TÜRKÇESİ VARKEN

Transkript

TÜRKÇESİ VARKEN
TÜRKÇESĐ VARKEN...
A
@ : özel a
abes : anlamsız
abluka : kuşatma
abone : sürdürümcü
absürt : saçma, usdışı
aceleci : evecen
acz : güçsüzlük, düşkü
adabı muaşeret : görgü kuralları
adalet : tüze
adaptasyon : uyarlama
adapte olmak : uyum sağlamak
adaptör : bağdaştırıcı
addetme : sayma, sayılma
adet : sayı
âdet : görenek, alışkı
adeta : nerdeyse
adil : haktanır
adilane : hakça
adli kuvvet : yargı gücü
adres: bulunak
afiş : ası
aforizma : özlüsöz
agnostik : bilinemezci
agreman : uygunluk
ahenk : uyum
ahize : almaç
ahkâm : emir, buyruk
ahlak : aktöre
ahşap : tahta
aidat : ödenti
akamet : başarısızlık
akıl : us
akim : sonuçsuz
akit : bağıt
aklıselim : sağduyu
akreditasyon : denklik
akredite : yetkinleştirilmiş
akrostiş : adlama
aksan : vurgu
aksesuar : donatımlık
aksiyon : eylem, edim, devini
aktivasyon : etkinleştirme
aktivite : etkinlik
aktüel : güncel
akustik / aksiseda : yankılanım
alaka : ilinti
alakart : seçmeli yemek
alaturka : doğuluca
alegori : değişmece, örnekçe
alelade : görülegelen
alelekser : sıklıkla
alev : yalaz
aleyhtar : karşıt görüşlü, karşıcıl
aleyhte söyleme : dil uzatma
alfabe : abece
alliterasyon : sesyinelemesi
almanak : yıllık
alternetif : seçenek
ama / fakat : ancak
amatör : özengen
ambargo : engelti, engelleyim
ambians : hava, çevre
amblem : belirtke, simge
ameli : işevuruk
amme : kamu
amnezi : bellek yitimi
amortisman : aşınmalık
ampermetre : akımölçer
ampirik : deneysel, görgül
ampirizm : deneycilik
anahtar : açkı
analiz : çözümleme
anane : gelenek
anarşi : başsızlık, kargaşa
anatomi : gövdebilim
andante : yarıyavaş
anekdot : öykücük, öykümce
angaje olmak : bağlantı yapmak
angarya : yüklenti
animasyon : canlandırma,
öykünleme
anket : sormaca
anomali : aykırılık
anonim : ortaklaşa
anons : duyuru
anormal : olağandışı
ansiklopedi : bilgilik
antant : anlaşma
antet : başlık
antik : eskil
antipati : sevimsizlik, iticilik
antitez : karşısav
antoloji : seçki, dermece
antrepo : arakoruncak
antrparantez : ayraç içinde, söz
arası
apolet : omuzluk
aranje etmek : uyarlamak
arboretum : canlı ağaç müzesi
ardiye : yığımlık
areometre :yoğunlukölçer
argüman : tanıt, kanıt
arife : öngün
aristokrasi : soylular yönetimi
aritmetik : sayıbilgisi
arkaik : eskisel
arkeoloji : kazıbilim
arma : ongun
armada : donanma
TÜRKÇESĐ VARKEN...
armağan: ödül
armatür : donatı
armoni : uyum
aroma : hoş koku
arşiv : belgelik
arz : sunu; yeryüzü
asgari : en az
asgari müşterek : altbileşen
asi : başkaldıran
asimetrik : bakışımsız
asimile : benzeştirme, özümleme
asparagas : uydurma
aspiratör : koku çeker
astronomi : gökbilim
astronomik : abartık
aşağılık kompleksi : altsanma
aşikâr : apaçık
aşina : bildik, tanıdık
aşk : sevi
âşık : tutkun
âtıl : boş durur, işsiz
ateizm : tanrıtanımazlık
atölye / şantiye : işlik
avans : önödeme
avantaj : üstünlük, çıkar
avukat : savunman
ayin : tapım
aykırı : yadırgı düşmek
aynı : tıpkısı, özdeş
azami : en çok
azap : ezinç
B
badire : sıkıntı, darboğaz
bagaj : yolcu yükü
bahane : nedenleme
bahar : ilkyaz
bahis mevzuu : söz konusu
bahsetme : sözetme
bakiye : geri kalan
balistik : atış bilgisi
bandrol : denetim pulu, vergilendi
banyo / hamam : yunak
bariyer : yol korumalığı, engel
bariz : belirgin
barkot : çizgi im
barometre : basınçölçer
basiret : öngörü, seziş
baypas : damar aktarma
bazen : arasıra, kimileyin
bazı : kimi
bedbin : karamsar
beddua : ilenç
beddua etme : ilenme
bedeni : tensel
bedhah : kötücül
bekap : yedekleme
bekgraunt : arka alan
bend : yasa altmaddesi
beraat : aklanma
berabere : başabaş
beste : ezgi
beyan : bildirim
beyanat : demeç
beyit : ikili
bibliyografya : kaynakça
biblo : süslük
bienal : yılaşırı
bilakis : tersine
bilanço : dengelem
bilbord : duyuru tahtası
bilhassa : hele
binaenaleyh: bu yüzden
biyografi : yaşamöyküsü, özgeçmiş
biyoloji : doğabilim, dirimbilim
bizzat : özkendisi
blöf : ürkütüm, ürkütmece
bonkör : eliaçık
bono : ödencek
bonservis : iyi çalıştı belgesi
botanik : bitkibilim
branç : kuşluk yemeği
branş : dal, kol, bölüm
brifing : özetlem, bilgilendirme
brülör : yakmaç
brüt : kesintisiz
burjuva : kentsoylu
budunsal : etnik
burs : öğrenmelik
C
cadde : anayol
cahil : bilisiz, okumamış
caiz : olabilir, uygun
camekân : sergilik
cari : yürürlükte
catering : yemek hizmeti
cazibe : albeni
cebren : güç kullanarak
cefa : üzgü
cehennem : tamu
celal : büyüklük; kızgınlık
celp : getirtme, çağırma
celse : oturum
cemaat : dinsel topluluk
cemiyet : toplum; kurum, dernek
cenah : kanat, yan, yön
cendere : baskı
cengâver : savaşcı
TÜRKÇESĐ VARKEN...
cenin : dölüt, döl
cenk : savaş
center : merkez
cenup : güney
cephe : önyüz; savaş bölgesi
cereyan : akım, akıntı
cerrah : yarman
cesaret : yüreklilik
cesur : gözüpek, yürekli
cet : ata
cetvel : çizelge
cevap : yanıt
cevaz verme : uygun görme
cevher : öz; değerli taş
cevval : kıpırdak, devingen
cezaevi : tutukevi
cazibeli : alımlı, albenili
cezbetme : çekme, etkileme
cezir : çekilme
cidar : çeper
cidden : gerçekten
ciddi : ağırbaşlı; gerçek
ciddiye alma : gerçek sanma,
inanma
cihan : evren
cihat : savaşma
cihaz : aygıt
cihet : yan, yön
cilt : deri
cimri : elisıkı
cinas : sesteşlik, eşseslik, ündeş
cinayet : öldürüm, öldürü
cinnet : çılgınlık
cins : eşey; soy; çeşit
ciro : çevirim, aktarım
civar : yöre, dolay, çevre
cömert : eliaçık
cümle : tümce; tüm
cüretkâr : atak, kendini bilmez
cürmü meşhut : suçüstü
cürüm : suç
cüzi : az
Ç
çare : çözge, umar
çaresiz : umarsız, onulmaz
çek : ödene
çek etmek : yoklamak,
denetimlemek
çekup : sağlık yoklaması, tümtanı
çekout : çıkış işlemi
çember : döngü
çerçeve : kapsamca
çeşni : tadım
çet : söyleşi, gevezelik
çeync : akça alım-satımı
çini : sırlıtaş
D
dahi : bile
dahili nizamname : içtüzük
dâhi : üstüninsan
daima : sürekli, sürgit
dair : değgin, ilişkin
dalalet : sapınç, sapkınlık
damping : düşürüm
darp : çarpma, vurma
darülaceze : düşkünlerevi
davet : çağrı
davetiye : çağrılık
dedektif : izlemci
dedektör : bulucu aygıt
dedüksiyon : tümdengelim
defa : kez
defakto : edimsel, eylemsel
defans : savunma
defetme : savma, savuşturma
defile : giyim gösterisi
define : gömü
deforme : değişme, bozulma
dehşet : yılgı
dejenere : yozlaşma, çığrından
çıkma
deklerasyon : bildirim
deklere : açıklama, bildirme
dekont : akça belgesi
dekor : bezem
delil : kılavuz; kanıt
demagog : söz ebesi
demagoji : halkavcılığı
demarke : sıyrılma
demografi : nüfusbilim
demostrasyon : gösteri
depar : çıkış
departman : bölüm
deplasman : dışsaha; değiştirmece
depo : koruncak
depozito : önödenti, ilkakça,
önödence
derest : yakalama
derman : güç, dinçlik; umar
ders : öğrence
dert : tasa, kaygı
deruhte etme : yüklenme
deşifre : gizi çözülmüş
despot / diktatör : buyurgan
destan : koçaklama
detay : ayrıntı
deterjan : arıtıcı
TÜRKÇESĐ VARKEN...
