Kaçakçılık ve Uyuşturucu Suçları

Transkript

Kaçakçılık ve Uyuşturucu Suçları
HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU
HUKUKİ MÜZAKERE TOPLANTISI RAPORU
TOPLANTI YERİ
: ERZURUM POLAT RENAISSANCE HOTEL
TOPLANTI TARİHİ
: 22.09.2012
GRUP ADI
: 3. GRUP 1. MASA
KONU
: KAÇAKÇILIK VE UYUŞTURUCU SUÇLARI
GRUP BAŞKANI
: MUTLU ÇAT
KATİP
: SELAMİ KİBAR
RAPOR
TARTIŞILAN KONU : Grup başkanının toplantının amacı ve tartışmanın yöntemi ile ilgili
yaptığı kısa açıklamadan sonra, daha önce dağıtılan konu başlıkları dikkate alınmak suretiyle
tartışma açıldı.
KAÇAKÇILIK SUÇLARI
Tartışılan Konu 1: Özellikle Kaçak sigara ile ilgili uygulamalarda 5607 sayılı
Kaçakçılık Kanunun 3/5. Maddesi ile 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme
Kurumu Teşkilat ve Görevleri hakkındaki Kanunun 8/4. Maddelerinden hangilerinin
uygulanması gerektiği Tütün ve ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumuna tebligat yapılıp
yapılamayacağı, katılan sıfatının bulunup bulunamayacağı konusundaki ihtilafın giderilmesi.
Çözüm Önerisi: 1- Tartışma konusu olan her iki yasaya ilişkin düzenlemeler dikkate
alındığında “4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri
hakkındaki Kanunun 8/4 “Ambalajlarında bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri
işaret bulunmayan ürünleri ya da taklit veya niteliğine uygun olmayan işaretleri taşıyan
ürünleri ticari amaçla bulunduran, nakleden, satışa arz eden veya satanlar iki yıldan beş yıla
kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu fıkrada belirtilen
ürünlere el konulması, muhafazası ve tasfiyesi ile bunları ihbar edenlere ve yakalayan kamu
görevlilerine ikramiye ödenmesi hususlarında 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla
Mücadele Kanununda kaçak eşya için öngörülen usuller uygulanır. Bu ürünlere el konulduğu
tarihten itibaren onbeş gün içinde, numune alınarak ve gerekli tespitler yapılarak,
soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından imha suretiyle
tasfiye kararı verilebilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri hakkındaki
Kanunun amacını düzenleyen 2. Maddesi “Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri
Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılması ile Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme
Kurumunun kurulmasına, bu Kurumun görev ve yetkilerinin düzenlenmesine ve tütün ve
tütün mamullerinin Türkiye'de üretimine, iç ve dış alım ve satımına ilişkin usul ve esasları
düzenlemektir.”
5607 sayılı Kaçakçılık Kanunun 3/5. Maddesinde “Birinci ilâ dördüncü fıkralarda
tanımlanan fiillerin işlenmesine iştirak etmeksizin, bunların konusunu oluşturan eşyayı, bu
özelliğini bilerek ve ticarî amaçla satın alan, satışa arz eden, satan, taşıyan veya saklayan
kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”
Şeklinde düzenleme yapılmıştır.
5607 sayılı yasanın amacı kanunun 1. Maddesinde “Bu Kanunun amacı, kaçakçılık fiilleri
ve yaptırımları ile kaçakçılığı önleme, izleme, araştırma usûl ve esaslarını belirlemektir.”
Şeklinde tanımlanmıştır.
Tüm bunların yanında 5237 sayılı yasanın Genel Hükümlerinde bulunan 3. Maddesinde
“Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine
hükmolunur.” Şeklindeki düzenleme ile fiil ile cezanın orantılı olmasını düzenlemiştir.
“Yargıtay 7. Ceza Dairesinin son dönem uygulamalarına göre “yabancı meşeli
sigaraların, yasal olmayan yollardan yurda getirildiği için 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunun 3. Maddesinin 5. Fıkrası hükmünde belirtilen eşya kapsamında olduğu” kabul
edilmektedir. Ancak söz konusu sigaraların, aynı zamanda 4733 sayılı Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun 8/4. Maddesi hükmünde
belirtilen ürünler kapsamına da girdiği dolayısıyla maddede tanımlanan suçu da oluşturduğu,
bu durumda olayda fikri içtima bulunduğu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun “fikri içtima”
başlıklı 44. Maddesi hükmü uyarınca sanıkların en ağır cezayı gerektiren 4733 sayılı
Kanunun 8/4. Maddesi hükmüne göre cezalandırılması gerektiği kabul edilmektedir. (Y7CD.
nin 31/10/2011 gün ve 2011/584-2011/20136 sayılı kararında olduğu gibi)
Ancak aşağıda belirtilen nedenler doğrultusunda 3. Grup 1. Masa olarak Yargıtay 7. Ceza
Dairesinin bu şekildeki içtihatlarına katılmak mümkün görülmemiştir.
