Dabbet-ül-arz Sual: Âyet ve hadisle, kıyametten önce çıkacağı

Transkript

Dabbet-ül-arz Sual: Âyet ve hadisle, kıyametten önce çıkacağı
Dabbet-ül-arz
Sual: Âyet ve hadisle, kıyametten önce çıkacağı bildirilen Dabbe-tül-arz
isimli hayvan için, (Dabbet-ül-arz konuşacağına göre, telefon, radyo veya
TV olabilir. Hem Dabbe kelimesinin bir anlamı da debelenen demektir. Cep
telefonlarındaki titreşim özelliği de buna benziyor) diyenler çıkıyor. Daha
önce de, (Dabbe, hayvan değil, AIDS hastalığıdır) diyenler çıkmıştı. Yarın
neler çıkaracakları belli değil. Mehdi’nin ortaya çıktığını da, meleklerin
değil, telefonların, radyoların veya TV’lerin haber vereceğini söyleyenler
oluyor. Böyle diyenlere göre, Dabbe hakkında Peygamber efendimizin
bildirdiklerini eğip bükerek, başka mânâ vermek gerekirmiş, yoksa bu
alametler, akla ve bilime aykırı olurmuş. Böyle büyük bir hayvanın
yaratılması, 30 metrelik bir hayvanın insanları mümin veya kâfir diye
damgalaması mümkün değilmiş. Allahü teâlâ böyle bir hayvanı
yaratmaktan niye âciz olsun ki? Böyle denmekle Allahü teâlânın kudretine
karşı gelinmiyor mu? Mucize ve keramet, elbette akla zıt olur. Bunlar nasıl
inkâr edilir ki?
CEVAP
Hazret-i İsa, peygamber olduğunu bildirince, Yahudiler, mucize
göstermesini istediler. (Şu hastayı iyileştir bakalım) dediler. O da mübarek
elini sürünce hasta iyileşti. (Şu körün gözünü aç) dediler. O da mübarek
elini sürünce, gözleri açıldı. Baktılar, dedikleri oluyor. Daha zor ve imkânsız
bir şey istediler. (Şu ölüleri dirilt) dediler. Hazret-i İsa dua edince, o ölüler
de dirildi. Çok daha zor bir şey aradılar. (Çamurdan bir kuş yap, memeli ve
dişleri olsun, hayz görsün, yavru doğursun) dediler. Onlara göre böyle bir
kuşun olması mümkün değildi. Hazret-i İsa, çamurdan yaptığı şekle
üfürünce, bildirdikleri vasıfta bir hayvan [yarasa] meydana geldi. (Al-i
İmran 49)
Görüldüğü gibi, inanmayacak olan, ölüleri dirilttiği halde yine inanmıyor.
Demek ki, harikulade olaylar imtihana aykırı değildir.
Topraktan ilk insanı, çamurdan yarasayı yaratan Allahü teâlâ, Dabbe
denilen hayvanı yaratmaktan aciz midir? Böyle bir hayvan olamaz demek,
Allahü teâlâ böyle bir hayvan yaratamaz demektir. Kur’an-ı kerimde Allahü
teâlâ, Dabbe [hayvan] diyor, hastalık veya alet demiyor. Açıkça, konuşan
hayvan diyor. İşte o âyet-i kerimenin meali:
(O söz başlarına geldiği [kıyamet yaklaştığı] zaman, onlara yerden bir
Dabbe [hayvan] çıkarırız. Bu Dabbe, onlara, insanların âyetlerimize kesin
olarak iman etmediklerini söyler.) [Neml 82]
Âyet-i kerimeyle bildirilen Dabbe’yi peygamber efendimiz nasıl tarif
etmiştir? Feraid-ül fevaid, Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubi, Megarib-üzzaman ve El kavl-ül muhtasar fi alamat-il Mehdi-yi muntazar
kitaplarındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Dabbet-ül-arzın deve ayağı gibi dört ayağı ve kuş gibi kanatları vardır.
Başı öküz başına, kulağı fil kulağına, kuyruğu ise koç kuyruğuna benzer.)
(İnsanlar, bu hayvandan kaçarlar. Kimi ondan korkarak namaza durur.
Hayvan bunun yanına gelir, “Ey kişi, şimdi mi namaz kılıyorsun” diyerek
yüzünü damgalar. Böylece müminler, kâfirlerden ayırt edilerek tanınır.)
[İnsanlar telefondan kaçıp, namaza mı duracaklar?]
(Dabbet-ül-arz, Musa’nın asası ile mümine dokunur, alnına Cennetlik
yazılır, yüzü nurlanır. Kâfire, Süleyman’ın mührünü vurur, Cehennemlik
yazılır, yüzü simsiyah olur.) [Tirmizi]
İmam-ı Kurtubi hazretleri buyuruyor ki:
Dabbe eğer sıradan bir şey veya insan olsaydı, onda olağanüstülük söz
konusu olmazdı ve hadis-i şeriflerde sözü edilen alametler kendisinde
bulunmazdı. Kâfirlerle mücadele edecek bir insan olsaydı, ona âlim
denilmeyip, hayvan denilir miydi? Bu, akıl sahiplerinin yolu değildir. Dabbe
bir hayvandır. (Câmi’ul ahkâm)
Bu hayvanın, deve gibi olacak olan ayakları ve kanatları için bir tevil
bulamamışlar. İleride belki, telefonun, radyonun veya TV’nin üstüne
konduğu masanın dört ayağını söyleyebilirler. Kanatları için de bir şey
uydururlar. Telefondaki, radyodaki ve TV’deki sesler ve görüntüler, bir
şehirden başka şehre uçup gittiği için, işte kanat budur diyebilirler. Cennet
ve Cehennemi bile, bu dünyadadır diye tevil edenler çıkmıştır. O zaman
tevil edilmeyen ne kalır ki?
