önsöz - UTED

Transkript

önsöz - UTED
ÖNSÖZ
1968
UÇAK
Rİ
YENLE
TEKNİS EĞİ
DERN
Sayın meslektaşlarımız,
Dünyanın olduğu gibi havacılığın da ortak dili İngilizcedir. Uçak
teknisyenlerinin mesleki başarısında en önemli kurallardan biri
İngilizceye hakim olmaktır. Son yıllarda ülkemizde oluşan uçak
teknisyeni açığı nedeniyle İngilizceye yeteri kadar önem verilmemektedir.
Uçak Teknisyenleri Derneği (UTED) Yönetim Kurulu olarak bu durumu dikkate alıp daha önce derneğimiz tarafımızdan birçok kez
yayımlanmış olan “Teknik İngilizce Sözlüğü”nü gözden geçirilmiş
haliyle tekrar bastırdık. Hedefimiz, uçak teknisyeni olma yolunda
adım adım ilerleyen öğrenciler başta olmak üzere, mesleği fiilen
uygulamaya başlamış genç meslektaşlarımızın ve tüm UTED üyelerinin bu yöndeki ihtiyacına cevap vermektir.
UTED Teknik İngilizce Sözlük; Teknik Eğitmenler Osman Ateş, Mehmet Göçmen, Murat Demirci ve Ergin Esi ile Teknik İngilizce Öğretmeni Elif Erozan’ın özverili çalışmalarının bir eseridir. Emekleri için
kendilerine bir kez daha teşekkür ederiz.
Saygılarımızla,
27. Dönem UTED Yönetim Kurulu
15 Kasım 2011
1
UTEDSOZLUK.indd 1
12/1/11 11:29:36 AM
A
A length of
A set of
Abandon, to
Abbreviate, to
Abbreviation
Abnormal
Abort, to
Aborted take off
About
Above
Above mentioned
Abrade, to
Abrasion
Abrasive
Abruptly
Absence
Absolute
Absolutely
Absorb, to
Abut, to
Accelerate, to
Acceleration
Accelerometer
: Bir parça
: Bir grup, set
: Bırakmak, vazgeçmek
: Kısaltmak
: Kısaltma
: Anormal, uygun olmayan
: Başarısızlıkla bitmek, yarıda
kesmek/durdurmak
: Kalkıştan önce uçuştan vazgeçme
: 1- Hakkında, -e dair
: 2- Takriben
: 3- Çevresinde, etrafında
: 4- Yakında, civarında
: 5- Her yerinde
: Yukarısına, yukarısında; yüksek; daha
çok; daha fazla
: Yukarıda bahsedilen
: Aşındırmak, yemek
: Aşınma
: Aşındırıcı, aşındıran
: Ansızın, birdenbire
: Yokluk, bulunmama
: Tam, mutlak, kesin
: Mutlaka, kesinlikle
: Emmek, soğurmak, absorbe etmek
: Dayanmak, dokunmak, bitişik olmak
: İvmelenmek, hızlanmak
: Hızlandırma, süratin
artması, hızlanma
: Hızlanmayı, ivmelenmeyi ölçen cihaz,
aksekerometre
2
UTEDSOZLUK.indd 2
12/1/11 11:29:38 AM
Accept, to
Acceptable
Access
Access door
Access panel
Access platform
Accessible
Accessory gearbox
Accident
Accidental
Accommodate, to
Accomplish, to
According to
Accumulate, to
Accuracy
Accurate
Achieve, to
Acidified
Acknowledge, to
Acorn tube
Acquire, to
Acquired
Acquisition
Acrid
Across
Action
Activate, to
Activation
Active
Activity
Actual
Actutate, to
: Kabul etmek, onaylamak, almak
: Kabul edilebilir, uygun
: Erişim, ulaşma
: Ulaşım kapağı
: Ulaşım paneli
: Ulaşım platformu, sehpa
: Yaklaşılabilir, girilebilir, ulaşılabilir
: Dişli kutusu
: Kaza
: Kazara, istemeden
: Sağlamak, temin etmek, yerleştirmek
: Tamamlamak, yapmak
: -e göre
: Birikmek, yığılmak, toplamak
: Kesinlik, doğruluk
: Doğru, kesin, tam
: Gerçekleştirmek, yapmak, başarmak
: Asitli, asitlenmiş
: Onaylamak, kabul etmek
: Akorn lamba
: Kazanmak, elde etmek, edinmek
: Kazanılmış, belirli
: Kazanma, edinme, belirleme
: Keskin, tehlikeli
: Bir yanından öteki yanına
: Hareket
: Harekete geçirmek, etkili hale getirmek
: Harekete geçme, tesirini gösterme
: Aktif, faal
: İş, etkinlik, aktivite
: Esas, gerçek, asıl
: Çalıştırmak
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
3
UTEDSOZLUK.indd 3
12/1/11 11:29:40 AM
Actuating
Adapt, to
Add, to
Addition
Additional
Address, to
Adequate
Adhere, to
Adherent
Adhesive
Adjacent
Adjoin, to
Adjust, to
Adjustable
Adjustable access
platform
Adjustment
Adjustment cap
Adjustment screw
Admit, to
Adopt, to
Advance, to
Advanced
Adversely
Advisable
Advise, to
Aerodrome
Aerodynamic
Aerology
Affect, to
Aft
: Harekete geçiren, çalıştıran
: Adapte etmek, uyarlamak
: İlave etmek, eklemek
: Ekleme, ilave etme, ilave, ek
: Fazladan, ekstra, ilave olarak
: Bahsetmek
: Yeterli, uygun
: Yapışmak, tutmak
: Yapışık, bağlı
: Yapışkan, yapışıcı
: Çok yakın, bitişik komşu
: Bitişik olmak
: Ayarlamak
: Ayarlanabilir
: Ayarlanabilir ulaşım platformu
: Ayar, ayarlama, düzeltme
: Ayar kepi (kapağı)
: Ayar vidası
: Kabul etmek, izin vermek
: Kabul etmek, benimsemek, kullanmak
: İlerlemek
: İleri
: Zararına, olumsuz olarak
: Tavsiye edilir, uygun
: Tavsiye etmek
: Hava meydanı
: Aerodinamik, hareket halindeki
hava ya da gazla ilgili
: Hava bilimi
: Tesir etmek, dokunmak
: Arka, geri, arka taraf
4
UTEDSOZLUK.indd 4
12/1/11 11:29:42 AM
After
Again
Against
Aggravate, to
Agitate, to
Agitation
Agree, to
Aid
Aileron
Aim
Aim, to
Air
Air brake
Air carrier
Air conditioning
Airborne
Aircraft
Aircraft maintenance
mechanic
Airfield
Airflow
Airframe
Airspace
Airspeed
Airstair
Airstream
Airworthy
Aisle
Alert, to
Align with, to
: Sonra
: Tekrar
: 1- Karşılaştırarak
: 2- -e karşı
: Kötüleştirmek, şiddetlendirmek
: Sallamak, çalkalamak
: Sallama, çalkalama
: Bağdaşmak, uymak
: Yardım
: Uçağın sağa sola yatışını sağlayan
uçuş kumanda yüzeyi
: Hedef, amaç, gaye
: Hedefe doğru çevirmek
: Hava
: Hava freni
: Havayolu şirketi
: Havanın şartlandırılması, havalandırma
: Havada, uçan
: Uçak, hava taşıtı
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Uçak bakım teknisyeni, mekanik
: Hava meydanı (askeri)
: Hava akımı
: Gövde
: Hava sahası
: Hava sürati, havaya nazaran sürat
: Merdiven
: Hava akımı
: Uçuşa elverişli
: Koridor
: Alarm vermek, uyarmak, bildirmek
: Aynı hizaya koymak, aynı eksene getirmek
5
UTEDSOZLUK.indd 5
12/1/11 11:29:44 AM
Align, to
Alike
All
Allocate, to
Allow, to
Allowable
Alloy
Alone
Along
Alphanumerics
Also
Alter, to
Alternate
Alternately
Alternative
Current ( AC)
Although
Altimeter
Altitude
Aluminum,
aliminium
Always
Ambient pressure
Ambient
temperature
Amendment
Ammeter
Among
: 1- Karşılaştırmak
: 2- Navigasyonda IRU için eylem-boylam
bilgilerinin girilebilmesi için
işlemi başlatmak
: Benzer, aynı
: Bütün, tüm
: Tahsis etmek, ayırmak
: Bırakmak, müsaade etmek, izin vermek
: Kabul edilebilir, izin verilebilir
: Alaşım
: Tek başına, yalnız, sadece
: Boyunca
: Harf ve rakamlardan oluşan dizi
: - de, -da aynı zamanda
: Değiştirmek, değişmek
: Yedek, yerini alabilen
: Sırayla
: Alternatif akın, dalgalı akım
: Rağmen, karşın
: Uçağın yerden yüksekliğini
gösteren alet, altimetre
: Yükseklik, irtifa
: Alüminyum
: Her zaman, daima
: Ortam basıncı
: Ortam sıcaklığı
: Düzeltme, değişiklik
: Ampermetre, akım miktarını ölçen alet
: Aralarında, arasında
6
UTEDSOZLUK.indd 6
12/1/11 11:29:46 AM
Amount
Amplification
Amplify, to
(amplified, amplified)
Angle
Angle of attack
Annotate, to
Annotation
Annual
Annunciate, to
Annunciator panel
Anomaly
Answer
Answer, to
Antenna
Antenna tilt angle
Anticipate, to
Anti-clock wise
Anti-icing
Anti-skid
Anti-skid brake
Any
Any (no) longer than
Apart
Aperture
Apparent
: Miktar
: Büyütme, güçlendirme, zayıf
sinyallerin değerini yükseltme
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Büyütmek, genişletmek,
kuvvetlendirmek
: Açı
: Hücum açısı, uçak ekseni ile hava
filelerinin akış doğrultusu arasındaki açı
: Açıklayıcı notlar koymak
: Not
: Yıllık
: Bildirmek
: Arıza uyarı paneli
: Anormallik
: Cevap
: Cevap vermek
: Anten
: Anten eğim açısı
: Beklemek, ummak, tahmin etmek
: Saatin ters yönünde
: Buzlanmayı önleme
: Kaymayı önleyen,
kaymaya karşı
: Tekerlekleri kazıklatmadan ve
kaydırmadan hızını düşüren fren
: 1- Hiç
: 2- Herhangi
: - den daha fazla süre değil
: Ayrı
: Açıklık, delik
: Açık, görülebilir, meydanda olan
7
UTEDSOZLUK.indd 7
12/1/11 11:29:48 AM
Appear, to
Applicable
Apply, to
Approach
Approach, to
Appropriate
Approve, to
Approved
Approximately
Apron
Arc
Area
Arm
ARMED position
Arming
Around
Arrange, to
Arrest, to
Arrival
Arrive, to
Arrow
Article
Articulate
Articulate to
Artificial
As
As a rule
As follows
As necessary
: Ortaya çıkmak, görünmek
: Uygun, uygulanabilir
: 1- Vermek, uygulamak
: 2 - Sürmek
: Yaklaşma, inişe geçme
: Yaklaşmak
: Uygun
: Onaylamak
: Onaylanmış
: Yaklaşık, yaklaşık olarak
: Terminalin ya da hangarın
karşısında bulunan uçak park alanı
: Yay, kavis
: Bölge, yer
: Kol
: (İşletme) Hazır durum
: Hazır duruma sokma
: Çevresinde, etrafında
: Düzenlemek, ayarlamak
: Durdurmak, tutmak
: Geliş, varış
: Gelmek, varmak
: Ok
: Nesne, şey, madde
: Mafsallı, düzenli bir şekilde birbirine bağlı
: Mafsal ile birleştirmek
: Yapay, suni
: 1- …. olduğundan , - den dolayı, çünkü
: 2- Gibi
: Genellikle, çoğunlukla
: Aşağıdaki gibi
: Gerektiği şekilde, gerektiği gibi
8
UTEDSOZLUK.indd 8
12/1/11 11:29:51 AM
Ascend, to
Ascent
Ashtray
Aside
Aspect ratio
Assemble, to
Assembly
Assess, to
Assign, to
Assigned
Assist, to
Associated
Associated with
Assure, to
Asterisk
Asymmetric
At a time
At least
At once
At regular intervals
Attach, to
Attachment point
Attack, to
Attain, to
Attempt
Attempt, to
Attention
Attitude
: Yukarı çıkmak, yükselmek
: Yükselme
: Kül tablası
: Bir yana, bir tarafa
: Görüntü oranı, görüntü boyutu,
çerçeve oranı
: Birleştirmek bir araya getirmek,
kurmak, monte etmek
: Montaj, kurma, bir araya getirme
: Değerlendirmek
: 1- Tahsis etmek, ayırmak
: 2- Atamak, tayin etmek
: Ayrılmış, tahsis edilmiş
: Yardım etmek, desteklemek
: İlgili
: … ile ilgili, ilişkili; bağlı
: Emin olmak, temin etmek, sağlamak
: Yıldız işareti (*)
: Asimetrik, simetrik olmayan
: Bir seferde
: En az
: Derhal, hemen
: Düzenli aralıklarla
: Bağlamak, tutturmak
: Bağlantı noktası
: 1- Saldırmak, hücum etmek
: 2- Zarar vermek
: Ulaşmak, erişmek
: Deneme, girişim
: Denemek, girişmek
: Dikkat, ilgi
: Konum, durum, pozisyon
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
9
UTEDSOZLUK.indd 9
12/1/11 11:29:53 AM
Audible
Aural warning
Authority
Authorization to
Automatic Direction
Finder (ADF)
Automatic Volume
Control (AVC )
Auxiliary
Auxiliary Power
Unit (APU)
Available
Average
Aviation
Avionics
Avoid, to
Away
Axis
Axle
Axle sleeve
Azimuth
: İşitilebilir, duyulabilir
: Sesli ikaz
: Otorite, yetki, makam
: İzin vermek, yetki vermek
: Otomatik yön bulucu
: Otomatik ses kontrolü
: Yedek, yardımcı
: Yardımcı güç kaynağı
: Mevcut, hazır, elde mevcut, müsait
: Ortalama
: Havacılık
: Havacılık elektroniği
: Önüne geçmek, meydan vermemek,
sakınmak, kaçınmak
: Uzağa, uzakta, bir yana
: Eksen
: Aks, dingil
: Aks kovanı
: Azimut, gök küresinin herhangi bir
noktası ile güney yönü arasındaki açı,
güney açısı
10
UTEDSOZLUK.indd 10
12/1/11 11:29:55 AM
B
Back
Back of
Back off, to
Back up, to
Background lighting
Backing
Backlash
Backlash of controls
Backlash play
Backside
Back-up
Backward
Bacteria
Bad (ly) worse, worst
Badge
Baffle plate
Balance
Balance, to
Ball
Balast
Ballytpe
Bank
Bank angle
1968
: Arka, geri, tekrar
: Arkası, arkasında, arkasına
: Gevşetmek
: Desteklemek, yedeklemek
: Arka panel aydınlatması
: Yardım, arka çıkma, arka, arkalık, destek
: Şiddetli geri itme, makinede boşluk
veya salgı, laçkalık
: Kumandaların oynaklığı
: Kumanda boşluğu (Kumandalar bu
boşluk içerisinde oynatılırsa
kumanda hareketi meydana gelmez.)
: Arka taraf
: Yedek, destek
: Geriye doğru
: Bakteri
: Kötü
: İşaret, alamet, rozet
: Bölme plakası
: Balans, denge
: Dengelemek, eşit hale getirmek
: Bilye, küre, top
: 1- Balans denge ayarlığı
: 2- Ayar rezistansı, akımı
dengelemek üzere dizayn edilmiş
bir devre elemanı
: Bilyeli tip
: Yatış, uçağın bir kanadının diğer
kanada göre alçak ya da daha
yüksek olduğu pozisyon
: Yatış açısı
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
11
UTEDSOZLUK.indd 11
12/1/11 11:29:57 AM
Bank, to
Bar
Bare
Barrel
Barrel roll
Barrier cream
Base
Base plate
Base, to
Basic
Basically
Basin
Battery
Battery operated
Battery powered
Bay
Bayonet pin
Be provided, to
Be subjected to, to
Be, to
(is, are, was, were)
Beacon
Beacon lights
Bead
Beam
: (Uçakta) Bir tarafa yatmak
: 1- Basınç ölçü birimi
: 2- Çubuk, değnek, kol, demir
: Çıplak, yüzey katmanı veya koruması olan
: Varil, fıçı
: Uçuşta uçağın ekseni üzerinde tam bir
devir yapması
: Koruyucu krem
: 1- Taban, alt (kısım), dip
: 2- Üs
: Taban levhası
: Temel almak, referans almak, kullanmak
: Esas, temel
: Temel olarak, esasında
: Lavabo, leğen
: Batarya, akü, pil
: Batarya ile çalışan
: Batarya ile çalışan, bataryadan beslenen
: Bölme, iki kiriş veya dikme arası
: Kavrama pimi, bağlama somunu pimi
: Bulunmak, olmak
: Maruz kalmak, maruz bırakılmak
: Olmak, varolmak
: Bir uçağa kılavuzluk etmek ya da
uçağı yönlendirmek amacıyla ışık,
elektrik sinyali ya da başka uyarma
türleri yayan istasyon, radyo, far
: Havaalanlarındaki işaret lambaları
: Damak, ufak yuvarlak cisim, boncuk
: 1- Kiriş
: 2- Işık, ışın, huzme
12
UTEDSOZLUK.indd 12
12/1/11 11:29:59 AM
Beam antenna
Beam deflection tube
Bear, to (bore, borne)
Bearing
Bearing alignment
Because
Because of
Become, to
(became, become)
Before
Begin, to
(began, begun )
Beginning
Behind
Bell
Bell cutout switch
Bellcrank
Belly
Belly fairing
Belly landing
Belong, to
Below
Belt
Belt conveyor
Belt drive
Bench
Bench drill
Bench RPM
Bench vice
Bend
: Huzme anteni
: Huzme saptırmalı tüp
: Taşımak
: Yatk, rulman
: Yatağı istikametine koymak, ayar yapmak
: Çünkü, -den dolayı
: Yüzünden, -den dolayı
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Hale gelmek, dönüşmek, olmak
: Önce , -den önce
: Başlamak
: Başlangıç, kaynak
: Arkasında
: Zil, çan
: Zil kesme, susturma switch’i
: Hareketin yönünü değiştirmek için
kullanılan manivela, kol
: Göbek
: Koltuk (gövde altı) kaportası
: İniş takımlarını kullanmayarak,
gövde üzerine iniş
: Ait olmak
: Aşağı, aşağıda, aşağısında, altında
: Kayış, kemer
: Kayışlı konveyör
: Kayışla hareket ettirme, döndürme
: Tezgah, sıra, oturma sırası, bank
: Masa matkabı
: Deneme devir sayısı
: Tezgah mengenesi
: Bükülmüş kıvrık kısım
13
UTEDSOZLUK.indd 13
12/1/11 11:30:01 AM
Bend, to (bent, bent)
Bending
Beneath
Bent
Beside
Besides
Best
Better
Between
Bevel
Bevel gear
Beverage
Beware, to
Beyond
Bezel
BITE Test
Bias
Biaxial
Big
Binary
Bind, to
(bound, bound)
Binding
Bit
Blade
: Kıvırmak, bükmek
: Eğilme, bükülme, eğme, bükme
: Aşağısına, altına, aşağısında, altında
: Eğilim, meyil, eğri, bükük
: Yanında, yanına
: Ayrıca
: En iyi
: -den daha iyi
: Arasında
: Dik açılı olmayan, eğim, eğrilik
: Konik dişli (Bir şiftin kendisine
paralel olmayan diğer bir şaftı
döndürmesini sağlar.)
: İçecek, meşrubat
: Dikkat etmek, sakınmak, kaçınmak
: Ötesinde, daha fazla, daha ileride
: Façeta, kenar, çıkıntı
: Dahili sistem testi
: 1- Verev, şivli, meyilli
: 2- (Elektrikte) Bayas, öngerilim
: İki eksenli
: Büyük
: İkili
: Bağlamak, tutturmak
: İki madeni cismin fiziksel
olarak bağlanması
: 1- Matkap ucu, alet ucu
: 2- (Bilgisayarda) Bit, ikili sayı
sisteminde bir birim
: Jet motorunda kademeleri
oluşturan döner parçalardan her biri, pal
14
UTEDSOZLUK.indd 14
12/1/11 11:30:03 AM
Blank off, to
Blank out, to
Blank, to
Blanket
Blast
Bleed (off ), to
Blend, to
Blind cap
Blind plug
Blister
Blistering
Block time
Block, to
Blockage
Blocked
Blot, to
Blow, to (blew, blown)
Blower
Blunt
Blunted
Boarding
Body
Bolt
Bolt, to
Bond
: Sızdırmazlığın sağlanması amacı
ile tapa, conta, bostik vb.
maddeler uygulamak
: İptal etmek
: Kapak ile kapatmak
: Battaniye
: Sert rüzgar sağanağı
: Kanamak, (basınç, gaz) boşalmak,
kaçmak, boşaltmak, kaçırmak
: Karıştırmak, harmanlamak
: Kör başlık
: Kör tapa
: Kabartı
: Kabarma
: Uçağın kalkışı sırasında takozların
alındığı andan inişte park edip
takoz konduğu ana kadar geçen zaman
: Önünü kapatmak, tıkanmak
: Tıkanma
: Tıkalı
: Kurulamak, kurutmak
: Hava vermek, fışkırtmak
: Fan, vantilatör, hava akımını sağlayan
cihaz, üfleyici
: Kör, keskin olmayan
: Kör, keskin olmayan
: Uçağa binme
: Gövde, vücut
: Cıvata
: Cıvatalamak
: 1- Elektriksel irtibat
: 2- Kimyasal madde kullanarak yapıştırma
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
15
UTEDSOZLUK.indd 15
12/1/11 11:30:05 AM
Bond, to
Bonding
Bonnet
Boost
Boost, to
Bore
Both
Both… and…
Bottle
Bottom
Bottom, to
Brake
Brake temperature
monitoring system
Brake, to
Branch
Branch, to
Breadth
Break
Break down, to
: 1- Elektriksel irtibat sağlamak, elektrik
bağlantısı kurmak
: 2- Kimyasal madde kullanarak
yapıştırmak
: 1- Bağlantı
: 2- Tutturma, yapıştırma
: 1- Başlık, başlık şeklindeki kapak
: 2- Arabanın motor kaportası
: 1- Manifold basıncı
: 2- Basıncı arttırma, zengin
karışım verme
: İtmek, desteklemek, yükseltmek,
arttırmak, voltajı yükseltmek
: Delik, oyuk, çap
: Her ikisi, her iki
: Hem … hem de…
: Tüp
: En alt, taban, dip
: Değmek, ulaşmak
: Fren
: Fren ısısı kontrol sistemi
: Fren yapmak, frenlemek
: Dal, kol, bölüm
: Ayrı yönlere, bölümlere ayrılmak;
dağılmak; bölünmek
: Genişlik
: 1- Çatlak, kırık
: 2- Aralık, açıklık
: 3- Ara, paydos
: 4- Ani düşme, kesilme
: Bozulmak
16
UTEDSOZLUK.indd 16
12/1/11 11:30:07 AM
Break off, to
Break, to
(broke, broken)
Breakdown
Breath
Breathe, to
Bridge
Brief
Briefcase
Bright
(brighter, brigtest)
Brightness
Brilliance
Bring, to
(brought, brought)
Briskly
Broad
Broadcast
Broadcast, to
Brush
Brush on, to
Brush, to
Bubble
Build
Build in, to
Build, to
(built, built)
Built-in
Bulge
Bulkhead
Bump, to
: Kırılıp ayrılmak
: 1- Kırmak
: 2- (Elektrik) Devreyi bozmak, kapatmak
: (Makine) Bozulma, durma
: Nefes, soluk
: Solumak, nefes almak
: Köprü
: Kısa
: Çanta, evrak çantası
: Parlak
: Daha parlak, en parlak
: Parlaklık
: Parlaklık
: Getirmek
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Çabuk
: Geniş, enli
: Yayın
: Radyo ile yayınlamak
: Fırça
: Fırçayla sürmek
: Fırçalamak
: Baloncuk
: Yapı
: Dahil etmek
: 1- İnşa etmek
: 2- Monte etmek, parçaları bir araya
getirmek
: Dahili, gömme (dolap vs.)
: Çıkıntı, şişkinlik
: Duvar
: Çarpmak, vurmak
17
UTEDSOZLUK.indd 17
12/1/11 11:30:09 AM
Burn
Burn, to
Burst, to
(burst, burst)
Busbar
Busy
But
Butt
Butt, to
Button
By
By means of
By use of
By way of
Bypass
Bypass, to
: Yanık
: Yanmak
: 1- Patlamak
: 2- Yarılmak, ayrılmak
: Elektrik gücü dağıtım çubuğu/hattı
: Meşgul
: 1- Fakat, ama
: 2- Hariç
: Herhangi bir şeyin enli ucu veya sapı, fıçı
: 1- Bitişmek, bitiştirmek
: 2- Değdirmek, değmek
: 3- Kafasını vurmak
: Düğme, buton
: 1- Tarafından
: 2- İle, vasıtasıyla
: 3- Yanında, yakınında,
: Yoluyla, vasıtasıyla
: Yoluyla, kullanarak
: Yoluyla, vasıtasıyla
: Atlama, dolaştırma, aşama hattı
: Bir devreyi, bir şeyin içinden
geçirmek yerine o şeyi atlayacak
şeklide değiştirmek.
