyeceğini
düşünüyorum. Sık sık ve yoğun bir şekilde
intihar etmeyi düşünüyorum; hatta daha
önce kendimi öldürmeye çalıştım. Uyku düzenim bozuk. İştahım yok. Kendimi hep çok
üzgün ve umutsuz hissediyorum. Herhangi
bir şey yapmak için kendimi gerçekten zorlamam gerekiyor. Ailem ve arkadaşlarımdan
bile uzak duruyorum
Depresyon iş ve aile yaşamında artan bir
hırçınlık ve saldırganca davranışlar biçiminde de kendini gösterebilir. Baş, sırt ya da karın ağrıları, bir depresyonun belirtileri olarak
ön planda bulunabilir. Bazen hasta korku
krizine kapılır, nefes darlığı içinde karabasanlar yaşar. Ayrıca cinsel ilgileri azalabilir.
Bu şikâyetleri olan herkesin depresyon geçirdiği söylenemez. Şikâyetlerin uzun süre
(yaklaşık iki hafta boyunca) neredeyse gün
boyu devam etmeleri halinde DEPRESYON
söz konusudur.
Depresyonun yalnızca tek bir nedene dayandığı durumlar çok nadirdir. Genellikle
birçok sebebin bir araya gelmesi sonucunda
meydana gelir. Bir depresyonun oluşmasına
yol açan sebeplerin arasında şunlar yer alır:
• Ağır veya uzun süre devam eden bedensel
bir hastalık
• Hormonal değişiklikler
• Bazı ilaçlar
• Depresyonun oluşmasını tetikleyen genetik yatkınlık
• Hayatı değiştiren olaylar (örn. kişinin eşini kaybetmesi, evlenme, emekliye ayrılma,
işsizlik)
• Uzun süre devam eden stres (işyerinde,
aile içerisinde vs.)
• Kişilik yapısı
• Diğer ruhsal hastalıklar (örn. alkol bağımlılığı)
• Zorluklarla geçirilmiş bir çocukluk
Depresyon hastalığının toplumda %8-10
arasında görülmektedir. Kadınlarda depresyon riski daha fazladır. Erkeklerde on erkekten bir tanesi, kadınlarda ise her dört veya
beş kadından bir tanesi yaşamlarında en az
bir kez depresyon hastalığına yakalanacaklardır. Etkili tedavi edilmeyen depresyonda
intihar ile ölüm riski (tamamlanmış intihar
riski) %15 civarındadır. Depresyon şu anda
dünyada en fazla yeti kaybı oluşturan hastalıklar sırasında dördüncüdür. İyi tedavi
edilmemiş depresyon alkol ve madde kullanım sorunlarına, başka ruhsal hastalıklara da zemin hazırlamaktadır. Uzamış ve iyi
tedavi edilmemiş depresyon bedensel hastalıklara da zemin hazırlamakta ve diyabet,
kalp hastalıkları gibi bedensel hastalıkların
gidişini kötüleştirip ölüm riskini dahi arttırmaktadır.
Sonuç olarak depresyon mutlaka etkili biçimde tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.
23
EKSİKLİĞİNE
DiKKAT!
B12 vitamin eksikliğinde sinir hasarı, kansızlık, unutkanlık, depresyon ve yorgunluk
gibi sorunlar görülür. Bu hasarların düşük
B12 düzeyi erken teşhis edilip ve takviye
alımına herhangi bir kalıcı hasar oluşmadan
başlandığında engellenmesi mümkündür.
ğırsak parazitleri ve bakterilerin varlığında
B12 yetersizliği görülebilir. Belirtiler; direnç
azalması, ağırlıkta azalma ya da artma,
bazı hastalıkların gelişimi, sosyal aktivitede
azalma, depresyon, demans (bunama) gibi
durumlar görülebilir.
B12 vitamin eksikliği hafızanın zayıflamasına neden olur.
Suda haşlamak B12 vitamininin kaybolmasına neden olmaktadır.
El ve ayaklarda görülen uyuşmanın nedeni
B12 eksikliği olabilir. Çocukların zekâ düzeylerinde düşüklüğe neden olabildiği gibi
B12 eksikliği aynı zamanda konuşma ve yürüme gibi davranışların daha geç ortaya çıkmasına neden olabilir. Pernisiyoz anemi bir
anemi türüdür. (Anemi, kanınızda normalden daha az sayıda alyuvar olması demektir). Pernisiyoz anemide vücut yeteri kadar
B12 vitaminine sahip olmadığı için yeterli
miktarda sağlıklı alyuvar yapamaz.
B12 vitamini suda eriyen bir vitamindir. Besinlerin saklanması ve pişirilmesi sırasında
da vitamin eksikliği görülebilir. Örneğin; ızgara ette yüksek ısı ve et suyunun damlaması ile sütte pastörize ve kaynama işlemlerinde; balığın pişirildikten sonra suyunun
dökülmesiyle B12 vitamininin etkinliği oldukça azalır.
Vücudunuza oksijen taşıyacak yeterince alyuvar yoksa kendinizi yorgun ve bitkin hissedebilirsiniz. Şiddetli ve uzun süren pernisiyoz anemi kalbe, beyne ve vücuttaki diğer
organlara hasar verebilir. Pernisiyoz anemi
aynı zamanda sinir hasarı, nörolojik sorunlar (depresyon) ve sindirim sistemi problemleri gibi başka komplikasyonlara da yol
açabilir. Ayrıca, pernisiyoz anemili kişilerde
mide kanserine yakalanma riski artabilir.
Risk altındaki kişilerin; Vejetaryen beslenenler, sürekli yanlış (tek tip diyet yapanlar,
dengeli bir beslenme programı uygulamayanlar, yaşlılar, emilim bozukluğu hastalıklarında, doğum kontrol hapı ve bazı ilaçların
kullanımında, pankreas yetersizliğinde, ba-
Asit, alkali ve ısıya karşı dayanıksızdır. Kaynatma süresinin uzaması ve derecesinin
yükselmesi, B12 vitamininin kaybını artırır.
Karaciğerin suda haşlandıktan sonra suyunun dökülmesi, balık haşlandıktan son-
ra suyunun dökülmesi, yine B12 vitamini
kaybını artıran sebepler arasındadır. Etler
ızgara yapılırken, sıcaklık ve damlayan
suyla B12 vitamininin yüzde 30’u, nemli sıcaklıktaysa yüzde 10-20’sinin kaybolduğu
bilinmektedir. UHT sütlerdeki kayıp yüzde
7- 10 civarında iken, yüzde 30 kadarı da
kaynamayla kaybolmaktadır. Peki, tüm bu
olumsuz etkilerden uzak durmak için nasıl bir beslenme planı oluşturmalıyız? B12
vitamininden zengin olan başlıca besinleri
yani; et, süt, peynir, yumurta ve balığı hayatımıza sokmamız gerekiyor. Yani hayvansal
besinleri…
Vejetaryenler içinse süt ürünleri ve yumurtaya ağırlık vermek önerilebilir. Sonuç olarak unutkanlık, dikkat dağınıklığı, halsizlik
ve ileride karşılaşılabilecek daha ciddi problemlerin engellenmesi için B12’den zengin
besinlerin ihmal edilmemesi ve 6 ayda 1
mutlaka B12 düzeyinin ölçülmesi yararlı
olacaktır.
25
Uzm. Dr. Melek DEMIROĞLU
Anestezi ve Reanimasyon
16 EKİM DÜNYA ANESTEZİ GÜNÜ’NDE
UZMANLAR’DAN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR
Özel Yalova Hastanesi Anestezi
ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Melek
Demiroğlu, 16 Ekim Dünya Anestezi Günü’nde anestezi çeşitleri,
ameliyat öncesi ve sonrası hakkında bilgiler verdi.
Özel Yalova Hastanesi Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Melek Demiroğlu,
‘Dünyada ilk anestezi uygulaması 16 EKİM
1946’da Amerika ‘da Dr. Jhon COLLİNS Waren tarafından Gılbert ABBOT isimli işçiye
uygulanmıştır. Bundan dolayı tüm dünyada
16 Ekim Dünya Anestezi günü olarak kutlanmaktadır. Anesteziyoloji; ameliyat önce-sinde ameliyat sırasında ve sonrasında
hastanın hayati fonksiyonlarını takip eden
düzenleyen, ağrı duyusunu ortadan kaldıran bir dizi tıbbı uygulamayı içeren bilimin
adıdır.’ dedi.
Anestezi uygulaması genel anestezi, bölgesel anestezi ve lokal anesteziyi içerir. Genel
anestezi; damardan verilen ilaçlar ve solunum yoluyla uygulanan gazlarla birlikte
hastalarda oluşturulan tamamen bilinçsizlik durumudur.
Bölgesel Anestezi; vücudun bir kısmını (Kol
-bacak-el) iğne yapılarak uyuşturulmasıdır.
Spinal anestezi, epidural anestezi ve sinir
bloğu şeklinde uygulamaları vardır.
Lokal Anestezi; küçük cerrahi girişimlerde
sadece girişimin yapıldığı kısım uyuşturulur. Uyuşturma işlemini cerrahınız yapabilir.
Ancak ya-şamsal fonksiyon takibi ve sakinleştirme için anestezi doktorunuz yardımcı
olacaktır.
Anestezi ekibinin diğer bir çalışma alanı ise
epidural anestezi ile ağrısız doğum uygulamalarıdır.