Hadis-i şeriflerde, hayvanın ayaklarına, kulaklarına, kanatlarına, kuyruğuna
ve başına varıncaya kadar tarif ediliyor. Allahü teâlâ ve Resulü hayvan
derken, Ehl-i sünnet âlimleri de tevil etmeden, (İnsan veya başka bir şey
değil, hayvandır) diye açıklarken, hayvan değil, AIDS, telefon, radyo veya
TV’dir denebilir mi? Peygamber efendimiz, (Ben hayvan dersem, siz radyo
gibi farklı bir şey anlayın) diyormuş gibi, çirkin bir şey nasıl iddia edilir? O
zaman ortada din diye bir şey kalmaz. Hâşâ Allahü teâlâ ve Resulü, insanlar
anlamasın diye, şifreli şekilde, bilmece gibi mi konuşuyor? Açıkça Dabbe
diyor, hayvan diyor. Bu hayvan değil demek, âyetleri, tevil yoluyla inkâr
etmek demektir. Bu Bâtınîliktir, yani (Kur’anın Bâtıni manası var) diyerek
gerçek manasını inkâr etmektir. Mealci mezhepsizler de, (Salât dua
demektir, namaz dinimizde yoktur, dua vardır. Cami diye bir şey de yoktur.
Kalb camiinde Allah’a yalvarmak gerekir) diyorlar. Böylece namazı, camileri
inkâr ediyorlar. Günümüzün Bâtınîleri de, Dabbe hayvan değil, başka şey
diyerek Bâtıniliğe özeniyorlar.
Allahü teâlâ Dabbet-ül-arzı yerden, topraktan çıkaracağını bildirdiği gibi,
insanı da topraktan yarattığını bildirmiştir. Yani, (Allah insanı sudan,
Dabbe’yi ise topraktan yarattı) da denemez. Bu âyet-i kerimelerde, insanın
da topraktan yaratıldığı bildiriliyor:
(Allah nezdinde İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir. Allah onu
topraktan yarattı. Sonra ona ol dedi ve oluverdi.) [Al-i İmran 59]
(Sizi topraktan yaratması, Onun [varlığının] delillerindendir.) [Rum 20]
(O sizi yerden [topraktan] yarattı. Ve sizi o yerde yaşattı.) [Hud 61]
(Sizi yerden [toprakta] yarattık; yine sizi o yere [toprağa] döndüreceğiz.)
[Taha 55]
Kütüb-ü sitte’de, Abdullah ibni Büreyde’nin rivayet ettiği hadis-i şerifte,
Peygamber efendimiz, Dabbet-ül-arzın çıkacağı yeri göstermiştir. Abdullah
ibni Büreyde, (Mekke’ye yakın olup etrafı kum olan bir yerde, Resulullah
efendimiz, “Dabbet-ül-arz buradan çıkacak” buyurdu. İşaret edilen yerin
eni ve boyu birer karıştı) buyurdu. (Telefonun, radyonun veya TV’nin
genişliği bir karıştır) da denemez. Hadis-i şerifte, Dabbe’nin değil, çıkacağı
yerin bir karış olduğu bildiriliyor. Bir karışlık yer yarılarak, oradan daha
büyük bir hayvan da çıkabilir.
Dabbet-ül-arzın çıktığını söyleyen kimse, nasıl olur da, Güneş’in Batıdan
doğmasına 80–90 sene var diyebilir? Hâlbuki Peygamber efendimiz,
bunların peş peşe çıkacaklarını bildiriyor. Bir hadis-i şerif meali:
(Kıyamet alametlerinin ilki, güneşin battığı yerden doğması ve kuşluk
vaktinde insanlara Dabbet-ül-arzın çıkmasıdır. Bunlardan hangisi önce
çıkarsa, diğeri de onun hemen peşindedir.) [Müslim, Ebu Davud]
(Bu kadar büyük hayvan olamaz) demek, kıyametin büyük alametlerini
inkâr etmek olur. Zaten kıyametin büyük alametlerinin hepsi olağanüstü
olaylardır. İnanmayanların kabul etmesi mümkün değildir.
Enam suresinin, (Rabbinin bazı âyetleri [alametleri] geldiği gün, daha önce
iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış kimseye, o günkü
imanı fayda vermez) mealindeki 158. âyetini açıklayan Peygamber
efendimiz buyurdu ki:
(Şu üç şey ortaya çıkınca, iman etmemiş veya imanından hayır görmemiş
olana, imanı fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbetül-arz.) [Müslim, Tirmizi, Beyheki]
Kıyametin büyük alametleri çıkmış olsaydı, artık imanın fayda vermemesi
gerekirdi. O zaman bu tevilciler, niye ateistleri Allah’a inandırmaya
çalışıyorlar ki? Bu hususta İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Dabbet-ül-arz denilen hayvan çıkacak, gökleri bir duman kaplayıp, bütün
insanlara gelip, canlarını yakacak, herkes bunun acısından dua edip, (Ya
Rabbi! Bu azabı üzerimizden kaldır. Sana iman ediyoruz) diyecektir. (2/67)
Görüldüğü gibi, Dabbet-ül-arz çıkınca herkes iman edecek, ama artık büyük
alametler çıkmış olduğu için iman kabul edilmeyecektir.