farmakognozđ uygulama ı

Transkript

farmakognozđ uygulama ı
T.C.
GAZĐ ÜNĐVERSĐTESĐ ECZACILIK FAKÜLTESĐ
FARMAKOGNOZĐ ANABĐLĐM DALI
FARMAKOGNOZĐ UYGULAMA
I
ANKARA 2012
1
Pazartesi
09:00-12:00 C
14:00-17:00 A
Salı
09:00-12:00 B
2012-2013 Güz Yarıyılı
FARMAKOGNOZĐ-I Uygulama Programı
25. 09. 2012
Teorik Bilgiler
01-02. 10. 2012
Hücre tipleri-parenkima, mantar, sklerenkima, iletim demetleri, taş hücresi
15-16. 10. 2012
Billur tipleri, nişasta incelenmesi
(Scillae bulbus, Belladonnae folium, Sennae folium, Solani amylum, Rhei rhizoma)
22-23. 10. 2012
Örtü ve salgı tüylerinin incelenmesi
(Thymi folium, Absinthi herba, Althae folium, Belladonnae folium)
05-06. 11. 2012
Stomalar ve stoma indisi, yaprak ve çiçek elementi incelenmesi
12-13. 11. 2012
Kabuk kök, meyve tohum inceleme ve karşılaştırılması
19-20. 11. 2012
VĐZE HAFTASI
26-27. 11. 2012
Bazı önemli drogların mikroskobik ve morfolojik analizi
(Cocae folium, Opium, Cannabis herba, Papaveris fructus)
03-04. 12. 2012
Oz ve holozitlerle ilgili tanıma reaksiyonları
(Molisch, Fehling, Seliwanoff ve nişasta tanıma reaksiyonları)
10-11. 12. 2012
Heterozit tanıma reaksiyonları-I
(Antrasenozitler, flavonozitler, antosiyanlar)
17-18. 12. 2012
Heterozit tanıma reaksiyonları-II
(Kardiyoaktif, kumarin türevi, siyanogenetik heterozitler ve glukosinolatlar)
24-25. 12. 2012
Heterozit tanıma reaksiyonları-III
(Tanen, saponozit)
Arş. Gör. Dr. Nilüfer ORHAN (Laboratuvar Sorumlusu)
Arş. Gör. Uzm. Ecz. F. Sezer ŞENOL
Arş. Gör. Uzm. Ecz. Tuğba GÜNBATAN
Arş. Gör. Ecz. Fatma AYAZ
2
Mikroskobik Çalışmalarda Đncelenecek Droglar
01-02. 10. 2012: Hücre tipleri-parenkima, mantar, sklerenkima, iletim demetleri, taş hücresi
o
Kullanılacak Reaktif: Sartur Reaktifi (t )
1. Drog: Liquiritiae radix
Bitki: Glycyrrhiza glabra (Leguminosae)
Đncelenecek doku ve elementler: Parenkima, Mantar, Sklerenkima, Đletim demetleri
2. Drog: Cinnamomi cortex
Bitki: Cinnamomum cassia (Lauraceae)
Đncelenecek doku ve elementler: Parenkima, Taş hücresi
3. Drog: Theae folium
Bitki: Camelia sinensis (Theaceae)
Đncelenecek doku ve elementler: Taş hücresi (idioblast)
15-16. 10. 2012: Billur tipleri, nişasta incelenmesi
1. Drog: Rhei rhizoma
Bitki: Rheum palmatum (Polygonaceae)
o
Đncelenecek doku ve elementler: Druz [Kloralhidrat (t )], Basit ve bileşik nişasta (Distile su)
2. Drog: Scillae bulbus
Bitki: Urginea maritima (Liliaceae)
o
Đncelenecek doku ve elementler: Uzun kalın rafit ve Đnce kısa rafit [Kloralhidrat (t )]
3. Drog: Belladonnae folium
Bitki: Atropa belladonna (Solanaceae)
o
Đncelenecek doku ve elementler: Billur kumu [Kloralhidrat (t )]
4. Drog: Sennae folium
Bitki: Cassia acutifolia (Leguminosae)
o
Đncelenecek doku ve elementler: Basit billur dizisi [Kloralhidrat (t )]
5. Drog: Solani amylum
Bitki: Solanum tuberosum ( Solanaceae)
Đncelenecek doku ve elementler: Basit ve bileşik nişasta (Distile su)
22-23. 10. 2012: Örtü ve salgı tüylerinin incelenmesi
1. Drog: Thymi folium
Bitki: Thymus sp. (Labiatae)
o
Đncelenecek doku ve elementler: Diş tüy ve Labiatae tipi salgı tüyü [Kloralhidrat (t )]
2. Drog: Absinthi herba
Bitki: Artemisia absinthium (Compositae)
o
Đncelenecek doku ve elementler: T tüy ve Compositae tipi salgı tüyü [Kloralhidrat (t )]
3. Drog: Malvae folium
Bitki: Malva silvestris (Malvaceae)
o
Đncelenecek doku ve elementler: Yıldız tüyü ve Malvaceae tipi salgı tüyü [Kloralhidrat (t )]
4. Drog: Digitalis folium
Bitki: Digitalis purpurea (Scrophulariaceae)
o
Đncelenecek doku ve elementler: Kütikulası noktacıklı boğumlu örtü tüyü [Kloralhidrat (t )]
5. Drog: Hyoscyami folium
Bitki: Hyoscyamus niger (Solanaceae)
o
Đncelenecek doku ve elementler: Solanaceae tipi salgı tüyü [Kloralhidrat (t )]
05-06. 11. 2012: Stomalar ve stoma indisi, yaprak ve çiçek elementi incelenmesi
1. Drog: Menthae folium
Bitki: Mentha sp. (Labiatae)
o
Đncelenecek doku ve elementler: Diasitik stoma, palizat p. ve sünger parenkiması [Kloralhidrat (t )]
2. Drog: Belladonnae folium
o
Đncelenecek doku ve elementler: Anisositik stoma [Kloralhidrat (t )]
3. Drog: Sennae folium
o
Đncelenecek doku ve elementler: Parasitik stoma ve stoma indisi [Kloralhidrat (t )]
4. Drog: Matricaria flos
Bitki: Matricaria chamomillae (Compositae)
o
Đncelenecek doku ve elementler: Polen, Stigma parçaları, Anterde endotesyum [Sartur (t )]
12-13. 11. 2012: Kabuk kök, meyve tohum inceleme ve karşılaştırılması
1. Drog: Chinae cortex
Bitki: Cinchona succirubra (Rubiaceae)
2. Drog: Liquiritiae radix
3. Drog: Anisi fructus
Bitki: Pimpinella anisum (Umbelliferae)
4. Drog: Lini semen
Bitki: Linum usitatissimum (Linaceae)
Her drogta belirleyici 2 element çizilecek, Kabuk-Kök ve Meyve-Tohum farkını belirlenerek ve açıklanacak
26-27. 11. 2012: Bazı önemli drogların mikroskobik ve morfolojik analizi
Cocae folium, Opium, Papaveris immaturi fructus, Cannabis herba
3
TEORĐK BĐLGĐLER
FARMAKOGNOZĐ’DE GENEL ANALĐZ YÖNTEMLERĐ
Farmakognozi
uygulamalarında,
doğal
kaynaklı
ilaç
ve
ilaç
hammaddelerinin
makroskobik, mikroskobik ve kimyasal analizlerinin yanında bu hammaddelerdeki maddelerin
elde edilmesi, fiziksel ve kimyasal analizleri ve kalite kontrollerine ait deneyler de bulunur.
Farmakognozi laboratuvarlarında yapılan bu çalışmalarda kullanılan yöntemleri şu başlıklar
altında verebiliriz.
1. Organoleptik Yöntemler
3. Fiziksel ve Kimyasal Yöntemler
2. Mikroskobik Yöntemler
4. Biyolojik Yöntemler
1) MAKROSKOBĐK YÖNTEMLER:
Drogların çıplak gözle ve diğer duyu organlarımızla tanınmasına yarayan özelliklerinin
tespitine dayanır. Toz droglar için organoleptik inceleme şu şekilde yapılır:
Renk: Droğun rengi tespit edilir.
Koku: Bir miktar drog avuç içinde ezildikten sonra koklanır.
Tat: Çok az miktarda drog (zehirli droglar hariç) alınarak dil ucu ile tadına bakılır. Bu
esnada yutulmamalıdır.
Görünüş: Droğun genel görünüşü tespit edilir (Homojen toz, heterojen toz, tüylü gibi).
2) MĐKROSKOBĐK YÖNTEMLER:
Mikroskop, gözle ayrıntısı görülemeyen objeleri incelemek için kullanılan mercek
sistemlerinden ibaret olan optik bir alettir. Farmakognozi laboratuvarında drogların ve drog
tozlarının anatomik yapısını incelemek için kullanılmaktadır.
Mikroskop, mekanik ve optik kısım olmak üzere başlıca iki kısımdan oluşmaktadır:
1) Mekanik Kısım: Optik kısma destek görevi görür ve şu kısımlardan ibarettir:
4
• Mikroskop ayağı: Mikroskobun masa üzerinde sağlam bir şekilde oturmasını sağlar.
Yarım ay, at nalı veya daire şeklinde olabilir.
• Mikroskop kolu: Mikroskobun tutulacağı yerdir. Üstten mikroskop tüpüne, alttan ise
mikroskop tablasına bağlıdır.
•
Binoküler Mikroskop Tüpü: Üst ucunda oküleri alt ucunda objektifleri taşıyan
tüplerdir. Oküler tüplerinin dibinden göz bozukluklarını düzeltmek için dioptri ayarları
yapılır. Ayrıca tüpler birbirlerine yatay yönde yaklaştırılıp, uzaklaştırılarak gözler arası
açıklık olan pupil ayarı yapılır.
• Revolver: Mikroskop tüpünün alt tarafına bağlı olan ve bir eksen etrafında dönerek
istenilen objektifin görüş alanına gelmesini sağlayan dairedir. Üzerinde 3 veya 4 delik vardır
ve objektifler bu deliklere vidalanır. Tüp ile objektif aynı hizaya gelmezse, alanın bir kısmı
karanlık görünür.
• Makrometrik vida: Mikroskop tüpünü gözle görülür şekilde aşağı yukarı hareket
ettirerek kaba ayar yapar.
• Mikrometrik vida: Mikroskop tüpünü çok yavaş bir şekilde hareket ettirerek ince
ayar yapar, incelenecek objeyi netleştirir. Çok kısa bir mesafede hareket eder ve bu
mesafenin dışında işlemez. Bu nedenle vida daima ortada tutulmalıdır, sona dayanırsa
makrometrik vida 1 mm aşağı veya yukarı hareket ettirilerek bu mesafe sağlanmalıdır.
• Mikroskop tablası: Đncelenecek preparatın konulduğu, daire veya kare şeklinde
madeni kısımdır. Aynadan yansıyan ışığın preparata gelebilmesi için ortası deliktir.
• Şaryo: Tablanın üzerinde preparatı tespit etmeye yarayan kısımdır.
• Şaryo Kontrol Vidaları: Tablanın altında, şaryoyu ve buna tutturulmuş olan ve
preparatı sağa sola, ileri geri hareket ettiren kısımdır. Hareketin miktarı şaryo üzerinde
5
bulunan bölmelerle ölçülebilir. Bu bölmeler yardımıyla preparatın herhangi bir noktasını
kolaylıkla tekrar bulmak mümkündür.
2) Optik Kısım: Preparatta bulunan objeyi uygun bir şekilde aydınlatan ve bu cisimden
büyütülmüş bir görüntü veren kısımdır. Şu kısımlardan oluşur:
• Lamba: Gövdenin alt kısmında aydınlatmayı sağlayan genellikle düşük voltta çalışan
kısımdır.
• Potansiyometre: Elektrik akım şiddetini değiştirerek ışığı azaltan veya çoğaltan
düğmedir.
• Kondansatör: Tablanın altında bulunan kuvvetli iki mercekten ibaret olup, aynadan
gelen ışığı cisim üzerinde toplamaya ve alanı homojen bir şekilde aydınlatmaya yarar.
• Diyafram: Kondansatörün altında bulunan ve ortasındaki deliği istenilen oranda
daraltılıp genişletilebilen bir perdedir. Aynadan gelen ışığın şiddetini ayarlamada kullanılır.
• Objektif: Mikroskobun en kıymetli parçalarındandır. Bir veya bir kaç mercekten
yapılmış olup gerçek, ters ve büyütülmüş bir görüntü verir. Her objektifin üzerinde büyütme
derecesi yazılıdır. Zayıf objektifler kısa, kuvvetli objektifler daha uzundur. Revolveri
çevirerek zayıf objektiften kuvvetliye sırayla geçiş mümkündür. Her objektifin büyütme
derecesi üzerinde yazılıdır.
• Oküler: Mikroskop tüpünün göze yakın olan ucunda bulunan, iki mercekten yapılmış
bir sistemdir. Objektifin verdiği görüntüyü bir lup gibi büyütür. Büyütme derecesi üzerinde
yazılıdır (5x, 10x, 15x gibi).
Mikroskobun Büyütme Gücü
Mikroskopta incelenen objenin ne kadar büyütüldüğünü hesaplamak için, kullanılan
oküler ve objektifin büyütme dereceleri çarpılır.
Örn. Mikroskop Büyütmesi (M.B.) = 10x40 (Oküler büyütmesi x Objektif büyütmesi)
6
Mikroskobun Kullanılışı
Mikroskop incelemeye uygun bir şekilde yerleştirilir. Hareket ettirilmeden ışık ayarı
yapılır. En küçük objektif eksen üzerinde çevrilerek okülerden bakılıp görüş alanı en aydınlık
olacak şekilde ayarlanır.
Preparat tabla üzerine yerleştirilir. Preparattaki obje, mikroskop deliğine gelecek
şekilde ayarlanır. Makrometrik vida ile objektif preparata yaklaştırılır. Okülerden bakarken
makrometrik vida geri çevrilerek mikroskop tüpü yavaşça yukarıya kaldırılır. Dokuların
görünmeye başladığı anda makrometrik vida bırakılarak mikrometrik vida ile görüntü
netleştirilir.
Preparat daha fazla büyütülerek incelenmek isteniyorsa, revolver çevrilerek daha
büyük bir objektif preparat üzerine getirilir. Mikrometrik vida ile netleştirilir. Görüntünün
derinliği hakkında bir fikre sahip olmak için mikrometrik vida öne arkaya hareket ettirilerek
bakılmalıdır.
Görüntünün netliği, objektifin cisme en uygun mesafeye kadar yaklaştırılmasıyla
birlikte, aynı zamanda kesite gelen ışığın da uygun bir şekilde ayarlanmasına bağlıdır. Işık iyi
ayarlanamazsa görüntü bulanıktır. Bu durumda mikroskop lambasının ayarını kontrol etmek
gerekir. Ayrıca kondansatör ve diyaframın da kontrol edilmesi gerekmektedir. Özellikle çok
ince ve şeffaf kesitlerin incelenmesinde diyafram uygun şekilde ayarlanmalıdır.
Mikroskop hiçbir zaman zorlanmamalıdır. Mikrometrik vidanın bir yönde dönmesi
durduğu takdirde, mikroskop tablası makrometrik vida ile aşağı indirilmeli ve mikrometrik
vida ters yönde bir müddet boşaltıldıktan sonra tekrar görüntü elde edilmeye çalışılmalıdır.