18
UTEDSOZLUK.indd 18
12/1/11 11:30:12 AM
C
Cabin
Cabin attendant
Cabin window shade
Cable
Cadmium plated
Cage
Calculate, to
Calculation
Calibrated dial
Calibration
Call button
Call, to
Calorie
Cam
Cambered
Cancel, to
Canted
Cap
Cap nut
Cap, to
Capability
Capacity
Captain
Captain panel
Captain’s control stand
Capture
Carburize, to
Carcass ply
Card
Cardboard
1968
: Kabin
: Kabin memuru, hostes
: Güneşlik, kabin perdesi
: Kablo
: Kadmiyum kaplama
: Kafes
: Hesaplamak
: Hesap
: Derecelendirilmiş kadran/gösterge
: Kalibrasyon, ayarlama
: Çağırma butonu
: 1- Çağırmak
: 2- Telefonla aramak
: Kalori
: Kam
: Dış bükey, kavisli, hafif bükük
: İptal etmek
: Eğimli
: Kapak
: Şapkalı, kapalı somun
: Kep ile kapatmak
: Kapasite, güç, imkan
: Kapasite
: Kaptan
: Kaptan pilotun paneli
: Pedestal
: Yakalanma, kilitlenme
: Karbonlanmak
: Karkas kat
: Kart
: Kalın karton, mukavva
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
19
UTEDSOZLUK.indd 19
12/1/11 11:30:13 AM
Cardinal number
Careful
Carefully
Carriage
Carrier
Carry out, to
Carry, to
(carried, carried)
Cartridge
Carve, to
Case
Casing
Cast iron
Casting
Castle nut
Catch, to
(caught, caught)
Category
Cathode Ray Tube
(CRT)
Cause
Cause, to
Caution
Cautious
Cavity
Cease, to
Ceiling
Cement
Center fuel tank
: Asıl sayı, sayma sayısı (1, 2, 3, 4… gibi)
: Dikkatli
: Dikkatlice, dikkatli şekilde
: Taşıma, nakliye, araba
: Taşıyıcı
: Yapmak
: Taşımak
: Kartuş
: 1- Kesmek
: 2- Oymak
: Kutu, muhafaza, kasa
: Kasa
: Dökme demir, pik demir
: Döküm
: Çentikli somun, taçlı somun
: Yakalamak, tutmak, yetiştirmek
: Kategori, sınıf
: İçindeki elektronlar (katot ışınları)
floresan ekranda görüntü
oluşturan elektron tüpü
: Sebep
: Neden olmak, sebebiyet vermek,
yol açmak
: İkaz (iş ve malzeme için)
: Dikkatli, tedbirli
: Boşluk
: Durmak, sona ermek
: Tavan
: Çimentolamak, yetiştirmek
: Merkez yakıt tankı
20
UTEDSOZLUK.indd 20
12/1/11 11:30:16 AM
Center of gravity
Center, centre
Center, to
Center-groove tire
Centerline
Center-rib tire
Central
Centrifugal
Certain
Certificate
Certified
Certify, to
(certified, certified)
Chafe, to
Chain
Chalk
Chamber
Chamfer
Chamfer, to
Chance
Change
Change, to
Channel
Chapping
Chapter
Characteristic
Characterize, to
Charge
Charge, to
Charged
Charging
: Ağırlık merkezi
: Merkez, orta
: Merkezlemek, ortalamak
: Merkez oluklu lastik
: Merkez hattı, pist orta hattı
: Merkez kuşaklı lastik
: Merkezi, santral
: Santrifüj, merkezkaç
: Belirli
: Sertifika, belge
: Onaylı, tasdikli, yetkili
: Onaylamak, tasdik etmek
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Ovuşturmak, sürterek aşındırmak,
ovarak ısıtmak
: Zincir
: Tebeşir
: Oda
: Oluk, yiv
: Oluv açmak, yiv açmak
: İhtimal, olasılık
: Değişiklik
: Değiştirmek, değişmek, çevirmek
: Kanal, oluk
: Çatlama
: Bölüm
: Özellik
: Tanımlamak, nitelemek
: Ücret, yük, görev, şarj
: Yüklemek, doldurmak, şarj etmek
: Yüklü
: Yükleme, doldurma, şarj etme
21
UTEDSOZLUK.indd 21
12/1/11 11:30:18 AM
Chart
Charter, to
Chase, to
Chaser
Chassis
Cheap
Check
Check list
Check valve
Check, to
Chemical
Chevron cutting
Chief pilot
Chill, to
Chilly
Chip to
Chipping
Chisel
Chloride
Chlorinated water
Chock
Choice
Choke, to
Choose, to
(chose, chosen)
Chop, to
Chord
Chrome
Chrome plating
Chunk
Chunking
: Tablo, grafik
: Kiralamak, tutmak
: Oluk açmak, oymak
: Diş açma bıçağı, keski
: Şasi, çerçeve
: Ucuz
: Kontrol
: Kontrol listesi
: Check valfi, bir yöne akışa izin veren
aksi yöne akışı
: Kontrol etmek
: Kimyasal
: Zikzak kesilme
: Baş pilot, kaptan
: Soğumak, soğutmak
: Soğuk, serin
: Yontmak, çentmek
: Küçük parçalar halinde yontulma
: Keski, iskarpela
: Klorür
: Klorlu su
: Takoz
: Seçim
: Tıkamak, boğmak
: Seçmek
: Kesmek, parçalamak
: Kiriş
: Krom
: Krom kaplama
: İri parça
: İri parçalar halinde kopma
22
UTEDSOZLUK.indd 22
12/1/11 11:30:20 AM
Circle
Circle, to
Circuit
Circuit breaker
Circuit diagram
Circular
Circulate, to
Circulation
Circulation of air
Circumference
Circumferential
Circumstance
Claim, to
Clamp
Clamp circuit
Clamping ring
Clarify, to
(clarified, clarified)
Clasp, to
Classification
Classify, to
(classified, classified)
Clay
Clean
Clean, to
Cleaning agent
Clear
Clear of
Clear up, to
Clearance
Cleared for push-back
: Daire, çember
: Etrafını çevirmek, kuşatmak
: Devre
: Sigorta, devre kesici
: Devre şeması
: Dairesel yuvarlık
: Dolaşmak
: Dolaşım, devir, sirkülasyon
: Hava sirkülasyonu
: Çevre, çember
: Çevreye ait, çevresel
: Durum, koşul
: Talep etmek, hak iddia etmek
: Kelepçe
: Bloke devresi, kenetleme devresi
: Kelepçe halkası
: Arıtmak, temizlemek
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Tutturmak, kenetlemek
: Sınıflandırma, tasnif
: Sınıflandırmak, tasnif etmek
: Balçık, kil
: Temiz
: Temizlemek
: Temizleme maddesi
: Açık, serbest, net
: Temizlenmiş, - den uzak
: Düzenlemek, toparlamak, temizlemek
: 1- Aralık, klerans
: 2- İzin
: Push-back serbest
23
UTEDSOZLUK.indd 23
12/1/11 11:30:22 AM
Clench, to
Click
Climate
Climb
Climb, to
Cling, to
(clung, clung)
Clinometer
Clip, to
Clipper
(clipping circuit)
Clock
Clockwise
Clog, to
Clogged
Clogging
Close
Close up, to
Close, to
Closed
Closure
Cloth
Clothes
Clothing
Cloud
Cluster
Clutch, to
Coarse
Coat, to
Coating
Coaxial cable
: Sıkmak, sıkıştırmak
: Tık, çıt sesi
: İklim
: Tırmanma, yükselme
: Tırmanmak, yükselmek
: Yapışmak, bırakmamak
: Klinometre, eğimölçer
: 1- Tutturmak, iliştirmek
: 2- Kesmek
: Kesici devre, kırpıcı devre
: Saat
: Saat yönünde
: Tıkamak, tıkanmak, engel olmak
: Tıkalı, tıkanmış
: Tıkanma
: Yakın
: Kapatmak, bitirmek
: Kapatmak, kapanmak
: Kapalı
: Kapanma
: Bez
: Giysi, elbise
: Giysi
: Bulut
: Grup, küme, demet
: Kavramak
: Kaba, iri
: Kaplamak, örtmek
: Kaplama (boya, astar, cila, vs.)
: Koaksiyel kablo
24
UTEDSOZLUK.indd 24
12/1/11 11:30:24 AM
Cock
Coherence
Coil
Cold
Cold start
Collapse, to
Collect, to
Collected
Collide, to
Collision
Color, colour
Column
Combination
Combine, to
Combined
Combustion
Combustion chamber
Come into contact, to
Come into view, to
Come on, to
Come, to
(came, come)
Comfort
Comfortable
Command
Command, to
Commence, to
Commercial
Commercially
available
Common
: Musluk valfi
: Birbirini tutma, yapışma
: Bobin, sargı
: Soğuk
: Kuru, yakıtsız start
: Kapatmak
: Toplamak, biriktirmek
: Toplanmış, birikmiş
: Çarpmak, çarpışmak
: Çarpışma
: Renk
: Kolon
: Kombinasyon, bileşim, karışım
: Birleştirmek, birleşmek
: Kombine, birleşmiş
: Yanma
: Yanma odası, ateşleme odası
: Temas etmek
: Görünmek
: 1- Yanmak
: 2- Çalışmak
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Gelmek
: Rahatlık, konfor
: Rahat, konforlu
: Komut
: Kumanda etmek, emir vermek
: Başlamak
: Ticari
: Piyasada satılan
: Genel, müşterek, ortak
25
UTEDSOZLUK.indd 25
12/1/11 11:30:26 AM
Commonly
Communicate, to
Communication
Company
Compare, to
Comparison
Compartment
Compass
Compensate, to
Competent
Compile, to
Complementary
Complete
Complete, to
Completely
Completion
Complex
Complicated
Complimentary
Comply with, to
Compose, to
Composed of
Compound
Compress, to
Compressed air
Compression
Comprise, to
Compute, to
Concave
Conceal, to
: Genellikle
: İletişim kurmak, haberleşmek, iletmek
: Muhabere, iletişim
: Şirket
: Karşılaştırmak, mukayese etmek
: Karşılaştırma, kıyas
: Bölüm, bölme, kompartıman
: Pusula
: 1- Telafi etmek, karşılamak
: 2- Dengelemek, eşitlemek
: Yeterli, kabiliyetli, yetkili
: Toplayıp bir araya getirmek,
derleyip toplamak
: Tamamlayıcı
: Tam
: Tamamlamak
: Tamamen
: Tamamlama, tamamlanma
: Karmaşık
: Karmaşık, anlaşılması güç
: Hediye olarak, bedava
: Uymak, yerine getirmek
: Meydana getirmek, oluşturmak
: -den ibaret
: Bileşim
: Sıkıştırmak, sıkmak, tazyik etmek
: Sıkıştırılmış/tazyikli hava
: Sıkıştırma
: Kapsamak, içermek, ihtiva etmek
: Hesaplamak
: İçbükey, konkav
: Gizlemek, saklamak, örtmek
26
UTEDSOZLUK.indd 26
12/1/11 11:30:28 AM
Concentrated
Concerning
Conclude, to
Conclusion
Concrete
Concurrently
Condensation
Condense, to
Condenser
Condition
Conditioned air
Conduct, to
Conductive
Conductivity
Conductor
Conduit
Cone
Confidence test
Configuration
Confine, to
Confirm, to
Confirmation
Conform, to
Confuse, to
Connect, to
Connection
Connector
Consecutive
Consequence
Consider, to
: Konsantre
: İlgili olarak, hakkında
: Bitirmek, sonuçlandırmak
: Sonuç, son
: 1- Somut, kesin
: 2- Beton
: Aynı zamanda
: Yoğunlaşma
: Yoğunlaştırmak
: Kondensör, yoğunlaştırıcı cihaz
: Şart, durum
: Şartlandırılmış hava
: 1- Yapmak, yürütmek, idare etmek
: 2- İletmek, geçirmek
: İletken, iletici
: İletkenlik
: İletken madde
: Telleri muhafaza eden boru, kanal
: Koni
: Güvenilirlik testi
: Durum, konum
: Sınırlamak, kuşatmak
: Teyit etmek, doğruluğunu onaylamak
: Onay, tasdik, doğrulama
: Uymak
: Karıştırmak, şaşırtmak, aklını karıştırmak
: Bağlamak, birleştirmek, tutturmak
: Bağlantı
: Konektör, bağlantı elemanı
: Art arda gelen, ardışık
: Sonuç
: Dikkate almak, hesaba katmak,
saymak, kabul etmek
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
27
UTEDSOZLUK.indd 27
12/1/11 11:30:30 AM
Consideration
Considered
Consist of, to
Consistent
Constant
Constant Speed Drive
Constitute, to
Construct, to
Construction
Consumable material
Consume, to
Consumption
Contact
Contact resistance
Contain, to
Contained to
Container
Contaminan
Contaminate, to
Contaminated
Contamination
Content
Continue, to
Continuity
Continuous
Continuously
Contract, to
Contribute, to
Control cabin
: Önem
: Sayılır, nitelendirilir
: Dikkate almak, hesaba katmak,
saymak, kabul etmek
: Tutarlı
: Sabit
: Uçak jeneratörünün devrini sabit
tutan cihaz
: Meydana getirmek, kurmak, tesis etmek
: Yapmak, inşa etmek, kurmak
: Yapı
: Sarf madde
: Tüketmek, sarf etmek
: Tüketim, sarfiyat
: İrtibat, temas
: Temas direnci
: İçermek, kapsamak, ihtiva etmek
: …ile sınırlı, içinde
: Konteyner, kap
: Kirliliğe sebep olan madde,
kirletici madde
: Kirletmek
: Kirli, kirlenmiş
: Kirlenme
: İçerik
: Devam etmek
: Devamlılık, süreklilik
: Sürekli
: Sürekli olarak, devamlı
: Büzülmek, küçülmek, kısalmak
: Katkıda bulunmak
: Uçuş kompartımanı, kokpit
28
UTEDSOZLUK.indd 28
12/1/11 11:30:33 AM
Control column
Control stand panel
Control surface
Control wheel
Control, to
Convenience
Convenient
Conventional
Conversion
Convert, to
Convey, to
Conveyor
Cool
Cool, to
Cooler
Cooperation
Copilot
Copper
Cord
Cord body
Core
Corner
Correct
Correct, to
Corrective
Correctly
Correspond, to
Corresponding
Corrode, to
: Kumanda lövyesi
: Pedestal
: Kumanda yüzeyi
: Kumanda volanı
: Kumada etmek kontrol altında tutmak
: Uygunluk, rahatlık
: Uygun, elverişli
: Klasik, geleneksel
: Değişme, değiştirme
: Değiştirmek, dönüştürmek
: Taşımak, nakletmek
: Konveyör, yük taşıyıcı
: Soğuk
: Soğutmak, soğumak
: Soğutucu
: İşbirliği
: Yardımcı pilot
: Bakır
: İp, sicim, tel, şerit, kablo
: Lastik iç kısmı
: 1- İç, öz
: 2- Motorun sıcak kısmı
: Köşe
: Doğru, düzgün
: Düzeltmek
: Düzeltici
: Gerektiği gibi, doğru olarak, düzgün
bir şekilde
: Uymak, uygun gelmek
: İlgili
: Çürümek, aşınmak, paslanmak,
korozyona uğramak
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
29
UTEDSOZLUK.indd 29
12/1/11 11:30:34 AM
Corroded
Corrosive
Corrugated
Corrugation
Cotton
Count, to
Counter
Counteract, to
Counterbalance, to
Counterbore, to
Counterclockwise
Countersink, to
Counterweight
Country
Couple, to
Coupling
Course
Course line
Cove
Cover
Cover, to
Covering
Cowling
Crab
Crack
Crane
Crankshaft
Crash-proof
Crayon
Create, to
Crest
: Korozyona uğramış, aşınmış, paslanmış
: Paslandırıcı, aşındırıcı
: Oluklu
: Oluk, yiv
: Pamuk
: Saymak, hesaplamak
: Sayaç
: Karşı koymak, önlemek
: Denkleştirmek, eşit kuvvetle karşı koymak
: Havşa açmak
: Saatin ters yönünde
: Havşa açmak
: Denge ağırlığı
: Ülke
: Birleştirmek, bağlamak
: Kavrama, bağlama
: Kurs, yol, güzergah
: Haritada uçulacak yolu gösteren hat
: 1- Girinti, çukur, oyuntu
: 2- Koy, körfezcik
: Kaplama, örtü, kapak
: Örtmek, kaplamak, kapamak
: Örtü, örtme
: Motor kaportası
: Küçük vinç
: Çatlak
: Vinç
: Krank mili
: Darbe ve çarpmaya dayanıklı
: Renkli tebeşir
: Yapmak, yaratmak, -e yol açmak
: Uçuş ekibi, uçuş mürettabatı
30
UTEDSOZLUK.indd 30
12/1/11 11:30:37 AM
Crewmember
Crimp
Critical
Crooked
Cross
Cross, to
Cruise
Crush
Cumulative
Cure, to
Current
Current density
Current feed
Curtail, to
Curtain
Curve
Curved
Customer
Customs
Cut, to (cut, cut )
Cutoff
Cutout
Cycle
Cylinder
Daily
: Mürettebat, uçuş ekibi elemanı
: Kıvrım, dalga
: Kritik, çok önemli
: Eğri, çarpık
: Çapraz, karşıt
: 1- Çaprazlamak
: 2- Karşıdan karşıya geçmek
: Düz uçuş, uçak ve uçuş koşulları
için en uygun sürat ve
yükseklikteki uçuş
: Baskı, ezme
: Birikerek çoğalan, toplanan kümülatif
: 1- Sertleşmek, kurumak
: 2- İyileştirmek, tedavi etmek
: 1- Yürürlükte olan, mevcut
: 2- Akım, cereyan
: Akım yoğunluğu
: Akımla beslenme
: Kesmek, kısaltmak
: Perde
: Eğri, kavis
: Eğri, kavisli
: Müşteri
: Gümrük
: Kesmek, kesilmek
: Durdurucu, akış kesici
: 1- Otomatik devre kesici,
cereyanı kesen alet
: 2- Oyuk, bölme
: Devir
: Silindir
: Günlük
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
31
UTEDSOZLUK.indd 31
12/1/11 11:30:39 AM
D
Damage
Damage, to
Damaged
Damp
Danger
Dangerous
Dark
Darkness
Dash
Date
Daylight
Deactivate, to
Dead
Dead engine
Dead wire
Deaerate, to
Deaeration
Debris
Decay, to
Decelerate, to
Decelerating electrode
Deceleration
Dechlorinate, to
Decibel
Decide, to
Decimal
Decision
Declare, to
Decline, to
Decoder
: Hasar, zarar
: Zarar vermek, hasarlamak
: Hasarlı
: Nem, rutubet
: Tehlike
: Tehlikeli
: Karanlık, koyu
: Karanlık
: Çizgi (-) işareti
: Tarih
: Gün ışığı, gündüz
: Çalışmaz duruma getirmek, ayırmak
: Ölü, bozuk
: Uçuş esnasında duran motor
: Akımsız tel
: Havasını gidermek, havasını almak
: Sıvıdan havayı alma, ayırma işlemi
: Döküntü istemeyen madde, enkaz
: Bozmak, çürütmek, bozulmak, çürümek
: Yavaşlamak, hız azaltmak, hızı azalmak
: Yavaşlatıcı elektrot
: Hız azalması, yavaşlama
: Klorunu gidermek, klorsuzlaştırmak
: Ses şiddetini ölçme birimi
: Karar vermek
: Ondalık, onlu
: Karar
: Beyan etmek, ilan etmek, bildirmek
: 1- Sapmak
: 2- Azalmak, düşmek
: Kod çözücü
32
UTEDSOZLUK.indd 32
12/1/11 11:30:41 AM
Decontaminate, to
Decrease
Decrease, to
Decrement
De-energize, to
Deep
Default
Defect
Defective
Deficiency
Define, to
Definite
Definition
Deflate, to
Deflated
Deflated tyre/tire
Deflect, to
Deflection
Deformed
Defuel, to
Defueling
Degeneration
Degradation
Degrease, to
Degree
Degree centigrade
Degree of
saturation
De-icing system,
: Temizlemek, zararlı
maddelerden arındırmak
: Düşüş, azalma
: Azaltmak, düşürmek, azalmak, düşmek
: Azalma, eksilme
: Gücü/enerjiyi kesmek
: Derin
: 1- İhmal
: 2- Yokluk, hazır bulamayış
: Hata, kusur, arıza
: Hatalı, eksik, arızalı
: Eksiklik, noksanlık, kusur
: Tanımlamak, tarif etmek
: Kesin, belirli
: Tanım
: İndirmek, bir şeyin havasını
almak/kaçırmak
: İnik, sönük
: İnik lastik, havasız lastik
: Saptırmak, çevirmek, sapmak, dönmek
: Sapma, dönme, yön değiştirme
: Deforme, hasarlı
: Yakıt boşaltmak
: Yakıtın uçaktan geri alınması, boşaltılması
: Bozulma, yozlaşma
: Aşınma
: Yağını gidermek
: Derece
: Celsius derecesi
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Doyma derecesi/noktası
33
UTEDSOZLUK.indd 33
12/1/11 11:30:43 AM
de-icer
Delay
Delay, to
Delayed
Delete, to
Deleted
Delicate
Delimit, to
Deliver, to
Delivery
Demand
Demand, to
Demolish, to
Demonstrate, to
Demount, to
Denote, to
Dense
Density
Dent
Deny, to
(denied, denied)
Depart, to
Department
Departure
Depend on, to
Dependable
Depending on
Depict, to
Deplete, to
Depletion
Depreciation
: Oluştuktan sonra buzlanmayı
gideren sistem
: Gecikme, tehir
: Ertelemek, tehir etmek
: Gecikmeli
: Silmek, çıkarmak
: Çıkarılmış, silinmiş
: Hassas
: Sınırlamak, tahdit etmek
: Teslim etmek, götürmek, dağıtmak
: Teslim, dağıtım
: İstek, talep
: İstemek, talep etmek
: Yıkmak, yok etmek
: Göstermek, kanıtlamak, gösteri yapmak
: Sökmek, yerinden çıkartmak
: Belirtmek, göstermek
: Yoğun, koyu
: Yoğunluk
: Ufak çukur veya çöküntü, çentik, diş
: Reddetmek, inkar etmek
: Yola çıkmak, gitmek, ayrılmak
: Bölüm
: Kalkış, gidiş
: Bağlı olmak
: Güvenilir
: Bağlı olarak
: Göstermek, resmetmek
: Tüketmek, bitirmek, boşaltmak
: Tüketme, bitirme
: Aşınma, değer azalması, amortisman
34
UTEDSOZLUK.indd 34
12/1/11 11:30:45 AM
Depress, to
Depressurization
Depressurized
Depth
Derive, to
Descent, to
Descent
Description
Deselect, to
Deserve, to
Design
Design, to
Designate, to
Designated
Designation
Desirable
Desire, to
Desired
Despite
Destination
Destroy, to
Destructive
Detach, to
Detached
Detail
Detailed
Detect, to
Detection
Detection range
Detector
Detent
: Basmak, bastırmak
: Basınç azalması, basıncını alma
: Basıncı alınmış, boşaltılmış
: Derinlik
: Çıkarmak, elde etmek
: Alçalmak, aşağı inmek
: Alçalma
: Tanım, tarif
: İptal etmek, bırakmak
: Hak etmek, layık olmak
: 1- Model
: 2- Tasarım, plan
: Yapmak, planlamak
: Belirtmek, göstermek
: Ayarlanmış, belirlenmiş
: Belirleme
: İstenilir, arzu edilir
: İstemek, arzu etmek
: İstenen, gerekli
: -e rağmen, -e karşın
: Varış yeri, varılacak yer, hedef
: Yok etmek, mahvetmek
: Zararlı, yıkıcı
: Ayırmak, sökmek
: Ayrılmış, sökülmüş
: Detay, ayrıntı
: Detaylı, ayrıntılı
: Bulmak, hissetmek
: Hissetme
: Hissetme alanı
: Dedektör, hissedici
: Tetik, mandal
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
35
UTEDSOZLUK.indd 35
12/1/11 11:30:47 AM
Detergent
Deteriorate
Determine, to
Detonate, to
Detonation
Detrimental
Develop, to
Development
Deviate, to
Deviation
Deviation ratio
Device
Devise, to
Dew
Dew point
Diagnosis
Diagonal
Dial
Dial, to
Diameter
Diamond shaped
Die
: Deterjan
: Kötüleşmek, kötüye gitmek
: Belirlemek, saptamak, göstermek,
karar vermek
: Patlamak, patlatmak
: Patlama
: Zararlı
: 1- Gelişmek, büyümek, geliştirmek
: 2- Banyo etmek (film)
: Gelişim
: Sapmak, ayrılmak
: Sapma, uçaktaki manyetik alanların
neden olduğu pusula hatası
: Sapma oranı
: Cihaz
: 1- Planlamak, kurmak
: 2- Bulmak
: Çiy
: Yoğunlaşma noktası
: Tanı, teşhis
: Çapraz
: Kadran; cihazın hangi frekans, hız
arama vs.ye ayarladığını gösteren
panel veya gösterge
: 1- Kadran ile ölçmek, göstermek
: 2- Telefon numaralarını
çevirmek, tuşlamak
: Çap
: Baklava biçiminde
: 1- Kalıp, matris, metal ve diğer
maddeleri şekillendirmek için
kullanılan alet
36
UTEDSOZLUK.indd 36
12/1/11 11:30:49 AM
Die, to
Dielectric
Differ (from), to
Difference
Different
Differentiate, to
Difficult
Diffuse, to
Digit
Digital
Digital Flight Data
Recorder (DFDR)
Dilute, to
Dim
Dimension
Diminish, to
Dip, to
Dipping
Direct
Direct Current (DC)
Direct, to
Direction
Directional gyro
Dirt
Dirty
Disadvantage
: 2- Lokma, delik veya yiv açmak
için kullanılan kesici alet
: Ölmek, sona ermek
: Elektriği iletmeyen, geçirmeyen
madde, yalıtkan
: Farklı olmak
: Fark
: Farklı, ayrı, değişik
: Ayırt etmek, ayırmak
: Zor, güç
: Yaymak, dağıtmak, yayılmak, dağılmak
: Rakam
: Dijital, sayısal
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Uçuş bilgilerini kaydeden cihaz, kara kutu
: Seyreltmek
: Donuk, mat
: Boyut, ebat, ölçü
: Azaltmak, eksiltmek
: Daldırmak, batırmak
: 1- Daldırma, batırma
: 2- Boyama
: Doğrudan, direkt
: Doğru akım
: 1- Doğrultmak, yöneltmek, çevirmek
: 2- Yönetmek
: Yön, taraf
: Uçağın sağa sola yatay düzlemdeki
hareketini (ivmelenmesini) hisseden gyro
: Kir, pislik, toz, toprak
: Pis, kirli
: Dezavantaj, aleyhine olan durum
37
UTEDSOZLUK.indd 37
12/1/11 11:30:51 AM
Disagree light
Disagree, to
Disagreement
Disappear, to
Disapprove, to
Disassemble
Disassembly
Discard, to
Discern, to
Discharge
Discharge lights
Discharge, to
Disclose, to
Discoloration
Disconnect, to
Disconnected
Discontinue, to
Discontinuity
Discover, to
Discrepancy
Discriminate, to
Disengage, to
Disinfect, to
Disinfectant
Disk drive
Diskette
Dislocate, to
Dislodge, to
Dismantle, to
Disparity
: Uyumsuzluk lambası
: Aynı fikirde olmamak,
uyuşmamak, uymamak
: Uyumsuzluk
: Gözden kaybolmak
: Uygun görmemek, onaylamamak
: Sökmek, parçalara ayırmak
: Parçalara, kısımlara ayırma; sökme
: Atmak
: Fark etmek, ayırt etmek
: Boşaltma
: Boşaldı lambaları
: Boşaltmak, deşarj etmek, akıtmak
: Bildirmek, söylemek
: Solma, rengi değişme
: Bağlantısını kesmek, ayırmak, ayrılmak
: Ayrılmış
: Kesmek, devam etmemek, durmak
: Süreksizlik, devamsızlık, kesik olma
: Keşfetmek, bulmak
: Fark, ayrılık, uyumsuzluk
: Ayırmak, ayrım yapmak
: Bağlantısını kesmek, bağlantısı
kesilmek, ayırmak, serbest bırakmak
: Dezenfekte etmek
: Dezenfektan
: Disket sürücü
: Disket
: Yerinden çıkarmak
: Yerinden çıkarmak
: Sökmek, parçalara ayırmak
: Fark
38
UTEDSOZLUK.indd 38
12/1/11 11:30:53 AM
Dispatch, despatch
Dispatch, to
Disperse, to
Displace, to
Displaced
Display
Display unit
Display, to
Disposable
Disprove, to
Dissipate, to
Dissolve, to
Distance
Distance Measuring
Equipment (DME)
Distant
Distinct
Distill, to
Distinct
Distinction
Distribute, to
Distribution
District
Disturb, to
Disturbance
Divert, to
Diverty
Divide, to
Division
Do, to (did, done)
: Gönderme, sevk etme
: Sevk etmek, göndermek
: Dağıtmak, yaymak
: Yerinden çıkartmak, yerini değiştirmek
: Yeri değiştirilmiş
: Görüntü
: Görüntü ünitesi, ekran
: Göstermek, görülecek şekilde yerleştirmek
: Bir defa kullanılıp atılan malzeme
: Yanlış olduğunu kanıtlamak
: Dağıtmak, yok etmek, gidermek
: Eritmek, erimek, çözmek
: Mesafe uzaklık
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Mesafe ölçme teçhizatı, uçuşta
uzaklığı gösteren sistem
: Uzak, uzakta
: Arı, farklı
: Damıtmak
: Ayrı, farklı
: Bozulma
: Dağıtmak, vermek
: Dağılım, dağıtım
: Bölge
: Rahatsız etmek, düzenini bozmak
: Düzensizlik, arıza
: Başka yöne çevirmek, saptırmak
: Uçağın gideceği meydan yerine başka
bir meydana inmesi
: Bölmek, ayırmak
: Bölüm, bölünme
: Yapmak
39
UTEDSOZLUK.indd 39
12/1/11 11:30:55 AM
Dolly
Domain
Dome
Domestic
Domestic flight
Dominant
Door
Door latch
Dope
Dot
Double
Dovetail
Dowel
Dowel pin
Down
Downstream
Drag
Drag, to
Drain outlet
Drain, to
Draining
Draw, to (drew, drawn)
Drawing
Drench, to
Dress out, to
Dribble, to
Dried
Drift
: Tekerlekli kriko, ağır komponentleri
taşımak ve kaldırmak için kullanılan araç
: Manyetik alan
: Kubbe, kubbe şekli verilmiş
