özlenen aile özlenen aile
Transkript
özlenen aile özlenen aile
ocak 2011 Özlenen Rehber Dergisi’nin ücretsiz ekidir. Üç ayda bir yayınlanır. itaat toplumu için özlenen aile Ana Baba Tutumları Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatmalıyız? Anne Sütü ve Beslenme İmtiyaz sahibi Necip Yalçın Yazı İşleri Sorumlusu Selçuk Cesur Hukuk danışmanı Mehmet Deniz Halkla İlşk & Reklam Sor Saim Kağıtçı 3 EDİTÖRÜN NOTU 5 Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatmalıyız? Grafik & Tasarım Recep Faruk Karabal Muhammed Demirbaş Site Moderatörü İsmail Şen Yayın Kurulu Seyfullah KILINÇ Mücahid HAŞİM Selçuk CESUR 9 Rabia Adeviyye (rahmetullahi aleyha) 10 Ana Baba Tutumları Fatih Namlı 14 Ömer Bulut Yayın ve İletişim Merkezi Özlenen Rehber Dergisi Duygulu Sokak No: 13/4 İçaydınlıkevler / ANKARA Tel/Fax: 03123477659 Cep: 05446532946 Web: www.ozlenenaile.com Mail: [email protected] Baskı Aydan Yayıncılık Ltd. Şti. Ostim Örnek Sanayi Sitesi 364. Sokak No: 4, Ostim / ANKARA Tel: (0312) 385 00 42 www.aydanltd.com.tr Basım Tarihi 01.01.2011 Dergide yayınlanan yazıların ilmi ve hukuki sorumluluğu yazarlara aittir. Gönderilen makaleler iade edilmez. Yayın Kurulu makalelerde değişiklik yapabilir. Yazılar ‘kaynak gösterilerek’ iktibas edilebilir. Bağlanma 17 SİZDEN GELENLER Bayrağım 18 Çocuk Dünyasının Çizgi Kahramanları Sefa Cihad Dündar 22 OYUN VE ETKİNLİK 24 Toplumsallaşma Selçuk Cesur 27 Anne Sütü ve Beslenme Elif Kılınç 30 BOYAMA 32 ÇOCUKLAR İÇİN BİL-BUL-EĞLEN 35 TEST Editör’ün Notu Selçuk Cesur Değerli okuyucularımız; İnsan yaşamının anlamı bir hedefe ulaşmaktır. Her insanın hayatının bir anlamı vardır. Bu anlam, kaynağını ideal ve örnek bir modelden almaktadır. Günümüzde insanlarımıza çeşitli kaynaklar tarafından çok farklı insan tipleri sunulmaktadır. “Tüket”… “Emeksiz kazan”… “Ünlü ol”… “Özgür ol”… “Yalnız kendine güven”… “Hayatını yaşa”… “Kariyer yap”… Lakin bunlar güzel ahlaklardan uzak olmakla birlikte insanları o güzelliklerin sahibinden de uzaklaştırmaktadır. Artık O ve O’nun güzel hasletleri bir ah çekilerek anılmaktadır. O’nun gibi olamamanın acısı derinden hissedilmekte fakat çok geçmeden herkes tekrar eski alışkanlıklarına devam etmektedir. İşte! Ocak ayında ilk sayısı çıkmış olan Özlenen Rehber Dergisi’nin Özlenen Aile eki -Allah’ın yardımını umarak- özlenen yegane yol göstericinin arayışına girmiştir. Kızların diri diri toprağa gömülebildiği dönemde, evine gelen kızını ayakta karşılayıp yerine oturtup, “Nasılsın kızım?” diyen bir baba, namaz kılarken mübarek sırtlarına çıkan torununun oyununu bozmayıp secdeyi uzatan bir dede, ev işlerine yardım eden, istişare eden bir koca, sokakta oynayan çocuklara selam veren bir abi, çocuğun kuşu öldüğü zaman taziyeye giden bir arkadaş olmuştu. O asır ne kadar talihli bir asır, ne kadar saadetli bir asır idi. Toplum ve onun temel taşı olan aile ne kadar mutlu idi. Ailede verilen eğitim toplum içerisinde perçinleniyordu. Günümüzde ise dışsal tehlikelere karşı ebeveynler çok tedirgin olmaktadırlar. Aileler yuva dışında çocuğa sinen olumsuz davranışlarla baş etmekte zorluk yaşamaktadırlar. Ayrıca eşler arasında yaşanan sorunlara yapıcı çözümler bulma yerine bağı koparma ahlakı yerleşmeye başlamıştır. Aile kurumunun geleceği konusunda kaygılar bulunmaktadır. Bireyin gelişimi ise büyük oranda ailede belirlenmektedir. Birey fiziksel, zihinsel, sosyal ve dini yönlerden gelişme göstermektedir. Özellikle ilk altı yıl Editör’ün Notu gelişiminin önemli bir yeri vardır. Örneğin; kişilik gelişiminin %80’i ilk altı yılda, dil gelişiminin %70’i ilk sekiz yılda tamamlanmaktadır. Her yaştaki çocuğun da kendi yaşına özgü gelişim özellikleri vardır. Örneğin; 4-6 yaşlarında çocuklar hayal ile gerçeği ayırt edemezler. Bazen yapmadıkları şeyleri söyleyebilirler. Özlenen Aile Dergisi’nin içeriğinde; çocukların gelişim özellikleri, ana babanın nasıl davranması gerektiği, nasıl sorumluluk sahibi çocuk yetiştirileceği, ahlaki değerlerimizin nasıl verilmesi gerektiği konularında yazılar bulunacaktır. Her yaş dönemine hitap eden bilgilendirici yazılar, hikâye, şiir, edebiyat, bilmece, bulmacalar yer alacaktır. Dergimiz “doğru yaşta doğru eğitim” verelim diyerek ileriki yıllarda yaşanabilecek birçok olumsuzluğu şimdiden önleme yollarını araştıracaktır. Ocak ayı içerisinde ilk sayısını çıkaran dergimiz, bu sayısında farklı konuları ele almıştır. “Dini terbiye” başlığı altında “Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım” yazısı yer almaktadır. Çocuklar büyüdükçe bazı şeyleri ayrıntılı olarak sormaya başlamaktadırlar. Özellikle 5 yaşından sonra “Allah nerede anne?”, “Allah ne kadar büyük baba?” gibi sorular aileleri şaşırtmaktadır. Çocuğun Allah’ı(C.C) tanıması sağlam ve sevdirici bilgilerle sağlanmalıdır. Bebeklik dönemi ile ilgili “Bağlanma” 4 enen Özl aile Selçuk Cesur ve “Anne Sütü - Beslenme” başlıklı yazılarımız yer almaktadır. bu iki yazının ortak noktası; anne ile bebeği arasındaki sevgi bağının önemidir. Anne ile bebek arasındaki iletişimin bebek için ne kadar hayati önem taşıdığı vurgulanmaktadır. İlk yıllarda yeterince anne sevgisi alamayan bebeğin ileriki yıllarda ne gibi sorunlarla karşılaştığını görünce şaşıracaksınız. “Çocuk dünyasının çizgi kahramanları” isimli yazımızda ise ailelere çizgi film seçiminde duyarlı olmak hakkında bilgilendirme yapılmak istenmiştir. “Toplumsallaşma” yazımızda ergenlik dönemi ile gelen, çocuklarımıza tehlike oluşturan çeteler ve bazı suç örgütleri konusuna değinilmiştir. Ergenlerin bu tarz gruplara meyletmesinin nedenleri de sıralanmıştır. Bunların dışında hanım kardeşlerimiz başta olmak üzere tüm Müslümanlara örnek olabilecek bir hikâyemiz vardır. Çocuklarımızı da unutmadık. Onlar için boyama bölümü açtık. Ayrıca “oyun-etkinlik” bölümümüzde öğretici oyunlar belirledik. Bu oyunların çocuklar açısından öğretici, ebeveynler açısından iletişimi artırıcı rolü bulunmaktadır. Faydalı olması ümidiyle… Bu sayımızda bu konuları ele aldık. Yazılması gereken o kadar çok konu var ki… ? Aallsıal h’ı N çocuklarımıza (( ( Din eğitimi üzerindeki tartışmaların gündemi oldukça meşgul ettiği bir dönemi yaşıyoruz. Özellikle zorunlu din dersleri üzerindeki tartışmalar, çocuklarının dini eğitimlerini çok önemsemeyen ailelerin bile dikkatlerini bu konuya çekmiş durumda. “Acaba çocuğumuza din eğitimi vermeli miyiz? Büyüyünce kendisi öğrense daha iyi mi olur? Vermeliysek kaç yaşında vermeliyiz?” soruları birçok ana babanın zihnini kurcalıyor. Bu soruların cevaplarını verebilmek için öncelikle “çocuk” dediğimiz varlığın ne olduğunu, neleri yapıp neleri yapamayacağını, çocukluğun yetişkinlik dönemine etkilerini, yani çocuğun özelliklerini bilmek gerekir. Bunları bilmek her anne babanın çocuğun anlatmalıyız )))karnını doyurması, giyeceklerini temin etmesi, okul masraflarını karşılaması kadar, hatta bunlardan da önemli bir vazifesidir. Yapılan tüm araştırma ve gözlemler şunu göstermektedir ki, çocukluk devresi, insanın geri kalan tüm hayatını doğrudan etkiler. Bir insanın kişilik ve karakteri 6 yaşına kadar oluşurken, bedensel ve zihinsel tüm