Ezine Degerleri Sempozyumu Kitabi
Transkript
Ezine Degerleri Sempozyumu Kitabi
EZİNE DEĞERLERİ SEMPOZYUMU 29-30 Ağustos 2008 Ezine Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yayınları No: 86 ISBN: 978-975-8100-92-7 © 2008 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Editörler Prof. Dr. Ali AKDEMIR Prof. Dr. Osman DEMİRCAN Doç. Dr. Selehattin YILMAZ Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU Dr. Cengiz AKBULAK Kapak Tasarım Gülhan APAK Yayınevi Olay Matbaası Çanakkale 0(286) 212 91 91 BİLİM KURULU Prof. Dr. Ali AKDEMİR Prof. Dr. Osman DEMİRCAN Prof. Dr. Ali Osman UYSAL Prof. Dr. Hüseyin EKİNCİ Prof. Dr. Türker SAVAŞ Doç. Dr. Şükran YALÇIN-ÖZDİLEK Doç. Dr. Yonca KARAGÜL YÜCEER Yrd. Doç. Dr. Sami KÜKRER Yrd. Doç. Dr. Orhan YÜKSEL Dr. Cengiz AKBULAK DÜZENLEME KURULU Y. Fatih KADİROĞLU (Ezine Kaymakamı) Halil BÜYÜKEROL (Ezine Belediye Başkanı) Yrd. Doç. Dr. Sami KÜKRER (EMYO Müdürü) Doç. Dr. Şükran ÖZDİLEK Doç. Dr. Yonca KARAGÜL-YÜCEER Öğr. Gör. Hüsniye FIRAT ŞİMŞEK Öğr. Gör. Özgür MANAP Öğr. Gör. Zerrin MERSİN Öğr. Gör. Ümit TEKİN Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI SAYIN ERTUĞRUL GÜNAY’IN ÖNSÖZ’Ü Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin her alana yön verdiği 21. yüzyılda kültürel değerleri akademik platformlarda hatırlamaya, araştırmaya, değerlendirmeye ve akademik bir bakış açısı ile yeniden yorumlamaya her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. Bilimsel ve akademik düşünce sistemi, geçmişimize ve günümüze yönelik nitelikli değerlendirme ve analizler aracılığıyla kültür ve medeniyet dinamiklerimizi hareketlendirmektedir. Toplumu bir arada tutarak farklı görüş ve fikirler arasında uzlaşmayı ve birliktelik bilincini ortaya koyan kültürel değerler, “kültürel gelişme” sayesinde uluslararası çalışmalara kendine özgü yönleriyle katkıda bulunmaktadır. Yerel ve uluslararası düzlemde kültürel gelişmenin sürekliliğini ve etkinliliğini sağlamak için ise bilimsel düşünce ve akademik zihniyet en önemli kaynağımızdır. O halde yapılması gereken bu zihniyetten yola çıkarak kültürel zenginliğimizi yaşatmak ve evrensel kültüre katkı sağlamaktır. Kültürel miras yoluyla geçmişi akılda tutmak geleceğe yön vermenin en sağlıklı yoludur. Ancak, hatırlamanın ve korumanın bir adım ötesine geçerek ulusal kültür mirasımızı, günün gereksinimlerini karşılayacak bütüncül bir yaklaşımla yeniden ele almak bir zorunluluktur. Böyle bir bakış açısı ülkemizi, demokratik ve çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırma hedefine bir adım daha yaklaştıracaktır. Türkiye’nin, sahip olduğu kültürün ve tarihin farkında olan, düşüncelerini özgürce ifade eden, çağdaş ve katılımcı insanların yaşadığı daha özgür ve demokratik bir ülke olması kültür politikamızın hedeflerindendir. Üniversitelerimiz yaptıkları akademik çalışmalar, sempozyum ve konferanslar ile bu politikamızın bilimsel çerçevesinin uluslararası standartlara taşınmasına yardımcı olmaktadır. Bu bağlamda Onsekiz Mart Üniversitesi’nin Çanakkale’nin kültürel ve tarihi özelliklerini ortaya çıkarmak adına büyük bir özveri ile gerçekleştirdiği, akademisyen, uzman ve araştırmacıların özenli çalışmalarının sunulduğu sempozyumun önemi ortadadır. Sempozyum tebliğlerinden oluşan bu kitap, akademisyenlerin yanı sıra kültür ve medeniyet konularına ilgi duyan tüm okurların yararlanacağı temel bir kaynak niteliğindedir. Genç nesiller, kendi kültür ve kendi kimliklerini doğru bir şekilde öğrendikleri takdirde başka kültürlere de hoşgörülü yaklaşabilecektir. Bu sebeple, Çanakkale’nin kültürel, tarihi ve sosyal değerlerinin korunmasını ve tanıtılmasını hedefleyen bu sempozyumda ve sunulan tebliğlerin kitap haline getirilmesinde emeği geçenleri kutluyorum. Ertuğrul GÜNAY T.C. Kültür ve Turizm Bakanı i Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) ii Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) ÇANAKKALE VALİSİ SAYIN ORHAN KIRLI’NIN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale ili, sahip olduğu tarihi, doğal, mitolojik değerleriyle ülkemizin en müstesna kentlerinden birisidir. Aynı zamanda Çanakkale, eğitim düzeyi yüksek halkı, tarıma elverişli toprağı, Çanakkale ve ülke sorunlarına duyarlı STK’ları, koordineli çalışan yönetim dinamikleri, 25000 öğrencisi olan üniversitesi ile ülkemizin en stratejik illerinden birisidir. Çanakkale’nin Assos, Kaz Dağı, Troia, Milli Parkı, Çanakkale Boğazı, Çanakkale Savaşları, Abide gibi yaygınlıkla bilinen değerlerinin yanı sıra, uzmanlarca bilinen, yöre insanlarınca bilinen ve fakat yaygınlıkla bilinmeyen çok sayıda değeri vardır. Bilinen değerlerle, bilinmeyen ve fakat ekonomik, kültürel, mitolojik açıdan anlam ifade eden değerleri kaydedip, değerlerine değer katmak, her kesimden insanların yaygınlıkla ortak yargısıdır. Bu yargıdan hareketle Valilik, Belediye, Üniversite, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası, ÇASİAD işbirliğiyle “Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları” organizasyonuna karar verilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı sempozyumlarımızı desteklemiştir. Başlangıcından itibaren organizasyona katkı veren tüm kurum ve kuruluşların titiz çalışması sonucunda başarılı tanıtım gerçekleştirilmiştir. Ülke sathında yaklaşık 400 bildiri sempozyumlara sunum için gönderilmiştir. Bildiriler kitap olarak yayınlanmıştır. Amaç tüm ilçe ve beldeler düzeyinde Çanakkale’nin tarihi, kültürel, mitolojik, ekonomik, ekolojik değerlerini ortaya çıkarmak, envanterini yapmak, koruma ve geliştirme yönelimli stratejiler geliştirmektir. 14 ilçe ve beldede gerçekleştirilecek sempozyumlardan sonra yeni bir kitap daha yayınlanacaktır. Bu kitapta; bildirilerden yararlanılarak değer adı, değer kategorisi, değer öyküsü, değeri koruyacak ve değere değer katacak stratejiler ile stratejilerin gereğini yapacak kurumlara ilişkin bilgiler yer alacaktır. Yaklaşık bir yıllık planlama, çalışma sonucunda ortaya çıkan bu etkinlik; Çanakkale’nin tanıtımına, Çanakkale hakkında bilgilenmeye, sorunlarının çözümüne aracılık edecek niteliktedir. Bu etkinliğin başarıyla ortaya çıkmasında emek verenlere içtenlikle teşekkür etmeliyiz. Etkinliğimize destek veren Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY’a ve Müsteşar Sayın İsmet YILMAZ’a teşekkür ediyorum. Bu etkinlikte doğal olarak Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi aktif rol almıştır. Çalışmaya katkı veren başta Rektör Prof. Dr. Ali AKDEMİR olmak üzere, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman DEMİRCAN’a, Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU’na, Doç. Dr. Selehattin YILMAZ’a içtenlikle teşekkür ediyorum. Bilim ve Organizasyon Kurulu ile işbirliği içinde çalışan Yrd. Doç. Dr. Evren ERGİNAL, Dr. Cengiz AKBULAK, Öğr. Gör. Murat İLDİRİR, Öğr. Gör. Gülhan APAK ve Ahmet ZEYBEK’i de içtenlikle kutluyorum. Sempozyumlara sponsorluk desteği sağlayan GESTAŞ’a ayrıca teşekkür ediyorum. iii Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Üniversitemiz ile koordineli çalışmayı Valilik adına gerçekleştiren Vali Yardımcısı Ali PARTAL’a teşekkür ediyorum. Çalışma işbirliği içerisinde gerçekleştiren Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür GÖKHAN’a, Belediye Meclis Üyesi İsmet GÜNEŞHAN’a, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İlhami TEZCAN’a, Başkan Yardımcısı Hayrettin DERELİ’ye, Oda Genel Sekreteri Abdurrahim TEMİZ’e, ÇASİAD Başkanı Hüseyin YALMAN’a ve değerli yardımcılarına teşekkür ediyorum. İlçelerde organizasyonları planlayıp gerçekleştiren Kaymakamlara ve Belediye Başkanlarına teşekkür ediyorum. Son olarak bildirileri titizlikle değerlendiren Bilim Kurulu üyelerine teşekkür ederim. Orhan KIRLI (Çanakkale Valisi) iv Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) ÇANAKKALE BELEDİYE BAŞKANI SAYIN ÜLGÜR GÖKHAN’IN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale, eşsiz güzelliklere sahip coğrafyasında sakladığı dünya tarihinin ve kültürünün önemli miraslarıyla değerleri yüksek bir kenttir. Coğrafik olarak ülkemizin en batısında yer alan kentimiz, çağdaş ve demokrat insanlarıyla da yüzünü batının aydınlığına çevirmiş bir kenttir. Çanakkale, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan boğazı, adaları, rüzgarı, Kazdağları gibi doğal güzelliklerinin yanında, 5 bin yıllık bir geçmişe sahip Troia’ sı, antik kalıntılarla dolu, tarihin ilk felsefe okulunun kurulduğu Asos’ u ile attığınız her adımda kendinizi tarih, kültür ve doğanın eşsiz ahengi içinde bulacağınız ender rastlanan yerlerdendir. Çanakkale Savaşları, emperyalizme karşı topyekun verilen milli mücadele ve ümmet olmaktan ulus olma yolunda bir milletin attığı büyük adım olarak araştırmacılar için güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyecektir. Çanakkale kentinin vizyonunda kentsel değerler sürdürülebilir gelişme anlayışı ile bütünleştirilmiştir. Bu kentsel değerlerin başında Çanakkale Boğazı, Sarıçay Havzası gibi doğal değerler; kale, sivil tarihi yapılar gibi somut tarihsel değerler; maniler halk oyunları gibi somut olmayan tarihi miras; uzlaşı, hoşgörü, çok kültürlülük çoğulculuk gibi kültürel değerler ve tarih te iki büyük savaşı yaşayan bölgede barışın asıl görev olarak savunulması yer almaktadır. Kentlileşme sürecinde entelektüel bakış açısı, paylaşım ve katılımcılığın yüksek olduğu kentimizde, “Barışın kenti uygar Çanakkale’yi yaşayan ve yaşatan belediye” vizyonumuzla kentin tüm değerlerine sahip çıkmak, korumak, geliştirmek, çağdaş ve mutlu bir kent yaratmak başlıca amacımızdır. Çanakkale’nin doğasını, tarihi ve kültürel değerlerini korurken ve gelecek nesillere aktarırken, tüm değerlerimizi insanlığın hizmetine sunarak Çanakkale’yi geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu hedefi gerçekleştirmek için Çanakkale Belediyesi olarak yalnız kent merkezinde değil, il çapında öncü ve yönlendirici rol oynamaya hazırız. Sahip olduğumuz sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel değerlerinin saptanması, bu değerlerin korunması, adına, üniversitemiz öncülüğünde yapılan bu çok yönlü çalışmanın, değerlerimize değer katacak bir rol oynayacağına inanıyor ve emeği geçen tüm kişi ve kuruluşlara teşekkürlerimi sunuyorum. Ülgür GÖKHAN (Çanakkale İli Belediye Başkanı) v Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) vi Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. ALİ AKDEMİR’İN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi 9 Fakültesi, 3 Yüksekokulu, 11 Meslek Yüksekokulu, 15 Araştırma Merkezi, 25 000 civarında öğrencisi, 1150 öğretim elemanı ile ülkemizin çağdaş üniversitelerinden biridir. ÇOMÜ’nün ülkemiz ve üniversite topluluğu içindeki yeri ve önemi yanında Çanakkale için de özel önemi vardır. ÇOMÜ bir yandan bilimin evrensel konularına duyarlı etkinlikler, araştırmalar gerçekleştirirken, eğitim-öğretim yaparken; diğer yandan içerisinde bulunduğu ilin sorunlarına, değerlerine duyarlı etkinlikler ve araştırmalar da yapmaktadır. Bu bakış açısının bir sonucu olarak ‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’ konseptine ulaşılmıştır. Yörenin sorunlarına duyarlı olan ve kalıcı çözüm arayışlarını ivedilikle sürdüren Çanakkale Valisi Sayın Orhan KIRLI’ya önerilen bu çalışma, onay alındıktan sonra Valilik aracılığıyla Belediye Başkanlığına, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’na, ÇASİAD’a, İlçe Kaymakamlıkları ve Belediye Başkanlıklarına işbirliği için önerilmiştir. Tüm kurum ve kuruluşların onayıyla çok paydaşlı bu etkinlik ortaya çıkmıştır. ‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’nın Kültür ve Turizm Bakanlığı, Valilik, Belediye Başkanlığı, ÇOMÜ, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası, ÇASİAD, Kaymakamlıklar, İlçe ve Belde Belediye Başkanlıklarıyla çok paydaşlı işbirliğiyle yapılması oldukça anlamlıdır. Sempozyumların çok yoğun bildiri sunum talebiyle karşılanması da sempozyumlara ayrıca anlam katmıştır. Bildiriler aracılığıyla Çanakkale’nin bilinen, bilinmeyen değerlerinin geniş bilgi içeriğiyle envanteri çıkarılmış olacaktır. Değerleriyle kimlik, kişilik bulan Çanakkale’nin ulusal düzeyde, uluslar arası düzeyde bilinen bu kimliğinin korunması ve de geliştirilmesi mümkün olacaktır. ‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’yla sempozyum konseptine yeni bir boyut da kazandırılmış olacaktır. Zira Çanakkale Merkezi, Bozcaada, Gökçeada, Eceabat, Gelibolu, Lapseki, Biga, Çan, Yenice, Bayramiç, Ezine, Ayvacık, Küçükkuyu ve İntepe’de gerçekleştirilecek sempozyumlardaki bildiriler aracılığıyla adı geçen yörelerin değerler envanterine ulaşılacaktır. Sempozyumlardan sonra geniş bir uzmanlar ekibince sempozyum bildirilerinden yararlanılarak içerisinde değer adı, değer kategorisi, değer tanıtımı, değer geliştirme stratejisi, değer geliştirme stratejisini uygulayacak kurum bilgilerinin yer alacağı ‘Çanakkale İli Değerleri Envanteri’ adlı çalışma hazırlanacaktır. Böylelikle sempozyumlardan yararlanılarak yeni bir araştırma ve proje metodolojisi geliştirilip uygulanmış olacaktır. vii Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) ‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’nın çok paydaşlı gerçekleştirilmesi fikrine destek sağlayan Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY’a ve Müsteşar Sayın İsmet YILMAZ’a teşekkürlerimi arz ediyorum. Sempozyumların çok paydaşlı düzenlenmesi fikrine içtenlikle sahip çıkan, Çanakkale’nin gelişimine kalıcı çözümler üreten, üniversiteye verdikleri stratejik önem bağlamında desteklerini esirgemeyen, sempozyumların hazırlık sürecinin başarılı geçmesi için her türlü izni ve her türlü desteği sağlayan Valimiz Sayın Orhan KIRLI’ya içtenlikle teşekkürlerimi sunuyorum. Valilik adına organizasyon kurullarıyla anlamlı işbirliğini gerçekleştiren Vali Yardımcısı Sayın Ali PARTAL’a teşekkür ediyorum. Ortak çalışmanın ortak yükümlülüklerini içtenlikle yerine getiren Belediye Başkanı Sayın Ülgür GÖKHAN’a ve değerli Belediye Meclis Üyesi Sayın İsmet GÜNEŞHAN’a teşekkürlerimi sunuyorum. Projenin planlanması ve gerçekleştirilmesi fikrine duyarlılıkla sahip çıkan, kaynak sağlayan Ticaret ve Sanayi Odası’nın değerli Başkanı Sayın İlhami TEZCAN’a içtenlikle teşekkür ediyorum. Ortak çalışmaların başarılı yürütülmesine katkı veren Başkan Yardımcısı Sayın Hayretdin DERELİ’ye ve Oda Genel Sekreteri Abdurrahim TEMİZ’e teşekkür ederim. Üniversitemizin doğal paydaşı haline gelen ÇASİAD’ın değerli başkanı Sayın Hüseyin YALMAN bu ortak çalışmaya anlamlı katkı vermişlerdir. İşbirliğimizin devamı dileğiyle teşekkürlerimi iletiyorum. Doğal olarak bu projede Üniversite, konunun akademik boyutuyla dominant rol almıştır. Bu baskın rolün gerektirdiği ağır çalışma koşullarına içtenlikle katlanan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman DEMİRCAN’a, Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU’na, Doç. Dr. Selehattin YILMAZ’a içtenlikle teşekkür ediyorum. Bu yetkin ekibe katkı sağlayan Yrd. Doç. Dr. Evren ERGİNAL, Dr. Cengiz AKBULAK, Öğr. Gör Murat İLDİRİR, Öğr. Gör. Gülhan APAK, Ahmet ZEYBEK ve ÇOMÜ Basın ve Halkla İlişkiler Yetkilisi Oya TERZİOĞLU TOKGÖZ’e teşekkür ediyorum. Çanakkale’nin çok yönlü gelişimine anlamlı katkılar sağlayan ve sempozyumların bildiri kitaplarının yayımlanması sponsorluğunu üstlenen GESTAŞ Yönetim Kurulu’na teşekkür ediyorum. Kent Merkezi, 13 ilçe ve beldede gerçekleştirilecek sempozyumlarda bildiri sunarak katkı veren araştırmacıları ve bilim insanlarını kutluyor sempozyumların başarılı geçmesini diliyorum. 