Mikroskopta hava kabarcıklarının bulunmadığı bölgeler incelenmeli veya incelenecek
bölge hava kabarcıklarından kurtarılmalıdır.
7
Objektif yukarı kaldırılmadan preparat alınmamalı ve preparat alınırken objektife
değdirilmemelidir.
Aynalı mikroskoplarda, ışık kaynağı olarak gün ışığı veya floresan kullanıldığında
aynanın düz tarafı, lamba kullanıldığında ise aynanın çukur tarafı kullanılmalıdır.
Mikroskobun Bakımı
Pratik çalışmalara başlamadan önce ve çalışmalar bittikten sonra optik kısımlar çok
yumuşak ve yıkanmış bir tülbent ile silinmelidir. Mekanik kısımlar ise yine yumuşak bir toz
bezi ile silinmelidir.
Mikroskop tozdan, reaktiflerden ve asit buharlarından korunmalıdır. Mikroskop
tüpünün içine toz girmemesi için tüpün üst ucunda daima bir oküler bulunmalıdır. Eğer
objektiflere reaktif bulaşmışsa önce ıslak, sonra kuru bir tülbent ile silinmelidir. Belirteçle
hazırlanmış preparatla çalışırken mikroskop tablası düz tutulmalıdır, aksi halde tablanın
eğimi nedeniyle reaktif akabilir ve mikroskop tablası kirlenip bozulabilir. Okülerin
merceklerinin kirli olup olmadığı mikroskoba bakılarak kolayca anlaşılır. Oküler olduğu yerde
çevrilirken kirlilikler de hareket ediyorsa, kirliliğin okülerden geldiği anlaşılır.
Mikroskobun işi bittikten sonra en küçük objektif görüş noktasında olmak üzere
ayarlanmalı, örtüsü örtülmelidir.
Preparat Hazırlama
Temiz bir lam üzerine bir damla reaktif konur. Sonra alınmış olan kesitler bu damla
içerisine yerleştirilir. Toz drog ile çalışılıyorsa, temiz bir pens veya toplu iğne yardımıyla toz
droğun ince kısımlarından uygun miktarda alınıp damla içerisine dağıtılır. Drog çok az veya
çok fazla olmamalıdır. Sonra lamelin bir kenarı damlaya temas ettirilerek lamel, lam üzerine
yaklaştırılır ve 45°’lik açı kaldığı zaman birden bırakılır. Lam ile lamel arası tamamen
reaktifle kaplı olmalıdır. Reaktif yetersiz kalmışsa, lamel kaldırılmadan kenarından eksik olan
kısım tamamlanmalıdır. Bu esnada dikkat edilmesi gereken husus, reaktifin lamel üzerine
8
taşmamasıdır. Lam üzerindeki fazla reaktif ise süzgeç kağıdı ile temizlenmelidir.
Bazı reaktifler (Sartur, kloralhidrat gibi) sıcakta tesir eder. Bu takdirde preparat
küçük bir alev üzerinde ısıtılmalıdır. Isıtma işlemi alevin içerisinde değil 2 cm yukarısında
yapılmalıdır. Preparat kaynamaya başladığı an alevden çekilmelidir. Bu işlem bir kaç kez
tekrarlanmalıdır. Kaynama ile preparattaki hava kabarcıkları da uzaklaştırılmış olur.
Preparatta hava kabarcığı varsa bunlar kenarları kalın, siyah ve ortası renksiz küreler
şeklinde görülür. Kaynama esnasında reaktif azalmışsa yine lamelin kenarından lamel
kaldırılmadan dikkatlice tamamlanmalıdır.
Bu şekilde hazırlanmış olan preparat mikroskop tablasına yerleştirilmeden önce
soğumuş olmalıdır. Aksi takdirde reaktiften gelecek asit buharları objektiflere zarar
verebilir.
Ayrıca kullanılan lam ve lamelin kırık, çatlak olmamasına özen gösterilmelidir. Đyi bir
preparat şu özellikleri taşımalıdır:
1) Bir lam üzerinde ancak bir preparat hazırlanmalıdır.
2) Lam ve lamel arasındaki mesafe homojen ve açıklık mümkün olduğu kadar az
olmalıdır. Yani lam ve lamel birbirine paralel olmalıdır. Đri drog parçaları varsa çıkarılmalıdır.
3) Preparattaki materyal miktarı çok az ya da çok fazla olmamalıdır. Hava kabarcığı
bulunmamalıdır.
4) Preparat temiz olmalı, belirteç lamelin dışına taşmamalıdır. Lam ve lamel arasında
reaktif kaplı olmalıdır.
Kesi Alınması ve Kesit Çeşitleri
Anatomik yapının incelenmesinde küçük ve ince kesiler hazırlamak gerekmektedir. Bu
amaçla kesi bir jilet, bistüri veya mikrotomla alınır. Kesi almaya başlamadan önce hangi
yönde kesi alınacağını tespit edilir. Drog sol el ile keskin jilet ise sağ el ile tutulmalıdır. Đnce
droglar pens ile köpük içerisine sıkıştırılarak kesi alınır.
9
Kesi Çeşitleri: Enine kesi, Boyuna-radyal kesi, Boyuna-teğetsel kesi, Yüzeysel kesi
Reaktifler:
1) Distile su: Nişasta tanelerinin incelenmesinde ve şekillerinin belirlenmesinde
kullanılır.
2) Kloralhidrat çözeltisi: Kristal haldeki kloralhidratın %50’lik sulu çözeltisidir.
Sıcakta tesir eder. Dokuları berraklaştırır, nişasta tanelerini eritir, kalsiyum okzalat
kristallerini ise bozmaz.
3) Sartur Reaktifi: Bileşik bir belirteçtir. Prof.Dr. Sarım Çelebioğlu ve Prof. Dr.
Turhan Baytop tarafından 1949 yılında aynı preparattaki pek çok elementi teşhis etmek ve
tanımak için hazırlanmıştır. Reaktif sıcakta tesir eder. Kalsiyum okzalat kristallerini
etkilemez.
Belirteçte potasyum iyodür, su ve etanol yardımcı madde olarak bulunmaktadır. Sudan
III, bir boya maddesidir; yağ, kütin ve süberini turuncu renge boyar. Ancak süberinin
turuncu olması gerekirken, mantar dokusunun koyu renkli olması nedeniyle esmer-kırmızı
renk alır. Laktik asit ortamı asit yapar ve dokuları berraklaştırır. Anilin asit ortamda lignini
sarı renge boyar, bu nedenle tüm odunlaşmış çeperler (odun boruları, sklerenkima lifleri, taş
hücreleri, taş mantar hücreleri) sarı renk alır. Đyot, nişastayı mavi-mor renge boyar.
Potasyum iyodür iyodun çözünürlüğünü artırır. Su ve etanol ise çözücüdürler.
Sartur Reaktifinin Bileşimi:
Saf laktik asit .................................................................. 60 ml
Sudan III ile soğukta doyurulmuş laktik asit ........... 45 ml
Saf anilin ............................................................................... 2 g
Đyot ..................................................................................... 0.2 g
Potasyum iyodür ................................................................... 1 g
Etanol 95o .......................................................................... 10 ml
Distile su .......................................................................... 80 ml
10
4) Çini Mürekkebi: Müsilaj hücrelerinin incelenmesinde kullanılır. Müsilaj hücreleri
su ile şişer ve siyah fon üzerinde renksiz görünür. Ayrıca müsilaj hücreleri, %10’luk bakır
sülfat ile muamele edilip su ile yıkandıktan sonra, %10’luk potasyum hidroksit ilavesiyle
parlak mavi renge boyanırlar.
HÜCRE
Bütün canlılar gibi bitkiler de hücre adı verilen biyolojik yapı taşlarından meydana
gelmiştir. Hücreler, canlıları yaşatan ve hayatsal görevlerini yapan birimlerdir. (Şekil 1)
Şekil 1. Allium cepa bitkisinin epiderma hücresi
hç: Hücre Çeperi, g: geçit, ç: çekirdek, v: vakuol
Bir bitki hücresi ana maddesi selüloz olan bir çeperle çevrilidir. Çeperin içinde kalan
boşluk (lümen), protoplazma (stoplazma, çekirdek ve plastidler) ve hücrenin diğer kısımları
tarafından doldurulmuştur.
Plastidler:
Bitki
hücrelerinin
stoplazmalarında
bulunan
önemli
stoplazmik
organellerden birisidir. Plastidler içlerinde bulunan renkli maddelere göre sınıflandırılırlar.
Buna göre yeşil renkte olanlar kloroplast, sarı veya turuncu renkle olanlar kromoplast,
renksiz olanlar ise lökoplast adını alır.
Nişastalar: Bitkilerde çok rastlanan önemli bir depo maddesidir. Yapraklarda
kloroplastlar içinde fotosentez sonucu meydana gelen nişastaya "asimileme nişastası" denir.
Besin maddesini yedek olarak saklayan dokularda ise (kabuk, kök, rizom, yumru ve
tohumlarda) lökoplastlar içerisinde, küçük moleküllü karbohidratların polimerizasyonu
11
sonucunda meydana gelen nişastaya "yedek nişasta", "depo nişasta" denir. Yedek nişasta
taneleri, asimileme nişastasından daha büyüktür. Nişasta tanelerinin şekil ve büyüklükleri
bulundukları bitkilere göre değişmektedir (Şekil 2).
Şekil 2. Nişastalar: A Amylum Solani,
F Rh. Rhei,
B A. Phaseoli,
G R. Sarsaparillae,
C A. Oryzae,
H R. Colombo,
D A. Tritici,
I Rh. Iridis.
E A. Maydis,
Yedek nişastanın ilk meydana geldiği yere "hilum" denir. Hilum, nişastaların teşhisinde
ayırıcı bir özelliktir. Bir plastitte bir hilum varsa, o plastitten basit bir nişasta meydana
gelir; fakat birden fazla hilum mevcutsa, nişasta tanesi bileşik olur.
Proteinler: Bileşiminde azot bulunan organik bileşiklerdir. Bir kısmı hücre
özsuyunda çözünmüş olarak bulunur. Bir kısmı ise tohumlarda katı haldedir ve bunlara
"alöron" denir. Alöron, iki kısımdan oluşur; kristaloit (büyük kısım olup proteinlerden
oluşur), globoit (küçük kısım olup inozitofosfat asidinin magnezyum ve kalsiyum tuzudur).
Alöronlar pek çok tohumun endospermasında bulunur (Şekil 3).
Şekil 3: Ricinus communis tohumunun endosperma
hücrelerinde alöron;
yk yumurta akı kristaloidi;
g globoid;
al alöron;
yd yağ damlası
12
Yağlar: Yağlar bitkilerdeki yedek besin maddeleridir. Droglarda sabit ve uçucu yağ
olmak üzere iki tiptir. Sabit yağlar, tohumlarda, parenkimatik dokularda, uçucu yağlar ise yaprak,
meyve, kabuk, rizomlarda özel organlar içinde, salgı hücrelerinde (Cinnamomi cortex, Boldo
folium), salgı ceplerinde (Eucalypti folium, Jaborandi folium), salgı kanallannda (Foeniculi
fructus), salgı tüylerinde (Menthae folium) bulunur.
Hem sabit yağlar ve hem de uçucu yağlar, Sartur reaktifi ile hazırlanan
preparatlarda kırmızı-turuncu renge boyanmış irili ufaklı tanecikler halinde görülür(Şekil 3).
Ancak bir miktar %70 etanol ilave edilirse uçucu yağlar erir, sabit yağlar ise erimeden kalır.
Billurlar: Metabolizma sonucu oluşan artık maddelerin bazıları bitkiler için zararlıdır.
Bitki bunları ya dışarıya atar ya da bileşimlerini değiştirerek zararsız hale getirir. Bitkilerde
bulunan kalsiyum okzalat kristallerine “ billur ” denir. Bitkide metabolizma sonucu oluşan okzalik
asit, bitkinin topraktan aldığı kalsiyum ile birleşerek zararsız kalsiyum okzalat billurlarını
oluşturur (Şekil 4).
Okzalik Asit
Kalsiyum Karbonat
Billurlar şekillerine göre iki gruba ayrılırlar; 1- Basit Billurlar, 2-Bileşik Billurlar.
1- Basit Billurlar: Đğne şeklinde olanlarına "rafit" (Ipecacuanhae radix, Sarsaparillae
radix), küçük billurların teşkil ettiği kümelere "billur kumu" (Belladonnae folium) denir. Bazıları az
çok izodiametrik (Liquiritiae radix), uzun prizmatiktir (Iridis rhizoma).
2- Bileşik Billurlar: Yıldız şeklindeki kalsiyum okzalat kristallerine "druz" (Stramonii
folium), iki basit billurun bir araya gelmesiyle oluşan kristallere de "ikiz billur" denir
(Hyoscyami folium). Genellikle kabuk, kök ve yaprakta (mezofilde) parankima hücrelerinde
bulunur. Bazen de sklerenkima demetleri etrafındaki hücrelerde rastlanır ve bir dizi
oluştururlar. Buna "basit billur dizisi" denir (Sennae folium, Liquiritiae radix).
13
Şekil 4: Billur tipleri
a. Liquiritiae radix,
b. Hamamelidis cortex ve
c. Iridis rhizoma'da basit bulurlar,
d. Ipecacuanhae radix’te rafitler,
e. Hyoscyami folium’da ikiz billurlar,
f. Stramonii folium’da druzlar,
g. Belladonnae folium’da billur kumu
Hücre Çeperi: Bitkilerde hücreye belirli bir şekil veren, ana maddesi selüloz olan
ve protoplazmayı çevreleyen dayanıklı örtüye "hücre çeperi" denir. Hücre çeperinde orta lamel,
primer ve sekonder çeper olmak üzere üç tabaka vardır, Ayrıca hücre çeperinde komşu
hücreler arasında madde alışverişine imkân sağlayan geçitler bulunmaktadır
a)
Basit
geçitler: Taş hücresi, kollenkima ve sklerenkima liflerinde, parankima
hücrelerinde görülür. Enine kesitte dar bir çizgi, kanal veya bir çukur halinde, yüzden
görünüşte ise nokta, az çok geniş yuvarlak veya yumurtamsı şekillerde görülürler.
b) Kenarlı geçitler: Kalınlaşmış cidarlar, geçitin üzerine doğru ilerleyerek geçitin ağzını
daraltmıştır. Üstten bakıldığı zaman iç içe girmiş iki daire gibi görülürler. Odun borularında
rastlamak mümkündür.
14
Hücre Çeperinde Meydana Gelen Değişiklikler
1) Odunlaşma: Selüloz miselleri arasına lignin birikmesi sonucu çeper odunlaşır.
2) Kütinleşme: Kütin birikmesiyle olur. Kütin, havayla temasta bulunan epiderma
dokusunun üzerinde devamlı bir tabaka oluşturur. Buna "kütikula" denir.
3) Mantarlaşma: Ölü hücrelerde süberin maddesinin birikmesiyle oluşur.
4) Silisleşme: Selüloz miselleri arasına silisyum dioksit toplanmasıyla oluşur. Silisleşme,
bitkiye diklik ve direnç sağlar.
5) Kireçleşme: Kalsiyum karbonat toplanmasıyla olur. Özellikle su bitkilerinin çeperlerinde
görülür, kireçleşme bazen hücre çeperinin dar bir kısmından içeriye doğru gelişir ve
"sistolit" denilen üzüm salkımına benzer yapılar meydana getirir.