Anestezi Serüveni
Ameliyattan önce
Cerrahınızın ameliyat kararı aldığında ilk
yönlendirdiği birimdir anestezi. Tüm tetkikleriniz sonuçlandıktan sonra anestezi
uzmanının yolu tutulur. Ameliyattan önceki
muayene önemlidir. Tetkikler değerlendirildikten sonra gerekli görülen konsültasyonlar ve ek testler istenir. Anestezi tekniğine karar verilir. En önemlisi de “Uyursam
uyanabilir miyim? “, “Ağrı duyacak mıyım?”,
“Hatırlayacak mıyım?” , “Epidural mi? genel
mi?” gibi bir dizi kaygılı soruların cevaplandığı başlangıcının endişeli sonunun ise daha
huzurlu olduğu bir görüşmedir.
Ameliyat Süresince
Anestezistiniz operasyon süresince tüm hayati fonksiyonları takip eder ve gerekli tıbbi
uygulamaları yapar. Cerrahınız ameliyatı
gerçekleştirirken hastasını emin ellerde
olduğunu bilerek tüm dikkatini operasyona
verir. Eğer genel anestezi almamış, bölgesel anestezi aldıysanız başucunuzda duran,
nasıl olduğunuzu soran, gündelik sohbetler
ettiğiniz kişi bilin ki sizin anestezistinizdir.
Ameliyattan Sonra
Artık operasyon bitmiş uyanma süreci
başlamıştır. Bu sürecin en konforlu şekilde atlatılması için anestezi uzmanınız yine
sizinle birliktedir. Bu aşamada “adın ne?”,
“başını kaldır.”, “nefes al”, “iyi misin” gibi
bir dizi cümleyi hatırlıyor olabilirsiniz. Sonrasında da ağrı kontrolü, bulantı kusmanın
önlenmesi gibi daha birçok nahoş durumun
yönetiminde anestezi ekibi cerrahınız ve
sizle iş birliği içindedir.
Anestezi ekibi ameliyathanenin vazgeçilmez bir parçasıdır. Adeta güzel bir filmin kamera arkasında ki gizli kahramanları gibi...
27
Uzm. Dr. Müjdat Batur CANÖZ
İç Hastalıkları - Nefroloji
Kış mevsimine yaklaştığımız bu
günlerde grip aşısının %70 ile %90
oranında gribe karşı bağışıklık kazandırmaktadır.
Özel Yalova Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Müjdat Batur Canöz ‘Grip aşısı inaktive
ölü bir aşı olup her yıl tek
doz olarak uygulanır.
Dünya Sağlık Örgütünün önerileri de
28
GRİP AŞISI
KİMLERE NE ZAMAN YAPILIR?
dikkate alınarak bir sene önce karşılaşılan
virüs tipine karşı aşı hazırlanır. Virüs her
sene kendini yenilediği için aşı içeriği her yıl
değişmektedir ve bu yüzden her yıl tekrar
aşılanmak gerekir. Her yıl Eylül - Ekim - Kasım aylarında tek doz şeklinde yapılmalıdır.
Grip aşısından sonra kesin koruyuculuğun
başlaması için en az 10-14 günlük
bir süre gerekmektedir. Aşı ile
koruyuculuk sağlıklı
kişilerde yüzde
80’lere varmaktadır; yaş ilerledikçe koruyuculuk yüzde 50-60’lara inmekle birlikte
hastalığın hafif geçirilmesi sağlanmaktadır.
Yaşlılarda hastaneye yatışları yüzde 50-60,
ölümleri yüzde 80 oranında azaltmaktadır.
Grip aşısı 8 yaşının altındaki çocuklara ilk
kez yapılacağı zaman bir ay ara
ile iki doz önerilir sonraki
yıllarda tek doz yapılır.
3 yaş altına yarım doz
önerilir. Yetişkinlerde
tek doz yeterlidir. Koruyuculuğu bir yıl kadar
devam eder.’ dedi.
Grip aşısı kimlere önerilmektedir?
Grip aşısının yapılmasında sakınca olmadığı için herkesin yaptırması önerilmektedir.
Fakat özellikle yaptırması önerilen gruplar
ise;
1- Mutlaka aşılanması
gereken grup
• 65 yaşın üstündekiler
• Şeker hastalan
• Astım hastaları
• Kronik akciğer hastaları
• Kronik kalp ve damar sistemi hastaları
• Kronik hastalık dışında bağışıklık sistemleri zayıflamış olan kişiler: Kanserli-lösemili
kişiler, bağışıklık sistemi hastalığı olanlar,
organ ve kemik iliği nakli yapılan kişiler, immunsupresif ilaç kullananlar)
• Huzurevi, bakımevi vb ortamlarda yaşayanlar
2 - Aşılanması önerilen grup
• Mutlaka yapılması önerilen kişilerle sürekli temas halinde olanlar,
• 50-64 yaş arası kişiler,
• Kronik tıbbi rahatsızlıkları bulunan huzurevi ve diğer kronik bakım kuruluşlarının
tüm yaşlardaki sakinleri,
• Astım dahil pulmoner ve kardiyovasküler
sisteme ait kronik hastalıkları bulunan erişkinler ve çocuklar,
• Bir önceki yılda {şeker hastalığı dahil) kronik metabolik hastalıklar, böbrek disfonksiyonu, hemoglobinopatiler, ya da bağışıklık
sisteminin baskılanması nedeniyle düzenli
tıbbi takip ya da hastaneye yatırılmaları gerekmiş olan erişkinler ve çocuklar,
• Sağlık personeli,
• Yukarıda belirtilen risk grupları ile aynı ortamda yaşayan¬lar,
• Huzurevi, bakımevi ve benzeri yerlerde çalışan personel.
3 - Özel gruplar
• Hamile bayanlar (4 aylıktan itibaren),
• HIV ile enfekte kişiler,
• Sık seyahat edenler,
• Gribin tıbbi ve ekonomik olumsuz etkilerinden korunmak isteyen ki-şiler {iş adamları, üretimde çalışanlar, sporcular vb).
“Grip aşısı canlı olmayan virüs içerdiğinden
aşıya bağlı olarak grip geçirmek mümkün
değildir.” diyen Canöz, “Aşı yapılan bölgede
ağrı, kızarıklık ya da şişme, kas ağrıları, kırgınlık hissi, hafif ateş yan etkileri arasında
sayılabilir.” ifadelerini kullandı.
29
Neslihan KIZILKAYA
Psikolog
Özel Yalova Hastanesi Psikologu Neslihan Kızılkaya, “Gelecek
neslin bugünkü adayları olan çocuklar için okul hayatı çok önemli
bir yere sahiptir. Bu önemli sürecin başlangıç aşaması da hiç
şüphesiz devamı kadar mühimdir.
Unutmayın, bir yolculuğa çıkış
zamanınız ve çıkış şekliniz bütün
yolculuğunuzun gidişatını etkile-
30
ÇOCUĞUNUZ
1.SINIFA
HAZIR MI?
yecektir.” dedi ve açıklamalarda
bulundu.
Özel Yalova Hastanesi Psikologu Neslihan Kızılkaya, “Çocuğun okula hazır olması için bedensel, fiziksel, psikolojik ve
sosyal anlamda olgunlaşması gerekir. Bu
yetilerdeki herhangi bir eksiklikle okula
başlanması çocuğun zararına olur. Örneğin
genel kabul gören okula başlama yaşına
gelmesine rağmen çocuğun bazı el becerilerinde veya sosyal uyumunda eksiklikler
olabilir ve bu durumda okula başlaması
uygun olmaz. “ dedi. Açıklamalarına devam eden Kızılkaya, “Bunun yanında çocuğu psikolojik olarak okula hazırlamada
aile büyük rol oynar. Çocuk hayatı boyunca
anne - babasını rol model alır ve nasıl bir
ortamda büyürse o ortama uyum sağlar,
onu benimser. Sürekli kitap okunan, kağıt
kalemle uğraşılan bir evde büyüyen çocuk
okuma yazmayı kendisine bir külfet olarak
görmez, aksine ona alışır ve istek duyar.”
diye belirtti.
Ebeveynlere düşen bir başka görev ise okul
öncesinde çocuğu çeşitli alanlarda eğitmek
ve bilgilendirmektir. Öncelikle çocuğunuza
hayatında yeni bir döneme gireceğini anlatın.
Okulda, evdeki gibi geniş bir özgürlüğe sahip
olamayacağını ve orada uyması gereken bir
takım kuralların olacağını ona hatırlatın. Ayrıca çocuğun size olan bağımlılığını biraz azaltın
ve ona sosyal ortamda bağımsız bir birey gibi
davranması gerektiğini aşılayın. Örneğin çocuğunuz okul öncesinde artık tek başına yemek
yiyebilmeli, tuvalete gidebilmeli ve kıyafetlerini giyebilmelidir. Çocuğunuzu her başarı gösterdiğinde takdir edin ve onu ödüllendirin. Ona
güvendiğinizi ve başarılı olacağına inandığınızı
söyleyin. Aksi takdirde çocuğunuz sizden beklediği inancı ve desteği göremezse bu onun
okul hayatına da olumsuz olarak yansıyacaktır.
Ayrıca okul öncesinde gerekli eğitimleri almaz
ve okula hazırlıksız başlarsa yaşıtlarından geri
kalır ve okula ayak uyduramaz. Bunlar da çocukta önemli psikolojik sorunlara yol açar.
Günümüzde çocukların okul için yeterlilik düzeyini ölçen ve onlar için doğru zamanı gösteren
bazı testler mevcuttur. Siz de çocuğunuzun
ilkokula hazır olup olmadığını öğrenmek için
hastanemizde Metropolitan Testi (Okula Yeterlilik Testi) yaptırabilirsiniz. Metropolitan Okul
Olgunluğu Testi; Kelime Anlama, Cümleler, Genel Bilgi, Eşleştirme, Sayılar, Kopya Etme gibi
6 alt test ve toplam 100 maddeden oluşur Çocuğunuzun anlama, dinleme, yorumlama, yazı
yazma ve temel matematik becerilerini tespit
edecek olan bu test onun okula ne kadar hazır
olup olmadığını ortaya koyacaktır.