30.07.2008 Prof. Dr. Ali AKDEMİR (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü) viii Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) EZİNE KAYMAKAMI F. FATİH KADİROĞLU’NUN ÖNSÖZ’Ü Yıllarca hak ettiği ilgiyi görmeyen Çanakkale, son zamanlarda yoğun bir şekilde gündeme gelip alternatif bir değer olarak gözlerde ve gönüllerdeki yerini aldı. Çanakkale adı Truva ve Deniz Zaferi ile özdeşleşti. Ama Çanakkale, çok anlamlı bu iki değerden ibaret değil elbette. Her karış toprağı gizli bir hazine, el değmemiş, bakir, keşfedilmeyi bekleyen, tüm insanlık için anlam ifade eden değerler manzumesidir. Bu değerlerin yeşerdiği coğrafi perspektifi iyi tanıyıp anlamayı kimse inkâr edemez. Bu coğrafyanın nadide incisi, beş altı bin yıllık bir tarihi zemin üzerinde yükselen Ezine’dir. Ezine’mizin her yanı, tarihi, kültürel ve doğal kaynakların iç içe geçerek oluşturduğu bir renk cümbüşü, bir tabiat armonisidir. Ortak değerlere sahip olarak yaşamak, bir arada bağımsız yaşamanın başlıca dayanağıdır. Medrese geleneğinin az olduğu bölgemizde modern bir eğitim kompleksi olan Çanakkale Onsekiz Mart üniversitesi, yaptığı çalışmalarla Ezine’nin kültür-sanat, tarih, sosyal ve mitolojik değerlerini gün yüzüne çıkarıp tüm insanlığı hizmetine sunmakta ve değerlerimize değer kazandırmaktadır. Bu değerli çalışmalar için başta genel organizasyon koordinasyon kurulu üyelerine, ilçe organizasyon kurulu üyelerine ve çalışmalarıyla ortak değerlerimize yön veren akademisyenlerimize teşekkürlerimi sunar, insanlık için büyük adım olmasını temenni ederim. Y. Fatih KADİROĞLU (Ezine Kaymakamı) ix Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) x Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) EZİNE BELEDİYE BAŞKANI HALİL BÜYÜKEROL’UN ÖNSÖZ’Ü İl Merkezinde Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğünün organizesi ile İlçelerde de Yüksek Okullarımızın kıymetli idarecilerinin çalışmalarıyla bu sene ilk defa yöremizin kültürel değerlerinin anlatıldığı bir sempozyum faaliyetine tanık oluyoruz. Öncelikle sempozyuma bildiri sunarak katkıda bulunan bütün katılımcılarımıza şükranlarımı sunuyorum. Zira onların bu çalışmaları sadece burada kalmayacak. Bizden sonraki kuşaklar için de yol gösterici kaynaklar olacaktır. Takdir edersiniz ki ulusları bir arada tutan en önemli harç, kültürel ve sosyal değerlerdir. Bu değerleri, aslını bozmadan geliştirerek, çağdaş hale getirip çocuklarımıza ve gençlerimize öğretmek onların “ulus” bilinciyle yaşamalarının en önemli etkeni olacaktır. Yöremizin, bölgemizin ve ülkemizin adeta damgası olan her ürün, her eser, her etkinlik asla unutulmaması gereken kıymetlerdir. Uygar dünyada layık olduğumuz yeri alıp memleketimizi bilim ve fen alanında yüceltirken aslımızı, atamızı ve nereden gelip nereye koştuğumuzu da unutmamamız gerekir. Uluslara bu bilinci vermenin yolu da konferans, panel, sempozyum, münazara gibi fikir etkileşimini ve düşünce aktarımını sağlayacak aktivitelerden geçer. Bu açıdan, İlçemizde böyle bir kültürel programın uygulanmasından son derece memnunum. Okullar, dört duvar arasında sadece öğretim veren kurumlar olmamalıdır. Ait oldukları bölgenin insanıyla, idarecisiyle ve yaşam biçimiyle kaynaşmalıdır. Okul-toplum kaynaşması, medeni insanların çoğalmasını sağlar. Bu açıdan bakarsak Ezine’miz, idarecileriyle, memuruyla, esnafıyla, sıradan vatandaşıyla Yüksek Okulumuzu bünyesine almıştır. Burada okuyan öğrencilerin tamamına “misafir” olarak bakmaktadır. Onlardan gelecek en ufak şikâyetin giderilmesi için gayret göstermektedir. Ezine’mize yakışan da budur. Yaklaşık 700 yıllık bir geçmişe sahip olan İlçemiz; Ahi Yunusların, Danişment Beylerin, Abdurrahman Gazilerin ve Yahya Çavuşların diyarıdır. Onların torunları olan bizler, kendilerinin bize bıraktığı “güzel ahlakı” asla terk etmeyiz. Çünkü onlardan öğrendiğimiz insan sevgisini kadınlarımız, kızlarımız tezgâhlarda ilmek ilmek dokuyarak eşsiz motifli halılarımızı günümüze taşımışlardır. Zanaatkârlarımız, canlılara hayat veren, can veren suyu, aziz bilip toprak testi diyarı Akköy’ü yaratmışlardır. Genç gelinlerimiz, bebek sevgilerini ninnilerle, türkülerle asırlarca dillendirmişlerdir. Coşkularımız, sevinçlerimiz düğünlerde harmandalı, karşılama ve halay olmuştur. Vatan sevgimiz, asker uğurlamalarında bayrak bayrak meydanlara inmiştir. Sözün özü Ezine, Türk Milleti’nin özelliği olarak sayılan her değeri bozmadan günümüze taşımıştır. Çağımız uzay çağı, bilgisayar çağı, iletişim çağı olabilir. Bilim evrenseldir. Yayılmasını ve gelişimini her ülkede tamamlar. Bilimdeki bu süreç gayet doğaldır. Ama insanı insan yapan değerler asla değişmez, bakidir. Tıpkı memleketimizden saydığım örneklerde olduğu gibi. xi Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Bu sempozyumun bizimle bütünleşmiş bu değerlerimizi, daha çok göz önüne çıkarmasını diliyor hepinize saygılarımı sunuyorum. Halil BÜYÜKEROL (Ezine Belediye Başkanı) xii Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) EMYO MÜDÜRÜ YRD. DOÇ. DR. SAMİ KÜKRER’İN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinin kurulduğu günden günümüze kadar geçen 16 yıllık süreç içerisinde Çanakkale ili genelinin sosyal ve ekonomik gelişim sürecinde olumlu etkisi-katkısı, tüm paydaşlarca kabul edilen bir gerçektir. Toplumsal anlamda tartışılan sosyal ve ekonomik problemlerin çözüm alternatifleri arasında, bilimsel bilgi kaynaklarının değeri ve önemi, Üniversitemiz gibi bilimsel kurumlarında misyonlarının çerçevesini belirlemektedir. Kentimizin ulusal ve uluslar arası alanda çağdaş bir “Dünya Kenti Çanakkale” vizyonuna katkı sağlayacak, her türlü düşünce ve eylemde olmayı kendine görev olarak belirleyen Üniversitemiz, Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları ile gerçekte görevinin gereğini yerine getirmektedir. Bu sürecin doğal bir parçası için Ezine MYO olarak, siz konuklarımıza ev sahipliği yapmaktan büyük memnuniyet duyacağımızı ifade ederken, tüm katılımcılar için fayda yaratan bir etkileşim olmasını dilerim. Yrd. Doç. Dr. Sami KÜKRER (Ezine Meslek Yüksek Okulu Müdürü) xiii Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) xiv Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) ÇANAKKALE TİCARET VE SANAYİ ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI İLHAMİ TEZCAN’IN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale; tarihte hep ilklere ve önemli dönemlere sahne olmuş, doğa harikası bir yerdir. Geriye dönüp baktığımızda, Bizans tarihinin de buradan başladığını görüyoruz. Truva.. Bir medeniyettir. İstanbul’dan önce medeniyetin beşiği Çanakkale coğrafyasında şekillenmiş, buradan gelişmiştir. Türk tarihinde de durum bundan farklı değildir. Atalarımız Anadoluya Gelibolu yarımadasında ayak basmışlar, devamında da İstanbul’un fethiyle tarihimizde yeni bir sayfa açılmıştır. Osmanlı’nın imparatorluk haline gelmesinin ilk adımı da bu topraklarda başlamıştır. Yakın tarihimizde ise Çanakkale yine Dünya’ya ismini bir kez daha hatırlatmış; tarihin en büyük savaşlarından birisi bu topraklarda yaşanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Yüce Atatürk’ün de yer aldığı bu başlangıçtan misak-ı milli sınırları ortaya çıkmıştır. Çanakkale Boğazı’yla, Troia’sıyla, Çanakkale Deniz Zaferi’yle başka bir yerde olmayan doğasıyla, Asos’uyla, Kaz Dağları’yla, yöreye özgü bitki örtüsüyle, sağlık turizmine imkan tanıyan potansiyel kaynaklarıyla, öncü girişimcileri ile yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada marka olmayı hak eden bir potansiyele sahiptir. Son yıllarda Hükümetimizin büyük mali desteği ile Gelibolu Yarımadası’nda önemli yatırımlar gerçekleştirilmiştir. Bu sebeple, yılda 580.000 kişi ile 300.000 öğrenci şehitlerimizi ve savaş alanlarımızı ziyaret etmektedir. Ancak, tüm bu antik ve yakın tarih özellikleri, kültür birikimi, tarıma elverişli toprakları, su ürünleri doğal güzellikleriyle Türkiye ortalamasının üstünde bir gelişmişliğe sahip olmasına rağmen yeterli gelişimi sağlayamamış bir ilimizdir. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu potansiyeli kazanca dönüştürmenin girişimcilikten geçtiği bilinci ile öncelikli gündemimizde; sahip olduğumuz değerleri girişimcilik aracılığıyla ekonomiye, tanıtıma ve markalaşmaya dönüştürmek bulunmaktadır. İstanbul, İzmir ve Bursa illerine eşit mesafede uzaklığı olan ilimiz bu üç büyük kent arasında sıkışıp kalmış ve yatırım tercihlerinde önemli bir unsur olan ulaşım alt yapı eksikliği nedeniyle Marmara Bölgesi içinde gelişmişlik sırasında alt sıralarda yer almıştır. İlçelerimiz ile de gerek karayolu gerekse deniz yolu ulaşımının yetersiz olması yeterli ekonomik ve sosyal ilişkilerin kurulmasını da zorlaştırmaktaydı. Yine ulaşım alt yapı yetersizliği nedeniyle tarihi ve coğrafi özelliklerine rağmen turizm hareketlerinden de yeterince pay alınamamıştı. Fakat 2006 yılı sonlarında gerek Çanakkale deniz limanında, gerekse hava limanında açılan sınır kapıları Çanakkale’nin başta İstanbul Ankara olmak üzere Türkiyenin her bölgesine ve başta İtalya olmak üzere Avrupa’ya yakınlaşmasını sağlamıştır. xv Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Halen haftada 4 gün Çanakkale – İstanbul bağlantılı Ankara uçuşları yapılmaktadır. Ayrıca Çanakkale – Bursa duble yol çalışmaları devam etmekte olup muhtemelen 2008’de tamamlanacaktır. Bu amaca ulaşmak sürekli olarak öncelikli gündemimiz olmuştur. Bu çalışmalarımız ile kaliteli duble yol bağlantılarının tamamlanması, Kaz Dağı’nı Sağlık Turizmi ve ekolojik turizm açısından oldukça cazip bir noktaya taşıyacak ; Çanakkale’deki meyve,sebze, hayvancılık su ürünleri gibi potansiyellerin kurulacak yeni fabrikalarla katma değer kazanmasını sağlayacaktır. Çanakkale’ye, Bozcaada’ya, Gökçeada’ya kuvvetli rüzgara duyarlı modern feribot seferlerinin düzenlenmesi Çanakkale’ye ziyaret trafiğini yaygınlaştıracaktır. Bu amaçla başta Sayın Valimiz olmak üzere Sivil Toplum Örgütlerinin ve milletvekillerimizin girişimleri ile, Çanakkale’den Bozcaada ve Gökçeada’ya ulaşımı kolaylaştıracak ferbot alımına, Sayın Hükümetimiz özel katkı sağlamıştır. Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın takip ettiği bu konuya çözüm getirmek için çalışmalar devam etmektedir. Kepez Limanı’nın faaliyete geçmesinden sonra Organize Sanayi Bölgesi’ne yatırım yapmak isteyen sanayiciler artmıştır. Deniz taşımacılığında kazandığımız bu liman Yunanistan ve İtalya başta olmak üzere Avrupa Birliği ve Kuzey Afrika ülkeleri ile olan ticari ilişkilerimize son derece olumlu etki yapmıştır. Odamızca düzenlenen 24-27 Eylül 2007 tarihleri arasında Yunanistan ’ın Kavala ve Bulgaristan Plovdiv şehrine yapılan ziyaretler ile ekonomik ve ticari ilişkilerimizin gelişimine katkı sağlayacak önemli adımlar atılmıştır. Kavala Ticaret ve Sanayi Odası yönetimi, Kavala liman yetkilileri, Kavala Belediye Başkanı ve Kavala Bölge Valisi ile görüşmeler yapılarak Kavala ile Kepez Limanı arasında deniz hattının açılması ile ilgili fikir alışverişi yapılmıştır. Yunanistan tarafı bu deniz yolunun açılması, bu yola bağlanan karayollarının inşa edilmesi konusunda çok olumlu görüş bildirmiştir. Sonuçta varılan mutabakatla komisyon kurulmuş, bir İyi Niyet Mektubu hazırlanmış ve bu mektup çerçevesinde komisyonun çalışmalar yapmasına karar verilmiştir. Bulgaristan’ın Plovdiv Şehri ziyaretinde ise Plovdiv Sanayi Fuarı ziyaret edilerek Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileri ile Avrupa Birliği projelerinde işbirliği konuları görüşülmüştür. Bu görüşmelerimizde Plovdiv Başkonsolosumuz Sayın Ümit Yalçın da bulunmuşlardır. Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileriyle Plovdiv Fuarı, Plovdiv Serbest Bölgesi, Türk şirketlerinin yatırımları, Bulgaristan-Türkiye ticaret hacmi, ulaşım sorunları, vize sorunları gibi konularda görüş alışverişinde bulunulmuştur. Yine Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası Yönetimi Plovdiv’in de Kavala ile kara yolu bağlantısının inşa edildiğini ve Kavala-Çanakkale arasındaki deniz yolu projesinde de ortak olmak istediklerini ve ayrıca bugüne kadar 18 adet AB projesi yaptıklarını bu konularda bizimle işbirliği yapmaktan çok memnun olacaklarını xvi Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) ifade etmişlerdir. Bu konularda Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası Avrupa Birliği Bilgi Merkezi ile Odamızın hemen temas kurması kararı verilerek Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası Yönetimi de Odamıza davet edilmiştir. Akabinde Plovdiv Valisi ziyaret edilerek ziyaret amacımız anlatılmıştır. 13-17 Ekim 2007 tarihlerinde ise Almanya’da düzenlenen Anuga Gıda Fuarı’nda ise 24 m² stand açılarak “Çanakkale” adı altında Ticaret Borsası ile müşterek katılınmıştır.16 Ekim 2007 tarihinde fuarda Köln Başkonsolosumuzun, Köln Belediye Başkan Yardımcısının ve basın mensuplarının katılımlarıyla bir basın toplantısı düzenlenmiş ve ilimiz en iyi şekilde tanıtılmaya çalışılmıştır. Odamızın bugüne kadar yurt dışında yapmış olduğu en geniş çaplı organizasyon olan Anuga Gıda Fuarına katılım ile üyelerimiz ürünlerini tanıtmak, Almanyadaki Türk ve yabancı firmalarla tanışmak fırsatı bulmuş ve işbirliği imkanları doğmuştur. Çanakkale Organize Sanayi Bölgesi ise son 2,5 yılda çok önemli ve gözle görülür gelişmeler kaydetmiş ve ivme kazanmıştır. Ulaşım sorunlarının çözülmesiyle yatırımcı için daha da cazip hale gelecek olan OSB’de şu anda 18 firma inşaat aşamasındadır. Son olarak 60 dönüm yer satın alarak inşaatına başlayan İSKO Plastik ve Kalıp Sanayi A.Ş. Plastik boru imalatı ve ülke tarımında verimliliği arttıracak olan damla sulama sistemleri ile ilgili her türlü ürün ve hizmetin içinde olmayı hedeflemektedir. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Onsekiz Mart Üniversitesi ile işbirliğine de büyük önem vermektedir. Birlikte ÇTSO üyeleri çeşitli konularda eğitilmekte ve yeni projeler üretilmeye çalışılmaktadır. Üniversitemiz için çok önem taşıyan Tıp Fakültesi’nin açılışını hızlandırak için önemli bir işbirliği gerçekleştirmiştir. Ayrıca 25 Ağustos gününden itibaren Çanakkale’nin il ve ilçelerde değerlerini tespit için yapılacak toplantıların en büyük destekçisi Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası olacaktır. Tabii ki başlamış ve başlayacak olan bu güzel hizmetlerin sürekli olması gayesiyle biz Çanakkalelilere büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı olarak, ilimizin en önemli sorunu olan ulaşımda Oda olarak üzerimize düşeni yapmaya, yetkililer ile işbirliği içinde olmaya hazır olduğumuzu ve bu konudaki hassasiyetimizi belirtir, emeği geçen herkese şükranlarımızı sunarız. İlhami TEZCAN Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı xvii Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) xviii Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) ÇASİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HÜSEYİN YALMAN’IN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale İli Değerleri Sempozyumu fikrini yaratıp, organize etmenizden duyduğumuz memnuniyetle birlikte, Çanakkale Sanayici ve İşadamları Derneğinin düşünce ve değerlendirmesini, yayınınızda paylaşmaktan mutluluk duymaktayız. Bu çalışmayı değerlendirmek bizim açımızdan çok önemli olduğu kadar da kolay olmaktadır. Çünkü: 1-Çanakkale kentini oluşturan tüm aktörlerinin katılımıyla kent vizyonu; Sürdürülebilir gelişme içinde, altyapı ve ulaşım sorunlarını çözmüş, tarımı ve tarıma dayalı sanayisi gelişmiş, dünya mirası varlıklarını, doğasını, tarihini ve kültürel değerlerini koruyan ve geliştiren, yaşam kalitesi yüksek, turizm, üniversite ve barış merkezi Çanakkale olarak belirlenmiştir. 2-Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ise; eğitim ve öğretim veren, bilimsel araştırma yapan bir kurum olma özelliğinin yanı sıra, küresel, ulusal ve yerel sorunlara yönelik çözüm önerileri de üreten bir kurum konumunda olmayı misyon edinmiştir. Bu iki başlıktan da anlaşılacağı gibi belirlenen vizyon ve bu vizyonu gerçekleştirmeyi amaç edinen bir kurum var. Bu kurum da sizin ve çok değerli çalışma arkadaşlarınızın yönettiği Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’dir. Gerçekleştireceğiniz bu çalışma ilimizin kültürel,coğrafi ve ekonomik envanterini ortaya çıkararak kayıt altına alınmasını sağlayacaktır.. Çanakkale’yi daha iyi yarınlara hazırlamayı ve yörenin ekonomik, sosyal ve kültürel hareketliliğine önemli katkılar sağlamayı amaçlayan bu akademik etkinliklerin çok yararlı olacağına yürekten inanıyor ve destekliyoruz. Derneğimizin amaç ve varoluş sebeplerinden birisi de kentimizin gelişimine katkıda bulunmaktır. Dolayısı ile düzenleme kurulunda sizlerle birlikte bulunmak, ilimizin sahip olduğu değerlerin ortaya konulması, bunların geliştirilerek daha iyi tanıtılması ve eksikliklerinin giderilmesi konusunda yapılacak her türlü çalışmanın bir parçası olmak bizim asli görevlerimizdendir. Çanakkale tarihi, kültürü, tarımı, coğrafi konumu ve üniversitesiyle Türkiye’nin gözde illerinden biri konumuna gelmektedir. Bunu hızlandırmak ve daha ileriye götürmenin birlikte çalışmaktan geçtiğinin bilincinde olan ÇASİAD , sonuçlardan Çanakkale’ye sağlanacak kazanım çalışmalarında da sizlerin her zaman yanında olacaktır. Çanakkale Değerleri Sempozyumu için ilimize gelecek olan bilim adamları, basın mensupları ve katılımcılara hoş geldiniz diyor ve başta siz rektörümüz olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür ederek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz. Hüseyin YALMAN (ÇASİAD Yönetim Kurulu Başkanı) xix Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) xx Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ – Ertuğrul GÜNAY (T.C. Kültür ve Turizm Bakanı)…………………….. i ÖNSÖZ – Orhan KIRLI (Çanakkale Valisi)……………………………………….. iii ÖNSÖZ – Ülgür GÖKHAN (Çanakkale Belediye Başkanı)………………………... v ÖNSÖZ - Prof. Dr. Ali AKDEMİR (ÇOMÜ Rektörü) …………………………... vii ÖNSÖZ - Y. Fatih KADİROĞLU (Ezine Kaymakamı) …..………………………. ix ÖNSÖZ - Halil BÜYÜKEROL (Ezine Belediye Başkanı)…………………………. xi ÖNSÖZ – Yrd. Doç. Dr. Sami KÜKRER (EMYO Müdürü)….................................... xiii ÖNSÖZ – İlhami TEZCAN (Çanakkale San. ve Tic. Od. Yön. Kur. Başkanı)……... xv ÖNSÖZ – Hüseyin YALMAN (ÇASİAD Başkanı)……………………………….. xvii İÇİNDEKİLER …………………………………………………………………. xxi Ali Osman UYSAL Ezine/Akköy’de Tarihî Anıtlar ve Seramikçilik ……………………………….......... 1 Zekiye UYSAL Ezine Abdurrahman (Ulu) Camii ………………………………………………… 27 Deniz B. ÖZTÜRK Antik Aleksandria Troas Kenti ve Aziz Paulus …………………………………….. 49 Hamdi GÜLEÇ Ezine’de Yöresel Halk Edebiyatı Ürünleri ve Ezine Manilerinde Sosyal Unsurlar ….. 67 Halil İbrahim BULAN Cezâir-i Bahr-ı Sefîd Salnamelerinde Ezine Kazası …………………………………. 75 Orhan YÜKSEL, Yusuf YİĞİNİ, Hüseyin EKİNCİ Ezine İlçesi Arazi Kaynaklarının Değerlendirilmesi ………………………..………… 93 Serkan YURDABAK, Türker SAVAŞ Çanakkale’de Süt Koyunculuğunun Sorunları ve Geliştirme Olanakları ……………… 103 Serpil ADAY, Yonca KARAGÜL YÜCEER Coğrafi İşaret ve Ezine Peyniri ……………………………………………………… 111 Özgür MANAP, Hasan GÜL Ezine Peynirinin Temel Özellikleri ve Ekonomik Değeri Bağlamında Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri……………………………………………… 117 Şükran YALÇIN-ÖZDILEK Karamenderes’in doğal ve işgalci Balıkları………………………………………… 129 Zerrin MERSİN, Ümit TEKİN Doğal, Kültürel ve Ekonomik Değerleri İle Ezine İlçesine Genel Bir Bakış ………… 145 xxi Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Yeliz KAYA 1960–1980 Yılları Arası Ezine Genel Seçim Sonuçları ile Türkiye Genel Seçim Sonuçlarının Karşılaştırılması ………………………………………………………. 159 Hüseyin ÇAKICI, Hasan ÇAKICI Geyikli Baba’nın Anısını Yaşatma …………………………………………………… 183 Hasan ÇAKICI Çanakkale Savaşında Geyikli’den verilen şehitler……………………………………. 