özlenen aile özlenen aile

Transkript

özlenen aile özlenen aile
ocak
2011
Özlenen Rehber Dergisi’nin ücretsiz ekidir. Üç ayda bir yayınlanır.
itaat toplumu için
özlenen aile
Ana Baba
Tutumları
Çocuklarımıza Allah’ı
Nasıl Anlatmalıyız?
Anne Sütü
ve Beslenme
İmtiyaz sahibi
Necip Yalçın
Yazı İşleri Sorumlusu
Selçuk Cesur
Hukuk danışmanı
Mehmet Deniz
Halkla İlşk & Reklam Sor
Saim Kağıtçı
3
EDİTÖRÜN NOTU
5
Çocuklarımıza Allah’ı
Nasıl Anlatmalıyız?
Grafik & Tasarım
Recep Faruk Karabal
Muhammed Demirbaş
Site Moderatörü
İsmail Şen
Yayın Kurulu
Seyfullah KILINÇ
Mücahid HAŞİM
Selçuk CESUR
9
Rabia Adeviyye (rahmetullahi aleyha)
10
Ana Baba Tutumları
Fatih Namlı
14
Ömer Bulut
Yayın ve İletişim Merkezi
Özlenen Rehber Dergisi
Duygulu Sokak No: 13/4
İçaydınlıkevler / ANKARA
Tel/Fax:
03123477659
Cep:
05446532946
Web:
www.ozlenenaile.com
Mail:
[email protected]
Baskı
Aydan Yayıncılık Ltd. Şti.
Ostim Örnek Sanayi Sitesi
364. Sokak No: 4,
Ostim / ANKARA
Tel: (0312) 385 00 42
www.aydanltd.com.tr
Basım Tarihi
01.01.2011
Dergide yayınlanan yazıların
ilmi ve hukuki sorumluluğu
yazarlara aittir. Gönderilen
makaleler iade edilmez. Yayın
Kurulu makalelerde değişiklik
yapabilir. Yazılar ‘kaynak
gösterilerek’ iktibas edilebilir.
Bağlanma
17
SİZDEN GELENLER
Bayrağım
18
Çocuk Dünyasının
Çizgi Kahramanları
Sefa Cihad Dündar
22
OYUN VE ETKİNLİK
24
Toplumsallaşma
Selçuk Cesur
27
Anne Sütü ve Beslenme
Elif Kılınç
30
BOYAMA
32
ÇOCUKLAR İÇİN BİL-BUL-EĞLEN
35
TEST
Editör’ün Notu
Selçuk Cesur
Değerli okuyucularımız;
İnsan yaşamının anlamı bir hedefe ulaşmaktır. Her insanın hayatının
bir anlamı vardır. Bu anlam, kaynağını ideal ve örnek bir modelden
almaktadır. Günümüzde insanlarımıza çeşitli kaynaklar tarafından çok
farklı insan tipleri sunulmaktadır.
“Tüket”… “Emeksiz kazan”… “Ünlü ol”… “Özgür ol”… “Yalnız
kendine güven”… “Hayatını yaşa”… “Kariyer yap”…
Lakin bunlar güzel ahlaklardan uzak olmakla birlikte insanları o
güzelliklerin sahibinden de uzaklaştırmaktadır. Artık O ve O’nun güzel
hasletleri bir ah çekilerek anılmaktadır. O’nun gibi olamamanın acısı
derinden hissedilmekte fakat çok geçmeden herkes tekrar eski alışkanlıklarına
devam etmektedir. İşte! Ocak ayında ilk sayısı çıkmış olan Özlenen Rehber
Dergisi’nin Özlenen Aile eki -Allah’ın yardımını umarak- özlenen yegane
yol göstericinin arayışına girmiştir.
Kızların diri diri toprağa gömülebildiği dönemde,
evine gelen kızını ayakta karşılayıp yerine oturtup,
“Nasılsın kızım?” diyen bir baba, namaz kılarken
mübarek sırtlarına çıkan torununun oyununu bozmayıp
secdeyi uzatan bir dede, ev işlerine yardım eden, istişare eden bir koca, sokakta oynayan çocuklara
selam veren bir abi, çocuğun kuşu öldüğü zaman taziyeye giden bir arkadaş olmuştu.
O asır ne kadar talihli bir asır, ne kadar saadetli
bir asır idi. Toplum ve onun temel taşı olan aile ne
kadar mutlu idi. Ailede verilen eğitim toplum içerisinde
perçinleniyordu. Günümüzde ise dışsal tehlikelere karşı ebeveynler çok
tedirgin olmaktadırlar. Aileler yuva dışında çocuğa sinen olumsuz davranışlarla
baş etmekte zorluk yaşamaktadırlar. Ayrıca eşler arasında yaşanan sorunlara
yapıcı çözümler bulma yerine bağı koparma ahlakı yerleşmeye başlamıştır.
Aile kurumunun geleceği konusunda kaygılar bulunmaktadır. Bireyin
gelişimi ise büyük oranda ailede belirlenmektedir. Birey fiziksel, zihinsel,
sosyal ve dini yönlerden gelişme göstermektedir. Özellikle ilk altı yıl
Editör’ün Notu
gelişiminin önemli bir yeri vardır. Örneğin;
kişilik gelişiminin %80’i ilk altı yılda, dil
gelişiminin %70’i ilk sekiz yılda tamamlanmaktadır. Her yaştaki çocuğun da kendi
yaşına özgü gelişim
özellikleri vardır. Örneğin; 4-6 yaşlarında
çocuklar hayal ile gerçeği ayırt edemezler.
Bazen yapmadıkları şeyleri söyleyebilirler.
Özlenen Aile Dergisi’nin içeriğinde; çocukların gelişim özellikleri, ana babanın nasıl davranması gerektiği, nasıl sorumluluk sahibi çocuk yetiştirileceği, ahlaki değerlerimizin nasıl verilmesi gerektiği konularında yazılar bulunacaktır. Her yaş dönemine hitap eden
bilgilendirici yazılar, hikâye, şiir, edebiyat,
bilmece, bulmacalar yer alacaktır.
Dergimiz “doğru yaşta doğru eğitim”
verelim diyerek ileriki yıllarda yaşanabilecek
birçok olumsuzluğu şimdiden önleme yollarını araştıracaktır.
Ocak ayı içerisinde ilk sayısını çıkaran
dergimiz, bu sayısında farklı konuları ele
almıştır. “Dini terbiye” başlığı altında “Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım” yazısı
yer almaktadır. Çocuklar büyüdükçe bazı
şeyleri ayrıntılı olarak sormaya başlamaktadırlar. Özellikle 5 yaşından sonra “Allah
nerede anne?”, “Allah ne kadar büyük
baba?” gibi sorular aileleri şaşırtmaktadır.
Çocuğun Allah’ı(C.C) tanıması sağlam ve
sevdirici bilgilerle sağlanmalıdır.
Bebeklik dönemi ile ilgili “Bağlanma”
4
enen
Özl
aile
Selçuk Cesur
ve “Anne Sütü - Beslenme” başlıklı yazılarımız yer almaktadır. bu iki yazının ortak
noktası; anne ile bebeği arasındaki sevgi
bağının önemidir. Anne ile bebek arasındaki
iletişimin bebek için ne kadar hayati önem
taşıdığı vurgulanmaktadır. İlk yıllarda yeterince anne sevgisi alamayan bebeğin
ileriki yıllarda ne gibi sorunlarla karşılaştığını
görünce şaşıracaksınız.
“Çocuk dünyasının çizgi kahramanları”
isimli yazımızda ise ailelere çizgi film seçiminde duyarlı olmak hakkında bilgilendirme yapılmak istenmiştir.
“Toplumsallaşma” yazımızda ergenlik
dönemi ile gelen, çocuklarımıza tehlike
oluşturan çeteler ve bazı suç örgütleri konusuna değinilmiştir. Ergenlerin bu tarz
gruplara meyletmesinin nedenleri de sıralanmıştır.
Bunların dışında hanım kardeşlerimiz
başta olmak üzere tüm Müslümanlara
örnek olabilecek bir hikâyemiz vardır.
Çocuklarımızı da
unutmadık. Onlar için
boyama bölümü açtık.
Ayrıca “oyun-etkinlik”
bölümümüzde öğretici oyunlar belirledik.
Bu oyunların çocuklar
açısından öğretici,
ebeveynler açısından
iletişimi artırıcı rolü
bulunmaktadır. Faydalı olması ümidiyle…
Bu sayımızda bu konuları ele aldık.
Yazılması gereken o kadar çok konu var
ki…
?
Aallsıal h’ı
N
çocuklarımıza ((
(
Din eğitimi üzerindeki tartışmaların gündemi oldukça meşgul ettiği bir dönemi yaşıyoruz. Özellikle zorunlu din dersleri üzerindeki tartışmalar,
çocuklarının dini eğitimlerini çok önemsemeyen ailelerin bile dikkatlerini bu
konuya çekmiş durumda. “Acaba çocuğumuza din eğitimi vermeli miyiz?
Büyüyünce kendisi öğrense daha iyi
mi olur? Vermeliysek kaç yaşında vermeliyiz?” soruları birçok ana babanın
zihnini kurcalıyor.
Bu soruların cevaplarını verebilmek
için öncelikle “çocuk” dediğimiz varlığın
ne olduğunu, neleri yapıp neleri yapamayacağını, çocukluğun yetişkinlik
dönemine etkilerini, yani çocuğun
özelliklerini bilmek gerekir. Bunları
bilmek her anne babanın çocuğun
anlatmalıyız
)))karnını
doyurması, giyeceklerini
temin etmesi, okul masraflarını karşılaması kadar, hatta bunlardan da
önemli bir vazifesidir.