becerilerinin temeli de bu yaşa kadar atılmış olur. Bu devrede çocuğa anne babalar sistemli, bilinçli bir dini eğitim uygulayıp uygulamamayı tartışadursunlar, çocuklar gördükleri her şeyi taklit eder, duydukları her şeyi kaydederler bile. Bizler istesek de istemesek de aynen diğer konularda olduğu gibi dini inanç, tutum ve davranışlarımız da çocuğu- 5 enen Özl aile Dînî Terbiye muza mutlaka etki eder. Zaten bu eğitimi çocuğumuz bizden aldığına göre, bu eğitimi sistemli ve bilinçli yapmamız daha doğru olacaktır. Unutmayalım ki bilinçsizce vereceğimiz ya da biz vermediğimizi zannetsek bile çocuğun bizden alacağı yanlış eğitim, telafisi mümkün olmayan olumsuz sonuçlar doğurabilir. Eğitim işi deneme yanılma yoluyla başarılacak bir iş değildir, çünkü söz konusu olan kendi çocuğumuz olan bir insandır. Bu konudaki başarısızlık, hem dünyevi hem de uhrevi hayatımızı doğrudan etkileyecektir. öğrendiklerine göre, doğru bir eğitim vermek için ilk akla gelen yöntem çocukların yanında hareketlerimize dikkat etmemizdir. Ancak çocuklar bizim evimize gelmiş misafirler değiller ki onlar gidene kadar söz ve davranışlarımıza dikkat edelim. Onlar, ailemizin ayrılmaz bir parçasıdır. Bundan dolayı çocukların yanında, onlara yanlış bir terbiye vermeyelim diye uzun süre dikkatli, özenli davranmamız mümkün olmayacak, önünde sonunda ahlakımız ortaya dökülecektir. Bu yüzden çocuklarımızın eğitimine öncelikle kendi eğitimimizden başlamamız gerekir. Çocuklar model alarak, büyüklerini taklit ederek öğrenirler. En çok model aldıkları, etkilendikleri kişiler ise anne ve babasıdır. Bundan dolayı kişinin ilk öğrendiği dile “anadil” adı verilir. Duygularımızın, düşüncelerimizin pek çoğunu konuşarak iletiriz. Çocuk anne babanın konuştuğu kelimeleri öğrenirken, bir yanda da onların bu kelimelerle ifade etikleri duygu ve düşüncelerini de özümser. Allah’ın çokça anıldığı bir ortamda büyüyen çocuk, doğal olarak “Allah” ismini farkında olmadan öğrenir. Ancak Allah isminin o çocuk için anlamı büyüklerinin söz ve davranışlarına göre şekillenir. Çocuklar, öğrenmeye anne karnında başlarlar. Yaşanmış olan şu olay bunun en somut örneğidir. Bir anne adayı hamileliğinin büyük bir kısmını yabancı bir ülkede geçirmiş, doğuma yakın kendi ülkesine dönmüş ve çocuğu dünyaya geldikten sonra da bir daha o yabancı ülkeye dönmemiş. Çocuk bir yaşına gelip bazı kelimeleri konuşmaya İçinde Allah kelimesi geçen cümleler kubaşladığında, o yabancı ülkenin diline ait bazı kelimeleri de te- rarken, kurduğumuz cümlelere hakim olan duygu, çocuğumuzun zihninde oluşan Allah laffuz ettiği görülmüş. imajını doğrudan etkiler. “Allah’ım! Sana Doğumdan sonra ise işitme şükürler olsun”, “Bize bu nimetleri verdiğin duyusuna görme duyusu eklenir. için sana çok teşekkür ederiz” “Allah sıkıntıBebek pür dikkat etrafını inceler, larını gidersin” “Allah şifa versin” gibi ifadeleri gördüğü her şeyi kaydeder. sıklıkla duyan çocuğun zihninde Allah seviBebekler ve çocuklar büyük- lecek bir varlık olarak canlanacaktır. Allah lerin en çok sözlerini işiterek ve sevgisini gönülden yaşayan bir anne babanın onların davranışlarını görerek çocuğu, bu sevgiyi hem sözlerinden işiterek 6 enen Özl aile Recep Faruk Karabal hem de ebeveyninin davranışlarından (kıldığı namazlardan, göz yaşlarıyla ettiği dualardan, sürekli Allah’ı anmasından, Allah’ı anarken yaşadığı sevgi hallerinden) görerek öğrenir. tepki göstermek çok yanlış bir tutum olur. Ana babalar bu sorulara teferruata girmeden, çocuğun zihninde yeni sorular doBazı anne babalar ise, çocuklarının yara- ğurmayacak şekilde, yaşına ve mazlıklarını önlemek için onları “Allah” ile anlayışına uygun net cevaplar korkutma yolunu seçer. “Öyle dersen Allah vermelidir. seni yakar!” , “Yalan söylersen Allah seni Çocuklar, yedi yaşından önce taş eder”… “Şöyle yaparsan Allah çarpar, "Allah insana ve aklımıza gelen böyle yaparsan cehenneme atar” gibi ifade- hiçbir şeye benzemez. Allah yelerle çocuğunu terbiye ettiğini zanneder. Bu mez, içmez, uyumaz, bir yerde tutum çocuğun zihninde Allah’ı korkunç bir oturmaz, annesi, babası, çocukları varlık gibi canlandırmasından ve Allah’tan yoktur," gibi açıklamaları anlauzaklaşmasından başka bir işe yaramaz. yamaz. Bu cevaplar hem çocukAnne baba daha sonra Allah’ı sevdirmeye ların sorularına yanıt olmaz hem çalışsalar bile bu sözlerin olumsuz etkisi ço- de zihninde Allah ile ilgili yeni cuğun zihninden kolay kolay silinmez. soruların doğmasına yol açar. Çocuklar üç yaşından itibaren sorular Örneğin “Allah nerdedir?” sormaya başlar. Bu sorulardan bazıları da diye soran çocuğa “Allah çok Allah hakkında olacaktır. Anne baba çocuğun güçlüdür, istediği an istediği yerde tüm sorularını kesinlikle önemsemelidir, dik- olabilir” diye cevap verilebilir. kate almamazlık etmemelidir. Usanmadan Allah’ı neden göremiyoruz soher soruya mutlaka cevap vermelidir. Cevarusuna da çok ayrıntıya girmeden bını bilmediği sorular olursa da geçiştirme cevaplar verme yerine, çocuktan süre isteyip gözlerimizin her şeyi göremediğini araştırıp, mutlaka cevabı doğru olarak ver- anlatarak cevap verebiliriz. “Gömelidir. Hatta ebeveyn, cevabını bilmediği remiyoruz; ama havanın varlığını sorular için “Tebrik ederim, çok güzel bir her an, her yerde hissediyoruz. soru, cevabını birlikte araştırıp bulalım, böy- İşte bunun gibi, Allah'ın varlığını lece ben de yeni bir şey öğrenmiş olurum” her an, her yerde hissediyoruz.” derse çocuğu hem onore etmiş hem de büÇocuklara öğretmek istedikyüklerin de bilemeyeceği konuların olabile- lerimizi karşımıza alıp anlatarak ceğini öğretmiş olur. Ayrıca çocuğun merak öğretmek yerine masallarla, hietme, araştırma arzusunu da söndürmemiş kayelerle, şarkı ve şiirlerle öğolur. retmek hem daha kolay hem de Çocukların, “Allah nerede?”, “Neye ben- kalıcı olur. Günümüzde çocukziyor?”, “Allah’ın evi yok mu?”, “Nerede ların yaşlarına göre hazırlanmış oturuyor?” gibi sorularına kızmak, olumsuz pek çok boyama, hikaye, şiir, 7 enen Özl aile Dînî Terbiye masal kitabı ve cd ler mevcuttur. Tabi bunun yanında kendimizi çocuk eğitimi konusunda en azından bu alanda yazılmış kitaplardan bir kısmını okuyarak geliştirmemiz de şarttır. Evlerimizde okuma saati olmalıdır. Özellikle Allah inancını ve Peygamber Efendimizi, Ehl-i Beyti ve Sahabeleri öğretecek, sevdirecek iyi seçilmiş kitapların okunduğu bu zaman diliminde evdeki herkes bulunmalıdır. Bu çocuklarımızın ilerde kitap okuma alışkanlığı kazanmış bireyler olmasını da sağlayacaktır. Çocuklar, kendilerine söylenen ninnilerde, şarkılarda, türkülerde, 8 enen Özl aile ilahilerde Allah’ı duymalı ve sevmelidir. Zira musiki insanın iç dünyasını etkileyen en önemli etkenlerden biridir. Yine çocuklara kısa şiir şeklinde dualar ezberletilip, bu konuda teşvik ve takdir edilmeleri de yararlı olacaktır. Çocuklarımızın dini eğitimlerinde en önemli husus bizim dini yaşantımızdır. İbadetler dini yaşantının çok önemli bir parçasıdır, ancak din ibadetlerden ibaret değildir. Dinimizin ahlak boyutu da en az inanç ve ibadetler kadar önemlidir. İmanı ve ibadetleri öğretmeye çalışırken çoğunlukla ahlak boyutunu