Check Up - Özel YALOVA HASTANESİ

Transkript

Check Up - Özel YALOVA HASTANESİ
Yıl: 2016
Sayı: 1 / MART
İmtiyaz Sahibi
Yalova Uzmanlar Sağlık
Hizmetleri Adına Sahibi:
Dr. Mustafa Yılmaz
Yazı İşleri Sorumlusu
Zeynep Üstün
Tıbbi Direktör:
Dr. Fatih Kalalı
İletişim Bilgileri:
Fevzi Çakmak Mh.
Şehit Ömer Faydalı Cd.
Fırın Sk. No: 33 YALOVA
Tel: 0226 811 22 44
Fax: 0226 811 22 46
[email protected]
Grafik Tasarım
Nazlı Çiçek
Baskı
Anadolu Mah. Karlıdağ Cad. No:32
Yıldırım / BURSA
Tel: 0224 251 04 14
Fax: 0224 251 04 15
www.renkvizyon.com.tr
Yayın Türü
Yerel Süreli / Üç Ayda bir yayınlanır.
Özel Yalova Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı
Uz. Dr. Mustafa YILMAZ
HEDEFLERİMİZE DOĞRU
EMİN ADIMLARLA İLERLİYORUZ....
Değerli Uzmanlar Sağlık okuyucuları;
1999 yılında poliklinik olarak başladığımız yolculuğumuza bugün 11 yataklı 3. basamak yeni doğan yoğun
bakım ünitesi, 28 yataklı 3. Basamak erişkin yoğun bakım ünitesi ve toplamda 100 hasta yatağı ile sadece
ilimizde değil Sinop’tan, Çanakkale’ye, Bilecik’ten, Edirne’ye sağlık hizmeti vermeye başladık.
Sağlık yolculuğumuzda toplam kalite anlayışı doğrultusunda hastaların beklenti ve memnuniyetlerini üst düzeyde tutmak ve yüksek kalitede sağlık hizmeti vermek amacıyla modernizasyon ve renovasyonu gerçekleştirerek, teknolojiyi yakından takip ediyoruz. Hastanemizde mevcut olan 128 kesitli BT cihazı ile 15-20 saniye
gibi çok kısa sürelerde tüm vücut görüntülemesi yapabilmekteyiz. Ülkemizde ilk 1,5 Tesla MR cihazlarından
biri hastanemizde hizmete girmiş olup, ileri teknoloji yüksek görüntü kalitesi ve hızlı çekim tekniği ile doğru
ve hızlı teşhis imkânı sunmakta, doktor ve hasta memnuniyeti üst seviyede gerçekleştirmekteyiz.
Alanında uzman, takım ruhu içinde çalışan başarıları ispatlanmış dinamik bi hekim kadrosu, güler yüzlü sağlık personeli ve deneyimli idari personeliyle ileri tanı ve tedavi yöntemlerini teknoloji ve yakın ilgi ile birleştirerek hizmet vermekteyiz.
Marka olabilmek heyecanı ve zorlu bir süreçtir. Markamız hastalarımıza verdiğimiz hizmetin bir resmidir bizler için. Bölgesel bir marka olmanın gururunu yaşatan siz değerli Yalova halkı başta olmak üzere, hekimlerimize, idari, sağlık, yardımcı personellerimize teşekkürlerimizi bir borç biliriz.
Sağlıklı günler birlikte paylaşmak dileğiyle...
3
Özel Yalova Hastanesi Genel Müdürü
Fatih Ökten
Özel Yalova Uzmanlar Hastanesi’ni uluslararası standartlarda sağlık hizmetini bölgemize Yalova’ya getirmek amacıyla kurduk. Kuruluşumuzdan bugüne, sağlık sektöründe ilklere imza atmanın ve binlerce hastaya
Uzmanlar kalitesinde sağlık hizmeti sunmanın kıvancını yaşıyoruz.
Sağlıkta Özel Yalova Uzmanlar Hastanesi kalitesi en büyük gurur kaynağımız. Bugün alanlarında uzman
onlarca doktor, hemşire, sağlık personeli ile tüm hizmet noktalarımızda, ileri tanı tedavi yöntemlerini son
teknolojik tıbbi cihazlar ve yakın ilgi ile birleştirerek, şifa dağıtıyoruz.
Sağlık hizmetlerindeki “ilk”leri ilimizde ve bölgemizde Uzmanlar olarak biz sunuyoruz. Yalova ilinde ilk kez
‘Excange Transfüzyon’ yapılan bebek hasta sağlıkla taburcu edilmiştir. Genel cerrahi bölümümüzde eğitim
kurumlarında karşılaşılan nitelikli cerrahi vakalar başarı ile yapılmaktadır. Ör.Mide balonu, mide küçültme
ameliyatları, ERCP ve kolon cerrahisi rutin işlemler haline gelmiştir. Yine Beyin Sinir ve Omurilik Cerrahi
bölümüzde anevrizma ameliyatları başarı ile yapılmaktadır. 3. Basamak Yoğun Bakım ünitemizde 28 yatak
kapasite ile, yine 11 küvez 3.basamak Yeni Doğan Ünitesi tüm teknik imkanları ile şifa dağıtmaktadır.En
son teknoloji MR, Bilgisayarlı Tomografi ve digital Mamografi ile alt yapımız tüm teşhis ve
tanı imkanlarına sahiptir
Özel Yalova Uzmanlar Hastanesi olarak; hasta odaklı hizmet politikamız, tıbbi etik değerlere bağlılık, her
zaman en iyi tıbbi olanaklara sahip olma vizyonumuz ve kalite değerlerimiz bizim için vazgeçilmez unsurlar.
Özel Yalova Uzmanlar Hastanesi sizler için sürekli yenileniyor ve büyüyoruz.
Bizim için en önemli şey sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmeniz. Bu amaçla biz sizlere en iyi
hizmeti sunabilmek için durmaksızın çalışıyoruz.
4
Özel Yalova Hastanesi Başhekimi
Op. Dr. Alp ÖZÇELİK
Sevgili Uzmanlar Sağlık Okuyucuları,
2016 yılında sürekli gelişen teknolojik uygulamalarımız, kadromuza kattığımız güvenilir ve başarılı
hekimlerimiz ile sizlerle olmaktan çok mutluyuz. Özel Yalova Hastanesi olarak en büyük idealimiz, kalite
standartlarına uygun sağlık hizmeti vermek ve hasta memnuniyetini en üst düzeyde tutmak ve sürekli
iyileşmeyi ve gelişmeyi sağlayabilmektir. Teknolojik yenilikleri,
bilimsel ve yönetsel gelişmeleri sürekli takip ederek hastalarımızın hizmetine sunmaktır.
Sağlıkta kalite standartları mükemmel hasta bakımına odaklanmıştır.
En önemli faydası hasta ve çalışan güvenliği sağlanmasıdır.
Uzmanlar ailesi olarak sağlıkta birçok ilke imzamızı atarak sürekli gelişmeye devam ediyoruz.
Yeni doğan yoğun bakım ünitemiz, genel yoğun bakım ünitemiz ile yalnızca Yalova’ya değil
çevre illere de hizmet vermekteyiz.
Özel Yalova Hastanesi olarak önümüzdeki dönemlerde de kaliteli,
modern ve ilkeli sağlık hizmetlerimize devam edeceğiz...
5
18
OBEZİTE CERRAHİSİ İLE FAZLA
KİLOLARINIZDAN KURTULUN!!!
BÖBREK YETMEZLİĞİ
VE KORUNMA
36
ANNE SÜTÜNÜ
ARTTIRAN BESİNLER
BÖBREK TAŞI KIRMADA
EN ETKİLİ YÖNTEM ‘ESWL’
16
10
20
68
CHECK- UP YAPTIRIN YENİ YILDA
SAĞLIKLA KALIN!!!
ÇOCUKLARDA İSHALE DİKKAT!
KOLESTEROL YANLIŞ BİLİNEN
DOĞRULAR, DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
30
GRİPTEN KORUNMANIN 10 KOLAY YOLU
ROMA’DA
GÖRÜLECEK YERLER
15
UZMAN ELLERDE
BİR İLK DAHA
22
28
40
MEME GÖRÜNTÜLEMESINDE YENİ
TEKNOLOJI DİJİTAL MAMOGRAFİ
OFİSTE SAĞLIKLI
ÇALIŞMA ORTAMI
38
62
‘Uzman Ellerde’
ESTETİK VE PLASTİK CERRAHİ
54
UYKU SIRASINDAKİ
ANORMAL DAVRANIŞLARI
HAFİFE ALMAYIN
Op. Dr. Erkan KURTULAN
Üroloji Uzmanı
BÖBREK TAŞI KIRMADA
EN ETKİLİ YÖNTEM ‘ESWL’
Taşın günümüz de tam olarak oluş nedeni bilinmemektedir. Taşın oluşmasında idrarın süperstüre (doygun) olup kristalize olması, idrarda inhibitör maddelerinin (kristallerin bir araya gelmesini engelleyen maddeler: sitrat, pirofosfat gibi) miktarının
az olması ve idrarda yoğunlaşan kristallerin birleşerek çökmesi
etkilidir.
BÖBREK TAŞI KİMLERDE
ÇOK GÖRÜLÜR?
•Ailesinde ve yakın arabalarında böbrek taşı olanlarda(genetik),
•20-40 yaş arasında olanlarda(erkekte 3/2 daha fazla)
•Devamlı ilaç alanlarda (diüretik, antiasit, tiroid hormonu),
•Tek böbreği olanlarda,
•Az su içenlerde, sıcak ortamda yaşayanlarda, az hareket ve bol proteinli
kalorili, az lifli beslenen kişilerde,
•Gut, hiperparatroidizmde, İleostomili
hastalarda, (örneğin Crohn’s hastalığı)
birçok metabolik hastalıkta.
•1 kez taş üreten bir insanın hayat
boyu bir kez daha taş üretme ihtimali
%50’dir
Hastaların büyük bir kısmında belirgin
bir neden bulunamamaktadır.
BÖBREK TAŞI BELİRTİLER
NELERDİR?
Böbrek taşlarının %90’nı 4 mm’ nin
altındadır. Hafif ya da şiddetli ağrıyla
veya hiç belirti vermeden kendiliğinden düşebilir. Tedavi gerektiren taşlar,
bütün taş olguları içinde sadece %
10’dur. Bunlar klinik şikâyetlerle ortaya çıkabileceği gibi, tesadüfen muaye-
10
ne esnasında da ortaya çıkabilir.
•Şiddetli belden başlayıp kasıklara
yayılan ağrı
•Bulantı kusma
•Karında gaz, şişkinlik
•İdrarda kanama, sık idrar yapma isteği
BÖBREK TAŞINDA TANI
NASIL KONUR?
Genellikle taşlar sesizdir, böbrek
içinde kalikslerde duran taşlar klinik belirti vermez. Böbrek pelvisinde
ve üretere (idrar yoluna) taş düşerse
idrar yolunu tıkar. Ani spazm, ağrı ve
kanamaya neden olur. Tanı genelde
radyolojik muayene ile konulmaktadır
(Röntgen, ultrasonografi).
Günümüzde böbrek taşlarının tanısının konmasında en hızlı ve doğru yol
gösterici taş protokolünde çekilmiş
ince kesitli bilgisayar tomografidir.
Yeni nesil tomografi cihazlarında maruz olunan radyasyon miktarı 1msv birim olup normal basit filmle (0.7msv)
bile mukayese edilebilir özelliktedir.
Artık eskiden olduğu gibi renkli böbrek filmleri çekilmesine nadiren ihtiyaç
duyulmaktadır.
TAŞ OLMASINI NASIL
ÖNLERİZ?
Böbrek taşı olan hasta artık yaşamına bazı
olmazsa olmaz kurallar girer. Bunlar:
Bol sıvı almak (Günde en az 7-8 bardak)
Yılda en az iki defa muayene olmak (Hiç bir
şikâyet olmasa bile)
Düzenli egzersiz yapmak
Yapılacak testlere göre uygun ilaçları ve diyeti yapmak.
Tuzdan ve bol proteinden uzak durmak
BÖBREK TAŞI TEDAVİSİ
Böbrek içindeki taşlar, genellikle sessizdir.
Eğer klinik şikâyet ve böbrek dokusuna zarar vermiyorsa, takip edilebilir. Tespit edilen
taş, 4mm’den küçükse genelde kendiliğinden düşer. Daha büyük taşlara ise tedavi
gerekir:
Medikal tedavi: Analjezik antibiyotik verilebilir.
ESWL
ESWL (Şok dalga litotripsi) yüksek frekanslı ses dalgalarını dış bir kaynaktan (vücudun
dışından) göndererek böbrek taşını küçük
parçalara ayırıp idrar yollarından düşmesini
sağlamaya yarar.
Bu yaklaşımın başlıca avantajları nelerdir?
• Bulunan en güvenilir ve girişim gerektirmeyen taş tedavi yöntemidir
Diğer teknikler ile karşılaştırıldığında:
• Taşların tamamen temizlenmesi için birden fazla seans gerektirebilir
• Sonuçlar hastanın kilosu, taşın büyüklüğü
ve istenmeyen böbrek anatomisinden etkilenebilmektedir.
• Böbreğin yapısı ve fonksiyonuna bağlı olarak taş dökülmesi etkilenebilir.
Nasıl bir hazırlık gerekir?
ESWL çoğunlukla sedasyon veya genel
anestezi gerektirmeyen bir yöntemdir, ancak çocuk ve bebek hastalarda sedasyon
altında yapılmaktadır. Herhangi bir ön hazırlık gerektirmemekle beraber kan sulandırıcı ilaçlar (warfarin, aspirin, clopidogrel
v.b.) işlemden 5-7 gün önce kesilmelidir.
ESWL eğer sedasyon veya genel anestezi altında uygulanarak ise, tedavi öncesi 6
saat yeme-içme (su da dâhil olmak üzere)
kesilmelidir. Herhangi başka bir hastalık
nedeniyle düzenli kullanılan ilaçlar sadece
bir yudum su ile alınabilir, bu duruma istisna olarak kan sulandırıcı ajanlar (warfarin,
aspirin, clopidogrel v.b.) alınmamalıdır. Bu
gibi ilaçların işlemden 5-7 gün önce alımı
durdurulmalıdır.
ESWL işlemine gelirken ne getirmeliyim?
• Tüm ilişkili görüntüler filmler, tomografi ya
da ultrason gibi
• Düzenli kullandığınız ilaçlar
Operasyon odasında
neler olur?
ESWL seansından yaklaşık 30 dk önce
güçlü bir ağrı kesici ilaç verilerek beklenir ve
hasta seansa alınır. İşlem gerek duyulursa
sedasyon altında da yapılabilir. Bu durumda hastanın taşı ağrısız bir uyku halinde
iken kırılmaktadır.
ESWL cihazının su dolu çanağında üretilen yüksek frekanslı ses dalgaları çanağın
tepesinde bulunan ve vücudunuza temas
eden bir balon sayesinde vücuda intikal ettirilir ve hedeflenen taşa iletilir.
İşlem sırasında taşın yerini belirlemek ve
taş kırma işleminin etkinliğini değerlendirmek amacıyla aralıklı görüntüleme yapılır.
11
Sonrasında neler beklemeliyim?
Bu işlem sonrasında, taş parçaları idrarda
birkaç gün veya hafta içerinde atılır ve hafif bir ağrıya neden olabilir. Bazen, taşların
tamamen temizlenmesi için yeniden seans
veya nadiren diğer minimal invaziv taş tedavileri gerekebilir. ESWL sonrası idrarınızı
süzgeçten geçirerek çıkan taş parçalarınızı
analiz için kuru bir kaba koyarak Merkezimize getirmeniz uygun olacaktır.
4 mm ve daha altındaki taşlar %85 kendiliğinden düşerler.
4-10 mm arası taşlar %30 den daha düşük olasılıkla düşebilirler. Büyük olasılıkla
ESWL veya diğer yöntemlerle hastaya yardımcı olmak gerekir.
10 mm üzeri taşlar düşmezler. Mutlaka
ESWL veya diğer yöntemlerle hastaya yardımcı olmak gerekir.
Taş kırmanın başarı oranı üst kanal ve 2 cm
12
den küçük böbrek taşlarında %80-90 üst
kanal taşlarında %70-80 alt kanal taşlarında 40-60 tır.
ESWL tedavisi uygulanan bir hastada toplam kaç seans daha ESWL uygulanabileceği ya da taşı kırılmayan bir hastada kaç
seans sonrası diğer tedavi yöntemlerinin
seçilmesi gerektiği konusu her hasta da
değişiklik gösterebilmektedir. Örneğin ilk iki
seansta büyük bir böbrek taşının %50’den
fazlasını düşüren bir hastaya daha fazla seans yapmanın gereksiz olacağını düşünmek
nasıl doğru değilse, 1 cm. büyüklüğündeki
bir taşta ilk iki seans sonrası hiçbir değişiklik olmamasına rağmen ESWL seanslarına
devam etmeyi düşünmekte aynı şekilde
çok mantıklı değildir. Bu nedenle her hasta için ESWL sonrası alınan yanıta göre
tedavi planlanmalı ve hasta bu doğrultuda bilgilendirilmelidir. Birden çok ESWL
seansına gerek duyulan hastalarda seanslar arasındaki sürenin 1 haftadan kısa
olmaması da diğer önemli bir noktadır. Bu
süre ESWL sonrası böbrekte meydana gelen travma etkisinin ortadan kalkması için
gerekli olan ortalama süredir. ESWL tedavisinde unutulmaması gereken önemli nokta,
taş hastalarında ESWL tedavisi ile başarı
da tek kriterin kullanılan makinenin kalitesinin olmadığıdır. Makineyi kullanan kişinin
tecrübesi, taşın idrar yollarında bulunduğu
yer, hastanın idrar yollarının anatomik yapısı, taşın cinsi, taş ile birlikte idrar yolları
iltihabı olması gibi unsurlar da en az makinenin etkinliği kadar önemli faktörlerdir.
