afro-avrasya`nın en büyük üretim üssü türkiyedir
Transkript
afro-avrasya`nın en büyük üretim üssü türkiyedir
ISSN:2148-2276 İstanbul Ticaret Borsası • Ticaret, Yaşam ve Kültür Dergisi • Mayıs - Haziran 2015 • Sayı: 16 Başbakan Davutoğlu, TOBB 71. Mali Genel Kurulu’nda konuştu: “AFRO-AVRASYA’NIN EN BÜYÜK ÜRETİM ÜSSÜ TÜRKİYEDİR” Eşref Edib'in çıkardığı Sebilürreşad dergisi İstanbul'un fethinin 504. yıldönümüne denk gelen 245. sayısında kapaktan İstanbul'un fethini bir (İslam ideali) olarak gösteren hâdis-i şerif'i (İstanbul elbette fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur) yayınlamıştı (solda). Aynı dergi 1956 yılının Temmuz ayında çıkan 224. sayısında ise Nezihe Araz'ın İstanbul'un fethi üzerine yazılmış 'Fetih Namazı' isimli şiirini kapaktan vermişti (altta). Başkan’dan Ali KOPUZ İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı 29 Mayıs 1453, Yeni Türkiye’nin başlangıcı... Başkentler başkenti; kıtaların buluşma, denizlerin kavuşma merkezi, uğruna nice insanın canını feda ettiği İstanbul’un fethinin 562. yıldönümünü idrak ediyoruz. İstanbul’u fethederek, Asya ile Avrupa’yı birleştiren, onu bir İslam şehri haline getiren Sultan II. Mehmed, hem adını taşıdığı Peygamberin övgüsüne mazhar oldu, hem de Fatih unvanını almaya hak kazandı. Kuşkusuz, bu 8 bin yıllık kenti kendine başkent yapan büyük Sultan Fatih, aynı zamanda orta ölçekli bir beyliğin, artık geri dönülmez bir şekilde İmparatorluk haline geldiğini de tüm dünyaya ilan etti. Bu fetih ile birlikte Ön Asya ve Avrupa’dan ibaret olan dünyanın tüm güçleri kabul ettiler ki, tarih sahnesinde Türklerin kurduğu bir İmparatorluk 600 sene hüküm sürecektir. Ve anladılar ki, Doğu’nun da, Batı’nın sahibi bundan böyle bu devlettir. Fatih’i, onlarca kez birçok komutanın deneyip de başaramadığı İstanbul’u fethe hazırlayan ruh, onu motive eden kararlılık, bir yabancı ülke elçisine söylediği şu sözlerde saklıydı: “İmparatorunuza söyleyin, şimdiki Osmanlı padişahı öncekilere benzemez. Bizim gücümüzün ulaştığı yerlere, sizin imparatorunuzun hayalleri bile ulaşamaz.” Fatih’i fethe layık kılan tek özellik, hayallerin ötesinde bir güce sahip olmasıydı. Bu gücün kaynağı ise, Doğudan kopup gelen 2.500 yıllık geleneğe ru- hunu ve coşkusunu veren 850 yıllık hakikat ve iman ilkeleriydi. İşte Fatih Sultan Mehmed, inançlarından ve öncü isim Peygamber Efendimizden (sav) neşet eden tüm ilkeleri, hedef haline getirmeyi başarmış bir liderdi. O yüzden Fatih’in stratejilerini ve uygulamalarını kimsenin havsalası almıyordu. Bu farklılığı sebebiyle II. Mehmed, Fatih oluyordu; yani Açan, Fetheden kişi unvanını alıyordu. O, “İstanbul’u fetheden ne güzel bir komutandır” övgüsünün verdiği coşkuyla Fatih oluyor, bir devri kapatıp yeni bir devri açıyordu. Yeni dönemde artık belirleyici olan, Fatih’tir; Fatih’in liderliğini yaptığı hak ve adalet yolcularıdır; hakikat aşıklarıdır. Bana göre İstanbul’un fethinin, Yeni Osmanlı’yı başlatması gibi, tarihte ilk kez Yeni Türkiye anlayışının uygulamaya geçmesi gibi bir anlamı vardır. Bu niteliğiyle bu yıl, Genel Seçimlerin İstanbul’un Fethi kutlamalarının sonrasına rastlamasının çok manidar olduğunu düşünüyorum. Yine inanıyorum ki, Fatih Sultan Mehmed, 29 Mayıs’ta Türkler için nasıl bir Yeni Türkiye sayfasını açmışsa, buradan aldığı güçle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları da 7 Haziran’da, o ruhla örtüşen Yeni bir Türkiye’nin kapısını açacaklardır. Fethin kutlu olması diliyor, İstanbul’u fetheden, feth etmek için canlarını fedan eden aziz şehidlerimizi ve bu kutlu şehre hizmet edenleri rahmet ve minnetle anıyorum. Saygılarımla Mayıs - Haziran 2015 1 BU SAYI A DOSY İSTİB BAŞKANI KOPUZ, GIDA FİYATLARINDAKİ ARTIŞI DEĞERLENDİRDİ... 54 “Mevsimsel fiyat artışlarını, yapısal çözümlerle önleriz.” 04 BAŞBAKAN DAVUTOĞLU, TOBB 72. MALİ GENEL KURULU’NDA KONUŞTU: “AFRO-AVRASYA’nın en büyük üretim üssü Türkiye’dir.” 50 YILLIK TOHUMLAR YENİDEN HAYAT BULDU 56 İSTİB depolarında bulunan ve 50 yılı aşkın geçmişe sahip tohumlar üzerinde devam eden bilimsel çalışmalar sonucu, bu tohumların gen kaynağı olarak yeniden çimlendirilmesi başarıldı. İSTİB Başkanı Ali Kopuz, “Yeni hedefimiz üretime geçmek” dedi. “BAHARAT... SOFRALARIN VAZGEÇİLMEZİ, LEZZET SANATI’NIN BAŞ AKTÖRÜ” Türkiye’nin sahip olduğu bitki çeşitliliğinin önemli bir kısmı tıbbi ve aromatik bitki olarak kullanılıyor. Dünya kekik ihtiyacının yüzde 50’sini Türkiye karşılıyor ve tam 60 ülkeye ihraç ediyor. 18 ÇİN’E BU KEZ TİCARÎ AKIN DÜZENLENDİ... İSTİB heyeti, Şangay SIAL Fuarı’na katıldı. 36 Ticaret, Yaşam ve Kültür Dergisi • Mayıs-Haziran 2015 • Sayı: 16 İstanbul Ticaret Borsası Adına İmtiyaz Sahibi Ali Yavuz Yiğit Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Denizhan Dere Danışma Kurulu Bülent Kasap, Atilla Sümer İlhan Koyunseven, Yusuf Acar, Zeki Aslan Alaattin Altuntaş, Mehmet Erkan Özefe, Zelkif Kopuz, Mustafa Kamar 62 BUĞDAYIN BEREKETLİ YOLCULUĞU İnsanoğlunun en büyük başarılarından biri, buğday yetiştirmek ve yetiştirdiği bu buğdayı öğüterek ekmek üretmek olmuştur. Bu öyle bir yiyecekti ki, tarihin tüm dönemlerinde hava gibi, su gibi insanların en temel yaşam gereksinimleri arasına girdi. BATILILAŞMA İLE HAYATIMIZA GİREN YENİLİK: SANDALYE Saray ve konaklarda rağbet gören sandalye Cumhuriyet döneminden sonra yaygınlaşarak başlıca ev eşyası haline geldi. 42 28 Yayın Kurulu Bozkurt Özserezli Nilüfer Kamar Mukaddes Soysal Tasarım Murat Arslan Haber Merkezi Fatih Türkyılmaz M. Feyzi Erdal Ayşegül Aksu NE GÜZEL ASKER, NE GÜZEL KOMUTAN “Kostantiniye, bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır.” Hz. Muhammed (as)’ın bu müjdesi, fethi gönüllere ve zihinlere kutsal bir ülkü gibi kazıdı. Bu övgüye mazhar olmak için birçok komutan ve ordu İstanbul’u muhasara etti. Nihayet 857 yıllık heyecan dolu bekleyiş, Osmanlı Padişahı II. Mehmed’e nasip oldu. Genel Yayın Yönetmeni Pertev Aşkın [email protected] ADI KARA, KENDİ HUZUR DOLU BİR KÖY: KARABURUN Karaburun Köyü’nün yıldızı son dönemde iyice parladı. Çünkü köy, üçüncü havaalanının yapılacağı yerin hemen yanı başında... Üstelik İstanbul’a hem karadan hem de denizden oldukça yakın. 14 Fotoğraf Kenan Dumanlı Nostalji Murat Arslan • Yönetim Yeri İstanbul Ticaret Borsası Zahire Borsası Sok. No:3 Bahçekapı, Fatih / İstanbul www.istib.org.tr Yapım Burhaniye Mah. Enveriye Sok. No:26/2 Üsküdar/İstanbul Tel: 0216 557 82 87 www.monadfilm.com Yayın Türü Yerel Süreli Baskı Şan Ofset Matbacılık Hamidiye Mh. Anadolu Cd. No: 50 Kağıthane/İstanbul Tel: 0212 289 24 24 TOBB-HABER Başbakan Davutoğlu, TOBB 71. Mali Genel Kurulu’nda konuştu: “AFRO-AVRASYA’NIN EN BÜYÜK ÜRETİM ÜSSÜ TÜRKİYE’DİR” TOBB 71. Mali Genel Kurulu’na katılan Başbakan Ahmet Davutoğlu, nerede bir Türk varsa, Türkiye Cumhuriyeti’nin elçiliğiyle, konsolosluğuyla orada olacağını söyledi. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ise Türkiye’nin yeni bir büyüme modeline ihtiyacı olduğunu söyledi ve siyasilerden güçlü yapısal reformlar istedi. TOBB’un 71’inci Mali Genel Kurulu, Başbakan Davutoğlu’nun yanı sıra CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve TOBB delegelerinin katılımıyla gerçekleştirildi. TOBB Başkan Yardımcısı ve İSTİB Başkanı Ali Kopuz ile birlikte İstanbul Ticaret Borsası delegasyonu Genel Kurul’a katıldı. 4 TOBB ETÜ’de düzenlenen ve dört bin kişinin katıldığı Mali Genel Kurulu’nda konuşan TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, iş dünyasının yeni bir büyüme hikayesi yazmak istediğini, bunun için siyasilerden yeni yapısal reformların elbirliğiyle ve hızla hayata geçirilmesini istediklerini vurguladı. Hisarcıklıoğlu, “2015 seçimleri Türkiye’nin yeniden ayağa kalkması için milat olmalı. Haziran’dan sonra önümüzde seçimsiz bir 4 yıl var. Bu fırsatı mutlaka değerlendirmeliyiz. Bu dönem sert tartışmaların geride kaldığı, güçlü reformların dönemi olmalı. Daha özgür ve daha zengin Türkiye için adımlarımızı hızlandırmalıyız” dedi. TOBB-HABER Türkiye’nin yeni bir büyüme modeline ihtiyacı olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, “Yeniden bir yapısal reform gündemi oluşturarak, yeni bir büyüme hikâyesi yazmalıyız. Firmalarımızın yaşadığı çeşitli sıkıntılara hızlı çözümler üretmeliyiz” dedi. Türkiye demokrasi ve istikrarla büyüdü Başbakan Ahmet Davutoğlu ise konuşmasında, “1991 seçimlerine giderken verilen popülist birtakım vaatler, Türkiye’yi 1994 ekonomik krizine yöneltti. 28 Şubat’ın getirdiği olumsuz psikolojik atmosfer 3 parti koalisyonunda Türkiye’yi 2001 krizine soktu. Son 12 yıl içinde eğer Türkiye, daralan dünya ekonomisine rağmen büyümüşse bunun arkasındaki temel saik demokrasidir ve siyasi istikrardır” şeklinde konuştu. “Avrupa içinde Almanya, Fransa, İtalya’dan bir hat çekin, Doğu Asya’da da Japonya, Çin ve Hindistan’dan, geri kalan AfroAvrasya’nın en büyük üretim üssü Türkiye’dir” diyen Davutoğlu, bu üretim üssünün çevredeki krizlerden etkilenmemesi ve bütün dünyaya ihraç pazarı olarak açılabilmesi için her türlü tedbiri aldıklarını ve almaya devam edeceklerini söyledi. Davutoğlu, şöyle devam etti: “Nerede bir Türk girişimcisi varsa orada Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin konsolosu, büyükelçisi olacak. Nerede bir Türk girişimcisi varsa oraya THY sefer yapacak. İşte bir ülkenin bütüncül kalkınma stratejisinin arka planında bu vardır. Sadece bir sektöre değil, bütün sektörlere ilgi gösterecek ve bu sektörel gelişmeyi dünyaya yayma konusunda kararlı bir politika takip edeceğiz.” Genel Kurul’un Türkiye’nin genel ekonomik gidişatının da istişare edildiği son derece önemli bir forum olduğunu, bu sene de çok anlamlı bir zamanlamayla Genel Kurul’da bir araya geldiklerini belirten Başbakan Ahmet Davutoğlu, TOBB’u Çanakkale Savaşı’na atfen 100. yıl konseptiyle düzenlenen genel kurul nedeniyle kutladı, Çanakkale Savaşı’nda şehit düşen bütün ecdada rahmet diledi. Ufku geniş bir Türkiye Toplantıda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun, 2002’deki Genel Kurulda yaptığı konuşmayı anımsatarak, “Türkiye’nin büyük, güçlü, sözü dinlenen ve ufku geniş bir ülke olması gerekiyor” dedi. Mayıs - Haziran 2015 5 TOBB-HABER İSTANBUL TİCARET BORSASI, STANDIYLA GÖZ DOLDURDU TOBB’un 71. Genel Kurulu dolayısıyla TOBB İkiz Kuleler bahçesinde oda ve borsa üyeleri tarafından standlar açıldı. 6 İSTİB üyelerinden Ofçay, Gündoğdu Gıda, Kurukahveci Mehmet Efendi ve Ali Muhiddin Hacıbekir ürünleri ile yoğun ilgi gördü. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve TOBB Başkanı Rifat Hısarcıklıoğlu standları ziyaret ederek, bilgi aldılar. TOBB-HABER Mayıs - Haziran 2015 7 TOBB-HABER CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN ŞENOL GÜNTÜRK’E PLAKET TOBB bünyesinde 10 yılını dolduran Şenol Güntürk, Rami Kuru Gıda Toptancılar Çarşısı’nda faaliyetlerine devam ediyor. 8 TOBB bünyesinde 10, 20, 30 ve 40 yılını dolduranlara Hizmet Şeref Belgesi takdim edildi. TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğindeki törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katıldı ve hizmet şeref belgelerini bizzat kendisi verdi. TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu tarafından yapılan konuşmanın ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TOBB bünyesinde 10. yılını dolduran İstanbul Ticaret Borsası Meclis Üyesi Şenol Güntürk’e plaketini verdi. TOBB-HABER TATARİSTAN CUMHURBAŞKANI TOBB’DA Tataristan Cumhurbaşkanı Rustam Minnihanov, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nu ziyaret etti. Hisarcıklıoğlu tarafından, TOBB Başkan Yardımcısı ve İSTİB Başka- nı Ali Kopuz ile birlikte karşılanan Tataristan Cumhurbaşkanı Rustam Minnihanov’un ziyareti ile birlikte 4 önemli işbirliği anlaşmasına imza atıldı. Kurulacak Ortak Çalışma Komitesi, 3 ay içerisinde ekonomik ve ticari faaliyetlere hız verecek eylem planını hazırlayacak. Minnihanov, işbirliğini artırmak istediklerini söyleyerek, Türk şirketlerinin Rusya pazarına girmek için Tataristan’ı bir sıçrama tahtası olarak kullanmalarını istedi. Türk şirketlerini yatırıma davet etti. Türkiye ile Tataristan arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin ele alındığı görüşmede, TOBB ile Tataristan Ticaret ve Sanayi Odası, Tataristan Bilimler Akademisi ile de TEPAV, TOBB ETÜ ve Türkiye Bilimler Akademisi arasında ayrı ayrı işbirliği anlaşmaları imzalandı.TOBB ile Tataristan Ticaret ve Sanayi Odası arasında imzalanan anlaşma ile kurulacak olan Ortak Çalışma Komitesi, 3 ay içerisinde Tataristan ile Türkiye arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin daha geliştirilmesi ve derinleştirilmesine yönelik bir Ortak Eylem Planı hazırlayacak. Mayıs - Haziran 2015 9 İSTİB-HABER Balkan İş Heyeti, İSTİB üyeleriyle bir araya geldi “TARIMSAL HASILADA, AVRUPA BİRİNCİSİYİZ” Yunanistan ve Bulgaristan iş dünyası temsilcilerden oluşan 60 kişilik bir heyet İSTİB üyeleriyle bir araya geldi. Toplantıda konuşan Meclis Başkanı Bülent Kasap, “Trakya’nın Türkiye’nin Balkanlara açılan kapısı olduğunu söyledi ve Balkanlar’daki soydaşlarımızı desteklemeye devam edeceğiz” dedi. Kasap, Türkiye ekonomisi hakkında bilgi vererek, “Tarımsal hasılada Avrupa birincisiyiz” diye konuştu. İstanbul Ticaret Borsası, Yunanistan ve Bulgaristan işadamlarından oluşan 60 kişilik işadamları heyetini ağırladı. İstanbul Ticaret Borsası’nı ziyaret eden Balkan İşadamları heyetine, İskeçe Milletvekili Hüseyin Zeybek ve Sofya Müftüsü Mustafa İzbiştali önderlik ett. İSTİB adına Meclis Başkanı Bülent Kasap ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İlhan Koyunseven’in karşıladığı Balkan 10 İşadamları heyeti, İSTİB’de verilen akşam yemeği ile İSTİB üyesi sektör temsilcileri ile birebir görüşme imkanı buldu. Tuna’dır” diyerek, Balkan ülkelerindeki soydaşlarla olan tarihsel bağlarımıza dikkat çekti. Türkiye’nin ekonomik gelişmeleri hakkında da bilgi veren Kasap, tarımsal hâsılada “Türkiye’nin en büyük ticaret borsasıyız” Avrupa’da 4. sıradan 1. sıraya ve İSTİB Meclis Başkanı Bülent Kasap, yaptığı konuşmada, “Türkün gönlünde dağ varsa Balkan, ırmak varsa belirtti. İSTİB’in tarihi ve üyeleri dünyada ise 7. sıraya yükseldiğini hakkında çeşitli bilgiler de veren Kasap, şöyle konuştu: İSTİB-HABER “1924 yılında kurulan borsamız, 10 bini aşkın üyesi, 8 milyar avro’nun üzerinde işlem hacmi ile Türkiye’deki 113 Ticaret Borsası’nın en büyüğüdür. Ayrıca, Tuzla’da bulunan bin 500 büyükbaş ve 15 bin küçükbaş kapasiteli tesisimiz ile Avrupa’daki en büyük canlı hayvan borsasına sahibiz. İstanbul Ticaret Borsası olarak gıda sektörü ile ilgili olarak düzenlediğimiz eğitimlerle üyelerimizin faaliyetlerine katkıda bulunuyoruz. Ulusal ve uluslararası istatistikleri, emtia bilgilerini üyelerimiz ile paylaşıyoruz. Yurt içi ve yurt dışı etkinliklere katılıyor, böylelikle üyelerimizi daha önce ulaşamadığı pazarlar ile buluşturuyoruz.” Türkiye’nin son 10 senede büyük bir tarım ve gıda atılımı gerçekleştirdiğine dikkat çeken Meclis Başkanı Bülent Kasap, “Tarımsal hâsılada Avrupa’da 4. sıradan 1. sıraya ve dünyada ise 7. sıraya yükseldik. Tarım ürünleri ihracatımız, son on senede, 4 milyar dolardan 17 milyar dolara yükseldi” dedi. Kasap, bu gelişmede, tarım, hayvancılık ve gıda piyasasında sağlıklı işleyişin sağlanması ve ülke ekonomisinin ge- lişmesi için gayret gösteren İSTİB’in de katkısı bulunduğunu söyledi. “Balkanlarda kardeşlerimizin yanındayız” Batı Trakya ve Bulgaristan’ın, Türk iş dünyası için Balkanlara açılan en önemli kapı olduğuna dikkat çeken Kasap, “Politik ve iktisadi istikrar korunduğu takdirde, Balkanlar ticaret ve yatırım yapmak isteyenler için çekici bir coğrafya olacaktır” diye konuştu. “Türk insanı olarak her zaman Balkan’lardaki kardeşlerimizin yanında olduk ve olmaya devam edeceğiz” diyen Kasap, “İstanbul’daki iş dünyasının temsilcileri olarak, balkanların güçlü, itibarlı, istikrarlı bir coğrafyaya sahip olabilmesi için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da güçlü şekilde destek vermeye devam edeceğiz” diye sözlerini bitirdi. Balkanlarda Türk olmanın zorluğu İskeçe Milletvekili Hüseyin Zeybek ise Balkanlarda Türk olmanın zorluklarına değindi ve “İstanbul Ticaret Borsası büyük ve etkin bir aile. 2 gündür bir çok faaliyette bulunduk. Önemli görüşmeler yaptık. Bizim için büyük bir deneyim oldu. Ölçek olarak bizim iş adalarımızın daha küçük olduğu muhakkak. Sizlerin deneyimlerinden faydalanmayı arzu ediyoruz” dedi. Balkanlarda ticari olarak tutunmaya çalıştıklarını belirten Zeybek şöyle konuştu: “Bulgaristan ve Yunanistan ekonomik kriz yaşıyor. Gençleri kaybetmekten korkuyoruz. Biz sizin desteğinizi bekliyoruz. Ekonomik işbirliği bekliyoruz. Türkiye’nin durumu balkanları da etkiliyor. Güçlü Türkiye için her zaman dua ediyoruz. Bu görüşmelerin devamını bekliyoruz. Tarımımız var, geliştirebiliriz. Biz balık yemek değil, balık tutmayı öğrenmek istiyoruz.” Sofya Müftüsü Mustafa İzbiştali ise yaptığı konuşmada, geçmiş yıllarda büyük hasret ve üzüntü çektiklerini belirterek, “Artık kardeşlerimizle buluştuk” dedi. İzbiştali, “7,5 milyon nüfusu bulunan Bulgaristan, AB üyesi 2 milyon Müslüman Türk’ün yaşadığı dost ve kardeş bir ülkedir” şeklinde konuştu. Mayıs - Haziran 2015 11 İSTİB-HABER İSTANBUL’UN ODALARI İSTİB’DE BULUŞTU İstanbul Odaları ve İstanbul Ticaret Borsası müşterek toplantıda bir araya geldi. İstanbul Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası, İMEAK Deniz Ticaret Odası ve İstanbul Ticaret Borsasından oluşan kurumlar bir araya gelerek İstanbul’un ve İstanbul ekonomisinin ortak gündemlerini görüştü. İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıya, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim Çağlar, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, İMEAK Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan’ın yanı sıra Yönetim Kurulu Üyeleri, Meclis Başkanlık Divanları ve Genel Sekreterler katıldı. 