gözden kaçırırız. Oysa çocuk terbiyesinde ahlak eğitimi inanç ve ibadetlerin öğretiminden önce gelir. Ahlak eğitimi ailede biz farkında olmadan kendiliğinden gerçekleşir. Yani çocuklar anne babalarının ahlaklarıyla ahlaklanırlar. O yüzden çocuklarımızda neyi görmek istiyorsak önce kendimiz uygulamalıyız. şefkati, ümmete şamil bir annemiz... Rabia Evliya hanımların ablası sayılan Rabia Adeviyye’nin (rahmetullahi aleyha) evine bir gece hırsız girer. Bakar ki, yaşlı Rabia Annemiz namazda. Bu durumdan istifade edip evin her tarafını araştırır; ama eline bir şey geçmez. Çünkü Rabia Annemizin evinde gerçekten de hırsıza yarayacak dünya malı yoktur. Bu sırada namazını bitiren Rabia Annemiz, eli boş dönecek olan hırsıza seslenir. Adeviyye (rh.aleyha) — “Ey Allah’ın ihtiyaçlı kulu!” der, “Kusuruma bakma, sana yarayacak eşyam yoktur. Seni büsbütün eli boş göndermemek için diyorum ki: Ne olur, kapının arkasındaki ibrikten bir abdest alıp iki rekat namaz kıl da, büsbütün eli boş dönme Rabia’nın evinden!..” İhlasla söylenen bu sözden etkilenen hırsız hemen oracıkta abdest alır, namaza durur ve secdeye kapanır. İşte o sırada ellerini açıp dua eden Rabia: — “Ya Rabbi!” der, ”Ben verecek bir şey bulamayıp senin kapına gönderdim. Hiç olmazsa senin kapından boş dönmesin bu ihtiyaç sahibi…” O sırada pırıl pırıl gözyaşı dökmeye başlayan hırsızdan tövbe istiğfar sesleri yükselir. Bunu gören Rabia Annemiz sızlanır: — “Ey Rabbim, bu ihtiyaç sahibi senin kapına ilk defa geldi, hemen kabul ettin, ama ben bunca senedir kapındayım; kabul edildiğimi hala bilemiyorum.” Bu sırada kulağına gelen ses şöyle fısıldar: — “Üzülme Rabia üzülme, onu da senin hatırın için kabul ettik!” 9 enen Özl aile Aile ANA BABA TUTUMLARI A nne-baba-çocuk ilişkisi, temelde anne ve babanın tutumlarına bağlıdır. Çocuklar arasında uyum bozukluğuna yol açan birçok vakaya, yeterli ve uygun olmayan anne-baba çocuk ilişkilerinin neden olduğu saptanmıştır. Doğumdan itibaren çocuk, etrafını saran fizik ve sosyal çevreye uyum savaşını verirken, bu çabasında en büyük desteği anne ve babasından alır. Çocuk, kendini ifade edebilmeyi, kendi kendini yöneten (otonom) bir birey olabilmeyi ailesinden öğrenir. Anne babaların çocuk yetiştirme sürecindeki yaklaşımları, özellikle, çocuğun kişilik gelişiminde etkin bir rol oynar. Küçük yaştan itibaren çocuğa, yaşına, yeteneğine ve cinsiyetine uygun görev ve sorumluluklar verilmezse, güven duygusu pekiştirilmemiş olur. Bu da çocuğun bağımlı ve beceriksiz bir birey olmasına sebep olabilir. Çevresine güvenmezse aldatan yalancı bir kişi, arkadaş edinemez ve yalnız kalırsa 10 enen Özl aile içine kapanık, sessiz ve hayal dünyasında yaşayan bir çocuk olabilir. Çocuk sevgi ve ilgi ortamında ana babanın standartlarına uymak için çaba sarfeder. Böyle bir ortamda anne-babanın çocuğa sık sık akıl yolunu göstererek açıklamada bulunması onun toplumsal kuralları içselleştirmesine ve hangi davranışın uygun olup, hangisinin uygun olmadığını fark etmesine yardımcı olur. Anne ve babaların, çocuklarına karşı tavırlarını etkileyen başlıca faktörler şöyle sıralanabilir: Toplumun kültürel değerleri, çocuk yetiştirme tutumları duyarlı Fatih Namlı hoşgörülü anlayışlı talepsiz Bu yazımızda ana-baba tutumlarını “talepkarlık” ve “duyarlılık” talepkâr ilgisiz duyarsız mükemmeliyetçi Çocuk yetiştirme hususunda ebeveynin kendilerini yeterli/yetersiz hissetmeleri Çocuklarının sayı, cinsiyet ve kişilik özelliklerinden memnun olup olmama Anne ve babanın kendi çocukluk yıllarındaki deneyimleri Anne ve babaların beklentilerine uygun çocuğa sahip olup olmamaları Karı-kocanın kendi aralarında iletişimlerinin sağlıklı olup olmaması Bu yazımızda ana baba tutumlarını “talepkarlık” ve “duyarlılık” boyutunda ele alacağız. Duyarlılık boyutu incelendiğinde, çocuğu merkez alan kabul edici tutumdan, reddedici tutuma kadar uzanan bir yelpaze görülür. Aynı şekilde, talepkarlık boyutuyla da kısıtlayıcı tutumdan hoşgörülü tutuma kadar geniş bir alan karşımıza çıkar. Şekilde de görüleceği üzere bu iki boyut, dört tip ana baba tutumu meydana getirir. Bunlar; boyutunda ele alacağız. Duyarlılık boyutu incelendiğinde, çocuğu merkez alan kabul edici tutumdan, reddedici tutuma kadar uzanan bir yelpaze görülür. Aynı şekilde, talepkarlık boyutuyla da kısıtlayıcı tutumdan hoşgörülü tutuma kadar geniş bir alan karşımıza çıkar. Yanda da görüleceği üzere bu iki boyut, dört tip ana-baba tutumu meydana getirir. Mükemmelliyetçi Aileler ve Çocukları Bu tip anne babalar; çocuklarından en doğru davranış biçimini beklemektedir. Çocuk yaşamın her alanında en iyisini başarmalı ve en yüksek performansı göstermelidir. Sonuç iyi olursa çocuk çok şey kazanacak, anne baba daha mutlu olacak ve onu daha fazla sevecektir. Bu değerlendirme ve konuşma yapılırken çocuğun sahip olduğu kapasite göz önünde bulundurulmaz. Daha öğrenecek çok şeyi olan çocuğa hata payı bırakmamaktadırlar. Bu tip anne babaların çocukları yaşamın her alanında en iyi olmaları gerektiğine inanır. Bunun için büyük çaba gösterir. Hedefe ulaştığında kendine güvenir, herkesin ilgi odağı olduğu ve onu sevdiği düşüncesine kapılır. Başarı onun için her şeydir. Ergenlik ve yetişkinlik döneminde bu çabalar daha çok yoğunlaşır. Reddedilmek, ilgi odağı olmamak büyük mutsuzluklar yaşamasına neden olur. Bu çocuklar; başaramadıklarını 11 enen Özl aile Aile gördüklerinde her şeyi bırakma davranışı da gösterebilir. Anne-babanın aşırı koruyuculuğu çocuğun okul başarısını ve okula uyumunu da etkiler. Ana babalar yüksek hedefler belirlemekle, çocuğun başarısız olmasına ve peşinden de “ben başarısızım”, “ne kadar zorlasam da yapamam” düşüncelerinin ortaya çıkmasına neden olurlar. Ayrıca, ebeveynin beklentilerini yerine getiremeyen çocuk, onların sevgisini kaybetme korkusu da yaşar. Baskıcı ve Otoriter Aileler ve Çocukları Aşırı baskıcı, otoriter tutum, çocuğun kendine olan güvenini ortadan kaldıran, onun kişiliğini hiçe sayan bir tutumdur. Bu tutumda, anne-baba katı bir disiplin uygular. Çocuk, her kurala uymak zorunda bırakılır. Anne ve babadan birisi ya da her ikisinin baskısı altında olan çocuk, sessiz, uslu, nazik dürüst ve dikkatli olmasına karşılık, küskün, silik çekingen ve başkalarının etkisinde kolay kalabilen, aşırı hassa bir yapıya sahip olabilir. Suçlayan, cezalandıran ve sürekli karışan ana babaların çocuklarının, kolayca ağlayabilen çocuklar olduğu görülür. Baskı altında büyüyen çocuklarda, genellikle, isyankar vaziyet alışlarla birlikte, aşağılık duygusu gelişebilir. Böyle bir ortamda yetişen çocuk dıştan denetimli bir çocuk oluşturur. Çünkü içinden geldiği gibi davranmak yerine olması gerektiği gibi davranmak şeklinde koşullandırılır. İlgisiz ve Kayıtsız Aileler ve Çocukları Bu gruba giren anne babalar genellikle 12 enen Özl aile hoşgörü ile boş vermeyi birbirine karıştırmaktadırlar. Çocuk kendini rahatsız eder ya da yolunun üstüne çıkarsa, çocuğa karşı düşmanca ve sert bir tutum takınır; daha sonra da çocuğa karşı yeniden ilgisizleşir. Çocuk kendisine gösterilen düşmanlıktan daha çok ilgisizliğe karşı savaşmaktadır. Ana babasının