determinizm : gerekircilik
detone : aykırı düşme
deva : umar
devalüasyon : değer düşürümü
devamı : süreği
devriye : gezge
dezavantaj : yarar yitirimi;
elverişsizlik
dezenformasyon : yanıltıcı bilgi
diaspora : kopuntu
didaktik : öğretici
diğer : öteki, başka, öbürü
dijital : sayısal
dikkat : özeni, özen
diksiyon : söyleyiş biçimi, demece,
söylem
dikte : yazdırım
dinamik : devingen, devimsel
dinamizm : çalışma gücü
dinamo : güç kaynağı
direkt : dolaysız
direktif : buyruk
direktör : yönetici
disimilasyon : benzeşmezlik
disiplin : düzenbağı, düzence
diskalifiye : yarışdışı
dispanser: sağlıkevi
distilasyon : damıtma
distribütör : dağıtımcı
diyagram : çizenek, çizge
diyalektik : eytişim, eytişimsel
diyalog : söyleşme, söyleşim
diyapazon : tınlaç
diyatermik : ısıgeçirgen
diyet : besidüzen, besibilim; karşılık
dizayn : tasarım, tasarçizim
dogma : inak, önyargı
doktor : sağın
doktrin : öğreti
doküman : belge
dominant : baskın, başat
done : veri, belge
doping : uyarıcı, güç katımı
dram : üzgü, üzünç
dramatik : üzgüsel
drenaj : akaçlama
dua : yakarma, yakarış
duayen : deneyimli, yaşlı öncü
dublaj : seslendirme
dublör : benzer, yedek oyuncu;
seslendiren
dünya : acun
dürbün : uzakgörür, bakaç
düstur : ilke, genel kural
düşman : yağı
E
ebat : boyut
ebedi : sonsuz, ölümsüz
ebediyet : ölmezlik
ebediyen : sonsuza değin
ebeveyn : ana baba
edat : ilgeç
edebiyat : yazın
editör : yayımcı
efekt : ses sandırma
efkâr : tasa, kaygı
efkârı umumiye : kamuoyu
efor : özgüç, çaba
efsane : söylence
egzersiz : alıştırma
ehemmiyet : önem
ekol : çığır
ekoloji : çevrebilim
ekonomi : tutumbilim, varlıkbilim
ekspertiz : bilirkişi
ekstre : hesap özeti
ekstrem : aşırı, uç
elbet : eninde sonunda
elit : seçkin
elzem : gerekli
e-mail : elektronik posta, ileti
emare : iz
emir : buyruk
empati: duygudaşlık
emperyalist : yayılmacı, sömürgeci
empoze etme : dayatma
emrivaki : oldu bitti
endeks : dizin
endeskopi : içgörür
endişe / gam : tasa
enstantane : anlık görüntü
entegre : bütüncül
entelektüel : aydın
enteresan : ilginç
entrika : düzence, dolantı
envanter : döküm, sayım
epigrafi : yazıtbilim
epik : yiğitsel
erkondişın: ısıdengeler
ergonomik : işe uygun
erotik : sevisel
erozyon : aşınma, toprak yitimi
esaret : boyunduruk, tutsaklık
esasen : doğrusu
eser : yapıt, yaratı
esir : tutsak
eskiz : taslak
eskort : koruma aracı
esrar : gizem
TÜRKÇESĐ VARKEN...
estetik : güzelduyu
eşantiyon : örneklik
eşkâl : biçim, görünüş
etik : törel
etiket : ederce
etimoloji : sözcükbilim
etnik : budunsal
etüt : ön çalışma
evvela : ilkönce
evvelce : önceleri
evveliyat : öncesi
ezeli : bitimsiz, öncesiz
F
fabl : öykünce
fahri : karşılıksız
fahiş : ölçüdışı
faiz : ürem
fakat : yalnız, ancak
fakir : yoksul
faktör : etken
fanatik : bağnaz
fani : kalımsız, ölümlü
fantastik : düşsü
fantezi : düşlem, düşsü
faks : belgegeçer
faraza : sözgelimi
faraziye : varsayım
fark etmek : ayrımsamak
farkına varılma : ayrımsanma
farzetme : varsayma
faul : kuraldışı
fasılasız : biteviye
fasikül : bölüntü
fasit daire : kısırdöngü
fatura : satınca
fauna : hayvan varlığı
fayans : sırlıtaş
fazilet : erdem
feda : gözden çıkarma
fedakâr : esirgemez, özverili
fedakârlık : özveri
federasyon : üstbirlik
fenomen : görüngü
feragat : elçekme, özgeçi,
vazgeçme
feraset : ince görüş, seziş
feribot : taşıt gemisi
fesat : bozut
fest-fud : ivedi yemek
fetiş / put : tapıncak
fezleke : sorgu özeti
fıkra : bölümcük; öykücük
fırka : tümen
fidye : kurtulmalık
fihrist : dizin
fiil : edim, eylem, yüklem
fikir : düşün, düşünü
fikri sabit : saplantı
fiks menü : tek liste
fikşın : kurgu
filhakika : gerçi, gerçekten
filoloji : dilbilim
final : bitiş, bitim, sonlama
finanse etmek : akçalamak
finiş: varış
firari : kaçak, kaçkın
fire : eksinti
fiş : girgi
fiyat : eder
fizibilite : uygulanabilirlik
flaş : gözalıcı
flashdisk : çubuk bellek
flora : bitki varlığı
flu : bulanık
fobi : korku, kuruntu, yılgı
folklor : halkbilim, halkoyunu
fonksiyon : işlev
fonoloji : sesbilim
fonotik : sesçil
formalite : gerekli işlem
formasyon : biçimlenme eğitimi
formel : biçimsel
forum : toplu tartışma
fosil : taşıl
fotokopi : izçekim, tıpkıçekim
fotometre : ışıkölçer
fragman : tanıtı
frapan : göze çarpan
fraksiyon : bölüngü
fren : durduraç
fuaye : dinlenmelik
fultaym : tümgün
fundamentalist : köktendinci
fütürizm : gelecekçilik
G
gabin : alışverişte aldatan
gafil : aymaz
gaflet : dalgı, aymazlık
gaile : sıkıntı, kaygı
gaip : kayıp, yok olmuş
gala : ilk / öngösterim
galat : büyük yanlış
galaksi : gökada
galebe : yengi, üstünlük
galeri : sergievi
galeyan : coşma, kaynama
TÜRKÇESĐ VARKEN...
galiba : belki
galibiyet : yengi
galiz : kaba
gam : tasa, kaygı
garaj : taşıtlık
garanti / teminat : güvence
garaz : gizli düşmanlık
gardırop : giysilik
garnitür : yanlık, bezenti
gasp : kapma, zorla alma
gaye : erek
gayrimenkul : taşınmazmal
gayri iradi : istem dışı
gayri safi hasılat : tümgelir
genetik : kalıtımsal, soyaçekim
genotip : soyyapı
geometri : uzambilim
gıpta : imrenme, imrenti
gıyab : yokluk, yitiklik
girdap : burgaç
global : küresel, bütünsel
grafik : çizge
grafoloji : yazıbilim
grev : işbırakımı
gril : ızgara
grup : öbek, küme
gurbet : yadel
gurbetçi : elgin
gurme : tatbilir
gurur : övünç
güruh : sürü
güya : sanki, sözde
güz : sonbahar
güzergâh : geçek
H
haber : duyum, duyut
haberleşme : iletişim
halaskâr : kurtarıcı
halbuki : oysa
hâkim : yargıç; egemen
hakîm : bilge
hâlâ : şimdiye dek
hacir : kısıt
hacim : oylum
haciz : elkoyma
hafıza : bellek
halef : ardıl, yerine geçen
halüsinasyon : varsanı, sanrı
hami : gözeten
handikap : engel
hanedan : soy
harekât : eylemce
hareket : devinim
harf : yazaç, imce
harika : olağanüstü
hars : ekin
haset : kıskançlık
hassas : duyarlı
hastalık : sayrılık
haşmet : görkem
hata : yanlış, yanılgı
hatıra : anı, andaç
hatırlama : anımsama
hatırşinas : gönül alıcı, saygılı
hatip : söylevci
hatta : üstelik, bile, dahası, öyle ki
havale etmek : göçermek
havali : yöre, çevre
havsala : kavrama yetisi
hayâsız : yüzsüz, utanmaz
hayal : düş, sanı
hayali : imgesel, düşsel
hayat : yaşam, dirim
hayati : yaşamsal
hayıflanma : acınma, yerinme
hayran : tutkun
hayret : şaşkı
hazan : güz
hazım : sindirme
hazin : dokunaklı, acıklı
hazine : gömü
hece : seslem
hedef : erek, amaç
hekim : sağın
hem de : üstelik
hemcins : türdeş
hemen : duraksamadan
hemfikir : oydaş, düşündeş
hemşehri : ildeş
hemzemin : düzeydeş
hentbol : eltopu
henüz : ancak, şimdiye dek
herze : boşsöz
heterojen : ayrışık
heves : özenti
heyelan : toprak kayması, göçü
heykel : yontu
hezeyan : saçmasapan
hezimet : bozgun
hırs : doymazlık
hiciv : yergi, taşlama
hidrografi : subilgisi
hidroloji : subilimi
hijyenik : sağlıksal
hikâye : öykü
hile : aldatı
himaye: gözetim
hipotez : varsayım
hisse : pay
TÜRKÇESĐ VARKEN...