5174 Sayılı TOBB Kanunu’na göre her dört ayda bir toplanan Odalar ve Borsa müşterek toplantıları, Türkiye ve İstanbul iş dünyasının sorunlarının masaya yatırıldığı ve çözüm stratejilerinin belirlendiği 12 bir platform görevi yapıyor. Toplantının açılış konuşmasını yapan İSTİB Başkanı Ali Kopuz, 1926 yılında İktisat Kongresi’nin İstanbul Ticaret Borsası’nın şu anda toplantı yaptıkları salonunda gerçekleştiğini belirterek, “İstanbul sanayicisi ve tüccarı yine bu mekanda buluşmuştu, dönemin ekonomik sorun ve stratejilerini belirleyip ülkenin bu günlere ulaşmasını sağlamışlardı. Bugün bu salonda İstanbul’u temsil eden odalar ve borsa olarak buluşmamızın böylesine önemli bir anlamı var” dedi. İş Sağlığı ve Güvenliği, UMEM Projesi gibi konuların gündeme geldiği toplantıda, özellikle İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda bir çalışma yapılması gerekliliği, UKOME’de Sivil Toplum Kuruluşlarının temsil edilmesi, kamyon ve kamyonet taşıma tonajlarında düzenlemeler yapılması gibi konular dile getirildi. İSTİB-HABER 8. Rize Tanıtım Günleri İstanbul Feshane’de yapıldı... RİZE, İSTANBUL’A TAŞINDI Her sene büyük bir coşkuyla gerçekleştirilen 8. Rize Tanıtım Günleri, İstanbul Feshane’de yapıldı. İstanbul Rize Dernekler Federasyonu (RİDEF) ve Rize Valiliği’nin organizasyonuyla gerçekleştirilen “Rize Tanıtım Günleri” 26-29 Mart tarihleri arasında İstanbul’daki Rizelileri bir araya getirdi ve Rize’yi İstanbullulara tüm yönleriyle, kültür ve üretim gücüyle tanıttı. Rize Tanıtım Günleri’ne katılan İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, “Memleket hasretini giderdik, Rize’nin gücünün Türkiye’nin gücü olduğunu bir kez daha gördük” diye konuştu. İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Bülent Kasap ile birlikte standları ziyaret eden Başkan Kopuz, hemşehrileriyle hasret giderdi. Rize kültürü ve turizminin tanıtıldığı Feshane’deki açılış törenine Rize Valisi Ersin Yazıcı, Rize Belediye Başkanı Reşat Kasap, Eski Kültür Turizm Bakanı İsmail Kahraman, İstanbul Milletvekili Metin Külünk, Rize Dernekler Federasyonu Başkanı Celal Erdoğan, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Hüseyin Karaman, AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci ve yüzlerce davetli ve misafir katıldı. Mayıs - Haziran 2015 13 İSTANBUL’UN KÖYLERİ Dünyanın en büyük üçüncü feneri bu balıkçı köyünde... ADI KARA, KENDİ HUZUR DOLU BİR KÖY: KARABURUN Karaburun Köyü’nün yıldızı son dönemde iyice parladı. Çünkü köy, üçüncü havaalanın yapılacağı yerin hemen yanı başında... Üstelik İstanbul’a hem karadan hem de denizden oldukça yakın. Erbabının söylediğine göre Boğaz’dan çıktıktan 21 mil sonra köye ulaşmak mümkün.. KİMLİK KARTI Adı : Karaburun İli : İstanbul İlçesi : Arnavutköy Kuruluşu : 1800’lü yıllar Kurucuları : Türkler Nüfus : 1.700 Hane Sayısı : 700 Okul : 1 adet İlköğretim Okulu İbadethane : 2 adet Cami Geçim Kaynağı : Balıkçılık, restoran işletmeciliği Öne Çıkan Mekan: Kumsal ve Piknik Alanı Tarihi Eser : Deniz feneri, cami Haber : Aytaç Işıklı Fotoğraf: Murat Arslan 14 İSTANBUL’UN KÖYLERİ Karaburun, İstanbul’un Karadeniz’e sınır konumundaki en uç noktalarından biri... Şehrin bir adım ötesinde, merkezden bir saat uzaklıkta bulunan bu şirin balıkçık köyü, tabir yerindeyse özgün yapısını korumayı başarabilen tam bir saklı değer... Karaburun, adı üzerinde denize uzanan bir burna sahip olması sebebiyle gemilere yol gösteren bir fenere de sahip... Elbette sadece feneriyle değil, camisi, çeşmesi, denizi, kumsalı, kum çamı ormanı, limanı, Terkos Gölü’ne olan komşuluğu, Tayakadın Piknik Alanı, kimsesizler mezarlığı gibi özellikleriyle de her meraklının ilgisini çekmeyi başaran bir köy... Karaburun’un uğurlu rakamı: üç Karaburun Köyü’nün yıldızı son dönemde iyice parladı. Çünkü köy, üçüncü havaalanın yapılacağı yerin hemen yanı başında... Üstelik İstanbul’a hem karadan hem de denizden oldukça yakın. Erbabının söylediğine göre Boğaz’dan çıktık- Karaburun’da yaşayanlar çoğunlukla Kıyı Emniyet ve İSKİ’den emeklilerden meydana geliyor. Yani suyu hayatlarının merkezinde tutanların dönüp dolaşıp geldiği yer oluyor Karaburun. tan 21 mil sonra köye ulaşmak mümkün.. Üstelik motorlarıyla ya da farklı deniz taşıtlarıyla Karaburun Köyüne gidenler, taşıtlarını Balıkçı Barınağı’na çekip burada birkaç gün kalabiliyorlar. Çok uygun fiyatlara taze balık yiyip denizle hemhal birkaç asude gün geçirebiliyorlar. Karadan gidenler ise TEM’den Kemerburgaz ayrımını kullanarak köye varabilirler. Elbette yine üçüncü köprü, yani Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün çevre yolunu kullanarak. Bir anlamda üçüncülerle, yani hem 3. havaalanı, hem de 3. köprü ile Karaburun Köyü’nün geleceği yeniden örülüyor gibi. Ennihaye, İstanul’a karadan 25, denizden 29 kilometre uzaklıkta bulunan Karaburun Köyü’nün tarihi 1800’lü yıllara kadar uzanıyor. Ama köyün canlanıp yerleşimcilerinin çoğalması, deniz feneri inşa edildikten sonra olmuş. Bir anlamda köy, yavaş yavaş büyümeye ve şekillenmeye başlamış. Rivayetlere göre, günümüze kalıntıları ulaşmayan bir kalesi bile varmış köyün. Ayrıca askerî olarak da 19. yüzyılda stratejik bir öneme sahipmiş. Bu nedenle köyün tarihsel gelişiminde, burada konuşlanan 67. Piyade Alayı’nın önemli bir yeri olduğunu anlatıyor köylüler. Fenere alınan memurların burada ikamet etmesinin ardından Karadeniz’den gelen ormancı ve balıkçıların da yerleşmesiyle köyde ilk yerleşik nüfus oluşmuş. Günümüzde ise Karaburun Köyü’nün nüfusu, çoğunlukla Kıyı Emniyet’ten ve İSKİ’den emekli insanlardan meydana geliyor. Yani sudan kopamayanlar, suyu hayatlarının merkezinde tutanların dönüp dolaşıp geldiği yer oluyor Karaburun. Mayıs - Haziran 2015 15 İSTANBUL’UN KÖYLERİ Kimsesiz denizciler mezarlığı Aslında bu küçük balıkçı köyünde yer alan en dramatik unsurlardan biri de “Kimsesizler Mezarlığı”dır. Tahmin edilebileceği gibi, bu mezarlık, memleketinden uzakta, Karadeniz’in hırçın dalgalarında meydana gelen deniz kazalarında hayatlarını kaybeden denizcilerin ebedî istirahatgâhıdır. Öyle ki ‘kara’ denizin kara yüzünü gören bu denizciler, Karaburun’un müşfik sinesinde huzuru bulurlar. Anlaşılan o ki, Kimsesizler Mezarlığı’nda yatan gemi mürettebatı ve yolcuları, yeni bir yolculuğa doğru buradan demir alacakları günü büyük bir sabır ve huzur içinde bekliyorlar. 15 mil menzilli büyük fener 19. yüzyılın başlarında Türkler tarafından kurulduğu düşünülen köyde, çoğunlukla betonarme binalar yer alır. Kuşkusuz köyün en önemli yapısı feneridir. Karaburun Feneri 1860 yılında Fransızlar tarafından inşa edilmiş. Resmi adı da, 14 Numaralı Rumeli Karaburun Feneri olarak bilinir. Ulaştırma Bakanlığı Kıyı 16 Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak hizmet fenerin bahçesinde de bir teleferik sistemi bulunmaktadır. Böylece mahsur kalan denizci ve yolcuların kurtarılması hedeflenmiş. Aslında Karaburun Feneri’nin bir başka özelliği daha var. O da dünyanın 3. büyük feneri olması. Kuşkusuz bu büyüklük fiziksel özelliklerinden kaynaklanmıyor. Karadeniz’in göz alabildiğine uzanan ve gemileri büyüklüğü içinde kaybeden cesameti- ne meydan okurcasına, bu fenerin de büyüklüğü aydınlatma gücünden kaynaklanıyor. Öyle ki, Karadeniz’de fırtınalı havalarda yalnız kaldığını düşünen kaptanlar Karaburun Feneri ile yeniden umut doluyorlar. Çünkü Karaburun Feneri, tam 15 mil uzaktan görülebiliyor. Denizden yüksekliği 54 metre, kule yüksekliği ise 12 metre olan fener, her beş saniyede bir yanıp sönmektedir. Anlatılanlara göre, 19. yüzyılın son- İSTANBUL’UN KÖYLERİ larına doğru, muhtemelen Kırım Savaşı’nı takiben Osmanlılarla ilişkilerin iyileşmesine paralel bir şekilde, İngilizler köyde bir kurtarma teşkilatı kurmuşlar. Uluslararası nitelikte bu kurtarma teşkilatının 1870’de kurulduğunu söyleyenler de var. Mevlana Hazretlerinin “hamdım, yandım, piştim” sözünün sembolik bir çağrışımına da benzetilebilir. Köyün bir diğer tarihi yapısı ise çeşmesi. Eldeki veriler, çeşmenin de cami ile aynı yıllarda, 1850’de yapıldığını ortaya koyuyor. Fırından camiye dönüşen 165 yıllık ibadethane Yazlıkçıların gözdesi Köyde iki cami yer alıyor. Bu camilerden biri, tarihi nitelikte. Anlatılanlara göre, deniz fenerinden çok önce inşa edilmiş. Bir rivayete göre ise bu cami 1850 yılında Karaburun’daki kalede görev yapan askerler için yapılan fırından dönüştürülmüş. Askerlerin Komutanı Binbaşı Hüseyin Bey fırının camiye çevrilmesini emredince, kısa zamanda tadilat tamamlanmış ve ibadete açılmış. Daha sonraki yıllarda da köyün camisi olarak hizmet vermeyi sürdürmüş. Köyün tüm gelişimine, sevincine, kederine şahitlik eden bu 165 yıllık cami, Karaburun’un manevî simgesi ve taşıyıcısı olmuş... Bir anlamda fırından camiye dönüşüm, Karaburun’un yaz nüfusu ve kış nüfusu arasında büyük bir fark bulunmuyor. Denizinin ve uzun bir sahil şeridinin olması yaz aylarında günübirlik denize gelen ve piknik yapmak isteyenlerin ihtiyacını cevap veriyor. Bu açıdan Karaburun, İstanbul’da, Kilyos’tan sonra en fazla kalabalığı toplayan mekan olarak kabul ediliyor. Deniz sefası için Karaburun’a gelenler için her türlü önlem alınmış. Temiz sahillerinin yanı sıra acemi yüzücüler için de cankurtaran kuleleri yapılmış. Sahil boyunca yer alan 11 cankurtaran kulesi, boğulma tehlikesine karşı denize girenlere büyük güven veriyor. Ayrıca tüm yaz boyunca bir ambulans, muhtemel kazalara karşı hazırda bekletiliyor. Kış nüfusu 2 bin civarında olan köyün yaz nüfusu ise sakinlerin söylediklerine göre 30 bine ulaşıyor. Bunda bölgeye yazlık kullanım için yapılan villaların sayısının fazla olmasının da payı var. İç turizmden oldukça fazla pay alan Karaburun, İstanbul’un sürekli göç alan köylerinden... KARADENİZ’İN BALIKÇILARI... Karaburun bir balıkçı köyü... Bu nedenle İstanbul’un diğer köylerinin aksine büyük ve küçük baş hayvancılık yapılmıyor. Bunun yerine Karaburun’da balıkçılık vazgeçilmez bir tutkudur, çünkü denizi çok münbittir, hemen hemen her tür balık avlanabilir burada. Günümüzde azalmış olmasına rağmen köy bünyesindeki balıkçı barınağı ve kooperatif sayesinde balıkçılık küçük ölçekli de olsa devam etmektedir. Balıkçılık bir meslek olmaktan ziyade bir hobiye dönüşmüş burada. Bunda köy sakinlerinin denizle olan bağlarını hiç koparmamalarının payı vardır. Neredeyse her ailenin bir teknesi vardır. Bu yüzden köyün limanı hiçbir zaman boş kalmaz. Ayrıca günü birlik ya da birkaç gün kalmak üzere İstanbul’dan motorlarıyla gelenlerin de barınakta yer aldığını unutmamak lazım. Karaburun Köyü’nde balık lokantaları da bulunuyor. Üstelik bunlardan ikisi Karaburun Limanı mendireğinin hemen üstünde. Karaburun sakinlerinin engin misafirperverliklerini kattıkları balıklar tazeliğinden öte bir tat kazanıyor burada. İsterseniz, Karadeniz’in hamsili pilavını bile yiyebilirsiniz. Üstelik siz yemeğinizi yiyip muhteşem manzarayı izlerken, ciğerlerinizi iyot kokulu hava ile de doldurabilirsiniz. Karadeniz’in poyrazı size yaz günlerinde muhtaç olduğunuz ferahlığı taşıyacaktır, hiç kuşkunuz olmasın. Mayıs - Haziran 2015 17 BAHARAT DOSYASI “BAHARAT... SOFRALARIN VAZGEÇİLMEZİ, LEZZET SANATI’NIN BAŞ AKTÖRÜ” Türkiye tıbbi ve aromatik bitkiler yönünden dünyanın en önemli ülkelerinden birisi... Hem iklimi hem de önemli gen merkezlerinin kesişme noktasında bulunması sebebiyle zengin bir bitki çeşitliliğine sahip... Türkiye’nin sahip olduğu bitki çeşitliliğinin önemli bir kısmı tıbbi ve aromatik bitki olarak kullanılıyor. Dünya kekik ihtiyacının yüzde 50’sini Türkiye karşılıyor ve tam 60 ülkeye ihracat yapıyor. Haber : Denizhan Dere Baharat nedir? Uğruna savaşlar yapılan, ülkeler talan edilen, kervanlar dizilip binlerce kilometre kat edilen, sofrayı şenlendirdiğine, insanı coşturduğuna inanılan baharat neyi ifade eder? İlk ne zaman ortaya çıkmıştır? Baharatın öyküsü nasıl başlamıştır? Bilim adamları baharatı, “çeşitli bitkilerin tohum, çekirdek, meyve, çiçek, kabuk, kök, yaprak gibi kısımlarının bütün halde ve/veya parçalanması, kurutulması, öğütülmesi ile elde edilen doğal bi- 18 leşikler veya bunların karışımı” diye tarif ediyorlar. Onlara göre baharat, gıdalara renk, tat, koku ve lezzet verici olarak kullanılıyor. En ilginç bilgi ise baharat adının kökeniyle ilgili... Prof. Dr. Mustafa Tayar’a göre eskiden Hintliler, ülkelerine Hindistan değil, “Bharat” diyorlardı. Sankskritçe bir isim olan ve Hindu kutsal metinlerine dayanan bu ülke ismi, baharat bu ülkeden geldiği için, getirilen bitkilerin adı haline gelmişti. Oysa “bahar”, Arapça “koku” anlamına geliyordu, baharat da bu sözcüğün çoğulundan başka bir şey değildi. İlk baharat kullanımı ise ateşin keşfine kadar geri gidiyor. Rivayetlere göre, insanlar “ateşte yiyecek pişirmeyi” öğrendikleri andan itibaren, baharat kullanıyorlardı. Mustafa Tayar’ın verdiği bilgiye göre arkeologlar MÖ 5000 yıllarında ilkel insanların yiyecekleri daha lezzetli yapan bazı aromatik bitkileri keşfettiklerini söylüyorlar. BAHARAT DOSYASI 5 bin yıl önceden bugüne gelindiğinde, baharat belirleyici sektörlerden biri olma özelliğini hep korudu. Günümüzde baharat denildiğinde tam 15 milyar dolarlık hacme sahip bir sektörden bahsedilmiş oluyor. Baharatın sadece Türkiye’de ise 700 milyon dolarlık bir ticaret hacmi var. Türkiye’de baharat Türkiye tıbbi ve aromatik bitkiler yönünden dünyanın en önemli ülkelerinden birisi... Hem iklimi hem de önemli gen merkezlerinin kesişme noktasında bulunması sebebiyle zengin bir bitki çeşitliliğine sahip... Türkiye’nin sahip olduğu bitki çeşitliliğinin önemli bir kısmı tıbbi ve aromatik bitki olarak kullanılıyor. Örneğin Türkiye dünyanın en büyük kekik ihraç eden ülkesi. Dünya kekik ihtiyacının yüzde 50’sini Türkiye karşılıyor ve tam 60 ülkeye ihraç ediyor. Son istatistiklere göre Türkiye, 2013’te 48 bin ton tıbbi bitki ihracatı yaparak 155 milyon dolar gelir elde etti. Bu ihraç bitkileri arasında kekik, 15 bin ton ve 56 milyon dolar ile birinci sırada yer aldı. Buna karşılık Türkiye, tıbbi ve aromatik bitki ihracatında henüz istenilen düzeye ulaşamamış durumda. Çünkü bu tür bitkiler daha çok ham halde ihraç edildği için arzu edilen gelir sağlanamıyor. Türkiye’deki coğrafi şartların uygun Türkiye’nin baharatları yor. Uzmanlar, Türkiye’de yetiş- Türkiye’de ticareti yapılan tıbbi ve aromatik bitkilerin bir kısmı doğadan toplanıyor; bir kısmı da kültürü yapılarak üretiliyor. Doğadan toplanan bitkilerin başında adaçayı, ardıç, biberiye, çöven, defne, ıhlamur, ısırgan otu, kantaron, karabaşotu, kuşburnu, mahlep, meyan kökü, mersin, oğul otu, papatya, salep, sumak, tarhun ve yabani kekik ile bazı soğanlı, yumrulu ve rizomlu bitkiler geliyor. Kültürü yapılarak üretilen tıbbi ve aromatik bitkiler ise şunlar: Kekik, adaçayı, thyme, nane, rezene, papatya, biberiye, anason, dereotu, ekinezya, fesleğen, kimyon, hardal, haşhaş, kapari, keten, kırmızıbiber, kişniş, lavanta, safran, susam, ve yağ gülü... olmaması sebebi ile bazı baharatları yetiştirmek mümkün olmuyor. Dolayısıyla bu ürünler ithal ediliyor. Ancak bu ürünlerin yanı sıra Türkiye’de yetişebilecek ürünlerin de dış ülkelerden alındığı görülümesi mümkün olmayan baharatları şöyle sıralıyorlar: Amerikan Biberi, Demirhindi, Kakule, Kebabe, Yıldız Anason, Zencefil, Cedvar, Havlıcan, Karanfil, Yenibahar, Zerdeçal, Cennet Biberi, Hindistancevizi, Karabiber, Tarçın, Vanilya. Türkiye’nin ihraç ettiği en önemli tıbbi, aromatik ve baharat bitkileri arasında adaçayı, anason, biberiye, çemen, çörek otu, çöven, dağçayı, defne, ıhlamur, kapari, kekik, kırmızıbiber, kimyon, kişniş, mahlep, meyan kökü, nane, oğul otu, rezene, sumak ve bazı soğanlı ve yumrulu bitkiler bulunuyor. Bu ürün grubunda kekik, defne yaprağı, anason, kimyon ve rezene yüzde 90’lık bir paya sahip. Mayıs - Haziran 2015 19 BAHARAT DOSYASI Baharat sektöründe tağşiş ve kaçak sorunlarına çözüm yolları arandı İSTİB BAHARAT DOSYASINI ANKARA’YA TAŞIDI İSTİB Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Acar başkanlığındaki İSTİB Heyeti, Ankara’da bakanlıklar nezdinde baharat sektörünün sorunlarını dile getirdi ve çözüm yolunda önemli mesafeler kat etti. Heyet, sektördeki en önemli sorunlar olarak “tağşiş, kaçak ve standardizasyon” problemlerini dile getirdi. İSTİB Baharat Sektörü temsilcileri, sektörel sorunları ve çözüm yollarını içeren raporlarını, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığı’na sundular. Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Acar, Meclis Üyesi Emin Demirci, Komite Başkanı Selahattin Kutluer ve Başkan Yardımcısı Erhan Yalın’dan oluşan İSTİB Heyeti, görüşmelerde, baharat ürünlerinde tağşiş, kaçak ve standardizasyon konularını ivedilikli sorunlar olarak dile getirdiler. İSTİB Heyetinin Ankara temaslarında ilk durak, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı idi. Bakanlık Müsteşar Yardımcısı İsmail Yücel ve İç Ticaret Genel Müdür Yardımcısı Ercan Erkiletlioğlu ile sınır kapılarında yaşanan sorunlar, baharat konusunda kurulabilecek bir ihtisas gümrüğü oluşturulması konusunda fikir alış verişinde bulunan heyet, başta karabiber olmak üzere, ithalata dayalı bir ürün olan bazı baharat ürünleri konusunda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nı bilgilendirdi. Müsteşar Yardımcısı İsmail Yücel, kaçak ürün girişleri hususunda mücadeleye devam edeceklerini belirtti. Heyetin ikinci durağı ise, ülkeye kaçak giren ürünler ile gümrük vergisi 20 oranları arasındaki korelasyon hakkında görüşmelerde bulunmak üzere, Ekonomi Bakanlığı İthalat Genel Müdürü Kadir Bal oldu. Bal, ithalat politikalarının Piyasa Gözetimi ve Denetimi Kurulu’nca ilgili bakanlıklar ile istişare edildikten sonra alındığını hatırlattı ve “baharat ihracatı yapan Türk firmalarının uluslararası piyasada rekabeti, dâhilde hariçte işleme rejimi kullanarak koruyabileceğine” dikkat çekti. Bal, bazı ürünlerin Türkiye’de üretilmesinin imkânsız olması sebebiyle gümrük vergisi oranlarının azaltılması talebini dikkate alacaklarını söyledi. lan ve standart dışı üretilen baha- İSTİB Heyeti son olarak, tağşiş yapı- mutabık kalındı rat ürünlerine karşı mücadele hususunda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda Kontrol Genel Müdür Yardımcısı Muharrem Selçuk ile bir görüşme yaptı. Yapılacak kontrollerde İstanbul Ticaret Borsası ile daha yakın temas sağlanması hususunda BAHARAT DOSYASI İSTİB 13. Meslek Komitesi’nin baharat sektörü için büyük talebi: “BAHARAT İHTİSAS GÜMRÜĞÜ KURULMALI” İSTİB Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Yusuf Acar: “Üç ayrı bakanlık ile görüşüp problemleri ve reçetimizi sunduk” İstanbul Ticaret Borsası 13. Meslek Komitesi, bünyesinde barındırdığı baharat sektör temsilcileri ile sektörün kurumsallaşması, önündeki sorunların tespiti ve önlemler alınması konusunda hummalı bir çalışma içinde. Bu kapsamda çeşitli çalışmalar yapan Komite üyeleri öncelikli olarak sektörü bir çatı altında toplamayı hedefliyorlar. Sektörün temsil kabiliyetinin artması ile birlikte kalite ve kurumsallaşmanın da artacağına inanıyorlar. 13. Meslek Komitesi üyeleri sektörün sorunlarını tespit ederken, çözüm reçetelerini de hazırlamışlar. Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Acar başkanlığındaki, Komite Başkanı Selahattin Kutluer, Başkan Yardımcısı Erhan Yalın ve Meclis Üyesi Emin Demirci’den oluşan İSTİB 13. Meslek Komitesi Heyeti, geçen nisan ayı içinde Ankara’ya kapsamlı bir ziyaret gerçekleştirdiler. Heyet bu ziyarette, baharat sektörünün taleplerini, sektördeki sorunlara ilişkin çözüm paketlerini içeren raporlarını, ilgili bakanlıkların yetkililerine ilettiler. İşte baharat sektörünün temsilcileri ve görüşleri: Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Yusuf Acar, Gümrük ve Ticaret, Gıda Tarım ve Hayvancılık ile Ekonomi bakanlıklarıyla yaptıkları temaslarda baharat ürünlerinde yaşanan sorunları gündeme getirdiklerini belirtti. Yusuf Acar, “Yetkililere bir rapor sunduk. Bu raporda tüm konuları madde madde ele alıp, çözüm yollarını da anlattık” diye konuştu. Acar, temasları hakkında şu bölgeleri verdi: “Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığı nezdindeki görüşmelerde, baharat ürünlerinde tağşiş, kaçak, gümrük vergisi, ürün ihtisas gümrüğünün oluşturulması ve standardizasyon sorunlarını gündeme taşıdık. Başta karabiber olmak üzere, ithalata dayalı olan bazı baharat ürünleri konusunda yaptığımız bilgilendirme doğrultusunda kaçak ve denetim konularına dikkati çektiğimizi düşünüyorum. Tağşiş ve standart dışı ürünler hakkında da ayrı bir çalışma toplantısı yine yapacağız. Ankara’ya bir rapor ilettik. Bu rapor’da tüm konular madde madde belirtildi. Çözüm önerilerimizi de illettik. En etkin önlemlerden biri olarak “Baharat İhtisas Gümrüğü” oluşturulmasını öneriyoruz. İstanbul Ticaret Borsası’nın da katkıları ile İstanbul’da “Baharat İhtisas Gümrüğü” kurulması halinde, sektördeki kayıt dışı ticaret önemli ölçüde kontrol altına alınabilecektir. Baharat ürünleri ithalatının, belirli teknik ölçümleri yapabilecek donanıma sahip gümrük idarelerinden yapılması: baharat ürünün niteliği sebebiyle en uygun şekilde sınıflandırılabilmesi ve söz konusu ürünler (Karabiber, Tarçın, Hindistancevizi gibi) bilhassa Uzak Doğu’dan geldiğinden, tüketici sağlığını ve gıda güvenilirliğini korumak açısından daha sıkı bir biçimde kontrol edilmesini gerektiriyor. Maalesef, gerek yasal engelleri aşmak, gerekse ödenmesi gereken gümrük ve diğer vergilerden kaçmak için söz konusu (başta karabiber olmak üzere) baharat ürünleri sık sık kaçakçılığa konu oluyor. Ülkemizde üretimi mümkün olmayan baharatların ithalinde etkin bir gümrük kontrolünü sağlamak ve tağşişleri engellemek için ihtisas gümrüğü uygulamasını öneriyoruz. Baharat ihtisas gümrüğü ya da gümrüklerinin kurulması ile baharat ürünlerinin girişindeki izlenebilirlik artacak ve kaçakçılığın önüne geçilebilecektir.” Mayıs - Haziran 2015 21 BAHARAT DOSYASI İSTİB Meclis Üyesi Emin Demirci: “Üretim zincirinde bazı halkalar atlanıyor” 13. Meslek Komitesi ve Meclis Üyesi Emin Demirci, baharat sektörünün yüzde 25’inin paketleme ve nihai tüketim alanında ihtisaslaştığını belirterek, “Geri kalan yüzde 75’i ise açık satış ve endüstriyel pazarlara hitap ediyor” dedi. Demirci, üretim ve nihai tüketicilere erişim zincirini, üreticiden başlayarak şöyle anlatıyor: “Birinci halka, üretici yani müstahsildir. İkinci halkayı ön işleyici oluşturur. Bu safhada köylüden alınıp kurutma işlemi gerçekleştirilir. Üçüncü aşama, “öğütme,karıştırma, ayıklama ya da olduğu gibi paketlemenin gerçekleştirildiği paketleme safhasıdır. Dördüncü aşama ise perakende safhasıdır. Bu aşamada bayiler, yani satıcılar ve aracılar yer alır. Zincirin beşinci ve son halkasını ise organize marketler ve tüketiciler oluşturur. Bu zincirde yer alanların yüzde 75’i, ikinci aşamadan beşinci aşamaya; yani üreticiden alarak doğrudan organize marketlere ve tüketicilere satış yapıyor. İşte burada bir problem ortaya çıkıyor. Bu şekilde paketleme aşaması aşılınca, ürünlerin işlenme, ayıklanma, hijyenik olarak paketlenme ve gıda tüketimine hazır hale getirme gibi adımlar ortadan kalkıyor ve tüketici sağlığı ve ürün güvenilirliği açısından sorunlar ortaya çıkıyor. Bu konudaki sorun uluslararası ticarette düşük katma değere sebep oluyor. Baharat sektörünün yüzde 25’i paketleme ve nihai tüketim alanında ihtisaslaşmıştır. Geri kalan yüzde 75 ise açık satış ve endüstriyel pazarlara hitap etmektedir. 22 Standartlara uygun ve işlenmiş tıbbi ve aromatik bitkilerin çoğalması, Türkiye’nin dünya pazarlarındaki ihraç miktarını da yükseltecektir. Bitkisel ürün üzerinde yapılacak her işlem bitkisel ilaçların, baharatların değerinin artmasına ve katma değerin ülkemizde kalmasına yol açacaktır.” BAHARAT DOSYASI 13. Meslek Komitesi Başkanı Selahattin Kutluer: “Açık ürün satışı takip ve denetim problemine yol açıyor” 13. Meslek Komitesi Başkanı Selahattin Kutluer, sektörün temel sorunlarının başında takip ve denetim probleminin geldiğinin altını çiziyor. “Paketleme aşamasının ortadan kalkması ve açık şekilde satılabilmesi baharat ürünlerinde denetim olanağını ortadan kaldırıyor, zorlaştırıyor” diyen Kutluer, Türk Gıda Kodeksi Baharat Tebliği’ne uygun üretim yapmayan, hile (tağşiş) yapan, merdiven altı üretim yapan firmaların sektördeki mevcudiyetinin, düzgün üretim yapan firmalarla haksız rekabet etmelerine yol açtığına dikkat çekiyor. Kutluer, tüketim bilinçsizliği ve baharat konusundaki ön yargılara temas ederek, sektör hakkında şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Maalesef bir de şöyle bir sorun var. Tüketici baharat alırken, kaliteye değil fiyata bakıyor. Acaba baharatı mı, yoksa baharata ait kalıntı ve kırıntıları mı tüketiyor. Bunun farkında değil. Tağşiş konusu önemle ele alınmalı ve önüne geçecek çözümler ortaya konulmalı. Ürünler takip ve denetim dışı olarak üretildiği için standardizasyon Tüketici baharat alırken kaliteye değil fiyata bakıyor. sağlanamamaktadır. Daha önce de belirttiğim gibi Türk Gıda Kodeksi Baharat Tebliği var. Tebliğe uygun üretim yapılıp yapılmadığının denetlenebilmesi için öncelikle kayıtlı üretim gerekir.” 13. Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı Erhan Yalın: “Yüksek gümrük vergisi kaçak ürünü teşvik ediyor” yıtlar ile tüketimi karşılaştırmak gerekir. İşin doğrusu maalesef çok fazla kayıt dışı ürün girişi olduğunu tahmin ediyoruz. 13. Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı, Erhan Yalın ise Türkiye’de üretilmeyen baharatlara uygulanan gümrük vergisinin yüksekliğinden şikayet ederek, yüksek vergi oranlarının kaçak ürün girişini artırdığına dikkat çekiyor. Yalın, Türkiye’de üretilmeyen karabiberin ülkeye resmi giriş miktarıyla tüketim miktarını karşılaştırmanın, bu olayın boyutlarını anlamak için yeterli olacağını söylüyor. Yalın kaçak baharat ürünlerinin halk sağlığı için ciddi tehdit oluşturduğunu belirterek, şu açıklamada bulunuyor: “Türkiye’de üretilmeyen ürünlerle ilgili olarak, gümrükteki yüksek vergi oranları, kaçak ürün girişini teşvik etmektedir. Mesela Karabiber. Ülkemizde yetişmiyor ve tamamen ithal ediliyor. Resmi ka- Karabiber ülkemizde yetişmiyor ve tamamen ithal ediliyor. Bu durum halk sağlığı, standardizasyon ve denetim açısından önemli problemleri doğururken, aynı zamanda muhtemel bir katma değerden oluyoruz, Yüksek gümrük oranları ile ithal ettiğimiz ürünler ile uluslar arası rekabete giremiyoruz. Türkiye de yetişmeyen ürünlerin ithalatı ile ilgili olarak vergi oranları üzerinde bir çalışma yapılmalı. İhraç edilen baharat ürünlerinin kalem kalemden ziyade, ürün yelpazesi şeklinde ihraç edilmesi sebebiyle, baharat firmalarımızın dış piyasada rekabet gücü artacaktır.” Mayıs - Haziran 2015 23 BAHARAT DOSYASI İSTİB’İN BAHARAT SEKTÖRÜ İÇİN ÖNERİLERİ: Sektörün kaliteye kavuşması için paketli ürünün desteklenmesi gerekmektedir. Paketli ürünler her tür denetime ve gıda kodeksine uygun olarak üretilmektedir. Yasal düzenlemeler yapılırken, sektörün görüşlerinin daha yaygın bir temsilci grubu gözetilerek alınması, geniş perspektifli bir mevzuat ortaya konulmasına yardımcı olacaktır. 24 Türkiye’de üretilmeyen ürünlerle ilgili gümrük vergilerinin düşürülmesi, ülkeye standart dışı, kayıtsız ve kontrolsüz ürün girişini azaltacaktır. Ürünlerin analizinin yapılması, uygun şartlarda homojen bir yapıda ithalat ürünlerin piyasaya girebilmesi için “Baharat İhtisas Gümrüğü” ya da gümrüklerinin kurulması faydalı olacaktır. BAHARAT DOSYASI İKİ BİN YIL SÜREN BAHARAT SAVAŞLARI “Baharatın insanlık tarihindeki önemi yadsınamaz. Dünya tarihinin son 2200 yıllık döneminin 2000 yılı “baharat savaşları” ile geçti demek hiçte abartma sayılmamalıdır. M.S. 1500’lere kadar Akdeniz, bu tarihten sonra da 18. yüzyılın sonuna kadar okyanuslar baharat savaşlarının mücadele alanı oldu. Denizlere egemen olan baharata egemen oldu, baharata egemen olan kıtalara egemen oldu. Baharat savaşlarının sağladığı rantlar sanayi devriminin finansmanını oluşturmuşdu. Baharatın kullanımı insanlığın başlangıcına kadar uzanmaktadır. Baharat sayısız keşif ve buluşun kaynağı olmuş, tarihin önemli olaylarına yön vermiştir. Baharata verilen önem öylesine büyüktü ki bu önem zenginliğe, fetihlere, soykırımlarına neden oldu. Baharat, tarih boyunca hep tehlikeli bir tat olmuştur. Bazı coğrafi keşiflerin temel güdüsü, Batı dünyasında baharata duyulan açlıktı. Ülkeler onun için savaştı, ticaretini kontrol etmek amacıyla birbirlerini köleleştirdi, öldürdü. Baharat ticaretinden doğan savaşlar nedeniyle Amerika keşfedildi. İnsanoğlunun yüzyıllardan beri sofrasından eksik olmayan, yemeklerine lezzet katan küçük baharatın tarihi böylesine büyüktür.” Kaynak: Prof. Dr. Mustafa Tayar, Dünya Gıda, Şubat 2015. Mayıs - Haziran 2015 25 EKONOMİYE BAKIŞ Seçimler sonrası, ‘2018’ için yoğun çalışmalıyız ‘2015-2018 Sanayi stratejinin bir bacağı, Türkiye’nin kişi başına GSYH’sını 2018 yılında 12 bin doların üzerine çıkararak, Türkiye’yi ‘orta gelir tuzağına düşme’ riskinden uzaklaştırmaya da uzanıyor. Bu doğrultuda, yeni strateji metninde, Türkiye’nin hedef bölge olarak odaklanacağı belirtilen coğrafyaların Avrasya ve Afrika olarak belirlenmiş olması kritik önemde. Siz bu satırları okurken, muhtemelen tempoda tutacak, koruyacak, başaraPROF. DR. bilirse arttıracak koşulları oluşturmaya seçimlere çok az bir süre hafta kalmış KEREM ALKİN veya araştırmaya çalışıyorlar; bir yanolacak. Seçimde siyasi mücadele ortaya dan da, iç talebi belirli bir canlılıkta tukoyacak partiler arasında, Türk insanı tarak, ekonomilerini belirli bir büyüme için, geleceğe yönelik ne vaat edilioranı düzeyinde tutmaya çalışıyorlar. yor dediğimizde, hane halkının yaşam standardını Avrupa düzeyine getirmeyi O halde, Türkiye için de, önümüzde 5 hedefleyecek bir yol haritasına yöneyıl, mevcut ihracat pazarlarını korumak lik fazla detay yok. Oysa, 2015-2017 ve güçlendirmek, ihracatta yeni pazardönemi dünya ekonomisinde zor bir üç lara yönelmek; bu adımları atarken de, yıl olarak geçecek gözükse de, özellikelini güçlendirmek adına, sanayi alale muhalefet partilerinde ‘hele bir iknında mal çeşitliliğini arttırmak, Türk tidar olalım da’, ya da ‘hele iktidarın mallarına yeni beceriler kazandırmak, bir parçası olalım da, o zaman detayTürk mallarının katma değerini yüklara bakarız’ anlamında bir duruş var. seltmek için, ar-ge çalışmalarını yoğun8 Haziran’dan sonra görevi devralacak laştırmak ve inovatif işlere soyunmak, EKONOMİYE BAKIŞ Hükümet, hangi partiden olursa olsun, daha da önem kazanmış durumda. mevcut kaynakları, daha üretken ve Mayıs ayının ikinci haftası, bu konu başlıklarına yönelik daha verimli bir ekonomik yapıya ulaşmamızı sağlayacak olarak, önemli gelişmelerin yaşandığını hatırlatmam gealanlarda mı değerlendirecek; yoksa, sırf vaat edildi diye, rekiyor. Bu konulardan birisi, yürürlüğe girdiği 1 Ocak çeşitli kesimlere 1-2 sene kaynak aktarıp; sonrasında, 1996’dan 20 yıl sonrasında, Türkiye ile AB arasındaki Türk ekonomisini daha da mı kitleyeceğiz; karar vermeGümrük Birliği Anlaşması’nın, içeriğinin güçlendirilmesi miz gerekiyor. ve Türkiye için yeni fırsat kapılarının açılması adına gözMalum, son küresel finans krizinin sebep olduğu tahribat den geçirilmesi. Diğer konu başlığı ise, yeni açıklanan nedeniyle, dünya ekonomisinin yapı taşları yerinden oy2015-2018 Sanayi Stratejisi. nadı ve ‘taşlar yerine oturana kadar’, küresel büyüme ve küresel ticaret açısından umut verici bir performans ve AB ile ticareti 300 milyar dolara çıkarmalıyız toparlanma şimdilik kolay gözükmüyor. Bu durum, Türkiye Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile AB Komisyonu’nun tibaşta olmak üzere, dünya ekonomisine önemli miktarda caretten sorumlu Komiseri Cecilia Malmström arasında imihracat yaparak da, ekonomilerini ayakta tutan, katma zalanan mutabakat zaptı, küresel ekonominin mevcut kodeğer üreten ekonomileri doğal olarak zorluyor. şulları içerisinde, Türkiye için kimi yapısal sorunlara işaret Bu nedenle, Çin, Hindistan, Türkiye, Güney Afrika, Breetmeye başlamış olan Gümrük Birliği Anlaşması’nın içerizilya, Güney Kore, Meksika, bu tür önde gelen gelişmekte ğinin yenilenmesi, öncelikle, Türkiye’nin AB’nin danışma olan ekonomiler, bir yandan ihracat hacimlerini belirli bir ve karar alma mekanizmalarına etkin katılımının önünü 26 EKONOMİYE BAKIŞ açacak. Bunun yanı sıra, AB’nin 3. ülkeler ile gerçekleştirdiği serbest ticaret anlaşmalarına (STA) uyum kapsamında yaşanan sorunlara kalıcı çözüm üretmenin önü açılacak ve son bir başlık olarak, Türkiye’ye yönelik karayolu kotaların kaldırılması sağlanacak. Bu üç temel mesele de, Türkiye ile AB arasında bugün 150 milyar dolar düzeyinde olan ticaret hacminin iki katına çıkarılmasını hedefliyor. ofislerinin ar-ge merkezleri gibi desteklenmesini sağlayacak kanun tasarısı ise, yeni Meclis’in ilk yasalaştıracağı düzenlemeler arasında. Yeni Bakanlar Kurulu’nun, kayıtsız şartsız, 1 yıl içerisinde bu düzenlemeleri tamamlamasında sonsuz yarar var. Bakan Zeybekci, müzakereler sonunda imzalanacak mutabakat zaptı çerçevesinde, Gümrük Birliği Anlaşması’nın içeriğinin Türkiye lehine güçlendirilmesini sağlayacak adımlarla, Gümrük Birliği Anlaşması’nın yeni halinin Türkiye ile AB arasında entegrasyonu derinleştireceğini; Türkiye ile AB arasındaki ekonomik ilişkilerin de sınıf atlayacağını vurguluyor. Bakan Zeybekci, sürecin başarı ile tamamlanması ile, Türkiye’nin, ABD ile AB arasındaki Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması’nın (TTIP) parçası olmasını da kolaylaştıracağını hatırlatıyor. 2023 hedefleri ile devler liginde yer almak isteyen Türkiye, TTIP sürecine mutlaka dahil olmak istiyor. TTIP’e katılım için AB’nin desteğini almak da bu açıdan çok önemli. Bakan Zeybekçi, 1 Ocak 2016’dan itibaren hız kazanacak müzakere sürecinin siyasi engellerle karşılaşmaması gerektiğine de işaret etti. G-20 ülkeleri, kendi aralarındaki kıyasıya rekabet için pozisyon almayı sürdürürken, G-20’nin gelişmekte olan ülkeler grubu içerisindeki ayrışmalar da gözden kaçmıyor. Önde gelen gelişmekte olan ekonomileri çeşitli kriterlere göre gruplandırmak adına, bu konuda isim babalığı yapmış olan en önemli isim, hiç kuşkusuz dünyanın tanınmış ABD’li finans kurumu Goldman Sachs’in duayen ekonomisti Jim O’Neill. O’Neill BRIC (Brazil, Russia, India, China) ifadesini ilk ortaya atan kişi olarak, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin dörtlüsüne müthiş bir değer kazandırdı. Ardından, Çin ve Rusya’nın girişimleri ile, bu gruba Güney Afrika (South Africa) da dahil oldu ve grubun adı bugünlerde BRICS olarak anılıyor. Yine, bilhassa Rusya’nın girişimleriyle ve Çin’in de destek vermesi ile, BRICS yeniden genişleme arayışı içinde. Sanayide yeni hedef ‘Afro-Avrasya’ Gelelim, yeni ‘2015-2018 Sanayi Stratejisi’ne. Bu stratejinin bir bacağı, unutmayalım, Türkiye’nin kişi başına GSYH’sını 2018 yılında 12 bin doların üzerine çıkararak, Türkiye’yi ‘orta gelir tuzağına düşme’ riskinden uzaklaştırmaya da uzanıyor. Bu doğrultuda, yeni strateji metninde, Türkiye’nin hedef bölge olarak odaklanacağı belirtilen coğrafyaların Avrasya ve Afrika olarak belirlenmiş olması kritik önemde. Yeni Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nda, stratejik hedefler; ‘sanayide bilgi ve teknolojiye dayalı yüksek katma değerli yerli üretimin geliştirilmesi’, ‘kaynakların etkin kullanıldığı, daha yeşil ve rekabetçi sanayi yapısına dönüşümün sağlanması’ ve ‘sosyal ve bölgesel gelişmeye katkı sağlayan ve nitelikli işgücüne sahip sanayinin oluşturulması’ olarak sıralanmış. 2011-2014 belgesinde, Türkiye’nin ‘Avrasya’nın üretim ve tasarım üssü olması’ tanımlanmışken, bu ifade, yeni strateji belgesinde “Afro-Avrasya” olarak değiştirilmiş durumda. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, 2011-2014 yıllarını kapsayan 1. Sanayi Strateji Belgesi’nde ortaya konan 72 eylemden yüzde 90’ının hayata geçirildiğini hatırlatmakta. 