Pdf Formatı

Transkript

Pdf Formatı
Sektörün Duayeni Erol
Üçer Genç Yöneticilere
deneyimlerini anlattı...
İNTES Genç Yöneticiler Grubu, Gama İnşaat A.Ş. Onursal Başkanı Erol Üçeri ziyaret etti. Ziyarete İNTES Genç
Yöneticiler Grubu Başkanı Asude Öztürk Camadan, Başkan Yardımcısı Emrah Yaykıran, İGY Üyelerinden İrem Şerefoğlu,
Leyla Nasıroğlu, Cenk Kanat katılım gösterdi.
tamamı sayfa
2
Ey
yükselen nesil!
Gelecek
sizindir...
Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası Gazetesi • Yıl 2013 Sayı: 31 / Yıl: 9 • ISSN: 1304 - 7183
“FİRMALARINIZA MUTLAKA ORTAKLIK
TAVSİYE EDERİM. RİSKLERİ PAYLAŞIN”
GAMA Onursal Başkanı Erol Üçer, yaşamı boyunca başarı için çalışmış bir yönetici.
Türk Müteahhitlik sektörü olunca ismi birinci sıralarda yer alan, başarılı projelere
imza atmış Üçer, bu sayımızın duayeni. Erol Üçer ile gerçekleştirdiğimiz röportajda
sadece başarıya giden yola değil yeni nesil yöneticiler için çok önemli tüyolara da
ulaştık. Firmaların bir araya gelerek potansiyellerini arttıracağının altını çizen Üçer,
ortaklık ile ilgili düşüncelerini ise şöyle belirtiyor; ”Kendi başımıza olmaya meraklıyız.
Gelişmiş ekonomiler ile rekabet edebilmek için firmalarımız kendi aralarında ortaklıklar
kurmalılar, firmalarınıza mutlaka ortaklık tavsiye ederim. Ortaklığın getirdiği artı
değerler var. Sonuç olarak biz ortaklıklardan hep faydalandık, riskleri paylaşacaksınız.”
Bu keyifli, başucu kitabı niteliğindeki röportajın tamamını ilerleyen sayfalarımızda
okuyabilirsiniz.
tamamı sayfa
Genç Yöneticiler Grubu Umman
Pazarını Araştırdı.
“Girişimcilik ruhunun iş hayatında
çok önemli olduğuna inanıyorum.”
Ekonomi Bakanlığı tarafından belirlenen hedef pazar ülkelere müteahhitlik
teknik heyet programları düzenleyen İNTES Genç Yöneticiler Grubu
(İGY) 2013 yılının ilk ziyaretini Umman’a yaptılar. Grup, hedef Pazar olarak
2012 yılında da Hindistan ve Polonya’yı ziyaret etmişti. Program Ekonomi
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Bülent Uğur Ecevit başkanlığında gerçekleşti.
5-9 Mayıs 2013 tarihleri arasında düzenlenen program süresince çok yönlü
ve kapsamlı görüşmeler yapıldı. Genç Yöneticiler Grubu'nun yaptığı ziyarete
dair ayrıntıları ilerleyen sayfalarımızda okuyabilirsiniz.
tamamı sayfa
4
Umman'ın En Büyük ve En Yeni Projesi
Umman'ın en büyük projesi ile tanışmaya hazır mısınız? Türk
müteahhitlerinin yıllarca süren çalışmaları ve üstün performansı ile
hayata geçen Muskat Uluslararası Havaalanı Projesi şimdiden bütün ilgiyi
üstüne toplamaya başladı. Bu başarılı proje ile ilgili olarak Enka Umman
Bölge Müdürü Kudret Aral ve İşletme Müdürü Kaan Yalçın ile projenin
başlangıcından, bugününe ve Umman'da Türk müteahhitlerinin çalışma
koşulları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
tamamı sayfa
10
20
İGY Üyelerinden Çiğdem Kurt, aile şirketleri
olan Kurt İnşaat A.Ş’de Yönetim Kurulu Üyesi
olarak görev alıyor. Eğitimini tamamladıktan
sonra, Kurt İnşaat A.Ş.’de çalışmaya başlayan
Kurt, hedefleri arasında bulunan meyve ve
sebze işleme sektörüne adım atarak gıda
sektörünü de Kurt Grup’ un bünyesine
almak için çalışmalarını sürdürüyor. Çiğdem
Kurt’un girişimcilik konusunda ki düşünceleri
ise şöyle; “Eskiden girişimciye kendi işini
kuran kişi denirken, artık girişimcilik farklı
bir vizyon kazandı. Kişinin mevcut işinde
yeni perspektifler yaratması veya yeni bir
sektöre açılması asıl girişimciliktir. Aslında
mevcut işinizi farklı amaçlarla kullanmak bile
bir girişimdir.” Çiğdem Kurt ile iş dünyası ve
gelecek projeleri üzerine söyleştik.
tamamı sayfa
18
2 İGY ’DEN HABERLER
İGY’nin Konuşmada Hatalar Semineri…
İNTES Genç Yöneticiler grubunun düzenlediği “Konuşma Yanlışları ve Kendini Doğru İfade Edebilme” konulu eğitim
semineri 28 Mart 2013 Perşembe günü İNTES Genel Merkezi’nde yapıldı.
Eğitim Seminerine İGY Dönem Başkanı ve Haselsan İnşaat A.Ş. Yönetim
Kurulu Üyesi Asude Öztürk Camadan
ve İGY Üyesi ve Özdoğanlar Yönetim
Kurulu Üyesi Gürsel Özdoğan katılım
gösterdi. Seminere İNTES üyesi firmaların insan kaynakları, halkla ilişkiler,
idari işler sorumluları iştirak etti.
Tez konusu “Yükseköğretim öğrencilerinin anadili yeterliliği” olan DTCF Türk
Dili ve Edebiyatı mezunu Serpil Samur,
izleyicilerin ilgiyle izledikleri bir sunum
yaptı. İfade ile markalaşmanın nasıl olacağını, insanın kendisini bir başkasının
zihninde bilinir kılmanın taşıdığı önemi
aktaran Samur, kültüre, coğrafyaya ve
zamana göre “iyi “ kavramının değiştiğini söyledi.İşaret, görüntü, fotoğraf,
sembol ve resmin ifadeden daha önemli
olduğunu, insanın kendisini yüzde 80
görüntü ile ifade ettiğini belirten Samur, satışın duygusal ve psikolojik bir
süreç olduğunu anlattı.
İnsanın yaptığına bir anlam yüklemesi
için bir dil oluşturması gerektiğini söyleyen Samur, “Konuşma ve tonlama içten olmalı. Beyniniz ya da diliniz lastik
gibi olmasın” dedi. Dilin “düşüncenin
evi” olduğunu söyleyen Samur, insan
okudukça kullandığı sözcüklerin geliştiğini anlattı.
Serpil Samur, Türkçede yanlış kullanılan sözcüklerle ilgili örnekler verdiği
konuşmasında “diksiyon” u doğru kullanmanın önemini de aktardı. Yanlış
seslendirilen kelimeler ile ilgili katılımcılar ile örnek uygulamalar yapıldı.
Sektörün Duayeni Erol Üçer Genç Yöneticilere
Deneyimlerini Anlattı
İNTES Genç Yöneticiler Grubu, Gama
İnşaat A.Ş. Onursal Başkanı Erol Üçer'i
ziyaret etti. Ziyarete İNTES Genç Yöneticiler Grubu Başkanı Asude Öztürk Camadan, Başkan Yardımcısı Emrah Yaykıran,
İGY Üyelerinden İrem Şerefoğlu, Leyla
Nasıroğlu, Cenk Kanat katılım gösterdi.
Genç Yöneticiler Grubu, Üçer ile tanışmak, tecrübelerini paylaşmak amacıyla
kendisini ziyaret ettiler. Sektörün duayenlerinden Erol Üçer’in aktardıkları genç
yöneticiler için çok önemli ve unutulmaz
bir deneyim oldu.
Genç Yöneticilere paylaşmanın, disiplinler ve kurallar koymanın, hesap sormanın, denetimin önemini aktaran Erol
Üçer;“Hayatta daima ihtiyatlı olun, kişisel
yaşamın limiti yok” dedi. Hedefsiz insan olmayacağını aktaran Erol Üçer Genç
Yöneticilere hedefleri ile bugün dünyada
marka olan Gama’nın başarı ile geçen
öyküsünü anlattı.
BAŞKAN’ DAN
3
ASUDE ÖZTÜRK CAMADAN
İGY Dönem Başkanı
Anahtar Teslimi Projeler
Sevgili Okuyucular;
Bugün sizlere sektörümüz için önem
arz eden Anahtar Teslimi Projelere ilişkin bilgileri aktarmak istiyorum.
Ülkemizde son yıllarda bazı İdarelerinin uygulamaları ile bir Anahtar
teslimi yapım işleri ihalesi furyası başlamıştır. Üst Yapı inşaatlarında avan
proje ile çıkılan ihalelerde, bilahare
deprem tahkiki, betonarme ve istatistik hesaplardan dolayı metraj artışı olmakta, ancak bu artışlar götürü bedel
anahtar teslimi işlerde ödenmemektedir. Hal böyle olunca üst yapı firmaları
yüksek maliyetleri ya karşılayamamakta, böylece Firmanın ekonomik olarak
zor durumda kalmasına sebep olmakta
yada mevcut varlığından katkıda bulunarak işi tamamlamaktadır. Bu durumdaki firmalarda bir daha götürü
bedel işler ile bir kısım idarelerin işlerine girememektedir. Böylece, iş bitirmesi, teknik kadrosu ve bilgi birikimi
olan firmalar devlet ihalesinin dışında
kalmaktadır. Üst yapıdaki uygulama
böyle iken son bir kaç yıldır altyapı
yatırımları yapan idareler de anahtar
teslim yapım işi ihaleleri açmaya başlamıştır.
Anahtar teslim işlerde dikkat çeken
birkaç husus öne çıkmakta. Öncelikle idare projeyi yaptırdığı firmanın
gerekli etüd ve tetkikleri yaptığını
kontrol etmiyor, edemiyor. Yapılan
işler iş sonu projesinde nasıl olsa düzeltildiği için ihaleye teklif aşamasında
bu projelerdeki yetersizlik, eksiklik ve
kusurların müteahhit tarafından değerlendirilmesi gerektiği düşünülüyor.
İhalenin ekinde uygulanacak bir metraj cetveli verilmiyor. Dolayısı ile ihaleye teklif veren firmaların da neyi ne
düzeyde öngördüğünü bilmeden fiyat-
ları kıyaslanıyor. İş yapılırken deprem,
yangın vb. yönetmeliklerde değişiklik
yapılması durumunda bu değişikliklerin projeye yansıtılması ve anahtar
teslimi götürü bedel kapsamında yapılması talep ediliyor. Altyapı işlerinde ise ilgili şartnamelerde iş yapılırken
değişen zemin şartları ile artan kazı
derinliklerin bedelinin ödenmeyeceği
belirtiliyor. Yine altyapı projeleri ile ilgili olarak İhale aşamasında müteahhit
mevcut yer altı tesisleri ile ilgili idarelerden ve/veya proje müellifinden işin
ihale bedelini doğrudan ilgilendirecek
sağlıklı bir bilgi alamıyor fakat bu bilgilerin bilindiği varsayımı ile hesap
yapılması isteniyor. Bu hususlar çerçevesinde şahsi kanaatim anahtar teslimi
usulü ile ihale edilen işlerin hayata geçirilmesinde işveren olarak devletimiz,
yapımcı firmalarımız ve ihtiyaca göre
değil mevzuata göre tamamlanmış
olan bu projeler dolayısı ile bitirilen işlerin uygulamasında büyük eksiklikler
ortaya çıktığından, halkımız da zarar
görüyor.
İdareler sözleşme imzalandıktan sonra, projeye dahil olan olmayan ne var
ise kendi inisiyatifinde bunları değerlendiriyor ve duruma göre çözüm üretiyor. Benzeri kalemleri uygulayan birkaç projeyi incelediğinizde, uygulanan
yaptırımların farklı birim ve kurumlarca farklı kararlar ile sonuçlandığı,
bir standart tutturulamadığı görülüyor. Dolayısı ile ihaleye teklif hazırlanması sırasında müteahhit işin sonunda, başına ne gelebileceğini kestiremez
oluyor. Diyelim ki her şey normal gitti
projede sadece bazı kalemlerin uygulama miktarlarında azalmalar ve artmalar oldu. O zaman fiyat hesaplamak
için başvurulan yöntemde o pozun
yaklaşık maliyeti hesaplanırken kulla-
İNTES GENÇ YÖNETİCİ
GAZETESİ
nılan fiyata, teklifin yaklaşık maliyete
olan indirim tutarını uygulayarak yeni
fiyat belirleniyor ya da idarenin kabul
ettiği piyasa değerleri üzerinden artışlar ve eksiltmeler değerlendiriliyor.
Firmaların işi yaparken ödedikleri faturalar ile kimse ilgilenmiyor. İş bitip
Kesin Hesaba gelindiğinde iş düğümleniyor. Müteahhit yaptıklarının karşılığını isterken idarede sözleşmedeki
belirsizlikleri siz bilecek ve fiyatınıza
dahil edecektiniz diyor. Bu kadar belirsizlik içinde iş yapan da yaptıran da
eziyet çekiyor.
Yurt içinde durum böyle olunca, firmalarımız yurt dışında iş arama gayreti içine girmektedir. Biz de İGY
olarak geçen ay Ekonomi Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı Sayın Bülent
Uğur Ecevit’in başkanlığında Serbest
Bölgeler Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel Müdürlüğü temsilcileri ile
IGY üyeleri olarak Umman’a teknik
müteahhitlik ziyareti düzenledik. Öncelikle Müsteşar Yardımcımız, Sayın
Bülent Uğur Ecevit ve Daire Başkanı
Çağrı Köseyener’e Şube Müdürü Sayın Nil Gökçe’ye ve Uzman Yardımcısı Murat Yağış’a heyetimize göstermiş oldukları yakın ilgi ve alakadan
ötürü, Muskat Ticaret Müşavirimiz
Sayın İsmail Ateş’e hazırladığı verimli ziyaret programından dolayı, IGY
üyelerimizden başkan yardımcımız
Emrah Yaykıran ve yeni Üyemiz Mert
Yıldızhan‘a INTES’den uzman arkadaşlarımız Demet Somunoğlu ve Selin
Haşemoğlu’na da bu geziye katıldıkları için çok çok teşekkür ediyorum.
Umman’daki gezimiz süresince Sayın
Ateş’in titizlikle organize ettiği görüşmeler sonucu önemli bilgiler edindik.
Kurumların projelere katılım şart-
Basım Tarihi: 12.06.2013
Sayı: 31 ( Mart-Nisan)
Yıl: 10
ISSN: 1304 - 7183
YAYIN KURULU
ASUDE ÖZTÜRK CAMADAN
BAŞAR GÜVENSOY
BURAK ÇELİK
BURÇİN KARGIN
CAN ADİLOĞLU
CEM ADİLOĞLU
CENK KANAT
ÇİĞDEM KURT
DORUK COŞKUNSU
EBRU ÇELİK CEYLAN
ELİF GÜRAY
larını, ülkede gerçekleşecek önemli
projeleri ve Türk müteahhitlerinden
beklentilerini dinledik. Ülkenin ekonomik ve coğrafi şartları hakkında
bilgiler edindik. Umman’daki Türk
firmalarının şantiyelerini ziyaret ederek gözlemler yapma fırsatı yakaladık.
Ülkede çalışmak isteyen firmalarımızla paylaşabileceğimiz önemli bir kaç
bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Örneğin;
1. Ülkede yerli firma olarak kayıt
yaptırmak gerekiyor.
2. Her işte % 30 Ummanlı işçi çalıştırılması zorunluluğu var. Bu şart
sağlanamaz ise işveren idare, bunun karşılığı işçilik ücretini ceza
olarak ödettirmekte.
3. Umman asgari ücret bedeli 325
OMR (Umman Riyali) (1 OMR
= 4,92 TL)
4. Bütün İhaleler Umman İhale İdaresi tarafından ihale edilmektedir.
Ülke genelinde karayolları, şehir altyapısı, arıtma işleri ve muhtelif boru işleri ihalelerinin önümüzdeki süreçlerde
de açılacağı belirtilmiştir.
Tüm firma sahiplerine iş sahibi olabilmeleri için çok çalışmaları gerektiğini
görüyor ve başarılar diliyorum.