ilgisini çekmek için çoğu zaman olumsuz davranışlar ortaya koymaktadır. Bazı toplumsal suçlar işleyebilir, saldırganca etrafına zarar verebilir. Çocuk ailede bulamadığı ilgiyi arkadaş gruplarında bulunca aile ile açıkça çatışma içine düşer ve evden kaçmaya başlar. Talepkar ve Duyarlı Aileler ve Çocukları Bu tür ana babalar bir takım isteklerde bulunan, kontrol eden ana babalardır. Ancak aynı zamanda tutarlıdırlar, sevgilerini hissettirirler ve çocukla iletişim kurarlar. Çocuklarını destekler, bazı kısıtlamalar dışında isteklerini yerine getirmelerine izin verirler. Bu tutumda evde kabul edilen ve edilmeyen davranışların sınırları bellidir. Bu sınırlar içinde çocuk özgürdür. Söz hakkı vardır. Duygu ve görüşlerine saygı duyulur. Çocuğu, kendisinin başa çıkacağı tehlikeden korumak için, ya çok az bir girişimde bulunurlar ya da hiç bulunmazlar. Kural koyarlar, ama kuralların mantığını açıklarlar ve eleştirileri dinlerler. Bazen cezaya başvururlar. Ama daha çok çocuğun olumlu davranışlarını ödüllendirme eğilimdedirler. Bu tür ana babaların çocukları kendilerinden memnun, kendine güvenen, atılgan, kendine saygıları yüksek, kendi kendine karar verip sorumluluk taşıyan çocuklardır. Fatih Namlı ailelere öneriler Çocuğunuzun yanında eşinizi asla kötülemeyin ve eleştirmeyin Çocuk anne babanın birbirlerini kötülemesini, eleştirmesini istemez, birbirlerini sevip beğenmesini ister. Çocuklarınızı gerçekten dinleyin ve bunu ona gösterin; çocuğunuzu dinlerken televizyon izlemeyin, gazete okumayın, başka işlerle meşgul olmayın. Konuşurken göz teması kurun, çocuğun yüzüne bakın, aynı hizada olmaya dikkat edin. Çocuklarınıza sözlerinizle değil davranışlarınızla örnek olun. En az miktarda öğüt vermeye çalışın. Çocuğunuzun olumlu yönlerini ve başarılarını ön plana çıkardıktan sonra değiştirmesini istediğiniz yanlarını dile getirin. Çocuklarınızı kardeşleriyle ve arkadaşlarıyla kıyaslamayın. Bu, sadece nefret duygusu uyandırır. Başkalarının yanında çocuğunuzun daima olumlu özelliklerini anlatın. Çocuğunuzun aldığı sonuçları değil çalışmasını ve gayretini ödüllendirin. Çocuğunuzun akıllı, iyi niyetli, güzel olduğunu dile getirin. Çocuğunuzu koşulsuz sevin ki, o da insanları sevmeyi ve onların yararına çalışmayı öğrenebilsin. 13 enen Özl aile Bebeklik Dönemi Bağlanma Bebek ile anne babası arasındaki, duygusal olarak olumlu ve karşılıklı yardım edici bir ilişkinin kurulmasına bağlanma” adı verilir. Bebeğin başlıca “b bağlanma davranışları emme, sokulma/uzanma, bakış, gülümseme, ağlama’dır.1 Hayatın ilk yılında bebeğin ilk psiko-sosyal görevi güvenmeyi öğrenmektir. Bebekle annesi arasındaki ilişkiden doğan güven duygusu, insanın ileride kuracağı bireylerarası ilişkilerin temelini oluşturur. Bebekte bu duyguyu doyurmayan anneler, kendine güveni olmayan, kişiler arası ilişkiler kurarken sorunlar yaşayan kişilerin yetişmesine ortam hazırlar.2 Bağlanmanın meydana çıkış sürecine söyle bir bakacak olursak; Ana rahmini terk eden yeni doğmuş 14 enen Özl aile bir bebek bir süre için hayata adapte olamama sıkıntısı yaşar. Acıkmakta, altı kirlenmekte, yüksek sesten, ışıktan, karanlıktan, soğuktan ve sıcaktan rahatsız olmaktadır. Sıkıntısını ağlayarak ifade etmenin dışında elinden bir şey gelmez. Acıktığında süt veren, altı kirlendiğinde temizleyen eller vardır. Bu yabancısı olduğu yeni dünyada yalnız ve sahipsiz değildir. Onu koruyan, ihtiyaçlarını yerine getiren, seven, değer veren biri vardır. Onun adı annedir. Annenin varlığını hissettikçe korkunun yerini güven duygusu almaya başlar. Onun şefkatli kollarında kendisini güvende hisseder; gülücükler dağıtarak ve kuş gibi cıvıldayarak mutluluğunu dile getirir. Bebek her ağladığında kucağa alınıp sosyal ihtiyacı karşılanmalıdır. Duyarlı Ömer Bulut bir ebeveyn olmak bunu gerektirir. Çünkü bebekler sebepsiz ağlamazlar. Karnı tok, altı temiz ve sağlıklı olsa da o an yine ağlayabilirler. Kucağa alınmak, sosyal ortama dahil olmak isterler. Dokunma sırasında ise vücutta “oxytacin” denilen gevşeme hormonu devreye girer. Bebek, bakımını kim yapıyorsa, ona bağlanır. Bu kişinin anne olması bebeğin de istediği kişidir. Onu çok önceden, anne karnından tanımaktadır. Zaman içinde yaşamın ilk yıllarında bebek, annesinin onunla kurduğu iletişim sonucu, ağladığında sorunun çözüldüğünü öğrenir. Yaşadığı ortamın sakin, mutlu ve güvenilir olduğunu algılar. Böylece çevresine güven duyar. Bu ise ileriki yıllarda, çocuğun çevresini araştırıp keşfedebilmeleri için güven kaynağı oluşturarak, korku duygusunu azaltacaktır. Bu güveni alamayan çocuklar ise yetişkinlik döneminde bir yandan annelerinden tamamlayamadıkları sevgiyi etraflarından devamlı aramakta, öte yandan kendilerinden sevgi bekleyen kişilere karşı da yeterince sevgi verememektedir.3 Anne sevgisinden yoksun büyüyen çocuklar, kendilerini sevmek, diğerlerinin onları seveceğine inanmak veya başkalarını sevmek için gerekli olan temel güven duygusunu geliştiremezler. Yetişkin hayatlarında yabancılaşırlar, içlerine kapanırlar ve başkalarıyla genellikle düşmanca ilişkiler kurarlar. Ayrıca, anne şefkatinden mahrum kalan bir çocuğa “Allah çocuklara karşı annelerinden daha şefkatlidir” demeniz de bir anlam ifade etmez. Bağlanmanın Oluşumu 0-2. aylar süresince, bebek görüş alanındaki veya kendisini kucağına alan herkese karşı, ayrım yapmadan, benzer tepkiler geliştirir. Seslere karşı duyarlıdır, yüzlere dikkat eder, ilgi gösterir. 2-7. aylar arasında bebek, ayrım gözetmeyen bağlılıklar geliştirir. Bu evrede bebek, kendisiyle ilgilenen herkesle birlikte olmaktan, ayrım yapmadan, belirgin bir biçimde zevk alır. Kucaktan indirildiğinde mızmızlanır. Yabancılara oranla, tanıdık yüzlere daha çok gülümser. 7-9. aylar arasında bebek, özel bir bağlılık geliştirdiği, tek bir kişiye bağlanır. Alışkın olduğu kişiden (genellikle anneden) ayrı kaldığında bu duruma karşı çıkar. 9. ayda bebeklerin dörtte üçü annelerine sevgiyle bağlıdır. Çoğu zaman annesinin görüş mesafesinde olmayı tercih eder. İki-üç yaşlarına doğru, artık konuşmaya ve yürümeye başladıkça, yetişkinin mutlaka yanında olmasını istemez. Çünkü uzak mesafeden de gereksinimlerini iletebilir ve iletişimini sürdürebilir. Ayrıca, daha önce tek kişiye geliştirdiği duygusal bağı başka kişilere de yayar. Kardeşlere, 15 enen Özl aile Bebeklik Dönemi babaya, anneanne, babaanne ve dedeye, bakıcıya da aynı derecede duygusal bağ geliştirebilir.4 Tüm bu süreçte görüleceği gibi bebek, tüm insanlara iletişime geçebilmesi için öncelikle annesiyle yakın bir bağ kurmaktadır. Bunun içinde annesinin sevgi, güven, özveri ve sabrına ihtiyaç duymaktadır. Çocuk gelişim dönemlerinde kritik evreler vardır. 