önsöz - UTED
Transkript
önsöz - UTED
ÖNSÖZ 1968 UÇAK Rİ YENLE TEKNİS EĞİ DERN Sayın meslektaşlarımız, Dünyanın olduğu gibi havacılığın da ortak dili İngilizcedir. Uçak teknisyenlerinin mesleki başarısında en önemli kurallardan biri İngilizceye hakim olmaktır. Son yıllarda ülkemizde oluşan uçak teknisyeni açığı nedeniyle İngilizceye yeteri kadar önem verilmemektedir. Uçak Teknisyenleri Derneği (UTED) Yönetim Kurulu olarak bu durumu dikkate alıp daha önce derneğimiz tarafımızdan birçok kez yayımlanmış olan “Teknik İngilizce Sözlüğü”nü gözden geçirilmiş haliyle tekrar bastırdık. Hedefimiz, uçak teknisyeni olma yolunda adım adım ilerleyen öğrenciler başta olmak üzere, mesleği fiilen uygulamaya başlamış genç meslektaşlarımızın ve tüm UTED üyelerinin bu yöndeki ihtiyacına cevap vermektir. UTED Teknik İngilizce Sözlük; Teknik Eğitmenler Osman Ateş, Mehmet Göçmen, Murat Demirci ve Ergin Esi ile Teknik İngilizce Öğretmeni Elif Erozan’ın özverili çalışmalarının bir eseridir. Emekleri için kendilerine bir kez daha teşekkür ederiz. Saygılarımızla, 27. Dönem UTED Yönetim Kurulu 15 Kasım 2011 1 UTEDSOZLUK.indd 1 12/1/11 11:29:36 AM A A length of A set of Abandon, to Abbreviate, to Abbreviation Abnormal Abort, to Aborted take off About Above Above mentioned Abrade, to Abrasion Abrasive Abruptly Absence Absolute Absolutely Absorb, to Abut, to Accelerate, to Acceleration Accelerometer : Bir parça : Bir grup, set : Bırakmak, vazgeçmek : Kısaltmak : Kısaltma : Anormal, uygun olmayan : Başarısızlıkla bitmek, yarıda kesmek/durdurmak : Kalkıştan önce uçuştan vazgeçme : 1- Hakkında, -e dair : 2- Takriben : 3- Çevresinde, etrafında : 4- Yakında, civarında : 5- Her yerinde : Yukarısına, yukarısında; yüksek; daha çok; daha fazla : Yukarıda bahsedilen : Aşındırmak, yemek : Aşınma : Aşındırıcı, aşındıran : Ansızın, birdenbire : Yokluk, bulunmama : Tam, mutlak, kesin : Mutlaka, kesinlikle : Emmek, soğurmak, absorbe etmek : Dayanmak, dokunmak, bitişik olmak : İvmelenmek, hızlanmak : Hızlandırma, süratin artması, hızlanma : Hızlanmayı, ivmelenmeyi ölçen cihaz, aksekerometre 2 UTEDSOZLUK.indd 2 12/1/11 11:29:38 AM Accept, to Acceptable Access Access door Access panel Access platform Accessible Accessory gearbox Accident Accidental Accommodate, to Accomplish, to According to Accumulate, to Accuracy Accurate Achieve, to Acidified Acknowledge, to Acorn tube Acquire, to Acquired Acquisition Acrid Across Action Activate, to Activation Active Activity Actual Actutate, to : Kabul etmek, onaylamak, almak : Kabul edilebilir, uygun : Erişim, ulaşma : Ulaşım kapağı : Ulaşım paneli : Ulaşım platformu, sehpa : Yaklaşılabilir, girilebilir, ulaşılabilir : Dişli kutusu : Kaza : Kazara, istemeden : Sağlamak, temin etmek, yerleştirmek : Tamamlamak, yapmak : -e göre : Birikmek, yığılmak, toplamak : Kesinlik, doğruluk : Doğru, kesin, tam : Gerçekleştirmek, yapmak, başarmak : Asitli, asitlenmiş : Onaylamak, kabul etmek : Akorn lamba : Kazanmak, elde etmek, edinmek : Kazanılmış, belirli : Kazanma, edinme, belirleme : Keskin, tehlikeli : Bir yanından öteki yanına : Hareket : Harekete geçirmek, etkili hale getirmek : Harekete geçme, tesirini gösterme : Aktif, faal : İş, etkinlik, aktivite : Esas, gerçek, asıl : Çalıştırmak 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 3 UTEDSOZLUK.indd 3 12/1/11 11:29:40 AM Actuating Adapt, to Add, to Addition Additional Address, to Adequate Adhere, to Adherent Adhesive Adjacent Adjoin, to Adjust, to Adjustable Adjustable access platform Adjustment Adjustment cap Adjustment screw Admit, to Adopt, to Advance, to Advanced Adversely Advisable Advise, to Aerodrome Aerodynamic Aerology Affect, to Aft : Harekete geçiren, çalıştıran : Adapte etmek, uyarlamak : İlave etmek, eklemek : Ekleme, ilave etme, ilave, ek : Fazladan, ekstra, ilave olarak : Bahsetmek : Yeterli, uygun : Yapışmak, tutmak : Yapışık, bağlı : Yapışkan, yapışıcı : Çok yakın, bitişik komşu : Bitişik olmak : Ayarlamak : Ayarlanabilir : Ayarlanabilir ulaşım platformu : Ayar, ayarlama, düzeltme : Ayar kepi (kapağı) : Ayar vidası : Kabul etmek, izin vermek : Kabul etmek, benimsemek, kullanmak : İlerlemek : İleri : Zararına, olumsuz olarak : Tavsiye edilir, uygun : Tavsiye etmek : Hava meydanı : Aerodinamik, hareket halindeki hava ya da gazla ilgili : Hava bilimi : Tesir etmek, dokunmak : Arka, geri, arka taraf 4 UTEDSOZLUK.indd 4 12/1/11 11:29:42 AM After Again Against Aggravate, to Agitate, to Agitation Agree, to Aid Aileron Aim Aim, to Air Air brake Air carrier Air conditioning Airborne Aircraft Aircraft maintenance mechanic Airfield Airflow Airframe Airspace Airspeed Airstair Airstream Airworthy Aisle Alert, to Align with, to : Sonra : Tekrar : 1- Karşılaştırarak : 2- -e karşı : Kötüleştirmek, şiddetlendirmek : Sallamak, çalkalamak : Sallama, çalkalama : Bağdaşmak, uymak : Yardım : Uçağın sağa sola yatışını sağlayan uçuş kumanda yüzeyi : Hedef, amaç, gaye : Hedefe doğru çevirmek : Hava : Hava freni : Havayolu şirketi : Havanın şartlandırılması, havalandırma : Havada, uçan : Uçak, hava taşıtı 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Uçak bakım teknisyeni, mekanik : Hava meydanı (askeri) : Hava akımı : Gövde : Hava sahası : Hava sürati, havaya nazaran sürat : Merdiven : Hava akımı : Uçuşa elverişli : Koridor : Alarm vermek, uyarmak, bildirmek : Aynı hizaya koymak, aynı eksene getirmek 5 UTEDSOZLUK.indd 5 12/1/11 11:29:44 AM Align, to Alike All Allocate, to Allow, to Allowable Alloy Alone Along Alphanumerics Also Alter, to Alternate Alternately Alternative Current ( AC) Although Altimeter Altitude Aluminum, aliminium Always Ambient pressure Ambient temperature Amendment Ammeter Among : 1- Karşılaştırmak : 2- Navigasyonda IRU için eylem-boylam bilgilerinin girilebilmesi için işlemi başlatmak : Benzer, aynı : Bütün, tüm : Tahsis etmek, ayırmak : Bırakmak, müsaade etmek, izin vermek : Kabul edilebilir, izin verilebilir : Alaşım : Tek başına, yalnız, sadece : Boyunca : Harf ve rakamlardan oluşan dizi : - de, -da aynı zamanda : Değiştirmek, değişmek : Yedek, yerini alabilen : Sırayla : Alternatif akın, dalgalı akım : Rağmen, karşın : Uçağın yerden yüksekliğini gösteren alet, altimetre : Yükseklik, irtifa : Alüminyum : Her zaman, daima : Ortam basıncı : Ortam sıcaklığı : Düzeltme, değişiklik : Ampermetre, akım miktarını ölçen alet : Aralarında, arasında 6 UTEDSOZLUK.indd 6 12/1/11 11:29:46 AM Amount Amplification Amplify, to (amplified, amplified) Angle Angle of attack Annotate, to Annotation Annual Annunciate, to Annunciator panel Anomaly Answer Answer, to Antenna Antenna tilt angle Anticipate, to Anti-clock wise Anti-icing Anti-skid Anti-skid brake Any Any (no) longer than Apart Aperture Apparent : Miktar : Büyütme, güçlendirme, zayıf sinyallerin değerini yükseltme 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Büyütmek, genişletmek, kuvvetlendirmek : Açı : Hücum açısı, uçak ekseni ile hava filelerinin akış doğrultusu arasındaki açı : Açıklayıcı notlar koymak : Not : Yıllık : Bildirmek : Arıza uyarı paneli : Anormallik : Cevap : Cevap vermek : Anten : Anten eğim açısı : Beklemek, ummak, tahmin etmek : Saatin ters yönünde : Buzlanmayı önleme : Kaymayı önleyen, kaymaya karşı : Tekerlekleri kazıklatmadan ve kaydırmadan hızını düşüren fren : 1- Hiç : 2- Herhangi : - den daha fazla süre değil : Ayrı : Açıklık, delik : Açık, görülebilir, meydanda olan 7 UTEDSOZLUK.indd 7 12/1/11 11:29:48 AM Appear, to Applicable Apply, to Approach Approach, to Appropriate Approve, to Approved Approximately Apron Arc Area Arm ARMED position Arming Around Arrange, to Arrest, to Arrival Arrive, to Arrow Article Articulate Articulate to Artificial As As a rule As follows As necessary : Ortaya çıkmak, görünmek : Uygun, uygulanabilir : 1- Vermek, uygulamak : 2 - Sürmek : Yaklaşma, inişe geçme : Yaklaşmak : Uygun : Onaylamak : Onaylanmış : Yaklaşık, yaklaşık olarak : Terminalin ya da hangarın karşısında bulunan uçak park alanı : Yay, kavis : Bölge, yer : Kol : (İşletme) Hazır durum : Hazır duruma sokma : Çevresinde, etrafında : Düzenlemek, ayarlamak : Durdurmak, tutmak : Geliş, varış : Gelmek, varmak : Ok : Nesne, şey, madde : Mafsallı, düzenli bir şekilde birbirine bağlı : Mafsal ile birleştirmek : Yapay, suni : 1- …. olduğundan , - den dolayı, çünkü : 2- Gibi : Genellikle, çoğunlukla : Aşağıdaki gibi : Gerektiği şekilde, gerektiği gibi 8 UTEDSOZLUK.indd 8 12/1/11 11:29:51 AM Ascend, to Ascent Ashtray Aside Aspect ratio Assemble, to Assembly Assess, to Assign, to Assigned Assist, to Associated Associated with Assure, to Asterisk Asymmetric At a time At least At once At regular intervals Attach, to Attachment point Attack, to Attain, to Attempt Attempt, to Attention Attitude : Yukarı çıkmak, yükselmek : Yükselme : Kül tablası : Bir yana, bir tarafa : Görüntü oranı, görüntü boyutu, çerçeve oranı : Birleştirmek bir araya getirmek, kurmak, monte etmek : Montaj, kurma, bir araya getirme : Değerlendirmek : 1- Tahsis etmek, ayırmak : 2- Atamak, tayin etmek : Ayrılmış, tahsis edilmiş : Yardım etmek, desteklemek : İlgili : … ile ilgili, ilişkili; bağlı : Emin olmak, temin etmek, sağlamak : Yıldız işareti (*) : Asimetrik, simetrik olmayan : Bir seferde : En az : Derhal, hemen : Düzenli aralıklarla : Bağlamak, tutturmak : Bağlantı noktası : 1- Saldırmak, hücum etmek : 2- Zarar vermek : Ulaşmak, erişmek : Deneme, girişim : Denemek, girişmek : Dikkat, ilgi : Konum, durum, pozisyon 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 9 UTEDSOZLUK.indd 9 12/1/11 11:29:53 AM Audible Aural warning Authority Authorization to Automatic Direction Finder (ADF) Automatic Volume Control (AVC ) Auxiliary Auxiliary Power Unit (APU) Available Average Aviation Avionics Avoid, to Away Axis Axle Axle sleeve Azimuth : İşitilebilir, duyulabilir : Sesli ikaz : Otorite, yetki, makam : İzin vermek, yetki vermek : Otomatik yön bulucu : Otomatik ses kontrolü : Yedek, yardımcı : Yardımcı güç kaynağı : Mevcut, hazır, elde mevcut, müsait : Ortalama : Havacılık : Havacılık elektroniği : Önüne geçmek, meydan vermemek, sakınmak, kaçınmak : Uzağa, uzakta, bir yana : Eksen : Aks, dingil : Aks kovanı : Azimut, gök küresinin herhangi bir noktası ile güney yönü arasındaki açı, güney açısı 10 UTEDSOZLUK.indd 10 12/1/11 11:29:55 AM B Back Back of Back off, to Back up, to Background lighting Backing Backlash Backlash of controls Backlash play Backside Back-up Backward Bacteria Bad (ly) worse, worst Badge Baffle plate Balance Balance, to Ball Balast Ballytpe Bank Bank angle 1968 : Arka, geri, tekrar : Arkası, arkasında, arkasına : Gevşetmek : Desteklemek, yedeklemek : Arka panel aydınlatması : Yardım, arka çıkma, arka, arkalık, destek : Şiddetli geri itme, makinede boşluk veya salgı, laçkalık : Kumandaların oynaklığı : Kumanda boşluğu (Kumandalar bu boşluk içerisinde oynatılırsa kumanda hareketi meydana gelmez.) : Arka taraf : Yedek, destek : Geriye doğru : Bakteri : Kötü : İşaret, alamet, rozet : Bölme plakası : Balans, denge : Dengelemek, eşit hale getirmek : Bilye, küre, top : 1- Balans denge ayarlığı : 2- Ayar rezistansı, akımı dengelemek üzere dizayn edilmiş bir devre elemanı : Bilyeli tip : Yatış, uçağın bir kanadının diğer kanada göre alçak ya da daha yüksek olduğu pozisyon : Yatış açısı UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 11 UTEDSOZLUK.indd 11 12/1/11 11:29:57 AM Bank, to Bar Bare Barrel Barrel roll Barrier cream Base Base plate Base, to Basic Basically Basin Battery Battery operated Battery powered Bay Bayonet pin Be provided, to Be subjected to, to Be, to (is, are, was, were) Beacon Beacon lights Bead Beam : (Uçakta) Bir tarafa yatmak : 1- Basınç ölçü birimi : 2- Çubuk, değnek, kol, demir : Çıplak, yüzey katmanı veya koruması olan : Varil, fıçı : Uçuşta uçağın ekseni üzerinde tam bir devir yapması : Koruyucu krem : 1- Taban, alt (kısım), dip : 2- Üs : Taban levhası : Temel almak, referans almak, kullanmak : Esas, temel : Temel olarak, esasında : Lavabo, leğen : Batarya, akü, pil : Batarya ile çalışan : Batarya ile çalışan, bataryadan beslenen : Bölme, iki kiriş veya dikme arası : Kavrama pimi, bağlama somunu pimi : Bulunmak, olmak : Maruz kalmak, maruz bırakılmak : Olmak, varolmak : Bir uçağa kılavuzluk etmek ya da uçağı yönlendirmek amacıyla ışık, elektrik sinyali ya da başka uyarma türleri yayan istasyon, radyo, far : Havaalanlarındaki işaret lambaları : Damak, ufak yuvarlak cisim, boncuk : 1- Kiriş : 2- Işık, ışın, huzme 12 UTEDSOZLUK.indd 12 12/1/11 11:29:59 AM Beam antenna Beam deflection tube Bear, to (bore, borne) Bearing Bearing alignment Because Because of Become, to (became, become) Before Begin, to (began, begun ) Beginning Behind Bell Bell cutout switch Bellcrank Belly Belly fairing Belly landing Belong, to Below Belt Belt conveyor Belt drive Bench Bench drill Bench RPM Bench vice Bend : Huzme anteni : Huzme saptırmalı tüp : Taşımak : Yatk, rulman : Yatağı istikametine koymak, ayar yapmak : Çünkü, -den dolayı : Yüzünden, -den dolayı 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Hale gelmek, dönüşmek, olmak : Önce , -den önce : Başlamak : Başlangıç, kaynak : Arkasında : Zil, çan : Zil kesme, susturma switch’i : Hareketin yönünü değiştirmek için kullanılan manivela, kol : Göbek : Koltuk (gövde altı) kaportası : İniş takımlarını kullanmayarak, gövde üzerine iniş : Ait olmak : Aşağı, aşağıda, aşağısında, altında : Kayış, kemer : Kayışlı konveyör : Kayışla hareket ettirme, döndürme : Tezgah, sıra, oturma sırası, bank : Masa matkabı : Deneme devir sayısı : Tezgah mengenesi : Bükülmüş kıvrık kısım 13 UTEDSOZLUK.indd 13 12/1/11 11:30:01 AM Bend, to (bent, bent) Bending Beneath Bent Beside Besides Best Better Between Bevel Bevel gear Beverage Beware, to Beyond Bezel BITE Test Bias Biaxial Big Binary Bind, to (bound, bound) Binding Bit Blade : Kıvırmak, bükmek : Eğilme, bükülme, eğme, bükme : Aşağısına, altına, aşağısında, altında : Eğilim, meyil, eğri, bükük : Yanında, yanına : Ayrıca : En iyi : -den daha iyi : Arasında : Dik açılı olmayan, eğim, eğrilik : Konik dişli (Bir şiftin kendisine paralel olmayan diğer bir şaftı döndürmesini sağlar.) : İçecek, meşrubat : Dikkat etmek, sakınmak, kaçınmak : Ötesinde, daha fazla, daha ileride : Façeta, kenar, çıkıntı : Dahili sistem testi : 1- Verev, şivli, meyilli : 2- (Elektrikte) Bayas, öngerilim : İki eksenli : Büyük : İkili : Bağlamak, tutturmak : İki madeni cismin fiziksel olarak bağlanması : 1- Matkap ucu, alet ucu : 2- (Bilgisayarda) Bit, ikili sayı sisteminde bir birim : Jet motorunda kademeleri oluşturan döner parçalardan her biri, pal 14 UTEDSOZLUK.indd 14 12/1/11 11:30:03 AM Blank off, to Blank out, to Blank, to Blanket Blast Bleed (off ), to Blend, to Blind cap Blind plug Blister Blistering Block time Block, to Blockage Blocked Blot, to Blow, to (blew, blown) Blower Blunt Blunted Boarding Body Bolt Bolt, to Bond : Sızdırmazlığın sağlanması amacı ile tapa, conta, bostik vb. maddeler uygulamak : İptal etmek : Kapak ile kapatmak : Battaniye : Sert rüzgar sağanağı : Kanamak, (basınç, gaz) boşalmak, kaçmak, boşaltmak, kaçırmak : Karıştırmak, harmanlamak : Kör başlık : Kör tapa : Kabartı : Kabarma : Uçağın kalkışı sırasında takozların alındığı andan inişte park edip takoz konduğu ana kadar geçen zaman : Önünü kapatmak, tıkanmak : Tıkanma : Tıkalı : Kurulamak, kurutmak : Hava vermek, fışkırtmak : Fan, vantilatör, hava akımını sağlayan cihaz, üfleyici : Kör, keskin olmayan : Kör, keskin olmayan : Uçağa binme : Gövde, vücut : Cıvata : Cıvatalamak : 1- Elektriksel irtibat : 2- Kimyasal madde kullanarak yapıştırma 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 15 UTEDSOZLUK.indd 15 12/1/11 11:30:05 AM Bond, to Bonding Bonnet Boost Boost, to Bore Both Both… and… Bottle Bottom Bottom, to Brake Brake temperature monitoring system Brake, to Branch Branch, to Breadth Break Break down, to : 1- Elektriksel irtibat sağlamak, elektrik bağlantısı kurmak : 2- Kimyasal madde kullanarak yapıştırmak : 1- Bağlantı : 2- Tutturma, yapıştırma : 1- Başlık, başlık şeklindeki kapak : 2- Arabanın motor kaportası : 1- Manifold basıncı : 2- Basıncı arttırma, zengin karışım verme : İtmek, desteklemek, yükseltmek, arttırmak, voltajı yükseltmek : Delik, oyuk, çap : Her ikisi, her iki : Hem … hem de… : Tüp : En alt, taban, dip : Değmek, ulaşmak : Fren : Fren ısısı kontrol sistemi : Fren yapmak, frenlemek : Dal, kol, bölüm : Ayrı yönlere, bölümlere ayrılmak; dağılmak; bölünmek : Genişlik : 1- Çatlak, kırık : 2- Aralık, açıklık : 3- Ara, paydos : 4- Ani düşme, kesilme : Bozulmak 16 UTEDSOZLUK.indd 16 12/1/11 11:30:07 AM Break off, to Break, to (broke, broken) Breakdown Breath Breathe, to Bridge Brief Briefcase Bright (brighter, brigtest) Brightness Brilliance Bring, to (brought, brought) Briskly Broad Broadcast Broadcast, to Brush Brush on, to Brush, to Bubble Build Build in, to Build, to (built, built) Built-in Bulge Bulkhead Bump, to : Kırılıp ayrılmak : 1- Kırmak : 2- (Elektrik) Devreyi bozmak, kapatmak : (Makine) Bozulma, durma : Nefes, soluk : Solumak, nefes almak : Köprü : Kısa : Çanta, evrak çantası : Parlak : Daha parlak, en parlak : Parlaklık : Parlaklık : Getirmek 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Çabuk : Geniş, enli : Yayın : Radyo ile yayınlamak : Fırça : Fırçayla sürmek : Fırçalamak : Baloncuk : Yapı : Dahil etmek : 1- İnşa etmek : 2- Monte etmek, parçaları bir araya getirmek : Dahili, gömme (dolap vs.) : Çıkıntı, şişkinlik : Duvar : Çarpmak, vurmak 17 UTEDSOZLUK.indd 17 12/1/11 11:30:09 AM Burn Burn, to Burst, to (burst, burst) Busbar Busy But Butt Butt, to Button By By means of By use of By way of Bypass Bypass, to : Yanık : Yanmak : 1- Patlamak : 2- Yarılmak, ayrılmak : Elektrik gücü dağıtım çubuğu/hattı : Meşgul : 1- Fakat, ama : 2- Hariç : Herhangi bir şeyin enli ucu veya sapı, fıçı : 1- Bitişmek, bitiştirmek : 2- Değdirmek, değmek : 3- Kafasını vurmak : Düğme, buton : 1- Tarafından : 2- İle, vasıtasıyla : 3- Yanında, yakınında, : Yoluyla, vasıtasıyla : Yoluyla, kullanarak : Yoluyla, vasıtasıyla : Atlama, dolaştırma, aşama hattı : Bir devreyi, bir şeyin içinden geçirmek yerine o şeyi atlayacak şeklide değiştirmek. 