Yağ gülü Tarımı ve Endüstrisi - Ziraat Fakültesi

Transkript

Yağ gülü Tarımı ve Endüstrisi - Ziraat Fakültesi
Yağ Gülü Tarımı ve Endüstrisi
Prof.Dr. Hasan BAYDAR
Yağ gülü Tarımı ve Endüstrisi
Prof. Dr. Hasan BAYDAR
Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü
E-mail: [email protected]
Giriş
“Isparta gülü” veya “Pembe Yağ Gülü” olarak adlandırılan Rosa damascena Mill., dünyada kültürü
yapılan diğer kokulu gül türleri arasında kendine özgü keskin ve yoğun kokusu ile parfüm, kozmetik, ilaç ve gıda
endüstrisi için ekonomik değeri en yüksek olan gül türüdür. Türkiye’nin Göller yöresi (Isparta, Burdur,
Afyonkarahisar ve Denizli) ile Bulgaristan’ın Kazanlık Yöresi (Stara Zagora, Plovdiv, Karlova ve Pazarcık
dünyanın en önemli yağ gülü ve gül ürünleri üretim üstleridir. Göller yöresinde yağ gülü üretiminin % 80’den
fazlasını tek başına karşılayan Isparta ilinde Merkez ilçe, Keçiborlu, Gönen, Uluborlu, Eğirdir ve Atabey
ilçelerinde, Burdur ilinde Merkez, Ağlasun ve Bucak ilçelerinde, Denizli ilinde Çardak ilçesinde ve Afyon ilinde
Dinar ilçesi ve Başmakçı kasabasında yoğun olarak gül tarımı yapılmaktadır.
Isparta’da gülcülük, Yalvaç kazası eşrafından Meydan bey oğlu Mehmet İzzet Efendi’nin oğlu İsmail
Efendi’nin (1840-1915) tek başına ve büyük özverisiyle gelişme göstermiştir. İsmail Efendi tarafından ilk yağ gülü
bahçesi 1888 yılında dikilmiş ve ilk gül yağı 1892 yılında yine İsmail Efendi tarafından imbiklerle damıtılarak
elde edilmiştir. Isparta ilinde her ne kadar yağ gülü yetiştiriciliğine 19. yüzyılın son çeyreği içinde başlanmış ise
de, köy tipi (imbik) üretimden fabrika tipi (kazan) üretime ancak Cumhuriyet Türkiye’si ile geçilebilmiştir.
Isparta’da ilk gül yağı fabrikası Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleriyle 1935 yılında kurulmuştur.
1954 yılında 9 gül kooperatifinin bir araya gelerek kurduğu GÜLBİRLİK, 4 gül yağı ve 2 konkret tesisi
ile fabrika tipi gül yağı ve konkret üretiminde büyük ilerleme kaydetmiş, ayrıca 2005 yılından itibaren Rosense
markası ile kozmetik üretiminde büyük bir başarı sağlamıştır. Gülbirlik dışında diğer bir gül kooperatifi de 1972
yılında kurulan Başmakçı Gül Kooperatifidir. Bu iki kooperatif dışında ayrıca yörede faaliyet gösteren özel sektöre
ait çok sayıda (Aksakal, Aydın, Aprikus, Biolandes, Doğan, Erçetin, İnan, Gürkan, Kalay, Sebat, Robertet, Yıldız,
vd) gül yağı fabrikası bulunmaktadır 2005 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi bünyesinde Gül ve Gül Ürünleri
Araştırma ve Uygulama Merkezi (GÜLAR) kurulmuş, Türk Patent Enstitüsü’nden 6 Mayıs 2006 tarihinde Isparta
gülüne coğrafi işaret tescil belgesi alınmış ve böylece yağ gülünün Isparta’ya özgü olduğu tescil edilmiştir.
Isparta ilinde çiçeklenme sezonu yaklaşık 2 ay (mayıs başı-temmuz başı arası) olup, çiçeklenme sezonu
boyunca sabahın çok erken saatlerinden itibaren toplanan çiçekler damıtma veya ekstraksiyon için uçucu yağ
tesislerine gönderilmektedir. Göller yöresinde her yıl yaklaşık 25 bin da yağ gülü plantasyon sahasından ortalama
10 bin ton yağ gülü çiçeği üretilmekte, yörede faaliyet gösteren 20 kadar damıtma ve ekstraksiyon tesisinde yılda
1.5 ton kadar gül yağı, 2 ton kadar absolüt ve 5 ton kadar konkret elde edilmektedir. Bu ürünlerin ihracatından
Isparta ekonomisine yılda 15 milyon Euro’nun üzerinde döviz girmektedir. Üstelik 10 bin kadar aile - ki bu da
yaklaşık 50 bin insan demektir – gülden geçimini sağlamaktadır.
Bitkisel özellikleri
Yağ gülü; pembe renkli, yarım katmerli ve kuvvetli kokulu çiçekleri olan çok yıllık, dikenli ve çalı
formunda bir gül türüdür. Yağ gülünün gövde çatısını oluşturan saplar üzerinde yaprak veya sürgünleri meydana
getirecek olan tomurcuklar bulunur. Sap boğumlarında, her birisi 3-7 adet yaprakçıktan oluşan, üzeri mumsu,
kaygan, koyu yeşil yapraklar vardır. Bir yağ gülü çiçeği taze olarak ortalama 7.5 cm çapında ve ortalama 2.5 g
ağırlığındadır. Ağırlıkça % 65’ini petal (ortalama 30 adet taç yaprak), % 10’unu sepal (5 adet çanak yaprak ile 1
adet hypanthium ve pedisel), % 20’sini pistil (40 adet stigma tepesi ve borusu ile yumurtalık) ve % 5’ini stamen
(ortalama 90 adet anter ve ipçiği) oluşturmaktadır.
Gül çiçekleri yüksek oranda yabancı tozlaşır. Tozlaşmada hem arılar, hem de rüzgâr önemli rol oynar.
Gül çiçekleri bal arıları için hem nektar hem de polen kaynağıdır. Bu nedenle bal arılarını güçlü şekilde cezp eder.
Döllenmiş gül çiçeklerinden bir süre sonra meyveler (rose hips) gelişir. Her bir meyvenin başlangıçta yeşil olan
rengi, olgunlaşmayla birlikte koyu kırmızıya dönüşür. Her bir meyvede koyu renkli 1-3 arasında küre şekilli tohum
bulunur. Yağ gülü tohumlarının 100 adedi ortalama 2 g ağırlığındadır. Yağ gülü (Rosa damascena, 4x = 28), köken
aldığı Rosa gallica ve Rosa phoenicia türlerinin bir doğal melezi olarak (allotetraploid) bol miktarda çiçek
üretmekle birlikte, çok az sayıda meyve ve tohum üretmektedir.
1
Yağ Gülü Tarımı ve Endüstrisi
Prof.Dr. Hasan BAYDAR
İklim ve toprak istekleri
Tipik bir ılıman iklim bitkisi olan yağ gülü; bol ışık alan, yeterince yağışlı, çiçeklenme mevsiminde
(mayıs-haziran ayları) kuraklık ve don olaylarının olmadığı, ancak sabahın erken saatlerinde çiğ düşen iklim
bölgelerine çok iyi uyum sağlar. Çiçeklenme döneminde yaşanan kuraklıklar ve yüksek sıcaklıklar, gül
petallerinden uçucu yağların buharlaşarak kaybolmasına neden olur. Çiçek tomurcuğu taşıyan sürgünler ilkbahar
mevsiminde yıllık dalların boğumlarından sürer. Bu nedenle çiçekleri meydana getirecek olan tomurcukların sayısı
ve gelişimi üzerinde erken ilkbahar döneminin iklim koşulları çok belirleyicidir.