31
DOĞUM KONTROL
YÖNTEMLER HAKKINDA
YANLIŞ VE DOĞRULAR
Doğum kontrolüyle ilgili tereddüte
düşülen, doğru sanılan veya bilinmeyen birkaç önemli nokta var.
Emziriyorsanız, doğum kontrolüne gerek yoktur.
YANLIŞ: Evet emzirme süreci hipofiz bezindeki yumurta üretimini sağlayan hormonları
baskılayarak ve doğurganlığı azaltır ama
bu hamile kalınmayacağı anlamına gelmez.
Özellikle emzirmenin yanı sıra mama da
kullanıyorsanız, bu kesinlikle etkili bir doğum kontrol yöntemi değildir. Bu süreçte
yedek korunma yöntemlerini kullanmakta
fayda var.
Doğum kontrol hapını her gün
aynı saatte almalısınız.
YANLIŞ: Çoğu kadın doğum kontrol hapı
olarak östrojen ve progestin hormanlarının
birleşimini alır. Kadınların küçük bir kesimi
mini-hap adı verilen bir hap alırlar. İlk türde
olan standart haplar için günün hangi saatinde alındığının bir farkı yoktur.
Bir günü kaçırmak sorun yaratmaz.
Bir gün doğum kontrol hapını almayı unutmak, fark eder etmez alınıyorsa, tabii ki büyük bir soruna yok açmaz. Bu 24 saat içinde
3 defa hap almak anlamına gelebilir ama
önemli değil. Eğer ki birden fazla günü unuttuysanız doktorunuza başvurup takviminizi
ayarlamanız gerekir.
Uzun süre doğum kontrol yöntemleri kullanmak hamile kalmayı zorlaştırır.
Günümüzde gebelik önleyici yöntemlerin
gelecekteki üremeye etkilerinin olduğuna
yönelik hiçbir araştırma yok. Bazı kadınlar
doğum kontrol hapı kullanmayı bırakır bırakmaz yumurta üretmeye başlarken bazılarında tüm hormonların vücudu terk etmesi
aylar sürebilir. Ki bu süreçte hamile kalmak
mümkündür.
Doğum kontrol hapı kullanmak
kilo aldırır.
Bu herkes için geçerli değildir. Her vücudun
doğum kontrol haplarına tepkisi aynı değildir. Doğum kontrolünü kilo almaya sebep
olduğuna dair bir araştırma olmadığı gibi,
aksi de araştırılmamıştır.
Doğum kontrolü hapları alınır
alınmaz etki eder.
Bu da herkes için geçerli değildir. Bazı kadınlarda tam bir menstrüal dönem tamamlandıktan sonra haplar hormonların çalışmasıyla yumurta üretimini engeller. Bu sebeple
ikinci aya kadar doğum ikinci bir doğum
konrol yöntemi kullanmak gerekir.
33
Doç. Dr. Barış BAYRAKTAR
Genel Cerrahi
Özel Yalova Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Barış Bayraktar, meme kanserinde erken
teşhisin önemini vurgulayarak 15
Ekim Dünya Meme Sağlığı Günü’nde önemli açıklamalarda bulundu.
Memenin içerisinde kanser gelişmesi ve
bu oluşan kanserli dokunun muayene veya
radyolojik incelemelerle saptanabilir hale
gelmesi için bir süre geçmelidir. Meme
kanseri tanısı konulan hastaların yaklaşık
%80’inin şikâyeti memede ele gelen kitledir.
Bu nedenle, erişkin her kadının düzenli olarak kendi kendine meme muayenesi yapması önerilir. Kendi kendine meme muayenesi
yapan kadın kendi memesini tanır, böylece
memede oluşan en küçük değişiklikleri bile
erkenden fark edebilir. Bu durum erken tanı
için oldukça önemlidir. Daha küçük boyutta
ve daha erken evrede saptanan meme kanserleri tam şifa ile tedavi edilebilir. Bu nedenle kadınların bilinçlenmesi ve farkındalık
oluşması için toplumun her kesimi gayret
göstermelidir.
Meme kanserinin en sık bulgusu ele gelen
kitledir. Meme kanserinde saptanan kitlelerin özelliği sert ve düzensiz sınırlı olması ve
rahat hareket etmemesidir. Çevre dokulara,
göğüs kasına veya cilde yapışıklık gösterebilir. Memedeki kitleye koltuk altında kitle
eşlik edebilir, kitle çevresinde ülserleşme,
deride iyileşmeyen yara oluşumu görülebilir. Meme cildi ve meme başında değişiklikler de diğer bulgulardır. Meme kanserinin
başka organlara yayılması durumunda, ya
34
MEME KANSERİNDE
ERKEN TEŞHİS
ÖNEMLİ
yıldığı organa ait bazı şikâyetler görülebilir.
Kemik yayılımında (metastazı) bacak, kol
veya bel ağrısı, karaciğer metastazlarında
karın ağrısı, sarılık, akciğer metastazlarında nefes darlığı, öksürük, beyin metastazlarında görme bozukluğu, baş ağrısı veya
baş dönmesi gibi şikâyetlerle de hastalar
nadiren de olsa müracaat edebilirler. Başka organlara yayılan tümörler genelde daha
büyük hacme ulaşan ve öncesinde memede
bir bulgu veren tümörlerdir.
Belirtiler Nelerdir?
Meme kanserinin belirtileri hakkında bilgiler
veren Doç. Dr. Barış Bayraktar, ‘ Meme kanserinin en sık rastlanan belirtisi, memede
ağrısız, zamanla büyüyen bir kitlenin hissedilmesidir. Ancak, hastaların çok azında
ağrı da belirtilere eşlik edebilir. Daha nadir
olarak memede çekintiler, deride kalınlaşma, şişlikler, deride tahriş ya da bozulmalar
ve meme ucunun hassaslaşması ya da içe
dönmesi de dâhil olmak üzere meme ucu
belirtileri yer almaktadır. Sanıldığının aksine ağrı ve kanlı akıntı ileri evrelerde ortaya
çıkmaktadır.’ dedi.
Meme Kanserinde Erken Teşhis Önemli
Meme Kanseri’nde erken teşhisin önemli
olduğunu vurgulayan Özel Yalova Hastanesi Genel Cerrahı, Doç. Dr. Barış Bayraktar; yukarıda belirtilen bulguların varlığında
zaman kaybetmeden gerekli incelemelerin
yapılmasın gerektiğini, tanı konulduktan
sonra tedaviye hemen başlanması gerek-
tiğini vurguladı. Hastanemizde bulunan Dijital Mamografi cihazı ile de kolaylıkla tanı
konulabildiğini belirtti.
Meme kanseri kadınların en sık görülen kanseri olduğundan ve tarama testleri ile erken
tanı mümkün olduğundan, bütün kadınlar
hiçbir şikâyetleri olmasa bile belirli aralıklarla tarama testlerini yaptırmalıdırlar.
Özel Yalova Hastanesi’nde
Dijital Mamografi Uygulaması
Özel Yalova Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Barış Bayraktar, Yalova ve
çevresinde ilk defa hastanemizde çekimlerine başlanan dijital mamografi ile ilgili
açıklamalarda bulundu. ‘Dijital mamografi
meme görüntülemesinde hızla önemli ve
vazgeçilmez hale gelen bir yöntem. Klasik
mamografiden farkıysa, aynı dijital kameralarda olduğu gibi, görüntünün bir dedektör
sayesinde dijital ortamda elde edilmesi.
Bu görüntü, meme radyologları tarafından
mamografi için özel olarak geliştirilmiş, görüntü işleyebilen ekranlarda inceleniyor ve
istenirse film üzerine de basılabiliyor. ‘ dedi.
Dijital mamografinin özellikleri nelerdir?
• Radyasyon oranını düşürüyor: Dijital mamografinin en büyük avantajı klasik mamografiye göre radyasyon dozunun ortalama yüzde 30 daha düşük olması.
• Kalsifikasyon odakları kalsiyum birikintilerinin röntgen filminde elde edilen görüntüleri. Dijital mamografi özellikle meme
kanse-rinin en erken, henüz başlangıç aşamasına ait bir bulgu olan mikrokalsifikasyonların (küçük kireç odakları) saptanma-
sında tartışılmaz bir üstünlük sağlıyor.
• Görüntülerin ekran üzerinde işlenebilmesi
nedeniyle hastadan bazı ek çekimler istenmesine gerek kalmıyor. Böylece hastanın
yeni çekim nedeniyle bir kez daha radyasyon almasını engelliyor.
• Çekimlerde her zaman aynı kalitede standart görüntüler elde edilebiliyor.
• Klasik mamografilere kıyasla memeyi
daha az sıkıştırarak kaliteli görüntü elde
etmek mümkün olabiliyor.
• Görüntüler arşivlenebiliyor.
• Farklı merkezlere gönderilerek uzmanların üzerinde tartışmasına olanak tanıyor.
• Şüpheli alanları belirliyor: CAD (Computer
Aided Detection – Bilgisayar Destekli Tanı)
adı verilen programların kullanılmasına
olanak sağlıyor. ‘Üçüncü Göz’ adı da verilen
CAD, filmlerdeki şüpheli alanları işaretliyor
ve radyoloji uzmanının bu alanları tekrar
incelemesini sağlıyor. Bu sayede daha az
belirgin olan kanser bulgularının gözden
kaçması önleniyor.