Sağlıcakla kalın
İNTES Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası Adına Sahibi:
M. Şükrü Koçoğlu
Sorumlu Müdür:
H. Necati Ersoy
YÖNETİM YERİ
ELİF YAVUZ YAMAN
EMRAH YAYKIRAN
EMRE GÜRAY
GÖKHAN DEMİR
GÜRSEL ÖZDOĞAN
IŞIL GÜVENSOY
İDİL FIRAT
İREM ŞEREFOĞLU
KEMAL CEYLAN
KORAY KARADUMAN
LEYLA NASIROĞLU
MERT YILDIZHAN
MERİÇ AYDENİZ
MEHMET GÖCEN
MURAT GÜLEÇ
ÖZGÜR HAŞEMOĞLU
SELAHATTİN ÖNEN
SELİM AKIN
TUVANA AYDINER
TOLGA KOLOĞLU
UĞUR KOÇOĞLU
ÜLKÜ AYDENİZ KEKLİKOĞLU
4. Cadde 719. Sok. No: 3 Yıldız/Çankaya- Ankara
Tel: 0.312 441 43 50 • Faks: 0.312 441 36 53
www.intes.org.tr • [email protected]
Editör: Aslı Kutlucan Kaptan
Yapım: Gergedan Tanıtım • 0.312 442 75 10 • www.gergedantanitim.com
Sanat Yönetmeni: Levent Kaptan • Grafik Tasarım: Timuçin İpek
Baskı: Dumat Ofset • Bahçekapı Mah. 2477. Sok. No: 6 Şaşmaz/Ankara • 0.312 278 82 00
İki ayda bir yerel süreli yayın olarak yayımlanır ve abonelerine ücretsiz olarak gönderilir.
PARA İLE SATILMAZ
Gazetede yayımlanan yazılar, yazarların kişisel görüşü olup hiçbir şekilde İNTES tüzel
kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilmez.
4 İGY ’DEN HABERLER
GENÇ YÖNETİCİLER GRUBU UMMAN PAZARINI
ARAŞTIRDI
Müsteşar Yardımcısı
Sayın Bülent Uğur
Ecevit her resmi
görüşmede sektörün
genç kuşak temsilcileri
ile Umman’ı ziyarete
geldiklerini belirterek
Türk Müteahhitlik
sektörünün
dinamizminden söz
etti.
Ekonomi Bakanlığı tarafından belirlenen hedef pazar ülkelere müteahhitlik
teknik heyet programları düzenleyen
İNTES Genç Yöneticiler Grubu (İGY)
2013 yılının ilk ziyaretini Umman’a
yaptılar. Grup, hedef Pazar olarak 2012
yılında da Hindistan ve Polonya’yı ziyaret etmişti.
Program Ekonomi Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Bülent Uğur Ecevit
başkanlığında gerçekleşti. 5-9 Mayıs
2013 tarihleri arasında düzenlenen
program süresince çok yönlü ve kapsamlı görüşmeler yapıldı.
Seyahate Müsteşar Yardımcısı Ecevit
dışında Ekonomi Bakanlığı Serbest
Bölgeler Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı
Çağrı Köseyener, Şube Müdürü Nil
Gökçe ve Uzman Yardımcısı Murat
Yağış katılırken, İGY’den Dönem Başkanı Asude Öztürk Camadan, Dönem
Başkan Yardımcısı Emrah Yaykıran ve
İGY Üyelerinden Mert Yıldızhan ile
İNTES temsilcileri katıldı.
Program, Muskat Ticaret Müşaviri İsmail Ateş tarafından planlandı. İnşaat
sektörü ile ilgili yatırımcı kamu kuruluşları ve özel sektör kuruluşları ile
görüşmeler gerçekleştirilmesini organize eden Ateş, tüm seyahat süresince
heyetin etkinliklerine katıldı.
Kurum görüşmelerinde Müsteşar
Yardımcısı Ecevit, dost ve kardeş ülke
Umman’da bulunmaktan dolayı duyduğu mutluluğunu dile getirdi, Türkiye ekonomisi ve Türk inşaat sektörü
kapasitesi ile gerçekleştirilen projelere
ilişkin ayrıntılı bilgiler aktardı.
Ecevit, her resmi görüşmede sektörün
genç kuşak temsilcileri ile Umman’ı
ziyarete geldiklerini belirterek Türk
Müteahhitlik sektörünün dinamizminden söz etti.
Türkiye’nin dünyanın 17. Avrupa’nın
6. büyük ekonomisi olduğunu ifade
eden Ecevit, Türkiye’nin dış ticarette
rekorlar kırdığını, 16 çeyrektir aralıksız
büyüdüğünü ifade etti.
Müteahhitlik sektörünün ise Türkiye
ekonomisinin lokomotifi olduğunu
ifade eden Ecevit, Yurt Dışı Müteahhitlik Hizmetlerinin 100 ülkede 26,7
milyar dolara koşan başarı serüvenini
anlattı.
Türk müteahhitlik sektörünün su kaynaklarının kullanılması yönünde çok
başarılı işlere imza attığını, bu tecrübelerini de Umman’da gerçekleşecek
projelere aktarmak istediklerini belirten Ecevit “ Biz 272 adet baraj yapmış
bir ülkeyiz. Bu barajların 80 tanesi
son 10 yılda yapıldı, birisi AB’nin en
büyüğü olan Atatürk Barajıdır” diye
konuştu. GAP projesine de değinen
Ecevit, projenin sadece fiziksel yatı-
rım değil, tarım, haberleşme, kültür ve
turizm ile entegre bir yatırım projesi
olduğunu ifade etti.
Umman’da Türk müteahhitlik firmalarının sulama, liman ve havalimanı
gibi büyük projelere imza attıklarını
kaydeden Ecevit, daha çok işlere imza
atılması, Umman ve Türkiye arasındaki
karşılıklı ticaret hacminin daha fazla arttırılması yönündeki dileklerini aktardı.
Görüşmelerde İGY Başkan Asude
Öztürk Camadan ise İNTES’in ve
İGY’nin çalışmalarından söz ederken,
üye firmaların üstlendikleri iş kalitesinden bahsetti.
Umman’da Türk müteahhitlik firmaları olarak katma değer ve istihdam sağlayan projelerde bulunmak istedikleri
aktaran Camadan, sadece projeler ile
sınırlı kalmayıp, yatırımcı olarak da
ülkede sürdürülebilir yatırımlar yapmak istediklerini ifade etti.
İGY ’ DEN HABERLER
İNTES Genç Yöneticiler Grubu tüm
görüşmelerde firmalarının deneyimlerini aktaran konuşmalar gerçekleştirdiler.
yer edindiği, Umman’da da üstlendiği
başarılı işler ile Türk iş adamlarından
çok şey öğrenildiği aktarıldı.
Görüşmelerin ilk gününde Umman
The Public Authority for Electricity
and Water ziyaret edildi. Grup, Uluslararası İlişkiler ve Medya Sorumlu
Başkan Yardımcısı Dr. Ali Bin Hamad
Al Ghafri ile görüşme yaptı.
İkili ticaretin düşük, ama artan bir
ölçüde devam ettiği, ticaret odaları,
büyükelçilikler, ticaret müşavirlikleri,
iş konseylerinin çok önemli olduğu,
karşılıklı toplantılar ile ilişkilerin daha
da güçlendirilmesi gerektiği aktarıldı.
Umman’lı yetkililer Türk Müteahhitlik
heyetini ağırlamaktan mutluluk duyduklarını belirterek, karşılıklı ticaret
hacminin daha fazla artması yönünde
dileklerini ifade ettiler.
Oda yetkilileri, ülkede demiryolu alanında gerçekleşecek büyük projeye Türk
müteahhitlerini beklediklerini aktararak
bu konularda Türk ve Umman Ticaret
odalarının dirsek temasında bulunması
gerektiğini ifade ettiler.
Ziyaretler, Bölgesel Belediyeler ve Su
Kaynakları Bakanlığı ile devam etti. Kurumda Bölgesel Belediyeler Birliğinde
su kaynaklarının geliştirilmesi ile ilgili
büyük projelerin de olduğundan söz
edildi. İhalelerin kurumun web sitesinden takip edilebileceği belirtilerek Türk
firmalarının su projelerinde deneyimli
ve son teknolojileri kullanarak başarılı
işler gerçekleştirdikleri için Umman’ın
su kaynaklarının geliştirilmesi açısından
Türkiye’nin potansiyelinden ve tecrübesinden yararlanmak istediği vurgulandı.
Ticaret Odası tarafından yatırım bekleyen önemli alanlardan birsinin de sağlık sektörü olduğu aktarıldı. Bunun
üzerine Heyet Başkanı Bülent Uğur
Ecevit, sağlık sektörü kapsamında
500.000 kişinin geldiğini ifade ederek Türkiye’nin bu konuda önemli bir
deneyim sahibi olduğunu söyledi.
Program Umman Ticaret ve Sanayi
Odası (OCCI) Başkan Yardımcısı Mr.
Aiman Bin Ali Al Ahsani: yönetiminde
gerçekleşen görüşme ile devam etti.
Resmi görüşmelerin son günü olan
6 Mayıs’ta ENKA ve TAV Şantiyeleri Ziyaret edildi. Umman Sultanlığı'ndaki en büyük inşaat projesi
olan Muskat Uluslararası Havaalanı
Geliştirme Projesi’nde Umman Bölge Müdürü Kudret Aral ve İşletme
Müdürü Kaan Yalçın ile görüşüldü.
Toplantıda iki ülke arasında siyasi,
ekonomik yakın ilişkilerin olduğu ve
köklerin maziye dayandığı, ifade edildi.
Türkiye’nin Dünyada kendine iyi bir
İGY üyelerine proje hakkında teknik
bilgiler verildikten sonra, şantiye gezisi yaptırıldı, şantiye kamp yaşamı
tanıtıldı.
5
6 İGY ’DEN HABERLER
İlk günün sonunda Türkiye Cumhuriyeti Muskat Büyükelçisi Ahmet Kerem Kıratlı tarafından heyet
onuruna bir yemek organize edildi.
Yemeğe İGY üyeleri de iştirak etti.
Yemek öncesinde Büyükelçi Kıratlı
ülke hakkında genel bir bilgi verdi.
Ummanlı bürokratların da katıldığı yemeğe başta Bülent Uğur Ecevit
olmak üzere davetiler kendilerini tanıtan konuşmalar yaptılar.
Görüşmelerin ikinci günü ise
Umman’ın önemi sanayi şehirlerinden Sohar’a gidildi.
Al Batinah Ticaret ve Sanayi Odası
Başkanı Said Bin Saleh Al Kiyumi ve
beraberindeki yetkililer ile bir görüşme yapıldı.
İGY ’ DEN HABERLER
Yaklaşık 4.500 hektarlık bir alana sahip olan bölgede metal-çelik, lojistik
ve gıda alanlarında yatırım olanakları
mevcut olduğu öğrenildi. Bu görüşme
sırasında şu bilgiler aktarıldı:
Kentte bulunan Sohar Limanı sağladığı katma değer ile dünyada önemli
bir konuma sahip. Liman, konumu
nedeni ile deniz yolu lojistiğinde limana ve limandan yapılan yük taşımacılığının kısa sürede yapılmasını
temin ederek, ulaşım maliyetini azaltılmasına olanak sağlıyor. Sağladığı
bu kolaylıklar ile üretim maliyetlerini
de düşürüyor. Bu durum da bölgedeki
işletmelerin performansını arttırarak
onları küresel rekabette avantajlı konuma getiriyor.
Bölgede gerçekleşen sunumlarda Türk
iş adamları heyetlerinin bölge ziyaretlerini arttırarak işbirliği olanaklarının
geliştirilmesi dilekleri ifade edildi.
Heyet onuruna ticaret odası tarafından verilen öğlen yemeğinde ise
Ummanlı iş adamaları ile karşılıklı
görüşmeler gerçekleştirildi.
Görüşmelerin son gününde ise ülkenin en büyük yatırımcı devlet kuruluşu ve aynı zamanda Türk firmalarıyla en yakın çalışan ve bu firmaların
kapasitelerini en iyi gözlemleyebilen
kurum olan Umman Ulaştırma ve
Haberleşme Bakanlığı ziyaret edildi.
Bakanlık, Umman karayolları, sivil
limanlar ve havaalanları, demiryolları ile ulaştırma projeleri açısından
Türk müteahhitlerine önemli fırsatlar
sunabilecek bir konumda bulunuyor.
Görüşmelerde Bakanlık yetkilileri
muhtemel iş olanakları hakkında
bilgi aktardı. Bu bilgilere göre; ülkede büyük çaplı yol genişletme çalışmaları bulunmakta olup, bakanlık
tarafından yürütülen ve hazırlanan
projelerde statik ve tasarım projeler
önemli bir ağırlık taşıyor. Büyük ölçekli yol projelerin hazırlık aşamasında olduğu, bazı projelerin ise tasarımı
tamamlandığı için ihaleye çıkarıldığı,
ilerleyen süreçte karayolu ulaştırması
kapsamında büyük ölçekli projelerin ihaleye çıkarılacağı kaydediliyor.
Genellikle Yap-İşlet olarak gerçekleşen projeler için ihaleye çıkartılan
projeler için istekli firmalar uygun
kriterlere haiz ise öncelikle Umman
İhale Kurumuna başvurmaları gerekiyor. Kurum tarafından değerlendirme
yapıldıktan sonra ön yeterlilik sahibi
olan firmalar listeye giriyor.
Bakanlık yetkililerince ileride gerçekleşecek Kuveyt-Muskat arası 400
km’lik yol yapımı projesi, sinyalizasyon proje çalışmaları, Bid Bid Sur
Yolu Genişletmesi gibi büyük yol
projelerinden de söz edildi.
Görüşmeler DUQM Özel Ekonomik
İdaresi ziyareti ile devam etti. Yaklaşık 1.800 km2’lik bir serbest alan
olarak planlaması yapılan ve altyapı yatırımları devam eden DUQM
sahası Avrupa ve Körfez ülkelerine
yakın olup, ulaşım açısından stratejik
öneme sahip bir bölge niteliği taşıyor.
İnşaat alanları için elverişli olan bölge, çok zengin doğal ve mineral kaynaklara sahip olup, sahillerin temizliği ve güzelliği ile turizm potansiyeline
de sahip bulunuyor.
Görüşmelerde DUQM Özel Ekonomik İdaresi’nin bölgenin ekonomik
gelişmesi için kurulan bir kurum
olduğu bilgisi verildi. Eğitim, Hava
Kargo Taşımacılığı, Liman Projeleri,
Atık Yönetmeliği, Yenilenebilir Enerji, Enerji üretimi ve tuzdan arındırma
konularında işbirliği olanaklarının
bulunduğu kaydedildi.
Bölgenin aynı zamanda yabancı yatırımcılara serbestlikler tanınarak vergi
muafiyetleri sağlanması gibi avantajlar olduğu da ifade edildi.
Umman’da gerçekleşen resmi görüşmeler İGY tarafından düzenlenen
değerlendirme yemeği ile son buldu. Büyükelçi Ahmet Kerem Kıratlı
onurlandırdığı yemeğe Ticaret Müşaviri İsmail Ateş , KKTC Umman
Temsilcisi Mustafa Yücelten, Müşteşar Yardımcısı Bülent Uğur Ecevit
ve Ekonomi Bakanlığı Temsilcileri,
Onur Taahhut A.Ş. ‘den Abdullah
Bektaş ve Bekir Kaya ve İGY üyeleri,
İNTES temsilcileri katıldı.
7
8 ETKİNLİK
ASPENDOS’TA TARİH, FESTİVAL İLE CANLANIYOR!
Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm
Bakanlığı Devlet Opera Ve Balesi Genel
Müdürlüğü tarafından organize edilen
20. Uluslararası Aspendos Opera Ve
Bale Festivali 02 - 22 Haziran tarihleri
arasında gerçekleşecek.
2000 yıllık Aspendos Antik
Tiyatrosu’nun sunduğu olağanüstü
akustik, Antalya’nın doğal güzellikleri ve beraberinde sanatın dil, din, ırk
ve sınır tanımayan yapısı ile Aspendos
Uluslararası Opera ve Bale Festivali,
uluslararası iletişime, barışa ve kültürsanat alanına önemli katkılarda bulunmaktadır.
1994 yılından itibaren Genel Müdürlüğümüzün en önemli organizasyonlarından biri olan Uluslararası Aspendos
Opera ve Bale Festivali, 1998 yılından
itibaren kazandığı uluslararası boyutu
ile bugün dünyanın tanınmış festivalleri
arasında anılmaktadır.
Opera ve bale sanatlarının Aspendos
gibi tarihi iki bin yıl önceye dayanan antik tiyatroda yapılıyor olması Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali’ne
ayrı bir anlam kazandırmaktadır. İlk yıllardan itibaren izleyicilerinin %70’ini
yabancı turistlerin oluşturduğu festivalde, her temsili ortalama 4.000 - 6.000
kişi izlemektedir. Uluslararası Aspendos
Opera ve Bale Festivali, her yıl artan
seyircisi ile tarihin, müziğin ve pek çok
ulustan insanın bir araya geldiği görsel
bir şölen haline dönüşmüştür.
düzenlenen opera festivalleri arasında
yaptığı araştırmada en iyi 10 festival
arasında 5. sırada yer almıştır.
Festivale bu güne kadar Avrupa Birliği,
Türksoy ve Uzak Doğu Ülkeleri’nden
birçok topluluk katılmıştır.
Festival, sanatsal açıdan uluslararası alanda gösterdiği başarıları ile
Avrupa’nın saygın kuruluşları arasında olan Avrupa Festivaller Birliği’ne
(EFA - European Festivals Association) 24 Ekim 2003 tarihinde kabul
edilmiş ve dünyadaki diğer festivaller
arasında saygın yerini bir kere daha
kanıtlamıştır.