hissedar : paydaş, bölüşümcü
hissi : duygusal
hissi kablel vuku : önsezi
histoloji : dokubilim
hitap : seslenme
hiyerarşi : sıralanım, sıradüzen
hiyeroglif : resimyazı
hizip : bölek
hobi : düşkü
homojen : bağdaşık, türdeş
hoparlör : sesyayar
hukşat : çengel atış
hukuk : tüze
hulasa : kısaca, özetle
hulusi kalp : içtenlik
hummalı : yoğun
hunhar : kan dökücü
hurafe : boşinan
huy : alışkı
huzur : erinç, dirlik
hücre : göze
hükmi şahıs : tüzelkişi
hümanist : insancıl
hüner : beceri
hür : özgür
hüsran : düşyıkımı
hüzün : üzgü
I
ırk : anasoy
ırkıyat : budunbilim
ırkçılık : soyculuk
iskonto : indirim
ıslah : düzeltme
ıslahat : düzeltmeler
ıslahevi : eğitme yurdu
ısrar : üsteleme
ıtır : güzel koku
Đ
iade : geri gönderme
ibadet / ayin : tapınma, tapım
ibare : sözce, deyiş
ibra : aklanma
ibret : öğrenek
icat : buluş, türeti
icmal : genel toplam
icra : edim
içtima : toplanma, kavuşum
idame : sürdürme
idareyi maslahat : geçiştirme
iddia : sav
iddianame : savca
ide : düşünü
idefiks : saplantı
identik : özdeş
ideoloji : öğreti, düşüngü
idman : alıştırma
idol : tapınca
idrak : algılama, alımlama
ifade : anlatım, anlatış, söylem
iflas : tükenme , batkı
iftihar : övünç, kıvanç
iftira : kara çalma
ihale : eksiltme
ihata : kavrama, kuşatma
ihbarname : bildirim
ihlal : çiğnem
ihmal : savsaklama
ihracat : dışsatım
ihsas : sezdirme
ihtar : uyarı
ihtilaf : anlaşmazlık
ihtimal : olasılık
ihtiram : saygı
ihtiras : tutku
ihtiraslı : gözüdoymaz
ihtiva : içerme
ihtiyaç : gereksinim
ikametgâh : yerleşim yeri
ikametgâh ilmühaberi : oturma
belgesi
ikaz : uyarı
ikna : inandırma
ikon : simge
ikraz : borç
iktibas : aşırtı, alıntı
iktisap : edinim
iktisat : tutumbilim
ilahiyat : tanrıbilim
ilam : yargı bildirisi
ilan : duyuru
ilelebet : sürgit
ilham : esin, esinlenme
ilkbahar : ilkyaz
illegal : yasadışı
illüzyon : yanılsama
illüzyonist : gözbağcı
ilmühaber : durum belgesi
iltica : sığınma
iltimas : kayırma
im : işaret
ima : anıştırma, dokundurma
imaj : imge
imalı : üstü örtülü
imkân : olanak
imla : yazım
imtihan : sınav
imtina : kaçınma
imtiyaz : ayrıcalık
TÜRKÇESĐ VARKEN...
import : dışalım
inat : direnim
inatçı : direngen
indeks : dizin
individüalist : bireyci
inisiyatif : öngüdü, üstünlük, öncelik
inkâr : yadsıma, yoksama
inkılap : devrim
insicam : bağdaşık, tutarlık
insiyak : içgüdü
insiyaki : istemdışı, içgüdüsel
insiyatif : öncecilik, üstünlük
integral : tümlev
internet : bilgisunar
interaktif : etkileşimsel
intiba : izlenim
intibak : uyum, uyum sağlama
intihal : aşıntı, aşırma
intihap : seçim, seçme
intihar : özkıyım
intikal : kavrama
intikam : öç
inziva : yalnızlık
ipotek : tutu
iptidai : ilkel
irade : istenç
irfan : bilme, uzsezi
ironi : alaysama, alaysılama
irrasyonel : usdışı
irsaliye : gönderme belgesi
irsi : kalıtsal
irsiyet : soyaçekim, kalıtım
irtibat : bağlantı
irtica : gericilik
irticalen : doğaçtan
irtifa : yükselti
irtisam : izdüşüm
isabet : yerindelik
iskonto : indirim
ispat : tanıt, tanıtlama
israf : savurganlık
istatistik : sayılama, sayımsal
istiap : sığdırma, dolunca
istidat : yetenek
istif : düzgün yığın
istifa : çekilme
istihdam : işlendirme
istihsal : üretim
istikbal : gelecek
istiklal : bağımsızlık
istikrar : sürerge, durulma
istirdat : geri alma
istismar : sömürme
istisna : ayrınca
istisnai : ayrıksı, kuraldışı
istişare : danışma
işaret : im, imlem, iz, belirti
işkence : kıyınç, yıldırı
itaatsiz : sözdinlemez
itfaiye : söndürücü
ithaf : sunu
ithalat : dışalım
itham : suçlama
itibar : saygınlık
itidal : soğukkanlılık
itikat / iman : inanç
itilaf : uyuşmazlık
itina / ihtimam : özen
itiraz : karşıdurma
itiraz-ı kayt : çekince
ittifak : bağlaşma
ivecen : aceleci
izafi : bağıl, göreli, görece
izaleişüyu : ortaklığı bozma
izdiham : insan yığılması
izobar : eşbası
izohips : eşyükselti
izolasyon : yalıtım
izolebant : yalıtım sargısı
izoterm : eşsıcak
izzetinefis : özsaygı, onur
J
jakoben : tepeden inmeci
jenerasyon : soy, kuşak
jenerik : tanıtımlık
jenosit : soykırım
jeoloji : yerbilim
jeomorfolog : yüzeybilimci
jeotermal : yerısıl
jet-ski : su kızağı
jogging : koşu
jübile : kutlama töreni
jüpon : içetek
jüri : seçici kurul
K
kaadir :gücüyeter
kaale almak : önem vermek
kabil : olabilir
kabiliyet / istidat : yetenek
kabir : gömüt
kablelvuku : olmadan önce
kabotaj : deniz işletmesi
kâbus : karabasan
kadar : değin, dek, ölçüde
kadastro : yeryazım
kadavra : ölük
kader, baht : alınyazgısı
kadim : eski, çoktanki
TÜRKÇESĐ VARKEN...
kadir : değer
kadirşinas : değerbilir
kadük : geçerliliği kalmamış
kâfi : yeterli
kafiye : uyak
kahır : üzüntü, ezginlik
kâhin : bilici
kaide : kural, taban
kaim olma : yerine geçme
kâinat : evren, acun
kalbi : içten
kale : kurgan
kale almak : önem vermek
kalibrasyon : ölçümleme
kalibre : çapölçer
kalifikasyon : niteliklilik
kaligrafi : yazı biçimi
kalite : nitelik
kalori : ısın
kalorifer : ısıveren, ısıtaç
kalorimetre : ısıölçer
kalp : yürek, gönül
kambiyo : değiştirim
kameriye : çardak
kamp : dinlenek
kampüs : yerleşke
kamufle : alalama
kanaat : kanı
kanalizasyon : pis su yolu
kantitatif : nicel
kaparo : önakça, güvenmelik
kapasite : sığa
kapital : anamal
kapitülasyon : ayrıcalık
kapris : özenç
kâr : artınç
karakter : ıra, özyapı
karakteristik : özgül, belirtici
kargo : yük
karine : ipucu
kariyer : uzmanlaşma
karizma : büyüleyim
karizmatik : büyüleyici
kartvizit / jenerik : tanıtmalık
kasıt : amaç, erek
kasko : güvencelik
kâşif : bulam
kaatil : öldüren
katil : öldürme
kâtip : yazman
katalog : dizit
katliam : toplu öldürüm, kırım
katot : eksi uç
kavim : budun, ulus
kavis : yay, eğmeç
kayıp / zayi : yitik
kefalet : yükümleme
kefil : yükümcü
kelime : sözcük
kemer : belbağı
kesafet : yoğunluk, koyuluk
keşişleme : akçayel
keşke : ne olurdu
keşmekeş : karışıklık
ketum : ağzısıkı
keyif : tat, sevini
keza : yine, öyle
kırtasiye : yazı gereçleri
kısas : dişediş
kıssa : öğütlük, öğütçe
kıstas / kriter : ölçüt
kıta : anakara
kıyafet : giysi
kıyaslama : örnekseme
kıymet hükmü : değer yargısı
kibir : büyüklenme
kifayet : yeterlik
kinaye : değinmece, dokundurma
kinetik : devimsi
kisve : giyim, kılık
kitabe : yazıt
kitap : okunca, betik
klan : sop
klas : bölüt
klima : ısıdüzenleyici
klişe : kalıplaşmış
koçaklama : destan
kodifikasyon : düzenleme
kokteyl : içkili toplantı
kolaj : kesyap
kolektif : işbirlikli
kolektör : toplaç
kolokyum : bilimsel toplantı
kolonlama : özdeşleme
komandit : karma sorumlu
kombine : birleşik
komedi : güldürü
komisyon : yüzdelik, yarkurul
komite : kurul
kompetitif : yarışımcı
kompleks : karmaşık
komplike : karmaşık, dolaşık
komplo : gizdüzen
kompozitör : besteci
komprador : işbirlikçi
kompütür : bilgisayar
komünikasyon : iletişim
kondisyon : erk
kondüsyon : tümdurum
konfigürasyon : yapılandırma
TÜRKÇESĐ VARKEN...
konfirmasyon : doğrulama
konfor : gönence
konformist : uyguncu, uyarcı
kongre : kurultay
konjoktivite : göz yangısı
konjonktür : topludurum
konkardato : batış anlaşması
konkur : yarışma
konsantrasyon : yoğunlaşma
konsept : kavram
konsensüs : uzlaşım, anlaşım
konser : dinleti
konserve : saklanca
konsalidasyon : pekiştirme
konsorsiyum : uluslararası ortaklık
konstrüksiyon : yapım, yapı
konsültasyon : görüş alışverişi
konşimento : alındı belgesi
kontenjan : saptanca
konteyner : kutuyük
kontra : karşı, aykırı
kontrast : karşıtlık
kontrat : sözleşme
kontrolör : denetçi
konvansiyon : anlaşma
konvektör : ısıyayar
konvertibilite : çevirgenlik
koordinasyon : eşgüdüm
koprodüksiyon : ortak yapım
kopya : eşlem
korelasyon : bağlılaşım, ilgileşim
koridor : geçenek
korse : sargaç
kortej : tören alayı
kostüm : giysi
kota : üleşi
kotasyon : değer belirleme
kotlamak : imlemek
kotra : yelkenli
kozmoloji : evrenbilim
kozmonot : uzayadamı
kozmopolit : evrendeş
kozmoz : evren
kör : görmez
kötü talih : karayazı
kramp : kasınç, kasılma
kravat : boyunbağı
kreasyon : yaratı
kredi : ödenç, güven
kredibilite : güvenilirlik
krematoryum : yakmalık
kriminoloji : suçbilim
kripto : imli yazı, gizli yazı
kriter : kıstas, ölçüt
kritik : eleştiri, sorul
kriz : bunalım
kroke : esrik
kroki : taslak
kromozom : soyaktaran
kronik : süreğen
kronoloji : süredizin
kronometre : süreölçer
kros : kır koşusu
kurs : alışım
kursiyer : alışman
kuruntu : işgil
küfür : sövgü
kült : tapınç
kültür : ekin
kümülatif : katlanmış, yığışımlı
küstah : kendini bilmez
kütüphane : okuncalık
L
laboratuar : deneylik
labtop : dizüstü bilgisayar
laf / lakırdı : söz
lafügüzaf : boşsözler
lahit : gömüt
lakayt : ilgisiz
lakin : ama, şu var ki
lalettayin : gelişigüzel
latife : şaka
lavabo : elyunağı
layık : yakışan, yaraşık
lazım : gerek, gerekli
leasing : kiralama
lebiderya : deniz kıyısı
legal : yasal
lehine : yararına
leksikoloji : sözlükbilim
lenguistik : dilbilim
levazım : gereçler
levha : tanıtaç
lezzet : tat
link : bağlantı, ilişim
lirizm : içsellik
lisan : dil
lisans : yetki belgesi
liste : dizelge
literatür : yazınca
litografya : taşbasması
litosfer : taşküre
liva : tugay, sancak
liyakat : yararlık, yaraşırlık
liyezon : ulama
lizing : kiralama
lobi : beklenek
lodos : karayel
TÜRKÇESĐ VARKEN...