Kimlere dijital mamografi
öneriliyor?
• 50 yaşından genç, henüz menopoza girmemiş veya yeni girmiş kadınlara,
• Memenin değerlendirilmesini kolaylaştırdığı ve meme kanserini saptamada standart
mamografiye göre daha başarılı olduğu için
meme yapısı yoğun olan (yani süt üreten
dokudan zengin) kadınlara,
• Meme ameliyatı geçirmiş ya da meme protezi konmuş, bu nedenle değerlendirilmesi
güçleşmiş memelere sahip kadınlara öneriliyor.
35
Op. Dr. Salih Işık DILEK
Beyin ve Sinir Cerrahisi
Bel fıtığı; genellikle bel kaslarının
veya omurgadaki bağların zorlanmasından oluşan kas - iskelet
sistemine bağlı veya omurilikten
çıkan sinir köklerinin basısına-sıkışmasına bağlı oluşan ağrılardır.
Çok nadir olarak abse, enfeksiyon,
artrit, primer veya metastatik tümörler gibi ciddi nedenlerle de oluşabilmektedir. En sık olarak kas ve
bağların tutulumuna bağlı oluşan
mekanik bel ağrısı dediğimiz ağrılardır. Hastaların sadece % 1’nde
sinir kökü tutulumuna bağlı olan
bel ağrıları (bel fıtığı) görülmektedir.
36
BEL FITIĞI TEDAVİSİ
Görülme sıklığı yaşla değişir ve en sık 40
yaşlar civarında görülür. Genetik bazı faktörler ile omurga yapısında bozukluklar
olmaktadır. Omurlarda kaymalar(spondilolistezis), omurga eğriliği (skolyoz) ve ankilozan spondilit gibi. Bu saydığımız nedenler
de bel ağrısı sebeple-ri arasında sayılabilir.
Kadın ile erkekler arasında görülme sıklığı
açısından fark yoktur. Çeşitli yapılan çalışmalara göre; obezite, vücut yapısı ve boy
uzunluğu bel ağrılarını arttırmamaktadır.
Bel ağrısı ve bel fıtığında tanı
ve tedavi
Op. Dr. Salih Işık Dilek Konvansiyonel yöntemlerin (radyografi, myelografi) yanında
günümüzde modern tanı yöntemlerinin (bil-
gisayarlı tomografi, magnetik rezonans) bulunması ile bel ağrısı özellikle de bel fıtığının
kolaylıkla tanınabileceğini belirtti. Hastaların şikâyetleri; yatak istirahatı, medikal tedavi ve bazen fizik tedavi ile tedavi edilerek
büyük çoğunluğunda gerilemektedir. Fakat
bel fıtığı tanısı konulmuşsa ve her türlü tedaviye rağmen geçmeyen ağrı, kuvvet kaybı, idrar kaçırma gibi şikayetler oluşmuşsa
cerrahi olarak tedavi edilerek sinir kökünü
sıkıştıran disk parçası alınmaktadır. Günümüzde artık modern bir cerrahi yöntem olan
mikrovasküler cerrahi ile riskler minimuma
kadar azalmış olup başarılı cerrahi yöntemler ülkemizde ve dünyada uygulanmaktadır.
Bel Fıtığında
Risk Grupları
•Çalışma hayatında iş gücü kaybına neden olan hastalıklar arasında %25 oranında bel fıtığı görülür.
Bu hastaların iş gücü kaybı bazen
6 aya kadar uzamakta ve bu dönem ne kadar uzarsa tam kapasiteyle eski işlerine dönme oranı
azalmaktadır.
• Hayatının belli bir döneminde
bir kez bel ağrısı geçiren kişilerin,
1/3 de ayağa vuran siyatik ağrıları
ortaya çıkmakta ve bel fıtığı gelişmektedir.
• 30-50 yaş arasında bel fıtığı
gelişme riski daha yüksektir. 60
yaşından sonra daha çok, birden
fazla geçirilen bel fıtığına bağlı
olarak, dar kanal dediğimiz diğer
bir klinik durum söz konusudur.
• Erkek kadın arasında hastalığa
yakalanma oranında fark yoktur.
Ancak kadınlarda hamilelikte,
özellikle aşırı kilo alınması sonucu bel omurlarındaki basınç artarak, risk yükselmektedir.
• Sigara içilmesinin yırtılan kıkırdağın beslenmesinin bozulmasına neden olarak, düzelmede
olumsuz etkisi vardır.
• Bazı meslek gruplarında hastalığa yakalanma oranı daha fazladır. Ağır yük taşıma ve bedene
yük bindiren meslekler, uzun süre
otomobil kullananlar, masa başında sürekli oturma gerektiren
meslekler.
• Sosyo - kültürel farkı daha yüksek kişilerde hastalık hangi aşamada rastlanırsa rastlansın, tedavi olasılığı daha yüksektir.
• Düzenli egzersiz yapanlarda,
özellikle bel ve karın kasları gelişmiş kişilerde hastalığa daha az
rastlanır.
37
Op. Dr. Buğday Hepşen Daylan Tunç
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Özel Yalova Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr.
Buğday Hepşen Daylan Tunç, 18
Ekim Menopoz Günü’nde, menopoz
belirtileri ve tedavisi hakkında bilgiler verdi.
Özel Yalova Hastanesi Kadın Hastalıkları
ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Buğday Hepşen
Daylan Tunç,’ Genelde 40 yaşından sonra,
yaklaşık 55 yaşa kadar geçen süre içinde
görülen önceleri adet kanamalarının düzensizleşmesi, daha sonraları ise kesilmesiyle
biten bir dönemdir. Menopoz son adet kanaması demektir. Kadınlar yaklaşık hayatının
üçte birini bu dönemde geçirmektedir fakat
40
MENOPOZ
BELİRTİLERİ
ve TEDAVİSİ
artık insan ömrünün uzamasıyla birlikte bu
geçirilen dönem de artmaktadır. Hayatın
doğal bir evresi olarak kabul edilmektedir.
40 yaşından önce menopoz gerçekleşirse
buna erken menopoz denir.’ dedi.
Menopoz Belirtileri Nelerdir?
Sıcak Basması
Menopoza bağlı olarak ortaya çıkan sıcak
basması, başta yüz ve vücudun üst kısmı
olmak üzere vücut genelini etkisi altına
alan sıcak dalgasıdır. Sıcak basmasıyla birlikte yüzde ve göğüs bölgesinde kızarıklık
oluşabilir. Bu sıcaklık dalgaları genellikle
aniden ortaya çıkar ve geçicidir. Şiddeti kişiden kişiye değişebilir.
Gece Terlemeleri
Menopoz döneminde yaşanan gece terlemeleri uyku sırasında şiddetli sıcak basmasıyla birlikte görülen yoğun terleme
olarak tanımlanabilir. “Uyku hiperhidrozu”
olarak adlandırılan terlemenin derecesi
hafiften yoğun ve şiddetli terlemeye kadar
değişebilmektedir. Uyku ortamı koşulları ve
hormonal dengesizliğin derecesi terlemeyi artırabilir. Menopoz döneminde yaşanan
gece terlemeleri normal olarak kabul edilir
ve yaygın olarak görülen menopoz belirtileri arasındadır. Ancak gece terlemesi başka
bir sağlık sorununun belirtisi de olabilir. Bu
nedenle doktorunuzu yaşadığınız gece terlemeleri konusunda bilgilendirerek nedenini
kesinleştirmeniz önemlidir.
Düzensiz Adet Görme
Menopoza geçiş süreci olan perimenopoz
döneminde âdetin düzensizleşmesi, adet
döneminin kısalması veya bazı aylar adet
görememe gibi durumlar yaşanabilir. Bunun başlıca nedeni hormonal dengesizliktir.
Adet dönemi erken veya geç gelebilir, kanama normalden yoğun veya hafif olabilir.
Adet dönemleri arası görülen hafif kanamalar yine menopoz belirtileri arasındadır.
Düzensiz adet görme özellikle 40’lı yaşların
ortasında bulunan ve menopoza yaklaşan
kadınlar arasında oldukça yaygındır.
Vajina Kuruluğu
Perimenopoz döneminde azalan östrojen
hormonu vajinal bölgede, bu bölgeyi nemli tutan sıvının azalmasına neden olabilir.
Kuruluğa bağlı olarak yine vajinal bölgede
kaşıntı ve tahriş oluşabilir. Bu dönemde yaşanan cinsel ilişkilerde kuruluğa bağlı ağrı
ve tahriş sık görülmektedir. Vajinal kuruluk
menopoz belirtileri arasında kadınları fiziksel ve duygusal olarak en çok rahatsız eden
belirti olarak öne çıkmaktadır.
Cinsel İsteksizlik
Menopoz döneminde androjen eksikliğine
bağlı olarak cinsel isteksizlik yaşanabilir.
Libido kaybı menopozun belirtisi olabileceği gibi menopoz belirtilerini hafifletmek
için kullanılan ilaçların yan etkisi de olabilir.
Hormon dengesizliğinin neden olduğu cinsel isteksizlikle cinsel fonksiyonu birbiriyle
karıştırmamak önemlidir.
Halsizlik
Sürekli yorgunluk hali ve halsizlik menopozun ilk belirtileri arasındadır. Halsizliğe
ilgisizlik, sinirlilik hali ve konsantrasyon eksikliği eşlik edebilir. Bazı günler halsizlik ve
enerji eksikliği aniden bastırabilir ve kişinin
o anda yaptığı aktiviteyi yarıda kesmesine
neden olabilir. Bu dönemde yaşanan halsizlik hormonların hücre seviyesinde enerji kullanımını ayarlayamaması nedeniyle
oluşmaktadır. Bu durum günlük hayatı, ilişkileri ve yaşam kalitesini etkileyecek kadar
şiddetli yaşanabilir.