Yapılan tüm araştırma ve gözlemler
şunu göstermektedir ki, çocukluk devresi, insanın geri kalan tüm hayatını
doğrudan etkiler. Bir insanın kişilik
ve karakteri 6 yaşına kadar oluşurken,
bedensel ve zihinsel tüm becerilerinin
temeli de bu yaşa kadar atılmış olur.
Bu devrede çocuğa anne babalar sistemli, bilinçli bir dini eğitim uygulayıp
uygulamamayı tartışadursunlar, çocuklar gördükleri her şeyi taklit eder,
duydukları her şeyi kaydederler bile.
Bizler istesek de istemesek de aynen
diğer konularda olduğu gibi dini inanç,
tutum ve davranışlarımız da çocuğu-
5
enen
Özl
aile
Dînî Terbiye
muza mutlaka etki eder. Zaten
bu eğitimi çocuğumuz bizden aldığına göre, bu eğitimi sistemli
ve bilinçli yapmamız daha doğru
olacaktır. Unutmayalım ki bilinçsizce vereceğimiz ya da biz vermediğimizi zannetsek bile çocuğun bizden alacağı yanlış eğitim,
telafisi mümkün olmayan olumsuz sonuçlar doğurabilir. Eğitim
işi deneme yanılma yoluyla başarılacak bir iş değildir, çünkü
söz konusu olan kendi çocuğumuz olan bir insandır. Bu konudaki başarısızlık, hem dünyevi
hem de uhrevi hayatımızı doğrudan etkileyecektir.
öğrendiklerine göre, doğru bir eğitim vermek
için ilk akla gelen yöntem çocukların yanında
hareketlerimize dikkat etmemizdir. Ancak
çocuklar bizim evimize gelmiş misafirler değiller ki onlar gidene kadar söz ve davranışlarımıza dikkat edelim. Onlar, ailemizin ayrılmaz bir parçasıdır. Bundan dolayı çocukların yanında, onlara yanlış bir terbiye vermeyelim diye uzun süre dikkatli, özenli davranmamız mümkün olmayacak, önünde sonunda ahlakımız ortaya dökülecektir. Bu
yüzden çocuklarımızın eğitimine öncelikle
kendi eğitimimizden başlamamız gerekir.
Çocuklar model alarak, büyüklerini taklit
ederek öğrenirler. En çok model aldıkları,
etkilendikleri kişiler ise anne ve babasıdır.
Bundan dolayı kişinin ilk öğrendiği dile
“anadil” adı verilir. Duygularımızın, düşüncelerimizin pek çoğunu konuşarak iletiriz.
Çocuk anne babanın konuştuğu kelimeleri
öğrenirken, bir yanda da onların bu kelimelerle ifade etikleri duygu ve düşüncelerini
de özümser. Allah’ın çokça anıldığı bir ortamda büyüyen çocuk, doğal olarak “Allah”
ismini farkında olmadan öğrenir. Ancak
Allah isminin o çocuk için anlamı büyüklerinin
söz ve davranışlarına göre şekillenir.
Çocuklar, öğrenmeye anne
karnında başlarlar. Yaşanmış
olan şu olay bunun en somut
örneğidir. Bir anne adayı hamileliğinin büyük bir kısmını yabancı bir ülkede geçirmiş, doğuma yakın kendi ülkesine dönmüş
ve çocuğu dünyaya geldikten
sonra da bir daha o yabancı ülkeye dönmemiş. Çocuk bir yaşına
gelip bazı kelimeleri konuşmaya
İçinde Allah kelimesi geçen cümleler kubaşladığında, o yabancı ülkenin
diline ait bazı kelimeleri de te- rarken, kurduğumuz cümlelere hakim olan
duygu, çocuğumuzun zihninde oluşan Allah
laffuz ettiği görülmüş.
imajını doğrudan etkiler. “Allah’ım! Sana
Doğumdan sonra ise işitme şükürler olsun”, “Bize bu nimetleri verdiğin
duyusuna görme duyusu eklenir. için sana çok teşekkür ederiz” “Allah sıkıntıBebek pür dikkat etrafını inceler, larını gidersin” “Allah şifa versin” gibi ifadeleri
gördüğü her şeyi kaydeder.
sıklıkla duyan çocuğun zihninde Allah seviBebekler ve çocuklar büyük- lecek bir varlık olarak canlanacaktır. Allah
lerin en çok sözlerini işiterek ve sevgisini gönülden yaşayan bir anne babanın
onların davranışlarını görerek çocuğu, bu sevgiyi hem sözlerinden işiterek
6
enen
Özl
aile
Recep Faruk Karabal
hem de ebeveyninin davranışlarından (kıldığı
namazlardan, göz yaşlarıyla ettiği dualardan,
sürekli Allah’ı anmasından, Allah’ı anarken
yaşadığı sevgi hallerinden) görerek öğrenir.
tepki göstermek çok yanlış bir
tutum olur. Ana babalar bu sorulara teferruata girmeden, çocuğun zihninde yeni sorular doBazı anne babalar ise, çocuklarının yara- ğurmayacak şekilde, yaşına ve
mazlıklarını önlemek için onları “Allah” ile anlayışına uygun net cevaplar
korkutma yolunu seçer. “Öyle dersen Allah vermelidir.
seni yakar!” , “Yalan söylersen Allah seni
Çocuklar, yedi yaşından önce
taş eder”… “Şöyle yaparsan Allah çarpar, "Allah insana ve aklımıza gelen
böyle yaparsan cehenneme atar” gibi ifade- hiçbir şeye benzemez. Allah yelerle çocuğunu terbiye ettiğini zanneder. Bu mez, içmez, uyumaz, bir yerde
tutum çocuğun zihninde Allah’ı korkunç bir oturmaz, annesi, babası, çocukları
varlık gibi canlandırmasından ve Allah’tan yoktur," gibi açıklamaları anlauzaklaşmasından başka bir işe yaramaz. yamaz. Bu cevaplar hem çocukAnne baba daha sonra Allah’ı sevdirmeye ların sorularına yanıt olmaz hem
çalışsalar bile bu sözlerin olumsuz etkisi ço- de zihninde Allah ile ilgili yeni
cuğun zihninden kolay kolay silinmez.
soruların doğmasına yol açar.
Çocuklar üç yaşından itibaren sorular
Örneğin “Allah nerdedir?”
sormaya başlar. Bu sorulardan bazıları da diye soran çocuğa “Allah çok
Allah hakkında olacaktır. Anne baba çocuğun güçlüdür, istediği an istediği yerde
tüm sorularını kesinlikle önemsemelidir, dik- olabilir” diye cevap verilebilir.
kate almamazlık etmemelidir. Usanmadan
Allah’ı neden göremiyoruz soher soruya mutlaka cevap vermelidir. Cevarusuna
da çok ayrıntıya girmeden
bını bilmediği sorular olursa da geçiştirme
cevaplar verme yerine, çocuktan süre isteyip gözlerimizin her şeyi göremediğini
araştırıp, mutlaka cevabı doğru olarak ver- anlatarak cevap verebiliriz. “Gömelidir. Hatta ebeveyn, cevabını bilmediği remiyoruz; ama havanın varlığını
sorular için “Tebrik ederim, çok güzel bir her an, her yerde hissediyoruz.
soru, cevabını birlikte araştırıp bulalım, böy- İşte bunun gibi, Allah'ın varlığını
lece ben de yeni bir şey öğrenmiş olurum” her an, her yerde hissediyoruz.”
derse çocuğu hem onore etmiş hem de büÇocuklara öğretmek istedikyüklerin de bilemeyeceği konuların olabile- lerimizi karşımıza alıp anlatarak
ceğini öğretmiş olur. Ayrıca çocuğun merak öğretmek yerine masallarla, hietme, araştırma arzusunu da söndürmemiş kayelerle, şarkı ve şiirlerle öğolur.
retmek hem daha kolay hem de
Çocukların, “Allah nerede?”, “Neye ben- kalıcı olur. Günümüzde çocukziyor?”, “Allah’ın evi yok mu?”, “Nerede ların yaşlarına göre hazırlanmış
oturuyor?” gibi sorularına kızmak, olumsuz pek çok boyama, hikaye, şiir,
7
enen
Özl
aile
Dînî Terbiye
masal kitabı ve cd ler mevcuttur.
Tabi bunun yanında kendimizi
çocuk eğitimi konusunda en azından bu alanda yazılmış kitaplardan bir kısmını okuyarak geliştirmemiz de şarttır.
Evlerimizde okuma saati olmalıdır. Özellikle Allah inancını
ve Peygamber Efendimizi, Ehl-i
Beyti ve Sahabeleri öğretecek,
sevdirecek iyi seçilmiş kitapların
okunduğu bu zaman diliminde
evdeki herkes bulunmalıdır. Bu
çocuklarımızın ilerde kitap okuma
alışkanlığı kazanmış bireyler olmasını da sağlayacaktır.
Çocuklar, kendilerine
söylenen ninnilerde,
şarkılarda, türkülerde,
8
enen
Özl
aile
ilahilerde Allah’ı duymalı ve sevmelidir. Zira
musiki insanın iç dünyasını etkileyen en
önemli etkenlerden biridir.
Yine çocuklara kısa şiir şeklinde dualar
ezberletilip, bu konuda teşvik ve takdir edilmeleri de yararlı olacaktır.