0-2 yaş döneminde de bebeğin etrafından güveni alabilmesi gerekmektedir. Bu güveni alamayan çocuklar (artık çaresi yoktur demiyoruz ama…), okulöncesi dönemde ilgi bekleyen, sürekli onaylanma ihtiyacı duyan ve bağlandığı yetişkinin diğer çocuklarla ilişkisini engelleyecek derecede bu kişiye yapışan çocuklar oldukları gözlemlenmiştir. Eğer bu sorun zamanla aşılamazsa, aile ve toplum ilişkilerinde de sorunlar yaşayabilmektedir. Güvenli Bağlanma Güvenli bağlanmayı başaran anne, kendisini bebekle oynamaya hazır hissettiğinde değil de bebek oyun istediğinde ona cevap verendir. Tam tersi davrananlar da olabilir. Kimi anneler bebeğin bazı ağlamalarına cevap verirken kimisini görmezden gelir. Kendisi hazır olduğunda onunla oynar. Bebek oyun istediğinde başka bir işi varsa bebeğin isteklerini göz ardı edebilir. Annenin isteklerinin baskın olduğu iletişim şekli bebekte “güvensiz bağlanma”ya yol açar. 16 enen Özl aile Çocuğunuzun güvenli bağlanma geliştirebilmesi için doğumu izleyen ilk saatlerden itibaren onun gereksinimlerini zamanında ve yeterli miktarda karşılayın. Onunla ilişkilerinizde sıcak, olumlu, sevecen, kabul edici ve yanıt verici olun. Örneğin; bebeğinizin altını değiştirirken, onunla sıcak ve sevecen bir tarzda konuşmanız, yumuşak, pozitif ve şefkat dolu hareketlerle işlemi yapmanız güvenli bağlanmasına yardımcı olacaktır. Bu arada, bebeğinizin size gönderdiği işaretlere (sinyallere) ve ipuçlarına duyarlı olun. Bu önerileri uygulayabilmeniz için ruh sağlığınızı korumak ve kendinizi mutlu ve huzurlu etmek için de bir şeyler yapmak zorundasınız. Psikolojik sağlığınız ve mutluluğunuz, bebeğinizle aranızdaki güvenli bağlanma için önemli bir ön koşul. Kendinize zaman ayırın, huzur bulacağınız şeyler yapın. Gerçek şu ki anne ve çocuğun bağlılıkları bilimsel sınırları da aşan Allah vergisi bir gizeme işaret ediyor. Bu yüzden değil midir ayağımız taşa takılsa “anne” deriz? Sevinsek “anne”, ağlasak “anne”. Hep anne, ille de anne…5 KAYNAKÇA 1. tr.wikipedia.org/wiki/Bağlanma_Kuramı 2. (Yavuzer, Haluk. Anne olmak. Remzi Kitabevi. 2010. Sayfa:36) 3. Güneş, Adem. Çocuk Terbiyesinde Doğru Bilinen Yanlışlar. Nesil Yayınevi. 25.baskı. 2010. Sayfa:43 4. Yavuzer, Haluk. Çocuğunuzun ilk altı yılı. Remzi Kitabevi. 25.basım. 2010. Sayfa:36 5. www.sezgiler.com/aile/cocuklar/ anne-kokusu-dunyanin-en-guzel-kokusu/ Sizden Gelenler Bayrağım 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi... Şehitlerimizi Rahmetle Anıyoruz Geceleri çıkarsın, Yıldızı yanına arkadaş alırsın, Şehidimin kanıyla süslenirsin, Savaşlarımızda bizi temsil edersin. Şehidimin şanlı kanı, Şehidimin kanının son damlası, Sen göçüp giderken bu vatan, Gazilere, şehitlere emanet. Gözün arkada kalmasın. Yüreğin sızlamasın. İçin kan ağlamasın. Sen üzülme biz koruruz. Bu vatana saldıranın canını alırım. Canını alamazsam eğer, Senin gibi ben de, Türk bayrağında yerimi alırım. M. Serhat Kaya 6. Sınıf 17 enen Özl aile Çocukluk Dönemi T elevizyon öğretici ve eğlendirici bir araçtır. Birçok TV kanalında her yaş bireye hitap eden programlar yer almaktadır. Çizgi filmler de sevecen karakterlerle çocuklara hitap etmektedir. Çocuk ve Çizgi Film Yapılan araştırmalar çocukların 18 aylıktan itibaren televizyondan gelen uyarana kısa süreli de olsa ilgi gösterdiğini ancak “izleyici” olarak adlandırmalarının ancak 2.5 yaşlarından sonra olduğunu göstermektedir. 0-2 yaş arası çocuklarına tv izletilmemesi önerilir. 2.5 yaş itibariyle çocuklar gördükleri(iz- ledikleri) olay ve davranışları taklit etme yetisine sahip olurlar. 3-6 yaş arası çocukların temel özelliği olan “karakterle özdeşleme” şeklindeki oyunlar çocukların hem zihinsel hem de sosyo-duygusal gelişimi için önemlidir. Bir çizgi film karakterinin yerine geçen çocuk, o karakterin bakış açısını anlamaya çalışır. Bu çaba sadece zihinsel süreçleri ve yaratıcı düşünceyi geliştirmekle kalmaz aynı zamanda çocukların empati duygusu kazanmalarına fırsat verir. Bir süper kahraman yerine geçen çocuğun o karakterin nasıl baktığını, konuştuğunu, düşündü- çocuk dünyasının çizgi kahramanlari 18 enen Özl aile Sefa Cihad Dündar ğünü ve davrandığını keşfetmesi gerekir. 6-11 yaş grubu çocukları içinse izledikleri programın içeriği ve programın onlar üstünde yaptığı etkileri daha fazlalaşır çünkü bu yaş grubu çocuklarda dikkat, odaklanma ve süreç takiplerini sağlayan bilişsel fonksiyonlar oluşmaktadır. Bu da izlenen çizgi film içeriğini, o içerikle ilgili çocukların duygulanımlarını ve bu duygulanımların hayatlarına davranış olarak aktarımının önemini vurgular. Yine bu yaş aralığında çocukların inanç ve değer sistemlerinin oturmaya başladığı düşünülecek olursa çizgi film içeriklerinin onlar üzerindeki etkileri daha da önem kazanır. Çizgi filmler her milletin kültürlerinin, dinlerinin, dillerinin, gelenek ve göreneklerinin ülkemize taşınmasını sağlamaktadır. Böylece kendi kültür ve geleneklerimizden gün geçtikçe uzaklaşmaktadır. 12 yaş üzerindeki çocuklar çok daha az olumlu/olumsuz etkilenmektedir.1 Ancak kontrolsüz bir şekilde, rastgele televizyon izleyen 3-6 yaş okul öncesi çocuklar, hayal ile gerçeği birbirinden ayıracak zihinsel olgunluğa ulaşmadıkları için izledikleri filmlerin ve programların etkisinde kalarak olumsuz değer yargıları kazanabilir. Ayrıca gerçeklikten kopuş, sosyal ilişki kurmada zorlanma, dikkat eksikliği ve hiperaktivite rahatsızlığı gelişebilmektedir. 2 Şehvet ve Gadab İnsanoğlunda doğuştan gelen iki kuvvet saldırganlık (gadab) ve cinsellik(şehvet)’tir. Birçok çizgi film yapımcısı bunu çok iyi bilmekte ve buna göre kurgulama yapmaktadır. Çocuklarımız çizgi filmlerin şiddet ve cinsellik bombardımanına maruz kalmaktadır. Bu içerikteki çizgi filmleri de çok masum ve korunmasızca izlemektedirler. “Güçlü olan kazanır” tezi çizgi filmlerde de etkisini göstermektedir. Bu filmlerin etkisinde kalan, güç kullanarak şiddet yoluyla başarıya ulaşan kahramana özenen çocuklar arkadaşlarıyla aralarında çıkan anlaşmazlıkları konuşarak çözmek yerine kavga ve şiddet yoluyla çözme eğilimi göstermektedirler. 19 enen Özl aile Çocukluk Dönemi Şiddet içeren çizgi filmlerin bu programları izleyen çocuklar üstünde 3 ana etkisi olduğu saptanmıştır. Bunlar: Bu çocukların “diğerlerinin” acı ve üzüntülerine daha az hassas olması, Bu çocukların gerçek hayatta çevrelerindeki şiddet unsurlarından gerektiği kadar hatta hiç rahatsız olmamaları, Bu çocukların çevrelerine karşı agresif ve şiddet dolu davranışlarda bulunmada diğerlerine göre daha yatkın olduklarıdır. Diğer taraftan örnek alabilecekleri içerik ise argo konuşmalar, cinsel içerikli çirkin espiriler ve görüntülerdir. Bir yetişkin gibi süzgeçten geçiremedikleri ve cinsel içerikli espirileri ve sözleri anlamadıkları için bunları arkadaşlarına ve büyüklerine karşı kullanmaya başlayacaklar ve neticesinde ise tepki göreceklerdir. Çocuklara, cinsel kimliklerin doğru şekilde sunulması da çok önemlidir. Bazı çizgi filmlerde film kahramanlarının cinsiyet kavramları yoktur ve belli değildir. 