Ülkelerin çağdaş sanatlarda ulaştığı
düzeyi gösterme açısından da önemli
olan bu etkinliğin, uluslararası ilişkilere
olumlu katkılar sağladığını ve ülkelerin
çağdaş kimliğinin vurgulanması ve tanıtımında önemli rol oynadığını özellikle
belirtmek gerekir.
PROGRAM
Aspendos Tiyatrosu’nun ülkemizin
kültür zenginliğinin önemli bir parçası olduğu bilinci ile festival süresince
tiyatronun tarihi dokusuna zarar vermeyecek teknik donanım ve güvenlik
önlemleri dikkatle uygulanmaktadır.
Festival tanıtımı işbirliği yapılan kuruluşların katkıları ile en geniş kitlelere
ulaşacak şekilde yürütülmektedir.
Antalya Devlet Opera ve Balesi
ASPENDOS
Yüzyılların Aşkı “Bale”
05 Haziran Saat: 21.00
İngiltere’de yayınlanan Independent
Gazetesi’nin; dünyanın dört bir yanında
Antalya Devlet Opera ve Balesi
20. Yıldönümü Gala Gecesi
“Konser”
Şef: José CURA
02 Haziran Saat: 21.00
Ulusal Brno Tiyatrosu,
Çek Cumhuriyeti
Ankara Devlet Opera ve Balesi
Orkestrası
AIDA “Opera”
12 Haziran Saat: 21.00
Ankara Devlet Opera ve Balesi
RIGOLETTO
“Opera”
15 Haziran Saat: 21.00
İstanbul Devlet Opera ve Balesi
KUĞU GÖLÜ “Bale”
19 Haziran Saat: 21.00
Mersin Devlet Opera ve Balesi
CARMEN “Opera”
22 Haziran Saat: 21.00
MAKALE
9
OFİS TASARIMI NASIL OLMALI?
Selçuk KARAGEDİK
Şimdi biraz eski sarı sıcak zamanlara
gidelim. Siyah beyaz televizyonların
çağına…
Babadan yadigâr fotoğrafların, patron
koltuğunun arkasında ya da çelik kasanın üzerinde asılı durduğu zamanlara.
O zamanlarda kiraz kaplama büyük
masanın üzerinde Facit marka hesap
makinesi ve masanın üzerinde koca
bir cam olurdu. Camın altında torunun fotoğrafı ile birlikte birkaç kâğıt
para, biraz da yabancı para bulunurdu.
Sonra odanın bir köşesinden babanın,
bir köşesinden de atanın fotoğrafı bakardı bize.
Gözünüzün takılacağı yerde dururdu
hep nazar duası. O yıllarda “Ofis” de
demezlerdi; oranın adı “Yazıhane” idi.
Patronun masası, arkasındaki kapitoneli
panodan zaten belli olurdu.
Parası çok olan, boydan boya ahşap
lambri yapardı yazıhanenin duvarlarını.
Eskiden Lambri gördüğümde nedense
hep, kanun adamı, hâkim, savcı gibi
adalete dair mevzularla iştigal eden ya
da politik kişiler gelirdi aklıma. Neyse
amcamın ofisinde lambri yoktu, ama
dünya küresi ve tepesine basınca fırıl fırıl dönen şu küllüklerden vardı. Onlarla
oynamayı severdim. Amcam mimarmühendisti ve makam masasının haricinde bir de çizim masası vardı. Aydıngerler, rapidolar, cetveller, kâğıtlar, çeşit
çeşit kalemler… Onlarla oynamamıza
izin verilmezdi fakat amcam yokken kuzenlerimle bütün cetvelleri kalemleri
dener ve çizim masasının başına geçip
mühendis havalarına girerdik. Benim
için o masa çok özeldi. Çünkü o masada çizilen proje binaya dönüşüyordu.
Orada çizgi marifetiyle gerçekleşen şey
büyü gibi betona çeliğe dönüşüyor ve
gerçek oluyordu. Ofisin duvarlarındaki
projeler gerçekleşmekte olan hayallerdi.
Galiba o zaman bu mimarlık işine heves ettim çünkü hayal etmek ve hayal
edileni gerçekleştirmek, sadece mimari
projeyle mümkündü. Neyse bu başka
bir konu şimdi ofise geri dönelim. O
zamanlar ofis ya da yazıhane dedin mi,
bir kasa ile bir masa şarttı. Amcamın da
bir kasası vardı. Ne kadar parası vardı
bilmem ama muhtemelen çok da fazla
değildi. Mütevazı bir mühendislik ofisiydi. Bir işhanının birinci katındaydı.
1980 küsürlü yıllardı. Sekreterinden
çaycısına başka zamanlardı.
Daha iş merkezleri icat edilmemişti, onların yerine işhanları vardı o günlerde.
Ayakkabı boyacısı tek tek yazıhaneleri
dolaşır isteyenin ayakkabılarını boyardı.
İşhanının kebapçısı herkesi tanır, midesi rahatsız olana perhiz yemeği bile
yapardı. Sanki hanın içinde başka bir
hayat vardı çaycı aynı zamanda posta
işine de bakardı.
Şimdi 2000'li yıllara geldik, kurum-
sallık bahanesi ile yitirdiğimiz samimi
anılarımızın yerini, otomatik çay kahve
makineleri aldı ve samimiyeti langırt
masalarıyla geri getirmeye çalışıyoruz.
Türk kahvelerimiz gitti yerine karton
bardakta beşibiryerde neskafeler geldi.
O günlerdeki samimiyete duyulan ihtiyaçtan olsa gerek; son yıllarda Dünyada
Retro tasarım diye bir şey çıktı. Eski
müziklerin, koltukların, buzdolaplarının, kıyafetlerin, arabaların geçmişe ait
çizgileri yeniden yorumlanarak hayatımızda sıkça yer almaya başladı. Ben
buna Yeni Rönesans diyorum. Hani
Rönesans çağında eski eserlerdeki hümanizmden etkilenen bilim ve sanat
vardı ya şimdi de aynısı oluyor. İnsana
yabancılaşan, duygusuzlaşmaya başlayan dünyayı eski çağlarda olduğu gibi
tarih, hümanizmle tedavi ediyor ve
tarih yine tekerrür ediyor.
Eski klasik eşyalardaki yaşanmışlık, yeni
üretilen eşyalara hayat veriyor, ruh veri-
yor. Eşyaların üzerindeki eski duyguların izleri, ona bakan, ona dokunan insanların içini ısıtıyor. Bu yüzden eskimiş
bir ahşap, boyası dökülmüş bir dolap,
insana geçmiş hatıralarından samimi ve
sıcak bir anı hatırlatıyor.
anlaşılıyor. Bunu öğrendiğimden beri,
tamamen bilgisayar kontrolünde fabrikasyon ürünlerde neyin eksik olduğunu
anladım. O endüstriyel ürünlerde insan
elinin sıcaklığı yoktu, makinenin kusursuz soğukluğu vardı.
Yeni tasarlanacak ofislerde bence geleceğin sınırlarını zorlayan fakat samimiyeti ve geçmişin güzel alışkanlıklarını
da savunan bize ait olan iç mekânlar
tasarlamak lazım.
Şimdi asıl soruna gelelim;
Örneğin, bir iş yerinde kendi kişiliklerini ifade edebilen bireylerin, daha başarılı oldukları artık bir gerçek. Çünkü
çalışan kendini ait hissettiği bir yerde
daha yaratıcı ve dinamik oluyor bu
da şirketin genel başarısını arttırıyor.
Hatta kişilerin iş seçiminde bu konunun ücretten daha önemli bir faktör
olduğu hakkında tespitler dahi var. Bu
bağlamda, kâr oranını ve performansı
arttıran bir etkinlik olarak ofis tasarımı, bir şirketin ilk ve en önemli işleri
arasında geliyor.
Son yıllarda insan kaynakları yöneticileri ve iç mimarlık şirketleri bu konuda
oldukça ciddi çalışmalar yapmaktalar.
Fakat bu yazıda, ergonomi, sosyoloji,
psikoloji, gibi ağır mevzulara girersek
hiç çıkamayız. Onun için, bu konulara
hiç girmeden devam edelim.
Bugün çok güzel fabrikasyon ofis mobilyaları ve malzemeleri var; fakat o eski
günlerdeki güzellik, ruh ve atmosfer
yok. Eksik olan bir şeyler var. Konuyu
Anadolumuzdan bir örnekle açıklamak
istiyorum. Bir yerde okumuştum, eskiden Anadolu’da halı dokurken, arada
ilmek atlarlarmış yani bilerek hata yaparlarmış. Nedenini soranlara da, nazar değmesin diye ilmek atladıklarını
bu hatanın halının nazarlığı olduğunu
söylerlermiş. Burada halı tezgâhındaki
insanın varlığı arada atlanan ilmekle
Bir ofise girdiğinizde ne hissetmek istersiniz?
Bu sorunun cevabı, bence güven ve samimiyet kelimeleri ile özetlenebilir. Bu
iki unsur da insan odaklı bir tasarımla
hissettirilebilir. Geçmişten gelen hatıraların izleri, deneyim ve güven verirken,
davet edildiğiz oda ve ağırlandığınız
koltuk da samimiyeti güçlendirir.
Oysa genelde karşılaştığımız mekân
anlayışı, tartışmasız, baskıcı ve otoriter
yaklaşımların vücut bulduğu, içine gireni hizaya sokan, askeri teamülleri ön
plana çıkaran, uzlaşmasız ve değişmez
bir ortamdır. İşte bu ortam, içine giren
herkesi olumsuz olmaya ikna eder. Böyle ortamlarda kimse kimseye güvenmeyecek ve anlaşmalar sekteye uğrayacak
dostluklar ise yapay olacaktır. Adeta
takma gülücüklerle insanların etrafınızda dolaştığı bir tiyatro sahnesi gibi.
Hâlbuki amaç dostluğun ve güvenin
vurgulandığı, umut vadeden, esnek ve
pozitif bir mekân tasarlamak olmalıdır.
10 RÖPORTAJ
“ŞİRKETLERİNİZİN ANAYASALARINI
OLUŞTURUN VE BUNDAN VAZGEÇMEYİN”
Tecrübe ve başarı nadir olarak bir araya gelen iki kelimedir. Bu sayımızda ise konuğumuz müteahhitlik sektörü denilence akla ilk gelen isimlerden olan Erol Üçer. GAMA Onursal Başkanı Erol Üçer, dünya devi şirketlerin arasına
şirketinin ismini yazdırabilen önemli bir isim. Başarı ve yöneticilik üzerine çok farklı konularda konuştuğumuz Üçer;
“En tepedeki insan bile daima bir takım disiplinlerin içerisinde olmak, hesap vermek durumunda. CEO bile, başarılı olsa dahi, hak sahiplerine hesap vermek zorundadır. Sizlere tavsiyem, hangi seviyede olursanız olun disiplinleri
koyunuz, o disipline göre hareket edilmesini de sağlayınız, hesap sorunuz. Kişilere bir görev verirken de o görevi iyice
oturup yazmalı ve onu yönlendirmelisiniz.” diyor. Yıllarını sektörün gelişmesine adamış Erol Üçer’in röportajı tam
bir başarı öyküsü niteliğinde.
Bizler firmalarımızın genç kuşak temsilcileriyiz. Babadan ve aileden kalan şirketleri devralmaya çalışıyoruz.
Çoğunluk meslek içinden, hepimiz
inşaat işine hakimiz. Biz sizinle tanışmak, tecrübelerinizi paylaşmak hem
de geleceğe dönük beklentilerinizi
sizin gözünüzle ve bakış açınızdan
izlemek istiyoruz.
Tabii, memnuniyetle efendim… Özgürlükcü bir gelişme var dünyada. Son
yirmi yıldır inanılmaz bir farklılık var;
ona ayak uydurmak güzel, ancak zor.
Dünya hızlanarak gelişiyor, büyüyor,
aynı hızla da zorlaşıyor. Teknoloji insanları yönlendiriyor, eski alışkanlıklarımızı
terk ederek yeni bir dönemin içerisinde yaşıyoruz. Bu nedenle size başarılar
diliyorum.
Sektörümüz açısından baş döndürücü bir gelişme içerisindeyiz. Sektörde
değişik taraflara, özellikle ticari tarafa
yönelik bazı çalışmalar var. Örneğin
AVM’ler, sektörün bu tarafında fazla arz var, alarm veriyor. Gökdelenler
konusuna gelince, dünyanın neresine
giderseniz gidin New York’a, Paris’e,
Berlin’e gidin, metropollerde bu tür
binalar yok. Gökdelenler ve AVM’ler
şehir trafiğini büyük ölçüde artırıyor.
Gökdelenleri inşa ederken altyapı da
göz ardı edilmemelidir. Mesela, demiryolları çok önemli bir konu. Geçenlerde
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Sayın Binali Yıldırım ile konuştum. Ankara-İstanbul hızlı tren hattının
yıl sonuna kadar tamamlanacağını ifade
etti. Ankara-İstanbul arasını uçakla gidiyoruz. Hızlı tren tamamlanınca, 2,5-3
saatte varış noktasına ulaşıp, hava meydanlarına ulaşmak için harcadığımız zamanı kazanabileceğiz. Batı dünyasında,
Japonya’da, Kore’de kısacası alt yapısını
tamamlamış ülkelerde ulaşımda hızlı
trenler ön plana çıkmış. Elbette ki otoyollar, havayolu ulaşımı da önemli, ancak hızlı trenlerin şehirlerarası ulaşımda
çağı yakalayabilmek için şart olduğunu
düşünüyorum.
Bize Gama’nın kuruluş öyküsünü
aktarabilir misiniz?
Gama’nın tarihi 1950’lerde başlıyor.
Biz üç mühendis ve bir iş adamı olmak
üzere dört kişi biraraya gelerek 1959
yılında Gama’yı kurduk. O dönemde
müteahhitlik çeşitli şekillerde ve biraz
geleneksel yapılıyordu. Binalar, yollar,
barajlar inşa ediliyordu. Fakat biz yüksek teknolojiyle çalışan ülke firmalarının Türkiye'de yapmakta olduğu veya
yapacağı bir takım işleri örnek aldık.
Önce bu firmaların taşeronu olarak,
sonra ortağı olarak ve nihayet bu işleri
bizzat Gama olarak yapabilme yollarını
aradık. Şirketimiz bu yönde gelişti, geleneksel inşaat müteahhitliği ile yetinmedi, teknoloji gerektiren işlere yöneldi.
Firmanız o günlerde aldığı kararlar
ile bugün kurumsal bir firma olmuş.
Bizlere örnek olması açısından nasıl
bir yol aldığınızı anlatabilir misiniz?
Firmamızın ilk yıllarında, Orta Doğu
Teknik Üniversitesi başta olmak üzere
lisan yeterliliğine sahip mühendis arkadaşları ekibimize dahil ettik. Sonraki
yıllarda da onları şirkete ortak yaptık.
Yani, kendi hisselerimizden onlara ver-
dik ve böylece şirketimiz büyüdü, gelişti. Şu anda da yönetimde o arkadaşların
ağırlığı var.
Örneğin, firmamız İrlanda’ya gitti,
yol konusu bizim takip ettiğimiz bir
konu olmamasına rağmen, İrlanda’da
özel otoyollar yaptık. Biz teknolojik,
yoğun işler yapıyoruz, termik santraller,
rafineriler inşa ediyoruz. Son dönemde Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün de ziyaret ettiği Riga’da bir
santral yaptık. Proje ülkenin %18’lik
enerjisini karşılayacak. Bir başka örnek
proje de Ürdün’de. Bilindiği üzere, Ür-
RÖPORTAJ
dün çöllerle kaplı. Başkenti Amman’da
her mahalleye haftada bir gün su verilebiliyor. Akabe Körfezi civarında kayaların altındaki yer altı sularını çıkartıp,
25 yıl süreyle, şehre yılda 100 milyon
metreküp su vereceğiz. 1 milyar dolarlık
orijinal bir iş. Bu örneklerle dünya devlerinin yapmakta olduğu işlere rakip olmaya çalıştığımızı anlatmak istiyorum.
Yola çıktığımız ilk günden bugüne kadar hep dünya standartlarını benimseyerek, dünya devlerinin uyguladıklarına bakarak, araştırarak, şirketimizi
geliştirdik. Bugün de dünya firmalarıyla
rekabet edecek bir yapıya sahip olduk.
Siz gençler de çok şeyler öğreniyor ve
görüyorsunuz, kendinizi böyle yönlendirmeniz gerekli.
Sizin yurt dışındaki tecrübeniz bizi
çok etkiledi, zorlukları da var. Özellikle Hindistan’da zor şartlar altında
çalışıyoruz. Yani, oraya ilk gitmenin
de aslında hem avantajı hem dezavantajları var. Yöneticilik kişiliğinizle
ilgili biraz deneyimlerinizi aktarabilir
misiniz? Nasıl bir yöneticilik anlayışınız var?
Kurumsal bir yapımız var. Şirketin
yönetimini profesyonellere bıraktık.
Dünyanın gelişmiş ekonomilerinde kurumsallaşabilmiş şirketlerde de durum
böyle. Yapılan planlamayı ciddi olarak
takip etmek, yapanlardan devamlı raporlar almak suretiyle, onu kontrol
etmek.
İşçilerle ilgili sorunlar nedeniyle de
işlerinizde zorlandığınız oldu mu?