18 UTEDSOZLUK.indd 18 12/1/11 11:30:12 AM C Cabin Cabin attendant Cabin window shade Cable Cadmium plated Cage Calculate, to Calculation Calibrated dial Calibration Call button Call, to Calorie Cam Cambered Cancel, to Canted Cap Cap nut Cap, to Capability Capacity Captain Captain panel Captain’s control stand Capture Carburize, to Carcass ply Card Cardboard 1968 : Kabin : Kabin memuru, hostes : Güneşlik, kabin perdesi : Kablo : Kadmiyum kaplama : Kafes : Hesaplamak : Hesap : Derecelendirilmiş kadran/gösterge : Kalibrasyon, ayarlama : Çağırma butonu : 1- Çağırmak : 2- Telefonla aramak : Kalori : Kam : Dış bükey, kavisli, hafif bükük : İptal etmek : Eğimli : Kapak : Şapkalı, kapalı somun : Kep ile kapatmak : Kapasite, güç, imkan : Kapasite : Kaptan : Kaptan pilotun paneli : Pedestal : Yakalanma, kilitlenme : Karbonlanmak : Karkas kat : Kart : Kalın karton, mukavva UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 19 UTEDSOZLUK.indd 19 12/1/11 11:30:13 AM Cardinal number Careful Carefully Carriage Carrier Carry out, to Carry, to (carried, carried) Cartridge Carve, to Case Casing Cast iron Casting Castle nut Catch, to (caught, caught) Category Cathode Ray Tube (CRT) Cause Cause, to Caution Cautious Cavity Cease, to Ceiling Cement Center fuel tank : Asıl sayı, sayma sayısı (1, 2, 3, 4… gibi) : Dikkatli : Dikkatlice, dikkatli şekilde : Taşıma, nakliye, araba : Taşıyıcı : Yapmak : Taşımak : Kartuş : 1- Kesmek : 2- Oymak : Kutu, muhafaza, kasa : Kasa : Dökme demir, pik demir : Döküm : Çentikli somun, taçlı somun : Yakalamak, tutmak, yetiştirmek : Kategori, sınıf : İçindeki elektronlar (katot ışınları) floresan ekranda görüntü oluşturan elektron tüpü : Sebep : Neden olmak, sebebiyet vermek, yol açmak : İkaz (iş ve malzeme için) : Dikkatli, tedbirli : Boşluk : Durmak, sona ermek : Tavan : Çimentolamak, yetiştirmek : Merkez yakıt tankı 20 UTEDSOZLUK.indd 20 12/1/11 11:30:16 AM Center of gravity Center, centre Center, to Center-groove tire Centerline Center-rib tire Central Centrifugal Certain Certificate Certified Certify, to (certified, certified) Chafe, to Chain Chalk Chamber Chamfer Chamfer, to Chance Change Change, to Channel Chapping Chapter Characteristic Characterize, to Charge Charge, to Charged Charging : Ağırlık merkezi : Merkez, orta : Merkezlemek, ortalamak : Merkez oluklu lastik : Merkez hattı, pist orta hattı : Merkez kuşaklı lastik : Merkezi, santral : Santrifüj, merkezkaç : Belirli : Sertifika, belge : Onaylı, tasdikli, yetkili : Onaylamak, tasdik etmek 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Ovuşturmak, sürterek aşındırmak, ovarak ısıtmak : Zincir : Tebeşir : Oda : Oluk, yiv : Oluv açmak, yiv açmak : İhtimal, olasılık : Değişiklik : Değiştirmek, değişmek, çevirmek : Kanal, oluk : Çatlama : Bölüm : Özellik : Tanımlamak, nitelemek : Ücret, yük, görev, şarj : Yüklemek, doldurmak, şarj etmek : Yüklü : Yükleme, doldurma, şarj etme 21 UTEDSOZLUK.indd 21 12/1/11 11:30:18 AM Chart Charter, to Chase, to Chaser Chassis Cheap Check Check list Check valve Check, to Chemical Chevron cutting Chief pilot Chill, to Chilly Chip to Chipping Chisel Chloride Chlorinated water Chock Choice Choke, to Choose, to (chose, chosen) Chop, to Chord Chrome Chrome plating Chunk Chunking : Tablo, grafik : Kiralamak, tutmak : Oluk açmak, oymak : Diş açma bıçağı, keski : Şasi, çerçeve : Ucuz : Kontrol : Kontrol listesi : Check valfi, bir yöne akışa izin veren aksi yöne akışı : Kontrol etmek : Kimyasal : Zikzak kesilme : Baş pilot, kaptan : Soğumak, soğutmak : Soğuk, serin : Yontmak, çentmek : Küçük parçalar halinde yontulma : Keski, iskarpela : Klorür : Klorlu su : Takoz : Seçim : Tıkamak, boğmak : Seçmek : Kesmek, parçalamak : Kiriş : Krom : Krom kaplama : İri parça : İri parçalar halinde kopma 22 UTEDSOZLUK.indd 22 12/1/11 11:30:20 AM Circle Circle, to Circuit Circuit breaker Circuit diagram Circular Circulate, to Circulation Circulation of air Circumference Circumferential Circumstance Claim, to Clamp Clamp circuit Clamping ring Clarify, to (clarified, clarified) Clasp, to Classification Classify, to (classified, classified) Clay Clean Clean, to Cleaning agent Clear Clear of Clear up, to Clearance Cleared for push-back : Daire, çember : Etrafını çevirmek, kuşatmak : Devre : Sigorta, devre kesici : Devre şeması : Dairesel yuvarlık : Dolaşmak : Dolaşım, devir, sirkülasyon : Hava sirkülasyonu : Çevre, çember : Çevreye ait, çevresel : Durum, koşul : Talep etmek, hak iddia etmek : Kelepçe : Bloke devresi, kenetleme devresi : Kelepçe halkası : Arıtmak, temizlemek 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Tutturmak, kenetlemek : Sınıflandırma, tasnif : Sınıflandırmak, tasnif etmek : Balçık, kil : Temiz : Temizlemek : Temizleme maddesi : Açık, serbest, net : Temizlenmiş, - den uzak : Düzenlemek, toparlamak, temizlemek : 1- Aralık, klerans : 2- İzin : Push-back serbest 23 UTEDSOZLUK.indd 23 12/1/11 11:30:22 AM Clench, to Click Climate Climb Climb, to Cling, to (clung, clung) Clinometer Clip, to Clipper (clipping circuit) Clock Clockwise Clog, to Clogged Clogging Close Close up, to Close, to Closed Closure Cloth Clothes Clothing Cloud Cluster Clutch, to Coarse Coat, to Coating Coaxial cable : Sıkmak, sıkıştırmak : Tık, çıt sesi : İklim : Tırmanma, yükselme : Tırmanmak, yükselmek : Yapışmak, bırakmamak : Klinometre, eğimölçer : 1- Tutturmak, iliştirmek : 2- Kesmek : Kesici devre, kırpıcı devre : Saat : Saat yönünde : Tıkamak, tıkanmak, engel olmak : Tıkalı, tıkanmış : Tıkanma : Yakın : Kapatmak, bitirmek : Kapatmak, kapanmak : Kapalı : Kapanma : Bez : Giysi, elbise : Giysi : Bulut : Grup, küme, demet : Kavramak : Kaba, iri : Kaplamak, örtmek : Kaplama (boya, astar, cila, vs.) : Koaksiyel kablo 24 UTEDSOZLUK.indd 24 12/1/11 11:30:24 AM Cock Coherence Coil Cold Cold start Collapse, to Collect, to Collected Collide, to Collision Color, colour Column Combination Combine, to Combined Combustion Combustion chamber Come into contact, to Come into view, to Come on, to Come, to (came, come) Comfort Comfortable Command Command, to Commence, to Commercial Commercially available Common : Musluk valfi : Birbirini tutma, yapışma : Bobin, sargı : Soğuk : Kuru, yakıtsız start : Kapatmak : Toplamak, biriktirmek : Toplanmış, birikmiş : Çarpmak, çarpışmak : Çarpışma : Renk : Kolon : Kombinasyon, bileşim, karışım : Birleştirmek, birleşmek : Kombine, birleşmiş : Yanma : Yanma odası, ateşleme odası : Temas etmek : Görünmek : 1- Yanmak : 2- Çalışmak 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Gelmek : Rahatlık, konfor : Rahat, konforlu : Komut : Kumanda etmek, emir vermek : Başlamak : Ticari : Piyasada satılan : Genel, müşterek, ortak 25 UTEDSOZLUK.indd 25 12/1/11 11:30:26 AM Commonly Communicate, to Communication Company Compare, to Comparison Compartment Compass Compensate, to Competent Compile, to Complementary Complete Complete, to Completely Completion Complex Complicated Complimentary Comply with, to Compose, to Composed of Compound Compress, to Compressed air Compression Comprise, to Compute, to Concave Conceal, to : Genellikle : İletişim kurmak, haberleşmek, iletmek : Muhabere, iletişim : Şirket : Karşılaştırmak, mukayese etmek : Karşılaştırma, kıyas : Bölüm, bölme, kompartıman : Pusula : 1- Telafi etmek, karşılamak : 2- Dengelemek, eşitlemek : Yeterli, kabiliyetli, yetkili : Toplayıp bir araya getirmek, derleyip toplamak : Tamamlayıcı : Tam : Tamamlamak : Tamamen : Tamamlama, tamamlanma : Karmaşık : Karmaşık, anlaşılması güç : Hediye olarak, bedava : Uymak, yerine getirmek : Meydana getirmek, oluşturmak : -den ibaret : Bileşim : Sıkıştırmak, sıkmak, tazyik etmek : Sıkıştırılmış/tazyikli hava : Sıkıştırma : Kapsamak, içermek, ihtiva etmek : Hesaplamak : İçbükey, konkav : Gizlemek, saklamak, örtmek 26 UTEDSOZLUK.indd 26 12/1/11 11:30:28 AM Concentrated Concerning Conclude, to Conclusion Concrete Concurrently Condensation Condense, to Condenser Condition Conditioned air Conduct, to Conductive Conductivity Conductor Conduit Cone Confidence test Configuration Confine, to Confirm, to Confirmation Conform, to Confuse, to Connect, to Connection Connector Consecutive Consequence Consider, to : Konsantre : İlgili olarak, hakkında : Bitirmek, sonuçlandırmak : Sonuç, son : 1- Somut, kesin : 2- Beton : Aynı zamanda : Yoğunlaşma : Yoğunlaştırmak : Kondensör, yoğunlaştırıcı cihaz : Şart, durum : Şartlandırılmış hava : 1- Yapmak, yürütmek, idare etmek : 2- İletmek, geçirmek : İletken, iletici : İletkenlik : İletken madde : Telleri muhafaza eden boru, kanal : Koni : Güvenilirlik testi : Durum, konum : Sınırlamak, kuşatmak : Teyit etmek, doğruluğunu onaylamak : Onay, tasdik, doğrulama : Uymak : Karıştırmak, şaşırtmak, aklını karıştırmak : Bağlamak, birleştirmek, tutturmak : Bağlantı : Konektör, bağlantı elemanı : Art arda gelen, ardışık : Sonuç : Dikkate almak, hesaba katmak, saymak, kabul etmek 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 27 UTEDSOZLUK.indd 27 12/1/11 11:30:30 AM Consideration Considered Consist of, to Consistent Constant Constant Speed Drive Constitute, to Construct, to Construction Consumable material Consume, to Consumption Contact Contact resistance Contain, to Contained to Container Contaminan Contaminate, to Contaminated Contamination Content Continue, to Continuity Continuous Continuously Contract, to Contribute, to Control cabin : Önem : Sayılır, nitelendirilir : Dikkate almak, hesaba katmak, saymak, kabul etmek : Tutarlı : Sabit : Uçak jeneratörünün devrini sabit tutan cihaz : Meydana getirmek, kurmak, tesis etmek : Yapmak, inşa etmek, kurmak : Yapı : Sarf madde : Tüketmek, sarf etmek : Tüketim, sarfiyat : İrtibat, temas : Temas direnci : İçermek, kapsamak, ihtiva etmek : …ile sınırlı, içinde : Konteyner, kap : Kirliliğe sebep olan madde, kirletici madde : Kirletmek : Kirli, kirlenmiş : Kirlenme : İçerik : Devam etmek : Devamlılık, süreklilik : Sürekli : Sürekli olarak, devamlı : Büzülmek, küçülmek, kısalmak : Katkıda bulunmak : Uçuş kompartımanı, kokpit 28 UTEDSOZLUK.indd 28 12/1/11 11:30:33 AM Control column Control stand panel Control surface Control wheel Control, to Convenience Convenient Conventional Conversion Convert, to Convey, to Conveyor Cool Cool, to Cooler Cooperation Copilot Copper Cord Cord body Core Corner Correct Correct, to Corrective Correctly Correspond, to Corresponding Corrode, to : Kumanda lövyesi : Pedestal : Kumanda yüzeyi : Kumanda volanı : Kumada etmek kontrol altında tutmak : Uygunluk, rahatlık : Uygun, elverişli : Klasik, geleneksel : Değişme, değiştirme : Değiştirmek, dönüştürmek : Taşımak, nakletmek : Konveyör, yük taşıyıcı : Soğuk : Soğutmak, soğumak : Soğutucu : İşbirliği : Yardımcı pilot : Bakır : İp, sicim, tel, şerit, kablo : Lastik iç kısmı : 1- İç, öz : 2- Motorun sıcak kısmı : Köşe : Doğru, düzgün : Düzeltmek : Düzeltici : Gerektiği gibi, doğru olarak, düzgün bir şekilde : Uymak, uygun gelmek : İlgili : Çürümek, aşınmak, paslanmak, korozyona uğramak 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 29 UTEDSOZLUK.indd 29 12/1/11 11:30:34 AM Corroded Corrosive Corrugated Corrugation Cotton Count, to Counter Counteract, to Counterbalance, to Counterbore, to Counterclockwise Countersink, to Counterweight Country Couple, to Coupling Course Course line Cove Cover Cover, to Covering Cowling Crab Crack Crane Crankshaft Crash-proof Crayon Create, to Crest : Korozyona uğramış, aşınmış, paslanmış : Paslandırıcı, aşındırıcı : Oluklu : Oluk, yiv : Pamuk : Saymak, hesaplamak : Sayaç : Karşı koymak, önlemek : Denkleştirmek, eşit kuvvetle karşı koymak : Havşa açmak : Saatin ters yönünde : Havşa açmak : Denge ağırlığı : Ülke : Birleştirmek, bağlamak : Kavrama, bağlama : Kurs, yol, güzergah : Haritada uçulacak yolu gösteren hat : 1- Girinti, çukur, oyuntu : 2- Koy, körfezcik : Kaplama, örtü, kapak : Örtmek, kaplamak, kapamak : Örtü, örtme : Motor kaportası : Küçük vinç : Çatlak : Vinç : Krank mili : Darbe ve çarpmaya dayanıklı : Renkli tebeşir : Yapmak, yaratmak, -e yol açmak : Uçuş ekibi, uçuş mürettabatı 30 UTEDSOZLUK.indd 30 12/1/11 11:30:37 AM Crewmember Crimp Critical Crooked Cross Cross, to Cruise Crush Cumulative Cure, to Current Current density Current feed Curtail, to Curtain Curve Curved Customer Customs Cut, to (cut, cut ) Cutoff Cutout Cycle Cylinder Daily : Mürettebat, uçuş ekibi elemanı : Kıvrım, dalga : Kritik, çok önemli : Eğri, çarpık : Çapraz, karşıt : 1- Çaprazlamak : 2- Karşıdan karşıya geçmek : Düz uçuş, uçak ve uçuş koşulları için en uygun sürat ve yükseklikteki uçuş : Baskı, ezme : Birikerek çoğalan, toplanan kümülatif : 1- Sertleşmek, kurumak : 2- İyileştirmek, tedavi etmek : 1- Yürürlükte olan, mevcut : 2- Akım, cereyan : Akım yoğunluğu : Akımla beslenme : Kesmek, kısaltmak : Perde : Eğri, kavis : Eğri, kavisli : Müşteri : Gümrük : Kesmek, kesilmek : Durdurucu, akış kesici : 1- Otomatik devre kesici, cereyanı kesen alet : 2- Oyuk, bölme : Devir : Silindir : Günlük 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 31 UTEDSOZLUK.indd 31 12/1/11 11:30:39 AM D Damage Damage, to Damaged Damp Danger Dangerous Dark Darkness Dash Date Daylight Deactivate, to Dead Dead engine Dead wire Deaerate, to Deaeration Debris Decay, to Decelerate, to Decelerating electrode Deceleration Dechlorinate, to Decibel Decide, to Decimal Decision Declare, to Decline, to Decoder : Hasar, zarar : Zarar vermek, hasarlamak : Hasarlı : Nem, rutubet : Tehlike : Tehlikeli : Karanlık, koyu : Karanlık : Çizgi (-) işareti : Tarih : Gün ışığı, gündüz : Çalışmaz duruma getirmek, ayırmak : Ölü, bozuk : Uçuş esnasında duran motor : Akımsız tel : Havasını gidermek, havasını almak : Sıvıdan havayı alma, ayırma işlemi : Döküntü istemeyen madde, enkaz : Bozmak, çürütmek, bozulmak, çürümek : Yavaşlamak, hız azaltmak, hızı azalmak : Yavaşlatıcı elektrot : Hız azalması, yavaşlama : Klorunu gidermek, klorsuzlaştırmak : Ses şiddetini ölçme birimi : Karar vermek : Ondalık, onlu : Karar : Beyan etmek, ilan etmek, bildirmek : 1- Sapmak : 2- Azalmak, düşmek : Kod çözücü 32 UTEDSOZLUK.indd 32 12/1/11 11:30:41 AM Decontaminate, to Decrease Decrease, to Decrement De-energize, to Deep Default Defect Defective Deficiency Define, to Definite Definition Deflate, to Deflated Deflated tyre/tire Deflect, to Deflection Deformed Defuel, to Defueling Degeneration Degradation Degrease, to Degree Degree centigrade Degree of saturation De-icing system, : Temizlemek, zararlı maddelerden arındırmak : Düşüş, azalma : Azaltmak, düşürmek, azalmak, düşmek : Azalma, eksilme : Gücü/enerjiyi kesmek : Derin : 1- İhmal : 2- Yokluk, hazır bulamayış : Hata, kusur, arıza : Hatalı, eksik, arızalı : Eksiklik, noksanlık, kusur : Tanımlamak, tarif etmek : Kesin, belirli : Tanım : İndirmek, bir şeyin havasını almak/kaçırmak : İnik, sönük : İnik lastik, havasız lastik : Saptırmak, çevirmek, sapmak, dönmek : Sapma, dönme, yön değiştirme : Deforme, hasarlı : Yakıt boşaltmak : Yakıtın uçaktan geri alınması, boşaltılması : Bozulma, yozlaşma : Aşınma : Yağını gidermek : Derece : Celsius derecesi 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Doyma derecesi/noktası 33 UTEDSOZLUK.indd 33 12/1/11 11:30:43 AM de-icer Delay Delay, to Delayed Delete, to Deleted Delicate Delimit, to Deliver, to Delivery Demand Demand, to Demolish, to Demonstrate, to Demount, to Denote, to Dense Density Dent Deny, to (denied, denied) Depart, to Department Departure Depend on, to Dependable Depending on Depict, to Deplete, to Depletion Depreciation : Oluştuktan sonra buzlanmayı gideren sistem : Gecikme, tehir : Ertelemek, tehir etmek : Gecikmeli : Silmek, çıkarmak : Çıkarılmış, silinmiş : Hassas : Sınırlamak, tahdit etmek : Teslim etmek, götürmek, dağıtmak : Teslim, dağıtım : İstek, talep : İstemek, talep etmek : Yıkmak, yok etmek : Göstermek, kanıtlamak, gösteri yapmak : Sökmek, yerinden çıkartmak : Belirtmek, göstermek : Yoğun, koyu : Yoğunluk : Ufak çukur veya çöküntü, çentik, diş : Reddetmek, inkar etmek : Yola çıkmak, gitmek, ayrılmak : Bölüm : Kalkış, gidiş : Bağlı olmak : Güvenilir : Bağlı olarak : Göstermek, resmetmek : Tüketmek, bitirmek, boşaltmak : Tüketme, bitirme : Aşınma, değer azalması, amortisman 34 UTEDSOZLUK.indd 34 12/1/11 11:30:45 AM Depress, to Depressurization Depressurized Depth Derive, to Descent, to Descent Description Deselect, to Deserve, to Design Design, to Designate, to Designated Designation Desirable Desire, to Desired Despite Destination Destroy, to Destructive Detach, to Detached Detail Detailed Detect, to Detection Detection range Detector Detent : Basmak, bastırmak : Basınç azalması, basıncını alma : Basıncı alınmış, boşaltılmış : Derinlik : Çıkarmak, elde etmek : Alçalmak, aşağı inmek : Alçalma : Tanım, tarif : İptal etmek, bırakmak : Hak etmek, layık olmak : 1- Model : 2- Tasarım, plan : Yapmak, planlamak : Belirtmek, göstermek : Ayarlanmış, belirlenmiş : Belirleme : İstenilir, arzu edilir : İstemek, arzu etmek : İstenen, gerekli : -e rağmen, -e karşın : Varış yeri, varılacak yer, hedef : Yok etmek, mahvetmek : Zararlı, yıkıcı : Ayırmak, sökmek : Ayrılmış, sökülmüş : Detay, ayrıntı : Detaylı, ayrıntılı : Bulmak, hissetmek : Hissetme : Hissetme alanı : Dedektör, hissedici : Tetik, mandal 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 35 UTEDSOZLUK.indd 35 12/1/11 11:30:47 AM Detergent Deteriorate Determine, to Detonate, to Detonation Detrimental Develop, to Development Deviate, to Deviation Deviation ratio Device Devise, to Dew Dew point Diagnosis Diagonal Dial Dial, to Diameter Diamond shaped Die : Deterjan : Kötüleşmek, kötüye gitmek : Belirlemek, saptamak, göstermek, karar vermek : Patlamak, patlatmak : Patlama : Zararlı : 1- Gelişmek, büyümek, geliştirmek : 2- Banyo etmek (film) : Gelişim : Sapmak, ayrılmak : Sapma, uçaktaki manyetik alanların neden olduğu pusula hatası : Sapma oranı : Cihaz : 1- Planlamak, kurmak : 2- Bulmak : Çiy : Yoğunlaşma noktası : Tanı, teşhis : Çapraz : Kadran; cihazın hangi frekans, hız arama vs.ye ayarladığını gösteren panel veya gösterge : 1- Kadran ile ölçmek, göstermek : 2- Telefon numaralarını çevirmek, tuşlamak : Çap : Baklava biçiminde : 1- Kalıp, matris, metal ve diğer maddeleri şekillendirmek için kullanılan alet 36 UTEDSOZLUK.indd 36 12/1/11 11:30:49 AM Die, to Dielectric Differ (from), to Difference Different Differentiate, to Difficult Diffuse, to Digit Digital Digital Flight Data Recorder (DFDR) Dilute, to Dim Dimension Diminish, to Dip, to Dipping Direct Direct Current (DC) Direct, to Direction Directional gyro Dirt Dirty Disadvantage : 2- Lokma, delik veya yiv açmak için kullanılan kesici alet : Ölmek, sona ermek : Elektriği iletmeyen, geçirmeyen madde, yalıtkan : Farklı olmak : Fark : Farklı, ayrı, değişik : Ayırt etmek, ayırmak : Zor, güç : Yaymak, dağıtmak, yayılmak, dağılmak : Rakam : Dijital, sayısal 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Uçuş bilgilerini kaydeden cihaz, kara kutu : Seyreltmek : Donuk, mat : Boyut, ebat, ölçü : Azaltmak, eksiltmek : Daldırmak, batırmak : 1- Daldırma, batırma : 2- Boyama : Doğrudan, direkt : Doğru akım : 1- Doğrultmak, yöneltmek, çevirmek : 2- Yönetmek : Yön, taraf : Uçağın sağa sola yatay düzlemdeki hareketini (ivmelenmesini) hisseden gyro : Kir, pislik, toz, toprak : Pis, kirli : Dezavantaj, aleyhine olan durum 37 UTEDSOZLUK.indd 37 12/1/11 11:30:51 AM Disagree light Disagree, to Disagreement Disappear, to Disapprove, to Disassemble Disassembly Discard, to Discern, to Discharge Discharge lights Discharge, to Disclose, to Discoloration Disconnect, to Disconnected Discontinue, to Discontinuity Discover, to Discrepancy Discriminate, to Disengage, to Disinfect, to Disinfectant Disk drive Diskette Dislocate, to Dislodge, to Dismantle, to Disparity : Uyumsuzluk lambası : Aynı fikirde olmamak, uyuşmamak, uymamak : Uyumsuzluk : Gözden kaybolmak : Uygun görmemek, onaylamamak : Sökmek, parçalara ayırmak : Parçalara, kısımlara ayırma; sökme : Atmak : Fark etmek, ayırt etmek : Boşaltma : Boşaldı lambaları : Boşaltmak, deşarj etmek, akıtmak : Bildirmek, söylemek : Solma, rengi değişme : Bağlantısını kesmek, ayırmak, ayrılmak : Ayrılmış : Kesmek, devam etmemek, durmak : Süreksizlik, devamsızlık, kesik olma : Keşfetmek, bulmak : Fark, ayrılık, uyumsuzluk : Ayırmak, ayrım yapmak : Bağlantısını kesmek, bağlantısı kesilmek, ayırmak, serbest bırakmak : Dezenfekte etmek : Dezenfektan : Disket sürücü : Disket : Yerinden çıkarmak : Yerinden çıkarmak : Sökmek, parçalara ayırmak : Fark 38 UTEDSOZLUK.indd 38 12/1/11 11:30:53 AM Dispatch, despatch Dispatch, to Disperse, to Displace, to Displaced Display Display unit Display, to Disposable Disprove, to Dissipate, to Dissolve, to Distance Distance Measuring Equipment (DME) Distant Distinct Distill, to Distinct Distinction Distribute, to Distribution District Disturb, to Disturbance Divert, to Diverty Divide, to Division Do, to (did, done) : Gönderme, sevk etme : Sevk etmek, göndermek : Dağıtmak, yaymak : Yerinden çıkartmak, yerini değiştirmek : Yeri değiştirilmiş : Görüntü : Görüntü ünitesi, ekran : Göstermek, görülecek şekilde yerleştirmek : Bir defa kullanılıp atılan malzeme : Yanlış olduğunu kanıtlamak : Dağıtmak, yok etmek, gidermek : Eritmek, erimek, çözmek : Mesafe uzaklık 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Mesafe ölçme teçhizatı, uçuşta uzaklığı gösteren sistem : Uzak, uzakta : Arı, farklı : Damıtmak : Ayrı, farklı : Bozulma : Dağıtmak, vermek : Dağılım, dağıtım : Bölge : Rahatsız etmek, düzenini bozmak : Düzensizlik, arıza : Başka yöne çevirmek, saptırmak : Uçağın gideceği meydan yerine başka bir meydana inmesi : Bölmek, ayırmak : Bölüm, bölünme : Yapmak 39 UTEDSOZLUK.indd 39 12/1/11 11:30:55 AM Dolly Domain Dome Domestic Domestic flight Dominant Door Door latch Dope Dot Double Dovetail Dowel Dowel pin Down Downstream Drag Drag, to Drain outlet Drain, to Draining Draw, to (drew, drawn) Drawing Drench, to Dress out, to Dribble, to Dried Drift : Tekerlekli kriko, ağır komponentleri taşımak ve kaldırmak için kullanılan araç : Manyetik alan : Kubbe, kubbe şekli verilmiş : Yerli, dahili, iç : İç hat uçuş : Baskın, dominant : Kapı, kapak : Kapı mandalı : Macun : Nokta, benek : Çift, iki : Kırlangıç kuyruğu, geçme kurtağzı : Tespit pimi : Saplama, merkezleme pimi : Aşağı, aşağıya, aşağıda : Sistem çıkışı : Uçağın havada ilerlemesine karşı havanın gösterdiği direnç, geri sürükleme : Çekmek, sürüklemek : Boşaltma hattı çıkışı : Boşaltmak (sıvı) : Boşaltma : 1- Çekmek sürüklemek : 2- İçine çekmek, emmek : 3- Çizmek, resmetmek : Çizim, şema : Islatmak, sıvıya batırmak : Gidermek, çıkarmak : Damlamak, damlatmak : Kuru, kurutulmuş : Uçuşta esas baş ile yol arasında 40 UTEDSOZLUK.indd 40 12/1/11 11:30:57 AM Drift, to Drill, to Drink, to (drank, drunk) Drinkable Drip, to Driplesstick Dripstick Drive, to (drove, driven) Droop, to Drop Drop, to Dry Dry motor Dry, to (dried, dried) Dual Duct Due to Dull Dumb Dummy antenna Dump valve Dump, to Durability rüzgarın neden olduğu fark : (Rüzgarın veya akıntının etkisiyle) Sürüklenmek : Matkapla delmek, delik açmak 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : İçmek : İçilebilir : Damlamak, damlatmak : Tanktaki yakıt miktarını bulmaya yarayan derecelendirilmiş çubuk, akıtmasız çekme çubuğu : Çekme çubuğu, tanktaki yakıt miktarını bulmaya yarayan akıtmalı çekme çubuğu : Sürmek, çalıştırmak : Sarkmak, çökmek : Düşme, düşüş : Düşmek, düşürmek : Kuru : Kuru (yakıtsız) start : Kurutmak, kurulamak, kurumak : Çift, ikili : Geniş çaplı boru, dak : Yüzünden, sebebiyle : Donuk, mat, soluk : Dilsiz, sessiz : Yardımcı anten, yapay anten : Uçuşta uçağın iniş ağırlığını azaltmak için tanktaki yakıtın boşaltılmasını sağlayan valf : Boşaltmak, atmak : Dayanıklılık, sağlamlık 41 UTEDSOZLUK.indd 41 12/1/11 11:30:59 AM Durable Duration During Dust Dust cap Dust cover Dustfree Dustproof Duty Dye, to : Dayanıklı, sağlam : Süre : Süresince, esnasında, boyunca, sırasında : Toz : Toz kapağı : Toz koruyucu kapak, cihazı kaplayan metal koruyucu : Temiz, tozsuz : Toz geçirmez : Görev, gümrük vergisi : Boyamak 42 UTEDSOZLUK.indd 42 12/1/11 11:31:02 AM E Each Ear Ear plug Early Earth Ease, to Easily East Easy Eat, to (ate, eaten) Eccentric Eddy Edge current Edge Edge thickness Edible Effect Effective Effectivity Efficiency Efficient Effort Either Either … or Eject, to Elapse, to Elapsed time Elasticity Elbow Elbow fitting Electrical bond 1968 : Her bir, her biri : Kulak : Kulak tıkacı : Erken : Yerküre, dünya, toprak, yer : Hafifletmek, dindirmek, kolaylaştırmak : Kolayca : Doğu : Kolay, basit : Yemek : Dış merkezli, eksantrik : Girdap, anafor : Endüksiyon akımı : Kenar : Kenar kalınlığı : Yenebilir : Sonuç, etki : Etkili, geçerli : Uygulanabilir, geçerlilik : Verim, randıman : Verimli, etkili, yeterli : Güç, gayret, çaba : İkisinden biri : Ya.. ya da, veya : Dışarı atmak, fırlatmak : Geçmek (zaman) : Geçen zaman : Esneklik, elastikiyet : Dirsek : Dirsek şeklindeki bağlantı elemanı : Elektrik irtibatı UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 43 UTEDSOZLUK.indd 43 12/1/11 11:31:03 AM Electrical circuit Electrical harness Electrical network Electrician Electricity Electronic access door Element Elevate, to Elevator Eliminate, to Elongate, to Elsewhere Emanate, to Embed, to Emerge, to Emergency Emery Emission Emit, to Empennage Employ, to Employee Employer Empty Empty, to En route Enable, to Encircle, to Enclose, to : Elektrik devresi : Elektrik donanımı : Elektrik şebekesi : Elektrik teknisyeni : Elektrik : Elektronik kompartıman kapağı : Element, öge, unsur : Yükseltmek, kaldırmak : Uçağın kuyruğunda bulunan ve burun aşağı yukarı hareketini sağlayan ana kumanda yüzeyi, elevatör : Elemek, atmak, çıkartmak : Uzatmak : Başka yerde : Çıkmak, yayılmak : Gömmek, içine koymak : Ortaya çıkmak : Acil durum, tehlike hali : Zımpara : Yayma, emisyon : Yaymak, dışarı vermek, göndermek : Kuyruk takımı : İş vermek, çalıştırmak, görevlendirmek : Çalışan, işçi : İşveren : Boş : Boşaltmak : Yolda giderken, sefer halinde : Mümkün kılmak, izin vermek : Kuşatmak, çevrelemek : Kapsamak, içine almak, çevresini sarmak 44 UTEDSOZLUK.indd 44 12/1/11 11:31:06 AM Encounter, to Encourage, to End End, to Endanger, to Endless Endurance Endure, to Energize, to Engage, to Engagement Engine Engine core Engine nacelle Engine out Engine pylon Engine test cell Engineer Engrave, to Enhance Enlarge, to Enormous Enough Enrich, to Ensure, to : Karşılaşmak, rastlaşmak : Cesaretlendirmek, teşvik etmek : 1- Son, bitiş : 2- Uç : Bitmek, sona ermek : Tehlike yaratmak : Sonsuz : 1- Bir uçağın belirli bir yakıt miktarı ile uçabileceği toplam süre, havada kalış süresi : 2- Sabır, dayanma : Dayanmak, çekmek, katlanmak : Enerji vermek, güç vermek : Birbirine geçirmek, birbirine geçmek, iç içe geçmek : Devreye girme : Motor : Motorun sıcak kısmı : Motor kaportası : Motorun durması, çalışmaması : Motorun bağlandığı yer : Motor deneme tesisi : Mühendis, teknisyen, makinist : Oymak : Arttırmak, çoğalmak : Genişletmek, büyütmek : Çok iri, büyük, müthiş : Yeterli : Zenginleştirmek, yakıt-hava karışım oranını zenginleştirmek (yakıt artarken havayı attırmayarak) : Emin olmak, garantiye almak, sağlamak, temin etmek 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 45 UTEDSOZLUK.indd 45 12/1/11 11:31:08 AM Entail, to Enter, to Entering Entertainment Entire Entirely Entrance Entrust, to Entry Entryway Enumerate, to Envelop, to Environment Equal Equalize, to Equation Equipment Equipment cooling Equipped with Equivalent Erase, to Err, to Error Escape, to Especially Essential Establish, to Estimate, to Estimated Time of Arrival (ETA) Etch, to : Gerektirmek, zorunlu kılmak : Girmek : Giriş : Eğlence, eğlencelik : Bütün, tüm, tam : Tamamen : Giriş : Emanet etmek : Girme, giriş : Giriş : Sıralamak, belirtmek : Sarmak, kuşatmak : Çevre, içinde bulunan şartlar : Eşit, denk : Eşitlemek : Eşitlik, denklem : Ekipman, teçhizat, malzeme : Cihaz soğutulması : İle donanmış : Muadil, eşit, karşılık gelen : Silmek : Yanılmak, hata yapmak : Hata, yanılgı : Kaçmak : Bilhassa, özellikle : Gerekli, esas : 1- Kurmak, tesis etmek : 2- Saplamak, tespit etmek : Tahmin etmek, hesaplamak : Tahmini varış zamanı : Asitle yakmak, aşındırmak 46 UTEDSOZLUK.indd 46 12/1/11 11:31:10 AM Evacuate, to Evacuation Evaluate, to Evaluation Evaporate, to Even Even number Evenly Event Eventually Every Evidence Evident Exact Examination Examine for, to Examine, to Example Exceed, to Excel, to Excellent Except for Exception Excess Excessive Excitation Excite, to Exclude, to Excluding Execute, to Exercise, to : Boşaltmak, tahliye etmek : Tahliye, boşaltma : Değerlendirmek : Değerlendirme : Buharlaşmak : 1- -de, da, hatta, bile : 2- Düz, eşit : Çift sayı : Eşit olarak, dengeli şekilde : Olay : Neticede, sonunda : Her, her bir : Kanıt, delil : Açık, belli, ortada : Tam, doğru, kesin : Muayene, yoklama : (Bir şeyi bulmak amacıyla) incelemek : İncelemek, tetkik etmek : Örnek : Geçmek, aşmak : Geçmek, üstün olmak : Mükemmel, çok iyi : Dışında, haricinde, hariç : İstisna : Fazla, aşırı : Aşırı : Uyarım, uyarma : Harekete geçirmek : Kabul etmemek, dahil etmemek : Hariç : Uygulamak, yürütmek : Uygulamak 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 47 UTEDSOZLUK.indd 47 12/1/11 11:31:12 AM Exert, to Exhale, to Exhaust Gas Temperature (EGT) Exhaust, to Exhaustive Exist, to Exit Exit, to Expand, to Expansion Expect, to Expel, to Expense Expensive Experience Experiment Expert Expire, to Explain, to Explanation Explanatory Explicit Explode, to Explore, to Explosion Explosive Export, to Expose, to Exposed : Kullanmak, uygulamak : Dışarı vermek (soluk), buhar çıkarmak : Egzoz gazı çıkış sıcaklığı : Boşaltmak : Geniş, ayrıntılı : Var olmak : Çıkış yeri : Çıkmak : Genişletmek, yaymak : Genişleme, yayılma, genleşme : Beklemek, ummak : Atmak : Masraf, gider : Pahalı : Deneyim : Deney : Uzman : Bitmek, sona ermek : Açıklamak : Açıklama, izah : Açıklayıcı : Açık, belirgin, net : Patlamak : Keşfetmek, araştırmak : Patlama : Patlayıcı, patlayarak : İhraç etmek : 1- Maruz bırakmak, karşı karşıya getirmek : 2- Açmak, meydana koymak, göstermek : 1- Açık, meydanda : 2- Uzatmak, devam etmek 48 UTEDSOZLUK.indd 48 12/1/11 11:31:14 AM Extended Extension Extension and retraction test Extensive Extent Exterior External External power Extinguish, to Extract, to Extraction fan Extreme Extrude, to Exude, to Eye : Açılmış, açık, uzamış, dışarıda (buton vs.) : Açılma, açma 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Al-ver testi : Geniş yaygın : 1- Boy, uzunluk : 2- Ölçü derece : Dış, hariç : Dış, harici : Harici güç : Söndürmek, sönmek : Sökmek, çıkarmak, almak : Vantilatör : Aşırı, son derece : Sıkmak, çıkarmak : Sızmak, akmak, yayılmak : Göz 49 UTEDSOZLUK.indd 49 12/1/11 11:31:16 AM F Fabric Fabricate, to Face Face shield Facilitate, to Facilities Facility Fact Factory Fade away, to Fade in, to Fade out, to Fade, to Fail safe Fail, to Failed Failure Faint Fairing Fairly Fall, to (fell, fallen) False Familiar Fan case : 1- Kumaş, bez : 2- Yapı, çatı : İmal etmek, yapmak : Yüz, yüzey : (Yüz için) Siper, koruyucu : Kolaylaştırmak : Vasıta, imkan, bina, tesisat : 1- Kolaylık : 2- Beceri, ustalık : 3- Özel bir iş için yapılmış bina : Gerçek, olgu : Fabrika : Ortadan kaybolmak, yok olmak, sönmek : Yavaş yavaş görünmek, görünür olmak, açılmak : Yavaş yavaş gözden kaybolmak, kararmak : Solmak, rengi atmak : Arızaya karşı emniyetli, arızalara karşı otomatik tertibatı olan mekanizma : Yetersiz olmak, başarısız olmak, başarısızlıkla sonuçlanmak, arızalanmak, bozulmak : Arızalı : Arızalı, başarısızlık : Donuk, mat, soluk : Kaplama, kaporta : Oldukça : Düşmek, azalmak : Yanlış, hatalı : Bilinen, tanınan : Fan kasası 50 UTEDSOZLUK.indd 50 12/1/11 11:31:18 AM Fan cowl Fan cowl door Fan duct cowl Fan engine Far Fast Fasten, to Fastener Fatal Fatigue Faucet Fault Faulty Favorable, favourable FD Engage logic Fear, to Feasible Feather edge Feature Federal Aviation Administration (FAA) Federal Aviation Regulations (FARs) Fee Feeble Feed line Feed, to (fed, fed) : Fan kaportası : Fan kaporta kapağı : Fan kaportası : Motor gücünün büyük bölümünün en öndeki geniş çaplı fandan elde edildiği motor tipi : Uzak : Süratli, hızlı, çabuk : Bağlamak : Bağlayan şey; perçin, cıvata gibi iki nesneyi birbirine bağlamak için kullanılan alet : Öldürücü : Metal yorulması : Musluk : Arıza : Hatalı, arızalı : Olumlu, uygun : FD’nin devreye girebilmesi için gerekli şartlar : Korkmak, endişe etmek : Yapılabilir, mümkün, uygun : Kolay bükülen çok ince sivri uç : Özellik, vasıf 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Federal Havacılık İdaresi : Federal Havacılık Yönetmelikleri : Ücret : Zayıf, güçsüz, kuvvetsiz : Beslenme hattı : Doyurmak, beslemek 51 UTEDSOZLUK.indd 51 12/1/11 11:31:20 AM Feedback Feel, to (felt, felt) Female connector Fence Ferrous Ferrule Ferry Fetch, to Field Field elevation Figure Filament File File, to Fill connection Fill valve Fill, to Filling Fillister Film Filter cartridges Filter clogging light Filter, to Filthy Fin Finally : Geribesleme, değişen konumu bildirme : Hissetmek : Dişi bağlantı elemanı : Çift parmaklık : Demirden oluşan, demirli : Demir halka, yüksük : Uçağın ticari olmayan uçuşa gitmesi, uçağın yolcusuz ve yüksüz yalnız kendi ekibiyle uçması : Gidip getirmek : Alan, meydan, havameydanı : Bir meydanın deniz seviyesinden yüksekliği : Şekil, biçim : Lamba teli, flaman : 1- Eğe : 2- Dosya : 1- Eğelemek, eğe ile düzeltmek : 2- Dosyalamak : İkmal bağlantısı : İkmal valfi : Doldurmak : Doldurma : Oluk rendesi, oluk : Tabaka, kat : Filtre elemanı (süzgeç) : Filtre tıkalı lambası : Süzmek, filtreden geçirmek : Pis, kirli : Uçağın dikey stabilizer’i : Sonunda, nihayet 52 UTEDSOZLUK.indd 52 12/1/11 11:31:23 AM Find, to (found, found) Fine Finger Finish, to Fire Fire extinguisher Fire handle Fireproof Firm Firmly First First aid First officer Fit, to Fitted to Fitting Fix, to Fixed Fixtures Flabby Flag Flake Flaked Flaking 1968 : Bulmak : Güzel, iyi kaliteli : Parmak : Bitirmek, tamamlamak, bitmek, sona ermek : Ateş, yangın : Yangın söndürücü : Motorda yangın çıkması halinde motoru durdurup motora giden yakıtı, hidroliği, pnömatiği ve elektriği kesen ana kol ya da buton : Ateşe dayanıklı, yanmaz : 1- Firma, şirket : 2- Sıkı, sağlam, sert : Sıkıca : İlk, önce : İlkyardım : Yardımcı pilot : Uymak, uygun olmak : Tutturulmuş, bağlanmış : Bağlantı : 1- Sabitleştirmek, düzenlemek : 2- Tamir etmek : Sabit, oynamaz, bağlı, belirlenmiş : Sabit eşya : Gevşek, sarkık : Bayrak : İnce tabaka, ince parça, pul : Pul pul olmuş, pul halinde ayrılıp düşmüş : Pul pul dökülme UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 53 UTEDSOZLUK.indd 53 12/1/11 11:31:24 AM Flame Flame out Flammable Flange Flare out, to Flare, to Flash, to Flashlight Flat Flat spot Flaw Fleet Flexible Flicker, to Flight Flight altitude Flight attendant (F/A) Flight control Flight crew Flight data recorder Flight deck Flight kit Flight path Flip flop Float, to Floating point format Flood, to : Alev : Alev sönmesi, çalışmakta olan motorun kendiliğinden durması : Yanıcı, çabuk tutuşan : Flanş, kenar, oturma yüzeyi : Genişletmek : Birden alev almak : Yanıp sönmek : El feneri : 1- Düz : 2- Havasız, patlak (lastik) : Lastik diş veya dişlilerinin aşınması sonucu düzleşmiş, bezi çıkmış bölge : Kusur, defo : Filo : Esnek, bükülebilir : Titremek, titreşmek : Uçuş : Uçuş yüksekliği : Uçuş görevlisi, hostes : Uçuş kumandası : Uçuş mürettebatı : Kara kutu : Uçuş kompartımanı, kokpit : Uçuş teçhizatı/donanımı : Uçuş pateni : İki durumlu : 1- Yüzmek, sıvının üstünde durmak : 2- Havada süzülmek, uçmak : Ondalıklı gösterim biçimi : Sel basmak, su basmak 54 UTEDSOZLUK.indd 54 12/1/11 11:31:27 AM Floodlight Floor Floppy disk Flow Flow, to Fluctuate, to Fluctuation Fluid Flush, to Flute Flutter Flux Flux density Fly, to (flew, flown) Foam Focus, to Fog Foggy Fold, to Folding type seat Follow, to Following Foolproofing Foot For Forbid, to (forbade, forbidden) Force : Aydınlatma lambası : Taban, zemin : Disket : Akış : Akmak : Dalgalanmak, inip çıkmak, azalıp çoğalmak : Dalgalanma : Akışkan sıvı : Yıkamak, temizlemek, flaş etmek : Oluk, yiv : Titremek, sallamak, kanat sarsıntısı : Akıntı, akış, cereyan, akı : Akı yoğunluğu : Uçurmak, uçmak : Köpük : Odaklamak : Sis : Sisli : Katlamak : Katlanan koltuk : Takip etmek, izlemek : Aşağıdaki, müteakip : Güvenilir, kusursuz : 1- Ayak : 2- 0.3048 m : 1- İçin : 2- Süresince (zaman), -dır 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Yasaklamak : Güç, kuvvet 55 UTEDSOZLUK.indd 55 12/1/11 11:31:29 AM Force, to Forearm Forecast Forecast, to Foreign object Foreign Object Damage (FOD) Forget, to (forgot, forgotten) Form, to Formal Format, to Formation Former Fortnight Forward Foul, to Fouled Found, to Four-wheel Fraction Fractional Fragile Fragment Frame Framework Frayed Free Free from : Zorlamak, sıkıştırmak, itmek : Dirsekle bilek arası : Hava tahmini : Tahmin etmek : Yabancı madde : Yabancı cisim hasarı : Unutmak : Oluşturmak, biçim vermek : Resmi, biçimsel : Formatlamak, şekil vermek, düzenlemek : Oluşum, formasyon : Önceki, eski : Onbeş gün, iki hafta : Ön, ileri, öne doğru : Dokunmak, çarpmak : Kirli, tıkalı : Kurmak, yapmak : Dört tekerlekli : Küçük parça, bölüm, kısım : Çok küçük, önemsiz : Kırılabilir eşya, malzeme : Parça : Uçağın gövde yapısına şekil sağlayan dış çember : Ana yapı iskeleti, iskelet, çatı : Aşınmış : 1- Serbest, özgür : 2- Bedava, parasız : -sız, -den uzak, arınmış 56 UTEDSOZLUK.indd 56 12/1/11 11:31:31 AM Freedom Freeze, to (froze, frozen) Freezing Freezing point Freezing weather Freight Freighter Frequency Frequency meter Frequent Frequently Fresh Fresh air Friction Fringe area From Front Front spar Frost, to Frozen Fuel Fuel boost pump Fuel on board (FOB) Fuel pressure Fulfill, to Full Full turn Fully Fumes Function : Özgürlük, serbestlik, arınma 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Donmak, dondurmak : Donma : Donma noktası : Dondurucu hava : Yük, kargo : Kargo uçağı, yük gemisi : Frekans : Frekansmetre : Yaygın, olağan : Sık sık : Taze : Temiz hava : Sürtünme : Kenar bölge : -den, -dan, -den beri : Ön, ön taraf : Ön spar (duvar) : Donmak, buzlanmak : Donmuş : Yakıt : Yakıt yardımcı pompası : Uçaktaki mevcut yakıt miktarı : Yakıt basıncı : Yerine getirmek, yapmak : Dolu, tam : Tam dönüş : Tamamıyla : Duman, buhar, gaz : İşlev, görev 57 UTEDSOZLUK.indd 57 12/1/11 11:31:33 AM Fundamental Furnish, to Further Furthermore Fuse Fuse, to Fuselage Fusion Futile Future : 1- Kural, temel : 2- Esas, temel : 1- Sağlamak, tedarik etmek : 2- Döşemek : 1- Daha fazla, daha ileri : 2- Başka, bir başka, bundan başka : Bundan başka, ayrıca : Sigorta : Eriyip birbiriyle kaynaşmak, yapışmak : Uçak gövdesi : Kaynaşma, füzyon : Boş, faydasız : Gelecek, ilerideki bir zamanda 58 UTEDSOZLUK.indd 58 12/1/11 11:31:35 AM G Gage, gauge Gain, to Galley Gang Gap Gasket Gasoline Gate Gear Gear hydraulic system Gearbox General Generalize, to Generate, to Generation Generous Gentle Gently Genuine Get access, to Get, to (got, got) Give up, to Give, to (gave, given) Glance, to Glass Glaze, to Glide Glide slope 1968 : Gösterge, saat : Kazanmak, elde etmek : Uçaktaki yiyecek, içeceklerin konulup hazırlandığı bölüm, mutfak : Ekip, takım, posta, grup : Boşluk, aralık : Conta : Yakıt, benzin : Kapı, yolcu giriş kapısı : 1- Dişli : 2- İniş takımı (Landing gear) : İniş takımı hidrolik sistemi : Dişli kutusu : Genel : Genelleştirmek : Vermek, sağlamak, üretmek : Kuşak, nesil : Cömert, bereketli, verimli : Kibar, nazik, yumuşak : Yavaşça, hafifçe : Gerçek, hakiki : Erişmek, ulaşım sağlamak : Elde etmek, almak : Bırakmak, vazgeçmek : Vermek : Göz atmak, bakmak : 1- Cam : 2- Bardak : Sırlamak, cilalamak : Süzülme, alçalma : Süzülüş açısı UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 59 UTEDSOZLUK.indd 59 12/1/11 11:31:37 AM Globe Glossy Gloves Glow Glow, to Glue Go around Go by, to Go off, to Go, to (went, gone) Goggles Good Goods Govern, to Governor Grade, to Gradient Gradually Graduation Grasp, to Gravity Gravity draining Gravity filling Grease Green Grey Grind, to (ground, ground) Grip, to Groove : Küre : Parlak : Eldiven : Kızıl ışık, parlaklık : Kızmak, akkorlaşmak : Tutkal, yapıştırıcı : Uçağın inişten vazgeçip pas geçmesi : Geçmek : Devam etmek : 1- Gitmek, uzanmak : 2- İşlemek, çalışmak : Koruyucu gözlük, maske : İyi, uygun : Eşya, malzeme, madde : Yönetmek, idare etmek, yönlendirmek : Regülatör, düzenleyici : Derecelendirmek, sınıflandırmak : Eğim, meyil : Kademeli olarak, derece derece : 1- Derecelere ayırma : 2- Mezuniyet : Tutmak, kavramak : Yerçekimi, ağırlık : Kendi ağırlığıyla boşaltma : Kendi ağırlığıyla ikmal : Yağ, gres : Yeşil : Gri : Öğütmek, ufalamak, taşlamak : Sımsıkı tutmak, kavramak : Oluk 60 UTEDSOZLUK.indd 60 12/1/11 11:31:39 AM 1968 Groove cracking Gross weight Ground Ground door opening handle Ground roll Ground safety Ground service network Ground station Ground, to Grounding Grounding-plate Group, to Grow, to (grew, grown) Growth Guard, to Guess, to Guide, to Gush out, to Gust of wind Guy Gyro : Oluk çatlaması, diş gibi kırılması : Uçağın kargo da dahil toplam ağırlığı, brüt ağırlık : Yer, toprak, zemin UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Yerde kapak açma kolu : Tekerleklerin dönmesi : Yer emniyeti : Yer servis şebekesi : Yer istasyonu : Topraklamak : Topraklama : Topraklama (oturma) yüzeyi, şase yüzeyi : Bir grupta toplamak : Büyümek, gelişmek, artmak, çoğalmak : Üreme, oluşma, büyüme : Korumak, beklemek, önlem almak : Tahmin etmek : Yol göstermek, rehberlik etmek, idare etmek : Fışkırmak : Rüzgar süratinin artması, ani rüzgar : Gergi teli : Cayro 61 UTEDSOZLUK.indd 61 12/1/11 11:31:41 AM H Habit Half (plural: halves) Halt, to Hammer Hamper, to Hand Hand crank Handicap Handle Handle, to Handy Hang, to (hung, hung) Haphazard Happen, to Harbor, harbour Hard Harden, to Harmful Harmless Harness Harsh Haste Have, to (had, had) Hazard Hazardous Head Head, to Headed into Heading : Alışkanlık : Yarım, bir şeyin yarısı : Durmak, durdurmak : Çekiç : Engel olmak, engellemek : El : Döndürme kolu : Dezavantaj, engel : Kol, tutamaç, sap : Ele almak, kullanmak : Kullanışlı, pratik : Asmak, asılmak, asılı durmak : Rastgele, gelişi güzel : Olmak : Liman, sığınak, barınak : 1- Sert, katı : 2- Güç, zor : Sertleştirmek, katılaştırmak : Zararlı : Zararsız : Donanım : Sert : Acele, telaş : Sahip olmak, almak : Tehlike : Tehlikeli : Baş : 1- Başta olmak, önde gelmek : 2- Yönelmek, yöneltmek : Başı (burnu) bir tarafa