A-5607 sayılı KMK.nun 3/5. Maddesi kapsamında bulunan dava konusu sigaralarına
aynı zamanda 4733 sayılı Kanunun 8/4. Maddesinde sözü edilen ürünler kapsamına da girip
girmediğini tespit için her iki yasanın önce amaç ve kapsam bakımından değerlendirilmesi
sonra da anılan maddelerde suç tanımlarının incelenmesi gerekmektedir.
a) 5607 sayılı KMK.nun “amaç başlıklı 1. Maddesi hükmü şöyledir: “Bu Kanunun
amacı, kaçakçılık fiilleri ve yaptırımları ile kaçakçılığı önleme, izleme, araştırma
usul ve esaslarının belirlemektir.” Maddede sözü edilen kaçakçılık fiilleri “gümrük
kaçakçılığı” fiilleridir. 4458 sayılı Gümrük Kanunun “amaç” balıklı 1. Maddesine
göre Türkiye Cumhuriyet Gümrük Bölgesine giren ve çıkan her eşya hakkında
gümrük kurallarına göre işlem yapılması gerekmektedir. Aynı Kanunun 2.
Maddesine göre “Gümrük Bölgesi” Türkiye Cumhuriyeti topraklarını
kapsamaktadır. Kara suları, iç sular ve hava sahası gümrük bölgesine dahildir.
Gümrük bölgesine giren ve çıkan “eşya” deyimi Gümrük Kanunun 3. Maddesinin
23. Bendi hükmüne göre her türlü madde, ürün ve değeri ifade etmektedir. Söz
konusu sigaralar da bu hüküm kapsamında eşyadır. Gümrük bölgesinden girişi ve
çıkışı da gümrük kurallarına tabidir. Bu kurallara uyulmadan gümrük bölgesine
sokulması veya gümrük bölgesinden çıkarılması kaçakçılık fiili olarak kabul
edilecek ve bu fiili işleyenler hakkında 5607 sayılı KMK.nun fiile uygun maddesi
uyarınca yaptırım uygulanacaktır.
b) 4733 sayılı kanunun amaç ve tanımlar başlıklı 1. Maddesinin 1. Fıkrası şöyledir:
“Bu Kanunun amacı; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün
yeniden yapılandırılması ile Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun kurulmasına, bu
Kurumun görev ve alım ve satımına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” Bu hükümde
konumuz bakımından ve esasları düzenlemektir.” İfadesi önem arz etmektedir. Bu ifadenin
anlamı şudur; Tütün ve tütün mamullerinin yurt içerisinde üretimi, işlenmesi ile tütün ve tütün
mamullerinin yurt dışından yasal olarak ithali ve yurt dışına yasal olarak ihracı (örneğin ithal
ve ihraç edilecek ürünlerin cins ve miktarlarını belirleme, ithal ya da ihracına izin verme gibi)
konular hakkındaki usul ve esaslar, bu Kanun ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan mevzuat
ile tütünlerde elde edilen ürünler ile yasal olarak ithal ve ihraç edilen ürünleri kapsamaktadır.
Bu konularda 4733 sayılı Kanunla kurulan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu ve
Kurulu görevli ve yetkilidir.