Dünyanın en kaliteli yağ güllerinin yetiştirildiği Isparta yöresinin iklim verileri bir bakıma yağ gülünün
ideal iklim isteklerini yansıtır. Bu yörenin 1929 yılından günümüze kadar uzun yıllar iklim verileri incelendiğinde;
yıllık ortalama sıcaklık 12 oC, yıllık ortalama yağış miktarı 643 mm, ortalama nem oranı %61, yıllık ortalama açık
gün sayısı 122 gün, günlük ortalama güneşlenme süresi 7.5 saattir. Çiçeklenme mevsiminde (mayıs-haziran)
günlük ortalama güneşlenme süresi 8.5-10.5 saat, aylık ortalama sıcaklık 15-20 oC, aylık ortalama yağış miktarı
45-30 kg/m2 ve aylık ortalama hava nisbi nemi %50-60 arasındadır. Öyleyse bu değerleri yağ gülü için ideal veya
ideale yakın olarak kabul edebiliriz.
Yağ gülü bitkileri, yapraklarını döktüğü kış mevsiminde soğuğa karşı oldukça dayanıklıdır. Kış
mevsiminde olgun bitkilerin soğukta dinlenmesi, tomurcuk gelişimi ve farklılaşması üzerine önemli etkide
bulunur. Ancak tomurcuklanma döneminde (mart ayında başlar) düşük sıcaklıklara ve dona karşı çok hassastır.
Bazı yıllar ilkbahar geç donları yüzünden genç sürgünlerde büyük don zararı ortaya çıkar. Zamanından önce
yapılan çırpma budamalarında ve fazla azotlu gübre uygulamalarında don zararı daha fazla olur.
Yağ gülünün çiçeklenme döneminde hava sıcaklığının 5-20 oC arasında değişmesi istenir. Gece
sıcaklıkları 5 oC’nin altına düştükçe veya gündüz sıcaklıkları 20 oC’nin üzerine çıktıkça uçucu yağ içeriği azalır.
İlkbahar ve yaz ayı başlarında düşen düzenli yağışlar, bitkilerin su stresi çekmesine engel olur. Bu mevsimlerde
havanın ortalama %70 oranında nem içermesi, çiçeklerdeki uçucu yağ birikimine olumlu katkı sağlar. Ancak aşırı
yağışlar çiçeklerin toplamasını güçleştirir ve çiçeklere fiziksel zararlar vererek yağ kaybını artırır.
Yağ gülü, özellikle kumlu-tınlı, derin ve süzek yapılı, yeterince organik madde ihtiva eden, pH’sı 6-7
arasında olan, hafif kireçli topraklarda çok iyi gelişme gösterir. Isparta yöresinde gül yetiştiriciliği yapılan
topraklar çoğunlukla kumlu-tınlı veya tınlı tekstürlü olup, alkali (pH'sı 6.0-8.5) tepkimeli, tuzluluk sorunu
olmayan (0.08-0.42 mmhos/cm), ancak organik maddesi düşük (%0.8-3.6) olan topraklardır. Yağ gülünün
kökleri aşırı su biriktiren ve taban suyu yüksek olan topraklarda kolay hastalanır ve çürür. Bu nedenle yağ
gülleri hafif bünyeli, süzek ve derin işlenebilen topraklar üzerinde çok verimli ve uzun ömürlü olurlar.
Bahçe tesisi
Isparta yöresinde, çok eski bir çoğaltma yöntemi olan “Kesme” tekniği ile yağ gülü bahçeleri tesis edilir.
Bu amaçla, verimi azalmış yaşlı bahçelerin gençleştirme budaması artığı olan çelikler (kazıklar) çoğaltım materyali
olarak kullanılır. Güz mevsiminde, 50 cm derinlikte ve 40 cm genişlikte açılan karıklara (hendeklere) çelikler
yatay olarak uç uca gelecek şekilde yatırılır ve üzerlerine yaklaşık 10 cm kalınlıkta toprak veya iyi yanmış ahır
(çiftlik) gübresiyle karıştırılmış toprak örtülür (Şekil 1). Birbirlerine paralel olarak uzanan 2.5-3 m aralıklı karıklar,
eğimli arazilerde eğime dik yönde, düz arazilerde ise kuzey-güney yönünde açılır. Gül bahçeleri; soğuk ve sert
esen rüzgâr yönüne kapalı, ilkbahar geç donlarının zarar vermeyeceği, daha çok güneye bakan ve hafif meyilli
olan arazilerde kurulmalıdır.
Şekil 1. Yağ gülünde “Kesme” tekniği ile bahçe tesisi
2
Yağ Gülü Tarımı ve Endüstrisi
Prof.Dr. Hasan BAYDAR
Geleneksel olarak kesme tekniği ile tesis edilen yağ gülü bahçelerinin bazı dezavantajları vardır. Örneğin
verimi azalmış yaşlı bahçelerinin gençleştirme budama artığı olan çelikler, taşıdıkları hastalık ve zararlıları yeni
tesis edilen bahçelere de bulaştırır. Bu nedenle, yeni yağ gülü bahçesi tesis ederken hastalık ve zararlılardan arî
çelikler üretim materyali olarak kullanılmalıdır.
Geleneksel yöntemin belirtilen dezavantajını gidermek üzere, Bulgaristan’da yaygın bir şekilde sürgün
çeliklerinin köklendirilmesi yoluyla elde edilen tüplü fidanlar üretim materyali olarak kullanılmaktadır. Bu amaçla,
çiçeklenme sonrasında genç yıllık sürgünlerden alınan çelikler Indol-3 Bütrik Asit (1000 ppm) ile muamele
edildikten sonra sera ortamında agroperlit üzerine sık bir şekilde dikilir ve yoğun sisleme altında köklendirilen
çelikler plastik tüplere alınarak tüplü gül fidanı üretimi yapılır. Elde edilen fidanlar 2.8 m sıra arası ve 1 m sıra
üzeri olacak şekilde güz veya erken ilkbahar döneminde tarlaya dikilir.
Budama
Yağ gülünde verim ve kaliteyi etkileyen en önemli faktörlerden biri budamadır. Budama hem çiçeklerin
daha kolay ve hızlı toplanmasına, hem de toprak işleme, sulama, gübreleme, yabancı ot, hastalık ve zararlılarla
mücadele gibi kültürel işlemlerinin daha kolay yapılmasına imkân sağlar. Tesis yılını izleyen birkaç yıl içinde,
sürgünler henüz tabla oluşturacak bir yoğunluğa ve yüksekliğe ulaşmadığından, budama hiç yapılmaz veya hafif
bir şekil budaması ile yetinilir.
Gül bahçelerinde; “Ayıklama”, “Çırpma” ve “Gençleştirme” olmak üzere üç farklı budama yapılır.
Ayıklama; kurumuş ve kırılmış dalların her mevsim düzenli olarak dipten kesilerek bahçeden uzaklaştırılması
işlemidir. Çırpma; şubat ayının son haftası ile mart ayının ilk yarısında yıllık sürgünler üzerinde 5-8 göz
bırakılması şeklinde yapılan tabla düzeltmesidir. Özellikle çiçek toplama kolaylığı açısından tabla düzeltmesi her
yıl düzenli olarak yapılır ve tabla seviyesi çoğunlukla yerden 60-80 cm yukarıda oluşturulur. Çırpma budaması
zamanından önce yapıldığında don zararı nedeniyle sürgün uçlarında kurumalar meydana gelebilir, geç
kalındığında ise çiçeklenme dönemine kadar tomurcuk oluşumu için yeterli zaman kalmadığından çiçek verimi
düşer. Çırpma budaması yapıldıktan sonra hastalık ve zararlılara karşı %2’lik bordo bulamacı uygulanmalıdır.
Yağ gülü, ekonomik verim çağına 4-6 yaşları arasında ulaşır. On yaşından itibaren ise yağ gülleri
yaşlanarak verimden düşer. Bu nedenle, en azından 10 yılda bir, güz aylarında yaprak dökümünden sonra veya
çiçeklenme sezonunun hemen arkasından, verimden düşmüş yaşlı gül bitkilerinin toprak seviyesinden balta veya
odun kesme motoru ile kesilerek gençleştirilir.