logo : simgeyazı, belirtke
lojistik : donanım
lojman : görevli konutu
lokanta : aşevi
lokavt : işkapatımı
lüzum : gereksinim
M
macera : serüven
maddi : özdeksel
mafsal : eklem, oynakyeri
mağdur : kıygın
mağlubiyet : yenilgi
mağrur : kendini beğenmiş
mahcur : kısıtlı
mahkeme : yargılık
mahkûm : yargın, yargılı
mahpus / mahbus : tutuklanmış
mahreç : çıkış yeri, çıkak
mahrum : yoksun
mahsuben : yerine sayarak
mahsul : ürün
mahsus / has : özgü
mahzur : sakınca, engel
makam / mevki : orun
makanizma : düzenek
makara : sarımlık
makber : gömüt
makbuz : alındı
maksat : amaç, erek
maksimum : doruk, en üst, son sınır
maktul : öldürülen
makul : anlayışlı, usa uygun
makûs : uğursuz
mali : akçalı
malik : iye
maliyet : eder
malum : bilinen
malzeme : gereç
mamafih : yine de, böyle iken
mamur : bayındır
mana : anlam
manej : at eğitim yeri
manevi : tinsel, içsel
maneviyat : yürekgücü
mani : engel
manifesto : bildiri
manipülasyon : güdümleme
manivela : kaldıraç
manometre : basıölçer
mansiyon : övgüdeğerlik
manşet : üst başlık, kolluk
mantık : sözge
maraz : sayrılık
maraton : en uzun koşu
marifet : beceri
marjinal : sıradışı, uçta
marka : belik
market : satım yeri
marketing : pazarlama
marmelat : ezme
maruz bırakmak : uğratmak
maruzat : sunuş, diyecek
masaj : ovma
mask : yüzkalıbı
maske : örteç
maskot : uğurluk
masör : ovucu
masraf : gider
mastar : eylemlik
masum : suçsuz
masun : dokunulmaz, korunmuş
mat : donuk
matbaa : basımevi
matbu : basılı
matbuat : basın
matem : yas
matematik : sayıbilim
materyal : gereç
materyalist : özdekçi
matine : gündüzlük
matkap : delgi
matuf : yöneltilmiş
mayo : denizlik
mazbata : tutanak
mazbut : derli toplu
mazeret : engel, engellik
mazhar : erişmiş, erişen
mazi : geçmiş
mazlum : uysal
meal : anlam, kavram
mecaz : değişmece
mecazı mürsel : doğal değişmece
mecbur : yükümlü
meccani : karşılıksız
mecnun : tutkun, çılgın
mecra : akak, yatak
meczup : sapık
meçhul : bilinmeyen, belirsiz
med : çekme
medar : dayanak, dönence
medar olmak : yardımı olmak
medarı iftihar : övünce
medarı maişet : geçim aracı
meddah : övücü
meddücezir : gelgit
medeni : uygar
medet : yardım
medfun : gömülü
TÜRKÇESĐ VARKEN...
meditasyon : derin düşünme, dalınç
medya : iletişim araçları
medyun : borçlu
mefharet : övünç, kıvanç
mefhum : kavram
mefkure : ülkü
mefluç : kötürüm
mefruşat : döşemelikler
meftun : vurgun, tutkun
megaloman : büyüklük delisi
megapol : devkent
meğer : oysa
mehil : önel
mekân : uzam
mekanik : devinimbilim
mektup : betik
melal : usanç
melankoli : karakaygı
melek : gökçe
meleke : yeti, yatkınlık
melez : katışık
melodi : ezgi
melul : usanmış, bezgin
memnu : yasak
memnun : sevinçli
memur : işyar
memorandum : diplomatik nota
memori : bellek
memur : işyar
men : yasaklama, önleme
mendirek : dalgakıran
menfez : ağız
menfi : olumsuz
menfur : iğrenç
mengene : sıkmaç
menkıbe : öykü, övmece
menkul : taşınır
mensubiyet : ilinti, ilgililik
mensur : düzyazı
menşe : köken
menzil : konaklama yeri, erim
mera : otlak
meram : istek, erek
merasim : tören
merhale : aşama
merhamet : acıma
mer’i : yürürlükte olan
meridyen : boylam
mersiye : ağıt
mesafe : uzaklık
mesai : çalışma
mesaj : ileti, söylem
mesela : örneğin, sözgelimi
mesele : sorun
mesire : gezinti yeri
mesken : konut
meslek : uğraşdalı, geçimyolu
mesnet : dayanak
mest : esrik
mesul : sorumlu
meşgale : uğraş
meşgul : dalgın, uğraşan
meşguliyet : uğraşı
meşhur : ünlü
meşru : yasaya uygun
meşrubat : içecekler
meşum : uğursuz
meşveret : danışma
met, med : kabarma
metafizik : doğaötesi
metafor : eğretileme
metamorfoz : başkalaşma
metanet : dayanca
metcezir : gelgit
meteor : göktaşı
methiye : övgü, güzelleme
metodoloji : yöntembilim
metro : yeraltı ulaşımı
metrukât : bırakıt
mevcudiyet : varlık, varoluş
mevduat : yatırım
mevhum : sanal; kavram
mevki : yer, konum
mevkuf : tutuk, tutuklu
mevsim : sürem
mevta : ölüler
mevzu : konu, bağlam
mevzuat : kurallar
mevzubahis : söz konusu
mey : içki
meyus : umutsuz
mezalim : kıyımlar
mezar : gömüt, sin
mezat : açık artırma
mezbaha : kesim yeri
mezbele : çöplük
mezbur / mezkûr : adıgeçen
meziyet : üstünlük niteliği
mezra : tarla
mezun : bitirmiş, yetkili
miat : kullanma süresi
mısra : dize
mihenk : denektaşı
mihman : konuk
mihnet : sıkıntı
mihrak: odak
mikrofon : sesalır
mikser : çırpıcı
mikyas : ölçek
milenyum : binyıl
TÜRKÇESĐ VARKEN...
militarizim : orduculuk
millet : ulus
milletvekili : saylav
milli : ulusal
mimik : kımıltı
minimum : en düşük, altsınır
minnet : iyilik borcu
miralay : albay
miras : kalıt
misafir : konuk
misak : sözleşme, antlaşma
misal : örnek, sözgeliş
mistik : gizemci
misyon : özgörev, amaç
mitoloji : söylencebilim
mizaç : özyapı
mizah : gülmece, alaysılama
mizahi : alaycı
mizansen : oyun düzeni
moda : izlenti
modem : çevirge
modern : çağcıl
modülasyon : geçiş, değişme
mola : dinlenim
monarşi : tekerklik
monitör : görüntülük
monogami : tekeşlilik
monolog : tekli konuşma
monoteizm : tektanrıcılık
monoton / yeknesak : tekdüze
montaj : kurma, kurgu
moral : yürek gücü, içgücü
moratoryum : borç erteleme
morfoloji : biçimbilim
morg : ölüklük
mostralık : göstermelik
motif : örge
motiv : güdü
motivasyon : isteklendirme
mönü : yemek listesi
muaccel : ivedi
muadelet : eşdeğerlik
muadil : eşdeğer, denkteş
muaf : bağışık
muafiyet : bağışıklık
muahede: antlaşma
mualla : yüce
muallak : asılı, boşta
muallim : öğretmen
muamelat : işlemler
muamele : işlem, davranış
muamma : bilmece, gizlence
muarız : karşı gelen
muasır : çağdaş
muaşeret : görgü
muavenet : yardım
muayene : bakı
muayyen : belirli
muazzam : ulu
muazzep : sıkıntılı
muazzez : saygıdeğer
mübah : olurlu
mubayaa : satınalma
mucibince : gereğince
mucip sebep : gerekçe
mucit : türetmen, bulan
mucize : tansık, olağandışı
mudi : yatırımcı
mufassal : ayrıntılı
mugalata : yanıltmaca
mugayir : aykırı
muğber : küskün, kırgın
muğlak : anlaşılmaz
muhabere : yazışma
muhabir : bildirmen
muhacir : göçmen
muhafazakâr : eskiye bağlı
muhakeme : usavurma
muhakeme etme : yargılama
muhalefet : karşıtçılık
muhalif : karşıcıl
muhammen : oranlanan
muharebe : savaşma
muharrer : yazıcı
muharrir : yazar
muhasara : kuşatma
muhasebe : saymanlık
muhatap : söz söylenen
muhayyel : düşsel
muhayyile : düşgücü, imgelem
muhbir : eleveren
muhip : seven
muhit : çevre, yöre
muhkem : sağlam
muhlis : katkısız
muhtaç olma : gereksime
muhtar : özerk
muhtasar : kısaltılmış
muhtelif : çeşitli
muhtemel : olası, umulur
muhterem : saygıdeğer
muhteris : tutkulu
muhteşem : görkemli
muhteva : içerik, kapsam
muhtıra : andıç
mukabele : karşılık verme
mukadderat : alınyazısı, yazgı
mukallit : öykünmeci
mukavele : sözleşme
mukavemet : direniş; dayanırlık
TÜRKÇESĐ VARKEN...