6) Tanenleşme: Hücre çeperinde tanen birikmesiyle çeper tanenleşir. Bitkilerde
kabuk, odun, meyve, tohum kabukları ve mazılarda görülür.
7) Mumlaşma: Epidermada mum toplanmasıyla olur. Bazı meyvelerde ise donuk
bir tabaka halinde bulunur.
8) Müsilajlaşma ve Zamklaşma: Hücre çeperi bazen suda kolaylıkla şişebilen
müsilaj veya zamk haline geçer.
DOKU
Aynı menşeyden gelen, belirli bir görevi yapmak üzere toplu bir sistem
oluşturan, aynı şekil ve yapıdaki hücre gruplarına "doku" denir. Başlıca 2 ana gruba
ayrılır:
A) Meristem Doku: Bölünme yeteneği olan hücrelerden oluşmuştur. Primer
meristem ve sekonder meristem olmak üzere iki şekilde meydana gelir.
B) Sürekli Doku: Meristem hücrelerinin gelişmesi ve farklılaşması sonucu
meydana gelir. Hücrelerin çeperleri değişik şekillerde kalınlaşmıştır.
15
Sürekli doku görevlerine göre beş kısma ayrılabilir:
1-Temel Doku
2-Koruyucu Doku
3-Đletim Doku
4-Destek Doku
5-Salgı Doku
1-Temel Doku: Bitkinin her organında bulunup temel yapısını meydana getiren
dokudur. Örn: Parenkima hücreleri. Parenkima hücreleri ince ve selülozik cidarlı
hücrelerden meydana gelmiştir. Gövde ve köklerin kabuk ve özleri, yaprakların
asimileme dokuları, tohumların endosperma ve kotiledonları, meyvelerin etli kısımları
parenkimadan yapılmıştır. Birer doku sistemi olan ksilem ve floemde de parenkima
bulunur.
Parenkimatik dokularda hücreler izodiametrik (boyu ile eni eşit şekilde) (örneğin;
endosperma), bir yönden uzamış (kabuk, öz ve palizat parenkiması) ya da dallanmış
(sünger parenkiması) şeklinde olabilir. Hücreler arasındaki boşluk bazen olmadığı gibi
bazen küçük bazen de büyüktür. Cidarları ince olmakla beraber düzgün bir kalınlaşma da
görülebilir. Geçitlenmiş, ağ şeklinde kalınlaşmış veya odunlaşmış da olabilir.
2-Koruyucu Doku: Bitki organlarının dış kısımlarında bulunan ve onları dış
etkenlerden koruyan dokudur. Mantarlaşmış veya mantarlaşmamış olabilir.
Epiderma: Hücreler arası boşluğu olmayan, genellikle tek sıralı ve eni boyuna eşit,
canlı hücrelerdir. Epiderma hücrelerinin dış kısmına kütin maddesi yığılarak kütikula
tabakasını meydana getirir. Kütikula düz, noktacıklı, çizgili, dalgalı veya pürüzlü bir yapı
gösterir. Epiderma, bazen iç bazen de her iki tarafa doğru şişkinlik meydana getirir. Bu
şişkinlik alt epidermanın her hücresinde görülürse "papil" adını alır (Cocae folium).
Epidermanın altında oluşan hücre tabakalarına "hipoderma" denir. Epiderma
hücreleri bazen büyük ve özel şekilde olan müsilaj hücreleri şeklini alır (Şekil 5-f).
16
a
b
c
e
f
d
g
Şekil 5: Epiderma ve stoma komşu hücreleri:
a Belladonnae folium,
d Digitalis folium,
b Menthae folium,
e Cocae folium,
c Sennae folium,
f Cocae folium'da enine kesine papil şeklinde kabarık alt epiderma hücreleri,
g Sennae folium'da enine kesitte epiderma ve müsilaj hücresi
Stoma: Epidermada mezofil ile dış ortam arasında gaz alış verişini sağlayan organlar
stomalardır. Epiderma hücrelerinin aksine stoma hücreleri kloroplast taşırlar. Böbrek
şeklinde karşılıklı iki hücreden oluşan stomalar monofasyal yapraklarda her iki yüzde;
bifasyal yapraklarda ise sadece alt epidermada bulunurlar. Stomayı çevreleyen hücrelere
"stoma komşu hücresi" denir. Bunların şekil ve sayılarına göre değişik stoma tipleri vardır
(Şekil 5).
Avrupa Farmakopesi’ndeki sınıflandırmaya göre stoma tipleri ise aşağıda açıklandığı
şekilde sınıflandırılmıştır. (Şekil 6)
1) Anomositik (Düzensiz Hücreli) Tip: Stoma genellikle epiderma hücrelerinden
farklılık göstermeyen farklı sayıda hücre ile çevrilmiştir. Ranunculaceae tipi örnek
verilebilir. Uvae-ursi folium'da stoma komşu hücreleri sayısı 6–9, Digitalis folium'da ise 56’dır.
17
2) Anisositik (Eşit Olmayan Hücreli) Tip: Biri diğerlerinden küçük 3–4 komşu hücre
bulunur. Solanaceae tipi örnek verilebilir. (Belladonnae folium, Stramonii folium, Hyoscyami
folium)
3) Diasitik (Zıt Hücreli) Tip: Stoma eksenine dik açı yapan 2 komşu hücre vardır.
Labiatae tipi örnek verilebilir. (Menthae folium)
4) Parasitik (Paralel Hücreli) Tip: Stoma eksenine paralel 2 komşu hücre bulunur.
(Cocae folium, Boldo folium, Sennae folium)
Şekil 6: Avrupa Farmakopesinde Yer Alan Stoma Tipleri
Stoma Sayısı: 1 mm2 epidermadaki ortalama stoma sayısıdır. Alt ve üst yaprak
yüzeylerinde sayımlar yapıldıktan sonra alt yüzey sayımlarının üst yüzey sayımlarına oranı
şeklinde ifade edilir.
Örn: Bazı cinslerin yakın türlerini birbirinden ayırt etmek için stoma sayılarından
yararlanılmıştır. Bunlara örnek olarak Datura türleri verilebilir. Datura stramonium’ da
sayılan stoma sayıları aşağıda verilmektedir.
Alt epiderma: 145-254
ortalama: 200
Üst epiderma: 59-140
ortalama: 87
Stoma sayısı = Alt Epiderma Hücresi Sayısı / Üst epiderma Sayısı = 2.3
18
Stoma Sayısı, yaprak yaşına göre değişmeler gösterebilmesine rağmen Stoma indeksi
belli bir tür için sabit bir değerdir ve tam veya toz droglarda tayin edilebilir.
Stoma Đndeksi: Bir yaprağın birim alanındaki stoma sayısının, aynı birim alandaki
epiderma + stoma sayısına oranının yüzdesidir.
Stoma Đndeksi = Stoma Sayısı x 100 / (Stoma Sayısı + Epiderma Sayısı)
Örneğin; 10 epiderma hücresi arasında 2 stoma varsa,
S.Đ = 2 x 100 / (10+2) = 16.6
Tüyler: Epiderma hücrelerinin dışa doğru meydana getirdiği uzantılardır. Örtü ve
salgı tüyleri olmak üzere iki tiptir, örtü tüyleri tek hücreli (diş tüyü, kütikulası noktacıklı örtü
tüyü) veya çok hücreli tüylerdir (T tüy, şamdan tüy, yıldız tüy, dirsek tüy, kamçı tüy, boğumlu
örtü tüyü) (Şekil 7).
b
a
c
Şekil 7: Örtü Tüyleri
a Thymi herba (diş tüy),
d
b Thymi herba (dirsek tüy),
e
f
c Sennae folium (kutik. nokt. örtü t.),
d Absinthii herba (T tüy),
e Hyoscyami folium (çok hücreli ö.t.),
h
f Digitalis folium (çok hücreli ö.t.),
g Rosmarini folium (şamdan tüy)
g
h Farfarae folium (kamçı tüy)
i Malvae folium (yıldız tüy)
i
19
Mantar
Doku: Kabuğun dış
kısmında epidermanın harap olması sonucunda oluşan,
yüzeysel çok köşeli olan cansız hücrelerdir. Hücre cidarı ince, esmer renkli ve derinleşmiştir,
ikinci bir mantar dokusu olan taş mantarda ise hücre cidarı odunlaşmış, kalınlaşmış ve
geçitlidir (Şekil 8).
Şekil 8: Mantar
A Cinnamomi cassiae cortex enine kesit
a ince cidarlı mantar,
b taş mantar,
c cidarı at nalı şeklinde kalınlaşmış mantar
B Cinnamomi cassiae cortex yüzden görünüşle
ince cidarlı mantar,
C Cinnamomi cassiae cortex yüzden görünüşte
taş mantar,
D Granati cortex, enine keside cidarı at nalı
şeklinde kalınlaşmış taş mantar)
3-Đletim Doku: Kökten su ve suda erimiş olan maddeleri ve yapraklardan asimilasyon
sonucu sentez edilmiş bileşikleri bitkinin diğer organlarına taşıyan iletim sisteminin
oluşturduğu dokudur. Đletim doku, ksilem ve floemden oluşmuştur.
a) Ksilem: Trake, trakeit, ksilem parenkiması ve ksilem sklerenkimasından ibarettir.
Trake, silindir şeklinde üst üste dizili hücrelerin aralarındaki çeperlerin erimesiyle meydana
gelen borularıdır (Şekil 9). Çapları daha dar, uzunca silindir veya prizma şeklinde, iki ucu sivri
bağımsız hücreler ise trakeitleri oluşturur. Ksilem parenkiması, canlı stoplazması bol, çeşitli
besin maddelerinin depo edilmesi ve iletilmesine yarayan hücreler olup, ksilem içerisine
dağılmıştır. Ksilem sklerenkiması ise, iletim dokuyu destekleyen, çeperleri odunlaşmış uzun
hücrelerdir. Kökten su ve suda erimiş maddeleri bitkinin diğer organlarına iletir.
b) Floem: Asimilasyon ürünlerini ileten bileşik bir dokudur. Kalburlu borular, arkadaş
hücreleri, floem parenkiması ve floem sklerenkimasından ibarettir. Kalburlu borular, geniş
lümenli, ince çeperli, birbirleriyle boru gibi ucuca birleşen, birleşme yüzeylerindeki enine
20
çeperleri kalbur gibi delikli olan canlı hücrelerdir. Kalburlu boruların yanında bulunan ve daha
dar olan stoplazmaca zengin parenkimatik hücrelere ise arkadaş hücreleri denir. Floem
parenkiması, yine parenkimatik hücrelerdir. Floem sklerenkiması ise, destek görevi yapan ve
çeperleri lignin birikmesiyle kalınlaşmış hücrelerdir.
Şekil 9. Ksilem kalınlaşmaları.
A halkalı,
B,C spiralli,
D ağsı,
E Liquiritiae radix’de trake ve trakeit
4-Destek Doku: H ü cr e çe pe r l e r i k alı n laş m ış v e ge ne l li k le özel şekiller almış
hücrelerden oluşur. Çeperdeki kalınlaşmalar, lignin veya selüloz birikmesiyle olur. Sert doku
(sklerenkima) ve pek doku (kollenkima) olmak üzere iki çeşit dokudan oluşmuştur.
a) Sert doku: Đki çeşit hücreden oluşur; sklerenkima lifleri ve taş hücreleri.
Sklerenkima lifleri, ince uzun, çeperleri kalın, uçları sivri hücrelerdir. Hücre çeperi lignin
birikmesiyle kalınlaşmıştır. Tek tek olabildiği gibi demetler halinde de bulunabilir. Taş
hücreleri ise; hücre çeperleri lignin birikmesiyle kalınlaşmış hücrelerdir. Kollu taş hücrelerine
"idioblast" denir. (Şekil 10)
b)
Pek
Doku: Sklerenkima hücreleri ölü olduğu halde, kollenkima hücreleri
canlıdır. Farkları ise, çeperlerinin her yanının kalınlaşmış olmamasıdır. Bazılarının köşeleri
selüloz birikmesi sonucu kalınlaşmıştır (köşe kollenkiması), bazılarında da çeperin bir veya iki
yüzü kalınlaşmıştır (levha kollenkiması).
21
d
a
.
.
b1
a2
.
f
a1
.
c
.
b2
g
.
e2
..
.
.
.
e1
..
..
.
Şekil 10: Sklerenkima lifleri ve taş hücreleri,
a Cinnamomi cassiae cortex’de a1 boyuna, a2 enine kesine sklerenkima lifleri ,
b Chinae cortex'de b1 boyuna, b2 enine keside sklerenkima lifleri,
c Liquiritiae radix’de enine keside bir sklerenkima demeti,
d Cinnamomi cassiae cortex'in primer korteksinde taş hücreleri.
e Lini semen’de e1 enine kesitte e2 üstten görünüşte taş hücreleri tabakası,
f Rhamni purshianae cortex'in primer korteksinde bir taş hücresi kümesi,
g Thea folium’da idioblast.
5-Salgı Doku: Hücreler tarafından salgılanan bir çeşit maddeye "salgı" ve bunları
meydana getiren hücre topluluklarına da "salgı doku" denir. Salgılar uçucu yağlar gibi sıvı
olabildiği gibi kalsiyum okzalat kristalleri gibi katı da olabilir. Salgı doku intraselüler ve
ekstraselüler salgı doku olmak üzere ikiye ayrılır.
a) Đntraselüler salgı doku: Hücre stoplazmasında oluşan salgılar stoplazma veya
vakuolde birikirse buna hücre içi salgılar denir. Çeşitli şekilleri vardır (Şekil 11).
a.Salgı
Hücreleri: Cidarları süberinleşmiş olup, parenkimatik bir doku içine
dağılmıştır.
b.Süt Boruları: Đnce selüloz çeperli, çok çekirdekli, az stoplazmalı, hücre özsuyu
olarak lateks adı verilen yapışkan bir sıvı ihtiva eden hücrelerdir.
22
Şekil 11: Salgı sistemi a Boldo folium'da salgı hücresi,
b Jaborandi folium'da salgı cebi,
c Anisi fructus’da enine kesitte salgı kanalı, d Filicis rhizoma’da iç salgı tüyü,
e Papaveris immaturi fructus'da bağlantılı süt boruları,
f Anisi fructus’da salgı kanalları (yüzeysel)
b) Ekstraselüler salgı doku: Bu tip hücreler salgılarını hücre dışına çıkarırlar.
• Salgı Cepleri: Yaprak, gövde ve meyvede çeşitli şekilde meydana gelen ceplerdir.
Lizigen salgı cepleri: Bir grup salgı hücresinin çeperlerinin ve stoplazmasının yavaş
yavaş erimesiyle meydana gelir.
Şizogen salgı cepleri: Salgılanmayı yapan hücreler boşluğun etrafında sağlam veya
ezilmiş vaziyetledir.
Şizolizigen salgı cepleri: Salgılanmayı yapan hücreler ile komşu hücreler erimiş ve
yırtılmıştır. Salgı cebi böylece genişlemiştir.
• Salgı Kanalları: Salgı maddeleriyle dolan hücreler arası boşlukların üst üste gelmesi
ve birbirleriyle bağlanması sonucu meydana gelen uzun kanallardır.
• Salgı Tüyleri: Çoğunlukla epiderma hücrelerinden meydana gelen, salgılarını dışarıya
çıkaran tüylerdir. Sap ve baş kısmından oluşurlar. Değişik tipte salgı tüyleri vardır (Şekil
12).