Toprak işleme ve yabancı ot mücadelesi
Yağ gülü bahçelerinde ilk toprak işlemesi, erken bahar aylarında (genellikle mart ayında) toprak tava gelir
gelmez traktöre bağlı pullukla veya ata bağlı sabanla çit araları sürülerek yapılır. Sürüm derinliği, köklerin zarar
görmemesi için 20 cm’den daha fazla olmamalıdır. İlk toprak işleme aynı zamanda kışın süren yabancı otları da
toprağa gömer. İlkbahar aylarında sıcaklığın ve yağışların artmasıyla birlikte yabancı otlar yeniden sürer. Bu
durumda çiçeklenme öncesinde çit araları rotavatör veya kazayağı gibi aletlerle tekrar sürülür.
Toprağın zamanında ve tavında sürülmesi, yabancı otlara karşı en etkin mücadele yöntemidir. Çiçek
hasadından sonra toprağın otlanma ve kaymak tabakası oluşturma durumuna bakarak üçüncü bir toprak işlemesi
yapılabilir. Yoğun alet-ekipman kullanımı nedeniyle toprak sıkışmasının önüne geçmek için 3-4 yılda bir
sonbaharda dip kazanla gül köklerine yanaşmadan 30-40 cm derinden toprak sürülerek gevşetilebilir. Çit
üzerindeki otlar elle veya çapa ile temizlendikten sonra kök boğaz bölgesi toprakla yeniden doldurulur. Yabancı
ot mücadelesinde herbisitler (ot öldürücü ilaçlar) de kullanılabilir.
Türkiye’de yağ gülüne ruhsatlı olmamakla birlikte, Bulgaristan’da yağ gülü bahçelerinde herbisit olarak
Bayer RAFT 400 SC (Oxadiargyl) önerilmektedir. Bu herbisit, mart ayında tomurcuklar sürmeden önce 150 cc/da
dozunda uygulanmaktadır
Sulama
Yağ gülü sulanmadan da yetişebilir; ancak sulanmayan bahçelerde dekar başına ortalama 500 kg kadar
çiçek toplanabilirken, sulanan bahçelerde bu miktar 1 tona kadar çıkabilmektedir. Gülün sulamaya en fazla ihtiyaç
duyduğu dönem temmuz, ağustos ve eylül aylarıdır. Bu aylarda yapılacak sulamalar ile gül çiçeği verimi
artırılabilir. Göller yöresinde yağ gülü bahçelerinin çoğunlukla eğimli arazilerde ve su kaynaklarından uzakta tesis
edilmesi, bahçelerin sulanmasını güçleştirmekte, çoğu zaman imkânsız kılmaktadır.
3
Yağ Gülü Tarımı ve Endüstrisi
Prof.Dr. Hasan BAYDAR
Yağ gülü bahçelerinin sulanmasında, su kaybı fazla ve sulama randımanı çok düşük olan salma sulama
yerine, sulama suyundan en üst düzeyde yararlanılan ve gübreyi de sulama suyu ile birlikte verilmesine olanak
sağlayan damla sulama yöntemi kullanılmalıdır.
Gübreleme
Yağ gülü yetiştiriciliğinde hem verimi hem de kaliteyi artırmada gübrelemenin önemi büyüktür. Toprak
isteği yönüyle çok seçici olmayan yağ gülü, özellikle kumlu-tınlı, derin ve süzek yapılı, yeterince organik madde
ihtiva eden, pH’sı 6-7 arasında olan, hafif kireçli topraklarda çok iyi gelişme gösterir. Oysa Göller yöresinde yağ
gülü yetiştirilen toprakların yapısı alkalin-kireçli olup, organik madde kapsamı düşük ve pH’sı çoğunlukla 7.5’in
üzerindedir. Kireçli ve alkali topraklarda, bitki kökleri tarafından besin elementlerinin alımını kolaylaştırmak için
toprak pH’sını düşüren elementel toz kükürt, humik asit veya ham humik asit tuzu (leonardit) yardımıyla toprağın
pH derecesi düzenlenip, besin maddelerinin toprağa daha iyi tutunması ve bitkilerin faydalanabileceği forma
dönüşmesi sağlanabilir. Toprak pH’sını düşürmek amacıyla kullanılacak toz kükürt miktarı toprak yapısına göre
değişir. Örneğin pH’sı 6.5-8.0 olan bir tarla toprağının pH’sını 6.5’e düşürmek için kumlu topraklarda 130 kg/da,
tınlı topraklarda 170 kg/da ve killi topraklarda 220 kg/da kükürt uygulanması gerekir.
Yağ gülünün 1 da alandan 6-7 kg azot, 0.5-1.0 kg fosfor ve 3-4 kg potasyum kaldırdığı hesaplanmış, yağ
gülü yetiştirilen topraktan her 100 kg çiçek başına 3 kg azot sömürüldüğü tespit edilmiştir. O halde, 1 da gül
bahçesinden 500 kg verim alındığı koşullarda dekara 15 kg saf azot düşecek şekilde gübreleme yapılması tavsiye
edilebilir. Göller yöresinde yaygın bir uygulama olarak güzün taban gübresi olarak diamonyum fosfat (%18 N ve
%46 P2O5) gübresinden 15 kg/da ve erken baharda ise üst gübre olarak amonyum sülfat gübresinden (%21 N) 20
kg/da atılmaktadır. Mikroelementlerce zengin sıvı yaprak gübreler, çiçeklenmeden önceki dönemde, genellikle
nisan ayının ilk yarısı ile mayıs ayının ilk haftası içinde yapraklara püskürtülerek uygulanır. Organik gülcülükte
toprak verimliliği için en önemli iki doğal kaynak organik gübreler ve yeşil gübrelemedir; ruhsatlı olanlar hariç
diğer kimyasal gübrelere yer yoktur.
Yağ gülü yetiştirilen tarım toprakları organik maddece zayıftır. Bu nedenle bir dekar yağ gülü tarlasına
yılda en az 1 ton ya da üç-dört yılda bir 3-4 ton ahır gübresi veya kompost atılması gerekir. Ayrıca yağ gülü
sıralarının arasına güz aylarında fiğ+arpa ekip (1 da alan için 8 kg kışlık fiğ + 2 kg kışlık arpa), gül toplama
sezonundan önce sürülerek toprağa karıştırılabilir. Fiğler, yeşil gübre olarak çiçeklenme döneminde sürülüp
toprağa karıştırıldığında, dekara en az 500 kg yeşil ot ve 10 kg’ın üzerinde azot kazandırmış olur.
Gül yağı fabrikalarında her yıl 30 bin tona yakın gül posası üretilmekle birlikte, bundan ekonomik olarak
faydalanılmamaktadır. Hâlbuki organik gül çiçeklerinin damıtma artığı olan gül posası da iyi bir organik
materyaldir. Ortalama %3.5 oranında azot, %0.3 oranında potasyum ve %0.2 oranlarında fosfor ve magnezyum
içeren ve %80’den fazlası organik madde olan gül posası kurutulup öğütüldükten sonra, ham olarak veya en iyisi
kompostlaştırıldıktan sonra gül bahçelerine organik gübre olarak atılmalıdır.
Hastalıklar ve zararlılarla mücadele
Yağ gülü yetiştiriciliğinde çok sayıda hastalık etmeni bulunmasına rağmen ekonomik öneme sahip
olanlar; gül pası (Phragmidium mucronatum) ve gül küllemesi (Sphaerotheca rosae)’dir. En önemli yağ gülü
zararlıları ise koşnil (Rhodococcus perornatus), hortumlu böcek (Rhynchites hungaricus), filiz arısı (Syrista
parreyssi), filiz burgusu (Ardis brunniventris), makas böceği (Perotis chlorana), gül güvesi (Cnaemidophorus
rhododactyla), Virgül kabuklu biti (Lepidosaphes ulmi), yaprak biti (Macrosiphum rosae), kırmızı örümcek
(Tetranychus urticae Koch) ve yaprak piresi (Thrips meridionalis Priesner)’dir.