Bu konuda zorlandığımızı söyleyemem,
çünkü, işlerimizin her aşamasında olduğu gibi, işçi istihdamında da, gerekli
tüm yasal duyarlılığı göstermekteyiz.
Türkiye'nin geleceğini hangi sektörde
görüyorsunuz?
Müteahhitlik ve tarım. Ancak, benim
için müteahhitlik sektörü her zaman
önem arz edecek. Türk firmalarının en
başarılı olduğu alandır. Çünkü, cesaretleri var. Batılının çekingenliği, bizde
pek yok. Bu cesaretimizle müteahhitlik
sektöründe başarılarımızı devam ettirebilir, geliştirebiliriz. Ancak, burada
da dünyayı çok yakından takip ederek
konjonktürel gelişmelere, değişmelere
firmalarımızın uyum göstermesi gerekmektedir. Tabii enerji arzı konusu, dünyanın olduğu gibi Türkiye’nin de geleceği açısından çok önemli. Bu nedenle
rüzgar, hidroelektrik, jeotermal ve güneş
gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına
yönelik yatırımlarımızı artırmalıyız.
Siz gençlere bir tavsiyem var. Yatırımlarınızı entegre düşünün. Biz Kırıkkale’de
büyük bir kombine doğal gaz santralı
yapımına başlayacağız. Ben Antalya’da,
serada domates yetiştiriyorum ve ihraç
ediyorum. Antalya sıcak olmasına rağ-
men kışları soğut oluyor. Doğal gaz
henüz bu bölgeye gelmediği için LPG
kullanıyoruz ve maliyeti çok yüksek
oluyor. Yakında, gelecek doğal gazı kullanacağız. Arkadaşlarıma, Kırıkkale’de
tesis edeceğimiz santralın sıcak suyundan faydalanarak, büyük bir sera yapalım önerisini getirdim. Serada standardı
yüksek domates, biber yetiştirelim ve bu
ürünleri ihraç edelim. Santralden çıkan
sıcak suyu kullanarak, seranın ısınmasını daha az maliyetle sağlayabilir ve daha
yeni teknolojiler kullanarak üretimin
verimini artırabiliriz. Ayrıca, santralden
çıkan karbondioksit serada kullanılabilir, çünkü bitkilerin karbondioksite de
ihtiyacı var. Sizler de yatırımlarınızda
bir takım ilave değerler yaratabilir, şirketinizin randımanını artırabilirsiniz.
Ülkemiz için de yararlı çalışmalar olur.
Burası bizim ülkemiz, burada yaşayacağız, çocuklarımız bu ülkede yaşamaya
devam edecek, daha iyiye gitmesine
önem vermeliyiz.
Benzer işlere bizler de birinci nesil
yöneticilerimizde rastlıyoruz. Yıllar
insanın bakış açısını değiştiriyor mu?
Belli deneyimlerden sonra açınız biraz
daha genişliyor, dünyayı daha çok tanıyorsunuz. O zaman daha fazla önem
veriyorsunuz bu işlere. Türkiye'de
tarıma nasıl dönebiliriz diye düşünüyorum. Memleketimizin ana uğraşısı
hayvancılık ve tarım olmalı. Müteahhitlik güzel, ancak hayvancılık ve tarıma,
Türkiye'nin daha ağırlıklı olarak önem
vermesi gereklidir. Avrupa'ya gittiğiniz
zaman, her tarafta irili ufaklı işletmeler
var, tarım işi de devam ediyor. Ülkemizde büyük şehirlere doğru bir göç var.
Vatandaşlarımızın yaşadıkları yerlerde
yatırımlar gerçekleştirilmeli ki, doğdukları yerlerde kalabilsinler.
Türk müteahhitlerinin çok cesur olduğundan bahsettiniz, katılıyorum.
Yurt dışında her ülkede artık varız.
Acaba müteahhitliğimiz dünyada
uzun soluklu olabilecek mi diye bazen endişe ediyoruz. Çünkü, her pazara birden fazla firmayla giriyoruz ve
birbirimiz ile rekabet ediyoruz. Bu
koşullarda Türkiye'nin müteahhitlerinin geleceği olabilir mi?
Maalesef rekabeti acımasızca yapıyoruz.
Bir arkadaşım vardı. Afrika’nın en ücra
bir ülkesine gitmiş. Biz de yıllar evvel
oraya gitmiş, bir daha gitmemek üzere oradan geri dönmüştük. “Sen niye
gittin oraya?” dedim “Ağabey, rekabet
olmadığı için ben buraya gittim” dedi.
Düşünebiliyor musunuz, rekabet olmasın diye kendini ateşe atabiliyor. Peki,
bunu nasıl çözeriz? Burada İNTES gibi
organizasyonlara da iş düşüyor, organize olmalıyız. Kısaca müteahhitlerimiz
başka ülkelerde yapacağı işlerde daha
dikkatli olmalıdır. Tekliflerin çok dikkatli verilmesi gereklidir. Firmalarımız
11
ortaklıklarla biraraya gelirlerse, potansiyelleri ve imkanları artar, sorunlarla
başetmede çok daha güçlü olurlar.
Türkiye’de ilk LEED EB GOLD (altın) sertifikası alan bir şirket oldunuz.
Çevreye duyarlılığınız takdirle karşılanıyor. Bu süreci bize anlatabilir
misiniz?
Bu bir alışkanlık meselesi. Mesela,
Gama Holding binası konvansiyonel
segmentlere göre yapılmış, yani yeşil
bina olarak düşünülmemiş. Biz bu binada önemli değişiklikler yaparak yeşil
bina haline getirdik. İşe baştan başlarsanız o zaman ona göre tedbirler alır,
binanızı ona göre dizayn edersiniz, daha
kolay ve ekonomik olur. Mevcudu bu
işe adapte etmek, yönlendirmek biraz
daha zor bir şey. Aslında çok da fazla maliyetlere katlanmadık bu iş için.
LEED EB GOLD (altın) sertifikası
alan Türkiye’deki ilk bina olduk. Burada mühendislik kalitemizi göstererek, sistemlerin kalibrasyonunu doğru
yaparak, enerji tüketiminde %30, su
kullanımında da %40 tasarruf sağladık.
Bizim Genç Yöneticiler olarak kuruluş amaçlarımızdan birisi olan tek
yumruk projemiz var. Yani ortak hareket etmek… Bu konudaki tavsiyelerinizi aktarabilir misiniz?
Biraz önce söylediğim gibi, ortaklık konusunda bizim biraz eksiğimiz var. Kendi
başımıza olmaya meraklıyız. Gelişmiş
ekonomiler ile rekabet edebilmek için
firmalarınızda kendi aralarında ortaklıklar kurmalılar, firmalarınıza mutlaka
ortaklık tavsiye ederim. Ortaklığın getirdiği artı değerler var. Sonuç olarak biz
ortaklıklardan hep faydalandık, riskleri
paylaşacaksınız. Mesela, kurucu ortaklarımızdan birisi Türkiye'de iş yapan
ufak çapta bir müteahhitti, o bize belge
sağladı, onunla beraber yola çıktık ve başardık. Teşebbüs gücü ve cesur olmak çok
önemli. Ancak bu cesareti ve uygulamayı
kaliteli ortak firmalarla paylaşmak lazım.
Onun için cesaret ve basiret diyelim, ikisi
bir arada beraber yürümeli.
Sektörümüzde hızlı ve plansız büyümeden kaynaklanan sıkıntılar
var. Maalesef hatalardan ders çıkara
çıkara belki 50 yıl sonra Türkiye'de
kurumsal anlayışıyla, insanlar bir
şirket olmanın gereklerini yerine
getirecek. Yani, altında oluşturması
gereken yönetimi, elemanları, işçileri,
herkese hakkını verecek. Çünkü biz
genelde maalesef, istemeden de olsa
hakedenin hakkından kısarak kâr etmeye çalışıyoruz. Sektörün en kötü
yanı da bu. İnşallah bunlar düzelir.
Ülkemizi bunları düzelterek refaha
taşıyabiliriz diye düşünüyorum. Siz
konuya nasıl bakıyorsunuz?
Sizlerin tecrübelerimizden yararlanmanız önemli. Geçmiş dönemlerde,
"Maalesef rekabeti
acımasızca yapıyoruz.
Bir arkadaşım vardı.
Afrika’nın en ücra bir
ülkesine gitmiş. Biz de
yıllar evvel oraya gitmiş,
bir daha gitmemek üzere
oradan geri dönmüştük.
“Sen niye gittin oraya?”
dedim “Ağabey, rekabet
olmadığı için ben buraya
gittim” dedi. Düşünebiliyor
musunuz, rekabet
olmasın diye kendini ateşe
atabiliyor."
önümüzde bütçe engeli vardı, istihkaklarımızı alamıyorduk, sektöre çok
az ödenek ayrılıyordu. Ama şimdi bütçe
imkanları epeyce rahatladı. Bu nedenle
sizlerin daha fazla sorunlara boğulmadan, işlerinizi geliştirebileceğinizi, kurumsallığınızı daha rahat uygulayabileceğinize inanıyorum. Batıdaki örnekler
de önünüze geliyor, bakıyorsunuz, görüyorsunuz. Eskiden biz batılı firmaları
sadece uzaktan tanırdık ve takip ederdik. Artık dünyada sınırlar arasındaki
mesafe teknoloji kullanılarak epeyce
kısaldı. İyi yönetici olup, teknolojiyi
mutlaka kullanmalısınız. Firmamızda
bürokrasi var, bizi zorluyor diyoruz,
ama olması da bazen şart. Hiyerarşik
bir düzen var, ona da uyulması gerekir.
Sizler de firmanın yöneticileri olarak
böyle yapmalısınız.
Bir de, kontrol, kontrol, kontrol. En tepedeki insan bile daima bir takım disiplinlerin içerisinde olmak, hesap vermek
durumundadır. CEO bile, başarılı olsa
dahi, firma ortaklarına hesap vermek
durumundadır. Sizlere tavsiyem nerede olursanız olun disiplinleri koyunuz,
o disipline göre hareket edilmesini de
sağlayınız, hesap sorunuz. Kişilere bir
görev verirken o görevin sınırlarını iyi
belirleyip, ona göre doğru yönlendirmelisiniz.
Türk müteahhitlik firmalarının, bilhassa aile şirketlerinde sürdürülebilirliklerini güvenceye alabilmeleri
adına ne tavsiyelerde bulunursunuz.
Siz profesyonelleri de yönetime alarak, hatta onları da ortak ederek,
daha sonra uluslararası arenada yabancı firmalarla ortaklıklar kurarak
bunu bir nevi sağlamışsınız. Firmaların sürdürülebilirliği garanti altına
almak adına, bunlara ilaveten sizin
başka bulunmak istediğiniz tavsiyeleriniz olabilir mi?
12 RÖPORTAJ
"Kendi başımıza
olmaya meraklıyız.
Gelişmiş ekonomiler
ile rekabet edebilmek
için firmalarımız kendi
aralarında ortaklıklar
kurmalılar, firmalarınıza
mutlaka ortaklık tavsiye
ederim. Ortaklığın getirdiği
artı değerler var. Sonuç
olarak biz ortaklıklardan
hep faydalandık, riskleri
paylaşacaksınız. "
Günümüzde ortaklıklar halka açılımla
da olabiliyor. Ama yöneticilere inisiyatif
vermek gerekirse, dikkatli olmayı öneririm. İnsanların egosu, nerede cazip
şey varsa, kendini o tarafa doğru yönlendirir. Onun için, sizler, oturun ona
bir yol haritası çizin ve ondan yapacağı
işlerin programını isteyin, siz o program üzerinde konuşun. Plan yapmazsanız, bir yerden sonra ipin ucu kaçar.
Bu nedenle daha bürokratik çalışmaya
yönlenmelisiniz, mutlaka kurallara uymalısınız. Yaptığınız programları belirli
periyotlarda revize etmelisiniz, yapılamayan işleri irdelemelisiniz. Hataların
tekrarlanmaması için ona karşı tedbirler
alınmalıdır.
Yani bir nevi şirketlerimizin anayasalarını oluşturmalıyız. Öyle mi?
Anayasalaştırmalı ve bundan da vazgeçmemeliyiz. İnsanlar kendilerini
olabildiğince belli disiplinler içerisinde tutmaya çalışmalıdır. Bu disiplinler
olmadıkça iş yozlaşır. İyi niyet diyoruz,
iyi niyet yeterli değil. Biz bunları yaşayarak tecrübe ettik. Kolay bir şey değil,
ama bu kalıplara girmedikçe de ilerisi
için sorunlarımızın daha fazla olacağı
kanaatindeyim.
Yeterince iş hayatındaki fikirlerinizi
aldık, mutlaka paylaşacak çok şeyiniz
vardır. Bir iş adamının güncel hayatında vereceği kararları alabilmesi
için zihni her zaman dinlenmiş, istirahat etmiş olmalıdır. Gençliğinizde
hobi, sosyal faaliyetler düşünebildiniz
mi? Kendinize hobi, sosyal faaliyetler
edinebilme gibi fırsatlarınız oldu mu?
Bize ne önerebilirsiniz?
Gençliğimizde maalesef fırsatlar olamadı. Ama ileriki yaşlarda olabiliyor.
Kişisel davranışlardan ziyade kendime
sosyal konularla ilgili sorumluluklar
edindim. Ankara Atatürk Lisesi mezunuyum. Tarihi ve köklü bir lise… Bizim zamanımızda çok güzel bir okuldu.
1940’ta açılmıştı, ben de o sene ortaokula başlamıştım. Laboratuvarlar,
konferans salonları, her türlü imkana
sahiptik. Ankara Atatürk Lisesi mezunu, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir
yanında bulunan 90 arkadaş bir vakıf
kurduk. Sonra Okulu ziyaret ettik, ancak gördük ki, sınıflarda 70 öğrenci var,
laboratuvarları, konferans ve spor salonu kullanılamaz durumda. Vakıf olarak
çalıştık, şimdi Ankara Atatürk Lisesi,
eski kalitesini yakaladı. İmkanları geniş,
lisan ağırlıklı bir devlet okulu oldu. Biz
de başarılı olan öğrencilere burs veriyoruz. Üniversitede de onları yalnız bırakmıyoruz. Okuldan çocukların başarılarıyla ilgili iyi bir haber geldiği zaman
fevkalade mutlu oluyorum. Ankara Atatürk Lisesi de bugün ülkemizin önemli değerleri olan çok mezun vermiştir.
Turgut Özakman, Orhan Veli, Oktay
Rıfat, Prof. Dr. Gazi Yaşargil, Prof.
Dr.Münci Kalayoğlu ve adını sayamadığım ülkemizin daha pek çok değerli
isimleri Atatürk Lisesi mezunları arasındadır. Orta Doğu Teknik Üniversitesi,
İstanbul Teknik Üniversitesi, Boğaziçi
Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi
gibi üniversitelerde rektörlük görevinde
bulunan mezunlarımız vardır.
Sosyal sorumluluk, benim en fazla heyecan duyduğum konu. Kimi spor yapar, kimi müzikle uğraşır, benim ruhum
da öğrencilerden gelen güzel haberlerle
dinleniyor. İNTES çatısı altında biraraya gelmeniz güzel bir şey. Ancak bunu
en iyi şekilde nasıl değerlendirebiliriz
diye düşünmelisiniz? İnsanlar zaman
zaman heyecanla yardım kampanyaları düzenliyorlar, öğrenciler için para
toplanıyor, burs veriliyor… Biraz evvel
söylediğim gibi tüm bu eylemler sürdürülebilir olmalıdır. Türkiye'nin buna
ihtiyacı var, her konuda devamlılık şart.
Bir kurum çatısı altında bunu geliştireceksiniz. Türkiye'de bugün, maalesef
eğitimde çok sorunlar var. Doğuda üç
tane kız yurdu yaptırdım, bir tanesini
kız çocukları fazla gelemediği için erkek
öğrenci yurduna dönüştürdüler. Geleceğimiz olan çocuklara mutlaka dünyanın
gidişiyle ilgili bilgiler, görgüler vermeniz, onları yetiştirmeniz lazım, bu asli
vazifelerimizden olmalı.
Size güzel bir örnek anlatayım. Bir kızımız var. Bu kız Eskişehir’deki Anadolu
Üniversitesi Konservatuarı’nda şan bölümünü bitirmiş. Sonra bazı desteklerle
İtalya’ya gitmiş. Orada maddi açıdan
çok zor günler geçirmiş. Verilen burs
yaşaması için yeterli olmamış, çeşitli
işlerde çalışmış. Sonra destek istemek
için geldi, dedim ki “Kızım, bak biz
öyle büyük yardımda bulunamayız. Sen
başkalarından da alıyorsan biz sana ayda
200 lira verebiliriz dedim, kabul etti. O
başarılı oldukça ben de desteğimi arttırdım. Şimdi Torino Konservatuarında
doktora yapıyor. Bulunduğu bölgede
zaman zaman kişisel konserler veriyor,
ben de onu desteklemeye devam ediyorum. Başarılarını duymak çok hoşuma gidiyor. Sizlere anlatmak istediğim
çocuklarımızı mutlaka en iyi şekilde
eğitmeliyiz. Bu Türkiye'nin ihtiyaç
duyduğu meseledir. Türkiye'de kaliteli
insan şart, yani insanın geliştirilmesi,
eğitilmesi, yönlendirilmesi hepsinden
önemli.