: Yerli, dahili, iç
: İç hat uçuş
: Baskın, dominant
: Kapı, kapak
: Kapı mandalı
: Macun
: Nokta, benek
: Çift, iki
: Kırlangıç kuyruğu, geçme kurtağzı
: Tespit pimi
: Saplama, merkezleme pimi
: Aşağı, aşağıya, aşağıda
: Sistem çıkışı
: Uçağın havada ilerlemesine karşı
havanın gösterdiği direnç, geri sürükleme
: Çekmek, sürüklemek
: Boşaltma hattı çıkışı
: Boşaltmak (sıvı)
: Boşaltma
: 1- Çekmek sürüklemek
: 2- İçine çekmek, emmek
: 3- Çizmek, resmetmek
: Çizim, şema
: Islatmak, sıvıya batırmak
: Gidermek, çıkarmak
: Damlamak, damlatmak
: Kuru, kurutulmuş
: Uçuşta esas baş ile yol arasında
40
UTEDSOZLUK.indd 40
12/1/11 11:30:57 AM
Drift, to
Drill, to
Drink, to
(drank, drunk)
Drinkable
Drip, to
Driplesstick
Dripstick
Drive, to
(drove, driven)
Droop, to
Drop
Drop, to
Dry
Dry motor
Dry, to (dried, dried)
Dual
Duct
Due to
Dull
Dumb
Dummy antenna
Dump valve
Dump, to
Durability
rüzgarın neden olduğu fark
: (Rüzgarın veya akıntının
etkisiyle) Sürüklenmek
: Matkapla delmek, delik açmak
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: İçmek
: İçilebilir
: Damlamak, damlatmak
: Tanktaki yakıt miktarını bulmaya
yarayan derecelendirilmiş çubuk,
akıtmasız çekme çubuğu
: Çekme çubuğu, tanktaki yakıt miktarını
bulmaya yarayan akıtmalı çekme çubuğu
: Sürmek, çalıştırmak
: Sarkmak, çökmek
: Düşme, düşüş
: Düşmek, düşürmek
: Kuru
: Kuru (yakıtsız) start
: Kurutmak, kurulamak, kurumak
: Çift, ikili
: Geniş çaplı boru, dak
: Yüzünden, sebebiyle
: Donuk, mat, soluk
: Dilsiz, sessiz
: Yardımcı anten, yapay anten
: Uçuşta uçağın iniş ağırlığını azaltmak
için tanktaki yakıtın boşaltılmasını
sağlayan valf
: Boşaltmak, atmak
: Dayanıklılık, sağlamlık
41
UTEDSOZLUK.indd 41
12/1/11 11:30:59 AM
Durable
Duration
During
Dust
Dust cap
Dust cover
Dustfree
Dustproof
Duty
Dye, to
: Dayanıklı, sağlam
: Süre
: Süresince, esnasında, boyunca, sırasında
: Toz
: Toz kapağı
: Toz koruyucu kapak, cihazı kaplayan
metal koruyucu
: Temiz, tozsuz
: Toz geçirmez
: Görev, gümrük vergisi
: Boyamak
42
UTEDSOZLUK.indd 42
12/1/11 11:31:02 AM
E
Each
Ear
Ear plug
Early
Earth
Ease, to
Easily
East
Easy
Eat, to (ate, eaten)
Eccentric
Eddy
Edge current
Edge
Edge thickness
Edible
Effect
Effective
Effectivity
Efficiency
Efficient
Effort
Either
Either … or
Eject, to
Elapse, to
Elapsed time
Elasticity
Elbow
Elbow fitting
Electrical bond
1968
: Her bir, her biri
: Kulak
: Kulak tıkacı
: Erken
: Yerküre, dünya, toprak, yer
: Hafifletmek, dindirmek, kolaylaştırmak
: Kolayca
: Doğu
: Kolay, basit
: Yemek
: Dış merkezli, eksantrik
: Girdap, anafor
: Endüksiyon akımı
: Kenar
: Kenar kalınlığı
: Yenebilir
: Sonuç, etki
: Etkili, geçerli
: Uygulanabilir, geçerlilik
: Verim, randıman
: Verimli, etkili, yeterli
: Güç, gayret, çaba
: İkisinden biri
: Ya.. ya da, veya
: Dışarı atmak, fırlatmak
: Geçmek (zaman)
: Geçen zaman
: Esneklik, elastikiyet
: Dirsek
: Dirsek şeklindeki bağlantı elemanı
: Elektrik irtibatı
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
43
UTEDSOZLUK.indd 43
12/1/11 11:31:03 AM
Electrical circuit
Electrical harness
Electrical network
Electrician
Electricity
Electronic
access door
Element
Elevate, to
Elevator
Eliminate, to
Elongate, to
Elsewhere
Emanate, to
Embed, to
Emerge, to
Emergency
Emery
Emission
Emit, to
Empennage
Employ, to
Employee
Employer
Empty
Empty, to
En route
Enable, to
Encircle, to
Enclose, to
: Elektrik devresi
: Elektrik donanımı
: Elektrik şebekesi
: Elektrik teknisyeni
: Elektrik
: Elektronik kompartıman kapağı
: Element, öge, unsur
: Yükseltmek, kaldırmak
: Uçağın kuyruğunda bulunan ve
burun aşağı yukarı hareketini sağlayan
ana kumanda yüzeyi, elevatör
: Elemek, atmak, çıkartmak
: Uzatmak
: Başka yerde
: Çıkmak, yayılmak
: Gömmek, içine koymak
: Ortaya çıkmak
: Acil durum, tehlike hali
: Zımpara
: Yayma, emisyon
: Yaymak, dışarı vermek, göndermek
: Kuyruk takımı
: İş vermek, çalıştırmak, görevlendirmek
: Çalışan, işçi
: İşveren
: Boş
: Boşaltmak
: Yolda giderken, sefer halinde
: Mümkün kılmak, izin vermek
: Kuşatmak, çevrelemek
: Kapsamak, içine almak, çevresini sarmak
44
UTEDSOZLUK.indd 44
12/1/11 11:31:06 AM
Encounter, to
Encourage, to
End
End, to
Endanger, to
Endless
Endurance
Endure, to
Energize, to
Engage, to
Engagement
Engine
Engine core
Engine nacelle
Engine out
Engine pylon
Engine test cell
Engineer
Engrave, to
Enhance
Enlarge, to
Enormous
Enough
Enrich, to
Ensure, to
: Karşılaşmak, rastlaşmak
: Cesaretlendirmek, teşvik etmek
: 1- Son, bitiş
: 2- Uç
: Bitmek, sona ermek
: Tehlike yaratmak
: Sonsuz
: 1- Bir uçağın belirli bir yakıt miktarı
ile uçabileceği toplam süre, havada
kalış süresi
: 2- Sabır, dayanma
: Dayanmak, çekmek, katlanmak
: Enerji vermek, güç vermek
: Birbirine geçirmek, birbirine geçmek,
iç içe geçmek
: Devreye girme
: Motor
: Motorun sıcak kısmı
: Motor kaportası
: Motorun durması, çalışmaması
: Motorun bağlandığı yer
: Motor deneme tesisi
: Mühendis, teknisyen, makinist
: Oymak
: Arttırmak, çoğalmak
: Genişletmek, büyütmek
: Çok iri, büyük, müthiş
: Yeterli
: Zenginleştirmek, yakıt-hava karışım
oranını zenginleştirmek
(yakıt artarken havayı attırmayarak)
: Emin olmak, garantiye almak,
sağlamak, temin etmek
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
45
UTEDSOZLUK.indd 45
12/1/11 11:31:08 AM
Entail, to
Enter, to
Entering
Entertainment
Entire
Entirely
Entrance
Entrust, to
Entry
Entryway
Enumerate, to
Envelop, to
Environment
Equal
Equalize, to
Equation
Equipment
Equipment cooling
Equipped with
Equivalent
Erase, to
Err, to
Error
Escape, to
Especially
Essential
Establish, to
Estimate, to
Estimated Time of
Arrival (ETA)
Etch, to
: Gerektirmek, zorunlu kılmak
: Girmek
: Giriş
: Eğlence, eğlencelik
: Bütün, tüm, tam
: Tamamen
: Giriş
: Emanet etmek
: Girme, giriş
: Giriş
: Sıralamak, belirtmek
: Sarmak, kuşatmak
: Çevre, içinde bulunan şartlar
: Eşit, denk
: Eşitlemek
: Eşitlik, denklem
: Ekipman, teçhizat, malzeme
: Cihaz soğutulması
: İle donanmış
: Muadil, eşit, karşılık gelen
: Silmek
: Yanılmak, hata yapmak
: Hata, yanılgı
: Kaçmak
: Bilhassa, özellikle
: Gerekli, esas
: 1- Kurmak, tesis etmek
: 2- Saplamak, tespit etmek
: Tahmin etmek, hesaplamak
: Tahmini varış zamanı
: Asitle yakmak, aşındırmak
46
UTEDSOZLUK.indd 46
12/1/11 11:31:10 AM
Evacuate, to
Evacuation
Evaluate, to
Evaluation
Evaporate, to
Even
Even number
Evenly
Event
Eventually
Every
Evidence
Evident
Exact
Examination
Examine for, to
Examine, to
Example
Exceed, to
Excel, to
Excellent
Except for
Exception
Excess
Excessive
Excitation
Excite, to
Exclude, to
Excluding
Execute, to
Exercise, to
: Boşaltmak, tahliye etmek
: Tahliye, boşaltma
: Değerlendirmek
: Değerlendirme
: Buharlaşmak
: 1- -de, da, hatta, bile
: 2- Düz, eşit
: Çift sayı
: Eşit olarak, dengeli şekilde
: Olay
: Neticede, sonunda
: Her, her bir
: Kanıt, delil
: Açık, belli, ortada
: Tam, doğru, kesin
: Muayene, yoklama
: (Bir şeyi bulmak amacıyla) incelemek
: İncelemek, tetkik etmek
: Örnek
: Geçmek, aşmak
: Geçmek, üstün olmak
: Mükemmel, çok iyi
: Dışında, haricinde, hariç
: İstisna
: Fazla, aşırı
: Aşırı
: Uyarım, uyarma
: Harekete geçirmek
: Kabul etmemek, dahil etmemek
: Hariç
: Uygulamak, yürütmek
: Uygulamak
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
47
UTEDSOZLUK.indd 47
12/1/11 11:31:12 AM
Exert, to
Exhale, to
Exhaust Gas
Temperature (EGT)
Exhaust, to
Exhaustive
Exist, to
Exit
Exit, to
Expand, to
Expansion
Expect, to
Expel, to
Expense
Expensive
Experience
Experiment
Expert
Expire, to
Explain, to
Explanation
Explanatory
Explicit
Explode, to
Explore, to
Explosion
Explosive
Export, to
Expose, to
Exposed
: Kullanmak, uygulamak
: Dışarı vermek (soluk), buhar çıkarmak
: Egzoz gazı çıkış sıcaklığı
: Boşaltmak
: Geniş, ayrıntılı
: Var olmak
: Çıkış yeri
: Çıkmak
: Genişletmek, yaymak
: Genişleme, yayılma, genleşme
: Beklemek, ummak
: Atmak
: Masraf, gider
: Pahalı
: Deneyim
: Deney
: Uzman
: Bitmek, sona ermek
: Açıklamak
: Açıklama, izah
: Açıklayıcı
: Açık, belirgin, net
: Patlamak
: Keşfetmek, araştırmak
: Patlama
: Patlayıcı, patlayarak
: İhraç etmek
: 1- Maruz bırakmak, karşı karşıya getirmek
: 2- Açmak, meydana koymak, göstermek
: 1- Açık, meydanda
: 2- Uzatmak, devam etmek
48
UTEDSOZLUK.indd 48
12/1/11 11:31:14 AM
Extended
Extension
Extension and
retraction test
Extensive
Extent
Exterior
External
External power
Extinguish, to
Extract, to
Extraction fan
Extreme
Extrude, to
Exude, to
Eye
: Açılmış, açık, uzamış, dışarıda (buton vs.)
: Açılma, açma
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Al-ver testi
: Geniş yaygın
: 1- Boy, uzunluk
: 2- Ölçü derece
: Dış, hariç
: Dış, harici
: Harici güç
: Söndürmek, sönmek
: Sökmek, çıkarmak, almak
: Vantilatör
: Aşırı, son derece
: Sıkmak, çıkarmak
: Sızmak, akmak, yayılmak
: Göz
49
UTEDSOZLUK.indd 49
12/1/11 11:31:16 AM
F
Fabric
Fabricate, to
Face
Face shield
Facilitate, to
Facilities
Facility
Fact
Factory
Fade away, to
Fade in, to
Fade out, to
Fade, to
Fail safe
Fail, to
Failed
Failure
Faint
Fairing
Fairly
Fall, to (fell, fallen)
False
Familiar
Fan case
: 1- Kumaş, bez
: 2- Yapı, çatı
: İmal etmek, yapmak
: Yüz, yüzey
: (Yüz için) Siper, koruyucu
: Kolaylaştırmak
: Vasıta, imkan, bina, tesisat
: 1- Kolaylık
: 2- Beceri, ustalık
: 3- Özel bir iş için yapılmış bina
: Gerçek, olgu
: Fabrika
: Ortadan kaybolmak, yok olmak, sönmek
: Yavaş yavaş görünmek,
görünür olmak, açılmak
: Yavaş yavaş gözden kaybolmak, kararmak
: Solmak, rengi atmak
: Arızaya karşı emniyetli, arızalara karşı
otomatik tertibatı olan mekanizma
: Yetersiz olmak, başarısız olmak,
başarısızlıkla sonuçlanmak,
arızalanmak, bozulmak
: Arızalı
: Arızalı, başarısızlık
: Donuk, mat, soluk
: Kaplama, kaporta
: Oldukça
: Düşmek, azalmak
: Yanlış, hatalı
: Bilinen, tanınan
: Fan kasası
50
UTEDSOZLUK.indd 50
12/1/11 11:31:18 AM
Fan cowl
Fan cowl door
Fan duct cowl
Fan engine
Far
Fast
Fasten, to
Fastener
Fatal
Fatigue
Faucet
Fault
Faulty
Favorable, favourable
FD Engage logic
Fear, to
Feasible
Feather edge
Feature
Federal Aviation
Administration (FAA)
Federal Aviation
Regulations (FARs)
Fee
Feeble
Feed line
Feed, to (fed, fed)
: Fan kaportası
: Fan kaporta kapağı
: Fan kaportası
: Motor gücünün büyük bölümünün
en öndeki geniş çaplı fandan elde
edildiği motor tipi
: Uzak
: Süratli, hızlı, çabuk
: Bağlamak
: Bağlayan şey; perçin, cıvata gibi iki
nesneyi birbirine bağlamak için
kullanılan alet
: Öldürücü
: Metal yorulması
: Musluk
: Arıza
: Hatalı, arızalı
: Olumlu, uygun
: FD’nin devreye girebilmesi için
gerekli şartlar
: Korkmak, endişe etmek
: Yapılabilir, mümkün, uygun
: Kolay bükülen çok ince sivri uç
: Özellik, vasıf
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Federal Havacılık İdaresi
: Federal Havacılık Yönetmelikleri
: Ücret
: Zayıf, güçsüz, kuvvetsiz
: Beslenme hattı
: Doyurmak, beslemek
51
UTEDSOZLUK.indd 51
12/1/11 11:31:20 AM
Feedback
Feel, to (felt, felt)
Female connector
Fence
Ferrous
Ferrule
Ferry
Fetch, to
Field
Field elevation
Figure
Filament
File
File, to
Fill connection
Fill valve
Fill, to
Filling
Fillister
Film
Filter cartridges
Filter clogging light
Filter, to
Filthy
Fin
Finally
: Geribesleme, değişen konumu bildirme
: Hissetmek
: Dişi bağlantı elemanı
: Çift parmaklık
: Demirden oluşan, demirli
: Demir halka, yüksük
: Uçağın ticari olmayan uçuşa gitmesi,
uçağın yolcusuz ve yüksüz yalnız
kendi ekibiyle uçması
: Gidip getirmek
: Alan, meydan, havameydanı
: Bir meydanın deniz seviyesinden
yüksekliği
: Şekil, biçim
: Lamba teli, flaman
: 1- Eğe
: 2- Dosya
: 1- Eğelemek, eğe ile düzeltmek
: 2- Dosyalamak
: İkmal bağlantısı
: İkmal valfi
: Doldurmak
: Doldurma
: Oluk rendesi, oluk
: Tabaka, kat
: Filtre elemanı (süzgeç)
: Filtre tıkalı lambası
: Süzmek, filtreden geçirmek
: Pis, kirli
: Uçağın dikey stabilizer’i
: Sonunda, nihayet
52
UTEDSOZLUK.indd 52
12/1/11 11:31:23 AM
Find, to
(found, found)
Fine
Finger
Finish, to
Fire
Fire extinguisher
Fire handle
Fireproof
Firm
Firmly
First
First aid
First officer
Fit, to
Fitted to
Fitting
Fix, to
Fixed
Fixtures
Flabby
Flag
Flake
Flaked
Flaking
1968
: Bulmak
: Güzel, iyi kaliteli
: Parmak
: Bitirmek, tamamlamak, bitmek,
sona ermek
: Ateş, yangın
: Yangın söndürücü
: Motorda yangın çıkması halinde
motoru durdurup motora giden
yakıtı, hidroliği, pnömatiği ve elektriği
kesen ana kol ya da buton
: Ateşe dayanıklı, yanmaz
: 1- Firma, şirket
: 2- Sıkı, sağlam, sert
: Sıkıca
: İlk, önce
: İlkyardım
: Yardımcı pilot
: Uymak, uygun olmak
: Tutturulmuş, bağlanmış
: Bağlantı
: 1- Sabitleştirmek, düzenlemek
: 2- Tamir etmek
: Sabit, oynamaz, bağlı, belirlenmiş
: Sabit eşya
: Gevşek, sarkık
: Bayrak
: İnce tabaka, ince parça, pul
: Pul pul olmuş, pul halinde ayrılıp düşmüş
: Pul pul dökülme
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
53
UTEDSOZLUK.indd 53
12/1/11 11:31:24 AM
Flame
Flame out
Flammable
Flange
Flare out, to
Flare, to
Flash, to
Flashlight
Flat
Flat spot
Flaw
Fleet
Flexible
Flicker, to
Flight
Flight altitude
Flight attendant (F/A)
Flight control
Flight crew
Flight data recorder
Flight deck
Flight kit
Flight path
Flip flop
Float, to
Floating point format
Flood, to
: Alev
: Alev sönmesi, çalışmakta olan
motorun kendiliğinden durması
: Yanıcı, çabuk tutuşan
: Flanş, kenar, oturma yüzeyi
: Genişletmek
: Birden alev almak
: Yanıp sönmek
: El feneri
: 1- Düz
: 2- Havasız, patlak (lastik)
: Lastik diş veya dişlilerinin aşınması
sonucu düzleşmiş, bezi çıkmış bölge
: Kusur, defo
: Filo
: Esnek, bükülebilir
: Titremek, titreşmek
: Uçuş
: Uçuş yüksekliği
: Uçuş görevlisi, hostes
: Uçuş kumandası
: Uçuş mürettebatı
: Kara kutu
: Uçuş kompartımanı, kokpit
: Uçuş teçhizatı/donanımı
: Uçuş pateni
: İki durumlu
: 1- Yüzmek, sıvının üstünde durmak
: 2- Havada süzülmek, uçmak
: Ondalıklı gösterim biçimi
: Sel basmak, su basmak
54
UTEDSOZLUK.indd 54
12/1/11 11:31:27 AM
Floodlight
Floor
Floppy disk
Flow
Flow, to
Fluctuate, to
Fluctuation
Fluid
Flush, to
Flute
Flutter
Flux
Flux density
Fly, to (flew, flown)
Foam
Focus, to
Fog
Foggy
Fold, to
Folding type seat
Follow, to
Following
Foolproofing
Foot
For
Forbid, to
(forbade, forbidden)
Force
: Aydınlatma lambası
: Taban, zemin
: Disket
: Akış
: Akmak
: Dalgalanmak, inip çıkmak,
azalıp çoğalmak
: Dalgalanma
: Akışkan sıvı
: Yıkamak, temizlemek, flaş etmek
: Oluk, yiv
: Titremek, sallamak, kanat sarsıntısı
: Akıntı, akış, cereyan, akı
: Akı yoğunluğu
: Uçurmak, uçmak
: Köpük
: Odaklamak
: Sis
: Sisli
: Katlamak
: Katlanan koltuk
: Takip etmek, izlemek
: Aşağıdaki, müteakip
: Güvenilir, kusursuz
: 1- Ayak
: 2- 0.3048 m
: 1- İçin
: 2- Süresince (zaman), -dır
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Yasaklamak
: Güç, kuvvet
55
UTEDSOZLUK.indd 55
12/1/11 11:31:29 AM
Force, to
Forearm
Forecast
Forecast, to
Foreign object
Foreign Object
Damage (FOD)
Forget, to
(forgot, forgotten)
Form, to
Formal
Format, to
Formation
Former
Fortnight
Forward
Foul, to
Fouled
Found, to
Four-wheel
Fraction
Fractional
Fragile
Fragment
Frame
Framework
Frayed
Free
Free from
: Zorlamak, sıkıştırmak, itmek
: Dirsekle bilek arası
: Hava tahmini
: Tahmin etmek
: Yabancı madde
: Yabancı cisim hasarı
: Unutmak
: Oluşturmak, biçim vermek
: Resmi, biçimsel
: Formatlamak, şekil vermek, düzenlemek
: Oluşum, formasyon
: Önceki, eski
: Onbeş gün, iki hafta
: Ön, ileri, öne doğru
: Dokunmak, çarpmak
: Kirli, tıkalı
: Kurmak, yapmak
: Dört tekerlekli
: Küçük parça, bölüm, kısım
: Çok küçük, önemsiz
: Kırılabilir eşya, malzeme
: Parça
: Uçağın gövde yapısına şekil
sağlayan dış çember
: Ana yapı iskeleti, iskelet, çatı
: Aşınmış
: 1- Serbest, özgür
: 2- Bedava, parasız
: -sız, -den uzak, arınmış
56
UTEDSOZLUK.indd 56
12/1/11 11:31:31 AM
Freedom
Freeze, to
(froze, frozen)
Freezing
Freezing point
Freezing weather
Freight
Freighter
Frequency
Frequency meter
Frequent
Frequently
Fresh
Fresh air
Friction
Fringe area
From
Front
Front spar
Frost, to
Frozen
Fuel
Fuel boost pump
Fuel on board (FOB)
Fuel pressure
Fulfill, to
Full
Full turn
Fully
Fumes
Function
: Özgürlük, serbestlik, arınma
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Donmak, dondurmak
: Donma
: Donma noktası
: Dondurucu hava
: Yük, kargo
: Kargo uçağı, yük gemisi
: Frekans
: Frekansmetre
: Yaygın, olağan
: Sık sık
: Taze
: Temiz hava
: Sürtünme
: Kenar bölge
: -den, -dan, -den beri
: Ön, ön taraf
: Ön spar (duvar)
: Donmak, buzlanmak
: Donmuş
: Yakıt
: Yakıt yardımcı pompası
: Uçaktaki mevcut yakıt miktarı
: Yakıt basıncı
: Yerine getirmek, yapmak
: Dolu, tam
: Tam dönüş
: Tamamıyla
: Duman, buhar, gaz
: İşlev, görev
57
UTEDSOZLUK.indd 57
12/1/11 11:31:33 AM
Fundamental
Furnish, to
Further
Furthermore
Fuse
Fuse, to
Fuselage
Fusion
Futile
Future
: 1- Kural, temel
: 2- Esas, temel
: 1- Sağlamak, tedarik etmek
: 2- Döşemek
: 1- Daha fazla, daha ileri
: 2- Başka, bir başka, bundan başka
: Bundan başka, ayrıca
: Sigorta
: Eriyip birbiriyle kaynaşmak, yapışmak
: Uçak gövdesi
: Kaynaşma, füzyon
: Boş, faydasız
: Gelecek, ilerideki bir zamanda
58
UTEDSOZLUK.indd 58
12/1/11 11:31:35 AM
G
Gage, gauge
Gain, to
Galley
Gang
Gap
Gasket
Gasoline
Gate
Gear
Gear hydraulic system
Gearbox
General
Generalize, to
Generate, to
Generation
Generous
Gentle
Gently
Genuine
Get access, to
Get, to (got, got)
Give up, to
Give, to (gave, given)
Glance, to
Glass
Glaze, to
Glide
Glide slope
1968
: Gösterge, saat
: Kazanmak, elde etmek
: Uçaktaki yiyecek, içeceklerin
konulup hazırlandığı bölüm, mutfak
: Ekip, takım, posta, grup
: Boşluk, aralık
: Conta
: Yakıt, benzin
: Kapı, yolcu giriş kapısı
: 1- Dişli
: 2- İniş takımı (Landing gear)
: İniş takımı hidrolik sistemi
: Dişli kutusu
: Genel
: Genelleştirmek
: Vermek, sağlamak, üretmek
: Kuşak, nesil
: Cömert, bereketli, verimli
: Kibar, nazik, yumuşak
: Yavaşça, hafifçe
: Gerçek, hakiki
: Erişmek, ulaşım sağlamak
: Elde etmek, almak
: Bırakmak, vazgeçmek
: Vermek
: Göz atmak, bakmak
: 1- Cam
: 2- Bardak
: Sırlamak, cilalamak
: Süzülme, alçalma
: Süzülüş açısı
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
59
UTEDSOZLUK.indd 59
12/1/11 11:31:37 AM
Globe
Glossy
Gloves
Glow
Glow, to
Glue
Go around
Go by, to
Go off, to
Go, to
(went, gone)
Goggles
Good
Goods
Govern, to
Governor
Grade, to
Gradient
Gradually
Graduation
Grasp, to
Gravity
Gravity draining
Gravity filling
Grease
Green
Grey
Grind, to
(ground, ground)
Grip, to
Groove
: Küre
: Parlak
: Eldiven
: Kızıl ışık, parlaklık
: Kızmak, akkorlaşmak
: Tutkal, yapıştırıcı
: Uçağın inişten vazgeçip pas geçmesi
: Geçmek
: Devam etmek
: 1- Gitmek, uzanmak
: 2- İşlemek, çalışmak
: Koruyucu gözlük, maske
: İyi, uygun
: Eşya, malzeme, madde
: Yönetmek, idare etmek, yönlendirmek
: Regülatör, düzenleyici
: Derecelendirmek, sınıflandırmak
: Eğim, meyil
: Kademeli olarak, derece derece
: 1- Derecelere ayırma
: 2- Mezuniyet
: Tutmak, kavramak
: Yerçekimi, ağırlık
: Kendi ağırlığıyla boşaltma
: Kendi ağırlığıyla ikmal
: Yağ, gres
: Yeşil
: Gri
: Öğütmek, ufalamak, taşlamak
: Sımsıkı tutmak, kavramak
: Oluk
60
UTEDSOZLUK.indd 60
12/1/11 11:31:39 AM
1968
Groove cracking
Gross weight
Ground
Ground door
opening handle
Ground roll
Ground safety
Ground service
network
Ground station
Ground, to
Grounding
Grounding-plate
Group, to
Grow, to
(grew, grown)
Growth
Guard, to
Guess, to
Guide, to
Gush out, to
Gust of wind
Guy
Gyro
: Oluk çatlaması, diş gibi kırılması
: Uçağın kargo da dahil toplam ağırlığı,
brüt ağırlık
: Yer, toprak, zemin
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Yerde kapak açma kolu
: Tekerleklerin dönmesi
: Yer emniyeti
: Yer servis şebekesi
: Yer istasyonu
: Topraklamak
: Topraklama
: Topraklama (oturma) yüzeyi, şase yüzeyi
: Bir grupta toplamak
: Büyümek, gelişmek, artmak, çoğalmak
: Üreme, oluşma, büyüme
: Korumak, beklemek, önlem almak
: Tahmin etmek
: Yol göstermek, rehberlik etmek,
idare etmek
: Fışkırmak
: Rüzgar süratinin artması, ani rüzgar
: Gergi teli
: Cayro
61
UTEDSOZLUK.indd 61
12/1/11 11:31:41 AM
H
Habit
Half (plural: halves)
Halt, to
Hammer
Hamper, to
Hand
Hand crank
Handicap
Handle
Handle, to
Handy
Hang, to (hung, hung)
Haphazard
Happen, to
Harbor, harbour
Hard
Harden, to
Harmful
Harmless
Harness
Harsh
Haste
Have, to (had, had)
Hazard
Hazardous
Head
Head, to
Headed into
Heading
: Alışkanlık
: Yarım, bir şeyin yarısı
: Durmak, durdurmak
: Çekiç
: Engel olmak, engellemek
: El
: Döndürme kolu
: Dezavantaj, engel
: Kol, tutamaç, sap
: Ele almak, kullanmak
: Kullanışlı, pratik
: Asmak, asılmak, asılı durmak
: Rastgele, gelişi güzel
: Olmak
: Liman, sığınak, barınak
: 1- Sert, katı
: 2- Güç, zor
: Sertleştirmek, katılaştırmak
: Zararlı
: Zararsız
: Donanım
: Sert
: Acele, telaş
: Sahip olmak, almak
: Tehlike
: Tehlikeli
: Baş
: 1- Başta olmak, önde gelmek
: 2- Yönelmek, yöneltmek
: Başı (burnu) bir tarafa çevrili
: Baş, uçağın esas yönü
62
UTEDSOZLUK.indd 62
12/1/11 11:31:43 AM
Headset
Heap
Hear, to
(heard, heard)
Heat
Heat dissipation
Heat, to
Heater
Heavy
Heavy rainfall
Height
Helical
Helmet
Help
Help, to
Here
Hesitate, to
Hexadecimal
Hexagonal
Hide, to (hid, hidden)
High
High altitude
High winds
Hijack, to
Hinge
Hinged
Hit
Hit, to (hit, hit)
Hoist
Hoist, to
Hold, to (held, held)
: Telsiz konuşması için kullanılan başlık
: Yığın, küme
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Duymak, işitmek
: Isı, sıcaklık, hararet
: Isı kaybı
: Isıtmak
: Isıtıcı
: Ağır
: Şiddetli yağış
: Yükseklik
: Helezoni, sarmal
: Kask, başlık
: Yardım
: Yardım etmek
: Burada, buraya
: Tereddüt etmek, duraksamak
: Onaltılı
: Altıgen
: Saklamak, gizlemek
: Yüksek
: Yüksek irtifa, 10 bin metrenin üzeri
: Kuvvetli rüzgar
: Uçak kaçırmak, silah zoruyla gasbetmek
: Menteşe
: Menteşeli, menteşelenmiş
: Vurma, vuruş, darbe
: Vurmak, çarpmak
: Yük asansörü, vinç
: Yukarı kaldırmak, yukarı çıkarmak
: Tutmak, mevcut durumu muhafaza
etmek, devam ettirmek
63
UTEDSOZLUK.indd 63
12/1/11 11:31:45 AM
Holding pattern
Hole
Hollow
Hook
Hope, to
Horizon
Horizontal
Hose
Hot
Hour
Housing
Hover, to
However
Hub
Hubcup
Huge
Hum
Humid
Humidity
Hurricane
Hurry, to
(hurried, hurried)
Hurt, to (hurt, hurt)
Hybrid
Hydraulic fluid
container
Hydraulic ground
power cart
Hydraulic pump
Hydraulic return line
: Havaalanına iniş izni bekleyen
uçakların izledikleri belirli yol,
bekleme paterni