185 Hasan ÇAKICI, Nesrin ÇAKICI Geyikli’de Bir Osmanlı Paşası ……………………………………………………… 191 Hasan ÇAKICI Geyikli’nin Gelişmesine Emek verenler ve Burada Yetişen Ünlüler ………………... 195 Çiğdem YAVUZ Ezine’de Yöresel El Sanatları ……………………………………………………… 197 S. Işıl ÇİLLİDAĞ, Nihat BÜYÜKEROL Ülkemizde ve Ezine’de Zeytincilik………………………………………………… 203 A. Sami KÜKRER, Özgür MANAP, Arzu Zeynep ÖMERCİOĞLU Yüksekokul Öğrencilerinin Ezine Ekonomisine Katkısı…………………………….. 205 xxii EZİNE-AKKÖY’DE TARİHÎ ANITLAR VE SERAMİKÇİLİK A.Osman UYSAL Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü ÖZET Çanakkale ilinde Ezine’nin kuzeyinde yer alan Akköy, 13. yüzyıl sonlarında ya da 14. yüzyıl başlarında Danişmendli Türkmenleri tarafından iskan edilmiş görünen yerlerden birisidir. Burası aynı zamanda Beylikler devri seramikçiliği bakımından önemli bir merkezdir. Köyde bugün bile yüzey buluntusu olarak çok sayıda sırlı ve sırsız seramik parçaları ile fırın malzemeleri görülebilmektedir. Bunlar arasında Beylikler devrine uygun düşen üç ayaklar ve özellikle “Milet işi” olarak bilinen seramik parçaları çok dikkat çekicidir. Diğer yandan 19. yüzyıldan kalma harap bir mescit, M.163738’de onarıldığı anlaşılan cami, iki türbe, çeşme, hamam ve mezar taşları gibi çeşitli arkeolojik anıtlar köyün tarihine ışık tutmaktadırlar. Bu eserler arasında cami, çeşme ve hamamdan oluşan küçük külliye –arşiv belgelerine göre- Hebe Gâzi tarafından yaptırılmıştır. Çeşme hâlen ayaktadır. Hamamın harabesi, vadideki derenin kenarında görülebilmektedir. Fakat cami yıkılmıştır. Köyde bugün kullanılan modern cami binası eski caminin yerine yapılmış olabilir. Mezarlık içindeki iki türbe mimarî açıdan fazla değer taşımaz. Fakat bunlardan birisinin yanındaki lâhit biçimli mezarların Osmanlı şehzadelerinden birisi ve ailesine ait oldukları ileri sürülmektedir. Anahtar Kelimeler: Akköy, Milet işi, Beylikler devri , sgraffito, sırsız seramik. ABSTRACT Akköy appears to hav ebeen one of those places settled by Danişment Turkoman in the end of 13th century or in the early period of 14th century. The site is also among the few centers of ceramics workshops of this period. Recent surface investigations undertaken at the site and its vicinity revealed great amount of pottery evidence representing both glazed and unglazed pottery. In particular, those three-footed stands used in pot firing process are charactersitics of the Beyliks period. The presence of finds representing the so-called ‘Milet işi’ pottery is also very interesting. There are also Ottoman architectural remains at Akköy, including a ruined mosque repaired in M. 1637- 38, a masjid of 19th century date, two tombs, one fountain, one bath, and several gravestones. Among these architectural structures, the building complex formed of a mosque fountain, and a bath were built up by Hebe Gazi, as the Ottoman archives show. The fountain is still intact. The ruin of the turkish bath can be seen near the stream in the valley. But the mosque does not exist. It is likely that the modern mosque of the village was built on the remains of the earlier one dating to first half of 14th century. Key words: Akköy, Milet ware, Beylik period, sgraffito, unglazed pottery. Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) GİRİŞ Akköy, Çanakkale’nin Ezine ilçesine bağlı, ilçe merkezinin yaklaşık 5-6 km. kuzeyinde kalan küçük bir yerleşmedir. Köy, Kara Menderes ırmağının kuzeyinde olup, bu akarsuya dökülen Subaşı deresinin geçtiği dar bir vadinin güney kenarındaki alçak bir sırtın üzerine kurulmuştur. Yerleşimdeki mimarlık kalıntıları ve mezar taşları tarihî bakımdan büyük değer taşımakla birlikte; Akköy’ü bizim açımızdan önemli kılan asıl özelliği, tarihî nitelikteki seramik ve fırın malzemeleridir. Bu kalıntılara ait yüzey malzemeleri ile köydeki tarihî yapılar ve mezarlık, 2005 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle başladığımız yüzey araştırması kapsamında incelenmektedir. Bu bildiride, Akköy’deki araştırmalarımızda tespit ettiğimiz eserler ve seramiklerle ilgili bulgularının bilim dünyasıyla paylaşılması amaçlanmıştır. Biga yarımadasındaki Antik Troas bölgesinin yerleşimleri ve buralardaki çanak çömleğe ilişkin Batılı bilim adamlarının muhtelif araştırmaları bulunmakla birlikte; söz konusu çalışmalar daha ziyade yörenin Türk öncesi devirleriyle ilgilidir. Bu açıdan Akköy’deki tarihî eserlere ve seramikçiliğe ilk kez dikkat çeken kişi Mehmed Ziya’dır. (Mehmed Ziya 1912; 194). Osmanlı devrinin sonlarında çıkan Şehbâl gazetesinde “Asâr-ı Âtika” ana başlığı altında tarih ve arkeoloji konularında yazılar kaleme alan yazar; kendi gözlemleri ve yaşlılardan dinlediği rivâyet niteliğindeki bilgilerin yanında, bizim için değerli sayılabilecek veriler de sunmaktadır. Bundan elli üç yıl sonra Mükerrem Paker’in, Çanakkale’de Beylikler devrinde de seramik atölyelerinin bulunması gerektiğine (Paker 1965: 157) işaret etmesi üzerine konuya eğilen Prof. Dr. Aşkıdil Akarca; Akköy’ün bilhassa “Milet işi” denilen seramiklerini bilim âlemine duyuran kişi olmuştur. Akarca 1973-1975 yılları arasında Kara Menderes çevresindeki eski köy yerleşmelerini incelerken Akköy’ü de ele almış; buradaki arkeleojik bulgularını bildiri ve makale olarak yayınlamıştır. (Akarca 1976: 126-128; Akarca 1979: 501-506). Bundan sonra Akköy seramikçiliğine ilişkin olarak birkaç araştırma ve yayın daha yapılmıştır ki; bu son çalışmalardan birisi tarihî seramikleri konu edinirken (Bkz.; Güler 2005: 159-166), diğerleri daha ziyade günümüz Akköy’ündeki geleneksel üretime yöneliktir (Bkz.; Yener ve diğ. 1984: 246-253; Tekkök-Biçken 2000: 94-101; Çobanlı ve Oransay 2007: 475). Aşkıdil Akarca söz konusu yayınlarında Akköy’ün tarihine de değinmiş ve köyün 17. yüzyılın ikinci yarısından sonra kurulduğunu ileri sürmüştür. Akarca’ya göre Akköylüler, hemen yerleşimin yanındaki derenin kuzey kenarında, dereye bakan yamaçta iskan edilmiş olan “Akçaalan” köyünden gelmişlerdir. Ona göre Akçaalan, “Miletos işi” ve Son Bizans devri (!) seramik parçaları barındırdığından, yörenin en eski Türk yerleşmelerinden birisidir. Hattâ, benzer seramik parçalarına rastlanan, yakınlardaki Balabanlı köyü ile Akköylülerin bir ilişkisi bulunmaktadır. Bir çömlek merkezi olan Akçaalan’daki ustalar, yeni kil yatakları ve ticarî kaygılarla 17. yüzyılın ikinci yarısında Çanakkale’ye göçmüşler ve bildiğimiz Çanakkale 2 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) seramikçiliğini başlatmışlardır. Akarca, Balabanlı köyündekilerin muhtemelen bu tarihten sonra Akçaalan’a yerleşmeye başladıklarını ve köyün güneye doğru yayılmasıyla şimdiki Akköy adını aldığını düşünmektedir (Akarca 1976: 126-127). Kültür ve Turizm Bakanlığınca desteklenen yüzey araştırmamıza paralel olarak sürdürdüğümüz kaynak ve arşiv çalışmaları sırasında elde ettiğimiz veriler, köyün tarihî geçmişinin Akarca’nın anlattığı şekilde olmadığını göstermektedir. Yayınlarındaki köyün tarihine yönelik bilgilerin herhangi bir kaynağa dayanmadığı, daha ziyade mahallî rivâyetleri yansıttığı anlaşılan Akarca’nın sandığı gibi, Akköy 17. yüzyılın ikinci yarısından sonra kurulmamıştır. Üstelik mevcut tarihî kayıtlara göre, bu yörede Akçaalan adıyla bir köy hiç mevcut olmamış gözükmektedir. Akarca’nın köylülerden dinlediği anlaşılan rivâyetleri, 1 Ağustos 1328 (12 Ağustos 1912) tarihli Şehbâl gazetesinde -biraz daha ayrıntılı olarak- Mehmed Ziya da nakletmiştir (Mehmed Ziya 1912: 194). Aşağıda yeri geldikçe değineceğimiz bu rivâyetlere göre; eskiden “Akçaalan” adıyla bilinen Akköy’ün sâkinleri geçimlerini çanak-çömlekçilikle sağlamaktaydılar. Fakat bir kolera salgını nedeniyle halkın çoğu çevreye dağılmış ve özellikle Çanakkale’ye yerleşmişlerdi (Mehmed Ziya 1912: 194). Bir vakıf kaydına göre 17. yüzyıldan önce de meskûn olduğu anlaşılan Akköy, M. 1530 tarihli Anadolu Vilâyeti Muhasebe Defteri’nde kayıtlıdır (Şek.1). Bu defterde Ezine’ye bağlı Balaban köyünden de söz edilirken, Akçaalan ismine rastlanılmamaktadır.1 Diğer taraftan, aşağıda söz edeceğimiz çeşme kitâbesindeki tarihe ve arşiv belgesine bakılırsa, Akköy’ün geçmişini –en azından- 14. yüzyılın ilk yarısına kadar indirmek mümkündür. Yörenin Türkler tarafından ele geçiriliş ve iskânına ilişkin tarih araştırmaları da bu tespiti teyit eder niteliktedir. Ezine yöresinin Müslüman Türklerle ilk tanışması Çaka Bey’in (M. 1081-1096) Edremit (Adramyttium) fethinin ardından Abydos’u kuşatmasıyla (Kurat 1987: 68) sonuçlanan ilerleyişi sırasında olmalıdır. Fakat asıl kalıcı iskân, Danişmendli Türkmenlerinin bölgeye gelişleriyle gerçekleşmiş görünüyor. Mikâil Bayram’a göre, Danişmend ili denilen Tokat, Kırşehir, Sivas, Aksaray ve Kayseri yörelerindeki zanaat ve sanat ehli ahiler ve Türkmenler 13. yüzyılın ikinci yarısında Selçuklu ve Moğol idarecilerin baskıları yüzünden Batı Anadolu’ya doğru göçmüşler ve Bizans hükümeti tarafından Balıkesir yöresine yerleştirilmişlerdi (Bayram 2005: 125, 128). M. Bayram, bu çerçevede ünlü Baba Saru Saltuk’un da cemaatiyle birlikte, önce Ezine’ye yerleştirildiğini; daha sonra Dobruca (Romanya)’da ikâmete mecbur tutulduğunu (Bayram 2005: 128) ileri sürmektedir. Ezine çevresinin Karasi beyliğinin egemenliği altına girmesi ise 14. yüzyılın başlarına, muhtemelen M. 1306 yılından sonraya rastlamaktadır (Günal Öden 2002: 782; 2005: 44). Bu verilere göre Akköy’ün, Karasi beyliği sahasındaki Danişmendli Türkleri tarafından 14. yüzyıl başlarında kurulmuş yerleşmelerden birisi olması gerekir. Akçaalan ise, bir 1 Bkz.; 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri (937/1530), Dizin ve Tıpkı Basım, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara.1995, s.237. 3 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) yerleşme değil, ancak seramik atölyelerinin yer aldığı mevkiinin ya da mahallenin ismi olabilir. Bize göre Akköy, derenin iki yakasına, Akçaalan denilen yeri de kapsayacak biçimde kurulmuş olmalıdır. Yukarıda vurgulanan tarihî yanılgılarına rağmen A. Akarca bir konuda çok haklıdır: Akköy, yüzeyde bugün bile dikkati çeken seramik ve üretim malzemeleriyle Beylikler ve Erken Osmanlı devrinin önemli seramikçilik merkezlerinden birisidir. Köy, söz konusu yüzey buluntularının yanı sıra, kendi tarihine ışık tutabilecek kalıntılara da sahiptir. Bunlar bir mescit harabesi, cami, çeşme, hamam kalıntısı, iki türbe, caminin haziresindeki ve köy mezarlığındaki mezar taşlarıdır. TARİHÎ ANITLAR Bugün Akköy’deki tarihî yapılardan mescit harap durumdadır. Yapı, küçük boyutlu, kerpiç ve taş duvarlı, ahşap tavanlı olup; hâlen yıkıktır (Res. 1). Bu mescit daha önceden kapısı üzerinde yer alan kitâbeye göre H. 1302/ M. 1886 tarihinde Kösedereli Hacı Osman Ağa tarafından yaptırılmıştır (Akarca 1976: 128). Köyün câmisi ise, mimarisiyle yenidir (Res. 2). Kapısının önünde, duvar dibine konulmuş mermerden bir kitâbe ve doğu tarafında avlunun beton zemini üzerine dikilmiş durumda geç devir mezar taşları vardır. Kitâbenin üst tarafı kırıktır. Üzerine birkaç defa düzensiz biçimde yazılar kazındığı görülmektedir. Bu yüzden hatlar birbirine karışmıştır. Buna rağmen bazı ifadeler okunabilmektedir. En son yazıldığı anlaşılan ve derince oyulmuş görünen “Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdûhu ve resûluhu” ibaresinin altında “…târih sene seb’a erba’in elf…” kaydı H.1047/ M. 1637-38 tarihini göstermektedir (Res. 3). Bu tarih, câminin onarımıyla ilgili olmalıdır. Mevcut câmi 1968’deki son onarım sırasında tümüyle yenilenmiştir. XVII. yüzyılda onarıldığını düşündüğümüz cami ilk olarak ne zaman yapılmış olabilirdi? Mehmed Ziya’nın naklettiği bir rivâyete bakılırsa; İstanbul’dan kaçarak Akköy’e gelen bir Osmanlı şehzâdesi, burada bir câmi, han ve hamam yaptırmıştı (Mehmed Ziya 1912:194). Bu konuda bilgi bulabilmek amacıyla arşiv kaynaklarını araştırırken bir kayıt dikkatimizi çekti. M. 1530 tarihli olup Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nce yayınlanmış olan Anadolu Vilayeti Muhasebe Defteri’nde Hebe Gâzi adında birisinin Akköy’de yaptırdığı eserlerden söz edilmekteydi. Defterdeki kayıtta: “Hebe Gâzi der nefs-i Ezine Pazarı câmi’e muttasıl bir medrese bina itmiş ve şehir altında bir aded köprü ve Ak Köy’de bir câmi, bir mektebhâne ve bir çeşme ve zikr olunan evkâfı tayin eylemiş ve onyedibinbeşyüz akçe vakf itmiş kim mukayyed oluna. Meblâğ-ı mezkûr onyedibin akçe dekâkin meremmetine ve beşbin akçe ........ yevmi bir akçe câbisi olan bağ, vakf köyünde olan çeşme meremmetine ve bin akçesini câmi meremmetine ve binbeşyüz akçe köprü meremmetine ............. ne mikdar olursa meremmetine sarf oluna bâki onyedibinbeşyüz akçe mukarreren kayd.” (Şek. 2) Bu satırların 4 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) altındaki bir kayıt ise; Akköy’deki hamamın senelik yediyüz akçeden icareye verildiğini anlatmaktadır.2 Mehmed Ziya’nın yukarıdaki rivâyetini çürüten bu belgedeki bilgilere göre; Ezine’de vakıf eserleri bulunan Hebe Gâzi Akköy’de cami, mektebhâne, çeşme ve hamam yaptırmış görünmektedir. Köydeki mevcut cami, belki Hebe Gâzi’nin camisinin yerine yapılmış olabilir; ya da Akarca’nın hamamın yanında gördüğü diğer kalıntılar3 Hebe Gâzi’nin câmisine ait olabilir. Bu kalıntılar şimdi yoktur. Fakat köylüler söz konusu kalıntının bulunduğu alana hâla “cami yeri” demektedirler. Yukarıda bahsettiğimiz mermer kitâbedeki H.1047/M.1637-38 tarihinin bu yapının onarımıyla ilgili olması gerekir. Fakat kitabenin dışında hiçbir kalıntısı günümüze ulaşmadığından; câminin köyün neresinde kurulmuş olduğunu bilemiyoruz. Üzerinde bozuk bir kitâbe bulunan çeşme ile, aşağıda dere kenarındaki hamam kalıntısının da muhasebe defterinde zikr edilen yapılar olduklarını düşünüyoruz. Fakat mektebhâne denilen yapıya ait herhangi bir kalıntı günümüze ulaşmamıştır. Muhasebe defterindeki belgede vakfın tarihine dair bilgi bulunmamaktadır. Buna mukâbil devşirme taşlardan meydana getirilmiş, tek cepheli, sivri kemer nişli çeşmenin üzerindeki bozuk kitâbe; “Heze’l-ayn mine’luyûn anhu fî semân aşere ve seb’a mi’e- 718” biçiminde okunmuştur. (Mehmed Ziya 1912: 194). Bugün üzeri boyanmış durumdaki kitâbe biraz daha bozulmuştur. Bu yüzden Mehmed Ziya’nın verdiği metne güvenmek durumundayız. Buna göre çeşme, H.718/M.1318 tarihini taşımaktadır. Çeşmenin, devşirme malzemelerden oluşan tek cepheli mimarisi de, üslûp bakımından bu tarihe uygun düşmektedir. Çünkü Batı Anadolu’daki Beylikler devrinin taşra eserleri, çoğu zaman yoğun devşirme malzemeleri, sade ve basit mimarileriyle göze çarparlar. (Res. 4) Çeşmenin tarihi, adını arşiv belgesinden öğrendiğimiz Hebe Gâzi’nin, Ezine fatihleri olarak bilinen Ahi Yunus ve Danişmendli Abdurrahman Gâzi4 ile çağdaş bir şahsiyet olduğunu ortaya koymaktadır. Görünen o ki; Hebe Gâzi, sırlı seramik üretimi dolaysıyla ticarî canlılığa sahip Akköy’de, câmi, hamam, çeşme ve mektebhâneden meydana gelen, küçük çaplı ve muhtemelen serbest nizamda bir külliye inşa ettirmişti. Bu külliyenin bir parçası olduğunu düşündüğümüz ve halkın “hamam yıkığı” dediği kalıntının içi ve çevresi toprakla dolmuş; içerisinde ağaçlar büyümüştür. Mevcut haliyle 10,48x7,15m. boyutlarında küçük bir yapıdır. (Şek.3) Yapıda dört mekan tespit edilebilmektedir. Bunlardan doğu taraftaki ile ortadaki mekan arasında bir açıklık vardır. Bir pencereye benzeyen açıklığın doğusundaki mekan dikdörtgen biçimiyle su deposuna benzemektedir. Fakat diğer mekanların 2 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri (937/1530), s.237. Aşkıdil Akarca, bunların bir kilisenin sütun kalıntıları olduklarını ve cami yapımı sırasında kullanıldıklarını ileri sürmektedir (Akarca 1976: 128). Bundan, söz konusu yerde bir kilise bulunduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Çünkü bunlar, tıpkı çeşmede olduğu gibi, câminin yapımında kullanılmış devşirme malzemeler olmalıdır. 4 E.Hakkı Ayverdi, Gâzi Süleyman Paşa’nın Ahi Yunus ve Abdurrahman Gazi’nin Ezine’de bulunan zâviyelerine vakıflar tahsis ettiğini belirtir (Ayverdi, I, 1989: 134, 136). 3 5 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) kapıları ve birbirleriyle bağlantıları tespit edilememiştir. Ayrıca duvarlarda tüteklik bulunamamıştır. Yapının bir kısmı toprak altında kalmış olabilir. Bunlar için yapıda bir kazı yapılması şarttır. Harabenin duvarlarında beyaz kireç harcı ile moloz taş ve yer yer tuğla kullanılmıştır. Ölçebildiğimiz tuğlalardan birisinin boyutları 23 x 23 x 4,5 cm.dir. Köyün doğu tarafındaki mezarlığın içinde birisi geç devirde yapılmış görünen; diğeri ise bir mezarın üzerine taş malzemeyle masif bir kütle halinde yapılmış iki türbe yapısı vardır. Masif kütle halindeki yapının herhangi bir mimari değeri yoktur. (Res. 5). Bunlardan üzeri çatılı olanın, Akarca’nın incelediği yıllarda bir avludan ibaret olduğu anlaşılmaktadır (Res. 6). Akarca’ya göre; burada köylülerin Şah Sultan Dede dedikleri İshak adında bir zat yatmaktadır (Akarca 1976: 127). Çanakkale Evkaf defterlerindeki bir kayıt bu bilgiyi büyük ölçüde doğrulamaktadır. Hicrî 10 Ramazan 1288 (M. 23 Kasım 1871) tarihli Begli Hacı Ahmet Ağa’ya ait bir vakıfnâmede Ak Karyesinde medfun İshak Efendi’nin türbesinde türbedârlık yapacak kişiye de ücret ayrılmaktadır.5 Bugün içerideki sandukanın ucundaki taşlardan tarih konusunda bir bilgi elde edilememektedir. Bu arada halkın hafızasındaki Şah Sultan Dede isminin İshak Efendi’yle değil, hemen yanı başındaki mezarda yatan ve Osmanlı şehzadesi olduğu ileri sürülen kişiyle ilgili olması muhtemeldir. Zamanla bu iki mezardaki şahsiyetlerin ismi aynı kişiyi anlatır hâle gelmiş görünüyor. Akköy’ün geniş mezarlığı içindeki en eski tarihli taşlar, mahallî rivâyete göre bir Osmanlı şehzâdesi ve ailesine (Mehmed Ziya 1912: 194) ait olanlardır (Res. 7). Bunlar üzerleri Klâsik üslûpta bezemeli mermer lâhit biçimli mezarlardır. 