Yağ gülü yetiştiriciliğinde organik veya iyi huylu tarım uygulamalarında hastalık ve zararlılarla
mücadelede kültürel ve biyolojik yöntemlerin geçerli olduğu “Biyolojik Entegre Mücadele” esas alınmalıdır. Yağ
gülü hastalık ve zararlıları ile kültürel ve biyolojik yöntemlerle mücadelede dikkat edilmesi gereken en önemli
hususlar aşağıda sıralanmıştır:
 Yeni bahçe tesisinde, hastalık ve zararlılardan arî (mümkünse organik gül bahçelerinin gençleştirme budaması
olan) çelikler üretim materyali olarak kullanılmalıdır.
 En geç 10 yılda bir gençleştirme budaması yapılarak hastalık ve zararlıları barındıran odunlaşmış dallar dipten
uzaklaştırılmalıdır.
 Çırpma budaması yapıldıktan sonra hastalık ve zararlılara karşı %2’lik bordo bulamacı uygulanmalıdır.
 Çırpma budaması sonrasında budama artıkları bahçeden çıkartılarak yakılmalıdır.
4
Yağ Gülü Tarımı ve Endüstrisi
Prof.Dr. Hasan BAYDAR
 Budama makası elden düşürülmemeli, sık sık bahçe ziyaret edilerek, kurumuş ve bükülmüş dallar ve sürgünler
toplanarak imha edilmelidir.
 Budama sırasında budama makası sık aralıklarla arap sabunlu suya veya ispirtoya bandırılarak dezenfekte
edilmeli ve böylece hastalıkların bitkiden bitkiye taşınması önlenmelidir.
 Gül bahçelerinin içerisine ve etrafına hastalık ve zararlılara konukçu olabilecek meyve ağaçları dikilmemeli,
yabancı otlar uzak tutulmalıdır.
 Toprak organik maddesini artırmak için kullanılan ahır (çiftlik) gübrelerinin iyi yanmış olması veya onun yerine
hayvan ve bitki artıklarının fermantasyonu ile kompostlaştırılmış organik gübreler kullanılmalıdır.
 Yağ gülü bahçelerine gereğinden fazla gübreleme ve sulama yapılmamalıdır. Çünkü aşırı azot ve su, taze ve
körpe (çiçek vermeyen) sürgün sayısını artırarak hastalık ve zararlıların çoğalmasına neden olur. Örneğin aşırı
gübrelenen ve sulanan yağ güllerinde pas ve külleme daha yaygın olarak görülür.
 Damla sulama boruları kök bölgesine değil, taç iz düşümüne yerleştirilmelidir. Aksi takdirde toprak kökenli
hastalıklar daha yoğun olarak bitkilere zarar verir.
 Külleme ve pas gibi hastalıklara karşı bakırlı veya kükürtlü organik preparatlar (bordo bulamacı ve toz kükürt
gibi) kullanılmalıdır.
 Böceklere karşı azadiraktin, piretrin, rotenon gibi bitkisel kökenli ve organik ruhsatlı insektisitler (NeemAzal,
Herba Vetyl, Rotenone gibi) kullanılmalıdır.
 Yaprak bitleri ile mücadelede uğur böceklerinin korunması ve yoğunluklarının artırılması sağlanmalı, ayrıca
Arap sabunu ve Nimiks gibi organik ruhsatlı ilaçlar kullanılmalıdır.
 Gül filiz arısı ile mücadelede kuruyan dallar ve aşağıya doğru bükülen sürgünler kesilerek uzaklaştırılmalı,
NeemAzal, Herba vetyl ve Laser gibi organik ruhsatlı ilaçlardan veya Delfin WG ve Milastin gibi
mikroorganizmalardan (Bacillus thuringiensis) üretilmiş olan ve böcek larvalarına ve patojenlere karşı etkili
olan organik pestisitlerden de faydalanılmalıdır.
 Gül makas böceği ile mücadelede mart sonundan çiçeklenme sonuna kadar ergin böcekler toplanmalı ve yumurta
bırakılmış kuru dallar alınmalıdır.
 Gül koşnili ve kabuklu bitler ile mücadelede diyapoz dönemine girdikleri güz aylarında yüksek basınçlı su
uygulaması yapılmalı, Porkan gibi mineral veya parafin yağlar kullanılmalıdır.
 Kırmızı örümceklerle mücadelede bahçenin yabancı otlardan temiz ve meyve ağaçlarından uzak tutulmasına,
genellikle yaprakların alt yüzeylerinde yaşadıklarından, özellikle bu kısımların ilaçlanmasına (Cosavet gibi)
özen gösterilmelidir.
 Zararlılarının doğal düşmanları olan avcı böcekler (predatörleri) ve parazitoitlerin üretilerek (örneğin gül
koşnilinin doğal düşmanları olan Coleoptera takımından Coccinella septempunctata, Exochomus
quadripustulatus ve Anthribus fasciatus ile Encyrtidae familyasından Microterys bellae gibi) doğaya
salınmalıdır.
 Zararlıların biyolojik yaşam döngüsü iyi takip edilmeli, popülasyonun en yoğun olduğu ve kimyasal ilaca karşı
en hassas olduğu bir dönemde uygulama yapılmalıdır.
 Bilinçsiz ilaçlamalar nedeniyle gül zararlılarının avcıları ve parazitoitleri de yok edildiğinden, kimyasal
mücadele yöntemleri doğaya en az zarar verecek şekilde yapılmalıdır.
 Hastalık yönetiminde, saldırılar başlamadan önce mücadeleye başlanmalı ve ayrıca bazı hastalıklar için erken
uyarı sistemlerinden yararlanılmalıdır.
 Pestisit kalıntısı olmaması için yağ gülleri çiçeklenme sezonu olan mayıs ayının başından haziran ayı sonuna
kadar ilaçlanmamalıdır.
Konvensiyonel yağ gülü yetiştiriciliğinde koşnil ve bazı kabuklu bitler ile mücadelede tomurcuk gözleri
patlamadan 2-3 hafta önce Winter-Wash veya Hekte-Wash (650 g/L mineral yağ + 15 g/L DNOC) gibi kışlık
mineral yağlar, gül pası ile mücadelede %60-70 yapraklanma döneminde %2’lik Bordo Bulamacı veya Cupravit
gibi bakırlı ilaçlar, gül küllemesi ile mücadelede toz kükürt veya kükürtlü preparatlar, yaprak bitleri ve pireleri,
kabuklu bitler, hortumlu böcek, makas böceği, filiz arısı ve filiz burgusu ile mücadelede erken ilkbahar aylarında
etken maddeleri malathion, azinphos-methyl, carbaryl, parathion-methyl ve methidathion olan ilaçlar
kullanılabilir. Çiçek hasadı sona erdikten sonra kırmızı örümcekler için etken maddesi propargite, fenpyroximate
veya spirodiclofen olan akarisitlerle mücadeleye devam edilir. Ayrıca önemli bir sorun olmaya devam eden koşnil
ve kabuklu bitler için etken maddeleri chlorpyrifos-ethyl veya methidathion olan insektisitler, pas ve külleme için
etken maddeleri propineb veya hexacanozole olan fungisitler uygulanabilir
5
Yağ Gülü Tarımı ve Endüstrisi
Prof.Dr. Hasan BAYDAR
Hasat (çiçek toplama)
Bir yağ gülü bitkisinde, gelişme dönemleri farklı çok sayıda çiçek tomurcuğu bulunduğundan, bütün
tomurcukların çiçeklenmesi uzun zaman alır. Isparta ilinde çiçeklenme sezonu, rakıma bağlı olarak (800-1500 m
arasında) mayıs ayının başından temmuz ayının başına kadar yaklaşık 2 ay sürmektedir. Her 100 m rakım artışında
çiçeklenme 2-3 gün gecikmektedir. Rakım artışı ile birlikte sıcaklık, ışık yoğunluğu ve gün uzunluğu azalır, ancak
çiçek iriliği ve uçucu yağ oranı artar. Mevsim sıcaklıkları ve yağış rejimi çiçeklenme tarihini ve süresini etkiler.
Sıcak ve kurak geçen bahar ayları çiçeklenmeyi öne alır ve çiçeklenme sezonunu kısaltır. Oysa serin ve nemli
havalar çiçeklenme tarihini geciktirir ve çiçeklenme sezonunu genişletir.