b) Sanıklar hakkında fiilleri nedeniyle uygulanması söz konusu olan yasa
maddelerine gelince; 5607 sayılı KMK.nun somut olaya uygun 3. Maddesinin
beşinci fıkrası şöyledir; “Birinci ilâ dördüncü fıkralarda tanımlana fiillerin
işlenmesine iştirak etmeksizin, bunların konusunu oluşturan eşyayı, bu özelliğini
bilerek ve ticari amaçla satın alan, satışa arz eden, satan, taşıyan veya saklayan
kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır. “ 5607 sayılı KMK.nun 3. Maddesinin birinci ila dördüncü fıkrası
kapsamında yurda yasal olmayan yollardan sokulan kaçak geçen dava konusu
kaçak sigaraların da bu madde kapsamına girdiğinde bir kuşku yoktur. Sayın
Çoğunluk da bu görüştedir. Bu nedenle madde hükmü hakkında ayrıntılı
açıklamaya gerek görülmemiştir. Somut olaya uygulanması çoğunluk tarafından
kabul edilen 4733 sayılı Kanunun 8. Maddesinin 4. Fıkrası hükmü şöyledir:
“Ambalajlarında bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret
bulunmayan ürünleri ya da
taklit işaretleri taşıyan ürünleri ticari amaçla
bulunduran, nakleden, satışa arz eden veya satanlar ile ambalajları üzerinde
bulunan ürün bilgileri ile bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri
işaretlerin içerdiği bilgilerin farklı olması halinde, bu ürünleri üreten veya ithal
edenlere iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır. Bu fıkrada belirtilen ürünler el konulması, muhafazası ve tasfiyesi ile
bunları ihbar edenlere ve yakalayan kamu görevlilerine ikramiye ödenmesi
huşularında 21/03/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele kanununda
kaçak eşya için öngörülen usuller uygulanır. Bu ürünlere el konulduğu tarihten
itibaren onbeş gün içinde, numune alınarak ve gerekli ve gerekli tespitler
yapılarak, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme
tarafından imha suretiyle tasfiye kararı verilebilir.”
B- 4733 sayılı kanun kapsamında olan “ürünler” ifadesi, anlam ve kapsamı itibariyle
Sayın Çoğunlukla aramızdaki görüş ayrılığının konusu oluşturmaktadır. Sayın Çoğunluk,
sanıklarda ele geçen dava konusu kaçak eşyaların 5607 sayılı KMK.nun 3/5. Maddesindeki
suçu oluşturduğunu kabul etmekle birlikte anılan eşyaların 4733 sayılı Kanunun 8/4. Maddesi
hükmündeki ürünler” kapsamına da girdiğini kabul etmektedir. Madde hükmünde yer alan
“ürünler” deyimi içerisine dava konusu kaçak eşyaların girmediğini düşünmekteyim. 4733
sayılı kanun kapsamında olan “ürünler” den maksat yerli üretilen ve yasal olarak yurda ithal
edilen ürünlerdir. (bkz yukarıda 1.b diğer bir anlatımla yasal olarak üretilmiş ya da yasal
olarak ithal edilmiş ürünler ifadesi , yine yasalara uygun olarak bandrol yapıştırılması zorunlu
ve mümkün olan ürünleri kapsamaktadır. Aynı Kanunu 8. Maddesinin 1. Fıkrası ile 4. Fıkrası
hükmü birlikte değerlendirildiğinde görüşümüzün isabetli olduğu anlaşılacaktır. Yerli üretilen
ürünler ile Gümrük mevzuatına uygun şekilde yurda ithal edilen ürünlerin de ambalajlarında
bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret olmadan ticari amaçla
bulundurulması, nakledilmesi satışa arz edilmesi veya satılması halinde bu fiiller hakkında
4733 sayılı Kanunun 8/4. Maddesi gereğince işlem yapılacaktır. Bu fiiller hakkında açılan
davalara Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu ve Kurulunun müdahale ve temyize
hakları vardır. Yurda yasal olmayan yollardan giren ve bu nedenle kaçağa kaldığı kabul
edilen tütün ve tütün mamulleri ise 4733 sayılı Kanunun kapsamı dışındadır. Sanıklarda ele
geçen eşya ise yurda yasal olarak değil yasalara aykırı olarak sokulmuş eşya olduğundan
istense dahi yasal olarak bandrol yapıştırılması mümkün değildir. Özetle, kaçak eşyaya yasal
olarak bandrol alınamaz ve yapıştırılamaz. Bu nedenle söz konusu ürünlerin ticari amaçla
alım-satımı fiilleri hakkında ise 5607 sayılı Kanunun 3/5. Maddesi ile uygun maddesine göre
işlem yapılacaktır. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu ve Kurulunun bu davalara
müdahale ve temyize hakları yoktur.
C-5607 sayılı KMK.nun 3/5 ve 4733 sayılı Kanunun 8/4. Maddesinde tanımlana
suçlar, ticari amaçla işlene seçimlik hareketli suçlardır. Her iki maddedeki seçimlik
hareketlere yakından baktığımızda 5607 sayılı KMK.nun 3/5 maddesinde sayılan seçimlik
hareketlere yakından baktığımızda 5607 Kanunda seçimlik hareket olarak sayılmamıştır.