20. yüzyıl başlarında meydana gelen bir yangın sırasında mezarlar ve yanındaki türbe yanmış, mermerler parçalanmıştır (Mehmed Ziya 1912: 194). Üç veya dört kişiye ait gözüken mezarlar sonradan da tahrip edilmişler; lahit levhalarının bazıları, İshak Efendi türbesinin son tamiri sırasında duvarlara gelişi güzel yerleştirilmiş ve şahideler kırılmıştır. Akköy gibi bir yerleşimde karşımıza çıkan bezemeli mermer lahit parçaları ve mermerden görkemli kavuk biçimindeki şahide başlığı, burada yatan kişilerin sıradan kimseler olmadığına işaret etmektedir. Bu kavuğun oturduğunu sandığımız dörtgen prizma biçimindeki şahidenin üç parça hâlinde kırıldığı ve alt kısmın yok olduğu tespit edilmiştir. Mevcut parçalara göre şahidenin bir yüzünde “…ındillah ola makâmın cennet me’vâ senin..” ; diğer yüzünde “Lâ ilâhe illallah Muhammedü’r-resûlullah/ Hasretle fevtün içün/Didi gamın târihini…” ibareleri okunmaktadır. Ne yazık ki, şahidenin alt kısmı yok olduğundan, bahsedilen tarihi ve taşın sahibini tespit edemedik (Res. 8-9). Buna karşılık diğer bir şahide tarih taşımaktadır (Res. 10). Üst tarafı kırılıp kaybolmuş durumdaki şahide levha biçimindedir. Mevcut kısımdaki yazının istifini alttan yukarıya doğru okumak daha uygun görünmektedir. Buna göre “Sâime ola makâmın cennet me’va ındillah…, sene 1030.” yazısı okunmaktadır. H. 1030/ M. 162021 tarihini taşıyan şahidedeki “Sâime” (oruçlu) kavramı ister sıfat, ister özel isim 5 Begli Hacı Ahmed Ağa Vakfı, Çanakkale Evkaf Defterleri, VGM Arşivi, s.66. 6 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) olsun, her iki durumda da bir kadını anlatmaktadır. Yan yana defnedilmiş gözükmelerine bakılarak, diğer mezarların da kadınla aynı tarihten kaldıkları düşünülebilir. Her iki şahide üzerinde de benzer ibarelerin yer alışı, mezarlarda yatanların birbirileriyle ilgisine ve belki de aynı tarihte öldüklerine işaret etmektedir. Bazıları yerde duran, bazıları türbe duvarında kullanılmış olan lâhit parçalarının ikisinin üzerinde “kelime-i şehâdet” yer almaktadır. Yazıların dışında kalan kısımlarda 17. yüzyılın Klâsik tarzına uygun düşen gülbezekler, vazodan çıkan lâle, nergis..v.b. çiçeklerden oluşan natürmort kabartmalar ve hançer kabartmaları vardır (Res. 11-12). Hançer kabartması, yukarıda bahsettiğimiz isimsiz ve tarihsiz şahidenin bir erkeğe ait olduğunu ve bu kişinin kalem ehli (ulemâ) değil; kılıç ehli (asker, vezir, şehzâde..v.b. gibi) bir sınıfa mensubiyetini kanıtlamaktadır. Bu lahit parçalarındaki bezemeler İstanbul Piyale Paşa Türbesi (M. 1578) içindeki, Piyale Paşa’nın oğullarına ait 6, 7, 8 ve 9 numaralı lâhitlerle büyük benzerlik sergilemektedir. Özellikle 6 numaralı lâhitte de hançer kabartmasının yer alması ilginçtir (Şek. 4). 17. Yüzyıl ilk yarısına tarihlenen söz konusu lâhitler (Demiriz 1981: 398), kronolojik bakımdan Akköy’deki lahitlerle paralellik gösterirken; aynı zamanda onların nasıl bir biçime sahip olduğu konusunda fikir edinmemizi sağlamaktadırlar. Akköy’deki lahitler süsleme motifleri ve kompozisyonları bakımından Piyale Paşa türbesindekilerle ortak bir uslûbu yansıtırlarken; yan yüzlerde yazıya yer verilmiş olmalarıyla, onlardan ayrılırlar. Bu ayrıntıya rağmen lâhitler üzerindeki bezemelerin de, buradaki diğer mezarların –kadın mezarı gibi17. yüzyıl ilk yarısına ait olduklarını kanıtlamaları önemlidir. Fakat bu mezarlarda yatanlar kim dir? Bu konuda halkın hâfızası doğru bir bilgiyi günümüze kadar taşımış olabilir mi? Şayet böyleyse, taşların üzerinde adını bulamadığımız bu bahtsız şehzâdenin Ezine’nin bir köyünde ne işi vardı? Yukarıda üzerinde durduğumuz kadın mezarındaki H. 1030/M. 1620-21 tarihinden hareketle Osmanlı tarihine bir göz atıldığında ilginç bir olayla karşılaşıyoruz. Bu tarih II. Osman’ın saltanat (M.1618-1622) yıllarına rastlamaktadır. Osmanlı kroniklerine göre, genç yaşta tahta geçen II. Osman, Hotin Seferi öncesinde “ana ve babadan bir olan kardeşi şehzâde Sultan Mehmed Han’ı gereksiz ve günahsız yere” öldürtmüştür (Peçevî, II, 1982: 350). Peçevî’ye göre H. 1029/M. 1620, Nâimâ’ya göre H.1030/M.1620 yılında vuku’ bulan olay, kroniklerde kısaca zikredilmekte; tâbiri câizse geçiştirilmektedir. Diğer kronikler, haksız yere şehid edilen Şehzâde Mehmed’in nereye gömüldüğü konusunda açık bir bilgi vermezken; Nâimâ, onun babası Sultan Ahmed’in ayak ucuna gömüldüğünü kaydetmiştir (Nâimâ, 2, 1968: 738). Eğer Nâimâ’nın verdiği bilgi doğru ise, Akköy’deki mezarda bir şehzâdenin ve ailesinin değil; kimliklerini henüz bilmediğimiz başka kişilerin yattıklarını düşünmek gerekir. İstanbul’da Sultan I. Ahmed’in türbesinde yatan şehzâdeler arasında oğlu Mehmed’in de adının geçmesi Nâimâ’yı doğrular gözükmektedir. Bu durumda, Akköy’de yatan kişinin hânedan ailesinden değil; belki de üst düzey bir Osmanlı idarecisi olduğunu ve ailesi ile birlikte öldüklerini ya da öldürülmüş olabilecekleri ihtimalini de gözden ırak 7 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) tutmamak gerekecektir. Bununla birlikte, söz konusu mezarlardakilerin kimliklerinin kesin olarak saptanabilmesi için; hem Sultan Ahmed türbesinde, hem de Osmanlı arşivlerinde ayrıntılı bir araştırma yapmak şarttır. Akköy’ün tarihî geçmişine uygun olarak bunlardan daha eski taşlar belirlenememiştir. Bunun için mezarlığın içinde sondaj ya da kazı yapmak gerekir. Diğer taşların tarihi ise XVIII. yüzyıldan XX. yüzyıl başlarına kadar bir dağılım göstermektedir. Buradaki bazı şahideler üzerinde H.1140 / M. 1727-28, H.1175 / M. 1761-62, H.1178 / M.1764-65, H.1206 / M.1791-92, H.1307 / M. 1889-90, H.1308 / M. 1890-91 ve H. 1320 / M.1902-03 tarihleri tespit edilmektedir (Resim 7). Köyün mezarlığında dikkati çeken Antik devir mimari parçalarının, mezar taşı yapmak üzere başka bir yerden getirildiklerini sanıyoruz. Benzer türde devşirme taşlar köy camisinin çevresinde de göze çarpmaktadır. Caminin avlusuna yerleştirilmiş toplam yedi mezar taşından üçü ayak taşı, dördü ise baş taşıdır. Baş şahidelerinde H. 1176/M. 1762-63, H.1228/M.1813, H.1260/M.1844 ve H.1261/M.1845 tarihleri okunmaktadır. SERAMİKÇİLİK Bildirinin başında da vurgulandığı gibi, Akköy’ün seramiklerinden ilk defa söz eden Mehmed Ziya; köy hakkındaki diğer bilgileri verirken “…Esasen bu cami’in bulunduğu yerde bir köy varmış ki, ahalisi çanak çömlek imâliyle te’min-i muâşeret ederlermiş. Fakat koleranın zuhûru üzerine halk şuraya buraya ve ez-cümle şimdiki Çanak kal’aya gitmişlerdir. Demek ki Çanak kal’ada çanak çömlek imâli bu köyden giden çanakçıların yerleşmesinden sonradır. Ak köyde el-yevm çanak çömlek imâl edilirse de, bildiğimiz gördüğümüz büyük yoğurt destileri yapılmaktadır.” demektedir (Mehmed Ziya 1912: 194). Akköy’ü kuzey taraftan sınırlayan dar vadinin kuzeyindeki yamaçtan itibaren dere kenarına kadar uzanan tarlalarda bol miktarda sırlı ve sırsız seramik parçaları, üç ayaklar ve cüruflara rastlanmaktadır. Burası Akarca’nın Akçaalan dediği yerdir. Ne yazık ki, tarihî fırınlardan eser kalmamıştır. Fakat alanda yaptığımız yüzey araştırmasında ele geçen çok sayıda cüruf ve üçayak seramik üretimi konusunda kuşkuya yer bırakmamaktadır (Res. 13). Üçayaklar tipolojik bakımdan üç gruba ayrılabilmektedirler: a) Üç kollu olanlar, b) İç bükey kenarlı eşkenar üçgen biçimindekiler, c) Düz kenarlı eşkenar üçgen biçimindekiler. Bunlardan çok bilinen üç kollu üçayakların üzerinde herhangi bir işaret yoktur. Bu tip üçayaklar Selçuklu döneminde ve 14. yüzyılda kullanılmaktaydı. Buna karşılık diğerlerinin alt yüzünde muhtelif şekillere sahip damgalar dikkati çekmektedir. Bunların arasındaki bir grupta damga yoktur. Elimizdeki üçayaklar, ayırt edici nitelikteki form ve damga özellikleriyle toplam 27 (yirmiyedi) çeşit göstermektedirler. Bu sayı, fırınları değil ustaları ifade etse gerektir. Bu arada üç ayakların tarihi konusunda kesin bir şey söylemek zordur. Şimdilik, burada üretim yapılan uzun yıllardan kalma parçalar olduklarını söyleyebiliyoruz. Bununla birlikte, bazı damgalı üçayakların İznik Tiyatro kazısında çıkan Osmanlı devri üçayaklarıyla 8 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) benzerlikleri çok ilginçtir (Bkz.; Özkul Fındık 2001: 290-291). Tüm bunlara bakarak; üçayaklardan üç kollu tiptekilerin daha erken tarihe işaret ettiklerini ileri sürebiliriz. Yüzeyde ele geçen seramikler sırsız ve sırlılar olmak üzere iki grupta toplanabilirler. Bunlar üretim sırasında kırılmış, yarım kalmış ve hatalı üretildikleri için atılmış kaplarla ilgili görünmektedirler. Sırsız seramikler genellikle testi, ibrik, çömlek ve küp gibi kapalı formda kaplara aittirler (Res. 14). Bunlar esas olarak düz tabanlı, kaidesiz kaplardır. Birkaç tane boğazı bilezikli testi-ibrik parçaları, emzikler göze çarpmaktadır. Birkaç tane düz dipli, silindirik gövdeli seramik kap parçası bulunmuştur. Sırlı seramikler ise daha çok kâse ve tabak türü kaplardan oluşmaktadır. Fakat sırlı ağız, boyun ve kulp parçalarına bakılırsa; bu türde testi ve ibriklerin de üretilmiş oldukları anlaşılır. Bunların tümü kırmızı hamurludur. Sırlı seramikler süsleme tekniklerine göre belli başlı gruplara ayrılabilirler: Tek Renk Sırlılar: Bunlar yeşil, hardal sarısı tonunda, koyu kahve ve türkuaz sırlı kaplardır (Res. 15-16). Sıraltı Tekniğindekiler: Bu tip kapların en önemli grubunu “Milet işi” nin çok bilinen örnekleri oluşturmaktadır. Bunlarda şeffaf sır altına koyu mavi veya lacivert boya ile desenler yapılmıştır (Resim 17) Süsleme kompozisyonları soyut bitkisel motifler veya radyal çizgisel motiflerle meydana getirilmiştir. Bunlardan bazılarının dış kısımları ya aynı tarzda süslenmiş, ya da tek renk yeşil sırla kaplanmıştır. Bunların benzerlerine İznik başta olmak üzere Anadolu’nun muhtelif yerlerinde yapılan kazılarda rastlanmaktadır (Aslanapa ve diğ. 1989: 289-311; Özkul Fındık 2001: 75-84; Şahin 1981: 261-264; Maria 2006: 499). Bunların yanında şeffaf sıraltına veya şeffaf türkuaz sıraltına siyah desenle süslenmiş parçalar da görülmektedir. Özellikle türkuaz sıraltına desenli olanların Selçuklu seramikleriyle benzerliği çok belirgindir. Sgraffito Tekniğinde Bezeli Kaplar: Bu kaplardan özellikle hardal sarısı renkli sırlılar ilk bakışta Bizans seramiklerini akla getirmekle birlikte; bu konuda çalışan meslektaşlar söz konusu parçaların Bizans işi olmadığını belirtmişlerdir. Bölgedeki Bizans seramiklerini ele alan araştırmalarda da -herhangi bir ilişki göze çarpmadığından olsa gerek- Akköy hiç söz konusu edilmemiştir. (Meselâ bkz.; Böhlendorf-Arslan 2004). A. Akarca, bu tip parçaları “Son Bizans devri üslûbunda seramikler” olarak adlandırmış; 13. yüzyıl Zeuksippos grubu Bizans seramiklerine benzettiği örneklerle karşılaştırdığı İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki benzer parçaların Akçaalan’da (yani Akköy’de) üretildiklerini ileri sürmüştür (Akarca 1979: 501-506). Akköy’deki seramiklerin Zeuksippos grubu eserlerden farklı olduklarını söyleyebiliriz. Öte yandan, Akköy’deki Beylikler devri sgraffito seramiklerinin son Bizans devri üslûbunu sürdürdüklerini ileri sürmek çok acele verilmiş bir hükümdür. Çünkü bu kaplardaki kazımalar son derece yüzeyseldir. Çoğu zaman kabın ortasındaki dairesel çerçevenin içine soyut motifler, basit kıvrık çizgiler veya basitçe işlenmiş çark-ı felek kompozisyonu işlenmiştir (Şek. 5-7). Bu arada Akköy’ün Türkler tarafından kurulmuş bir yerleşme olduğunu unutmamak 9 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) gerekir. Bu yüzden son Bizans devri seramikçiliği ile Akköy seramikleri arasında bir ilişki aramak için çok sağlam verilere ihtiyaç vardır. Kaldı ki, Akköy seramiklerini Bizans seramikleriyle kıyaslamadan önce; Beylikler devri seramikçiliğinin asıl kaynağı olan Selçuklu seramikçiliğine bakmak daha akılcı bir yaklaşım olurdu. Slip ve Akıtma Tekniğindeki Parçalar: Bir grup parça, Akköy’de slip ve akıtma tekniklerinin de uygulandığını göstermektedir (Res. 18). Bu araştırmada elde ettiğimiz bulgular, Akköy’ün Beylikler devrinde kurulmuş bir Türk yerleşmesi olduğunu ve köyde, başta İznik ve Kütahya olmak üzere Beylikler devrinin diğer seramik merkezlerindekilere paralel nitelikte üretim yapıldığını ortaya koymaktadır. Burada sorgulanması gereken şey, ana ticaret yolları üzerinde yer almayan ve önemli ticarî hacme sahip bulunmayan bir köyde, her yörede görülebilecek basit sırsız çanak-çömleklerin ötesinde sırlı ve kaliteli seramikçiliğin nasıl doğduğudur. 14. yüzyıla kadar inen seramiklerin, -benzeşen örnekler bulunmakla birlikte- genel olarak Ortaçağ Bizans seramiklerinden farklılığı ve neredeyse yerleşimin kuruluşuyla eş zamanlı biçimde görülmeye başlanması; Bizanslılardan devralınmış bir geleneğin söz konusu olmadığını anlatmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki; Aköylüler buraya yerleştiklerinde sırlı seramikçilik deneyimine sahiptiler. O zaman bu köylüler belli bir teknik bilgi ve beceri gerektiren sırlı seramik üretimini nereden biliyorlar dı? Bu nokta da, yazımızın başında verdiğimiz tarihî süreci dikkate almakta yarar var. Gerçekten de, Orta Anadolu’dan yöreye göçen Türkmenler arasında meslek erbabı ahilerin varlığı, sorumuzun cevabı olabilir. Bu ilişki, aynı zamanda Selçuklu devri seramikleriyle olan benzerliğin nedenini de izah edebilir. Tabii ki bu tespit, yöredeki Türklerle Bizanslılar ya da Hıristiyan toplum arasında karşılıklı sanat etkileşiminin cereyan etmediği anlamına gelmez. Akköy seramikçiliği, diğer araştırmacıların da dikkati çektiği gibi; sonraki asırlarda Çanakkale merkezine kaymış olmalıdır. Akarca’ya göre, Akköy çömlekçileri 17. yüzyılın ikinci yarısında; yeni kil yatakları ihtiyacı ve ticarî kaygılarla Çanakkale’ye göç etmişlerdir (Akarca 1976: 127). Çanakkale’de seramik üretimine ilişkin bilgilerin daha ziyade 17. yüzyıl sonlarına doğru yoğunlaşması (Öney 2007: 366), Akarca’nın görüşüyle örtüşmektedir. Buna rağmen, köyde geleneksel seramikçilik günümüze kadar yaşamıştır. Ancak, git gide sırlı seramikçilik unutulmuştur. 1960’lı yıllarda kırka yakın sayıda olan (Yener ve diğ. 1984: 247) fırın ve atölyelerin çoğu zaman içinde kapanmıştır. Bugün sadece köyün okulunun avlusundaki iki fırında ihtiyaç doğrultusunda üretim yapılmaktadır (Çobanlı ve Oransay 2007: 475) (Res. 19). Köyün yukarısındaki arazide göze çarpan çok sayıda çukur; kil elde etmek için toprağın derinliklerine inilmek zorunda kalındığını göstermektedir. Bundan hareketle; Akköy seramikçiliğinin giderek sönükleşmesinin nedenleri arasında hammadde sağlama zorluğunun önemli bir faktör olduğunu söyleyebiliriz. Akköy’deki yüzey 10 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) araştırmamızı tamamladığımızda; özellikle 14. yüzyıl Beylikler devri seramikçiliğinin niteliği konusunda daha fazla veri elde edebileceğimizi sanıyoruz.6 KAYNAKÇA Akarca, A. 1976 “Çanakkale’de Kara Menderes Çevresindeki Eski Köy Yerleşmeleri.” İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi 30: 119-134. Akarca, A. 1979 “Çanakkale’de Yeni Bir Çanak Çömlek Merkezi.” VIII. Türk Tarih Kongresi (Ankara, 11-15 Ekim 1976), Kongreye Sunulan Bildiriler, I, Ankara, 501-506. Aslanapa, O. Ve diğ. 1989 İznik Çini Fırınları Kazısı, II. Dönem (1981-1988). İstanbul. Ayverdi, E.H. 1989 İstanbul Mimari Çağının Menşei: Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, I. İstanbul. Bayram, M. 2005 “Selçuklular Zamanında Orta Anadolu’dan Batıya Göçler.” Uluslararası Batı Anadolu Beylikleri Sempozyumu (18-20 Ekim 2004) Bildiriler, Balıkesir, 117-129. Belgi Hacı Ahmed Ağa Vakfı, Çanakkale Evkaf Defterleri, VGM. Arşivi: 66. Böhlendorf-Arslan, B. 2004 Glasierte Byzantinische Keramik aus Türkei, I-III, İstanbul. Çobanlı, Z. ve L.D. Oransay 2007 “Geleneksel Seramikçilik ve Çömlekçilik.” Anadolu’da Türk Devri Çini ve Seramik Sanatı, İstanbul, 427-492. Demiriz, Y. 1981 “İstanbul’da Piyale Paşa Türbesi ve Lâhitleri Üzerine Bir Araştırma.” Vakıflar Dergisi, XIII: 387-424. Güler, A. 2005 “Erken ve Geç Osmanlı Dönemi Çanakkale Seramikleri Üzerine Bir Değerlendirme.” 20. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 159-166. Günal Öden, Z. 2002 “Karasioğulları Beyliği.” Türkler 6: 781-786. 2005 “Karası ve İlk Zamanları.” Uluslar arası Batı Anadolu Beylikleri Sempozyumu (18-20 Ekim 2004) Bildiriler. Balıkesir, 42-45. Kurat, A.N. 1987 Çaka Bey. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını Mania, U. 6 Akköy’deki çalışma sırasında, Akarca’nın verdiği bilgiler doğrultusunda, onun Akköylülerin bazılarının geldiğini söylediği (Akarca 1976: 127) Balabanlı ören yerine gidilmiş; burada da, Akköy seramikleriyle paralellikler gösteren Beylikler devri seramik parçalarına rastlanılmıştır. 16. yüzyıla ait Osmanlı kayıtlarında her iki köyün de mevcut olduğu görünmektedir. 11 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 2006 “Eine neue Werkstatt früher türkischer Keramik-Miletware aus Pergamon.” Istanbuler Mitteilungen 56: 473-499. Mehmed Ziya, 1912 “Şimdiye Kadar Tedkîk Olunmamış Bir Şehzâde Mezarı.” Şehbal, 1 Ağustos 1328 (1912): 194. Naîma Mustafa Efendi, 1968 Naîma Tarihi, 2. (Çev.: Z. Danışman). İstanbul. Öney, G. 2007 “Çanakkale Seramikleri.” Anadolu’da Türk Devri Çini ve Seramik Sanatı. İstanbul, 365-376. Özkul Fındık, N. 2001 İznik Roma Tiyatrosu Kazı Buluntuları (1980-1995) Arasındaki Osmanlı Seramikleri. Ankara. Paker, M. 1965 “Anadolu Beylikler Devri Keramik Sanatı.” Sanat Tarihi Yıllığı I: 155-182. Peçevî İbrahim Efendi, 1982 Peçevî Tarihi, II. (Haz.: B.S. Baykal). Ankara. Şahin, F. 1981 “Kütahya Çini ve Keramik Sanatı ve Tarihinin Yeni Buluntular Açısından Değerlendirilmesi.” Sanat Tarihi Yıllığı IX-X (1979-1980): 259-286. Tekkök-Biçken, B. 2000 “Pottery Production in the Troad: Ancient and Modern Akköy.” Near Eastern Archaeology 63/2: 94-101. Yener, G. ve diğ. 1984 “Akköy Testiciliği ve Sorunları.” 