23
Şekil 12: Salgı tüyleri: a Rosmarini folium,
e Belladonnae folium,
i Malvae folium,
b Menthae folium,
c, d Digitalis folium,
f Hyoscyami folium,
g, h Absinthii herba,
k,l Menthae folium, m,n Betulae folium, o Cannabis herba
Labiatae tipi salgı tüyü: Bir sap ve sekiz baş hücresinden meydana gelir.
Solanaceae tipi salgı tüyü: Sap ve baş hücreleri bir veya bir kaç tane olabilir.
Compositae tipi salgı tüyü: Salgı tüyleri iki sıra genişliğinde ve bir kaç hücre
yüksekliğindedir.
Malvaceae tipi salgı tüyü: Bir taban hücresi üzerine oturan dört hücreden
oluşmuştur.
Böbrek tipi salgı tüyü: Đki farklı şekilde görülebilir; sapı tek hücreli başı yanyana iki
hücreden oluşmuş veya başı ve sapı tek hücreli salgı tüyü.
• Đç salgı tüyleri: Hücre arası boşluklarda yer alan bir baş ve bir sap kısmından
ibarettir.
• Nektaryumlar: Şekerli sıvı, balözü salgılayan tüy ve diğer şekildeki bezlerdir.
24
YAPRAK (FOLIA)
Dal ve gövdedeki noduslardan çıkan, genellikle yeşil renkli fotosentez ve
terleme olaylarının oluştuğu organlardır. Yaprak anatomik olarak epiderma, mezofil ve
iletim doku demetlerinden oluşur. Epiderma yaprağın alt ve üst yüzeyinin dış kısmında
bulunan tek sıra hücreden yapılmış, stomaları taşıyan kısımdır.
Şekil 13: Cocae folium tozu,
1 sünger dokusu,
2 üst epiderma ve stomalar
3 palizat parankiması
4 üst epiderma
5 sklerenkima demeti ve demete
bitişik hücreler içinde basit billurlar
p papiller
1-4 yüzden görünüşte, 5 boyuna
görünüşte
Mezofil: Kloroplast ihtiva eden palizat ve sünger parenkimalarından ibarettir
(Şekil 13). Palizat parenkiması, uzun veya kısa silindirik, aralarında çok dar hücre arası
boşluklar bulunduran hücrelerden oluşur. Sünger parenkiması hücreleri ise, geniş hücre
arası boşluklara sahip yuvarlak veya kollu hücrelerdir.
Palizat parenkiması sadece yaprağın üst tarafında, sünger parenkiması ise alt
tarafında bulunuyorsa böyle yapraklara "bifasyal yaprak" (Belladonnae folium),
her iki epidermada da palizat ve aralarında sünger parenkiması mevcut ise böyle
yapraklara da "monofasyal yaprak" denir (Şekil 14, 15).
25
Şekil 14: Bifasiyal yaprak (Belladonnae folium),
üe üst epiderma,
pp palizat parenkiması,
sp sünger parenkiması,
ae alt epiderma,
st salgı tüyü,
bk billur kumu,
dr druz
ts
sm
Şekil 15: Monofasyal bir yaprağın enine kesiti (Sennae folium)
c kollenkima, cr druz ve basit billur,
crs basit billur dizisi,
le alt epiderma,
lp alt palizat parenkima,
m müsilaj hücresi, ph floem,
s stoma, t örtü tüyü,
sm sünger parenkima, ts örtü tüyü tabanı ve üst epiderma,
up üst palizat,
vb iletim demeti,
xy ksilem
26
Đncelenecek Yaprak Drogları
1. Theae folium
Şekil 16: Theae folium
a idioblast
b üst epiderma ve palizat parenkiması
c stomalı alt epiderma
d alt epiderma ve sünger parenkiması
e örtü tüyü.
2. Belladonnae folium
Şekil 17: Belladonnae folium
a üst epiderma ve paliızat parenkiması,
b stomalı alt epiderma ve kütikula kıvrımları,
c,e Solanaceae tipi salgı tüyleri,
d stomalı üst epiderma,
f genel görünüşte billur kumları.
27
3. Sennae folium
Şekil 18: Sennae folium tozu (X 183)
A Epidermis yüzeyinin görünüşü,
B Yaprak kesitinden bir parça,
C Kutikulası noktacıklı örtü tüyleri,
D Trake,
E Billur dizisi,
F Prizma şeklinde kalsiyum okzalat kristalleri taşıyan parenkima hücreleri,
G Agregat kalsiyum okzalat kristalleri
28
4. Thyme folium
Şekil 19: Thymi folium tozu
1 Üstten görünüşte üst epidermada ;
1a diasitik stoma, salgı tüyü, palizat parankiması,
1b Labiatae tipi salgı tüyü,
1c diş tüy,
2 enine kesitte üst epidermada diş tüyler,
3 diş tüy,
4 alt epidermada stomalar,
5 gövdede yer alan lifler,
6 salgı tüyü ve korollanın dış epiderması
29
7 polenler,
8 korollanın iç epiderması,
9 kaliksin iç epidermasında örtü tüyleri,
10 üstten görünüşte kaliksin dış
epidermasında salgı ve örtü tüyleri,
11 üstten görünüşte epiderma hücreleri
ile çevrili çok hücreli salgı tüyü
12 yandan görünüşte çok hücreli salgı tüyü
13 gövde epidermasının üstten görünüşü
5. Absinthi herba
Şekil 20. Flos Pyrethri tozu a ovaryumda salgı tüyü ve billurlar, b filament epiderması,
c polen,
d ovaryumda taş hücreleri, e braktede sklerenkimatik tabaka,
f tüpsü çiçeğin epiderması,
g korollanın dış epiderması ve druz, h anterde endotesyum i T tüy, j stigma, k dilsi çiçeğin epiderması
6. Malva folium
Şekil 21. Althaeae folium tozu
a alt epiderma ve sünger parenkiması,
b yıldız örtü tüyü,
c stomalı üst epiderma,
d üst epiderma ve palizat parenkiması,
e druz, Malvaceae tipi salgı tüyü.
30
7. Digitalis folium
Şekil 22. Digitalis folium tozu
1 Üstten görünüşte üst epiderma ve
altlarındaki palizat hücreleri
2 Alt edipermada anamositik stomalar
3 Üstten, yandan ve alttan görünüşte
iki baş hücresi taşıyan salgı tüyü
4 Çok hücreli örtü tüyü parçası
5 Epidermaya bağlı salgı tüyleri
6 Enine keside epidermada salgı tüyü
7 Parçalanmış örtü tüyü tabanı ve tepesi
8 Boyuna kesitte parankima
9 Üstten görünüşte epiderma hücreleri
10 Kütikulası noktacıklı boğumlu örtü tüyü
11 Başı tek hücreli, sapı çokhücreli salgı tüyleri
12 Damarlar içeren bir epidermanın üstten
görünüşü
13 Parçalanmış bir örtü tüyü
14 Üstten görünüşte üst epiderma ve
altlarındaki palizat hücreleri
31
8. Hyoscyami folium
Şekil 23. Hyoscyami folium tozu
1 Üstten görünüşte üst epiderma,
anizositik stomalar ve palizat
2 Alt epidermada stomalar ve örtü tüyü
3 Enine kesitte üst epiderma, palizat,
sünger parankiması ve ikiz billurlar
4 Üstten görünüşte billurlar ve iletim demeti
5 Bir örtü tüyü ve iki farklı tip salgı tüyü
6 Kalsiyum okzalat kristalleri
32
7 Üstten görünüşte korolla epiderması
8 Üstten görünüşte fibröz yapılı anter
9 Üstten görünüşte epiderma ve örtü tüyü
10 Başı ve sapı çok hücreli salgı tüyleri
11 Üstten görünüşte korolla epiderması ve
başı çok hücreli, sapı tek hücreli salgı tüyü
12 Polen
9. Menthae folium
Şekil 24. Menthae folium tozu
1 Üstten görünüşte üst epiderma
ve palizat
2 Üstten görünüşte alt epidermada
diasitik stomalar
3 Üstten görünüşte gövde epiderması
4 Enine kesitte Labiatae tipi salgı tüyleri,
palizat parankiması, sünger parankiması
ve epiderma hücreleri
5 Epiderma hücresine bağlı tek baş hücreli
salgı tüyü
33
6 Örtü tüyleri
7 Üstten görünüşte epiderma hücrelerine
bağlı başı çok hücreli salgı tüyü
8 Üstten görünüşte yaprak kenarına yakın
epiderma hücreleri
9 Üstten görünüşte yaprak kenarında
epidermaya bağlı örtü tüyü
10 Gövdede damarlar ve ksilem
parankiması
ÇĐÇEK (FLORES)
Angiospermae'lerin üreme organıdır. Tam bir çiçekte dıştan içe doğru;
sepallerden yapılmış yeşil kaliks, petalleri oluşturan renkli korolla, stamenlerin
bulunduğu androkeum ve pistillerden yapılmış ginekeum kısımları bulunur. Drog olarak
kullanılan çiçeklerin bir kısmında bu parçaların bazıları eksiktir. Toz droglarda her
çiçeğe göre farklı görünüşte olan çiçeğin kısımlarına ait dokular görülür (Şekil 25).
Şekil 25: Chamomillae vulgaris flos tozu
1 Üstten görünüşte papil taşıyan
korollanın iç epiderması
2 Üstten görünüşte salgı tüyü taşıyan
korollanın dış epiderması
3 Anterde endotesyum
4 Papilli stigma, stilus ve billurlar
5 Korolla tabanının iç epiderması
6 Brakte merkezindeki taş hücreleri
7 Brakte kenarı
8 Polenler
9 Compositae tipi salgı tüyü
10 Damar ve billur taşıyan parankima
11 Dilsi korollanın iç epiderması
12 Örtü tüyleri
34
MEYVA (FRUCTUS)
Ovaryum
gelişmesiyle
oluşan
ve
tohumları
taşıyan
organdır.
Ekzokarp,
mezokarp ve endokarp olmak üzere 3 tabakadan oluşmuştur. Ekzokarp tek sıra hücreden
oluşur, epiderma tabakasına benzer ve stoma taşır. Parenkimatik hücrelerden oluşan
mezokarp ve endokarp tabakalarının yapıları her meyvaya göre farklılıklar gösterir (Şekil
26).
Şekil 26. Anisi fructus tozu,
1 Ligninleşmemiş parankimaya bağlı
taş hücreleri
2 endokarp ve salgı kanalları
3 örtü tüyleri
4 iletim demetleri
5 Üstten görünüşte stoma ve dalgalı
kutikula taşıyan epikarp
6 Endokarp ve salgı kanalları
7 Üstten görünüşte testa
8 Druz ve yağ damlaları taşıyan
endosperma
35
TOHUM (SEMEN)
Çiçekteki tohum taslaklarının döllenip, olgunlaşmasıyla oluşan, çimlenerek bitkiyi meydana
getirme yeteneği bulunan organdır. Testa, embriyo ve besi dokusundan oluşur. Testa tohumun
kabuğudur, dış yüzünde bir epiderma ve altında birkaç sıra hücre tabakası vardır. Anatomik yapı
her tohumda farklıdır. Besi dokusu; nişasta, yağ ve protein taşıyan ince cidarlı parenkimatik
dokulardır, endosperma ve perisperma adı altında incelenir. Embriyo yeni bitkiyi verecek olan
bitki taslağıdır. Genellikle çok küçük olduğunda anatomik incelemelerde önem taşımaz (Şekil 27).
Şekil 27. Lini semen tozu
1 Üstten görünüşte testanın
pigment tabakası, pigment
taşıyan hücreler ve
endosprema hücreleri
2 Enine kesitte epiderma ve
testa parenkiması
3 Üstten görünümde testa,
epiderma ve parenkima
4 Enine kesitte testanın pigment
tabakası ve endosperma.
5 Pigment kümeleri
6 Testanın enine kesitinde,
sklerenkima, hiyalin ve
pigment tabakaları
7 Uzunlamasına enine kesitte,
sklerenkima tabakası ve
parenkima hücreleri
8 Üstten görünümde epiderma ve
parenkima hücreleri
9 Yüzeysel görünümde
sklerenkima tabakasının kalın
duvarlı hücreleri
10 Yüzeysel görünümde
sklerenkima tabakasının
hiyalin tabakasıyla beraber
görülen ince duvarlı hücreleri
11 Yüzeysel görünümde
sklerenkima tabakasının
duvarları kalınlaşmış
hücreleri.
36
KÖK (RADIX)
Bitkiyi toprağa bağlayan, topraktan su ve suda çözünmüş tuzları alan toprakaltı
organıdır. Kabuk, kambiyum ve merkezi silindir tabakalarından oluşmuştur. Kabuk geniş
bir dokudur, dıştan içe doğru epiderma, kabuk parenkiması ve endoderma tabakalarını taşır.
Kambiyum bir veya birkaç sıra hücreden oluşur, sadece dikotil bitkilerde bulunan dış tarafa
doğru floemi, iç tarafa doğru ksilemi oluşturur. Merkezi silindir ise trake, trakeit ve öz
parenkiması, iletim demetleri arasında parenkimatik öz kolu hücreleri taşır (Şekil 29).
1-Monokotil kök: Kabuk ve merkezi silindirden oluşmaktadır. Kabuk dıştan içe
doğru; epiderma, kabuk parenkiması ve endoderma tabakalarından oluşmaktadır. Merkezi
silindir ise; trake, trakeit ve öz parankimasından ibarettir.
2-Dikotil kök: Kabuk ve merkezi silindirden oluşmaktadır. Merkezi silindir kambiyum
taşır.
Şekil 28. Rhei rhizoma tozu
a parenkima ve druz,
b radyal öz kolu,
c teğetsel oz kolu,
d nişasta,
e odun boruları.
Şekil 29. Scillae bulbus
a stomalı iç epiderma,
b dış epiderma,
c parankimada ince kısa ve uzun kalın rafitler,
d odun boruları.
37
Şekil 30: Liquiritiae radix tozu.
1 Yüzeysel görünümde mantar doku
2 Enine kesitte mantar doku ve
kabuğun bir bölümü
3 Nişasta taneleri
4 Teğetsel görünüşte öz kolları arasında
parenkima hücreleri
5 Tek bir sklerenkima lifi
6 Genişlemiş geçitler taşıyan trake parçası
7 Dizili geçitler taşıyan trakeitler
8 Kabukta kollenkima tabakası
9 Kalsiyum oksalat kristalleri
10 Sklerenkima liflerinde basit billur dizisi
11 Dizili belirgin geçitler taşıyan trake,
parenkima ve odunlaşmış ksilem
parenkiması
12 Dizili geçitler taşıyan trake
13 Radyal uzunlamasına kesitte, öz kolları,
parenkima ve dizili geçitler taşıyan trake
38
KABUK (CORTEX)
Dikotil bitkilerde gövde, dal ve köklerin kambiyum tabakasının dışında kalan
kısımdır. Kabuğun dış kısmında epidermanın harap olması sonucunda oluşan periderma
bulunur. Periderma dıştan içe doğru mantar, fellogen ve fellodermadan oluşur.
Peridermanın altında parenkimatik hücrelerden oluşan primer ve sekonder korteks
tabakaları bulunur (Şekil 31).
Şekil 31: Cinnamomi cassiae cortex tozu
1 Sklerenkima lifi
2 Taş hücreleri
3 Nişasta taneleri
4 Yüzeysel görünümde mantar doku
5 Floem parenkiması ve bir salgı hücresi
6 Teğetsel uzunlamasına kesitte öz kolları,
asikular kalsiyum oksalat kristalleri
taşıyan hücreler, floem parenkiması
7 Kalsiyum oksalat kristalleri
8 Salgı hücresi ve floem parenkimasına bitişik
sklerenkima lifinin bir kısmı.