Çocuklarımızın dini eğitimlerinde en önemli husus bizim dini yaşantımızdır. İbadetler
dini yaşantının çok önemli bir parçasıdır,
ancak din ibadetlerden ibaret değildir. Dinimizin ahlak boyutu da en az inanç ve ibadetler kadar önemlidir. İmanı ve ibadetleri
öğretmeye çalışırken çoğunlukla ahlak boyutunu gözden kaçırırız. Oysa çocuk terbiyesinde ahlak eğitimi inanç ve ibadetlerin
öğretiminden önce gelir. Ahlak eğitimi ailede
biz farkında olmadan kendiliğinden gerçekleşir. Yani çocuklar anne babalarının ahlaklarıyla ahlaklanırlar. O yüzden çocuklarımızda
neyi görmek istiyorsak önce kendimiz uygulamalıyız.
şefkati,
ümmete şamil bir
annemiz...
Rabia
Evliya hanımların ablası sayılan
Rabia Adeviyye’nin (rahmetullahi
aleyha) evine bir gece hırsız
girer. Bakar ki, yaşlı Rabia Annemiz namazda. Bu durumdan
istifade edip evin her tarafını
araştırır; ama eline bir şey geçmez.
Çünkü Rabia Annemizin evinde gerçekten de hırsıza yarayacak dünya malı yoktur. Bu sırada namazını
bitiren Rabia Annemiz, eli boş dönecek olan hırsıza seslenir.
Adeviyye
(rh.aleyha)
— “Ey Allah’ın ihtiyaçlı kulu!” der, “Kusuruma bakma, sana yarayacak eşyam yoktur. Seni büsbütün eli boş göndermemek için
diyorum ki: Ne olur, kapının arkasındaki ibrikten bir abdest alıp iki
rekat namaz kıl da, büsbütün eli boş dönme Rabia’nın evinden!..”
İhlasla söylenen bu sözden etkilenen hırsız hemen oracıkta abdest
alır, namaza durur ve secdeye kapanır. İşte o sırada ellerini açıp
dua eden Rabia:
— “Ya Rabbi!” der, ”Ben verecek bir şey bulamayıp senin kapına
gönderdim. Hiç olmazsa senin kapından boş dönmesin bu ihtiyaç
sahibi…” O sırada pırıl pırıl gözyaşı dökmeye başlayan hırsızdan
tövbe istiğfar sesleri yükselir. Bunu gören Rabia Annemiz sızlanır:
— “Ey Rabbim, bu ihtiyaç sahibi senin kapına ilk defa geldi,
hemen kabul ettin, ama ben bunca senedir kapındayım; kabul
edildiğimi hala bilemiyorum.”
Bu sırada kulağına gelen ses şöyle fısıldar:
— “Üzülme Rabia üzülme, onu da senin hatırın için kabul ettik!”
9
enen
Özl
aile
Aile
ANA BABA
TUTUMLARI
A
nne-baba-çocuk ilişkisi, temelde anne ve babanın tutumlarına bağlıdır.
Çocuklar arasında uyum bozukluğuna yol açan birçok
vakaya, yeterli ve uygun olmayan anne-baba çocuk ilişkilerinin neden olduğu saptanmıştır.
Doğumdan itibaren çocuk, etrafını
saran fizik ve sosyal çevreye uyum savaşını
verirken, bu çabasında en büyük desteği
anne ve babasından alır. Çocuk, kendini
ifade edebilmeyi, kendi kendini yöneten
(otonom) bir birey olabilmeyi ailesinden
öğrenir. Anne babaların çocuk yetiştirme
sürecindeki yaklaşımları, özellikle, çocuğun
kişilik gelişiminde etkin bir rol oynar.
Küçük yaştan itibaren çocuğa, yaşına,
yeteneğine ve cinsiyetine uygun görev ve
sorumluluklar verilmezse, güven duygusu
pekiştirilmemiş olur. Bu da çocuğun bağımlı
ve beceriksiz bir birey olmasına sebep olabilir. Çevresine güvenmezse aldatan yalancı
bir kişi, arkadaş edinemez ve yalnız kalırsa
10
enen
Özl
aile
içine kapanık, sessiz ve hayal dünyasında
yaşayan bir çocuk olabilir.
Çocuk sevgi ve ilgi ortamında ana babanın standartlarına uymak için çaba sarfeder. Böyle bir ortamda anne-babanın
çocuğa sık sık akıl yolunu göstererek açıklamada bulunması onun toplumsal kuralları
içselleştirmesine ve hangi davranışın uygun
olup, hangisinin uygun olmadığını fark
etmesine yardımcı olur.
Anne ve babaların, çocuklarına karşı
tavırlarını etkileyen başlıca faktörler şöyle
sıralanabilir:
Toplumun kültürel değerleri, çocuk
yetiştirme tutumları
duyarlı
Fatih Namlı
hoşgörülü
anlayışlı
talepsiz
Bu yazımızda ana-baba tutumlarını
“talepkarlık” ve “duyarlılık”
talepkâr
ilgisiz
duyarsız
mükemmeliyetçi
Çocuk yetiştirme hususunda ebeveynin
kendilerini yeterli/yetersiz hissetmeleri
Çocuklarının sayı, cinsiyet ve kişilik
özelliklerinden memnun olup olmama
Anne ve babanın kendi çocukluk yıllarındaki deneyimleri
Anne ve babaların beklentilerine uygun
çocuğa sahip olup olmamaları
Karı-kocanın kendi aralarında iletişimlerinin sağlıklı olup olmaması
Bu yazımızda ana baba tutumlarını “talepkarlık” ve “duyarlılık” boyutunda ele
alacağız. Duyarlılık boyutu incelendiğinde,
çocuğu merkez alan kabul edici tutumdan,
reddedici tutuma kadar uzanan bir yelpaze
görülür. Aynı şekilde, talepkarlık boyutuyla
da kısıtlayıcı tutumdan hoşgörülü tutuma
kadar geniş bir alan karşımıza çıkar.
Şekilde de görüleceği üzere bu iki boyut,
dört tip ana baba tutumu meydana getirir.
Bunlar;
boyutunda ele alacağız. Duyarlılık
boyutu incelendiğinde, çocuğu
merkez alan kabul edici tutumdan,
reddedici tutuma kadar uzanan bir
yelpaze görülür. Aynı şekilde,
talepkarlık boyutuyla da kısıtlayıcı
tutumdan hoşgörülü tutuma kadar
geniş bir alan karşımıza çıkar. Yanda
da görüleceği üzere bu iki boyut, dört
tip ana-baba tutumu meydana getirir.
Mükemmelliyetçi Aileler
ve Çocukları
Bu tip anne babalar; çocuklarından en
doğru davranış biçimini beklemektedir.
Çocuk yaşamın her alanında en iyisini başarmalı ve en yüksek performansı göstermelidir. Sonuç iyi olursa çocuk çok şey kazanacak, anne baba daha mutlu olacak ve
onu daha fazla sevecektir. Bu değerlendirme
ve konuşma yapılırken çocuğun sahip olduğu
kapasite göz önünde bulundurulmaz. Daha
öğrenecek çok şeyi olan çocuğa hata payı
bırakmamaktadırlar.
Bu tip anne babaların çocukları yaşamın
her alanında en iyi olmaları gerektiğine
inanır. Bunun için büyük çaba gösterir.
Hedefe ulaştığında kendine güvenir, herkesin
ilgi odağı olduğu ve onu sevdiği düşüncesine
kapılır. Başarı onun için her şeydir. Ergenlik
ve yetişkinlik döneminde bu çabalar daha
çok yoğunlaşır. Reddedilmek, ilgi odağı olmamak büyük mutsuzluklar yaşamasına
neden olur. Bu çocuklar; başaramadıklarını
11
enen
Özl
aile
Aile
gördüklerinde her şeyi bırakma davranışı
da gösterebilir.
Anne-babanın aşırı koruyuculuğu çocuğun okul başarısını ve okula uyumunu da
etkiler. Ana babalar yüksek hedefler belirlemekle, çocuğun başarısız olmasına ve peşinden de “ben başarısızım”, “ne kadar zorlasam da yapamam” düşüncelerinin ortaya
çıkmasına neden olurlar. Ayrıca, ebeveynin
beklentilerini yerine getiremeyen çocuk, onların sevgisini kaybetme korkusu da yaşar.
Baskıcı ve Otoriter Aileler
ve Çocukları
Aşırı baskıcı, otoriter tutum, çocuğun
kendine olan güvenini ortadan kaldıran,
onun kişiliğini hiçe sayan bir tutumdur. Bu
tutumda, anne-baba katı bir disiplin uygular.
Çocuk, her kurala uymak zorunda bırakılır.
Anne ve babadan birisi ya da her ikisinin
baskısı altında olan çocuk, sessiz, uslu, nazik
dürüst ve dikkatli olmasına karşılık, küskün,
silik çekingen ve başkalarının etkisinde kolay
kalabilen, aşırı hassa bir yapıya sahip olabilir.
Suçlayan, cezalandıran ve sürekli karışan
ana babaların çocuklarının, kolayca ağlayabilen çocuklar olduğu görülür. Baskı altında
büyüyen çocuklarda, genellikle, isyankar vaziyet alışlarla birlikte, aşağılık duygusu gelişebilir. Böyle bir ortamda yetişen çocuk
dıştan denetimli bir çocuk oluşturur. Çünkü
içinden geldiği gibi davranmak yerine olması
gerektiği gibi davranmak şeklinde koşullandırılır.
İlgisiz ve Kayıtsız Aileler
ve Çocukları
Bu gruba giren anne babalar genellikle
12
enen
Özl
aile
hoşgörü ile boş vermeyi birbirine karıştırmaktadırlar. Çocuk kendini rahatsız eder
ya da yolunun üstüne çıkarsa, çocuğa karşı
düşmanca ve sert bir tutum takınır; daha
sonra da çocuğa karşı yeniden ilgisizleşir.
Çocuk kendisine gösterilen düşmanlıktan
daha çok ilgisizliğe karşı savaşmaktadır.