20 enen Özl aile Çocukluk dönemini yaşamadan ergenliğe ve erken yetişkinlik dönemine girmek sakıncalıdır. Bu sorun, bir sürü çizgi ve animasyon filmlerinde karşımıza çıkıyor. Çocukların dünyasında olmayan “aşk, sevgi, cinsellik, güç, kıskançlık, düşmanlık” gibi kavramlar üzerine hikayeler geliştiriliyor. Bu; çocuğun “çocukluk” dönemini tamamlamadan ergenlik dönemine atılmasına neden oluyor. Neticesinde ise birçok psikolojik ve davranış problemlerine rastlanabiliniyor.3 Televizyonun ve çizgi filmlerin bütünüyle zararlı olduğunu söyleyemeyiz. Şirinler, Şeker Kız, Arı Maya, erdemler gibi modern çizgi filmler, çocuk klasiklerinden uyarlanan Pinokyo, Heydi, Polianna gibi çizgi filmler, büyüklerin de senaryoda yer aldığı Susam Sokağı gibi eğitici yapımlar, Tarçın ve Arkadaşları gibi kuklalı programlar da var. Artık Türkiye’de güvenle izleyebileceğimiz ve çocuklarımıza izletebileceğimiz televizyon kanallarımız var.4 Sefa Cihad Dündar Eğitimciler ve psikologlar, anne ba- ısrar ederse anne ve baba beraberce izlemeli, olumlu ve olumsuz etkilerini balara çocuklarıyla birlikte çizgi film tartışabilmelidir. ve çocuk programları izlemelerini tavsiye etmektedir. Anne TV programlarındaki Bunun birçok faydası var. Babalara filmlere ve bilgisayar Çocuklarınızla çizgi film Öneriler oyunlarındaki çizgi izlerken sohbet edeBu olumsuz etkileri azaltfilmlere dikkat edilbiliyorsunuz, onunla mak için ebeveynler; meli ve seçici davbirlikte gülebiliyorranılmalı… - Çocuklarının izledikleri telsunuz, gerekli yerevizyon ve çizgi film saatlerini kontGerçeğin ve lerde faydalı telrol altında tutup belli bir program hayalin ne oldukinlerde bulunadahilinde yapabilirler. ğu, çocuklara biliyorsunuz, anÇocuklarının izledikleri çizgi filmleri yaşlarına uygun lamadığı yerlerde belli aralıklarla onlarla izleyebilir ve içeolarak anlatılmasize soru sorabirikleri hakkında birkaç cümlelik de olsa lı, üzerlerinde liyorlar. O halyorumlar yapıp tartışabilirler otokontrolü iyi de: kurmalıyız. - Çok siddet ve öfke içeren çizgi “Haydi git telfilmlerin izlenmesini engelleyebilirler Çocuklarımıevizyon izle!” de- Farklı hobi ve uğraşlara yönlenza, saatlerce izleyip çocuğu başıdirmeli ve televizyonu (ya da çizgi dikleri bir çizgi filmızdan savmak filmleri) çocuklarının hayatlarının min veremeyeceği yerine; “Haydi seodak noktası olmasını engellebir haz olan? SEVninle televizyon izyebilirler. Gİ? mucizesini, anleyelim” demeliyiz. cak bizler tarafından - Gün içinde 1-2 saati Sonuç olarak şunu verilebileceği gerçeği geçmeyecek şekilde diyebiliriz ki hayatı yeni unutulmamalıdır? izletilmelidir. tanımaya başlayan çoAileler, çocuklarla olacuklar, gördüğü ve sevdiği her şeyi taklit etmesinden dolayı, çizgi bilirlik ve olasılık hakkında konuşmafilmler pozitif etki bırakmalı yani yar- lıdır. dımseverlik, barış, sevgi ve kendi külKAYNAKÇA türümüzü yansıtan programlar olma1. www.kurumsalhaberler.com/amerikanhastanesi/bultenler/cok-fazla-cizgi-film-izlemek-cocuklarda-hiperaktilıdır. Çocuğu negatif yönde etkileyen, viteye-neden-oluyor şiddet, ölüm, savaş kavga mesajları 2. www.aktuelpsikoloji.com/haber.php?haber_id=4609 3. www.ezberim.com/psikoloji-psikiyatri-ruh-ve-sinirveren programlar olmamalıdır. Anne hastaliklari/173676-shrekin-cocuk-psikolojisi-ve-davrave babalar da olumsuz etkisi olan filmnislari-uzerindeki leri çocuklarına izlettirmemelidirler. 4. Çankırılı, Ali. Okul Ailede Başlar. Zafer Yayınları Şayet, çocuk izlediği film hususunda 21 enen Özl aile Oyun & Etkinlik Sevgili Anne – Baba, Bu oyun, bebeğinizin su bardağından kendi kendine su içebilmesini sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. 12. Ay Bebeğiniz sizden su istediği zamanlarda tercihen plastik bir su bardağının üçte birini suyla doldurun ve bebeğinizin bardağı iki eliyle tutarak içmesine elinizle yardım edin. Bebeğiniz suyu içip bitirdiğinde, “afiyet olsun, çok güzel suyunu kendin içtin” deyin. Bebeğiniz, bu miktardaki suyu kendi kendine dökmeden içebildiği zaman, su miktarını biraz artırabilirsiniz. Bardaktan su içmeye biraz alıştığında yardımınızı azaltabilirsiniz. Bebeğinizin kendi kendine bardaktan su içebilmesini sağlamak için her su verişinizde bardak kullanın. Meyve suyu, süt, ayran gibi içecekleri de bardakla bebeğinize verin. Su bardağıyla içecek vermeye başladığınızda, ağızlıklı ya da biberon kullanmayın. Aşağıdaki soruları cevaplayın: Bebeğiniz, su bardağına koyduğunuz az miktarda suyu içebiliyor mu? İçecekleri bebeğinize ne ile veriyorsunuz? Sevgili Anne – Baba, Bu oyun, çocuğunuzun sıra beklemesini öğrenmesi amacıyla hazırlanmıştır. 39. Ay Çocuğunuzla birlikte ailece yemek yedikten sonra çocuğunuza “haydi birlikte ellerimizi yıkayalım, ama önce sıraya girelim” deyin. Sıra ile ellerinizi yıkayın. Ellerinizi yıkamak için sırada beklerken çocuğunuzun davranışlarını gözlemleyin. Bu oyunu taşıta binerken, evde tabaklara yemek koyarken, alışveriş yaparken yine oynayın. Bekleme sırasında; Kuş dala kondu lay la la lay Mendili buldu lay la la lay Dizilin sırayla lay la la lay Şarkısını melodi ile söyleyin. Çocuğunuz sıraya girdi mi? Gözlemleyiniz. 22 enen Özl aile 5 Yaş Sevgili Anne - Baba, Bu oyun çocuğunuzun temsili hareketler yapmasa amacıyla hazırlanmıştır. Çocuğunuzla rahat bir yere oturun ona “şimdi seninle yürüme taklitleri oyununu oynayacağız, ben sana bazı özellikler söyleyeceğim, sen de söylediğime uygun yürüyeceksin” deyin. Siz örnek olması için aşağıda yazan taklit oyunlarını oynayın. Çocuğunuz oyunun nasıl oynandığını öğrendikten sonra siz büyük harflerle yazılmış komutları teker teker verin. Çocuğunuzdan uygulamasını isteyin. Çocuğunuzu her yaptığı taklitten sonra “alkışlayarak” yüreklendirin. İHTİYAR ADAM YÜRÜYÜŞÜ Sırt kamburlaştırılır. Baş öne eğilir. Elde baston varmış gibi yavaş yavaş yürünür. DALGIN ADARA YÜRÜYÜŞÜ Öne çapraz adım atılarak, dengesiz yürünür. PARMAK ÇOCUK YÜRÜYÜŞÜ Dizler tam bükülür baş omuzlar arasına gömülür. Kollar aşağı sarkıtılır. ROBOT YÜRÜYÜŞÜ Vücut gergin, dizler, kollar bükülmeden yürünür. Kollar öne ve geriye sopa gibi sallanır. DEV YÜRÜYÜŞÜ Kollar yukarı kaldırılır. Ayakuçları üzerinde yükselerek yürünür. 23 enen Özl aile Ergenlik Dönemi Toplumsallaşma Yaradılış gereği insanların toplumsal ortama ihtiyacı vardır. En genel anlamda düşündüğümüzde; insanların bağımsız yaşayabilecekleri bir vatana ihtiyaçları vardır. Bu, daha çok fiziksel ve güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması için gereklidir. Daha özelde; akrabalar, arkadaşlar, meslektaşlar gibi çeşitli gruplar insan yaşamında önemli etkiye sahiptir. Bu sosyal ortamlarda yakın ilişkiler kurabileceğimiz, yardım alıp verebileceğimiz birilerinin bulunması da bize güven verir. En temelde ise aile kurumu yer alır. Diğer tüm gruplardaki rollerin yerine getirilebilmesi için temel beceriler burada edinilir. 