Çiçeklenme sezonu başladığında, gül çiçekleri sabahın çok erken saatlerinde elle tek tek, yumurtalığın
altından kırılarak toplanır. Bir işçi, bir saatte ortalama 5 kg kadar çiçek toplayabilir. Pembe renkli taç yaprakları
(petal yaprakları) kupa şeklinde açılmış ve anterleri (polen keseleri) açık sarı renkte görünen çiçekler diğer
çiçeklere göre yüksek oranda ve kalitede uçucu yağ içerir.
Henüz üzerlerindeki çiğ kurumadan toplanan çiçeklerin yağ verimi daha fazladır. Sabah en geç saat 10’a
kadar toplanan çiçeklerin uçucu yağ randımanı ve kalitesi daha fazladır. Sabah erken saatlerde toplanan çiçeklerde
%0.04 oranında (1 kg gül yağı 2.5 ton çiçekten), öğleden sonra toplanan çiçeklerde ise %0.02 oranında (1 kg gül
yağı 5 ton çiçekten) uçucu yağ elde edilir. Bu nedenle gül çiçekleri günün çok erken saatlerinde toplanması ve
vakit geçirmeden (en geç 6 saat içinde) damıtılması gerekir. 12 saatten fazla bekletilen çiçeklerde yağ verimi %20
düşer, sitronellol ve parafinler 2 kat artarken, geraniol ve nerol 2 kat azalır. Hasat sezonu sonuna doğru sitronellol
oranı azalır, geraniol ve nerol oranları artar.
Çiçekler bütün (tam) olarak damıtıldığında ortalama % 0.035 oranında, aynı çiçeklerin sadece petal
yaprakları ayrılıp damıtıldığında % 0.060 oranında ve petal yaprakları dışında kalan kısımlar damıtıldığında ise %
0.015 oranında uçucu yağ verimi elde edilmektedir. Taze yağ gülü çiçeğinin yaklaşık ağırlıkça üçte ikisini
meydana getiren pempe renkli petal (taç) yaprakların çiçekteki uçucu yağların ortalama %80’nine tekabül
etmektedir.
Mutagenik ve alerjik reaksiyonlara neden olduğu ileri sürülen metil öjenolün gül yağında hiç veya belirli
sınırlar arasında bulunması istenmektedir. Oysa parfüm ve kozmetik endüstrisinin en önemli ham maddelerinden
birisi olan Türk gül yağlarında metil öjenol oranı çoğunlukla % 2’nin (bazen % 4’ün) üzerine çıkmaktadır. Bilhassa
toplanması ve damıtılması gecikmiş, fermente olmuş güllerden elde edilen gül yağlarında metil öjenol oranı
artmakta, diğer yandan çiçek hasadı sırasında özellikle tam açılmamış çiçeklerin toplanması, çiçek hasadının
sabahın erken saatlerinde yapılması, bekletilmeden taze olarak damıtılması, distilasyon süresinin gereğinden fazla
uzatılmaması metil öjenol miktarını düşürmektedir.
Yağ gülü çiçeklerinde metil öjenol en fazla petal dışındaki kısımlarda (sepal, stamen ve karpel) bulunduğu
ve bu kısımlarda bulunan metil öjenol miktarının standart gül yağındaki metil öjenol miktarından yaklaşık 3 kat
fazla olduğu belirlenmiştir. Her ne kadar endüstriyel gül yağı üretiminde yağ gülü çiçekleri petal ayrımı
yapılmaksızın bütün olarak damıtılıyor ise de, pratikte çiçekten petal yaprakların mekanik olarak (hasat sırasında
elle veya distilasyondan önce makine ile) ayrılması mümkündür. Bu durumda pazar taleplerine bağlı olarak,
normal standart (metil öjenol içeren) veya birinci kalite (metil öjenol içermeyen) gül yağı ve gül suyu üretimi
gerçekleştirilebilir.
Yağ gülünün çiçek verimi; bahçenin rakımı ve yöneyi, yaşı ve budaması, sulama ve gübreleme, iklim ve
toprak durumu gibi faktörlere bağlı olarak 250-1000 kg arasında değişir. Genel olarak 5 da büyüklüğünde bir gül
bahçesinden yaklaşık 3.5 ton kadar çiçek toplanır ve toplanan bu çiçekler damıtıldığında sadece 1 kg gül yağı
üretilir. Normal koşullarda 1 damla gül yağı damıtmak için 25 adet, 1 kg gül yağı damıtmak için 1,250,000 adet
çiçek gereklidir.
Muhafaza (depolama)
Taze toplanmış çiçekler çuvala konup, soğuk suda bekletilirse kalitesini bozmadan üç gün kadar
dayanabilir. Yine çiçekler temiz bir zemin üzerinde serin ve gölge bir ortamda bekletilir ise 6 saate kadar önemli
bir uçucu yağ kaybı olmaz (hatta enzimatik etkilerle uçucu yağ oranında bir miktar artış olabilir). Ancak 25 oC’nin
üzerindeki sıcaklıklarda bekleyen çiçeklerin uçucu yağları hızla kaybolmaya başlar; steoreptenler ve sitronellol
oranları artarken, nerol ve geraniol oranları azalır.
Yağ gülü çiçekleri adi soğuk hava deposu koşullarında en geç bir hafta içinde yağ kalitesini tamamıyla
kaybetmektedir. Diğer yandan, kontrollü atmosferli depolarda (2-4 oC) taze gül çiçekleri uygun bir ambalaj
malzemesi (Xtend gibi) içinde 4 hafta süreyle muhafaza edilebilmektedir. Ancak 4 haftalık depolama sürecinde
6
Yağ Gülü Tarımı ve Endüstrisi
Prof.Dr. Hasan BAYDAR
uçucu yağ oranı %0.35’ten %0.01’e düşmekte, aynı süreçte sitronellol, geraniol ve nerol gibi monoterpenik
alkoller hızla azalırken, nonadesan, heneikosan ve eikosan gibi hidrokarbonlar hızla artmaktadır.
Kuru gül üretimi
Kuru gül çiçekleri en fazla kuru çiçek amenajmanlarında, tezgah ve vitrin süslemelerinde, aromatik
yastıklarda, herbal çay üretiminde, aromaterapide ve hidroterapide (özellikle rahatlatıcı ve dinlendirici banyo
sularına dökülerek veya daldırılarak) kullanılır. Doğal kurutma, temiz bir sergi veya tel örgülü raflar üzerinde
yapılır; çiçeklerin direkt güneş ışığına maruz kalmamasına ve çiçeklerin belirli aralıklarla alt üst edilerek
havalandırılmasına dikkat edilir. Eğer yapay olarak güller kurutulacak ise kurutma odalarından faydalanılır.
Kurutma odalarında, tel raflar üzerine serilmiş gül çiçeklerine 8 saat kadar maksimum 35 oC’de kuru hava
püskürtülür ve oda içerisinde biriken nemli hava aspiratörle dışarıya atılır. Kurutulmuş gül yaprakları %6-12
arasında nem içermelidir (yüksek nem kuru çiçeklerin küflenmesine, düşük nem ise kuru çiçeklerin ufalanmasına
neden olur).
Taze gül çiçekleri oda koşullarında ve gölgede kurutulduğunda ortalama %85 oranında ağırlık kaybeder.
Bu sonuç, 100 kg taze çiçekten ortalama 15 kg kuru çiçek elde edilebileceğini gösterir (eğer gül çiçeklerinin pembe
renkli taç yaprakları kopartılıp, yumurtalık kısımları uzaklaştırılacak olursa bu miktar 10 kg’a kadar düşer). Bir
başka anlatımla, 1 kg kuru gül üretmek için 6-7 kg taze gülün kurutulması gerekir.