2. Ulusal El Sanatları Sempozyumu bildirileri (18-20 Kasım 1982, İzmir). İzmir, 246-253. 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri (937/1530), Dizin ve Tıpkı Basım, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara.1995. 12 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Şekil 1. M.1530 Tarihli Muhasebe Defterine Göre Biga Livası yerleşimleri 13 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Şekil 2. Hebe Gâzi Vakfına ait belge Şekil 3. Akköy’deki hamam kalıntısının planı 14 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Şekil 4. İstanbul’da Piyale Paşa türbesinden 6 nolu lâhit.(Demiriz’den) 15 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Şekil 5. Akköy, Sgraffito teknikli parça Şekil 6. Akköy, Sgraffito teknikli parça 16 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Şekil 7. Akköy Sgraiffito teknikli bir parça Resim 1. Akköy’deki harap mescit 17 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 2. Akköy’ün modern camii Resim 3. Akköy’de tarihi camiyle ilgili onarım kitabesi 18 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 4. Akköy’de çeşme Resim 5. Akköy mezarlığında kütlesel türbe 19 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 6. İshak Efendi Türbesi Resim 7. Akköy mezarlığında şehzade ailesi (?) mezarları 20 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 8. Şahide parçası Resim 9. Şahide parçası 21 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 10. Şehzade mezarında (?) tarihli şahide Resim 11. Şehzade mezarı (?) lahdine ait parça 22 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 12. Şehzade mezarı (?) lahdine ait parça Resim 13. Akköy’de seramik üç ayaklar 23 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 14. Akköy, sırsız seramik parçaları Resim 15. Akköy, tek renk sırlı seramikler 24 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 16. Akköy, tek renk sırlı seramikler Resim 17. Akköy, Milet işi parçalar 25 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 18. Akköy, slip ve akıtma tekniğinde parçalar Resim 19. Akköy, okulun avlusundaki geleneksel fırınlar 26 EZİNE ABDURRAHMAN (ULU) CAMİİ Zekiye UYSAL Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü ABSTRACT It is supposed that the ancient name of Ezine was Eolya and accepted that Ezine was conguered by the Ottomans in the first years of the accession of Murad I in 1361. The Great Mosque of Ezine is the oldest monument from the Turkish period in this city.The building is situated in the Cami-i Kebir region and it could survive up to present with some repairs. The Mosque is straight in depth which the building has a private place with three halls, and portic in its northern side. It has flat, iner wooden roof and outer pleat roof. Also it has a single minaret. Şadırvan (water-tank with a fountain) and the enclosure walls which surround the open courtyard are not original; they were built up later. Although there is no construction inscription of the Great Mosque of Ezine which could remain up to present, there is an inscription at the top of the building including the records of later repairs. Because of its basilical shape with three halls, private style of its minaretand wooden roof structure, the mosque is one of the most valuable samples in the fourteen century architectural developments. Keywords: Ezine, architecture, mosque, fourteenth century. GİRİŞ Eski adı Eolya (Uzunçarşılı 1984: 97) olduğu sanılan Ezine, XIII. yüzyıl sonlarında Balıkesir ve Çanakkale bölgesinde beylik kuran Karasıoğulları zamanında, M.1306’dan sonra Türklerin eline geçmiştir. (Günal Öden 2005: 44). Karasıoğullarının asıl kitlesini Danişmentli Türkleri teşkil eder. (Uzunçarşılı 1984: 96-97) Ezine’nin, I.Murad’ın tahta çıktığı 1361 yılında Osmanlıların eline geçtiği kabul edilmektedir. (Uzunçarşılı 1982: 80) Fakat daha Gazi Süleyman Paşa zamanında yörenin Osmanlı egemenliği altında olduğunu gösteren veriler vardır. Bunlardan birisi Ezine’deki AhiYunus Zaviyesi’ne ilişkin vakıf kaydıdır. Bu kayıtta Gazi Süleyman Paşa’nın (ölümü: 1357-58), Ezine Pazarı’nı Ahi Yunus’a vakfettiği bilgisi yer almaktadır. O da, bunu kendi zaviyesine vakfetmiştir (Ayverdi 1966: 137). XVI. yüzyıl Osmanlı defterlerinde de yerleşim “Ezine Pazarı” adıyla geçmektedir.7Şehirde Osmanlı devrinden itibaren birçok eser yapılmıştır. Bunların bazıları yok olmuştur. Yukarıda adı geçen Ahi Yunus Zaviyesi bugün ayakta değildir. Ona atfedilen türbe ise mimari bakımdan bir özellik taşımamaktadır. 166 Numaralı Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü yayını, Ankara, 1995: 235-236. 7 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Yıldırım Bayezid devrinden kaldığı kabul edilen (Ayverdi 1966: 497) Sefer Şah Mescidi XVII.-XVIII. yüzyıllarda geçirdiği onarımlarla özelliklerini yitirmiştir. (Eren 1990: 125). Fakat Sefer Şah Hamamı günümüze ulaşmıştır. Çifte hamam biçiminde yapılan eser, Ezine’nin özgün yapıları arasındadır. XVI. yüzyıla verilen Zeytinli Camii’nin Kethüda Mehmed Efendi tarafından yaptırıldığı kabul edilir (Eren 1990: 126). Geç dönemde onarım görmüştür. Şehirde Türk döneminden bugüne kalabilmiş eserler arasında en eskisi Ulu Camiidir. Şehrin güney kesiminde Camii-Kebir mahallesinde yer alan yapı, birkaç defa geçirdiği onarımlarla zamanımıza ulaşmıştır. Cami derinlemesine doğrultuda üç sahnlı harim ve kuzeyindeki son cemaat yerinden oluşmaktadır (Şek. 1). İçten düz ahşap tavanlı, dıştan kırma çatılıdır. Tek minarelidir (Res. 1) Kuzeyinde görülen şadırvan ve yapıyı çevreleyen avlu duvarları özgün değildir. Sonradan yapılmışlardır (Res. 2). Dış sınırlarıyla derinlemesine 27.88m, enlemesine 21.66m. boyutlarındaki yapının doğu, batı ve güney cephelerinde altlı üstlü pencereler yer almaktadır. Doğu cephede bugünkü görünümüne göre altta iki, üst tarafta üç pencere bulunmaktadır (Res. 3). Alt pencerelerden ortadaki yuvarlak kemer alınlıklıdır. Ayverdi, bugün için kapatılmış durumdaki açıklığın asli halinde de pencere olduğunu düşünmektedir (Ayverdi 1966:134) (Res. 4). Bunun güneyindeki ise düşey dikdörtgen çerçevelidir (Res. 5) Fakat lento seviyesi bakımından ilkinden daha yukarıda kalmaktadır. Doğu cephedeki üst pencereler üç adet olup bunlardan ortadaki oval biçimde ve daha küçüktür. Bunun iki yanındakiler ise, XIV. yüzyıl için alışılmadık büyüklükte basık kemerli pencerelerdir. Şebekelidirler. Bunların yüksekliği saçak seviyesine kadar ulaşır. Oval pencere, yuvarlak kemer alınlıklı alt penceresinin üstüne yerleştirilmiştir. Diğerleri ise bunun iki yanına açılmışlardır (Res. 6). Batı cephedeki açıklıklar doğudakilerle aynı hizada düzenlenmişlerdir (Res. 7) Fakat batı cephede ortada alt açıklık mevcutken, güney tarafta alt pencere şimdi mevcut değildir. Üst taraftakiler, ortada oval yanlardakiler ise büyük basık kemer çerçeveli olmak üzere, doğu cephedeki üst pencerelere benzerler. Bu cephenin ortasındaki alt açıklık, pencere taşımakla birlikte tamir görmüştür. Bu tamir sırasında yuvarlak boşaltma kemeri tahrip edilerek pencere yapılmıştır (Res. 8). Güney cephede altlı üstlü olmak üzere ikişerden toplam dört adet pencere, mihrap dikkate alınarak yanlara yerleştirilmiştir (Res. 9). Bunlardan alt pencereler düşey dikdörtgen formda mermer söve ve lentolu, demir parmaklıklı açıklıklardır. Bunların üstüne rastlayan birer pencere ise yan cephedekiler gibi, saçağa kadar uzanan basık kemerli, şebekeli pencerelerdir. Her üç cephede de beden duvarları testere dişi dizilerinden oluşan saçak kornişi ile sona erer. Minare harimin kuzeybatı köşesinin üstüne yerleştirilmiş olup, XIX. yüzyıl karakterinde silindirik gövdeli ve tek şerefelidir (Res. 10). Gövdenin üst tarafında kaval silme biçiminde bilezikten sonra şerefe başlar. Şerefe kornişi yatay barok silmelerle meydana getirilmiştir. Şerefe korkuluğu masif taş levhalarla yapılmıştır. Silindirik petekten sonra bakır kaplamalı konik külah ve alem gelir. 28 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Caminin kuzey kanadını son cemaat yeri mekanı kaplamaktadır (Res. 11). Son cemaat yeri doğu ve batı kenardan masif duvarla sınırlanmış olup, kuzeye dört sütunla açılmaktadır. Son cemaat yeri duvarlarının kuzey yüzlerinde devşirme mermerden birer konsol göze çarpar. (Res. 12-13) Sütunlar birbirine ahşap kirişle bağlanmışlardır. Mekanın üzeri düz tavanla örtülmüştür (Res. 14) Son cemaat yerinin cephesi günümüzde camekanla kapatılmıştır. Son cemaat yerinin içinde kalan harimin kuzey cephesinin ortasında, devşirme taştan yuvarlak kemerli basit taç kapı bulunmaktadır (Res. 15). Yüzeyi silmeli yuvarlak kemer iki yanda antik konsollara binmektedir. Kemerin kavsarası pencereyle kapatılmıştır. Bunun altında basık kemerli, mermer söveli asıl kapı açıklığı yer alır. Kapının iki yanındaki birer pencere, düşey dikdörtgen çerçevelidir. Kapıdan içeri girildiğinde, hemen sağda, duvar kalınlığı içinde yukarı doğru yükselen merdivenli bir dehliz dikkati çeker (Res. 16) Bu kuruluş, harimin kuzeybatı köşesi üstünde yükselen minareye çıkışı sağlar. Harim, içten içe 17.66x17.96m boyutlarıyla kareye çok yakın ölçülere sahiptir. Dört adet mermer sütuna atılmış derinlemesine kirişlerle kıble duvarına dikey üç sahna bölünmüştür (Res. 17). Orta sahn yan sahnlardan geniştir. Sütunların başlıkları, köşelerindeki mukarnas biçimli pahlarıyla Türk işidirler (Res. 18). Güney taraftaki iki sütunun kaideleri de aynı biçimdedir. Ancak kuzey taraftakiler basit köşelere otururlar. Sütun başlıklarının üstüne bindirilen uçları konsol biçiminde pahlanmış ahşap yastıklar çok eski görünmektedirler (Res. 19) Derinlemesine ana kirişler bunların üstüne bindirilmiştir. Tavan düz ahşap kaplamalıdır. Kaplamalar enine ve boyuna çakılmış çıtalarla tutturulmuştur (Resim 20). Harimin kuzeyindeki kadınlar mahfili ahşap direklere ve duvarlara dayanmaktadır. Ortasında harime doğru taşan oval biçimde balkon çıkıntısı vardır (Resim 21). Girişin hemen dibinde iki yandaki merdivenlerle mahfile çıkılır. Harim cephelerde sözü edilen pencerelerden yeteri kadar ışık almaktadır. Bunlardan alt pencereler, içten düşey dikdörtgen biçimde; üstteki büyük pencereler ise basık kemer biçimindedirler (Res. 22) Dıştan oval biçimdeki üst pencerelerin iç biçimi ise daireseldir (Res. 23) Harim zemininin güney tarafı, bu taraftaki sütunlar hizasında seki biçiminde yükseltilmiştir. Bu özellik, yapının zaman içinde geçirdiği onarımlarla ilgili olmalıdır. Kıble duvarının ortasındaki mihrap, mukarnaslı kavsarasıyla özgün kabul edilmektedir (Ayverdi 1966: 134) (Res. 24). E.H. Ayverdi’nin incelediği yıllarda mihrap biraz tahrip olmuş durumdaymış. Ayverdi, mukarnasların bazılarının onarım görmüş olduğunu kaydetmiştir. (Ayverdi 1966: 134) Mihrap nişi üç yönden profilli silmelerle çerçevelenmiş olup, çokgen planlıdır. İç köşelerdeki sütuncelerden sonra başlayan kavsara, beş sıra mukarnasla tepeye doğru basamaklar halinde daralmaktadır. Kavsaranın üstündeki kartuşa, ayet yazılı camlı bir levha asılmıştır. Mihrap, kalınca plastik boya ile kaplanmıştır. Mihrabın hemen batı tarafındaki minber geç dönemdendir. Sade görünümlü olup, taştandır (Res. 25-26). 29 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Ezine Ulu Camii’nin duvarları, son cemaat yeri yan duvarları gibi bazı kısımlarda düzgün kesme taş kullanılmış olmakla birlikte, genel olarak moloz taş ve yer yer düzensiz biçimde tuğlalara yer verilmek suretiyle yığma duvar tekniğinde inşa edilmişlerdir. Doğu ve batı cephelerin ortasındaki alt pencerelerin yuvarlak kemerli alınlıklarında kemerler, bir sıra taş – üç sıra tuğla nöbetleşmesiyle almaşık teknikte yapılmışlardır. Buradaki tuğlalar 28-30 cm. uzunluğunda ve 4-4,5 cm. kalınlığındadır. Üst taraftaki büyük pencerelerin kemerleri tamamen tuğladan yapılmıştır. Fakat bunlarda kullanılan tuğlalar daha küçüktür. Saçak kornişindeki tuğlalar da küçük boyutludur. Bunlar XIX. yüzyıldaki onarıma ait olmalıdırlar. Güney, batı ve doğu cephelerdeki alt pencerelerin söve ve lentolarında kullanılan mermerler, son cemaat yeri duvarlarındaki kesme taş ve mermer konsollar, harim kapısındaki yuvarlak kemer biçimli yekpâre silmeli taş ve bunun bindiği konsollar ile son cemaat yeri ve harimde kullanılan mermer sütunlar devşirmedir. Bu malzemelerin, en yakın antik merkez olan Assos (Behramkale)’tan getirilerek kullanılmış olmaları muhtemeldir. Caminin içinde, mihrabın malzemesi boya yüzünden tam olarak anlaşılamamaktadır. Minberde taş kullanılmıştır. Minare de taş malzemelidir. Sadece külah, ahşap iskelet üzerine bakır kaplamalıdır. Yapıda ahşap malzeme örtü sisteminde kullanılmıştır. Son cemaat yerinin kirişleri ve tavan kaplaması ahşaptandır. Harimdeki ahşap tavanı taşıyan kirişlerin oturduğu konsollu ahşap yastıklar ilk yapıdan görünüyorlar. Mahfilin direk ve döşemeleri ile korkuluklarında da ahşap kullanılmıştır. Ezine Ulu Camii süsleme açısından çok fakirdir. Dış ve iç duvar yüzeylerinde süsleme adına hiçbir şey kalmamıştır. Dekoratif unsurlar, devşirme mermerler üzerindeki motiflerdir. Harimde plastik öge olarak sütunların mermer başlık ve kaidelerindeki mukarnaslar ile mihrabın mimari plastikleri vurgulanabilir. Mihrabın kavsarasının mukarnasları, köşelerdeki sütunceler ve bunları kuşatan silmeler, yapı içindeki en önemli süslemelerdir. Orijinal olmayan minberin kapısı üzerinde ve yan yüzlerde de birkaç motif görülür. Son zamanlarda bir defa daha yenilenmiş olan tavanın ortasındaki radyal ışın demetli tavan göbeği ampir tarzdadır (Ayverdi 1966: 134). Ezine Ulu Camii’nin bugüne gelebilmiş inşa kitabesi yoktur. Bugün için yapının üzerinde görülen kitabe onarımla ilgili olup, geç döneme aittir. Buna karşılık Ömer Lütfi Barkan’ın ele aldığı bir vakıf kaydında; Gazi Süleyman Paşa ve Murad Hüdâvendigâr’ın, Abdurrahman’a Ezine’deki zaviyesi için vakıf tahsis ettiği (Barkan 1942: 316) belirtilmekte; bir başka kayıttaki ifadelerden ise, bu kişiye “Danişmendlü Abdurrahman” denildiği (Barkan 1942: 316) ve caminin banisi olduğu anlaşılmaktadır (Ayverdi 1966: 134). Gazi Süleyman Paşa’nın bu bölgedeki varlığı 1354 yılı civarına rastladığına ve bölge 1361’de Hüdâvendigâr tarafından Osmanlı topraklarına katıldığına (Uzunçarşılı 1982: 7680) göre; cami, bu tarihler civarında, yani XIV. yüzyılın üçüncü çeyreğinde yaptırılmış olmalıdır. Ayverdi, yapıyı Orhan Gazi dönemi eserleri arasında vermiştir (Ayverdi 1966: 134). Yerel bir yayında, Ezine’deki Ahi Yunus’un M.1320 yılında ölümü kıstas alınarak, caminin bu tarihten önce, muhtemelen M.1310-1315 30 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) yılları civarında yapılmış olabileceği (Eren 1990: 125) ileri sürülmüştür. Ancak, Ahi Yunus ile Danişmendli Abdurrahman’ın çağdaş olmaları, caminin tarihi açısından kesin bir kanıt olarak görülemez. Çünkü Süleyman Paşa ve I. Murad’ın zaviye için vakıf tahsis ettikleri sırada cami mevcut olsaydı; o yapı için de benzer bir desteğin verilmesi beklenirdi. Bu bakımdan erken bir tarih önermeden önce, sağlam kanıtlar bulmak gereklidir. Danişmendli Abdurrahman’ın camisi zamanla tahrip olmuş ve XIX. yüzyılda tamir edilmiştir. Harimin kuzey cephesinde, kapının sol tarafındaki oniki satırlık eski yazılı Türkçe kitabede; Hacı Derviş kızı Bahriye Hanım’ın, camiyi H. 1244 / M.1828 tarihinde tamir ettirdiği anlatılmaktadır (Resim 27). Yapı, son olarak halkın da yardımlarıyla 1984 yılında Türkiye Diyanet Vakfı tarafından onarılmıştır. Camide mevcut tavan kaplamaları, içerdeki sıva ve boyalar ile kuzey taraftaki şadırvan1984 onarımında yapılmıştır. Camide 1828 tarihli onarımlar belli ölçüde anlaşılabilmektedir. Bu açıdan ilk göze çarpan mimari eleman minaredir. Taş malzemeli minarenin özellikle şerefesi, barok karakteriyle XIX. yüzyıl özelliği taşımaktadır. Doğu, batı ve güney cephedeki pencereler de geç dönemde onarım görmüşlerdir. E.H. Ayverdi bu pencerelerden oval olanlar hariç diğerlerinin orijinal olduğunu ileri sürmüştür (Ayverdi 1966: 134) Oval pencerelerin XIX. yy işi olduğunda kuşku yoktur. Ancak diğer pencerelerin durumunu incelemek gerekir. Öncelikle doğu ve batı cephe ortasındaki yuvarlak kemer alınlıklı açıklıklar, bir pencereden çok kapıya benziyorlar. Çünkü bunlardan doğu cephedekinin lentosu hemen yanındaki alt pencerenin lentosundan biraz aşağıdadır. Ayrıca yan cephelerin ortasındaki bu açıklıkların dışında kalan diğer alt pencerelerin kemerli alınlıkları yoktur. Ya da bunu düşündürecek herhangi bir iz yoktur. Burada Ulu Camilerde çok karşılaşıldığı gibi kuzey kapının dışında, doğu ve batı cephelerde de birer kapı düşünmek daha mantıklıdır. Üst taraftaki büyük pencereler Ayverdi’nin söylediği gibi orijinal gözükmüyorlar. Saçak seviyesine kadar çıkan büyüklükleri, basık kemer biçimleri ve kullanılan küçük tuğlalar dolayısıyla bunları da XIX. yüzyıla vermeliyiz. Erken dönemde bu kadar büyük üst pencereler görülmemektedir. Harimin kuzey duvarında son cemaat yerine bakan pencereler de onarım görmüştür. Harimde kadınlar mahfili, XIX.yüzyılda onarılan kısımlardandır. Ayverdi’nin Ampir uslüpta olduğunu söylediği tavanın ve minberin aynı dönemde yapıldığı ve yenilendiği anlaşılmaktadır. Muhtemelen, harim zeminin güney tarafındaki seki biçimindeki yükselti de geç dönemdendir. Onarımlarla oluşan bu değişiklikleri ayıkladıktan sonra Abdurahman Gazi’nin Ulu Camisinin orijinal hali konusunda şunlar