9 Skleraenkima liflerinin bir kısmı ve taş hücreleri
10 Bir salgı hücresi
11 Enine kesitte mantar doku ve kabuğun bir
bölümü.
39
Şekil 32: Chinae cortex tozu
1 Tek bir sklerenkima lifi
2 Radyal boyuna kesitte sklerenkima
lifleri, parankima ve merkesi silindir
3 Nişasta ve pigment taşıyan
parankima hücreleri
4 Sklerenkima lifi, floem parankiması,
billurlar
5 Enine kesitte mantar ve felloderm
6 Floem parankiması ve merkezi silindir
7 Nişasta taneleri
8 Üstten görünüşte mantar
9 Geçitli floem parankiması
40
Bazı Önemli Drogların Mikroskobik ve Makroskobik Analizi:
Cocae folium: Erythroxylum coca; koka yaprağı (Erythroxylaceae)
Renk:mat,esmer-yeşil Koku:hafif Lezzet:hafif acı, dili uyuşturur Görünüş: het.
Şekil 33: Cocae folium tozu
1 Papil ve parasitik stoma içeren alt epiderma
2 Üst epiderma, palizat parenkiması ve billurlar
3 Yandan görünümde papilli alt epiderma,
Stoma ve sünger parenkiması
4 Sklerenkimada basit billur dizisi
5 Basit billur
41
6 Kollenkima
7 Üst epiderma ve mezofil
8 Epiderma hücreleri
9 Sünger parenkiması
10 Ksilem
11 Papilli alt epiderma
Opium: Papaver somniferum; ham afyon, (Papaveraceae)
Renk: kahverengi Koku:kendine özgü Lezzet: aromatik Görünüş: sert, kaba toz
Şekil 34: Opium
1 Üst epiderma ve palizat parenkiması
2 Anamositik stoma içeren alt epiderma
ve sünger parenkiması
3 Yandan görünümde kapsülün dış tabakaları
parenkima hücreleri
4 Üstten görünümde kapsülün dış tabakaları
42
5 Sünger parenkimasında silindirik iletim
demetleri
6 Polen taneleri
7 Plasenta epiderması
8 Kapsülün iç epiderması
9 Kapsül kabuğunun kalınlaşmış duvarlı
hücreleri
Papaveris immaturi fructus:
Renk: Kahverengi Koku: hafif Lezzet: hafif acı,yavan Görünüş: heterojen
Şekil 35. Papaveris immaturi fructus tozu
a.) stomalı ekzokarp,
b.) hipoderma,
c.) mezokarp parenkiması,
d.) süt ve odun boruları,
e.) endokarp
43
Cannabis
herba:
Cannabis
sativa
var.
indica;
kenevir,
kendir,
esrarotu
(Cannabinaceae)
Renk: Koyu yeşil Koku: hafif Lezzet: hafif acı Görünüş: heterojen
Şekil 36: Cannabis herba tozu
1 Braktenin üst epiderması, kütikula izleri,
salgı tüyü, palizat parenkiması ve billur
taşıyan hücreler
2 Başı çok hücreli, sapı çok hücreli salgı tüyü
3 Braktenin alt epiderması, anomositik stoma,
salgı tüyleri
4 Sistolit taşımayan örtü tüyleri
5 Papil taşıyan stigma
6 Sistolit taşıyan örtü tüyleri ile kaplı üst
epiderma, alt tabakada palizat parenkiması
7 Parçalanmış çok hücreli salgı tüyleri
8 Küçük salgı tüyleri
9 Papil
10 Brakteolün alt epiderması, anomositik stoma,
alttaki mezofilde kalsiyum okzalat kristalleri,
sistolit taşımayan örtü tüyleri
11 Palizat parenkimasında billur
12 Başı çok hücreli, sapı çok hücreli salgı tüyü
13 Brakteolün üst epidermasında çeperleri
kalınlaşmış hücreler, mezofilde billurlar
44
Mikroskopik bir analizde toz edilmiş droglan karakterize eden başlıca elementler
şunlardır.
Folia
elementleri:
Stoma
taşıyan
epiderma
parçaları,
sünger
ve
palizat
parenkimasına ait parçalar, ince iletim demetleri, salgı hücreleri, örtü tüyleri.
Flores elementleri: Korolloya ait papilli epiderma hücreleri, polen, papilli stigma
parçaları, anterlerin karakteristik endotesyum tabakası parçaları (salgı ve örtü tüyleri,
stoma vs.)
Semen
elementleri:
Alöron,
nişasta,
yağ
ve
bunları
içeren
besi
dokusu
(endosperma), kotiledon parçaları, testa epiderması, az miktarda ince odun boruları
parçaları.
Fructus elementleri: Tohum tozunda görülenlere ilaveten perikarpa ait parçalar
(ekzokarp, mezokarp, endokarp), her meyve için karakteristik özellikte olan endokarp
parçaları, ince odun boruları görülür.
Radix elementleri: Bol miktarda parenkimatik parçalar, değişik yönlerden görünüşte
öz kolları taşıyan; parçalar, drog soyulmamışsa mantar dokusu parçaları ve odun boruları
görülür.
Cortex
elementleri:
Radix
elementlerinin
hepsi
görülürken
odun
borularına
rastlanmamaktadır.
Not: Mikroskobik yöntemler bölümünde yer alan çizimler aşağıdaki kaynaklardan alınmıştır:
1. Şener, B. ve ark., Drogların Morfolojik, Anatomik ve Kimyasal Analiz Örnekleri, Seldem Ofset, Ankara (1985).
2. Baytop, A., Bitkisel Drogların Anatomik Yapısı, Đstanbul Üniversitesi Yayınları, Đstanbul (1981).
3. Jackson, B.P, Snowdon, D.W., Atlas of Microscopy of Medicinal Plants, Culinary Herbs And Spices, Belhaven Press,
Londra, (1990).
45
3) FĐZĐKSEL VE KĐMYASAL YÖNTEMLER
Droglar ve droglardan elde edilen saf maddeler üzerinde başlıca teşhis ve miktar
tayini amacıyla yapılan incelemelerdir.
Drog Üzerinde Yapılan Analizler:
1. Droğun kimyasal yapısının belirlenmesi
2. Drogdaki ana madde veya maddelerin miktarlarının tespiti
3. Fizikokimyasal özelliklerin tespiti: Asitlik Đndisi, Ester Đndisi, Sabunlaşma Đndisi, Đyot
Đndisi, Peroksit Đndisi vb.
Saf Madde Üzerinde Yapılan Analizler:
1. Fiziksel özelliklerin tespiti: Ergime Noktası, Kaynama Noktası, Donma Noktası,
Spesifik Ağırlık, Optik Çevirme, Sirküler Dikroizm, Kırılma Đndeksi, Absorpsiyon
Spektrumu (UV, IR, NMR), Kütle Spektrumu
2. Kimyasal özelliklerin tespiti: Teşhis, Miktar Tayini
A.)
Teşhis: Drogların kimyasal yapısını meydana getiren primer ve sekonder
metabolitlerin belirlenmesi amacıyla yapılır. Bu amaçla klasik kimyasal reaksiyonlardan ve
kromatografik yöntemlerden yararlanılmaktadır.
Kimyasal
Reaksiyonlar: Kimyasal reaksiyonu veren bileşik renklenme, çökelek
teşekkülü ve gaz çıkışı gibi bir belirtiyle tanımlanır. Bunlar sekonder metabolit grubu
için genel veya özel reaksiyonlar olabilir.
Kromatografik Yöntemler: Esasında bir ayırma yöntemi olan kromatografi, değişik
uygulama biçimleri ile hem teşhis hem de miktar tayini için uygulanmaktadır.
B.)
Miktar Tayini: Bu amaçla gravimetrik, volumetrik, kromatografik ve optik
yöntemler kullanılmaktadır.
o
Farmakope analizleri: Bir droğun ya da kimyasal maddenin ilaç hammaddesi veya
ilaç olarak kullanılmadan önce farmakopelerde belirtilen özellikleri taşıyıp taşımadığının
araştırılması, saflığının kontrolü veya eczanelerde kullanılıp kullanılamayacağının tayini için
46
yapılan analizlerdir. Bunlardan bazıları drog ve ekstrelerde etkin madde teşhis ve miktar
tayini, indeksler, kül miktar tayini, nem miktar tayini, su miktar tayinidir.
Bu araştırmalar esnasında aşağıdaki işlemlerden faydalanılır:
A) Ekstraksiyon: Drog, karışım veya çözeltideki bir maddenin veya madde grubunun
uygun çözücü kullanılarak çekilip alınması işlemdir.
1-Katı-sıvı
a) Maserasyon: Uygun büyüklüğe getirilen drogun, uygun çözücü içinde oda
sıcaklığında belirli bir süre bekletilmesi ile yapılan en basit ekstraksiyon yöntemidir.
b) Đnfüzyon: Uygun büyüklüğe getirilen drog üzerine kaynar su konulur. Ağzı kapalı
olarak 5-10 dakika beklenir. Yaprak, çiçek ve herba drogları için uygundur.
c)
Dekoksiyon:
Uygun büyüklüğe getirilen drog üzerine soğuk su konulur,
kaynayıncaya kadar ısıtılır. 5-10 dakika kısık ateşte kaynatılır. Odun, kök gibi ekstraksiyonu
zor droglar için kullanılır.
d) Perkolasyon: Uygun büyüklüğe getirilen drog, perkolatör içine yerleştirilir.
Üstten ilave edilen uygun çözücü ile alttaki musluktan ekstre toplanarak istenen maddeler
ayrılır. Perkolatördeki çözücü miktarı devamlı tamamlanarak işlem istenen maddenin tümü
ekstre edilene kadar devam ettirilir.
e) Devamlı ekstraksiyon: Soxhlet apareyi ile yapılan devamlı sıcak perkolasyon
yöntemidir.
2-Sıvı-sıvı: Ayırma hunisinde Nerst Dağılma kanunu esasına dayanarak yapılan
ekstraksiyondur.
3-Mekanik: Ekuel, ekspresyon, sünger yöntemi
B) Kromatografi: Bir karışımı oluşturan farklı özellik ve yapıdaki maddelerin, birbiri
ile karışmayan iki faz arasında farklı mekanizmalarla ayrılmasına dayanan ayırım yöntemidir.
C) Distilasyon: Bir çözeltideki veya sıvı karışımdaki bileşenlerin ısı ile buhar haline
dönüştürülmesi ve bu buharın tekrar yoğunlaştırılması esasına dayanan ayırım yöntemidir.
Adi, vakum, su, su-buhar, buhar ve fraksiyonlu distilasyon olmak üzere 6 tipi vardır.
47
GLUSĐTLER
Glusitler klorofilin katalitik etkisi sonucu yeşil bitkilerde oluşan maddelerdir. Önceleri
bu maddelere karbonhidrat (veya karbonhidrat) adı verilmekteydi. Karbonhidrat deyimi bu
gruptaki maddelerin (CH2O)n formülüne uymasından dolayı kullanılmıştır. Fakat sonraları
anlaşılmıştır ki formaldehit (CH2O)1 asetik asit (CH2O)2 laktik asit (CH2O)3 ve benzeri
maddeler de özellikleri bakımından değişik oldukları halde aynı genel formüle uymaktadırlar.
Ayrıca yapı bakımından tamamen bu gruptan sayılması gereken ramnoz, digitaloz, mannitol
gibi maddeler ise kapalı formül açısından karbonhidratlara uymaz. Bu bakımdan bu grup
maddeler için glusit terimi bulunmuş ve yeni bir isimlendirme uygulanmıştır. Bununla beraber
karbonhidrat teriminin kullanılmasına da devam edilmektedir.
Glusitler bitkilerde basit ya da karmaşık bir biçimde fakat her zaman bulunan
maddelerdir. Çoğunlukla enerji kaynağı ya da depo maddesidirler. C, H, O' den oluşan bu
yapıda, ortak özellik olarak en az 2 tane –OH grubu ve bir de redüktör grup yer alır. Bu
redüktör grup ya bir aldehit ya da bir ketondur.
Glusit adı altında toplanan bileşiklerin bazısı tek bir molekülden oluşmuştur ve
basittir, bu gruba alınan glusitlere “oz” denir (örnek: glukoz, ramnoz). Bazı glusitler ise
birden fazla molekülden meydana gelmiştir. Molekülleri birleştiren bağ, seyreltik mineral
asitlerle kaynatarak ya da bazı fermentlerle beraber, belirli koşullarda bekletilerek
parçalanabilir ve glusiti meydana getiren basit moleküllere ayrılabilir, yani hidroliz olabilir.
Đşte bu özellikteki glusitlere “ozit” adı verilir (örnek: sakaroz, nişasta, digioksozit).
Bir ozitin yapısında yalnızca oz molekülleri yer almışsa bu bileşikler için holozit deyimi,
bir veya birkaç oz yanında, oz olmayan bir molekül de taşıyorsa heterozit deyimi kullanılır.
OZLAR VE TÜREVLERĐ
Ozlar C, H, O’den ibaret olup, iki veya daha fazla –OH grubu ile bir redüktör grup
taşırlar ve doğada çok değişik biçimlerde ve pek çok sayıda bulunurlar. Bu basit bileşikleri
birbirinden ayırabilmek için, molekülün yapısına dayanarak genel isimlendirmeden yararlanılır:
48
Redüktör grubuna göre, oz aldehit ise aldoz (örn. glukoz) veya keton ise ketoz’dur
(örn. fruktoz).
Oz, molekülündeki –OH’larda ve redüktör grupta yer alan O atomlarının sayısına
dayanarak bioz, trioz, pentoz (örn. ramnoz, arabinoz), heksoz (örn. glukoz), heptoz olarak
isimlendirilir.
CHO
CHO
CH2OH
CH2OH
D glukoz
L arabinoz
Bitkiler âleminde rastlanan ozlar, yalnızca şimdiye dek anlatıldığı biçimde yani yalın
halde değildir. Oksidasyon ve redüksiyon ürünlerine rastlandığı gibi ester yapısı ya da amin
yapısı gösterenlere de tanık olunur ki bu bileşikler, ozların türevi olarak kabul edilir.
Polioller, ozlardaki karbonil (-OH ya da C=O) grubunun redüklenerek – OH haline
geçmesi sonucu oluşmuş bileşiklerdir. Bu bileşikleri adlandırmak için poliol, polialkol gibi
sözcükler de kullanıldığı gibi ozun isminin sonundaki “-oz” kaldırılıp “-itol” ekini getirerek,
türediği oz veya oz grubu belirtilebilmektedir. (örn. arabinoz – arabitol; heksoz – heksitol).
Ozlar ve türevleri, büyük bir çoğunlukla tatlıdırlar.
Alkol (-OH) gruplarından ötürü suda çözünürler.
Organik çözücülerde çözünmezler.
Sudaki çözeltileri optikçe aktiftir.
Ozların
kristallenmesi
genellikle
çok
zordur.
Ancak
kristallenebilirler. Polioller ise etanolden kolayca kristallenirler.
49
temizken
ve
güçlükle
Redüktör grubu (aldehit/keton) bağlı olmayan, serbest olan bütün ozlar ve uronik
asitler redüktördür. Alkali ortamda metal tuzlarını indirgerler, örneğin FEHLĐNG
belirtecinden (alkali CuSO4 ve Na, K tartarat) kırmızı renkli Cu2O’i çöktürürler.