15 yıl önce çocuk mahkumlar için Adalet Bakanlığı’nın bir projesinde yer aldık. Hapishaneden çıkan 15-20 kadar
çocuğa ev tuttum, onları orada eğittik.
Üniversite eğitimi alanlar oldu. Bu çocukları kurtarmak çok önemli. Çünkü
hükümlü olduğu için iş bulmaları da
çok zor. Ben birkaç tanesini şirketimizde çalıştırdım. Asla söyletmedim,
geçmişte hükümlü olduklarını, çok da
güzel çalıştılar. İnsanları doğru yönlendirmeniz çok önemli.
Ülkemizde önemli iş adamları yetişmiştir. Sizin örnek aldığınız bir iş
adamı oldu mu?
Ben, merhum Vehbi Koç’u çok takdir
ederim. Yaşım kendisinden küçüktür.
Koç Grubu bugün Türkiye'nin en büyük firmasıdır. Vehbi Koç’un liderlik
vasıfları firmayı bugünlere taşıdı. Bir
gün, Atatürk Lisesinden bir arkadaşım
vasıtası ile Vehbi Bey’den randevu aldım ve gittim. Güzel bir sohbet oldu.
Sonuna doğru “Efendim, müsaade
ederseniz beraber bir fotoğraf çekelim,
çünkü dergimizde basacağız” dedim,
“Olur” dedi. Çantamda fotoğraf makinesi vardı, çıkardım, fotoğraf çekildi,
Sonra bana dedi ki: “Bak arkadaş, seni
beğendim, sen ucuz çalışıyorsun.” Ben
fotoğrafçı götürmemiştim ya, hoşuna
gitti. Vehbi Koç, küçücük noktalar
üzerinde bile disiplinler kurmuş, ama
büyük de iş yapmış. Kendisi zamanının
deviydi. Vehbi Koç çocuklarına yazdığı
bir mektupta özellikle “Hayatta daima
dikkatli ve ihtiyatlı olmanızı tavsiye
ederim” diyor.
Teknik Üniversite’de okurken çok değerli bir hocamız vardı. Sınavlarımız üst
üste gelmişti. Birkaç arkadaş, hocamıza,
dedik ki: “Hocam, ne olur, imtihanlar
çok üst üste geldi, sizinkini iki hafta
sonraya atabilir miyiz?” Adanalı idi, bazen şiveyle konuşurdu “Gardaşım, çalışmaktan kimse ölmemiştir, korkmayın,
çalışın” dedi. Şimdi, size diyorum ki
çalışmaktan ölmüyor insanlar, çalışma
prensibi edinin. Kendinizi yetiştireceksiniz, bir yerlere geleceksiniz ve başarılı
olacaksınız. Ülkenize ve ailenize faydalı
bireyler olacaksınız. Ben hala acaba ne
yapabilirimin hesabını yapıyorum.
Bizleri kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim, eksik olmayın. Sizin gelişiniz benim için büyük değerdir.
SANAT
13
TUVALİN UNUTULMAZ RENGİ;
MİHRİ MÜŞFİK HANIM
Türkiye’de çağdaş resim deyince akla gelen ilk isimdir; Mihri Müşfik Hanım. Sayısız eserle tarihe ismini yazdıran Mihri
Müşfik Hanım gelecek nesillerinde mutlaka okuyup, tanıması gereken bir isim. 1886 yılında İstanbul'da, dünyaya gelen
sanatçı, edebiyat, musikî ve resim ile ilgilendi. Yaptığı bir resmi Sultan II. Abdülhamit'e takdim edince saray ressamı
Zonaro’nın öğrencisi oldu; kendisinden Beşiktaş’taki atölyesinde resim dersleri aldı. Böylece Türkiye’de çağdaş resim çalışmalarını başlatan ilk kadın ressam ünvanını aldı.
ilk kadın yöneticisi olan Mihri Hanım,
Nazlı Ecevit, Aliye Berger, Fahrelnisa
Zeid gibi pek çok kadın ressamın yetişmesinde katkısı oldu. Aynı zamanda
Edebiyat-ı Cedide şairlerinin yazdıklarını resimleyerek bir “Edebiyat-ı Cedide
Resmi” yarattı.
1919 yılında aniden İtalya’ya gitti.
Bu ani gidişinin nedeninin, İttihat ve
Terakki Cemiyeti mensuplarıyla olan
yakın ilişkilerinin, onu işgal altındaki İstanbul’da zor duruma düşürmesi
olduğu sanılmaktadır. İtalya’dan geri
döndüğünde, iki yıl daha İnas Sanayi-i
Nefise’de ders verdi. Bu arada Mihri
Müşfik Bey ile boşandı.
Mihri Hanım, 1922 yılında Mustafa
Kemal’in 3m yüksekliğinde bir portresini yaptı ve Çankaya Köşkü’ne götürerek
kendisine sundu. Bu, Cumhuriyetin ilanından sonra bir Türk ressam tarafından yapılan ilk Atatürk portesidir. 1922
yılının sonuna doğru yeniden İtalya’ya
gitti. Portreler yaparak uzun süre yaşamını sürdürdü. Vatikan’a kabul edilip,
Papa’nın bir portresini yaptı. Vatikan’da
ilk kez bir Papa, başka dinden bir kadın
ressama poz vermiştir.
On yedi yaşındayken bir müzik dinletisinde tanıştığı İtalyan kökenli bir müzik
şefinin peşinden Roma'ya kaçtı. Sahte
pasaportla gittiği İtalya'da tanıdıklarının yanında bir süre kaldıktan sonra
Paris’e gitti. 52 Montparnasse Bulvarı'ndaki adreste kiraladığı yeri, hem ev;
hem de atölye olarak kullandı. Portre
ve gravür ağırlıklı resimler yaparak ve
evinin bir odasından aldığı kira ile geçimini sağladı. Kiracılarından birisi,
Bursalı Selami Paşa’nın Sorbonne’da
Siyasi Bilimler öğrenimi yapmakta olan
Müşfik Selami Bey’di. Müşfik Selami
Bey ile evlenen Mihri Hanım böylece
sanat dünyasında bilinen "Mihri Müş-
fik Hanım" adını aldı.
İtalya ve Fransa’da çeşitli sanat okullarda ve atölyelerde öğrenim gören Mihri
Müşfik Hanım, dışavurumcu bir anlayışla özgün portreler yaptı. Portrelerinde kübizmin ve ekspresyonizmin etkisi
görüldü. Mihri Müşfik Hanım 1913
yılında İstanbul Darülmuallimat (Kız
Öğretmen Okulu) resim öğretmenliğine atandı. 1914 yılında kız öğrencilerin
yüksek öğrenim görmelerine ve güzel
sanatlar alanında yaratıcılıklarını değerlendirmelerin imkan vermek üzere İnas
Sanayi-i Nefise Mektebi açıldı. Mihri
Hanım, bu kurumun resim atölyesine
öğretmen oldu. İnas Sanayi-i Nefise’nin
İtalya’dan sonra Paris’e geçen Mihri
Hanım’ın "Çingene" isimli tablosu
Louvre Müzesi’ne kabül oldu. Eserin
bir kopyasıda İstanbul Resim ve Heykel
Müzesi'nde bulunmaktadır. Kızkardeşi
Enise Salih Hanım’ı ve yeğeni ressam
Hale Asaf ’ı kaybettikten sonra Paris’te
yaşamak istemedi. Ülkesinde kendisine
karşı baskıcı bir tutum olmasından ötürü Amerika’da yaşamayı tercih etti. Bir
süre New York, Washington, Chicago’da
üniversitelerde konuk resim profesörlüğü yaptı ve zengin Amerikan ailelerine
özel dersler vererek geçimini sağladı. Bu
kadar önemli ve değerli eserlere imzasını
atan Mihri Hanım, yaşlılığını yoksulluk içinde geçirdi. 1954’te New York’ta
yaşamını yitirdiğinde ise Mihri Hanım,
geriye sadece hatıralarını ve eserlerini
bıraktı. Mihri Hanım’ın renklerle, başarılarla ve kalabalıklarla geçen hayatı
ne yazık ki Kimsesizler Mezarlığı’nda
sona erdi...
14 GENÇLİK
“ÜNİVERSİTEMİZİN VARLIĞI KENTİMİZ İÇİN EN
ÖNEMLİ İŞ İMKANLARINDAN BİR TANESİDİR.”
Tunceli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Durmuş Boztuğ,
Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü
mezunu. Göreve geldiği günden bugüne üniversitenin
geleceği için çalışmaktan vazgeçmeyen Boztuğ, Tunceli
ili için de üniversitenin çok büyük önemi olduğu
düşüncesinde. Prof. Dr. Durmuş Boztuğ ile Tunceli
Üniversitesi, birimleri ve üniversitenin hedefleri üzerine
konuştuk.
Prof. Dr. Durmuş Boztuğ
Tunceli Üniversitesi Rektörü
Tunceli Üniversitesi'nin kuruluşunu
aktarabilir misiniz?
Üniversitemiz 2008 yılında kurulmuş
çok genç bir üniversitedir. Kurulduktan sonra “Yenilikçi, dinamik
ve katılımcı yapısıyla, bölgemizde
eksikliği hissedilen girişimcilik ruhunu canlandırabilecek ARGE faaliyetleriyle, bölgesindeki insani ve sosyal
sorunlara çözüm üreten, ülkemizin
doğu ve güneydoğu komşularıyla
mevcut ilişkileri geliştiren, eğitim öğretim, araştırma ve geliştirme yapan,
yerelde etkin başarıya sahip teknoloji
odaklı bir dünya üniversitesi” olmayı
kendine vizyon belirlemiş ve misyonunu “21. yüzyılda bölgemizin, ülkemizin ve hatta tüm insanlığın çözüm
bekleyen önemli problemleri olarak
gördüğümüz su, çevre, gıda, enerji,
insani ve sosyal sorunlar konularında
ulusal ve uluslararası alanda kabul
edilebilir çözümler üretmeye yönelik
eğitim öğretim ve ARGE faaliyetleri
gerçekleştirerek ve yenilikçi düşünce
anlayışına sahip bireyler yetiştirerek
bilgi ve teknoloji üreten bir üniversite
olmak” şeklinde kendisine seçmiştir.
Üniversitenizde eğitim veren fakülteler, akademik personel ve öğrenci
profilleri hakkında bilgi verebilir
misiniz?
Üniversitemiz bünyesinde Mühendislik Fakültesi, Su Ürünleri Fakültesi,
İ.İ.B.F., Edebiyat Fakültesi, Güzel
Sanatlar Fakültesi, İletişim Fakültesi
bulunmaktadır. Fakültelerimizde
ayrıca 2 ayrı enstitüde çeşitli bölüm
ve branşlarda yüksek lisans ve doktora
çalışmaları bulunmaktadır. Bunların
yanı sıra Sağlık Yüksekokulu’nda
ülkemizde sağlık sektöründe ihtiyaç
bulunan ebelik ve hemşirelik bölümleri bulunmaktadır. 2 adet Meslek
Yüksekokulu ile ülkemizin ve bölge-
mizin eksikliği hissedilen alanlarda
ara eleman yetiştirilmesi için çalışmalarını sürdürmektedir. 100 öğretim
üyesi ve 250 öğretim elemanı ile
ilimiz ve bölgemizin gelişimi, bugüne
kadar birikmiş olan insani ve sosyal
sorunlarının çözümü için çalışmalar
gerçekleştirmekteyiz. 5200 öğrenci
eğitim görmektedir ve öğrencilerimizin %95’i yöre ve bölge insanımızdan
oluşmaktadır.
Üniversitenin Tunceli' nin ekonomik
ve sosyal yaşamına katkılarını aktarabilir misiniz?
İlimiz her yıl bölgemizde yaşanan
insani ve sosyal sorunlar nedeniyle ve
bölgemizde aşırı derecede bulunan
işsizlik nedeniyle sürekli nüfus kaybetmekte olan bir ildir. Bu anlamda
üniversitemizin varlığı kentimiz için
en önemli iş imkanlarından bir tanesidir ve Tunceli’li akademisyenlerin
gelip kendi şehirlerindeki üniversitelerinde görev yapmaları ile tersine
beyin göçü gerçekleştirilmektedir.
Tunceli ilimiz Türkiye genelinde Alevilik inanç ve kültür merkezlerinden
birisidir ve bu nedenle üniversitemiz
bünyesinde Alevilik Uygulama ve
Araştırma Merkezi kurulmuş ve başına da bir Alevi dedesi müdür olarak
atanmıştır. Ayrıca İnsani ve Sosyal
Sorunlar Araştırma ve Uygulama
Merkezi’nde bölgemizin ve ilimizin
sorunları daha derinden incelenip
araştırılacak ve çözüm imkanları arttırılacaktır. Bölgemizde yok olmakta
olan küçükbaş hayvancılığı yeniden
canlandırmak ve çok fazla akarsuyu
bulunan ilimizde tatlı su balıkçılığını
geliştirmek için Küçükbaş Hayvancılık Uygulama ve Araştırma Merkezi
ile Su ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkezi kurulmuştur. Ayrıca
AB, TÜBİTAK ve diğer kuruluşların
sağladığı fonlar yardımıyla ulusal
ve uluslararası düzeyde çok sayıda
proje yürütmektedir. Bugüne kadar
yürütülen projelerin toplam bütçesi
yaklaşık 2.000,000 euro civarındadır.
‘AB Transfer of Inovation’ programı
kapsamında 390.000 euro bütçeli
proje ile Avrupa'dan teknoloji transfer
edilerek; ilimizde robotik düzeneklerle eğitim verilebilecek bir mekatronik laboratuvarı kurulmuş ve proje
kapsamında yapılan çalışma online
olarak tüm Türkiye'ye açılarak mesleki
eğitimin kalitesinin arttırılması için
çok büyük katkı sağlamıştır. Gençlik
ve Spor Bakanlığı’nın desteklediği
Spor Yoluyla Sosyal Uyum Programı
kapsamında üniversitemiz 500,000
TL hibe alarak ilimiz gençlerinin ve
üniversite öğrencilerinin sosyal ve kültürel aktivite yapma imkanı üniversitemiz tarafından oluşturulmaktadır.
Akademik personelinizin bilimsel
çalışma yapabilme imkanları ve araştırma geliştirme çalışmalarına olan
katkılarından söz edebilir misiniz?
Üniversitemiz bilimsel çalışmalara
büyük önem vermekte ve yıllarca
bölgemizde hiç araştırma yapılmamış bakir alan ve konularda bilimsel
çalışmalarını sürdürmektedir. Mühendislik Fakültesi’nde yer alan her bir
mühendislik dalı için ayrı bir labora-
tuvar kurularak akademisyenlerimize
ciddi ölçüde çalışma yapabilecekleri
mekanlar oluşturulmuştur. Üniversitemizin bilimsel çalışmalara verdiği
önem kısa sürede meyvelerini vermiş
ve TÜBİTAK ARGE faaliyetleri kapsamında 1.000,0000 TL destek alarak
Türkiye’de ilk defa elektrikli otomobil
üretimi için ARGE çalışmalarına
üniversitemiz laboratuvarlarında
başlanmıştır.
Üniversitenizin temel sorunları nelerdir?
İlimiz, 1937-1938 Dersim olaylarından sonra tamamen içine kapalı bir
üretime ve ekonomiye sahip toplumsal yapı nedeniyle insanların devlete
ve hükümete olan güvensizlikleri
giderek artmıştır. Ancak üniversitemiz
kurulduğu andan itibaren başta YÖK
olmak üzere hükümetimizin sağladığı imkanlarla çok hızlı bir gelişim
trendine kavuşmuştur. Üniversitemiz
bir kampüs üniversite olarak tüm
birimleriyle TOKİ tarafından inşaa
edilmektedir. Bundan sonra YÖK ve
Hükümetimiz tarafından sağlanacak
ek yatırım ve iyileştirmelerle sadece
Tunceli yöresinde değil tüm Doğu
ve Güneydoğu Bölgesi’nde hissedi-
Tunceli Üniversitesi Aktuluk Kampüsü Aralık 2012
GENÇLİK
len sosyal huzursuzluk sorununun
çözümünde örnek bir üniversite-şehir
etkileşimi modelinin yaratılabileceği
düşünülmektedir.
Üniversiteniz için yeni projeleriniz
var ise paylaşabilir misiniz?
Gerek yeni fakültelerimizin açılması
ve gerekse mevcut akademik birimlerimizin yaşadığı fiziksel mekan
sorunlarını aşmak için bir an önce
kampüsümüze taşınmayı planlıyoruz.
Kampüsümüzün 1. etabı ve altyapı
inşaatı tamamlanmak üzere, eğer
herhangi bir olumsuzluk yaşanmazsa
2013-2014 yılında 1. etabı kullanmaya başlayabileceğiz. Rektörlük olarak
en önemli konumuz kampüsümüzün
2. etap ve 3. etap kısımları da hızlı
bir şekilde tamamlanmasıdır. Ayrıca
üniversitemiz 2013-2017 stratejik
planını geçtiğimiz 2012 yılı içerisinde
hazırlayarak Kalkınma Bakanlığı’na
sunduk ve onaylandı. Bu yıldan itibaren üniversitemiz için planladığımız
strateji çerçevesinde üniversitemizi
geliştirmek öncelikli hedeflerimiz
arasındadır.