Kuru gül üretiminde en önemli sorun, kurutma ile birlikte gül çiçeklerinde koku yoğunluğunun ve
kalitesinin değişmesidir. Kurutma yaparken 35oC’nin üzerinde uygulanan sıcaklıklar uçucu yağ oranını düşürür
ve çiçekler karakteristik kokularını büyük ölçüde kaybeder. Kuru gül çiçeklerinde %0.03-0.06 oranında uçucu yağ
bulunur. Ancak kuru gülden üretilen gül yağının kalitesi oldukça düşüktür; sitronellol + geraniol oranı %10’un
altında iken, nonadesan + heneikosan oranı %50’nin üzerindedir.
Yağ gülünde damıtma
Yağ gülü çiçekleri günlük olarak toplanır ve toplanan taze çiçeklerden su distilasyon tekniği ile gül yağı
ve gül suyu damıtılır. Köy tipi damıtma usulü genelde bakırdan yapılmış imbiklerde, fabrika tipi damıtma usulü
ise bakır veya paslanmaz çelik kazanlarda su distilasyonu tekniği ile yapılır (Şekil 2).
Şekil 2. Yağ gülünün köy tipi imbikle (solda) ve fabrika tipi kazanda (sağda) damıtılması
İmbikle damıtma: Bakır imbiklerin gövdelerine boyun kısmından 20 kg kadar çiçek basılır ve üzerine
60 kg kadar su eklenir. Baş kısmı gövdeye yerleştirildikten sonra boyun kısmı çamurla sıvanarak buhar kaçışı
engellenir. Odun ateşi ile imbik kaynatılır. Kaynatma sırasında su buharıyla birlikte yükselen uçucu yağlar,
ördekbaşı şeklindeki kafa kısmında yoğunlaşarak iç cidardan akarak başın boru kısmına doğru akmaya başlar.
Yoğunlaşmanın daha iyi sağlanması için boru bir su varilinin veya su hatılının içinden geçirilir ve varilin suyu
akan çeşme yardımıyla sürekli soğuk tutulur. Borunun ucuna yerleştirilen 20 litrelik şişe tam dolduğunda damıtma
işlemine son verilir. Ancak bu ilk taktirde gül yağı elde edilmez. Üç taktirde elde edilen toplam 60 litre yağlı su
imbikte yeniden damıtılır ve şişede sudan hafif olan gül yağı üstten enjektörle çekilerek alınır. Gül yağının altında
biriken aromatik su (hidrolat) gül suyu olarak değerlendirilir.
7
Yağ Gülü Tarımı ve Endüstrisi
Prof.Dr. Hasan BAYDAR
Fabrika usulü damıtma: Günümüzde gül yağı, geleneksel köy tipi üretim olan imbiklerde değil, modern
uçucu yağ fabrikalarında buhar jeneratörüyle beslenen damıtma kazanlarında elde edilir. Taze gül çiçekleri 3
tonluk damıtma kazanlarına 500 kg kadar basılır ve üzerine 1.5 ton kadar su konur. Buhar kazanında üretilen sıcak
su buharı damıtma kazanının altındaki serpentin borulardan geçirilir ve suyun kaynaması sağlanır. Damıtma
suyuna katılan Tween-20 maddesinin gül yağı verimini artırdığı, saf su ile damıtmada %0.030 oranında yağ oranı
elde edilirken, Tween-20 katılan suyla (litre başına 2.5 gram) damıtılan çiçeklerde yağ oranı %0.035’ e çıktığı
saptanmıştır.
Damıtma işlemi yaklaşık 1.5 saat kadar 100 oC’de ve 1.5 bar buhar basıncında devam eder. Damıtma
kazanında basınç ve sıcaklık artışı sitronellol, geraniol ve nerol gibi alkolik bileşenlerin oranını artırır,
steaoreptenlerin ve parafinlerin oranını azaltır, yağın rengini koyulaştırır. Kaynamayla birlikte çiçek petallerinden
ayrılan uçucu yağlar, kondensere doğru sürüklenerek orada yaklaşık 35 oC’de yoğunlaşır. Yağlı su, kondenserin
hemen altında yer alan 500 litre hacimli distilat tankına akıtılır ve oradan da florentin kabına aktarılır. Florentin
kabının cam fanusunda açık yeşil renkte gül yağı toplanmaya başlar. Bu şekilde ilk distilasyon sonucu elde edilen
yağa ‘birinci yağ’ veya ‘çiçek yağı’ adı verilir. Florentin kabında birinci yağın altında kalan yağaltı suyu, 3000
litre hacimli paslanmaz çelikten yapılmış kohobasyon (veronik) kazanında yeniden damıtılır. Bu şekilde ikinci
distilasyondan elde edilen yağa ‘ikinci yağ’ veya ‘su yağı’ adı verilir. Birinci ve ikinci distilasyon yağları belirli
oranlarda (genelde %25 birinci yağ + %75 ikinci yağ) paçal edilerek karıştırılır, güneşte bir süre dinlendirildikten
sonra süzülür ve ‘gül yağı’ olarak pazarlanır. Gülsuyu, gül yağının ikinci distilasyonu sonunda florentin kabında
gül yağının altında toplanan aromatik sudur.
Gül yağı fabrikasyonunda, birinci distilasyondan gelen birinci yağ (çiçek yağı) ile ikinci distilasyondan
gelen ikinci yağ (su yağı) arasında önemli kalite farkları vardır. Birinci yağın sitronellol, geraniol, nerol ve linalool
oranları ikinci yağa göre daha düşük, parafinler ve stearoptenler oranı ise daha yüksektir. Toplam monoterpen
alkollerin oranı birinci yağda yaklaşık %10 seviyesinde iken, ikinci yağda bu oran %60’ın üzerine çıkar.
Damıtma süresinin gül yağı verimi ve koku kalitesi üzerine önemli etkisi vardır. Bir günde daha fazla
sayıda damıtma yapmak, enerji ve işgücünden tasarruf sağlamak için damıtma süresi en fazla 120 dakika (normal
süre 90 dakika) olmalıdır. Damıtma başladıktan sonra ilk 30 dakika içinde yağın %50’si kazanılır ve en kaliteli
yağ da bu ilk 30 dakika içinde gelir. Damıtma süresi gereğinden fazla uzatıldığında elde edilen gül yağında
linalool, sitronellol ve geraniol gibi önemli koku bileşenlerinin oranı düşer, metil öjenol gibi alerjik ve toksik olan
bileşenler ile nonadesan, nonadesen, eikosan, heneikosan ve trikosan gibi yağı çabuk donduran bileşenlerin oranı
artar.
Yağ gülünde ekstraksiyon
Yağ gülünde ekstraksiyon, yaygın olarak konkret ve absolüt elde etmek için kullanılır. Isparta yöresinde
faaliyet gösteren uçucu yağ tesislerinde konkret üretiminde n-hekzan ve absolüt üretiminde etanol kullanılır. Gül
konkreti (katı gül yağı); taze olarak toplandıktan sonra bir süre gölgede bekletilerek dinlendirilmiş gül çiçeklerinin
ekstraktörlerde (sabit tamburlu veya döner tamburlu) n-hekzan ile tüketilerek elde edilir.
Konkret ekstraktörlerine çiçek miktarının üç katı kadar n-hekzan doldurulur ve belirli aralıklarla aynı
çiçekler iki veya üç defa (ilki 30, ikincisi 25 ve üçüncüsü 15 dakika devam eder) taze n-hekzan ile yıkanır. Çiçekte
bulunan koku bileşenlerini doğal haliyle korumak için ekstraksiyon işlemi olabildiğince düşük bir sıcaklıkta
gerçekleştirilir. Her bir ekstraksyondan gelen n-hekzanlı ekstraktlar bir tankta biriktirilir ve oradan da filtre
edildikten sonra Bull denilen evaporatöre pompalanarak vakumlu distilasyona sokulur. Burada n-hekzanın tamamı
uçurulur ve yeniden kullanılmak üzere tanka basılır. Geride “konkret” adı verilen yarı katı, renkli ve kokulu bir
ekstre kalır. Konkret, absolüt üretmek için kullanılan ara bir hammaddedir.