Ana babasının ilgisini çekmek için çoğu
zaman olumsuz davranışlar ortaya koymaktadır. Bazı toplumsal suçlar işleyebilir, saldırganca etrafına zarar verebilir. Çocuk
ailede bulamadığı ilgiyi arkadaş gruplarında
bulunca aile ile açıkça çatışma içine düşer
ve evden kaçmaya başlar.
Talepkar ve Duyarlı Aileler
ve Çocukları
Bu tür ana babalar bir takım isteklerde
bulunan, kontrol eden ana babalardır. Ancak
aynı zamanda tutarlıdırlar, sevgilerini hissettirirler ve çocukla iletişim kurarlar. Çocuklarını destekler, bazı kısıtlamalar dışında
isteklerini yerine getirmelerine izin verirler.
Bu tutumda evde kabul edilen ve edilmeyen
davranışların sınırları bellidir. Bu sınırlar
içinde çocuk özgürdür. Söz hakkı vardır.
Duygu ve görüşlerine saygı duyulur.
Çocuğu, kendisinin başa çıkacağı tehlikeden korumak için, ya çok az bir girişimde
bulunurlar ya da hiç bulunmazlar. Kural
koyarlar, ama kuralların mantığını açıklarlar
ve eleştirileri dinlerler. Bazen cezaya başvururlar. Ama daha çok çocuğun olumlu
davranışlarını ödüllendirme eğilimdedirler.
Bu tür ana babaların çocukları kendilerinden memnun, kendine güvenen, atılgan,
kendine saygıları yüksek, kendi kendine
karar verip sorumluluk taşıyan çocuklardır.
Fatih Namlı
ailelere öneriler
Çocuğunuzun yanında eşinizi asla kötülemeyin ve eleştirmeyin
Çocuk anne babanın birbirlerini kötülemesini, eleştirmesini istemez,
birbirlerini sevip beğenmesini ister.
Çocuklarınızı gerçekten dinleyin ve bunu ona gösterin; çocuğunuzu dinlerken
televizyon izlemeyin, gazete okumayın, başka işlerle meşgul olmayın. Konuşurken
göz teması kurun, çocuğun yüzüne bakın, aynı hizada olmaya dikkat edin.
Çocuklarınıza sözlerinizle değil davranışlarınızla örnek olun.
En az miktarda öğüt vermeye çalışın.
Çocuğunuzun olumlu yönlerini ve başarılarını ön plana çıkardıktan sonra
değiştirmesini istediğiniz yanlarını dile getirin.
Çocuklarınızı kardeşleriyle ve arkadaşlarıyla kıyaslamayın.
Bu, sadece nefret duygusu uyandırır.
Başkalarının yanında çocuğunuzun daima olumlu özelliklerini anlatın.
Çocuğunuzun aldığı sonuçları değil çalışmasını ve gayretini ödüllendirin.
Çocuğunuzun akıllı, iyi niyetli, güzel olduğunu dile getirin.
Çocuğunuzu koşulsuz sevin ki, o da insanları sevmeyi
ve onların yararına çalışmayı öğrenebilsin.
13
enen
Özl
aile
Bebeklik Dönemi
Bağlanma
Bebek ile anne babası arasındaki,
duygusal olarak olumlu ve karşılıklı
yardım edici bir ilişkinin kurulmasına
bağlanma” adı verilir. Bebeğin başlıca
“b
bağlanma davranışları emme, sokulma/uzanma, bakış, gülümseme, ağlama’dır.1
Hayatın ilk yılında bebeğin ilk psiko-sosyal görevi güvenmeyi öğrenmektir. Bebekle annesi arasındaki ilişkiden doğan güven duygusu, insanın
ileride kuracağı bireylerarası ilişkilerin
temelini oluşturur. Bebekte bu duyguyu
doyurmayan anneler, kendine güveni
olmayan, kişiler arası ilişkiler kurarken
sorunlar yaşayan kişilerin yetişmesine
ortam hazırlar.2
Bağlanmanın meydana çıkış sürecine söyle bir bakacak olursak;
Ana rahmini terk eden yeni doğmuş
14
enen
Özl
aile
bir bebek bir süre için hayata adapte
olamama sıkıntısı yaşar. Acıkmakta,
altı kirlenmekte, yüksek sesten, ışıktan,
karanlıktan, soğuktan ve sıcaktan rahatsız olmaktadır. Sıkıntısını ağlayarak
ifade etmenin dışında elinden bir şey
gelmez. Acıktığında süt veren, altı kirlendiğinde temizleyen eller vardır. Bu
yabancısı olduğu yeni dünyada yalnız
ve sahipsiz değildir. Onu koruyan, ihtiyaçlarını yerine getiren, seven, değer
veren biri vardır. Onun adı annedir.
Annenin varlığını hissettikçe korkunun
yerini güven duygusu almaya başlar.
Onun şefkatli kollarında kendisini güvende hisseder; gülücükler dağıtarak
ve kuş gibi cıvıldayarak mutluluğunu
dile getirir.
Bebek her ağladığında kucağa alınıp
sosyal ihtiyacı karşılanmalıdır. Duyarlı
Ömer Bulut
bir ebeveyn olmak bunu gerektirir.
Çünkü bebekler sebepsiz ağlamazlar.
Karnı tok, altı temiz ve sağlıklı olsa da
o an yine ağlayabilirler. Kucağa alınmak, sosyal ortama dahil olmak isterler.
Dokunma sırasında ise vücutta “oxytacin” denilen gevşeme hormonu devreye girer.
Bebek, bakımını kim yapıyorsa,
ona bağlanır. Bu kişinin anne olması
bebeğin de istediği kişidir. Onu çok
önceden, anne karnından tanımaktadır.
Zaman içinde yaşamın ilk yıllarında
bebek, annesinin onunla kurduğu iletişim sonucu, ağladığında sorunun çözüldüğünü öğrenir. Yaşadığı ortamın
sakin, mutlu ve güvenilir olduğunu
algılar. Böylece çevresine güven duyar.
Bu ise ileriki yıllarda, çocuğun çevresini
araştırıp keşfedebilmeleri için güven
kaynağı oluşturarak, korku duygusunu
azaltacaktır.
Bu güveni alamayan çocuklar ise
yetişkinlik döneminde bir yandan annelerinden tamamlayamadıkları sevgiyi
etraflarından devamlı aramakta, öte
yandan kendilerinden sevgi bekleyen
kişilere karşı da yeterince sevgi verememektedir.3
Anne sevgisinden yoksun büyüyen
çocuklar, kendilerini sevmek, diğerlerinin onları seveceğine inanmak veya
başkalarını sevmek için gerekli olan
temel güven duygusunu geliştiremezler.
Yetişkin hayatlarında yabancılaşırlar,
içlerine kapanırlar ve başkalarıyla genellikle düşmanca ilişkiler kurarlar.
Ayrıca, anne şefkatinden mahrum
kalan bir çocuğa “Allah çocuklara karşı
annelerinden daha şefkatlidir” demeniz
de bir anlam ifade etmez.
Bağlanmanın Oluşumu
0-2. aylar süresince, bebek görüş
alanındaki veya kendisini kucağına
alan herkese karşı, ayrım yapmadan,
benzer tepkiler geliştirir. Seslere karşı
duyarlıdır, yüzlere dikkat eder, ilgi
gösterir.
2-7. aylar arasında bebek, ayrım
gözetmeyen bağlılıklar geliştirir. Bu
evrede bebek, kendisiyle ilgilenen herkesle birlikte olmaktan, ayrım yapmadan, belirgin bir biçimde zevk alır.
Kucaktan indirildiğinde mızmızlanır.
Yabancılara oranla, tanıdık yüzlere
daha çok gülümser.
7-9. aylar arasında bebek, özel bir
bağlılık geliştirdiği, tek bir kişiye bağlanır. Alışkın olduğu kişiden (genellikle
anneden) ayrı kaldığında bu duruma
karşı çıkar.
9. ayda bebeklerin dörtte üçü annelerine sevgiyle bağlıdır. Çoğu zaman
annesinin görüş mesafesinde olmayı
tercih eder. İki-üç yaşlarına doğru,
artık konuşmaya ve yürümeye başladıkça, yetişkinin mutlaka yanında olmasını istemez. Çünkü uzak mesafeden
de gereksinimlerini iletebilir ve iletişimini sürdürebilir. Ayrıca, daha önce
tek kişiye geliştirdiği duygusal bağı
başka kişilere de yayar. Kardeşlere,
15
enen
Özl
aile
Bebeklik Dönemi
babaya, anneanne, babaanne ve dedeye, bakıcıya da aynı derecede duygusal bağ geliştirebilir.4
Tüm bu süreçte görüleceği gibi bebek, tüm insanlara iletişime geçebilmesi
için öncelikle annesiyle yakın bir bağ
kurmaktadır. Bunun içinde annesinin
sevgi, güven, özveri ve sabrına ihtiyaç
duymaktadır. Çocuk gelişim dönemlerinde kritik evreler vardır. 0-2 yaş
döneminde de bebeğin etrafından güveni alabilmesi gerekmektedir. Bu güveni alamayan çocuklar (artık çaresi
yoktur demiyoruz ama…), okulöncesi
dönemde ilgi bekleyen, sürekli onaylanma ihtiyacı duyan ve bağlandığı
yetişkinin diğer çocuklarla ilişkisini engelleyecek derecede bu kişiye yapışan
çocuklar oldukları gözlemlenmiştir.
Eğer bu sorun zamanla aşılamazsa,
aile ve toplum ilişkilerinde de sorunlar
yaşayabilmektedir.