çevrili : Baş, uçağın esas yönü 62 UTEDSOZLUK.indd 62 12/1/11 11:31:43 AM Headset Heap Hear, to (heard, heard) Heat Heat dissipation Heat, to Heater Heavy Heavy rainfall Height Helical Helmet Help Help, to Here Hesitate, to Hexadecimal Hexagonal Hide, to (hid, hidden) High High altitude High winds Hijack, to Hinge Hinged Hit Hit, to (hit, hit) Hoist Hoist, to Hold, to (held, held) : Telsiz konuşması için kullanılan başlık : Yığın, küme 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Duymak, işitmek : Isı, sıcaklık, hararet : Isı kaybı : Isıtmak : Isıtıcı : Ağır : Şiddetli yağış : Yükseklik : Helezoni, sarmal : Kask, başlık : Yardım : Yardım etmek : Burada, buraya : Tereddüt etmek, duraksamak : Onaltılı : Altıgen : Saklamak, gizlemek : Yüksek : Yüksek irtifa, 10 bin metrenin üzeri : Kuvvetli rüzgar : Uçak kaçırmak, silah zoruyla gasbetmek : Menteşe : Menteşeli, menteşelenmiş : Vurma, vuruş, darbe : Vurmak, çarpmak : Yük asansörü, vinç : Yukarı kaldırmak, yukarı çıkarmak : Tutmak, mevcut durumu muhafaza etmek, devam ettirmek 63 UTEDSOZLUK.indd 63 12/1/11 11:31:45 AM Holding pattern Hole Hollow Hook Hope, to Horizon Horizontal Hose Hot Hour Housing Hover, to However Hub Hubcup Huge Hum Humid Humidity Hurricane Hurry, to (hurried, hurried) Hurt, to (hurt, hurt) Hybrid Hydraulic fluid container Hydraulic ground power cart Hydraulic pump Hydraulic return line : Havaalanına iniş izni bekleyen uçakların izledikleri belirli yol, bekleme paterni : Delik, oyuk : Boş, oyuk, çukur : Kanca : Umut etmek, ummak, beklemek : Ufuk : Yatay : Hortum : Sıcak : Saat : Yuva, yer : Havada belli bir noktada durmak, sallanıp durmak : Bununla birlikte, ama, fakat : Tekerlek merkezi, göbek : Jant kapağı, başlık kapağı : Çok büyük, kocaman : Uğultu, gürültü : Nemli, rutubetli : Rutubet : Kasırga, bora : Acele etmek : İncitmek, acıtmak, yaralamak : Melez : Hidrolik sıvı kabı : Hidrolik sistem servis aracı : Hidrolik pompası : Hidrolik dönüş hattı 64 UTEDSOZLUK.indd 64 12/1/11 11:31:47 AM I Ice burn Ice formation Ice foundation Ice protection Icing Identical Identification Identification card Identification ring Identify, to (identified, identified) Idle Idler Idling If If not Ignitable Igniter Ignition Ignition plug Ignore, to Ill Illegible Illicit Illuminate, to Illustrate, to Image Imaginary Immaculate Immaterial 1968 : Islak pistten dolayı aşınma : Buz oluşumu : Buz oluşumu : Buzlanmadan korunma, buzlanmayı önleme : Buzlanma : Aynı : Tanımlama, kimlik : Tanıtma kartı : Tanımlama/kimlik halkası, etiket UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Tanıtmak, belirtmek : Rölanti : Ara tekerleği, kasnak : Boşa alma, boşta çalıştırma : Eğer, ise : Değilse, yoksa : Yanıcı : Ateşleme bujisi, ateşleyici : Ateşleme : Buji : Aldırmamak, önem vermemek : Hasta, kötü, fena : Okunmaz : Yasaya aykırı, yasadışı : Aydınlatmak : Resimle göstermek, açıklamak : Görüntü : Hayali, sanal : Lekesiz, kusursuz : Önemsiz 65 UTEDSOZLUK.indd 65 12/1/11 11:31:49 AM Immature Immediately Immelmann turn Immense Immerse, to Imminence Immobile Immobilize, to Immovable Immune Impact Impair, to Impart, to Impartial Impartible Impatient Impede, to Impel, to Impeller Impenetrable Imperceptible Imperfect Imperil, to Impervious Implement Implement, to Imply, to (implied, implied) : Olgunlaşmamış : Hemen, derhal : Uçağın yarım luping yaptıktan sonra yarım tono yaparak yatay vaziyete gelerek yükseklik kazanması : Ucu bucağı olmayan, kocaman : İçine batırmak, daldırmak : Yakınlık, yakınlaşma : Hareketsiz, devinimsiz : Tespit etmek, yerinde tutmak, hareketini önlemek : Kımıldamayan, hareketsiz : Bağışık, muaf : Darbe, çarpma, etki : Bozmak, zarar vermek : 1- Vermek, katmak : 2- Bildirmek, söylemek : Tarafsız, yansız : Bölünemez : Sabırsız : Engel olmak : Zorlamak, sevk etmek : (Pompa vb. içindeki) Pervane, pal : Girilemez, nüfuz edilemez : Hissedilmez, fark edilmez : Kusurlu, hatalı : Tehlikeye sokmak : Su ya da hava geçirmez, sızdırmaz : Alet : Tamamlamak, yapmak, yerine getirmek : 1- Anlamına gelmek : 2- İçermek, kapsamak 66 UTEDSOZLUK.indd 66 12/1/11 11:31:52 AM Import, to Impose, to Impossible Impracticable Impregnate, to Impression Improve, to Improvement Impulse Impulse turbine Impurity In accordance with In addition to In approach In case of In concern with In conjunction with In front of In good condition In operation In position In progress In proportion to In proximity to In the event of In turn In view Inaccessible Inaccuracy Inadequate Inadvertently Inapplicable : İthal etmek, yurtdışından getirmek : Zorla benimsetmek, empoze etmek : Olanaksız, imkansız : Yapılamaz, uygulanamaz : (İyice) Islatmak : Etki, izlenim : Geliştirmek, ilerletmek : İlerleme, gelişme : Darbe, vuruş : Çarpma etkili türbin : Kirlilik, pislik : Uygun olarak, -e göre : Ek olarak, yanı sıra : Yakın, inişe yaklaşmada : Halinde, durumunda : İlgili olarak : ….ile beraber/birlikte : Önünde : İyi durumda : Çalışır durumda, faal : Yerinde, gerekli konumda : Devam etmekte : Orantılı olarak : Yakınında : Halinde, durumunda : Sırayla : Görünür : Ulaşılamaz : Yanlışlık, hata : Yetersiz : Kasıtsız olarak : Uygulanamaz 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 67 UTEDSOZLUK.indd 67 12/1/11 11:31:54 AM Inboard In-bound Incandescent light Inch Incidence Incident Incipient Inclination Incline, to Inclined Inclinometer Include, to Included Including Inclusive Incombustible Income Incomplete Inconel Inconspicuous Inconvenience Incorporate, to Incorrect Incorrectly Increase Increase, to Increment Incur, to Indeed Indefinite : İç taraf : İstasyona yaklaşmak (uçuş) : Akkor telli lamba : İnç (2.54 cm) : İsabet, etki alanı : Olay : Yeni başlamış : Eğilim, eğim : Eğmek, eğilmek, yatmak, meyletmek : Eğimli : Eğim ölçeri : Dahil etmek, kapsamak : Dahil : Dahil, kapsayarak : İçine alan, dahil : Yanmaz : Gelir, kazanç : Eksik, tamamlanmamış : Paslanmaz çeliğe benzer, ısıyla sertleştirilemeyen krom-demir alaşımı : Göze çarpmayan, önemsiz : Rahatsızlık, elverişsiz olma : Birleştirmek, katmak, birleşmek : Yanlış : Yanlış olarak : Artış : Artmak, çoğalmak, artırmak : Artma, artış, çoğalma : Sebep olmak, -den kaynaklanmak, maruz olmak : Gerçekten : Belirsiz, sınırsız, sonsuz 68 UTEDSOZLUK.indd 68 12/1/11 11:31:56 AM Indent Indentation Independent Independently Index Index by title Index by type number Indicate, to Indication Indicator Indifference Indifferent Indirect Individual Individual air outlet Induce, to Induction Induction coil Induction current Ineffective Inefficient Inert Inertia Inertial Reference System (IRS) Inevitable : Çentik : Girinti, çukur : Bağımsız : Ayrı olarak, bağımsız olarak : 1- İşaret, gösterge : 2- Dizin, indeks : Başlıklara göre sıralama : Tip numaralarına göre sıralama : Göstermek, belirlemek, işaret etmek : İndikasyon, gösterme : İndikatör, gösterge : İlgisizlik, kayıtsızlık : İlgisiz, nötr : Dolaylı, indirekt : 1- Tek, ayrı : 2- Bireysel, ferdi : 3- Şahıs, fert, birey : Manika : 1- İkna etmek, sevk etmek, neden olmak : 2- İndüklemek : İndükleme, indüksiyon : İndüksiyon bobini : İndükleme akımı, indükleme yoluyla elde edilen elektrik akımı : Etkisiz : Etkisiz, verimsiz : Hareketsiz, etkisiz : Atalet, devinimsizlik 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Uçağın dünya üzerindeki konumunu ve yerini gösteren sistem : Kaçınılmaz 69 UTEDSOZLUK.indd 69 12/1/11 11:31:58 AM Inextricable Inextricably Infallible Inferior Infiltrate, to Infinite Infinity Inflame, to Inflammable Inflate, to In flight fuel dumping Influence Influence, to Inform, to Information Infraction Infrequent Infuse, to Infusion Ingest, to Ingot Ingrain, to Ingredient Inhale, to Inherent Inhibit, to Inhibitor Initial Initiate, to Inject, to : Karışık, içinden çıkılmaz : İçinden çıkılmaz biçimde : Yanılmaz, güvenilir : Aşağı, alt, ikinci derecede olan : İçeri sızmak, süzülmek : Sonsuz, sınırsız : Sonsuzluk, sınırsızlık : Tutuşmak, alev almak : Yanıcı, tutuşur, alev alır : Şişirmek (lastik), hava ya da bir başka gazla ikmal etmek : Uçuşta yakıtı havada boşaltma : Etki : Etkilemek : Haber vermek, bildirmek, söylemek : Bilgi, bildirme, haber : Bozma, ihlal : Seyrek, nadir : Dökmek, akıtmak, demlemek : İçine dökme ya da akıtma, demleme, karıştırma, katma : İçine çekmek : Külçe, kütük : Yer etmek, yerleşmek : Karışımı oluşturan madde, içindeki : Nefes almak, soğumak : Doğal, doğasında olan : Engellemek, yasaklamak : İnhibitör, yavaşlatıcı : İlk, önceki : Başlatmak : Enjekte etmek, içine katmak 70 UTEDSOZLUK.indd 70 12/1/11 11:32:00 AM Injection pressure Injury Ink Inlet Inlet chamber Inlet duct In line Inner Innocent Innovate, to Innovation Innumerable Inoperative In-phase Input Inquire, to Inquiry Inscribe, to Insert, to In service measurements Inside Insight Insignificant Insist, to Inspect, to Inspection Inspector Install, to Installation Installed : Enjeksiyon basıncı : Yararlanma, zarar : Mürekkep : Giriş, ağız : Emme odası : Emme borusu : Sırada, aynı hizada : İçerideki, iç : Masum, zararsız : Yenilik getirmek, değişiklik yapmak : Yenilik, değişiklik : Sayısız : İşlemeyen, bozuk : Eş fazlı : Girdi, bilgi : Sormak, bilgi almak : Soruşturma, araştırma : Yazmak, kaydetmek : Sokmak, yerleştirmek 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Servis ölçümleri, servis değerleri : İçinde, içindeki : Kavrama, kavrayış : Önemsiz : Israr etmek : Dikkatlice gözden geçirmek, kontrol etmek, denetlemek : Yoklama, kontrol, muayene : Kontrol eden kişi, müfettiş : Yerleştirmek, takmak : Takma, yerleştirme : Yerleştirilmiş 71 UTEDSOZLUK.indd 71 12/1/11 11:32:02 AM Instance Instant Instantaneous Instead of Instruct, to Instructions Instructor Instrument Instrument Landing System (ILS) Insufficient Insulate, to Insulation Insulation resistance Insure, to Intact Intake Intake stroke Integer Integral Integrate, to Integrated Drive Generator (IDG) Integrating circuit Integrity Intend, to Intensifier electrode : Örnek : Hemen olan, acil : Anlık, ani : Yerine : 1- Öğretmek, eğitmek : 2- Emir vermek, talimat vermek : Talimat : Eğitmen : Alet : Aletli iniş sistemi : Yetersiz : Yalıtmak, izole etmek : Yalıtım, izolasyon : İki iletkeni ayıran yalıtkan maddenin elektrik direnci : Sigorta etmek, sağlama bağlamak : Bozulmamış, tam, eksiksiz : Giriş, ağız, emme : Emme zamanı : Tamsayı, bütün : Tam, bütün, integral : Tamamlamak, bütünlemek : Dişli grubu ve üretici bölümü tek bir komponent içinde olan ve uçak motorundan aldığı dönüyle elektrik üreten jeneratör : İntegralleyici devre : Doluluk, tam olma : Tasarlamak, niyet etmek : Hızlandırıcı, güçlendirici elektrot 72 UTEDSOZLUK.indd 72 12/1/11 11:32:04 AM Intensity Intentional Intercept, to Interceptor Interchangeable Intercom system Interconnect, to Interelectrode capacitance Interest, to Interface Interfere, to Interference Interior Interlaced scanning Interlayer insulation Interline, to Interlock, to Intermediate Intermission Intermit, to Intermittent Intermodulation Internal Interphone Interpret, to Interpretation Interregnum Interrelate, to : 1- Şiddet, yoğunluk : 2- Parlaklık : Kasıtlı : Durdurmak, kesmek, engellemek : Avcı uçağı : Birbiriyle değiştirilebilir, birbirinin yerine geçebilir : Dahili konuşma sistemi : Birbirine bağlamak 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Elektrotlar arası geçirgenlik, kapasitans : İlgilenmek, ilgilendirmek : Arayüzey, bir ünitenin diğerleriyle ilişkisi : Karışmak, müdahale etmek, engellemek : Müdahale : İç : Aralıklı tanıma : İç tabakanın (katın) izolasyonu : Orta astarı koymak : Birbirine kenetlemek, bağlamak, kilitlemek : Orta, arada bulunan, ortadaki : Ara, aralık : Ara vermek, durmak, bir süre kesilmek : Aralıklı, kesik kesik, sürekli olmayan : İntermodülasyon, arakiplenim : Dahili : Dahili telefon sistemi : Yorumlamak, anlamını açıklamak : Yorumlama, yorum, açıklama : Ara, aralık : Birbiriyle alakalı olmak 73 UTEDSOZLUK.indd 73 12/1/11 11:32:06 AM Interrelated Interrogate, to Interrupt, to Intersect, to Intersection Interval Into Intricate Introduce, to Introduction Invalid Invaluable Invent, to Invention Inventory Inverse voltage Invert, to Inverter Investigate, to Invisible Invoice Invoke, to Involve, to Involved in Iodine Iodize, to Ionize, to Ionosphere Iron out, to : Karşılıklı, ilişkili, birbiriyle alakalı : Sorguya çekmek : Kesmek, ara vermek : Kesişmek, kesmek : Kesişme, kavşak : Aralık (zaman olarak) : İçine, içine doğru : Girift, anlaşılması güç, karışık : 1- Ortaya çıkarmak, ortaya koymak : 2- İçine katmak : Giriş : Geçersiz, hükümsüz : Çok değerli : İcat etmek, bulmak : İcat, buluş : Envanter, sayım çizelgesi, ayrıntılı gösterge : Ters voltaj : Tersine çevirmek : İnverter, doğru akımı (DC) alternatif akıma (AC) çeviren cihaz : Araştırmak, incelemek : Görünmez : Fatura : Başvurmak : Karıştırmak : Alakası olmak, karışmış bulmak : İyot : İyotlamak : İyonlara ayırmak, iyonize etmek : İyonosfer : Ortadan kaldırmak, gidermek 74 UTEDSOZLUK.indd 74 12/1/11 11:32:08 AM Irregular Irrigate, to Irritant Isolate, to Isolation Issue, to Item Itemize, to : Düzensiz, kuralsız : Yıkamak : Tahriş edici : Ayırmak, bağlantıyı kesmek : Ayırma : Yayınlamak, çıkarmak : 1- Parça : 2- Bakımlarda uçakla ilgili arızaların ve cevaplarının yazıldığı kağıt : Ayrıntıları ile yazmak 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 75 UTEDSOZLUK.indd 75 12/1/11 11:32:10 AM J Jack up, to Jacking Jag Jagged Jam, to Jam nut Jar, to Jaw clutch Jelly Jerk, to Jerking Jerry can Jettison, to Job set up Job set up information Joggle Join, to Joint Jolt, to Journal Journey Jump, to : Jaka almak, krikoyla kaldırmak : Jaka almak : Sivri uç, diş, çentik : Kertikli, dişli : Sıkıştırmak, tıkamak, sıkışmak, tutukluk yapmak : Sıkıştırma somunu, kontra somun : Sarsmak, titremek : Çeneli kavrama : Pelte, jöle : Birdenbire çekmek, atmak, fırlatmak : Aniden, birdenbire : Yakıt taşımak için kullaılan 5 galonluk konteyner, kap : Uçuş esnasında uçaktan eşya, yük atmak : İşe hazırlık : Görev hazırlık bilgisi : Geçme, bir parçanın diğerinin üstüne geçmesini sağlayan metal dirsek : Birleşmek, birleştirmek, katılmak : Birleşme yeri : Sarsmak : Şaft yatağı : Yolculuk, seyahat : Sıçramak, atlamak, zıplamak 76 UTEDSOZLUK.indd 76 12/1/11 11:32:12 AM Jumper Junction Just Justify, to (justified, justified) Juxtaposition : Geçici olarak kullanılan elektrik bağlantı teli : Birleşme, bitişme, iki iletkenin veya devrenin birleştiği nokta : 1- Henüz, şimdi : 2- Yalnız, sadece 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Doğrulamak, haklı çıkarmak : Bitişiklik, bitişme, yan yana koyma 77 UTEDSOZLUK.indd 77 12/1/11 11:32:14 AM K Keep away, to Keep off, to Keep, to (kept, kept) Key, to Keyboard Kind Kink Kit Knee Knife edge Knob Knock, to Knot Know, to (knew, known) Knowledge Known Knuckle Knurled : Uzak durmak, uzak tutmak : Uzak durmak, uzak kalmak, yaklaştırmamak : 1- Muhafaza etmek, tutmak : 2- Sağlamak : 1- Kilitlemek : 2- Vericiyi çalıştırmak, devreye sokmak : Klavye : Çeşit, tür, cins : Telin dolaşması, bükülmesi : Takım, alet takımı, set : Diz : Bıçak gibi keskin kenarlı çelik veya diğer sert maddeler : Switch, düğme : Vurmak, çarpmak : 1- Hız birimi, saatte bir deniz mili (1852 m/saat) : 2- Düğüm : Bilmek : Bilgi : Bilinen, beklenen : Boğum, mafsal : Tırtıklı 78 UTEDSOZLUK.indd 78 12/1/11 11:32:17 AM L Label Label, to Lack Lack, to Ladder Laminate, to Land Land, to Landing Landing gear Landing gear bay Landing gear well Landing gear wheel Landing roll Language Lap, to Large Last Last, to Latch Latch, to Late Later Lateral Laterally Latitude Latter Lattice 1968 : Etiket, tag : Etiketlemek : Olmayış, eksiklik : -den yoksun olmak : Merdiven : Yaprak haline getirmek, ince tabaka haline getirmek : Toprak, ülke : Yere inmek : İniş : İniş takımı : İniş takımı bölümü : İniş takımı yuvası : İniş takımı tekerleği : İniş rulesi, tekerleklerin piste konduğu noktadan uçağın pisti terk ettiği noktaya kadar olan mesafe : Dil, lisan : Katlamak, katlanmak, üzerine koymak : Geniş, büyük : Son, sonuncu : Devam etmek : Mandal kilidi : Mandallamak : Geç, gecikmiş : Sonra : Yanal, yana doğru : Yana doğru : Enlem : İki şeyden sonuncusu, son söylenen : Kafes, örgü UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 79 UTEDSOZLUK.indd 79 12/1/11 11:32:18 AM Launch, to Lavatory Lavatory doors Law Lay, to (laid, laid) Layer Layout Leach, to Leachable Lead Lead, to (led, led) Leading Leading edge Leak Leak proof Leakage Lean, to Leap, to Learn, to Leave, to (left, left) Ledge Lee Lee side Left Left hand side Left handed Leg Legal Legend Legible Legitimate Length : 1- Uçağı uçuş için bırakma : 2- Başlatmak (yeni iş) : Tuvalet : Tuvalet kapıları : Kanun, yasa, kural, kaide : Yatırmak, koymak, yaymak : Tabaka : Plan : Süzmek, filtreden geçirmek : Filtre edilebilir : Uç, kablo : Yol göstermek, idare etmek : Başta gelen, en önemli : Hücum kenarı, ön kenar : Sızıntı, kaçak : Sızdırmaz : Sızıntı, kaçak : Dayanmak, yana atmak, eğilmek : Sıçramak, atlamak : Öğrenmek : Bırakmak, ayrılmak : Raf gibi düz çıkıntı : Muhafazalı taraf, rüzgardan korunan taraf : Rüzgar altı : Sol : Sol, sol taraf : Solak : Bacak : Yasal : Işıklı yazı : Okunaklı : Yasal, meşru : Uzunluk 80 UTEDSOZLUK.indd 80 12/1/11 11:32:21 AM Less than Lessen, to Let, to (let, let) Level Level, to Lever Liability Liable License, license License, to Lid Lie, to (lay, lain) Life Life vest Lifetime Lift, to Light Light to (lit, lit) Lighting, to Lightly Like Like, to Likely Likewise Limb Limit Limit, to Limitation Limited Line Line maintenance Linear Linen : -den az : Azaltmak, azalmak : İzin vermek, bırakmak, beklemek : Seviye : Düzeltmek, aynı seviyede getirmek : Levye, kol : Sorumluluk : Sorumlu : Lisans, ehliyet, izin, ruhsat : İzin vermek, ruhsat vermek : Kapak : Yatmak, uzanmak : Hayat, yaşam : Can yeleği : Hayat süresi, ömür boyu : Kaldırmak : Lamba, ışık : Aydınlatmak : Hafifletmek, yükünü azaltmak : Hafifçe : Gibi, benzer : Hoşlanmak, sevmek : Olası, muhtemel : Aynı şekilde, bunun gibi : Dairesel dış kenar : Sınır, limit : Kısıtlamak, sınırlamak : Sınır, sınırlandırma : Sınırlı, kısıtlı : Hat : Hat bakım : Lineer, doğrusal, çizgisel : Keten, keten örgü 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 81 UTEDSOZLUK.indd 81 12/1/11 11:32:23 AM Linger, to Link Link, to Linkage Lint free Liquid List, to Listen, to Live Live, to Load Load, to Lobe Local Local time Localize, to Localizer Locate, to Location Lock, to Locked Locking device Lockwire Lockwire, to Logbook Logic Logical Long Long distance Long range Long term : Gitmemek, oyalanmak : Bağ, bağlantı : Birbirine bağlamak, birleştirmek : Bağlantı : Tiftiksiz : Sıvı, akıcı, akışkan : Listesini yapmak, listeye geçirmek : Dinlemek : Canlı, elektrikli, akım geçen : Yaşamak, hayatta olmak : Yük : Yüklemek, doldurmak : Yuvarlakça kısım : Yerel, bölgesel : Yerel saat : Yerini belirlemek, saptamak : ILS’nin inişte son yaklaşma için pistin merkez hattını gösteren elektronik kısmı : 1- Yerleştirmek, koymak : 2- Yerini bulmak, tespit etmek : Yer, yerleşim : Kilitlemek, kilitlenmek : Kilitli : Kilitleme aygıtı : Emniyet teli : Emniyet teliyle bağlamak : Yapılan işlerin kaydedildiği defter : Mantık : Mantıklı, mantıksal : Uzun : Uzun mesafe : Uzun menzilli : Uzun vadeli 82 UTEDSOZLUK.indd 82 12/1/11 11:32:25 AM Longitude Longitudinal Look for, to Look, to Loop Loose Loosely Loosen, to Lose, to (lost, lost) Loss Loud Loudness Loudspeaker Low Low pressure light Lower Lower, to : Boylam : Uzunlamasına, boyuna : Aramak : Bakmak : Lup, hat : Gevşek : Gevşek olarak : Gevşetmek : Kaybetmek : Kayıp, kaybetme : Yüksek (ses), gürültülü : Gürültü, ses yüksekliği : Hoparlör : Düşük : Düşük basınçlı ikaz lambası : Aşağı, alt : 1- İndirmek : 2- İniş takımlarını açmak 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ LRU (Line Replaceable Unit) Lubricant Lubricate, to Lubricating Lubrication Luck Lug Luggage Lukewarm Luminary Luminous Lump Lungs : Hatta değiştirilebilen cihaz : Yağlama maddesi, yağ, gres : Yağlamak : Yağlama : Yağlama, gresleme : Şans, talih : Bağlantı noktası olarak kullanılan çıkıntı, uzantı, pabuç : Bagaj : Ilık : Işık veren : Parlak, ışıklı : Parça, küme, topak, yumru : Akciğer 83 UTEDSOZLUK.indd 83 12/1/11 11:32:27 