2015-2018 dönemini kapsayan yeni sanayi strateji belgesinde yüksek katma değerli yerli üretim, yeşil ve rekabetçi sanayi yapısı ile nitelikli işgücüne sahip sanayi olmak üzere üç temel stratejik başlık altında 70 eylem hedeflendiğini belirten Bakan Işık, yüksek teknoloji ürünlerine ve üretime, Türkiye’nin neresinde yapılırsa yapılsın, 5’inci bölge desteği verilmeye başlandığını hatırlattı ve orta yüksek teknolojinin desteklenmesi ile ilgili çalışmaların da hızla tamamlanacağını hatırlattı. Tasarım Rusya’dan ekonomi-politik ataklara devam Rusya’nın BRICS yardımcı temsilcisi Vadim Lukov, 14 Mayıs Perşembe günü Moskova’daki Dışişleri Bakanlığı’nda verdiği bir röportajda, “Genişleme, bir veya iki yıl alabilir. Ancak bu, kesinlikle kaçınılmaz bir süreçtir. BRICS’e katılmak isteyen önemli gelişen ülkeler bulunuyor” diye net bir mesaj verdi. Rusya, Temmuz ayında organizasyonun 6. yıllık zirvesine ev sahipliği yapacak. Zirvenin önemi, Rusya Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna krizi dolayısıyla ABD ve Avrupa ile Soğuk Savaş’tan bu yana en büyük anlaşmazlıkla karşı karşıya geldiği günlere rast gelmesinden kaynaklanıyor. BRICS Ülkeleri, geçtiğimiz yıl Brezilya’da gerçekleşen zirvesinde, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’na rakip, 50 milyar dolarlık bir katılım bankası kurulması ve 100 milyar dolarlık bir döviz rezervi oluşturulması üzerinde anlaşmaya varmışlardı. Rusya, BRICS’in kredi notu ağının oluşturulmasını da teşvik ediyor. Lukov, ABD merkezli Standard & Poor’s ve Moody’s Investors Service’in sağladığı kredi raporlarının “açık bir şekilde politikleşmiş” olduğunu belirterek, BRICS kredi ağının bunu dengeleyeceğini ifade etmekte. Bu tartışmalar, aynı uluslararası derecelendirme kuruluşlarının notlarını eleştiren Türkiye için de geçerli. Bu noktada, Çin’in ön ayak olduğu ‘Asya Kalkınma ve Altyapı Bankası’na üye ve ortak kabul edilmesi gibi, bir de bakmışız, Türkiye’ye BRICS’in kalkınma bankası için de teklif gelmiş. Bu arada, yukarıdaki paragraflarda isminden bahsettiğimiz Jim O’Neill, 2014 yılı başında, artık BRIC’in eskisi kadar popüler olmadığını belirterek, yeni çekim merkezinin MINT (Mexico, Indonesia, Nigeria, Turkey), yani Meksika-Endonezya-Nijerya-Türkiye dörtlüsü olduğunu belirtmişti. Bu hususu, Borsamızın Meclis Toplantısı’nda anlatmıştım. Bu detayı da atlamamakta yarar var. Mayıs - Haziran 2015 27 İSTANBUL’UN FETHİ İstanbul’un fethinin 562. yıldönümünde fethi anlamak... NE GÜZEL ASKER, NE GÜZEL KOMUTAN... “Kostantiniye, bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır.” Hz. Muhammed (as)’ın bu müjdesi, fethi gönüllere ve zihinlere kutsal bir ülkü gibi kazıdı. Bu övgüye mazhar olmak için birçok komutan ve ordu İstanbul’u muhasara etti. Nihayet 857 yıllık heyecan dolu bekleyiş, Osmanlı Padişahı II. Mehmed’e nasip oldu. Haber : Fatih Türkyılmaz İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu’nun büyük padişahı Sultan II. Mehmed tarafından fethinin 562. yıldönümü kutlanıyor. Çağ açıp çağ kapatan, Osmanlı devletini tartışmasız cihan imparatorluğu statüsü kazandıran, Sultan II. Mehmed’e artık onsuz düşünülemeyecek Fatih lakabını veren fethin yeni bir yıldönümü daha yeni bir ruhla kutlanıyor. Müslümanların “İstanbul’un Fethi” dediği, Avrupalı kaynaklarda ise 28 “Kontantinapolis’in Düşüşü” olarak geçen bu büyük hadise, İstanbul’u ve Fethi bir kez daha düşünmek için çok önemli bir fırsat... Kuşkusuz İstanbul’un Fethini basit bir tarih bilgisine indirgemek, hem Fethi ve Fatih’i anlamaya, onları bir araya getiren ulvi manayı görmeye, hem de hedef belirlemede inançlarımızın belirleyici gücünü görmezlikten gelmedir. Kutlu Muştu.. Hz. Muhammed (as)’ın İstanbul’un fethine ilişkin olarak, “Kostantiniyye, bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır” diye buyurması, Müslümanların gönlünü büyük bir fetih arzusu ekmişti. Bu hadis-i şerif, fethi kalplerde ve zihinlerde vazgeçilmez kutsal bir ülkeye dönüştürmüştü. Ni- İSTANBUL’UN FETHİ hayet, 857 yıllık heyecan dolu bekleyiş, Allah’ın lütfu, Osmanlı Sultanı, II. Mehmed’in büyük azmi ve kararlılığıyla zaferle sonuçlanmıştı. 1453 yılında, Lalası Akşemsettin’in de teşvikiyle İstanbul’a yeni bir saldırı düzenlemeye karar verir Sultan II. Mehmed. Evvela, büyük ceddi Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan Anadolu Hisarı’nın karşısına Rumeli Hisarı’nı inşa ettirir. Sonra Edirne’de “Balyemez” adı verilen büyük topları döktürür. Savaş hazırlıkları büyük bir hızla devam eder. Ve 6 Nisan 1453 sabahı coşkulu ve zafere yazgılı Osmanlı ordusu Bizans surları önünde belirir. Bizans İmparatoru Konstantin, Osmanlı ordusunun şehre denizden girmesini önlemek için Haliç’i zincirle kapatmış, yirmi gün süren top ateşinden kesin bir sonuç alınamamıştı. Şehrin denizden de kuşatılması gerektiğini düşünen II. Mehmet, bir gece yetmiş parça gemiyi karadan yürüterek Haliç’e indirerek, zafere giden yolda, büyük bir psikolojik üstünlük kazanmıştı. Haliç surlarına top ateşi neden yapılmadı? İstanbul’un fethi bizim için büyük bir zafer; Ortodoks Hristiyan dünyası içinse büyük bir mağlubiyet diye kabul edilir. Zira Ayasofya, asırlar boyu Ortodoks dünyasının merkezi olmuştu. Gemileri Haliç’e indiren Sultan II. Mehmed, çok kolaylıkla yapabilecekken İstanbul’un Haliç’e bakan surlarını top ateşine tutturmadı. Çünkü Fatih burada sadece bir savaş stratejisi değil, insanlık stratejisi de uyguladı. Sur diplerinde yaşayan halkın canlarına ve mallarına zarar verilebilir diye gemilerden top atışı yapılmasını istemedi. FETİH NEDİR? Fetih, Genç Fatih’in Hakk uğruna edindiği gayreti ile erenlerin ilim ve tecrübesinin buluştuğu bir gayedir. Fetih, surlara dikilen bayrağın bütün insanlığa rahmet olarak güneş gibi doğduğunun bir nişanıdır. Fetih, Ayasofya’nın kubbesinin tekbirler ile aydınlanmasıdır. Fetih, kalben ecdadının heybetli huzurunda hürmet ile el bağlayanlar için hiç bitmeyecek bir destandır. Fetih, o güzel komutana ve onun güzel askerlerine, torunlarından binlerce Fatiha’dır. Mayıs - Haziran 2015 29 N NİSA İSİ L C ME İSTİB’İN İÇ YÖNERGESİ OYBİRLİĞİYLE KABUL EDİLDİ “İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, uzun ve dikkatli bir çalışma sonucunda bir iç yönerge hazırladıklarını ve Meclisin onayına sunduklarını belirtti. İstanbul Ticaret Borsası Nisan ayı 68. Dönem 28. Meclis toplantısı yapıldı. Meclis Başkanı Bülent Kasap tarafından açıldı. Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kopuz aylık olağan konuşmasında, İstanbul Adliyesi’nde yaşanan terör olayını kınayarak, “31 Mart’ta İstanbul Adliyesi’nde meydana gelen ve Değerli Savcımız Mehmet Selim Kiraz’ın hayatını kaybettiği terör saldırısını şiddetle kınıyorum. Şehit savcımıza Allah’tan rahmet ailesine başsağlığı ve sabır diliyorum” dedi. 30 İSTİB’de yeni iç yönerge Yönetime geldiklerinde ilk olarak her oda veya Borsa’nın anayasası hükmünde olan İç Yönergesinin çağın gereklerine uygun olarak yeniden hazırlanmasını istediğini belirten Başkan Kopuz, uzun ve dikkatli bir çalışma sonucunda bir iç yönerge hazırladıklarını ve Meclisin onayına sunduklarını belirtti. Başkan Kopuz, “İç Yönergemiz Borsa organlarının işleyişleri ve idari birimlerle ilişkilerini düzenleyen N NİSA İSİ L C ME çağın şartlarına uygun bir yönerge oldu. İnşallah meclisimizin kabulü ve TOBB’un onayı ile yürürlüğe girecek. Şimdiden hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum” şeklinde konuştu. Başkan Kopuz’un konuşmasının ardından, İstanbul Ticaret Borsası’nın yeni iç yönergesi oy birliği ile kabul edildi. Küresel piyasaların zorlu bir etaptan geçtiğine dikkat çeken Başkan Kopuz, “Önümüzdeki 6 ay içinde, Türkiye’nin eli güçlenecek” dedi. Başkan Kopuz, “Çünkü bütçe açığı ve kamu borç stoku anlamında, mali disiplin, finansal istikrar anlamında, cari açık ve bankacılık sektörümüzün mali yapısı gibi konu başlıklarında, Türkiye Ekonomisi’nin performansı stabil, yani kabul edilebilir standartlarda devam ediyor” açıklamasında bulundu. İstikrar Sürecek, Türkiye Büyüyecek Türkiye’nin Haziran ayında yapılacak seçimlere hazırlandığını hatırlatan Başkan Kopuz, “7 Haziran’da genel seçimler yapılacak. Seçimin şimdiden ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. İnanıyorum ki, siyasi istikrar sürecek ve Türkiye ekonomik büyümesini sürdürecektir” dedi. Mart ayı ihracat verilerinin, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14’lük gerilemeye işaret ettiğine değinen Başkan Kopuz, bu gerilemenin 1,3 milyar dolarlık kısmının euro-dolar paritesindeki gerilemeden kaynaklandığını belirterek, “Maalesef geleneksel ihracat pa- Meclis üniversite istedi zarlarımızdaki sıkıntılar yetmezmiş gibi, euronun değer kaybından da etkileniyoruz. Bununla birlikte, Suudi Arabistan ve ABD’ye yaptığımız ihracat hacmindeki ciddi artış, Türk ihracatçısının, parite tahminlerine bağlı olarak, dolar bazlı coğrafyalara ihracat yapmaya ağırlık verdiğine işaret ediyor” dedi. Başkan Kopuz’un konuşmasının ardından, Yönetim Kurulu Üyesi Alaattin Altuntaş, Kartepe İstişare Toplantısı raporunu okudu. Meclis Üyesi Emin Demirci, Başkan Kopuz’a teşekkür ederek, baharat konusunda Ankara’da yaptıkları temasların son derece faydalı olduğunu ifade etti. Meclis Üyesi Attila Adalı ise Borsanın eğitime katkılarının her zaman olduğunu bunun bir üniversite kurulması ile taçlandırılması gerektiğini belirtti. Mayıs - Haziran 2015 31 S MAYI İSİ L C ME TÜRK TARIMI, İSTİB MECLİSİ’NDE MASAYA YATIRILDI İstanbul Ticaret Borsası Mayıs ayı Başkan Yardımcısı İlhan Koyunseven 68. Dönem 29. Meclis toplantısı ya- tarafından yapıldı. Mayıs ayı mec- pıldı. Meclis Başkanı Bülent Kasap lis toplantısında tarımsal kalkınma tarafından toplantının destekleri ele alındı. Gıda Tarım açılış konuşması, Yönetim Kurulu ve Hayvancılık İstanbul İl Müdürü yönetilen Hamit Aygül ve Şube Müdürü Alper Kocatürk tarafından Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı ve tarıma dayalı ekonomik yatırımların desteklenmesi hakkında İSTİB Meclis Üyelerine, bir sunum yapıldı. 7.5 milyar liralık destek Alper Kocatürk 32 Başkan Yardımcısı İlhan Koyunseven konuşmasında, Türkiye tarımının ve hayvancılığının bugün ulaştığı seviyede kırsal kalkınma projelerinin büyük payı bulunduğuna işaret ederek, “Bu güne kadar kırsal kalkınma desteği kapsamında üreticilerimize aktarılan kaynak, 3 milyar 700 milyon lirayı buluyor. Bu destekle hayata geçirilen yatırım tutarı ise, 7,5 milyar lira. Ülkemiz tarımının, ülkemiz hayvancılığının bugün ulaştığı seviyede bu projelerin büyük payı var” dedi. S MAYI İSİ L C ME Hamit Aygül Gümrük Birliği müzakereleri da yapılan spekülasyon haberlerini, gıda enflasyonu ile ilgili haberleri hep birlikte okuyoruz” dedi. AB ile Türkiye hükümeti arasında Gümrük Birliği Güncellenmesi Müzakereleri’nin başlatılması noktasında anlaşmaya varıldığını hatırlatan Koyunseven, şöyle konuştu: “AB ile ikili ticari ilişkilerimiz artarak devam ederken, Gümrük Birliği anlaşmasının 20. yüzyılın ihtiyaçlarına cevap verememesi nedeniyle ihracatımızda çeşitli sıkıntılar yaşıyorduk. Bunlardan birincisi başta ABD ile olmak üzere, AB’nin yapacağı yeni nesil serbest ticaret anlaşmalarında Türkiye’nin de artık masada olabileceği bir ortam hazırlanabilecektir. İkincisi gıda sektörünü de yakından ilgilendiren bir husus olan Türkiye’nin Gümrük Birliği kapsamındaki ürünlerinin AB içinde serbest dolaşımının önündeki engellerin ve kotaların kaldırılmasıdır. 2016 yılında başlayacak müzakerelerde masaya yatırılacak en önemli konulardan bir tanesi Gümrük Birliği’nin tarım ve gıda ürünlerinin ticaretine ilişkin ek protokoller olacaktır.” Bu gelişmelere yol açan bazı sorunların yapısal, bazılarının ise konjonktürel olduğunu belirten Koyunseven, sözlerini şöyle tamamladı: Yaz gelecek, sıkıntılar bitecek Gıda fiyatlarındaki artışlara da değinen Koyunseven, “Ne yazık ki gıda fiyatlarındaki artış tekrar gündemde. Gazetelerde “patates” konusun- “Örneğin, geçen yılki kuraklık, kısa zaman önce yaşadığımız don hadisesi… Bunlar büyük resmi, yani, Türkiye’nin tarım ve gıda sektöründeki büyümesini görmemize engel olmamalı. Yaz mevsimiyle birlikte, bir çok üründe rekolte sezonu başlayacak ve eminim ki gıda fiyatları da ülkemizde makul seviyelere inecektir.” Koyunseven, bu görüşmeler sırasında İstanbul Ticaret Borsası olarak, bilhassa gıda sektörü ile ilgili konularda hükümete, her türlü desteği vermeye hazır olduklarını söyledi. Mayıs - Haziran 2015 33 İSTANBUL’UN DEĞERLERİ İSTANBUL’UN KADİM ÇİÇEĞİ ERGUVAN Ziya Osman Saba’nın “Düşünceli yürürken bir yol dönemecinde, çıkacak önümüze beyaz dallarla bahar, Hatırlatacak bize şen çocukluğumuzu, erguvanlı bir bahçe mor salkımlı bir duvar” dediği, Türk edebiyatında onlarca şiire ve hikâyeye konu olan erguvan mora çalan pembe rengiyle İstanbul’un çehresini aydınlatmaya hazırlanıyor. İstanbul’un kadim sembollerinden biri olan bu nazlı çiçek yirmi gün boyunca gözleri şenlendirecek. Haber : Rüveyda Topal Rivayet odur ki, İstanbul M.S. 330 yılında Constantinus tarafından kurulduğunda mevsim erguvan mevsimidir. Tüm İstanbul’u kaplayan bu çiçek o yıllarda İmparator Constantinus tarafından uğurlu sayılır ve erguvan rengi Bizans İmparatorluğu’nun rengi olarak kabul edilir. İmparator’un emriyle bu rengi İmparatorluk ailesi dışında hiç kimse kullanamaz. İmparatorların pelerinleri erguvan rengi olarak 34 dikilir, yeni doğan asilzadeler erguvan rengi kundaklara sarılır, Bizans İmparatorluğu için stratejik olan toplantılar uğurlu kabul edildiği için erguvan rengi odalarda yapılır. Hatta Bizans asilzadeleri, asaletlerinin simgesi olarak kanlarının dahi erguvan renginde aktığını söylerler. Aradan yüzyıllar geçer, takvimler 1453 yılını gösterdiğinde İmparatorluğun başkenti İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilir. Ancak tesadüf odur ki mevsimlerden yine erguvan mevsimidir. Fetih ordusu İstanbul’a girdiğinde İstanbul’un her iki yakasını da süsleyen erguvanlar İstanbul’un yeni idarecilerine göz kırparlar. O günden sonra erguvan Osmanlı İstanbul’unda da bir müjdeci olarak kabul edilir ve kadim kentin sembolü olan erguvan, her çiçek açışında büyük bir hürmetle karşılanır. İSTANBUL’UN DEĞERLERİ Ömrü çok kısa Baklagiller ailesinden olan erguvan, ılıman iklimlerde yetişiyor. Karakterindeki yumuşaklık doğasında da vardır ve sert iklimleri sevmez. Tüm gösterişliliğine rağmen erguvanın en önemli özelliği kalender bir bitki oluşudur. Zira parklarda, bahçelerde kendi kendine biten bu ağaç hiçbir bakım istemez. Zamanı geldiğinde insanlığa olan hediyesini, insanlardan hiçbir karşılık beklemeden olanca güzelliğiyle sunar. Baharın en renkli müjdecisi olan bu nazlı çiçeğin ömrü de çok kısadır. Kış boyunca fasulye görünümlü çiçekleri Nisan sonu Mayıs başında gönüllere şenlik veren bir mora çalan bir pembe rengine dönüşür. Erguvan ne yazık ki bu efsunlu güzelliğini 20 gün boyunca sunabilir İstanbul halkına. Mayıs’ın ortalarında gittikçe solmaya başlayan mor çiçekler geldiği gibi sessizce Mayıs sonunda tamamen yok olur ve erguvan yeşil yapraklı dallarıyla bir sonraki Nisan’da İstanbul halkıyla buluşmak için beklemeye başlar. Her kültürde ayrı bir yeri var Erguvan sadece sunduğu görsellikle değil farklı kültürlerde edindiği yer- le de dikkat çekiyor. Her ne kadar İstanbul’la özdeşleşse de anavatanı Güney Avrupa ve Batı Asya. Erguvanın Mısır’dan Amerika’ya kadar pek çok mitolojiye konu olduğu biliniyor. Mısır ve Roma’da asaletin sembolü olarak kabul edilirken, Hıristiyanlıkta da erguvanın ayrı bir yeri var. Zira Hz. İsa’yı ele veren havarilerden Yahuda’nın pişmanlık duyarak kendini bir erguvan ağacına astığına ve o zamana kadar beyaz renkli olan erguvan çiçeklerinin buna üzülerek de mor renge dönüştüğüne inanılıyor. Kızılderililerin kötü ruhları uzaklaştırmak için erguvan dallarını çadırlarına astıkları, şaman büyücülerin hastalıkların tedavisinde erguvandan faydalandıkları da tarih kitaplarında yer alan bilgiler arasında. Türk geleneğinde de erguvan renginin Sultan Tuğrul’un çadırında kullanıldığı ve Rodos fatihi Kanuni’nin şövalyelerin başını er- guvan renkli çadıra kabul ettiği biliniyor. Yine Bursa’da her yıl erguvan adına bir bayram da düzenleniyor. EN GÜZEL ERGUVAN NEREDE? Kalender güzelliğiyle Boğazı bir gerdanlık gibi saran erguvanları seyretmek için en güzel zaman dilimi erguvanların ilk açtığı günler. Bu çoğu zaman Nisan sonu olduğu gibi o yıl ki havaya göre bazen Mayıs başına da rastlayabiliyor. Ağırlıklı olarak Boğaz kıyılarını şenlendiren erguvanların en güzel görülebileceği yerler Anadolu Yakası’nda Beylerbeyi, Vaniköy, Çubuklu, Hidiv Kasrı ve Fethipaşa Korusu. Karadeniz’in sert rüzgârlarından etkilenen erguvanlar Anadolu Yakası’nda Paşabahçe’den sonra hemen hemen yok oluyor. Avrupa yakasında ise erguvanların en güzel görülebildiği yerler Dolmabahçe, Yıldız Sarayı, Ortaköy, Bebek, Rumelihisarı ve Arnavutköy. Avrupa yakasında ise Tarabya’dan sonra erguvanlar yavaş yavaş yerini başka ağaçlara bırakıyor. Mayıs - Haziran 2015 35 ŞANGAY SIAL FUARI Çin’e bu kez ticarî akın düzenlendi... İSTİB HEYETİ, ŞANGAY SIAL FUARI’NDAYDI Dünyanın en büyük gıda fuarlarından biri olarak kabul edilen Şangay SIAL Fuarı’na, İstanbul Ticaret Borsası üyeleri, Meclis Başkanı Bülent Kasap’ın başkanlığındaki bir heyet ile katıldı. İSTİB Meclis Başkanı Bülent Kasap, bu yıl fuara 47 Türk firmasının katıldığını açıkladı. Yönetim Kurul Başkan Yardımcısı İlhan Koyunseven ise, gezinin çok faydalı geçtiğini söyledi. İSTİB heyetinde, Meclis Başkanı Bülent Kasap ve Yönetim Kurulu Başkan Yarımcısı İlhan Koyunseven’in yanı sıra Yönetim Kurulu Üyeleri Zelkif Kopuz, Yusuf Acar 36 ile Meclis üyeleri Emin Demirci, Ömer Tekinaslan, Samet Özer, Mehmet Acar, Abdullah Çerman, Osman Berberoğlu, M. Ali Kılıç ve Tümer Topal yer aldı. Çin’in ekonomik başkenti kabul edilen Şangay’da düzenlenen Fuar, Çin’in en büyük, dünyanın da ilk 3 gıda ve içecek fuarından biri sayılıyor. İSTİB Meclis Başkanı Bülent Kasap, inceleme gezisinin çok verimli geçtiğini belirterek, “Her biri gıda sektöründe iştigal eden üyelerimizle bile gerçekleştirdiğimiz bu inceleme gezisi ile gıda sektöründe tüm dünyada meydana gelen değişim ve ilerlemeyi, bir arada görme ve takip etme fırsatı bulduk. İSTİB üyelerinin rekabetçiliğini artıracak, birikim ve deneyimine katkıda bulunacak bir ziyaretti” şeklinde konuştu. İSTİB heyetinde yer alan üye işadamları, bu fuarla birlikte, Türkiye’nin en önemli ticarî ortaklarından biri olan Çin ve fuara gelen diğer ülke işadamlarıyla yakın temas kurma ve işbirliği geliştirme imkanı yakaladılar. Bu yıl fuarda, 115 bin metrekare alanda 2 bin 735 sergici ve 55 bin ŞANGAY SIAL FUARI ziyaretçi ağırlandı. Dondurulmuş gıdalardan, diyet ürünlerine; alkollü alkolsüz içeceklerden, taze deniz ürünlerine kadar geniş bir yelpazede gıda ürünlerinin yer aldığı fuara, 47 Türk şirketi de katıldı. Fuarda, “gıda üretim teknolojileri, şarap ve bira çeşitleri, içecekler, alkollü içkiler, kümes hayvan ürünleri, deniz ürünleri, meyve ve sebze üretim teknolojileri, şarküteri çeşitleri, dondurulmuş gıda ürünleri, dondurma çeşitleri, sağlık ürünleri, hijyen teknolojileri, et ürünleri ve çeşitleri, meyve suları gibi 21 Dünyanın en önemli 3 fuarından biri olan Şangay SIAL Fuarı’na 47 Türk firması katıldı. değişik kategoride” ürünler yer alıyordu. İSTİB üyeleri de dünyanın bu en büyük fuarında yer alırken, hem sektördeki gelişmeleri yakından izleme fırsatı buldular, hem de kendi sektörlerindeki firmalarla birebir tanışma fırsatı elde ettiler. KARDEŞ BORSA, AYDIN TİCARET BORSASI DA KATILDI 6-8 Mayıs tarihlerinde Çin’in Şangay kentine düzenelen inceleme heyetine kardeş borsa Aydın Ticaret borsası da katıldı. Program kapsamında SIAL gıda fuarı da ziyaret edildi. Çin’in en büyük gıda ve içecek fuarı organizasyonu olan SIAL fuarına 65 ülkeden 2.158 firma iştirak etti. Mayıs - Haziran 2015 37 İSTİB-HABER Türkçe Konuşan Girişimcileri ağırlayan İSTİB Başkanı Ali Kopuz: “21. YÜZYILI GİRİŞİMCİLERİN BAŞARISI, TÜRK YÜZYILI YAPACAKTIR” Türkçe Konuşan Girişimciler heyeti İstanbul Ticaret Borsası’nı ziyaret etti. İSTİB Başkanı Ali Kopuz, Türkçe konuşan girişimcilerin ticaret dünyasının gönderine Türkçe ses bayrağını çektiğini söyledi. Heyet üyeleri, Orta Asya’dan Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada yaşayan ve Türkçe konuşan, 21 ülke ve 5 özerk bölgeden 47 işadamından oluştu. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile Dışişleri Bakanlığı tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen Türkçe Konuşan Girişimciler Projesi’nin bu seneki ayağı, 21 ülke ve 4 özerk bölgeden 47 işadamının katılımıyla başladı. İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz tarafından, Borsa merkez binasında onurlarına akşam yemeği verilen heyet üyeleri, oldukça faydalı geçen bu toplantıdan büyük bir memnuniyetle ayrıldıklarını belirttiler. İSTİB Başkanı Ali Kopuz, yemekte yaptığı konuşmada, “Evinize, 38 Türkçe’nin merkezine hoş geldiniz” diye hitap etti. Sözlerine Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Türkçem, ses bayrağım” dizesiyle başlayan Başkan Kopuz, “Biliyorsunuz, biz bugün Türkçe Konuşan Girişimciler 18’inci kez bir araya geliyor. Bugün biz 18. kez, ticaret dünyasının gönderine “Türkçe ses bayrağımızı” çekiyoruz” diye konuştu. Balkanlar’da velhasıl dünyanın birçok yerinde ve büyük coğrafyasında ne demek olduğunu anlatacağım” dedi. Ekonomi ve rakamlardan bahsetmeyeceğini belirten Başkan Kopuz, “Ben size bugün Türkçe Konuşan Girişimciler olmanın, Orta Asya’da, Ortadoğu’da, Kafkasya’da, “Çünkü bu başlıkla biz, sadece Türkçe’ye, yani aynı dili konuşuyor olmaya vurgu yapmıyoruz. Aynı zamanda dilin üzerinde yükselen büyük bir kültürü de hatırlatmak Kültürü tüccarlar inşa eder “Türkçe Konuşan Girişimciler isminde yer alan Türkçe Konuşan ibaresinin, çok büyük bir anlam taşıdığını ve rastgele seçilmediğini” kaydeden Başkan Kopuz, şöyle konuştu: İSTİB-HABER istiyoruz. Çünkü siz eğer dilinizi, yani size hayat veren kültürünüzü dinamik tutabilirseniz, askerî alandan ekonomik alana kadar birçok alanda üstünlük sağlayabilirsiniz. Bana göre de kültürü dinamik tutan tek şey, ticarettir; ticareti gerçekleştiren tüccarlardır, girişimcilerdir. Dolayısıyla eğer bugün Türk kültürü diye bir şey varsa, ona hayat verip diri tutan sizlersiniz.” 21. yüzyılın Türk tarihi bakımından önemli bir dönüm noktası olduğuna işaret eden Başkan Kopuz, sözlerine şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde son 13 yılda elde edilen siyasi ve ekonomik gelişmelerden sonra şuna inanıyoruz: 21. yüzyıl Türkçe konuşanların tarihteki büyük rollerine geri dönüş yüzyılı olacaktır. Ama,bunun başarılması tek bir şarta bağlıdır. O da ekonomi ve ticari alanda da silkeleniş ve uyanış yaşamamızdır. Yani 21. yüzyılı Türk asrı yapmamız; girişimcilerimizin, işadamlarımızın büyüyüp öncü kuvvetler haline gelmesiyle mümkündür.” 21. yüzyıl Türk yüzyılı olacak 21. yüzyılı Türkçe konuşanların yüzyılı yapmanın Türk adı taşıyanların kaderi olduğunu vurgulayan Başkan Kopuz, “Çünkü “Türk’ün anlamı, güçlü demektir” diye konuştu. Başkan Kopuz, “Bu yüzden biz, aynı zamanda, “ekonomide Türk (güçlü), üretimde Türk (güçlü), girişimcilikte Türk (güçlü), yenilikçilikte Türk (güçlü)” olmak zorundayız” dedi. Bunun yolunun Türkçe konuşan girişimciler arasındaki iletişim hattını sürekli ve kesintisiz hale getirmekten geçtiğini vurgulayan Başkan Kopuz, 18. Türkçe Konuşan Girişimciler Toplantısı’yla biz bu yolda önemli bir mesafe alındığına bildirerek, şöyle dedi: “Çünkü bugün, burada, aramızda iletişimin dinamik bir yapıya kavuşmasının önemli bir örneğine şahit oluyoruz. Buradaki yol haritamız Türkçe konuşanlar arasındaki ticareti artırmaktır. Burada temeli atılan işbirliklerimizi kuvvetlendirmek, daha da ileriye taşımaktır. Türkçe konuşan girişimcilerin sadece kendilerini değil tüm dünyayı etkileyen değişim ve gelişiminin öncüsü olmalarını sağlamaktır. Aynı kültür ve tarihi paylaşanlar olarak, hep birlikte çok daha büyük bir tarihi yazabileceğimize inanıyoruz. Biz Türkçe konuşabilir, birbirimizi anlayabilirsek, o zaman birlikte düşünebilir, birlikte büyük hayaller kurabiliriz. İşte o vakit hep birlikte girişimcilikle şekillenen büyük bir gelecek kurabiliriz.” ler, günün anısına İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz’a plaket ve yöresel hediyeler verdi. Başkan Kopuz heyeti temsilen Salih Taşdemir’e bir plaket sundu. Ayrıca heyette yer alan bölge temsilcisi girişimciler, iş imkanları hakkında bilgi verip başarı hikayelerini anlattılar. Toplantıda, sanatçı Valeri Chilioglo, yöresel müziğin güzel örneklerini seslendirdi. Akşam yemeği sonrasında, İSTİB üyeleri ve heyet üyeleri arasında birebir iş görüşmeleri yapıldı. Hedefimiz, pastayı büyütmek Türkçe konuşanların, dünya girişimciliğine küresel ticaret pastasını büyüterek önemli katkıda bulunacağının altını çizen Başkan Kopuz, “Bu yüzden, Türkçe konuşan girişimcilerin bir araya gelmesi kimseyi ürkütmesin. Çünkü bizim mücadelemiz, küresel pastadan bir dilim çalma mücadelesi değil, bu pastayı daha da büyütme mücadelesidir” dedi. Başkan Kopuz’un konuşmasından sonra Türkçe Konuşan Girişimci- Mayıs - Haziran 2015 39 İSTİB-HABER Başkan Kopuz, Etiyopya ile tarım sektöründe işbirliği istedi ETİYOPYA İLE GÜÇLÜ İŞBİRLİĞİ İÇİN YOLA ÇIKILDI Ali Kopuz başkanlığındaki TOBB Heyeti ile Abebaw Mekonen başkanlığındaki Etiyopya Heyeti, Çalışma Komitesi Anlaşması hazırlıkları için bir araya geldiler. Başkan Kopuz, iki ülke arasındaki ticaret hacminin yetersiz olduğunu vurgulayarak, acil eylem planı hazırlanması önerisinde bulundu. Kopuz, Etiyopya’da yatırımları bulunan Türk işadamlarının sıkıntılarını da toplantıda dile getirdi. TOBB Başkan Yardımcısı Ali Kopuz ile Etiyopya Ticaret Odası ve Sektörel Birlikleri Başkan Yardımcısı Abebaw Mekonen, bir araya gelerek, çalışma komitesi anlaşması için müzakerelerde bulundular. Toplantıda konuşan TOBB Başkan Yardımcsı ve İSTİB Başkanı Ali Kopuz, Etiyopya ile Türkiye’nin birbirini daha yakından tanıması için tanıtıcı etkinliklere odaklanması gerektiğinin altını çizerek, iki ülke arasındaki ticaret hac- 40 minin yeterli olmadığını dile getirdi. Tecrübemizi aktarmaya hazırız Türkiye ile Etiyopya arasındaki tica- Kopuz, Etiyopya Ticaret ve Sanayi Odası’ndan bir heyeti ülkemizde bir hafta boyunca ağırlayarak, “Oda sistemi, KOBİ’lerin geliştirilmesi, organize ve serbest bölge deneyimi, lisanslı depoculuk” gibi konularda tecrübe paylaşmaya hazır olduklarını kaydetti. Kopuz ayrıca, “Etiyopya’daki iş ve yatırım imkânlarını işadamlarımıza duyurmamız gerekir. Bize duyurursanız üyelerimiz ile ret hacminin yükseltilmesi ve çeşitlendirilmesi gerektiğini ifade eden Kopuz, “Bunun için bir eylem planı hazırlayabiliriz. Böylece kurumsal, ticari ve yatırım işbirliklerini artırabiliriz. Ancak, planının en önemli kısmı karşılıklı bilgi aktarımı ve tecrübe paylaşımı olacaktır” diye konuştu. İSTİB-HABER paylaşabiliriz” dedi. Kopuz,THY’nin uçuşları sayesinde Türkiye ile Etiyopya’nın birbirine artık daha yakın olduğuna işaret etti ve “Bunu fırsata dönüştürmeli ve ikili ilişkileri geliştirmeliyiz” dedi. Türk firmalarının, inşaat başta olmak üzere, Etiyopya’da pek çok girişimi bulunduğunu anlatan Kopuz, ilişkilerin daha da artırması için iki ülke arasında muhabir bankacılık ilişkilerinin geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Tarımda işbirliği yapalım Kopuz, işbirliği yapılacak alanlara ilişkin görüşlerini açıkladığı konuşmasını şöyle sürdürdü: “Etiyopya ekonomisinin yaklaşık yüzde 50’sini kapsayan tarım sektöründe işbirliği yapabiliriz. Hem tarım ürünleri, hem de tarımsal makinelerin ticareti desteklenebilir. Sağlık turizmi konusunda ortak adımlar atılabilir. Enerji firmalarımızın da Etiyopya’daki yatırım imkânlarını öğrenmelerini istiyoruz. Türkiye’nin turizm, telekomünikasyon, havacılık imalat sanayi, makine ve kimya sanayi alanlarındaki bilgi ve beceri birikimini paylaşabileceğimiz ortamlar oluşturmalıyız.” Türk iş dünyasının Etiyopya’daki gümrük vergilerini yüksek bulduğunu belirten Kopuz, “Bu oranların daha uygun seviyelerde uygulanması için ortak adımlar atılabilir. Gümrüklerde mevzuatın yorumlanmasına standart getirilmesi önerilebilir” diye konuştu. Etiyopya işadamlarını Türkiye’de daha fazla görmek istediklerini belirten TOBB Başkan Yardımcısı Ali Kopuz, “TOBB olarak Etiyopya’daki özel sektörün geliştirilmesi konusunda her türlü desteği vermeye hazırız” dedi. İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz açıkladı: “HER YIL 17 MİLYAR YUMURTA TÜKETİYORUZ” İstanbul Ticaret Borsası’nın Yumurta Sektörünü temsil eden 10. Meslek Komitesi Başkanı Naci Yıldırım ve İstanbul Yumurta Üreticileri ve İşadamları Derneği Başkanı Necati Yıldırım ve üyeleri Refik Seven, Adem Menga, İsmail Benli, İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz’u ziyaret ettiler. Yumurta sektörü hakkındaki son gelişmeleri Başkan Ali Kopuz’la paylaşan heyet, sektöre desteği için Başkan Ali Kopuz’a teşekkür etti. İstanbul Ticaret Borsası 10. Meslek Komitesinin talebi üzerine, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof Dr. Ersin Şamlı ve ekibi tarafından hazırlanmakta olan kitap ve borsacılık faaliyetleri hakkında bilgi aktardılar. Yumurtanın üretilmesinden, kalibrasyon, saklama, soğuk zincir, dağıtım koşullarının da anlatıldığı kitap, sektör için bir başucu kitabı niteliğinde olacak. Diğer sektörlerde olduğu gibi yumur- ta sektörünün de önemli sorunları olduğunu belirten İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, “Başkanı bulunduğum her sektöre, gereken desteği vermek benim görevim” dedi. Başkan Kopuz, mevsimsel farklılıklar gösterse de yumurtanın en çok tüketilen temel gıda ürünlerinden biri olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “TÜİK verilerine göre yılda 16 milyar 496 milyon 751 bin 178 adet yumurta tüketirken yaklaşık 500 milyon dolar civarındada yumurta ihracatı yapıyoruz. Biz borsa olarak sektörün önemini görüyor ve değerlendiriyoruz. Sektörün bilinçli bir şekilde büyümesi ve uluslar arası düzeyde rekabet edebilmesi için bilgi ve altyapı yatırımlarını çoğaltmalıyız.” Mayıs - Haziran 2015 41 UNUTULAN MESLEKLER Batılılaşma ile Hayatımıza Giren Yenilik: SANDALYE Ülkemizde sandalye kullanımı XIX. yüzyıldaki Batılılaşma hareketi ile başlar. Geleneksel Türk ev döşemesinde ahşap malzemeden yapılan sedir, çoğu yerde ise yer minderi kullanılırdı. Saray ve konaklarda rağbet gören sandalye Cumhuriyet döneminden sonra yaygınlaşarak başlıca ev eşyası haline geldi. Mehmet Ali Diyarbakırlıoğlu Kaynaklar, bilinen en eski sandalyenin Mısır’da yapıldığını gösteriyor. Ayakları ve bunları bileştiren parçaları hayvan pençelerine benzetilen bu ilk sandalyenin her 42 bir ayağı farklı renkte boyanmıştı. Üstelik üzerinde çeşitli süsler bulunuyordu. Daha sonraki dönemlerde Yunan ve Roma sandalyeleri revaçtaydı. Bu sandalyelerin otur- ma tahtası çukur ve aralıklıydı. Ayakları ise yay gibi eğri yapılmıştı. Bu dönemden sandalyelere hâlâ çeşitli müzelerde rastlamak mümkün. UNUTULAN MESLEKLER 16. yüzyılın ikinci yarısında sandalyelerde çarpı işareti biçimindeki kirişler, “H” biçimindeki kirişlerin yerini almaya başladı. Modern anlamda sandalyenin ilk örnekleri ise 17. yüzyıl İtalya’sında görülüyordu. Arkalıklı ve dirsekliği olmayan bu sandalyeler, ceviz ağacından yapıldıkları için sağlam ve dayanıklıydılar. Oturma tahtaları ise bazılarında bitişik, bazılarında aralıklıydı. Ayrıca oturmayı rahatlatmak için kumaş v hasır örgü kullanılanları da oluyordu. 18. yüzyılda ise sandalyeler daha estetik bir görünüme kavuştu. Zarif eğriler, alçak arkalıklar, oturma yerinin derinleştirilmesi, ayaklarını bağlayan kirişler kalkmış ve hasır örgü kullanımı da yaygınlaşmıştı. Bu dönemde oval ve yuvarlak sandalyeler de üretilmişti. Günümüz sandalyeleri daha akılcı daha hafif kolayca taşınır tarzdadır. Ülkemizde sandalye kullanımı XIX. yüzyıldaki batılılaşma hareketi ile başlar. Geleneksel Türk ev döşemesinde ahşap malzemeden yapılan sedir, çoğu yerde ise yer minderi kullanılırdı. Saray ve konaklarda rağbet gören sandalye Cumhuriyet döneminden sonra yaygınlaşarak başlıca ev eşyası haline geldi. Sandalye nasıl yapılır? Sandalye ustaları önce, çınar, gürgen, meşe ağacının en iyisini bulurlar. Bu ağaçlardan hızar atölyelerinde sandalyenin uzun ayakları için 90 santimetrelik, kısa ayaklar içinde 50 santimetrelik keresteler çıkarırlar. Sandalyenin oturulan yeri için kalınlığı 1,5 santimetrelik tahtalar kesilir. Sandalyecilik mesleğinde bu tahtalara oturma tahtası denir. Bir sandalye için 8 adet parmak ağacı dedikleri yuvarlak kiriş yapılır. Çınar veya diğer ağaç türlerinden 6 adet dört köşeli ağaç tepsi tes- terede çıkarılır. Sandalyenin diğer parçalarının kalınlık ve silme işleri planyada yapılır. Planya tezgahının üzerinde kambur adı verilen bir bölüm bulunur. Sandalyelerin iki uzun arka ayağı balık sırtı şeklinde eğridir. Tezgahın kambur bölümü bu eğimi yapmak içindir. Sandalyelerde otururken dengeyi sağlamak için arka ayakları arkaya doğru hafifçe eğik olarak yapılır. Sandalyelerin ayakları arasına çaprazlama olarak yanmış tel geçirilir ve ortasından bükülerek gerdirilir. Böylece kirişler ayaklara daha sağlam bağlanmış ve çıkması önlenmiş olur. Sandalyelerin oturma tahtaları eskiden vida ile vidalanırmış. Sonraları vidaların kalitesinin düşmesi nedeniyle vazgeçilmiş. Oturma tahtaları kirişlere çivi ile tutturulmaktadır. Sandalyenin ayakları, kirişleri, oturma tahtasının montajı ve tel ile de gerdirilmesinden sonra zımparalama işine geçilir. Arkalığı olmayan sandalye: kürsü Kürsü, sandalyelerin arkalığı olmayanıdır. Ağaç tornacılarının bir buluşudur. Üzeri tahta kaplama olduğu gibi hasır veya bez şerit örgülü olanları da vardır. Ayakları köşeli ya da yuvarlak olabilir. Kirişleri de yayuvarlak ya da köşeli kesilmiş ağaçtandır. 30×30 cm boyutlarında kısa bir oturma gerecidir. Tornada yapılan ayaklar yine tornada çekilen kirişler ile birleştirilir. Üzeri hasır otu veya sentetik şerit ile örülür ya da oturma tahtası ile kaplanır. Sandalyede olduğu gibi kürsüde de ayaklar arasında tel gerdirme vardır. Kürsü Anadolu’da genellikle çayhanelerde, köy kahvelerinde, hanlarda küçük esnafın gündelik yaşamında çokça kullandığı pratik bir oturaktır. 20 cm yüksekliğinde olanları ise banyolarda kullanılmak üzere yapılmıştır. Mayıs - Haziran 2015 43 İŞ DÜNYASI & YÖNETİM 8 SORUDA MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ Basit bazı soruları basit olduğu kadar önemli olduğuna inandığım soruları sormak istiyorum. Umarım bu sorulara vermeye çalışacağım cevaplar Müşteri İlişkileri Yönetimi konusunda zihnimde oluşan çerçeveyi size aktarmak konusunda yeterince yardımcı olurlar. Bunu başarabildiğim ölçüde Müşteri İlişkileri Yönetiminin ve başarılı olma şartlarının ne olduğu konusunda etkin ve verimli bir sonuca ulaşmış olacağız. ERDAL DERİNDERE Yine burada yönetim düşünürü Deming’in ünlü 14 maddesindeki 4. madde ufkumuzu açıyor: ‘Tedariki fiyat bazında yapma uygulamasını durdurun. Bunun yerine toplam maliyeti minimize edin. Herhangi bir mal veya hizmet için tek bir tedarikçi ile sadakat ve güven temelinde uzun vadeli çalışın.’ MÜŞTERİ KİMDİR? Sunulan mal İŞ DÜNYASI veya hizmeti satın alan kişi müşteri değildir. Satın alandır. Yani ‘Alıcıdır’ (Buyer). İngilizcede müşteri kavramını karşılayan kelimenin (Customer) kökenine dikkatinizi çekerim. Custom, “gelenek” anlamına gelir. Buradan çıkarttığım sonuç şu: Tekraren, sunulan mal veya hizmeti bir defa satın alan kişi müşteri değildir; müşteri satın alma eylemini gelenek haline getiren kişidir. Bu gelenek sadece belirli mal veya hizmet alımını kapsamaz, bu mal veya hizmeti sunan kişi, kurum ve kuruluşlarla daha derin ve uzun süreli bir ilişkiyi kapsar. Bu ilişki satma – satın alma çerçevesini aşar ve karşılıklı değer değiş-tokuşu bağlamına yerleşir. Burada artık ihtiyaçlar değil, ihtiyaçları da ihtiva eden bir güven ortamı söz konusudur. MÜŞTERİ NE İSTER? Robert Rodin’in kitabının adı, bu soruya cevabımı bir ideal tip olarak çok güzel özetliyor: ‘Free, Perfect and Now’. Yani ‘Bedava, Mükemmel ve Şimdi’. Bu ironik kavramları gerçeğe taşırsak, müşteri beklentilerini şöyle özetleyebiliriz: Müşteri; uygun fiyat ister, uygun nitelik (kalite) ister ve kendisi için en uygun zamanda (teslimat) ister. Buradaki Uygun kavramı üzerinde durup düşünmek gerekir. Eğer müşteri ilişkilerini salt ekonomik terimlerle tanımlamak hatasına düşersek, salt rekabetçi kategorilerle düşünüp hareket ederiz ve müşteri ilişkilerinin gerçek içeriğine asla ulaşamayız. Detaylarına girmeden 44 şöyle özetleyebilirim: Müşterinin uygunluk tercihi güvenin ve bu temelde yükselen uzun vadeli ilişkinin içine gömülüdür. Yani müşteri anlayış gösterir. Siz de ‘Elinizden Geleni’ yaparsınız. VE YÖNETİM Unutmayın her satıcı aynı zamanda alıcıdır. ‘Çalma kapıyı, çalarlar kapını’ Bir Gallup Araştırmasında belirtilen tüm sektörlerde tüm müşterilerin ortak dört beklentisini şöyle özetleyebiliriz: • Müşteri Doğruluk ister. • Müşteri Ulaşılırlık ister. Bu iki beklentinin başarıyla karşılanması dahi sadece müşteri memnuniyetsizliğini önler. Yani yolun yarısıdır. Vuslata ermek, uzun süreli ilişkiyi garantilemek için geriye kalan iki beklentiye de cevap vermek gerekir. • Müşteri Ortaklık ister. Firmaların onları dinlemesini, cevap vermelerini, onlara aynı tarafta olduklarını hissettirmelerini beklerler. • Müşteri Tavsiye ister. Bu müşteri beklentilerinin en üst seviyesidir. Müşteriler en çok kendilerine öğrenmelerinde yardımcı olan firmalara yakın hisseder. Alıcıların Müşteriye dönüştüğü aşamadır bu. Son iki aşamanın gerçekleşmesi duyarlı ve odaklanmış çalışanlar sayesinde gerçekleşir. Çalışanlar firma ve müşterileri arasındaki yegâne bağlantıdır. MÜŞTERİ ÜRÜN-HİZMET SÜREÇLERİMİZİN NERESİNDE YER ALMALIDIR? Öncelikle en başta yani tasarım safhasında ve süreçlerin her yerinde. Bilinmeyen müşterilerin varsayılan ihtiyaçları için ve tahmin edilen alım güçlerine dayanarak mal ve hizmet üretip sunmak çok çok eskilerde kaldı. Eskiler- İŞ DÜNYASI & YÖNETİM de kaldı ama hala bu bariz hatayı yapmaya devam eden ve kaybeden çok firma var. Temel felsefe şu olmalı: a. İhtiyaçların çok az bir kısmı müşteri tarafından dile getirilir. İhtiyaçları belirleyen asıl olarak arzdır. b. Her safhada; tasarımda, üretimde, pazarlamada, satışta, satış sonrası hizmetlerde müşterini nabzı tutulmalı. c. Problemlerin ürün müşteriye ulaştıktan sonra çözülmesi çok masraflıdır. d. Müşteri memnuniyeti aslında çoğu karanlıkta kalan azı keşfedilebilen bir süreçtir. Yapılan araştırmalar memnun alıcıların ortalama 3 kişiye memnuniyetlerini aktardıklarını, memnun olmayanların ise memnuniyetsizliklerini 9-11 kişiye hem de yüksek perdeden aktardıklarını gösteriyor. Daha