Bir bitkide ozun varlığını saptamak için MOLISCH belirtecinden yararlanılabilir.
Bitkinin incelenecek bölümünden çok ince olmayan bir kesit alınır, üzerine 1 damla %15-20’lik
α-naftol çözeltisi, sonra da birkaç damla derişik H2SO4 damlatılır.
Kesitin birden bire
menekşe renge dönüşmesi bitki parçasında glukoz, fruktoz, sakaroz ya da inülinin varlığını
kanıtlar.
Aynı işlem tüp içindeki bitki ekstresi ile de yapılabilir. Menekşe rengin oluşması birçok
oz ve ozitin varlığını gösterir.
Ozların tanınmasında, asitli ortamda ısıtma sonucu furfuralin oluşmasından yararlanılır.
Furfural, fenol ya da aminlerle renkli kondensasyon bileşikleri verir.
Ketozların, örneğin fruktozun tanımı için çok uygulanan bir deney SELIWANOFF
deneyidir. Oz çözeltisine 1-2 tane rezorsinol kristali ve eşit hacimde derişik HCl katılır.
Kaynar su banyosuna alınan deney tüpünde, birkaç dakika içinde kırmızı bir renk oluşması
ketoz varlığını kanıtlar.
Pentozların aranması için oz içeren çözelti eşit hacimde derişik HCl ile birkaç dakika
ısıtılır. (derişik HCl pentozları furfurale çevirir), bir tane floroglusinol kristali katılmasıyla
oluşan kırmızı renk, pentozların varlığını gösterir; aynı deneyle menekşe renk meydana
gelirse uronik asitlerin bulunduğu anlaşılır.
Dezoksiozlar: Oz molekülündeki karbon atomlarından biri, -OH grubu taşımayabilir,
bunu belirlemek için “dezoksi” ön ekinden yararlanılır. –OH taşımayan C atomunun numarasını
da söyleyerek hidroksilsiz olan konum açıkça anlatılabilir, örneğin 2 dezoksi metilpentoz’da
metil pentozun 2 numaralı konumunda –OH grubu yok demektir.
50
Dezoksiozlar, bazı önemli kalp heterozitlerinin bileşiminde yer aldıklarından bu
şekerlerin tanınması için renk reaksiyonları aranmıştır KELLER KLIANI reaksiyonu ve PESEZ
reaksiyonu çok kullanılan reaksiyonlardır.
KELLER KLIANI reaksiyonunda oz, az miktarda Fe+3 tuzu (örn. FeCl3) içeren glasiyal
asetik asitte çözülür. Deney tüpü biraz eğik tutularak kenarından derişik H2SO4 sızdırılır ve
iki tabakanın oluşması sağlanır. Başlangıçta birbiriyle karışmayan bu iki tabakanın ayrılma
yüzeyinde koyu mavi bir halka görülürse 2-dezoksi oz var demektir.
PESEZ reaksiyonunda, 2-dezoksi oz aranacak çözeltiye ksanthidrolün (C13H10O2) asetik
asitteki çözeltisinden katılır, pembe rengin oluşması, sonucu olumlu olması anlamına gelir.
Ozlara uygulanan tanıma reaksiyonları arasında osazon oluşturma da vardır. Osazonlar,
farklı değişik kristal biçimi gösteren türevlerdir. Bu kristallerin şekilleri gibi erime
dereceleri ve çözünürlükleri de değişik ve çoğu kez her oza özgüdür. Bu reaksiyon genellikle
asit ortamda yürütülür. Sodyum asetat ve asetik asitli ortamdaki oz çözeltisi, fenilhidrazin
ile su banyosunda ısıtıldığında, redüktör grupta yürüyen katım reaksiyonu sonucu renkli bir
osazon meydana gelir. Bazı ozlar aynı osazonu verebilirler, örneğin glukoz ve fruktozun
ayrılmasında osazon deneyinden yararlanmak söz konusu değildir, burada ketozlar için
uygulanan SELIWANOFF deneyine başvurulur.
Oz Teşhis Yöntemleri:
A) Klasik Teşhis Reaksiyonları
A.1) Metal Tuzlarının Redüksiyonu
FEHLING Reaksiyonu: Redüktör oz + CuSO4 + Alkali Cu2O çöker (kırmızı)
BARFOED Reaksiyonu: R. Oz + Cu asetat / CH3COOH Sarı, kırmızı çökelek
BENEDICT Reaksiyonu: R.Oz + Na sülfat/Cu sülfat Sarı, kırmızı çökelek
TOLLENS R. Oz + AgNO3 / NH3 Gümüş (Ago) aynası
51
A.2) Aromatik Nitro Bileşiklerinin Redüksiyonu:
PĐKRĐK ASĐT testi: Oz çözeltisi + pikrik asit Aminonitrofenol (kırmızı)
A.3) Furfural Türevlerinin Oluşmasına Dayanan Reaksiyonlar:
-
Seliwanoff (ketozlar için) … furfural + rezorsinol kırmızı
-
Antron ( pentozlar için) … furfural + floroglusinol kırmızı
-
Molisch … furfural + α-naftol mor-menekşe halka
-
Bial ( pentozlar için) … furfural + orsinol pembe, menekşe
-
Naftorezorsinol … furfural + naftorezorsinol farklı renkler m.g.
A.4) OSAZON Reaksiyonu
Ozların karbonil grubunun aromatik hidrazinlerle verdiği reaksiyondur. Reaksiyon
sonucu oluşan kristalerin şekilleri, erime noktaları, çözünürlükleri her oza göre farklıdır.
Oz çöz + fenil hidrazin + Na asetat OSAZON
52
B) Kromatografi Đle Teşhis: Bu amaçla gaz, ince tabaka veya kağıt kromatografisi
kullanılabilir. ĐTK, KK için solvan sistemi: n-BuOH/Propanol/H2O (1:1:1), n-BuOH/Pridin/H2O
(9:5:4), revelatör; Anilin ftalat, β naftil amin
DENEYLER
Kullanılacak Drog:
Oz çözeltisinin hazırlanması: 5 g toz edilmiş drog havanda 10 ml su ile iyice
ezilir. Sulu kısım süzülerek ayrılır. Bu işlem 1 kez daha tekrarlanır. Drogdaki klorofil,
flavonoit ve tanen gibi maddelerin çöktürülerek ayrılması amacıyla birleştirilen sulu
ekstre
üzerine
%10’luk
kurşun
asetat
çözeltisi
ilave
edilir.
Çökelek
oluşumu
tamamlanana kadar kurşun asetat çözeltisinden eklenmelidir. Daha sonra karışım
süzülür. Eklenen kurşun asetatın fazlasını çöktürerek ortamdan ayırmak amacıyla,
elde edilen ekstreye disodyumhidrojenfosfat çözeltisinden damla damla ilave edilir.
Meydana gelen çökelek filtre kağıdından süzülür. Elde edilen test çözeltisi oz tanıma
reaksiyonlarında kullanılmak üzere 3’e ayrılır:
Oz Tanıma Reaksiyonları:
FEHLING testi: Test çözeltisinden 1 ml deney tüpüne konur. Üzerine 2 ml
FEHLING A ve 2 ml FEHLING B çözeltisi konur. Isıtıma ile oz varlığında kırmızı renkli
bakır (I) oksit çöker.
MOLISCH testi: 1 ml test çözeltisine a - naftol'un alkoldeki %5’lik çözeltisinden
1-2 damla ilave edilir. Tüp yatay tutulurken yavaşça kenarından sızdırılan derişik sülfürik
asit ile menekşe mor halka teşkil ettirilir.
53
SELIWANOFF testi: 1 ml numune çözeltisi asitlendirilir ve 1 ml Seliwanoff
belirteci ilave edilerek kaynatılır. Bir süre sonra ketoz varlığında kırmızı renk görülür,
aldozlar ise daha geç reaksiyon verir ve daha açık kırmızı renk görülür. Pentozlar ise
mavi-yeşil renk meydana getirirler.
OZĐTLER
Yapısında en az iki oz bulunan ozitlere “holozit” adı verilir. Holozitlerdeki oz sayısı
10’dan az ise “Oligoholozit”; 10’dan fazla ise “Poliholozit” deyimleri kullanılır. Holozitlerin
aynı cins birkaç ozun birleşmesiyle meydana gelenlere “homojen oligoholozit/homojen
poliholozit”;
değişik
cins
ozların
birleşmesiyle
oluşmuş
örnekleri
ise
“heterojen
oligoholozit/heterojenpoliholozit” olarak isimlendirilir.
POLĐHOLOZĐTLER
Poliholozitler, suda tamamen değil fakat kısmen çözünen, sulu çözeltisine etanol veya
Ca, Mg, Ba tuzları katılmasıyla bir çökelti meydana getiren bitkisel ürünlerdir.
Poliholozitlerden eczacılık bakımından önemli olanlar, nişasta, desktran, zamk, müsilaj,
selüloz pektin ve mukopoliholozitlerdir.
Nisastalar (Amyla)
Nişasta, değişik bitki organlarında bulunabilen bir asimilasyon ürünüdür. Yumrularda
(patates), gövdede (bazı palmiyelerde) gelişmiş köklerde (manihot), rizomlarda (maranta),
tohumlarda (Leguminosae ve Gramineae) ve meyvelerde depo maddesi olarak birikmektedir.
Bu organlar arasında en çok tohumlarda ve toprakaltı yumrularında bulunmaktadır.
Bir drogda nişasta bulunduğunu kanıtlamak için drog önce kaynak metanol ile tüketilir,
böylece hem yağ ve klorofilinden kurtarılmış hem de enzimleri inaktive edilmiş olur. Bu
54
arıtılmış ürün soğuk su ile tüketilir, santrifüj edilir ve 0.1 N iyot çözeltisi ile renklendirilerek
tanecikler mikroskopta incelenir.
Amiloz, nişastanın sudan çözünen kısmıdır ve %10-20 kadarını oluşturur (bu oran bazen
%35’e kadar çıkabilir) 250-300’e kadar α-D glukoz molekülü 1-4 bağı ile bağlanarak (maltoz
tipi) düz bir zincir oluşturmuştur. Molekül tartısı 10.00-60.00 kadardır.
Amilopektin ise nişastanın suda erimiyen fakat şişen kısmıdır. %80-90’ını kapsar,
1000’den fazla α-D glukozdan oluşmuştur ve bu zincir dallanmıştır. Molekül tartısı 50.000100.000 kadardır.
Nişasta iyotla amilozdan ötürü mavi renk verir. Hidroliz başlangıcında amilodesktrin’den ötürü renk yine mavidir. Hidroliz biraz daha ilerleyince eritrodekstrinden ötürü
kırmızı veya kahverengi renk oluşur, daha küçük moleküllü akrodekstrin oluşunca renklenme
görülmez; aynı şekilde hidroliz maltoz ve glukoza kadar süregelince de renk yine oluşmaz.
Nişastanın amiloz ve amilopektinden oluştuğunu dikkate alarak hidrolizdeki bu değişiklik ayrı
ayrı incelendiğinde karşılaşılan durum şöyle olmaktadır:
Hidrolizden önce; Nişasta + iyot mavi
Beta-amilaz hidrolizi ile hidrolizi sırasında; Amilodekstrin + iyot mavi menekşe
Eritrodekstrin + iyot soğan kabuğu
Akrodekstrin + iyot hafif renk
Maltoz + iyot renksiz
Eczacılık tekniğinde kullanılacak nişasta yabancı maddeler ve yağ içermemelidir. Biçimi
bozulmuş nişasta tanesi bulunmamalıdır. Nem oranı %15’ten, kül miktarı %0,6’dan fazla
olmamalıdır. Asitliği kontrol edilmeli, azot miktarı belli düzeyin altında olmalıdır.
Nişasta için belirtilen değerler arasıdan bir de “Mavilik değeri” vardır. Bu değer
nişastanın iyot ile verdiği mavi rengin 680 nm deki ekstinsiyonudur. Bu değer nişastadaki
amiloz ve amilopektin miktarına bağlıdır, amiloz miktarı ne kadar yüksekse mavilik değeri de
o kadar fazladır. Bu nedenle mavilik değer belli tür nişasta için karakteristiktir. Örneğin
55
patates nişastasında amilozun mavilik değeri 1.6, amilopektinin 0.15’tir. Patates nişastasının
mavilik değeri ise 0,4 olarak ölçülür.
DENEYLER
Kullanılacak Drog:
Nişasta Çözeltisinin Hazırlanışı: 0.5 g nişasta, 3 ml soğuk suyla karıştırılıp
üzerine 25 ml kaynar su ilave edilerek karışım 2 dakika kısık bek alevinde ısıtılır,
soğutulur. Bu örnek çözelti olarak kullanılır.
1. Nişastanın Đyotla Teşhisi: 2 ml örnek çözeltisine 1-2 damla iyot çözeltisi
damlatılır. Koyu mavi renk gözlenir.
2. Nişastada Redüktör Oz Aranması:
•
2 ml örnek çözeltisine Fehling reaksiyonu uygulanır. Çözeltinin mavi renginin
değişmediği gözlenir.
•
2 ml örnek çözeltisine 2 ml dilüe sülfürik asit ilave edilir. Su banyosunda 30
dakika asit hidrolizine bırakılır. Bu süre sonunda tüp alınarak eşit hacimde baz
eklenir. Fehling A ve B’den eşit miktarda ilave edilir. Tüp bek alevinde ısıtılır.
Kırmızı renkli çökelek oluşur.
56
HETEROZĐTLER
Dilüe mineral asitler veya bir enzim yardımıyla hidroliz edildiğinde bir veya birkaç
molekül oz ile glusit olmayan bir maddeye (aglikon veya genol) ayrılan bitkisel bileşikler
heterozit adını alır.
Heterozitlerde oz molekülünün redüktör grubu aglikondaki bir –OH (alkol veya fenol)
grubuyla bağlanmış olarak bulunursa bu tip heterozitlere “O-heterozitleri” adı verilir. Oz
molekülünün redüktör grubu aglukondaki bir –SH (tiyol) grubuyla bağlanırsa “S-heterozitleri”
ve –NH2 (amin) grubuyla bağlanırsa “N-heterozitleri”nden bahsedilir. Sonraki araştırmalarla
bu gruplara bir de “C-heterozitleri” eklenmiştir; burada oz ile aglikon arasında C-C bağı
mevcuttur ve bu tip heterozitler bileşenlerine ancak güçlükle ayrılabilir. Heterozitlerde
oz’lar redüktör gruplarıyla bağ teşkil ettiklerinden indirgen kabiliyetlerini kaybederler. Bu
sebeple heterozit çözeltileri ancak hidroliz edildikten sonra redüktördür.
Heterozitler genellikle iyi kristallenen, bazen amorf, katı maddelerdir. Ekseriya beyaz
renkli
ve
acı
lezzetlidir.
Heterozitler
arasında
sarı
(flavonozit),
turuncu
(bazı
antrasenozitler) ve kırmızı (antosiyanozit ve antrasenozitler) olanlar da vardır.
Heterozitlerin çözünürlüğü hakkında genel bir şey söylemek zordur. Genellikle su,
metanol, etanol, aseton, etil asetat ve piridinde çözünürler, petrol benzini ve eter gibi
çözücülerde çözünmezler. Kloroform bazı heterozitleri eritir. Heterozitler için genel
sayılabilecek bir eritici 70°-90°’lik etanoldür. Moleküldeki oz sayısı arttıkça, organik
çözücülerdeki erirlik azalır.