: Delik, oyuk
: Boş, oyuk, çukur
: Kanca
: Umut etmek, ummak, beklemek
: Ufuk
: Yatay
: Hortum
: Sıcak
: Saat
: Yuva, yer
: Havada belli bir noktada durmak,
sallanıp durmak
: Bununla birlikte, ama, fakat
: Tekerlek merkezi, göbek
: Jant kapağı, başlık kapağı
: Çok büyük, kocaman
: Uğultu, gürültü
: Nemli, rutubetli
: Rutubet
: Kasırga, bora
: Acele etmek
: İncitmek, acıtmak, yaralamak
: Melez
: Hidrolik sıvı kabı
: Hidrolik sistem servis aracı
: Hidrolik pompası
: Hidrolik dönüş hattı
64
UTEDSOZLUK.indd 64
12/1/11 11:31:47 AM
I
Ice burn
Ice formation
Ice foundation
Ice protection
Icing
Identical
Identification
Identification card
Identification ring
Identify, to
(identified, identified)
Idle
Idler
Idling
If
If not
Ignitable
Igniter
Ignition
Ignition plug
Ignore, to
Ill
Illegible
Illicit
Illuminate, to
Illustrate, to
Image
Imaginary
Immaculate
Immaterial
1968
: Islak pistten dolayı aşınma
: Buz oluşumu
: Buz oluşumu
: Buzlanmadan korunma,
buzlanmayı önleme
: Buzlanma
: Aynı
: Tanımlama, kimlik
: Tanıtma kartı
: Tanımlama/kimlik halkası, etiket
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Tanıtmak, belirtmek
: Rölanti
: Ara tekerleği, kasnak
: Boşa alma, boşta çalıştırma
: Eğer, ise
: Değilse, yoksa
: Yanıcı
: Ateşleme bujisi, ateşleyici
: Ateşleme
: Buji
: Aldırmamak, önem vermemek
: Hasta, kötü, fena
: Okunmaz
: Yasaya aykırı, yasadışı
: Aydınlatmak
: Resimle göstermek, açıklamak
: Görüntü
: Hayali, sanal
: Lekesiz, kusursuz
: Önemsiz
65
UTEDSOZLUK.indd 65
12/1/11 11:31:49 AM
Immature
Immediately
Immelmann turn
Immense
Immerse, to
Imminence
Immobile
Immobilize, to
Immovable
Immune
Impact
Impair, to
Impart, to
Impartial
Impartible
Impatient
Impede, to
Impel, to
Impeller
Impenetrable
Imperceptible
Imperfect
Imperil, to
Impervious
Implement
Implement, to
Imply, to
(implied, implied)
: Olgunlaşmamış
: Hemen, derhal
: Uçağın yarım luping yaptıktan sonra
yarım tono yaparak yatay vaziyete
gelerek yükseklik kazanması
: Ucu bucağı olmayan, kocaman
: İçine batırmak, daldırmak
: Yakınlık, yakınlaşma
: Hareketsiz, devinimsiz
: Tespit etmek, yerinde tutmak,
hareketini önlemek
: Kımıldamayan, hareketsiz
: Bağışık, muaf
: Darbe, çarpma, etki
: Bozmak, zarar vermek
: 1- Vermek, katmak
: 2- Bildirmek, söylemek
: Tarafsız, yansız
: Bölünemez
: Sabırsız
: Engel olmak
: Zorlamak, sevk etmek
: (Pompa vb. içindeki) Pervane, pal
: Girilemez, nüfuz edilemez
: Hissedilmez, fark edilmez
: Kusurlu, hatalı
: Tehlikeye sokmak
: Su ya da hava geçirmez, sızdırmaz
: Alet
: Tamamlamak, yapmak, yerine getirmek
: 1- Anlamına gelmek
: 2- İçermek, kapsamak
66
UTEDSOZLUK.indd 66
12/1/11 11:31:52 AM
Import, to
Impose, to
Impossible
Impracticable
Impregnate, to
Impression
Improve, to
Improvement
Impulse
Impulse turbine
Impurity
In accordance with
In addition to
In approach
In case of
In concern with
In conjunction with
In front of
In good condition
In operation
In position
In progress
In proportion to
In proximity to
In the event of
In turn
In view
Inaccessible
Inaccuracy
Inadequate
Inadvertently
Inapplicable
: İthal etmek, yurtdışından getirmek
: Zorla benimsetmek, empoze etmek
: Olanaksız, imkansız
: Yapılamaz, uygulanamaz
: (İyice) Islatmak
: Etki, izlenim
: Geliştirmek, ilerletmek
: İlerleme, gelişme
: Darbe, vuruş
: Çarpma etkili türbin
: Kirlilik, pislik
: Uygun olarak, -e göre
: Ek olarak, yanı sıra
: Yakın, inişe yaklaşmada
: Halinde, durumunda
: İlgili olarak
: ….ile beraber/birlikte
: Önünde
: İyi durumda
: Çalışır durumda, faal
: Yerinde, gerekli konumda
: Devam etmekte
: Orantılı olarak
: Yakınında
: Halinde, durumunda
: Sırayla
: Görünür
: Ulaşılamaz
: Yanlışlık, hata
: Yetersiz
: Kasıtsız olarak
: Uygulanamaz
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
67
UTEDSOZLUK.indd 67
12/1/11 11:31:54 AM
Inboard
In-bound
Incandescent light
Inch
Incidence
Incident
Incipient
Inclination
Incline, to
Inclined
Inclinometer
Include, to
Included
Including
Inclusive
Incombustible
Income
Incomplete
Inconel
Inconspicuous
Inconvenience
Incorporate, to
Incorrect
Incorrectly
Increase
Increase, to
Increment
Incur, to
Indeed
Indefinite
: İç taraf
: İstasyona yaklaşmak (uçuş)
: Akkor telli lamba
: İnç (2.54 cm)
: İsabet, etki alanı
: Olay
: Yeni başlamış
: Eğilim, eğim
: Eğmek, eğilmek, yatmak, meyletmek
: Eğimli
: Eğim ölçeri
: Dahil etmek, kapsamak
: Dahil
: Dahil, kapsayarak
: İçine alan, dahil
: Yanmaz
: Gelir, kazanç
: Eksik, tamamlanmamış
: Paslanmaz çeliğe benzer, ısıyla
sertleştirilemeyen krom-demir alaşımı
: Göze çarpmayan, önemsiz
: Rahatsızlık, elverişsiz olma
: Birleştirmek, katmak, birleşmek
: Yanlış
: Yanlış olarak
: Artış
: Artmak, çoğalmak, artırmak
: Artma, artış, çoğalma
: Sebep olmak, -den kaynaklanmak,
maruz olmak
: Gerçekten
: Belirsiz, sınırsız, sonsuz
68
UTEDSOZLUK.indd 68
12/1/11 11:31:56 AM
Indent
Indentation
Independent
Independently
Index
Index by title
Index by type number
Indicate, to
Indication
Indicator
Indifference
Indifferent
Indirect
Individual
Individual air outlet
Induce, to
Induction
Induction coil
Induction current
Ineffective
Inefficient
Inert
Inertia
Inertial Reference
System (IRS)
Inevitable
: Çentik
: Girinti, çukur
: Bağımsız
: Ayrı olarak, bağımsız olarak
: 1- İşaret, gösterge
: 2- Dizin, indeks
: Başlıklara göre sıralama
: Tip numaralarına göre sıralama
: Göstermek, belirlemek, işaret etmek
: İndikasyon, gösterme
: İndikatör, gösterge
: İlgisizlik, kayıtsızlık
: İlgisiz, nötr
: Dolaylı, indirekt
: 1- Tek, ayrı
: 2- Bireysel, ferdi
: 3- Şahıs, fert, birey
: Manika
: 1- İkna etmek, sevk etmek, neden olmak
: 2- İndüklemek
: İndükleme, indüksiyon
: İndüksiyon bobini
: İndükleme akımı, indükleme yoluyla
elde edilen elektrik akımı
: Etkisiz
: Etkisiz, verimsiz
: Hareketsiz, etkisiz
: Atalet, devinimsizlik
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Uçağın dünya üzerindeki konumunu
ve yerini gösteren sistem
: Kaçınılmaz
69
UTEDSOZLUK.indd 69
12/1/11 11:31:58 AM
Inextricable
Inextricably
Infallible
Inferior
Infiltrate, to
Infinite
Infinity
Inflame, to
Inflammable
Inflate, to
In flight fuel dumping
Influence
Influence, to
Inform, to
Information
Infraction
Infrequent
Infuse, to
Infusion
Ingest, to
Ingot
Ingrain, to
Ingredient
Inhale, to
Inherent
Inhibit, to
Inhibitor
Initial
Initiate, to
Inject, to
: Karışık, içinden çıkılmaz
: İçinden çıkılmaz biçimde
: Yanılmaz, güvenilir
: Aşağı, alt, ikinci derecede olan
: İçeri sızmak, süzülmek
: Sonsuz, sınırsız
: Sonsuzluk, sınırsızlık
: Tutuşmak, alev almak
: Yanıcı, tutuşur, alev alır
: Şişirmek (lastik), hava ya da bir başka
gazla ikmal etmek
: Uçuşta yakıtı havada boşaltma
: Etki
: Etkilemek
: Haber vermek, bildirmek, söylemek
: Bilgi, bildirme, haber
: Bozma, ihlal
: Seyrek, nadir
: Dökmek, akıtmak, demlemek
: İçine dökme ya da akıtma,
demleme, karıştırma, katma
: İçine çekmek
: Külçe, kütük
: Yer etmek, yerleşmek
: Karışımı oluşturan madde, içindeki
: Nefes almak, soğumak
: Doğal, doğasında olan
: Engellemek, yasaklamak
: İnhibitör, yavaşlatıcı
: İlk, önceki
: Başlatmak
: Enjekte etmek, içine katmak
70
UTEDSOZLUK.indd 70
12/1/11 11:32:00 AM
Injection pressure
Injury
Ink
Inlet
Inlet chamber
Inlet duct
In line
Inner
Innocent
Innovate, to
Innovation
Innumerable
Inoperative
In-phase
Input
Inquire, to
Inquiry
Inscribe, to
Insert, to
In service
measurements
Inside
Insight
Insignificant
Insist, to
Inspect, to
Inspection
Inspector
Install, to
Installation
Installed
: Enjeksiyon basıncı
: Yararlanma, zarar
: Mürekkep
: Giriş, ağız
: Emme odası
: Emme borusu
: Sırada, aynı hizada
: İçerideki, iç
: Masum, zararsız
: Yenilik getirmek, değişiklik yapmak
: Yenilik, değişiklik
: Sayısız
: İşlemeyen, bozuk
: Eş fazlı
: Girdi, bilgi
: Sormak, bilgi almak
: Soruşturma, araştırma
: Yazmak, kaydetmek
: Sokmak, yerleştirmek
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Servis ölçümleri, servis değerleri
: İçinde, içindeki
: Kavrama, kavrayış
: Önemsiz
: Israr etmek
: Dikkatlice gözden geçirmek,
kontrol etmek, denetlemek
: Yoklama, kontrol, muayene
: Kontrol eden kişi, müfettiş
: Yerleştirmek, takmak
: Takma, yerleştirme
: Yerleştirilmiş
71
UTEDSOZLUK.indd 71
12/1/11 11:32:02 AM
Instance
Instant
Instantaneous
Instead of
Instruct, to
Instructions
Instructor
Instrument
Instrument Landing
System (ILS)
Insufficient
Insulate, to
Insulation
Insulation resistance
Insure, to
Intact
Intake
Intake stroke
Integer
Integral
Integrate, to
Integrated Drive
Generator (IDG)
Integrating circuit
Integrity
Intend, to
Intensifier electrode
: Örnek
: Hemen olan, acil
: Anlık, ani
: Yerine
: 1- Öğretmek, eğitmek
: 2- Emir vermek, talimat vermek
: Talimat
: Eğitmen
: Alet
: Aletli iniş sistemi
: Yetersiz
: Yalıtmak, izole etmek
: Yalıtım, izolasyon
: İki iletkeni ayıran yalıtkan
maddenin elektrik direnci
: Sigorta etmek, sağlama bağlamak
: Bozulmamış, tam, eksiksiz
: Giriş, ağız, emme
: Emme zamanı
: Tamsayı, bütün
: Tam, bütün, integral
: Tamamlamak, bütünlemek
: Dişli grubu ve üretici bölümü tek
bir komponent içinde olan ve
uçak motorundan aldığı dönüyle
elektrik üreten jeneratör
: İntegralleyici devre
: Doluluk, tam olma
: Tasarlamak, niyet etmek
: Hızlandırıcı, güçlendirici elektrot
72
UTEDSOZLUK.indd 72
12/1/11 11:32:04 AM
Intensity
Intentional
Intercept, to
Interceptor
Interchangeable
Intercom system
Interconnect, to
Interelectrode
capacitance
Interest, to
Interface
Interfere, to
Interference
Interior
Interlaced scanning
Interlayer insulation
Interline, to
Interlock, to
Intermediate
Intermission
Intermit, to
Intermittent
Intermodulation
Internal
Interphone
Interpret, to
Interpretation
Interregnum
Interrelate, to
: 1- Şiddet, yoğunluk
: 2- Parlaklık
: Kasıtlı
: Durdurmak, kesmek, engellemek
: Avcı uçağı
: Birbiriyle değiştirilebilir, birbirinin
yerine geçebilir
: Dahili konuşma sistemi
: Birbirine bağlamak
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Elektrotlar arası geçirgenlik, kapasitans
: İlgilenmek, ilgilendirmek
: Arayüzey, bir ünitenin diğerleriyle ilişkisi
: Karışmak, müdahale etmek, engellemek
: Müdahale
: İç
: Aralıklı tanıma
: İç tabakanın (katın) izolasyonu
: Orta astarı koymak
: Birbirine kenetlemek, bağlamak,
kilitlemek
: Orta, arada bulunan, ortadaki
: Ara, aralık
: Ara vermek, durmak, bir süre kesilmek
: Aralıklı, kesik kesik, sürekli olmayan
: İntermodülasyon, arakiplenim
: Dahili
: Dahili telefon sistemi
: Yorumlamak, anlamını açıklamak
: Yorumlama, yorum, açıklama
: Ara, aralık
: Birbiriyle alakalı olmak
73
UTEDSOZLUK.indd 73
12/1/11 11:32:06 AM
Interrelated
Interrogate, to
Interrupt, to
Intersect, to
Intersection
Interval
Into
Intricate
Introduce, to
Introduction
Invalid
Invaluable
Invent, to
Invention
Inventory
Inverse voltage
Invert, to
Inverter
Investigate, to
Invisible
Invoice
Invoke, to
Involve, to
Involved in
Iodine
Iodize, to
Ionize, to
Ionosphere
Iron out, to
: Karşılıklı, ilişkili, birbiriyle alakalı
: Sorguya çekmek
: Kesmek, ara vermek
: Kesişmek, kesmek
: Kesişme, kavşak
: Aralık (zaman olarak)
: İçine, içine doğru
: Girift, anlaşılması güç, karışık
: 1- Ortaya çıkarmak, ortaya koymak
: 2- İçine katmak
: Giriş
: Geçersiz, hükümsüz
: Çok değerli
: İcat etmek, bulmak
: İcat, buluş
: Envanter, sayım çizelgesi,
ayrıntılı gösterge
: Ters voltaj
: Tersine çevirmek
: İnverter, doğru akımı (DC) alternatif
akıma (AC) çeviren cihaz
: Araştırmak, incelemek
: Görünmez
: Fatura
: Başvurmak
: Karıştırmak
: Alakası olmak, karışmış bulmak
: İyot
: İyotlamak
: İyonlara ayırmak, iyonize etmek
: İyonosfer
: Ortadan kaldırmak, gidermek
74
UTEDSOZLUK.indd 74
12/1/11 11:32:08 AM
Irregular
Irrigate, to
Irritant
Isolate, to
Isolation
Issue, to
Item
Itemize, to
: Düzensiz, kuralsız
: Yıkamak
: Tahriş edici
: Ayırmak, bağlantıyı kesmek
: Ayırma
: Yayınlamak, çıkarmak
: 1- Parça
: 2- Bakımlarda uçakla ilgili arızaların
ve cevaplarının yazıldığı kağıt
: Ayrıntıları ile yazmak
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
75
UTEDSOZLUK.indd 75
12/1/11 11:32:10 AM
J
Jack up, to
Jacking
Jag
Jagged
Jam, to
Jam nut
Jar, to
Jaw clutch
Jelly
Jerk, to
Jerking
Jerry can
Jettison, to
Job set up
Job set up
information
Joggle
Join, to
Joint
Jolt, to
Journal
Journey
Jump, to
: Jaka almak, krikoyla kaldırmak
: Jaka almak
: Sivri uç, diş, çentik
: Kertikli, dişli
: Sıkıştırmak, tıkamak, sıkışmak,
tutukluk yapmak
: Sıkıştırma somunu,
kontra somun
: Sarsmak, titremek
: Çeneli kavrama
: Pelte, jöle
: Birdenbire çekmek, atmak,
fırlatmak
: Aniden, birdenbire
: Yakıt taşımak için kullaılan
5 galonluk konteyner, kap
: Uçuş esnasında uçaktan eşya,
yük atmak
: İşe hazırlık
: Görev hazırlık bilgisi
: Geçme, bir parçanın diğerinin üstüne
geçmesini sağlayan metal dirsek
: Birleşmek, birleştirmek, katılmak
: Birleşme yeri
: Sarsmak
: Şaft yatağı
: Yolculuk, seyahat
: Sıçramak, atlamak, zıplamak
76
UTEDSOZLUK.indd 76
12/1/11 11:32:12 AM
Jumper
Junction
Just
Justify, to (justified,
justified)
Juxtaposition
: Geçici olarak kullanılan elektrik
bağlantı teli
: Birleşme, bitişme, iki iletkenin
veya devrenin birleştiği nokta
: 1- Henüz, şimdi
: 2- Yalnız, sadece
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Doğrulamak, haklı çıkarmak
: Bitişiklik, bitişme, yan yana koyma
77
UTEDSOZLUK.indd 77
12/1/11 11:32:14 AM
K
Keep away, to
Keep off, to
Keep, to
(kept, kept)
Key, to
Keyboard
Kind
Kink
Kit
Knee
Knife edge
Knob
Knock, to
Knot
Know, to
(knew, known)
Knowledge
Known
Knuckle
Knurled
: Uzak durmak, uzak tutmak
: Uzak durmak, uzak kalmak,
yaklaştırmamak
: 1- Muhafaza etmek, tutmak
: 2- Sağlamak
: 1- Kilitlemek
: 2- Vericiyi çalıştırmak, devreye sokmak
: Klavye
: Çeşit, tür, cins
: Telin dolaşması, bükülmesi
: Takım, alet takımı, set
: Diz
: Bıçak gibi keskin kenarlı çelik veya
diğer sert maddeler
: Switch, düğme
: Vurmak, çarpmak
: 1- Hız birimi, saatte bir
deniz mili (1852 m/saat)
: 2- Düğüm
: Bilmek
: Bilgi
: Bilinen, beklenen
: Boğum, mafsal
: Tırtıklı
78
UTEDSOZLUK.indd 78
12/1/11 11:32:17 AM
L
Label
Label, to
Lack
Lack, to
Ladder
Laminate, to
Land
Land, to
Landing
Landing gear
Landing gear bay
Landing gear well
Landing gear wheel
Landing roll
Language
Lap, to
Large
Last
Last, to
Latch
Latch, to
Late
Later
Lateral
Laterally
Latitude
Latter
Lattice
1968
: Etiket, tag
: Etiketlemek
: Olmayış, eksiklik
: -den yoksun olmak
: Merdiven
: Yaprak haline getirmek, ince tabaka
haline getirmek
: Toprak, ülke
: Yere inmek
: İniş
: İniş takımı
: İniş takımı bölümü
: İniş takımı yuvası
: İniş takımı tekerleği
: İniş rulesi, tekerleklerin piste
konduğu noktadan uçağın pisti terk
ettiği noktaya kadar olan mesafe
: Dil, lisan
: Katlamak, katlanmak, üzerine koymak
: Geniş, büyük
: Son, sonuncu
: Devam etmek
: Mandal kilidi
: Mandallamak
: Geç, gecikmiş
: Sonra
: Yanal, yana doğru
: Yana doğru
: Enlem
: İki şeyden sonuncusu, son söylenen
: Kafes, örgü
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
79
UTEDSOZLUK.indd 79
12/1/11 11:32:18 AM
Launch, to
Lavatory
Lavatory doors
Law
Lay, to (laid, laid)
Layer
Layout
Leach, to
Leachable
Lead
Lead, to (led, led)
Leading
Leading edge
Leak
Leak proof
Leakage
Lean, to
Leap, to
Learn, to
Leave, to (left, left)
Ledge
Lee
Lee side
Left
Left hand side
Left handed
Leg
Legal
Legend
Legible
Legitimate
Length
: 1- Uçağı uçuş için bırakma
: 2- Başlatmak (yeni iş)
: Tuvalet
: Tuvalet kapıları
: Kanun, yasa, kural, kaide
: Yatırmak, koymak, yaymak
: Tabaka
: Plan
: Süzmek, filtreden geçirmek
: Filtre edilebilir
: Uç, kablo
: Yol göstermek, idare etmek
: Başta gelen, en önemli
: Hücum kenarı, ön kenar
: Sızıntı, kaçak
: Sızdırmaz
: Sızıntı, kaçak
: Dayanmak, yana atmak, eğilmek
: Sıçramak, atlamak
: Öğrenmek
: Bırakmak, ayrılmak
: Raf gibi düz çıkıntı
: Muhafazalı taraf, rüzgardan korunan taraf
: Rüzgar altı
: Sol
: Sol, sol taraf
: Solak
: Bacak
: Yasal
: Işıklı yazı
: Okunaklı
: Yasal, meşru
: Uzunluk
80
UTEDSOZLUK.indd 80
12/1/11 11:32:21 AM
Less than
Lessen, to
Let, to (let, let)
Level
Level, to
Lever
Liability
Liable
License, license
License, to
Lid
Lie, to (lay, lain)
Life
Life vest
Lifetime
Lift, to
Light
Light to (lit, lit)
Lighting, to
Lightly
Like
Like, to
Likely
Likewise
Limb
Limit
Limit, to
Limitation
Limited
Line
Line maintenance
Linear
Linen
: -den az
: Azaltmak, azalmak
: İzin vermek, bırakmak, beklemek
: Seviye
: Düzeltmek, aynı seviyede getirmek
: Levye, kol
: Sorumluluk
: Sorumlu
: Lisans, ehliyet, izin, ruhsat
: İzin vermek, ruhsat vermek
: Kapak
: Yatmak, uzanmak
: Hayat, yaşam
: Can yeleği
: Hayat süresi, ömür boyu
: Kaldırmak
: Lamba, ışık
: Aydınlatmak
: Hafifletmek, yükünü azaltmak
: Hafifçe
: Gibi, benzer
: Hoşlanmak, sevmek
: Olası, muhtemel
: Aynı şekilde, bunun gibi
: Dairesel dış kenar
: Sınır, limit
: Kısıtlamak, sınırlamak
: Sınır, sınırlandırma
: Sınırlı, kısıtlı
: Hat
: Hat bakım
: Lineer, doğrusal, çizgisel
: Keten, keten örgü
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
81
UTEDSOZLUK.indd 81
12/1/11 11:32:23 AM
Linger, to
Link
Link, to
Linkage
Lint free
Liquid
List, to
Listen, to
Live
Live, to
Load
Load, to
Lobe
Local
Local time
Localize, to
Localizer
Locate, to
Location
Lock, to
Locked
Locking device
Lockwire
Lockwire, to
Logbook
Logic
Logical
Long
Long distance
Long range
Long term
: Gitmemek, oyalanmak
: Bağ, bağlantı
: Birbirine bağlamak, birleştirmek
: Bağlantı
: Tiftiksiz
: Sıvı, akıcı, akışkan
: Listesini yapmak, listeye geçirmek
: Dinlemek
: Canlı, elektrikli, akım geçen
: Yaşamak, hayatta olmak
: Yük
: Yüklemek, doldurmak
: Yuvarlakça kısım
: Yerel, bölgesel
: Yerel saat
: Yerini belirlemek, saptamak
: ILS’nin inişte son yaklaşma için pistin
merkez hattını gösteren elektronik kısmı
: 1- Yerleştirmek, koymak
: 2- Yerini bulmak, tespit etmek
: Yer, yerleşim
: Kilitlemek, kilitlenmek
: Kilitli
: Kilitleme aygıtı
: Emniyet teli
: Emniyet teliyle bağlamak
: Yapılan işlerin kaydedildiği defter
: Mantık
: Mantıklı, mantıksal
: Uzun
: Uzun mesafe
: Uzun menzilli
: Uzun vadeli
82
UTEDSOZLUK.indd 82
12/1/11 11:32:25 AM
Longitude
Longitudinal
Look for, to
Look, to
Loop
Loose
Loosely
Loosen, to
Lose, to (lost, lost)
Loss
Loud
Loudness
Loudspeaker
Low
Low pressure light
Lower
Lower, to
: Boylam
: Uzunlamasına, boyuna
: Aramak
: Bakmak
: Lup, hat
: Gevşek
: Gevşek olarak
: Gevşetmek
: Kaybetmek
: Kayıp, kaybetme
: Yüksek (ses), gürültülü
: Gürültü, ses yüksekliği
: Hoparlör
: Düşük
: Düşük basınçlı ikaz lambası
: Aşağı, alt
: 1- İndirmek
: 2- İniş takımlarını açmak
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
LRU
(Line Replaceable Unit)
Lubricant
Lubricate, to
Lubricating
Lubrication
Luck
Lug
Luggage
Lukewarm
Luminary
Luminous
Lump
Lungs
: Hatta değiştirilebilen cihaz
: Yağlama maddesi, yağ, gres
: Yağlamak
: Yağlama
: Yağlama, gresleme
: Şans, talih
: Bağlantı noktası olarak kullanılan
çıkıntı, uzantı, pabuç
: Bagaj
: Ilık
: Işık veren
: Parlak, ışıklı
: Parça, küme, topak, yumru
: Akciğer
83
UTEDSOZLUK.indd 83
12/1/11 11:32:27 AM
M
Mach
Magnet
Magnetic pole
Magnetic tape
Magnetize, to
Magneto ignition
Magnifier
Magnify, to
(magnified,
magnified)
Magnitude
Mail
Mail, to
Main
Main gear
Main gear ground
lock assembly
Mainly
Maintain, to
Maintenance
Maintenance facility
Maintenance
personnel
Major
Majority
Make certain, to
Make sure, to
: Uçağın hızının uçulan ortamdaki
ses hızına oranı
: Mıknatıs
: Manyetik kutup
: Manyetik bant
: Mıknatıslamak
: Manyetolu ateşleme
: Büyüteç
: Büyütmek
: Büyüklük
: Posta
: Postalamak
: Ana, esas
: Ana iniş takımı
: Ana iniş takımı açıkta
kilitleme mekanizması
: Esas olarak
: Mevcut durumu muhafaza etmek,
tutmak, sağlamak
: Bakım
: Bakım merkezi
: Bakım personeli
: Esas, önemli
: Çoğunluk
: Emin olmak, temin etmek, tahkik
etmek, kesinlik kazandırmak
: Emin olmak, tahkik etmek, temin etmek
84
UTEDSOZLUK.indd 84
12/1/11 11:32:29 AM
Make up, to
Make, to (made, made)
Male connector
Malfunction
Malleable
Mallet
Man power
Manage, to
Mandatory
Man hour
Manifold
Manipulate, to
Manner
Manoeuver
Manoeuver, to
Manual control
Manufacture, to
Manufacturer
Many
Map
Mar, to
Marble
Margin
Marginal
Mark
Mark, to
Mass
Massive
Master caution light
: Oluşturmak, meydana getirmek
: Yapmak, meydana getirmek
: Erkek bağlantı elemanı
: Arıza
: Dövülebilir
: Tokmak, çekiç
: İnsan gücü
: Yönetmek, idare etmek,
başarmak, becermek
: Zorunlu, gerekli
: Bir insanın bir saatlik çalışması, adam/saat
: Basınçlı sıvı ya da gazın kollara
dağıldığı port, manifold
: İdare etmek, yönlendirmek, elle işletmek
: Tarz, biçim, tavır
: Manevra
: Manevra yapmak
: Elle (manuel) kumanda
: Üretmek, imal etmek
: Üretici, imalatçı firma
: Çok, çoğu, birçoğu
: Harita
: Bozmak, zarar vermek, şeklini bozmak
: Mermer
: Sınır, kenar, boşluk
: Kenarda olan
: İşaret
: İşaretlemek, göstermek
: Yığın, kütle, yoğun
: Ağır, kalın, yekpare
: Önemli arızaları ikaz eden lamba,
ana ikaz lambası
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
85
UTEDSOZLUK.indd 85
12/1/11 11:32:31 AM
Master switch
Master warning light
Mat
Match, to
Mate, to
Material
Mating surfaces
Matter
Mature, to
Maximize, to
Maximum
Mean
Mean value
Mean, to
Meaning
Means
Meanwhile
Measurable
Measure, to
Measurement
Measuring
Mechanic
Mechanically
operated
Mechanism
Medical
Medium range
: Ana şalter, sistemdeki tüm devrelere
giden elektrik gücünü kontrol eden switch
: Çok önemli arızaları ikaz eden lamba
: Hasır, paspas
: Birbirine uydurmak, eş olmak, uymak
: Birleştirmek, bağlamak,
birbirine geçirmek
: Malzeme
: Temas eden yüzeyler
: 1- Madde, cisim
: 2- Mesele, sorun, konu
: Olmak, olgunlaşmak, vadesi gelmek
: Maksimuma çıkarmak, getirmek
: En çok, en yüksek, azami
: Orta, ortalama, iki şeyin ortası
: Ortalama değer
: Anlamına gelmek, demek olmak,
demek istemek
: Anlam
: Yol, araç, yöntem
: Bu arada
: Ölçülür, ölçülebilir
: Ölçmek
: Ölçü, ölçme
: Ölçüm, ölçme
: Mekanik, teknisyen
: Mekanik olarak çalışan
: Mekanizma, makine düzeni,
makineyi oluşturan bütün kısımlar
: Tıbbi
: Orta menzilli
86
UTEDSOZLUK.indd 86
12/1/11 11:32:33 AM
Meet, to
(met, met)
Meeting
Melt, to
Melting point
Member
Memory
Mend, to
Mental
Mentality
Mention, to
Mercury
Merely
Merge, to
Meridian
Merit
Merit, to
Mesh
Message slot
Metallic
Meter, to
Metering valve
Meticulous
Microwave
Middle
Mike (sl.)