da önemlisi ve trajik olanı çok az kişi memnuniyetsizliklerinden firmayı haberdar ediyorlar ve sorunların giderilmesini talep ediyorlar. e. Memnuniyetsizliğin efektif bir şekilde giderilmesi müşteri sadakatinde çok önemli bir faktör. f. Ne yazık ki alıcıların çoğu küsüyorlar ve firmalar çok önemli bir bilgi kaynağından mahrum kalıyorlar. g. Müşterinin tuttuğunuz elini nazikçe tutmaya devam edin, asla bırakmayın, sıkmadan ve kızdırmadan. ÜRÜN NEDİR? BİR FİRMANIN EN ÖNEMLİ ÜRÜNÜ NEDİR? Bir firmanın en büyük ve en önemli ürünü ‘Firmanın Kendisi’dir. Müşteriler öncelikle firmayı daha sonra ürünleri beğenip alırlar. Zaten müşteri olmak demek firmayı beğenip almak demektir. Sadık Müşterilere sahip olmak istiyorsanız diğer sadık paydaşlara (Çalışanlar, Yönetim, Hissedarlar) sahip olmalısınız. İçiniz dışınız bir olmalı ki gerçek güven ortamını tesis edebilesiniz. Ürünlerde, süreçlerde ve ilişkilerde sürekli sonsuz iyileştirme ortamına sahip bir firma kendini birincil ürünü olarak üretip sunuyor demektir. MÜŞTERİLER KADAR MÜŞTERİ OLMAYANLARIN DA ÖNEMİ VAR MIDIR? Yine ünlü bir yönetim düşünürü Peter Drucker ‘Bir firmanın müşterilerini bilip tanıması kadar rakiplerinin müşterilerini hatta müşterisi olmayanları da bilip tanımasıdır’ diyor. Bir firmanın sadece kendi müşterilerine odaklanması kadar tehlikeli çok az şey vardır. Anahtar soru: Diğerleri neden bize gelmiyorlar? Neden onlara gidiyorlar? Bir firmanın geleceğini etkileyen şeyler genellikle kendi dışında hatta içinde bulunduğu sektörün ve hatta ulusal ekonominin dışında olup bitenlerdir. Benim en çok beğendiğim, sevdiğim ve aklıma yatan ürün tarifi şu: MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ İLE MÜŞTERİ ESARETİ ARASINDA NASIL BİR AYIRIM ÇİZGİSİ ÇEKEBİLİRİZ? Ürün = Satın Alınan Mal veya Hizmet + Hissettiğiniz Şey Konjoktürel olarak mecbur kalabilirsiniz ancak fiyat odaklı alıcılar kadar tehlikeli ‘müşteri’ yoktur. Eğer bu tip müşterileri belli bir niceliğin üstündeyse bir firmanın kendini sorgulaması gerekir. Müşteri Esaretinin temeli fiyat bazlı alışverişlerdir. Müşteri Memnuniyeti ancak siz de memnunsanız gerçekleşir. Özellikle bir firmanın memnun İç Müşterilere sahip olması stratejik önem taşır. Güven ortamında gerçekleşen uzun süreli değer değiştokuşu yani gerçek müşteri ilişkileri müşteri memnuniyetinin temelidir. Kazan-kazan. Dikkat ederseniz yazılı ve görsel reklamların önemli bir kısmında mal ve hizmetten daha fazla, ilgili mal ve hizmetin satın alınmasıyla edinilecek faydadan çok, yaşatacağı his vurgulanır. Falanca markayı giyin fark edilirsiniz. Falanca markayı kullanın dünya avucunuzun içinde. Filanca yere gidin hayatınız değişecek. Filancayla uçun çünkü önemlisiniz. Reklamlarda vaat edilenlerin ötesinde müşteri tam da hislerin peşindedir. Bu fiyata bu kaliteyi başka yerde bulamam. Paramın karşılığını aldım, hatta fazlasını. Kazıklanma korkusu olmadan alışveriş yapıyorum. Çürük çarık karıştırmıyorlar. Ne kadar nezih ne kadar ‘Cool’ bir ortamdı. Ne zaman bir sorun çıksa derhal ilgileniyorlar, yarı yolda bırakmayacaklarından eminim. Kendimi önemli hissettim. Vb. CRM UYGULAMALARININ BAŞARILI OLMA KONUMU NENİR? Üzerinde bu kadar çok durulan ve geniş bir literatüre ve teknolojik altyapıya sahip CRM uygulamalarının vardığı nokta gerçekten çok ilginç. Neredeyse tam bir başarısızlık. Burada bu konuya girmeyeceğim. Bu başarısızlığı teşhis edip inceleyen literatürü taramak ve kendi araştırmalarımızı gerçekleştirip kendi düşüncelerimizi oluşturup iş dünyamıza sunmak ilgililerini bekliyor. Mayıs - Haziran 2015 45 İSTİB-HABER İSTİB Başkanı Kopuz, 3. EDT Expo Fuarı’nda konuştu: “EV DIŞI TÜKETİM SEKTÖRÜ YÜKSEK BÜYÜME POTANSİYELİNE SAHİP” Ev Dışı Tüketim Tedarikçileri, bu yıl üçüncüsü düzenlenen EDT Expo Fuarı’nda büyük şov yaptılar. ETÜDER’in öncülüğünde yapılan fuarın açılışında konuşan Başkan Kopuz, sektörün sahip olduğu enerji ve güçten çok memnun olduğunu söyledi. Kopuz, “İSTİB olarak sektöre her türlü desteği vermeye hazırız” dedi Türkiye’nin en dinamik sektörlerinden biri olarak kabul edilen Ev Dışı Tüketim Tedarikçileri, EDT Expo Fuarı 2015’te buluştu. Ev dışı tüketim sektörüne yeni bir bakış açısı getirmek ve sektör bilincini hazırlamak amacıyla yola çıkan Fuar’ın açılışında konuşan İSTİB Başkanı Ali Kopuz, 46 “Ev Dışı Tedarikçilik Sektörünün sa- liralık büyüklüğe sahip bir sektörün hip olduğu enerji ve güç beni ziya- öncü fuarı olma özelliği taşıyor. EDT desiyle mutlu etti” diye konuştu. Expo’nun İstanbul’da yapılmasının Ev Tedarikçileri ise başka bir anlamı var. Fuar yetki- Derneği’nin öncülüğünde gerçek- lileri, 50 milyar liralık pazarın yüzde leştirilen ve ev dışı gıda tüketimi- 41’inin İstanbul’da gerçekleştiğini nin temsil edildiği Fuar, 50 milyar söylüyorlar. Dışı Tüketim İSTİB-HABER Sektörde büyüme potansiyeli çok fazla Başkan Kopuz, fuarı, Ev Dışı Tüketim Tedarikçileri sektörünün gövde gösterisi olarak nitelendirdi ve “Üçüncüsü düzenlenen fuarın büyüklüğüne, sergilenen ürün ve ekipmanlara baktığınızda sektörün sahip olduğu dinamizm ve büyüme potansiyeli hemen dikkatinizi çekiyor” diye konuştu. Birçok sektörün büyümek için projeler peşinde koştuğu bir ortamda, Ev Dışı Tedarikçilik Sektörünün sahip olduğu enerji ve gücün kendisini çok memnun ettiğini belirten Başkan Kopuz, “Bu gelişmede kuşkusuz en büyük pay sahiplerinden birisi de Sayın ETÜDER Başkanı Melih Şahinöz’dür. Ben burada, Sayın Başkanı can-ı gönülden kutluyorum” dedi. Hijyene dikkat Çanakkale Zaferi unutulmadı Her sektör gibi Ev Dışı Tüketim sektörünün de özellikle büyümeden kaynaklanan bazı sorunlarla karşılaşabileceğine değinen İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, bu noktada en önemli konunun gıda ve gıdada da tüketicilere sağlıklı ve kaliteli ürünlerin sunulması olduğunu bildirdi. Kopuz, “Malumunuz olduğu üzere, İstanbul’da gıdanın temsilcisi İstanbul Ticaret Borsası’dır. Ben İstanbul Ticaret Borsası Başkanı olarak, sağlıklı ve kaliteli gıda ürünlerinin temini konusunda her türlü işbirliğine hazır olduğumuzu buradan açıkça ifade ediyorum” şeklinde konuştu. Bu yıl 3. Kez düzenlenen Ev Dışı Tüketim Tedarikçileri Fuarı 25 – 28 Mart 2015 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde açık kaldı. Fuar tam 50 bin metrekare alanda gerçekleştirildi. 4 gün boyunca sektör temsilcilerinin hazırladığı şovlarla katılımcılara güzel tatlar sunuldu. Fuarda Çanakkale Zaferi’nin 100. yılı da unutulmadı ve 100. yıl temalı çikolatadan heykel üretildi. Tarihi Osmanlı yemeklerine modern yorumların getirildiği Osmanlı Mutfağı bölümü büyük ilgi gördü. Ayrıca ünlü otel şefleri Black Box’ta yarışırken, eğitim gören genç yeteneklerin sektöre kazandırılmasını amaçlayan Üniversiteli Şeflerin Düellosu’nda gençler ter döktü. Mayıs - Haziran 2015 47 İSTİB-HABER Başkan Ali Kopuz, TOBB AB Uyum Komisyonu’nda açıkladı: “KATILIM SÜRECİ, DEMOKRASİ VE PİYASA EKONOMİSİNİN TEMEL ÇIPASIDIR” TOBB Başkan Yardımcısı ve İSTİB Başkanı Ali Kopuz, AB katılım sürecinin Türkiye’de hukuk devletinden piyasa ekonomisine kadar geniş bir alanda temel çıpa olduğunu söyledi. Kopuz, bu nedenle iş dünyası olarak AB katılım sürecine ciddi destek verdiklerini vurguladı. TOBB AB Uyum Komisyonu toplantısı, geçen Mart ayında TOBB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Kopuz’un başkanlığında Ankara’da toplandı. Toplantının açılışında konuşan TOBB Başkan Yardımcısı Ali Kopuz, Türkiye için AB katılım sürecinin temel bir çıpa görevi gördüğünü belirterek, “Katılım süreci istikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasinin yerleşmesi, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlüklerin korunması, işleyen bir piyasa ekonomisinin varlığı, AB içindeki piyasa güçleri ve rekabet baskısına karşı koyma kapasitesine sahip olunması ve ni- 48 hayetinde, mevzuatı uygulayabilme kapasitesi olan güçlü bir kamu bürokrasisinin temel çıpasıdır” diye konuştu. Kopuz, iş dünyası olarak AB katılım sürecine ciddi destek verdiğini vurguladı. TOBB AB Uyum Komisyonu Başkanı ve Bafra TSO Başkanı Göksel Başer ise konuşmasında, TOBB AB Uyum Komisyonu toplantısının, TürkiyeAB ilişkileri ve bu ilişkileri doğrudan ilgilendiren konular hakkında bir bilgilenme oturumu şeklinde tasarlandığını ifade etti. Başer, bu çerçevede Türkiye-AB İlişkileri, AB-ABD Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması, Geri Kabul Anlaşması ve Vize Serbestisi Diyalogu konularındaki gelişmelerinin toplantıda ele alınacağını ifade etti. Toplantıya iştirak eden AB Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Burak Erdenir, Büyükelçi Bozkurt Aran ile İKV Genel Sekreter Yardımcısı ve Araştırma Müdürü Melih Özsöz, Komisyon üyelerine Türkiye-AB ilişkileri ve gündemdeki konular ile ilgili birer sunum gerçekleştirdiler. Toplantıda, ayrıca, Türkiye-AB ilişkilerinde yaşanan güncel gelişmeler, AB-ABD Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması Müzakereleri ile Geri Kabul ve Vize Serbestisi Diyaloğu konuları ele alındı. İSTİB-HABER NAİL OLPAK, YENİDEN MÜSİAD BAŞKANI SEÇİLDİ Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) 23. Olağan Genel Kurulunu Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirdi. Genel kurulda, İstanbul Ticaret Borsası’nı Meclis Başkan Yardımcısı İzet Kopuz ile Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Kamar temsil etti. MÜSİAD 23. Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugüne kadar MÜSİAD çatısı altında görev yapanlara teşekkür ederek, MÜSİAD’ın, Türkiye’nin ekonomisine, üretimine, istihdamına olduğu kadar demokrasisine de çok önemli katkılar yaptığını söyledi. Milletin bağrından çıkan ve orada neş vü nema bulan MÜSİAD’ın bugün de aynı şekilde yola devam ettiğini belirten Erdoğan, “Her ne pahasına olursa olsun değil, helalinden kazanmayı; sadece kendiniz için değil, ülkemiz ve milletimiz için çalışmayı ilke edindiğiniz için her birinizi kutluyorum” diye konuştu. Haliç Kongre Merkezi’nde gerçek- Türkiye ile birlikte dünyanın dört bir yanında bu doğrultuda koşturan, mücadele veren her MÜSİAD’lıyı, “bugünün alperenleri ve dervişleri” olarak gördüğünü belirten Erdoğan, “Emeğinizle, üretiminizle, ticaretinizle daha önemlisi örnek hayatınızla çok önemli bir görev ifa ediyorsunuz. Ekonomideki önemli rolünüz yanında, milletimizin bu coğrafyadaki bin yıllık medeniyet davasına verdiğiniz katkıyla da her türlü takdiri ve teşekkürü hak ediyorsunuz. Allah yar ve yardımcınız olsun” ifadelerini kullandı. Altınay, Halim Aydın, Mahmut As- leştirilen MÜSİAD 23. Olağan Genel Kurulu’nun ardından Yönetim Kurulunda yer alan isimler şöyle belirlendi: “Nail Olpak, Ahmet Selvi, Alipınar Topdaş, Bekir Sami Nalbantoğlu, Burak Benşin, Esat Akbülbül, Eyüp Uğur, Fuat Tosyalı, Gökhan Murat Kalsın, Gülten Durdu, Hakan malı, Mehmet Ünal, Melike Günyüz, Namuk Alper Esen, Nazım Özdemir, Necmettin Öztürk, Ömer Faruk Akbal, Ömer Faruk Çelik, Remzi Gür, Soner Meşe, Turgut Al, Ümit Kiler, Yavuz Fettahoğlu.” Mayıs - Haziran 2015 49 İSTİB-HABER İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz: “TÜRKİYE’NİN G20 VE B20 PERFORMANSI, DÜNYAYI ETKİLEDİ” Türkiye, G20 ve B20 performansı ile dünyayı hayran bırakıyor. Rıfat Hisarcıklıoğlu başkanlığındaki TOBB Heyeti, ABD’ye gerçekleştirdiği ziyaretlerinde, B20- T20 etkinliklerini ana tema olarak belirleyerek, Türkiye - ABD ilişkilerinin iktisadi boyutu hakkındaki görüşlerini ABD Kongresi’nde ve ABD Ticaret Odası ile Türk - Amerikan Konseyi’nde 50 (ATC) dile getirdi. Heyette yer alan TOBB başkan Yardımcısı ve İSTİB Başkanı Ali Kopuz, bu performansın ekonomi dünyasını oldukça etkilediğini belirtti. Programlar kapsamında çeşitli toplantı ve etkinlikler düzenlendi. ABD Temsilciler Meclisi North Carolina Eyaleti üyesi Virgina Fox, Türk - Amerikan Ticaret ve Sanayi Odası (TACCI), Uygur Türkleri Lideri Rabia Kader, Türk-Amerikan Konseyi (ATC) ile temaslarda bulunurken, basın mensuplarıyla da bir araya geldi. Etkinliklerin tamamına TOBB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Ali Kopuz ve Ender Yorgancılar da iştirak etti. İSTİB-HABER İSTİB Başkanı Ali Kopuz, 2014 büyümesini değerlenirdi: “2014’DE KÜRESEL BÜYÜME ORTALAMASINI YAKALADIK” İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, yaptığı açıklamayla Türkiye’nin 2014 yılında 2.9 büyümesinin, cari açık ve enflasyonun kontrolüne yönelik tedbirlerden kaynaklandığını söyledi. Kopuz, “Bu büyüme Türkiye’ye yetmez, ama küçümsenecek bir tarafı da yok. Türkiye küresel büyüme ortalamasını yakalamıştır” dedi. Türk ekonomisinin son 12 yıllık büyüme ortalamasının yüzde 4,9 olduğunu hatırlatan Kopuz, “Türkiye’nin en az yüzde 4,5 büyümesi gerektiğini hepimiz biliyor ve kabul ediyoruz. Ancak, bu büyümenin de öyle eleştirilecek bir tarafı olduğunu düşünmüyorum. Ekonomide bütün hedeflerinizi aynı anda tutturma şansınız zaten olamaz. Türkiye dünyanın önde gelen gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerinin 2014 yılı ortalama büyümesini yakalamıştır. Öncelikle önemli olan budur” diye konuştu. Mutlak büyümenin önemli ama esas mukayeseli büyümenin gerekli olduğuna dikkat çeken Başkan Kopuz, “Dikkatli baktığımız da görüyoruz ki, Türkiye Çin ve Hindistan’ın büyümeleri hariç tutulduğunda yine ciddi bir büyüme oranı yakalamıştır. Türkiye’nin de yer aldığı diğer gelişmekte olan ülkelerin büyüme ortalamasının yüzde 1,7, gelişmiş ülkelerin büyüme ortalamasının yüzde 1,8 olarak gerçekleştiğini göz ardı etmeyelim” açıklamasında bulundu. Türkiye’nin 2.9 büyüme ile Avrupa Birliği’ne üye ve aday ülkeler arasında, 2014 yılını en iyi kapatan bir veya iki ülke arasında olduğunu da hatırlatan Kopuz, Ekonomideki yavaşlamanın sebebinin de doğru analiz edilmesi gerektiğini kaydetti. 2014 yılı büyümesinin 2.9 çıkmasındaki sebebin cari açık ve enflasyonunun kontrolüne yönelik tedbirler olduğunu belirten Kopuz, sözlerini şöyle tamamladı: “Yönetimimizin aldığı tedbirler, 2013 yılında yüzde 5,1 artan hane halkı tüketim harcamalarının, 2014 yılında sadece yüzde 1,3 büyümeyle yılı kapatmasına sebep olunca, 2013 yılında yüzde 4,2 büyüyen Türk eko- nomisi, doğal olarak 2014 yılında yüzde 2,9’da kaldı. Bununla birlikte, 2014 yılında net ihracatın büyümeye önemli katkı yapması sayesinde de, 2014 yılında Türkiye’nin yüzde 2,9 büyüdüğünü söyleyebiliriz. Türkiye’nin 2015 yılında yüzde 3 ve üzerinde büyüme yakalayabilmesi için, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve ihracattaki düşüş de göz önüne alınarak, mali disiplini zedelemeden kamu harcamalarının daha kuvvetli düzeyde büyümeye katkı sağlaması gerektiği kanaatindeyiz.” Mayıs - Haziran 2015 51 TİCARET VE HAYAT Herkes Kendi İşine Baksa “Dostluk birbirine bakmak değil, aynı yöne bakmaktır” diyor Exupery. Her sektör, branş, alan ve hatta birey, özündekini kendi dünyasında yaşasa ve ağır siyasal zihinsel angajmanlara girmeden işini yapsa, yani ortak hayat ve kader arkadaşlarıyla iyi ve güzel olan hedeflere odaklansa, siyaset de hayat da hizaya gelir. Yerliyerinde olur. Ve şunu da hatırlayalım ki, “Taş yerinde ağırdır.” Yıllardır ısrarla vurguladığım bir şey var. Hayata ait parça gerçeklikleri abartı bir ilgiyle merkeze oturtup diğer alanlara bigane kalmanın yanlışlığı. Siyaset sahnesinin heyecanlı olduğu yaşadığımız günlerde bu durum daha bir net olarak ortada. Herkes siyaset konuşuyor. Hararetli tartışmalar yapılıyor. Yani havanda su dövülüyor. Elbette vatan millet adına oluyor bu işler. Oysa kişinin kendisi, ailesi, toplumu ve ülkesi için öncelikle işini iyi yapması gerekiyor. İşi siyaset olanlar mevcut gündemden dolayı müstesna elbette, onlar işlerini yapıyorlar, iyi ya da kötü. MÜRSEL SÖNMEZ TİCARET Toplumsal hayatta her birey üzerine düşen rolü oynadığı zaman tablo tam olur. İnsanların gittiği yol, yaptığı iş ve siyasal kültürel tercihleri farklıdır. Benzerliklerden doğan öbeklenmeler de bireysel farklılıklar gibi doğaldır. Bu farklılıkların zenginlik olduğu ve birbirini tamamlama gibi bir işlevi olduğu da muhakkaktır. Meşrebi kendi dünyasına ait olan kişi, mutabık kalarak tüm toplumla buluşamasa da, mesleği itibariyle buluşur. Düşünce ve inançlar kişinin kendi dünyasında, ürettiği iş ve hizmetler ise toplumun genel yapısında bir değerdirler. Düşüncelerimizle yaklaşamadığımız insanlara, güzelce yaptığımız işlerle ulaşıp dokunabiliriz. Her ne kadar toplumu yöneten irade ve yasalar gidişatı belirliyor da olsa, aslolan; toplumun yönelişi, hayat karşısındaki tutum ve tavrıdır. Siyasetten bağımsız 52 bir iktisadi ve kültürel hayata ihtiyacımız var. Toplumun tercihlerini beyan etmesi normal ve gereklidir. Ülkenin ana damarı olan ticaret ve üretim alanlarında bulunan insanların da elbet bir tercihleri olacaktır. Bunlar da elbet doğru ve gerekli şeylerdir. Ancak, her şeyi getirip getirip siyasete bağlamak ülkeye yapılacak katkıya zarar verecektir. İş üzerinde insanlarla buluşmak, ilişkileri soyut değil somut gerçekler üzerinden oluşturmak gerekli. Bunun sonucu VE HAYAT ise siyasetten bağımsız bir iktisadi iradenin varlığını meydana getirecektir. Gündeminde ana madde olarak sürekli dalgalanan ve gerilimlerle yürüyen siyasetin olduğu bir yerde, salim bir akıl ve istikamet sahibi bir irade teşekkül etmez. İnsanların, özellikle de iş yaparak memleketine katkı sağlayanların ana gündemleri yaptıkları işi daha iyiye götürmek olmalıdır. Üretiminizi arttırmak, pazarlarınızı genişletmek, yeni ve özgün buluşlarla yeni yollar açmak somut getirileri olan bir yoldur. Siyasi spekülasyonlarla vakit harcamak ise ana sermayesi zaman olan ömrü israf etmek anlamına gelir. Ve tam bu noktada şu söylenilebilir ve abartı da olmaz: Siyasetin büyüğü ve soylu olanı ticarettir, iktisadi faaliyettir. Ülkeye fayda sağlama ve iyiliğini istemeniz gerçekte ne kadar değer ürettiğinizle ölçülebilir. TİCARET VE HAYAT Siyasetin yapması gereken ülke insanının huzur içinde olması ve adaletle yönetilmesini sağlamak ve ülkeye “varlık” katan insanların yolunu açmak ve kolaylaştırmaktır. Bu yapının oluşmasını sağlayan bir sistem ve mekanizma vardır. Seçimler, partiler ve hükümetlerle çark döner. Ticaret ve sanayinin, bilim ve kültür alanlarının da kendi dünyalarında ve olabildiğince bağımsız işlemesi gerekmektedir. Hayatın omurgasını oluşturan ve siyasete göre “reel” olan bu uğraş ve iş alanları, değişken siyasal ortamın dalgalanmalarına tahammül edemez. O dalgalanmaların etkisine girdiği zaman işler karışır. Seçim dönemlerinde yaşanılan iktisadi durgunluk veya kasılmalar bunun göstergesidir. Psikolojik etkilenmeler doğaldır ama bu etki