24 enen Özl aile Yukarıda adı geçen gruplar dışında toplum tarafından onaylanmayan davranışlar sergileyen birtakım marjinal gruplar vardır. Çete de diyebiliriz. Çetelerin oluşumlarına bakıldığında aynı amaca yönelmiş insanlar tarafından meydana getirildikleri gözlemlenmiştir. Hiç bir çete oluşumu gayesiz meydana gelmez. Her çeteleşmenin arkasında maddi veyahut manevi bir menfaat söz konusudur. Bu kimi zaman para olurken kimi zamanda çete liderinin belirtmiş olduğu bir umut, bir duygu olabilir. Bu noktada birleştirici etkenlerin en kolay bulunanı “nefret”tir. Selçuk Cesur Çocukluk Dönemi Çocukluk döneminde çete yönelimi okul başarısıyla bağlantılıdır. Anti-sosyal çocuklarda kendini gösterme eğilimi normal çocuklara nazaran daha fazla olduğundan; okulda başarılı olan çocuğun kendisini gösterme gereksinimini kolaylıkla giderebilmesine karşılık, başarısız çocuk kendisini okulda gösterememekte, bu da sonuçta çocuğun sokağa itilmesine neden olmakta ve sosyal yaşama uyum şansını azaltmaktadır.1 Yine de bu dönemde “grup bağlılığı”ndan söz edemeyiz. Sadece çeşitli anti-sosyal davranışları deneme girişimleri göze çarpar. Ergenlik Dönemi Özellikle çocukluk çağı içinde yer alan ve insan gelişiminin önemli evreleri olarak kabul edilen buluğ ve ergenlik dönemleri, çocukların en fazla suça yöneldiği çağlar olarak görülmektedir.2 Bu açıdan kritik bir dönemdir ve ailelerin daha duyarlı olmaları gerekmektedir. Bunun için ilk yapılması gereken ergenliğe giren genci tanımamız ve yaşadığı değişimleri bilmemizdir. Ergen davranışlarındaki değişimler şunlardır; Yalnızlık isteği, isteksizlik, can sıkıntısı, huzursuzluk, Çevresi ile olan ilişkilerinde zaman zaman geçimsizlik yaşaması, Otoriteye karşı direniş eğilimleri, Duygu düzeylerinin artması, Kendilerine olan güven duygusunda azalma, Çekingenlik, kendilerini gizleme eğilimi, Hayalcilik, Ait Olma İhtiyacı İnsanın bir gruba mensup olma ihtiyacı doğuştan gelir. Hayatın içinde bunun örneklerine sıkça rastlamak mümkündür. “Ben A siyasi partisindenim”, “Cimbomluyum”, “Biz İstanbullu’yuz”… Bu ait olma ihtiyacının en yoğun olduğu dönem ergenlik çağıdır. Bu dönemde ergenlerin yalnızlık ihtiyacı, bu gruplar içerisinde ortadan kalkar ve kişi daha doyumlu olur, kendisine benzeyen insanların da olduğunun farkına varır. Başka insanların da kendisi gibi yalnız, başarısız olduğunu bildiği zaman rahat ederler. Genç, arkadaş ilişkilerini çeşitli arkadaş grupları içinde sürdürebilir. Bu gruplar gençlerin rasgele bir araya geldikleri topluluklar değillerdir. Onları bir arada tutan özellikler vardır ve önemli bir neden yoksa grubun dışında kalmak istemez. Çünkü bir grubun üyesi olmak bir saygınlık ifadesidir. Gençlik dönemlerinde kişilik toplumsal bir nitelik kazanmakta ve genç kim olduğuna, nelere değer vereceğine, kime bağlanıp inanacağına karar vermektedir. Bu çağda genç birey etrafında kendine örnek olabilecek bireyler aramaktadır. İşte böyle bir dönem içerisinde bulunan genç kendine doğru örneği bulması yönünde etrafından desteklenmelidir. 25 enen Özl aile Ergenlik Dönemi Ayrıca sigara, alkol gibi madde kullanımları da bu dönemde başlar. Önce özenti olarak kullanılır. Daha sonra birey bu maddelere sorunları olduğu zaman yaklaşır ve bunları sorunlardan kaçma yolu olarak algılar. En son aşama da ise alışkanlık olur. Çeteye Dahil Olma Çeteye girme nedenlerini genel olarak açıklayacak olursak: Korunma, Arkadaşların ve/veya akranların teşviki, Para, Çete üyesi olmanın getirdiği ayrıcalık. Çeteye girmek için bazı koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir. Çete üyelerinin %90’ı çeteye girerken bazı koşullar yerine getirdiklerini belirtmişlerdir. (Adam dövme, hırsızlık, ilk uyuşturucuyu kullanma...) 3 Çetelerin belirleyici özelliklerinden biriside “sembol”leridir. Bu semboller giysi, el işareti, dövme ve takılar olabilmektedir. Semboller çete kültürünü yansıtmaktadır. Çete üyelerinin çeteye bağlılığını ifade ettiği, çete üyesinin çete kimliğini sembollerle pekiştirdiğini belirtmektedir. Bütün çete mensuplarının genelde “platonik aşk”ları vardır. Sadece liderlerin gezdiği bir kız arkadaşları olabilir. Sevdiği kız için kavga etmek onlar için onur verici bir şeydir. Genç çeteyi prestij sağlamak, bir mevkii sağlamak açısından bir araç kabul etmekte 26 enen Özl aile ve çeteye katılmaktadır. Çeteye katılan kişilerin bazı kişilik sorunları çözümlenememiştir. Özellikle güvensizlik duygusu, çete içinde kaybolur. Çetelerde aşırı bir dayanışma söz konusudur. Birey işlediği suçlardan dolayı suçluluk duygularına kapılmaz. Çünkü bunu bireysel olarak işlenmiş bir suç değil; grubun suçu olarak algılar. Gençler, aile ve okul gibi geleneksel destek yapılarındaki bir eksiklik nedeniyle güçsüzlük, çatışma ve kızgınlık duygusu yaşarlar ve bu duygu onları geleneksel kurumlar dışında destek arama arzusuna itebilir. Çocukluktan yetişkinliğe geçişin fiziksel ve cinsel değişimleri, sigara, uyuşturucu gibi madde bağımlılığı yaratabilecek alışkanlıklara iletebilir. Macera tutkusu ve kötü alışkanlıklar onu suça teşvik edebilir. Ya da genç kimlik arayışı ve bir gruba ait olma gereksinimiyle çeşitli ideolojik grupların etkisinde kalabilir. Sağlıklı değerlendirme yapamadığı durumlarda gençlik enerji ve heyecanını olumsuz hedeflere yöneltebilir. Şiddet ve teröre yönelik grupların etkisine girebilir. Bütün bu durumlar, ailede gencin kendini rahat ifade edebileceği, güvendiği ve yakın ilişkilere girebileceği, bir ortamı gerektirir. 4 KAYNAKÇA 1. Yörükoğlu, Atalay. Çocuk Ruh Sağlığı 2. Müjdat, Avcı. Tutuklu çocukların üzerine bir araştırma: çocukların suça yönelmesinde etkili olan toplumsal nedenler ve çözüm yolları 3. Yavuzer, Haluk. Çocuk ve Suç 4. Binnur Yeşilyaprak, Eğitimde Psikolojik Hizmetler Elif Kılınç Anne Sütü ve Beslenme Bebeğiniz için en iyi… Sizin için en iyi… Bebeğin hayata başlangıç aşamasında ona mümkün olan en iyi başlangıcı sağlamak gerçekten çok önemlidir. Anne sütü yiyecekten farklı bir şeydir. Aslında kan gibi karmaşık ve canlı bir bileşendir. İçinde uzun bir liste halinde sıralanabilecek aktif mikrop düşmanı ve sağlık dostu maddeler barındırır. Bunlar da bebeklerde sık ya da az görülen hastalıklara karşı mücadelelerinde yardım ederler. Çoğu zaman annelerin en büyük kaygısı bebeklerini yeteri kadar besleyip besleyemedikleridir. Ve elbette beslenmenin ilk adımı olan, anne ile bebek arasında çizilebilecek en ince çizginin çizilmesinde çok büyük rolü olan ilahî ikram: ANNE SÜTÜ! Anne ile bebeği arasında emzirme döneminde büyük bir ilişki başlar. Bu beslenme şeklinde en çok üzerinde durulan konu “biyolojik beslenme” olarak bilinir. Ancak emzirme sürecinin önemli bir katkısı da “ruhi beslenme”dir. Yani anne ile bebek arasındaki ilişki hem biyolojik hem de ruhi beslenmeyi kapsar.1 Emzirmenin fizyolojik etkilerine bakıldığında anne sütü; taklit edilmesi, üretilmesi imkânsız tek besin maddesidir. Doğal... Zaten elinizde daha iyi olduğunu kesin olarak bildiğiniz bir metot olmadıkça her şeyi doğal olarak yapmak daha iyidir. Marketten aldığınız bir paket sütün üzerindeki etiketi okuyarak içinde ne olduğunu öğrenebilirsiniz. Anne sütü ise bebeğiniz büyüdükçe değişim gösteren bir maddedir. İçeriğine bakıldığında kolostrum denilen madde, bebeğiniz için ilk 3-4 gün içinde çok büyük bir besleyici nitelik taşır. Kolostrum bebeğinizin sağlıklı kalmasına yardımcı olacak tüm antikorları içinde barındırır. Susuzluk giderici; sütünüz gelmeye başladığında ilk 5-10 dakika laktoz açısından zengin ve bebeğinizin susuzluğunu giderici etkisi olan su gibi akışkan bir maddedir. Bu madde oksitosin bakımından zengindir. Oksitosin bebeklerin emzirildiklerinden 10 dakika sonra uykuya dalmasına neden olacak bir uyku hapı görevi görür. İlk süt; sonraki 5-10 dakika yüksek protein içeren süt gelir. Sütün bu kısmının kalorisi yüksek ve kıvamı yoğundur. Bebeğinizin kilo almasını sağlar.2 27 enen Özl aile Bebeklik