Duygusal Dengesizlik
Menopoz döneminde yaşanan duygusal
dalgalanmalar oldukça yaygındır ancak bu
durumla başa çıkmak zor olabilir. Duygusal
dalgalanma yaşayan kadın bir an için oldukça neşeliyken bir anda üzgün bir ruh haline
bürünebilir. Bu dalgalanmalar genellikle
aniden ortaya çıkar ve yoğundur. Ancak menopoz döneminde bulunan her kadının bu
ani duygu değişimlerini yaşadığını söylemek
doğru olmaz. Duyguların dengesizliği yine
başta östrojen hormonu olmak üzere hormon seviyelerinde yaşanan dengesizliktir.
Kilo Alma
Menopoz dönemindeki hormon dengesizliklerine bağlı olarak bel çevresi başta olmak
üzere genel olarak kilo artabilir. Bu durum
östrojenin azalması nedeniyle vücudun
daha fazla yağ depolamasından ve metabolizmanın yavaşlamasından kaynaklanmaktadır. Bu dönemde düzenli egzersiz yapmak
ve daha az kalori almak sizi kilo almaktan
koruyabilir.
Saç Dökülmesi
Saçların dökülmesi veya zayıflaması menopozun gözle görülen belirtileri arasındadır.
Menopoz döneminde saçların zayıflamasının başlıca nedeni saçın uzaması için saç
köklerinin ihtiyaç duyduğu östrojen seviyesindeki azalmadır. Bu dönemde saçlar normalden daha fazla dökülebilir, daha kuru ve
kırılgan olabilir.
Menopoz Tedavisi
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr.
Buğday Hepşen D. Tunç ‘Menopoz tedavisi
özellikle de erken yaşlarda erken menopoza girmiş olan kadınlara uygulanmaktadır.
Menopoz, östrojen hormonunun gittikçe
azalması sonucunda ortaya çıkacağından,
alacağı ilaçlar sonucunda östrojen hormonu artacak ve tekrar adet görebilir duruma
gelecektir. Ancak adet görene de bu tedavinin menopoz belirtilerini geçirmek dışında
Koroner Kalp Hastalığı, Kemik erimesi, Alzheimer gibi hastalıklara karşı koruması da
olmaktadır. Fakat karaciğer hastası olanlar
ya da meme kanseri geçirmiş olan insanlar
bu hormonu alamazlar.’ dedi.
41
E
T
İ
Z
E
OB
HAKKIND
Obezite bedenin yağ kütlesinin,
yağsız kütleye oranla aşırı artması sonucu, boy uzunluğuna göre
vücut ağırlığının istenilen düzeyin
dışına çıkmasıdır.
Dünya da başta ABD olmak üzere, Türkiye’de de baş göstermiş bir beslenme bozukluğudur. Günümüzde hızlı şehirleşmenin
getirdiği olumsuzlukların içinde obezite de
başı çekmektedir. Aşırı ve yanlış beslenme,
hormonlu gıdalar, fast-food, yetersiz fiziksel aktivite gibi etkenler birleşince obezite
kaçınılmaz bir hale gelmektedir.
Obezite nasıl anlaşılır?
Öncelikle obezitenin nasıl anlaşılacağının
formülünü vereceğim ve bunu herkesin uygulamasını öneriyorum. Bunu anlamak için
beden kilte endeksi ölçümünü yapacağız.
Formulü vereceğim ve bir örnekle de hesaplamasını yapıp kafanızdaki soru işaretlerini
çözüme kavuşturmaya çalışacağım.
Bireyin vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun (m cinsinden) karesine bölünmesiyle
sonuç çıkmaktadır. Bunun formülü (kg/m2)
R
E
L
N
E
K
E
R
E
G
İ
A BİLİNMES
Örneğin 63 kilo olan ve boyu 1.67 m olan bir
insanın hesaplaması şöyle yapılmaktadır;
(1.67*1.67=2.7889)
63/2.7889= 22.589
%10 luk kilo kaybı demektir. Diyet gerçekleştirilirken bir uzmandan yardım alınmalı,
yanlışlıkla su kayıplarına, kas erimelerine
ve vitamin kayıplarına imkân verilmemelidir.
Beden Kitle Endeksi Dereceleri:
*18.5 kg altında ise zayıf
*18.5-24.9 kg arasında ise normal
*25-29.9 kg arasında ise fazla kilolu
*30-34.9 kg arasında ise 1. derece obez
*35-39.9 kg arasında ise 2. derece obez
*40 kg üzerinde ise 3. derece obez
Egzersiz
Kilolu veya kilosuz her insanın düzenli
olarak yapması gereken bir aktivitedir. Ne
kadar spor yapılırsa okadar kalori yakımı
olacaktır ve böylece alınan gıdalar kiloya
dönüşmeyecek ve kilo verilmeye başlanır.
Obezitenin Zararları nelerdir?
Hipertansiyon, koroner arter hastalığı, kan
yağının yüksekliği, felç, karaciğer yağlanması, solunum zorluğu, astım, ruhsal sorunlar, toplumsal uyumsuzluklar, kas- iskelet sistemi sorunları.
Obezite nasıl tedavi edilir?
Diyet: Diyet ile kalori alımı sınırlandırılır.
Yukarıda da hesapladığımız gibi vücut kitle endeksi rakamları 35 ve üzerinde olan
bireylerde günlük 1000 kcal sınırlama yapılır ve bu sınırlama haftada 1000 gr denk
gelir. Bu 6 aylık bir süreçte hemen hemen
Davranış Tedavisi
Obez bireylerin gıda alışkanlıkları analiz
edildiğinde, düzensizlikler, büyük porsiyonlar ve sağlıksız besinler görülmektedir.
Egzersiz alışkanlıkları incelendiğinde ise
bireyler genellikle haraketsizdir ve spor
yapmak yaşamlarının içinde değildir. Davranış tedavisi ile bireylere beslenmeyle ve
aktivitelerle ilgili alışkanlıklar kazandırılır.
İlaç Tedavisi
6-12 aylık bir uygulamada vücut ağırlığı
%10’ dan fazla düşürülemez. İlaç tedavisinde doktor eşliğinde, bilinçli bir şekilde
başlanmalıdır.
43
Uz. Dr.Aydın ONAR
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
OKUL ÇAĞI
HASTALIKLARI VE KORUNMA YOLLARI
Okulların açılması ve havaların
soğumasıyla birlikte okullardaki bulaşıcı hastalıklarda kapıya
dayandığını belirten Özel Yalova
Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Aydın Onar
enfeksiyondan korunma yolları
hakkında bilgiler verdi.
Özel Yalova Hastanesi Çocuk Sağlığı ve
Hastalıkları Uzmanı Dr. Aydın Onar, ‘ 1,5
milyon minik öğrencinin okul sıralarına
merhaba demesiyle en büyük tehlike de
onları bekliyor. Okullarda en sık görülen,
çocukların birbirlerine bulaştırdıkları Hepatit A (sarılık), grip, bağırsak solucanları,
uyuz ve kabakulak gibi hastalıklardan basit
tedbirlerle korunmak elinizde. Özellikle ilkokula yeni başlayan çocuklara, açıkta satılan gıdalara karşı, beslenme saatinden ve
tuvaletten sonra ellerin sabunla yıkamasının önemi mutlaka anlatılmalıdır.’ dedi.
Çocuklarımızı enfeksiyonlarından korumak istiyorsak;
•İlk anlarından itibaren tüm aşılarını yaptırmamız gerekir.
•Ellerini düzgün ve sık yıkamasını sağlayın.
•Düzenli ve sık beslenmesini sağlayın.
•Yeterli miktarda sıvı tüketmesini sağlayın.
44
•Uyku alışkanlığının düzgün olmasını sağlayın.
•Mevsimine uygun kıyafetler seçmesini
sağlayın.
•Düzenli spor yapmasına yardımcı olun.
Okullarda en sık görülen bulaşıcı hastalıkları ve bu hastalıklar karşısında
yapılması gerekenler;
Okullarda en sık rastlanan bulaşıcı hastalıklar döküntülü hastalıklar, hepatitler
menenjit, grip, bronşit ve parazit enfeksiyonlarıdır. Bu hastalıkların bazıları aşıların
uygun ve tam olarak uygulanması; bazıları
da hijyen şartlarına dikkat edilmesi ile önlenebilir.
KIZAMIK, SUÇİÇEĞİ
KIZAMIKÇIK, KIZIL
Okul çağı çocuklarında görülen döküntülü
hastalıklardan kabakulak, kızamık, suçiçeği, kızamıkçık, aşı ile önlenebilir. Kızıl ise
boğaz ağrısı, ateş, döküntü ile seyreden bir
hastalıktır. Aşısı yoktur ve antibiyotik tedavisi ile düzelir. Boğaz kültürleri ile taşıyıcı çocuklar saptanıp tedavi edilebilir.
KABAKULAK
Çocukluk çağı hastalığı olan kabakulak
da aşılama ile önlenebilir. Bir veya her iki
kulak arkasında şişlik ve ateş ile kendini
gösterir. Bu hastalıkları geçiren çocukların
okula gönderilmemesi gerekir. Çünkü bu
hastalıklar damlacık yolu ile bulaşır. Şişlikten 2 gün önce ve şişlikten 4-5 gün sonra
bulaşıcıdır.