AM M Mach Magnet Magnetic pole Magnetic tape Magnetize, to Magneto ignition Magnifier Magnify, to (magnified, magnified) Magnitude Mail Mail, to Main Main gear Main gear ground lock assembly Mainly Maintain, to Maintenance Maintenance facility Maintenance personnel Major Majority Make certain, to Make sure, to : Uçağın hızının uçulan ortamdaki ses hızına oranı : Mıknatıs : Manyetik kutup : Manyetik bant : Mıknatıslamak : Manyetolu ateşleme : Büyüteç : Büyütmek : Büyüklük : Posta : Postalamak : Ana, esas : Ana iniş takımı : Ana iniş takımı açıkta kilitleme mekanizması : Esas olarak : Mevcut durumu muhafaza etmek, tutmak, sağlamak : Bakım : Bakım merkezi : Bakım personeli : Esas, önemli : Çoğunluk : Emin olmak, temin etmek, tahkik etmek, kesinlik kazandırmak : Emin olmak, tahkik etmek, temin etmek 84 UTEDSOZLUK.indd 84 12/1/11 11:32:29 AM Make up, to Make, to (made, made) Male connector Malfunction Malleable Mallet Man power Manage, to Mandatory Man hour Manifold Manipulate, to Manner Manoeuver Manoeuver, to Manual control Manufacture, to Manufacturer Many Map Mar, to Marble Margin Marginal Mark Mark, to Mass Massive Master caution light : Oluşturmak, meydana getirmek : Yapmak, meydana getirmek : Erkek bağlantı elemanı : Arıza : Dövülebilir : Tokmak, çekiç : İnsan gücü : Yönetmek, idare etmek, başarmak, becermek : Zorunlu, gerekli : Bir insanın bir saatlik çalışması, adam/saat : Basınçlı sıvı ya da gazın kollara dağıldığı port, manifold : İdare etmek, yönlendirmek, elle işletmek : Tarz, biçim, tavır : Manevra : Manevra yapmak : Elle (manuel) kumanda : Üretmek, imal etmek : Üretici, imalatçı firma : Çok, çoğu, birçoğu : Harita : Bozmak, zarar vermek, şeklini bozmak : Mermer : Sınır, kenar, boşluk : Kenarda olan : İşaret : İşaretlemek, göstermek : Yığın, kütle, yoğun : Ağır, kalın, yekpare : Önemli arızaları ikaz eden lamba, ana ikaz lambası 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 85 UTEDSOZLUK.indd 85 12/1/11 11:32:31 AM Master switch Master warning light Mat Match, to Mate, to Material Mating surfaces Matter Mature, to Maximize, to Maximum Mean Mean value Mean, to Meaning Means Meanwhile Measurable Measure, to Measurement Measuring Mechanic Mechanically operated Mechanism Medical Medium range : Ana şalter, sistemdeki tüm devrelere giden elektrik gücünü kontrol eden switch : Çok önemli arızaları ikaz eden lamba : Hasır, paspas : Birbirine uydurmak, eş olmak, uymak : Birleştirmek, bağlamak, birbirine geçirmek : Malzeme : Temas eden yüzeyler : 1- Madde, cisim : 2- Mesele, sorun, konu : Olmak, olgunlaşmak, vadesi gelmek : Maksimuma çıkarmak, getirmek : En çok, en yüksek, azami : Orta, ortalama, iki şeyin ortası : Ortalama değer : Anlamına gelmek, demek olmak, demek istemek : Anlam : Yol, araç, yöntem : Bu arada : Ölçülür, ölçülebilir : Ölçmek : Ölçü, ölçme : Ölçüm, ölçme : Mekanik, teknisyen : Mekanik olarak çalışan : Mekanizma, makine düzeni, makineyi oluşturan bütün kısımlar : Tıbbi : Orta menzilli 86 UTEDSOZLUK.indd 86 12/1/11 11:32:33 AM Meet, to (met, met) Meeting Melt, to Melting point Member Memory Mend, to Mental Mentality Mention, to Mercury Merely Merge, to Meridian Merit Merit, to Mesh Message slot Metallic Meter, to Metering valve Meticulous Microwave Middle Mike (sl.) Mild Milibar 1968 : Karşılamak, yerine getirmek, yapmak : Toplantı, buluşma : Erimek, eritmek : Erime noktası : Üye : Hafıza, bellek : Onarmak, tamir etmek : Zihinsel, akılsal : Anlayış, düşünce : Söylemek, bahsetmek, -den söz etmek : Cıva : Sadece, yalnız : İçine karışmak, birleşmek, içine karıştırmak : Meridyen : Değer : Hak etmek, değmek : 1- Dişli çarkının dişlerinin birbirine geçmesi : 2- İnç karedeki atkı çözgü sayısı : Mesaj kısmı/bölümü : Metalik, madeni : Ölçmek : Sıvı akışını yönlendiren bir çeşit kumanda valfi : Titiz, çok dikkatli : Mikrodalga : Orta : Mikrofon : Yumuşak, ılımlı, zayıf : Bar’ın binde biri UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 87 UTEDSOZLUK.indd 87 12/1/11 11:32:35 AM Mill, to Milling machine Mingle, to Minimal Minimize, to Minimum Minimum enroute altitude Minor Minority Minus Minute Mirror Misalign, to Misalignment Miscellaneous Mislead, to (misled, misled) Miss, to Missing Mist Mistake Misuse, to Mix, to Mixed Mixture Mobile Mock up : Öğütmek, frezelemek, işlemek : Freze makinesi : Karıştırmak, karışmak : En az, en küçük, en aşağı : Asgariye indirmek, mümkün olduğu kadar azaltmak : En küçük miktar, asgari : Uçuş sırasındaki asgari yükseklik : Daha küçük, daha az, önemi az : Azınlık : Eksi (-) : Dakika : Ayna : Yanlış ayarlamak : Yanlış ayarlama : Çeşitli, muhtelif : Yanıltmak, yanlış bilgi vermek : 1- Kaçırmak, yetişememek (Otobüs, uçak, ders…) : 2- Özlemek, aramak : 3- Anlamamak, kavramamak : Kayıp, eksik, olmayan : Pus, duman : Yanlış, hata : Yanlış yerde kullanmak, kötü kullanmak : Birbirine karıştırmak, karmak : Karışık, karma : Karışım, karıştırma : Hareket eden, gezici : Herhangi bir şeyin modeli 88 UTEDSOZLUK.indd 88 12/1/11 11:32:37 AM Mode selector switch Moderate Modernize, to Modification Modify, to (modified, modified) Modulate, to Modulation Moisture Moment Momentarily Momentary Momentum Monitor, to Monolithic Monotonous Monsoon Month Moon Moor, to More More than Moreover Morning Morse code Most Mostly Motion : Mod seçme anahtarı : 1- Orta, vasat : 2- Ilımlı, ölçülü : Yenileştirmek, çağdaşlaştırmak : Değişiklik, modifikasyon 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Değiştirmek : Modüle etmek, dalga uzunluğu ve frekansını değiştirmek, ayarlamak : Değiştirme, ayarlama : Nem, rutubet : An, çok kısa zaman : Kısa bir süre için, geçici : Bir anlık, geçici : Moment, devinirlik, hareket eden bir cismin kütle ve hızının çarpımıyla elde edilen hareket miktarı : İzlemek, kontrol etmek : Yekpare, tek parça : Tekdüze, monoton : Muson : Ay, yılın on iki bölümünden her biri : Ay : (Uçağı) Bağlamak, sabitlemek : Daha çok, daha fazla : -den daha fazla : Üstelik, bundan başka : Sabah : Mors alfabesi : En çok, en fazla : Çoğunlukla, genellikle : Hareket, devinim 89 UTEDSOZLUK.indd 89 12/1/11 11:32:39 AM Motivate, to Motor, to Motoring Mould, to Mount Mount, to Mouth Move in and out, to Move, to Movement Moving Much Mud Muffler Multi Multi functional Multiple Multiple circuit Multiplexing Multiplication Multiply, to (multiplied, multiplied) Mute Mutual : Sevk etmek, harekete geçirmek, motive etmek : (Motor) Çalıştırmak : Start dışı sebepler için motoru starter’larla döndürmek : Kalıba dökmek, biçimlendirmek : Yuva : Monte etmek, tutturmak : Ağız : İleri geri hareket etmek : 1- Hareket etmek/ettirmek : 2- Konumuna getirmek : Hareket : Hareketli, hareket eden : Çok, epey, hayli : Çamur, balçık : Susturucu : Çok : Çok işlevli, çok fonksiyonlu : Çok bölümlü, çeşitli : Çok safhalı devre : Sinyali çoğaltma, bir sinyalle birden fazla çıkış sağlama, bir hattan birden fazla sinyal gönderme : Çoğalma, çoğaltma, çarpma : Çoğaltmak, arttırmak, çarpmak : Sessiz : Karşılıklı, iki taraflı, ortak, müşterek 90 UTEDSOZLUK.indd 90 12/1/11 11:32:41 AM N Nacelle Nail Nail, to Name Name, to Narrow Narrow, to National Native Natural Nature Naught Nautical Navigate, to Navigation Navy Near Nearly Neat Necessary Necessitate, to Neck Need, to Needle Neglect, to Negligent Negotiate, to Neighbouring 1968 : Motoru örten ve içine alan kısım, kaporta : 1- Çivi : 2- Tırnak : Çivilemek : İsim, ad : İsim vermek, adlandırmak, belirtmek : Dar : Daraltmak, sınırlamak : Ulusal, milli : Yerli : Doğal : Doğa, tabiat, nitelik : Hiçbir şey, hiç, sıfır : Denizciliğe ait : Gidip gelmek, deniz yolculuğu yapmak : Sefer, seyrüsefer : Donanma, Deniz Kuvvetleri : Yakın : Hemen hemen, neredeyse : Temiz, derli toplu : Gerekli : Gerektirmek : 1- Boyun : 2- Kaplarda ağıza yakın dar kısım : İhtiyacı olmak, gereksinim duymak : 1- İğne : 2- İbre : İhmal etmek, aldırmamak : Kayıtsız, ilgisiz : Görüşmek : Yakın, komşu UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 91 UTEDSOZLUK.indd 91 12/1/11 11:32:43 AM Neither Neither … nor Net Network Neutral Neutralize, to Never New News Next Next to Night Nil Nippers Nipple No longer Node Noise Noise (no) Nomenclature Non stop Nonabrasive Non-mandatory Nonmetallic Nonsmoker Noon Normally North Nose : Hiçbiri : Ne…ne de : Ağ : Şebeke : Nötr, sıfır durumda : Etkisiz hale getirmek : Asla, hiç : Yeni : Haber, bilgi : En yakın, sonraki : Yanına, yanında : Gece : Hiç, sıfır : Pense, kerpeten, kıskaç : Nipel, iki bağlantı parçasını birbirine eklemekte, bağlamakta kullanılan ara parça : Artık, daha fazla değil : Düğüm, boğum : Gürültü : Sessiz, gürültüsüz : Terminoloji, terimler dizini : Devamlı, sürekli, duraklamadan : Başka bir yüzeye sürüldüğünde aşınmayan : Mecburi, gerekli olmayan : Metalik olmayan : Sigara içmeyen : Öğle : Normal olarak : Kuzey : Burun, uçağın ön kısmı 92 UTEDSOZLUK.indd 92 12/1/11 11:32:45 AM Nose gear Nose gear ground downlock assembly Nose gear lockpin Nose landing gear Not applicable Notch Note Note, to Nothing Notice Notification Notify, to (notified, notified) Now Nowadays Noxious Null Number Number, to Numeric Numerical Numerous Nut : Burun iniş takımı 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Burun iniş takımını kilitleme mekanizması : Burun iniş takımı kilit pimi : Burun iniş takımı : Uygulanamaz, uygun değil : Kertik, çentik : Not : Kaydetmek : Hiçbir şey : Uyarı, bildiri : Bildirme, bildiri : Bildirmek, haber vermek : Şimdi : Bu günlerde : Zararlı, tehlikeli : Değersiz, sıfır : Sayı, rakam, adet : Saymak, numaralamak : Sayısal : Sayısal : Çok, çok sayıda, sayısız : Cıvata somunu, vida somunu 93 UTEDSOZLUK.indd 93 12/1/11 11:32:47 AM O Obey, to Object Object, to Objection Objectionable Objective Obligation Obligatory Oblong Observance Observation Observe, to Observer Obsolete Obstacle Obstruct, to Obstruction Obtain, to Obvious Occasion Occasionally Occupation Occupied Occupy, to Occurrence Octal Odd Odor, odour Off : İtaat etmek, uymak : Nesne, madde : İtiraz etmek : İtiraz, kusur, sakınca, engel : Mide bulandırıcı, hoş olmayan : Objektif, mercek, yansız, tarafsız : Zorunluluk, görev : Zorunlu : Dikdörtgen şeklinde, boyu eninden uzun : Yerine getirme, yapma : Dikkatli bakma, gözlem : 1- Uymak, yerine getirmek : 2- İzlemek : Gözlemci : Eskimiş, artık kullanılmayan : Engel : Tıkamak, kapamak, engel olmak : Engel, tıkanıklık : Sağlamak, almak : Belli, açık, apaçık : Fırsat, elverişli durum : Ara sıra, bazen : Meslek, iş : Meşgul, dolu : Meydana gelmek, olmak : Olay, meydana çıkma : Sekizli : 1- Tek (sayı) : 2- Acayip, tuhaf : Koku : Kapalı 94 UTEDSOZLUK.indd 94 12/1/11 11:32:50 AM 1968 Off scale reading Off course correction Off course signal Offer up, to Offer, to Officer Official duty Offset, to Offset Ohmmeter Oil can Oil cooler bypass valve Oil foam Oil proof Oil strainer Oil sump Oil tank filling port Oil transfer housing Oil free Oleo strut Oleopneumatic Omission Omit, to Omnidirectional On On top Once Once more One after the other One hole mounting One way : Ölçeksiz okuma : Rota düzeltme : Rotadan sapma sinyali : Koymak, takmak, yerleştirmek : Teklif etmek, önermek : Memur, görevli : Resmi hizmet, görev : Dengelemek, denkleştirmek : Dirsek, düz, çıkıntı : Ohmmetre, dirençölçer : Yağdanlık : Yağ soğutucunun bypass valfi : Yağ köpüğü : Yağ sızdırmaz, yağ geçirmez : Yağ filtresi, yağ süzgeci : Yağ haznesi, alt yağ karteri : Yağ tankı ikmal ağzı : Yağ aktarma bölümü : Yağsız : Hidrolik dikme : Havalı-yağlı : Dahil etmeme, çıkarma, atlama : Bırakmak, atlamak, ihmal etmek : Yöneltmez, her yöne, her yönde : Çalışır durumda : Üstünde, üzerinde : Bir defa, bir kez : Bir defadan fazla : Birinin ardından öbürü : Tek delikli bağlantı : Tek yönlü seyahat, tek yön UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 95 UTEDSOZLUK.indd 95 12/1/11 11:32:51 AM One shot multivibrator Only Opaque Open Open circuit voltage Open line Open tread splice Open, to Open end wrench Opening Operable Operate, to Operating altitude Operating life Operation Operational test Operative Opinion Opponent Opportunity Oppose, to Opposite Opposition Optic warning Optical Optimum Option Optional Or : Tek adımlı multivibratör : Bir tek, sadece : Şeffaf olmayan, opak : Açık : Açık devre gerilimi : Açık hat : Lastik diş veya dişlerinin yarılması : Açmak, açılmak : Açık ağızlı anahtar : Açıklık, açış, ağız : Çalışılabilir, çalıştırılabilir durumda : Çalışmak, çalıştırmak, işlemek : Uçuş yüksekliği : Çalışma ömrü : İşlem, çalışma, çalıştırma : Çalışma, işlem testi : Çalışan, çalışır durumda : Düşünce, fikir : Karşı, zıt : Fırsat, uygun zaman : Karşı koymak, direnmek : Aksi, zıt : Zıtlık, karşıtlık : Işıklı, görsel ikaz : Optikle ilgili, gözle veya ışık vasıtasıyla işleyen : En iyi, en uygun : 1- Seçme, tercih : 2- Bir ödeme yapmadan bağlantı yapmak : İsteğe bağlı : Veya, ya da 96 UTEDSOZLUK.indd 96 12/1/11 11:32:54 AM Oral test Order Order, to Ordinal numbers Ordinary Ore Organize, to Orient, to Orifice Origin Original carrier frequency Originate, to O-ring seal Orthicon Oscillate, to Oscillation Oscillograph tube Other Other than Otherwise Ounce Out of adjustment Out of order Outage Outboard Outboard flap Outbound : Sözlü, sınav : 1- Sıra, dizi, düzen : 2- Emir : 1- Düzenlemek : 2- Emretmek : 3- Ismarlamak, sipariş etmek : Sıra sayıları (birinci, ikinci, üçüncü…gibi) : Sıradan, olağan : Maden cevheri, metal : Düzenlemek : Yönlendirmek : Dar kanal, sınırlayıcı, azaltıcı : Başlangıç, kaynak 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Özgün taşıma frekansı : Çıkmak, kaynaklanmak : O kesitli conta, yuvarlak conta : Alıcı tüpü (televizyon) : Salınım yapmak : Salınım, titreşim : Elektrik akımındaki titreşimleri kaydeden alet : Diğer, başka : -den başka : Aksi takdirde, yoksa : Ons, 28.349 gram : Ayarsız, ayar dışı : Arızalı, hizmet dışı : Hizmet dışı kalma, işlememe : Dış taraf : Dış flap : İstasyondan uzaklaşmak (uçuş) 97 UTEDSOZLUK.indd 97 12/1/11 11:32:56 AM Outdoor antenna Outer Outermost Outflow safety valve Outlet Outlet case Outlet chamber Outline Outlook Out of phase Output Outside Outstanding Oven Over Over the full travel Over voltage Overall Overcast, to Overcome, to (overcame, overcome) Overflow Overhaul Overhead panel Overheat Overlap Overload Overnight check Overnight stay Override, to (overrode, overriden) : Harici anten, dış anten : Dıştaki, dışarıdaki : En dıştaki : Dışarıya akış veren emniyet valfi : Çıkış, çıkış yeri : Tahliye bölümü : Tahliye odası : Ana hat, kroki, taslak : Genel görünüş, görünüm : Faz dışı, iki dalganın aynı zamanda aynı noktadan geçmediği durum : Çıkış, çıkan, çıktı : Dış, taraf : Önemli, önde gelen : Fırın : Aşırı, fazla : Maksimum hareketini aşmak : Aşırı voltaj : Ayrıntılı, geniş kapsamlı, tüm, toplam : Karartmak : Üstesinden gelmek, çaresini bulmak : Taşma : Büyük bakım, revizyon : Baş üstü paneli : Aşırı ısınma : Taşma : Aşırı yük : Konaklama bakımı : Geceleme, konaklama : Otomatik sistemi mekanik çalıştırmak, tepelemek 98 UTEDSOZLUK.indd 98 12/1/11 11:32:58 AM Overrule, to Overrun Overrunning clutch Overshoot, to (overshot, overshot) Oversize Overspeed Overtime Overturn, to Owe, to Own, to OWS Oxide coated filament Oxygen cylinder : İptal etmek, geçersiz kılmak : Pist sonu emniyet sahası, pistin ucundaki emniyet uzantısı : Serbest tekerlek kavraması : Çok hızlı gidip kaçırmak, geçip gitmek, pist dışına çıkarmak : Fazla geniş, fazla büyük : Aşırı hız : Fazla mesai, fazla çalışma : Altüst etmek, çevirmek : Borcu olmak : Sahip olmak : Ocean Weather Station : Oksit kaplı filaman : Oksijen tüpü 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 99 UTEDSOZLUK.indd 99 12/1/11 11:33:00 AM P Pack, to Package Packed snow Packing Page Paint Paint, to Pair Pale Pallet Pallet lock Paper Parachute Paragraph Parallel feed Parameter Parasite drag Parking brake lever Part Part number Partial Partially Participate, to Particle Particularly Parting : Paketlemek, sarmak, kaplamak : Paket, ambalaj : Yoğun kar : 1- Conta : 2- Ambalaj : Sayfa : Boya : Boyamak : Çift : Solgun, mat : Kargonun yükleme ve boşaltılmasını kolaylaştırmak için altına yerleştirilen metal platform : Palet kilidi : Kağıt : Paraşüt : Paragraf : Paralel beslenme : Parametre : Parazit sürüklenme, hava akışının yüzey ve şekille sürtünmesinden doğan geri sürüklenme : Park freni kolu : Kısım, parça : Parça numarası : Kısmi : Kısmen : Katılmak : Parçacık, tanecik : Özellikle, bilhassa : Ayrılma 100 UTEDSOZLUK.indd 100 12/1/11 11:33:02 AM Partition Partly Pass, to Passage Passenger Passenger cabin Passivate, to Passport Past Paste, to Patch Path Pattern Pause, to Pavement Pawl Pay attention, to Pay, to (paid, paid) Payload Payment Peak Peak power Pedestal Peel, to Peeled rib : Ayırmak, bölmek : Kısmen : Geçmek : Geçit, yol : Yolcu : Yolcu kompartımanı, kabin : Pasifleştirmek : Pasaport : Geçmiş : Yapıştırmak : Yama : Yol : 1- Patern, şekil : 2- Uçuş yolu : Duraklamak, ara : Zemin, kaldırım : Bir yöne harekete izin veren ve aksi yönde hareketi engelleyen mekanik stop, tespit mandalı : Dikkat etmek : Ödemek : Uçağa yakıt alındıktan sonra uçağın kaldırabileceği yolcu ve kargo dahil yük miktarı : Ödeme : Zirve, bir şeyin en yüksek noktası, en yoğun : Maksimum güç : İki pilot koltuğu arasındaki panel : Kabuğunu soymak, soyulmak, pul pul dökülmek : Soyulmuş kuşak 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 101 UTEDSOZLUK.indd 101 12/1/11 11:33:04 AM Peen, to Penalty Pending Pendulum Penetrate, to People Per Per hour Perceive Percent Perceptible Percolate, to Percussion Perfect Perforate, to Perforated Perforation Perform, to Performance Performance penalty Perhaps Peril Periodically Peripheral Periphery Perish, to Permanent Permeability : Çekiçle dövmek, çekiçle ezmek : Ceza : Kararlaştırılmamış, muallakta olan, askıda olan : Sarkaç : İçine girmek, sızmak, içine işlemek, içine girip yayılmak : İnsanlar : 1- Başına, her bir … için : 2- -e göre : Saatte : Algılamak, kavramak, anlamak : Yüzde (%) : Algılanabilir, anlaşılabilir : Süzmek : Vurma, çarpma : Kusursuz, eksiksiz, mükemmel : Delmek, delik açmak : Delikli : Delik, delme : Yapmak, yerine getirmek : İşleme, çalışma, randıman : Güç azalması : Belki : Tehlike : Düzenli aralıklarla, periyodik olarak : Çevresel : Çevre : 1- Yok olmak : 2- Çürümek, bozulmak : Sürekli, daimi : Geçirgenlik 102 UTEDSOZLUK.indd 102 12/1/11 11:33:06 AM Permeable Permissible Permit, to Permitted Perpendicular Perpetual Persist, to Person Personnel Perspex Pertain, to Phase Phillips head Phillips screwdriver Physical Pick, to Picket, to Pickle, to Picture Piece Pierce, to Pile, to Pillar Pilot action Pin Pinch, to Pioneer, to Pit Pitch action : Geçirgen : İzin verilebilir : İzin vermek, müsaade etmek, imkan vermek : İzin verilmiş, onaylanmış : Dikey, düşey : Kalıcı, sürekli, daimi : 1- Israr etmek, inat etmek : 2- Sürüp gitmek, devam etmek : Kişi : Personel : Bir tür sert plastik : -e ait olma, ile ilgili olmak, uygun olmak : Aşama, safha, evre, faz : Yıldız başlı : Yıldız tornavida : 1- Maddi, maddeye yakın : 2- Fiziksel, fiziki : Seçip almak : Uçağı bağlamak, sabitlemek : Asitle temizlemek : Resim : Parça : Delmek, delip geçmek : Yığmak, kümelemek, biriktirmek : Direk, sütun, kolon : Pilot müdahalesi : Pim : Sıkıştırmak, kıstırmak : Öncülük etmek : Çukur, oyuk : Uçağın burnunun aşağı yukarı hareketi, yunuslama 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 103 UTEDSOZLUK.indd 103 12/1/11 11:33:08 AM Pitot static system Pivot, to Placard Placard, to Place Place, to Placement Plain Planet Plank, to Planned Plant Plate Pledge, to Plenty Plexiglas Pliable Pliers Plot Plug Plumber Plumbing Plunge, to : Airspeed indikatörleri, altimetreler ve vertical speed indikatörleri için basınç sistemi : Mil üzerinde dönmek, eksen etrafında dönmek : Etiket, plakart; uçakla, çalışmayla veya komponentle ilgili uçağa yerleştirilen not : Etiketlemek, plakartlamak : Yer, bölge : 1- Yerleştirmek, koymak : 2- Konuma vs. getirmek : Yerleştirme : Düz, sade : Gezegen : Kalas döşemek, tahta kaplamak : Planlı, planlanmış : 1- Bitki : 2- Fabrika, tesis : Levha, plaka, kaplama : Güvence vermek, taahhüt etmek : Çok, bol, çokluk : Cama benzer bir plastik çeşidi, uçak camlarında kullanılan plastik madde : Bükülür, bükülgen, esnek : Kerpeten : Plan, kroki, taslak : 1- Tıkaç, tıpa : 2- Fiş : Su tesisatçısı : Su tesisatı, boru yerleştirme işi : Daldırmak, batırmak 104 UTEDSOZLUK.indd 104 12/1/11 11:33:10 AM Plunger Plus Ply Ply separation Pneumatic Pocket Point Point at, to Point, to Pointer Poisonous Polar current Polarity Polarize, to Pole Police, to Polish, to Polished Poor Pop out, to Popped Popular Pore Port Port side Portable : Pompa pistonu, dalma pistonu : Art (+) : Kat, katmer : Kat ayrılması : Pnömatik, hava basıncı ile işleyen, havalı : 1- Cep : 2- Çukur, boşluk : Nokta : Çevirmek, doğrultmak : İşaret etmek, göstermek : İbre : Zehirli : Polarizasyon akımı : Bir mıknatısın kutupları gibi çekme veya itme özelliklerine sahip olma : Bir ışının titreşimlerini belirli bir yöne çevirmek, kutuplamak : Kutup, mıknatısın uçları : Kontrol altında tutmak, kontrol etmek, denetlemek : Cilalamak, parlatmak : Cilalı, parlatılmış : Yetersiz : Atmak, dışarı çıkmak : Atık, dışarıda : Tutulan, yaygın, popüler : Metal yüzeyindeki küçük delik, açıklık; gözenek : 1- Liman : 2- Giriş yeri; buhar, gaz, su yolu : Uçağın kendi cephesine göre sol tarafı : Taşınabilen 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 105 UTEDSOZLUK.indd 105 12/1/11 11:33:12 AM Portable tester Portion Pose, to Position Position, to Positive Possess, to Possibility Possible Post flight Postpone, to Potable Potent Potential Pound Pound per Square Inch (PSI) Pour, to Power Power supply Power, to Practicable Practical PrePrecarious Precaution Precede, to Precious Precipitation Precise : Portatif test aleti : Kısım : Ortaya çıkarmak : Pozisyon, konum, durum : Konumuna getirmek, yerleştirmek, pozisyonlandırmak : Pozitif, olumlu : Sahip olmak : Olasılık : Olası : Tamamlanmamış, en son uçuş : Ertelemek : İçilebilir : Güçlü, kuvvetli : Potansiyel, mümkün, olası : İngiliz ağırlık birimi (453 g) : İnç kareye isabet eden pound cinsinden basınç : Dökmek, akıtmak, dökülmek : Güç : Güç kaynağı : Çalıştırmak, enerjilendirmek : Yapılabilir, kullanışlı, elverişli : Pratik, kullanışlı, uygulamalı : Önce, ön : Güvenilmez, tehlikeli : Önceden alınan tedbir, önlem : -den önce gelmek : Değerli, kıymetli : Yağış, yağış miktarı : Kesin, tam 106 UTEDSOZLUK.indd 106 12/1/11 11:33:14 AM Precisely Precision Preclude, to Preconditioning Predetermine, to Predicate, to Predict, to Prefer, to Preferably Preformed packing Preliminary Preparation Prepare, to Preselect, to Presence Present Present position entering Present, to Preserve, to Preset, to Press, to Pressure Pressure bulkhead Pressure filling Pressurized Pressurize, to Presume, to Pretend, to Prevail, to Prevailing wind : Kesinlikle : Kesinlik, doğruluk : Engel olmak, önüne geçmek : Sinyali işlemeden önce ön bir işlemden geçirme, ön düzenleme : Önceden belirlemek : Doğrulamak, teyit etmek : Önceden bildirmek, haber vermek : Tercih etmek : Tercihen : Özel conta : İlk, ön : Hazırlık : Hazırlamak, hazırlanmak : Önceden seçmek, kurmak : Varlık, hazır bulunma, var olma : Mevcut, var 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Koordinatların pilot tarafından girilmesi : Sunmak, takdim etmek, vermek : Korumak, saklamak, muhafaza etmek : Önceden ayarlamak : Basmak : Basınç : Basınç duvarı/bölmesi : Basınçlı ikmal : Basınçlı, basınçlandırılmış : Basınçlandırmak : Saymak, varsaymak : -mış gibi yapmak : Hakim olmak, yaygın olmak, etkili olmak : En sık esen rüzgar, hakim rüzgar 107 UTEDSOZLUK.indd 107 12/1/11 11:33:16 AM Prevent, to Preventive maintenance Previous Primary Primary flight control surfaces Prime Primer Principal Principle Print, to Prior to Priority Probability Probable Procedure Proceed, to Process Process, to Produce, to Producer Product Production Profession Progress Progressive Prohibit, to Prominent Promote, to Prompt : Önlemek, engellemek : Önleyici, koruyucu bakım : Önceki : Ana, esas : Ana uçuş kumanda yüzeyleri : Esas, başlıca : Astar, boya : Esas, baş : Prensip, ilke : Basmak, yayınlamak : Önce : Öncelik : Olasılık, ihtimal : Olası, muhtemel : İşlem sırası, prosedür : Devam etmek, başlamak : Süreç, işlem : Özel işleme tabi tutmak, işlemek, işlemden geçirmek : Meydana getirmek, üretmek : Üretici : Ürün : Üretim, imal : Meslek, iş : İlerleme, gelişme : İlerleyen : Yasaklamak, engel olmak : Çıkık, çıkıntılı : İlerletmek, arttırmak : Çabuk, hemen olan, hazır 108 UTEDSOZLUK.indd 108 12/1/11 11:33:19 AM Proof Propagate, to Propel, to Propeller Proper Properly Proportion Proportional Proposal Propulsion Propulsive Protect, to Protection Protective Protruding Prove, to Provide, to Provided, providing Provisional Proximity Publish, to Pull away, to Pull, to Pulsate, to Pulse Pulverize, to Pump Pump, to Punctual : 1- Kanıt, delil : 2- Dayanıklı, geçirmez : Üretmek, çoğaltmak : İtmek, ileri doğru sürmek : Pervane : Uygun : Doğru olarak, düzgün bir şekilde, gerektiği gibi, uygun şekilde : Orantı, oran : Orantılı : Öneri, teklif : İtici güç, çalıştırıcı güç : İtici, çalıştırıcı : Korumak : Koruma : Koruyucu : Dışarıda : Kanıtlamak : Sağlamak, tedarik etmek : Şartıyla, şayet, ancak : Geçici : Yakınlık : Yayınlamak, basmak : Ayırmak, çekip ayırmak : Çekmek : Titremek, atmak : Sinyal : 1- Ezmek, toz haline getirmek : 2- Püskürtmek : Pompa : Pompalamak : Dakik 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 109 UTEDSOZLUK.indd 109 12/1/11 11:33:20 AM Puncture Purchase, to Pure Purge, to Purifier Purify, to (purified, purified) Purpose Purser Push down, to Push, to Push-pull cable Push to test light Put away, to Put in position, to Put into, to Put on, to Put, to (put, put) : Delinme : Satın almak : Saf, katıksız : Temizlemek, atmak : Arıtıcı, temizleyici : Arıtmak, temizlemek : Amaç, maksat : Kabin amiri : Aşağı itmek : İtmek, bastırmak : İtip çekerek çift yönlü hareket ileten kablo : Üzerine bastırarak faal olup olmadığı kontrol edilen lamba : Bir tarafa koymak : Yerleştirmek, yerine koymak : İçine koymak : 1- Uygulamak : 2- Giymek, takmak : Koymak 110 UTEDSOZLUK.indd 110 12/1/11 11:33:23 AM Q Quadruple Qualification Qualified Quality Quantify, to (quantified, quantified) Quantity Quarter Quench, to Questionable Quick Quick Attack Detach (QAD) Quick connection Quicksilver Quicescent Quiet Quit, to Quite Quota Quote, to 1968 : Dört kat, dört misli : Vasıf, kalifikasyon, şart : Vasıflı, ehliyetli : Kalite UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Belirlemek, ölçmek : Miktar : Çeyrek, dörtte bir : Söndürmek, dindirmek, su ile soğutmak : Kesin olmayan, şüpheli : Çabuk, hızlı, süratli : Çabuk ve kolayca çözülüp bağlanabilen bağlantı şekli : Çabuk sökülüp takılabilen birleştirme şekli : Cıva : Devinimsiz, hareketsiz : Sessiz, sakin, hareketsiz : Bırakmak, vazgeçmek, terk etmek : Oldukça, epey : Hisse, pay, kontenjan, kota : Bahsetmek, aktarmak 111 UTEDSOZLUK.indd 111 12/1/11 11:33:25 AM R Race Rack Racon Radar approach control Radial Radiant Radiate, to Radioactive Radius Raft Rag Rail Rain repellent Rainfall Raise, to Rake Ram air effect Ramp Random Range Rank Rapidly Ratchet Rate : Yuva, yatak : Raf : Radar beacon : Radarla yaklaşma kontrolü : Radyal, merkezden kenarlara doğru : Işın yayan, ısı yayan : Işın yaymak : Radyoaktif, radyasyon yayıcı : Yarıçap : 1- Sal : 2- Yığın, büyük miktar : Üstüpü, bez parçası : 1- Korkuluk, trabzan : 2- Ray : Kokpit ön camlarından yağmurun hemen akıp gitmesine yardımcı olan özel sıvı : Yağış, sağanak : Kaldırmak, yükseltmek : Basınç sensörü : Çarpan hava etkisi : Rampa, apron veya hangar yakınında uçağın park edildiği yer : Rastgele, tesadüfi : Alan, mesafe, menzil : Sıra, rütbe, derece : Hızla, süratle : Çark mandalı, çarkın bir yöne dönmesine izin veren fakat geri hareketini engelleyen mekanizma : Oran, derece 112 UTEDSOZLUK.indd 112 12/1/11 11:33:27 AM Rather Rating Ratio Raw Raw material Ray Reach, to Reaction Read back, to Read, to (read, read) Readable Readily Reading Reading light Ready Real Ream, to Rear Rear spar Reason Reasonable Recall, to Receive, to Receiver Recently Receptacle Recess Reciprocal Reciprocate, to : Tercihen, -den ise : Dereceleme, sınıflama : Oran : 1- Ham, işlenmemiş : 2- Çiğ, pişmemiş : Hammadde : Işın : Ulaşmak, erişmek, varmak : Tepki, reaksiyon, karşı koyma : Tekrar okumak : 1- Okumak : 2- Göstermek, işaret etmek : Okunaklı : Kolayca, hemen, anında : Göstergenin kaydettiği ölçüm, değer : Okuma lambası : Hazır : Gerçek, hakiki : Genişletmek (delik) : Arka, geri : Arka spar (duvar) : Neden, sebep : Makul, mantıklı, akla uygun : 1- Geri çağırmak : 2- Anımsamak, hatırlamak : Almak : Alıcı : Son günlerde, son zamanlarda : Elektrik prizi, giriş yuvası : Girinti, boşluk, yuva : Karşılıklı, iki taraflı : Karşılıklı hareket etmek 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 113 UTEDSOZLUK.indd 113 12/1/11 11:33:29 AM Reciprocating motion Recirculation Reckoning Reclaim, to Recline, to Recognize, to Recommend, to Recommended Reconcile, to Recondition, to Reconnect, to Record Record, to Recover, to Recovery Rectangle Rectification Rectifier Rectify, to (rectified, rectified) Red Reduce, to Reduction Redundant Re-energize, to Refer, to Reference Reference value : İleri geri hareket : Devridaim : Hesaplama, sayma : 1- Boşaltmak, geri almak : 2- Yeniden kullanılabilir duruma getirmek : Dayanmak, yaslanmak : Tanımak, farkına varmak : Tavsiye etmek : Tavsiye edilen, önerilen : Uzlaştırmak : Yenilemek, revizyondan geçirmek : Yeniden bağlamak : Kayıt : Kaydetmek : Geri almak, geri kazanmak, iyileşmek : Geri kazanma, düzeltme, iyileşme : Dikdörtgen : Düzeltme, tahsis : Alternatif akımı doğru akıma çeviren cihaz : 1- Düzeltmek, doğru hale getirmek : 2- Alternatif akımı doğru akıma çevirmek : Kırmızı : Azaltmak, düşürmek : Azaltma, azalma : Fazla, gereksiz : Yeniden enerji vermek : 1- Başvurmak, bakmak : 2- Adlandırmak : Referans : Referans değer 114 UTEDSOZLUK.indd 114 12/1/11 11:33:31 AM Referenced procedures Refill, to Refine, to Reflect, to Reflection Refrain, to Refresh, to Refuel, to Refuse, to Regenerate, to Region Regional Register Register, to Registration Regular Regulate, to Regulation Reinforce, to Reinforcement cords Reinsert, to Reject, to Related Relation Relative Relay Relay, to Release, to Relevant 1968 : İlgili prosedürler, referans olarak verilen işlemler : Tekrar doldurmak : Arıtmak, rafine etmek : Yansıtmak, yansımak : Yansıma : Kendini tutmak, kaçınmak, sakınmak : Canlandırmak, tazelemek, serinletmek : Yakıt ikmal etmek : Reddetmek, kabul etmemek : Yenilemek, yeniden oluşturmak : Bölge, mıntıka, etraf : Bölgesel : Sicil, kayıt : Kaydetmek, tescil etmek : Kayıt : Düzenli, kurallı : Ayarlamak, düzenlemek : 1- Düzenleme, tanzim : 2- Kural, yönetmelik : Kuvvetlendirmek, takviye etmek : Takviye kabloları : Tekrar sokmak : Reddetmek, atmak : İlgili, bağlı : İlgi, ilişki : İlişkin, bağlı, izafi, göreceli : Röle : Nakletmek, göndermek : Serbest bırakmak, kurtarmak : İlgili UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 115 UTEDSOZLUK.indd 115 12/1/11 11:33:33 AM Reliability Reliable Relief valve Relieve, to Relocate, to Reluctance Rely on, to Remain, to Remaining Remarkable Remarks Remedy Remember, to Remnant Remote Remote control Removable Removal Remove, to Render, to Renew, to Repair Repair, to Repeat, to Repel, to Repetitive : Güvenilirlik : Güvenilir : Basınç emniyet valfi, sistemi fazla basınçtan korumak için kullanılan emniyet valfi : Dindirmek, hafifletmek, azaltmak, boşaltmak : Yeniden yerleştirmek : Manyetik direnç : Güvenmek, itimat etmek : Kalmak, arta kalmak : Arta kalan, artan : Dikkate değer : Açıklamalar, notlar : Çare, çözüm : Hatırlamak : Artık, geri kalan şey, kalıntı : Uzak : Uzaktan kumanda : Sökülebilir : Sökme, ayırma, çıkarma : 1- Sökmek, çıkarmak : 2- Gidermek, yok etmek : 3- Atmak, uzaklaştırmak : 4- Boşaltmak : Vermek, teslim etmek : Yenilemek : Tamir : Tamir etmek : Yeniden yapmak, tekrarlamak : İtmek, geriye atmak : Tekrarlamalı 116 UTEDSOZLUK.indd 116 12/1/11 11:33:35 AM Replace, to Replacement Replenish, to Reply Reply, to Report Report, to Represent, to Representative Request Request, to Require, to Required Requirement Requisite Rescue, to Research Reserve, to Reservoir Reset, to Residual Residue Resist, to Resistance Resistant Resolution Resource Respectively : 1- Değiştirmek : 2- Tekrar yerine koymak : 3- Yerini almak : Değiştirme : Tekrar doldurmak : Cevap : Cevap vermek, karşılık vermek : Rapor : Rapor etmek, bildirmek : 1- Göstermek, tasvir etmek : 2- Temsil etmek : Temsilci : İstek, talep : İstemek, rica etmek : Gerektirmek, istemek : Gerekli, istenen : Gereksinim, şart : Gerekli, zorunlu : Kurtarmak : Araştırma : Ayırmak, saklamak, korumak, tahsis etmek : Depo : Yeniden ayarlamak, tekrar yerine koymak : Artık, artakalan : Kalıntı, artık : Dayanmak, direnmek, karşı koymak : Direnç, resistans : Dayanıklı, dirençli : Çözme, ayrışma : Kaynak : (Cümlede ortaya çıktığı) Sırayla 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 117 UTEDSOZLUK.indd 117 12/1/11 11:33:37 AM Respiration Respond, to Response Responsibility Responsible Restore, to Restrain, to Restriction Result Result in, to Retain, to Retainer Retard, to Retarded Retract, to Retractable Retraction Retrievable Retrieve, to Return Return, to Reusable Reveal, to Reverse Reverse, to Review, to Revise, to Revision : Solunum, nefes alma : Cevap vermek, karşılık vermek : Cevap, tepki : Sorumluluk : Sorumlu : Eski haline getirmek : Sınırlandırmak : Sınırlama, kısıtlama, azaltma : Sonuç : 1- Sonuçlandırmak, meydana gelmek : 2- Sebep olmak : Tutmak, alıkoymak, elinde bulundurmak : Tutan, alıkoyan : Yavaşlatmak, geciktirmek : Gecikmiş, gecikmeli : Geri çekmek, toplamak, kapatmak, içeri çekmek : Toplanır, geri alınabilir : Toplama, içeri çekme : Tekrar ele geçirilebilir, kazanılabilir, tekrar yerine getirilebilir : Tekrar ele geçirmek, tekrar kazanmak veya düzeltmek : Dönüş : Dönmek : Tekrar kullanılabilir : Açığa vurmak, göstermek : Ters, aksi, arka : Ters çevirmek : Yeniden incelemek : Düzeltmek, revizyon yapmak, değiştirmek : Düzeltme, revizyon 118 UTEDSOZLUK.indd 118 12/1/11 11:33:39 AM Revolution Revolve, to Rewind, to Rewrite, to Rib Rib undercutting Ribbon Ringing Right Right angle Right hand side Rigid Rim Rime Ring Rinse, to Ripped Ripple Rise, to (rose, risen) Risk Rivet, to Riveted Road Robust Rock, to Roll action Roll out Roll, to : Dönme, devir : Dönmek, döndürmek, çevirmek : Geri sarmak : Tekrar yazmak :1- Kuşak, diş : 2- Uçak yapısını oluşturan yapısal elemanlardan biri : Kuşak ayrılması : Şerit : Ayar, uçağın ve uçuş kumandalarının son ayarı : 1- Sağ : 2- Doğru : Dik açı : Sağ taraf : Sert, katı, dik : Kenar, çıkıntı, jant : Kırağı : Halka : Durulamak : Yırtılmış, parçalanmış, hasarlı : Hafif dalgalanma : Yükseltmek, artmak : Risk, olasılık : Perçinlemek : Perçinli, perçinlenmiş : Yol : Sağlam, kuvvetli, kaba : Sallamak, sarsmak, sallanmak : Uçağın sağa sola yatış hareketi : Uçağın inişten sonra pistte koşturması : Yuvarlamak, çevirmek, sarmak 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 119 UTEDSOZLUK.indd 119 12/1/11 11:33:41 AM Roller Rope Rotary Rotate, to Rotation Rough Roughness Round Round off, to Route Routinely Row Rub, to Rubber Rudder Rugged Rule Rule, to Run, to (ran, run) Running (water) Runway Rupture Rush, to Rust : Silindir, makar : İp, halat : Dönen, döner : Bir eksen üzerinde dönmek : Rotasyon, yön belirleme : Pürüzlü, pürtüklü, kaba, sert : Kabalık, sertlik : 1- Yuvarlak : 2- Etrafında : 1- Yuvarlak yapmak : 2- Yuvarlamak, tamamlamak (sayı) : Rota, yol : Rutin olarak : Sıra, dizi : Ovalamak : Latik kauçuk : Uçağın sağa sola yönünü değiştirmek için kullanılan kuyruktaki uçuş kumanda yüzeyi : Arızalı, pürüzlü, engebeli : Kural, kaide : Yönetmek, idare etmek : 1- Koşmak : 2- Çalışmak, işlemek, çalıştırmak, işletmek : Akan : Pist, koşuyolu : Kırılma, kopma : Acele etmek, koşmak : Pas 120 UTEDSOZLUK.indd 120 12/1/11 11:33:43 AM S Sack Sacrifice, to Sacrificial corrosion Safe Safetied Safety belt Safety clips Safety collar Safety net Safety precautions Safety strap Safety valve Safety, to (safetied, safetied) Sag, to Salvage, to Same Sample Sand, to Sandpaper Satellite Satisfactory Saturate, to Saturation Save, to Saw Say, to (said, said) 1968 : Torba, çuval : Feda etmek, gözden çıkarmak : Yüzeyin kendisinden daha düşük derecede metalle kaplandığı bir korozyondan koruma metodu : Emniyetli, güvenli, emin : Emniyet, güvenlik : Emniyet kemeri : Emniyet kelepçeleri : Emniyet halkası : Emniyet ağı : Emniyet tedbirleri : Emniyet bandı : Emniyet valfi; fazla, istenmeyen basıncı kendiliğinden dışarı bırakılan valf UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Emniyete almak : Bel vermek, sarkmak : Yangından, kazadan vs. kurtarmak : Aynı : Örnek, numune : Zımparalamak : Zımpara : Uydu : Yeterli, tatmin edici : Doyma durumuna getirmek, doymak : Doyma : Kurtarmak, korumak, saklamak : Testere : Demek, söylemek, bildirmek 121 UTEDSOZLUK.indd 121 12/1/11 11:33:45 AM Scaffolding Scale Scaling Scan Scan, to Scatter, to Scavenge Scavenge pump Scavenge, to Schedule, to Scheduled Scheduled flight Schematically Scientist Scissors Scoop Scope Scorch, to Score Scoring Scour, to Scramble, to Scrap Scrap, to : İskele, üzerine çıkılarak çalışmaları kolaylaştıran iskele : Ölçek, ölçü : Seviyelendirme, sinyal seviyesini düzenleme : Tarama : Taramak, tarama yapmak : Saçmak, dağıtmak : Bir bölgeden istenmeyen maddeleri atma, uzaklaştırma : Emiş pompası : Süpürmek, temizlemek : Program yapmak, programa koymak, programlamak : Programlanan, programlanmış olan : Tarifeli sefer : Şematik olarak : Bilimadamı : Makas : Spatül, kepçe : 1- Osiloskop : 2- Alan, faaliyet alanı : 3- Konu : Hafifçe yakmak, alazlamak, kurutmak : Çentik, çizgi : Çizilme, çentikleme : Ovalamak, temizlemek, sürterek kazımak, yıkamak : Karıştırmak, sinyal ya da dalgayı değiştirmek : Parça, döküntü, kırpıntı : Parçalamak, hurdaya çıkarmak 122 UTEDSOZLUK.indd 122 12/1/11 11:33:47 AM Scraper Scratched Screen Screen grid Screw Screw in, to Screw, to Screwdriver Scriber Scroll, to Scrub, to Scrutinize, to Scuff, to Sea level Seal Seal cap Seal, to Sealant Sealed Sealed area Seam Seamless Sear, to Search, to Seat Seat belt Seat, to Second Secondary Section Sector : Raspa, spatula, kazıyıcı : Çizilmiş, sıyrılmış : Ekran : Ekran ızgarası : Vida : Vidalamak, çevirerek sokmak : Vidalamak, çevirerek sıkıştırmak : Tornavida : Çizecek, işaretleme aleti : (Ekranda) Görüntü kaydetme : Fırçalayarak temizlemek, ovmak : İyice incelemek : Sürüyerek aşındırmak, sürtmek : Deniz seviyesi : Conta : Conta kapak, sızdırmaz kapak : Contalamak : Dolgu macunu, bostik : Contalanmış, contalı : Contalı kısım : Bağlantı yeri, ek yeri : Kaynaksız, lehimsiz : Kurutmak, hafifçe yakmak : Aramak, araştırmak : Koltuk, oturma yeri : Emniyet kemeri : Yerleştirmek, yerleşmek : 1- Saniye : 2- İkinci : İkincil, ikinci derecede, yardımcı : Bölüm : Sektör 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 123 UTEDSOZLUK.indd 123 12/1/11 11:33:49 AM Secure, to Secured Security Sediment See, to (saw, seen) Seek, to (sought, sought) Seem, to Seep, to Seepage Segment Seize, to Seizure Select, to Selected Selection Selector Self-adhesive Self-contained Self-explanatory SemiSemi conductor Send, to (sent, sent) Sender : Emniyete almak, sımsıkı kapamak, bağlamak : Emniyetli, emniyete alınmış : Güvenlik, emniyet : Tortu, çökelti : Görmek, bakmak, anlamak : Aramak, araştırmak : Görünmek, …gibi görünmek : Sızmak, süzülmek, sızdırmak : Sızıntı : Parça, dilim, bölüm : 1- Yakalamak, kavramak : 2- Sıkılık, sıcaklık ya da yağsızlıktan dolayı yapışmak : Tutma, kazıklama : Seçmek, seçip ayırmak : Seçilmiş : Seçim, seçme : Selektör, seçici : Kendinden yapışan : Bağımsız, müstakil : Aşikar, kendinden açıklayıcı : Yarı, kısmen : Yarı iletken : Yollamak, göndermek : Verici, depo veya tank içindeki sıvı seviyesinin değişmesi durumunda pilot panelindeki indikatöre sinyal gönderen ve tanktaki sıvı miktarını gösteren bir ölçü aleti 124 UTEDSOZLUK.indd 124 12/1/11 11:33:52 AM Sense Sense, to Sensible Sensitive Sensitivity Sensor Separate Separate, to Separately Separation Sequence Sequential Serial number Series Series circuit Series connection Serious Serrate, to Serrated Serrated plate