bir yavaşlama ve aksama meydana getirmemelidir. Bir devleti yüzlerce hatta binlerce çarkın birbirine bağlı olarak çalıştığı bir makinaya benzetirsek, her çark kendi mihverinde döndüğü sürece diğerlerinin işleyişine katkı sağladığı hatta işleyişini olası kıldığı görülecektir. Yüzlerce hatta binlerce başlığa ayırabileceğimiz iş ve uğraş alanlarının kendi özel gündem ve hedefleri vardır, olmalıdır. Çiftçi daha çok ve iyi verim peşinde koşacaktır. Sanayici üretimini arttırma ve satabilmenin daha etkin yöntemlerini araştıracak, tacir ulaşamadığı ya da satamadığı ülke ve dünya köşelerinde gezinecek, bilim adamı bulunduğu kürsünün evrensel ligde yükselmesi için ter dökecek, sanatkâr öz medeniyetinden yola çıkarak evrensel anlam ve değerler üretme heyecanı içinde olacaktır. Başarmanın ve kazanmanın zevki havanda su dövmenin zevkini geride bırakacaktır. Soylu ve boylu siyaset budur. Öz güce yaslanarak ve emek vererek ortaya övünülesi bir şey koymak, siyasetle meşgul olmanın bahanesi olan vatan millet kaygı ve sevdasına gerçek katkıyı sağlamaktır. Yoksa, şu veya bu siyasi rüzgarın etkisiyle ve oradan gelecek “himmet”le yürümek, yürümek değil durmak da değil, geriye gitmektir. Çarklar topluluğu benzetmemize dönersek, toplumu ve devleti oluşturan çarkların birbirlerine dokunup geçtikleri noktalar vardır. Birbirlerinin varlık ve işleyişlerini böylelikle sağlarlar. Bu ölçülü temastan sağlıklı işleyiş doğar. Çarkları iç içe koyduğunuz ya da kimlerini durdurduğunuz zaman sistem kilitlenir, işlemez ve fayda değil zarar meydana getirir. Birinin durması veya arızası, diğerlerinin de arıza yapmasına veya kırılıp gitmesine yol açar. Bu benzetmede olduğu gibi ülke hayatının ana ve tali çarkları da önce kendi yörüngelerinde bağımsız olmak zorundadır. Her şeyi siyaset ya da başka bir çarkın işleyişine emanet etmek, ya da, bütün yumurtaları aynı sepete koymak akla ve hayatın doğasına uymaz. Milletçe abartmayı sevdiğimizden, heyecanlı ve duygusal olduğumuzdan mıdır nedir, her konuda kantarın topuzunu kaçırıyor ve sorumluluklarımızı ihmal edebiliyoruz. “Dostluk birbirine bakmak değil, aynı yöne bakmaktır” diyor Exupery. Her sektör, branş, alan ve hatta birey, özündekini kendi dünyasında yaşasa ve ağır siyasal zihinsel angajmanlara girmeden işini yapsa, yani ortak hayat ve kader arkadaşlarıyla iyi ve güzel olan hedeflere odaklansa, siyaset de hayat da hizaya gelir. Yerliyerinde olur. Ve şunu da hatırlayalım ki, “Taş yerinde ağırdır.” Mayıs - Haziran 2015 53 İSTİB-HABER İSTİB Başkanı Ali Kopuz, gıda fiyatlarındaki artışları değerlendirdi: “MEVSİMSEL FİYAT ARTIŞLARINI, YAPISAL ÇÖZÜMLERLE ÖNLERİZ” İSTİB Başkanı Ali Kopuz, gıda fiyatlarında yaşanan ciddi artışlara dikkat çekerek, bunun çaresinin lisanslı depoculuk sisteminin aktif olarak devreye sokulması olduğunu söyledi. Lisanslı depoculuk yerleşmediği sürece, spekülatif artışları önlemek oldukça zor olacağına işaret eden Başkan Kopuz, iklim değişikliklerine karşı da gerekli önlemlerin alınması gerektiğini hatırlattı. İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Başkanı Ali Kopuz, son zamanlarda gıda fiyatlarında ciddi artışlar olduğunu, bunun da enflasyon rakamlarına yansıdığını belirterek, “Dolayısıyla gıdadaki artış, hem o ürünlerdeki artışlar sebebiyle, hem de genel enflasyona etkisi sebebiyle halkımızın bütçesini doğrudan olumsuz yönde etkilemektedir” dedi. Gıda fiyatlarını etkileyen yapısal sorunlar da bulunduğu anlatan Başkan Kopuz, “O da, tarımsal emtia ticaretinde hem aracıların fazla olması, hem de komisyon miktarlarının yüksek olmasıdır. Aracı fazla olunca komisyonların oranı yükseliyor, bu da nihai tüketiciye pahalı gıda maddesi olarak yansıyor” diye konuştu. Lisanslı depoculuk ve kooperatifler ticiyi, hem de tüketiciyi zarara uğratan gereksiz ve rantçı aracılar ortadan kaldırılmalıdır. Bunların yerine, kooperatifler toptancı hallerinde Bunun önlenmesi için alınması gereken tedbirleri lisanslı depoculuk ve kooperatiflerin toptancı hallerinde daha faz rol alması şeklinde sıralayan Başkan Kopuz, şöyle konuştu: doğrudan işlem yapmaya başlamalı- “Yapılması gereken şudur: Hem üre- kulması gerekir. Lisanslı depoculuk 54 dır. Ayrıca arz kontrolünü sağlamak ve bazı spekülatif fiyat artışlarını önlemek amacıyla lisanslı depoculuk sisteminin aktif olarak devreye so- yerleşmediği sürece, spekülatif artışları önlemek oldukça zor olacaktır. Benim kanaatime göre, kooperatiflerin toptancı hallerinde daha fazla rol almasıyla aracılar ortadan kalkacaktır. Böylece reel piyasa ile ilişkili olmayan fiyat artışlarının önüne geçilmiş olacaktır. Ayrıca nihai tüketici de en uygun fiyattan ürününü temin edebilecektir.” İSTİB-HABER Ama bu tüm yılı kapsayan bir ürün düşüklüğü, dolayısıyla fiyat artışı demek değildir. Biz bu ürün düşüşlerine rağmen, genel olarak hububat ürünleri başta olmak üzere bitkisel üretimimizde bir artış gerçekleşeceğine inanıyoruz. Bizim tahminlerimize göre yaz aylarında tarımsal rekolte sezonunun başlamasıyla gıda emtia fiyatları düşüşe geçecektir.” Küresel ısınmaya karşı önlem almalıyız Tüm dünyada gıda fiyatlarının artışında son 20 yıldır dünyayı derinden etkileyen küresel ısınmanın da gıda fiyatlarını etkilediğini kaydeden Başkan Kopuz, “Hatırlanacağı üzere, Türkiye, tarımda hazırladığı 10 yıllık planda bu gerçeğe işaret etmişti. İklimsel değişimler; “doğal afetler ve ekonomik kriz sonrası yaşanan talep değişimi” ile birlikte gıda fiyatlarının gidişatını değiştirecek 3 durum arasında sayılmıştı” dedi. Mevsimsel etkiler sebebiyle oluşan gıda fiyatlarındaki yükselişin, yaz aylarında başlayan rekolte sezonuyla düşüşe geçeceğini ifade eden Başkan Kopuz şöyle konuştu: Başkan Kopuz, Türkiye’nin dönemsel değişimlerle gıda fiyatlarında yaşanan artış ya da düşüşleri konuşmak yerine daha köklü tedbirler alması gerektiğine işaret ederek, “Neden? Çünkü, çok açıktır ki iklimsel değişiklikler önümüzdeki yıllarda sürekli Türkiye’nin ve dünyanın gündeminde olacaktır. Dolayısıyla biz kendimizi mevsim değişikliklerinin yol açacağı en kötü senaryolara göre hazırlayıp bunları ortadan kaldıracak tedbirleri uygulamaya sokmalıyız. Bunu yapmazsak, halkımızı spekülatörlerin, yani ürün azlığını daha fazla kazanma hırsı için fırsat bilenlerin insafına bırakır, sonra da serbest piyasa kuralları dışında önlemler almaya çalışırız” hatırlatmasında bulundu. Kurullar dikkatle hareket etmeli Gıda fiyatlarındaki gelişmeleri gözlemek için Bakanlıklar arası Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi ile Tarım Bakanlığı bünyesinde Tarım Ürünleri Piyasası İzleme Koordinasyon Birimi kurulduğuna işaret eden Başkan Kopuz, “Hepimiz biliyoruz ki, bu kurulların önemi vazifeleri vardır. Üreticiden ucuza ürün alıp fahiş fiyatla satan aracılara yaptırım uygulamak bunların başında geliyor. Dolayısıyla yakın zaman içinde, fahiş fiyatla satış yapan aracılara çeşitli müeyyideler uygulanacağını, söyleyebiliriz. Kurul, hareket etmekte geç kalmamalıdır. İyi tüccar ile kötü tüccarı, yani spekülatörü ayırarak, tüketiciyi korumalıdır” dedi. Ayrıca kurulun, tarla fiyatı ile market-pazar fiyatı arasındaki farkı düşürecek önlemleri de kısa zaman içinde alması gerektiğini belirten Başkan Kopuz, “Ancak tüm bunların, otoriter yapı içinde değil, piyasa kuralları çerçevesi içinde gerçekleşmesi gerekir”dedi. Başkan Kopuz, bölgesel maliyet farklılıklarının fiyatlara etki ettiğini vurgulayarak, “Anadolu’daki tüccar ile İstanbul’daki gıda tüccarı arasında maliyet kalemleri farkı çok fazladır. Doğal olarak tüccar da, bu fiyat farkını sattığı ürüne yansıtmaktadır. Bunu önlemenin yolu da lojistik altyapıyı geliştirmektir. Lojistiğe yatırımın karşılığı gıda fiyatlarının düşmesi, yani gıda enflasyonunun azalmasıdır” diye sözlerini bitirdi. “Türkiye geçen sene (yani 2014 yılında) ciddi bir kuraklık yaşamıştır. Aynı şekilde 2015’in ilk aylarında kışın sert geçmesi sebebiyle bazı bölgelerimizde çeşitli don olayları da yaşanmıştır. İklimsel anlamda yaşanan bu anormal durumlar, yani kuraklık ve don olayları sebze ve meyve üretimini doğrudan etkilemiştir. Böylece bazı meyve ve sebze ürünlerinde kısmî olarak bir yıllık ürün düşüklüğü yaşanmıştır. Mayıs - Haziran 2015 55 İSTİB-HABER Türk tohumculuğunda yeni bir dönem başlıyor 50 YILLIK TOHUMLAR YENİDEN HAYAT BULDU İstanbul Ticaret Borsası depolarında bulunan ve 50 yılı aşkın geçmişe sahip tohumlar üzerinde devam eden bilimsel çalışmalar sonucu, bu tohumların gen kaynağı olarak yeniden çimlendirilmesi başarıldı. Tohum araştırma ve geliştirme ekibi, bu süreçte, iki bilimsel buluşa da imza attı. İSTİB Başkanı Ali Kopuz, “Yeni hedefimiz üretime geçmek” dedi. İstanbul Ticaret Borsası’nın Türkiye tohumculuğunu dışa bağımlılık kurtarma arayışları çerçevesinde 2012 yılında başlattığı ve Borsa depolarında muhafaza edilen hiçbir genetik müdahale uğramamış tohumlar üzerindeki bilimsel çalışmalar ilk sonuçlarını vermeye başladı. İSTİB’in sahip olduğu 50 yıllık tohumlar üzerinde laboratuar ortamında sürdürülen 30 aylık çalışmalar neticesinde, arpa, buğday ve 56 nohut tohumlarının çimlendirilmesi başarıldı. Kadim tohumların canlandırılıp çimlendirilmesi çalışmaları, İstanbul Ticaret Borsası, Yeditepe Üniversitesi ve TAGEM tarafından ortaklaşa olarak sürdürülüyor. İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, yapılan çalışma kapsamında İstanbul Ticaret Borsası olarak büyük bir heyecan duyduklarını ifade etti. Başkan Kopuz, “Yürütülen Proje bizim nazarımızda, yalnızca İstanbul Ticaret Borsasına ait bir proje değildir. Bu çalışma stratejik anlamda ülke menfaatimizi de ilgilendiren bir çalışmadır. Bu sebeple çok önem veriyor ve gelişmeleri merak ve heyecanla takip ediyoruz. İstanbul Ticaret Borsası bu proje ile Kamu kurum ve kuruluşları ve Üniversite işbirliği ile yürütülen güzel bir çalışmanın örneğini sunmaktadır” dedi. İSTİB-HABER “33 tür, 336 çeşit var” İSTİB Başkanı Ali Kopuz, bu başarının Türk tohumculuğu için son derece önemli bir dönüm noktası olduğuna dikkat çekerek, “Bu tohumların hiçbir genetik müdahaleye uğramadıkları kesindir. Biz şu an 33 türe ait tam 336 adet yerel çeşit ve popülasyon tohumları, gen kaynağı olarak yeniden canlandırmada ve çimlendirmede çok büyük bir aşamayı geride bıraktık” diye konuştu. Başkan Kopuz, dünya tohumculuğu için küçük, ama Türk tohumculuğu için büyük bir adım attıklarını vurgulayarak, “Tohumları canlandırmak, çimlendirmek ve üretmek şeklinde ifade edebileceğim üç aşamanın iki aşamasını başardık. İnanıyorum ki akademik ekibimizin özverili gayretleriyle, en kısa süre içinde üçüncü aşamaya geleceğiz” açıklamasında bulundu. İstanbul Ticaret Borsası öncülüğünde 30 ay önce başlatılan projede Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü ve TAGEM de paydaş olarak yer alıyor. Proje, “araştırma ve geliştirme projelerine” verilen teşvik kapsamında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından da destekleniyor. “İSTİB’in büyük hizmeti” Türkiye Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Biyoçeşitlilik ve Genetik Kaynaklar Müdürlüğü Uzmanı Ziraat Mühendisi Akın Aras da, İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu’na Tohum Projesinin hangi aşamada olduğunu belirten bir sunum yaptı. Projede son aşamaya gelindiğine dikkat çeken Aras, İstanbul Ticaret Borsası’nın ülke tarımına ve kültürüne çok önemli bir hizmette bulunduğunu ifade etti. Dünya’da yaşanan tarımsal gelişmeler ışığında artık doğal ve yerel tohumların çok önemli olduğunu söyleyen Akın Aras şöyle konuştu: “İstanbul Ticaret Borsası çok önemli bir çalışmanın yapılmasını sağladı. Bu çalışma yalnızca İstanbul Ticaret Borsası özelinde değil, ülke tarımsal stratejisi içinde önemlidir. Umuyorum ki, süreç beklentilerimiz doğrultusunda gelişecek ve ülke tarımı önemli bir kaynak sahibi olabilecektir.” Proje sürecinde iki buluş da yapıldı Proje kapsamında yapılan çalışmalar sırasında yeni buluşlar da yapıldı. Tohum projesi üzerinde çalışan akademik ekip, tohumlardaki enfeksiyonların giderilebilmesi ve eski tohumların canlandırılabilmesini sağlayan iki yeni bilimsel buluşa da imza attı. Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Fikrettin Şahin danışmanlığında ve Dr. M. Müge Yazıcı yürütücülüğünde devam eden tohum projesi çalışmalarına, Prof. Dr. Metin Turan, Biyolog Leyla Tarhan ve Ziraat Müh. Okan Demir’in dışarıdan destek ve katkı sağlıyor. Tohumlar nasıl çimlendirildi? Araştırma ekibinin tohum üzerindeki çalışma süreci şöyle gelişti: Ekip, ilk olarak canlı olduğu saptanan kadîm tohumların başarılı bir şekilde çimlenmesini sağlayan bir formülasyon geliştirdi. Ayrıca çimlenme sırasında ve sonrasında tohumun içinde ve dışında bulunan farklı mikroorganizmaların neden olduğu Mayıs - Haziran 2015 57 İSTİB-HABER enfeksiyonların yok edilmesi için de yeni bir tohum sterilizasyon teknolojisi bulundu. me süreçleri başarıyla tamamlanan Araştırma ekibinin verdiği bilgiye göre en hassas süreç, tam bu aşamada gerçekleşti ve yeni buluşlar, kadîm tohumlara başarıyla uygulandı. Bu ise 30 aylık hummalı bir çalışma süresi sonunda, İstanbul Ticaret Borsası depolarında bulunan tarihi tohumların çimlendirilmesinin başarılacağı anlamına geliyordu. Ekip, merak ve heyecanla çimlenmenin gerçekleşmesini beklemeye başladı. Bitki büyütme kabinlerindeki buğday, arpa ve nohut tohumlarının ilk çimleri görüldüğünde ise en zorlu aşama, başarıyla geride bırakılmış oldu. rında üretim çalışmalarının da de- Araştırma ekibi, “Yeditepe Üniversitesi ve TAGEM bünyesinde eşzamanlı yürütülen bu proje ile bitki büyütme kabinlerinde çimlendir- 58 arpa, buğday ve nohut bitkileri saksılara aktarıldığını ve sera koşullavam ettiğini” açıkladı. Bu proje ile ilk defa İstanbul Ticaret Borsası depolarında bulunan farklı bitki türlerine ait tarihi tohumların çimlendirilmesinin ve gen kaynağı olarak geriye kazanımının mümkün olduğu ortaya konulmuş oldu. Araştırma ekibinin geliştirdiği yeni buluşların çalınıp taklit edilmesinin önlenmesi için de patent başvuruları yapıldı. İSTİB-HABER İSTİB Başkanı Ali Kopuz, Üretim ve İstihdama Destek Paketi’ni değerlendirdi: “YENİ PAKET, YENİ TÜRKİYE’NİN YENİ EKONOMİSİ’Nİ KURMAYI HEDEFLİYOR Başkan Kopuz, Vadeli ithalatta Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF) oranı sıfıra indirilecek olmasının da üretime destek sağlayacağını dile getirerek, yatırım mallarının ve ara malların vadeli ithalatında KKDF oranı yüzde 6’dan yüzde 0’a indirilmesinin de üretim maliyetlerini hissedilir derecede düşüreceğini kaydetti. Başkan Kopuz, “İşte bu gibi küçük ama önemli hususlar, bizim rekabetçiliğimizi artıracak hamlelerdir” dedi. İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, Üretim ve İstihdama Destek Paketi’nin, özel sektörün talep ve ihtiyaçlarını gözettiğini, beklentilerinin ise bir an önce hayata geçirilmesi olduğunu söyledi. Başkan Kopuz, “Pakette dile getirilen 11 başlık, Türkiye ekonomisinin, yeni ihtiyaçları çok iyi tespit edilerek belirlenmiş. Bir anlamda Yeni Türkiye’nin yeni ekonomisini kurmayı hedefliyor” dedi. Başkan Kopuz, pakette üretim ve istihdama öncelik verilmesini çok anlamlı olduğunu belirtirken, “Sosyal barışın anahtarı emeklilerin göz ardı edilmemesini takdirle karşılıyoruz. KOBİ’lerin kaynak sorununa çözüm arayışı ise pakette en dikkat çekici ve olumlu başlık diye düşünüyorum. Ancak şunu ifade etmeliyim ki, artık eylem vakti…” dedi. KOBİ’lerin finansmana erişiminin artırılması amacıyla taşınırların teminat olarak kullanılmasının önündeki engelleri kaldırmayı hedefleyen maddenin KOBİ’ler için hayati bir adım olduğunu vurgulayan Ali Kopuz şöyle konuştu: “Hepimiz biliyoruz ki KOBİ’lerin en önemli sıkıntısı kaynak, yani finansman. KOBİ’nin kaynağa, paraya ulaşmasını kolaylaştıracak her türlü adım, doğrudan üretime ve istihdama yansıyacak. Bu açıdan bakıldığında paketteki en önemli adımın bu maddenin hayata geçirilmesidir. Biz İstanbul iş dünyası olarak da KOBİ’lerle ilgili bütün gelişmelerin takipçisiyiz. Çünkü Türkiye’nin 2023 vizyonuna ulaşmasında KOBİ’lerin çok önemli bir rolü olduğuna inanıyoruz. Bunu başarmanın yolu da Hükümetin KOBİ’lerin önünü açan tedbirleri alıp bir an evvel de uygulamaya geçirmesidir” diye konuştu. Yüksek teknolojili yatırımlara daha fazla destek verilecek olmasının da altını çizen Başkan Kopuz, bunun çok önemli bir yaklaşım olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Türkiye’nin ileri teknoloji ürünlere üretme konusundaki mecburiyeti hepimizin malumu. Bu konuda atılan her ciddi adım, ülkemizin uluslar arası rekabet gücünün artırılması yolunda hayati öneme sahip. Öte yandan, pakette sözü edilen, 20152016 yılları arasında gerçekleştirilecek yatırım harcamaları için, yatırım döneminde mevcut diğer tüm faaliyetlerinden elde edecekleri tüm kazançlarına daha yüksek miktarda vergi indirimi uygulamasını da can-ı gönülden destekliyorum” İSTİB Başkanı Ali Kopuz, Başbakan Davutoğlu’nun “Biz bu sene yüzde 4 büyüme hedefine rahatlıkla ulaşabileceğimizi düşünüyoruz” şeklindeki değerlendirmesini de desteklediğini belirterek, “Daha önce başardık, şimdi de başaracağız” dedi. Mayıs - Haziran 2015 59 CULTURA EUROPA Coğrafi İşaret’te Avrupa’nın Neresindeyiz? Coğrafi işaretleme, sürdürülebilir kırsal gelişime çok önemli katkıda bulunmaktadır. Coğrafi işaretlemeye sahip olan yerler, üreticiler ve ürünler değerlenir, yerel bitki türleri muhafaza edilir, iş fırsatları yaratılır, kırsal çeşitlilik ve toplumsal birlik desteklenir. Coğrafi İşaretin önemi timde çeşitliliği teşvik etmek, Öz varlığı BOZKURT korumak ve kırsal kalkınmayı sağlamak, Gittikçe küreselleşen üretim sistemleÖZSEREZLİ Çiftçi gelirlerini yükseltmek, Özgün ri, gıda mamulleri başta olmak üzere [email protected] ürünleri geliştirmek, Tüketicileri ürünbir takım ürünler tek tipleştirmektedir. lerin kökeni ile ilgili bilgilendirmek, Gerek iç gerek ise dış ticarette, tükeKırsal nüfusu yerinde tutmayı sağlamakticiler, gıda maddelerinin kökenine ve tır.” duyusal özelliklerine giderek daha çok Bu mevzuata göre, belirgin bir niteliği, önem vermekte, coğrafi kökeni belli ünü veya diğer özellikleri itibariyle köolan, özgünlüğü sertifikalanmış ürünleri, giderek daha fazla talep etmektekenin bulunduğu bir yöre, alan, bölge dir. Her ne kadar sertifikalanan lezzet veya ülke ile özdeşleşmiş bir ürünü gösteren işaretler coğrafi işaret olarak tadeğil, ürünün coğrafi yeri ve üretim biçimi olsa da, bu işaretleme tüketiciye nımlanır. Coğrafi işaretler, menşe adı ve bir güven vermektedir. Coğrafi işaret mahreç işareti olarak