Absolüt üretiminde, konkret yüksek saflıkta ve kalitede etil alkol ile muamele edilir. Konkret, etil alkol
ile kademeli olarak yıkanır; yıkama sayısı arttıkça absolüt verimi artar; ancak feniletil alkol oranı azalırken,
parafinlerin oranı yükselir. Kullanılan konkretin yaklaşık on katı kadar etil alkole ihtiyaç vardır. Her bir yıkamadan
gelen etil alkol ekstreleri bir tankta toplanır ve orada eksi 20 oC gibi düşük bir sıcaklıkta tutulur. Parafin gibi
mumsu maddeler çökerken, koku ve bazı renk maddeleri etil alkole geçer. Etil alkol vakum altında uçurulur ve
geride “absolüt” kalır. Renkli olarak elde edilen absolüt, moleküler distilasyona sokularak renksiz hale getirilebilir.
Organik konkret üretiminde, toksik bir çözücü olan n-hekzan ile ekstraksiyon yerine, patlama tehlikesi ve
toksik etkisi olmayan, oldukça saf ve ucuz olarak elde edilebilen karbondioksit (CO 2) ile süperkritik ekstraksiyon
üzerinde önemle durulmalıdır. Bu uygulamada, belirli bir basınç ve sıcaklık altında, bilhassa süper kritik evrede
(31 oC sıcaklık ve 73.8 bar) sıvılaşarak yüksek derecede etkili çözücülük özelliği kazanan CO 2 organik gül
8
Yağ Gülü Tarımı ve Endüstrisi
Prof.Dr. Hasan BAYDAR
çiçeklerindeki kokulu maddeleri bünyesine çözerek separatöre yönlendirilir ve orada yeniden gaz formuna
dönüştürülür. Geride son derece saf ve solvent kalıntısı içermeyen organik ekstre (konkret) kalır.
Damıtma ve ekstraksiyon ürünleri
Gül çiçeklerinden damıtılması ve ekstraksiyonu ile elde edilen gül yağı, gül suyu, konkret ve absolüt
parfüm ve kozmetik endüstrisinin en değerli hammaddelerdir. Normal fabrika koşullarda, 3-4 ton taze gül çiçeğinin
su distilasyon yöntemiyle damıtılmasıyla 1 kg gül yağı (ortalama uçucu yağ verimi % 0.035), 250-350 kg taze gül
çiçeğinin n-hekzan ekstraksiyonu ile 1 kg konkret (ortalama konkret verimi %0.30) ve 1 kg konkretten de etil alkol
ekstraksiyonu ile 0.5-0.6 kg absolüt (ortalama absolüt verimi % 55) elde edilmektedir.
Yağ gülünden elde edilen distilasyon ve ekstraksiyon ürünleri
Gül yağını meydana getiren 150’den fazla madde olması ve siynerjik olarak her bir maddenin koku
oluşumuna katkı sağlaması nedeniyle, doğal gül yağının koku kompozisyonunu sentetik olarak elde etmek
neredeyse imkânsızdır. Gül yağı standartları dünyada ISO 9842:2003 ve Türkiye’de TS 1040:1971 esas alınarak
belirlenir. Türk gül yağı dünya parfümeri endüstrisinde yerini almış, standartlarını yerleştirmiştir.
Türk gül yağlarında yapılan GC/FID ve GC/MS analizlerine göre gül yağının en önemli koku bileşenleri;
%70-85 oranında monoterpenik alkoller (sitronellol, geraniol, nerol, linalool ve feniletil alkol) ve %15-30
oranında parafinik hidrokarbonlar ve stearoptenler (nonadesan, nonadesen, eikosan, heneikosan ve trikosan)’dir.
Taze gül yağı, azulen varlığı nedeniyle bazen yeşil renkte görülür (azulen çiçeğin sepal ve yumurtalık kısmından
gelir). Ancak bir süre sonra azulen parçalanır ve yeşilin yerini açık sarı renk alır.
Gül yağı, taze gül çiçeklerinin gerçek floral kokusunu temsil etmez. Çünkü damıtma sırasında, önemli bir
koku maddesi olan feniletil alkolün neredeyse tamamına yakını posa suyuna ve gül suyuna geçer. Bu nedenle gül
çiçeklerinde yüksek oranda bulunan feniletil alkol gül yağında düşük, gül yağının altında biriken gül suyunda ise
yüksek oranda bulunur (feniletil alkol içeriği arttıkça gül suyunun kalitesi yükselir). Yine solvent ekstraksiyonunda
feniletil alkolün tamamına yakını tutulur. Bu nedenle konkret ve absolütün koku kompozisyonunda yüksek
oranlarda feniletil alkol (>%50) bulunur.
Gül yağının yoğunluğu 0.844-0868, kırılma indeksi 1.452-1.463, optik rotasyonu -3.3o / -5.9o ve katılaşma
noktası 16.5-23.5 oC’dir (20 oC’nin altında kısmen, 16 oC’nin altında ise tamamen katılaşır). Düşük bir sıcaklıkta
katılaşan kısım stearoptenlerden (kokuya katkısı çok azdır), sıvı kısım ise oleoptenlerden (kokuya katkısı çok
fazladır) meydana gelir.
Gül suyu, üretildikten sonra eğer iyi muhafaza edilmez ise kısa sürede bozulur veya ekşir. Işık, sıcaklık
ve hava gül suyunun bozulmasını hızlandırır. Bu nedenle gül suları hava içermeyen kaplarda, serin ve ışık
görmeyen yerlerde saklanmalıdır. Her ne kadar gül suyu yüksek derecede antimikrobiyal etkili olsa da, bazı
bakteriler gül suyunun bozulmasına neden olur. Gül suyunu bakterilerden arındırmada, UV ışınından geçirmenin
veya pastörize etmenin oldukça etkili olduğu belirlenmiştir. Ayrıca gül suyuna 2-fenoksi etanol veya sodyum
benzoat gibi kimyasal koruyucular katılarak (en fazla %0.1 oranında) raf ömrü uzatılabilir.
Gül konkreti; koyu sarı, turuncu veya koyu kahve renklerde, 45-55 oC’de eriyen mumsu ve katı bir
maddedir. Konkret, yüksek oranlarda feniletil alkol (>%50) ile parafinler (C17-C27)’den meydana gelir. Gül
absolütünün kokusu konkrete göre kokusu daha yoğundur. Gül yağında en fazla sitronellol, geraniol, nerol gibi
9
Yağ Gülü Tarımı ve Endüstrisi
Prof.Dr. Hasan BAYDAR
terpenik alkoller ile nonadesan, nonedesen, trikosan, eikosan gibi parafinik hidrokarbonlar bulunurken, gül
absolütünde yüksek oranda feniletil alkol (%50-75) ve düşük oranlarda sitronellol, geraniol ve nerol bulunur.
Absolütün özgül ağırlığı (15 oC) 0.96-0.99, kırılma indisi (20 oC) 1.50-1.52, asit indeksi 5-20 ve ester indeksi 1530 arasındadır. Damıtma artığı olan gül posası, posa konkreti, kompost ve biyogaz (metan gazı) üretiminde
değerlendirilebilir. Ayrıca gül posasından antioksidan ve antibiyotik olarak faydalanılabileceği tespit edilmiştir.
Resimler: Yağ gülü çiçekleri, gül yağı fabrikası ve gül yağı üretimi
Kaynaklar
ALSEMAAN, T., ALBATAL, N., BAYDAR, H., ALMAARRI, K. 2011. Genetic diversity and qualitative variation of Rosa
damascena in Syria. International Journal of Agricultural Research 6 (5): 429-436.
ARIDOĞAN, B.C, BAYDAR, H., KAYA, S., DEMİRCİ, M., ÖZBAŞAR, D., MUMCU, E. 2002. Antimicrobial activity and
chemical composition of some essential oils. Archives of Pharmacal Research 25 (6): 860-864.
BAYDAR, H. 2006. Oil-bearing rose (Rosa damascena Mill.) cultivation and rose oil industry in Turkey. Euro Cosmetics
14:13-17.
BAYDAR, H. 2007. Güle dayalı kozmetik ve parfümeri sektöründe AR-GE'nin ve markalaşmanın önemi. Gül ve Kozmetik
Kongresi, 9-10 Haziran 2007, Isparta.