Serve, to Service bulletin Service, to Serviceable Servicing Servo Servo tab Set for, to : Duyu, duyum : Hissetmek, sezmek : Fark edilir, hissedilir : Hassas, duyarlı : Hassasiyet, duyarlılık : Sensör : Ayrı : Ayırmak : Ayrı ayrı, ayrı olarak : Ayrılma : Sıra, dizi : Seri oluşturan, ardışık : Seri numarası : Seri, dizi, sıra : Seri devre : Seri bağlantı : Ciddi, önemli : Tırtıllamak : Girintili, çıkıntılı, tırtıklı : Kurt dişli : 1- Hizmet vermek : 2- Yardımcı olmak, yardım etmek : Servis bülteni, üretici firma tarafından yayınlanan bilgi : Bakmak, bakımını yapmak, işleyecek hale koymak : Kullanılabilir, çalışabilir : İkmal, doldurma : Servo, yardımcı : Kumanda yüzeyinin firar kenarına tutturulmuş ayarlanabilir tab : Ayarlamak 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 125 UTEDSOZLUK.indd 125 12/1/11 11:33:54 AM Set up, to Set, to (set, set) Setting Setting knob Settle, to Sever, to Several Severe Shackle Shade Shadow Shaft Shake out, to Shake, to (shook, shaken) Shank Shape Shape, to Share, to Sharp Sharpen, to Sharpness Shatter, to Shave, to : 1- Başlamak, neden olmak : 2- Monte etmek, kurmak : 1- Kurmak, set etmek : 2- Saptamak, belirlemek : 3- … konumuna/pozisyonuna getirmek : Ayar : Ayar düğmesi : 1- Yerleşmek, yerleştirmek, sabit hale getirmek : 2- Çökmek, süzülmek : 3- Halletmek, çözmek, bir karara bağlamak : Kesmek, kesilmek : Birçok, çok : Şiddetli, ciddi, sert, katı : Kelepçe, bağlantı demiri : Ton (renk) : Gölge, karaltı : Şaft, mil : Silkmek, silkip atmak : Sallamak, çalkalamak : Cıvata gövdesi, cıvata sapı : Şekil, biçim : Şekil vermek : Paylaşmak, ortaklaşa kullanmak : Keskin, sivri : Bilemek, keskinleştirmek, sivriltmek : Keskinlik : Kırmak, parçalamak : 1- Tıraş etmek, kazımak : 2- Soymak, yüzmek, rendelemek 126 UTEDSOZLUK.indd 126 12/1/11 11:33:56 AM Shear pin Shear, to Shears Sheath Sheer Sheer, to Sheet Sheet metal Shelf Shell Shield Shielded cable Shift Shift, to Shim Shimmy Shine, to (shone, shone) Ship, to Shipment Shock absorber Shock strut Shop Shore up, to Short Short circuit : Gerektiğinde kopararak hasarın yayılmasını önlemeye yarayan emniyet pimi : Kesmek, makaslamak : Büyük makas : Kılıf, kesici araçların kabı, mahfaza : 1- Saf, katışıksız : 2- Dik, sarp : 3- Hafif ve şeffaf : Rotadan sapmak, yolundan ayrılmak : 1- Sac, levha : 2- Tabaka, kağıt yaprağı : Metal levha, sac : Raf : Kabuk : Kalkan, koruyucu şey, siper : Korumalı kablo : 1- Değişme, değiştirme : 2- Vardiya, posta : Değiştirmek : Şim, ara/ayar sacı : Esneme, titreme, uçak tekerleğinde meydana gelen ani ve sert titreşim 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Parlamak, parlatmak : Gemi ile taşımak, yüklemek : Yükleme, yüklenen eşya, kargo : Amortisör, iniş takımı, amortisör dikmesi : Dikme : Atölye : Desteklemek : Kısa : Kısa devre 127 UTEDSOZLUK.indd 127 12/1/11 11:33:58 AM Short wave Shortage Shorten, to Shot effect Shotpeening Shoulder Shovel Show up, to Show, to (showed, shown) Shrink, to (shrank, shrunk) Shrinkproof Shunt circuit Shunt, to Shut down, to Shut off, to Shut, to (shut, shut) Shutdown Shutoff Shut off valve Shutter Shuttle Shuttle bus Shuttle valve Side Side slip : Kısa dalga, 60 metreden kısa olan radyo dalgaları : Eksiklik : Kısaltmak, azaltmak : Yanardöner görünüm, şanjan efekti : Püskürtmeli sertleştirme : Omuz, destek : Kürek, kepçe : Gözükmek, meydana çıkmak, ortaya çıkmak : Görünmek, göstermek : Küçülmek, çekmek, büzülmek : Çekmez, küçülmez : Paralel devre : Paralel bağlamak, şönt yapmak, yerini değiştirmek : Durdurmak, durmak : Kesmek, durdurmak, kapatmak : Kapanmak, kapatmak : Kapalı, kapanma, durma : Kesme, kapama : Kesme kapama valfi : Obtüratör, ışık kesici panjur : Mekik : İki nokta arasında sefer yapan otobüs : Mekik valf, çift yollu valf : Kenar, yan taraf : Yana kayma, uçağın dönerken aşağı ve içeri doğru kayması 128 UTEDSOZLUK.indd 128 12/1/11 11:34:00 AM Side stick Side tone Sidewalk Sidewall Sift, to Sight Sight gage Sight glass Sign Sign, to Signal Signature Significance Significant Silence Silence, to Silencer Silent Silica Silver Silver plated Similar Simple Simplicity : A320, A340 tipi uçaklarda pilotun yan tarafında bulunan (pitch ve roll) kumanda kolu, joystick : Yan ses, sesin aksetmesi : Kaldırım : 1- Yan duvar : 2- Lastik yanağı : Elemek, elekten geçirmek, ayıklamak : Görme, görüş : Sıvı seviye veya miktarını gösteren şeffaf gösterge : Deponun dışına yerleştirilmiş sıvı seviye göstergesi : Belirti, işaret, emare : İmzalamak : Sinyal : İmza : Önem : Önemli : Sessizlik, ses çıkarmama : Susturmak, sessizleştirmek : Susturucu; gürültüyü önlemeye, azaltmaya yarayan alet : Sessiz, gürültüsüz : Silis, kum, çakmaktaşı, kuvars gibi silisyumun oksijenli bilişimlerine verilen ad : Gümüş : Gümüş kaplama : Benzer : Basit, kolay : Basitlik, sadelik 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 129 UTEDSOZLUK.indd 129 12/1/11 11:34:02 AM Simplify, to Simply Simulate, to Simultaneously Since Singe, to Single Single ended Single-engine aircaft Sink Sink, to (sank, sunk) Sinter, to Site Situation Size Sizeable, sizable Sketch Skid burn Skid, to Skill Skilled Skin Skin dehydration Skin friction Skin distance Skip, to : Basitleştirmek, kolaylaştırmak, sadeleştirmek : Sadece : Taklit etmek : Aynı anda : 1- …olduğundan, -den dolayı, çünkü : 2- -den beri : Hafifçe yakmak, uçlarını yakmak : Tek : Tek uçlu : Tek motorlu uçak : Lavabo : Batmak, ağır ağır inmek, dalmak : Katılaşmak, katılaştırmak : Yer, mevki, mahal : Konum, durum, hal : Boyut, ebat, ölçü : Oldukça büyük : Taslak, kroki : Kaymadan dolayı aşınma : Yana kaymak, dışarı doğru kaymak : Beceri, yetenek : Vasıflı, usta : 1- Deri, cilt : 2- Uçağın dış kaplaması : Derinin kuruması : Yüzey sürtünmesi : Atlama mesafesi, vericinin yansıyan dalganın yere ilk ulaştığı noktaya olan uzaklığı : Atlamak, sıçramak, bir şeyden başka bir yere geçmek 130 UTEDSOZLUK.indd 130 12/1/11 11:34:04 AM Skirt Sky Skywave Sky-bridge Slack Slacken, to Slam acceleration Slant Slant, to Slantwise Slash Slat Slave Slave station Sledge hammer Sleek Sleeve Slice Slice, to Slide Slide, to Sliding Slight Slightly Slim : Kenar : Gökyüzü, hava, gök : Gökdalgası, iyonosfer dalgası, radyo dalgasının iyonosferden yansıyan kısmı : Terminalde yolcu körüğünün hareket eden kısmı : Gevşek, ağır hareket eden : Gevşetmek, serbest bırakmak : Güç kontrol kolunun çok hızlı olarak ileri itildiği uygun olmayan motor çalıştırılması : Meyil, eğim : Yana yatmak, eğilmek : Meyilli olarak : 1- Uzun, kesik : 2- (/) işareti : Uçağın hücum kenarındaki hareketli kumanda yüzeyi : Bağımlı birim : Bağımlı istasyon : Balyoz : Parlak : Kovan : Dilim, parça : Dilimlemek, doğramak : Kayma, kayış, kayılan yer, kaydırak : Kaymak, kaydırmak : Kayan, sürme : Az, önemsiz : 1- Az : 2- Yavaşça : İnce, zayıf 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 131 UTEDSOZLUK.indd 131 12/1/11 11:34:06 AM Sling Slip, to Slippery Slit, to Slope Slope angle Slope, to Slot Slow Slow down, to Sludge Sluggish Slush Small Smash, to Smear, to Smell, to Smoke Smoke detector Smooth Smooth, to Smoothing Smother type Smother, to Smoulder, to Snag : Motor takılırken ya da sökülürken desteklemek için kullanılan kaldırma bağlantısı/bağı : Kaymak, kaydırmak : Kaygan : Uzunluğuna kesmek, boylamasına kesmek : Eğim, açı : Eğim açısı : Meyilli olmak, eğim verdirmek : Yarık, delik, yiv : Yavaş : Yavaşlamak, yavaşlatmak, hızını düşürmek : Yapışkan ya da sulu çamur, tortu, kirli yağ birikimi : Ağır, ağır hareket eden, hareketsiz : Sulu, çamur : Küçük, ufak : Parçalamak, kırmak : Sürmek, sıvamak : Kokmak, koklamak : Duman : Dumanı hissederek ikaz veren cihaz : Düzgün, pürüzsüz : Düzeltmek, düzlemek : Düzletme : Kapatılmış, içinde hava sirkülasyonu olmayan : Dumana veya toza boğmak, bastırmak, saklamak : İçin için yanmak, alevsiz yanmak : Engel, mani 132 UTEDSOZLUK.indd 132 12/1/11 11:34:08 AM Snag, to Snap Snap, to Sniff, to Snow Snub Snug Snug, to Soak, to Soap Soar, to Socket Soft Soften, to Soil Soil, to Solar Solder Solder, to Soldering Solenoid Solid Solid state Solidify, to (solidified, solidified) Soluble Solution Solve, to Solvent container Some Somehow Sometimes : Yakalamak, takılmak : Çıt sesi : Kopmak, kırmak : Koklamak : Kar : Birden durma : Kuytu, kötü havaya karşı korunmalı : Kapalı yere sığınmak : Islatmak : Sabun : Süzülmek, motoru çalıştırmadan uçmak : Priz, soket : Yumuşak : Yumuşatmak : Toprak : Kirletmek, kirlenmek : Güneş ile ilgili : Lehim : Lehimlemek : Lehimleme : Solenoit, sarmal bobin : Katı : Yarı iletken 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Katılaştırmak, sağlamlaştırmak : Çözünür, çözülebilir, eriyen : Solüsyon, eriyik, mayi : Çözmek : Solvent kabı : Bazı, birkaç : Her nasılsa : Bazen, ara sıra 133 UTEDSOZLUK.indd 133 12/1/11 11:34:10 AM Sonar Sonic Soon Sort Sort, to Sound Sound waves Sound, to Source South Space Space, to Spacer Spalling Span Spanner Spanwise Spar Spare Spare part Sparingly Spark Spark plug Spatula Speak, to (spoke, spoken) Speaker Special Species : Sonar, deniz radarı, deniz içinde ses veren şeylerin yerini ortaya çıkarmaya yarayan aygıt : Sesle ilgili : Yakında, birazdan : Çeşit, tür : Tasnif etmek, sınıflamak : Ses : Ses dalgaları : Ötmek, ses çıkarmak : Kaynak : Güney : Uzay, boşluk : Ara vermek, aralık bırakmak : Ara levhası, ara halkası : Kabarıp dökülme, pul pul dökülme : 1- Mesafe, karış : 2- Kanat uçları arasındaki mesafe : Somun anahtarı, iki ağızlı anahtar : Kanadın bir ucundan diğer ucuna : Uçak kanadının ana yapısal elemanı : Yedek : Yedek parça : Tutumlu olarak, tedbirli şekilde : Kıvılcım : Buji : Spatula : Konuşmak, söylemek : Hoparlör : Özel : Tür, çeşit 134 UTEDSOZLUK.indd 134 12/1/11 11:34:12 AM Specific Specific gravity Specification Specifications Specified Specify, to (specified, specified) Specimen Spectrum Speed Speed brake Speed of light Speed of sound Speedy Spend, to (spent, spent) Sphere Spherical Spill, to Spillage Spin, to Spindle Splash, to Splice Spline Spline shaft Split Split duct Split, to (split, split) : 1- Kesin, açık, belli : 2- Özel, kendine özgü : Özgül ağırlık : Belirtme, ayrıntılarıyla tanımlama, özellik : Şartname : Verilen, belirtilen 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Açıkça belirtmek, nitelendirmek : Örnek, numune : Tayf : Hız : Hız freni, uçağın hızını kesmek için kullanılan kanatların üstündeki kumanda yüzeyi : Işık hızı : Ses hızı : Hızlı, çabuk : Harcamak, tüketmek, sarf etmek : Küre : Küresel, yuvarlak : Dökülmek : Dökülme, dökülen : Dönmek : Mil, eksen : Sıçramak : İki ucu birbirine ekleme : Şaft çıkıntısı, kama : Yivli mil : Bölünmüş, ayrılmış : Ayırıcı dak : Ayırmak, bölmek 135 UTEDSOZLUK.indd 135 12/1/11 11:34:14 AM Spoil, to Spoiler Sponge Spool Spot Spotlight Spray, to Spread, to (spread, spread) Spreading Spring Spring tension Spring loaded Sprinkle, to Spur Spurious Squall Square Square root Squash, to Squawk Squeeze, to Squelch circuit Squelch, to Stability Stabilize, to Stable : Bozmak, zarar vermek : Spoyler, kanatların üzerindeki hava akışını dağıtarak/bozarak kaldırma kuvvetini azaltan kumanda yüzeyi : Sünger : Bobin, yumak : 1- Yer, bölge, mahal : 2- Benek, nokta, leke : Projektör, far : Püskürtmek : Yaymak : Yayılma : Yay : Yay gerilimi : Yay yüklü : Serpmek, püskürtmek : Payanda, destek : Sahte, yanlış : Bora, sağanak : Kare : Karekök : Ezmek, sıkmak, sıkıştırmak : İnce ses : Sıkmak, sıkıştırmak : Sinyal alınana kadar ses çıkışını bırakmayan haberleşme alıcısı devresi : Susturmak, bastırmak : Durağanlık, sabitlik : Sabit hale getirmek (gelmek), dengelemek, dengelenmek : Sabit, istikrarlı, dengeli 136 UTEDSOZLUK.indd 136 12/1/11 11:34:16 AM Stack Stack, to Staff Stage Stagger Stagnant Stagnation Stagnation point Stagnation temperature Stain Stain, to Stainless Stainless steel Stair Stall Stamp Stamp, to Stand Stand, to (stood, stood) Standard Standardize, to Standby Standing waves : Yığın, küme : Yığmak, kümelemek : Personel, kadro : Safha, aşama, kademe : Kanat kademelenmesi, dekalaj : Durgun, akmaz : Durgunluk : Kanat hücum kenarı üzerinde hava akışının (yüzeyin üstüne ve altına) ayrıldığı nokta 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Hava akışının yüzeye sürtünmesinden kaynaklanan sıcaklık : Leke, boya : Kirletmek, lekelemek : Paslanmaz, lekesiz : Paslanmaz çelik : Merdiven : Uçağın havada tutunabilme yeteneğini kaybetmesi : Damga, mühür, pul : Damgalamak, mühürlemek : Park yeri : Durmak : Standart, belli bir tip : Standartlaştırmak : Yedek, hazırda bekleyen : Karşıt yönde hareket eden aynı frekanstaki iki dalganın sonucu olarak bir anten veya transmisyon hattında oluşan hareketsiz dalgalar 137 UTEDSOZLUK.indd 137 12/1/11 11:34:18 AM Starboard side Starch Start Start lever Start up, to Start, to Starter State State, to Statement Static Static grounding Static port Station Station, to Stationary Statistics Stator Status Stay, to Steady Steam Steel : Uçağın sağ tarafı : Sertlik, katılık : Harekete geçme, çalışma : Motorun ilk çalışmasında yakıt akışı ve ateşlemeyi başlatan kol : Yerde uçak motorunun çalıştırılması : Çalıştırmak, başlatmak, başlamak : Motoru çalıştırmak için ilk dönüş hareketini veren komponent : Durum : Belirtmek : İfade, beyan : Statik, durağan : Topraklama : Airspeed indikatörü, altimetre ve vertical speed indikatörünü çalıştırmak için statik hava basıncının elde edildiği uçak gövdesindeki girişler : 1- İstasyon, havalimanı : 2- Mevki, yer : 3- Uçağın yapısal olarak bölümlere ayrılmasını kolaylaştıran numaralandırma tarzı : Yerleştirmek, koymak : Yerinde duran, sabit, hareket etmeyen : İstatik : Stator, elektrik motorunun hareketsiz kısmı : Durum : Kalmak : Sabit, değişmez : Buhar, istim : Çelik 138 UTEDSOZLUK.indd 138 12/1/11 11:34:21 AM Steep Steer, to Steering Stem Stencil Step Step-down autotransformer Stepladder Stick Stick, to (stuck, stuck) Sticky Stiff Stiffener Stifle, to Still Still-air Stimulate, to Stir, to Stich Stock Stoke, to STOL (Short Take-off and Landing) Stone : Dik, sarp : Dümenle idare etmek, rota vermek, yönlendirmek : Yönlendirme, uçağa yerde yön verme, dümen : Gövde, sap : Şablon, kalıp : Adım, basamak 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Gelen elektrik voltajını belli bir aralıkta düşürerek elektriki beslenmeyi sağlayan transformatör : Portatif merdiven : Sopa, çubuk : Yapışmak, yapıştırmak : Yapışkan : Sert, katı, bükülmez : Sertleştirici, katılaştırıcı, uçağın dış kaplamasına takviye amacıyla tutturulan yapısal eleman : Boğmak, bastırmak, söndürmek : Hareketsiz, durgun, sakin : Durgun hava : Uyarmak, teşvik etmek, harekete geçirmek, arttırmak : Karıştırmak : Dikiş, ilmik : Stok, mevcut mal : Ateşe kömür atmak : Kısa kalkış ve iniş : Taş 139 UTEDSOZLUK.indd 139 12/1/11 11:34:23 AM Stop, to Storage Store, to Storm Stout Stove Stow, to Stowed Straight Straighten, to Strain Strain, to Strainer Strange Strap Straw Stray Streak Stream Streamlined Strength Stress Stretch Strict Strike, to (struck, struck) String Stringent : Durmak, durdurmak : 1- Saklama, depolama : 2- Bilgi saklama kısmı, bellek, hafıza : Saklamak, depolamak, bir yerde tutmak : Fırtına : Sağlam, güçlü : Soba, ısıtıcı : Yuvasını yerleştirmek, toplamak : Kapalı, toplu : Düz, doğru, direkt : Doğrultmak, düzeltmek, dik duruma getirmek : Gerginlik, gerilim : Germek, zorlamak : Süzgeç, filtre : Garip, tuhaf, yabancı : Kayış, şerit, bant : Kamış, çubuk : Parazit, cızırtı : Yol, çizgi, çubuk : Akım, akış : Hava veya suya minimum direnç gösteren şekil, hava akımına uyumlu yapı, akımsal : Güç, kuvvet : Baskı, vurgu, gerginlik, stres : Germek, uzatmak : Sert, katı, değişmez : Çarpmak, vurmak : Bağ, şerit, tel : Sert, sıkı, şiddetli 140 UTEDSOZLUK.indd 140 12/1/11 11:34:25 AM Stringer Strip Strip, to Stripe Strobe light Stroke Strong Structural Structure Strut Stud Sturdy Stylus Sub Subdivide, to Subject Subject, to Submerge, to Submit, to Subsequent Subsidiary Subsonic Substance Substantial Substitute for, to Substitution Subtask Subtract, to Succeed, to : Kiriş, uçak yapısında kullanılan bir yapısal eleman : Şerit, dizi : Çıkarmak, mahrum etmek : Çubuk, dizgi : Hızla tekrarlanan elektronik flaş : Darbe, vuruş : Kuvvetli, sağlam : Yapısal : Yapı : Dikme : Saplama, vida, başlıksız cıvata : Kuvvetli, dayanıklı : Sivri uçlu yazma ve işaretleme aleti : 1- Alt, altında : 2- İkincil, yan : Bir kez daha bölmek : Konu : Maruz kalmak : Batmak, su altında kalmak : Razı olmak, uymak, itaat etmek : Sonra gelen, sonraki : Yardımcı, ek : Ses hızından daha az hızla giden : Madde, cisim : Katı, dayanıklı : Yerine koymak : Yer değiştirme : İkincil (yan) iş : Çıkarmak : 1- Başarmak : 2- İzlemek, arkasından gelmek 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 141 UTEDSOZLUK.indd 141 12/1/11 11:34:27 AM Successful Successfully Succession Successive Such Such as Suction Suction line Sudden Suddenly Suffice, to Sufficient Suffocate, to Suggest, to Suggestion Suit, to Suitable Sum Summary Summit Sump Sun Sun gear Sunrise Sunset Super high frequency (shf ) Supercharge, to Superficial Superimpose, to Superior : Başarılı : Başarıyla : Yerini alma, yerine geçme : Ardı ardına gelen, birbirini izleyen, ardıl : Öyle : Örneğin…gibi : Emme : Emme hattı : Ani, birdenbire : Aniden : Yetmek, kafi gelmek : Yeterli : Boğmak, tıkamak : Önermek : Öneri, tavsiye : Uymak, uygun olmak : Uygun : Toplam : Özet, kısa : Zirve, doruk : Hazne : Güneş : Sistemde diğer dişlilerin etrafında döndüğü merkez dişli : Gündoğumu, güneşin doğması : Günbatımı, güneşin batması : 300-30.000 MHz arası frekans : Aşırı beslemek : Yüzeysel : Üst üste koymak, üzerine koymak : Üstün, daha yüksek, üst 142 UTEDSOZLUK.indd 142 12/1/11 11:34:29 AM Supersede, to Supersonic Supersonic speed Supervise, to Supervision Supervisor Supplement Supplement, to Supplementary Supply Supply, to (supplied, supplied) Support Support equipment Support tube clamps Support, to Suppose, to Supposition Suppress, to Sure Surface Surge Surplus Surround, to Surrounding Survive, to Suspect, to Suspend, to Suspension : Yerine geçmek : Sesten hızla : Mach 1.2-5.0 arası : Denetlemek, teftiş etmek : Denetleme : Denetçi, gözlemci, şef : İlave, ek : İlave etmek, eklemek : Bütünleyici, tamamlayan : 1- Temin sağlama, besleme : 2- Kaynak 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Sağlamak, vermek, beslemek : Destek : Destek teçhizatı : Destek tüpü kelepçeleri : Desteklemek : Farz etmek, sanmak : Varsayım, tahmin : Bastırmak, sindirmek, önlemek : Emin, kesin, mutlak : Yüzey : Dalga, çalkalanma : Fazlalık, artan : Etrafını sarmak, kuşatmak, çevirmek : Etrafındaki, çevredeki : Hayatta kalmak, yaşamayı sürdürmek : Şüphelenmek, kuşkulanmak : 1- Geçici olarak durdurmak, ertelemek : 2- Asmak : Süspansiyon, asma, asılma 143 UTEDSOZLUK.indd 143 12/1/11 11:34:31 AM Sustain, to Swage, to Swallow, to Swap Swap, to Sweep Sweep, to (swept, swept) Swift Swing Switch guard Switching Swivel, to Symbol Symmetric Symptom Synchronization Synchronize, to : 1- Maruz kalmak : 2- Tutmak, düşmesine engel olmak, destek olmak : Birbirine bastırmak, kalıba basmak, baskılamak : Yutmak, emmek : Değiş tokuş : Değiş tokuş etmek, değiştirmek : Elektron ışının crt’de yatay sapması : Süpürmek : Çabuk, hızlı : Sallama, sallanış : Anahtar koruyucu : Bir durumdan başka bir duruma geçiş : Mil etrafında dönmek : Simge, sembol : Simetrik : Belirli : Eşzamanlılık, birden fazla sinyalin, cihazın aynı anda/noktada çalışması : Senkronize etmek, aynı zamanda meydana gelmek, birlikte hareket etmek ve işlemek 144 UTEDSOZLUK.indd 144 12/1/11 11:34:33 AM T Tab Table Table of contents Tabulation Tachometer Tack, to Tackle Tacky Tag Tagged Tail Tail cone Take care, to Take into account, to Take off Take off, to Take out, to Take over, to Take place, to Take, to (took, taken) Talk, to Tall Tally, to Tandem Tangle, to Tank 1968 : Uçağın ana kumanda yüzeylerinin firar kenarlarına tutturulmuş yardımcı uçuş kumanda yüzeyi : Tablo, çizelge : İçindekiler : Çizelgeleme, cetvel haline koyma : Takometre, motorun devir sayısını ölçen alet : İliştirmek, çivi ile iliştirmek : 1- Palanga, takım : 2- Tutma, zaptetme : Yapışkan (tutkal, zamk, vernik) : Etiket, teg : Etiketlenmiş, işaretlenmiş : Kuyruk : Kuyruk konisi : Dikkat