Gençlerimizin öğrenim hayatlarını
gelecek yaşamlarına hazırlayabilmeleri için kendilerine önerileriniz nelerdir? Vizyon, teknoloji ve rekabet
anlayışı ile ilgili genç nesillere nasıl
bir mesaj verebilirsiniz?
Üniversitemizin 2013-2017 stratejik
planını hazırlarken öğrenci odaklı bir
üniversite olacak şekilde planımızı
yaptık. Öğrenci Konseyi Başkanını
üniversite öğrencilerini temsilen
senato toplantılarına alıyoruz ve
üniversitemiz hakkında kararlar
alırken öğrencilerimizin de görüşlerini dikkate alıyoruz. Her yıl ilk defa
üniversitemize gelen öğrencilerimize
kente ve üniversiteye uyum günleri düzenleyerek öğrencilerimizin
üniversitemizin sunduğu hizmetler ve
şehrimizin güzellikleri hakkında bilgi
sahibi olmalarını planlıyoruz. Benim
gençlerimize tavsiyem ülkemiz çok
hızlı bir şekilde gelişiyor ve değişiyor. Bu hız ve değişime kendilerinin
ayak uydurmaları ve evrensel hukuk,
evrensel, insan hakları, evrensel demokrasi normlarına uygun bir şekilde
ülkemizde ortak yaşama kültürünün
geliştirilmesine gençlerimizin büyük
katkı sunmalarıdır.
Gençlerimizin üniversitenizde faydalanabileceği sosyal imkanları anlatabilirmisiniz? Kampüste yaşam nasıl
geçmekte?
Öğrenci Kulüpleri ve Toplulukları adı
altında bulunan, 19 farklı alanda faaliyet gösteren kulüplerimiz aracılığıyla
çeşitli konserler düzenlenmekte, dans
ve halkoyunları gösterileri sunulmakta, tiyatro gösterileri sergilenmekte ve
çeşitli turnuva, yarışma ve müsabakalarda üniversitemiz öğrencilerimiz
tarafından temsil edilmektedir. Her
yıl Geleneksel Aşure Günü etkinliği
düzenlenerek Tunceli ilimizin kültürel
yapısına uyum sağlanmaktadır. Ayrıca
yine her yıl düzenlenen Mezuniyet
Töreni kapsamında amatör öğrenci
15
grupları sahne alarak kendi yeteneklerini sergileme fırsatı bulmaktadırlar.
Öğrencilerimizin kişisel gelişimlerine
yardımcı olmak için öğrencilerimizin
kongre, sempozyum, çalıştay ve çeşitli
seminerlere katılımlarının sağlanması
için gereken destek verilmektedir.
Öğrencilerimizin derslerde görmüş
oldukları teorilerin uygulama alanlarında gösterilmesi amacıyla çeşitli
teknik geziler düzenlenerek öğrenim
gördükleri branşlarda bilgi ve beceri
düzeylerinin arttırılması sağlanmaktadır.
Üniversiteniz meslek yüksekokullarında çok sayıda genç yetişiyor.
Mesleki yeterlilik sisteminin örgün
ve yaygın eğitim programlarına yansıtılması ve bunun gereği konusundaki
düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Ulusal Mesleki Yeterlilik Sistemi; ulusal meslek standartlarının oluşturulduğu, mesleki ve teknik eğitim ve öğretim programlarının bu standartlara
göre hazırlandığı, işgücünün mesleki
yeterliliğinin akredite olmuş ve MYK
tarafından yetkilendirilmiş kuruluşlarca ölçme ve değerlendirme merkezlerinde yapılan teorik ve uygulamalı
sınavlar sonucunda belgelendirildiği,
alınan belgelerin ulusal ve uluslararası düzeyde kıyaslana bilirliğinin
sağlandığı, hayat boyu öğrenmenin
desteklendiği, formel (örgün) eğitim
almadan mesleği öğrenen kişilere bilgi
ve becerilerini belgelendirme imkanının verildiği ve iş dünyası temsilcilerinin sürece ilişkin tüm kararlara aktif
olarak katıldığı, kalite güvencesinin
sağlandığı, adil, şeffaf ve güvenilir
bir sistemdir. İş dünyasının işgücüne
yönelik mevcut ihtiyaçları ve geleceğe dönük eğilimleri, hazırlanmasına katkı sağlayacağı ulusal meslek
standartları yoluyla eğitim sistemine
yansıyacaktır. Yine eğitim dünyası
da, amaçlarından birisi olan nitelikli
iş gücünün yetiştirilmesini bu sistem
sayesinde etkin ve esnek bir şekilde
gerçekleştirecektir. Bu sistemin en
güçlü yönlerinden birisi, hayat boyu
öğrenme anlayışını kabul etmesidir.
Ayrıca Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin 3308 sayılı Kanun kapsamına
alınarak orta öğretim öğrencileri gibi
staj imkânlarından yararlandırılmaları
ve akabinde stajyerler için net asgari
ücretin esas alınması gerekmektedir.
Ülkemiz deprem gerçeği ile yaşamak
zorunda olan bir ülke. Jeoloji mühendisliği alanında ülkemize önemli bilimsel araştırmalar ve çalışmalara imza
atmış bir bilim adamı olarak doğru
proje-doğru mühendislik ve nitelikli iş
gücü bileşenin yapılarda kaliteye etkisi
hakkındaki görüşlerinizi okurlarımız
ile paylaşabilir misiniz?
Evet, ülkemiz hem deprem yönüyle
çeşitli fay hatları mevcut ve bu fay
hatlarının bir tanesi bulunduğumuz
kente yakın geçmektedir. Biz deprem
fay hatlarında biriken gazlara engel
olamıyoruz ve depremler meydana
geliyor. Bunun için yapabileceğimiz tek şey doğru yer seçimi, doğru
projelendirme ve deprem konusunda
farkındalık yaratmaktır. Bunun yanı
sıra ülkemizde bir de aynı deprem
fay hatları gibi, inanç farklılıklarından doğan, ana dil farklılıklarından
doğan, etnik köken farklılıklarından
doğan fay hatları bulunmakta ve bizler istersek bu fay hatlarında biriken
gazlara engel olabilir ve ülkemizde
birlikte yaşama kültürünü geliştirebiliriz.
Son olarak eklemek istedikleriniz var
ise bizler ile paylaşabilir misiniz?
Üniversitemize göstermiş olduğunuz
ilgiden dolayı size ve Genç Yönetici
Gazetesi okurlarına teşekkür ediyorum.
Sizin sayenizde değerli okurlarınıza
üniversitemizi ve kentimizi tanıtma
imkanı bulduk. Ben tüm okurlarınızı
Tunceli’ye davet ediyorum. Buralara
gelip üniversitemizi, yeni inşa edilen
kampüsümüzü, ilimizin doğal güzelliklerini mutlaka görsünler istiyorum. Bu
düşüncelerle üniversitemiz akademik ve
idari personeli adına sizlere ve değerli
okurlarınıza teşekkür ediyor, selam ve
saygılarımı sunuyorum.
16 SEKTÖREL SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI
“SEKTÖRÜMÜZÜN, YALNIZCA TÜRKİYE
SINIRLARI İÇERİSİNDE KALMAYAN BÜYÜME
EĞİLİMİNDEN GURUR DUYUYORUZ.”
Bayram Yusuf Aslan
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı, Bayram
Yusuf Aslan ile çelik sektörü üzerine
gerçekleştirdiğimiz söyleşide Aslan,
2023 yılında 55 milyar dolarlık ihracat hedefiyle ilgili şöyle konuştu;
“Çelik sektörümüz, 2023 yılı için
belirlenmiş bulunan hedeflere ulaşılmasının mümkün olduğuna, özellikle
son 10 yılda gösterilen performansın
devam ettirilmesi halinde, hedefin de
üzerine çıkılabileceğine inanmaktadır.” Aslan ile Türk ekonomisinin
önemli parçası olan çelik sektörünün
sıkıntıları ve çözümleri üzerine konuştuk.
Derneğinizin kuruluşu ve üye profiliniz hakkında bilgi aktarabilir misiniz? Derneğinizin faaliyet alanları ve
amaçları nelerdir?
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği,
1970 yılında, Türk Çelik Sanayini
gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarmak,
dünyadaki gelişmelere her yönden ayak
uydurabilecek bir yapıya kavuşturmak,
Türkiye ve dünya çelik sektörü ile ilgili
istatistiki bilgileri toplamak ve yaymak,
üyelerinin karşılaştığı sorunları tartışmak, çözüm üretmek ve çözmek için
gerekli tüm yasal yollara başvurmak,
çalışmalarının sonuçlarını ilgili kamu
ve özel sektör kuruluşlarına ve kamuoyuna iletmek maksadıyla kurulmuştur.
Derneğimize yalnızca ham çelik üretimi yapan kuruluşlar üye olabilmektedir. Bu yönüyle, Derneğimizin 3’ü
entegre ve 23’ü elektrik ocaklı olmak
üzere, toplam 26 üyesi bulunmaktadır.
Bu 26 üye kuruluş, Türkiye’nin toplam
ham çelik üretiminin % 98’ini gerçekleştirmektedir.
Türk çelik sektöründe faaliyet gösteren
firma kapasiteleri hakkındaki değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz?
Türkiye’de faaliyet gösteren firmaların
ham çelik üretim kapasiteleri, yıllık
100.000 ton ile 5,3 milyon ton arasında farklılık göstermektedir. Çelik sektörü, 2000’li yıllarda oluşturduğu yeni
kapasitelerin de desteği ile son yıllarda
üretimini hızlı bir şekilde arttırmıştır.
Son 10 yılda sektör, ham çelik üretim
kapasitesini %123, ham çelik üretimini %117, ihracat miktarını %70
ve ihracat değerini %400 oranında
arttırma başarısını göstermiştir. Üretim
artışında Çin ve Hindistan gibi ülkelerin ardından en iyi performansı elde
eden ülkemiz, ihracat artışında da üst
sıralarda yer almıştır. Sektörümüz bu
performansı ile 2012 yılında dünyanın en büyük 8’inci çelik üreticisi ve
ihracatçısı konumunu elde etmiştir.
2008 global finans krizi öncesinde ve
kriz esnasında sürdürülen çalışmalar
neticesinde devreye giren kapasiteler, sektörümüzün krizi büyüyerek
atlatmasına imkan sağlamıştır. 2009
yılındaki seviyesine kıyasla, kapasitenin
%53 oranında artması, üretimin %39
artışla, 25,7 milyon tondan, 36 milyon
tona çıkması, sektörümüzün krizi fırsata dönüştürme becerisini göstermesi
açısından önem taşımaktadır. Sektör,
kapasite ve üretim artışını sağlarken,
yalnızca Türkiye’nin iç talebini değil,
ihracat piyasalarındaki talebi de dikkate almış ve yurt dışında da çelik üretim
yatırımları yapmaya başlamıştır. Son
yıllarda, Cezayir, Fas, Arnavutluk,
Romanya, Karadağ, Irak, Gürcistan ve
Azerbaycan’da, toplam değeri 2 milyar
doları aşan çelik üretim yatırımları
yapan sektörümüzün, yalnızca Türkiye
sınırları içerisinde kalmayan büyüme eğiliminden gurur duyuyoruz.
Tüm başarılarına rağmen, gerek ihraç
piyasalarında yaşadığımız daralma ve
gerekse yurt içi talepteki yavaşlama,
girdi maliyetlerindeki artışla birlikte,
çelik sektörümüzü sıkıntıya sokmaya
başlamıştır.
Çelik sektörünün ihracat kapasitesi
ve potansiyel pazarları hakkında bilgi verebilir misiniz? Sektörün hedef
pazarları nelerdir?
2012 yılında demir çelik sektörü,
49 milyon tonluk kurulu ham çelik
üretim kapasitesi ile 36 milyon ton
civarında ham çelik üretimi gerçekleştirmiştir. Bu yönüyle sektör, kurulu
kapasitesinin 13 milyon ton civarındaki bölümünü kullanamamıştır.
2012 yılında 34,3 milyon tonluk nihai
mamul üretiminin, 20 milyon tonluk
kısmını ihraç eden sektörün, toplam
demir çelik ürünleri ihracat değeri, 17
milyar doların üzerinde gerçekleşmiştir. Sektörün en büyük pazarları, 2012
yılında ihracatın %44’ünün yapıldığı
Orta Doğu ve Körfez Ülkeleri, %12
oranındaki payı ile AB ve %10 oranındaki payı ile Kuzey Afrika’dır. Sektör,
son dönemlerde, Çelik İhracatçıları
Birliği’nin yoğun gayretlerinin de etkisiyle, mevcut pazarlar yanında, Orta
ve Güney Afrika ülkelerine, Güney
Amerika, Singapur, Malezya gibi hedef
pazarlara yönelik ihracatını arttırmaya
devam etmektedir.
İnşaat sektörü ve demir çelik sektörünün Türkiye ekonomisindeki yerine
ilişkin görüşleriniz nelerdir?
İnşaat sektörü ve bu sektöre girdi
temin eden inşaat malzemeleri sanayi,
istihdam yaratması ve ihracatı artırması ile kalkınma çabaları içindeki
Türk ekonomisinin lokomotif sektörü
durumundadır. İnşaat sektörü, çimento, seramik, ahşap, dış cephe kaplamaları, cam ve çelik sanayi gibi 150 yan
sektörü beslemektedir. Sektörün 2011
yılında %11,5 seviyesinde bulunan
büyüme oranı, 2012 yılında %0,6 seviyesine gerilemiştir. İnşaat sektörünün
büyüme hızının GSYH artışının altında kalması, sektörün GSYH içerisindeki payının, 2011 yılındaki %5,8’den
%5,7’ye gerilemesine neden olmuştur.
Türkiye’nin toplam çelik tüketiminde
%50 civarında paya sahip olan inşaat
sektörünün performansı, çelik sektörümüzü de doğrudan etkilemektedir.
2012 yılında 50.000 civarında doğrudan istihdam ve Türkiye’nin toplam
ihracatındaki %11,2 oranındaki payı
ile çelik sektörü, ülke ekonomisi içerisinde önemli bir yere sahip bulunmaktadır. Çelik sektörünün, inşaat
endüstrisi yanında, otomotiv, makine,
beyaz eşya, gemi inşa, elektrik elektronik gibi temel imalat sanayi sektörlerine girdi veren konumu nedeniyle,
imalat sanayinin büyümesi için ihtiyaç
duyduğu girdiyi sağlaması açısından
önem taşımaktadır. Ayrıca, Türkiye’de
güçlü bir çelik sektörünün bulunması, hem inşaat sektörünün hem de
imalat sanayi sektörlerinin güvenli bir
şekilde girdi tedarik edebilmelerine ve
bu yönüyle ekonomideki büyümenin
hızlanmasına imkan sağlamaktadır.
2012 yılında çelik sektörü nasıl bir
performans sergiledi? Sektörün dünya pazarlarındaki konumu hakkında
bilgi verebilir misiniz?
Türkiye ekonomisi, global ekonomi
ile karşılaştırıldığında, 2012 yılını mütevazi de olsa daha başarılı bir şekilde
tamamlamıştır. Ekonomideki büyümenin yansımalarını, çelik sektörümüzde de görmek mümkündür. Çelik
sektörü, 2012 yılında %5,2 oranında
büyüme göstererek, 2011 yılına kıyasla
önemli ölçüde gerilemiş olmasına
rağmen, dünya çelik sektörünün genel
performansının oldukça üzerinde bir
başarı elde etmiştir. Türkiye, bu performansı ile 2012 yılında iki kademe
birden yükselerek, dünya çelik üretiminde 8. sıraya yerleşmiştir. Ancak söz
konusu büyümeyi Türkiye’nin şartları
ve hedefleri çerçevesinde değerlendirdiğimizde, yeterli bulmak mümkün
değildir. Sektörümüz, 2011 yılından
daha iyi ve dünyanın pek çok ülkesinden daha yüksek bir performans
göstermiş olmakla birlikte, hedeflerinin bir miktar gerisinde kalmıştır.
2012 yılında, demir çelik sektörü,
güçlü iç tüketimi ve alternatif piyasalara yönelerek ihracatını arttırabilme
SEKTÖREL SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI
başarısını göstermiş olması sayesinde,
büyüme eğilimini sürdürebilmiştir.
2012 yılında, Brezilya ve Ukrayna’yı
da geride bırakarak, dünyanın en büyük 8. çelik üreticisi konumuna ulaşan
sektör, dünya ham çelik üretiminin %
2.4 oranındaki kısmını gerçekleştirmektedir. Her yıl 180’den fazla ülkeye
çelik ihraç eden Türkiye, inşaat çeliğinde dünyanın en büyük ihracatçısı,
uzun ürünlerde ise, Çin’in ardından
ikinci büyük ihracatçısıdır. Her yıl
160’dan fazla ülkeye çelik ihraç eden
Türkiye’nin en büyük ihraç pazarları,
Ortadoğu ve Körfez, Avrupa Birliği ve
Kuzey Afrika’dır. En fazla çelik ithalatı
yapılan bölgeler ise, BDT ve AB’dir.