Mild
Milibar
1968
: Karşılamak, yerine getirmek, yapmak
: Toplantı, buluşma
: Erimek, eritmek
: Erime noktası
: Üye
: Hafıza, bellek
: Onarmak, tamir etmek
: Zihinsel, akılsal
: Anlayış, düşünce
: Söylemek, bahsetmek, -den söz etmek
: Cıva
: Sadece, yalnız
: İçine karışmak, birleşmek,
içine karıştırmak
: Meridyen
: Değer
: Hak etmek, değmek
: 1- Dişli çarkının dişlerinin
birbirine geçmesi
: 2- İnç karedeki atkı çözgü sayısı
: Mesaj kısmı/bölümü
: Metalik, madeni
: Ölçmek
: Sıvı akışını yönlendiren bir çeşit
kumanda valfi
: Titiz, çok dikkatli
: Mikrodalga
: Orta
: Mikrofon
: Yumuşak, ılımlı, zayıf
: Bar’ın binde biri
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
87
UTEDSOZLUK.indd 87
12/1/11 11:32:35 AM
Mill, to
Milling machine
Mingle, to
Minimal
Minimize, to
Minimum
Minimum enroute
altitude
Minor
Minority
Minus
Minute
Mirror
Misalign, to
Misalignment
Miscellaneous
Mislead, to
(misled, misled)
Miss, to
Missing
Mist
Mistake
Misuse, to
Mix, to
Mixed
Mixture
Mobile
Mock up
: Öğütmek, frezelemek, işlemek
: Freze makinesi
: Karıştırmak, karışmak
: En az, en küçük, en aşağı
: Asgariye indirmek, mümkün olduğu
kadar azaltmak
: En küçük miktar, asgari
: Uçuş sırasındaki asgari yükseklik
: Daha küçük, daha az, önemi az
: Azınlık
: Eksi (-)
: Dakika
: Ayna
: Yanlış ayarlamak
: Yanlış ayarlama
: Çeşitli, muhtelif
: Yanıltmak, yanlış bilgi vermek
: 1- Kaçırmak, yetişememek
(Otobüs, uçak, ders…)
: 2- Özlemek, aramak
: 3- Anlamamak, kavramamak
: Kayıp, eksik, olmayan
: Pus, duman
: Yanlış, hata
: Yanlış yerde kullanmak, kötü kullanmak
: Birbirine karıştırmak, karmak
: Karışık, karma
: Karışım, karıştırma
: Hareket eden, gezici
: Herhangi bir şeyin modeli
88
UTEDSOZLUK.indd 88
12/1/11 11:32:37 AM
Mode selector switch
Moderate
Modernize, to
Modification
Modify, to
(modified, modified)
Modulate, to
Modulation
Moisture
Moment
Momentarily
Momentary
Momentum
Monitor, to
Monolithic
Monotonous
Monsoon
Month
Moon
Moor, to
More
More than
Moreover
Morning
Morse code
Most
Mostly
Motion
: Mod seçme anahtarı
: 1- Orta, vasat
: 2- Ilımlı, ölçülü
: Yenileştirmek, çağdaşlaştırmak
: Değişiklik, modifikasyon
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Değiştirmek
: Modüle etmek, dalga uzunluğu
ve frekansını değiştirmek, ayarlamak
: Değiştirme, ayarlama
: Nem, rutubet
: An, çok kısa zaman
: Kısa bir süre için, geçici
: Bir anlık, geçici
: Moment, devinirlik, hareket eden
bir cismin kütle ve hızının çarpımıyla
elde edilen hareket miktarı
: İzlemek, kontrol etmek
: Yekpare, tek parça
: Tekdüze, monoton
: Muson
: Ay, yılın on iki bölümünden her biri
: Ay
: (Uçağı) Bağlamak, sabitlemek
: Daha çok, daha fazla
: -den daha fazla
: Üstelik, bundan başka
: Sabah
: Mors alfabesi
: En çok, en fazla
: Çoğunlukla, genellikle
: Hareket, devinim
89
UTEDSOZLUK.indd 89
12/1/11 11:32:39 AM
Motivate, to
Motor, to
Motoring
Mould, to
Mount
Mount, to
Mouth
Move in and out, to
Move, to
Movement
Moving
Much
Mud
Muffler
Multi
Multi functional
Multiple
Multiple circuit
Multiplexing
Multiplication
Multiply, to
(multiplied,
multiplied)
Mute
Mutual
: Sevk etmek, harekete geçirmek,
motive etmek
: (Motor) Çalıştırmak
: Start dışı sebepler için motoru
starter’larla döndürmek
: Kalıba dökmek, biçimlendirmek
: Yuva
: Monte etmek, tutturmak
: Ağız
: İleri geri hareket etmek
: 1- Hareket etmek/ettirmek
: 2- Konumuna getirmek
: Hareket
: Hareketli, hareket eden
: Çok, epey, hayli
: Çamur, balçık
: Susturucu
: Çok
: Çok işlevli, çok fonksiyonlu
: Çok bölümlü, çeşitli
: Çok safhalı devre
: Sinyali çoğaltma, bir sinyalle birden
fazla çıkış sağlama, bir hattan birden
fazla sinyal gönderme
: Çoğalma, çoğaltma, çarpma
: Çoğaltmak, arttırmak, çarpmak
: Sessiz
: Karşılıklı, iki taraflı, ortak, müşterek
90
UTEDSOZLUK.indd 90
12/1/11 11:32:41 AM
N
Nacelle
Nail
Nail, to
Name
Name, to
Narrow
Narrow, to
National
Native
Natural
Nature
Naught
Nautical
Navigate, to
Navigation
Navy
Near
Nearly
Neat
Necessary
Necessitate, to
Neck
Need, to
Needle
Neglect, to
Negligent
Negotiate, to
Neighbouring
1968
: Motoru örten ve içine alan kısım, kaporta
: 1- Çivi
: 2- Tırnak
: Çivilemek
: İsim, ad
: İsim vermek, adlandırmak, belirtmek
: Dar
: Daraltmak, sınırlamak
: Ulusal, milli
: Yerli
: Doğal
: Doğa, tabiat, nitelik
: Hiçbir şey, hiç, sıfır
: Denizciliğe ait
: Gidip gelmek, deniz yolculuğu yapmak
: Sefer, seyrüsefer
: Donanma, Deniz Kuvvetleri
: Yakın
: Hemen hemen, neredeyse
: Temiz, derli toplu
: Gerekli
: Gerektirmek
: 1- Boyun
: 2- Kaplarda ağıza yakın dar kısım
: İhtiyacı olmak, gereksinim duymak
: 1- İğne
: 2- İbre
: İhmal etmek, aldırmamak
: Kayıtsız, ilgisiz
: Görüşmek
: Yakın, komşu
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
91
UTEDSOZLUK.indd 91
12/1/11 11:32:43 AM
Neither
Neither … nor
Net
Network
Neutral
Neutralize, to
Never
New
News
Next
Next to
Night
Nil
Nippers
Nipple
No longer
Node
Noise
Noise (no)
Nomenclature
Non stop
Nonabrasive
Non-mandatory
Nonmetallic
Nonsmoker
Noon
Normally
North
Nose
: Hiçbiri
: Ne…ne de
: Ağ
: Şebeke
: Nötr, sıfır durumda
: Etkisiz hale getirmek
: Asla, hiç
: Yeni
: Haber, bilgi
: En yakın, sonraki
: Yanına, yanında
: Gece
: Hiç, sıfır
: Pense, kerpeten, kıskaç
: Nipel, iki bağlantı parçasını birbirine
eklemekte, bağlamakta kullanılan
ara parça
: Artık, daha fazla değil
: Düğüm, boğum
: Gürültü
: Sessiz, gürültüsüz
: Terminoloji, terimler dizini
: Devamlı, sürekli, duraklamadan
: Başka bir yüzeye sürüldüğünde
aşınmayan
: Mecburi, gerekli olmayan
: Metalik olmayan
: Sigara içmeyen
: Öğle
: Normal olarak
: Kuzey
: Burun, uçağın ön kısmı
92
UTEDSOZLUK.indd 92
12/1/11 11:32:45 AM
Nose gear
Nose gear ground
downlock assembly
Nose gear lockpin
Nose landing gear
Not applicable
Notch
Note
Note, to
Nothing
Notice
Notification
Notify, to
(notified, notified)
Now
Nowadays
Noxious
Null
Number
Number, to
Numeric
Numerical
Numerous
Nut
: Burun iniş takımı
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Burun iniş takımını kilitleme
mekanizması
: Burun iniş takımı kilit pimi
: Burun iniş takımı
: Uygulanamaz, uygun değil
: Kertik, çentik
: Not
: Kaydetmek
: Hiçbir şey
: Uyarı, bildiri
: Bildirme, bildiri
: Bildirmek, haber vermek
: Şimdi
: Bu günlerde
: Zararlı, tehlikeli
: Değersiz, sıfır
: Sayı, rakam, adet
: Saymak, numaralamak
: Sayısal
: Sayısal
: Çok, çok sayıda, sayısız
: Cıvata somunu, vida somunu
93
UTEDSOZLUK.indd 93
12/1/11 11:32:47 AM
O
Obey, to
Object
Object, to
Objection
Objectionable
Objective
Obligation
Obligatory
Oblong
Observance
Observation
Observe, to
Observer
Obsolete
Obstacle
Obstruct, to
Obstruction
Obtain, to
Obvious
Occasion
Occasionally
Occupation
Occupied
Occupy, to
Occurrence
Octal
Odd
Odor, odour
Off
: İtaat etmek, uymak
: Nesne, madde
: İtiraz etmek
: İtiraz, kusur, sakınca, engel
: Mide bulandırıcı, hoş olmayan
: Objektif, mercek, yansız, tarafsız
: Zorunluluk, görev
: Zorunlu
: Dikdörtgen şeklinde, boyu eninden uzun
: Yerine getirme, yapma
: Dikkatli bakma, gözlem
: 1- Uymak, yerine getirmek
: 2- İzlemek
: Gözlemci
: Eskimiş, artık kullanılmayan
: Engel
: Tıkamak, kapamak, engel olmak
: Engel, tıkanıklık
: Sağlamak, almak
: Belli, açık, apaçık
: Fırsat, elverişli durum
: Ara sıra, bazen
: Meslek, iş
: Meşgul, dolu
: Meydana gelmek, olmak
: Olay, meydana çıkma
: Sekizli
: 1- Tek (sayı)
: 2- Acayip, tuhaf
: Koku
: Kapalı
94
UTEDSOZLUK.indd 94
12/1/11 11:32:50 AM
1968
Off scale reading
Off course correction
Off course signal
Offer up, to
Offer, to
Officer
Official duty
Offset, to
Offset
Ohmmeter
Oil can
Oil cooler bypass valve
Oil foam
Oil proof
Oil strainer
Oil sump
Oil tank filling port
Oil transfer housing
Oil free
Oleo strut
Oleopneumatic
Omission
Omit, to
Omnidirectional
On
On top
Once
Once more
One after the other
One hole mounting
One way
: Ölçeksiz okuma
: Rota düzeltme
: Rotadan sapma sinyali
: Koymak, takmak, yerleştirmek
: Teklif etmek, önermek
: Memur, görevli
: Resmi hizmet, görev
: Dengelemek, denkleştirmek
: Dirsek, düz, çıkıntı
: Ohmmetre, dirençölçer
: Yağdanlık
: Yağ soğutucunun bypass valfi
: Yağ köpüğü
: Yağ sızdırmaz, yağ geçirmez
: Yağ filtresi, yağ süzgeci
: Yağ haznesi, alt yağ karteri
: Yağ tankı ikmal ağzı
: Yağ aktarma bölümü
: Yağsız
: Hidrolik dikme
: Havalı-yağlı
: Dahil etmeme, çıkarma, atlama
: Bırakmak, atlamak, ihmal etmek
: Yöneltmez, her yöne, her yönde
: Çalışır durumda
: Üstünde, üzerinde
: Bir defa, bir kez
: Bir defadan fazla
: Birinin ardından öbürü
: Tek delikli bağlantı
: Tek yönlü seyahat, tek yön
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
95
UTEDSOZLUK.indd 95
12/1/11 11:32:51 AM
One shot
multivibrator
Only
Opaque
Open
Open circuit voltage
Open line
Open tread splice
Open, to
Open end wrench
Opening
Operable
Operate, to
Operating altitude
Operating life
Operation
Operational test
Operative
Opinion
Opponent
Opportunity
Oppose, to
Opposite
Opposition
Optic warning
Optical
Optimum
Option
Optional
Or
: Tek adımlı multivibratör
: Bir tek, sadece
: Şeffaf olmayan, opak
: Açık
: Açık devre gerilimi
: Açık hat
: Lastik diş veya dişlerinin yarılması
: Açmak, açılmak
: Açık ağızlı anahtar
: Açıklık, açış, ağız
: Çalışılabilir, çalıştırılabilir durumda
: Çalışmak, çalıştırmak, işlemek
: Uçuş yüksekliği
: Çalışma ömrü
: İşlem, çalışma, çalıştırma
: Çalışma, işlem testi
: Çalışan, çalışır durumda
: Düşünce, fikir
: Karşı, zıt
: Fırsat, uygun zaman
: Karşı koymak, direnmek
: Aksi, zıt
: Zıtlık, karşıtlık
: Işıklı, görsel ikaz
: Optikle ilgili, gözle veya ışık
vasıtasıyla işleyen
: En iyi, en uygun
: 1- Seçme, tercih
: 2- Bir ödeme yapmadan bağlantı yapmak
: İsteğe bağlı
: Veya, ya da
96
UTEDSOZLUK.indd 96
12/1/11 11:32:54 AM
Oral test
Order
Order, to
Ordinal numbers
Ordinary
Ore
Organize, to
Orient, to
Orifice
Origin
Original carrier
frequency
Originate, to
O-ring seal
Orthicon
Oscillate, to
Oscillation
Oscillograph tube
Other
Other than
Otherwise
Ounce
Out of adjustment
Out of order
Outage
Outboard
Outboard flap
Outbound
: Sözlü, sınav
: 1- Sıra, dizi, düzen
: 2- Emir
: 1- Düzenlemek
: 2- Emretmek
: 3- Ismarlamak, sipariş etmek
: Sıra sayıları (birinci, ikinci, üçüncü…gibi)
: Sıradan, olağan
: Maden cevheri, metal
: Düzenlemek
: Yönlendirmek
: Dar kanal, sınırlayıcı, azaltıcı
: Başlangıç, kaynak
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Özgün taşıma frekansı
: Çıkmak, kaynaklanmak
: O kesitli conta, yuvarlak conta
: Alıcı tüpü (televizyon)
: Salınım yapmak
: Salınım, titreşim
: Elektrik akımındaki titreşimleri
kaydeden alet
: Diğer, başka
: -den başka
: Aksi takdirde, yoksa
: Ons, 28.349 gram
: Ayarsız, ayar dışı
: Arızalı, hizmet dışı
: Hizmet dışı kalma, işlememe
: Dış taraf
: Dış flap
: İstasyondan uzaklaşmak (uçuş)
97
UTEDSOZLUK.indd 97
12/1/11 11:32:56 AM
Outdoor antenna
Outer
Outermost
Outflow safety valve
Outlet
Outlet case
Outlet chamber
Outline
Outlook
Out of phase
Output
Outside
Outstanding
Oven
Over
Over the full travel
Over voltage
Overall
Overcast, to
Overcome, to
(overcame, overcome)
Overflow
Overhaul
Overhead panel
Overheat
Overlap
Overload
Overnight check
Overnight stay
Override, to
(overrode, overriden)
: Harici anten, dış anten
: Dıştaki, dışarıdaki
: En dıştaki
: Dışarıya akış veren emniyet valfi
: Çıkış, çıkış yeri
: Tahliye bölümü
: Tahliye odası
: Ana hat, kroki, taslak
: Genel görünüş, görünüm
: Faz dışı, iki dalganın aynı zamanda
aynı noktadan geçmediği durum
: Çıkış, çıkan, çıktı
: Dış, taraf
: Önemli, önde gelen
: Fırın
: Aşırı, fazla
: Maksimum hareketini aşmak
: Aşırı voltaj
: Ayrıntılı, geniş kapsamlı, tüm, toplam
: Karartmak
: Üstesinden gelmek, çaresini bulmak
: Taşma
: Büyük bakım, revizyon
: Baş üstü paneli
: Aşırı ısınma
: Taşma
: Aşırı yük
: Konaklama bakımı
: Geceleme, konaklama
: Otomatik sistemi mekanik
çalıştırmak, tepelemek
98
UTEDSOZLUK.indd 98
12/1/11 11:32:58 AM
Overrule, to
Overrun
Overrunning clutch
Overshoot, to
(overshot, overshot)
Oversize
Overspeed
Overtime
Overturn, to
Owe, to
Own, to
OWS
Oxide coated filament
Oxygen cylinder
: İptal etmek, geçersiz kılmak
: Pist sonu emniyet sahası,
pistin ucundaki emniyet uzantısı
: Serbest tekerlek kavraması
: Çok hızlı gidip kaçırmak, geçip gitmek,
pist dışına çıkarmak
: Fazla geniş, fazla büyük
: Aşırı hız
: Fazla mesai, fazla çalışma
: Altüst etmek, çevirmek
: Borcu olmak
: Sahip olmak
: Ocean Weather Station
: Oksit kaplı filaman
: Oksijen tüpü
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
99
UTEDSOZLUK.indd 99
12/1/11 11:33:00 AM
P
Pack, to
Package
Packed snow
Packing
Page
Paint
Paint, to
Pair
Pale
Pallet
Pallet lock
Paper
Parachute
Paragraph
Parallel feed
Parameter
Parasite drag
Parking brake lever
Part
Part number
Partial
Partially
Participate, to
Particle
Particularly
Parting
: Paketlemek, sarmak, kaplamak
: Paket, ambalaj
: Yoğun kar
: 1- Conta
: 2- Ambalaj
: Sayfa
: Boya
: Boyamak
: Çift
: Solgun, mat
: Kargonun yükleme ve boşaltılmasını
kolaylaştırmak için altına yerleştirilen
metal platform
: Palet kilidi
: Kağıt
: Paraşüt
: Paragraf
: Paralel beslenme
: Parametre
: Parazit sürüklenme, hava akışının
yüzey ve şekille sürtünmesinden
doğan geri sürüklenme
: Park freni kolu
: Kısım, parça
: Parça numarası
: Kısmi
: Kısmen
: Katılmak
: Parçacık, tanecik
: Özellikle, bilhassa
: Ayrılma
100
UTEDSOZLUK.indd 100
12/1/11 11:33:02 AM
Partition
Partly
Pass, to
Passage
Passenger
Passenger cabin
Passivate, to
Passport
Past
Paste, to
Patch
Path
Pattern
Pause, to
Pavement
Pawl
Pay attention, to
Pay, to (paid, paid)
Payload
Payment
Peak
Peak power
Pedestal
Peel, to
Peeled rib
: Ayırmak, bölmek
: Kısmen
: Geçmek
: Geçit, yol
: Yolcu
: Yolcu kompartımanı, kabin
: Pasifleştirmek
: Pasaport
: Geçmiş
: Yapıştırmak
: Yama
: Yol
: 1- Patern, şekil
: 2- Uçuş yolu
: Duraklamak, ara
: Zemin, kaldırım
: Bir yöne harekete izin veren ve aksi
yönde hareketi engelleyen mekanik
stop, tespit mandalı
: Dikkat etmek
: Ödemek
: Uçağa yakıt alındıktan sonra uçağın
kaldırabileceği yolcu ve kargo
dahil yük miktarı
: Ödeme
: Zirve, bir şeyin en yüksek noktası,
en yoğun
: Maksimum güç
: İki pilot koltuğu arasındaki panel
: Kabuğunu soymak, soyulmak,
pul pul dökülmek
: Soyulmuş kuşak
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
101
UTEDSOZLUK.indd 101
12/1/11 11:33:04 AM
Peen, to
Penalty
Pending
Pendulum
Penetrate, to
People
Per
Per hour
Perceive
Percent
Perceptible
Percolate, to
Percussion
Perfect
Perforate, to
Perforated
Perforation
Perform, to
Performance
Performance penalty
Perhaps
Peril
Periodically
Peripheral
Periphery
Perish, to
Permanent
Permeability
: Çekiçle dövmek, çekiçle ezmek
: Ceza
: Kararlaştırılmamış, muallakta olan,
askıda olan
: Sarkaç
: İçine girmek, sızmak, içine işlemek,
içine girip yayılmak
: İnsanlar
: 1- Başına, her bir … için
: 2- -e göre
: Saatte
: Algılamak, kavramak, anlamak
: Yüzde (%)
: Algılanabilir, anlaşılabilir
: Süzmek
: Vurma, çarpma
: Kusursuz, eksiksiz, mükemmel
: Delmek, delik açmak
: Delikli
: Delik, delme
: Yapmak, yerine getirmek
: İşleme, çalışma, randıman
: Güç azalması
: Belki
: Tehlike
: Düzenli aralıklarla, periyodik olarak
: Çevresel
: Çevre
: 1- Yok olmak
: 2- Çürümek, bozulmak
: Sürekli, daimi
: Geçirgenlik
102
UTEDSOZLUK.indd 102
12/1/11 11:33:06 AM
Permeable
Permissible
Permit, to
Permitted
Perpendicular
Perpetual
Persist, to
Person
Personnel
Perspex
Pertain, to
Phase
Phillips head
Phillips screwdriver
Physical
Pick, to
Picket, to
Pickle, to
Picture
Piece
Pierce, to
Pile, to
Pillar
Pilot action
Pin
Pinch, to
Pioneer, to
Pit
Pitch action
: Geçirgen
: İzin verilebilir
: İzin vermek, müsaade etmek,
imkan vermek
: İzin verilmiş, onaylanmış
: Dikey, düşey
: Kalıcı, sürekli, daimi
: 1- Israr etmek, inat etmek
: 2- Sürüp gitmek, devam etmek
: Kişi
: Personel
: Bir tür sert plastik
: -e ait olma, ile ilgili olmak, uygun olmak
: Aşama, safha, evre, faz
: Yıldız başlı
: Yıldız tornavida
: 1- Maddi, maddeye yakın
: 2- Fiziksel, fiziki
: Seçip almak
: Uçağı bağlamak, sabitlemek
: Asitle temizlemek
: Resim
: Parça
: Delmek, delip geçmek
: Yığmak, kümelemek, biriktirmek
: Direk, sütun, kolon
: Pilot müdahalesi
: Pim
: Sıkıştırmak, kıstırmak
: Öncülük etmek
: Çukur, oyuk
: Uçağın burnunun aşağı yukarı
hareketi, yunuslama
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
103
UTEDSOZLUK.indd 103
12/1/11 11:33:08 AM
Pitot static system
Pivot, to
Placard
Placard, to
Place
Place, to
Placement
Plain
Planet
Plank, to
Planned
Plant
Plate
Pledge, to
Plenty
Plexiglas
Pliable
Pliers
Plot
Plug
Plumber
Plumbing
Plunge, to
: Airspeed indikatörleri, altimetreler
ve vertical speed indikatörleri için
basınç sistemi
: Mil üzerinde dönmek, eksen
etrafında dönmek
: Etiket, plakart; uçakla, çalışmayla
veya komponentle ilgili uçağa
yerleştirilen not
: Etiketlemek, plakartlamak
: Yer, bölge
: 1- Yerleştirmek, koymak
: 2- Konuma vs. getirmek
: Yerleştirme
: Düz, sade
: Gezegen
: Kalas döşemek, tahta kaplamak
: Planlı, planlanmış
: 1- Bitki
: 2- Fabrika, tesis
: Levha, plaka, kaplama
: Güvence vermek, taahhüt etmek
: Çok, bol, çokluk
: Cama benzer bir plastik çeşidi, uçak
camlarında kullanılan plastik madde
: Bükülür, bükülgen, esnek
: Kerpeten
: Plan, kroki, taslak
: 1- Tıkaç, tıpa
: 2- Fiş
: Su tesisatçısı
: Su tesisatı, boru yerleştirme işi
: Daldırmak, batırmak
104
UTEDSOZLUK.indd 104
12/1/11 11:33:10 AM
Plunger
Plus
Ply
Ply separation
Pneumatic
Pocket
Point
Point at, to
Point, to
Pointer
Poisonous
Polar current
Polarity
Polarize, to
Pole
Police, to
Polish, to
Polished
Poor
Pop out, to
Popped
Popular
Pore
Port
Port side
Portable
: Pompa pistonu, dalma pistonu
: Art (+)
: Kat, katmer
: Kat ayrılması
: Pnömatik, hava basıncı ile işleyen, havalı
: 1- Cep
: 2- Çukur, boşluk
: Nokta
: Çevirmek, doğrultmak
: İşaret etmek, göstermek
: İbre
: Zehirli
: Polarizasyon akımı
: Bir mıknatısın kutupları gibi çekme veya
itme özelliklerine sahip olma
: Bir ışının titreşimlerini belirli bir yöne
çevirmek, kutuplamak
: Kutup, mıknatısın uçları
: Kontrol altında tutmak, kontrol etmek,
denetlemek
: Cilalamak, parlatmak
: Cilalı, parlatılmış
: Yetersiz
: Atmak, dışarı çıkmak
: Atık, dışarıda
: Tutulan, yaygın, popüler
: Metal yüzeyindeki küçük delik,
açıklık; gözenek
: 1- Liman
: 2- Giriş yeri; buhar, gaz, su yolu
: Uçağın kendi cephesine göre sol tarafı
: Taşınabilen
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
105
UTEDSOZLUK.indd 105
12/1/11 11:33:12 AM
Portable tester
Portion
Pose, to
Position
Position, to
Positive
Possess, to
Possibility
Possible
Post flight
Postpone, to
Potable
Potent
Potential
Pound
Pound per Square
Inch (PSI)
Pour, to
Power
Power supply
Power, to
Practicable
Practical
PrePrecarious
Precaution
Precede, to
Precious
Precipitation
Precise
: Portatif test aleti
: Kısım
: Ortaya çıkarmak
: Pozisyon, konum, durum
: Konumuna getirmek, yerleştirmek,
pozisyonlandırmak
: Pozitif, olumlu
: Sahip olmak
: Olasılık
: Olası
: Tamamlanmamış, en son uçuş
: Ertelemek
: İçilebilir
: Güçlü, kuvvetli
: Potansiyel, mümkün, olası
: İngiliz ağırlık birimi (453 g)
: İnç kareye isabet eden pound
cinsinden basınç
: Dökmek, akıtmak, dökülmek
: Güç
: Güç kaynağı
: Çalıştırmak, enerjilendirmek
: Yapılabilir, kullanışlı, elverişli
: Pratik, kullanışlı, uygulamalı
: Önce, ön
: Güvenilmez, tehlikeli
: Önceden alınan tedbir, önlem
: -den önce gelmek
: Değerli, kıymetli
: Yağış, yağış miktarı
: Kesin, tam
106
UTEDSOZLUK.indd 106
12/1/11 11:33:14 AM
Precisely
Precision
Preclude, to
Preconditioning
Predetermine, to
Predicate, to
Predict, to
Prefer, to
Preferably
Preformed packing
Preliminary
Preparation
Prepare, to
Preselect, to
Presence