mukavim : dayanıklı
mukayese : karşılaştırma
mukim : oturan
muktesep : aktarılmış
muktedir : gücü yeten
multivizyon : yansıtmalı gösterim
munis : sevimli
muntazam : düzenli
munzam : katma, ekleme
murabba : dördül
murakabe : denetleme
murakıp : denetçi
muris : kalıtçı
musahabe : söyleşme
musallat olma : başına dolanma
musibet : uğursuz, sıkıntı
mustarip : acı çeken
mutaassıp : bağnaz
mutabakat : uyuşma,uyum
mutasyon : değişinim
mutat : alışılmış
muteber : güvenilir, geçerli, saygın
mutedil : ılımlı, ılıman
mutemet : güvenilir kişi
mutena : özenilmiş, saygın
mutlak : tek, salt, yalnız, saltık
mutlaka : kesinlikle
muttali olma : öğrenme
muvacehesinde : karşısında
muvafakat : uygunluk, onay, olur
muvaffak : başarılı
muvakkat : geçici
muvasala : erişim, ulaşım
muvazaa: danışıklık
muvazene : denge, denklik
muvazi : koşut
muvazzaf : ödevli, görevli
muzaffer : utkulu
mübadele : değiştokuş
mübah : olurlu
mübalağa : abartma
mübarek : kutlu, uğurlu
mübayaa: satınalma
mübeccel : yüce, ulu
müberra : aklanmış
mücadele : savaşım, uğraş
mücavir : komşu
mücehhez : donatılmış
mücella : parlak
mücerret : soyut, yalnız
mücerrit : yalıtkan
mücessem : üç boyutlu, kabartma
mücevher : takı
mücrim : suçlu
müdafaa : savunma
müdafi : savunucu
müdavim : sürekli
müddeiumumi : savcı
müddet / zaman : süre
müdrik : anlamış, anlayan
müdrike : alımlama
müebbet : sonsuz
müeccel : ertelenmiş
müellif : yazar
müesses : kurulu, kurulmuş
müessif : acınacak
müessir : etkili
müeyyide : yaptırım
müfettiş : denetmen
müfit : yararlı
müflis : batkın
müfredat : ayrıntılar
müfrit : aşırı
müfteri : karaçalıcı
mühim : önemli
mühimmat : savaş gereçleri
mühlet : belirli süre
müjde : muştu
mukayese : ölçüştürme
mükâfat : ödül
mükellef : yükümlü
mükemmel : eksiksiz
mükerrem : saygın
mükerrer : yinelenmiş
müktesebat : edinç
müktesep : kazanılmış
mülahaza : düşünce, görüş
mülakat : görüşme
mülaki : kavuşan, buluşan
mülazım : teğmen
mülga : yürürlükten kaldırılmış
mülk : taşınmazmal, ülke
mülkiyet : iyelik
mülteci : sığınmacı
mültivizyon : yansıtmalı gösterim
mümbit : bitek, verimli
mümkün : olanaklı
mümkün mertebe : olabildiğince
mümtaz : seçkin
münafık : ikiyüzlü
münasebet : ilişki, bağıntı, bağ
münasip : uygun, yaraşık
münazara : savlı tartışma
münekkit : eleştirmen
münevver : aydın
münezzeh : arınmış
münferit : tekil, tek, kendi başına
münhal : açık, boş
münzevi : kaçınık, çekilgin
müphem : belirsiz, anlaşılmaz
TÜRKÇESĐ VARKEN...
müptela : tutulmuş
müracaat : danışma, başvuru
müradif : eşanlamlı, anlamdaş
mürafaa : sözlü duruşma
mürebbiye : eğitici
müreffeh : gönençli
mürekkep : bileşik, yazı boyası
mürettip : dizgici, dizmen
mürit : izdeş
mürşit : yol gösterici
mürteci : gerici
mürtesem : izdüşüm
mürur : aşım
müruri zaman : zaman aşımı
mürüvvet : iyilikseverlik
müsabaka : yarışma, ölçüşme
müsademe : çarpışma
müsadere : elkoyma
müsait : uygun, elverişli
müsamaha : görmezden gelme
müsavat : eşitlik
müsavi : eşit
müsbit / müsbite : kanıtlayan
müsebbip : neden
müsecca : uyaklı söz
müseddes : altıgen
müsekkin : yatıştırıcı
müselles : üçgen
müselsel : ardı ardına
müsemma : adlanmış
müsnet : dayatılmış
müsbet : olumlu
müsrif : savurgan, tutumsuz
müstacel : ivedi
müstafi : işinden çekilen
müstahak : kazanımlı
müstahdem : görevli
müstahkem : sağlamlaştırılmış
müstahsil : üretici
müstakbel : gelecekteki
müstakil : bağımsız
müstamel : kullanılmış
müstantik : sorgu yargıcı
müstefit : yararlanan
müstehcen : açık saçık
müstehlik : tüketen
müstehzi : alaycı
müstemleke : sömürge
müsteniden : dayanarak
müstenkif : çekimser
müsterih : kaygısız, içi esen
müstesna : ayrıcalı, üstün
müstevi : düzlem
müstevli : yayılan, ele geçiren
müsvedde : taslak
müşahede / rasat : gözlem
müşahhas : somut
müşahit : gözlemci
müşavir : danışman
müşerref olma : onur duyma
müşfik : sevecen
müşir : gösterge
müşkül : çetin, güç
müştak : aşırı istekli
müşteki : yakınan
müştemilat : eklentiler
müşterek : birlikte
müşteri : alıcı
mütalaa : irdeleme
mütareke : bırakışma
müteaddit : birkaç, birçok, çok
müteahhit : yüklenici
müteakıben : ardı sıra
müteallik : ilişkin, ilintili
mütebaki : geri kalan
mütebessim : güleç
mütecanis : türdeş, bağdaşık
mütecaviz : saldırgan
mütecessiz : gözetleyen
müteessir : etkilenen, üzülmüş
mütefekkir : düşünür
mütegallibe : derebeyi
mütegayir : karşıt olan
müteharrik : devingen
mütehassıs : uzman
mütehassis : duygulanma
mütekabil : karşılıklı
mütekait : emekli
mütekâmil : olgun
mütemadi : aralıksız
mütemayil : eğilimli
mütemmim : bütünleyici
mütenahi : bitimli, sonlu
mütenasip : oranlı, uygun
mütenazır : bakışımlı
müteradif : eşanlamlı
mütercim : çevirmen
mütereddit : çekingen, ikircikli
mütesanit : dayanışık
mütesavi : eşit, eş olan
müteselsil : ardı ardına
müteşekki : yakınan
mütevazi : gösterişsiz, alçak gönüllü
müteveccih : yönelmiş
müteveffa : ölmüş
mütevekkil : yazgıcıl
mütevellit : ileri gelmiş
mütevezzi : dağıtman
müteyakkız : uyanık, tetikte
müthiş : ürküten, umulmayan
TÜRKÇESĐ VARKEN...
müttefik : bağlaşık, anlaşmış, oydaş
müttefikan : oybirliğiyle
müttehim : suçlanan
müteşebbis : girişimci
mütevellit : doğurtan
müzakere : görüşme
müzayede : artırma
müzdeviç : eşlenik
müzekker : eril
müzeyyen : süslü
müzmin : süregen
N
nabız : atardamar
naçiz : değersiz
nadide : görülmemiş
nadim olma : yerinme
nadir : az bulunur
nafaka : geçimlik
nafıa : bayındırlık
nafile : boşuna
nağme : ezgi, ses
nahif : çelimsiz
nahiye : bucak
nahoş : beğenilmeyen
nakavt : oyundışı kalmak
nakıs : eksi, eksik
nakit : akça
nakkaş : bezekçi
nakletme : taşıma, anlatma
nakli : söylenegelen
nam / ünvan : san, ün
namağlup : yenilmemiş
namalum : bilinmeyen
namdar : ünlü
name : betik
namert : alçak, korkak
namüsait : elverişsiz
namütenahi : bitimsiz, sonsuz
namzet : aday
nankör : iyilikbilmez
nara : bağırış
narenciye : turunçgiller
narin : inceyapılı
narkoz : uyuşturma
narsist : özsever
nas : inak
nasihat : öğüt
nasip : düşem
nasyonal : ulusal
natamam : bitmemiş
natıka : söyleme yetisi
nativizm : doğuştancılık
natuk : iyi konuşan
natüra : doğa
natüralizm : doğalcılık
natülmort : ölüdoğa
nazar : bakış, gözatma
nazaran : göre, oranla
nazarı dikkate almak : önem verme
nazari : kuramsal
nazariye : kuram
nazım : koşuk
nazire : benzek, benzetileme
nebat : bitki
nebze : bir parça, pek az
necip : soylu
nedamet : yerinme
nefaset : güzellik
nefes : soluk
nefis : çok güzel, özvarlık
negatif : olumsuz
nekahet : iyileşme
nema : artma, ürem
nesep : soybağı
nesil : kuşak, döl
nesir : düzyazı
neşriyat : yayın
netice : sonuç
netvörk : bilişimağı
nevroloji : sinirbilim
nevroz : sinirce
nezaket : incelik
nezaret etme : bakma, gözetme
nida : ünlem, haykırı
nifak : ayırga, ayrım
nigâr : güzel, sevgili
nihai : son
nihayet : son, sonunda
nihilizm : yoksayıcılık
nikbin : iyimser
nikneym : takma ad
nimet : ergi
nisap : yeter sayı
nispet : oran
nisyan : unutuş
nişan : im, iz, belirti
nişan almak : gezlemek
nişangâh : bakıncak
niyet : erek
nizam : düzen, yol
nizamname : tüzük
nodül : yumrucuk
nofrost : karlanmaz
noksan : eksik
nokta : durgu, benek
norm : izge, ölçü, kural, ilke
TÜRKÇESĐ VARKEN...