2012 yılında kişi başına 400 kg ham
çelik tüketimi gerçekleştiren Türkiye,
bu açıdan AB ortalamasından ve pek
çok gelişmiş ülkeden daha fazla çelik
tüketmektedir.
İnşaat sektörü 2012 yılını, 2011 yılına
göre daha düşük büyüme performansı
ile kapadı. Bu durum çelik endüstrisini nasıl etkiledi?
İnşaat sektöründeki büyümenin, 2011
yılındaki %11,5’ten 2012 yılında
%0,6’ya gerilemesi, Türkiye’nin uzun
ürün tüketimindeki artışın da, 2011
yılındaki %18 seviyesinden, 2012 yılında %8 seviyesine düşmesine neden
olmuştur. Buna rağmen, 2012 yılında
çelik sektörünün uzun ürün üretiminin %10,4 oranında artmış olması,
üretimin daha fazla ihracata yönelmesinden kaynaklanmıştır. 2012 yılında
çelik sektörünün uzun ürün ihracatı
%11,8 oranında artışla, 11,7 milyon
tona ulaşmıştır.
2013 yılına ilişkin beklentilerinizi
aktarır mısınız?
2011 ve 2012 yıllarında, büyük çelik
üreticileri arasında üretimini en hızlı
arttıran ülke konumunda bulunan ve
2012 yılında, kriz öncesi olan 2007
yılındaki seviyesine kıyasla, Çin ile
Hindistan’ın ardından, üretimini en
fazla arttıran üçüncü ülke olma başarısını gösteren Türkiye’nin, 2012 yılının
son çeyreği ile 2013 yılının ilk çeyreğine ilişkin üretim verileri rahatsızlık
yaratmaktadır. Veriler, sektörün yıla
oldukça kötü bir başlangıç yaptığına
işaret etmektedir. Son 3 aya ilişkin
ham çelik üretim rakamları, 2011 ve
2012 yıllarındaki yüksek performansın
aksine, Türkiye’nin üretimi en fazla
düşen ülkeler arasında olduğunu ortaya koymaktadır. Üstelik Türkiye’nin
üretimindeki daralma, 2012 yılında
büyük üreticiler sıralamasında geride
bırakılan Brezilya ve Ukrayna’nın
üretimindeki düşüşten de daha keskin
bir seviyede bulunmaktadır. OcakMart döneminde, dünya ham çelik
üretimi % 2.3 oranında artarken,
Türkiye’nin üretiminin % 5.9 oranın-
da düşüş göstermesi, başka bir ifade
ile Türkiye’nin performansının dünya
ortalamasının dahi gerisinde kalması,
sektör kuruluşlarımızı endişelendirmektedir. 2012 yılının son çeyreğinde başlayan sektörün üretimindeki
daralma eğilimi, ağırlıklı olarak yurtiçi
tüketimdeki yavaşlamadan kaynaklanmakla birlikte, sektörün ihracat
performansındaki yavaşlamanın ve ithalatındaki artışın da önemli bir etkisi
bulunmaktadır. Özellikle Ocak-Şubat
döneminde ihracattaki artışın % 0,1
seviyesinde kalmasına rağmen, TÜİK
rakamlarına göre, Ocak ayı toplam çelik ithalatının % 19 oranında artması,
ithal ürünlerin Türkiye piyasasındaki
payını arttırmaya başladığını net bir
şekilde ortaya koymaktadır. En önemli
pazarlarımız arasında yer alan Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki sosyal
problemlerin devam etmesi ve Mısır,
Fas gibi bazı ülkelerin Türkiye menşeli
ürünlerin ithalatına sınırlama getirmeleri, bölgeye yönelik ihracatımızı baskı
altında tutarken, ekonomik durgunluğun sürdüğü ve krizden çıkış için 2014
yılının gösterildiği Avrupa Birliği ile
aramızdaki dış ticaret dengesi de hızla
açılmıştır. 2012 yılı itibariyle, AB ile
aramızdaki demir çelik ürünleri dış
ticaret açığı, 2,4 milyar dolar düzeyine
ulaşmış bulunmaktadır. Çelik sektörü,
Uzak Doğu, Güneydoğu Asya, Orta ve
Güney Afrika ve Amerika gibi pazarlara yönelerek ihracatını arttırma gayreti
gösterirken, AB Komisyonu’nun 22
Aralık 2012 tarihinde Resmi Gazete’de
yayımladığı ve ABD’nin 2 Ocak 2013
tarihinde imzalayarak uygulamaya
aktardığı İran’a yönelik yaptırım
kararları da, sektörümüzün ihracatına
başka bir darbe vurma potansiyeli
taşımaktadır. Altı ay sonra yürürlüğe girecek olan söz konusu kararlar,
İran’a doğrudan veya dolaylı olarak pik
demir, ferro alyaj, sünger demir, DRI,
hurda, dökme demir ve külçe yanında,
alaşımlı, alaşımsız, paslanmaz kütük
ve slab gibi hammadde ya da yarı
ürün formundaki metallerin ihracatını
yasaklaması bakımından ihracatımızı
olumsuz yönde etkileyecektir. Tüm
bunlara rağmen, çelik sektörümüzün
üretim ve ihracatının önümüzdeki
aylarda kademeli bir şekilde toparlanarak, 2013 yılının ikinci çeyreğinden
itibaren yeniden büyüme eğilimine
girmesi beklenmektedir. 2012 yılında
35,9 milyon ton seviyesinde bulunan
demir çelik sektörümüzün ham çelik
üretiminin, 2013 yılında 38 milyon
tona yükseleceği tahmin edilmektedir. 2012 yılında 20,2 milyon ton
seviyesinde gerçekleşen Türkiye’nin
çelik ürünleri ihracatının, AB ve sosyal
karışıklıkların yaşandığı Arap ülkeleri
başta olmak üzere, ihraç piyasalarda
beklenen toparlanma ile birlikte, 2013
yılında 22 milyon tona ulaşacağı ön-
görülmektedir. Çelik sektörü, üretim
ve ihracatını arttırırken, 2012 yılında
28.5 milyon ton seviyesinde gerçekleşen ve 2013 yılında 30.6 milyon tona
ulaşması beklenen Türkiye’nin nihai
çelik tüketimini de karşılamaya devam
edecektir. Özellikle 2007 yılından
sonra artan yatırımlarla birlikte, hızla
büyüyen sektörün istihdamının, 2013
yılında % 5 oranında artış göstereceği öngörülmektedir. Genel olarak
bakıldığında, Türkiye dışı faktörlerdeki
belirsizlik nedeniyle, net bir öngörüde
bulunmak kolay olmamakla beraber,
2013 yılının Türkiye için daha iyi
bir yıl olacağı değerlendirilmektedir.
2013 yılında sektörümüze damgasını
vuracak en önemli gündem maddelerini, iç piyasadaki talebin canlanması
açısından kentsel dönüşüm, ucuz krediler ile desteklenen konut projeleri,
otoyollar, altyapı çalışmaları, üçüncü
boğaz köprüsü ve İstanbul’a üçüncü
havaalanı gibi projeler; sektörel açıdan
ise, dahilde işleme rejimi uygulamaları, AKÇT ile aramızdaki sektörün
aleyhine çalışmaya başlayan ve AB’nin
tek taraflı olarak avantaj sağlayacak
şekilde değiştirdiği Serbest Ticaret Anlaşması’ndaki aksaklıkların giderilmesi,
enerji girdi maliyetleri ve sektörün üzerindeki fonlar ve vergiler gibi konular
oluşturacaktır.
2023 yılında 55 milyar dolarlık ihracat
hedefiyle ilgili neler söylersiniz… Bu
hedefin gerçekleştirilmesi mümkün
mü? Nasıl?
Demir çelik sektörünün, 2023 yılı
için belirlenmiş bulunan 55 milyar
dolar tutarındaki ihracat hedefine
ulaşmasının, yalnızca mevcut ürünlerde kapasite artışları yapılması ile
mümkün olmayacağı ve katma değeri
yüksek ürünlerin üretim içerisindeki
payının da arttırılması gerektiği hususundan hareketle, AB ile aramızdaki
Serbest Ticaret Anlaşması’nın devlet
yardımlarını yasaklayan hükümlerinin gözden geçirilerek, katma değeri
yüksek ürünlerin üretimine yönelik
yatırımlara devlet yardımları verilebilmesini mümkün kılacak ve söz konusu
yatırımların önünü açacak şekilde
revize edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Çelik sektörümüz, 2023 yılı için
belirlenmiş bulunan hedeflere ulaşılmasının mümkün olduğuna, özellikle
son 10 yılda gösterilen performansın
devam ettirilmesi halinde, hedefin de
üzerine çıkılabileceğine inanmaktadır.
Ancak bu hedeflere ulaşılabilmesi
için, sektörün yeni yatırımlarını,
uluslararası piyasadaki rekabet gücünü
ve ihracatını sınırlandıran şartların
iyileştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Sektörün karşı karşıya kaldığı sıkıntıların aşılabilmesi ve sürdürülebilir büyümenin sağlanabilmesi için, 25 Aralık
2012 tarihinde yürürlüğe giren Demir
17
Çelik ve Demirdışı Metaller Strateji
Belgesi ile Girdi Tedarik Stratejisi’nin
önemli katkılar sağlayacağı değerlendirilmektedir.
Sektörünüzün sıkıntıları nelerdir,
sizin çözüm önerileriniz ve politika
beklentileriniz nelerdir?
Bilindiği üzere, 1996 yılında Türkiye
ile AKÇT arasında imzalanmış bulunan Serbest Ticaret Anlaşması, çelik
ürünlerinde doğrudan veya dolaylı
devlet yardımlarını yasaklamaktadır.
Demir cevheri, hurda ve ferro alyaj
gibi bazı hammaddelerin çelik tanımı
dışına çıkartılması ile bu hammaddelerin üretimine yönelik yatırımlara
devlet teşvikleri verilebilmesinin önü
açılmış ve hükümetimiz de bu doğrultuda söz konusu hammaddelere
yönelik yatırımları teşvik kapsamına
almıştır. Ancak AKÇT Anlaşması
nedeniyle, çelik tanımı içerisinde yer
alan ürünlerde, doğrudan veya dolaylı
devlet yardımı verilebilmesi hâlen
mümkün bulunmamaktadır. Teşvik
tedbirleri bazı sorunlarımıza çözüm
getirirken, özellikle dünya ekonomisindeki belirsizliklerden kaynaklanan
sorunlarımız, ağırlaşmaya devam
etmektedir. Dünya ekonomisindeki
daralma eğilimi, giderek artan ölçülerde Türkiye ekonomisine de yansımaktadır. 2013 yılına ilişkin ilk veriler,
ithalatın hızlı bir şekilde arttığını, bu
durumun tüketimdeki durgunlukla
birlikte, üretimi baskı altında tuttuğunu ortaya koymaktadır. Üretimdeki
düşüşün devam etmemesi için, başta
girdi maliyetleri olmak üzere, çok
yönlü tedbirlerin alınmasına ihtiyaç
duyulurken, en temel girdilerden olan
elektrik enerjisi fiyatlarının enerji
yoğun sanayi kuruluşları için daha
makûl seviyelere çekilerek, fiyatların
üzerindeki sektörle ilgisi bulunmayan
fonlardan arındırılmasının, rekabet
gücünün arttırılması açısından yararlı
olacağı değerlendirilmektedir. Bugün
gelinen noktada, endişelerin ve negatif
algıların gerçeğe dönüşmemesi için,
tüm sanayi sektörlerinin ve özellikle
çelik sektörümüzün yüksek kapasite kullanım oranları ile çalışmasını
mümkün kılacak tedbirlerin alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Global
finans krizinin etkilerinin en yoğun
şekilde hissedildiği 2009 yılında % 68
seviyesine kadar gerileyen demir çelik
sektörümüzün kapasite kullanım oranı, üretimimizdeki yüksek oranlı artışa
rağmen, kapasitedeki büyümenin
devam etmesi sebebiyle, 2012 yılında,
% 73 seviyesinde kalmıştır. Mevcut
olumsuz global ekonomik koşullar
ve çelik tüketiminde global düzeyde
yaşanan yavaşlama da dikkate alınarak,
sektörün üretim ve ihracat performansının arttırılabilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
18 İGY ÜYELERİ
“İYİ BİR YÖNETİCİ AYNI ZAMANDA İYİ BİR
LİDER VE İYİ BİR DİNLEYİCİ OLMALIDIR.”
Kurt İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Çiğdem Kurt, eğitim hayatı boyunca hedeflerini belirlemiş ve gerçekleştirmiş
genç bir yönetici. Dedesi Mehmet Kurt’un bugünlere getirdiği şirkette görev alan Kurt, yine hedeflerine ulaşma yolunda
sağlam adımlarla ilerlemekte. Kurt Grup’un gıda sektörüne başarılı bir şekilde yer almasını sağlamak şu anki hedefleri
arasında yer alan Kurt, yöneticiliği ise şöyle tanımlıyor; “Çevrenizdekileri iyi dinleyip, analiz edip onlarla iyi iletişim
kurabilmek çok önemli bir unsurdur. Ayrıca iyi bir yönetici takım ruhunu geliştirip ekip halinde çalışmalıdır. Tabi
bunun yanında her insanın veya yöneticinin eksik noktaları olabilir. Önemli olan bu eksiklikleri farkında olup onları
gidermeye çalışmak olmalıdır.” Çiğdem Kurt ile Kurt İnşaat A.Ş. ve geleceğe yönelik projeleri hakkında konuştuk.
keti genişleterek, Kurt
Ailesi, KURT İnşaat
San. ve Tic. Ltd. Şti
'ni kurmuş. Bugüne
baktığımızda yurdun
dört bir yanında Kurt
İnşaat, altyapı ve üstyapı projelerini başarıyla
tamamlamıştır ve çalışmalarına aynı hızla devam etmektedir. 1980
yılından sonra inşaat
sektörü dışında ithalat,
ihracat, tarım ve hayvancılık alanlarında
girişimlerde bulunana
Kurt İnşaat bu alanlarda
da istihdamlar yaratıp
kendini geliştirmeye
devam etmektedir.
Çiğdem Kurt
Kurt İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi
Almış olduğunuz eğitimlerinizi aktarabilir misiniz?
Liseyi Tarsus Koleji’nde bitirdikten
sonra, Bilkent Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Kentsel Tasarım Bölümü’nden
mezun oldum. Sonrasında Londra’da
sürdürülebilir çevre yönetimi üzerine mastır yaptım. Ardından Newcastle Üniversitesi’nde sürdürülebilir
kırsal kalkınma bölümüne doktora
yapmak için kabul edildim ve 2012
de doktoramı bitirdim. Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde yaşayan ve GAP
Projesi’nden etkilenen kadınların değişen hayatlarını tartışan geniş kapsamlı
bir doktora tezi hazırladım.
Kurt İnşaat A.Ş ’nin kuruluş öyküsünü aktarabilir misiniz?
Dedem Mehmet Kurt, 1960 yılında
Memleketi Sivas’tan Çukurova’ya göç
edip, kendi şahsi şirketini kurmuş. Bu
şirket başarıyla tamamlanan sulama
şebekeleri, yol, konut, içme suyu ve
çeşitli inşaat işlerine imza atmış. 1980
yılına gelindiğinde, yeni gelişmelere
yönelik adımların atılması için bu şir-
Firmanızdaki görevinize nasıl başladınız?
Eğitim hayatımı tamamladıktan sonra,
2012 yılında Türkiye’ye
döndüm ve ben de ailemizin diğer bireyleri ve kardeşlerim
gibi Kurt İnşaat çatısı altında çalışmaya
başladım. Aile şirketi olduğumuz için
hep bir arada olup birbirimize destek
olmamız gerektiği, bunun da başarının anahtarı olduğu rahmetli dedem
Mehmet Kurt’un bize vermiş olduğu
en büyük öğütlerden biriydi. Biz de
onun sözünü tutmaya gayret ediyoruz. Ailecek onun girişimciliği, ticaret
zekası ve lider ruhunu örnek alıyoruz.
İlk üstlendiğiniz proje ve sizin için
en önemli projeleri aktarabilir misiniz?
Biz Kurt Grup olarak birçok alanda
faaliyet gösteren bir şirketiz. İnşaat,
tarım ve hayvancılık alanında çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Benim ilk
projem Kurt Grup’un gıda sektörüne başarılı bir şekilde giriş yapmasını sağlamak. Bunun için çalışmalara
Afyonkarahisar’da başladık. Jeotermal
kaynakları kullanarak, sürdürülebilir
bir meyve sebze işleme, kurutma tesisi kuruyoruz. Böylece gıda sektörüne
adım atmış olacağız, kaliteli üretimden
odun vermeyip, yapacağımız ihracatla
da ülkemizi yurtdışında da en iyi şekilde temsil etmeye çalışacağız.
Çalışma yaşamınızın henüz başlarındasınız. Yaşamınızda kendinize
prensip edinmeye karar verdiğiniz
ilkeleriniz nelerdir?