HEPATİT A’YA DİKKAT
Çocuklarda önemli olan bir diğer hastalık hepatit A’ dır(sarılık). Özellikle dışkı ile
kirlenmiş yiyeceklerle dışkı ağız yoluyla
bulaşan A tipi hepatit ( sarılık ) okul çocuklarında sık görülmektedir. Sarılıktan
korunmanın yolu aşılama, gıda ve el temizliği ile mümkündür. Çocuklara mutlaka her
gün okula gitmeden, el temizliğinin önemi
anlatılmalıdır. Özellikle ilkokula yeni başlayan çocukların beslenme teneffüsünün
ve tuvaletin ardından mutlaka ellerinin yıkanması sıkı sıkı öğütlenmelidir.
MENENJİT SOLUNUM YOLUYLA BULAŞABİLİR
Menenjit de solunum yoluyla bulaşan bir
hastalıktır. Bazen grip, üst solunum yolu
enfeksiyonu olarak başlayıp daha sonra
menenjit gelişebilir. Menenjit beyin zarının
iltihabına denir. Farklı mikroplarla meydana gelen tipleri vardır. Zamanında ve uygun tedavi edilmezse kalıcı sakatlıklara
yol açabilmektedir. Komplikasyonları çok
ağırdır.
BAĞIRSAK SOLUCANLARI
Çocuklarda, tuvalet ve el temizliğine yeterince dikkat edilmediği durumlarda bağırsak
solucanları (parazitler) da görülebilmektedir. Açıkta uygun olmayan gıdaların satışı
da bağırsak solucanlarının ( para-zit) bulaşmasına neden olur. Bağırsak solucanı olan
çocuklarda burun kaşıntısı, ağızdan yastığa
su akması, makatta kaşıntı, zaman zaman
karın ağrısı, kilo alamama, iştahsızlık gibi
belirtiler görülür. Tespit edilirse tedavisi
mümkündür. Korunmada tuvaletten sonra
sabunla el yıkanması, açıkta satılan gıdaların yenilmemesi, sebze ve meyvelerin çok iyi
yıkanması önemlidir.
UYUZ VE BİT
Uyuz, bitlenme gibi hastalıklar da okul çocuklarının karşılaştığı önemli sorunlardandır. Bu hastalıkları önlemek için çocukların
kişisel hijyen koşullarını yerine getirmelerinin sağlanması, hastaların saptanarak tedavi edilmeleri gerekir.
EN YAYGIN HASTALIK GRİP
Grip, solunum yoluyla bulaşan öksürük,
ateş, halsizlik, nezle ile seyreden bir hastalıktır. Hasta çocukların okula gönderilmemesi, kapalı alanların havalandırılması ile
önlenebilir. Grip aşısı ise 6 aylıktan itibaren
doktor önerisiyle yapılabilir.
BU HASTALIKLARA KARŞI ALINMASI
GEREKEN ÖNLEMLER:
1.Okula başlamadan önce çocuklar genel bir
muayeneden geçirilmeli.
2.Her öğrencinin sağlık dosyası tutulmalı ve
mevcut hastalıkları, hastalık için yatkınlık
yaratan özellikleri, yıl içinde görülen sağlık
sorunları ve aldıkları tedavilerin bu dosyaya
işlenmesi gerekir.
3.Okullarda belirli oranlıklarla taramalar
yapılmalı. Bu özellikle görme, işitme, bulaşıcı hastalıklar gibi sağlık sorunları için çok
faydalı olur.
4.Çocuklara doğru duruş ve oturuş, biçimleri
öğretilmeli ve çocuklar kendi ilgi alanındaki
sporlara yönlendirilmelidir.
BULAŞICI HASTALIK SIRASINDA NE
YAPILMALI?
1. Bulaşıcı hastalık tanısı konan çocuklar
doktorun önerdiği süre kadar okula gönderilmemeli
2. Okul bu hastalıklardan haberdar edilmelidir.
3. Hastaya yakın olan çocuklar bu hastalıklar açısından takip edilmelidir.
45
ETKİNLİK
ENGELLİLER HAFTASI
İbni Sina Özel Eğitim Uygulama Merkezi’nde engelliler haftası nedeniyle gerçekleştirilen seminerde Beslenme
ve Diyet Uzmanı Kamile Altın Sü, sağlıklı beslenme ve obezite hakkında bilgiler verdi.
48
ETKİNLİK
MUHTARLARLA KAHVALTI
Özel Yalova Hastanesi Yalova Muhtarlarını düzenlediği kahvaltı organizasyonunda bir araya topladı. Yönetim
Kurulu Başkanı Uzm. Dr. Mustafa Yılmaz, Başhekim Op. Dr. Alp Özçelik ve Başhekim Yardımcısı Op. Dr. Fatih
Kalalı’nın ev sahipliğini gerçekleştirdiği kahvaltıda hastanenin yeniliklerinden söz edildi.
49
Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi
Op. Dr. Aliye Ceyla ÖZBAYOĞLU
GEBELİK SONRASI
GÖĞÜS ESTETİĞİ
Özel Yalova Hastanesi Estetik,
Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi
Uzmanı Op. Dr. Aliye Ceyla Özbayoğlu, gebelik sonrasında göğüs
estetiği hakkında bilgiler verdi.
Gebelik süreci ve annelik, şüphesiz bir kadının hayatındaki en güzel ve heyecan verici
50
dönemdir. Ancak bu süreç bazı kadınlarda,
istenmeyen kalıcı fiziksel deformasyonlara yol açabilmekte ve bu da kişilerin psiko-sosyal hayatlarını etkileyebilmektedir.
Gebelik sonrası en sık karşılaşılan problemler; cilt lekeleri, göğüs yapısındaki değişiklikler, bel basen bölgesinde biriken yağlar, karın cildi çatlakları ve sarkmalarıdır.
Genellikle gebeliği takip eden emzirme sürecinin sonunda, vücut büyük oranda kendini iyileştirmekte ve başlarda sorun gibi gözüken birçok vücut değişikliği kendiliğinden
düzelmektedir. Tabi ki, bu dönemde yapılan
düzenli fiziksel egzersizler ve uygun diyet
programları da vücudun toparlanmasına oldukça faydalı olur.
Gebelik boyunca ve süt verme döneminde, meme bezlerinde hormonal etkilerle bir
takım değişiklikler meydana gelir. Gebelik
süresince hormonların etkisi ile büyüyen
ve emzirme sürecinde bir dolup bir boşalan
meme bezleri, süt verme dönemini takiben
eski hallerine dönecek şekilde küçülmeye
başlarlar. Bu da göğüs dokusunda hacim
kaybı ve sarkmalara neden olur. Bazen de
gebelik süresince göğüslerde oluşan doğal büyüme kalıcı olabilmektedir, bu da
normalden büyük göğüs yapısına neden
olmaktadır.
Gebelik döneminde göğüste oluşan değişikliklerin etkileri, emzirme dönemi ile
birlikte yaklaşık 1 yıl sürer. Bu sebeple,
herhangi bir göğüs estetik operasyonuna
karar vermeden önce, emzirme sürecini
takiben, göğüs dokularının son şekillerini
almaları için belli bir süre daha beklemek
gerekir.
Göğüslerde hacim kaybı
ve küçülme
Gebelik sonrası dönemde, göğüs dokusundaki hacim kaybının giderilmesi için en
uygun yöntem meme protezi yani silikon
ameliyatlarıdır. Sanılanın aksine, silikon
protez meme dokusunun içersine yerleştirilmez; yani meme dokusu ile birebir
temasta olmaz ve vücut yapıları ile biyo
uyumludur. Be sebeplerle daha sonra oluşabilecek bir gebelik ve emzirme süreci için
herhangi bir sorun teşkil etmezler. Meme
protez ameliyatları ile kaybolan meme
hacmi restore edilerek, hastaların kaybettikleri özgüvenleri de onarılmış olur.
Göğüslerde sarkma
Bazı kadınlarda hamilelik sırasında
göğüsler aşırı büyüyebilir. Doğum sonrası alınan fazla kiloların verilmesi ve
süt bezlerinin küçülmeleri ile göğüs
boyutları küçülür, ancak cilt fazlalığı
sabit kalır. Bu sarkma problemi göğüs
dikleştirme operasyonları ile düzeltilebilir. Bu operasyonda, arta kalan meme
dokuları şekillendirilerek yeterli meme
hacmi sağlanmaya çalışılır, ancak doku
miktarı yetersizse, hastanın isteği doğrultusunda aynı seansta silikon protezlerle yeterli hacim artışı elde edilebilir.
Göğüslerde büyüme
Gebelik sürecinde göğüslerde oluşan doğal hacim artışı bazı kadınlarda
kalıcı olabilir. Bu durum rahatsızlık
oluşturduğu taktirde göğüs küçültme
operasyonları ile giderilebilir. Bu operasyonlarda, göğüs dikleştirme operasyonlarından farklı olarak, hem fazla
deri hem de fazla meme dokusu çıkarılarak meme şekillendirilir. Bu şekilde
daha küçük ve dik bir göğüs yapısı sağlanabilir.
51
SEMİNER
VARİS VE VENÖZ YETMEZLİĞİ
Özel Yalova Hastanesi tarafından Aydınkent, Ceylankent’e etkinlik çalısması yapıldı. Kalp ve Damar Cerrahisi
Uzmanı Op. Dr. Orhan Rodoplu’nun katılımıyla en son teknoloji ile Varis ve Venöz yetmezliği tedavisi hakkında
bilgiler verildi.
54
Epilepsi Nöbetlerinde
Ne Yapmalıyız?