nostalji : anı, geçmişe özlem
nostaljik : özlemli
nosyon : kavrayış
not : saptam
nöroloji : sinirbilim
nötr : yansız
nötralizasyon : etkisizleştirmek
numune : örnek
nutuk : söylev
nü : çıplak
nüans farkı : ince ayrım, ayırtı
nüfuz : söz geçerlik
nükte: ince anlamlı
nüsha : eşiz, eşyazı
nüve : çekirdek
nüzul : inme
O
obje : nesne
objektif : nesnel
obligasyon : yükümlülük
observasyon : gözlem
obsesif : takıntılı
obstrüksiyon : engelleme
ofans : atılım
ofis : işyeri
ofsayt : açığa düşme
ofset : düzbaskı
o halde : öyleyse
okeyleme : oldulama, onaylama
ombudsman : kamu denetçisi
onlayn : çevrimiçi
onomastik : özbudunbilim
onore : onursal
ontoloji : varlıkbilim
operasyon : işlemce
opsiyon : seçme yetkisi
optimal / optimum : en uygun
optimizm : iyimserlik
ordövr : önyemek
organize etmek : düzenlemek
orijin : köken, başlangıç, kök
orijinal : özgün
oryantal : doğu’ya ilişkin
oryantasyon : alıştırma, uyum
oşinografi : denizbilim
otantik : gerçek, özgün, yerel
otizm : içekapanış
otobiyografi : özyaşam öyküsü
otokritik : özeleştiri
otomatik : özdevinim
otonom : özerk
otopsi : gözle görü, ölüaçımı
otorite : yetke
otoriter : sözdinletir
Ö
ödem : şişlik
ömür : yaşam
örf : töre, gelenek
ötenazi : ölmelik
özür : engel, eksiklik
P
padok : at gezdirmeliği
paleontoloji : taşılbilim
pakt : antlaşma, bağıt
paleografya : eski yazı bilgisi
paleontoloji : eski varlıkbilim,
taşılbilim
palyatif : geçici, anlık
pandomim : sessiz oyun
panel : açık oturum
panik : ürkü
pankart : duyurumluk
pano : duyuru tahtası
panorama : genel görünüm
panteizm : tümtanrıcılık
pansiyon : barıncak
para : akça
paradigma : değerler dizisi,
örneksem
paradoks : aykırı düşünce,
karşıtlam, çelişki
paraf : imce
paragraf : bölümce, bölüntü
paralel : koşut, enlem
parametre : değiştirgen
parankima : özdekdoku
parantez : ayraç
paratoner : yıldırımsavar
parazit : asalak
pardon : bağışlayın
parfüm : güzel koku
parite : değer eşitliği
parkur : koşmalık, koşuyolu
parlamento : kamutay
parodi : gülünçleme
parsel : bölgü
partner : eş, ortak
parttaym : yarıgün
pasaport : geçişlik
pasif : edilgen, eylemsiz
paso : yolkimliği
pastoral : kırsal
pastörize : arınmış
paten : kaymalık
patent : buluş belgesi
TÜRKÇESĐ VARKEN...
patika : yolak, izlek
patoloji : hastalıklar bilimi
patriarkal : ataerkil
patron : işveren
pedagoji : eğitimbilimi, eğitbilim
pekâlâ : pekiyi, peki
pencere : bakanak
perakende : tekten, azar azar
performans : başarım, edimgücü
pergel : yayçizer
periyot : sıralama, döngü
periyodik : dönemli, dönüşümlü
personel : görevliler
perspektif : görünge, derinlik
pervane : dönencek
pervasızca : çekinmeksizin
pesimit : kuramsar, kuşkucu
peşinat : öncelik
peşin hüküm : önyargı, takınç
pey : önakça
peygamber : tanrı elçisi, yalvaç
payidar / baki : kalımlı
peyzaj : kır görüntüsü
pilot : uçman
pist : yarışlık
pişmanlık : yerinme
pitoresk : gözalıcı
piyes : oyun
plaj : kumsal
plaka : tanıtaç
plaket : onurluk, anımlık
plan : izlek, tasarı
plasman : yatırım
plebisit : tümdanış
pleybek : söylemseme
pleyof : üstöbek
plurizm : çokçuluk
podyum : seki
poezi : deyiş
polemik : söz (yazı) dalaşı, tartışı
polifoni : çokseslilik
poligami : çokeşlilik
poligon : atış alanı; çokgen
poliklinik : toplubakılık
polinom : çok terimli
polis : kolluk
polisiye : güvenlikle ilgili
politeizm : çoktanrıcılık
politika : ülke yönetimi, yönelti
popülasyon : nüfus; varlık
popüler : sevilen, tanınan
popülist : yardakçı, yaranmacı
portatif : taşınabilir
portföy : akçalık, belgitlik
portmanto : askılık
portre : betimce
postrestant : beklerulak
postülat : öndoğru, kanıt
poşet : torba
potansiyel : gizilgüç
potin : boğazlı ayakkabı
potpuri : karmaca
poyraz : kuzey yeli
poz : duruş
pozisyon : konum, durum
pozitif : olumlu, artı
pozitivizm : olguculuk
pörseptif : algısal
pragmatik : yararcı
pratik : kılgısal; uygulamalı
pratisyen : uzman olmayan,
sağıtman
praymtaym : izlencelik
prefabrik : hazıryapım ev; kurma
prensip / umde : ilke
pres : sıkacak; baskı
prese : sıkıştırılmış
prestij : saygınlık
prevantoryum : önleyimevi
prezentabl : sunulmaya değer
prezante : tanıştırma, sunma
prezervatif : koruyucu
prim : iş ödülü
primitif : ilkel
printir : yazıcı
priusesör : işlemci
priz : girgilik
probabilizm : olasıcılık
problem : sorun
prodüksiyon : yapım
prodüktivite : verimlilik
prodüktör : yapımcı
profesyonel : uğraşman
profil : yan görünüm
program : tasımlama ; izlence
proje : öntasarı, tasarı
projeksiyon : yansıtım
projektör : ışıldak
proleter : emekçi
prolog : önsöz, öndeyiş
promosyon : özendirme
propoganda : yaymaca
propogandist : yayman, tanıtman
prosedür : yöntem, yol, izlek
proses :süreç
prospektüs : tanıtmalık
protez : takma
protokol : tören düzen; sözleşme
prototip : ilk örnek
prova : deneme, sınama
TÜRKÇESĐ VARKEN...
provizyon : karşılık sorma
provoke etmek : kışkırtmak
prömiyer : ilk oyun, ilk gösteri
psikanaliz : tinsel çözümleme
psikolog : tinbilimci
psikoloji : ruhbilim, tinbilim
put : tapıncak
pülvarizatör : püskürteç
R
rab : tanrı
rabıt edatı : bağlaç
rabıta : bağ, ilişki
radde : kerte, aşama
radikal : kökten, köktenci
radyasyon : ışıma, ışınım
radyatör : ısıyayar (oto’da)
radyoaktif : ışınetki
radyolink : telsiz bağlantı
radyoloji : ışınbilim
radyometre : ışınölçer
radyoterapi : ışınlı sağaltım
rafinaj : arıtım
rafine : arıtılmış
rafting : sal yarışı
rağbet : ilgi, değer verme
rağmen : karşın, yine de
rahata kavuşma : gönenme
rahîm : esirgeyen, koruyan
rahim : döl yatağı
raket : vuraç
râkım : yükselti
rakip : karşı olan
ram : boyun eğme
ramak : az
randıman : verim
rant : getirim, emeksiz gelir
rantabilite : verimlilik
rapor : yazanak
raportör : inceleme sunucusu
rasat : gözlem
rasathane : gözlemevi
raspa : kazıyıcı
rasyonalist : usçu
rasyonel : usa dayanan, ussal
ray : kayga
rayiç : geçerdeğer
resen : kendi başına, kendiliğinden
rey : oy, görüş
reaksiyon : tepki, tepkime
realist : gerçekçi
realite : gerçeklik
realizm : gerçekçilik
reasürans : ikiligüvence
red : yadsıma
redaksiyon : yazımlama, yazıdüzen,
yayımdüzen
reddiye : savunum
redüksiyon : indirgeme
reel : gerçek
reenkarnasyon : tin göçü
reeskont : ikinci kırdırma
refah : gönenç, bolluk, dirlik
refakat : eşlik etme, yoldaşlık
referandum : halkoylaması, kamu
oylaması, tümdanış
referans : kaynakça
refleks : yansı, tepke
reform : dönüşüm, düzeltme
refüj : orta kaldırım
refüze : geri çevirme
regülatör : düzenleyici, düzenleç
rehabilitasyon : iyileştirme
rehber : yol gösterici, kılavuz
rehin : tutu
rejim : yönetim
rejisör : yönetmen
rekabet : yarışma
reklam : tanıtı, özendirim
rekor : en üstün aşama
rekortmen : erişmen
rekreasyon : dinlenme alanı
relativizm : görecilik
rencide olma : incinme
rençber : tarımcı
rengârenk : alacalı
repertuvar : sunumluk
reprodüksiyon : özdeşbaskı,
eşizbaskı
resen : doğrudan doğruya
resepsiyon : başvuru yeri;
törençağrı
resesif : çekinik
resim : boyam
resmen : bile bile
resmi geçit : geçit töreni
restitüsyon : yeniden tasarımlama
restoran : aşevi
restorasyon : onarım
reşit : ergin
retorik : sözbilim
reva : uygun, yakışır
revaç : geçerlik
revalüasyon : değer yükseltimi
revanş : karşılık oyun
revir : bakım odası
revize : yenileme, düzeltme
rezervasyon : yer ayırtımı
rezervuar : biriktirici
rezidans : konut
TÜRKÇESĐ VARKEN...