Herhangi bir olayda, yabancı meşeli kaçak sigaraları ticari amaçla satan ve ticari amaçla alan
kişiler, bu fiili işlerken birlikte eşyayı satan kişi hakkında 4733 sayılı Kanunun 8/4. Maddesine
göre, bu eşyaları ticari amaçla satın alan kişi hakkında ise 5607 sayılı KMK.nun 3/5
maddesine göre işlem yapılması gerekecektir. Varsayılan böyle bir olayda fiile konu eşya
aynıdır. Fiilden aynı sonucu yani haksız kazanç elde etmektedirler. İşlenen fiilin toplumda
meydana getirdiği sonuçtan her iki sanık da aynı ceza verilmesi ceza adaleti ve hakkaniyetle
bağdaşmayacaktır.
Nitekim yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda her iki kanunda ki cezaların alt ve üst
sınırlar değerlendirildiğinde 4733 sayılı yasanın 8/4. Maddesinin cezası 2 yıldan 5 yıla kadar
hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasıdır. Kaçakçılık Kanunun 3/5. Maddesinde ise
ceza 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar para cezasının gerektirmektedir. Bu
durumda örnek olarak 50-100 karton sigaradan maddi olarak değeri çok fazla olan ve sigara
dışındaki herhangi bir eşyanın kaçakçılığını yapan ve eylemi kaçakçılık kanunun 3/5.
Maddesi kapsamında değerlendirilmesi gereken sanıkların alabileceği ceza en fazla 2 yıl
iken 4733 sayılı kanun uygulamasında değeri çok daha düşük kaçak sigara yakalatan bir
sanığın alabileceği cezanın alt sınırı 2 yıldan başlamaktadır. Burada da görüldüğü gibi her iki
kanunun alt ve süt sınırındaki orantısızlık ve uygulama farklılıkları eylemlerinin niteliği aynı
olan fakat taşıdığı eşya farklı olan iki sanığın alacağı cezayı açık bir şekilde değiştirmektedir.
Birbirinden farlı bu uygulamalar da eşitsizliğe yol açacaktır.
Neticeten: Kaçakçılık ile etkin bir şekilde mücadele edilmek isteniyorsa öncelikle olarak
idare olarak bu işin üzerine gidilerek ilgili bakanlıkların koordineli bir şekilde çalışmak
suretiyle yurt dışından kaçak eşya girişinin yapılması için etkin mücadele yöntemlerine
başvurulmalı, zorlama yorum ve yöntemlerle 4733 sayılı yasanın eyleme hiç uymadığı
halde uygulanması yerine idari tedbirlerden sonra en son tedbir olarak 5607 sayılı yasadaki
kaçakçılık fiillerini düzenleyen cezaların daha etkin ve daha caydırıcı bir niteliğe
kavuşturulması, cezaların artırılmasının gerektiği ve bu durumda da suçtan zarar görenin
yalnızca Gümrük İdaresi olduğundan ayrıca başka bir bildirime gerek bulunmadığı
düşünülmektedir.
Tartışılan Konu 2: Kaçakçılık Kanunundaki şahsi kullanım miktarlarının nasıl olması
gerektiği.
Çözüm Önerisi: Kaçakçılık Suçlarına ilişkin mevzuatta şahsi kullanım miktarlarına ilişkin
olarak ticari amacın belirlenmesi bağlamında herhangi bir mevzuat düzenlemesi
bulunmamakta bu nedenle somut olaylar açısından yapılan değerlendirmeler de farklı
uygulamalar görülmekte. Bu uygulamalar da farklı kararların çıkması nedeniyle Adalete
olan güvenin zedelenmesine ve adaletin yara almasına yol açmaktadır.
Örnek olarak kaç karton sigara, kaç kilo çay, kaç kilo şeker şahsi kullanım ihtiyacı olarak
kabul edilmesi gerekir. Bu durumun ele geçirilen malzemeler bağlamında uygulama birliğine
kavuşması da zorunluluk arz etmektedir. Her olayın özelliğine göre bu husus değişebilmekle
birlikte yine de benzer nitelikteki olaylar açısından özellik Yargıtay uygulamalarında bu
hususun daha somut bir şekilde vurgulanması ve bu yönde bir uygulama birliğine varılması
şahısların ne kadar şahsi kullanım miktarının olması Adli Tıp Kurumu ile birlikte
değerlendirilerek ortalama bir miktarın tespit edilmesi gerektiği tarafımızca düşünülmektedir.