Dönemi İçeriğindeki maddelerin bebeğinize katkıları aşikâr olan anne sütü neden bu kadar önemlidir? Öncelikle yılda 1,3 milyon bebeğin ölümünün bu yolla önlenebilir olması çok büyük önem taşır. Anne sütü ile beslenen bebeklerde başta ishal, zatürre, menenjit, kulak iltihabı olmak üzere bulaşıcı hastalıklar daha az görülür. Enfeksiyon denilen bulaşıcı hastalıklara karşı anne sütü emzirme boyunca etkilidir. Anne sütünün bir diğer etkisi ise ileriki yaşlarda süreğen bağırsak hastalıkları, insüline bağımlı şeker hastalıkları, bazı kanserler, şişmanlık ve şizofreni gibi ruhsal hastalıkların anne sütü ile beslenmiş olanlarda daha az görülmesidir. Anne sütünde beyin gelişimini hızlandıran özel maddeler de bulunmaktadır. Anne sütünün sıralanan faydaları yalnız bebek için değil, annenin kendisi için de önem taşır. Emziren anne doğum öncesi kilosuna daha erken ulaşır. Emziren annelerde kemik erimesine ya da osteoporoza, yumurtalık ve meme kanserine daha az rastlanır. İdrar yolu iltihabı ve hipertansiyon daha az görülür. Anne sütü veren kadınlarda doğum sonrası dönemde rahim daha çabuk toparlanır ve kanama daha az olur. Bu nedenle kansızlık daha az görülür. Emzirme iki taraf için de bu kadar yararlı ise bu durumda anneler em- 28 enen Özl aile zirmek için motive edilmelidir. Çünkü anne ilk emzirmede başaramadıysa daha endişeli ve güvensizdir. Bu noktada destek büyük önem taşır. Psikolojik olarak anneyi hazırlamak gerekir. Çünkü en kritik nokta annenin öz güvenidir. Öz güveni olan anne emzirme konusunda başarılı olur. Bir de anneyi bilinçlendirmek gerekir. Doğumdan hemen sonra bebeğini istemeli ve “bebeğime başka bir şey vermeyin, ben emzireceğim” demelidir. Bu desteği doktor, hemşire, ebe vs. hepsi verebilir. Hatta aile bireylerine de anlatılarak anneye destek vermeleri sağlanmalı ve baskı yapmalarına engel olunmalıdır. Ayrıca televizyon da bu konuda büyük rol oynuyor, mesela; televizyonda mama reklamı var. “Anne sütünün yetmediği durumlarda kullanılmak üzere” diyor. Bu reklamın altındaki mesaj şudur; “demek ki anne sütü yetmiyor.” Bu reklamların altında yatan gizli mesajlar çok tehlikeli ve bunlar gerçekten insanları etkileyen noktalardır. Gerçek şu ki, 1981’de Dünya Sağlık Örgütü, anne sütü yerine kullanılan ürünlerin pazarlanmasına ait uluslararası yasaya şu maddeyi ekleyerek hayata geçirdi. “Mamaların, biberonları ve emziklerin reklamı yapılmamalı. Bunların pazarlanmasının koşulları olmalı. Mamaların üzerinde ‘anne sütü verilmediğinde, bebeğin sağlığı tehlikeye girer. Bu mama çok özel koşullarda kullanılabilir’ yazmalıdır.” Elif Kılınç Bu durumda anne sütü ile beslenme konusunda yapılan bilinçlendirme çalışmalarının artırılması, bebeklerin ilk 6 ay yalnız anne sütüyle beslenmesi gerekliliğine vurgu yapılmalıdır ve yalnız anne sütü ile beslenen bebeklere 6. aydan sonra gerekli ise ek besinlere başlanması tavsiye edilmelidir. Ek Besinlere Geçiş Ek besinlere geçilmesinin nedeni; öncelikle bebeğin artan enerji gereksinimi 6. aydan sonra, yalnızca anne sütü ile karşılanamaz, doğumda anneden sağlanmış olan demir ve çinko depoları tükenir. Ayrıca farklı tat ve kıvamlar bebekte ısırma ve çiğneme becerisini artırır. Bu dönemde farklı tat ve kıvamları kolayca kabul edebilir. Öncelikle Hangi Ek Besinler? İlk başta evde hazırlanmış elma ya da armut suyu, ardından bunların püresi, sebze çorbası, yine ev yapımı yoğurt, pirinç unundan hazırlanmış muhallebi ilk verilecek ek besinlerdir. En Uygun Zaman Ek besinler önce az miktarda verilir. Bir tatlı kaşığı ile başlanan miktar birkaç gün içinde artırılır. Ek besin bebek uyanık ve keyfi yerindeyken verilmelidir. En uygun saat, öğle vaktidir. Ek Besin Vermenin Prensipleri * Besinler kaşıkla ya da fincanla başlangıçta az miktarlarda verilmeli. * Anne bebeği oturur durumda beslemeli. * Besinlerin kıvamı kaşıkla vermeye uygun olmalı. * Farklı besinler en az 3 gün, tercihen 7 gün arayla denenmeli. * İlk kez verilen yiyeceklerin alerji yapıp yapmadığı kontrol edilmeli. * Besinler temiz ve taze pişmiş olmalı. * Tuzlu, baharatlı, alerji yapma olasılığı olan besinlerden kaçınılmalı. * Liften zengin besinler, örneğin kepekli ekmek, bisküvi 12. ayın sonuna doğru verilmeli.3 Kaynakça 1. Güneş, Adem. Çocuk Terbiyesinde Doğru Bilinen Yanlışlar. 2. Hogg, Tracy. Bebek Bakımı Sorunlarına Mucize Çözümler. 3. Gökçay, Gülbin. 99 Sayfada Bebek Beslenmesi. 29 enen Özl aile Cevap: Kasvâ a m a y Bo Sevgili Çocuklar, boyalarınızı çıkarın ve aşağıdaki resmi boyamaya başlayın. Bu arada size bir sorumuz var, bakalım bilecek misiniz: Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in devesinin adı nedir? Haydi size bir soru daha: Tarihte ilk klasik tip araba hangi tarihte icad edilmiştir ? Cevap: 1891 a c a Bulm Karelerde yanlardaki hayvanların isimleri gizli. Ancak bir hayvanın ismi yazılı değil. Onu bulabilir misin? Yukarıdaki harfleri aşağıdaki baloncuklara taşıdığınızda bir ilimizin ismini bulacaksınız. İki resim arasındaki 4 farkı bulabilir misiniz? a c a Bulm Hangi sayıları toplarsak 100 elde ederiz? Sevimli hayvanlarımız yollarını kaybetmişler. Onları ormanlarına götürmek istemez misiniz? Bebeğinizin ilk yılındaki psiko-sosyal görevi nedir? A) Sevmek B) Güvenmek C) Beslenmek D) Ağlamak Aşağıdakilerden hangisi çocuğun gelişimi açısından en uygun ebeveyn tutumudur? A) Mükemmelliyetçi B) İlgisiz C) Hoşgörülü D) Anlayışlı Aşağıdakilerden hangisi 3-6 yaş çocuğun temel psikolojik özelliğidir? A) Kimlik oluşturmak B) Ümit etmek C) Karakterle özdeşleşme D) Soyut düşünme Çanakkale Savaşı hangi tarihte yapılmıştır? A) 23 Eylül 1920 B) 14 Mart 1911 C) 18 Mart 1915 D) 23 Nisan 1920 Allah nerede? diye soran bir çocuğa ne cevap verilmelidir? A) Allah çok güçlüdür. İstediği an istediği yerde olabilir. B) Aklına geldiği yerdedir. C) Arşın üstündedir. D) Sus. O nasıl söz. O her yerdedir. Aşağıdakilerden hangisi insanoğlunun çeteye katılma sebeplerinden biri değildir? A) Korunma isteği B) Özgüven eksikliği C) Yalnız kalma ihtiyacı D) Ait olma ihtiyacı Aşağıdakilerden hangisi çocukların televizyon izlemeleri hususunda ana babalara örnek olarak verilemez? A) İçerik konusunda seçici davranmalı. B) İzledikleri şeyler hakkında konuşma yapmalı. C) Sevgi ile oyun oynayarak beraber vakit geçirmeli. D) “Hadi git televizyon izle” diye başından savmalı. t Bir çocuk düşman bir çevrede yaşarsa, kavga etmeyi öğrenir. t Bir çocuk korku içinde yaşarsa, korkmayı öğrenir. t Bir çocuk kıskançlık içinde yaşarsa, nefret etmeyi öğrenir. t Bir çocuk ona cesaret veren bir çevrede yaşarsa, kendine güvenmeyi öğrenir. t Bir çocuk onu öven bir çevrede yaşarsa, o da takdir etmeyi öğrenir. t Bir çocuk sevgi içinde yaşarsa, sevmeyi öğrenir. t Bir çocuk kendine değer veren bir çevrede yaşarsa, bir gayesi olduğunu öğrenir. t Bir çocuk dürüst muamele görürse, adaletin ne olduğunu öğrenir. t Bir çocuk doğruluk içinde yaşarsa, hakikatin ne olduğunu öğrenir. t Bir çocuk daima dostluk, güler yüz anlayış gösteren bir çevrede yaşarsa, dünyanın, içinde yaşanacak güzel bir yer olduğunu öğrenir. t Kısaca, çocuk yaşadığı çevreyi örnek almayı öğrenir.