rezistans : direnç
rezonans : eşsalınım; seselim
ribaunt : dönen top
risk, riziko : çekince, dokuncak
ritim, ritm : dizem
ritmik : düzenli, dizemli
ritüel : törensel
rivayet : duyultu, söylenti
rodaj : alıştırma
roman : uzun öykü
romantik : duygusal, düşsel
rotasyon : döngü, düzenli değişim
rotatif : döner-basar
rölanti : yavaşlatılmış
rölatif : göreceli
rölativizm : bağıntıcılık
rölyef : kabartma
römork : takıt
römorkör : takıtçeker
röportaj : konuşum
röprezant : tanıtımcı
röprodüksiyon : özdeş baskı
röprodüktör : çoğaltıcı
rötar : gecikme
rötuş : düzeltme
rövanş : ikinci karşılaşma
ruh : tin, öz
ruhsal : tinsel, içsel
rumuz : simge
rut : dizin
rutin : alışılagelmiş, sıradan
rücu : geri dönme
rüşt : ergenlik
rüya : düş
rüzgâr : eser, yel
S
sabık : eski, önceki
sabıka : geçmiş suç
sabır : dayanç
sabit : durağan
sabote : baltalama
sade : yalın, düz
sadece : yalnızca
safha : evre
sahip : iye, ıs
sahiplik : iyelik
sahte : düzmece
sakin : dingin, susuk
salvo : yaylım ateş
samimi : içten, gönülden
sanki : sözümona
sansasyon : ilgi yaratma, çarpıcılık
sansür : sıkıdenetim
sarfınazar : vazgeçmek
sarih : açık, apaçık
sathi : yüzeysel
satıh : yüzey
satır : dizek
satvet : ezici güç
sauna : buhar banyosu
sav : tez
seans : oturum
sebat : direnim, direnme
sebep : neden
seci : uyaklı düzyazı
seciye : ıra, özyapı
sedimantasyon : tortu çökmesi
sefahet : uçarılık
sefalet : yoksulluk
sefaret : elçilik
sefer : yolculuk; savaş
sefir : elçi
sehven : yanlışlıkla, yanılarak
sekans : ayrım
seksiyon : bölüm, kesit
sekte : durma, durgu, aksama
sektör : kesim, bölüm
selamlama : esenleme
selef : öncül, öncel
seleksiyon : ayıklama
self determinasyon : gelecekgüveni;
özbelirlenim
self-servis : kendin al
sema : gökyüzü
semantik : anlambilim
semavi : göksel
sembol : simge
sembolik : simgesel
semere : verim
semih : eli açık
seminer : topluçalışım
sempatik : sevimli, kanı sıcak
sempatizan : duygudaş
sempozyum : bilgi şöleni
semptom : belirti, bulgu
sendika : emekçi birliği
sendrom : belirti, sıkıntı, bunalım
sene : yıl
seneyi devriye : yıldönümü
senet : belge, belgit
seniye : yüksek, yüce
senkron : eşsürem
senkronik : eşsürelik
senkronizasyon : eşleme
sensör : duyar
sentaks : sözdizimi
sentetik : bireşimli, yapay
sentez : bileşim
sentimental : duygulu, içli
TÜRKÇESĐ VARKEN...
septik : kuşkucu
septisizm : kuşkuculuk
ser : baş, başkan
seramoni : tören
serap : ılgım, yalgın
serbest : bağımsız, özgür, engelsiz
serbesti : bağımsızlık
serdar : başkomutan
serdetmek : ileri sürmek
sergüzeşt : serüven
serhat : sınırboyu
seri : hızlı, ivedi
serî : sıra, sıralı
serigraf : ipek baskıcı
serkeş : dikbaşlı
sermaye : ana akça
sermest : esrik
sersem : sangı
serzeniş : başa kakma
serseri : başıboş, kopuk
sertifika : bitirme belgesi
server : başkan
servet : varlık
servis : çalışma
serzeniş : başa kakma
set : tümsek, engel, büget
seviye : düzey
sevk : gönderme, yollama
sevki tabi : içgüdü, itki
seyehat : gezi, yolculuk
seyelan : akı, akıntı, akma
seyir : bakış, izleme; gezinme
seylap : taşkın, su baskını
seyran : gezme, gezinme
seyrüsefer : gidiş geliş
seyyah : gezgin
seyyal : akışkan, akıcı
seyyanen : eşit olarak, eşitçe
seyyar : gezici
seza : yaraşır; değer; uygun
sezon : sürem, dönemce
sıfat : önad, nitelik
sıhhat : sağlık, esenlik; doğruluk
sıhrıyet : kanbağsız akrabalık
sıklet : ağırlık, yük, sıkıntı
sıla : kavuşma
sınai : işleyimsel
sınıf : bölüm, bölüt, kat, katman
sır : giz, gizem
sırdaş : gizdek
sırf : salt; yalnız, ancak
siansfiksiyon : bilim kurgu
sibernetik : güdümbilim
sicil : kayıt kütüğü
siesta : öğle uykusu
sigorta : korunç, güvenmelik
sihir : büyü
silsile : soysop
silüet : karaltı
simetri : bakışım
simetrik : bakışık
simpozyum : bilimtay, bilimsel şölen
simsar : aracı
simülasyon : benzetim, öykünme
simülatör : benzetimlik, öykünmelik
simültane : ânında çeviri
sinerji : ortakenerji, görevdeşlik
sinonim : eşanlamlı, yakın anlamlı
sintaks : sözdizimi
sipariş : ısmarlama
siper : korunak
siperisaika : yıldırımsavar
sirayet : bulaşma, yayılma, geçme
sirkat : aşırma, hırsızlık
sirkülasyon: dolanım, dolaşım
sirküler : genelge, duyurum
sismik : depremsel
sismograf : depremölçer
sismoloji : deprembilim
sistem : dizge, yöntem, yoldam
sistematik : dizgeli
sitayiş : övme, övüş
site : özerkkent
sitem : iğneleme
sitilize : biçimleme
sivil : yurttaşlara ilişkin
siyaset : ülke yönetimi
skala : gösterge çizelgesi
skandal : utanca
skeç : oyunca
skenır : tarayıcı
ski : kayak
skolastik : görenekçi
skor : sonuç, durum
skorbord : sayı tahtası
slayt : yansı
slogan : savsöz, özlüsöz
smaç : küt inme
snekbar : atıştırma yeri
sneyk previv : önizleme
snobizim : züppelik
sofist : bilgici
softver : yazılım
sohbet : söyleşi
sokak : yerleşim aralığı
solaryum : güneş odası
solidarite : dayanışma
solusyon : çözelti
sonbahar : güz
sonda : burgu
TÜRKÇESĐ VARKEN...
sondaj : burgu vurma
sorti : çıkış
sosyal : toplumsal
sosyalist : toplumcu
sosyalizasyon : toplumsallaştırma
sosyete : yüksek tabaka
sosyolog : toplumbilimci
sosyoloji : toplumbilim
sosyometri : uyum ölçüm
sömestr : yarıyıl
sörvır : bakım birimi
spekülasyon : vurgunculuk; kurgu
spekülatif : tartışılır
spekülatör : vurguncu, çıkarcı
spesifik : özellikli, özgül
spesiyal : kendine özgü, özel
spiker : konuşman
spiral : sarmal
spiritüalizm : tinselcilik
sponsor : akçalayan, katkıcı
spontane : kendiliğinden oluşan
spot : ışıntı; önödemeli
spred : ayırtı
sprey : püskürtücü
sprint : kısa koşu
stabil : yerleşik, oturmuş
stad : yarışma alanı
staj : yetişim
stajyer : yetişmen
stand : bölme
standardize : ölçünleme
standart : tekörnek, tekbiçim;
ölçünlü
standbay : destek, yedek
sant : sergilik
star : yıldız
start : çıkış, başlangıç
start almak : başlamak
statik : duruk
statü : tüzük, kural, konum
statüko : sürerdurum
stenografi : imyazı
step : adım; bozkır
stepne : yedek teker
stereofonik : oylumsal
steril : arınık
stikı / stikır : yapışkı
stil / sistem : biçim, yoldam
stilist : biçimci, giyimçizer
stok : yığım
stop : dur
stopaj : önkesinti
stoper : durdurucu
stratus : katman bulut
stres : gerginlik, gerilim
strüktür : yapı
stüasyon : konum
sual : soru
suare : gece gösterisi
sufle : fısıldama
sui hâl : kötü durum
sui niyet : kötü niyet
suikast : öldürme girişimi
suistimal : kötüye kullanım
sükût : susma, susku
sukutu hayal : düş kırıklığı
sulh : barış
sulta : yetke
suni : yapay, yapmacık
supap : kapakçık
sübjektif : öznel
sübut : gerçekleşme
sübvansiyon : destekakça
sülale : soysop
sürpriz : şaşırtı
sürrealist : gerçeküstücülük
süspansiyon : yaylanma
süvari : binici, atlı
svap : takaslama
Ş
şaheser : başyapıt
şahıs : kişi
şahika : doruk
şahit : tanık
şahsen : kendi
şahsi : kişisel; özlük
şahsiyet : kişilik, özyapı
şaibe : kuşku; kir, leke
şair : ozan
şaki : yolkesen
şakül : çekül
şaküli : düşey
şalter : çevirgeç
şamandra : yüzentop
şamil : kapsayan
şan : ün, san
şans : uğur
şantaj : karabaskı
şantiye : işlik
şarampol : yan çukur
şarj : doldurma, yükleme
şarjör : yükleyici
şark : doğu
şart : koşul, gerekli
şasi : çatkı
şaşaa : gösteriş, görkem, parıltı
şaşırtma : yanıltı
şavk : ışık
şayan : değer, yakışır, yaraşır
TÜRKÇESĐ VARKEN...