Büyüklerimden aldığım öğütleri yaşamımda kendime hep prensip edinmeye
çalıştım. Bunların başında dürüstlük
ve çok çalışarak mücadele etmek var.
Bunlar, başarının anahtarı olmalı. Ayrıca çalışma hayatında hedeflerinizi
büyük tutmanız çok önemli. Çünkü
hedefiniz ne kadar büyük olursa, başarınız da o kadar büyük olur. Bunlar
benim için hayat felsefesidir.
Genç bir yönetici olarak hangi vasıfların sizi iyi bir yönetici yapacağını
düşünüyorsunuz?
İyi bir yönetici aynı zamanda iyi bir
lider ve iyi bir dinleyici olmalıdır.
Çevrenizdekileri iyi dinleyip, analiz
edip onlarla iyi iletişim kurabilmek
çok önemli bir unsurdur. Ayrıca iyi
bir yönetici takım ruhunu geliştirip
ekip halinde çalışmalıdır. Tabi bunun
yanında her insanın veya yöneticinin
eksik noktaları olabilir. Önemli olan
bu eksiklikleri farkında olup onları
gidermeye çalışmak olmalıdır.
Genç bir yönetici olmanın avantaj ve
dezavantajları sizce nelerdir?
Avantajları, teknolojiyle daha iç içe olmak ve başarıya aç olmak olabilir; bu
motive edici bir durum. Gençler daha
az yorulur daha çok başarmak ister. Bu
da büyük bir avantajdır
Firmanız için hedefleriniz ve hayalinizdeki projeyi bize aktarabilir
misiniz?
Kişisel olarak girişimcilik ruhunun iş
hayatında çok önemli olduğuna inanıyorum. Eskiden girişimciye kendi işini
kuran kişi denirken, artık girişimcilik
farklı bir vizyon kazandı. Kişinin mevcut işinde yeni perspektifler yaratması veya yeni bir sektöre açılması asıl
girişimciliktir. Aslında mevcut işinizi
farklı amaçlarla kullanmak bile bir girişimdir. Ben de böyle bir girişimde
bulundum ve hayallimdeki projeyi şu
anda hayata geçirmeye hazırlanıyorum.
Üzerinde çalışmalarını nerdeyse noktaladığımız girişimimiz, meyve ve sebze işleme sektörüne adım atarak gıda
sektörünü de Kurt Grup’ un bünyesine
almaktır. Bu projede bazı değerleri on
plana çıkardık. Günümüzde ekonomik
değerlerin yanında sosyal ve çevresel
konular da şirketlerin sorumluluğu
haline gelmiş bulunuyor. İş ortamına
bu gibi değerleri entegre edebilmek çok
önemli bir unsur. Biz de çevre dostu
olan, doğal kaynakları kullanarak, yenilenebilir enerji odaklı bu yatırımımızda pozitif ayrımcılık yapacak ve
bayanlardan oluşan bir çalışma arkadaşları ekibi kuracağız. Böylece çevre
köy ve kasabalarda yaşayan bayanlar
istihdama katılmış olacak, ekonomik
özgürlüklerini kazanmış ve aile içinde
daha güçlü pozisyona sahip olacaklar.
Bu kadınlar uzun vadede daha sağlıklı ve mutlu çocuklar yetiştirtecek ve
vatana kazandıracaklardır. Böyle düşünüldüğünde tesisimiz sürdürülebilir
odaklı bir girişim olacak.
Sivil Toplum Kuruluşları, Sosyal
Dernekler gibi kuruluşlara üyeliğiniz bulunmakta mıdır? Bu kuruluşlara üyeliğin meslek yaşamınızda
size katkılarının neler olabileceğini
düşünüyorsunuz?
Şirket olarak INTES’e ve Dünya Su
Konseyi’ne üyeyiz. STK’lara ve sosyal
derneklere üye olmak ve birlikte çalışmak iş hayatında çözüm odaklı olmak
demektir. Çünkü STK ve dernekler
aslında resmi kurumlardan bağımız
çalışır ve mevcut ve sektörel sorunlara gönüllü üyelerle birlikte çözüm
aramaya çalışır. Bir anlamda birlikten
kuvvet doğar felsefesidir. Ayrıca bu gibi
kuruluşların organize ettiği toplantılar,
konferanslarda bir arada olup beyin
fırtınası yapma imkanı olur ve faydalı
bilgiler daha kolay transfer olur. Bu da
iş hayatının olmazsa olmazıdır.
MAKİNE - ALET - EDEVAT
19
İNŞAATTAKİ SAĞ KOLUNUZ; LODER
Loderlerde kumanda yeri, lastik tekerler veya paletler,
motor gibi aksamlar dozer ve greyderlerde olduğu
gibidir. Ayrıcalık gösteren aksamların başlıcaları Kepçe
(kova) Bum (kepçe taşıma kolu) Hidrolik kollar ve
Mekanik kollardır.
Türkçe ismiyle yükleyici, kazılması zor
olmayan toprakların taşıtlara doldurulmasına yarayan makinalardır. Oldukça güç isteyen bu işi kısa zamanda
yerine getiren makinanın kesintili ve
kesintisiz çalışan olmak üzere iki tipi
vardır. Kesintili tip bir traktör ve önde
yüklemeyi sağlayan kepçe kısmından
meydana gelir. Kepçe kısmı hidrolik
sistemlerle hareket ettirilir. Kesintisiz
tiplerde yürüme hareketi sayesinde
sathi olarak kazı yapılır ve kazılan
malzeme aynı hızla giden taşıtlara
doldurulur.
Kullanılacak yere göre çok çeşitli tipleri
olan bu makinalara ilaveten daha pekçok iş makinası mevcuttur. Kendilerine
has farklı özellikleri olan bu makinaların ne işe yaradığını adlarından çıkarmak mümkündür. Zemin gevşetme
makinaları zemin sıkıştırmaya yarayan
çeşitli tiplerdeki silindirler vibratörler
tokmaklar haricinde beton hazırlama
karıştırma iletme yayma vb. işlerde
kullanılan inşaat makinaları ve asfalt
hazırlama yayma işlerinde kullanılan
makinalar da birer iş makinasıdır.
Loder kapasitesi oranında kazıcı bir iş
makinesi olmakla birlikte aynı zamanda pratik bir yükleyicidir.
Loderlerle Yapılan Başlıca İşler:
• Kapasitesi içinde çok sert olmayan
zeminlerin kazılmasında
• Kum ve çakılın ocaklarından çıkarılması ve taşıyıcı makinelere yüklenmesinde
• Maden ocaklarından çıkarılan maden
cevherinin taşıyıcı makinelere yüklenmesinde
• Kömür ocaklarında uygun yerlerde
kazı işleri ve yükleme işlerinde
• Önceden kazılmış veya kendi kazdığı
gerecin depo edilmesinde
• Gerektiğinde zemin yüzeyinin sıyrılması ve temizlenmesinde.
Loderlerde Ana Aksamlar
Loderlerde kumanda yeri lastik tekerler
veya paletler motor gibi aksamlar dozer
ve greyderlerde olduğu gibidir. Ayrıcalık gösteren aksamların başlıcaları
Kepçe (kova) Bum (kepçe taşıma kolu)
Hidrolik kollar ve Mekanik kollardır.
Kepçe (kova): Loder kepçeleri çeşitli
zeminlerin kazılması veya kazılmış gerecin yüklenmesi için değişik şekillerde
bulunurlar. Kepçe uçlarına aşınmaya
karşı dayanıklı sert alaşımlı çelikten
yapılmış dişli veya düz takılır bıçaklar
takılır.
Bumm (Boam): Loder tipi kapasitesi
ve yapılacak işin özelli-ğine göre çeşitli
boy ve biçimlerde bulunur. Genellikle
birbirine paralel ve belirli bir aralıkla
konumlu iki çelik elemanın birer ucu
kepçeye diğer uçları loder gövdesine
eklemlerle bağlıdır. Bumun hareketi
ise hidrolik bum kaldırma kollarının
çalıştırılmasıyla yapılır.
Hidrolik kollar: Hidrolik kollar genellikle silindir şeklinde dört adet olup
bunlardan ikisi bumun kaldırılıp indirilmesi diğer ikisi de kepçenin doldurulması düzeltilmesi geriye döndürülmesi ve boşaltılması gibi hareketlerin
yapılmasını sağlarlar.
Mekanik kollar: Kepçenin hareketlerini sağlayan birer uçları hidrolik
kepçe kollarına diğer uçları kepçeye
eklemlerle bağlı özel çelik aksamlardır.
Bekoloder (Kazıcı-Yükleyici)
Bekoloderin loderden farkı aynı zamanda kazıcı özelliğinin olmasıdır.
Hem kazıcı hem yükleyicidir. Bir
traktör önde yüklemeyi sağlayan kepçe
arkada kazıcı kısmından oluşur. Kepçe ve kazıcı kısmı hidrolik sistemlerle
hareket ettirilir.
Beko Loder (Backhoe Loader) hem
kazıcı hem yükleyicidir. Bir traktör
önde yüklemeyi sağlayan kepçe arkada
kazıcı kısmından oluşur. Beko Loderde
yükleme ve kazıcı kısmının hareketi
hidrolik sistem ile gerçekleşir. İş makinaları sektöründe en yaygın kullanılan iş makinalarından biridir. Yükleyici
kısmı malzemeyi bir yerden alıp kısa
mesafede başka bir yere yüklemek için
kullanılır. Uzun mesafede yük taşımak
için uygun degildir. Kazıcı kısmı hendek kazıları kanal kazıları yapı temelleri kazıp yükleme işlemleri ve kırıcı
aparatı takıldığında kırıcı işlemlerini
yapabilmektedir.
20 DÜNYADAN PROJELER
MUSKAT ULUSLARARASI HAVALİMANI PROJESİ
Enka Umman Bölge Müdürü Kudret Aral ve İşletme Müdürü Kaan Yalçın Umman'a gerçekleşen ziyaret sırasında Genç Yöneticiler
Grubu'na proje hakkında bilgi verdi. Muskat Uluslararası Havaalanı Geliştirme Projesi Umman Sultanlığı'ndaki en büyük inşaat projesidir. Geliştirme çalışmaları Ana Kontratlar ve Standart Ulusal Kontratlar olmak üzere 11 bölüme ayrılmıştır. Ana Kontrat 3, Yolcu
Terminal Binası Tasarım Geliştirme ve İnşaatı, geliştirme projesinin en geniş kapsamını oluşturmaktadır.
Kudret Aral
Enka Umman Bölge Müdürü
Ulaşım ve İletişim Bakanlığı (İşveren) 23 Şubat 2011'de Ana Kontrat
3'ü Bechtel, Enka ve Bahwan İnşaat
Şirketi'nden (BEB) oluşan konsorsiyuma ihale etmiştir.
Toplam Brüt Kapalı Bina Alanı 647.480
m2'dir. Projenin 38 ay içerisinde 2014
yılı itibariyle tamamlanması planlanmıştır. İş kapsamı yaklaşık 470.000
metreküp beton, 80.000 ton demir
donatı, 4.000.000 metreküp toprak
işleri, 30.000 ton yapı çeliği, 135,000
metrekare cephe, 175.000 metrekare
çatı, 225.000 metrekare beton blok,
600.000 metrekare yer ve 600.000
metre kare duvar kaplama işlerinden
oluşmaktadır.
Projede istihdam edilen personele
ilişkin bilgiler
BEB Konsorsiyumu Nisan 2013 sonu
itibariyle, taşeronlarla birlikte 15,136
çalışan ile en yoğun dönemine ulaşmıştır. Çalışanların 13,585'i işçi, 1,551'i ise
mimar, mühendis ve idari personelden
oluşmaktadır.
Muskat Uluslararası Havalimanı’nı
potansiyeli
Proje tamamlandığında Muskat Uluslararası Havaalanı yılda 12 milyon yolcu
kapasitesine ulaşacak, sonrasında yapılacak ilavelerle yılda 24-36 ila 48 milyon
yolcuya kadar genişletilebilecektir.
Bir Körfez Ülkesinde çalışmanın
avantajları ve zorlukları
Körfez ülkelerinde çalışmanın başlıca
zorlukları yaz aylarında gerçeklesen aşırı
sıcaklar, değişik milletlerden (özellikle
Hindistan, Filipinler, Pakistan, Nepal
vs) gelen işçilerin idaresi ve komüni-
kasyon/kültür farklılıklarından oluşan
problemler, inşaat bünyesine giren bir
çok malzemenin ithal edilmesi gerekliliği, kontratların müşavir ekseninde
oluşması ve idare edilmesi olarak sıralanabilir.
Avantajları ise, genel olarak körfez ülkelerinin güvenli olması, doğru seçilen
işverenlerin ödemelerini zamanında
yapması olarak belirtilebilir.
Ülkede Türk Müteahhitlere olan bakış açısı
Türk müteahhitlerin taahhüt ettikleri
işleri mümkün olan en kısa zamanda bitirmek için yoğun çaba sarf etmelerinin
takdir gördüğünü düşünüyoruz. Bunun
yanında standartlara uyumluluk, kalite,
iş güvenliği gibi konularda yine Türk
müteahhitlerin diğer uluslararası müteahhitler kadar ve hatta daha ileride
olduğunu görüyoruz.
Projede kamp yaşamı
Kampımızın, 88’i işçi,
16’sı foremen, 12’si mühendis/mimar/idari personel koğuşu olmak üzere
toplam yatak kapasitesi
12,100’dür. Kamp personel için gerekli her türlü
hizmeti verebilecek şekilde güvenlik, yangın, yerel
kanunlarla uyumluluk ve
diğer uluslararası kriterler
dikkate alınarak dizayn
edilmiştir. Kampımızda
yemekhane, çamaşırhane, banka, para transferi,
24 saat klinik, 24 saat
güvenlik, her türlü spor
tesisi, fitness salonu, sü-
permarket, idari personel/formen ve
işçi için ayrı ayrı dinlenme, televizyon
izleme alanları, cami, su arıtma tesisi
ve bunun gibi 12,000 kişilik neredeyse
ufak bir kasabaya hizmet verecek her
türlü imkan sunulmuştur.
Projeden ayrıntılar
Bugüne kadar Umman Sultanlığına gelmiş en büyük mobil paletli vinç olan
1,600 ton kapasiteli vinç ile çatı çeliği montajına devam ediyoruz. Vincin
kaldırdığı en büyük tek parça yük 120t
civarındadır.
Müteahhitlerimize ülkede iş üstlenilmesine yönelik öneriler
Umman'da çalışmak isteyen Türk firmalarına şunları tavsiye edebilirim.
● Umman’da iş yapabilmek için Ticaret
ve Sanayi Bakanlığı’nda tescil olmak ve
Tescil Belgesinde tüm şirket aktivitelerini detaylı olarak belirlemek gerekmektedir.
● Ticaret ve Sanayi Bakanlığı tescilini
müteakip Umman Ticaret Odası’na da
kayıt yaptırmak gereklidir,
● İhale Komisyonuna (Tender Board)
kayıt olmak, ihaleleri takip ve teklif
verebilmek nedeni ile gereklidir. Bütün ihaleler internasyonel olmayıp, çoğunluğu lokal firmalar için açılmakta
olduğundan, İhale Komisyonuna kayıtlı olmayan firmaların lokal firmalara
açılan ihalelerde, ihale dosyası almaları
öngörülmemektedir.
● Umman’da iş almak isteyen Türk Müteahhitlerinin piyasada Hintli işgücü
kullanan ve ülke şartlarını -çok iyi bilerek, çevre edinmiş yerel firmalar ile
rekabet edebilmek için, koşulları çok
iyi değerlendirmeleri önemlidir.
● İş alındığı takdirde, genellikle Kontrol
Teşkilatı Batılı Ülkelerden oluşan İdareler ile iletişimi yürütebilecek, özellikle
HSE ve QA/QC konularında uyum
sağlayacak, Method of Statement’leri
sürekli tanzim edebilecek bir kadro
oluşturmaları ve lokal izinler için deneyimli Umman’lılardan oluşturacakları
ekip çok önemlidir.
● Umman bürokrasisi oldukça detaylıdır ve bürokratik detayların gözden kaçırılmaması gerekmektedir. Tüm alınan
izinlerin periyotları içinde yenilenmesi
gerekmektedir.
● Ülke ve müteahhitlik koşullarının
iyice incelenmeden iş üstlenmeye kalkışmak tavsiye edilmez.
● Ayrıca ihaleye çıkarılan projelerin bir
diğer gayesinin de Umman Vatandaşlarına iş imkânı yaratma gayesi güttüğünü
ve inşaat sektöründe toplam %30 lokal
personel ve işçi çalıştırma mecburiyeti
olduğu gözden kaçırılmamamladır. Lokal personel ve işçilerin iş başı eğitimi
ile yetiştirilmeleri sorumluluğu gözden
kaçırılamamalıdır. Bu önemli konu,
Çalışma Bakanlığı’ndan dışarıdan işçi
getirme izinleri alabilmek için önemli
olmaktadır.
Tüm bu konular göze alınıp hazırlıklı
olarak ihalelere katılmak üzere, daha
önce de belirttiğim gibi ülke şartlarını
çok iyi etüt etmeyi ve bilahare girişimde
bulunmayı tavsiye ederiz.

Benzer belgeler