Güvenli Bağlanma
Güvenli bağlanmayı başaran anne,
kendisini bebekle oynamaya hazır hissettiğinde değil de bebek oyun istediğinde ona cevap verendir. Tam tersi
davrananlar da olabilir. Kimi anneler
bebeğin bazı ağlamalarına cevap verirken kimisini görmezden gelir. Kendisi
hazır olduğunda onunla oynar. Bebek
oyun istediğinde başka bir işi varsa
bebeğin isteklerini göz ardı edebilir.
Annenin isteklerinin baskın olduğu iletişim şekli bebekte “güvensiz bağlanma”ya yol açar.
16
enen
Özl
aile
Çocuğunuzun güvenli bağlanma
geliştirebilmesi için doğumu izleyen
ilk saatlerden itibaren onun gereksinimlerini zamanında ve yeterli miktarda
karşılayın. Onunla ilişkilerinizde sıcak,
olumlu, sevecen, kabul edici ve yanıt
verici olun. Örneğin; bebeğinizin altını
değiştirirken, onunla sıcak ve sevecen
bir tarzda konuşmanız, yumuşak, pozitif
ve şefkat dolu hareketlerle işlemi yapmanız güvenli bağlanmasına yardımcı
olacaktır. Bu arada, bebeğinizin size
gönderdiği işaretlere (sinyallere) ve
ipuçlarına duyarlı olun.
Bu önerileri uygulayabilmeniz için
ruh sağlığınızı korumak ve kendinizi
mutlu ve huzurlu etmek için de bir
şeyler yapmak zorundasınız. Psikolojik
sağlığınız ve mutluluğunuz, bebeğinizle
aranızdaki güvenli bağlanma için önemli
bir ön koşul. Kendinize zaman ayırın,
huzur bulacağınız şeyler yapın.
Gerçek şu ki anne ve çocuğun bağlılıkları bilimsel sınırları da aşan Allah
vergisi bir gizeme işaret ediyor. Bu
yüzden değil midir ayağımız taşa takılsa
“anne” deriz? Sevinsek “anne”, ağlasak
“anne”. Hep anne, ille de anne…5
KAYNAKÇA
1. tr.wikipedia.org/wiki/Bağlanma_Kuramı
2. (Yavuzer, Haluk. Anne olmak. Remzi Kitabevi.
2010. Sayfa:36)
3. Güneş, Adem. Çocuk Terbiyesinde
Doğru Bilinen Yanlışlar. Nesil Yayınevi.
25.baskı. 2010. Sayfa:43
4. Yavuzer, Haluk. Çocuğunuzun ilk altı yılı.
Remzi Kitabevi. 25.basım. 2010. Sayfa:36
5. www.sezgiler.com/aile/cocuklar/
anne-kokusu-dunyanin-en-guzel-kokusu/
Sizden Gelenler
Bayrağım
18 Mart 1915
Çanakkale Zaferi...
Şehitlerimizi Rahmetle Anıyoruz
Geceleri çıkarsın,
Yıldızı yanına arkadaş alırsın,
Şehidimin kanıyla süslenirsin,
Savaşlarımızda bizi temsil edersin.
Şehidimin şanlı kanı,
Şehidimin kanının son damlası,
Sen göçüp giderken bu vatan,
Gazilere, şehitlere emanet.
Gözün arkada kalmasın.
Yüreğin sızlamasın.
İçin kan ağlamasın.
Sen üzülme biz koruruz.
Bu vatana saldıranın canını alırım.
Canını alamazsam eğer,
Senin gibi ben de,
Türk bayrağında yerimi alırım.
M. Serhat Kaya
6. Sınıf
17
enen
Özl
aile
Çocukluk Dönemi
T
elevizyon öğretici ve eğlendirici bir
araçtır. Birçok TV kanalında her yaş bireye hitap eden programlar yer almaktadır. Çizgi filmler de sevecen karakterlerle
çocuklara hitap etmektedir.
Çocuk ve Çizgi Film
Yapılan araştırmalar çocukların 18
aylıktan itibaren televizyondan gelen
uyarana kısa süreli de olsa ilgi gösterdiğini
ancak “izleyici” olarak adlandırmalarının
ancak 2.5 yaşlarından sonra olduğunu
göstermektedir. 0-2 yaş arası çocuklarına
tv izletilmemesi önerilir.
2.5 yaş itibariyle çocuklar gördükleri(iz-
ledikleri) olay ve davranışları taklit etme
yetisine sahip olurlar.
3-6 yaş arası çocukların temel özelliği
olan “karakterle özdeşleme” şeklindeki
oyunlar çocukların hem zihinsel hem de
sosyo-duygusal gelişimi için önemlidir.
Bir çizgi film karakterinin yerine geçen
çocuk, o karakterin bakış açısını anlamaya
çalışır. Bu çaba sadece zihinsel süreçleri
ve yaratıcı düşünceyi geliştirmekle kalmaz
aynı zamanda çocukların empati duygusu
kazanmalarına fırsat verir. Bir süper kahraman yerine geçen çocuğun o karakterin
nasıl baktığını, konuştuğunu, düşündü-
çocuk
dünyasının
çizgi kahramanlari
18
enen
Özl
aile
Sefa Cihad Dündar
ğünü ve davrandığını keşfetmesi gerekir.
6-11 yaş grubu çocukları içinse izledikleri programın içeriği ve programın
onlar üstünde yaptığı etkileri daha
fazlalaşır çünkü bu yaş grubu çocuklarda dikkat, odaklanma ve süreç takiplerini sağlayan bilişsel fonksiyonlar
oluşmaktadır. Bu da izlenen çizgi film
içeriğini, o içerikle ilgili çocukların
duygulanımlarını ve bu duygulanımların hayatlarına davranış olarak aktarımının önemini vurgular. Yine bu
yaş aralığında çocukların inanç ve değer sistemlerinin oturmaya başladığı
düşünülecek olursa çizgi film içeriklerinin onlar üzerindeki etkileri daha da
önem kazanır.
Çizgi filmler her milletin kültürlerinin, dinlerinin,
dillerinin, gelenek ve göreneklerinin ülkemize
taşınmasını sağlamaktadır. Böylece kendi kültür ve
geleneklerimizden gün geçtikçe uzaklaşmaktadır.
12 yaş üzerindeki çocuklar çok
daha az olumlu/olumsuz etkilenmektedir.1
Ancak kontrolsüz bir şekilde, rastgele
televizyon izleyen 3-6 yaş okul öncesi
çocuklar, hayal ile gerçeği birbirinden
ayıracak zihinsel olgunluğa ulaşmadıkları için izledikleri filmlerin ve programların etkisinde kalarak olumsuz
değer yargıları kazanabilir. Ayrıca gerçeklikten kopuş, sosyal ilişki kurmada
zorlanma, dikkat eksikliği ve hiperaktivite rahatsızlığı gelişebilmektedir. 2
Şehvet ve Gadab
İnsanoğlunda doğuştan gelen iki
kuvvet saldırganlık (gadab) ve cinsellik(şehvet)’tir. Birçok çizgi film yapımcısı
bunu çok iyi bilmekte ve buna göre
kurgulama yapmaktadır. Çocuklarımız
çizgi filmlerin şiddet ve cinsellik bombardımanına maruz kalmaktadır. Bu
içerikteki çizgi filmleri de çok masum
ve korunmasızca izlemektedirler.
“Güçlü olan kazanır”
tezi çizgi filmlerde de etkisini göstermektedir. Bu
filmlerin etkisinde kalan,
güç kullanarak şiddet yoluyla başarıya ulaşan kahramana özenen çocuklar
arkadaşlarıyla aralarında
çıkan anlaşmazlıkları konuşarak çözmek yerine kavga ve şiddet yoluyla çözme
eğilimi göstermektedirler.
19
enen
Özl
aile
Çocukluk Dönemi
Şiddet içeren çizgi filmlerin bu programları izleyen çocuklar üstünde 3 ana
etkisi olduğu saptanmıştır. Bunlar:
Bu çocukların “diğerlerinin” acı
ve üzüntülerine daha az hassas olması,
Bu çocukların gerçek hayatta çevrelerindeki şiddet unsurlarından gerektiği kadar hatta hiç rahatsız olmamaları,
Bu çocukların çevrelerine karşı
agresif ve şiddet dolu davranışlarda
bulunmada diğerlerine göre daha yatkın olduklarıdır.
Diğer taraftan örnek alabilecekleri
içerik ise argo konuşmalar, cinsel içerikli çirkin espiriler ve görüntülerdir.
Bir yetişkin gibi süzgeçten geçiremedikleri ve cinsel içerikli espirileri ve
sözleri anlamadıkları için bunları arkadaşlarına ve büyüklerine karşı kullanmaya başlayacaklar ve neticesinde
ise tepki göreceklerdir.
Çocuklara, cinsel kimliklerin doğru
şekilde sunulması da çok önemlidir.
Bazı çizgi filmlerde film kahramanlarının cinsiyet kavramları yoktur ve
belli değildir.
20
enen
Özl
aile
Çocukluk dönemini yaşamadan ergenliğe ve erken yetişkinlik dönemine
girmek sakıncalıdır. Bu sorun, bir sürü
çizgi ve animasyon filmlerinde karşımıza çıkıyor. Çocukların dünyasında
olmayan “aşk, sevgi, cinsellik, güç,
kıskançlık, düşmanlık” gibi kavramlar
üzerine hikayeler geliştiriliyor. Bu; çocuğun “çocukluk” dönemini tamamlamadan ergenlik dönemine atılmasına
neden oluyor. Neticesinde ise birçok
psikolojik ve davranış problemlerine
rastlanabiliniyor.3
Televizyonun ve çizgi filmlerin bütünüyle zararlı olduğunu söyleyemeyiz.