14
Op. Dr. alper IRAK
Beyin ve Sinir Cerrahisi
UZMAN ELLERDE
BİR İLK DAHA
Halk arasında Ebru GÜNDEŞ hastalığı olarak da bilinen beyin anevrizmaları Op. Dr.
Alper Irak ve tecrübeli ekibi ile yaklaşık 2
aydır hastanemiz bünyesinde yapılmaktadır.’ Hastamız Ayşe Tetik, beyin kanaması
ile hastanemize başvurmuş, yapılan tetkiklerde anevrizma tespit edilmesi üzerine
tarafımızca başarıyla opere edilmiştir. İzmit,
Sakarya, Bolu, Bursa, Balıkesir ve Çanakkale bölgelerinde tespit edilen anevrizma
vakaları hastanemiz tarafından kabul edilmektedir. Bu hususta bölgemizde adı duyulmuş tek merkez olmanın gururu ve sevincini yaşmaktayız.’ dedi.
Günümüzde kanamış/patlamış anevrizma
hastaları için en iyi tedavi yöntemi cerrahi
ameliyattır. Özel Yalova Hastanesi Beyin ve
Sinir Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Alper Irak
ve tecrübeli ekibi tarafından bu ameliyat
şehrimizde başarıyla gerçekleştirilmektedir. Dünyanın en zor ameliyatlarından olan
bu ameliyatta özetle anevrizma kliplenerek
kapatılmaktadır.
Özel Yalova Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahı Op. Dr. Alper Irak, ‘Toplumumuzda kabaca beyin kanaması olarak nitelendirdiğimiz
olay aslında çeşitli şekillerdedir ve çok çeşitli sebeplere bağlı olabilir. Bu sebeplerden
hipertansiyona bağlı kanama en sık nedendir. Beyin damar anevrizması dediğimiz
durum nadir olmasına karşın daha ölümcül
seyrettiğinden burada biraz onunla ilgili bilgi vermeye çalışacağız.‘dedi.
Beyin anevrizması beyindeki atardamar duvarının zayıflaması sonucu ortaya çıkan bir
balonlaşma olup sıklıkla damarların çatal-
lanma bölgelerinde görülür. Bu balonlaşan
yapı normal damarlara göre daha dayanıksızdır ve bazı koşullar altında yırtılıp
beyin içine kanamaya yol açarak hastanın
yaşamını tehlikeye sokabilir. Anevrizmalar;
doğuştan damarın gelişme bozukluğuna
bağlı olabileceği gibi, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, sigara kullanımı, aşırı alkol
tüketimi, damar sertliği (ateroskleroz), enfeksiyonlar (damarın iltihaplanması) veya
kafa travması sonrası da gelişebilir. Anevrizmalar çoğunlukla beynin tabanında yerleşir ve buradaki beyin-omurilik sıvısı içinde
kanamaya neden olurlar.
Anevrizmalar her yaş grubunda görülebilir
ancak en sık olarak 50-60 yaş arasındadır
ve kadınlarda erkeklerden 3 kat daha fazla
görülmektedir. Ailede anevrizma hikâyesi
olması diğer aile bireylerinde anevrizma bulunma riskini arttırmaktadır. Bir kişide aynı
anda birden çok sayıda anevrizma bulunması bu riski daha da arttırmaktadır.
Anevrizma yırtılması/kanaması olan hastalarda başlangıçta bazı uyarıcı işaretler
görülebilir. Herhangi bir bölgede ısrar eden
baş ağrısı, bulantı ve kusma, ense de sertlik
(kişi başını kolay eğemez), bulanık veya çift
görme vb.
Anevrizma kanamaları büyük oranda ölümcül seyreder. Hayatta kalan şanslı hastalarda da çeşitli nörolojik bozukluklar izlenebilir.
Bunlar dışında henüz patlamamış olan
anevrizmalar da vardır. Bunların erken teşhisi çok daha kolay tedavi yöntemleri uygulanabilmesini sağlamaktadır. Bu sebepten
şiddetli baş ağrısı, geçmeyen baş ağrısı,
daha önceden olmayan nörolojik semptomlar (tuhaf kasılmalar, titremeler, çift görme
ve bazı...) olan hastaların bize başvurup bir
checkup niteliğinde MR veya gerekiyorsa
bilgisayarlı tomografi çektirmelerini tavsiye
etmekteyiz.
15
ANNE SÜTÜNÜ
ARTTIRAN BESİNLER
1- Sıvı tüketimi, özellikle de Su: Süt oluşumunu artırmak için günde 3 litre sıvı alımı önemlidir. Bu sıvının en az 8- 10 bardağı
su olmak zorundadır. Geri kalan kısmı ise
süt, ayran, komposto, hoşaf, taze sıkılmış
meyve suları veya sebze suları, limonata,
loğusa şerbeti, çok açık çay ya da papatya,
rezene gibi çaylardan sağlanabilir.
2- Rezene çayı: Gebelikte düşük tehdidi yarattığı için içilmemesi gereken rezene
çayı anne sütü oluşumuna ciddi katkısı olan
bir çay. Anne sütü miktarını artırmak için
mutlaka içilmeli.
3- Dereotu: Rezene ailesinden olan dereotu yine anne sütünü artırmaya destek veren
bir gıdadır.
4- Şekersiz Malt İçecekler: Şekersiz ve
alkolsüz malt içecekler, anne sütünü artırmaya yarayan gıdalar arasındadır. Mayalı
yapısı, bol B vitamini içeriğiyle bu katkıyı
sağlar.
16
5- Arpa: Malt içeceklerin ana etken maddesini oluşturan arpa, gündelik hayatta
pilav, çorba ve salata dâhil birçok tüketim
şekli olan bir gıdadır. Anne sütü oluşumu
için yıllardır kullanılır.
6- Süt - Yoğurt: Günde 2 su bardağı sıvı
alımını desteklemek ve süt oluşumunu artırmak için gerekli, bunun dışında annenin
kalsiyum açısından çok kayba uğramaması
için önemlidir.
7- Sebze- Meyve: Günde 5–7 porsiyon
taze sebze ve meyve mutlaka tüketilmelidir. Yalnız bunların mevsimsel ürünlerden
seçilmesi önemlidir.
8- Loğusa Şerbeti: Bazı yörelerde Kaynar
olarak sıcak içilen şerbet sıvı alımını artırdığı için anne sütünün artmasına destek olur.
Annenin bağışıklık sisteminin güçlü olmasına da katkı sağlar.
9- Yumurta: Anne sütünden sonraki en ka-
liteli protein içerisine sahip olan yumurta,
zengin içeriği ile annenin sağlığını korumaya ve süt kalitesine katkı sağlar. Her gün 1
adet haşlanmış yumurta emziren anne beslenmesine ek olarak almalıdır.
10- Yağlı tohumlar: Fındık, ceviz, badem
mineral içerikleri ve yağ içerikleri ile katkı
sağlar.
11- Soğan- Sarımsak: Anne sütünün tadını değiştirdikleri için tüketimlerini bu noktada tavsiye etmesek de aslında anne sütünü artıran, annenin bağışıklığını güçlendiren
gıdalardır. Her bebek bu tat farlılığını algılamayabilir. Bebeğiniz tat değişimi algılamadığı sürece kesmeyi tavsiye etmeyiz.
12- Kimyon: Çok iyi bir gaz giderici olan
kimyon annenin rahatlamasına yardımcı
olarak anne sütünün artmasına destek verir.
17
Uz. Dr. Müjdat Batur Canöz
Dahiliye
BÖBREK
YETMEZLİĞİ
VE KORUNMA
Mükemmel birer filtre olan böbrekler her gün 2000 litre kanı süzerek ortalama 1.5 litre toksik maddeleri idrarla vücuttan uzaklaştır-maktadır.
12 cm lik bir böbrekte süzme yapan damarların uzunluğu 25-30 km dir.
Ancak bu muhteşem organlar zamanla yorulup işlevlerini kaybedebilir.
Her 6-7 kişiden birinin böbrek hastası olduğu ülkemizde 5 yıl sonra 125
bin böbrek hastasının olacağı öngörülüyor. Oysa günlük yaşantımızda
yapacağımız ufak değişiklikler ve düzenli kontroller yaşam boyu sağlıklı
böbreklere sahip olmamızı sağlamaktadır. Hızla artan böbrek yetmezliği
hastaları için en iyi tedavi nakildir ancak esas hedefimiz böbrek yetmezliğini önlemek olduğunu belirtmek gerekir.
Özel Yalova Hastanesi İç Hastalıkları ve
Nefroloji Uzmanı Dr. Müjdat Batur Canöz, çok
çalışkan olan bu organların %15 kapasiteye
kadar işlevlerini yerine getirdikleri için hastalığın çok geç fark edildiğini, böbreklerimizi
korumak için bilmemiz ve almamız gereken
bazı ön-lemler olduğunu belirtti.
TUZ ASLINDA BİR ZEHİRDİR!
İnsan dışında hiçbir canlı yemeğine tuz eklemez. Bir erişkinin günde 5-6 g tuz tüketmesi gerekirken, bu konuda dünya şampiyonu
ülkemizde bu rakamın 20-25 g arasında
olduğunu saptanmış. Aşırı tuz tüketimi kan
basıncını yükseltmektedir. Bu yükselme önce
böbrekte başlamaktadır. Böbrekteki kılcal
damarlarda yüksek tansiyona bağlı yapısal
bozukluklar ve tıkanmalar gelişmektedir.
Filtre görevi sağlıklı olarak yerine getirilemeyince idrarda protein kaçağı başlamakta
yani yararlı maddeler de dışarı atılmaktadır.
Sorulduğunda ise kimse yemeğine fazla tuz
atmıyor oysa tuzu sadece tuzluklar vasıtasıyla almıyoruz. Salamura gıdalar, salça,
turşu, peynir, zeytin gibi gıdalardaki gizli
tuza dikkat etmeliyiz. Bu gıdaları kısıtlamak,
18
yemekleri az tuzlu pişirmek, tadına bakmadan tuz ekleme alışkanlığından vazgeçmek
gerekmektedir. Tuz tüketimini yavaş yavaş
azaltmak 2- 3 haftada bir değişen tat duyusunu alan hücrelerin ve damağın bu yeni tada
alışmasını sağlamaktadır.
SU HAYATTIR!
Erişkin birinin günde 1.5 litre,- 2 litre su içmesi gerekmektedir. Sıcaklığın çok yüksek olduğu, çok terlenen ya da ishal ve kusma gibi
rahatsızlıkların yaşandığı günlerde bu miktar
3-4 litreye çıkartılmalı-dır. Böbrek taşı olanlar ise günlük 2.5 litre idrar yapacak şekilde
su içmelidir. Böbreğin ayrıştırdığı toksik maddeler vücuttaki su fazlası ile idrar haline getirilip atılmaktadır. Ancak yeterli su olmazsa
bu işlev yerine getirilememekte ve yeterli su
tüketmeyen herkesin böbreğinde mutlaka bir
işlev bozukluğu gelişmektedir. Ancak sağlıklı
olduğu için içilen suyun miktarını abartmak
da su zehirlenmesine neden olmaktadır. Aşırı su tüketimi, vücuttaki sodyum, potasyum
gibi elektrolit minerallerin seyrelmesine neden olarak beyinle ilgili fonksiyonları bozmakta ve böbreği zorlamaktadır.
BÖBREĞİN EN BÜYÜK İKİ DÜŞMANI,
ŞEKER HASTALIĞI VE TANSİYON
Böbreklerin damar yumağından oluşması nedeniyle, vücutta da-mar sistemini etkileyen her hastalık böbrekleri
de bozmaktadır. Tüm dünyada ve ülkemizde böbrek yetmezliğinin birinci nedeni şeker hastalığıdır. Doğru şekilde
kontrol altına alınmadığında önce kılcal damarları, ardından ana damarların yapılarını bozmakta ve damarlardaki kireçlenme süreci hızlanmaktadır.
Hipertansiyon hastalarında ise yüksek basınçla akan kan
damarlardaki yapıyı bozmakta, yırtılmalara ve tıkanmalara neden olmaktadır. Böbreklerdeki kılcal damarlar da
ciddi bir hedef haline gelmektedir. Diyabet ve hipertansiyon doğru şekilde kontrol altında tutulduğunda ise böbrekler hiçbir şekilde etkilenmemektedir. Bu hastaların,
yılda en az iki defa böbrek fonksiyonlarını kontrol ettirmeleri gerekmektedir.
BAZI SİNSİ BELİRTİLER
DİKKATE ALINMALI VE
TETKİK EDİMELİ!
• Kan basıncında ani değişikler (ani yükselme-düşme) .
Özellikle gençlerde tansiyon yüksekliği
• Bulantı hissi, kusmalar
• İştahsızlık, halsizlik
• Yüzde ve vücutta şişlik, ödem ve idrar miktarında azalma
• Çok sık idrara gitme, geceleri artan idrar
• Köpüklü, koyu renkli ve kokulu idrar
Halsizlik veya sık idrar gibi durumlar o kadar ılımlı seyreder ki böbrek yetmezliği çok ilerlediği halde hastalar
hastalanmakta olduklarını fark edemezler. Rutin anlamda her türlü nedenle bir hekime başvuran hastaya bir
idrar tetkiki ve böbrek fonksiyonlarını yansıtan testler
yapılmalıdır.
19
CHECK- UP YAPTIRIN
YENİ YILDA SAĞLIKLA KALIN!!!
Check up, sağlıklı bireylerin sağlık durumlarının genel değerlendirilmesi ve henüz şikâyete yol açmamış olası bir hastalığın tarama ile erken tanısıdır. Check up yaptırmak kişinin
kendine ve sağlığına özen göstermesidir. Bazı hastalıklar
ve özellikle kanser de erken teşhis son derece önemlidir. Bu
nedenle check up taramaları sonucunda bu tür hastalıkların
erken teşhisi, tedavi başarısını da artırmaktadır. Tıbbın her
alanında ve her hastalığında erken farkındalık ve erken tedavi, kişinin yaşam konforunu artırarak, yaşam süresini de
uzatacaktır.
40 Yaş Altı Kadın
Check Up
MUAYENELER
Diş, İç Hastalıkları, Kadın Doğum
RADYOLOJİ
Tüm Abdomen Us, Akciğer Grafisi, EKG,
Meme Ultrasonu
LABORATUVAR TETKİKLERİ
Glukoz (Açlık-Tokluk), Trigliserid,
HDL Kolestrol, LDL Kolestrol, TOTAL
Kolestrol, Üre, Keratinin, Ürik Asit, TSH,
Sodyum, Potasyum, ASD, ALT, İdrar, Gaita,
CRP, B12, Hemogram
40 Yaş Üstü
Check Up
MUAYENELER
Diş, İç Hastalıkları, Kadın Doğum,
Kardiyoloji
RADYOLOJİ
Tüm Abdomen Us, Akciğer Grafisi, EKG, EKO, Efor, Dijital Mammografi, Kemik Dansitometre
LABORATUVAR TETKİKLERİ
Smear, Glukoz (Açlık-Tokluk), Trigliserid, HDL Kolestrol, LDL Kolestrol, TOTAL Kolestrol, Üre, Keratinin,
Ürik Asit, TSH, Sodyum, Potasyum, Kalsiyum, ASD,
ALT, İdrar, Gaita, CRP, B12, Hemogram, RF
20
40 Yaş Altı Erkek
Check Up
MUAYENELER
Diş, İç Hastalıkları, Üroloji
RADYOLOJİ
Tüm Abdomen Us, Akciğer Grafisi, EKG
LABORATUVAR TETKİKLERİ
Glukoz (Açlık-Tokluk), Trigliserid, HDL Kolestrol, LDL
Kolestrol, TOTAL Kolestrol, Üre, Keratinin, Ürik Asit,
TSH, Sodyum, Potasyum, ASD, ALT, İdrar, Gaita, CRP,
B12, Hemogram
40 Yaş Üstü Erkek
Check Up
MUAYENELER
Diş, İç Hastalıkları, Üroloji, Kardiyoloji
RADYOLOJİ
Tüm Abdomen Us, Akciğer Grafisi, EKG, EKO, Efor
LABORATUVAR TETKİKLERİ
PSA, Glukoz (Açlık-Tokluk), Trigliserid, HDL Kolestrol, LDL Kolestrol, TOTAL Kolestrol, Üre, Keratinin,
Ürik Asit, TSH, Sodyum, Potasyum, Kalsiyum, ASD,
ALT, İdrar, Gaita, CRP, B12, Hemogram, RF
Yönetici (VIP)
Check Up
MUAYENELER
Dahiliye, Kardiyoloji, Üroloji, Nöroloji, Genel Cerrahi
RADYOLOJİ
Tüm Abdomen US, Akciğer Grafisi PA (tek yön),
EKG, EKO, EFOR, Beyin BT, Bilateral karotis ve vertebral doppler US, Kolonoskopi, Endoskopi, Sanal
Kardiyak Anjiyo
LABORATUVAR TETKİKLERİ
Hemogram, Açlık şekeri, Tokluk şekeri, Üre, Kreatinin, Ürik Asit, AST, ALT, HDL Kolesterol, LDL Kolesterol, Kolesterol Serum Total, CRP, Tam İdrar Tahlili,
Trigliserit, TSH, HBsAG, CEA, CA125, CA19-9, AFP,
HOMA - IR, PSA, Serbest (ERKEKLERDE), PSA Total
(ERKEKLERDE), B-HCG (KADINLARDA), CA 15-3 (KADINLARDA)
21
Uz. Dr. Hamza Çalışkan
Radyoloji
MEME GÖRÜNTÜLEMESINDE
YENI TEKNOLOJI
DİJİTAL MAMOGRAFİ
Meme görüntülemesinde yeni bir teknoloji olan Dijital Mamografinin, artık meme hastalıklarının teşhisinde ve
meme kanseri taramasında temel tanı yöntemi olduğunu belirterek, hastanemizde de çekimlerine başlanmıştır.