Tartışılan Konu 3: Kargo şirketlerinin alıcısını göndericisini ciddi anlamda teyit ve
sorgulama yapmadan kabul ettikleri yasak, kaçak eşyalar ile ilgili olarak sorumlulukları ne
şekilde düzenlenmeli.
Çözüm Önerisi 3: Kargo şirketlerinin sorumluluklarına ilişkin mevzuatta açık bir
düzenleme bulunmamakla bu anlamda yalnızca Karayolu Taşıma Yönetmeliğinin 45.
Maddesindeki düzenleme bulunmakta olup bu maddeye göre “
Gönderenin, yolcunun, şoför ve diğer personelin sorumluluğu
Madde 45 - (1) Gönderen, gönderilerini, ilgili kanunlara ve diğer mevzuata uygun bir
şekilde taşımayı yapacak yetki belgesi sahibine teslim etmekten sorumludur.
(2) Gönderen; eşyanın cinsi, miktarı, nitelikleri, istifleme şekli, kalkış ve varış noktası,
gönderilenin adı ve adresi ile kimliğini ibraz etmek suretiyle kendi adres ve kimlik bilgileri gibi
diğer önemli bilgileri tam ve doğru olarak yetki belgesi sahibine bildirmek zorundadır. Yanlış
ve eksik bildirimlerden doğacak sorumluluk gönderene aittir. Yetki belgesi sahibi,
gönderenin bildirmek zorunda olduğu bilgileri vermemesi halinde taşımayı yapmaz.
Taşımayı yaparsa, sorumluluk yetki belgesi sahibine ait olur.
Sorumluluk yetki sahibine verilmekle, sorumluluğun ne olduğu idari ve cezai anlamda nasıl
bir yaptırım uygulanması konusunda açık bir düzenleme mevcut olmadığından özellikle
yasak eşyaların taşınmasının önüne geçilmesi anlamında bu yönde idari ve gerektiğinde
cezai bir yaptırım gerektirecek düzenlemelere gidilmesi.
Tartışılan Konu4: Kaçakçılık suçlarında HAGB nın değerlendirilmesi açısından zarar
kavramı nedir ve nasıl hesaplanması gerekir. İdarenin bu konuda ki bildirimi yeterli midir.
Yoksa taraf olmayan bilirkişilere hesaplattırmak daha mı doğru olur?
Çözüm Önerisi 4: Gümrük kaçağı eşya ile ilgili olarak HAGB nın geri bırakılmasında
Devletin vergi kaybı zarar olarak kabul edilmeli ve Devletin vergi kaybının giderilip
giderilmediği HAGB kararı verilmeden ya da verildikten sonra denetlenmelidir ve vergi
kayıpları da taraf olmayan bilirkişilere de hesaplattırılmalıdır.
Tartışılan Konu 5: 213 sayılı Vergi Usul Kanuna muhalefet ile ilgili suçlar
Madde 359 - (Değişik madde: 22/07/1998 - 4369/14 md.;Değişik madde: 23/01/20085728 S.K./276.mad)
a) Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti
bulunan;
1) Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda
konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken
hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya
kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,
2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle
yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar,
Hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Varlığı noter tasdik
kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili
kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında
gizleme olarak kabul edilir. Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu
muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge
ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.
b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti
bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine
başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini
tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan
beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı
halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.
c) Bu Kanun hükümlerine göre ancak Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin
basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basanlar veya bilerek
kullananlar iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
371 inci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler
hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.
Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344
üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.
Vergi Usul Kanunun 359. Maddesinde düzenlenen suçların defterdarlık mütalaasına ve bu
anlamda vergi inceleme raporlarına bağlı olduğu, dosyalarının tamamının vergi
denetmenlerinin düzenlemiş olduğu raporlara istinaden başkaca hiçbir delil değerlendirmesi
yapılmadan dava açıldığı ve yargılamaların bu şekilde devam ettiği, neticesinde çok uzun
süren yargılamalara konu olduğu, zira Yargıtay 11. Ceza Dairesinin birçok kararına konu
olduğu üzere gerçekte bu suçlardan mahkumiyet hükmü kurulabilmesi için çok ciddi
araştırmaların yapılması gerektiği halde ceza hukuku delil değerlendirmesinden tamamen
farklı olarak mali hukuk delil değerlendirmesine göre yapılan ve birçoğu varsayım üzerine
kişiler hakkında vergi inceleme raporları düzenlendiği ve sonucunda da davalar açıldığı
anlaşılmakla sahtecilik ile birlikte vergi suçu işlenmesi durumunda sahtecilik suçundan genel
hükümlere göre değerlendirme yapılması ancak tamamen mali hukuk ve mali disiplin ile ilgili
vergi mevzuatının ya da mali mevzuatın gerektirdiği birtakım yükümlülüklere uymamanın
karşılığı olan ( defter ve belgeleri ibraz etmemek, vs) bu madde hükümlerinin yeniden
düzenlenmesi ve bu suçların idare tarafından gerekli takip ve cezalandırılmasının yapılması,
uyuşmazlık halinde Vergi Mahkemelerince çözülmesi.