Bütün heterozitler için ortak en önemli özellik, asitler ve enzimlerle hidroliz
olmalarıdır. Asitlerle yapılan hidroliz kısa sürelidir, çabuk sonuçlanır ve total bir hidroliz
temin edilir. Asitle hidrolize mineral asitlerin (hidroklorik asit, sülfürik asit) %1, %5 ve
%10’luk dilüe çözeltileri kullanılır. Enzimle hidroliz ise daha uzun sürer fakat nispeten
spesifiktir ve aglikonu yahut ozu bozmaz. Bu hidroliz, enzimi optimum şartlarda (sıcaklık, pH
vs.) belirli bir süre (48 saat veya daha fazla) heterozitle temasta bırarak yapılır.
57
Heterozitlerin aglikonları değişik yapıda olduklarından ve farklı solvanlarda farklı
derecelerde eridiklerinden, ekstraksiyonları da ortak usullere bağlanamaz.
1. ANTRASEN TÜREVĐ HETEROZĐTLER (ANTRASENOZĐTLER)
Çeşitli familyalara ait bazı droglar, aglikonu antrasen türevi olan heterozitleri
içerirler. Bunların çoğu katartik etkili droglardır. (Rhizoma Rhei, Aloe, Folia Sennae, Cascara
sagrada vs.) Antrasen türevi maddeleri içeren bazı droglar ise boya olarak kullanılır
(Coccionella, Radix Rubiae vs.).
Antrasen türevi bileşikler bitkide 3 tipte bulunur. Oksantron, antron ve antrakinon.
Oksantron’un enol şekli antrahidrokinon, antron’un enol şekli antranol adını alır.
Bu üç tip arasında en kararlı olanı antrakinonlardır; antranol ve antrahidrokinonlar
kolaylıkla okside olarak antrakinon haline geçerler. Bunlardan purgatif olarak tesir eden ve
eczacılık yönünden önemli olanlar 1,8-dihidroksiantrakinon türevi maddelerdir.
Antrakinon yanında aynı zamanda tanen de taşıyan drogların laksatif etkisi azalır.
Örneğin Rhizoma Rhei düşük dozlarda kabız etki gösterir ve ancak yüksek dozlarda
laksatiftir.
58
Antrakinonlar alkali hidroksitleri ile koyu kırmızı renk verirler (BORNTRÄGER
reaksiyonu). Antron ve antranoller oksitlendikten, heterozit halindeki antrakinon bileşikleri
ise hidrolizden sonra aynı reaksiyonu verirler. BORNTRÄGER reaksiyonunda daha çok % 10
luk KOH veya amonyak çözeltileri kullanılmaktadır.
Drog su ile kaynatılır. Süzülür ve süzüntü, pH 3’e ayarlandıktan sonra, eterle tüketilir.
Serbest antrakinonlar etere geçer. Eterli faz NaHCO3 ile çalkalanır, bikarbonatlı tabaka
ayrılır, asitlendirilir ve yine eterli tüketilir. Serbest karboksilli antrakinonlar (rein) etere
geçer. BORNTRÄGER reaksiyonuyla teşhis edilir.
Antrasen heteroziti taşıyan bazı droglar: Aloe, Sennae folium, Rhei rhizoma, Rhamni
purshianae cortex.
DENEYLER
Kullanılacak Drog:
1. Mikrosüblimasyon: Toz edilmiş numuneden bir lam üzerine konur. Lamın üstü
arada 1-2 mm mesafe kalacak şekilde ve eğik vaziyette başka bir lam ile kapatılır.
Alttan ufak bir alevle ısıtılır. Böylece süblimat üst lamın alt yüzünde toplanır, iğneler
veya damlacık halindeki süblimat 1 damla sodyum hidroksit çözeltisi ile muamele edilir.
Kırmızı renk meydana gelir.
2. BORNTRÄGER Reaksiyonu: 0.2 g toz edilmiş drog, bir tüpte 2 ml toluen ile
çalkalanır, dekante edilir. Süzüntüye 1 ml % 10 luk amonyak çözeltisi konur. Sulu kısım
pembe renk olur.
Tüpte kalan drog, 5 ml dilüe sülfürik asit ile 2 dakika kaynatılır. Sıcakken süzülür
ve toluen ile çalkalanır, Toluenli kısım ayrılır ve üzerine 1 ml %10’luk amonyak çözeltisi
ilave edilir. Sulu kısım pembe-kırmızı olur.
59
2. FLAVON TÜREVĐ HETEROZĐTLER (FLAVONOZĐTLER)
Flavonozitler
flavonoitlerin
heterozitleridir.
Flavonoitler
ise
kromon
türevi
maddelerdir. Kromon benzo-γ-piron’dur ve bitkilerde şimdiye kadar serbest olarak
rastlanmamıştır.
Bitkilerdeki birçok renkli bileşiği oluşturan bu maddeler, hidroksil grubu ne kadar
fazla ve ortamın pH’sı ne kadar yüksek ise o kadar koyu renklidir.
Flavonozitler, genel olarak, su ve etanolde çözünür, eter, kloroform ve
benzende çözünmez. Genolleri ise eterde erir, suda erimez. Bu maddelerin çoğu kristalizedir.
60
Halka yapılarına göre açık veya koyu sarı renklidirler. Alkali ortamda (NaOH veya KOH dilüe
çözeltileri ile), flavonoitler, havada koyulaşan sarı bir renk vererek erirler. Asitlendirilirse
renk açılır ve çökerler. Flavonoitlerin teşhisi için çok kullanılan bir reaksiyon “Siyanidin
reaksiyonu”dur. Bu reaksiyonda flavonoitlerin sulu-alkolü çözeltisi ve hülâsası hidroklorik
asitli ortamda magnezyum tozu ile muamele edilir, yani doğal hidrojenle redüklenir.
Flavonlarla portakal rengi, flanonollerle kiraz kırmızısı, flavononlarla menekşe-kırmızı bir
renk elde edilir. Kalkon ve izoflavonlar bu reaksiyonu vermezler. Bu reaksiyon kolorimetrik
tayinler için de uygundur.
Flavonoitlerin P vitamini aktivitesi bir teoriye göre 3’, 4’ pozisyonundaki iki –OH
grubundan ileri gelmektedir.
Flavonoit taşıyan bazı droglar: Crataegi flos, Auranti folium, Rutae herba, Auranti
pericarpium.
DENEYLER
Kullanılacak Drog:
Toz edilmiş numuneden %50’lik 10 ml etanolle %2’lik dekoksiyon hazırlanır.
1. 3 ml ekstre üzerine 1-2 damla %5’lik demir (III) klorür'ün sulu çözeltisi
eklendiğinde; yeşil, mavi-siyah,
2. 3 ml ekstre üzerine 1-2 damla %10’luk sodyum hidroksit çözeltisi eklendiğinde;
koyu sarı,
3. 3 ml ekstre üzerine 1-2 damla bazik kurşun asetat çözeltisi eklendiğinde; sarı
oranj renk oluşur.
4. SĐYANĐDĐN (SHINODA;SHIBATA) reaksiyonu: 0.2 g numune 5 ml %50’lik
etanolle 5 dakika kaynatılıp süzülür. Süzüntü üzerine 0.5 ml derişik hidroklorik asit ve
bir spatül ucu magnezyum veya çinko tozu ilave edilir. Hidrojen gazı çıkışı ile uygun
derişimde flavonda turuncu, flavonolde kırmızı, flavanonlarda mor renk meydana gelir.
61
3. ANTOSĐYAN TÜREVĐ HETEROZĐTLER (ANTOSĐYANĐDOLLER):
Bitkilerde çok rastlanan, çiçek, yaprak, meyva, meyva usaresi ve şaraplara renk veren
pigmentlerdir.
Antosiyanidoller
benzo
piron
yerine
benzopirilyum
çekirdeği
taşır.
Benzopirilyum’da 4. karbonda keton bulunmaz. Antosiyanidol’ler genellikle 3. ve 5.
konumlardaki –OH gruplarından ozlarla bağlanarak antosiyanozitleri meydana getirirler.
Antosiyanozitler birkaç grupta toplanabilir.
Antosiyanidin taşıyan bazı droglar: Althaeae flos, Malvae folium, Violae folium.
Bitkilerdeki kırmızı pigmentler yanında renksiz bazı maddelerin HCl etkisiyle renkli
bileşikler haline dönüştüğü görülüp bu maddelerin antosiyanidollere yakın bileşikler olduğu
anlaşılınca, bu tip bileşiklere “proantosiyanidol”ler adı verilmiştir. Örneğin asma yaprakları
%1’lik HCl ile tüketilip amil alkol ile çalkalanınca antosiyanidoller organik çözücüye geçer.
Kalan asitli sulu ekstre renksizdir. Fakat bu renksiz sıvıya %20 HCl katıp kaynatılırsa koyu
şarap kırmızısı bir renk oluşur. Renkli madde amil alkole geçer. Sonbaharda rengi kızaran
yapraklarda bu renk dönüşümü de proantosiyanidol’lerden ileri gelir. Đşte HCl etkisiyle
antosiyanidol haline geçtiği için bu bileşiklere proantosiyanidol adı verilmiştir. Aslında proön eki ile biyosentezdeki ara ürün kastedilir ise de burada böyle bir durum yoktur.
Proantosiyanidol’ler, bitkide, antosiyanidol’lerin biyosentezinde ön ürünler olmayıp, sonradan
ortamın pH’sındaki değişiklikle antosiyanidol’lere dönüşerek renklenen maddelerdir.
Kırmızı lahana ekstresinin pH değişimi ile verdiği renkler *:
pH < 7 ise asit
pH
Renk
pH > 7 ise baz
2
4
6
8
10
12
Kırmızı
Eflatun
Mor
Mavi
Mavi-yeşil
Yeşil-sarı
* Kaynak: http://www.health-science-spirit.com/calcium.html
62
DENEYLER
Kullanılacak Drog:
2 g numune 10 ml %50’lik etanol ile su banyosunda tüketilir, süzülür. Süzüntü 5’e
ayrılır.
1. 1 ml süzüntüye, seyreltik hidroklorik asit ilave edilir, kırmızı renk oluşur.
2. 1 ml süzüntüye, sodyum hidroksit çözeltisi ilave edilir oluşan renk kaydedilir.
3. 1 ml süzüntüye, 1 ml amil alkol ilave edilerek çalkalanır. Amil alkol tabakası
renksiz kalır.
4. 1 ml süzüntü 1 ml derişik hidroklorik asitle kaynatılır. Soğuduktan sonra amil
alkolle çalkalanır. Amil alkol tabakası renklenir.
5. 1 ml süzüntüye kurşun asetat çözeltisi ilave edilir. Yeşil renk oluşur.
4. KARDĐYOAKTĐF HETEROZĐTLER
Kardiyoaktif heterozitlerin aglikonları steroit yapısındadır ve siklopentanofenantren
halkası ihtiva eder. Bu sisteme bir de lakton halkası bağlanmıştır. Heterozitlerin çoğu 5 üyeli
doymamış bir lakton halkası taşır ve 23 karbonludur. Urginea ve Helleborus türlerindeki
heterozitlerde doymamış, 6’lı bir lakton halkası mevcuttur ve bunlar 24 karbonludur. 23
karbonlu olanlara “kardenolit”, 24 karbonlulara “bufadienolit” adı verilir.
Kardenolit (23 C)
Bufadienolit (24 C)
63
Beş karbonlu doymamış lakton halkası redüktör karakterdedir, amonyaklı gümüş
nitratı redükler ve piridinli ortamda sodyum hidroksit karşısında, sodyum nitropursiyat ile
kırmızı bir renk verir (Legal deneyi). 6 karbonlu lakton halkası ihtiva edenler Legal
deneyinden renk vermezler.
Kardiyoaktif heterozitlerin aglikonunda siklopentanofenantren halkası en az iki –OH
grubu taşır. Bu hidroksil gruplarından biri 3üncü karbon atomuna, diğeri ise genellikle 14üncü
karbon atomuna bağlıdır. –OH grupları ikiden fazla ise diğerleri, 5, 11 veya 16 konumunda yer
alır. Ozlar bir holozit zinciri halinde 3üncü karbon atomundaki –OH grubuna bağlanır.
Siklopentanofenantren halkasındaki 10. karbona bağlı R radikali, -CH3, –CH2OH veya –
CHO gruplarıdır.
Siklopentanofenantren iskeletinde A ve B halkalarının teşkil ettiği düzleme nazaran 5.
ve 10. C atomlarındaki sübstitüentler cis veya trans olabilirler. Bu iki konfigürasyon
izomerinden cis olanlar kardiyoaktiftir. Nitekim aynı sübstitüentleri ihtiva ettikleri ve aynı
molekül yapısında oldukları halde cis izomeri digitoksigenol’ün aktif olmasına rağmen trans
izomeri uzarigenol, bağırsak kontraksiyonunu inhibe ettiğinden antidiyaretik olarak etki
eder.
Kardiyoaktif özellik bir de etilenik lakton halkasına bağlıdır. Katalitik hidrojenlenme
ile lakton halkası doyurulur veya alkali hidrolizle bu halka açılırsa maddenin kalp üzerindeki
etkisi kaybolur.
Kardiyoaktif heterozit içeren bazı droglar: Bulbus Scillae, Digitalis folium,
Convallariae herba, Hellabori rhizoma, Stophanthi semen.
Teşhis:
Kardiyoaktif heterozitlerin teşhisleri, aglikonun veya dezoksiozların teşhis edildiği
renk reaksiyonlarına dayanır. Kardiyoaktif heterozitlerin aglikonları steroller için ortak olan
LIEBERMANN reaksiyonunu (kloroform ve asetik asit anhidritli ortamda sülfürik asitle
64
menekşe, mavi sonra yeşil renk) verirler. Fakat bu reaksiyon spesifik olmadığından pek
kullanılmaz. Kardenolitler Legal reaksiyonundan başka, 5’li lakton halkasının alkali ortamda
nitrolanmasından sonra bazı katım reaksiyonları da verirler ve renkli maddeler meydana
getirirler. Örneğin 3,5-dinitro benzoik asit ile kırmızı (KEDDE reaksiyonu) ve pikrik asit ile
turuncu (BALJET reaksiyonu) renk verirler. Bu reaksiyonları bufanolitler vermez. Bu sebeple
bufanolitler için Liebermann reaksiyonundan istifade edilir. Ayrıca, trikloro asetik asidin
Digitalis heterozitleriyle verdiği floresans da karakteristiktir.
Kardiyoaktif heterozitlerde bulunan 2-dezoksi ozlarda karakteristik KELLERKILIANI reaksiyonunu verirler. Madde glasiyel asetik asitte eritilir ve FeCl3 ilave edildikten
sonra derişik sülfürik asit ile tabakalandırılır. Đki sıvı tabakası arasındaki yüzeyde mavi
menekşe bir halka meydana gelir ve biraz sonra bütün asetik asit tabakası mavi olur.
DENEYLER
Kullanılacak Drog:
1. KELLER-KLIANI reaksiyonu: 1 g toz örnek 20 ml %50’lik etanolle kaynar su
banyosunda 3 dakika kaynatılır. Süzülür, süzüntüye 5 ml %10’luk kurşun asetat çözeltisi
ilave edilir. Çökelek süzülerek ayrılır. Süzüntü bir ayırma hunisinde iki defa 5’er ml
kloroform ile çalkalanır. Birleştirilen kloroformlu fazlar bir kapsülde buharlaştırılır.