Dijital Mamografi, artık meme hastalıklarının teşhisinde ve meme kanseri taramasında temel tanı yöntemi olmuştur. Klasik mamografiden farklı olarak, elektronik algılayıcılar kullanarak dijital ortamda görüntüler elde edilir ve bu görüntüler yüksek çözünürlüklü büyük monitörlerde değerlendirilir.
Tarama Mamografisi neden
önemlidir?
Meme kanseri kadınlarda ölüm oranı en
yüksek kanser türüdür. Kadınların 70 yaşına kadar %13’ünde meme kanseri gelişme
riski vardır. Tümör erken dönemde herhangi
bir şikâyete neden olmayabilir. Eğer bu aşamada yakalanırsa tedavi şansı çok yüksektir. Tarama mamografisinin amacı, kitlenin
hastanın veya muayene eden doktorun eline gelecek boyuta ulaşmadan yakalanmasıdır. Tarama mamografisinin düzenli olarak
yapıldığı ülkelerde meme kanserine bağlı
ölümlerde % 30 oranında azalma görülmektedir.
Bir kadın kaç yaşında ve ne
sıklıkla mamografi çektirmelidir?
40 yaşından sonra her kadın yılda bir kez
mamografi çektirmelidir. Daha genç yaşlarda tarama ise klinik muayene ile gerek
görüldüğünde yapılabilir. Yüksek risk grubundaki genç kadınlarda, aile ve yakın akrabalarda meme kanseri varsa mamografi
ile taramaya daha erken başlanmalıdır. Ailevi risk taşıyanlarda 30 yaşından itibaren
mamografi çekilmeli, buna ek olarak ultrason ve MR inceleme de yapılmalıdır.
22
Dijital mamografinin üstünlükleri nelerdir?
İnceleme süresi kısadır. Çekimden sonraki 1 dakika içinde
görüntüler ekrandan izlenebilir. Radyasyon dozu klasik
mamografiden daha düşük, görüntü kalitesi daha yüksektir. Mikro kalsifikasyon( düzensiz küçük kireçlenme odakları) ve küçük lezyonlar daha kolay ayırt edilebildiğinden
fibrokistik meme dokusunu değerlendirmeyi kolaylaştırmaktadır. Ayrıca görüntüler dijital ortamda arşivlenmekte
ve dijital olarak aktarılabilmektedir.
Mamografi çekimi öncesi nasıl bir hazırlık gerekir?
Herhangi bir ön hazırlık gerekmez. Mamografi çekimi için
ideal zaman adet dönemi bittikten sonraki ilk hafta olmakla birlikte diğer günlerde de çekilebilir. Hasta gelirken,
varsa eski mamografilerini mutlaka yanında getirmelidir.
Eski ve yeni filmler arasında meme dokusundaki küçük bir
değişiklik kanser belirtisi olabilir. Eski filmlerde de aynı şekilde var olduğu düşünülen bir lezyonun iyi huylu olduğu
söylenebilir.
Mamografi çekimi nasıl yapılır?
Mamografi çekiminde meme 2 plastik tabaka arasında
sıkıştırılarak genellikle 2 farklı pozisyonda görüntü elde
edilir. Sıkıştırmanın nedeni hastanın hareketini azaltmak,
daha keskin görüntü oluşturabilmek ve düşük doz radyasyon kullanabilmektir. Çekim mamografi teknisyenleri tarafından gerçekleştirilir.
Mamografi sırasında alınan radyasyonun
riski var mıdır?
Meme kanserinin sıklığı ve erken tanının önemi düşünüldüğünde radyasyonun riski önemsiz kalmaktadır. Alınan
doz çok düşük olup kanıtlanmış herhangi bir zararı yoktur. Bu çekim sırasında alınan ortalama doz, 0.7mSv olup
bu doz normal günlük hayatta 3 ay içerisinde çevreden de
alınmaktadır.
Mamografi ile bütün meme kanserleri
saptanabilir mi?
Dijital mamografi meme kanserinin teşhisinde en başarılı
yöntemdir. Ancak kitlelerin bir kısmı mamografi ile görülememektedir. Özellikle meme dokusu yoğun olanlarda
küçük kitleleri görmek zordur. Bu tip meme yapısı olan
kadınlarda mamografi ile birlikte ultrasonografi, gerekirse
MR da yapılması önerilmektedir.
23
EĞİTİM
26
Özel Yalova Hastanesi, öğrencileri bilgilendirmek amacıyla eğitim vermeye devam ediyor. Yalova Adnan Menderes Mesleki ve Teknik Lisesi’nde düzenlenen
eğitimde, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Filiz Ciğerim, ‘adet düzensizliği’ konusunda bilgilendirme yaparken, Beslenme ve Diyetetik Uzmanı
Aynur Sağol ise ‘sağlıklı beslenme’ konusunda öğrencileri bilgilendirdi.
Uz. Dr. Onur Balcı
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
MİNİK ELLER
ÖZEL YALOVA HASTANESİ’NDE
HAYATA TUTUNDU
Yalova’da ilk kez Özel Yalova Hastanesi’nde, Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi Sorumlusu Çocuk Sağlığı ve
Hastalıkları Uzmanı Dr. Onur Balcı ve ekibi tarafından uygulanan ‘Exchange Transfüzyon’ işlemi sayesinde
minik bebek hayata tutundu.
Anne babasında kan uyuşmazlığı olan talihsiz bebek
10 Aralık 2015 tarihinde anne
karnında kan miktarının iyice düşmesi üzerine acilen
sezaryenle doğuma alındı.
Doğduğunda normalde olması gereken kan miktarının sadece yarısı kadar kanı olan ve
anne karnındaki kan hücreleri
yıkımına bağlı sarılık değeri
oldukça yükselen bebek, Özel
Yalova Hastanesi Yeni Doğan
Yoğun Bakım Ünitesi Sorumlusu, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Onur Balcı
ve ekibi tarafından acilen kan
değişimine alındı. Yaklaşık bir
buçuk saat süren başarılı işlem sonucunda bebeğin kan
değerleri normale getirildi ve
sarılık yapan bilirubin maddesinin üçte ikisi vücuttan temizlendi. Yalova’da ilk kez yapılan ‘Exchange Transfüzyon’
işlemi sayesinde minik bebek
kan yıkımına bağlı ölüm, yüksek sarılık değerlerine bağlı
zekâ geriliği ve yatalak kalma
durumundan kurtarılmış oldu.
Özel Yalova Hastanesi Çocuk
Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı
Dr. Onur Balcı, ‘ RH uygunsuzluğu gebeliğin erken döneminde anne karnında ölümle, geç
döneminde ise tedavi edilmezse ölüm ya da kalıcı sakatlıkla
sonuçlanan ciddi bir tablodur.
Erken kan değişimi ve sonrasında uygulanan immunglobulin ve güçlü fototerapi
tedavileri hayat kurtarıcıdır.
Yalova’da ilk kez ‘ Exchange
Transfüzyonu’ hastanemizde
gerçekleştirdik. Daha önce bu
durumda doğan bebekler büyük şehirlere sevk edilmek zorunda kalınıyordu. Dolayısıyla
bebekler için çok ciddi zaman
kaybı söz konusuydu. Bu denli
iyi bir donanımda 3. Basamak
Yeni Doğan Yoğun bakım Ünitesi’ni Yalova’ya kazandıran
Özel Yalova Hastanesi’ne
teşekkür ederiz. Bu sayede
ekibimizle daha nice zor vakaların hayatını kurtarmaya
devam edeceğiz’ dedi.
27
GRİPTEN KORUNMA
01
02
03
04
05
28
Sık el yıkama alışkanlığı temas yoluyla bulaşan virüslere karşı en iyi korunma yöntemidir. Hapşırdığınızda
ağzınızı elinizle kapatırsanız dokunduğunuz eşyalarda virüsler saatlerce hatta günlerce canlı kalabilir.
Grip mevsiminde kalabalık ortamlardan ve hastalanmış kişilerle yakın temastan kaçının. İşiniz gereği tokalaşmak zorundaysanız ilk fırsatta ellerinizi yıkayın.
Bol vitamin alın. Vitaminleri ilaç olarak almak yerine
koyu yeşil, kırmızı ve sarı renkteki meyve ve sebzeler
tüketerek sağlayın. Özellikle turunçgiller, domates,
kivi, brokoli, maydanoz gibi C vitamini kaynaklarını
sofranızdan eksik etmeyin.
Sıcak tavuk suyu çorba hem sıvı hem de protein alımı
için gayet faydalıdır. Çorbanın sıcaklığı burun ve boğaz şikâyetlerini azaltır.
Her gün bir kase kaymağı alınmış yoğurt tüketin. Yoğurt yemenin soğuk algınlığını %25 oranında azalttığı
bazı çalışmalarda gösterilmiştir.
Sigara ve alkol kullanıyorsanız bırakın. Bilimsel araştırmalar sigara kullananların daha sık soğuk algınlığına ve gribe yakalandıklarını göstermektedir.
ANIN 10 KOLAY YOLU
Stres ve aşırı yorgunluk bağışıklık sistemini zayıflatan faktörlerdir.
Egzersiz, vücut ısısını artırarak terlemeyle birlikte
vücut sıvılarınızı tazeler ve toksinlerinizi atmanızı
sağlar. Düzenli egzersiz yapanlarda soğuk algınlığı ve
grip daha az görülür.
Günde en az 8 bardak su için. Özellikle hastalandığınızda ılık su, zencefil, bal, limon, tarçın, adaçayı,
ıhlamur, ekinezya çayı gibi içecekleri tercih edin. Süt
ve sütlü içecekler vücut salgılarında koyulaşmaya
neden olacağı için soğuk algınlığı veya grip durumunda içmeyin.
Grip olduğunuzda hemen antibiyotiklere sarılmayın.
Bir hafta içerisinde düzelmediğiniz takdirde bakteriyel
enfeksiyonlar gelişebildiği için hekiminiz kontrolünde
antibiyotik kullanmanız gerekebilir.
Eylül-Kasım ayları içerisinde grip aşınızı yaptırın.
Özellikle kronik hastalığı olanlar, bağışıklık sistemi
zayıf olanlar ve yaşlıların mutlaka yaptırması gerekir.
06
07
08
09
10
29
Uz. Dr. Murat Fazlıoğlu
Kardiyoloji
KOLESTEROL YANLIŞ
BİLİNEN DOĞRULAR
DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Özel Yalova Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Murat Fazlıoğlu, ‘Kolesterol kanda dolaşan bir yağ maddesidir
ve vücudumuzu oluşturan hücrelerin
önemli bir yapı taşıdır. Kolesterol iki
yoldan oluşmaktadır. Birincisi karaciğer
yoluyla olup, bu vücudumuzdaki kolesterolün %75’ini oluşturur. Kolesterolün
geri kalan %25’lik kısmı ise yediğimiz
yiyecekler yoluyla meydana gelir. Kolesterolü kabaca iyi ve kötü kolesterol
diye ikiye ayırabiliriz. Kötü kolesterol
ya da LDL-K, kalp krizi ve inme sıklığını artırırken, iyi kolesterol ya da HDL-K
ise kalp krizi ve inmeyi azaltmaktadır.
Trigliserid ise kanda dolaşan diğer bir
yağ maddesi olup, yüksekliği kalp krizi ve inme riskini artırmaktadır. ‘ dedi.
damar hastalığı riskini arttırır. Kişinin kolesterol düzeyi ne kadar yüksekse, kalp
hastalığı olma ihtimali de o kadar yükselir. Türkiye’de erkek ve kadında birinci
sırada gelen ölüm nedeni kalp damar
hastalığıdır.
KOLESTEROL YÜKSEKLİĞİ
NELERE YOL AÇAR?
KOLESTEROLÜN İLAÇ
TEDAVİSİ:
Vücudumuzdaki hücrelerin fonksiyonlarını yerine
getirebilmesi için kolesterole ihtiyacı vardır. Fakat
bu kolesterol gereğinden fazla olursa damarların duvarlarında birikerek ‘aterosklerotik plak’
dediğimiz yapıları oluşturur. Bu plaklar zamanla
büyüyerek damar boşluğunu daraltır. Bu daralma
bazen yavaş, bazen de plağın yırtılıp kanla temasa geçmesi halinde hızlı olabilmektedir. Damar
boşluğunun hızlı ya da yavaş daralması sonucu
bu damar yapılarının beslemiş olduğu organlara
yeterli kan gitmemekte, bunun sonucunda kalp
krizi ya da inme gibi hayatı tehdit edici durumlar
oluşmaktadır.
Kan kolesterol düzeyinin yüksek olması kalp
30
Kolesterolü düşürmek için birkaç çeşit
ilaç kullanılmaktadır. Bunlar içerisinde
statin olarak adlandırılan ilaçlar, en çok
kullanılan ve bugün için LDL-K’ü en çok
düşüren ilaçlardır. Bu ilaçlar karaciğerde kolesterol yapımını azaltarak etki
gösterirler. Kullanılan dozlar LDL-K’de
%25-50 azalma, HDL-K’de %5-10 oranında yükselme sağlar. Statinler dışında
farklı ilaçlar da kullanılabilir. Özellikle
kolesterolün bağırsaklardan kana geçişini azaltan ilaçlar (ezetimibe) popüler
olmaya başlamıştır. Bu ilaçların özellikle
statinlerle birlikte kullanımında LDL-
K’de belirgin düşüşler izlenmektedir.
KOLESTEROL VE
STATİNLERLE İLGİL
BAZI SORULAR:
- Kolesterol vücudumuza gereklidir, kolesterolü düşürmek vücuda zarar verir
mi?
Kan şekerinin de vücutta belli oranda
bulunması gerekir. Ama bu demek değildir ki; kan şekerimiz kontrolsüz bir
şekilde yükselirse iyi olur. Kan şekerinin vücutta gereken ve kabul edilebilir
düzeylerde olması gerekir. Aynı şekilde
damarlarda kan dolaşımının olabilmesi
için, belli bir kan basıncı gerekir. Ama
kan basıncı çok yüksek(hipertansiyon)
yada çok düşük(hipotansiyon) olursa
vücudumuza faydalı olmaz. Aynı durum
kolesterol için de geçerlidir. Kolesterol
de belli oranlarda vücuda lazımdır ama
fazlası zararlıdır.
-Kolesterol ilaçları zararlı mıdır?
Tüm ilaçlar gibi kolesterol ilaçlarının da bazı zararları olabilir. Tüm ilaçlar gibi doz ayarları ve takipleri doktor kontrolünde olmalıdır.
-Kolesterol ilaçları böbreğe zarar verir mi?
Kolesterol ilaçlarının böbrek fonksiyonlarına direkt olumsuz etkileri yoktur. Ancak ciddi kas hasarına yol açıp, dolaylı zarar verebilirler ki, bu da çok nadir bir durumdur.
-Kolesterol ilaçları karaciğere zarar verir mi?
Kolesterol düşürücü ilaçlar özellikle yüksek dozlarda kullanılırsa karaciğeri olumsuz yönde etkileyebilir. Ancak bu
yan etki oranı oldukça düşüktür. Genelde ALT/AST dediğimiz karaciğer fonksiyon testleriyle takibi yapılır. Statinlerin bu yan etki açısından birbirlerine bir üstünlüğü yoktur.
Şikâyet yoksa 6 ay-yıllık takipler yeterlidir.
-Kolesterol ilaçları kaslara zarar verir mi?
Özellikle yüksek dozlarda kullanıldığında kas sistemini
etkileyebilirler. Bu zararlı etkilerin görülme riski oldukça
azdır. Tedaviye başlarken ve takipte kas enzim (CK) değerlerine bakılmalıdır.
-Kolesterol ilaçları unutkanlığa ve bunamaya yol açarlar
mı? Kolesterol ilaçları cinsel fonksiyon bozukluğuna yol
açarlar mı?
Kolesterol ilaçlarının çok nadir böyle yan etkileri vardır.
Ancak kolesterol yüksekliğinin yol açtığı damar hastalıkları sıklıkla beyin fonksiyonlarını ve cinsel fonksiyonları
daha olumsuz etkilemektedir.