Şirinler, Şeker Kız, Arı Maya, erdemler
gibi modern çizgi filmler,
çocuk klasiklerinden
uyarlanan Pinokyo,
Heydi, Polianna gibi
çizgi filmler, büyüklerin
de senaryoda yer aldığı
Susam Sokağı gibi eğitici
yapımlar, Tarçın ve Arkadaşları gibi kuklalı programlar
da var. Artık Türkiye’de güvenle izleyebileceğimiz ve
çocuklarımıza izletebileceğimiz televizyon kanallarımız var.4
Sefa Cihad Dündar
Eğitimciler ve psikologlar, anne ba- ısrar ederse anne ve baba beraberce
izlemeli, olumlu ve olumsuz etkilerini
balara çocuklarıyla birlikte çizgi film
tartışabilmelidir.
ve çocuk programları izlemelerini tavsiye etmektedir.
Anne
TV programlarındaki
Bunun birçok faydası var.
Babalara
filmlere ve bilgisayar
Çocuklarınızla çizgi film
Öneriler
oyunlarındaki çizgi
izlerken sohbet edeBu olumsuz etkileri azaltfilmlere dikkat edilbiliyorsunuz, onunla
mak için ebeveynler;
meli ve seçici davbirlikte gülebiliyorranılmalı…
- Çocuklarının izledikleri telsunuz, gerekli yerevizyon ve çizgi film saatlerini kontGerçeğin ve
lerde faydalı telrol altında tutup belli bir program
hayalin ne oldukinlerde bulunadahilinde yapabilirler.
ğu, çocuklara
biliyorsunuz, anÇocuklarının
izledikleri
çizgi
filmleri
yaşlarına uygun
lamadığı yerlerde
belli
aralıklarla
onlarla
izleyebilir
ve
içeolarak anlatılmasize soru sorabirikleri
hakkında
birkaç
cümlelik
de
olsa
lı, üzerlerinde
liyorlar. O halyorumlar
yapıp
tartışabilirler
otokontrolü
iyi
de:
kurmalıyız.
- Çok siddet ve öfke içeren çizgi
“Haydi git telfilmlerin izlenmesini engelleyebilirler
Çocuklarımıevizyon izle!” de- Farklı hobi ve uğraşlara yönlenza, saatlerce izleyip çocuğu başıdirmeli
ve
televizyonu
(ya
da
çizgi
dikleri
bir çizgi filmızdan savmak
filmleri) çocuklarının hayatlarının
min veremeyeceği
yerine; “Haydi seodak
noktası
olmasını
engellebir
haz olan? SEVninle televizyon izyebilirler.
Gİ? mucizesini, anleyelim” demeliyiz.
cak
bizler tarafından
- Gün içinde 1-2 saati
Sonuç olarak şunu
verilebileceği gerçeği
geçmeyecek şekilde
diyebiliriz ki hayatı yeni
unutulmamalıdır?
izletilmelidir.
tanımaya başlayan çoAileler, çocuklarla olacuklar, gördüğü ve sevdiği
her şeyi taklit etmesinden dolayı, çizgi bilirlik ve olasılık hakkında konuşmafilmler pozitif etki bırakmalı yani yar- lıdır.
dımseverlik, barış, sevgi ve kendi külKAYNAKÇA
türümüzü yansıtan programlar olma1. www.kurumsalhaberler.com/amerikanhastanesi/bultenler/cok-fazla-cizgi-film-izlemek-cocuklarda-hiperaktilıdır. Çocuğu negatif yönde etkileyen,
viteye-neden-oluyor
şiddet, ölüm, savaş kavga mesajları
2. www.aktuelpsikoloji.com/haber.php?haber_id=4609
3. www.ezberim.com/psikoloji-psikiyatri-ruh-ve-sinirveren programlar olmamalıdır. Anne
hastaliklari/173676-shrekin-cocuk-psikolojisi-ve-davrave babalar da olumsuz etkisi olan filmnislari-uzerindeki
leri çocuklarına izlettirmemelidirler.
4. Çankırılı, Ali. Okul Ailede
Başlar. Zafer Yayınları
Şayet, çocuk izlediği film hususunda
21
enen
Özl
aile
Oyun & Etkinlik
Sevgili Anne – Baba,
Bu oyun, bebeğinizin su bardağından kendi kendine su içebilmesini sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.
12. Ay
Bebeğiniz sizden su istediği zamanlarda tercihen plastik bir su bardağının üçte birini suyla doldurun ve bebeğinizin bardağı iki eliyle
tutarak içmesine elinizle yardım edin. Bebeğiniz suyu içip bitirdiğinde,
“afiyet olsun, çok güzel suyunu kendin içtin” deyin. Bebeğiniz, bu
miktardaki suyu kendi kendine dökmeden içebildiği zaman, su miktarını
biraz artırabilirsiniz. Bardaktan su içmeye biraz alıştığında yardımınızı
azaltabilirsiniz. Bebeğinizin kendi kendine bardaktan su içebilmesini
sağlamak için her su verişinizde bardak kullanın. Meyve suyu, süt,
ayran gibi içecekleri de bardakla bebeğinize verin. Su bardağıyla
içecek vermeye başladığınızda, ağızlıklı ya da biberon kullanmayın.
Aşağıdaki soruları cevaplayın:
Bebeğiniz, su bardağına koyduğunuz az miktarda suyu içebiliyor mu?
İçecekleri bebeğinize ne ile veriyorsunuz?
Sevgili Anne – Baba,
Bu oyun, çocuğunuzun sıra beklemesini öğrenmesi
amacıyla hazırlanmıştır.
39. Ay
Çocuğunuzla birlikte ailece yemek yedikten sonra çocuğunuza “haydi birlikte
ellerimizi yıkayalım, ama önce sıraya girelim” deyin. Sıra ile ellerinizi yıkayın.
Ellerinizi yıkamak için sırada beklerken çocuğunuzun davranışlarını gözlemleyin.
Bu oyunu taşıta binerken, evde tabaklara yemek koyarken, alışveriş yaparken
yine oynayın. Bekleme sırasında;
Kuş dala kondu lay la la lay
Mendili buldu lay la la lay
Dizilin sırayla lay la la lay
Şarkısını melodi ile söyleyin.
Çocuğunuz sıraya girdi mi? Gözlemleyiniz.
22
enen
Özl
aile
5 Yaş
Sevgili Anne - Baba,
Bu oyun çocuğunuzun temsili hareketler yapmasa amacıyla hazırlanmıştır.
Çocuğunuzla rahat bir yere oturun
ona “şimdi seninle yürüme taklitleri
oyununu oynayacağız, ben sana bazı
özellikler söyleyeceğim, sen de söylediğime uygun yürüyeceksin” deyin. Siz
örnek olması için aşağıda yazan taklit
oyunlarını oynayın. Çocuğunuz oyunun
nasıl oynandığını öğrendikten sonra siz
büyük harflerle yazılmış komutları teker
teker verin. Çocuğunuzdan uygulamasını
isteyin. Çocuğunuzu her yaptığı taklitten
sonra “alkışlayarak” yüreklendirin.
İHTİYAR ADAM YÜRÜYÜŞÜ
Sırt kamburlaştırılır. Baş öne eğilir.
Elde baston varmış gibi yavaş yavaş
yürünür.
DALGIN ADARA YÜRÜYÜŞÜ
Öne çapraz adım atılarak, dengesiz yürünür.
PARMAK ÇOCUK YÜRÜYÜŞÜ
Dizler tam bükülür baş omuzlar arasına gömülür. Kollar aşağı sarkıtılır.
ROBOT YÜRÜYÜŞÜ
Vücut gergin, dizler, kollar bükülmeden yürünür. Kollar öne ve
geriye sopa gibi sallanır.
DEV YÜRÜYÜŞÜ
Kollar yukarı kaldırılır. Ayakuçları üzerinde yükselerek yürünür.
23
enen
Özl
aile
Ergenlik Dönemi
Toplumsallaşma
Yaradılış gereği insanların toplumsal ortama ihtiyacı vardır. En genel anlamda düşündüğümüzde; insanların bağımsız yaşayabilecekleri bir vatana ihtiyaçları vardır.
Bu, daha çok fiziksel ve güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması için gereklidir. Daha özelde; akrabalar, arkadaşlar, meslektaşlar gibi
çeşitli gruplar insan yaşamında önemli
etkiye sahiptir. Bu sosyal ortamlarda yakın
ilişkiler kurabileceğimiz, yardım alıp verebileceğimiz birilerinin bulunması da bize
güven verir. En temelde ise aile kurumu
yer alır. Diğer tüm gruplardaki rollerin
yerine getirilebilmesi için temel beceriler
burada edinilir.
24
enen
Özl
aile
Yukarıda adı geçen gruplar dışında
toplum tarafından onaylanmayan davranışlar sergileyen birtakım marjinal gruplar
vardır. Çete de diyebiliriz. Çetelerin oluşumlarına bakıldığında aynı amaca yönelmiş insanlar tarafından meydana getirildikleri gözlemlenmiştir. Hiç bir çete oluşumu gayesiz meydana gelmez. Her çeteleşmenin arkasında maddi veyahut manevi bir menfaat söz konusudur. Bu kimi
zaman para olurken kimi zamanda çete
liderinin belirtmiş olduğu bir umut, bir
duygu olabilir. Bu noktada birleştirici etkenlerin en kolay bulunanı “nefret”tir.