söylenebilir: Cami, ilk haliyle derinlemesine üç sahnlı ahşap tavanlı bir harime sahipti. Kuzeyinde yandan masif duvarla sınırlanmış, düz tavanlı son cemaat yeri vardı. Harimin kuzeybatı köşesinde bir minare yükseliyordu ve bu minareye, harimin kuzey duvarı içindeki merdivenli bir dehlizle çıkılıyordu. Erken Osmanlı döneminde bu şekilde yapılmış minare ve merdivenli dehliz uygulamalarının en 31 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) erken örneklerinden birisi budur (Uysal 1999: 156). Caminin güney cephesinde ve kuzey cephesinde düşey dikdörtgen çerçeveli devşirme mermerden söve ve lentolu ikişer alt pencere bulunuyordu. Doğu ve batı cephelerin ortasında almaşık teknikte yapılmış yuvarlak kemerli alınlıklarıyla birer kapı vardı. Bunların iki yanında ise, ötekilere benzeyen birer alt pencere bulunuyordu. Cephelerdeki üst pencereler için bir şey söylemek güçtür. Fakat ilk haliyle de testere dişli saçak kornişi bulunduğu düşünülebilir. İçerde mukarnaslı kavsaraya sahip mihrap, devrine uygundur. Devşirme sütunların kaide ve başlıkları şimdiki gibi olmalıdır. Bunların üstünde ahşap yastıklardan sonra derinlemesine büyük kirişler atılarak üç sahnlı düzen oluşturulmuştu. Bunların üzerine ise ahşap kirişlemeli tavan bindirilmiş olmalıdır. Böyle tavan kirişlemesine özellikle XIV. yy. Ankara cami ve mescitlerinde rastlanmaktadır. Sonuç olarak; Ezine Ulu cami, derinlemesine doğrultuda üç sahınlı bazilikal planı, minaresinin özel konumu ve ahşap tavanlı yapısıyla XIV. yüzyıldaki mimari gelişmeler içinde bazilikal planlı ahşap tavanlı yapıların en batıdaki örneklerden birisidir. Beylikler devri olarak tanımlanan bu süreçte, XIV. yüzyıldan böyle ahşap tavanlı ve bazilikal planlı yapılar arasında Kastamonu Kasabaköy Camii (M.1366), Ankara Ahi Elvan Camii hatırlanabilir. Menteşe beyliğinin merkezlerinden Peçin’de XIV. yüzyılda inşa edilen Ulu caminin de bazilikal plan üzerine ahşap direkli ve tavanlı olduğu kazılar sonucunda anlaşılmıştır (Ünal 2003: 138). Fakat saydığımız örneklerde destek sistemi ahşap direklerden oluşurken, Ezine Ulu Camii’nde devşirme mermer sütunlar tercih edilmiştir. İki yandan masif duvarla sınırlanmış son cemaat yeri uygulaması bakımından da Kastamonu Kasabaköy Camii ile benzerlik sergilemektedir. Minarenin, yapının beden duvarının bir köşesi üzerine bindirilerek; gövde içindeki merdivene ulaşma probleminin, duvar içine merdivenli dehliz yapılarak çözülmesi XIV. yüzyıldan itibaren Osmanlı ve Batı Anadolu beyliklerinde zaman zaman karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda Bursa Yıldırım Camii, Milas Fîruz Bey İmareti ve Balat İlyas Bey Camii hatırlanabilir. Yapıda görülen yoğun devşirme malzeme kullanımı da Batı Anadolu’daki Beylikler devri için tipik bir uygulamadır. 32 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) KAYNAKÇA Ayverdi, E.H. 1966 İstanbul Mimari Çağının Menşei: Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, I. İstanbul. Barkan, Ö.L. 1942 “Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler.” Vakıflar Dergisi II: 279-386. Eren, R. 1990 Çanakkale ve Yöresi Türk Devri Eserleri. Çanakkale. Günal Öden, Z. 2005 “Karası ve İlk Zamanları.” Uluslararası Batı Anadolu Beylikleri Sempozyumu, Bildiriler (18-20 Ekim 2004, Balıkesir Üniv.), Balıkesir, 42-45. Uysal,A.O. 1999 “Erken Osmanlı Mimarisinde Minareler.” Osmanlı, X. Ankara, 149-160. Uzunçarşılı, İ.H. 1982 Osmanlı Tarihi, C.I. Ankara. 1984 Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri. Ankara. Ünal, Rahmi Hüseyin 2003 “Beçin 1999 Kazısı.” Sanat Tarihi Dergisi XII: 127-154. 166 Numaralı Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü yayını, Ankara, 1995. 33 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Şekil 1. Ezine Ulu Camii planı (Ayverdi’den) 34 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 1. Genel görünüş Resim 2. Şadırvan 35 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 3- Doğu cephe Resim 4. Doğu cephede ortadaki pencere 36 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 5. Doğu cephenin güney tarafındaki pencere Resim 6. Doğu cephedeki pencereler 37 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 7. Batı cephe Resim 8. Batı cephedeki orta pencere 38 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 9. Güney cephe Resim 10. Minare 39 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 11. Son cemaat yeri mekanı Resim 12. Son cemaat yerinde devşirme mermerden bir konsol 40 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 13. Son cemaat yerindeki konsol Resim14. Son cemaat yeri tavanı 41 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 15. Taçkapı Resim 16. Minareye çıkan merdivenli dehliz 42 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 17. Harimden görünüş Resim 18. Harimdeki sütunlar ve başlıkları 43 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 19. Kiriş sisteminde ahşap yastıklar Resim 20. Harimin ahşap tavanı 44 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 21. Harimin kuzeyinde kadınlar mahfili Resim 22. Harimin kıble duvarındaki pencereler 45 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 23. Harimin batı duvarındaki pencereler Resim 24. Mihrap 46 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 25. Minber Resim 26. Minber kapısı 47 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 27. Kuzey duvarında tamir kitabesi 48 ALEXANDRİA ANTİK KENTİ VE AZİZ PAVLOS DENİZ B. ÖZTÜRK Arkeolog ÖZET Alexandria Troas antik Kenti Çanakkale kültür tarihi içinde çok önemli bir yere sahiptir. Özelikle Roma İmparatorluğunun Anadolu’da koloni statüsü verdiği bir kaç şehirden bir olan Aleksandria Troas arkeolojik kalıntıları ile bölge için önemli bir kültür ve turizm potansiyeline sahiptir. Özellikle Roma çağının sonlarına doğru Aziz Paulus’un Hıristiyanlığı batı dünyasına yayma konusunda bu kent çok önemli roller oynamıştır. Bu açıdan Hıristiyanlık dini açısından bir Hac kenti olma özelliğine de barındırmaktadır. Bu yüzden Ezine’nin sahip olduğu arkeolojik bir değer olan Alexandria Troas kentinin bu değerine değer katabilmek için neler yapılabileceği konusunda bir takım öneriler sunmak bu yazının ana diğer amaçlarından biridir. Anahtar sözcükler: Alexandria Troas, Saint Paul, Hıristiyanlığın yayılması, hac turizmi. ABSTRACT This essay aims to introduce the role of the ancient city of Alexandria Troas on the coastal Troad in the expansion of Christianity westward. Saint Paul reportedly visited the city of Alexandria Troad twice before moving to Europe through Greece in the mission for the spread of Christianity. The harbor of the city of Alexandria Troas, which is one of the most well preserved examples of antiquity, at present, has been the focus of many visitors to this ancient site. It is argued that this ancient site is of great significance for numerous reasons. For example, it is proposed that a special emphasis needs to be placed upon the site to create an atmosphere for pilgrim-based tourism activities. We should do this not merely for benefiting from tourism but to show cultural appreciation of Turks towards nonTurkish cultural heritage. Key words: Alexandria Troas, Saint Paul, spread of Christianity, pilgrim tourism. ALEXANDRİA TROAS KENTİ TARİHİ Kuruluşundan itibaren gelişimini sürdürerek Troas Bölgesi kentleri arasında önemli bir yere sahip olan Alexandria Troas Roma hakimiyetine girdikten sonra, özellikle de Augustus döneminde önemli bir gelişim göstermiş, koloni unvanını almasıyla da bölge kentleri arasında önemli bir konuma gelmiştir. M.S. 1. yüzyılda yaşamış coğrafyacı Strabon Alexandria Troas kentinin orijinal adının “Sigia” olduğunu belirtir (Strabon, Geographia XIII 1: 112). Bu ifade göz önüne alındığında yerleşimin en erken Arkaik dönemde iskan gördüğü ileri sürülebilir. Kent bugün Çanakkale ili Ezine ilçesinin Geyikli bucağına bağlı Dalyan köyü sınırları içerisinde yer alır. Alexandria Troas'ın kuzeyinde; Troia, doğusunda; Neandreia, Kebren ve Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Skepsis, güneyinde; Kolonai, Larisa ve Assos yer alırken batısında; Ege Denizi ve Tenedos adası bulunmaktadır (Res. 1). Troas bölgesinin politik hakimiyeti M.Ö. 334–332 yıllarında gerçekleşen Granikos Savaşı ile birlikte Makedonya krallığının hakimiyetine girmiştir. Büyük İskender’in ölümünden sonra da bölge onun generallerinden Antigonos Monopthalmos’un kontrolüne girer (Grote 1888: 296; Texier 1863: 108) ve yaklaşık olarak M.Ö. 310 yılında kenti kendi adından yola çıkarak “Antigonia” adıyla adlandırır. Antigonia başlangıçta iddialı bir biçimde planlanmıştır. 7.5 km. uzunluğa sahip sur duvarları yaklaşık 4390 dönümlük bir alanı içine almaktadır (Leaf l923: 236). Kent, Neandreia, Kebrene, Skepsis, Kolonai, Larissa, Khrysa ve Hamaksitos gibi kimi küçük kasabaların halklarının bir araya getirilip kaynaştırılması sonucu oluşturulmuştur. Bu yolla şehrin nüfusu, artmış yeni kurulmuş olmasına karşın gerçek bir kent havasına bürünmüştür. Synoikismos olarak adlandırılan, şehirlerin tek çatı altında toplanma politikası, ekonomik ve stratejik amaçlar taşımaktaydı. Şehrin kuruluş nedenlerinden biri de İlion limanın yavaş yavaş kum ile örtülmek üzere olması veya kum ile örtülmüş olmasıdır (Schwertheim 2004: 39). Böylece kıta Yunanistan ve Anadolu arasındaki ticari ilişki canlı tutulabilecekti Antigonos’un M.Ö. 301 yılındaki İpsos Savaşı’nı kaybedip ölmesiyle birlikte kent Asia hükümdarı Lysimakhos’un kontrolüne geçmiş. Lysimakhos’un izni ile ilk olarak Skepsisliler, daha sonra da I. Antiokhos’un izniyle Kebrene’liler kasabalarına dönmüşler, nüfusu biraz azaldıysa da kent önemini korumuştur (Sevin 2001: 68). Kentin kontrolünün Lysimakhos’un eline geçişinden sonra isim değişikliğine uğrayarak, Alexandria Troas adını almıştır. Lysimakhos döneminde şehirde imar faaliyetleri devam etmiş, şehre sur duvarları ve tapınak inşa edilmiştir. Çevre yerleşimlerden iskana devam edilmiş, böylece gelişme hızlandırılmıştır (Leaf 1923: 32). Kentte yeni ve çok daha sıkı bir vergi politikası uygulanmış, kentin yeni ismini taşıyan ilk bronz sikke basılmış, kent kısa zamanda Troas'ın önemli ticari merkezi durumuna gelerek bir anlamda bölgenin başkenti halini almıştır (Ricl 1997: 16). M.Ö. 281 yılında Seleukos, Corupedion Savaşı ile Lysimachos'u yenerek Küçük Asya'nın batı bölümüne hakim olmuş, Seleukos'tan sonra yönetime I. Antiokhos (M.Ö. 281-261), II. Antiokhos (Antiokhos Theos) (M.Ö. 261-246), II. Seleukos (M.Ö. 246-226) ve III. Antiokhos (M.Ö. 223 -187) geçmiştir. M.Ö. 227/26 yılında I. Attalos’un Antiokhos Hierax'ı yenmesinden sonra, Seleukos hakimiyeti Troas Bölgesi'nde son bulmuştur. Bölgenin hakimiyeti için devam eden mücadelelerin ardından Roma ile yapılan müzakereler M.Ö. 192 yılında sonuçsuz kalmıştır. M.Ö. 190 yılında Magnesia’da Pergamon’un desteğini alan Roma ordusu, Galatlarla ittifak kurmuş olan Seleukos III. Antiokhos’u yenmiştir. Daha sonra bölge yönetimi altında bulunduğu Pergamon Kralı III. Attalos'un M.Ö 133’te krallığını bir vasiyet ile Roma İmparatorluğuna bırakması üzerine Roma eyalet sistemi içersine alınmış ve Asia eyaletine bağlanmıştır (Magie 1950). Romalılar bölgenin verimli topraklarında nüfusu azalan ya da tamamen terk edilen kentlerde emekli askerler için yeni yerleşim yerleri kurmuşlardır. Troas'ın 50 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) kuzeyinde Marmara denizi kıyısındaki Parion ve Lampsakos ile batıda Ege denizi kıyısındaki Alexandria Troas bölgede en fazla Romalı barındıran kentlerdir. Roma Ege'nin batısında Makedonya'nın doğusunda Asya eyaletlerini kurmakla hem boğazlara hakim olmuş, hem de Ege'nin her iki tarafında stratejik yerler elde etmiştir. Alexandria Troas’ın Asya ve Avrupa arasında bağlantı noktası durumundaki konumu nedeniyle, Roma imparatorluğunun başkenti olması dahi düşünülmüştür. Julius Caesar’ın kenti ziyaret ettiği ve kenti, başkent ilan edecek kadar önemli gördüğü bilinmektedir (Schwertheim 2002: 58). Kent Agustus zamanında (M.Ö. 27- M.S. 14) M.Ö.12 yılından önce Colonai Augusta Troadensis ya da Colonia Augusta Troas adıyla bir Roma kolonisi durumuna getirilmiştir (Sevin 2001: 58). Alexandria Troas bu dönemde konumu ve limanı sayesinde güçlü ve zengin bir ticaret kenti durumuna gelmiştir. Bu dönemde kent, doğuda Skepsis’e kadar uzanmaktaydı. Augustus tarafından kente Ius Italicum hakkı verilerek kent İtalya'daki kolonilerle aynı haklara sahip olmuştur. Koloninin kuruluşu Caesar’ın veya Triumvir’lerin planlarında var mıydı veya Augustus’un, Caesar’ın kurmuş olduğu koloni üstüne yeniden kurup kurmadığı kesin olmamakla birlikte tartışılmaktadır. Tüm bunların yanında Caesar’ın kent için özel bir yeri vardı. Onu tanrılaştırmış olan onurlar bunun bir göstergesidir. Onun zamanına tarihlendirilmeyen yazıtların ilkinde θεός bir diğerinde de divus olarak adlandırılmaktadır (Schwertheim 1999: 97). Caesar’ın Troia’yı ziyaret ettiği bilinmektedir. Eski ihtişamını kaybetmiş olan şehir için bazı yatırımlar yaptırmıştır. Caesar’ın bu ziyareti sırasında Alexandria Troas’a da uğramış olması muhtemel ise de bunu kesinleştiren bir kanıt yoktur. Kente önem verildiği ve imar faaliyetlerinin tekrar hız kazandığı bir diğer dönem, İmparator Hadrian (M.S. 117–138) dönemidir. Bu dönemde bir Roma politikası olarak Anadolu’da birçok kente para yardımı yapılmış ve imar faaliyetleri hızlandırılmıştır. Colonia Augusta Troas'ın ikinci koruyucusu da Hadrian’dır. M.S. 132 yılına tarihlenen ve Atina'daki Hadrian gymnasion’unda ele geçen bir yazıtta, Alexandria Troas’lılar, İmparator Hadrian’ı kendi kolonilerinin onarıcısı olarak onurlandırırlar Bu dönemde, maliyetleri yüksek sayılabilecek olan su kemerleri ve Herodes Attikus hamamı olarak adlandırılmakta olan hamamın yaptırıldığı bilinmektedir (Schwertheim 2002: 61). Kent, Hıristiyanlık döneminde de önemini koruyarak Erken Hıristiyanlık merkezlerinden biri konumuna gelmiştir. Yazılı kaynaklardan (Acta Apostolorum XVI: 8-12; XX: 4-14.) M.S. 50/51 ve 56/57 yıllarında Aziz Paulus'un ikinci ve üçüncü misyonerlik yolculukları sırasında Alexandria Troas'ı ziyaret ettiğini öğreniyoruz. Aziz Paulus'un Alexandria Troas’tan deniz yolculuğuna çıkarak Makedonia’ya doğru yola çıktığı bilinmektedir. Bir diğerinde ise Alexandria Troas’ta yedi gününü geçirdiği belirtilmektedir. Bu süre içerisinde Hıristiyanlığı halka tanıtır (Texier 1863: 187). Bu konu ileride tekrar ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Kent, Erken Bizans döneminde de başta gelen ticari ve dini merkezlerden biri olmuştur. Kentte Bizans Çağına ait kalıntılar azdır ve hiçbir kilise yıkıntısı da 51 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) olmamasına rağmen Texier, burasının piskoposluk merkezi durumunda olduğunu; İznik (Nicaea) Metropollüğüne bağlı olan piskoposluk merkezi olan "Skamander" şehrinin bu ovada yer aldığını ve piskopos Antemios'un Assos'da bir kilise yaptırarak burada yaşadığını belirtir. Kentin adı Hıristiyanlıkla ilgili bazı belgelerde de geçmektedir. Alexandria Troas'ın adı M.S. 451 yılında kilise listelerinde ve Chalcedon Meclisinde, "Pionius Troadensis", bunun dışında M.S. 458 yılında Leon'a yazılan mektupta, "Pionius Troadis", M.S. 787 yılında II. Nicaea Meclisinde, "Leontius Troados" olarak geçmektedir (Ramsay 1960: 165-175). M.S. 2. yüzyılda en parlak dönemini yaşayan kent, M.S. 4. yüzyıla kadar önemini korumuştur. Antik yazarların da aktardığına göre, İmparator Konstantin’nin başlangıçta aynı düşüncelerle İmparatorluğun yeni başkentini burada kurmayı planlaması şehrin o dönemdeki anlam ve önemini göstermektedir (Schwertheim 2002: 58). Fakat şimdiki ismi İstanbul olan ve o dönemdeki adıyla Konstantinopolis Doğu Roma İmparatorluğunun başkenti olmuştur. Bu tarihten sonra Alexandria Troas kentinin önemi yavaşça kaybolmuştur. Bunda Alexandria Troas limanının da işlevselliğini yitirmesi önemli bir rol oynamış olmalıdır. Bizans Döneminde önemini korumasına karşın, M.S. 17. yüzyılda İstanbul’daki yapıların inşası için, kentten birçok malzemenin taşındığı ve kentin büyük çapta yıkıma uğratıldığı düşünülmektedir. Osmanlı döneminde önemli bir iskana sahip olmayan şehir İstanbul'daki yapılar için bir taş ocağı merkezi haline gelmiştir. Kentteki yıkımın 16. yüzyıllarda başladığı bilinmektedir. 16. yüzyıl başlarında Sandys ve Coryate adlı iki araştırmacıların bütün çabalarına rağmen antik malzeme yeni bina yapımında kullanılmak için İstanbul'a taşınmış ve kent kalıntıları günden güne yok olmuştur (Cook 1973: 200). 17. yüzyıl içerisinde birçok antik kentte olduğu gibi Troas'da da, yıkım dönemi hızlanır. Kentin deniz kenarında yer alması, kalıntıların kolayca taşınmasına sebep olmuştur. Günümüze ise bir kısmı kalmış olmakla birlikte kent planını ve yapıları hakkında bilgi edinebilmemiz için yeterli görülebilir. Alexandreia Troas kenti Troas bölgesindeki yerleşim yerleri arasında önemli bir yere sahiptir. Bundan dolayıdır ki Avrupalı seyyahların dikkatini çekmiş ve birçok gezgin tarafından ziyaret edilmiştir. Kent hakkındaki ilk bilgileri seyyahların anlatımlarında bulmaktayız. Gezginlerin ziyaretleri 1550’lerden, 1900’lü yıllara kadar devam etmiştir. Kentteki yapılar göz önüne alındığında da kentin döneminde ne kadar gelişmiş ve önemli bir kent olduğu görülmektedir (Şekil 2). Kent kuruluşu sırasında ve özellikle Roma döneminde belirli bir imar faaliyeti geçirmiştir. Roma döneminde yaşanılan gelişmeler genellikle Augustus ve Hadrianus döneminde yaşanmıştır ki bu iki imparatorun şehir için ne kadar önemli olduğundan bahsetmiştik. Oldukça geniş bir arazi üzerine kurulmuş olan kent kuruluşundan itibaren devamlı genişleyerek gelişimini devam ettirmiştir. Şehir, genel olarak bakıldığında gelişmiş bir kentin tüm mimari yapılarına sahiptir. Kent yapılarının dağılımına ve yapıların mimari özelliklerine bakıldığında kentin iki merkezde gelişmiş olduğu görülebilmektedir. Bu merkezlerden biri hellenistik dönemli şehir 52 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) merkezini oluşturmakta diğeri ise Roma dönemi şehir merkezini oluşturmaktadır. Her iki alandaki yapılar zaman içerisinde değişim ve gelişim aşamaları yaşamışlardır. Şehir içinde yer alan bazı yapılardan bahsetmek gerekmektedir; bu şehir planın ve o dönemdeki öneminin ve konumunun anlaşılması açısından bizlere yardımcı olacaktır. Şehrin ana girişi, doğu yönünde Neandreia kentine bakan kapıdır. Bu kapı A.W. Lawrence tarafından ilk olarak oldukça büyük köşe taşları nedeniyle kentin ana kapısı olarak adlandırılmıştır (Lawrence 1979: 259). Sürdürülen kazı çalışmalarının sonucunda M.