- Sadece diyetle ve sporla kolesterolü düşürebilir miyiz?
Yaşam tarzı değişiklikleri kolesterol yüksekliği tedavisin-
de gereklidir. Ancak çok yüksek kolesterol düzeylerinde,
yaşam tarzı değişiklikleriyle ilaç tedavisinin beraber uygulanması kaçınılmazdır. Bu durumda bile yaşam tarzı
değişiklikleri ile daha düşük dozda ilaç kullanılması sağlanabilir.
-Bitkisel tedaviler, sirke, limon, sarımsak, zeytinyağı vs ile
kolesterolü düşürebilir miyiz?
Bazı durumlarda bu uygulamaların faydası görülebilir. Ancak bunlar ilaç tedavisi yerine konulmamalı, ilaca destek
olarak alınmalıdırlar. Ayrıca bunların fazla tüketilmesi de
ek yan etkilere yol açabilir.
-Kolesterolüm yüksek, hiç yumurta yememeli miyim?
Yumurtanın içindeki albümin ve omega yağları çocuklar ve
yaşlılar için gereklidirler. Günde bir tane haşlanmış yumurta yenilmesi önerilir. Ancak fazlası zararlıdır.
-Kolesterolüm yüksek, hiç tereyağı kullanmayayım mı?
Yemeğe, çorbaya, tatlıya az miktarda hakiki tereyağı katılabilir. Ama mesela ekmeğe sürmek ya da kaşıkla yemek
gibi çok tüketilmesi önerilmez.
-Kolesterolüm yüksek, hiç kırmızı et tüketmeyeyim mi?
Haftada iki gün ızgarada, fırında ya da haşlama olmak üzere makul miktarda kırmızı et tüketilmesi vücut için gereklidir. Ayrıca iki gün tavuk, iki gün balık tüketilmelidir. Bir gün
de sadece sebze tüketilmelidir.
-Kolesterolüm düşünce ilaçları bırakacak mıyım?
Diyabet ve hipertansiyon gibi kolesterol yüksekliği de gelip- geçici değildir, sürekli bir hastalıktır. Yaşam tarzı değişiklikleri ile desteklenirse takiplerde kolesterol ilaç dozu
azaltılabilir ama genelde ömür boyu kullanımları gerekir.
31
SAĞLIK
Bahar Tehlikesi:
Bahar Alerjisi
Alerji, kişilerin zararlı olmayan maddelere karşı göstermiş oldukları reaksiyon ya
da aşırı hassasiyet şeklinde tanımlanabilir. Alerji solunum ya da temas yoluyla
başlamaktadır. Kişiler hassas oldukları
durumlara karşı alerjik reaksiyon göstermektedir. Birçok alerji çeşidi bulunmaktadır. Bazı bireyler besinlere karşı bazıları
ise hava şartlarına karşı alerjik durum
göstermektedir. Alerji rahatsızlığı her ne
kadar basit bir rahatsızlık gibi görünse
de olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle bireylerin dikkatli davranması gerekir. Alerji belirtileri çeşidine göre farklılık göstermekle birlikte genel olarak;
kaşıntı, burun akması, hapşırma, nefes
almakta zorlanma, gözlerde kızarma ve
dudaklar şişme şeklinde kendini göstermektedir. Genellikle besinlere karşı belirtisi ise vücutta belli bir alanın kızarıp
şişmesidir.
Baharın gelmesi ve polenlerden dolayı
bahar alerjisi yaşanmaktadır. Polenlerden kaynaklandığı için polen alerjisi de
denilmektedir. Bahar ayının başlaması
ile birlikte ortaya çıkan ağaç ve çiçek polenleri kişilerde alerji neden olmaktadır.
Bahar alerjisi göz nezlesi, astıma neden
olabilmektedir. Bu hastalıklar bahar aylarında daha çok yaşanmaktadır. Bahar
alerjisi kişiler de yorgunluk yapar ve tükenmişlik duygusu yaratmaktadır. Bu
durum çalışan kişilerin iş hayatını öğrencilerin ise başarılarını olumsuz yönde
etkilemektedir.
34
Bahar Alerjisinin Belirtileri;
•Genellikle solunum yolunda gerçekleşir.
•Sürekli hapşırma
•Nefes almakta zorlanma ve burun tıkanıklığı
•Gözler de kaşıntı, kızarma ve sulanma
•Burunda akıntı ve burun kanaması
•Aşırı baş ağrısı
•Halsizlik
•Göz çevresinde morluk ve şişme
•Kulakta kaşıntı
Bahar Alerjisinin Tedavisi ve
Alınması Gereken Önlemler;
Alerji durumları engellemek için kişiler
alerjiye neden olan besin ya da diğer durumlardan uzak durarak alerji durumunu
engelleyebilir. Bu durum bahar alerjisi için
mümkün görünmemektedir. Bahar alerjisi
olan kişilerin polenlerden uzak durması
neredeyse imkânsızdır. Fakat polenlerden uzak durmak ve etkisi azaltmak için
sık sık banyo yapılmalı ve dışarı çıkıldığı
günlerde güneş gözlüğü takılmalıdır.
Bahar alerjisine karşı alınabilecek bir diğer önlem de ilaç kullanımıdır. Bu ilaçlar
burun spreyi veya ağız yoluyla alınan
alerji hapları olabilir. İlaçlar kullanılan
kişiler tarafından pek önerilmemektedir.
İlaçların yan etkileri kişileri rahatsız etmektedir. Özellikle alerji için kullanılan
antihistaminik dediğimiz ilaçlar, kişilerde
yorgunluk hissi, uy hali ve dikkat dağınıklığı yapmaktadır. Aslında bahar alerjisine karşı yapılabilecek en önemli tedavi
yöntemi aşı tedavisidir. Aşı tedavisi bahar
alerjisinin veya polen alerjisinin etkilerini
azaltmakta ve ileride yaşanabilecek astım rahatsızlığını da engellemektedir.
Op. Dr. Ercan Tutal
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Laparoskopi göbek deliğinde yaklaşık 1 cm’ lik kesi yapılarak ışık
kaynağı ve kamera bağlanan ince
optik sistem yardımı ile karın içi
organların gözlenmesine ve müdahale edilmesine imkan tanıyan
bir alettir. Geleneksel cerrahi yöntemler ile gözlem ve müdahale yapılabilmesi için daha büyük kesilere ihtiyaç duyulmaktadır. Modern
tıpta mümkün olan her müdahalenin laparoskopi ile yapılması hastaların daha hızlı iyileşme ve daha
az ağrı ile karşılaşmalarına olanak
sağlamaktadır.
Yıllar içerisinde gelişen teknoloji ve bu konuyla ilgilenen hekimlerin ortak deneyimleriyle hemen hemen açık olarak yapılabilecek her türlü cerrahi müdahale laparoskopik
KANSIZ, BIÇAKSIZ
LAPAROSKOPİK
JİNEKOLOJİK YÖNTEMLER
olarak başarılı bir şekilde yapılabilir hale
gelmiştir. Hızlı iyileşme süreci avantajı ile
hastaların tercih nedenidir. Jinekoloji alanında miyom, çikolata kisti, rahim alınması, polikistik over, yumurtalık kanallarının
açılması gibi sorunların birçoğunda, özellikle çok daha hızlı iyileşme süresi avantajı
sebebiyle bu yöntemi uygulamaktayız. Op.
Dr. Ercan Tutal, bu uygulamanın sağladığı
avantajları şöyle sıraladı, kesilerin küçük
olması ve en ufak damarın anında görünüp
kontrol edilmesi kan kaybını büyük ölçüde
azaltıyor ve bu sayede çoğu operasyonda
kan nakline ihtiyaç duyulmuyor. Kesi küçük
olduğu için hasta ameliyat sonrası ağrıları
en az düzeyde yaşıyor. Laparoskopik yöntemle yapılan operasyonların en önemli
avantajlarından biri de hastaların hastanede kalma ve iyileşme sürelerinin açık
ameliyatlara nazaran çok daha kısa olması.
Kadın Hastalıklarında Laparoskopinin Yeri:
•Endometriozis ve çikolata kistleri
•Dış gebelik
•Yumurtalık kistleri
•Miyom (İyi huylu rahim tümörleri)
•Histerektomi (Rahmin çıkartılması)
•Tüp bebek tedavisinde başarısını artırmak
için tüplere ait tıkanıkların açılması ya da
hasarlı tüpün çıkarılması
•Sterilizasyon (Bir aile planlaması yöntemi
olarak tüplerin kapatılarak gebelik olasılığının ortadan kaldırılması)
•Rahim sarkması
•İdrar torbasında sarkmalar ve idrar kaçırmayı önleyici işlemler
•Tanı amaçlı laparoskopi (Geçmişte çocuk
sahibi olmakta sıkıntı ile karşılaşan çiftlere
tanı koymak amacıyla yapılan bu müdahale
modern tıpta önemini neredeyse yitirmiştir.)
35
KURTULUN!!!
•MİDE BALONU
•TÜP MİDE
•MİDE BY-PASS
MİDE BALONU İLE
‘’HAYATA’’ DÖNÜŞ
Aşırı şişmanlık (obezite), vücudun kalp, damar ve endokrin
başta olmak üzere, hemen bütün sistemlerinde önemli rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olan ciddi bir sağlık
problemidir. Yapılan diyetler, egzersizler ve kullanılan ilaçlarla zayıflamak her zaman istenilen sonucu vermeyebilir.
Diyetlerin sürdürülememesinin en önemli nedeni açlık ve
doymama hisleridir. Bu nedenle mideye yerleştirilen ve aşırı
şişmanlığa çözüm getiren yöntemlerden biri olan mide balonu üretilmiştir.
Genel Cerrahi Kliniğimizde başarı ile gerçekleştirilen mide
balonu yerleştirilmesi sonucu hasta Beslenme ve Diyetetik
Uzmanlarımız eşliğinde 6-10 aya kadar kolaylıkla kilo verebilmektedir.
36
Op. Dr. Abdullah Alp Özçelik
Genel Cerrahi
Op. Dr. Barış Bayraktar
Genel Cerrahi
OBEZİTE
CERRAHİSİ İLE
FAZLA
KİLOLARINIZDAN
Mide Balonu Nedir?
Günümüzde mevcut iki tip mide balonu vardır. Bunlardan biri silikondan üretilen ve havayla şişirilen Heliosphere olup, diğer balon ise serumla doldurulan
BIB sistemidir. Her iki sistem de hastanın midesinde bir kitle etkisi oluşturup,
tokluk hissi yaratarak etki etmektedir. BIB sisteminin mide boşalımını da geciktirerek Ghrelin hormonu üzerinden açlık hissini azalttığı da belirtilmektedir.
Helioscopie ise, hava ile dolum sisteminin mantığını tokluk hissinin midenin
çıkışından değil, fundus denilen üst bölgelerinden kaynaklanmasına dayandırmaktadır.
Hasta Seçimi
•Balon uygulanacak obezite hastasının vücut kitle indeksi (VKİ=vücut ağırlığı /
boyun metre cinsinden karesi) 30-40 arasında veya daha fazla olmalıdır.
•Hasta en az beş yıldır obez olmalıdır.
•Balon uygulama kararı diyet, egzersiz ve ilaç tedavilerinden sonuç alınamamış obez hastalarda veya yapılacak cerrahi operasyonlar öncesinde bir seçenek olarak önerilmelidir.
•Uygulamaya engel herhangi bir tıbbi durum olmamalıdır.
Uygulama
Balon, endoskopi yardımı ile ağız yoluyla yemek borusundan geçirilerek, endoskopik gözetim altında mide içine yerleştirilir. İşlem tamamen kansızdır ve
hafif bir anestezi altında gerçekleştirilir. Genellikle hastanın entübe edilmesi,
yani nefes borusuna tüp yerleştirilmesi gerekmez. Obez hasta, midesinin içine
balon konulmadan önce uygulamayı yapacak kişi tarafından mutlaka olabilecek olumsuzluklara karşı bilgilendirilmelidir. Ehil ellerde neredeyse “sıfır”
komplikasyon riski ile gerçekleştirilebilen uygulama, “endoskopi yapıyorsam
bunu da yaparım” diyen ve gerekli eğitimi almamış uzmanlarca yapıldığında
ölümcül olabilecek riskler taşımaktadır.
Mide içine balon konulmadan önce uygulamayı yapacak olan doktor, mide içini
endoskopik olarak kontrol etmeli ve bir engel olmadığına karar verdiği takdirde balonu koymalıdır. Mide içine ağızdan sönük olarak gönderilen balon,
mideye ulaştırıldığında ucuna bağlı tüp aracılığıyla yaklaşık 600 cc havayla
veya serumla doldurularak şişirilir ve bağlı olduğu tüpten kolayca ayrılarak
mide içinde bırakılır.
37
BİLGİ
Ofiste
Sağlıklı
Çalışma Ortamı
Ofiste çalışanlar gün boyunca hareketsiz
ve susuz kalıyor, stres ile boğuşuyor. Doğru oturma pozisyonunu yakalayamayınca,
hastalıklar da baş gösteriyor. İşte bunlardan kurtulmak için yapılması gerekenler;
•Boyun ağrısı çekmemek için öncelikle bilgisayarın göz hizasında konumlandırılması
gerekiyor. Başın aşağıya eğilmemesi gerektiğini ifade eden uzmanlar, monitörün altına
konulacak bir kitap ile sorunun çözüleceğini
belirtiyor.
•Oturulacak koltuk veya sandalye seçimi
de sağlık açısından son derece önemli. Koltuğun veya sandalyenin beli desteklemesi
gerekiyor. Şayet bu sağlanamıyorsa satın
alınacak ortopedik bir yastık da bu sorunu
38
çözebiliyor.
•Arada bir geriye doğru esnemenin faydasına değinen uzmanlar, seçilen koltuğun bu
özellikte olmasının da son derece faydalı
olacağı görüşünce.
•Düzgün oturma şekli için masaya yakın
çalışılması hatta temas edilmesi gerekiyor.
Öte yandan masanın göbek seviyesinin biraz üzerinde durması düzgün oturma için
faydalı olarak açıklanıyor.
•Klavyede bileğin çok gevşek çalışması gerektiği için doğru konumlandırılması önemli.
Mouse ile çok fazla çalışanların ise silikon
destekli mousepad kullanmasında yarar olduğu aktarılıyor.
•Uzmanlar, bacakların küçük bir yükseltide
durması konusunda da uyarıyor. Uzun süre
bacak bacak üzerine atılarak oturulmaması
gerektiği vurgulanıyor.
•Otururken bele ve disklere ayakta durmaktan daha fazla yük bindiği için omurganın
zorlandığına işaret eden uzmanlar, sık sık
ayağa kalkılması tavsiyesinde bulunuyor.
•30 dakikada bir ayağa kalkmanın, koridorda yürümenin veya arada bir ayağa kalkıp
öne doğru eğilmekte fayda olduğuna işaret
ediliyor.
•Masa başında çalışanlara en az 1,5 litre su
içilmesi öneriliyor.
•Öğle yemeğinin ofis içinde yenmemesini de
öneren uzmanlar, hava değişiminde fayda
olacağı görüşünü aktarıyor.
TEŞEKKÜR…
Özel Yalova Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Uzm. Dr. Mustafa Yılmaz ve Anestezi
ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Murat Güler
Bursa Merinos Kültür Merkezi’nde, Sağlık
Bakanlığı tarafından düzenlenen programa
katıldı. Sağlık Bakanımız Dr. Mehmet Müezzinoğlu, Türkiye’de 2015 yılı içerisinde organ
nakli donör sağlayıcısı olarak 7. Sırada yer
alan hastanemize teşekkürlerini iletti.
Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen
programda, Sağlık Bakanımız Mehmet Müezzinoğlu tarafından iletilen teşekkür plaketini Yönetim Kurulu Başkanı’ mız Dr. Mustafa Yılmaz, hastanemiz adına aldı.
Organ bağışının önemini vurgulayan
Uzm. Dr. Mustafa Yılmaz, ‘Organ Nakli,
(Transplantasyon) başka hiçbir tıbbi çözüm
olmadığı için, bir insanın organ ya da dokularının ihtiyacı olan başka bir insana, tedavi
amacıyla nakledilmesidir. Böbrek, karaciğer,
kalp, akciğer, pankreas, barsak organ nakillerine, gözün saydam tabakası olan kornea,
kan, kemik iliği ve pankreasın insülin salgılayan hücreleri de doku nakline örneklerdir.
2015 yılı içerisinde hastanemiz en çok donör
sağlayan hastaneler arasında Türkiye’de
Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen hastaneler arasında yedinci sıradadır.’ dedi.
Özel Yalova Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Uzm. Dr. Mustafa Yılmaz, Yalova’da ilk
gerçekleştirilen organ naklinin, hastanemizde geçtiğimiz Aralık ayında geçirdiği iş
kazası sonucu beyin ölümü gerçekleşen,
ailesinin organlarını bağışlamayı kabul ettiği hastanın, üç hastaya umut olduğunu
belirtti.