Selçuk Cesur
Çocukluk Dönemi
Çocukluk döneminde çete yönelimi
okul başarısıyla bağlantılıdır. Anti-sosyal
çocuklarda kendini gösterme eğilimi normal çocuklara nazaran daha fazla olduğundan; okulda başarılı olan çocuğun
kendisini gösterme gereksinimini kolaylıkla
giderebilmesine karşılık, başarısız çocuk
kendisini okulda gösterememekte, bu da
sonuçta çocuğun sokağa itilmesine neden
olmakta ve sosyal yaşama uyum şansını
azaltmaktadır.1 Yine de bu dönemde “grup
bağlılığı”ndan söz edemeyiz. Sadece çeşitli
anti-sosyal davranışları deneme girişimleri
göze çarpar.
Ergenlik Dönemi
Özellikle çocukluk çağı içinde yer alan
ve insan gelişiminin önemli evreleri olarak
kabul edilen buluğ ve ergenlik dönemleri,
çocukların en fazla suça yöneldiği çağlar
olarak görülmektedir.2 Bu açıdan kritik
bir dönemdir ve ailelerin daha duyarlı olmaları gerekmektedir.
Bunun için ilk yapılması gereken ergenliğe giren genci tanımamız ve yaşadığı
değişimleri bilmemizdir. Ergen davranışlarındaki değişimler şunlardır;
Yalnızlık isteği, isteksizlik, can sıkıntısı, huzursuzluk,
Çevresi ile olan ilişkilerinde zaman
zaman geçimsizlik yaşaması,
Otoriteye karşı direniş eğilimleri,
Duygu düzeylerinin artması,
Kendilerine olan güven duygusunda
azalma,
Çekingenlik, kendilerini gizleme eğilimi,
Hayalcilik,
Ait Olma İhtiyacı
İnsanın bir gruba mensup olma ihtiyacı
doğuştan gelir. Hayatın içinde bunun örneklerine sıkça rastlamak mümkündür.
“Ben A siyasi partisindenim”, “Cimbomluyum”, “Biz İstanbullu’yuz”… Bu ait
olma ihtiyacının en yoğun olduğu dönem
ergenlik çağıdır.
Bu dönemde ergenlerin yalnızlık ihtiyacı, bu gruplar içerisinde ortadan kalkar
ve kişi daha doyumlu olur, kendisine benzeyen insanların da olduğunun farkına
varır. Başka insanların da kendisi gibi
yalnız, başarısız olduğunu bildiği zaman
rahat ederler.
Genç, arkadaş ilişkilerini çeşitli arkadaş
grupları içinde sürdürebilir. Bu gruplar
gençlerin rasgele bir araya geldikleri topluluklar değillerdir. Onları bir arada tutan
özellikler vardır ve önemli bir neden yoksa
grubun dışında kalmak istemez. Çünkü
bir grubun üyesi olmak bir saygınlık ifadesidir.
Gençlik dönemlerinde kişilik toplumsal
bir nitelik kazanmakta ve genç kim olduğuna, nelere değer vereceğine, kime bağlanıp inanacağına karar vermektedir. Bu
çağda genç birey etrafında kendine örnek
olabilecek bireyler aramaktadır. İşte böyle
bir dönem içerisinde bulunan genç kendine
doğru örneği bulması yönünde etrafından
desteklenmelidir.
25
enen
Özl
aile
Ergenlik Dönemi
Ayrıca sigara, alkol gibi madde kullanımları da bu dönemde başlar. Önce
özenti olarak kullanılır. Daha sonra birey
bu maddelere sorunları olduğu zaman
yaklaşır ve bunları sorunlardan kaçma
yolu olarak algılar. En son aşama da ise
alışkanlık olur.
Çeteye Dahil Olma
Çeteye girme nedenlerini genel olarak
açıklayacak olursak:
Korunma,
Arkadaşların ve/veya akranların teşviki,
Para,
Çete üyesi olmanın getirdiği ayrıcalık.
Çeteye girmek için bazı koşulların
yerine getirilmesi gerekmektedir. Çete
üyelerinin %90’ı çeteye girerken bazı koşullar yerine getirdiklerini belirtmişlerdir.
(Adam dövme, hırsızlık, ilk uyuşturucuyu
kullanma...) 3
Çetelerin belirleyici özelliklerinden biriside “sembol”leridir. Bu semboller giysi,
el işareti, dövme ve takılar olabilmektedir.
Semboller çete kültürünü yansıtmaktadır.
Çete üyelerinin çeteye bağlılığını ifade
ettiği, çete üyesinin çete kimliğini sembollerle pekiştirdiğini belirtmektedir.
Bütün çete mensuplarının genelde “platonik aşk”ları vardır. Sadece liderlerin
gezdiği bir kız arkadaşları olabilir. Sevdiği
kız için kavga etmek onlar için onur verici
bir şeydir.
Genç çeteyi prestij sağlamak, bir mevkii
sağlamak açısından bir araç kabul etmekte
26
enen
Özl
aile
ve çeteye katılmaktadır. Çeteye katılan
kişilerin bazı kişilik sorunları çözümlenememiştir. Özellikle güvensizlik duygusu,
çete içinde kaybolur. Çetelerde aşırı bir
dayanışma söz konusudur. Birey işlediği
suçlardan dolayı suçluluk duygularına kapılmaz. Çünkü bunu bireysel olarak işlenmiş bir suç değil; grubun suçu olarak
algılar.
Gençler, aile ve okul gibi geleneksel
destek yapılarındaki bir eksiklik nedeniyle
güçsüzlük, çatışma ve kızgınlık duygusu
yaşarlar ve bu duygu onları geleneksel
kurumlar dışında destek arama arzusuna
itebilir.
Çocukluktan yetişkinliğe geçişin fiziksel
ve cinsel değişimleri, sigara, uyuşturucu
gibi madde bağımlılığı yaratabilecek alışkanlıklara iletebilir. Macera tutkusu ve
kötü alışkanlıklar onu suça teşvik edebilir.
Ya da genç kimlik arayışı ve bir gruba ait
olma gereksinimiyle çeşitli ideolojik grupların etkisinde kalabilir. Sağlıklı değerlendirme yapamadığı durumlarda gençlik
enerji ve heyecanını olumsuz hedeflere
yöneltebilir. Şiddet ve teröre yönelik grupların etkisine girebilir. Bütün bu durumlar,
ailede gencin kendini rahat ifade edebileceği, güvendiği ve yakın ilişkilere girebileceği, bir ortamı gerektirir. 4
KAYNAKÇA
1. Yörükoğlu, Atalay. Çocuk Ruh Sağlığı
2. Müjdat, Avcı. Tutuklu çocukların üzerine bir araştırma:
çocukların suça yönelmesinde etkili olan toplumsal
nedenler ve çözüm yolları
3. Yavuzer, Haluk. Çocuk ve Suç
4. Binnur Yeşilyaprak, Eğitimde Psikolojik Hizmetler
Elif Kılınç
Anne Sütü
ve Beslenme
Bebeğiniz için en iyi… Sizin için
en iyi…
Bebeğin hayata başlangıç aşamasında ona mümkün olan en iyi
başlangıcı sağlamak gerçekten çok
önemlidir.
Anne sütü yiyecekten farklı bir
şeydir. Aslında kan gibi karmaşık ve
canlı bir bileşendir. İçinde uzun bir
liste halinde sıralanabilecek aktif mikrop düşmanı ve sağlık dostu maddeler
barındırır. Bunlar da bebeklerde sık
ya da az görülen hastalıklara karşı
mücadelelerinde yardım ederler.
Çoğu zaman annelerin en büyük
kaygısı bebeklerini yeteri kadar besleyip besleyemedikleridir. Ve elbette
beslenmenin ilk adımı olan, anne
ile bebek arasında çizilebilecek en
ince çizginin çizilmesinde çok büyük
rolü olan ilahî ikram: ANNE SÜTÜ!
Anne ile bebeği arasında emzirme
döneminde büyük bir ilişki başlar.
Bu beslenme şeklinde en çok üzerinde durulan konu “biyolojik beslenme” olarak bilinir. Ancak emzirme
sürecinin önemli bir katkısı da “ruhi
beslenme”dir. Yani anne ile bebek
arasındaki ilişki hem biyolojik hem
de ruhi beslenmeyi kapsar.1
Emzirmenin fizyolojik etkilerine
bakıldığında anne sütü; taklit edilmesi, üretilmesi imkânsız tek besin
maddesidir. Doğal... Zaten elinizde
daha iyi olduğunu kesin olarak bildiğiniz bir metot olmadıkça her şeyi
doğal olarak yapmak daha iyidir.
Marketten aldığınız bir paket sütün
üzerindeki etiketi okuyarak içinde ne
olduğunu öğrenebilirsiniz. Anne sütü
ise bebeğiniz büyüdükçe değişim gösteren bir maddedir. İçeriğine bakıldığında kolostrum denilen madde,
bebeğiniz için ilk 3-4 gün içinde çok
büyük bir besleyici nitelik taşır. Kolostrum bebeğinizin sağlıklı kalmasına
yardımcı olacak tüm antikorları içinde
barındırır. Susuzluk giderici; sütünüz
gelmeye başladığında ilk 5-10 dakika
laktoz açısından zengin ve bebeğinizin
susuzluğunu giderici etkisi olan su
gibi akışkan bir maddedir. Bu madde
oksitosin bakımından zengindir. Oksitosin bebeklerin emzirildiklerinden
10 dakika sonra uykuya dalmasına
neden olacak bir uyku hapı görevi
görür. İlk süt; sonraki 5-10 dakika
yüksek protein içeren süt gelir. Sütün
bu kısmının kalorisi yüksek ve kıvamı
yoğundur. Bebeğinizin kilo almasını
sağlar.2
27
enen
Özl
aile
Bebeklik Dönemi
İçeriğindeki maddelerin bebeğinize katkıları aşikâr olan anne sütü
neden bu kadar önemlidir?