UYUŞTURUCU SUÇLARI
Tartışılan Konu 1: 2313 sayılı yasanın 23/son maddesinin durumu
2313 sayılı yasanın 23. Maddesi ile izinsiz esrar elde etmek amacıyla hint keneviri ekmek
yaptırıma tabii tutulmuştur.
Madde 23 - (Değişik madde: 23/05/1990 - 3652/1 md.)
Lif, tohum, sap ve benzeri amaçlarla kenevir ekimi, Tarım Orman ve Köyişleri
Bakanlığı'nın iznine tabidir. Bakanlık, bu gibi amaçlarla kenevir ekimi yapılacak yerleri tespit,
ilan ve üretimini kontrol eder. Bu hususlara ait uygulama esasları, Tarım Orman ve Köyişleri
Bakanlığı'nca çıkarılacak yönetmelikte belirlenir.
Her ne maksatla olursa olsun izinsiz olarak kenevir yetiştirmek yasaktır. İzinsiz yetiştirilen
kenevir bitkisi, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı teşkilatında görevli ziraat
mühendislerinin, bunların bulunmadığı yerlerde ziraat teknisyenlerinin vereceği rapor
üzerine mahallin en büyük mülki amirinin emriyle zabıta tarafından imha edilir veya ettirilir.
İmhada kullanılacak araç ve gereçler, Jandarma Genel Komutanlığı bütçesine konulacak
ödenekten sağlanır. İmha dolayısıyla ortaya çıkan masraf, sonradan izinsiz ekim
yapanlardan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsil
edilir.
(Değişik fıkra: 23/01/2008-5728 S.K./77.mad) İzin belgesi almadan ya da izin belgesi
almasına rağmen bilerek belgesinde belirtilen alandan fazla yerde veya izin belgesinde
kayıtlı yerden başka yerde kenevir ekimi yapan kişi, elli günden az olmamak üzere adlî para
cezası ile cezalandırılır.
(Ek fıkra: 23/01/2008-5728 S.K./77.mad) Münhasıran esrar elde etmek amacıyla kenevir
ekimi yapan kişi bir yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu madde
kapsamında ekim yapma ibaresinden, tohumun toprağa ekilmesinden ürünün hasadına
kadarki süreç anlaşılır.
Ancak burada yaptırıma bağlanan esrar elde etmek amacıyla hint keneviri ekmek suçunun
ayrıca düzenlenmeden Türk Ceza Kanunun 188. Maddesi hükümlerine göre işlem yapılması
gerekmektedir. Zira aksi uygulama bir takım sorunları da beraberinde getirmektedir. Örnek
olarak bir kişinin yaklaşık 10 dönümlük bir alana kenevir ekmesi durumunda verilecek en
üstteki ceza 7 yıldır. 10 dönümlük bir yere ekim yapan bir kişinin bunu satmayacağından
bahsedilmesi mümkün değildir. Ancak başka bir kişinin 10 gram uyşturucu satması halinde
verilecek cezanın alt sınırı 5 yıldır. Burada da Türk Ceza Kanunun 3. Maddesindeki verilecek
cezanın işlenen fiil ile orantılı olması konusundaki genel düzenlemeye aykırılık olduğu
tartışmasızdır. 10 dönümlü bir yere ekim yapan kişinin kamuya verdiği zarar ile 10 gram
esrar satan birinin kamuya verdiği zararın hangisinin daha ağır olduğu da açıktır.
Çözüm Önerisi: Bu nedenle dikim şeklinde ayrı bir suç olmadan bu hususunda kişinin diktiği
kökün niteliği ve somut olaya göre sayısına göre TCK 191 ve 188 maddeleri anlamında
uygulama yapılabilmesi için 2313 sayılı yasanın 23/son maddesinde bu eylemlerin
müeyyidesinin TCK 191 ve 188 maddelerine atıf yapılmak suretiyle cezanın belirlenmesi
gerektiği düşünülmektedir.