şayet : eğer, ola ki, olur ki
şayia : söylenti, duyuk
şebnem : çiy
şecere : soysop, soyağacı
şeffaf : saydam
şefkat : sevecenlik
şehir : kent, il
şehvet : kösnü
şekil : biçim
şeklen : biçimce
şema : çizem
semere : sonuç alma
şemsiye : güneşlik
şer : kötülük
şerait : koşullar
şeref : onur, özsevi
şerh : yorumlama, açımlama
şev : bayır
şevk : istek, sevinç
şey : nesne
şiar : yol, iz, belgi
şifa bulma : onma
şifahi : sözlü
şifre : gizyazı
şikâyet : yakınma, sızlanma
şike : danışıklı döğüş
şilep : yük gemisi
şilt : ödülce
şimal : kuzey
şimendifer : demiryolu
şirket : ortaklık
şive : ağız, söyleyiş
şizofren : erken bunama
şofben : ısıtmaç
şoför : sürücü
şok : çarpma; sarsıntı
şoke olmak : şaşırmak
şov : gösteri
şovrum : sergievi
şöhret : ün, san
şu halde : öyleyse
şube : bölüntü,
şura : danışma kurulu
şuur : bilinç, us
şuuraltı : bilinçaltı
şümul : kapsam
şüphe : sezik, kuşku
T
taahhüt : üstlenme; antlaşma
taahhütlü : bağıtlı
taammüden : tasarlayıp
taarruz : saldırma
taassup : bağnazlık
tab : bası
taba rengi : tütünsü
tabaka : kat, katman
tabedilmiş : basılmış
tabela : tanıtaç
tabiat : doğa
tabi olmak : uymak
tabiatıyla : doğal olarak
tabii : doğal, olağan
tabiiyet : uyrukluk; bağımlılık
tabip : sağın
tabir : deyim, terim
tabiri caizse : deyim yerindeyse
tabla : sergi
tabldot : seçmesiz yemek
tablo : çizelge
tacir : alımsatımcı, tecimen
tadat : sayım
tadil : değişiklik
tafsilat : ayrıntı; açıklama
tağyir : başkalaştırma; bozma
tahakkuk : gerçekleşme
tahakküm : baskıcı etkileyim
tahammül : katlanma, yüklenme
tahayyül : düşgörü, imgelem
tahdit etme : sınırlama, kısma
tahkir : küçük görme
tahkikat : soruşturma
tahkim : pekiştirme, sağlamlaştırma
tahlil : çözümleme, inceleme
tahlisiye : kurtarma
tahliye : salıverme, boşaltma
tahmin : öngörü
tahrif : bozma, değiştirme
tahrik : kışkırtı, devindirme
tahrip : yıkıp bozma
tahripkâr : yıkıcı
tahrir : yazma; yazı
tahsil : öğrenim; elde etme, toplama
tahsis : özgüleme
tahsisat : ödenek
takibat : kovuşturma
taklit : öykünme, özenti
taksit : bölüt
takvim : günbilgisi
takviye / tahkim : pekiştirme
talep : istem
tali : ikincil
talim : alıştırı
taltif : ödüllendirme
tandans : eğilim
tansiyon : kan basıncı; gerilim
taraftar : yandaş
tarif : tanım
tarz : yoldam, biçim
tasarruf : tutum, artırım; kullanım
TÜRKÇESĐ VARKEN...
tasarrufu teşvik : tutumu özendirme
tasavvur : tasarlama, tasarım
tasnif : bölümleme
tasdik etmek : onaylama
tashih : düzelti
tasvip : uygun görme, onama
tasvir : betimleme
tatil : dinlence
tatmin : doyum
tatminsiz : doyumsuz
tavassut : aracılık
taviz : ödün
tavsiye : öğüt, salık verme
tayyare : uçak
tazammun : kapsama, içerme
tazim : saygı
taziye : başsağlığı
tazmin / tazminat : ödence
teamül :alışkı, yapılagelmiş
tebaa : uyruk
tebligat : bildirim
tecrübe : deneyim
tedavi : sağaltım
tedavül : geçerlik
tedbir : önlem
tediye : ödeme, ödenilme
teferrüat : ayrıntı
tefrik : ayırtsama
tefrika : sürmece
tefsir : yorum
tehcir : göç ettirme
tehdit : gözdağı
tekabül : eşiti, uygu
tekâmül : evrim, gelişme,
olgunlaşma
teklif : öneri
teknoloji : uygulayımbilim
tekzip : yalanlama
telaffuz : sesletme, söyleniş
telafi : yerini doldurma, giderme
telefon : sesiletir
telif : toplayıp yazma, uzlaştırma
tema : izlek
tembel : üşengeç
temdit : uzatılma
teminat / garanti : güvence, inanca
teneffüs : solunum
tenkit : eleştirme
tenzih : ayrı tutma, ayrılama
teori : kuram
teorik : kuramsal
teorem : önerme
tercih : yeğleme
tercüman : dilmaç
tereddüt : ikircik, duraksama
tereke : bırakıt
terminoloji : terimbilim
termometre : sıcakölçer
termostat : ısıdenetir
terör : yıldırı
teselli : avundurma
tesettür : gizlenme, kapanma
tesir : etkime
tesisat : döşem
test : sınama
teşbih : benzeti
teşci : güç verme
teşebbüs : girişim
teşhis : tanı
teşrifat : konukçuluk
teşvik : özendirme, isteklendirme
tevatür : söylenti
tevcih : yöneltme
tevil : çevirtmek, sözü çevirme
teyakkuz : uyanıklık
teyid : doğrulama
tez : savunu, sav
tezahür etme : belirme
tezat : karşıtlık, çelişme
tiraj : baskı sayısı
tirat : uzun konuşma
tiryaki : düşkün
tonmayster : ses yönetmeni
topoğrafya : yerbetim
trajedi : ağlatı
transkripsiyon : çevriyazı
transplantasyon : organ aktarımı
trap : uçurvur
travma : vuruk, sarsıntı, örselenme
treking : doğa yürüyüşü
trent : eğilim, yönseme
trotuar : kaldırım
tur / turne : dönü, dolaşı
turist : gezgin
tuş : dokunaç
tüccar : tecimen
tümör : ur
tünel : örtükgeçit
türbülans : burgaç
U
ufuk : çevren
uhde : sorumluluk
ukala : bilgiç, bilecen
ultra : aşırı
ultraviyole : morötesi
umde : ilke
umum : genel, kamu
unsur : öge, ilke
unvan : san, ad
TÜRKÇESĐ VARKEN...
usul : yöntem, yol, düzen
uzuv : örgen, üye
Ü
ültimatom : son uyarı
ültrason : yansılanım
ültrasonografi : yansılanım aygıtı
ümmet : inandaş topluluğu
üniforma : birörnek giysi
ünite : birim, bölüm
üniter : bütünbirim
üniversite : bilimler yurdu
üslup : biçem, söyleyiş, özanlatı
ütopik : düşsel
ütopya : düş; düşsel ülke
V
vaat : söz verme
vade : süre
vadi : koyak
vahim : korkunç, korkulu
vahşet : ürküntü
vakar : ağırbaşlılık
vakıa : olut, olgu
vaki : olagelen
vâkıf : bilen, anlayan
vakıf : bağış, bırakma; bağlama
vakit : süre, süreç
vakur : başıdik
valiz : yol çantası
valör : geçerlilik
vareste : ilişiksiz
vâris : kalıtçı
varit : olanaklı
variyet : varlık
varoş : dışyöre
varyant : değişke; yanbiçim
varyasyon : değişirlik, çeşitleme
vasat : orta; ortam
vasati : ortalama
vasıf : nitelik, öznitelik, ayırt
vasıl : erişen, ulaşan; ulama,
bağlantı
vasıta : araç; aracı
vasıtalı : dolaylı
vasıtasıyla : eliyle
vasi : yönetmen
vâsi : geniş; engin
vasiyetname : kalıtyazı
vatan : yurt, ülke
vaveyla : çığlık
vaziyet : konum
veb : ağ
vebal : yazık
vecde gelme : esrime
vecibe : koşul, ödev, borç
vecize : özdeyiş, özlü söz
vefa : sözünde durma
vehim : kuruntu
velev : olsa bile, olsa da
velhasıl : kısaca, sözün özü
veraset : kalıtım
versiyon : eşiz, eşyazı
vasayet : buyruk
vesvese : işgil
veya : ya da
vesile : nedence
veto etmek : olmazlamak
vicahen : yüzüne karşı, yüzlemece
video : görüntü alıcı
vicdan : duyunç, yürekbuyruğu
viraj : dönemeç, büküm
virman : aktarım
vitrin : sergilik
viyadük : köprü yol, aşıt
vize : görüldü
vizör : bakaç
vizyon : uzak görüşlülük, uzgörü
volüm : ses oylumu
vukuat : olaylar
Y
yadigâr : anmalık
yahut : ya da
yani : şu demek,
senin anlayacağın, diyesim
yed i emin : güvenilir kişi
yeis : üzüntü
yeknesak : tekdüze
yekten : birdenbire
yekün : tutar, toplam
yemin : ant içme
yevmiye : gündelik
Z
zabıt : tutanak
zafer : utku
zafiyet : güçsüzlük
zarar : dokunca
zarf : belirteç
zaruri : kaçınılmaz
zalim : kıyıcı, acımasız
zam : artırım
zamir : adıl
zan : sanı, kuşku
zarafet : incelik
zarf : belirtec
zehap : sanı
zekâ : anlak
TÜRKÇESĐ VARKEN...
zengin : varsıl
zevk : beğeni
zımnen : dolayısıyle
zıt : karşıt; aykırı
zihin : bellek
zilyet : elmen
zira : çünkü
zirve : doruk, tepe
ziyafet : şölen
ziyaret : görmeye gitme
ziynet : süs, bezek
zorlu : çekişmeli
zorunlu : gerekli
zuhur : başgösterme
zulüm : kıygı
zül : alçalma
zümre : topluluk; katman
zürriyet : döl
Derleyen :
Tarık KONAL
Dil Derneği üyesi
tarikkonalQhotmail.com
www.dildernegi.org.tr