etmek : Hesaba katmak : Havalanma (uçak), kalkış : 1- Havalanmak (uçak) : 2- Çıkarmak (giysi) : Çıkarmak, sökmek : Devralmak : Olmak, meydana gelmek : Almak : Konuşmak : Uzun, yüksek : Sayım yapmak, hesap tutmak : Birbiri ardında, birbiri arkasına dizilmiş : Dolaştırmak, karıştırmak : Tank, depo UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 145 UTEDSOZLUK.indd 145 12/1/11 11:34:35 AM Tap Tap, to Tape Tape recorder Tape, to Taper Tapered Target Task Taste Taut Tax Taxi Teach, to (taught, taught) Team Tear down, to Tear, to (tore, torn) Technical Technical handling Technician Technology Tee fitting Tell, to (told, told) Temper Temper, to Temperature : 1- Musluk : 2- Hafif vuruş : Hafifçe vurmak : Bant, şerit : Teyp, manyetik bir bant üzerindeki sesleri saptayan aygıt : 1- Bantlamak, şeritlemek : 2- Banda almak, kaydetmek : Gittikçe incelme, uca doğru incelme, koniklik : Konik : Hedef, amaç, gaye : İş, görev, vazife : Tat : Sıkı, gergin : Vergi : Taksi, uçağın alandaki yollardaki hareketi : Öğretmek : Takım : Yıkmak : Yırtmak, yırtılmak : Teknik, teknikle ilgili : Uçağa yapılan teknik yardım : Teknisyen : Teknoloji : T şeklindeki bağlantı : Bildirmek, söylemek : Bir maddenin sertlik derecesi : Çeliğe su vermek, sertleştirmek, tav vermek : Sıcaklık 146 UTEDSOZLUK.indd 146 12/1/11 11:34:37 AM Temperature indicator Temperature sensor Template Temporarily Temporary Tend, to Tendency Tender Tense Tensile strength Tension Tent Tentative Tepid Term Terminal Terminate, to Termination Terrain Test pattern Test, to Testify, to T-handle Thaw, to Then There Thereby Therefore Thermal Thick Thickness 1968 : Sıcaklık göstergesi : Sıcaklık sensörü : Kalıp : Geçici olarak : Geçici : Meyilli olmak : Eğilim, meyil : Yumuşak, gevşek, hassas : Gergin, gerili : Gerilme direnci : Gerilme, germe, gerilim : Çadır, tente : Deneme niteliğinde, denemelik : Ilık : Terim, kavram : Bağlantı, uç, son : Bitirmek, son vermek : Bitirme, son : Yer, arazi : Test şekli, paterni : Denemek, teste tabi tutmak : Doğrulamak, teyit etmek : T şeklinde kol : Eritmek, çözmek (kar, buz) : Sonra : Orada, oraya : Onunla, o münasebetle : Bu nedenle, bu yüzden : Sıcaklığa ait, ısıyla ilgili : Kalın, koyu, yoğun : Kalınlık UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 147 UTEDSOZLUK.indd 147 12/1/11 11:34:39 AM Thin Third occupant Thorough Thoroughly Though Thread, to Three phase Threshold Throttle Through Throughout Throw, to (threw, thrown) Thrown tread Thru Thrust Thunder Thunderbolt Thundersquall Thunderstorm Thus Ticket Tie, to Tight Tighten, to Tilt Tilt, to Time : İnce : Müşahit : Tam, eksiksiz : Tamamen : -e rağmen, -dığı halde : Döndürmek, çevirmek : Üç fazlı sistem, trifaz : Pistin yaklaşma ucu, iniş öncesi kısmı : Motora sağlanacak yakıt-hava karışımının miktarını belirleyen valf : 1- İçinden, -den geçerek : 2- Yoluyla : 3- -den, -e kadar, bir taraftan diğer tarafa : 4- Boyunca, süresince : Boyunca, her tarafında : Atmak, fırlatmak : Dişi atmış lastik : -den, -e kadar, bir taraftan diğer tarafa : İtme kuvveti : Gök gürültüsü : Yıldırım : Fırtına, gök gürültülü, şiddetli sağanak : Gök gürültülü fırtına, oraj : Böylece, böylelikle : Bilet : Bağlamak : Sıkı, gergin : Sıkmak, sıkıştırmak : Eğim, meyil : Eğmek, eğilmek : Zaman 148 UTEDSOZLUK.indd 148 12/1/11 11:34:41 AM Timetable Timing Tinker, to Tiny Tip Tip, to Tire sidewall Tire, tyre Tirebead seat Tissue Title Together Tolerance Tolerate, to Tone Tongs Too Too much Tool Tool box Tooth Top Top off, to Top up, to Torch Tornado Torque Torque, to : Tarife : Zamanlama : Kabaca tamir etmek, tamircilik yapmak : Küçücük, minik : Uç, burun : 1- Hafifçe vurmak : 2- Eğmek, yana yatırmak : Lastik yan yüzeyi : Lastik : Damağın janta oturma yüzeyi : Doku, kumaş, kağıt mendil : 1- Başlık, ad : 2- Unvan : Birlikte, beraber : Tolerans, müsaade edilen hata veya fark derecesi : Tolerans göstermek : Ton, nüans : Maşa, kıskaç : 1- Fazla, çok : 2- de, da : Aşırı, çok fazla : Alet, takım : Takım çantası : Diş : En üst, tepe : Tamamen doldurmak : Tamamen doldurmak : El feneri : Hortum, kasırga : Tork, bükme : Torklamak, sıkıştırmak 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 149 UTEDSOZLUK.indd 149 12/1/11 11:34:43 AM Torsion Tortuous Total Total, to Totalizer Touch Touch and go Touch, to Touchdown Tough Tow bar Tow, to Toward, towards Towel disposal container Tower Towing eye Toxic Trace Track Track, to Tracking Traction Traffic pattern : Burulma : Eğri büğrü, dolambaçlı : Toplam, tüm, bütün : Toplamak : Tüm yakıt tanklarındaki toplam yakıt miktarını gösteren yakıt miktar göstergesi : Dokunma : Uçağı tamamen durdurmadan yeniden kalkış yapma : Değmek, dokunmak : İnişte tekerleklerin piste ilk değişi : Sert : Uçağı itip çeken traktörle uçak arasındaki bağlantıyı sağlayan alet, çeki demiri : Uçağı çekmek : -e doğru, tarafına doğru : Çöp kutusu : Kule : Uçağı hareket ettirmek için tow bar’ın tutturulduğu/bağlandığı uçak yapısındaki halka veya kanca : Zehirli : Kalıntı, iz : İz, yol : İzlemek : Takip, izleme : Çekme, çekilme, çekiş gücü : Uçakların havaalanına yaklaşırken veya ayrılırken izlemeleri gereken belirlenmiş uçuş yolu 150 UTEDSOZLUK.indd 150 12/1/11 11:34:46 AM Trail, to Trailing edge Train, to Training Trajectory Tranquil Transaction Transceiver Transcribe, to Transducer Transfer Transfer, to Transform, to Transformation Transient Transition Transitory Translate, to Translation Translucent Transmission Transmit, to Transmitter Transparent Transponder Transport, to Transverse : Sürüklemek, peşi sıra çekip götürmek : Firar kenarı : Eğitmek, yetiştirmek : Eğitim : 1- Eğri : 2- Yörünge : Sakin, durgun : Muamele, işlem : Alıcı-verici haberleşme cihazı : Kopya etmek, banda kaydetmek : Mekanik hareketi elektrik enerjisine, elektrik enerjisini mekanik harekete çeviren elektrikli cihaz : Geçirme, taşınma : Taşımak, nakletmek, aktarmak : Biçimini değiştirmek, dönüştürmek : Dönüşüm : Geçici, sürekli olmayan : Geçiş : Geçici : Çevirmek, tercüme etmek : Çeviri, tercüme : Yarı şeffaf, yarı saydam : İletme, nakletme : Vermek, iletmek, frekans göndermek : Verici, yayıcı : Saydam, şeffaf : Yerdeki radar sistemi tarafından sorgulandığında kodlanmış belli bir sinyal gönderen (alıcı-verici) cihaz : Taşımak, nakletmek : Enine 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 151 UTEDSOZLUK.indd 151 12/1/11 11:34:47 AM Trap, to Travel range Travel, to Tread Tread flaking Treat, to Treatment Treble control Tremble Tremble, to Tremendous Trench Trend Trestle Triangle Trickle, to Trigger, to Trim Trim, to Trip, to Triple Trouble Trouble shooting Truck True : Yakalamak, engel olmak : Hareket alanı : 1- Hareket etmek, belli bir alanda gidip gelmek : 2- Yolculuk yapmak : Kaplanan kısım, lastiğin diş ve oluklardan oluşan dış kısmı : Kaplanan kısmın pul pul dökülmesi : 1- Muamele etmek, müdahale etmek : 2- Tedavi etmek, bakmak : Muamele, davranış : Tedavi, bakım : Tizlik ayarı : Titreme : Titremek : Kocaman, çok büyük : Çukur, oyuk : Yön, eğilim : Sehpa : Üçgen : Damla damla akmak, akıtmak : Tetiklemek, neden olmak, başlatmak : Ayar : İnce ayar yapmak, trim vermek : 1- Açmak, serbest bırakmak : 2- Sendelemek, takılmak : Üç katı, üç misli, üçlü : Problem, arıza : Arıza bulma : 1- Kamyon : 2- Dikme : Doğru, gerçek 152 UTEDSOZLUK.indd 152 12/1/11 11:34:50 AM Truncate, to Trunk Trust, to Truth Try, to (tried, tried) Tuck, to Tune, to Turbulence Turbulent Turn into, to Turn off, to Turn on, to Turnbuckle Twice Twist, to Type Type rating course Type, to Typical Tyre : Tepesini, ucunu kesmek : Gövde : Güvenmek : Gerçek : Denemek, uğraşmak, çalışmak : Sokmak, tıkmak : Ayarlamak : Türbülans, çalkantılı hava : Çalkantılı, fırtına : -e dönüşmek : Kapamak : 1- Açmak : 2- Çevirmek, döndürmek, dönmek : Germe donanımı, kablo gerilimini ayarlamak için kullanılan alet : İki kez : Çevirmek, döndürmek : Tip, kategori, çeşit : (Uçak) Tip kursu : 1- Daktiloda yazmak : 2- Belirli bir kategoriye ayırmak : Tipik : Lastik 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 153 UTEDSOZLUK.indd 153 12/1/11 11:34:52 AM U Ultimate Ultimately Ultrasonic Unable Unanimous Unauthorized Unbalanced Unbiased Unbind, to Unbolt, to Unburden, to Uncertain Uncomfortable Uncontrolled Uncover, to Undefined Under Undercarriage Undergo, to Underground Underline, to Underneath Underside Underspeed Understand, to (understood, understood) : 1- Son, en son : 2- En büyük, en yüksek : En sonunda, sonuçta : Yüksek frekanslı (ses, titreşim) : Yapamaz, gücü yetmez : Uyuşmuş olan, bağlaşık : Yetkisiz, onaysız : Dengesiz : Tarafsız, yansız : Çözmek, gevşetmek : 1- Civatasını sökmek : 2- Sürgüsünü açmak, kilidini açmak : Yükten kurtarmak : Kesin olmayan, belirsiz : Rahatsız, konforsuz : Kontrol dışı, kontrolsüz : Kapağını veya örtüsünü açmak : Tanımsız, tanımlanmamış : Altında, altına : İniş takımı : -e uğramak, çekmek, geçirmek : 1- Yeraltı, toprak altı : 2- Metro : Altını çizmek, vurgulamak : Altına, altında : Alt taraf : Düşük hız, gerekenin altında hız : Anlamak, kavramak 154 UTEDSOZLUK.indd 154 12/1/11 11:34:54 AM Undertake, to Undertread interface Undervoltage Underwater Underwater locator beacon Undrainable fuel Underinable oil Undue Unequal Uneven Uniform Unintentional Union Unique Unit Universal Unknown Unlatch, to Unless Unload, to Unlock, to Unlocked Unnecessary Unplug Unpressurized Unreliability Unreliable : Üzerine almak, üstlenmek : Lastiğin dış yapısı ile iç yapısı arasında kalan yüzey : Düşük voltaj : Sualtı 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Sualtı sinyal göndericisi : Boşaltma işleminden sonra sistemde kalan yakıt miktarı : Motordan yağ boşaltma işleminden sonra kalan yağ : Aşırı, çok fazla : Eşit olmayan : Düzgün olmayan, eşit olmayan : Aynı : Kasıtsız, istemeden : Bağlantı elemanı, rakor : Tek, bir tane, eşsiz : Ünite, birim : Evrensel, genel : Bilinmeyen : Açılmak, serbest kalmak : -medikçe : Yük boşaltmak : Kilidini açmak, kilitten kurtarmak : Kilitsiz : Gereksiz : Ayırmak, fişi prizden çekmek : Basınçsız : Güvenilmezlik : Güvenilmez 155 UTEDSOZLUK.indd 155 12/1/11 11:34:56 AM Unroll, to Unsafe Unscrew, to Unserviceable Unshielded Unstable Unsupported Until Unusable Unused Unusual Unwanted Unwind, to Up to Update, to Uplock assembly Upon Upper Upper side Upright Upside down Upstairs Upstream Up to date Upwind Urgent Urgently Usage Use : Açmak, sargıyı açmak : Emniyetsiz, tehlikeli : Vidayı sökmek, vidasını çıkartmak, gevşetmek : Hizmet dışı, kullanılmayan : Koruyucusuz, korumasız, muhafazasız : Dengesiz, değişen, stabil olmayan : Desteksiz : -e kadar : Kullanılamaz : Kullanılmamış, yeni : Olağandışı : İstenmeyen : Sarılmış bir şeyi çözmek, açmak : -e kadar : Güncelleştirmek, düzeltme ve eklemeler yapmak : Kilit mekanizması : Üstünde, üzerinde : Üst : Üst taraf : Dik : Baş aşağı, ters : Üst kat : Sistem girişi : Güncel, zamana uygun, modern : Rüzgara karşı : Acil : Derhal, acil olarak : Kullanış, kullanma : Kullanma, kullanım 156 UTEDSOZLUK.indd 156 12/1/11 11:34:58 AM Used Useful Useless User Usual Usually Utensil Utilize, to Utmost : Kullanılmış : Faydalı, yararlı : Faydasız, yararsız : Kullanan, kullanıcı : Her zamanki, normal, olağan : Çoğunlukla, genellikle : Alet, aygıt : Kullanmak : En fazla, azami 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 157 UTEDSOZLUK.indd 157 12/1/11 11:35:00 AM V Vacant Valid Value Vane Vanish, to Vapor, vapour Vaporization Variable Variation Variety Variometer Various Varnish Vary, to (varied, varied) Vehicle Velocity Vendor Vent Vent hole Vent, to Ventilate, to Ventilated Ventilation Verbal Verification Verify, to (verified, verified) Versatile : Boş : Geçerli : Değer : Kanat, kanatçık, küçük pervane : Yok olmak, gözden kaybolmak : Buhar : Buharlaşma, gaz haline gelme : Değişken : Değişme, değişiklik : Çeşit : Yükseklik değişikliğini gösteren alet, varyometre : Çeşitli : Cila, vernik : Değişmek : Taşıt, araç : Sürat, hız : Satıcı firma : Delik, hava deliği : Vent deliği, hava alma/boşaltma deliği : Dışarı bırakmak : Havalandırmak : Havalandırılmış : Vantilasyon, havalandırma : Sözlü, ağızdan : Doğrulama : Doğrulamak, doğruluğunu ispat etmek, emin olmak : Çok yönlü 158 UTEDSOZLUK.indd 158 12/1/11 11:35:02 AM Version Versus Vertical Very Vessel Via Vibrate, to Vibrating Vibration Vice versa Vicinity View View, to Vigilance Vigorous Vinegar Violate, to Violent Visa Viscosity Vise Visible Visit, to Visual Visually Vital Vitreous Vivid color Voice : Versiyon, model, uyarlama : -e karşı : Dikey, dik : Çok : 1- Kap : 2- Tekne : 3- Kanal, damar : Yolu ile, -den geçerek : Titremek, sallamak : Titreşimli : Titreşim : Tersine : Civar, çevre : Görüntü : İncelemek, tetkik etmek, bakmak : Dikkat, ihtiyat : Kuvvetli, etkin : Sirke : Bozmak, çiğnemek, uymamak : Sert, şiddetli : Vize : Yapışkanlık, akışmazlık, ağdalık : Mengene : Görünür : Ziyaret etmek, teftiş etmek : Görsel, görerek : Görsel olarak, gözle : Çok önemli : Camsı, camlı : Parlak, canlı renk : Ses 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 159 UTEDSOZLUK.indd 159 12/1/11 11:35:04 AM Voice recorder Void Volatile Voltage drop Voltage rise Volume Voluntarily Vortex Vote, to Voucher Voyage : Kokpitteki konuşmaları kaydeden cihaz : Boş, faydasız, geçersiz : Uçucu, çabuk buharlaşan : Voltaj düşmesi : Voltaj yükselmesi : 1- Hacim : 2- Sesin az veya çokluğu : Gönüllü olarak, isteyerek : Girdap, vorteks : Oy vermek, önermek : Makbuz, belge : Seyahat, yolculuk 160 UTEDSOZLUK.indd 160 12/1/11 11:35:07 AM W Wad Wad, to Wafer Waist Wait, to Walk-around check Wall Wander, to Want, to Warm Warm, to Warm up Warn, to Warning Warning horn Warning notice Warp, to Warranty Wash, to Washer Waste Watch out, to Watch, to Water extractor Water faucet Water injector Water separator Water supply hose Watertight Wave 1968 : Tomar, tıkaç, tapa : Tıkaç koymak, tapalamak : İnce, düzgün dilim : Bel : Beklemek : Uçağın etrafında dolaşarak gözle yapılan kontrol : Duvar : Dolaşmak, gezmek : İstemek, ihtiyacı olmak : Sıcak, ılık : Isıtmak : Isınma : Uyarmak, ikaz etmek : İkaz (kullanıcı kişiler için) : İkaz kornası : Uyarı notu : Eğrilmek, yamulmak : Garanti : Yıkamak : Pul, rondela, yaylı pul : Artık, boşa giden, ziyan olan, atık, çöp : Dikkat etmek : İzlemek, bakmak : Su ayrıştırıcı : Su musluğu : Su püskürtücü : Su ayırıcı, su separatörü : Su kaynağı hortumu : Sızmaz, çok sıkı, contalı : Dalga UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 161 UTEDSOZLUK.indd 161 12/1/11 11:35:08 AM Way Weak Wear Wear, to (wore, worn) Weather Weather check Weather forecast Wedge Week Weep, to (wept, wept) Weigh, to Weight Weld, to Welding Well West Wet Wet, to Whatever Wheel Wheel bearing Wheel chock Wheel halves Wheel well When Whenever Where Where applicable Whereas Whet, to : Yol, yön, taraf : Zayıf, güçsüz : Aşınma : 1- Giymek, kullanmak : 2- Aşındırmak, yıpratmak : Hava : Hava tahribatı sonucu oluşan çatlak : Hava tahmini : Kıskı, kama : Hafta : Sızmak : 1- Ağırlığı olmak, ağırlığında olmak : 2- Tartmak, ağırlığını ölçmek : Ağırlık : Kaynak yapmak : Kaynak : 1- Yuva, boşluk : 2- İyi : Batı : Islak : Islatmak : Her ne : Tekerlek : Tekerlek yatağı : Takoz : Tekerlek jant yarımları : Tekerlek yuvası : Ne zaman : Her ne zaman : Nerede, nereye : Uygulanabilir yerde : İken, halbuki : Bilemek 162 UTEDSOZLUK.indd 162 12/1/11 11:35:11 AM Whether Which Whichever While Whilst Whistle, to White Who Whole Wholly Why Wick Wide Width Wind Wind, to (wound, wound) Windmilling Window Window shade Windshear Windshield Windshield wiper Windily Wing Winglet Wipe up, to Wiper Wire : Olup olmadığını : Hangi, hangisi : Biri veya diğeri, hangisi olursa : 1- -iken, süresince : 2- Olmakla beraber, halbuki : -iken : Islık çalmak, düdük çalmak : Beyaz : Kim : Tüm, bütün : Tamamen : Niçin, neden : Fitil : Geniş : Genişlik : Rüzgar 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Sarmak, dolamak, kurmak (saat) : Uçak pervanesinin motor çalışmadan hava akışıyla dönmesi, çevrilmesi : Pencere : Güneşlik : Rüzgar yön ve süratinin ani olarak büyük oranda değişmesi : Ön cam, siper camı : Ön cam sileceği : Rüzgarlı : Kanat : Kanatçık : Silip temizlemek : Silecek : Tel, kablo 163 UTEDSOZLUK.indd 163 12/1/11 11:35:13 AM Wire-lock, to Wiring Wiring diagram With With respect to Withdraw, to Withhold, to Within Without Withstand, to Witness, to Wobble, to Wonder, to Wood Woofer Work Work area Work, to Workshop Worm Worse Worst Wrap, to Wrench Wring, to (wrung, wrung) Wrinkle Wrist Write down, to (wrote, written) Wrong Wrought iron : Emniyete almak, emniyet teliyle bağlamak : Elektrik bağlantısı, kablo sistemi : Elektrik bağlantı şeması : İle : -e göre, esas alarak : Geri çekmek, geri almak : Tutmak, saklamak, bırakmamak : İçinde, içerisinde : -sız, -siz : Dayanmak, karşı koymak : Tanık olmak : Sallanmak, yalpalanmak, titremek : Şaşırmak, hayret etmek : Tahta, ahşap : Alçak frekans hoparlörü : İş, çalışma : Çalışma alanı : Çalışmak, çalıştırmak : Atölye : Vidanın helezoni kısmı, helezon dişlisi : Daha kötü : En kötüsü, en kötü şekilde : Sarmak, sarmalamak : İngiliz anahtarı : Burmak, bükmek : Kırışık, buruşuk : Bilek : Yazmak, not etmek, kaydetmek : Yanlış : Dövme, demir 164 UTEDSOZLUK.indd 164 12/1/11 11:35:15 AM X-Y-Z X-mitter (transmitter) X-ray Yard Yardstick Yaw action Yaw damper Year Yellow Yet Yield point Yield, to Yoke Zero Zinc Zone 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ : Verici : X ışını, röntgen ışını : Yarda (0.914 metre) : Inch ve feet olarak işaretlenmiş, ölçme çubuğu : Uçağın sağa sola dönüş hareketi : Uçağın sağa sola dönüş hareketini kontrol eden alet : Yıl : Sarı : Henüz, daha, hala : Esneklik sınırı : Vermek, teslim etmek, kabul etmek : Bağ, boyunduruk : Sıfır : Çinko : Bölge, alan 165 UTEDSOZLUK.indd 165 12/1/11 11:35:17 AM LIST OF IRREGULAR VERBS Infinitive past simple past participle Be was-were been Beat beat beaten Become became become Begin began begun Bend bent bent Bite bit bitten Blow blew blown Break broke broken Bring brought brought Build built built Burst burst burst Buy bought bought Catch caught caught Choose chose chosen Come came come Cut cut cut Deal dealt dealt Dig dug dug Do did done Draw drew drawn Drink drank drunk Drive drove driven Eat ate eaten Fall fell fallen Feed fed fed Feel felt felt 166 UTEDSOZLUK.indd 166 12/1/11 11:35:19 AM LIST OF IRREGULAR VERBS Infinitive past simple past participle Fight fought fought Find found found Fly flew flown Forbid forbade forbidden Forget forgot forgotten Freeze froze frozen Get got got Give gave given Go went gone Grow grew grown Hang hung hung Have had had Hear heard heard Hide hid hidden Hit hit hit Hold held held Hurt hurt hurt Keep kept kept Know knew known Lay laid laid Lead led led Leave left left Let let let Lie lay lain Light lit lit Lose lost lost 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 167 UTEDSOZLUK.indd 167 12/1/11 11:35:21 AM LIST OF IRREGULAR VERBS Infinitive past simple past participle Make made made Mean meant meant Meet met met Pay paid paid Put put put Read read read Ride rode ridden Ring rang rung Rise rose risen Run ran run Say said said See saw seen Seek sought sought Sell sold sold Send sent sent Set set set Shake shook shaken Shine shone shone Shoot shot shot Show showed shown Shrink shrank shrunk Shut shut shut Sing sang sung Sink sank sunk Sit sat sat Speak spoke spoken 168 UTEDSOZLUK.indd 168 12/1/11 11:35:23 AM LIST OF IRREGULAR VERBS Infinitive past simple past participle Spend spent spent Split split split Spread spread spread Spring sprang sprung Stand stood stood Steal stole stolen Stick stuck stuck Sting stung stung Stink stank stunk Strike struck struck Sweep swept swept Swim swam swum Swing swung swung Take took taken Teach taught taught Tear tore torn Tell told told Think thought thought Throw threw thrown Understand understood understood Wake woke woken Wear wore worn Win won won Write wrote written 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 169 UTEDSOZLUK.indd 169 12/1/11 11:35:25 AM NOTES 170 UTEDSOZLUK.indd 170 12/1/11 11:35:27 AM NOTES 1968 UÇAK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ 171 UTEDSOZLUK.indd 171 12/1/11 11:35:29 AM NOTES 172 UTEDSOZLUK.indd 172 12/1/11 11:35:32 AM