Organ bağışı, kişinin sağlığında, kendisi öldükten sonra organlarının kronik organ hastası olan kişilere nakledilmesi için bağışlamasıdır. Yasalara göre herkesin, iki tanıkla
TEŞEKKÜR
SAĞLIK BAKANLIĞI’NDAN
ÖZEL YALOVA HASTANESİ’NE
birlikte, kendisi öldükten sonra organlarını
bağışladığını belirten bir belgeyi doldurarak
imzalamasıyla ve bu belgeyi yetkili kurumlara teslim etmesiyle yapılmış olur. Kritik ve
akılları en çok karıştıran nokta ise organın
hangi aşamada nakledileceği çekincesidir.
Bir kişi herhangi bir nedenle yaşamsal işlevlerini yitirdiğinde buna “beyin ölümü”
deniyor. Tıp, bu durumu “ölüm durumu” olarak kabul eder. Kalbi ise, yalnızca solunumu
sürdürmeyi sağlayan solunum cihazlarına
ve başka makinelere bağlı olduğu sürece
çalışabilir.
Kadavradan organ naklinin yapılabilmesi
için beyin ölümü belgesinin hazırlanmış olması, kişinin sağlığında organlarını bağışlaması, bağışladığına dair bir belge yoksa yakınlarının rızasının alınması şarttır. Canlıdan
organ nakli için kişinin 18 yaşını doldurmuş
bulunması, akli dengesinin yerinde olması
şarttır.
39
GEZİ REHBERİ
ROMA’DA GÖRÜLECEK YERLER
Kültürü, tarihi, değerleri ile dünya üzerinde İstanbul ile yarışabilecek tek şehir Roma. İstanbul
gibi senelerce imparatorluklara başkentlik yapmış bir şehir. Roma şehrine gittiğinizde sanki bir
açık hava müzesine geldiğinizi hissediyorsunuz.
Kolezyum (Colosseum)
Flavianus Amfitiyatro adıyla da
bilinen Kolezyum İmparatorlar
tarafından Gladyatör dövüşleri için yapılmış mükemmel bir
yapı. Aslında sadece Gladyatör
dövüşleri değil sonrasında savaşların tekrar canlandırıldığı bir
tiyatro sahnesi, hayvan avcılığının da yapıldığı bir eser haline
dönüştü. MS 80 yılında tamamlanmış ve yaklaşık 55 bin kişilik.
II. Victor Emmanuel
Burası Vatikan‘a giden yol üzerinde bulunan ve kendinize
merkez olarak alabileceğiniz bir
yerde, tamamı mermerden yapılmış çok görkemli bir şekilde
arz-ı endam eden bir anıt. Anıt
1900’lu yılların başında Vittorio
Emanuele’i onurlandırmak için
yapılmış. Vittorio Emanuele ise
1900 ile 1947 yıllarında İtalya
krallığı yapmış bir kişi. Hatta
1915 yılında İtalya’nın 1. dünya
savaşına girmesini savunmuş,
1911 yılında da Osmanlı devle-
40
tine açılan savaşta ordunun başında yer almış.
Roma Forumu ve
Palatino Tepesi
Palantino tepesi 7 tepe üzerine
kurulmuş olan Roma’nın tepelerinden biri. Kolezyum’a yakınlığı
nedeni ile tepeden bir kısmını
görebilmenize olanak sağlıyor.
Roma forumu ise bilinen en geniş açık hava müzelerinden biri.
Forum eski Romalıların yaşadığı
bölge ve tapınaklar anıtlar ve
binalar hala eski hali ile yüksek
ölçüde korunmuş.
İspanyol Merdivenleri
Merdivenlerin alt tarafında özenle dizilmiş çiçekler bulunuyor.
Ayrıca tepesine çıktığınızda güzel bir manzara da sizi karşılıyor.
Alt tarafa gündüz, merdivenlerin
üstüne gece uğrayabilirsiniz. Via
Del Corso Caddesi bölgeye ayrı
bir cazibe katıyor. Bu caddeyi
İstiklal caddesine benzetebiliriz.
Musa’nın Hükmü
Michelangelo tarafından yapılan Musa heykeli II. Julius’un mezarının da bulunduğu
San Pietro Vincoli Bazilikası’nın içinde yer
alıyor. Heykelde tasvir edilen kişi Musa peygamberin kendisi olduğu söylenir. Buradaki
Heykel Floransa‘daki Davud heykeli gibi
inanılmaz çekici ve etkileyici.
Pantheon
Pantheon aslında tüm tanrıların tapınağı
anlamına gelmekteymiş. Bina 7. yüzyıldan
beri kilise olarak kullanılıyor. Ilginc olan
nokta kubbesinin çapı tam 43 metre. Bir diğer ayrıntı ise Ayasofya yapılana kadar tek
parça en büyük kubbe Pantheon’un kubbesi
olması.
atmanın bir gün Roma’ya dönüleceğine, iki
tane bozuk para atmanın Romalı güzel bir
kıza aşık olunacağına, üç tane bozuk para
atmanın ise Roma’da birisi ile evleneceğine
işaret ettiğine inanılıyor
Âşıklar Çeşmesi
(Fontana di Trevi)
Piazza Navona
Çeşmenin ortasında Neptün’ün, solunda
Ceres’ in sağında ise Salus’ un heykeli bulunuyor. Burada çıkan efsane ilginç bir hacme
de dönüşmüş. Efsaneye göre bir bozuk para
Aslında Meydanın tarihine baktığımızda
ortaçağda at üzerinde mızrak dövüşlerinin
yapıldığı bir yer olarak geçiyor ama günümüzde meydanda ressamlar, müzisyenler,
karikatüristler yoğun olarak bulunuyor.
41
Op. Dr. Fatih Kalalı
Ortopedi ve Travmatoloji
KAS-EKLEM HASTALIKLARI VE
SPOR YARALANMALARINDA
YENİ TEDAVİ YÖNTEMİ: PRP
Özel Yalova Hastanesi Ortopedi
ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr.
Fatih Kalalı, kas, eklem hastalıkları ve spor yaralanmalarının tedavisinde uygulanan PRP uygulaması hakkında bilgiler verdi.
Özel Yalova Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Fatih Kalalı, “PRP
İngilizce “Platelet Rich Plasma” ifadesinin
baş harf-lerinden türetilmiş olup, trombositten zengin plazma anlamına gelmektedir. PRP tedavisi özellikle son birkaç yılda
giderek artan bir şekilde çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmaya başlanmış
yeni bir yöntemdir. Başlangıçta daha çok
kozmetik ve anti-aging amaçlı kullanılmış olsada son dönemlerde özellikle kas
iskelet sistemi hastalıklarında sıkça kullanılmaya başlanmıştır. Bu yöntemde ilaç
hastanın kendi kanından hazırlanmaktadır. Yani doğal bir tedavi yöntemidir. PRP
tedavisi bir tür semptom baskılama tedavisi olmayıp direk olarak hastalığı tedavi
etmeye yönelik bir tedavidir. “ dedi.
PRP nasıl elde edilir?
Özel Yalova Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Fatih Kalalı, PRP’nin
nasıl elde edileceğine dair bilgiler verdi.
Hastadan damar yolu ile yaklaşık 10-20 cc
kadar kan bu iş için özel olarak hazırlanmış
pıhtılaşma önleyici ilaç ihtiva eden tüplere
alınır. Alınan kan tüp ile özel santrifüjlerde
işlemlerden geçirilir. Bu işlem yaklaşık 10
dakika sürer. Santrifüj işleminden sonra
kanın trombosit dışındaki hücreleri tüpün
42
dibine çöker. Üzerinde trombositten zengin
sarı renkli bir plazma sıvısı kalır (resim).
Bu üstte kalan sıvının dip kısmında trombositlerin daha da yoğun olduğu yaklaşık
2 cc lik bir bölüm vardır. Özel sistem sayesinde her milimetre küpünde yaklaşık 1
milyon trombosit hücresi olan plazma enjeksiyonun uygulanacağı enjektöre çekilir.
Son olarak enjeksiyon yapılmadan önce bu
plazmaya trombositleri aktive edecek ilaç
(kalsiyum klorür) eklenir. PRP artık hazırdır ve bu aşamadan sonra bekletilmeden
uygun teknikle istenilen bölgeye uygulanır.
PRP vücutta nasıl etki eder?
Trombosit temelde kanın pıhtılaşmayı
sağlayan elemanı olup içerisinde büyüme
faktörü (Growth Factor) ve bazı doğal
koruyucu maddeler içerir. PRP yöntemi ile
trombositten zengin plazma elde edilir ve
eklenen ilaçla trombositler aktive edilir.
Böylece trombositlerin içerdikleri büyüme faktörlerinin açığa çıkması sağlanır.
Trombositten zenginleştirilmiş plazma
sıvısı doğal bir ilaç gibi etki gösterir. Yaralanmanın ve zedelenmenin olduğu tendon
kıkırdak gibi yapıların hücrelerini uyararak
o bölgedeki iyileşmeyi hızlandırırlar. PRP
‘nin özellikle diz kireçlenmelerinde görülen
kıkırdak zedelenmeleri ve aşınmaları üzerine iyileştirici etkisi gösterilmiştir. Bu gibi
durumlarda PRP yavaş ortaya çıkan ama
kalıcı tedavi sağlayabilmektedir.
PRP nasıl uygulanır?
Tedavi edilecek bölgeye göre 1-3 ml kadar,
bir kez yada belli aralıklarla 2-3 kez enjek
siyon yöntemi ile uygulanır. Diz kireçlenmelerinde diz eklemi içine birer ay arayla üç
kez uygulanır. Tenisçi dirseği, aşil tendiniti,
omuz tendon yırtılmaları gibi durumlarda
ise genelde birer ay arayla 2 enjeksiyon
uygulanmaktadır. Halk arasında horoz ibiği
yada kıkırdak iğnesi olarak bilinen Na- hyalurinat enjeksiyonları ile beraber kısa aralarla uygulanabilir. Bununla beraber yakın
ara ile yapılan kortizon enjeksiyonu PRP
tedavisinin etkinliğini düşürür.
PRP hangi hastalıklarda
kullanılır?
•Diz kireçlenmeleri
•Erken yaşta ortaya çıkan kıkırdak aşınmaları
•Tenisçi dirseği, golfçü dirseği
•Omuz tendon romatizmaları ve yırtıkları
•Aşil tendiniti
•Sporcularda tendinitler
PRP tedavisinin iyileştirici etkisi ne zaman başlar?
Enjeksiyondan sonra birkaç hafta içinde
tedricen başlar ve iyi-leşme süreci 3 ay ile
12 ay arasında devam eder. Bu nedenle PRP
en-jeksiyonları sonrası kortizon enjeksiyonlarında olduğu gibi hızlı bir ağrı azalması
olmaz. Ağrı yavaş yavaş azalır ve aylar içinde geçer. Bununla beraber kortizon uygulamasında nerdeyse her 3 hastanın ikisinde
gördüğümüz şikâyetlerin tekrarlaması, PRP
tedavisi sonrası pek gözlenen bir durum değildir.
PRP uygulamasının yan
etkisi var mıdır?
PRP yönteminin yan etkisi yoktur. Yalnızca
yapıldığı bölgede ge-çici bir ağrı ve şişme
yapabilir. Bu etki 1-2 gün içinde kendiliğinden geçer ve herhangi bir zararı yoktur. Bu
durumda buz uygulama ve basit ağrı kesiciler kullanılabilir. PRP tedavisi ile ilgili araştırma sonuçları genelde olumlu gelmekte
ve yeni uygulama alanları bulmaktadır. Bu
doğal tedavi yöntemi ile ilgili veriler henüz
az olsa da sonuçlar umut vaat etmektedir.
PRP tedavisinin, yaşlanan toplum ile birlikte çağımızın en önemli sağlık sorunlarından
biri haline gelen diz kireçlenmelerinin tedavisinde geleneksel yöntemlere güçlü bir
alternatif olduğunu göstermektedir.
43
Dilan Körükcü
Psikolog
BİTEN EVLİLİKLERİN SEBEPLERİ VE
ÇOCUKLARDA BIRAKTIĞI İZLER
Evlilik, sözlük anlamı olarak iki
kişinin aile kurmak üzere kanunların uygun gördüğü şekilde, ruhen ve bedenen bir araya
gelmesidir. Çiftler evlenirken bir
ömür boyu aynı yastığa baş koyacaklarını düşünerek imzalarını atarlar. Eşler, anlık gelişen
durumların yanı sıra verdikleri
emeğin karşılığını kendi içlerinde hissetmediklerinde küçük
anlaşmazlıklar yaşayabilirler.
Bazen ise anlaşmazlıklarını çözümleyemeyen çiftler yollarını
kalıcı olarak ayırmayı seçmektedirler.
Kadınlar daha kuşkucu
Anlaşmazlıkların başladığı noktada
çiftlerin iletişimi olduğundan daha fazla
yoğunlaştırarak ve eşinin stresini anlamaya çalışarak bir çözüm üretebileceğini söyleyeyebiliriz. “Bazen ise çiftler,
hayatlarını birleştirirken evliliklerini örnek aldıkları kişilerden kendileri için bir
çözüm olabilecek tecrübelerini paylaşmalarını beklerler. Fakat durum bazen
yanlış anlaşılmalara yol açabilir ve eşler
aldıkları bilgiyi kendi ilişkilerine ‘kopyalayıp yapıştırmak’ istemezler. Evlilik
arifesindeki kişiler ise, beklentilerinin ne
derece karşılanabileceğini güvenilir bir
ağızdan duymak isterler. Bunun nedeni, çiftlerden birinin eşine güvenmeyişi
ya da geleceklerine olan inancının zayıf
olması değil, kuşkudur. Kuşku dediğimiz
46
ve hayatımızda oldukça somutlaştırdığımız
bir duygu, özellikle kadın figüründe hayatın
adeta merkezindedir. Kadın, evlenmeden
önce ya da evlilik sonrasında kuşkuyu bir
dost gibi belleğinde tuttuğu için “Neden?”
sorusunun önemi kadın için vazgeçilmezdir”
Kadınların bazen “Seni seviyorum” cümlesini bile mutlulukla karşılaması gereken bir
anda, nedenlerini sorgulayarak adeta andan çaldıklarını gözlemleyebiliriz.
Değişen duygulara
seyirci kalınmamalı
Kadınların ve erkeklerin sağduyu, hoşgörü,
merhamet gibi konularda birbirlerinden ayrıldıklarını rahatça dile getirebiliriz. “Bunun
nedenini sorguladığımızda, bir araya gelebilmeleri için kadın ve erkeğin aynı biyokimyayı taşımamaları gerekir. Bu, ‘Zıt kutuplar
birbirini çeker’ gibi bir klişe olmasa da bazı
noktalarda çiftlerin birbirlerinden ayrılmaları paylaşımın sürdürülebilmesini sağlar.
Çekirdek yapının içinde herkesin kendi sınırlarını oluşturması ve bu özerkliğin içinde
paylaşımların üst düzeyde olması evliliği
ayakta tutan mottodur. Aidiyet duygusu ve
zoraki sahiplenme evliliklerde karıştırılan
bir kavramdır. Aslında yapılan büyük yanlışlardan birisi de duygular birbiriyle yer değiştirirken buna seyirci kalınmasıdır. Bilinçaltında uzun zaman önce yer etmiş bir duygu
ya da önyargıyı üstünde fazla düşünmeden
ve kendimize olan saygımıza zarar vermeden yeni bir benlik oluşturamayacağımızı
unutmak, ilişkilerin gidişatında darbe almayı hep kabul etmek anlamına gelir”
Eski konular tartışılırke
çocuklar karıştırılmamalı
Yoğun bir şekilde yapılan yanlışlardan birinin de evlilik öncesi birlikteliğin, daha
sonra da benzer şekilde devam etmesinin
istenmesidir. “Kadın ve erkek, evlenmeden
önceki gibi kalmamanın yanı sıra evlilikleri
boyunca birbirlerini değişimleri yüzünden
de suçlar. Ardından, sürtüşmelerin başladığı noktada ise çocukları üzerinden hangi
tarafın haklı olup olmadığı öğrenilmeye ça-
lışılır. Oysaki eşler durumu mantıksal olarak
değerlendirmeli, kökü henüz çocuklarının
olmadığı bir dönemde başlayan tartışmaya
çocuk dışarıda bırakılarak çözüm bulmalıdırlar”
Aldatma, kişi kendine olan
saygısını yitirdiğinde olur
“Anlaşmazlıklar günden güne artıyorsa
ve kişiler tahammül sınırlarının aşıldığını hissediyorsa, çiftler bazen boşanmanın
yapılacak ilk eylem olduğunu düşünürler”
boşanmaların çocuklar kadar en az eşler
üzerinde de bıraktığı psikolojik etkiler olduğunu söylenebilir. “Bireyler, hayatlarını
birlikte devam ettirme aşamasında planlarını ikili olarak oluşturmaya ve kişisel olarak karar verme dürtülerinden uzaklaşmaya
başlarlar. Bu noktada kişi, kendine olan sorumluluğundan kaçıyorsa evliliği süresince
alması gereken kararlardan da kaçabilme
potansiyeline sahip demektir. Sorumluluklarından kaçan birinin, evlilik hayatında
uyması gereken sadakat kurallarına da uymadığına yönelik bir genelleme yapabiliriz.