Üzerine %3.5’luk demir (III) klorür'ün glasiyel asetik asitteki çözeltisinden ilave edilir.
Elde edilen çözelti, bir deney tüpünde bulunan 2 ml derişik sülfürik asit çözeltisine,
tüpün kenarından dikkatlice sızdırılır, iki tabaka arasında mavi-menekşe halka oluşur.
2. BALJET testi: 5 ml kloroformlu ekstre bir kapsülde buharlaştırılır. 1 ml etanolde
çözülerek bir deney tüpüne alınır ve üzerine 1 ml Baljet belirteci ve 2 damla %6’lık
sodyum hidroksit özeltisi ilave edilir. Turuncu renk oluşur.
65
5. SENEVOL HETEROZĐTLERĐ (GLUKOSĐNOLATLAR)
Heterozitlerde oz, S-bağı ile bağlanmıştır. Bu heterozitler özel bir enzim olan mironaz
(=mirozinaz) ile hidroliz olarak kükürt ihtiva eden uçucu bir bileşik ile oz molekülerine ayrılır.
Bu uçucu aglikon “senevol” türevidir. Senevol, izotiyosiyanik asit esterlerine verilen bir
isimdir. Bu esterler yakıcı kokulu, rubefiyan ve uçucu sıvılardır.
Teşhis: Senevol heterozitlerini, drogtan suyla masere etmek ve sonra su buharı
distilasyonu yoluyla senevol türevini ayırmak, eterle izotiyosiyanatı tüketmek ve buradan
amonyak ilavesiyle tiyoüre haline geçirmek (sinigrozitten alil tiyoüre) ve bu yeni bileşiğin
çözeltisini kağıda tatbik etmek suretiyle, kağıt kromatografisi yoluyla teşhis mümkün
olmaktadır. Revelatör olarak amonyaklı gümüş nitrat kullanılır. Hardal tohumları için
geliştirilen bu usul diğer Cruiciferae droglarına da uygulanabilir.
Senevol heterozitleri taşıyan bazı droglar: Sinapis nigrae semen, Sinapis albae semen
DENEYLER
Kullanılacak Drog:
1 g toz edilmiş numune erlene konur. 5 ml %10’luk hidroklorik asit ilave edilir. Gümüş
nitrat çözeltisi ile ıslatılmış süzgeç kağıdı, amonyak buharına tutulduktan sonra bir
mantarla erlenin boynuna sıkıştırılarak ıslatılmış droğun yakınına sarkıtılır. Ağzı sıkı
olmayacak şekilde kapatılmış olan olan erlen ısıtılır. Süzgeç kağıdının rengi siyahlaşır.
66
6. SĐYANOGENETĐK HETEROZĐTLER (SĐYANOFOR HETEROZĐTLER)
Hidroliz edildikleri zaman HCN veren heterozitler bu gruba girer. Uzun zaman, bu
heterozitlerden yalnız amigdalozit (amigdalin) tanınmaktaydı.
Bu tip heterozitler hidroliz oldukları zaman aglukon olarak HCN ile birlikte bir aldehit
veya keton verirler. Bu aldehit ekseriya benzaldehit, keton da yine ekseriya asetondur. HCN
aldehit veya ketonla sitanidrin (=hidroksinitril) halinde bulunur.
Siyanogenetik
heterozitleri
tanımak
için,
hidrolizde
meydana
gelen
HCN’nin
teşhisinden ve miktar için de yine aynı üründen yararlanılır. Teşhis için GUIGNARD’ ın
sodyum pikrat’lı kağıdı kullanılır. Toz edilmiş veya parçalanmış drog bir deney tübünde çok az
su ile ıslatılır (birkaç damla toluen de konulabilir). Böylece heterozit hidroliz olur. Bu sırada
taze hazırlanmış ve nemli, sodyum pikratlı bir kağıt tübün ağzına bir mantar yardımıyla
sıkıştırılıp tüp içine sallandırılmıştır. Eğer siyanogenetik heterozit bulunuyorsa kağıt kızarır.
Reaksiyon bazen birkaç dakikada, bazen da etüvde 30°C’de bekletilmek suretiyle birkaç
saatte sonuçlanabilir.
Siyanogenetik heterozit taşıyan bazı droglar: Sambuci flos, Laurocerasi folium,
Amygdalae amarae semen.
67
DENEYLER
Kullanılacak Drog:
0.1 g toz edilmiş numune bir deney tüpünde 1-2 damla su ile ısıtılır. Önce şerit
şeklinde kesilmiş pikrik asitli süzgeç kağıdı sodyum karbonat çözeltisi ile ıslatılarak
tüpün içine sarkıtılır ve tüpün ağzı gevşek olarak kapatılır. Tüp, kısık bek alevinde
ısıtılır. Hidroliz nedeniyle açığa çıkan HCN sodyum pikratla reaksiyona girerek sodyum
izopurpurat oluşturur. Süzgeç kağıdında turuncumsu kırmızı renk meydana gelir.
7. KUMARĐN TÜREVĐ HETEROZĐTLER
Kumarin heterozitleri, adından da anlaşılacağı üzere hidroliz edildiğinde, oluşan
aglikonu kumarin yapısında olan heterozitlerdir. Kumarin, ortohidroksi sinnamik asidin
laktonu, bir başka deyimle benzo α-piron’dur.
Kumarinler, bazı özellikleri ile tanınırlar. Örneğin, hidroksilli kumarinler ultraviyole ışık
altında mavi veya mavi-yeşil fluoresans gösterirler. Bu özellikten yararlanarak kumarinleri
kromatografide de teşhis etmek mümkün olduğu gibi buna dayalı olarak miktar tayini de
yapılabilir.
Kumarin taşıyan bazı droglar: Rutaceae türleri, Apiaceae türleri
68
DENEYLER
Kullanılacak Drog:
1 g numune tartılır. 20 ml %50 etanol ile su banyosunda 10 dakika tüketilir,
süzülür, süzüntü bir kapsüle alınır. Kuruluğa kadar yoğunlaştırıldıktan sonra 1 N sodyum
hidroksitten damla damla ilave edilir. Kumarin halkası kumarinik aside dönüşür, sarı
renk meydana gelir. Kumarinik asit fenolik hidroksilden dolayı UV 366 nm’de mavimsiyeşil fluoresans verir.
Fenolik –OH UV 366 nm’de mavi-yeşil fluoresans
8. SAPONOZĐTLER
Bitkilerde bulunan bazı heterozitlerin sudaki çözeltileri çalkalanınca kalıcı köpük
meydana getirir. Bu tip heterozitlere saponozit adı verilmektedir.
Saponozitler, amorf, kokusuz, renksiz, tahriş edici lezzette maddelerdir. Genellikle
kaynar metanol ve etanolde çözünür, soğutulunca çöker.
Saponozitlerin aglikonuna “sapogenol” denir Sapogenoller polisiklik maddelerdir.
Sapogenollerine göre iki tip saponozit vardır:
1-
Steroidal saponozit (C27)
2-
Triterpenik saponozitler (C30)
69
Saponozitleri teşhis etmek için drog su, metanol ya da etanol ile ekstre edilir. Bu
ekstreye batırılan bir süzgeç kağıdı kurutulduktan sonra kan içeren jelatin peltesi ile
temasta bırakılır. Süzgeç kağıdının etrafında şeffaf bir kuşak meydana gelirse hemoliz
yapan saponozit vardır. (Bazı saponozitlerin suda köpürdükleri halde, hemoliz kabiliyetleri
yoktur).
Sarsapogenin
Glisiretik asit
Teşhis:
Saponozitlerin tanınması için çok kullanılan reaksiyonlar şunlardır:
Steroidal sapogenollerin kloroformlu çözeltisi sülfürik asit ile sarı bir renk verir.
(SALKOWSKĐ reaksiyonu),
Asetik asit anhidridinde eritilmiş steroidal sapogenoller derişik sülfürik asitle
70
tabakalandırılır, önce yeşil sonra mavi bir renk meydana gelir (LIEBERMANN-BURCHARD
reaksiyonu),
Triterpenik sapogenoller klorosülfonik asitle kırmızı bir renk verir. (BRIESKORNBRINER reaksiyonu).
Saponozitlerin Köpürme indeksi:
Bu usuller bütün saponozitlere uygulanmaz. Bu bakımdan, bir droğun saponozit
yönünden değeri, köpürme indeksi veya hemoliz indeksi hesap edilmek suretiyle tayin edilir.
16 mm çapında bir tüpte, 15 saniye yatay olarak çalkalanıp 15 dakika dinlenmeğe
bırakıldıktan sonra, 1 cm yükseklikte köpük meydana getiren 10 ml saponozit çözeltisinin
dilüsyon derecesine (yani konsantrasyonunun tersine) “Köpürme indeksi” denir. Bir dizi deney
tüpüne, örneğin, %0.1’lik dekoksiyondan, birinci tübe 1 ml, 2. Tübe 2 ml ve devamı konulmak
ve her birini 10 ml’ye tamamlamak suretiyle hazırlanan gamın 7inci tübünde meydana gelen
köpük 1 cm yükseklikte olsa bu tüpte 7 ml dekoksiyon ve 0.007 g droğa tekabül eden
saponozit var demektir. 10 ml’den 0.007 g drog olduğuna göre konsantrasyon 0.007/10 ve
bunun tersi de 10:0.007 = 1428 olacaktır. O halde droğun köpürme indeksi 1428’dir.
DENEYLER
Kullanılacak Drog:
0,5 g numune 5 ml %50‘lik etanolle ekstre edilir. Süzülür, süzüntü 1 ml %10’luk HCl ile
subanyosu üzerinde 5 dakika ısıtılır. Soğuduktan sonra 5 ml kloroformla ayırma hunisinde
tüketilir. Kloroformlu ekstreye aşağıdaki testler uygulanır.
1. Steroidal Saponozitler
Salkowski Testi: 1ml kloroformlu ekstre üzerine 1-2 damla derişik sülfürik asit ilave
edilir. Tabakalandırılır. Önce sarı renk oluşur. Daha sonra yavaş yavaş renk kırmızıya
71
dönüşür.
Liebermann Testi: 2 ml ekstre üzerine 1 ml asetik asit anhidriti 1 damla derişik
sülfürik asit eklenir. Ya doğrudan doğruya yeşil renk oluşur, ya da kırmızı ve mavi tonlarından
sonra renk yeşile döner.
2. Triterpenik Saponozitler
Brieskron-Briner Testi: 2 ml ekstreye birkaç damla klorosülfonik asit ilave edilir.
Triterpenler için 5-10 dakikada oluşan kırmızı renk karakteristiktir.
Rosenthaler Testi: 1 ml ekstre üzerine %1’lik vanilinin hidroklorik asitteki çözeltisi
ilave edilir. Kırmızı renk oluşur.
Anisaldehit Testi: 2 ml ekstre, su banyosunda uçurulur. Artık üzerine taze hazırlamış
anisaldehit-sülfürik asit damlatılır. Önce pembe, sonra mor renk oluşur.
Köpürme indeksi: Belirli koşullarsa kalıcı köpük veren sulu dekoksiyonun dilüsyon
derecesinin ölçülmesidir.
500 ml’lik erlende 0.1 g toz edilmiş drog 100 ml su ile 30 dakika kaynatılır. Süzülür ve
balon jojede 100 ml’ye tamamlanır. 16 cm boyunda 16 mm çapında 10 tüp ile bir seri
hazırlanır. Dekoksiyondan tüplere 1, 2, 3…….10 ml konur, distile su ile her tüp 10 ml’ye
tamamlanır. Her tüp baş parmak ile kapatılıp yatay olarak saniyede iki defa olmak üzere 15
saniye çalkalanır. 15 dakika sonra tüplerdeki köpük yükseklikleri ölçülür. 1 cm köpük elde
edilen tüpteki dilüsyondan köpürme indeksi hesaplanır.
Eğer bütün tüplerdeki köpük yüksekliği 1 cm’den fazla ise, dekoksiyon daha dilüe
hesaplanır. Köpürme indeksi aşağıdaki formüle göre hesaplanır:
K.Đ.= 10/a
a: 1 cm köpük oluşan tüpteki drog miktarı.
72
TANENLER
Bitkilerde bulunan azotsuz polifenolik bir yapısı olan, su, etanol ve asetonda eriyen,
eter ve kloroformda az eriyen, buruk lezzette, deri ile birleşerek onu sertleştiren
maddelere tanen adı verilmektedir.
Bitkilerde tanenler kompleks halde bulunurlar ki bu komplekslere tannoid adı verilir.
Bazıları ozlarla birleşmişlerdir, bunlara da tannozit denir.
Tanenleri belli başlı iki grupta toplamak mümkündür:
1. Hidroliz olabilen tanenler: Asit fenollerin ozlarla yaptıkları esterlerdir. Bunlara
eskiden “pirogallik tanenler” de denirdi. Çünkü kuru kuruya distillendiklerinde pirogallol
verirler. Yapılarındaki asit fenol tipine göre iki sınıfta incelenebilirler:
a) Gallo-tanenler
b) Elaji-tanenler diye ikiye ayrılırlar.
2. Kondanse tanenler: Hidroliz olmayan kondanse tanenlere “kateşik tanenler” adı da
verilir. Bu maddeler asitlerle veya tannaz ile hidroliz olmaz. Kuvvetli asitlerle sıcakta veya
oksidasyon ajanlarıyla kırmızı veya esmer renkli bileşikler meydana getirirler ki bunlara
flobafen adı verilir ve solvanların çoğunda erimezler. Kuru distilasyon ile pirokateşol verirler.
Tanenler suda erir ve kolloidal bir çözelti meydana getirir. Etanol ve asetonda çok,
diğer organik solvanlarda az çözünür. Nadiren kristallendirilebilir.
73
Teşhis:
Tanenler sulu çözeltilerinden ağır metal (Cu, Fe, Hg, Pb, Zn) tuzları ile çöktürülebilir.
Ferri tuzları ile gallik ve ellajik tanenler mavi-siyah; kateşik tanenler, esmer-yeşil
çökelek verirler.
Barit suyu, kireç suyu, amonyum molibdat, sodyum tungstat, jelatin çözeltisi gibi
reaktiflerle çökerler. Alkaloitlerin çoğu da tanenleri çöktürür.
Tanen + % 5 FeCl3 yeşil, siyah, mavi renk
Tanen + Tuzlu jelatin krem rengi çökelti
Tanen + Bromlu su sarı – krem renk
Tanen + Stiasny (Formol + HCl) parçalar halinde çökelek
Tanen taşıyan bazı droglar: Hamamelidis cortex, Quercus cortex, Salicis cortex, Rhei
rhizoma, Rosae flos, Thea folium
DENEYLER
Kullanılacak Drog:
Drogdan %5’ lik 10 ml. dekoksiyon hazırlanır.
a) 1 ml dekoksiyona % 5'lik demir (III) klorür'ün sulu çözeltisinden 1 damla ilave
edilir. Kondanse tanenler yeşil, hidroliz olabilen tanenler mavi-siyah renk verir.
b) 1 ml dekoksiyona 1 mi %1’lik tuzlu jelatin çözeltisi ilave edilir. Tanen
varlığında krem renkli çökelek meydana gelir.
c) 1 ml dekoksiyona 1 ml STIASNY (formol + HCl) belirteci ilave edilir. Karışım su
banyosunda ısıtılır. Tanen varlığında parçalar halinde çökelek meydana gelir.
74

Benzer belgeler