Ö. 3.yüzyıla tarihlenen yapının, 20.m çapında, dairesel bir avluya sahip olduğu görülmektedir. Alexandria Troas’ın yuvarlak avlulu kapı yapısının bugüne kadar Anadolu’da bilinen en eski örneği oluşturduğunu söylemek mümkündür (Schwertheim 2002: 59). Kent sınırları içerisinde ye alan ilginç bir yapı da Maldelik olarak adlandırılan yapıdır ki halk tarafında saray olarak adlandırılan yapının fonksiyonu belirlenememiştir. 30 m. x 30 m. boyutlarındaki yapının ön cephesinde tonoz kemerleri yer almaktadır. Kullanılan malzeme ve tekniğin (kesme taş blokları ve opus caementitium) dönemleri tam olarak bilinmese de, iki ayrı dönemde inşa edildiği ve bitirildiği düşünülmektedir (Schwertheim 2002: 59). Korunmuş yüksekliği 7 m. ve iki katlı olan yapıda 2005 kazı sezonunda kesit ve plan çizimleri gerçekleştirilmiştir. Maldelik yapısının biraz ilerisinde büyük boyutlardaki hellenistik dönem tiyatrosu yer almaktadır. Bir yamaç üzerinde yer alan yapı Roma dönemine tarihlenen oturma sıralarına sahiptir ayrıca yapı tonoz kemerli bir alt yapıya sahiptir ki bu da bize yapının Roma döneminde bazı değişiklikler ve onarımlar geçirdiğini göstermektedir. Tiyatronun arkasında, ele geçen sütun parçalarından anlaşıldığı üzere dor düzeninde inşa edilmiş olan hellenistik döneme tarihlenen bir tapınak yapısının kalıntıları görülmektedir. Tapınak kutsal alanını hangi tanrıya adandığı şu an için tespit edilememiştir. Bu yapıların hepsi birbirlerine pek fazla uzaklıkta değildirler ve hellenistik dönem kent merkezinde yer almaktadırlar. Şehrin yoğun mimari yapılara sahip bir diğer alanını ise agora alanı oluşturmaktadır. Agora alanı genel olarak Roma dönemi kent merkezini oluşturulmaktadır. 1997 yılında agora alanında başlatılan çalışmalar ilk olarak odeion’un batısındaki alanda gerçekleştirilmiştir. Bu alandaki çalışmalarda büyük taş bloklardan oluşan bir yapının köşesine rastlanmıştır. Yapılan çalışmaların devamında, opus caementitium tekniği ile yapılmış olan, her iki cephesi de sütunlu (amphiprostylos) ve korinth mimarisi şeklinde yapılmış bir tapınak yapısı ortaya çıkarılmıştır. Yapının köşelerinde destek olarak kullanılmış olan blok taşlar yapının podyumunu desteklemektedirler. Podyum, mimariyi taşıyan kesme taş bloklardan ve aralarını dolduran kireç harcından oluşmaktadır. Tapınağın kime adanmış olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Buna karşın, şehre Augustus tarafından koloni unvanının verilmiş olması açısından tapınağın imparatorun yeni hükümdarlığının bir simgesi olabileceği düşünülmektedir. Alexandria Troas kentinin agora alanında, tapınağın kuzeyinde yer alan tonozlu yapıların kuzeyinde yapılan sondajlar sonucu doğu batı yönünde uzanan bir cadde yapısı açığa 53 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) çıkarılmıştır. Bazı bölümleri tahrip olmuş olan cadde dikdörtgen şekilli ve değişik boylardaki granit taşlarından oluşturulmuştur. Agora alanın dışında kalan ve şehrin en önemli yapılarından birini oluşturan bir diğer yapı da Herodes Attikus Hamamıdır. Herodes Atticus Hamamı, kentin ayakta duran en büyük yapısıdır. Cephesi 100 m. uzunluğunda olup yapı Anadolu’da bugüne dek bilinen en büyük hamam yapısıdır. Yapının boyutlarının büyüklüğü, bugün ayakta olan kemerden anlaşılabilir (Res. 1). Sözü geçen kemer, kare bir odayı çevrelemekte olup kubbe şeklinde bir üst örtüyü oluşturmaktadır. Bu mekanın sıcak ve soğuk su havuzları ile soyunma odaları bulunmaktaydı (Schwertheim 2002: 61). Ağır bir deprem geçirmiş olan yapının mermer kaplama parçalarından ve heykellerinden hiçbiri günümüze kadar ulaşmamıştır. Ayrıca hamam yapısının batısına bitişik durumda büyük boyutlara sahip olan bir gymnasium bulunmaktadır. Kentin görülebilmekte olan bir diğer önemli yapısı ise tapınağın batısında yer alan odion’dur. Antik çağda odeionların genellikle kentsel, elit bir tabakaya hizmet ettiği düşünülmektedir ki bu da Alexandria Troas’ın o dönemdeki rolü hakkında fikir sahibi olmamız açısından önemlidir. Alexandria Troas’ın önemli yapılarından biri de bu gün bir tuz gölü halinde olan limanıdır ki o dönemde şehir için çok önemli bir yer teşkil etmektedir (Resim 2). Kentin tüm yapıların varlığı değerlendirildiğinde, özellikle Roma döneminde gelişmiş ve önemli bir kent olma özelliğini ortaya koymaktadır. AZİZ PAVLOS VE YOLCULUKLARI Aziz Pavlos hakkında birçok yerden bilgi edinebilmemize karşın birincil kaynak olarak İncil içerisinde yer alan “Habercilerin İşleri” ve mektuplar bölümleridir. Habercilerin işleri bölümünün Luka tarafından kaleme alındığı bilinmektedir. Genel olarak M.S. 60-62 yıllarında yazıldığı kabul edilse de (Turan 2006: 70) habercilerin işleri adlı bölümde M.S. 63 olarak belirtilmektedir (Habercilerin İşleri 229). Pavlos’un Tarsuslu olduğu bilinmektedir ki Pavlos “Ben Tarsuslu bir Yahudi’yim, Kilikya’nın önemsiz sayılmayan bir kentinin yurttaşıyım” (Habercilerin İşleri 22: 39) “sekiz günlükken sünnet edildim. İsrailli’yim; Benyamin soyundan İbrani atalardan doğmuş gerçek bir İbrani’yim” (Filippililere Mektup 3: 5) gibi ifadelerle, soyu, nereli olduğu ve ailesinin ve kendisinin inancı yani Yahudi olduğu hakkında açıklamalarda bulunmuştur. Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere o dönemde Tarsus’ta bir Yahudi topluluğu olduğu anlaşılmaktadır. Pavlos’dan önce babasının veya büyük babasının bu kente göç ettiği düşünülmektedir. Pavlos bir Tarsus vatandaşıydı ve ondan önce babası da vatandaşlık hakkına sahipti ve burada onların kayıtlı oldukları, Yahudi vatandaşların oluşturduğu bir topluluk vardı (Ramsay 2000: 92). Ayrıca Pavlos bir roma vatandaşıydı ve bu ona bazı ayrıcalıklar tanıyordu ki herhangi bir ölüm veya kırbaçlama cezası karşısında belirli dereceye kadar kişiyi koruyabiliyordu. Cumhuriyet döneminde yurttaşların yurttaşlar meclisine başvurma hakkı vardı, imparatorluk döneminde bu imparatora başvuru hakkına dönüşmüştür (Wallace-Williams 1999:160). Pavlos bir keresinde 54 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) kırbaçlanacakken Roma vatandaşı olduğunu belirterek bu cezadan kurtulmuş daha sonra sorgulanmak üzere serbest bırakılmıştır (Havarilerin İşleri 22: 23-29). Ayrıca vali Fetus’a da imparator önünde yargılanmak istediğini belirtmiştir (Havarilerin İşleri 25: 9-10). Tüm bunlar Pavlos’un bir Roma vatandaşı olduğunu ve ayrıcalıklarını göstermektedir. Babasının bir çadır ustası olduğu bilinmektedir. Sık olarak kullanılmasa da diğer bir ismi Saul olan Pavlos onüç yaşında ailesi tarafından eğitim görmesi için Gamaliel’in yanına Kudüs’e gönderilmiş ve muhtemelen yirmi yaşına kadar orada kalmıştır (Pollock 2001: 13). Kendiside “Yetişmem bu kentte (Kudüs) oldu. Gamaliel’in dizi dibinde atalarımın yasalarına sımsıkı bağlılıkla eğitildim” (Habercilerin İşleri 22: 3) ifadesini kullanmıştır. Eğitimi sonrasında yirmili yaşların başında Tarsus’a ailesin yanına döndüğü bir süre burada kaldıktan sonra otuz yaşlarında tekrar Kudüs’e gittiği ifade edilmektedir (Pollock 2001: 14-15). Ailesinin yanında ve Kudüs’te iyi bir Yahudi eğitimi alan Pavlos İsa yandaşlarına, yeni yayılan bu akıma ve yandaşlarına karşı cephe aldığı bilinmektedir. Pavlos, Stefanos’un taşlanarak ölümünde etkili olmuş, bunun ardından kilise topluluğuna karşı başlayan saldıranlar içinde yer alarak, erkek ve kadınları evlerinden çıkartarak cezaevine atılmasında etkili olmuştur ( Havarilerin İşleri 8: 1-3). Pavlos, kaçanları yakalayıp tekrar Kudüs’e getirmek üzere başrahipten Şam’daki sinagoglara kendisini yetkili kılındığını gösteren bir mektup istedi (Havarilerin İşleri 9: 2). Bunun ardından yanındaki bir grup insanla birlikte Şam’a doğru yola çıkmışlardır. Şam yakınlarında öğle vakti gökyüzünden gelen güçlü bir ışıkla yere düşmüş, ardından ”Saul, Saul neden bana saldırıyorsun?” diye bir ses duymuş, sen kimsin diye sorduğunda “Ben senin saldırdığın Nasıralı İsa’yım“diye yanıt almış, ardından İsa ona Şama gitmesini ve yapacaklarının bildirileceğini söylemiştir (Havarilerin İşleri 22: 6-10). Pavlos Şam’a geldiğinde Hananya isimli kişinin sözleriyle gözleri açılır ve Pavlos’tan gördükleri ve duydukları üzerine tüm insanlara O’nun için tanıklık etmesi istenmiştir. Pavlos tekrar Kudüs’e gitmek yerine Arabistan’a gitmiş, orada üç yıl kaldıktan sonra Petros’la tanışmak ve söyleşide bulunmak üzere Kudüs’e gitmiş ve orada onbeş gün kalmıştır. Bunun ardından Suriye ve Kilikya bölgesine gitmiştir ( Galatyalılar’a Mektup 1: 17-21). Daha sonra Kudüs’teki kilise Antakya’da gelişmeler üzerine Barnabas’ı oraya gönderir, Barnabas Pavlos’u bulmak üzere Tarsus’a gider ve onu bulduktan sonra Antakya’ya dönerler. İki yıl boyunca burada kalırlar ve öğretide bulunurlar. Öğrencilere ilk kez Antakya’da Hıristiyan (Mesih inanlısı) adı verilmiştir (Havarilerin İşleri 11: 22-26). Pavlos ve Barnabas öğrencilerin aralarında topladığı yardımı Kudüs’ e göndermişlerdir. Pavlos yanına yunanlı olan Titos’u da alarak Barnabas ile birlikte Kudüs’e giderler (Galatyalılar’a Mektup 2: 1-3). Barnabas ile Saul hizmetleri sona ermiş olarak Kudüs’ten Antakya’ya döndüler Markos diye bilinen Yuhanna’yı da beraberlerinde getirdiler (Havarilerin İşleri 12: 25). Pavlos’un hayatında önemli dönüm noktalarından biride çıktığı yolculuklardır. Havarilerin İşleri bölümünde “İlk Haber Gezisi” olarak adlandırılan geziye Barnabas ile birlikte çıkarlar (Şekil 3). Tarsus’tan ayrılarak Silifke’ye oradan 55 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) da Kıbrıs’a yelken açarlar ve Salamis’e ulaşırlar. Luka, yanlarında yardımcı olarak Yuhanna’yı götürdüklerini belirtir (Havarilerin İşleri 13: 4-5). Pafos’a kadar bütün adayı baştanbaşa aşıp, burada vali ile görüştükten sonra denize açılarak Perge’ye varırlar. Yuhanna kendileri burada bırakarak Kudüs’e döner.( Havarilerin İşleri 13: 13-14). Pavlos ve Barnabas Perge’yi aşıp Pisidya’da bulunan Antakya’ya ( bugünkü Yalvaç ) varırlar. Burada kalırlar ve halka hitap ederler fakat Yahudiler halkı kışkırtarak bir saldırı düzenlerler bunun üzerine haberciler kentten kaçarak Konya’ya oradan da Likaoya kentleri olan Listra ile Derbe’ye ve çevre bölgeye kaçarlar. Listra’dan sonra Derbe’ye giderler. Daha sonra Listra ‘ya Konya’ya ve Antakya’ya (Yalvaç) döndüler (Havarilerin İşleri 14: 21). Buradan ayrılıp Pisidya’dan geçerek Pamfilya’ya geldiler. Perge’den sonra Antalya’ya oradan da Antakya’ya doğru yelken açarlar (Havarilerin İşleri 14: 24-26). Böylece ilk Haber Gezisi tamamlanmış olur. Pavlos ve Barnabas bir süre Antakya’da kaldıktan sonra Pavlos daha önce ziyaret ettikleri yerlerdeki durumu görmek için tekrar yolculuk yapmaları teklif eder. Böylece Pavlos’un ikinci Haber Gezisi başlamış olacaktır (Şekil 4). Barnabas Markos diye bilinen Yuhanna’yı da yanlarına almayı teklif edince aralarında anlaşmazlık çıkar. Barnabas ve Yuhanna Kıbrıs’a yelken açarken, Pavlos da Silas’ı seçerek Suriye ve Kilikya‘dan geçerek kilise topluluklarını ziyaret etmişlerdir (Havarilerin İşleri 15: 36-41). Listra’da Timoteos adlı bir genç onlara katılmıştır. Frigya ve Galatya bölgelerinin ardından Misiya’yı geçerek Troas’a varırlar. Burada kastedilen Alexandria Troas kentidir. O gece Pavlos rüyasında “Makedonya’ya gel, bize yardım et” diyen bir adam görür. Bunu Tanrının onlara bir mesajı olarak algılarlar ve Troas’tan ayrılmanın yolunu ararlar (Havarilerin İşleri 16: 8-10). Luka’nın burada kullandığı ifadelerden birlikte oldukları anlaşılmaktadır. Bundan dolayı Luka’nın onlara Alexandria Troas’ta katılmış olabileceği düşünülmektedir. Semadirek Adası güzergahından devam ederek bir gün sonra Neapolis’e varmışlardır. Buradan Filippi’ye gitmişler, bir süre burada kalmışlar burada savcılar tarafından sopayla dövülme cezası almışlar ve daha sonrasında da ceza evine atılmışlardır (Havarilerin İşleri 16: 22-24). Gece meydana gelen depremin ardından serbest bırakılırken, Roma vatandaşı oldukları halde gördükleri muameleden şikayet etmiş, bunun üzerine telaşlanan savcılar onlardan özür dilemişlerdir. Filippi’den ayrılan Pavlos ve Silas Amfipolis ve Apolonya’dan geçerek Selanik’e varırlar. Burada da bazı olumsuzluklarla karşılaşarak Veriya’ya giderler. Selanik’te yaşayan Yahudiler buraya da gelip karışıklık çıkarırlar bunun üzerine Pavlos deniz yoluyla Atina’ya gider, Silas ve Timoteos Pavlos’tan gelen buyrukla beraber oradan ayrılırlar. Pavlos Atina’dan ayrılarak Luka Pavlos’a burada kalmasının öğütlendiğini ve Pavlos’un birbuçuk yıl burada kalarak Tanrı’nın sözlerini öğrettiğini söyler (Havarilerin İşleri 18: 9-11). Pavlos gemiye binip Suriye’ye gitmek için Korintos’tan ayrılırken Priskila ile Akila da kendisiyle birlikteydi. Efesos’a ulaştıklarında Pavlos onlardan ayrılıp sinagoga gider orada Yahudilerle tartışa Pavlos, onlar daha uzun süre kalmasını istese de daha sonra tekrar döneceğini bildirerek buradan ayrılır. Kayseri’ye varınca kilise topluluğunu selamladıktan sonra 56 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Antakya’ya gider (Havarilerin İşleri 18: 18-22). Pavlos ikinci haber gezisini. Antakya’da sonlandırır. Pavlos bir süre Antakya’da kaldıktan sonra üçüncü ve son Haber Gezisine çıkar (Şekil 5). Luka, Pavlos’un bir süre Antakya’da kaldıktan sonra buradan ayrıldığını Galatya ve Frigya bölgelerinde sırasıyla dolaşarak örgencileri desteklediğini belirtir (Havarilerin İşleri 18: 23). İç Anadolu’yu dolaşarak Efessos’a gelir. Burada üç ay süreyle sinagogda tartışmalara katılır. Daha sonra sinagogdan ayrılarak her gün Tiranos’un toplantı salonunda tartışmalara katılır. Luka bunun iki yıl sürdüğü söylemektedir (Havarilerin İşleri 19: 8-10). Efessos’ta çıkan karışıklılıktan sonra Makedonya’ya gitmek üzere buradan ayrılan Pavlos Troas üzerinden geçerek Makedonya’ya ulaşmıştır. Buradan da Yunanistan’a giden Pavlos yolculuğu sırasın geçti yerlerdeki halka öğütler vermiştir. Pavlos Yunanistan’da üç ay kaldıktan sonra Makedonya üzerinden geri dönmeye karar verir. Luka, pavlos’a yoldaşlık eden bir grup insandan bahseder ve ”Bunlar önden gidip Troas’ta bizi beklediler. Biz de Mayasız Ekmek Bayramı günlerinden sonra Filippi’den gemiye bindik ve beş günde Troas’a vararak onlara katıldık. Burada bir hafta kaldık” ifadesini kullanır (Havarilerin İşleri 20: 5-6). Burada Luka’nın onlarla tekrar bir araya gelmiş olduğu anlaşılmaktadır. Luka, Pavlos’un Troas’taki son gecesinde yapılan bir toplantı sırasında lafın çok uzamasından dolayı pencere kenarında uykuya dalan bir gencin üçüncü kattan düştüğünü ve ölü olarak yerden kaldırılan gencin Pavlos onu kollarına almasıyla tekrar dirildiğini aktarır (Havarilerin İşleri 20: 7-12). Yanındakiler Troas’tan gemiyle ayrılırlarken Pavlos karadan giderek onları Asos’ta karşılamıştır. Oradan Midilli’ye hareket ederler. Oradan hareket ettikten sonra Sakız Adası’nın karşısından geçerler ve Sisam’ı aştıktan sonra Efessos’a uğramadan Miletos’a varırlar. Pavlos fazla vakit harcamamak için Efesos’a uğramamış, buradaki kilise topluluğunun yaşlılarını Miletos’a çağırır. Buradan adasına, ertesi gün Rodos’a oradan da Patara’ya varırlar. Finike’ye giden bir gemi bulunca Patara’dan ayrılırlar. Kıbrıs’ı sollarında bırakarak Suriye’ye yönelirler ve gemideki malların boşaltılacağı Sur’a varırlar. Yedi gün burada kaldıktan sonra ayrılarak Ptolemais’e giderler. Orada bir gün kaldıktan bir gün sonra Kayseri’ye (Caesarea) ulaşırlar. Burada bir süre sonra Kudüs’te güvende olmayacakları uyarısına rağmen Kudüs’e gider. Pavlos üçüncü haber gezisini de tamamlamış oldu. Pavlos, yolculukları sırasında iç kısımlara yaptı geziler dışında, kat ettiği mesafelerin büyük bir kısmını deniz yoluyla geçmiştir. O dönemde gidilecek olan yere bağlı olarak kara yolculuğuna göre daha güvenli, daha az yorucu olması ve daha hızı olması nedeniyle bazı olumsuzlukları olsa da deniz yolculuğu daha çok tercih edilen bir seyahat türüydü demek mümkündür. Gemiler genellikle kıyıdan ayrılmadan liman şehirlerine uğrayarak ilerliyordu. Bunun sebebi olarak eski gemicilerin karayı gözden kaybetmemek istemesinin yanı sıra gemilerin limanlara uğrayarak mal alıp mal vermesi gösterilebilir. Pavlos da çoğunlukla bu çeşit kıyı yolculuğu yapmıştır (Wallace-Williams 1999: 21). 