1970’lerde erkeklerin aldatma konusundaki
oranı kadınlara oranla yüzde 30 daha fazlayken günümüzde terazinin eşitlendiğini
görmekteyiz. Kadınlar da erkek kadar hür
olduklarını hissetmek adına artık aldatmayı
seçebilmekte. Kişiler, zaaflarına yenik düştüğü için değil, kendilerine olan saygılarını
kaybettiklerinden aldatırlar. Bazen de kendini beğenmemek, karşı taraf kadar entellektüel olamamak, eşit eğitim seviyesine
veya benzer kariyere sahip olamamak, aileden gelen geleneksel hayat gibi durumlarda
kişi çoğu konuda haksızken haklı konumda
olmak için savaş verir. Nedeni ise kendinde
olan eksikliği bu şekilde tolere etmeye çalışmasıdır”
Boşanma adeta miras gibidir
Boşanmaların aileden aileye miras gibi taşındığının unutulmaması gerektiğini söyleyebiliriz “Ebeveynleri boşanmış olanla
boşanmamış olan çocuklar, istatiksel verilere göre kendi evliliklerinde büyük farklar
oluşturuyor. Ebeveynleri boşanmış olan
çiftlerden yüzde 40’ı eninde sonunda boşanıyor. Ebeveynleri boşanmamış olan çiftlerin yüzde 80’i evli kalırken sadece yüzde
9’luk bir kısmı boşanıyor. Evlilikte geçirilen
zaman da çiftlerin aile öyküsü kadar önemlidir. Araştırmalara bakacak olursak, 0-4
yıl arası evliliklerde, eşlerden her ikisinin
ailesinde boşanma varsa bu ihtimal yüzde
62 oluyor. 5-10 yıl arası evliliklerde durum
yüzde 16 olarak değişiyor. Evliliğin 10 yılı
tamamlaması boşanma oranlarının değişimi açısından büyük önem taşıyor”
Boşanma kaçınılmazs
çocuğun da fikri alınmalıdır
Çiftlerin çocuklarını boşanacakları konusunda haberdar ederken onların oldukları
an ve gelecek zamandaki değişimlerini de
dikkate almaları gerektiğini vurgulamalıyız.
Oluşabilecek zararı en aza indirgemek için
çiftler, doğru bir karar verdiklerinden tam
olarak emin olmalıdır” tartışmalar sırasında ağızdan bir anda çıkan boşanmayla ilgili
sözcüklerin çocukların “Her an hayatım değişebilir” korkusuyla daha sık karşılaşmasına neden olabilir “Ailede eğer boşanma
gerçekleşecekse çocuğa nedenleri ve daha
sonrasında hayatından hiçbir maddi ya da
manevi desteğin eksilmeyeceği iyice anlatılmalıdır. Kişiler, eşleri ile hayatının kalan
zamanını geçirmek istemeyebilir fakat ortak bir kararla yapılan çocuklara yine ortak
bir şekilde bakılmalıdır” çocukların artık
büyüdüğünü ve boşanmanın daha rahat
gerçekleşebileceğinin ise düşünülmemesi
gerektiğini, çocuğun her yaşta ebeveynin
çocuğu olduğunu, bütün kararlarda onu fikirlerinin alınması gerektiğini vurgulamakta
fayda olduğunu düşünüyorum.
Unutmayın
herkes
son bir şansı
hak eder...
47
Kamile Altın Sü
Beslenme ve Diyet Uzmanı
Morbid Obezite (Hastalıklı
Şişmanlık) Nedir, Neden Kaynaklanır?
Obezite, Vücuttaki yağ miktarının artmasıyla birlikte ortaya çıkan, tedavi edilmesi
gereken kronik bir hastalıktır. Beslenme
alışkanlıklarımızdaki değişiklikler, rafine
beslenme, fast-food tarzı hızlı ve ayaküstü
beslenme, hareketsiz yaşam ile alınan fazla
kilolar, yaşın artması ile birlikte ciddi sağlık
problemlerine neden olmaktadır.
Obeziteye sebep olan pek çok faktör vardır.
Obezitenin kalıtımsal özellik taşıdığı gerçeği göz ardı edilemez. İştah düzeni ve enerji
metabolizmasında kompleks bir bozukluğa
yol açacak şekilde genetik, psikolojik, çevresel, sosyal ve kültürel etkilerin bir araya
gelmesi sonucunda morbid obezite ortaya
çıkabilir. Obezite yalnızca hastanın kendi
kontrolünü kaybetmesi gibi basit bir sebepten kaynaklanmamaktadır.
Morbid obezite beraberinde hipertansiyon,
diyabet, kalp hastalıkları, reflü, uyku apnesi, yüksek kolesterol, solunum rahatsızlıkları, eklem rahatsızlıkları, safra kesesi
hastalıkları, safra kesesinde taş oluşumu,
kısırlık, bazı kanser türleri gibi hayatı tehdit
eden çeşitli hastalıkları da beraberinde getirir. Obezite, insan ömrünü kısaltan ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen bir
hastalıktır ve çözümü tıbbi tedavilerde aramak gerekir. Diyet, egzersiz ve çeşitli ilaçlarla kontrol edilemeyen morbid obezitenin
uzun dönemli tedavisinde tek etkili yöntem,
cerrahi müdahaledir.
Obezite, ideal vücut ağırlığının % 20’den
48
MORBİT OBEZİTE VE
OBEZİTE CERRAHİSİNDE
BESLENMENİN ÖNEMİ
fazla olmasıdır. Morbid obezite ise ideal
vücut ağırlığından % 100 fazla olması anlamına gelir. Süper obezite ise, ideal vücut
ağırlığının % 225’inden fazla olması ya da
beden kitle indeksi (BKİ)’nin 50 kg/m2 den
fazla olmasıdır.
OBEZİTE CERRAHİSİ(BARİATRİK CERRAHİ) KİMLERE UYGULANABİLİR?
Bariatrik cerrahinin amacı, enerji dengesini
değiştirirken kilo kaybı sağlamak, yiyecek
alımını azaltmak ve yeniden kilo alımını engelleyecek fizyolojik değişiklikleri modifiye
etmektir.
1. BKİ 35 kg / m2 ve üstü ve eşlik eden hipertansiyon, Tip 2 DM, eklem rahatsızlıkları,
koroner arter hastalığı ve uyku apnesi hastalıkları varsa
2. BKİ 40 kg/m2 ve üstü ise
3. Hastanın kontrol edilemeyen psikiyatrik
rahatsızlığı yoksa
4. Hastanın genel anestezi alabilmesi için
ciddi bir engeli yoksa
5. Daha önce düzenli diyet ve egzersiz tedavisi denenmiş istenen başarı elde edilememişse bu hastalarda Obezite Cerrahisi
uygulanabilir.
Operasyon öncesi değerlendirme metabolik, fiziksel, psikolojik ve beslenme konularını içerecek şekilde kapsamlı olmalıdır.
Hastalar cerrahi sonuçları ve riskleriyle ilişkili gerçekçi beklentilere sahip olmalı, ömür
boyu yaşam tarzı değişiklikleri, beslenme
destekleri ve takipleri konusunda hazırlıklı ve beslenme konularını içerecek şekilde
kapsamlı olmalıdır. Hastalar cerrahi sonuçları ve riskleriyle ilişkili gerçekçi beklentilere sahip olmalı, ömür boyu yaşam tarzı değişiklikleri, beslenme destekleri ve takipleri
konusunda hazırlıklı ve istekli olmalıdır.
Morbid obezite nedeniyle cerrahi olmayan
yöntemlerle kilo verme programlarına katılan hastaların neredeyse tamamının, verdikleri kiloları beş yıl içerisinde tekrar aldıkları görülmüştür.
İştah azaltan ilaçlar, 15 ile 30 kg kadar kilo
vermeye yardımcı olabilir. Kilo vermeye yönelik çeşitli profesyonel programlar, düşük
kalorili diyetler ve fiziksel aktivite arttırıcı
yöntemler ile birlikte hastalarda haftada
bir ya da iki kilo kaybı gözlenmiştir. Ancak,
bu kiloların neredeyse tamamı beslenme
davranışlarında gerekli değişiklikler kazanılmazsa, yaklaşık 5 yıl içinde tekrar alınmaktadır. Günümüzde kilo kaybını sağlayan
çeşitli ameliyatlar uygulanmaktadır.
Obezite Cerrahisi (Bariatrik
Cerrahi) Yöntemleri:
1. Sleeve Gastrektomi(Tüp Mide):Mideniz
cerrahi operasyon ile bir muz ya da tüp haline getirilir. Yemek porsiyonlarınız küçülür.
Açlık hissiniz baskılanır. Bütün bunlar kilo
vermenizi kolaylaştırır ve verdiğiniz kiloları
korumanıza yardımcı olur.
2. Gastrik Balon: Endoskopik yöntemle yapılan ve ameliyat olarak düşünülmemesi
gereken diğer bir sistem de Gastrik Balondur. Endoskopik yöntemle mideye yerleştirilen balon mide kapasitesine uygun olarak
şişirilerek midenin kapasitesi daraltılır.
Besin ve besin öğesi gereksinimleri, ameliyat yöntemine göre değişmektedir. Hastaya
özgü beslenme planı yapılırken, önce hastanın besin ve besin öğeleri gereksiniminin
belirlenmesi için diyetisyenle görüşmesi
gereklidir. Ameliyat sonrası uyması gereken
diyet ilkeleri, yapılacak diyet değişikliklerinin yaşam boyu sürdürülmesi ve bunların
yaşam tarzı şekline sokulması, önerilen
diyet ilkelerine uyulmadığı zaman oluşabilecek olası sonuçlar konusunda hasta bilgilendirilmelidir. Hastaların ameliyat sonrası
beslenme programlarının yapılabilmesi için
takibi gerekmektedir.
Obezite Cerrahisinin, kiloya
bağlı diğer rahatsızlıklara
etkisi:
Kilo kaybı sağlayan obezite cerrahisinin,
uyku apnesi, horlama, diyabet, yüksek kan
basıncı ve yüksek kolesterol gibi durumları
iyileştirdiği tüm sağ kalımları arttırdığı ve
özellikle diyabet kaynaklı mortaliteyi azalttığı gösterilmiştir. Ameliyat sonrasında pek
çok hastanın ruh halinde ve diğer psikososyal fonksiyonlarında iyileşme kaydedilmiştir.
Ameliyat sonrasında hastalar bir diyetisyen
kontrolünde çok daha rahat, sağlıklı ve kalıcı bir şekilde kilo vermektedirler.
Obezite Cerrahisi Sonunda
Beklenen Sonuçlar Nelerdir?
OBEZİTE CERRAHİSİNDE DİKilo Kaybı:
YETİSYENİN ROLÜ
Pek çok rapora göre bir yıl sonra Sleeve
Gastrektomi(Tüp Mide)’de;
•Fazla kilonun min. % 32,5’ i,
•Dİyabette tedavi % 66,7
•Hiperlipidemide tedavi %80
•HT’da tedavi %50 iyileşme
•Obeziteye bağlı ölümlerde 32. ayda % 0,17
ye kadar gerilemektedir.
Tüm operasyonlar için, kilo kaybı ameliyattan 18-24 ay sonrasına kadar genellikle devam etmektedir.
Profesyonel ekip içinde genel cerrah, iç
hastalıkları uzmanı, diyetisyen ve psikolog bulunmalıdır. Operasyona karar verme
aşamasından başlamak üzere diyetisyen,
ekibin bir parçası olarak görev almaktadır.
Unutulmamalıdır ki, ameliyat tek başına
kesin bir çözüm değildir. Karar verdikten
sonra, ön değerlendirme yapılmakta ameliyata hazırlık sürecine uygun beslenme planı çıkarılmakta. Ameliyat sonrası hastanın
beslenmesi daha çok önem kazanmaktadır.
İyileşme sürecinde besin destekleri ile beraber hastanın normal beslenmeye geçişi
sağlanmakta. Yetersiz beslenme sorunuyla
karşılaşmamak için takipler devam etmektedir. Operasyondan sonraki 1 yıl boyunca
düzenli diyet takibi önemli. Birinci yıldan
sonra belirli aralıklarla 5 yıl boyunca düzenli olarak hastanın takibi sürdürülmelidir. Kilonun geri alımını engellemek ve sağ kalımı
kolaylaştırmak için takip önemlidir.
Bariatrik Cerrahi Diyetleri
Ameliyat sonrasında, su ve sulu gıdalardan
oluşan diyete başlanır ve diyeti destekleyici özel beslenme solüsyonları eklenebilir.
Sıvıyı (su, çorba, et-meyve-sebze suları),
küçük miktarlarda ve tüm güne yaymak
önemlidir. Daha sonra sebze-meyve püreleri, süt, yoğurt, çorba, yumurta, peynir vb
diyete eklenir. Devamında ise hastanın diyetine uygun katı yiyecekler (iyi pişmiş et ve
et ürünleri vb) eklenerek, beslenme ve diyet
uzmanı tarafından düzenlenen diyet programına devam edilir. Diyet uygun besinleri
içermeli, şeker ve yağ kısıtlanmalıdır. Yemeklerin yavaş, az ve sık yenilmesi önemlidir. Öğünlerde yiyeceklerin miktarı yarım su
bardağını geçmez ve sıvılara az yer verilir.
Dolgunluk hissedilirse yeme sonlandırılır.
Çünkü bulantı ve kusma oluşabilir. Yemekle
birlikte su ve sıvılar alınmaz. Yemekten yarım saat önce ve sonra sıvı alınmalı (günde
49
2-3 lt). Düşük kalorili içecekler tercih edilir.
Maden suyu ve sodası, kahve, çay azaltılır, alkol ve kolalı içecekler içilmez. Aşırı
posalı yiyecekler tüketilmez. Sadece taze
ve doğal yiyecekler tercih edilir. Protein ve
vitamin açısından zengin taze sebze-meyve, et ve tahıllar kullanılmalıdır. Aşırı yağlı
ve şekerli yiyeceklerden uzak durulması
önerilir. Gerekirse doktor ve diyetisyen ek
vitamin desteği yapabilir. Günde 30 dakika
fiziksel egzersiz yapılmalı. Egzersiz programına yürüyüş ve yüzme ile başlanılıp,
pilates ve aerobikle devam edilmelidir.
Zayıflama programıyla erişilen ideal ağırlığın sürdürülmesinde davranış değişikliği
önemli rol oynar. Kilo kontrolünde; sağlık,
görünüşten öncelikli olmalı. Yaşam tarzında bir değişiklik yapılmalı ve buna bağlı
kalınmalı.
50
Obezite Cerrahisi Hastaları
İçin Beslenme İlkeleri
1. Dolgunluk ve doygunluk hissedildiğinde, her zaman yeme ve içme sonlandırmalı.
2. Asla yiyecek ve sıvı içecekler bir arada alınmamalı.
3. Fazla yememek için, yemeğe başlamadan önce yiyecek ve içecekler
ölçülmeli.
4. Günde 4-6 öğün tüketilmeli.
5. Yiyecekleri yutmadan önce en az 30
kez çiğnenmeli. Yiyecekler ağızda sulu
hale gelmeli. Eğer yiyecekler sulu hale
gelinceye dek çiğnenmiyorsa, yiyecek
yutulmamalı.
6. Proteinli yiyeceklerle birlikte, karbonhidrat ve yağlar da alınmalı.
7. Tatlılar asla yenilmemeli (örn: kek,
kurabiye, dondurma, bisküvi, bal, reçel, şurup).
8. Porsiyonunda 5 g’ dan fazla yağ
içeren yiyecekten, günde birden fazla
yenmemeli. Yağlar sınırlanmalı (margarin, mayonez, salata sosları, yağlar, krem peynir, ekşi krema). Günde 3
ölçüden fazla tüketilmemeli (1 ölçü =
10 g).
9. Her zaman sebze veya meyve porsiyonlarının (1-2 yemek kaşığı) küçük
olmasına çalışılmalı.
10. Günde 30 dk veya haftada 4 kez
45’er dk fiziksel egzersiz yapılmalı.
Programa yürüyüş ve yüzme ile başlanılıp, jogging ve aerobikle devam
edilmeli.
51
SEMİNER
ÖZEL YALOVA HASTANESİNDEN
‘KALP KRİZİ VE BESLENME’
Özel Yalova Hastanesi tarafından, Yalova Üniversitesi’ nde yaklaşık 100 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen
seminerde Kardiyoloji Uzmanı Dr. Murat Fazlıoğlu, kalp krizi konusunda katılımcıları bilgilendirirken, Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Kamile Sü ise sağlıklı beslenme ile ilgili bilgiler verdi.
52
SEMİNER
UMUT MERKEZİ
Bahçelievler Umut Merkezi’nde gerçekleştirilen seminerde Beslenme ve Diyet Uzmanı Kamile Altın Sü beslenme ile ilgili genel konulardan bahsederek, katılımcıları bilgilendirdi.
53
Uz. Dr. Mustafa Yılmaz
Nöroloji
Özel Yalova Hastanesi Nöroloji
Uzmanı Dr. Mustafa Yılmaz, ‘Uyku
testi (Polisomnografi ), uyku anında yaşanan normal ve anormal durumların tespit edilmesi ve klinik
değerlendirilmesi yapılan hastanın
tanısında faydalanılacak parametrelerin kaydıdır. Polisomnografi
genellikle ağız ve burundan hastanın hava akışının izlenmesi, kan
basıncı, EKG aktivitesi, kan oksijen seviyesi, beyin dalga hareketleri, göz hareketleri, solunum, kas
ve bacaklarda hareket değişikliklerinin kaydını içerir.’ dedi.