BAYDAR, H. 2010. Geçmişten günümüze yağ gülcülüğü. Ekoloji Magazin Dergisi 28: 42-51.
BAYDAR, H. 2013. Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bilimi ve Teknolojisi (Genişletilmiş 4. Baskı). SDÜ Yayınları No: 51, Isparta.
BAYDAR, H., BAYDAR GÖKTÜRK, N. 2005. The effects of harvest date, fermentation duration and Tween 20 treatment on
essential oil content and composition of industrial oil rose (Rosa damascena Mill.). Industrial Crops and Products 21:
251-255.
BAYDAR, H., BAYDAR, N., BINGEL, S., MARQUARD, R. 1999. Untersuchungen über den Einfluss von Erntezeit und
Destillation auf die Zusammensetzung türkischer Rosenöle. Deutsch-Türkische Agrarforschung, 27 September- 2
October 1999, p 221-226, Giessen, Germany.
10
Yağ Gülü Tarımı ve Endüstrisi
Prof.Dr. Hasan BAYDAR
BAYDAR, H., ERBAŞ, S., KAYA, Y. 2011. Ayçiçeğinde feromon olarak gül suyunun kullanılması üzerine bir araştırma. 9.
Tarla Bitkileri Kongresi, 12-14 Eylül 2011, Bursa.
BAYDAR, H., ERBAŞ, S., KINECİ, S, KAZAZ, S. 2007. Yağ gülü (Rosa damascena Mill.) damıtma suyuna katılan Tween20'nin taze ve fermente olmuş çiçeklerin gül yağı verimi ve kalitesi üzerine etkisi. Süleyman Demirel Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Dergisi 2 (1): 15-20.
BAYDAR, H., GÖKTÜRK BAYDAR, N. 2001. Yağ gülü (Rosa damascena Mill.)'nde verim ve kalite üzerine hasat dönemi,
distilasyon için bekleme süresi ve distilasyon aşamalarının etkisi, IV. Tarla Bitkileri Kongresi, 17-21 Eylül 2001, Sayfa:
117-122, Tekirdağ.
BAYDAR, H., GÖKTÜRK BAYDAR, N. 2010. Organik ve konvensiyonel gül (Rosa damascena Mill.) yağlarının koku
kalitesinin karşılaştırılması. Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi 5 (2): 9-14.
BAYDAR, H., KAZAZ, S. 2010. Organik Gülcülük. SDÜ Gül ve Gül Ürünleri Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayın No: 1,
Nisan 2010, Isparta.
BAYDAR, H., KAZAZ, S. 2013. Yağ Gülü & Isparta Gülcülüğü. Gülbirlik Yayınları. No:1. Isparta.
BAYDAR, H., KAZAZ, S., ERBAŞ, S. 2013. Yağ gülünde (Rosa damascena Mill.) morfogenetik, ontogenetik ve diurnal
varybiliteler. Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi 8 (1): 1-11.
BAYDAR, H., KAZAZ, S., ERBAŞ, S., 2013. Yağ gülü (Rosa damascena Mill)’nde mutasyon ıslahı. SDÜ Fen Bilimleri
Enstitüsü Dergisi 17(2): 39-43
BAYDAR, H., KAZAZ, S., ERBAŞ, S., ÖRÜCÜ, Ö.K. 2008 Soğukta muhafaza ve kurutmanın yağ gülü çiçeklerinin uçucu
yağ içeriği ve bileşimine etkileri. Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi 3 (1): 42-48.
BAYDAR, H., KİNECİ, S., CENGİZ, M., BADDAL, M.K. 2008. Gül (Rosa damascena Mill.) mumu üretimi ve kimyasal
kompozisyonunun belirlenmesi. Kromatografi2008 Kongresi, Süleyman Demirel Üniversitesi, 9-11 Haziran 2008.
BAYDAR, H., SCHULZ, H., KRUGER, H., ERBAŞ, S., KİNECİ, S. 2008. Influence of fermentation time, hydro-distillation
time and fractions on essential oil composition of Damask rose (Rosa damascena Mill.). Journal of Essential Oil
Bearing Plants 11 (3): 224-232.
BAYDAR, H., SEÇİLMİŞ, H., KİNECİ, S., YILMAZER, M., ERBAŞ, S. 2008. Gül suyundan farklı çözücüler kullanılarak
elde edilen uçucu yağların koku bileşenlerinin karşılaştırılması. Kromatografi2008 Kongresi, Süleyman Demirel
Üniversitesi, 9-11 Haziran 2008.
GOKTURK BAYDAR, N., BAYDAR, H. 2013. Phenolic compounds, antiradical activity and antioxidant capacity of oilbearing rose (Rosa damascena Mill.) extracts. Industrial Crops and Products 41: 375–380.
GÖKTÜRK BAYDAR, N., BAYDAR, H. 2005. Essential oil compositions of Turkish oil rose (Rosa damascena Mill.)
products. 36th International Symposium on Essential Oils, 4-7 September 2005, Budapest, Hungary.
GÖKTÜRK BAYDAR, N., BAYDAR, H., DEBENER, T. 2004. Analysis of genetic relationships among Rosa damascena
plants grown in Turkey by using AFLP and microsatellite markers. Journal of Biotechnology 111: 263-267.
KAZAZ, S. 1997. Hasat zamanı ve hasat sonrası bekleme süresinin yağ gülünde (Rosa damascena Mill.) yağ miktarı ve
kalitesine etkileri üzerine bir araştırma. SDÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Isparta.
KAZAZ, S., BAYDAR, H., ERBAŞ, S. 2009. Variations in chemical compositions of Rosa damascena Mill. and Rosa canina
L. fruits. Czech. J. Food. Sci. 27 (3): 178-184.
KAZAZ, S., ERBAŞ, S., BAYDAR, H. 2009. The effects of storage temperature and duration on essential oil content and
composition oil rose (Rosa damascena Mill.). Tr. J. Field Crops 14 (2): 89-96.
KAZAZ, S., ERBAŞ, S., BAYDAR, H. 2010. Breaking seed dormancy in oil rose (Rosa damascena Mill.) by microbial
inoculation. African Journal of Biotechnology 9 (39): 6503-6508.
KAZAZ,S., ERBAŞ, S., BAYDAR, H., DİLMAÇÜNAL, T., KOYUNCU, M.A. 2010. Cold storage of oil rose (Rosa
damascena Mill.) flowers. Scientia Horticulturae 126 (2): 284-290.
KİNECİ, S., BAYDAR, H., CENGİZ, M. 2007. Production of essential oil using adsorbent resins from waste water that
remained while rose oil production. 38th International Symposium on Essential Oils. Book of Abstracts No: SL-29,
September 9-12, 2007. Graz, Austria.
ÖZKAN, G., SAĞDIÇ, O., BAYDAR, N.G., BAYDAR, H. 2004. Antioxidant and antibacterial activities of Rosa damascena
flower extracts. Food Science and Technology 10 (4): 277-281.
SARIBAŞ, R., ASLANCAN, H., DAĞISTANOĞLU, C., BAYDAR, H. 2012. Yağ gülü (Rosa damascena Mill.)’nde çırpma
budama yüksekliğinin gül yağı verim ve kalitesi üzerine etkisi. Her Yönüyle Gül Sempozyumu, 7-9 Haziran 2012,
Süleyman Demirel Üniversitesi, Bildiri Özet Kitabı, s. 61.
SCHULZ, H., QUILITZSCH, R., SCHÜTZE, W., BAYDAR, H. 2008. Vibrational spectroscopy studies on rose concrete, rose
absolute and rose water. 39th International Symposium on Essential Oils. September 7-10, 2008. Quedlinburg,
Germany.
11

Benzer belgeler

Çeşitli Yönleriyle Türkiye Gülleri Roses of Türkiye with

Çeşitli Yönleriyle Türkiye Gülleri Roses of Türkiye with Prof. Dr. Hasan BAYDAR Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü E-mail: [email protected]

Detaylı