Present
Present position
entering
Present, to
Preserve, to
Preset, to
Press, to
Pressure
Pressure bulkhead
Pressure filling
Pressurized
Pressurize, to
Presume, to
Pretend, to
Prevail, to
Prevailing wind
: Kesinlikle
: Kesinlik, doğruluk
: Engel olmak, önüne geçmek
: Sinyali işlemeden önce ön bir işlemden
geçirme, ön düzenleme
: Önceden belirlemek
: Doğrulamak, teyit etmek
: Önceden bildirmek, haber vermek
: Tercih etmek
: Tercihen
: Özel conta
: İlk, ön
: Hazırlık
: Hazırlamak, hazırlanmak
: Önceden seçmek, kurmak
: Varlık, hazır bulunma, var olma
: Mevcut, var
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Koordinatların pilot tarafından girilmesi
: Sunmak, takdim etmek, vermek
: Korumak, saklamak, muhafaza etmek
: Önceden ayarlamak
: Basmak
: Basınç
: Basınç duvarı/bölmesi
: Basınçlı ikmal
: Basınçlı, basınçlandırılmış
: Basınçlandırmak
: Saymak, varsaymak
: -mış gibi yapmak
: Hakim olmak, yaygın olmak, etkili olmak
: En sık esen rüzgar, hakim rüzgar
107
UTEDSOZLUK.indd 107
12/1/11 11:33:16 AM
Prevent, to
Preventive
maintenance
Previous
Primary
Primary flight
control surfaces
Prime
Primer
Principal
Principle
Print, to
Prior to
Priority
Probability
Probable
Procedure
Proceed, to
Process
Process, to
Produce, to
Producer
Product
Production
Profession
Progress
Progressive
Prohibit, to
Prominent
Promote, to
Prompt
: Önlemek, engellemek
: Önleyici, koruyucu bakım
: Önceki
: Ana, esas
: Ana uçuş kumanda yüzeyleri
: Esas, başlıca
: Astar, boya
: Esas, baş
: Prensip, ilke
: Basmak, yayınlamak
: Önce
: Öncelik
: Olasılık, ihtimal
: Olası, muhtemel
: İşlem sırası, prosedür
: Devam etmek, başlamak
: Süreç, işlem
: Özel işleme tabi tutmak, işlemek,
işlemden geçirmek
: Meydana getirmek, üretmek
: Üretici
: Ürün
: Üretim, imal
: Meslek, iş
: İlerleme, gelişme
: İlerleyen
: Yasaklamak, engel olmak
: Çıkık, çıkıntılı
: İlerletmek, arttırmak
: Çabuk, hemen olan, hazır
108
UTEDSOZLUK.indd 108
12/1/11 11:33:19 AM
Proof
Propagate, to
Propel, to
Propeller
Proper
Properly
Proportion
Proportional
Proposal
Propulsion
Propulsive
Protect, to
Protection
Protective
Protruding
Prove, to
Provide, to
Provided, providing
Provisional
Proximity
Publish, to
Pull away, to
Pull, to
Pulsate, to
Pulse
Pulverize, to
Pump
Pump, to
Punctual
: 1- Kanıt, delil
: 2- Dayanıklı, geçirmez
: Üretmek, çoğaltmak
: İtmek, ileri doğru sürmek
: Pervane
: Uygun
: Doğru olarak, düzgün bir şekilde,
gerektiği gibi, uygun şekilde
: Orantı, oran
: Orantılı
: Öneri, teklif
: İtici güç, çalıştırıcı güç
: İtici, çalıştırıcı
: Korumak
: Koruma
: Koruyucu
: Dışarıda
: Kanıtlamak
: Sağlamak, tedarik etmek
: Şartıyla, şayet, ancak
: Geçici
: Yakınlık
: Yayınlamak, basmak
: Ayırmak, çekip ayırmak
: Çekmek
: Titremek, atmak
: Sinyal
: 1- Ezmek, toz haline getirmek
: 2- Püskürtmek
: Pompa
: Pompalamak
: Dakik
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
109
UTEDSOZLUK.indd 109
12/1/11 11:33:20 AM
Puncture
Purchase, to
Pure
Purge, to
Purifier
Purify, to
(purified, purified)
Purpose
Purser
Push down, to
Push, to
Push-pull cable
Push to test light
Put away, to
Put in position, to
Put into, to
Put on, to
Put, to (put, put)
: Delinme
: Satın almak
: Saf, katıksız
: Temizlemek, atmak
: Arıtıcı, temizleyici
: Arıtmak, temizlemek
: Amaç, maksat
: Kabin amiri
: Aşağı itmek
: İtmek, bastırmak
: İtip çekerek çift yönlü hareket ileten kablo
: Üzerine bastırarak faal olup olmadığı
kontrol edilen lamba
: Bir tarafa koymak
: Yerleştirmek, yerine koymak
: İçine koymak
: 1- Uygulamak
: 2- Giymek, takmak
: Koymak
110
UTEDSOZLUK.indd 110
12/1/11 11:33:23 AM
Q
Quadruple
Qualification
Qualified
Quality
Quantify, to
(quantified,
quantified)
Quantity
Quarter
Quench, to
Questionable
Quick
Quick Attack
Detach (QAD)
Quick connection
Quicksilver
Quicescent
Quiet
Quit, to
Quite
Quota
Quote, to
1968
: Dört kat, dört misli
: Vasıf, kalifikasyon, şart
: Vasıflı, ehliyetli
: Kalite
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Belirlemek, ölçmek
: Miktar
: Çeyrek, dörtte bir
: Söndürmek, dindirmek, su ile soğutmak
: Kesin olmayan, şüpheli
: Çabuk, hızlı, süratli
: Çabuk ve kolayca çözülüp bağlanabilen
bağlantı şekli
: Çabuk sökülüp takılabilen
birleştirme şekli
: Cıva
: Devinimsiz, hareketsiz
: Sessiz, sakin, hareketsiz
: Bırakmak, vazgeçmek, terk etmek
: Oldukça, epey
: Hisse, pay, kontenjan, kota
: Bahsetmek, aktarmak
111
UTEDSOZLUK.indd 111
12/1/11 11:33:25 AM
R
Race
Rack
Racon
Radar approach
control
Radial
Radiant
Radiate, to
Radioactive
Radius
Raft
Rag
Rail
Rain repellent
Rainfall
Raise, to
Rake
Ram air effect
Ramp
Random
Range
Rank
Rapidly
Ratchet
Rate
: Yuva, yatak
: Raf
: Radar beacon
: Radarla yaklaşma kontrolü
: Radyal, merkezden kenarlara doğru
: Işın yayan, ısı yayan
: Işın yaymak
: Radyoaktif, radyasyon yayıcı
: Yarıçap
: 1- Sal
: 2- Yığın, büyük miktar
: Üstüpü, bez parçası
: 1- Korkuluk, trabzan
: 2- Ray
: Kokpit ön camlarından yağmurun hemen
akıp gitmesine yardımcı olan özel sıvı
: Yağış, sağanak
: Kaldırmak, yükseltmek
: Basınç sensörü
: Çarpan hava etkisi
: Rampa, apron veya hangar yakınında
uçağın park edildiği yer
: Rastgele, tesadüfi
: Alan, mesafe, menzil
: Sıra, rütbe, derece
: Hızla, süratle
: Çark mandalı, çarkın bir yöne
dönmesine izin veren fakat geri
hareketini engelleyen mekanizma
: Oran, derece
112
UTEDSOZLUK.indd 112
12/1/11 11:33:27 AM
Rather
Rating
Ratio
Raw
Raw material
Ray
Reach, to
Reaction
Read back, to
Read, to (read, read)
Readable
Readily
Reading
Reading light
Ready
Real
Ream, to
Rear
Rear spar
Reason
Reasonable
Recall, to
Receive, to
Receiver
Recently
Receptacle
Recess
Reciprocal
Reciprocate, to
: Tercihen, -den ise
: Dereceleme, sınıflama
: Oran
: 1- Ham, işlenmemiş
: 2- Çiğ, pişmemiş
: Hammadde
: Işın
: Ulaşmak, erişmek, varmak
: Tepki, reaksiyon, karşı koyma
: Tekrar okumak
: 1- Okumak
: 2- Göstermek, işaret etmek
: Okunaklı
: Kolayca, hemen, anında
: Göstergenin kaydettiği ölçüm, değer
: Okuma lambası
: Hazır
: Gerçek, hakiki
: Genişletmek (delik)
: Arka, geri
: Arka spar (duvar)
: Neden, sebep
: Makul, mantıklı, akla uygun
: 1- Geri çağırmak
: 2- Anımsamak, hatırlamak
: Almak
: Alıcı
: Son günlerde, son zamanlarda
: Elektrik prizi, giriş yuvası
: Girinti, boşluk, yuva
: Karşılıklı, iki taraflı
: Karşılıklı hareket etmek
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
113
UTEDSOZLUK.indd 113
12/1/11 11:33:29 AM
Reciprocating motion
Recirculation
Reckoning
Reclaim, to
Recline, to
Recognize, to
Recommend, to
Recommended
Reconcile, to
Recondition, to
Reconnect, to
Record
Record, to
Recover, to
Recovery
Rectangle
Rectification
Rectifier
Rectify, to
(rectified, rectified)
Red
Reduce, to
Reduction
Redundant
Re-energize, to
Refer, to
Reference
Reference value
: İleri geri hareket
: Devridaim
: Hesaplama, sayma
: 1- Boşaltmak, geri almak
: 2- Yeniden kullanılabilir duruma getirmek
: Dayanmak, yaslanmak
: Tanımak, farkına varmak
: Tavsiye etmek
: Tavsiye edilen, önerilen
: Uzlaştırmak
: Yenilemek, revizyondan geçirmek
: Yeniden bağlamak
: Kayıt
: Kaydetmek
: Geri almak, geri kazanmak, iyileşmek
: Geri kazanma, düzeltme, iyileşme
: Dikdörtgen
: Düzeltme, tahsis
: Alternatif akımı doğru akıma
çeviren cihaz
: 1- Düzeltmek, doğru hale getirmek
: 2- Alternatif akımı doğru akıma çevirmek
: Kırmızı
: Azaltmak, düşürmek
: Azaltma, azalma
: Fazla, gereksiz
: Yeniden enerji vermek
: 1- Başvurmak, bakmak
: 2- Adlandırmak
: Referans
: Referans değer
114
UTEDSOZLUK.indd 114
12/1/11 11:33:31 AM
Referenced
procedures
Refill, to
Refine, to
Reflect, to
Reflection
Refrain, to
Refresh, to
Refuel, to
Refuse, to
Regenerate, to
Region
Regional
Register
Register, to
Registration
Regular
Regulate, to
Regulation
Reinforce, to
Reinforcement cords
Reinsert, to
Reject, to
Related
Relation
Relative
Relay
Relay, to
Release, to
Relevant
1968
: İlgili prosedürler, referans olarak
verilen işlemler
: Tekrar doldurmak
: Arıtmak, rafine etmek
: Yansıtmak, yansımak
: Yansıma
: Kendini tutmak, kaçınmak, sakınmak
: Canlandırmak, tazelemek, serinletmek
: Yakıt ikmal etmek
: Reddetmek, kabul etmemek
: Yenilemek, yeniden oluşturmak
: Bölge, mıntıka, etraf
: Bölgesel
: Sicil, kayıt
: Kaydetmek, tescil etmek
: Kayıt
: Düzenli, kurallı
: Ayarlamak, düzenlemek
: 1- Düzenleme, tanzim
: 2- Kural, yönetmelik
: Kuvvetlendirmek, takviye etmek
: Takviye kabloları
: Tekrar sokmak
: Reddetmek, atmak
: İlgili, bağlı
: İlgi, ilişki
: İlişkin, bağlı, izafi, göreceli
: Röle
: Nakletmek, göndermek
: Serbest bırakmak, kurtarmak
: İlgili
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
115
UTEDSOZLUK.indd 115
12/1/11 11:33:33 AM
Reliability
Reliable
Relief valve
Relieve, to
Relocate, to
Reluctance
Rely on, to
Remain, to
Remaining
Remarkable
Remarks
Remedy
Remember, to
Remnant
Remote
Remote control
Removable
Removal
Remove, to
Render, to
Renew, to
Repair
Repair, to
Repeat, to
Repel, to
Repetitive
: Güvenilirlik
: Güvenilir
: Basınç emniyet valfi, sistemi fazla
basınçtan korumak için kullanılan
emniyet valfi
: Dindirmek, hafifletmek, azaltmak,
boşaltmak
: Yeniden yerleştirmek
: Manyetik direnç
: Güvenmek, itimat etmek
: Kalmak, arta kalmak
: Arta kalan, artan
: Dikkate değer
: Açıklamalar, notlar
: Çare, çözüm
: Hatırlamak
: Artık, geri kalan şey, kalıntı
: Uzak
: Uzaktan kumanda
: Sökülebilir
: Sökme, ayırma, çıkarma
: 1- Sökmek, çıkarmak
: 2- Gidermek, yok etmek
: 3- Atmak, uzaklaştırmak
: 4- Boşaltmak
: Vermek, teslim etmek
: Yenilemek
: Tamir
: Tamir etmek
: Yeniden yapmak, tekrarlamak
: İtmek, geriye atmak
: Tekrarlamalı
116
UTEDSOZLUK.indd 116
12/1/11 11:33:35 AM
Replace, to
Replacement
Replenish, to
Reply
Reply, to
Report
Report, to
Represent, to
Representative
Request
Request, to
Require, to
Required
Requirement
Requisite
Rescue, to
Research
Reserve, to
Reservoir
Reset, to
Residual
Residue
Resist, to
Resistance
Resistant
Resolution
Resource
Respectively
: 1- Değiştirmek
: 2- Tekrar yerine koymak
: 3- Yerini almak
: Değiştirme
: Tekrar doldurmak
: Cevap
: Cevap vermek, karşılık vermek
: Rapor
: Rapor etmek, bildirmek
: 1- Göstermek, tasvir etmek
: 2- Temsil etmek
: Temsilci
: İstek, talep
: İstemek, rica etmek
: Gerektirmek, istemek
: Gerekli, istenen
: Gereksinim, şart
: Gerekli, zorunlu
: Kurtarmak
: Araştırma
: Ayırmak, saklamak, korumak,
tahsis etmek
: Depo
: Yeniden ayarlamak, tekrar yerine koymak
: Artık, artakalan
: Kalıntı, artık
: Dayanmak, direnmek, karşı koymak
: Direnç, resistans
: Dayanıklı, dirençli
: Çözme, ayrışma
: Kaynak
: (Cümlede ortaya çıktığı) Sırayla
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
117
UTEDSOZLUK.indd 117
12/1/11 11:33:37 AM
Respiration
Respond, to
Response
Responsibility
Responsible
Restore, to
Restrain, to
Restriction
Result
Result in, to
Retain, to
Retainer
Retard, to
Retarded
Retract, to
Retractable
Retraction
Retrievable
Retrieve, to
Return
Return, to
Reusable
Reveal, to
Reverse
Reverse, to
Review, to
Revise, to
Revision
: Solunum, nefes alma
: Cevap vermek, karşılık vermek
: Cevap, tepki
: Sorumluluk
: Sorumlu
: Eski haline getirmek
: Sınırlandırmak
: Sınırlama, kısıtlama, azaltma
: Sonuç
: 1- Sonuçlandırmak, meydana gelmek
: 2- Sebep olmak
: Tutmak, alıkoymak, elinde bulundurmak
: Tutan, alıkoyan
: Yavaşlatmak, geciktirmek
: Gecikmiş, gecikmeli
: Geri çekmek, toplamak, kapatmak,
içeri çekmek
: Toplanır, geri alınabilir
: Toplama, içeri çekme
: Tekrar ele geçirilebilir, kazanılabilir,
tekrar yerine getirilebilir
: Tekrar ele geçirmek, tekrar kazanmak
veya düzeltmek
: Dönüş
: Dönmek
: Tekrar kullanılabilir
: Açığa vurmak, göstermek
: Ters, aksi, arka
: Ters çevirmek
: Yeniden incelemek
: Düzeltmek, revizyon yapmak, değiştirmek
: Düzeltme, revizyon
118
UTEDSOZLUK.indd 118
12/1/11 11:33:39 AM
Revolution
Revolve, to
Rewind, to
Rewrite, to
Rib
Rib undercutting
Ribbon
Ringing
Right
Right angle
Right hand side
Rigid
Rim
Rime
Ring
Rinse, to
Ripped
Ripple
Rise, to (rose, risen)
Risk
Rivet, to
Riveted
Road
Robust
Rock, to
Roll action
Roll out
Roll, to
: Dönme, devir
: Dönmek, döndürmek, çevirmek
: Geri sarmak
: Tekrar yazmak
:1- Kuşak, diş
: 2- Uçak yapısını oluşturan yapısal
elemanlardan biri
: Kuşak ayrılması
: Şerit
: Ayar, uçağın ve uçuş kumandalarının
son ayarı
: 1- Sağ
: 2- Doğru
: Dik açı
: Sağ taraf
: Sert, katı, dik
: Kenar, çıkıntı, jant
: Kırağı
: Halka
: Durulamak
: Yırtılmış, parçalanmış, hasarlı
: Hafif dalgalanma
: Yükseltmek, artmak
: Risk, olasılık
: Perçinlemek
: Perçinli, perçinlenmiş
: Yol
: Sağlam, kuvvetli, kaba
: Sallamak, sarsmak, sallanmak
: Uçağın sağa sola yatış hareketi
: Uçağın inişten sonra pistte koşturması
: Yuvarlamak, çevirmek, sarmak
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
119
UTEDSOZLUK.indd 119
12/1/11 11:33:41 AM
Roller
Rope
Rotary
Rotate, to
Rotation
Rough
Roughness
Round
Round off, to
Route
Routinely
Row
Rub, to
Rubber
Rudder
Rugged
Rule
Rule, to
Run, to (ran, run)
Running (water)
Runway
Rupture
Rush, to
Rust
: Silindir, makar
: İp, halat
: Dönen, döner
: Bir eksen üzerinde dönmek
: Rotasyon, yön belirleme
: Pürüzlü, pürtüklü, kaba, sert
: Kabalık, sertlik
: 1- Yuvarlak
: 2- Etrafında
: 1- Yuvarlak yapmak
: 2- Yuvarlamak, tamamlamak (sayı)
: Rota, yol
: Rutin olarak
: Sıra, dizi
: Ovalamak
: Latik kauçuk
: Uçağın sağa sola yönünü değiştirmek
için kullanılan kuyruktaki uçuş
kumanda yüzeyi
: Arızalı, pürüzlü, engebeli
: Kural, kaide
: Yönetmek, idare etmek
: 1- Koşmak
: 2- Çalışmak, işlemek,
çalıştırmak, işletmek
: Akan
: Pist, koşuyolu
: Kırılma, kopma
: Acele etmek, koşmak
: Pas
120
UTEDSOZLUK.indd 120
12/1/11 11:33:43 AM
S
Sack
Sacrifice, to
Sacrificial corrosion
Safe
Safetied
Safety belt
Safety clips
Safety collar
Safety net
Safety precautions
Safety strap
Safety valve
Safety, to
(safetied, safetied)
Sag, to
Salvage, to
Same
Sample
Sand, to
Sandpaper
Satellite
Satisfactory
Saturate, to
Saturation
Save, to
Saw
Say, to (said, said)
1968
: Torba, çuval
: Feda etmek, gözden çıkarmak
: Yüzeyin kendisinden daha düşük
derecede metalle kaplandığı bir
korozyondan koruma metodu
: Emniyetli, güvenli, emin
: Emniyet, güvenlik
: Emniyet kemeri
: Emniyet kelepçeleri
: Emniyet halkası
: Emniyet ağı
: Emniyet tedbirleri
: Emniyet bandı
: Emniyet valfi; fazla,
istenmeyen basıncı
kendiliğinden dışarı bırakılan valf
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Emniyete almak
: Bel vermek, sarkmak
: Yangından, kazadan vs. kurtarmak
: Aynı
: Örnek, numune
: Zımparalamak
: Zımpara
: Uydu
: Yeterli, tatmin edici
: Doyma durumuna getirmek, doymak
: Doyma
: Kurtarmak, korumak, saklamak
: Testere
: Demek, söylemek, bildirmek
121
UTEDSOZLUK.indd 121
12/1/11 11:33:45 AM
Scaffolding
Scale
Scaling
Scan
Scan, to
Scatter, to
Scavenge
Scavenge pump
Scavenge, to
Schedule, to
Scheduled
Scheduled flight
Schematically
Scientist
Scissors
Scoop
Scope
Scorch, to
Score
Scoring
Scour, to
Scramble, to
Scrap
Scrap, to
: İskele, üzerine çıkılarak çalışmaları
kolaylaştıran iskele
: Ölçek, ölçü
: Seviyelendirme, sinyal seviyesini
düzenleme
: Tarama
: Taramak, tarama yapmak
: Saçmak, dağıtmak
: Bir bölgeden istenmeyen maddeleri
atma, uzaklaştırma
: Emiş pompası
: Süpürmek, temizlemek
: Program yapmak, programa koymak,
programlamak
: Programlanan, programlanmış olan
: Tarifeli sefer
: Şematik olarak
: Bilimadamı
: Makas
: Spatül, kepçe
: 1- Osiloskop
: 2- Alan, faaliyet alanı
: 3- Konu
: Hafifçe yakmak, alazlamak, kurutmak
: Çentik, çizgi
: Çizilme, çentikleme
: Ovalamak, temizlemek, sürterek
kazımak, yıkamak
: Karıştırmak, sinyal ya da dalgayı
değiştirmek
: Parça, döküntü, kırpıntı
: Parçalamak, hurdaya çıkarmak
122
UTEDSOZLUK.indd 122
12/1/11 11:33:47 AM
Scraper
Scratched
Screen
Screen grid
Screw
Screw in, to
Screw, to
Screwdriver
Scriber
Scroll, to
Scrub, to
Scrutinize, to
Scuff, to
Sea level
Seal
Seal cap
Seal, to
Sealant
Sealed
Sealed area
Seam
Seamless
Sear, to
Search, to
Seat
Seat belt
Seat, to
Second
Secondary
Section
Sector
: Raspa, spatula, kazıyıcı
: Çizilmiş, sıyrılmış
: Ekran
: Ekran ızgarası
: Vida
: Vidalamak, çevirerek sokmak
: Vidalamak, çevirerek sıkıştırmak
: Tornavida
: Çizecek, işaretleme aleti
: (Ekranda) Görüntü kaydetme
: Fırçalayarak temizlemek, ovmak
: İyice incelemek
: Sürüyerek aşındırmak, sürtmek
: Deniz seviyesi
: Conta
: Conta kapak, sızdırmaz kapak
: Contalamak
: Dolgu macunu, bostik
: Contalanmış, contalı
: Contalı kısım
: Bağlantı yeri, ek yeri
: Kaynaksız, lehimsiz
: Kurutmak, hafifçe yakmak
: Aramak, araştırmak
: Koltuk, oturma yeri
: Emniyet kemeri
: Yerleştirmek, yerleşmek
: 1- Saniye
: 2- İkinci
: İkincil, ikinci derecede, yardımcı
: Bölüm
: Sektör
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
123
UTEDSOZLUK.indd 123
12/1/11 11:33:49 AM
Secure, to
Secured
Security
Sediment
See, to
(saw, seen)
Seek, to
(sought, sought)
Seem, to
Seep, to
Seepage
Segment
Seize, to
Seizure
Select, to
Selected
Selection
Selector
Self-adhesive
Self-contained
Self-explanatory
SemiSemi conductor
Send, to (sent, sent)
Sender
: Emniyete almak, sımsıkı kapamak,
bağlamak
: Emniyetli, emniyete alınmış
: Güvenlik, emniyet
: Tortu, çökelti
: Görmek, bakmak, anlamak
: Aramak, araştırmak
: Görünmek, …gibi görünmek
: Sızmak, süzülmek, sızdırmak
: Sızıntı
: Parça, dilim, bölüm
: 1- Yakalamak, kavramak
: 2- Sıkılık, sıcaklık ya da yağsızlıktan
dolayı yapışmak
: Tutma, kazıklama
: Seçmek, seçip ayırmak
: Seçilmiş
: Seçim, seçme
: Selektör, seçici
: Kendinden yapışan
: Bağımsız, müstakil
: Aşikar, kendinden açıklayıcı
: Yarı, kısmen
: Yarı iletken
: Yollamak, göndermek
: Verici, depo veya tank içindeki sıvı
seviyesinin değişmesi durumunda
pilot panelindeki indikatöre sinyal
gönderen ve tanktaki sıvı miktarını
gösteren bir ölçü aleti
124
UTEDSOZLUK.indd 124
12/1/11 11:33:52 AM
Sense
Sense, to
Sensible
Sensitive
Sensitivity
Sensor
Separate
Separate, to
Separately
Separation
Sequence
Sequential
Serial number
Series
Series circuit
Series connection
Serious
Serrate, to
Serrated
Serrated plate
Serve, to
Service bulletin
Service, to
Serviceable
Servicing
Servo
Servo tab
Set for, to
: Duyu, duyum
: Hissetmek, sezmek
: Fark edilir, hissedilir
: Hassas, duyarlı
: Hassasiyet, duyarlılık
: Sensör
: Ayrı
: Ayırmak
: Ayrı ayrı, ayrı olarak
: Ayrılma
: Sıra, dizi
: Seri oluşturan, ardışık
: Seri numarası
: Seri, dizi, sıra
: Seri devre
: Seri bağlantı
: Ciddi, önemli
: Tırtıllamak
: Girintili, çıkıntılı, tırtıklı
: Kurt dişli
: 1- Hizmet vermek
: 2- Yardımcı olmak, yardım etmek
: Servis bülteni, üretici firma
tarafından yayınlanan bilgi
: Bakmak, bakımını yapmak,
işleyecek hale koymak
: Kullanılabilir, çalışabilir
: İkmal, doldurma
: Servo, yardımcı
: Kumanda yüzeyinin firar kenarına
tutturulmuş ayarlanabilir tab
: Ayarlamak
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
125
UTEDSOZLUK.indd 125
12/1/11 11:33:54 AM
Set up, to
Set, to (set, set)
Setting
Setting knob
Settle, to
Sever, to
Several
Severe
Shackle
Shade
Shadow
Shaft
Shake out, to
Shake, to
(shook, shaken)
Shank
Shape
Shape, to
Share, to
Sharp
Sharpen, to
Sharpness
Shatter, to
Shave, to
: 1- Başlamak, neden olmak
: 2- Monte etmek, kurmak
: 1- Kurmak, set etmek
: 2- Saptamak, belirlemek
: 3- … konumuna/pozisyonuna getirmek
: Ayar
: Ayar düğmesi
: 1- Yerleşmek, yerleştirmek,
sabit hale getirmek
: 2- Çökmek, süzülmek
: 3- Halletmek, çözmek,
bir karara bağlamak
: Kesmek, kesilmek
: Birçok, çok
: Şiddetli, ciddi, sert, katı
: Kelepçe, bağlantı demiri
: Ton (renk)
: Gölge, karaltı
: Şaft, mil
: Silkmek, silkip atmak
: Sallamak, çalkalamak
: Cıvata gövdesi, cıvata sapı
: Şekil, biçim
: Şekil vermek
: Paylaşmak, ortaklaşa kullanmak