54
UYKU SIRASINDAKİ ANORMAL
DAVRANIŞLARI HAFİFE ALMAYIN
Uyku Testinde nelere bakılır:
•Solunum sırasında akciğerlerin içinde ve
dışında hava akışı
•Kan oksijen düzeyleri
•Vücut pozisyonu
•Beyin dalgaları (EEG)
•Uykuda solunum durması ve oranı (apne ve
hipopne)
•Kasların elektriksel aktivitesi
•Göz hareketi
•EKG ( kalp elektrosu)
Açıklamalarına devam eden Uzm. Dr. Mustafa Yılmaz, Yalova’da yalnızca hastanemizde
yapılabilen bu testin yapılma amacı hakkında bilgiler verdi. ‘Polisomnografi, uyku bozukluklarının teşhis ve değerlendirilmesine
yardımcı olmak için kullanılmaktadır. Uyku
bozuklukları toplumda orta yaşlı ve yaşlı
kişilerde, yaygın bir hastalıktır. Bu testlerde
kişide Tıkayıcı uyku hastalığının olup olmadığı (obstrictif sleep apnea hastalığı) araştırılır. Bu hastalık yüksek sesle horlama ve
gece nefes alamama, tıkanma (apneler) ile
seyreder. Gündüzleri kişi aşırı uykulu olma
ve uyuklamasına neden olabilir. Bu hastalığın ciddi ölümcül sonuçları olabileceği
nedeniyle uyku testi ile değerlendirilmesi
gerekir. Uyku Testi ile değerlendirilen diğer
hastalıklar; narkolepsi, katapleksi, uykuda
ani saldırılar felç veya halüsinasyonlardır.
Kişinin uykuda, kâbuslar görmesi, yatak
ıslatması, konuşması ve uyurgezerlik gibi
parasomnileri (uyku sırasında anormal davranışları veya hareketleri), değerlendirmek
için kullanılır. Ayrıca,
gecenin ortasında meydana gelen nöbetleri
algılamak veya değerlendirmek için kullanılabilir. Bu durumlardan hasta ve ailesinin
farkında olması pek olası değildir. ‘ dedi.
Uyku Testi Nasıl Yapılır?
Polisomnografik inceleme yapılacak hasta
hekimin önerdiği saatte uyku merkezine gelir. Teknisyen odasına alınan hasta evinden
getirdiği kendi pijama ya da uyku kıyafetlerini giyer. Uyku teknisyeni hastaya yapılacak
işlemleri anlattıktan sonra kayıt için gerekli
elektrotları bağlamaya başlar. Kayıt esnasında beyin dalgalarını izlemek için saçlı
deri ve kulak arkasına, göz hareketlerini
incelemek için her iki göz yakınına, kas hareketlerini izlemek için çeneye, bacaklara ve
kalp elektrosunu alabilmek için göğse özel
yapıştırıcısı ile elektrotlar yapıştırılır. Hastanın kanındaki Oksijen miktarını ölçmek
için parmak ucuna, horlamasını takip etmek
için boynuna ve nefes alıp vermesini izlemek
üzere burnuna sensorlar takılır. Yapıştırılan
tüm bu elektrotlar ve sensorlar hastanın
rahat uymasını engellemeyecek şekilde tasarlanmıştır. Elektrotların bağlanmasından
sonra incelemeyi takip edecek teknisyen izleme odasına çekilir ve bilgisayar üzerinden
hastanın elektrotlar aracılığı ile elde edilen
tüm sinyallerini izlemeye ve kayıt etmeye
başlar. Ayrıca yatak odasında bulunan bir
kamera ile hastadan tüm gece boyunca
görüntü kaydı alınır. Hastaya uyuması için
herhangi bir ilaç verilmez yani hasta uyu-
tulmaz ve kendi doğal uykusu sırasında
kayıt yapılır. Yine test esnasında bağlanılan
elektrotlarla hastaya hiçbir şekilde elektrik
akımı verilmez tersine hastanın vücudundaki doğal elektrik, gelişmiş cihazlarla kayıt
edilir. Gece boyunca alınan görüntü kayıtları
teknisyen odasından izlendiğinden hastanın
herhangi bir ihtiyaç halinde kalkması ya da
uyanması durumunda teknisyen odaya gelerek kendisine yardımcı olacaktır. Bu şekilde sabaha kadar uyuyan hasta uyandığında
elektrotları teknisyen tarafından sökülecek
ve test sonlanacaktır. Tüm gece boyunca
alınan kayıtlar ertesi gün hekim tarafından
bilgisayar ortamında analiz edilecek ve sonuçlar rapor halinde hastaya verilecektir.
55
Op. Dr. Nail Caner Torunlar
Kulak Burun Boğaz
Burun yüzün ortasında yer alan
ve solunum sisteminin ilk başlangıç organıdır. Burnun temel
görevleri soluduğumuz havayı
nemlendirmek, ısıtmak ve süzmektir. Burun içindeki büyük
boşluğu iki eşit parçaya ayıran
bir burun orta bölmesi vardır
(septum). Bu bölme burun dış
kısmına yakin kısımda kıkırdak
ve daha içeride de kemikten oluşur. Burun boşluklarının yan duvarında ise burun etleri (konka)
vardır. Konkalar burna giren havanın ısıtılması, nemlendirilmesi
ve süzülmesine katkıda bulunurlar.
Septum deviasyonu hakkında
bilgiler veren Op. Dr. Caner Torunlar,’ Burun tıkanıklığı yapan
nedenlerin tespitinde kulak burun boğaz hekimi tarafında yapılan endoskopik muayene çok
önemlidir. Hekim gerek görürse
ek patolojilerin tespiti için radyolojik inceleme (bilgisayarlı tomografi) yapabilir. Cerrahi girişim
ile burun orta bölmesi eğriliği ve
burun yan duvar etlerinde büyümelere müdahale edilebilir ve
iyileşme sağlanabilir.‘ diyerek
belirtti.
56
BURUN TIKANIKLIĞIN
HAFİFE ALMAYIN!!!
Burun bölmesi eğriliği ameliyatı neden gerek- Septum deviasyonu nasıl tedavi edilir?
Burun orta hat kemiği eğriliğinde tek tedavi seçeneği
lidir?
Burun bölmesinin eğriliği, hem çevresindeki yüz kemiklerinin farklı
gelişimlerine bağlı çekilmeler sebebiyle, hem de doğum sırasında
ve erken çocukluk dönemince oluşabilen darbeler sonucu oluşur.
Eğer eğrilik septum deviasyonu, aşağıdaki sorunlara neden oluyorsa ameliyatla düzeltilmesi hasta için yararlıdır:
• Burun solunumunun engellenmesi, horultulu solunum,
• Bas/yüz ağrısı,
• Tekrarlayan sinüs iltihapları,
• Gırtlak ve bronş iltihapları,
• Orta kulağı havalandıran östaki borusu nezlesi ve orta kulak iltihaplarına eğilim.
• Burnun arka bölümü veya sinüslerin ameliyatları
• Bazı tip burun kanamaları
cerrahidir.
Septoplasti adı verilen bir ameliyatla burun kemiğindeki eğrilik
düzeltilir. Bu ameliyat lokal veya genel anestezi altında uygulanabilir. Sıklıkla hasta konforu için genel anestezi altında yapılmaktadır. Operasyon süresi anestezi haricinde 30-45 dakikadır. Ameliyat
kesisi burun içinden yapılır. Burun hava pasajını tıkayan kemikler
çıkartılır, kıkırdak eğrilikleri eğer düzeltilebiliyorsa, düzeltilerek
yerine konur. Burun etlerinde şişlik varsa aynı operasyon içerisinde düzeltilir. Hava yolu açılır. Burun tamponu ameliyat sonrasında
çoğunlukla uygulanmaktadır. Hastanemizde silikon tamponlar tercih edilmektedir. Tamponların alınma aşaması rahattır, yapışıklığa
neden olmaz. Silikon olduğundan tamponların alınma aşaması da
daha rahattır. Bu ameliyat sonucunda burun dış yapısında herhangi
bir cilt kesisi ya da şekil değişikliği olmamaktadır. Gözaltında morluk ya da şişlik gözlenmez.
57
BİLİM
Aziz Sancar,
Nobel Kimya Ödülü’nün sahibi
İsveç Kraliyet Bilim Akademisi, düzenlediği basın toplantısında, Lindahl, Modrich ve
Sancar’ın “hücrelerin hasar gören DNA’yı
nasıl onardığını ve genetik bilgiyi nasıl koruma altına aldığını” ortaya çıkardıkları için
Nobel Kimya Ödülü’ne layık görüldüklerini
bildirdi.
Açıklamada, “Üç bilim adamının çalışmaları,
hücrelerin nasıl işlediğine yönelik son derece önemli bilgi sağlayarak yeni kanser tedavilerinin geliştirilmesine yol açtı” ifadesi
kullanıldı.
İnsan DNA’sının her gün ultraviyole ışınlar,
serbest radikaller ve diğer kanserojen maddeler nedeniyle zarar gördüğüne işaret edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
Prof. Dr. Aziz Sancar, Nobel Kimya
Ödülü’nü kazan ilk Türk oldu. Sancar, ödülü İsveçli Tomas Lindahl ve
ABD’li Paul Modrich ile paylaştı.
Nobel Kimya Ödülü’nü 3 bilim insanı kazandı. Bu isimlerin arasında Prof. Dr. Aziz
Sancar da yer aldı. Nobel Kimya Ödülü’nü
kazanan diğer isimler İsveçli Tomas Lindahl
ve ABD’li Paul L. Modrich oldu.
Sancar ödülü hücrelerin hasar gören
DNA’larını nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde kazandı. Sancar’ın söz konusu
araştırmaları yeni kanser tedavilerinin geliştirilmesinde de kullanılıyor.
58
“Ancak bu tür dış saldırılar olmadan da DNA
molekülleri, kalıtımsal olarak değişken bir
yapıya sahiptir. Hücrenin genomunda her
gün çok sayıda değişiklik meydana gelir.
Daha da ötesi insan vücudundaki hücreler
her gün milyonlarca kez bölünür ve bu esnada DNA kopyalanır. DNA’nın kopyalanması sırasında bazı bozukluklar ortaya çıkar.
Genetik materyalin tam bir kimyasal kaosa
düşmemesinin nedeni, hiç durmadan DNA’yı
izleyen ve meydana gelen hasarları onaran
moleküler sistemler barındırmasıdır. 2015
Nobel Kimya Ödülü, bu onarım sistemlerinin
nasıl işlediğini moleküler düzeyde gözler
önüne seren çalışmalarıyla alanlarında çığır
açan üç bilim adamına verilmiştir.”
AZİZ SANCAR KİMDİR?
ABD’deki Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Aziz Sancar, kanser tedavisinde
‘ritmik saat’ buluşuna imza atarak dünya
çapında üne kavuşmuştu.
1946 yılında Mardin’in Savur ilçesinde dünyaya gelen Sancar, ‘DNA tamiri’ ve ‘hücre
döngüsü kontrol noktası’ gibi konularda
yaptığı çalışmalarla da adını duyurmuştu.
İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra
yurtdışında yaptığı çalışmalarla Amerikan
Ulusal Bilimler Akademisi’ne kabul edilen
Sancar, buraya kabul edilen üç Türk’ten biri
olmuştu. 1977’de doktora çalışmaları için
ABD’ye giden Sancar, çalışmalarını uzun
yıllardır ABD’de sürdürüyor.
YEMEK
Özel Yalova Hastanesi çevre hastane
hekimleriyle iş birliğini geliştirme amaçlı
toplantılara devam ediyor...
Özel Yalova Hastanesi hekimleri; Orhangazi, Karamürsel aile hekimleri ve işyeri hekimleri ile düzenlenen
yemek organizasyonlarında bir araya geldiler. 06,08 ve 15 Ocak 2016 tarihlerinde düzenlenen, hastanenin
ve iş kazası ünitesinin tanıtımının yapıldığı organizasyonlarda, Özel Yalova Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Alp
Özçelik, katılan tüm aile hekimleri ve işyeri hekimlerine teşekkürlerini iletti. İş kazası ünitesi tanıtımını ise
yapmış olduğu sunum ile Başhekim Yardımcısı Op. Dr. Fatih Kalalı gerçekleştirdi.
59
KOKTEYL
‘’ÖZEL YALOVA HASTANESİ AİLESİ
YENİYILI BİRLİKTE KARŞILADI’’
Özel Yalova Hastanesi ailesi düzenlenen ‘Yılbaşı Kokteyli’nde 2015 yılını başarı ile geride bırakmanın mutluluğu yaşadı. Tüm çalışanlar, bir araya gelerek yoğun çalışma temposunda birkaç saat de olsa eğlenme fırsatı
buldu.
60
Kokteylin açılış konuşmasını, Başhekim Yardımcısı
Op. Dr. Fatih Kalalı yaptı ve 2016 yılının hepimize
başarı, sağlık ve mutluluk getirmesini temenni ettiğini belirtti.
61
Op. Dr. Aliye Ceyla Özbayoğlu
Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi
‘Uzman Ellerde’
ESTETİK VE PLASTİK CERRAHİ
Uzman ekibiyle öncü uygulamalara
imza atan Özel Yalova Hastanesi
kadrosuna, Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Op. Dr. Aliye
Ceyla Özbayoğlu’ nu ekledi.
Özel Yalova Hastanesi Estetik, Plastik ve
Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Aliye
Ceyla Özbayoğlu, ‘ Plastik, Rekonstrüktif
ve Estetik Cerrahi, yani bilinen adıyla Plastik Cerrahi, vücutta doğuştan var olan ya da
sonradan hastalık, kaza, yanık, tümör gibi
nedenlerle oluşan doku, organ, işlev eksikliklerini onarıp, daha iyi duruma getirmeyi
amaçlayan bir cerrahi dalıdır. Eksiklikleri
tamamlamaya, zayıf olanı güçlendirmeye ve
olmayanı yerine koymaya çalışır. Yani Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi, onarım
ve yeniden yapılandırma cerrahisidir. Bu cerrahi dalını Plastik-Rekonstrüktif ve Estetik
cerrahi adları altında 2 ana bölüme ayırabiliriz.’ dedi.
Özel Yalova Hastanesi hekimi Op. Dr. Aliye
Ceyla Özbayoğlu, sözlerine şöyle devam
etti, ‘Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi; tüm
vücut yüzeyinde oluşan her türlü cerrahi
problemle ilgilenir. Vücudun şekil ve fonksiyonlarını bozan olaylar doğuştan veya sonradan oluşabilir. Bu cerrahi başlık altında
plastik cerrahinin ilgilendiği alanları kısaca
maddeler halinde özetleyebiliriz.’
-Doğumsal anomaliler; yarık dudak-damak,
yapışık parmak, fazla parmak, damar anomalileri
-Kulak kepçesi yokluğu, kepçe kulak ve di-
62
ğer şekil bozuklukları
-Yüz bölgesinin travmaları; yüz kırıkları,
saçlı deri, alın, yüz ve boyun bölgesindeki
yumuşak doku yaralanmaları ve doku kayıpları,
-Yanık sonrası oluşan sekellerin düzeltilmesi ve fonksiyonların geri kazandırılması
-Yüz bölgesinde yerleşik tümöral oluşumlar,
benler ve kitlelerin tedavileri
-Baş boyun tümörleri ve tedavileri sırasında
oluşan doku kayıpla-rının onarımı
-Kötü iz oluşumlarının giderilmesi ve leke
tedavileri
-Saçlı deriden ayak tırnağına kadar tüm vücutta kapanmayan kro-nik yaraların tedavisi,
-Diyabetik yaralar ve bası yaralarının bakımı
ve tedavisi
-Eski yaralanmalar ve yanıklara bağlı şekil
bozuklukları ve fonksiyonel kayıpların giderilmesi
-Meme gelişimsel bozukluklarının düzeltilmesi (kadınlarda meme yokluğu, asimetrisi
veya büyüklüğü, erkeklerde jinekomasti tedavisi)
-Kanser sonrası meme onarımı
-Genital organların doğumsal ya da sonradan oluşan anomalileri-nin onarımı
-Her türlü el ve önkol cerrahisi (travma, tümör, tendon, damar ve sinir yaralanmaları)
-Periferik sinir problemleri (sinir sıkışması,
travma vs)
-Parmak, saçlı deri, burun ucu, penis gibi kopan parçaların mik-roskop ile yerine konması (mikrocerrahi)
Estetik Cerrahi (Kozmetik Cerrahi), vücut
imajının daha güzele ulaştırılmasını sağlamak için yapılan operasyon ve girişimlerle
uğraşır. Burada tıbbi bir problemden çok
estetik problemler vardır. Burada mevcut
hasta grubu, bedeninden mutlu olmayan
sağlıklı kişilerdir. Basın ve yayın organlarında, Plastik Cerrahinin estetik yönüne ait
haberler yoğun şekilde yer aldığı için, Plastik Cerrahların sadece estetik cerrahi yapan
kişiler olarak algılandığı görülmektedir.
Oysa Plastik Cerrahlar kliniklerde daha büyük oranda onarım cerrahisi (Rekonstrüktif
Cerrahi) ile uğraşmaktadırlar.