Epilepsi dünya nüfusunun yaklaşık %1’inde görülmektedir. Klinik
deneyimlere göre, saklanma oranları çok yüksek olduğu için gerçek
epilepsi hastasının ancak yüzde
20’sinin doktora başvurduğu düşünülmektedir.
Epilepsi (Sara) Nedir?
Beynimiz duyusal ve bilişsel merkezimiz,
bizi diğer canlılardan ayıran en önemli organımızdır. Milyarlarca hücreden oluşan beyin
karmaşık bir sisteme sahiptir. Sara olarak
da bilinen epilepsi, beyindeki sinir hücrelerinin elektriksel aktivitelerinin fiziksel veya
kimyasal nedenlerden ötürü geçici olarak
kontrol dışına çıkması ve bunun sonucunda
meydana gelen tekrarlayıcı ve kısa süreli
hareket, duyu veya bilinç bozukluğu ile ta-
nımlanan nörolojik bir hastalıktır.
Kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda görülür. Epilepsi her yaşta ortaya çıkabilirken
sıklıkla yaşamın ilk yıllarında ve 60 yaşından sonra görülmektedir. Epilepsi nöbetlerinin çok farklı türleri vardır. Halk arasında
epilepsi veya sara dendiği zaman anlaşılan
tonik klonik nöbetlerin yanı sıra bazı hastalarda, yakınlarının bile fark edemediği epilepsi nöbetleri görülebilmektedir. Nöbetin
türüne göre birkaç saniye ya da birkaç dakika sürebilir. Bu nöbet tipleri, hangi ilacın
kullanılması gerektiği hakkında bize yön verebilmektedir. Her hastanın nöbeti kendine
özgü özellikler taşıyabilir. Bu yüzden bazı
hastalarda epilepsi tanısı konmayabilir ya
da başka hastalıklara bağlı oluşan bozukluklar yanlışlıkla epilepsi tanısı alabilmektedir. Ama gelişen tanı yöntemleri ile bu
durum giderek azalmaktadır.Bazı epilepsi
türleri aynı aile bireyinde de görülebilmektedir.
Bu da genetik faktörün bu epilepsi türlerinde büyük ölçüde etkili olduğunu düşündürmektedir. Ailesinde epilepsi hikâyesi
olan kişilerde hastalığın görülme ihtimali
normal popülasyona göre sadece yüzde 2-3
oranında daha fazladır. Epilepsiden sorumlu tutulan birçok gen vardır. Aynı şekilde bu
genlerden birine sahip olmak epilepsi olduğumuz anlamına gelmez.
• Nöbet sırasında yapılacak şey hastanın
kendisine zarar vermesini önlemektir.
•Başını ve vücudunu yana çevirip, başının
altına yumuşak bir yastık koyulmalıdır.
• Dilini ısırmaması için nöbet geçiren kişinin
çenesi açık tutulmaya çalışılmalıdır.
55
Op. Dr. Erkan KURTULAN
Üroloji
Erkek mesane kanseri olması riski kadınlardan üç kat daha fazladır. Amerika da her yıl yaklaşık
kırk bin yeni mesane kanseri olayı
teşhis edilir ve on beş binden fazla
ölümün nedeni bu hastalıktır. Mesane kanseri kırk yaşın altındakilerde nadiren görülür. Bunun en
azından çevresel faktörlerle ilişkili
olduğu düşünülmektedir. Bu hastalık sigara içenlerde boya, kimya
ve lastik sanayinde çalışan işçilerde daha fazla görülür.
Mesane Kanseri Belirtileri
-İdrarda kan;
-Pelvik sancı (ön ve yanlardaki kalça kemiklerinde sancı);
-İdrar yapmada zorluk;
Mesane Kanseri Teşhisi
En sık görülen ilk belirti, ağrı ya da başka
bir rahatsızlık olmaksızın, idrarda kan bulunmasıdır. Sık yapılan bir teşhis hatası, idrardaki bu kanın mesane iltihabına bağlanmasıdır. Eğer mesane kanserini düşündüren
şikâyetleriniz varsa, doktorunuz kanserli
hücreleri saptamak üzere idrar tahlili yaptıracaktır. IVP denilen özel bir böbrek röntgeni çekilebilir ve doktorun mesanenin içini
görebilmesi için, sistoskopi yapılacaktır.
Sistoskopi sırasında, habis hücreler açısın-
56
dan mikroskop altında incelenmek üzere,
mesane duvarından parça alınır.
Eğer kanser saptanırsa, doktorunuz kanserin hangi evrede olduğunu saptamak için,
karın ya da pelvis tomografisi isteyebilir.
Kanserin mesane dışına yayılıp yayılmadığını anlamak için yapılan testler, göğüs
röntgeni ve kan tahlilleridir.
Eğer mesanedeki tümör küçükse ve mesaneyi kaplamamışsa, iyileşme şansı yüksektir. Bu türden mesane kanseri olan insanların yaklaşık %50si ile 70i arasında kalan
kısmı üç yıllık bir süre içerisinde iyileşme
gösterecektir.
Mesane kanserinin çevre dokulara yayılması kötü prognoz göstergesidir, bu nedenle erken teşhis son derece önemlidir.
Mesane Kanseri Tedavisi
Yüzeysel mesane kanserindeki tedavi genellikle tümörün kendisinin alınması şeklindedir. Bunun için büyük bir ameliyat gerekmez, çünkü cerrah tümörü bir sistoskop
aracılığıyla alınabilir.
Yüzeysel tümörün alınmasından sonra biyopsiyi ihtiva eden sistoskopik değerlendirme her 3 ile 6 ayda bir kanserin yeniden
oluşup oluşmadığını belirlemek için
yapılır. Eğer bu olay yinelenirse, tümör yeniden sistoskopi ile alınabilir.
Ancak bu sefer gelecekteki mesane
kanseri olasılığını azaltmak için kanserle mücadele edici ilaçlar verilir.
Eğer hastalık mesane kasları ve yağ
dokusunu kaplarsa mesanenin kendisinin, erkeklerde de prostat bezinin
de birlikte olmak üzere, alınması gerekir. İlerlemiş mesane kanseri olan
kadınlarda da yumurtalıkların, rahmin ve vajinanın bir kısmının alınması
gerekir.
Mesanenin alınması, idrarın geçeceği
bir açıklığın yaratılmasını gerektirir.
Bunu yapmanın değişik yolları vardır.
En başarılı olan tekniklerden birinde
üreterler, bir parça bağırsaktan yapılmış yapay bir mesaneye bağlanırlar.
Yani mesane göbeğin yan tarafından
vücudun iç kısmına tutturulur. Daha
sonra idrarı giysilerin altından vücut
üzerinde bir torbaya boşaltmak üzere
karın duvarından bir delik açılır. Buna
ileal kanal işlemi denir.
Bazı hekimler, invazif (yayılma gösteren) mesane kanseri için bu operasyondan sonra radyasyon terapisi
ve kemoterapi önerirler. Tümör lenf
ise kemoterapi kullanılabilir. Metastatik hastalığı (diğer organlara yayılan kanser) olan şahısların %30 ile
70 i arasındaki kısmında kemoterapi
kanserin yayılmasını kontrol altına
almak ve ağrıyı hafifletmek açısından
yararlıdır. Ancak bunun yararı 6 aydan
daha fazla sürmez ve kanser bu süreden sonra ilerlemeye devam eder.
Mesanenin ameliyat ile alınması veya
radyasyon terapisi ile devam eden
kemoterapinin bir kombinasyonu
yayılma gösteren (invasiv) hastalığı
olan şahısların bazılarında yaşamı
uzatır.
57
Uzm. Dr. Murat FAZLIOĞLU
Kardiyoloji
PARİS…
Mitolojide, ilk güzellik yarısmasında Afrodit’ i güzellik kraliçesi seçen Truva kralı
Priamos’un oglu, Truvanın çöküşünün ilk
sebebi Paris...
Mısır tanrısı İsis’ e adanmış şehir, per Isıs,
Paris...
Şehrin koruyucusu Aziz Genevieve’ nin Atillanın gazabından kurtardığı şehir, Paris...
Moda ve lüksün dünya başkenti “Işık Şehir”
(Ville Lumière), Paris...
Şehrin armasındaki gemiye ithafen, sallanır
ama batmaz şehir Paris...
Ve, modern Fransa’ nın başkenti Paris...
Sen Nehri’ nin kıyısında Paris Havzasının ortasına kurulmuş büyüleyici şehir...
Hemşehrileri Parisien(ne) diye bilinir.
15.000.000 nüfusu ile kalabalık bir metropol
Paris...
İngilizce bilip de konuşmak istemeyenlerin
ülkesi Paris...
Her adem oğlunun ilk fırsatta, dünya gözüyle bir kere bile olsa görmek isteyeceği
şehirlerden biridir Paris...
Haziran’ ın başında güneşli ve güzel bir
mevsimde keşfettik Paris’i, eşimle...
4-5 gün dolu dolu gezmeye ve görmeye çalıştık şehri...
Şanzelize’ ye yakın bir noktadaki otelimiz
bir şans oldu, otelimizi bir üs gibi kullanarak
kısım kısım gezmeye çalıştık bu kadim ve
büyük şehri...
60
Herşeyden önce dikkatimizi ilk çeken, -daha
önce bir çok Avrupa şehrindede farkettiğimiz gibi- şehrin gerek metro sisteminin gerek otobüs ağının çok iyi organize olmasıydı. Ulaşmanız gereken hemen her noktaya
ulaştırabiliyor sizi bu toplu taşıma sistemi.
Ayrıca dönemsel bir ayrıcalık da yaşadık seyahat dönemimizde... Avrupa 2016 Kupası
turnuvası Paris’ e indiğimiz gün başlamıştı.