: Keskin, sivri
: Bilemek, keskinleştirmek, sivriltmek
: Keskinlik
: Kırmak, parçalamak
: 1- Tıraş etmek, kazımak
: 2- Soymak, yüzmek, rendelemek
126
UTEDSOZLUK.indd 126
12/1/11 11:33:56 AM
Shear pin
Shear, to
Shears
Sheath
Sheer
Sheer, to
Sheet
Sheet metal
Shelf
Shell
Shield
Shielded cable
Shift
Shift, to
Shim
Shimmy
Shine, to
(shone, shone)
Ship, to
Shipment
Shock absorber
Shock strut
Shop
Shore up, to
Short
Short circuit
: Gerektiğinde kopararak hasarın
yayılmasını önlemeye yarayan emniyet pimi
: Kesmek, makaslamak
: Büyük makas
: Kılıf, kesici araçların kabı, mahfaza
: 1- Saf, katışıksız
: 2- Dik, sarp
: 3- Hafif ve şeffaf
: Rotadan sapmak, yolundan ayrılmak
: 1- Sac, levha
: 2- Tabaka, kağıt yaprağı
: Metal levha, sac
: Raf
: Kabuk
: Kalkan, koruyucu şey, siper
: Korumalı kablo
: 1- Değişme, değiştirme
: 2- Vardiya, posta
: Değiştirmek
: Şim, ara/ayar sacı
: Esneme, titreme, uçak tekerleğinde
meydana gelen ani ve sert titreşim
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Parlamak, parlatmak
: Gemi ile taşımak, yüklemek
: Yükleme, yüklenen eşya, kargo
: Amortisör, iniş takımı, amortisör dikmesi
: Dikme
: Atölye
: Desteklemek
: Kısa
: Kısa devre
127
UTEDSOZLUK.indd 127
12/1/11 11:33:58 AM
Short wave
Shortage
Shorten, to
Shot effect
Shotpeening
Shoulder
Shovel
Show up, to
Show, to
(showed, shown)
Shrink, to
(shrank, shrunk)
Shrinkproof
Shunt circuit
Shunt, to
Shut down, to
Shut off, to
Shut, to
(shut, shut)
Shutdown
Shutoff
Shut off valve
Shutter
Shuttle
Shuttle bus
Shuttle valve
Side
Side slip
: Kısa dalga, 60 metreden kısa olan
radyo dalgaları
: Eksiklik
: Kısaltmak, azaltmak
: Yanardöner görünüm, şanjan efekti
: Püskürtmeli sertleştirme
: Omuz, destek
: Kürek, kepçe
: Gözükmek, meydana çıkmak,
ortaya çıkmak
: Görünmek, göstermek
: Küçülmek, çekmek, büzülmek
: Çekmez, küçülmez
: Paralel devre
: Paralel bağlamak, şönt yapmak,
yerini değiştirmek
: Durdurmak, durmak
: Kesmek, durdurmak, kapatmak
: Kapanmak, kapatmak
: Kapalı, kapanma, durma
: Kesme, kapama
: Kesme kapama valfi
: Obtüratör, ışık kesici panjur
: Mekik
: İki nokta arasında sefer yapan otobüs
: Mekik valf, çift yollu valf
: Kenar, yan taraf
: Yana kayma, uçağın dönerken aşağı ve
içeri doğru kayması
128
UTEDSOZLUK.indd 128
12/1/11 11:34:00 AM
Side stick
Side tone
Sidewalk
Sidewall
Sift, to
Sight
Sight gage
Sight glass
Sign
Sign, to
Signal
Signature
Significance
Significant
Silence
Silence, to
Silencer
Silent
Silica
Silver
Silver plated
Similar
Simple
Simplicity
: A320, A340 tipi uçaklarda pilotun
yan tarafında bulunan (pitch ve roll)
kumanda kolu, joystick
: Yan ses, sesin aksetmesi
: Kaldırım
: 1- Yan duvar
: 2- Lastik yanağı
: Elemek, elekten geçirmek, ayıklamak
: Görme, görüş
: Sıvı seviye veya miktarını gösteren
şeffaf gösterge
: Deponun dışına yerleştirilmiş
sıvı seviye göstergesi
: Belirti, işaret, emare
: İmzalamak
: Sinyal
: İmza
: Önem
: Önemli
: Sessizlik, ses çıkarmama
: Susturmak, sessizleştirmek
: Susturucu; gürültüyü önlemeye,
azaltmaya yarayan alet
: Sessiz, gürültüsüz
: Silis, kum, çakmaktaşı, kuvars gibi
silisyumun oksijenli bilişimlerine
verilen ad
: Gümüş
: Gümüş kaplama
: Benzer
: Basit, kolay
: Basitlik, sadelik
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
129
UTEDSOZLUK.indd 129
12/1/11 11:34:02 AM
Simplify, to
Simply
Simulate, to
Simultaneously
Since
Singe, to
Single
Single ended
Single-engine aircaft
Sink
Sink, to (sank, sunk)
Sinter, to
Site
Situation
Size
Sizeable, sizable
Sketch
Skid burn
Skid, to
Skill
Skilled
Skin
Skin dehydration
Skin friction
Skin distance
Skip, to
: Basitleştirmek, kolaylaştırmak,
sadeleştirmek
: Sadece
: Taklit etmek
: Aynı anda
: 1- …olduğundan, -den dolayı, çünkü
: 2- -den beri
: Hafifçe yakmak, uçlarını yakmak
: Tek
: Tek uçlu
: Tek motorlu uçak
: Lavabo
: Batmak, ağır ağır inmek, dalmak
: Katılaşmak, katılaştırmak
: Yer, mevki, mahal
: Konum, durum, hal
: Boyut, ebat, ölçü
: Oldukça büyük
: Taslak, kroki
: Kaymadan dolayı aşınma
: Yana kaymak, dışarı doğru kaymak
: Beceri, yetenek
: Vasıflı, usta
: 1- Deri, cilt
: 2- Uçağın dış kaplaması
: Derinin kuruması
: Yüzey sürtünmesi
: Atlama mesafesi, vericinin yansıyan
dalganın yere ilk ulaştığı noktaya
olan uzaklığı
: Atlamak, sıçramak, bir şeyden başka
bir yere geçmek
130
UTEDSOZLUK.indd 130
12/1/11 11:34:04 AM
Skirt
Sky
Skywave
Sky-bridge
Slack
Slacken, to
Slam acceleration
Slant
Slant, to
Slantwise
Slash
Slat
Slave
Slave station
Sledge hammer
Sleek
Sleeve
Slice
Slice, to
Slide
Slide, to
Sliding
Slight
Slightly
Slim
: Kenar
: Gökyüzü, hava, gök
: Gökdalgası, iyonosfer dalgası, radyo
dalgasının iyonosferden yansıyan kısmı
: Terminalde yolcu körüğünün hareket
eden kısmı
: Gevşek, ağır hareket eden
: Gevşetmek, serbest bırakmak
: Güç kontrol kolunun çok hızlı olarak
ileri itildiği uygun olmayan
motor çalıştırılması
: Meyil, eğim
: Yana yatmak, eğilmek
: Meyilli olarak
: 1- Uzun, kesik
: 2- (/) işareti
: Uçağın hücum kenarındaki hareketli
kumanda yüzeyi
: Bağımlı birim
: Bağımlı istasyon
: Balyoz
: Parlak
: Kovan
: Dilim, parça
: Dilimlemek, doğramak
: Kayma, kayış, kayılan yer, kaydırak
: Kaymak, kaydırmak
: Kayan, sürme
: Az, önemsiz
: 1- Az
: 2- Yavaşça
: İnce, zayıf
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
131
UTEDSOZLUK.indd 131
12/1/11 11:34:06 AM
Sling
Slip, to
Slippery
Slit, to
Slope
Slope angle
Slope, to
Slot
Slow
Slow down, to
Sludge
Sluggish
Slush
Small
Smash, to
Smear, to
Smell, to
Smoke
Smoke detector
Smooth
Smooth, to
Smoothing
Smother type
Smother, to
Smoulder, to
Snag
: Motor takılırken ya da sökülürken
desteklemek için kullanılan kaldırma
bağlantısı/bağı
: Kaymak, kaydırmak
: Kaygan
: Uzunluğuna kesmek,
boylamasına kesmek
: Eğim, açı
: Eğim açısı
: Meyilli olmak, eğim verdirmek
: Yarık, delik, yiv
: Yavaş
: Yavaşlamak, yavaşlatmak, hızını düşürmek
: Yapışkan ya da sulu çamur, tortu,
kirli yağ birikimi
: Ağır, ağır hareket eden, hareketsiz
: Sulu, çamur
: Küçük, ufak
: Parçalamak, kırmak
: Sürmek, sıvamak
: Kokmak, koklamak
: Duman
: Dumanı hissederek ikaz veren cihaz
: Düzgün, pürüzsüz
: Düzeltmek, düzlemek
: Düzletme
: Kapatılmış, içinde hava sirkülasyonu
olmayan
: Dumana veya toza boğmak, bastırmak,
saklamak
: İçin için yanmak, alevsiz yanmak
: Engel, mani
132
UTEDSOZLUK.indd 132
12/1/11 11:34:08 AM
Snag, to
Snap
Snap, to
Sniff, to
Snow
Snub
Snug
Snug, to
Soak, to
Soap
Soar, to
Socket
Soft
Soften, to
Soil
Soil, to
Solar
Solder
Solder, to
Soldering
Solenoid
Solid
Solid state
Solidify, to
(solidified, solidified)
Soluble
Solution
Solve, to
Solvent container
Some
Somehow
Sometimes
: Yakalamak, takılmak
: Çıt sesi
: Kopmak, kırmak
: Koklamak
: Kar
: Birden durma
: Kuytu, kötü havaya karşı korunmalı
: Kapalı yere sığınmak
: Islatmak
: Sabun
: Süzülmek, motoru çalıştırmadan uçmak
: Priz, soket
: Yumuşak
: Yumuşatmak
: Toprak
: Kirletmek, kirlenmek
: Güneş ile ilgili
: Lehim
: Lehimlemek
: Lehimleme
: Solenoit, sarmal bobin
: Katı
: Yarı iletken
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Katılaştırmak, sağlamlaştırmak
: Çözünür, çözülebilir, eriyen
: Solüsyon, eriyik, mayi
: Çözmek
: Solvent kabı
: Bazı, birkaç
: Her nasılsa
: Bazen, ara sıra
133
UTEDSOZLUK.indd 133
12/1/11 11:34:10 AM
Sonar
Sonic
Soon
Sort
Sort, to
Sound
Sound waves
Sound, to
Source
South
Space
Space, to
Spacer
Spalling
Span
Spanner
Spanwise
Spar
Spare
Spare part
Sparingly
Spark
Spark plug
Spatula
Speak, to
(spoke, spoken)
Speaker
Special
Species
: Sonar, deniz radarı, deniz içinde ses
veren şeylerin yerini ortaya
çıkarmaya yarayan aygıt
: Sesle ilgili
: Yakında, birazdan
: Çeşit, tür
: Tasnif etmek, sınıflamak
: Ses
: Ses dalgaları
: Ötmek, ses çıkarmak
: Kaynak
: Güney
: Uzay, boşluk
: Ara vermek, aralık bırakmak
: Ara levhası, ara halkası
: Kabarıp dökülme, pul pul dökülme
: 1- Mesafe, karış
: 2- Kanat uçları arasındaki mesafe
: Somun anahtarı, iki ağızlı anahtar
: Kanadın bir ucundan diğer ucuna
: Uçak kanadının ana yapısal elemanı
: Yedek
: Yedek parça
: Tutumlu olarak, tedbirli şekilde
: Kıvılcım
: Buji
: Spatula
: Konuşmak, söylemek
: Hoparlör
: Özel
: Tür, çeşit
134
UTEDSOZLUK.indd 134
12/1/11 11:34:12 AM
Specific
Specific gravity
Specification
Specifications
Specified
Specify, to
(specified, specified)
Specimen
Spectrum
Speed
Speed brake
Speed of light
Speed of sound
Speedy
Spend, to
(spent, spent)
Sphere
Spherical
Spill, to
Spillage
Spin, to
Spindle
Splash, to
Splice
Spline
Spline shaft
Split
Split duct
Split, to (split, split)
: 1- Kesin, açık, belli
: 2- Özel, kendine özgü
: Özgül ağırlık
: Belirtme, ayrıntılarıyla tanımlama, özellik
: Şartname
: Verilen, belirtilen
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Açıkça belirtmek, nitelendirmek
: Örnek, numune
: Tayf
: Hız
: Hız freni, uçağın hızını kesmek için
kullanılan kanatların üstündeki
kumanda yüzeyi
: Işık hızı
: Ses hızı
: Hızlı, çabuk
: Harcamak, tüketmek, sarf etmek
: Küre
: Küresel, yuvarlak
: Dökülmek
: Dökülme, dökülen
: Dönmek
: Mil, eksen
: Sıçramak
: İki ucu birbirine ekleme
: Şaft çıkıntısı, kama
: Yivli mil
: Bölünmüş, ayrılmış
: Ayırıcı dak
: Ayırmak, bölmek
135
UTEDSOZLUK.indd 135
12/1/11 11:34:14 AM
Spoil, to
Spoiler
Sponge
Spool
Spot
Spotlight
Spray, to
Spread, to
(spread, spread)
Spreading
Spring
Spring tension
Spring loaded
Sprinkle, to
Spur
Spurious
Squall
Square
Square root
Squash, to
Squawk
Squeeze, to
Squelch circuit
Squelch, to
Stability
Stabilize, to
Stable
: Bozmak, zarar vermek
: Spoyler, kanatların üzerindeki hava
akışını dağıtarak/bozarak kaldırma
kuvvetini azaltan kumanda yüzeyi
: Sünger
: Bobin, yumak
: 1- Yer, bölge, mahal
: 2- Benek, nokta, leke
: Projektör, far
: Püskürtmek
: Yaymak
: Yayılma
: Yay
: Yay gerilimi
: Yay yüklü
: Serpmek, püskürtmek
: Payanda, destek
: Sahte, yanlış
: Bora, sağanak
: Kare
: Karekök
: Ezmek, sıkmak, sıkıştırmak
: İnce ses
: Sıkmak, sıkıştırmak
: Sinyal alınana kadar ses çıkışını
bırakmayan haberleşme alıcısı devresi
: Susturmak, bastırmak
: Durağanlık, sabitlik
: Sabit hale getirmek (gelmek),
dengelemek, dengelenmek
: Sabit, istikrarlı, dengeli
136
UTEDSOZLUK.indd 136
12/1/11 11:34:16 AM
Stack
Stack, to
Staff
Stage
Stagger
Stagnant
Stagnation
Stagnation point
Stagnation
temperature
Stain
Stain, to
Stainless
Stainless steel
Stair
Stall
Stamp
Stamp, to
Stand
Stand, to
(stood, stood)
Standard
Standardize, to
Standby
Standing waves
: Yığın, küme
: Yığmak, kümelemek
: Personel, kadro
: Safha, aşama, kademe
: Kanat kademelenmesi, dekalaj
: Durgun, akmaz
: Durgunluk
: Kanat hücum kenarı üzerinde hava
akışının (yüzeyin üstüne ve altına)
ayrıldığı nokta
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Hava akışının yüzeye sürtünmesinden
kaynaklanan sıcaklık
: Leke, boya
: Kirletmek, lekelemek
: Paslanmaz, lekesiz
: Paslanmaz çelik
: Merdiven
: Uçağın havada tutunabilme
yeteneğini kaybetmesi
: Damga, mühür, pul
: Damgalamak, mühürlemek
: Park yeri
: Durmak
: Standart, belli bir tip
: Standartlaştırmak
: Yedek, hazırda bekleyen
: Karşıt yönde hareket eden aynı
frekanstaki iki dalganın sonucu
olarak bir anten veya transmisyon
hattında oluşan hareketsiz dalgalar
137
UTEDSOZLUK.indd 137
12/1/11 11:34:18 AM
Starboard side
Starch
Start
Start lever
Start up, to
Start, to
Starter
State
State, to
Statement
Static
Static grounding
Static port
Station
Station, to
Stationary
Statistics
Stator
Status
Stay, to
Steady
Steam
Steel
: Uçağın sağ tarafı
: Sertlik, katılık
: Harekete geçme, çalışma
: Motorun ilk çalışmasında yakıt akışı
ve ateşlemeyi başlatan kol
: Yerde uçak motorunun çalıştırılması
: Çalıştırmak, başlatmak, başlamak
: Motoru çalıştırmak için ilk dönüş
hareketini veren komponent
: Durum
: Belirtmek
: İfade, beyan
: Statik, durağan
: Topraklama
: Airspeed indikatörü, altimetre ve
vertical speed indikatörünü çalıştırmak
için statik hava basıncının elde
edildiği uçak gövdesindeki girişler
: 1- İstasyon, havalimanı
: 2- Mevki, yer
: 3- Uçağın yapısal olarak bölümlere
ayrılmasını kolaylaştıran
numaralandırma tarzı
: Yerleştirmek, koymak
: Yerinde duran, sabit, hareket etmeyen
: İstatik
: Stator, elektrik motorunun hareketsiz kısmı
: Durum
: Kalmak
: Sabit, değişmez
: Buhar, istim
: Çelik
138
UTEDSOZLUK.indd 138
12/1/11 11:34:21 AM
Steep
Steer, to
Steering
Stem
Stencil
Step
Step-down
autotransformer
Stepladder
Stick
Stick, to (stuck, stuck)
Sticky
Stiff
Stiffener
Stifle, to
Still
Still-air
Stimulate, to
Stir, to
Stich
Stock
Stoke, to
STOL (Short Take-off
and Landing)
Stone
: Dik, sarp
: Dümenle idare etmek, rota vermek,
yönlendirmek
: Yönlendirme, uçağa yerde yön verme,
dümen
: Gövde, sap
: Şablon, kalıp
: Adım, basamak
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Gelen elektrik voltajını belli bir
aralıkta düşürerek elektriki beslenmeyi
sağlayan transformatör
: Portatif merdiven
: Sopa, çubuk
: Yapışmak, yapıştırmak
: Yapışkan
: Sert, katı, bükülmez
: Sertleştirici, katılaştırıcı, uçağın dış
kaplamasına takviye amacıyla
tutturulan yapısal eleman
: Boğmak, bastırmak, söndürmek
: Hareketsiz, durgun, sakin
: Durgun hava
: Uyarmak, teşvik etmek, harekete
geçirmek, arttırmak
: Karıştırmak
: Dikiş, ilmik
: Stok, mevcut mal
: Ateşe kömür atmak
: Kısa kalkış ve iniş
: Taş
139
UTEDSOZLUK.indd 139
12/1/11 11:34:23 AM
Stop, to
Storage
Store, to
Storm
Stout
Stove
Stow, to
Stowed
Straight
Straighten, to
Strain
Strain, to
Strainer
Strange
Strap
Straw
Stray
Streak
Stream
Streamlined
Strength
Stress
Stretch
Strict
Strike, to
(struck, struck)
String
Stringent
: Durmak, durdurmak
: 1- Saklama, depolama
: 2- Bilgi saklama kısmı, bellek, hafıza
: Saklamak, depolamak, bir yerde tutmak
: Fırtına
: Sağlam, güçlü
: Soba, ısıtıcı
: Yuvasını yerleştirmek, toplamak
: Kapalı, toplu
: Düz, doğru, direkt
: Doğrultmak, düzeltmek,
dik duruma getirmek
: Gerginlik, gerilim
: Germek, zorlamak
: Süzgeç, filtre
: Garip, tuhaf, yabancı
: Kayış, şerit, bant
: Kamış, çubuk
: Parazit, cızırtı
: Yol, çizgi, çubuk
: Akım, akış
: Hava veya suya minimum direnç
gösteren şekil, hava akımına uyumlu
yapı, akımsal
: Güç, kuvvet
: Baskı, vurgu, gerginlik, stres
: Germek, uzatmak
: Sert, katı, değişmez
: Çarpmak, vurmak
: Bağ, şerit, tel
: Sert, sıkı, şiddetli
140
UTEDSOZLUK.indd 140
12/1/11 11:34:25 AM
Stringer
Strip
Strip, to
Stripe
Strobe light
Stroke
Strong
Structural
Structure
Strut
Stud
Sturdy
Stylus
Sub
Subdivide, to
Subject
Subject, to
Submerge, to
Submit, to
Subsequent
Subsidiary
Subsonic
Substance
Substantial
Substitute for, to
Substitution
Subtask
Subtract, to
Succeed, to
: Kiriş, uçak yapısında kullanılan
bir yapısal eleman
: Şerit, dizi
: Çıkarmak, mahrum etmek
: Çubuk, dizgi
: Hızla tekrarlanan elektronik flaş
: Darbe, vuruş
: Kuvvetli, sağlam
: Yapısal
: Yapı
: Dikme
: Saplama, vida, başlıksız cıvata
: Kuvvetli, dayanıklı
: Sivri uçlu yazma ve işaretleme aleti
: 1- Alt, altında
: 2- İkincil, yan
: Bir kez daha bölmek
: Konu
: Maruz kalmak
: Batmak, su altında kalmak
: Razı olmak, uymak, itaat etmek
: Sonra gelen, sonraki
: Yardımcı, ek
: Ses hızından daha az hızla giden
: Madde, cisim
: Katı, dayanıklı
: Yerine koymak
: Yer değiştirme
: İkincil (yan) iş
: Çıkarmak
: 1- Başarmak
: 2- İzlemek, arkasından gelmek
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
141
UTEDSOZLUK.indd 141
12/1/11 11:34:27 AM
Successful
Successfully
Succession
Successive
Such
Such as
Suction
Suction line
Sudden
Suddenly
Suffice, to
Sufficient
Suffocate, to
Suggest, to
Suggestion
Suit, to
Suitable
Sum
Summary
Summit
Sump
Sun
Sun gear
Sunrise
Sunset
Super high
frequency (shf )
Supercharge, to
Superficial
Superimpose, to
Superior
: Başarılı
: Başarıyla
: Yerini alma, yerine geçme
: Ardı ardına gelen, birbirini izleyen, ardıl
: Öyle
: Örneğin…gibi
: Emme
: Emme hattı
: Ani, birdenbire
: Aniden
: Yetmek, kafi gelmek
: Yeterli
: Boğmak, tıkamak
: Önermek
: Öneri, tavsiye
: Uymak, uygun olmak
: Uygun
: Toplam
: Özet, kısa
: Zirve, doruk
: Hazne
: Güneş
: Sistemde diğer dişlilerin etrafında
döndüğü merkez dişli
: Gündoğumu, güneşin doğması
: Günbatımı, güneşin batması
: 300-30.000 MHz arası frekans
: Aşırı beslemek
: Yüzeysel
: Üst üste koymak, üzerine koymak
: Üstün, daha yüksek, üst
142
UTEDSOZLUK.indd 142
12/1/11 11:34:29 AM
Supersede, to
Supersonic
Supersonic speed
Supervise, to
Supervision
Supervisor
Supplement
Supplement, to
Supplementary
Supply
Supply, to
(supplied, supplied)
Support
Support equipment
Support tube clamps
Support, to
Suppose, to
Supposition
Suppress, to
Sure
Surface
Surge
Surplus
Surround, to
Surrounding
Survive, to
Suspect, to
Suspend, to
Suspension
: Yerine geçmek
: Sesten hızla
: Mach 1.2-5.0 arası
: Denetlemek, teftiş etmek
: Denetleme
: Denetçi, gözlemci, şef
: İlave, ek
: İlave etmek, eklemek
: Bütünleyici, tamamlayan
: 1- Temin sağlama, besleme
: 2- Kaynak
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Sağlamak, vermek, beslemek
: Destek
: Destek teçhizatı
: Destek tüpü kelepçeleri
: Desteklemek
: Farz etmek, sanmak
: Varsayım, tahmin
: Bastırmak, sindirmek, önlemek
: Emin, kesin, mutlak
: Yüzey
: Dalga, çalkalanma
: Fazlalık, artan
: Etrafını sarmak, kuşatmak,
çevirmek
: Etrafındaki, çevredeki
: Hayatta kalmak, yaşamayı sürdürmek
: Şüphelenmek, kuşkulanmak
: 1- Geçici olarak durdurmak, ertelemek
: 2- Asmak
: Süspansiyon, asma, asılma
143
UTEDSOZLUK.indd 143
12/1/11 11:34:31 AM
Sustain, to
Swage, to
Swallow, to
Swap
Swap, to
Sweep
Sweep, to
(swept, swept)
Swift
Swing
Switch guard
Switching
Swivel, to
Symbol
Symmetric
Symptom
Synchronization
Synchronize, to
: 1- Maruz kalmak
: 2- Tutmak, düşmesine engel olmak,
destek olmak
: Birbirine bastırmak, kalıba basmak,
baskılamak
: Yutmak, emmek
: Değiş tokuş
: Değiş tokuş etmek, değiştirmek
: Elektron ışının crt’de yatay sapması
: Süpürmek
: Çabuk, hızlı
: Sallama, sallanış
: Anahtar koruyucu
: Bir durumdan başka bir duruma geçiş
: Mil etrafında dönmek
: Simge, sembol
: Simetrik
: Belirli
: Eşzamanlılık, birden fazla sinyalin,
cihazın aynı anda/noktada çalışması
: Senkronize etmek, aynı zamanda
meydana gelmek, birlikte hareket
etmek ve işlemek
144
UTEDSOZLUK.indd 144
12/1/11 11:34:33 AM
T
Tab
Table
Table of contents
Tabulation
Tachometer
Tack, to
Tackle
Tacky
Tag
Tagged
Tail
Tail cone
Take care, to
Take into account, to
Take off
Take off, to
Take out, to
Take over, to
Take place, to
Take, to (took, taken)
Talk, to
Tall
Tally, to
Tandem
Tangle, to
Tank
1968
: Uçağın ana kumanda yüzeylerinin
firar kenarlarına tutturulmuş yardımcı
uçuş kumanda yüzeyi
: Tablo, çizelge
: İçindekiler
: Çizelgeleme, cetvel haline koyma
: Takometre, motorun devir sayısını
ölçen alet
: İliştirmek, çivi ile iliştirmek
: 1- Palanga, takım
: 2- Tutma, zaptetme
: Yapışkan (tutkal, zamk, vernik)
: Etiket, teg
: Etiketlenmiş, işaretlenmiş
: Kuyruk
: Kuyruk konisi
: Dikkat etmek
: Hesaba katmak
: Havalanma (uçak), kalkış
: 1- Havalanmak (uçak)
: 2- Çıkarmak (giysi)
: Çıkarmak, sökmek
: Devralmak
: Olmak, meydana gelmek
: Almak
: Konuşmak
: Uzun, yüksek
: Sayım yapmak, hesap tutmak
: Birbiri ardında, birbiri arkasına dizilmiş
: Dolaştırmak, karıştırmak
: Tank, depo
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
145
UTEDSOZLUK.indd 145
12/1/11 11:34:35 AM
Tap
Tap, to
Tape
Tape recorder
Tape, to
Taper
Tapered
Target
Task
Taste
Taut
Tax
Taxi
Teach, to
(taught, taught)
Team
Tear down, to
Tear, to (tore, torn)
Technical
Technical handling
Technician
Technology
Tee fitting
Tell, to (told, told)
Temper
Temper, to
Temperature
: 1- Musluk
: 2- Hafif vuruş
: Hafifçe vurmak
: Bant, şerit
: Teyp, manyetik bir bant üzerindeki
sesleri saptayan aygıt