ikiye ayrılmıştır. alarak ürünler, piyasadaki benzerlerine Bir ürünün coğrafi sınırları belirlenmiş karşı, diğer bir ifadeyle “haksız rekabebir yöre, alan, bölge veya çok özel dute” karşı koruma altında olmaktadır. Bu rumlarda ülkeden kaynaklanması, tüm CULTURA EUROPA konuda en gelişmiş mevzuat kuşkusuz veya esas nitelik veya özellikleri bu AB’de bulunmaktadır. AB’nin mevcut yöre, alan veya bölgeye özgü doğa ve kalite programları, ürün isimlerini yanlış kullanım ve takbeşeri unsurlardan kaynaklanması: üretimi, işlenmesi ve litten korur, ayrıca tüketicileri ürünlerin kendine has özeldiğer işlemlerinin tümüyle bu yöre, alan veya bölge sınırlikleri konusunda bilgilendirir. ları içinde yapılması durumunda “menşe adını” belirtir. Coğrafi işaretleme, sürdürülebilir kırsal gelişime çok Bir ürünün coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, alan, veya önemli katkıda bulunmaktadır. Coğrafi işaretlemeye sahip bölgeden kaynaklanması, belirgin bir niteliği, ünü veya olan yerler, üreticiler ve ürünler değerlenir, yerel bitki diğer özellikleri itibariyle bu yöre, alan veya bölge ile öztürleri muhafaza edilir, iş fırsatları yaratılır, kırsal çeşitlideşleşmiş olması, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinlik ve toplumsal birlik desteklenir. Coğrafi işaret ile birlikden en az birinin belirlenmiş yöre, alan veya bölge sınırları te, ürünün kaynaklandığı coğrafi yerin bizzat reklamını yaiçinde yapılması, durumunda “mahreç işareti” göstergesiparak kırsal ve kültürel turizmi desteklenir. Fransa, İtalya, ni belirtir. İspanya gibi ülkeler örnek alınarak gastroturizmde başarı AB’ye entegrasyon sürecinde, kuşkusuz mevzuatımızı hikâyeleri yakalanabilir. AB’ye uyumlu hale getirmeli3 ve en yakın zamanda ilgili fikri mülkiyet hakları konusunda değişikliklere gidilmelidir. Coğrafi işaretlerin ülkemizdeki durumu Türk Patent Enstitüsü’ne 81 menşe 99 mahreç işareti olCoğrafi işaretler, tam 20 sene önce mevzuatımızda tanımlanmıştır.1 Bu mevzuatın amacı:2 “Özellikleri bir yöreden, bilgi ve beceriden (know-how) kaynaklanan bir Coğrafi Adı, sahte ve taklitlerine karşı koruyarak: Tarımsal üre- 60 mak üzere toplam 180 tescil verilmiştir (tablo 1 ve 2). Bunların 57’si tarımsal ürünler ve 125’i gıda ürünleri ve yerel yemekler olmak üzere toplam tescil için yapılan başvuru sayısı 204’dür (tablo 3)4 CULTURA EUROPA Tablo 1: Coğrafi işaretlerin ürün gruplarına göre dağılımı ÜRÜN GRUBU Halı ve Kilimler Tarımsal Ürünler Gıda Ürünleri Alkollü İçkiler Canlı Hayvanlar El sanatları Ürünleri Diğer Ürünler TOPLAM TESCİL SAYISI 27 45 75 8 4 17 4 180 % 15,1 25,1 41,3 4,5 2,2 9,5 2,3 100,0 TESCİL TİPİ Menşe Mahreç 45 15 8 4 5 4 81 27 60 12 99 Korunmuş Köken Unvanı/Adı Protected Designation of Origin (PDO) Appellation d’origine protégée (AOP) Korunmuş Coğrafi Gösterge Protected Geographic Indication (PGI) Indication géographique protégée (IGP) Geleneksel Özellik Garantisi Traditional Specialities Guaranteed (TSG) Spécialité traditionnelle garantie (STG) Tablo2: Tescilli tarım ve gıda ürünlerinin ürün gruplarına göre dağılımı ÜRÜN GRUBU Meyve, sebze ve tahıllar Peynirler Zeytinyağları Et bazlı ürünler Şekerleme, fırın ve pastacılık ürünleri Hayvansal kaynaklı diğer ürünler Yerel yemekler TOPLAM TESCİL SAYISI % TESCİL TİPİ Menşe Mahreç 45 37,5 45 - 7 4 5 5,8 3,3 4,2 3 3 3 4 1 2 25 20,8 4 21 2 1,7 2 - 32 120 26,7 100,0 60 32 60 Tablo3: İşlemleri devam eden coğrafi işaret başvurularının ürün gruplarına göre dağılımı ÜRÜN GRUPLARI Meyve, sebze ve tahıllar Peynirler Zeytinyağı Şekerleme, fırın ve pastacılık ürünleri Hayvansal kaynaklı diğer ürünler (Bal,…) İçecekler (alkollü-alkolsüz) Yerel yemekler El sanatları Ürünleri Madencilik Ürünleri TOPLAM SAYILARI 55 13 3 37 9 7 57 15 8 204 % 27,0 6,4 1,5 18,1 4,4 3,4 27,9 7,4 3,9 100,0 Coğrafi işaretlerin Avrupa Birliği’ndeki ve uluslararası platformdaki önemi Avrupa politikaları çerçevesinde, üreticiler, belirli tarım ürünleri ve gıda maddelerinin isimlerini üç ayrı program kapsamında kaydettirebilir ve koruma altına alabilir. AB Köken ve Kayıt Veri Bankası’nda 1274 coğrafi işaret mevcuttur. AB’deki coğrafi ürün piyasasının 75 milyar avro olduğu tahmin edilmektedir.5 Bu meblağ tartışmaya açık olmakla birlikte, yadsınamayacak olan şey, tüketiciler tarafından coğrafi ürünlere talep giderek artmaktığıdır. Coğrafi işaretli ürünler, kalkınma aracı olarak kullanılmaktadır. AB’de coğrafi işaret tescilli ürün, eşdeğerine göre 2,23 kat pahalıya satılmaktadır.6 Bununla beraber, üreticiler tarafından da ürünlerini koruma altına almak çok büyük bir katma değerdir. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü7 idaresi altında olan 1883 Pris Sözleşmesi8 ve 1958’de imzalanan Menşe Adlarının Kornması ve Uluslararası Tescili İçin Lizbon Anlaşması9 gibi bir kaç antlaşma uluslararası platformda coğrafi işaretlerin korunmasına ilişkin maddeler içermektedir. Günümüzde ise Dünya Ticaret Örgütü nezdinde, “Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması,10 veya ABD ile AB ile imzalanacak olan serbest ticaret anlaşmasında11 coğrafi işaretler konusu büyük ihtilaflar içermektedir. Bu noktadaki ana ihtilaf konusu, Avrupa’daki ülkelerin yöresel ürünlerini ABD’ye karşı korumak istemesidir.12 Coğrafi işaretlerin ülkemiz açısından önemi artmaktadır Zengin floraya, gelenek ve beşeri kaynaklara sahip olan ülkemizde, coğrafi işaretler bakımından son derece şanslı olduğumuzu söylemeliyiz. Ancak ne yazık ki yurt dışında tescili ürünümüz çok azdır. AB ile yıllık 7 Milyar avroluk tarım ve gıda ürünü ticaretimiz mevcuttur. Ancak, Avrupa’da şu an itibariyle koruma altına aldığımız sadece bir tane ürün bulunmaktadır. Bu bakımdan “Antep/Gaziantep Baklavası”, tam bir başarı hikâyesidir. 2013 yılı sonu itibariyle, dört senelik uzun bir prosedür sonrasında, Gaziantep Sanayi Odası’nın girişimleri sonucunda, “Gaziantep Baklavası”, korunmuş coğrafi gösterge (PGI) olarak tescillenmiştir. Böylelikle, Antep baklavası sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da koruma altında alınmıştır.13 İlerleyen zamanda, Aydın İnciri, Afyon İnciri, Afyon Pastırması, Malatya Kayısısı’da koruma altına alınacaktır.14 Dipnotlar: 1 555 Sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 555 Sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Uygulama Yönetmeliği 2 Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜCİTA), Gaziantep Semineri, 10 Nisan 2015 3 AB mevzuatı ile kastedilen 21 Kasım 2012 tarihli 2012/1151/EC numaralı tarım ve gıda ürünlerinin kalite sistemlerinin uygulanması hakkındaki tüzük (20/03/2006 tarih ve 2006/510/EC sayılı Tarım ve Gıda Ürünlerinde Menşe Adı ve Coğrafi İşaretlerin Korunmasına İlişkin Konsey ve 14/12/2006 tarih ve 2006/1898/EC sayılı Komisyon tüzüklerinin yerine geçmiştir) 4 http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/geographicalRegisteredList/ 5 Tanguy CHEVER, Christian RENAULT, Séverine RENAULT, Violaine ROMIEU, Value of production of agricultural products and foodstuffs, wines, aromatised wines and spirits protected by a geographical indication (GI), Ekim 2012 http:// ec.europa.eu/agriculture/external-studies/2012/value-gi/final-report_en.pdf 6 Prof. Dr. Habip ASAN, Dünya’da ve Türkiye’de Coğrafi İşaretlerde Son Gelişmeler’ Konulu Panelin Açılışında Konuşması, 18.05.2015 7 The World Intellectual Property Organization (ing.)- L´Organisation Mondiale de la Propriété Intellectuelle (fr.) 8 Paris Convention for the Protection of Industrial Property (ing.) Convention de Paris sur la protection de la propriété intellectuelle (fr.) 9 Lisbon Agreement for the Protection of Appellations of Origin and their International Registration (ing.) Arrangement de Lisbonne concernant la protection des appellations d’origine et leur enregistrement international (fr.) 10 The Agreement on Trade-Related Aspects of Intellectual Property Rights (TRIPS) Accord sur les aspects des droits de propriété intellectuelle qui touchent au commerce (fr.) 11 Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP) 12 Figaro, Traité Transatlantique: deux ministres s’engagent à protéger nos terroirs, 04.03.2015 h t t p : / / w w w. l e f i g a r o . f r / v o x / p o l i t i q u e / 2 0 1 5 / 0 3 / 0 4 / 3 1 0 0 1 20150304ARTFIG00371-traite-transatlantique-deux-ministres-s-engagent-aproteger-nos-terroirs.php 13 18 Aralık 2013 tarihli 1399/2013 numaralı AB Komisyonu Kararı (the register of protected designations of origin and protected geographical indications [Antep Baklavası/Gaziantep Baklavası (PGI) 14 Bu başvurular son iki yıl içinde yapılmıştır. Mayıs - Haziran 2015 61 EKMEĞİN HİKAYESİ BUĞDAYIN BEREKETLİ YOLCULUĞU Haber : İbrahim Hakkı İnsanoğlunun en büyük başarılarından biri, buğday yetiştirmek ve yetiştirdiği bu buğdayı öğüterek ekmek üretmek olmuştur. Bu öyle bir yiyecekti ki, tarihin tüm dönemlerinde hava gibi, su gibi insanların en temel yaşam gereksinimleri arasına girdi. Dünyanın neresine gidilirse gidilsin belki de insanlığı birleştiren ortak değerlerin içinde en önemlilerinden birinin ekmek olduğu görülür. İster doğu da ister batı da ekmeğin olmadığı tek bir sofra dahi düşünülemez. Kabaca değişik tahılların unundan yapılmış bir gıda olarak tanımlanabilecek ekmek, Türk kültüründe ise ayrı bir öneme sahip. Zira dünyada unundan en fazla ekmek yapılan tahıl olan buğdayın anavatanının Anadolu’yu da içine alan Mezopotamya coğrafyası olduğuna inanılıyor. İlk buğdaya Urfa Göbeklitepe’de, MÖ 62 12 bin yıllarında rastlanıyor. Üzerinden buharlar tüten sıcacık bir ekmek sofralarımızdaki yerini yüzlerce kişinin ‘emeğini’ de içinde barındırarak alıyor. İlk aşaması buğday ekimi olan bu bereketli yolculuktan binlerce kişi “ekmeğini kazanıyor.” Ekmek tabi ki, sadece buğdaydan yapılmaz. Mısırdan, pirinçten, ya da arpadan da ekmek üretilebiliyor. Bu topluma, kültüre ve damak tadına göre değişebilir. Ancak hiçbirisi tat olarak buğday unundan yapılmış ekmeğin yerini tutmuyor. Dünyada bulunan 14 çeşit buğdayın yalnızca 3’ünün ekonomik değeri bulunuyor. Ekmek yapımında en sağlıklı buğday türü olarak kabul edilen ‘Durum Buğdayı’nın anavatanı ise Anadolu toprakları. Durum buğdayı dünya buğday türleri arasından içerdiği zengin lif ile diğerlerinden ayrılıyor. Karadeniz Bölgesi’nde mısır unundan yapılan ekmek, sofralarda görülse de yine buğday ekmeğinden hiçbir Karadenizli vazgeçmiyor. Tam tersine Trabzon usulü yapılan büyük yuvarlak ekmekler bu haliyle kendine hatırı sayılır bir alan açtı. EKMEĞİN HİKAYESİ Bilinen ilk üretim Mısır’da Ekmek sadece Anadolu’da kutsal olarak kabul edilen bir yiyecek değil. Farklı kültürlerde ekmeğe farklı anlamlar yüklemiş. Örneğin bildiğimiz anlamda ilk ekmek yapımının M.Ö. 3 bin yılında gerçekleştiği Mısır’da buğday ekmeği bir zenginlik sembolü olarak kabul edilmiş. Zira bir çeşit toprak fırında pişirilerek yapılan buğday ekmeği sadece zenginler tarafından tüketilebiliyordu. Orta gelirliler arpa ekmeği tüketirken dar gelirliler ise darı ekmeğine muhtaç oluyordu. Kuran’ı Kerim’de Yusuf Kıssası’nda buğdayın çokça zikredildiğini görmekteyiz. Yusuf Peygamber’in kıtlık dönemlerinde devletin ambarı buğday ile doldurtma emrini verdiği ve yıllar sonra kendisini göremeye gelen kardeşlerine buğday verdiği anlatılır. Ortaçağ’da düz buğday, mayasız arpa ve çavdar ekmeğine ek olarak, susamlı, bademli ve şekerli ekmekler de tüketiliyordu. Bu kadar hayati bir yiyeceğin denetimi de büyük önem taşıyor. İngilizler, ekmeğin gramaj ve fiyatını tespit etmek için Ekmek Mahkemeleri kurmuştu. Osmanlı Dönemi’nde pişirilen ekmeğin çeşidine göre Fırıncı Loncaları vardı. Ekmeğin gramajı ile oynayan fırıncı esnafına uygulanan yaptırım da çok ağır olmuştu. İhtisap kayıtlarına göre ekmeğin gramajından çalan fırıncı esnafının cezası; bir dönem, kulağından hamur teknesine çivilenmek şeklinde uygulanmış. Osmanlı kültüründe ise ekmek “Nan-ı Aziz” olarak biliniyordu. Ekmeğin hammaddesi olan unun üretildiği değirmenler için özel kanunlar ve denetleyiciler bulunuyordu. Örneğin değirmenciler için çıkarılan kanunda taşların ince bilenmesi, buğday ve arpanın ayrı ayrı öğütülmesi maddeleri yer alıyor. Yine aynı kanunda yer alan maddelerden biri de değirmenci esnafının kümes hayvanı beslemesi yasaklanıyor. Zira beslenen kümes hayvanı değirmenin temizliğine halel getirebilir unun içine istenmeyen maddeler karışabilir. Osmanlı’da fırıncılık da her zaman en önemsenen meslek kolları arasında yer alıyor. Her türlü ekmeğin imal edildiği İmparatorluk topraklarında Ramazan, bayram gibi özel günlerde de halka bedava ekmek dağıtılıyordu. Fırıncılar da Osmanlı halkının büyük bir kutsiyetle yaklaştığı ekmeği ürettiği için halk arasında ayrı bir saygıyla kabul görüyordu. Buğday için eşsiz mekan: Anadolu Ekmeğin hammaddesi olan buğday karasal iklimleri seviyor. Bu yüzden Anadolu coğrafyası buğday için eşsiz bir fırsat niteliğinde. Özellikle Orta Anadolu’da yetişen buğday, Türkiye’nin önemli ihraç kalemleri arasında yer alıyor. Yaklaşık 12 bin yıldır Anadolu’da üretimi gerçekle- Mayıs - Haziran 2015 63 EKMEĞİN HİKAYESİ şen buğday özellikle kırsal alanlarda yaşamın en önemli parçası. Neredeyse insanlık tarihi ile eş değer olan ekmek Osmanlı kültüründe “Nan-ı Aziz” yani aziz ekmek olarak bilinirdi. Azizdi, çünkü bir başağından yüzlerce insan doyabiliyordu. Türk kültüründe yere düşünce yerden alınıp öpülerek başa konan, “ekmek kapısı” “ekmeğini kazanmak”, “eve ekmek getirmek” gibi onlarca söze kaynaklık eden sofraların vazgeçilmezi olan bu ekmek, insanın yiyecek ihtiyacının sembolleşmiş halini aldı. Adeta kutsal bir hüviyet kazandı. Türkiye’de buğday ekilen alan 9,5 milyon hektar, üretim ise 21,5 milyon ton civarında bulunuyor. Dünyanın en büyük tahıl üreticileri arasında yer alan Türkiye buğday üretim kapasitesi açısından dünyada 9. sırada yer alıyor. Türkiye yıllık kişi başı ekmek tüketiminde 150 kg ile dünyada ilk sırada yer alırken, ekmeğin hammaddesi olan buğday unu ihracatında da 2005 yılından beri zirveyi kimseye bırakmıyor. Makarnalık buğday üretiminde 3. sırada bulunan Türkiye’de yıllık kişi başı buğday tüketimi ise 250 kg. Ancak paniklemeye gerek yok. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de düzenlenen bir tarım fuarında konuşan ABD’li Bilim Adamı, ‘Türkler çok ekmek tükettikleri için fazla şişman değiller’ deyince birçok insanın ezberi bozulmuştu. Bu Profesör, kastettiğini de şöyle açıklamıştı: ‘Türkler çok ekmek yedikleri için daha fazla karbonhidrata yer kalmıyor, bu yüzden fazla kilolu değiller…’ Bu tartışma diyetisyenlerin konusu. Zaten tüm diyetisyenler, fazla kiloların tek nedenin ekmek olmadığında birleşiyorlar. Sorun onun yanında tüketilen diğer gıdalarda. 64 Türkiye yıllık kişi başı ekmek tüketiminde 150 kg ile dünyada ilk sırada yer alırken, buğday unu ihracatında da 2005 yılından beri zirveyi kimseye bırakmıyor. Ekmekten vergi alınmalı mı? Türkiye, ekmek üretim aşamalarında en önemli basamağı temsil eden un sanayisinde ise oldukça verimli bir kapasiteye sahip. Dünya buğday unu ihracatında liderliği kimseye bırakmayan Türkiye, bu özelliği ile dünyanın buğday unu deposu olarak tanımlanıyor. Dünyada ortalama buğday unu ticareti 10 milyon ton olan Türkiye’nin yıllık ortalama buğday unu üretim kapasitesi 30 milyon ton. En fazla Irak, Suriye ve Filipinler’e buğday ihracatı gerçekleştiriliyor. En çok Konya’da bulunan buğday unu fabrikaları tüm Türkiye’ye dağılım göstermiş durumda. Türkiye’de bulunan buğday unu fabrikası sayısı ise 1.200 civarında. Bu tabi ki yeterli değil. Daha fazla yatırımın yapılması gerekiyor. Öte yandan insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından biri olan ekmeğin vergilendirilmesi konusu da en çarpıcı tartışmalardan. Bugüne kadar pek gündeme gelmese de kanun koyucu iradenin ekmekten alınacak verginin çok cüz-i olması konusunda bir karara doğru gitmesi milyonlarca vatandaşı sevince boğacaktır. Yılda 31 buçuk milyar ekmek tüketiyoruz Ekmek ile ilişkisi çok derin olan Anadolu’da, Hititlerden Sümerlere, Ermenilerden, Türklere Anadolu’dan gelmiş geçmiş bütün halklar kendine özgü ekmek yapım türleri geliştirmiş. Anadolu kültüründe tandırda pişen ekmekten, lavaşa, pideden bazlama denen mayalı ekmek türüne kadar pek çok ekmek türü bulunuyor. Türkiye’deki besin tüketiminin yüzde 58’ini teşkil eden ekmeğe tüketimde de hak ettiği değer veriliyor. Günde 86 milyon tüketilen ekmeğin yıllık bazda tüketimi ise 31,5 milyar adeti buluyor. Türkiye aynı zamanda yıllık kişi başı 150 kg ekmek tüketimiyle dünyada en çok ekmek tüketen ülke konumunda bulunuyor. Türk ve Anadolu kültüründe bu kadar önemli bir yere sahip olan sofraların baş tacı ekmek ne yazık ki aynı zamanda en çok israf edilen ürünler arasında yer alıyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yaptığı bir araştırmaya göre yılda 2,1 milyar adet ekmek çöpe gidiyor. Bu kadar ekmeğin parasal değeri ise 1,5 milyar TL. Bu verilere göre ne yazık ki Türkiye en önemli üretim kalemlerinden olan buğdayın yıllık 542 bin tonunu çöpe atmış oluyor. KARŞILAŞTIRMALI FİYAT ENDEKSİ 2014 - NİSAN Mal Adı Fındık İçi Kavrulmuş Miktar / Kg Fiyat / Tl 2015 - NİSAN Tutar /Tl Miktar / Kg Fiyat / Tl Tutar /Tl 2,431,076.00 14.17 32,051,605.65 10,217,097.40 28.24 333,409,493.04 44,280,307.70 3.70 147,702,300.39 41,458,136.19 3.79 151,826,809.60 1,298,340.00 7.12 9,564,074.75 5,859,374.22 16.92 103,656,776.02 79,922,379.00 1.35 104,175,254.63 83,094,182.00 1.19 94,929,840.19 3,624,570.00 17.74 63,541,809.91 3,980,443.54 23.20 87,908,459.25 Nebati Margarin Sanayilik 19,088,175.38 3.71 63,882,952.86 19,849,912.44 3.60 65,990,592.00 Soya Küspesi 37,980,152.00 1.41 52,283,266.69 47,703,201.00 1.35 63,600,950.20 109,412,027.00 0.86 78,448,544.04 79,092,760.00 0.90 61,736,588.22 2,988,171.40 14.08 38,851,513.89 4,026,504.38 14.79 55,115,258.27 45,512,340.00 0.73 31,941,394.81 84,392,930.00 0.72 50,424,035.69 Ayçiçek Yağı Yemeklik Fındık Kabuklu Sivri Soya Fasulyesi Dana Eti Buğday Ekmeklik Kaşar Peynir Yağlı (Taze) Mısır Beyaz “İstanbul elbette fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” Tablo: Hasan Rıza'nın orijinalinden yağlı boyaya aktaran Zonara İstanbul'un Fethi'nin 562. Yılı KUTLU OLSUN
Benzer belgeler
İSTİB Başkanı Ali Kopuz - İstanbul Ticaret Borsası
denizden oldukça yakın. Erbabının söylediğine göre Boğaz’dan çıktıktan 21 mil sonra
DetaylıİSTİB Başkanı Ali Kopuz - İstanbul Ticaret Borsası
denizden oldukça yakın. Erbabının söylediğine göre Boğaz’dan çıktıktan 21 mil sonra
Detaylı