Bu tesadüf bize hem çok miktarda Türkiyeli
hemşerimize rast gelme imkanı sundu, hem
de Eyfel kulesi ve civarındaki turnuvaya has
görsel şenlikleri görmemizi ve bir çok Avrupa ülkesi taraftarının şehirdeki kutlamalarına tanıklık etmemizi sağladı.
Yazının devamında Paris’ de görme fırsatı
bulduğumuz yerleri kısaca tanıtmaya çalışacağım...
Charles de Gaulle Meydanı ve
Zafer Takı:
Charles de Gaulle Meydanı (ya da Place de
l’Etoile), 19. yüzyıl’da Georges Eugène Haussmann tarafından çizilen 12 caddeye yol
veren çok geniş ve büyük bir döner kavşağıdır. Zafer Takı ise (Arc de triomphe de l’Étoile), Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan
tarihi anıttır. Charles de Gaulle Meydanı’nın
ortasında, Şanzelize Caddesi’nin batı kısmında yer almaktadır.
Şanzelize Caddesi:
Şanzelize Caddesi veya Şanzelize Bulvarı (Avenue des Champs-Élysées; kısaca
Şanzelize, Champs-Élysées), Fransa’nın
başkenti Paris’in ünlü bir caddesir. Parisin
en güzel caddesi olarak gösterilmektedir
ve Fransızlar aralarında dünyanın en güzel
bulvarı diye hitap ederler. Adını Yunan mitolojisinde cennet olarak gösterilen Elysion ovalarından almıştır. Caddede Lancel,
Lacoste, Hugo Boss, Louis Vuitton, Nike,
Omega, Eden Shoes ve le Fouquet’s Barrière Restorantı, Cartier, Guerlain, Montblanc,
McDonald’s, Bulvarın tek oteli olan le Marriott, Adidas gibi ünlü markalar bulunmaktadır. Ayrıca kuzey yaya kaldırımında Türkiye
Turizm Ofisi bulunmaktadır ve Şanzelize’de
sadece Türk Bayrağı dalgalanmaktadır.
Eyfel Kulesi:
Eyfel Kulesi, Paris’teki demir kule. Kule,
aynı zamanda tüm dünyada Fransa’nın
sembolü halini almıştır. İsmini, inşa ettiren
firma olan Gustave Eiffel’den alır. En büyük
turizm cazibelerinden biri olan Eyfel Kulesi,
yılda 6 milyon turist çeker. 2002 yılında toplam ziyaretçi sayısı 200 milyona ulaşmıştır.
Eyfel Kulesinin görülebileceği en güzel yer
Trocadero Meydanıdır. Gerçekten Eyfel buradan son derece görkemli ve etkileyici görünür.
Notre Dame Katedralinden sonra Fransa’da
en çok ziyaret edilen anıttır. Parisin en yüksek rakımında bulunmaktadır.
Louvre Müzesi:
Louvre Müzesi (le Musée du Louvre). Fransız
ihtilâlinden sonra 1793 senesinde, Fransa’da
açılan ilk devlet müzesi. Paris’te bulunan bu
müze emsalleri arasında en ünlülerindendir.
Louvre, dünyada en çok ziyaret edilen sanat
müzesidir. Louvre Müzesi; yedi bölümden
meydana gelmektedir. Resim, heykel, doğu
sanatları, Mısır sanatları, Yunan sanatları,
sanat eserleri, desen gibi dallara ayrılan kısımlardan meydana gelmektedir.
neoklasik mimarinin en erken örneklerindendir. Fizikçi Léon Foucault, 1851’de bu
yapının kubbesinden aşağıya sarkıttığı 67
metrelik bir Foucault sarkacı ile Dünya’nın
kendi çevresinde döndüğünü ispatlamış, bu
deneyiyle Fransa ve tüm dünyada büyük
ilgi uyandırmıştır. Panthéon’da gömülü olan
bazı insanlar ve Panthéon’a gömülme tarihleri şöyledir: Voltaire (1791), Jean-Jacques
Rousseau (1794), Joseph-Louis Lagrange
(1813), Jacques-Germain Soufflot, Panthéon’un mimarı (1829), Victor Hugo (1885),
Émile Zola (1908), Pierre Curie (1995), Marie
Curie (1995), Alexandre Dumas (2002).
Jardin des Tuileries, Jardin
du Luxembourg ve Jardin des
plantes:
Notre Dame Katedrali:
Parisin şehir merkezindeki bahçelerin en
ünlüleridirler. Tuileires bahçesi, aynı adlı sarayın içinde yer aldığı bahçedir. Luxembourg
bahçesi ise, günümüzde Fransız Senatosu
olarak kullanılan Luxembourg sarayının
içinde yer aldığı bahçedir. Jardin des Plantes ise, içinde Paris Büyük Camisininde yer
aldığı büyük bir botanik parktır.
Panthéon:
Paris’in Quartier Latin bölgesinde bulunan
bir yapıdır. Paris’in koruyucu azizesi Geneviève’e ithaf edilen bir kilise olarak inşa
edilmişse de, Fransız Devrimi sonrasında kilise fonksiyonunu kaybetmiş, önemli
Fransız entelektüellerinin gömüldüğü bir
anıt mezar halini almıştır. Roma’daki Pantheon’dan esinlenilmiş sütunlu ön yüzü ile,
Concorde Meydanı:
Concorde Meydanı (Place de la Concorde)
Parisin 8. bölgesinde, Şanzelize Caddesinin
başında olan meydanın adıdır. Fransa’nın
ikinci en büyük meydanıdır. İçinde Luxor dikilitaşı ve büyük ve tarihi bir dönme dolap
yer alır.
Grand Palais ve Petit Palais:
Bir caddenin iki yakasına karşılıklı inşa edilmiş sergi ve fuara saraylarıdır.
İnvalides:
Les Invalides ya da Hôtel national des Invalides, Paris’te bulunan, içinde pek çok farklı
Notre Dame Katedrali (Cathédrale Notre yapı barındıran, büyük ölçüde Fransa’nın asDame de Paris) Paris, Fransa’da bulunan keri tarihiyle ilintili olan bir anıt ve müzedir.
dünyaca ünlü bir katedraldir. Fransız gotik
mimarisinin en güzide örneği olarak bilinen
Notre Dame, ayrıca ilk gotik katedrallerden
biridir ve gotik dönem boyunca inşası sürmüştür. Heykellerin ve işlemeli camların
ortaçağ Roma mimari üslubundan sonra
pek görülmemiş bir dünyevilik içermesi,
natüralizm akımının eserlerdeki ağır etkisi
sebebiyledir.
Sacré-Cœur Bazilikası:
Sacré- Coueur Bazilkası(Türkçe: Kutsal
Kalp Bazilikası,Fransızca: Basilique du Sacré-Cœur), Parisin Montmartre mahallesinde
bulunan önemli bir Hıristiyan yerleşimidir.
61
İMMEDİAT İMPLANT,
İMMEDİAT YÜKLEME
İmmediat implant, dişi çeker çekmez implantın uygulanması işlemidir. İmmediat
yükleme ise implantı uyguladığımız seans
üzerine geçici diş takma işlemidir.
Artık immediat implant yapımına uygun
olan vakalarda, diş çekimini takiben aynı
seans implant uygulamasını gerçekleştirebiliriz.
Öncelikle implant uygulanacak bölgede;
akut bir enfeksiyon bulunmaması ve implantın kemiğe adapte olabileceği yeterli
kemik hacminin bulunması gerekir.
İMMEDİAT İMPLANT NASIL UYGULANIR?
Diş çekimi çok hassas bir şekilde, kemiğe
ve diş etine zarar vermeden gerçekleştirilir. Diş çekimini takiben çekim boşluğunun
içerisi lazerle veya serum fizyolojik ile yı-
62
kanarak dezenfekte edilir. İmplant cerrahisi
normal bir şekilde devam eder ve implant
yerleştirilir. Çekim boşluğunda implant çevresindeki kemikte boşluk kalırsa; diş kemik
greftleriyle (implant kemik tozu) ve membranla (çok ince özel bir zar örtü) üzeri kapatılır ve implantla kemiğin kaynaması için
belirli bir süre beklenir.
Günümüzde üç boyutlu görüntüleme (dental volumetrik tomografi) sistemlerinin
yaygınlaşma ve implant üzerinde yapılan
çalışmaların artması işimizi daha da kolaylaştırmaktadır.
Özellikle estetiğin önemli olduğu ön bölgede implantın yerleştirildiği seans üzerine
geçici diş takıp hastayı klinikten dişli göndermek mümkün. İmmediat yükleme yapabilmek için implantın kemiğe sıkıca adapte
olması gerekir. Yani implantın kemiğe tu-
tunması yüksek bir torkla olmalıdır.
Dental volumetrik tomografi (üç boyutlu
görüntüleme) ile alınan görüntülerden faydalanılarak flapsiz cerrahi uygulayabiliriz.
Flapsiz implant cerrahisi, diş etini açmadan
implantı yerleştirme işlemidir. Böylece diş
etini kesmeden, dikişler atmadan işlemimizi tamamlayabiliriz.
Tabiki her zaman diş çekimini takiben implant yapmamız mümkün olmuyor. Bazı durumlarda diş çekiminin takiben 6-8 hafta
bekleyip, yumuşak dokunun iyileşmesinden sonra implantı uygulayabiliyoruz. Yada
8 hafta bekleyip yumuşak doku iyileştikten
sonra çekim bölgesinde kemik oluşturmak
gerekebiliyor. Sonrasında implant uygulayabilmek için 3 ay daha beklemek gerekebiliyor.
63