Estetik cerrahi uygulamalarını
da maddeler şeklinde özetleyebiliriz:
-Estetik ve fonksiyonel burun düzeltilmesi,
rinoplasti
-Yüz gençleştirme operasyonları, yüz germe, askı teknikleri
-Göz kapağı estetiği, blefaroplasti
-Kulak estetiği, otoplasty
-Deride yara izleri ve düzensizliklerin giderilmesi
-Saç ekimi, saç mezoterapisi
-Estetik meme operasyonları; büyütme, küçültme, dikleştirme
-Deri altı yağ dokusunun azaltılması ve vücut konturlarının düzel-tilmesi, liposuction
-Karın germe, abdominoplasti
-Cilt bakımı ve yenileyici tedaviler, prp, botox, mezoterapi
Kişiyi rahatsız eden soruna, temel cerrahi prensipleri içeren ameliyat teknikleri ve
kişisel özelliklerin değerlendirilmesi ile
birlikte yaklaşım şarttır. Kişinin doku yapısı
ve kalitesi, yaşı, ırksal özellikleri, sistemik
hastalıkları, sigara, alkol gibi alışkanlıklar,
ilaç kullanımı ve yara iyileşmesi şekli sonucu etkileyen faktörlerdir. Bu bilgiler ışığında, cerrahinin sonuçları hakkında tahmini
öngörülerde bulunulabilinir. Estetik ameli-
yatlar mucize yaratmaz, plastik cerrahlar
elinde sihirli değnek olan kişiler değil, temel
cerrahi tıp prensiplerini uygulayan yaratıcı
ve insan psikolojisini anlayan tıp adamlarıdır.
Tüm plastik cerrahlar uzmanlık eğitimleri
sırasında aynı zamanda estetik cerrahi eğitimi görürler ve bu operasyonları yapmakla
tek yetkili cerrahlardır. Estetik cerrahi uzun
bir eğitim ve deneyim gerektirir.
Estetik cerrahi operasyonları için uzman
plastik cerrahlara başvurmak gerekir. Diğer
alanlardaki doktorların estetik cerrahi yapmaya çalışmaları tıbbi, etik ve adli birçok
problem yaratmaktadır ve ehil olmayan ellerdeki hastalar düzeltilmesi çok güç komplikasyonlarla karşılaşmaktadır. Bu yüzden
hastaların yukarıdaki problemlerle ilgili
olarak cerrah seçerken mutlaka “Plastik ve
Estetik Cerrahlara” başvurmaları kendi yararlarına olacaktır.
63
Op. Dr. Filiz Ciğerim
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Gebe Kalmadan Önce
Yapmanız Gerekenler
•Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanına giderek muayene olmanız, kan
testlerinizin ve rahim ağzı smear testinin yapılması gerekmektedir.
•Sigara içenlerin sigarayı bırakması
önerilmektedir.
•İdeal kiloda olmasınız. Fazla kilolu
olanlar kilo verdikten sonra gebelik
planlamalıdır.
•Şeker, guatr, tansiyon vb gibi özel
bir hastalığı olan kişilerin mutlaka
doktorlarından gebelik izni almaları,
hastalık için uygun zamanlama ayarlanmalıdır.
•Ağız ve diş sağlığı kontrolleri yapılmalıdır.
•Son adet tarihi bilinmeli ve bir takvim
edinilmelidir.
•Cinsel hayat düzene sokulmalı, beş
günden fazla ara verilmiş cinsel hayat
sperm kalitesini etkiler, spermler kalitesiz olur ve eşinizin sigara, alkol ve
stresten uzak durması sağlanmalıdır.
•Doğum için mali ve sosyal yapınızı
planlamanız gereklidir.
66
Gebe kalmadan önce
hangi testler yapılmalı?
•Akraba evliliği var ise genetik danışma
•Kan grubu( Hem sizin hem eşinizin)
•Kan basıncı
•Jinekolojik muayene
•Tam kan testi (Hemogram)
•Geçmeyen vajinal akıntı var ise tedavisi
•Smear Testi ( rahim ağzı kanser araştırma)
•Tiroit (Guatr) testleri
•Daha önceden problemli gebelik geçirmiş olanlara farklı incelemeler
Folik Asit Ne Zaman
Başlanmalı?
Folik Asit Nedir?
B grubu bir vitamindir. Aminoasit metabolizmasında rol oynar. Hücre büyümesi ve gelişimini arttırarak daha oluşumunda büyük rol alır.
Kötü beslenme, alkol, kanser, gebelik vücuttaki
folik asit ihtiyacını arttırır. Folik asit eksikliğinde kansızlık, megaloblastik anemi olur. Yapılan
çalışmalarda hamilelik sonrasında hasta hamilelikten önceki 3 ay boyunca günde 400 ml folik
asit alımı bebekte merkezi sistem anomalilerini
önemli oranda azalttığı tespit edilmiştir. Folik
asit eksikliği plasenta anomalilerine, erken doğum ve kalp anomalilerine sebep olabileceği iddia edilmektedir. Günlük önerilen miktarda folik
asit alımı özellikle spina bifida ve anencefali (bel
açıklığı ve beyin dkousu hasarlı bebek) oluşumunun %50- 60 azaltır.
Folik Asit Hangi Besinlerde Vardır?
•Brokoli
•Ispanak, marul
•Fasulye, balık, mercimek
•Sakatatlar
•Tüm narenciyeler
•Karpuz
Bu nedenlerden dolayı korunmayı bırakan ve gebelik planlayan anne adaylarının her gün düzenli
folik asit almasına gebe kaldıktan sonrada devam etmeleri önerilmektedir.
67
Uz. Dr. Hasan Tahsin Şahin
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
İshal günümüzde hala çocuklarda en sık
görülen hastalıklar arasındadır. Mevsimlere
göre değişkenlik göstermekle beraber bazı
dönemlerde salgınlar şeklinde ishal atakları
gözlenmektedir.
Uz. Dr. Hasan Tahsin Şahin, sözlerine şöyle
devam etti, ‘İshal; çocuklarda 24 saatte üçten fazla sulu dışkılama, sadece anne sütü
ile beslenen bebeklerde ise her zamankinden daha sık ve sulu dışkılamadır. Ancak
anne sütü alan bebeklerin dışkıları kıvam
olarak yumuşak ve sayıca da fazladır. Bu
ishal olarak değerlendirilmemelidir.’
İshal ani başlangıçlıdır, bulantı kusma, ateş
ve kramp şeklinde karın ağrısı eşlik edebilir.
Genellikle 3-5 gün sürer, 10 günü geçmemelidir. İshal etkenlerinin %70’i viral, %20
’si bakteriyel ve %10’u parazitlerdir. Bu nedenle ishalli çocuklarda antibiyotik hemen
başlanmamalıdır. Gerekli tetkikler yapıldıktan sonra doktor kontrolünde başlanması
gerekmektedir.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Uzmanı Dr. Hasan Tahsin Şahin,
ANNE SÜTÜ ile beslenmenin
ishali önleyen en iyi ve en
etkili korunma yöntemi olduğuna
dikkat çekerek, çocukların ilk 6 ay
anne sütü ile beslenmesi, 6 ayda
sonra uygun ek gıdalarla beraber
2 yaşına kadar emzirmenin
sürdürülmesi, ishale yakalanmalarını
ve ishal sonucu ölümleri önlediğini
belirtmiştir.
68
ÇOCUKLARDA İSHALE DİKKAT!
İshalli bebeğinizde veya çocuğunuzda evde
gerekli önlemleri almanıza veya beslenme
desteği sağlamanıza rağmen; göz kürelerinde çökme, süt çocuklarında bıngıldakta çökme, ağız, dil kuruması, gözyaşının azalması,
daha seyrek ve koyu renkte idrar yapması,
halsizliği ve huzursuzluğu olması, karın derisinin gerginliğinin kaybolması, uykuya meyilli
olması ya da ishalin 3 günden uzun sürmesi
durumunda en yakın sağlık kuruluşuna başvurmanız gerekmektedir. Eğer ishalle beraber
kusma başlamışsa, üst üste ağızdan beslenmeyi tolere edemediyse ve en önemlisi dışkıda kan görülürse ACİL olarak sağlık kuruluşuna başvurmanız gerekmektedir.
Düşük doğum ağırlığı ile doğan, biberon ile
beslenen ve günlük biberon temizliği yapılmayan, beslenme yetersizliği olan, aşıları
tam yaptırılmamış, sağlıklı su temin edilemeyen yerlerdeki, karasineklerin yoğun olduğu bölgelerdeki ve anne sütü ile beslenmemiş ya da beslenememiş olan çocukların
ishalli hastalıklara yakalanma riski daha
fazladır.
rin tüketilmemesi, açıkta satılan ürünlerin
alınmaması, kirli kapların temizliğinde kullanılan deterjanların güzel bir şekilde durulanması, çöplerin açıkta bırakılmaması,
tuvaletlerin kapalı olması ve temizliğinin
düzenli bir şekilde hijyenik olarak yapılması halinde çocuklarımızı ishalli hastalıkların
bir çoğundan büyük ölçüde korumuş oluruz.
İshalli hastalıklarla mücadele çocukların
gelişimi için önemli ve basit önlemlerle ishalden korunma mümkündür. Yemeklerden
önce ve sonra, tuvaletten önce ve sonra,
bebeğinizin altını değiştirmeden ve değiştirdikten sonra ellerin bol su ve sabunla
yıkanması bile ishalli hastalıklardan önemli
derecede korunma sağlamaktadır. Kış aylarında haftada 2-3 kez, yaz aylarında her
gün yıkanmak ölü dokuların ve mikropların
vücuttan uzaklaştırılmasını sağlamaktadır.
Sonrasında temiz kıyafetlerin giydirilmesi
enfeksiyon sıklığını azaltmaktadır. Tırnak
bakımı ve hijyeninin sağlanması, suların
kaynatıp soğutularak tüketilmesi, yiyeceklerin iyice pişirilmesi, uzun süre beklemiş
ürünlerin tüketilmemesi, hazır gıdaların
son kullanma tarihlerinin kontrol edilerek
tüketilmesi, katkı maddesi içeren ürünle-
Eğer bebeğinizde veya çocuğunuzda ishal
başlarsa, beslenmesi asla kesilmemelidir. Bebek emziriliyorsa daha sık ve daha
uzun süre ile emzirilmelidir. Anne sütü dışında gıdalarla besleniyorsa öğün sayısı
arttırılmalıdır. 6 ay- 5 yaş arası çocuklarda
özellikle sindirimi kolay olan pirinç lapası,
ayran, yoğurt, patates haşlaması, muz, şeftali, elma, peynir-ekmek tercih edilmelidir.
İshal atakları sırasında suların kaynatılıp
soğutularak verilmesi önemlidir. Sık sık ve
az bir şekilde su içirilmesi, her dışkısını yaptığında ekstradan bir çay bardağı su vermek
çocuğun su kaybını önlemek için önemlidir.
İshal sırasında yağlı besinler, hazır meyve
suları, kolalı içecekler gibi çok şeker içeren
yiyeceklerden ve baharatlı ürünlerden kaçınılmalıdır.
69
GÖLYAZI
BURSA’DA CENNET BİR KÖŞE:
GÖLYAZI
Gölyazı Köyü Bursa’nın Nilüfer İlçesine bağlı Ulubat gölü kıyısında yer alan küçük bir balıkçı köyü. Manzarası, çevre yapısı
ile Türkiye’de böyle bir yer mi varmış? dedirten bir güzelliği
olmasına karşın pek çok kişinin buranın varlığından haberi yok.
Hatta Bursa’nın belirli kesimleri bile bu yerin Bursa’da olduğunu bile bilmiyor.
Yerel halk genelde hafta sonları olmak
üzere yediden yetmişe balık tutmayı çok
seviyor. Zaten başta belirttiğimiz gibi burası küçük bir balıkçı köyü. Bu köyde kadınlar
da erkekler de balıkçılık yapıyor, sokakta
oturup balık ağı ören kadınlara rastlayabilirsiniz. Ve özellikle belirtmek isterim ki köy
halkı güler yüzlü, oldukça da sıcakkanlı ve
misafirperver.
mek isterseniz bu tapınakta Kızadası’
ndadır. Manastır adasındaki Bizans kilisesi kalıntısı da gezilmesi gereken yerlerden
biri. Köy içinde ilerleyince İç ve Dış Kale
surlarını göreceksiniz. Sadece üç duvarı
ayakta kalabilmiş maalesef. St.Constantinus Manastırı ziyaret etme olasılığınız da
bulunmaktadır. Ve köyde her sene Leylek
Şenlikleri düzenlenmektedir.
Eski adı Apolyont olan eski bir rum köyü
burası. Şimdiki adıyla Gölyazı olan bu yere
bağlı toplam 8 küçük ada mevcut ve bunlardan en büyüğü Halilbey Adası.
Aslında Gezilecek yer bu köyün ta kendisi.
Köyün doğal manzarası haricinde eski Rum
evlerini gezebilir, köy içerisindeki tarihi yerlerine göz atabilirsiniz. Göl ve köy çevresi
tamamen sit alanı olarak belirlenmiş.
Roma dönemine ait Apollon Tapınağı gör-
Gölyazı köyüne bazı Turizm şirketleri belirli
aralıklarla eğitim amaçlı geziler de düzenlemektedir.
72
Ayrıca Ulubat Gölü, göçmen kuşlar için doğal bir kuş cenneti. Yavrulama döneminde
Manyas Gölü’nde konaklayan kuşlar, balıkların bolluğu nedeniyle beslenmek için
Gölyazı’ na gelir. Bu doğal kuş cennetinin
yanı sıra Ulubat Gölü özel kuş cenneti var.
Gölyazı tabelasını İzmir’e doğru 5 km. geçtikten sonra sola dönülünce 1 km sonra özel
kuş cennetine varılıyor. Burada bir doğasever tavus kuşu, sülün, ördek, taklacı güvercin
yetiştiriyor. Girişte kuşlar için bir yem parası
ödeniyor.
Ve Gölyazı köyüne gittiğinizde Ağlayan Çınara uğramayı unutmayın
diyorum.
Gölyazı Köyü Nerede Nasıl Gidilir?
Bursa’dan İzmir istikametine giderken Ulubat Gölünü gördükten 5 km. kadar sonra Gölyazı tabelası görülür. Bu tabelayı gördükten
sonra sola dönerek zeytin ağaçlarıyla çevrili
güzel bir yoldan 5 km. gidildiğinde Gölyazı
köyü’ nün girişine ulaşılır. İzmir tarafından
Bursa istikametine gidenlerin ise gölü gördükten 20 – 30 km. sonra tabelaları takip
ederek sağa girmeleri gerekir.
73
YEMEK
’UZMANLAR’
AİLE HEKİMLERİ İLE BULUŞTU
Ev sahipliğini Özel Yalova Hastanesi’nin yaptığı, Retaj Thermal
Otel’de Yalova aile hekimlerine yönelik düzenlenen yemek organizasyonuna yoğun katılım sağlandı.
Toplantıda Özel Yalova Hastanesi’ni temsilen Yönetim Kurulu Başkanı Uzm. Dr. Mustafa Yılmaz, Genel Müdür Fatih Ökten, Başhekim
Op. Dr. Alp Özçelik, Başhekim Yardımcısı Op. Dr. Fatih Kalalı ve Özel
Yalova Hastanesi hekimleri hazır bulundu.
Toplantının açılış konuşmasını Özel Yalova Hastanesi Başhekimi
Op. Dr. Alp Özçelik yaparak katılımcıları selamladı. Ardından Başhekim Yardımcısı Op. Dr. Fatih Kalalı’ nın sunumu ile Özel Yalova
Hastanesi yenilikleri ve hizmetleri anlatıldı.
Op. Dr. Fatih Kalalı ‘Özel Yalova Hastanesi ihtiyaç duyulan her türlü sağlık hizmetini entegre biçimde sunmayı amaç edinmiştir. İnsan
odaklı hizmet anlayışı ile güvenilir, bilimsel, etik değerlere bağlı,
yenilikçi sağlık merkezi olmayı ilke edinerek, farklı servisleri ve poliklinikleri ile tam teşekküllü bir sağlık merkezi olan hastanemiz,
74
profesyonel ve dinamik personeli ile hastalara ve hasta yakınlarına
adil bir yaklaşımla hizmet vermektedir.’ dedi.
Yalova’nın merkezinde, 40 üzerinde deneyimli hekim kadrosu ile 24
saat laboratuvar, radyoloji, ameliyathane ve yoğun bakım dallarında hizmet veren ilk özel sağlık kuruluşudur. Özel Yalova Hastanesi
ameliyathanesi, her branşta her türlü ameliyatı yapabilecek çağdaş
teknoloji ile donatılmıştır. 3 basamak Genel Yoğun Bakım Ünitesi ve
3. Basamak Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi ile yalnızca Yalova’dan
değil çevre illerden de hasta kabulü yapmaktadır.
Özel Yalova Hastanesi’nde mevcut olan 128 kesitli BT cihazı ile 1520 saniye gibi çok kısa sürelerde tüm vücut görüntülemesi yapıla-bilmektedir. Ülkemizde ilk 1,5 Tesla MR cihazlarından biri Özel
Yalova Hastanesi’nde hizmete girmiştir. İleri teknoloji yüksek görüntü kalitesi ve hızlı çekim tekniği ile doğru ve hızlı teşhis imkânı
sunmakta, doktor ve hasta memnuniyeti üst seviyede gerçekleştirilmektedir.