Öncelikle yılda 1,3 milyon bebeğin ölümünün bu yolla önlenebilir
olması çok büyük önem taşır. Anne
sütü ile beslenen bebeklerde başta
ishal, zatürre, menenjit, kulak iltihabı
olmak üzere bulaşıcı hastalıklar daha
az görülür. Enfeksiyon denilen bulaşıcı hastalıklara karşı anne sütü
emzirme boyunca etkilidir. Anne
sütünün bir diğer etkisi ise ileriki
yaşlarda süreğen bağırsak hastalıkları, insüline bağımlı şeker hastalıkları, bazı kanserler, şişmanlık ve şizofreni gibi ruhsal hastalıkların anne
sütü ile beslenmiş olanlarda daha
az görülmesidir. Anne sütünde beyin
gelişimini hızlandıran özel maddeler
de bulunmaktadır.
Anne sütünün sıralanan faydaları
yalnız bebek için değil, annenin
kendisi için de önem taşır. Emziren
anne doğum öncesi kilosuna daha
erken ulaşır. Emziren annelerde kemik erimesine ya da osteoporoza,
yumurtalık ve meme kanserine daha
az rastlanır. İdrar yolu iltihabı ve
hipertansiyon daha az görülür. Anne
sütü veren kadınlarda doğum sonrası
dönemde rahim daha çabuk toparlanır ve kanama daha az olur. Bu
nedenle kansızlık daha az görülür.
Emzirme iki taraf için de bu kadar
yararlı ise bu durumda anneler em-
28
enen
Özl
aile
zirmek için motive edilmelidir. Çünkü
anne ilk emzirmede başaramadıysa
daha endişeli ve güvensizdir. Bu noktada destek büyük önem taşır. Psikolojik olarak anneyi hazırlamak gerekir. Çünkü en kritik nokta annenin
öz güvenidir. Öz güveni olan anne
emzirme konusunda başarılı olur. Bir
de anneyi bilinçlendirmek gerekir.
Doğumdan hemen sonra bebeğini
istemeli ve “bebeğime başka bir şey
vermeyin, ben emzireceğim” demelidir. Bu desteği doktor, hemşire, ebe
vs. hepsi verebilir. Hatta aile bireylerine de anlatılarak anneye destek
vermeleri sağlanmalı ve baskı yapmalarına engel olunmalıdır. Ayrıca
televizyon da bu konuda büyük rol
oynuyor, mesela; televizyonda mama
reklamı var. “Anne sütünün yetmediği
durumlarda kullanılmak üzere” diyor.
Bu reklamın altındaki mesaj şudur;
“demek ki anne sütü yetmiyor.” Bu
reklamların altında yatan gizli mesajlar
çok tehlikeli ve bunlar gerçekten insanları etkileyen noktalardır.
Gerçek şu ki, 1981’de Dünya Sağlık Örgütü, anne sütü yerine kullanılan
ürünlerin pazarlanmasına ait uluslararası yasaya şu maddeyi ekleyerek
hayata geçirdi. “Mamaların, biberonları ve emziklerin reklamı yapılmamalı.
Bunların pazarlanmasının koşulları
olmalı. Mamaların üzerinde ‘anne
sütü verilmediğinde, bebeğin sağlığı
tehlikeye girer. Bu mama çok özel
koşullarda kullanılabilir’ yazmalıdır.”
Elif Kılınç
Bu durumda anne sütü ile beslenme konusunda yapılan bilinçlendirme çalışmalarının artırılması, bebeklerin ilk 6 ay yalnız anne sütüyle
beslenmesi gerekliliğine vurgu yapılmalıdır ve yalnız anne sütü ile
beslenen bebeklere 6. aydan sonra
gerekli ise ek besinlere başlanması
tavsiye edilmelidir.
Ek Besinlere Geçiş
Ek besinlere geçilmesinin nedeni;
öncelikle bebeğin artan enerji gereksinimi 6. aydan sonra, yalnızca
anne sütü ile karşılanamaz, doğumda anneden sağlanmış olan demir
ve çinko depoları tükenir. Ayrıca
farklı tat ve kıvamlar bebekte ısırma
ve çiğneme becerisini artırır. Bu dönemde farklı tat ve kıvamları kolayca
kabul edebilir.
Öncelikle Hangi Ek Besinler?
İlk başta evde hazırlanmış elma
ya da armut suyu, ardından bunların
püresi, sebze çorbası, yine ev yapımı
yoğurt, pirinç unundan hazırlanmış
muhallebi ilk verilecek ek besinlerdir.
En Uygun Zaman
Ek besinler önce az miktarda verilir. Bir tatlı kaşığı ile başlanan miktar birkaç gün içinde artırılır. Ek
besin bebek uyanık ve keyfi yerindeyken verilmelidir. En uygun saat,
öğle vaktidir.
Ek Besin Vermenin
Prensipleri
* Besinler kaşıkla ya da fincanla
başlangıçta az miktarlarda verilmeli.
* Anne bebeği oturur durumda
beslemeli.
* Besinlerin kıvamı kaşıkla vermeye uygun olmalı.
* Farklı besinler en az 3 gün,
tercihen 7 gün arayla denenmeli.
* İlk kez verilen yiyeceklerin alerji
yapıp yapmadığı kontrol edilmeli.
* Besinler temiz ve taze pişmiş
olmalı.
* Tuzlu, baharatlı, alerji yapma
olasılığı olan besinlerden kaçınılmalı.
* Liften zengin besinler, örneğin
kepekli ekmek, bisküvi 12. ayın sonuna doğru verilmeli.3
Kaynakça
1. Güneş, Adem. Çocuk Terbiyesinde
Doğru Bilinen Yanlışlar.
2. Hogg, Tracy. Bebek Bakımı
Sorunlarına Mucize Çözümler.
3. Gökçay, Gülbin. 99 Sayfada Bebek
Beslenmesi.
29
enen
Özl
aile
Cevap: Kasvâ
a
m
a
y
Bo
Sevgili Çocuklar, boyalarınızı
çıkarın ve aşağıdaki resmi
boyamaya başlayın.
Bu arada size bir sorumuz var,
bakalım bilecek misiniz:
Peygamber Efendimiz
(s.a.v)’in devesinin adı nedir?
Haydi size bir soru daha:
Tarihte ilk klasik tip araba
hangi tarihte icad edilmiştir ?
Cevap: 1891
a
c
a
Bulm
Karelerde yanlardaki hayvanların
isimleri gizli. Ancak bir hayvanın ismi
yazılı değil. Onu bulabilir misin?
Yukarıdaki harfleri aşağıdaki baloncuklara
taşıdığınızda bir ilimizin ismini bulacaksınız.
İki resim arasındaki 4 farkı
bulabilir misiniz?
a
c
a
Bulm
Hangi sayıları toplarsak
100 elde ederiz?
Sevimli hayvanlarımız yollarını kaybetmişler.
Onları ormanlarına götürmek istemez misiniz?
Bebeğinizin ilk yılındaki psiko-sosyal görevi nedir?
A) Sevmek
B) Güvenmek
C) Beslenmek
D) Ağlamak
Aşağıdakilerden hangisi çocuğun gelişimi açısından en uygun ebeveyn
tutumudur?
A) Mükemmelliyetçi
B) İlgisiz
C) Hoşgörülü
D) Anlayışlı
Aşağıdakilerden hangisi 3-6 yaş çocuğun temel psikolojik özelliğidir?
A) Kimlik oluşturmak B) Ümit etmek
C) Karakterle özdeşleşme
D) Soyut düşünme
Çanakkale Savaşı hangi tarihte yapılmıştır?
A) 23 Eylül 1920
B) 14 Mart 1911
C) 18 Mart 1915
D) 23 Nisan 1920
Allah nerede? diye soran bir çocuğa ne cevap verilmelidir?
A) Allah çok güçlüdür. İstediği an istediği yerde olabilir.
B) Aklına geldiği yerdedir.
C) Arşın üstündedir.
D) Sus. O nasıl söz. O her yerdedir.
Aşağıdakilerden hangisi insanoğlunun çeteye katılma sebeplerinden
biri değildir?
A) Korunma isteği
B) Özgüven eksikliği
C) Yalnız kalma ihtiyacı
D) Ait olma ihtiyacı
Aşağıdakilerden hangisi çocukların televizyon izlemeleri hususunda
ana babalara örnek olarak verilemez?
A) İçerik konusunda seçici davranmalı.
B) İzledikleri şeyler hakkında konuşma yapmalı.
C) Sevgi ile oyun oynayarak beraber vakit geçirmeli.
D) “Hadi git televizyon izle” diye başından savmalı.
t Bir çocuk düşman bir çevrede yaşarsa,
kavga etmeyi öğrenir.
t Bir çocuk korku içinde yaşarsa,
korkmayı öğrenir.
t Bir çocuk kıskançlık içinde yaşarsa,
nefret etmeyi öğrenir.
t Bir çocuk ona cesaret veren bir çevrede yaşarsa,
kendine güvenmeyi öğrenir.
t Bir çocuk onu öven bir çevrede yaşarsa,
o da takdir etmeyi öğrenir.
t Bir çocuk sevgi içinde yaşarsa,
sevmeyi öğrenir.
t Bir çocuk kendine değer veren bir çevrede yaşarsa,
bir gayesi olduğunu öğrenir.
t Bir çocuk dürüst muamele görürse,
adaletin ne olduğunu öğrenir.
t Bir çocuk doğruluk içinde yaşarsa,
hakikatin ne olduğunu öğrenir.
t Bir çocuk daima dostluk, güler yüz
anlayış gösteren bir çevrede yaşarsa,
dünyanın, içinde yaşanacak
güzel bir yer olduğunu öğrenir.
t Kısaca, çocuk yaşadığı çevreyi örnek almayı öğrenir.

Benzer belgeler