: 1- Bantlamak, şeritlemek
: 2- Banda almak, kaydetmek
: Gittikçe incelme, uca doğru incelme,
koniklik
: Konik
: Hedef, amaç, gaye
: İş, görev, vazife
: Tat
: Sıkı, gergin
: Vergi
: Taksi, uçağın alandaki yollardaki hareketi
: Öğretmek
: Takım
: Yıkmak
: Yırtmak, yırtılmak
: Teknik, teknikle ilgili
: Uçağa yapılan teknik yardım
: Teknisyen
: Teknoloji
: T şeklindeki bağlantı
: Bildirmek, söylemek
: Bir maddenin sertlik derecesi
: Çeliğe su vermek, sertleştirmek,
tav vermek
: Sıcaklık
146
UTEDSOZLUK.indd 146
12/1/11 11:34:37 AM
Temperature
indicator
Temperature sensor
Template
Temporarily
Temporary
Tend, to
Tendency
Tender
Tense
Tensile strength
Tension
Tent
Tentative
Tepid
Term
Terminal
Terminate, to
Termination
Terrain
Test pattern
Test, to
Testify, to
T-handle
Thaw, to
Then
There
Thereby
Therefore
Thermal
Thick
Thickness
1968
: Sıcaklık göstergesi
: Sıcaklık sensörü
: Kalıp
: Geçici olarak
: Geçici
: Meyilli olmak
: Eğilim, meyil
: Yumuşak, gevşek, hassas
: Gergin, gerili
: Gerilme direnci
: Gerilme, germe, gerilim
: Çadır, tente
: Deneme niteliğinde, denemelik
: Ilık
: Terim, kavram
: Bağlantı, uç, son
: Bitirmek, son vermek
: Bitirme, son
: Yer, arazi
: Test şekli, paterni
: Denemek, teste tabi tutmak
: Doğrulamak, teyit etmek
: T şeklinde kol
: Eritmek, çözmek (kar, buz)
: Sonra
: Orada, oraya
: Onunla, o münasebetle
: Bu nedenle, bu yüzden
: Sıcaklığa ait, ısıyla ilgili
: Kalın, koyu, yoğun
: Kalınlık
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
147
UTEDSOZLUK.indd 147
12/1/11 11:34:39 AM
Thin
Third occupant
Thorough
Thoroughly
Though
Thread, to
Three phase
Threshold
Throttle
Through
Throughout
Throw, to
(threw, thrown)
Thrown tread
Thru
Thrust
Thunder
Thunderbolt
Thundersquall
Thunderstorm
Thus
Ticket
Tie, to
Tight
Tighten, to
Tilt
Tilt, to
Time
: İnce
: Müşahit
: Tam, eksiksiz
: Tamamen
: -e rağmen, -dığı halde
: Döndürmek, çevirmek
: Üç fazlı sistem, trifaz
: Pistin yaklaşma ucu, iniş öncesi kısmı
: Motora sağlanacak yakıt-hava
karışımının miktarını belirleyen valf
: 1- İçinden, -den geçerek
: 2- Yoluyla
: 3- -den, -e kadar, bir taraftan diğer tarafa
: 4- Boyunca, süresince
: Boyunca, her tarafında
: Atmak, fırlatmak
: Dişi atmış lastik
: -den, -e kadar, bir taraftan diğer tarafa
: İtme kuvveti
: Gök gürültüsü
: Yıldırım
: Fırtına, gök gürültülü, şiddetli sağanak
: Gök gürültülü fırtına, oraj
: Böylece, böylelikle
: Bilet
: Bağlamak
: Sıkı, gergin
: Sıkmak, sıkıştırmak
: Eğim, meyil
: Eğmek, eğilmek
: Zaman
148
UTEDSOZLUK.indd 148
12/1/11 11:34:41 AM
Timetable
Timing
Tinker, to
Tiny
Tip
Tip, to
Tire sidewall
Tire, tyre
Tirebead seat
Tissue
Title
Together
Tolerance
Tolerate, to
Tone
Tongs
Too
Too much
Tool
Tool box
Tooth
Top
Top off, to
Top up, to
Torch
Tornado
Torque
Torque, to
: Tarife
: Zamanlama
: Kabaca tamir etmek, tamircilik yapmak
: Küçücük, minik
: Uç, burun
: 1- Hafifçe vurmak
: 2- Eğmek, yana yatırmak
: Lastik yan yüzeyi
: Lastik
: Damağın janta oturma yüzeyi
: Doku, kumaş, kağıt mendil
: 1- Başlık, ad
: 2- Unvan
: Birlikte, beraber
: Tolerans, müsaade edilen hata veya
fark derecesi
: Tolerans göstermek
: Ton, nüans
: Maşa, kıskaç
: 1- Fazla, çok
: 2- de, da
: Aşırı, çok fazla
: Alet, takım
: Takım çantası
: Diş
: En üst, tepe
: Tamamen doldurmak
: Tamamen doldurmak
: El feneri
: Hortum, kasırga
: Tork, bükme
: Torklamak, sıkıştırmak
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
149
UTEDSOZLUK.indd 149
12/1/11 11:34:43 AM
Torsion
Tortuous
Total
Total, to
Totalizer
Touch
Touch and go
Touch, to
Touchdown
Tough
Tow bar
Tow, to
Toward, towards
Towel disposal
container
Tower
Towing eye
Toxic
Trace
Track
Track, to
Tracking
Traction
Traffic pattern
: Burulma
: Eğri büğrü, dolambaçlı
: Toplam, tüm, bütün
: Toplamak
: Tüm yakıt tanklarındaki toplam yakıt
miktarını gösteren yakıt miktar
göstergesi
: Dokunma
: Uçağı tamamen durdurmadan
yeniden kalkış yapma
: Değmek, dokunmak
: İnişte tekerleklerin piste ilk değişi
: Sert
: Uçağı itip çeken traktörle uçak
arasındaki bağlantıyı sağlayan alet,
çeki demiri
: Uçağı çekmek
: -e doğru, tarafına doğru
: Çöp kutusu
: Kule
: Uçağı hareket ettirmek için tow bar’ın
tutturulduğu/bağlandığı uçak
yapısındaki halka veya kanca
: Zehirli
: Kalıntı, iz
: İz, yol
: İzlemek
: Takip, izleme
: Çekme, çekilme, çekiş gücü
: Uçakların havaalanına yaklaşırken veya
ayrılırken izlemeleri gereken
belirlenmiş uçuş yolu
150
UTEDSOZLUK.indd 150
12/1/11 11:34:46 AM
Trail, to
Trailing edge
Train, to
Training
Trajectory
Tranquil
Transaction
Transceiver
Transcribe, to
Transducer
Transfer
Transfer, to
Transform, to
Transformation
Transient
Transition
Transitory
Translate, to
Translation
Translucent
Transmission
Transmit, to
Transmitter
Transparent
Transponder
Transport, to
Transverse
: Sürüklemek, peşi sıra çekip götürmek
: Firar kenarı
: Eğitmek, yetiştirmek
: Eğitim
: 1- Eğri
: 2- Yörünge
: Sakin, durgun
: Muamele, işlem
: Alıcı-verici haberleşme cihazı
: Kopya etmek, banda kaydetmek
: Mekanik hareketi elektrik enerjisine,
elektrik enerjisini mekanik harekete
çeviren elektrikli cihaz
: Geçirme, taşınma
: Taşımak, nakletmek, aktarmak
: Biçimini değiştirmek, dönüştürmek
: Dönüşüm
: Geçici, sürekli olmayan
: Geçiş
: Geçici
: Çevirmek, tercüme etmek
: Çeviri, tercüme
: Yarı şeffaf, yarı saydam
: İletme, nakletme
: Vermek, iletmek, frekans göndermek
: Verici, yayıcı
: Saydam, şeffaf
: Yerdeki radar sistemi tarafından
sorgulandığında kodlanmış belli
bir sinyal gönderen (alıcı-verici) cihaz
: Taşımak, nakletmek
: Enine
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
151
UTEDSOZLUK.indd 151
12/1/11 11:34:47 AM
Trap, to
Travel range
Travel, to
Tread
Tread flaking
Treat, to
Treatment
Treble control
Tremble
Tremble, to
Tremendous
Trench
Trend
Trestle
Triangle
Trickle, to
Trigger, to
Trim
Trim, to
Trip, to
Triple
Trouble
Trouble shooting
Truck
True
: Yakalamak, engel olmak
: Hareket alanı
: 1- Hareket etmek, belli bir alanda
gidip gelmek
: 2- Yolculuk yapmak
: Kaplanan kısım, lastiğin diş ve
oluklardan oluşan dış kısmı
: Kaplanan kısmın pul pul dökülmesi
: 1- Muamele etmek, müdahale etmek
: 2- Tedavi etmek, bakmak
: Muamele, davranış
: Tedavi, bakım
: Tizlik ayarı
: Titreme
: Titremek
: Kocaman, çok büyük
: Çukur, oyuk
: Yön, eğilim
: Sehpa
: Üçgen
: Damla damla akmak, akıtmak
: Tetiklemek, neden olmak, başlatmak
: Ayar
: İnce ayar yapmak, trim vermek
: 1- Açmak, serbest bırakmak
: 2- Sendelemek, takılmak
: Üç katı, üç misli, üçlü
: Problem, arıza
: Arıza bulma
: 1- Kamyon
: 2- Dikme
: Doğru, gerçek
152
UTEDSOZLUK.indd 152
12/1/11 11:34:50 AM
Truncate, to
Trunk
Trust, to
Truth
Try, to (tried, tried)
Tuck, to
Tune, to
Turbulence
Turbulent
Turn into, to
Turn off, to
Turn on, to
Turnbuckle
Twice
Twist, to
Type
Type rating course
Type, to
Typical
Tyre
: Tepesini, ucunu kesmek
: Gövde
: Güvenmek
: Gerçek
: Denemek, uğraşmak, çalışmak
: Sokmak, tıkmak
: Ayarlamak
: Türbülans, çalkantılı hava
: Çalkantılı, fırtına
: -e dönüşmek
: Kapamak
: 1- Açmak
: 2- Çevirmek, döndürmek, dönmek
: Germe donanımı, kablo gerilimini
ayarlamak için kullanılan alet
: İki kez
: Çevirmek, döndürmek
: Tip, kategori, çeşit
: (Uçak) Tip kursu
: 1- Daktiloda yazmak
: 2- Belirli bir kategoriye ayırmak
: Tipik
: Lastik
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
153
UTEDSOZLUK.indd 153
12/1/11 11:34:52 AM
U
Ultimate
Ultimately
Ultrasonic
Unable
Unanimous
Unauthorized
Unbalanced
Unbiased
Unbind, to
Unbolt, to
Unburden, to
Uncertain
Uncomfortable
Uncontrolled
Uncover, to
Undefined
Under
Undercarriage
Undergo, to
Underground
Underline, to
Underneath
Underside
Underspeed
Understand, to
(understood,
understood)
: 1- Son, en son
: 2- En büyük, en yüksek
: En sonunda, sonuçta
: Yüksek frekanslı (ses, titreşim)
: Yapamaz, gücü yetmez
: Uyuşmuş olan, bağlaşık
: Yetkisiz, onaysız
: Dengesiz
: Tarafsız, yansız
: Çözmek, gevşetmek
: 1- Civatasını sökmek
: 2- Sürgüsünü açmak, kilidini açmak
: Yükten kurtarmak
: Kesin olmayan, belirsiz
: Rahatsız, konforsuz
: Kontrol dışı, kontrolsüz
: Kapağını veya örtüsünü açmak
: Tanımsız, tanımlanmamış
: Altında, altına
: İniş takımı
: -e uğramak, çekmek, geçirmek
: 1- Yeraltı, toprak altı
: 2- Metro
: Altını çizmek, vurgulamak
: Altına, altında
: Alt taraf
: Düşük hız, gerekenin altında hız
: Anlamak, kavramak
154
UTEDSOZLUK.indd 154
12/1/11 11:34:54 AM
Undertake, to
Undertread interface
Undervoltage
Underwater
Underwater locator
beacon
Undrainable fuel
Underinable oil
Undue
Unequal
Uneven
Uniform
Unintentional
Union
Unique
Unit
Universal
Unknown
Unlatch, to
Unless
Unload, to
Unlock, to
Unlocked
Unnecessary
Unplug
Unpressurized
Unreliability
Unreliable
: Üzerine almak, üstlenmek
: Lastiğin dış yapısı ile iç yapısı
arasında kalan yüzey
: Düşük voltaj
: Sualtı
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Sualtı sinyal göndericisi
: Boşaltma işleminden sonra sistemde
kalan yakıt miktarı
: Motordan yağ boşaltma işleminden
sonra kalan yağ
: Aşırı, çok fazla
: Eşit olmayan
: Düzgün olmayan, eşit olmayan
: Aynı
: Kasıtsız, istemeden
: Bağlantı elemanı, rakor
: Tek, bir tane, eşsiz
: Ünite, birim
: Evrensel, genel
: Bilinmeyen
: Açılmak, serbest kalmak
: -medikçe
: Yük boşaltmak
: Kilidini açmak, kilitten kurtarmak
: Kilitsiz
: Gereksiz
: Ayırmak, fişi prizden çekmek
: Basınçsız
: Güvenilmezlik
: Güvenilmez
155
UTEDSOZLUK.indd 155
12/1/11 11:34:56 AM
Unroll, to
Unsafe
Unscrew, to
Unserviceable
Unshielded
Unstable
Unsupported
Until
Unusable
Unused
Unusual
Unwanted
Unwind, to
Up to
Update, to
Uplock assembly
Upon
Upper
Upper side
Upright
Upside down
Upstairs
Upstream
Up to date
Upwind
Urgent
Urgently
Usage
Use
: Açmak, sargıyı açmak
: Emniyetsiz, tehlikeli
: Vidayı sökmek, vidasını çıkartmak,
gevşetmek
: Hizmet dışı, kullanılmayan
: Koruyucusuz, korumasız, muhafazasız
: Dengesiz, değişen, stabil olmayan
: Desteksiz
: -e kadar
: Kullanılamaz
: Kullanılmamış, yeni
: Olağandışı
: İstenmeyen
: Sarılmış bir şeyi çözmek, açmak
: -e kadar
: Güncelleştirmek, düzeltme ve
eklemeler yapmak
: Kilit mekanizması
: Üstünde, üzerinde
: Üst
: Üst taraf
: Dik
: Baş aşağı, ters
: Üst kat
: Sistem girişi
: Güncel, zamana uygun, modern
: Rüzgara karşı
: Acil
: Derhal, acil olarak
: Kullanış, kullanma
: Kullanma, kullanım
156
UTEDSOZLUK.indd 156
12/1/11 11:34:58 AM
Used
Useful
Useless
User
Usual
Usually
Utensil
Utilize, to
Utmost
: Kullanılmış
: Faydalı, yararlı
: Faydasız, yararsız
: Kullanan, kullanıcı
: Her zamanki, normal, olağan
: Çoğunlukla, genellikle
: Alet, aygıt
: Kullanmak
: En fazla, azami
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
157
UTEDSOZLUK.indd 157
12/1/11 11:35:00 AM
V
Vacant
Valid
Value
Vane
Vanish, to
Vapor, vapour
Vaporization
Variable
Variation
Variety
Variometer
Various
Varnish
Vary, to (varied, varied)
Vehicle
Velocity
Vendor
Vent
Vent hole
Vent, to
Ventilate, to
Ventilated
Ventilation
Verbal
Verification
Verify, to
(verified, verified)
Versatile
: Boş
: Geçerli
: Değer
: Kanat, kanatçık, küçük pervane
: Yok olmak, gözden kaybolmak
: Buhar
: Buharlaşma, gaz haline gelme
: Değişken
: Değişme, değişiklik
: Çeşit
: Yükseklik değişikliğini gösteren alet,
varyometre
: Çeşitli
: Cila, vernik
: Değişmek
: Taşıt, araç
: Sürat, hız
: Satıcı firma
: Delik, hava deliği
: Vent deliği, hava alma/boşaltma deliği
: Dışarı bırakmak
: Havalandırmak
: Havalandırılmış
: Vantilasyon, havalandırma
: Sözlü, ağızdan
: Doğrulama
: Doğrulamak, doğruluğunu ispat etmek,
emin olmak
: Çok yönlü
158
UTEDSOZLUK.indd 158
12/1/11 11:35:02 AM
Version
Versus
Vertical
Very
Vessel
Via
Vibrate, to
Vibrating
Vibration
Vice versa
Vicinity
View
View, to
Vigilance
Vigorous
Vinegar
Violate, to
Violent
Visa
Viscosity
Vise
Visible
Visit, to
Visual
Visually
Vital
Vitreous
Vivid color
Voice
: Versiyon, model, uyarlama
: -e karşı
: Dikey, dik
: Çok
: 1- Kap
: 2- Tekne
: 3- Kanal, damar
: Yolu ile, -den geçerek
: Titremek, sallamak
: Titreşimli
: Titreşim
: Tersine
: Civar, çevre
: Görüntü
: İncelemek, tetkik etmek, bakmak
: Dikkat, ihtiyat
: Kuvvetli, etkin
: Sirke
: Bozmak, çiğnemek, uymamak
: Sert, şiddetli
: Vize
: Yapışkanlık, akışmazlık, ağdalık
: Mengene
: Görünür
: Ziyaret etmek, teftiş etmek
: Görsel, görerek
: Görsel olarak, gözle
: Çok önemli
: Camsı, camlı
: Parlak, canlı renk
: Ses
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
159
UTEDSOZLUK.indd 159
12/1/11 11:35:04 AM
Voice recorder
Void
Volatile
Voltage drop
Voltage rise
Volume
Voluntarily
Vortex
Vote, to
Voucher
Voyage
: Kokpitteki konuşmaları
kaydeden cihaz
: Boş, faydasız, geçersiz
: Uçucu, çabuk buharlaşan
: Voltaj düşmesi
: Voltaj yükselmesi
: 1- Hacim
: 2- Sesin az veya çokluğu
: Gönüllü olarak, isteyerek
: Girdap, vorteks
: Oy vermek, önermek
: Makbuz, belge
: Seyahat, yolculuk
160
UTEDSOZLUK.indd 160
12/1/11 11:35:07 AM
W
Wad
Wad, to
Wafer
Waist
Wait, to
Walk-around check
Wall
Wander, to
Want, to
Warm
Warm, to
Warm up
Warn, to
Warning
Warning horn
Warning notice
Warp, to
Warranty
Wash, to
Washer
Waste
Watch out, to
Watch, to
Water extractor
Water faucet
Water injector
Water separator
Water supply hose
Watertight
Wave
1968
: Tomar, tıkaç, tapa
: Tıkaç koymak, tapalamak
: İnce, düzgün dilim
: Bel
: Beklemek
: Uçağın etrafında dolaşarak gözle yapılan
kontrol
: Duvar
: Dolaşmak, gezmek
: İstemek, ihtiyacı olmak
: Sıcak, ılık
: Isıtmak
: Isınma
: Uyarmak, ikaz etmek
: İkaz (kullanıcı kişiler için)
: İkaz kornası
: Uyarı notu
: Eğrilmek, yamulmak
: Garanti
: Yıkamak
: Pul, rondela, yaylı pul
: Artık, boşa giden, ziyan olan, atık, çöp
: Dikkat etmek
: İzlemek, bakmak
: Su ayrıştırıcı
: Su musluğu
: Su püskürtücü
: Su ayırıcı, su separatörü
: Su kaynağı hortumu
: Sızmaz, çok sıkı, contalı
: Dalga
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
161
UTEDSOZLUK.indd 161
12/1/11 11:35:08 AM
Way
Weak
Wear
Wear, to (wore, worn)
Weather
Weather check
Weather forecast
Wedge
Week
Weep, to (wept, wept)
Weigh, to
Weight
Weld, to
Welding
Well
West
Wet
Wet, to
Whatever
Wheel
Wheel bearing
Wheel chock
Wheel halves
Wheel well
When
Whenever
Where
Where applicable
Whereas
Whet, to
: Yol, yön, taraf
: Zayıf, güçsüz
: Aşınma
: 1- Giymek, kullanmak
: 2- Aşındırmak, yıpratmak
: Hava
: Hava tahribatı sonucu oluşan çatlak
: Hava tahmini
: Kıskı, kama
: Hafta
: Sızmak
: 1- Ağırlığı olmak, ağırlığında olmak
: 2- Tartmak, ağırlığını ölçmek
: Ağırlık
: Kaynak yapmak
: Kaynak
: 1- Yuva, boşluk
: 2- İyi
: Batı
: Islak
: Islatmak
: Her ne
: Tekerlek
: Tekerlek yatağı
: Takoz
: Tekerlek jant yarımları
: Tekerlek yuvası
: Ne zaman
: Her ne zaman
: Nerede, nereye
: Uygulanabilir yerde
: İken, halbuki
: Bilemek
162
UTEDSOZLUK.indd 162
12/1/11 11:35:11 AM
Whether
Which
Whichever
While
Whilst
Whistle, to
White
Who
Whole
Wholly
Why
Wick
Wide
Width
Wind
Wind, to
(wound, wound)
Windmilling
Window
Window shade
Windshear
Windshield
Windshield wiper
Windily
Wing
Winglet
Wipe up, to
Wiper
Wire
: Olup olmadığını
: Hangi, hangisi
: Biri veya diğeri, hangisi olursa
: 1- -iken, süresince
: 2- Olmakla beraber, halbuki
: -iken
: Islık çalmak, düdük çalmak
: Beyaz
: Kim
: Tüm, bütün
: Tamamen
: Niçin, neden
: Fitil
: Geniş
: Genişlik
: Rüzgar
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Sarmak, dolamak, kurmak (saat)
: Uçak pervanesinin motor çalışmadan
hava akışıyla dönmesi, çevrilmesi
: Pencere
: Güneşlik
: Rüzgar yön ve süratinin ani olarak
büyük oranda değişmesi
: Ön cam, siper camı
: Ön cam sileceği
: Rüzgarlı
: Kanat
: Kanatçık
: Silip temizlemek
: Silecek
: Tel, kablo
163
UTEDSOZLUK.indd 163
12/1/11 11:35:13 AM
Wire-lock, to
Wiring
Wiring diagram
With
With respect to
Withdraw, to
Withhold, to
Within
Without
Withstand, to
Witness, to
Wobble, to
Wonder, to
Wood
Woofer
Work
Work area
Work, to
Workshop
Worm
Worse
Worst
Wrap, to
Wrench
Wring, to
(wrung, wrung)
Wrinkle
Wrist
Write down, to
(wrote, written)
Wrong
Wrought iron
: Emniyete almak, emniyet
teliyle bağlamak
: Elektrik bağlantısı, kablo sistemi
: Elektrik bağlantı şeması
: İle
: -e göre, esas alarak
: Geri çekmek, geri almak
: Tutmak, saklamak, bırakmamak
: İçinde, içerisinde
: -sız, -siz
: Dayanmak, karşı koymak
: Tanık olmak
: Sallanmak, yalpalanmak, titremek
: Şaşırmak, hayret etmek
: Tahta, ahşap
: Alçak frekans hoparlörü
: İş, çalışma
: Çalışma alanı
: Çalışmak, çalıştırmak
: Atölye
: Vidanın helezoni kısmı, helezon dişlisi
: Daha kötü
: En kötüsü, en kötü şekilde
: Sarmak, sarmalamak
: İngiliz anahtarı
: Burmak, bükmek
: Kırışık, buruşuk
: Bilek
: Yazmak, not etmek, kaydetmek
: Yanlış
: Dövme, demir
164
UTEDSOZLUK.indd 164
12/1/11 11:35:15 AM
X-Y-Z
X-mitter
(transmitter)
X-ray
Yard
Yardstick
Yaw action
Yaw damper
Year
Yellow
Yet
Yield point
Yield, to
Yoke
Zero
Zinc
Zone
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
: Verici
: X ışını, röntgen ışını
: Yarda (0.914 metre)
: Inch ve feet olarak işaretlenmiş,
ölçme çubuğu
: Uçağın sağa sola dönüş hareketi
: Uçağın sağa sola dönüş hareketini
kontrol eden alet
: Yıl
: Sarı
: Henüz, daha, hala
: Esneklik sınırı
: Vermek, teslim etmek, kabul etmek
: Bağ, boyunduruk
: Sıfır
: Çinko
: Bölge, alan
165
UTEDSOZLUK.indd 165
12/1/11 11:35:17 AM
LIST OF IRREGULAR VERBS
Infinitive
past simple
past participle
Be
was-were
been
Beat
beat
beaten
Become
became
become
Begin
began
begun
Bend
bent
bent
Bite
bit
bitten
Blow
blew
blown
Break
broke
broken
Bring
brought
brought
Build
built
built
Burst
burst
burst
Buy
bought
bought
Catch
caught
caught
Choose
chose
chosen
Come
came
come
Cut
cut
cut
Deal
dealt
dealt
Dig
dug
dug
Do
did
done
Draw
drew
drawn
Drink
drank
drunk
Drive
drove
driven
Eat
ate
eaten
Fall
fell
fallen
Feed
fed
fed
Feel
felt
felt
166
UTEDSOZLUK.indd 166
12/1/11 11:35:19 AM
LIST OF IRREGULAR VERBS
Infinitive
past simple
past participle
Fight
fought
fought
Find
found
found
Fly
flew
flown
Forbid
forbade
forbidden
Forget
forgot
forgotten
Freeze
froze
frozen
Get
got
got
Give
gave
given
Go
went
gone
Grow
grew
grown
Hang
hung
hung
Have
had
had
Hear
heard
heard
Hide
hid
hidden
Hit
hit
hit
Hold
held
held
Hurt
hurt
hurt
Keep
kept
kept
Know
knew
known
Lay
laid
laid
Lead
led
led
Leave
left
left
Let
let
let
Lie
lay
lain
Light
lit
lit
Lose
lost
lost
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
167
UTEDSOZLUK.indd 167
12/1/11 11:35:21 AM
LIST OF IRREGULAR VERBS
Infinitive
past simple
past participle
Make
made
made
Mean
meant
meant
Meet
met
met
Pay
paid
paid
Put
put
put
Read
read
read
Ride
rode
ridden
Ring
rang
rung
Rise
rose
risen
Run
ran
run
Say
said
said
See
saw
seen
Seek
sought
sought
Sell
sold
sold
Send
sent
sent
Set
set
set
Shake
shook
shaken
Shine
shone
shone
Shoot
shot
shot
Show
showed
shown
Shrink
shrank
shrunk
Shut
shut
shut
Sing
sang
sung
Sink
sank
sunk
Sit
sat
sat
Speak
spoke
spoken
168
UTEDSOZLUK.indd 168
12/1/11 11:35:23 AM
LIST OF IRREGULAR VERBS
Infinitive
past simple
past participle
Spend
spent
spent
Split
split
split
Spread
spread
spread
Spring
sprang
sprung
Stand
stood
stood
Steal
stole
stolen
Stick
stuck
stuck
Sting
stung
stung
Stink
stank
stunk
Strike
struck
struck
Sweep
swept
swept
Swim
swam
swum
Swing
swung
swung
Take
took
taken
Teach
taught
taught
Tear
tore
torn
Tell
told
told
Think
thought
thought
Throw
threw
thrown
Understand
understood
understood
Wake
woke
woken
Wear
wore
worn
Win
won
won
Write
wrote
written
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
169
UTEDSOZLUK.indd 169
12/1/11 11:35:25 AM
NOTES
170
UTEDSOZLUK.indd 170
12/1/11 11:35:27 AM
NOTES
1968
UÇAK
TEKNİSYENLERİ
DERNEĞİ
171
UTEDSOZLUK.indd 171
12/1/11 11:35:29 AM
NOTES
172
UTEDSOZLUK.indd 172
12/1/11 11:35:32 AM