57 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Pavlos Kudüs’te bir süre kaldıktan sonra Yahudilerin neden olduğu bir karışıklık nedeniyle Romalı askerlerin eşliğinde Kayseri’ye (Caesarea) gönderilir ve orada vali Feliks, ardından da onun görevini devralan Festus’un karşısına çıkarılır. Pavlos valiye Roma vatandaşı olduğunu ve imparator karşısında yargılanmak istediğini belirtir (Havarilerin İşleri 25: 10). Pavlos birkaç gün sonra şehre gelen Agrippa’nın huzuruna çıkar. Agrippa onu dinler ve bir suç işlemediğini düşünse de imparatora başvurduğu için onu Roma’ya göndermeye karar verir (Havarilerin İşleri 25). Pavlos, diğer tutuklularla birlikte bir yüzbaşı eşliğinde Roma’ya gitmek üzere denize açılırlar. Likya’nın Mira kentine ulaştıklarında, yüz başı İtalya’ya giden bir gemi bulur. Knidos açıklarından Girit’in Feniks limanına ulaşırlar. Daha sonra gemi kazası geçirip Malta adasında karaya çıkarlar. Bir gemi bulduktan sonra oradan ayrılıp ilk olarak Sirakuza’ya, sonrasında Regium’a oradan da Puteoli’ye varırlar. Buradan ayrıldıktan sonra kara yoluyla Roma’ya ulaşırlar. Luka Pavlos’un burada iki yıl boyunca kiraladığı evde oturduğunu ve hiçbir engelle karşılaşmadan İsa ile ilişkin konuları öğrettiğini aktarmaktadır (Havarilerin İşleri 28: 30-31). Pavlos’un olasılıkla M.S. 66 yılında Küçük Asya’nın batısında ya da doğu Makedonya’da tutuklandığı (Pollock 2001: 283). İmparatora ihanet suçuyla yargılanıp Petrus ile aynı günde M.S. 67 yılında Haziranın 28’inde başı kesilerek idam edildiği ifade edilmektedir (Turan 2006: 123). ALEXANDRİA TROAS KENTİ TURİZM POTANSİYELİ Troas Bölgesi, M.Ö. 3. binlerden günümüze kadar iskan görmüş bir alan olmasıyla Anadolu tarihi içerisinde önemli noktadadır. Bölgede yer alan Troia, Alexandria Troas, Assos, Smintheion, Neandreia ve Parion gibi önemli merkezlerin il sınırları içerisinde bulunması Çanakkale için oldukça büyük önem taşımaktadır. İl sınırları içerisinde başka antik yerleşimler de olmasına karşın saydığımız bu merkezler antik çağdaki önemleri, şuandaki durumları ve birçoğunda yürütülen arkeolojik kazı ve araştırmalarla diğerlerine oranla öne çıkmışlardır. Troia, Assos, Smintheion gibi merkezlerde kazı çalışmalarının uzun süredir devam etmesine karşın Parion ve Alexandria Troas’ta sürdürülen kazıların diğerlerine oranla oldukça az bir süredir devam ettiği söylenebilir. Troia ile Smintheion ve Assos arasında yer almasına karşın Alexandria Troas diğerlerine oranla adı daha az bilinen bir yerleşimdir diyebiliriz. Bundaki en büyük etken olarak kazı çalışmalarının yaklaşık 10 yıllık bir süredir devam ediyor olması gösterilebilir ki, bu sürenin arkeolojik kazılar için kısa süre olduğu söylenebilir. Kazı çalışmalarının yapıldığı alanlar ve yol üzerinden geçerken fark edilebilecek Herodes Atticus Hamamı gibi büyük boyutlu yapılar haricinde ilgi çekebilecek niteliğe tam anlamıyla ulaşıldığı söylenemez. Ağırlıklı olarak Roma Dönemi şehir merkezinde gerçekleşmiş olan kazı çalışmaları aynı bölgede devam etmektedir (Res. 3). Sürdürülen çalışmalar sırasında şehrin doğusunda yer alan ve ana girişlerinden biri olan oval kapı yapısı, tonozlu alt yapısı ayakta olan odeionun hemen doğusunda yer alan ve Augustus’a adanmış olduğu düşünülen Roma dönemi tapınağı açığa çıkarılmıştır. Ayrıca tapınağın kuzeyinde yer alan ve doğu 58 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) batı yönünde ilerleyen ana caddenin bir bölü de açığa çıkarılmıştır. Bunların yanı sıra su altı arkeolojisiyle ilgilenen bir grup tarafından şehrin o dönem için oldukça önemli yapılarından biri olan limanında da çalışmalar sürdürülmüştür. Şehir sınırları içerisinde sürdürülen çalışmalar tapınağı doğusunda yer alan ve aşağı agora olarak adlandırılan alanda ve tapınağın batı ve güneybatısında yer alan alanlarda devam etmektedir. Şehrin Roma Dönemi’nde bölgede önemli bir konumda bulunduğundan ve Augustus tarafından şehre koloni unvanının verildiğinden, Hadrian zamanında şehirde büyük imar faaliyetlerinin gerçekleştiğinden, hatta şehrin başkent yapılması düşünüldüğünden bahsetmiştik. Tüm bunların tekrarlanması şehrin o dönemdeki önemini vurgulamak açısından oldukça önemlidir. Şehir içerisinde sürdürülen çalışmalarla, yapıların açığa çıkarılması ve bununla birlikte şehrin kazanacağı görsellik bilimse çalışmalar ve turizm açısından bizim için oldukça önemlidir. Yapılacak olan çevre düzenlemesi ile birlikte kentin bir ören yeri konumuna getirilmesi ve tam anlamıyla ziyarete açılması halinde, önümüzdeki yıllarda bölge turizmine katkı sağlayacağına kesin gözüyle bakılabilir. Bu da zaten var olan kapasiteyi daha üst seviyeye taşıyacak ve bölge değerlerinin tanıtılmasına katkıda bulunacaktır. Kentin arkeolojik değerlerinin yanı sıra kentin tanıtılmasına ve bölge turizmine katkıda bulunabileceği düşünülen bir diğer faktör ise inanç turizmidir. Son dönemlerde Turizm Bakanlığında ilgili olduğu inanç turizmi açısından Türkiye oldukça önemli konumdadır. Anadolu toprakları antik çağdan itibaren birçok inanışa tanıklık etmiştir. Daha sonrasında ise yeni yayılan dinlerin geçiş ve yayılış yolları üzerinde yer almıştır. Dinlerin ilk yayılma aşamalarında, bulundukları ülkelerde karşılaştıkları baskı politikaları sonucu Anadolu’ya sığındıkları söylenebilir. Hıristiyanlığın önemli merkezleri arasında gösterilen ve yedi kilise ismiyle anılan merkezlerin Anadolu topraklarında olması buna verilebilecek örneklerdendir. Hıristiyanlığın ilk yayılma döneminde havarilerin ve inananların bir kısmı bu topraklar üzerinden geçerek yeni dini tanıtma imkanı bulmuştur. Aziz Pavlos bu dönemde yaptığı geziler ve diğer topluluklara gönderdiği mektuplarla Hıristiyanlığın yayılmasında büyük katkılarda bulunmuştur (Res. 4). İncil’de yer alan ve Habercilerin İşleri olarak adlandırılan kısmın büyük bir bölümünde Pavlos’un yaptıklarının ve gezilerinin aktarılması, ayrıca yine İncil’in bölümleri arasında yer alan mektuplardan onüç tanesinin Pavlos’a ait olması Pavlos’un Hıristiyanlık için nekadar önemli biri olduğunu ortaya koymuştur. Likya yolu projesi ile dikkat çeken İngiliz Kate Clow’un 2003 yılında ‘‘St. Paul Trail Yürüyüş Yolu’’nun çalışmalarını da üstlendiği bilinmektedir. Vatikan’ın 2008 yılını Aziz Pavlos (Saint Paul) yılı ilan etmesi de Pavlos’un ne kadar önem teşkil ettiğine bir kanıttır. 2008’in AzizPavlos yılı ilan edilmesinin, Pavlos’un Tarsuslu olması ve yaşamının büyük bir bölümünü Anadolu’da geçirmesi, yolculukları sırasında Anadolu’daki bazı kentleri gezmiş olması veya gezileri sırasında buraları geçiş noktası olarak kullanması inanç turizmi açısından oldukça önemlidir. Papa 16. Benedik’in 2008 yılını “Aziz Pavlos Yılı” ilan etmesinin ülkemize gelen turist 59 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) profilini etkileyeceği beklenmektedir. İnanç turizmi kapsamında Türkiye’ye gelecek olan turistlerin başta Tarsus olmak üzere Pavlos’un, Hz. İsa’yı ve Hıristiyanlığı tanıttığı yerleri ziyaret etmeleri ve bu tanıtımın sonraki yılları olumlu şekilde etkilemesi Türkiye turizmi açısından oldukça önemlidir. Bilindiği gibi Pavlos, haber gezilerinin ikincisi ve üçüncüsü sırasında toplam üç kere Alexandria Troas’a gelmiş veya geçmiştir. İkinci haber gezisi sırasında Alexandria Troas’a gelen Pavlos rüyasında kendisini Makedonya’ya çağıran bir adam görmüş bunun üzerine şehirden ayrılarak Makedonya’ya geçmiştir. Pavlos üçüncü haber gezisinde Makedonya’ya geçerken yine Alexandria Troas şehrine gelmiş ve buradan daha önce olduğu gibi deniz yoluyla ayrılarak Makedonya’ya geçmiştir. Üçüncü haber gezisinden dönerken Makedonya’da Alexandria Troas’a geçmiştir. Burada yedi gün kalan Pavlos halkla bir araya gelerek toplantılara ve konuşmalara katılır. Bu toplantılardan birinde üçüncü kattan düşen bir genci tekrar hayata döndürdüğü bilinmektedir. Pavlos’un hayatı ve gezilerini anlatırken de değindiğimiz bu olaylar Alexandria Troas’ın Pavlos’un gezileri sırasında üstlendiği rolü bize göstermektedir ki bu da Hıristiyanlığın yayılmasında büyük öneme sahiptir. Kent, Erken Bizans döneminde de başta gelen ticari ve dini merkezlerden biri olmuştur. Kentte Bizans Çağına ait kalıntılar azdır ve hiçbir kilise yıkıntısı da olmamasına rağmen Texier, burasının piskoposluk merkezi durumunda olduğunu; İznik (Nicaea) Metropollüğüne bağlı olan piskoposluk merkezi olan "Skamander" şehrinin bu ovada yer aldığını ve piskopos Antemios'un Assos'da bir kilise yaptırarak burada yaşadığını belirtir (Texier 1863: 452-453). Kentin adı Hıristiyanlıkla ilgili bazı belgelerde de geçmektedir. Alexandria Troas'ın adı M.S. 451 yılında kilise listelerinde ve Chalcedon Meclisinde, "Pionius Troadensis", bunun dışında M.S. 458 yılında Leon'a yazılan mektupta, "Pionius Troadis", M.S. 787 yılında II. Nicaea Meclisinde, "Leontius Troados" olarak geçmektedir (Ramsay 1960: 165-175). Tüm bunlar değerlendirildiğinde kentin Hıristiyanlık açısından önemli bir şehir olduğunu söylemek mümkündür. Bu noktada, şehrin adının daha çok duyurulması ve Hıristiyanlık tarihindeki önemi ve rolünü vurgulamak oldukça önemlidir. İnanç turizmi kapsamında önemli bir yer teşkil edebilecek konumda olan Alexandria Troas’ın arkeolojik çalışmalarda kat edilen ilerleme ile birlikte adının daha geniş alanlarda duyulması ve bölgenin turizmine, ekonomisine sosyal ve kültürel yapısına katkı sağlaması hem bölge hem de kent için oldukça önem taşımaktadır. 60 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) KAYNAKÇA Cook, J. M. 1973 The Troad. An Archaeological and Topographical Study. Oxford Clarendon. Grote, G. 1888 History of Greece I. London John Murray. Lawrence, A. W. 1979 Greek Aims in Fortification. Oxford Oxford University Pres. Leaf, W. 1923 Straboon the Troad. Cambridge Cambridge University Press. Magie, D.. 1950 Roman Rule in Asia Minor. Princeton Princeton University Press. Pollock, M. 2001 Elçi. İstanbul: Bütün Dünya Kitaplığı. Ramsay, W. 1960 The Historical Geography of Asia Minor. Amsterdam: A.M. Hakkert. Ramsay W. M. 2000 Tarsus (Aziz Pavlus’un Kenti) Ankara. İstanbul Türk Tarih Kurumu. Rıcl, M. 1997 The Inscriptions Of Aleksandreia Troas. Bonn Habelt. Schwertheım, E. 1999 “Zur Gründung Der Römischen Kolonie in Alexandria Troas”. Asia Minor Studien 33, 95-101. Schwertheım, E. 2002 “Alexandreia Troas”. Çanakkale Troas Arkeoloji Buluşması Eylül 2001 V.Tolun (editör) Çanakkale 57-64. Schwertheım, E. 2004 “Alexandreia Troas-Kent ve Su”. Çanakkale Troas Arkeoloji Buluşması III Eylül 2003 V.Tolun (editör) Çanakkale: Çabisak 37-47 Sevin, V. 2001 Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası. Türk Tarih Kurumu Ankara Yayınları. Strabon 2000 Geographika. Antik Anadolu Coğrafyası. Ankara Arkeoloji ve Sanat Yayınları. Texıer, C. H. 1862 Description géographique, historique et archéologique des provinces et des villes de la chersonnese d’Asie. Asie Mineure Paris: F. Didot. Turan, S. 2006 Misyonerliğin Kurucusu Pavlus. İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Texier 1863: 452-453 Wallace, R.-Williams W. 1999 Tarsuslu Paulus’un Üç Dünyası. istanbul Homer Kitapevi. 61 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Şekil 1. Alexandria Troas antik kenti konumunu gösteren harita (Rose 2002: fig. 1) Şekil 2. Aleksandria Troas Kent Planı (Alexandria Troas Kazı Arsivi). 62 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Şekil 3. Aziz Pavlos’un yaptığı ilk geziyi gösteren harita (www.thejournal.org) Şekil 4. Aziz Pavlos’un yaptığı ikinci geziyi gösteren harita (www.yesuli.org). 63 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Şekil 5. Aziz Pavlos’un yaptığı üçüncü geziyi gösteren harita (www.biblestudy.org) Resim 1. Alexandria Troas kenti Herodes Atticus Hamamı (Bieg 2002: fig. 1). 64 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 2. Alexandria Troas’ın Limanı, bugünün Tuz Gölü (Aleksandria Troas Kazı Arsivi) Resim 3: Alexandria Troas’ın Roma Dönemi şehir merkezi (Alexandria Troas kazı arşivi). 65 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 4. Hıristiyanlığın batıya yayılışında önemli rol oynayan Aziz Paulus betimi (Alexandria Troas kazı arşivi). 66 EZİNE’DE YÖRESÖL HALK EDEBİYATI ÜRENLERİ VE EZİNE MANİLERİNDE SOSYAL UNSURLAR Hamdi GÜLEÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ÖZET Ezine, Orhan Gazi döneminde Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ezine, doğuda mitolojik efsanelere konu olan İda Dağı(=Kaz Dağı), batıda Ege Denizi, güneyde Ayvacık ilçesi, kuzeyde ise Çanakkale ili ile çevrilidir. Ezine, düzlük bir alan üzerine kurulmuştur. İlçe, Marmara ve Ege bölgelerinin geçiş alanındadır. İki bölgede de görülen iklim özellikleri Ezine’ye yansımıştır. Ülkemizin bazı yörelerinde olduğu gibi Ezine’de de bazı gelenek ve görenekler yok olmak üzeredir.Ancak doğum, sünnet, askerlik, evlenme, ölüm gibi bazı geleneklerin ise canlılığını koruduğunu görmekteyiz. Ezine, halk edebiyatı ürünleri açısından da oldukça verimli ve çeşitlilik göstermektedir. Atasözleri, maniler, ninniler, türküler, deyimler gibi halk edebiyatı ürünleri Ezine ve çevresinde varlığı devam ettirmekte ve yaşamaktadır. Anahtar sözcükler: Ezine, halk edebiyatı, sosyal faktörler. ABSTRACT Ezine is participated to the Ottoman Empire in the term of Orhan Gazi. It is surrounded with İda mountain –which is a subject of mythological tales –in the east, Aegean Sea in the west, the district Ayvacık in the south and Çanakkale in the north. Ezine is on a flat area, and on a crossing area with Aegeon and Marmara regions. This two region’s climatic features effetcs Ezine. Some of the traditions is being vanished in Ezine and other region’s of our country. But the traditions abaout birth, marriage, the military profession, death ects are stil aline. And Ezine has much variety of folk literature an this subjects. Key words: Ezine, folk literature, social elements. Ezine, Orhan Gazi döneminde, Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ezine, doğuda mitolojik efsanelere konu olan İda Dağı (Kaz Dağı), batıda Ege denizi, güneyde Ayvacık ilçesi, kuzeyde Çanakkale ili ile çevrilidir. Ezine,düzlük bir alan üzerine kurulmuştur. İlçe, Marmara ve Ege bölgelerinin geçiş alanındır. İki bölgede de iklim özellikleri Ezine’ye yansımıştır. Ülkemizin bazı yörelerinde olduğu gibi Ezine’de de bazı genelik ve görenekler yok olmak üzeridir (Korkmaz 2007:2). Ancak, doğum, sünnet, askerlik, evlenme, ölüm gibi bazı geleneklerin ise canlılığını koruduğunu görmekteyiz. Ezine, halk edebiyatı ürünleri açısından oldukça verimli ve çeşitlilik göstermektedir. Atasözü, maniler, ninniler, türküler, deyimler gibi halk edebiyatı ürünleri Ezine ve çevresinde varlığını devam ettirmekte ve yaşamaktadırlar. Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Ezine yöresi halk edebiyatı ürünlerinden olan atasözleri, toplum ortak duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtır. Ezine ve köylerinde yetişkinler, konuşma sırasında atasözlerine sıkça başvurmakta; hatta düşüncelerinin açıklanmasında bir aracı ve şahit olarak gösterilmektedir. Ezine yöresinde kullanılan bazı atasözü örnekleri: Acıma acınacak hali gelirsin, Aç dışarı, çıplak içeri kaçar, Ağır kazan geç kaynar, Akılsız kafayı yol gocatır, Aksak eşeğin kör nalbantı olur, Bağa eriği eve Yörüğü sokma, Başa gelmedik iş, ayağa değmedik taş olmaz, Çirkefe taş atma, üstüne sıçrar, Demir pastan, insan gamdan çürür, Dost yerinir, düşman sevinir, Güzellik ekmeğin üstüne konulup yenmez, Karga yıkamakla beyaz olmaz, Karpuz kökünde büyür, Körün taşı topala denk gelir vd. (Harmancılar 2000:114) Ezine yöresinde halk edebiyatı ürünler içinde en yaygın olanı manilerdir. Manilerin de asıl teması aşktır. Sevğiyi anlatmayan bir mani örneği düşünülemez: Çay benim çeşme benim Ardıma düşme benim Benden sana fayda yok Sevdiğim başka benim Kara kuzu ak kuzu Kuzuyla verin tuzu Malla tamay etmeyin Sevdiğine verin kızı Karanfil oymak oymak Olur mu yâre doymak Yâre doydum diyenin Caizdir boynunu vurmak(Korkmaz, 2007:28) Ezine ve rastlanılmaktadır. köylerinde halk edebiyatı ürünlerinden ninnilere de Ninni örnekleri: Asmaya astım salıncak Uyumadı gitti yumurcak Mini mini yavruma ninni Adı güzel çocuğum hu, huu, Ninni ninni ninnice Akşam baban gelince Hani yavrum diyince Seni önüne koyunca Öpüp karnı doyunca 68 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Ninni yavrum ninni Ninni ninni hu ninni vardır: Türkü ve şarkıların da Ezine halk edebiyatı ürünleri içinde özel bir yeri Ezine Türküsü Ezine’nin zeytini Hepside mini mini Çok dolaştım yoruldum Bulamadım dengimi Aman zeytin ağacı Ayrılık ölümden acı Gönül kimi severse Odur başımın tacı (Korkmaz 2007:23-24) Ezine Şarkısı Ezine’m, Ezine’m güzel Ezine’m Senden ayrılmaz şu garip sinem Bahçelerin, Akçin’in Erenlerin Davullu zurnalı hıdrellezin Erenler denen yerde senin Ezine’m Ezine’m güzel Ezine’m Senden ayrılmaz şu garip sinem Ezine ve çevresinde masallar, halk hikayeleri, efsaneler de önem taşımaktadır. Bir masal örneği: Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur zaman içinde, bir nineyle bir dede varmış. İkisinin de evleri dağ başındaymış. Bir gün dede acıkmış, ninenin evine giderek, ondan ekmek istemiş. Nine ekmeği vermiş, ama dede bir zaman sonra sık sık ekmek istemeye başlamış. Nine sinirlenmiş ve bir fırın zehirli ekmek yapmış ve dedeye bunlardan vermiş. Dede ekmekleri, torbasına koymuş; ninenin oğlu askerden geliyormuş, karnı çok açıkmış. Yolda dedeye rastlamış ve torbasındaki ekmeklerden istemiş. Oğlan zehirli ekmeği yemiş ve eve gelince hastalanmış. Olan biteni annesine anlatmış. Annesi yaptığından pişman olmuş. Oğlunu hemen doktora götürmüş ama oğlunu kurtaramamışlar (Harmandar 2000:153). Bir efsane örneği: Bu efsane Ezine’nin Pınarbaşı köyüyle ilgidir. Köy halkı köyün batısında bulunan kırk gözler membasının etrafında her sene hayır yapmaktadır. Rivayete göre, yapılan hayırların birinde herkez hayır duası yaparken aniden güngörmüş aksakallı 69 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) bir dede çıkagelmiş ve köylülerden bir parça yiyecek istemiş. Ancak köylüler duaları bittikten sonra yiyecek vereceklerini, biraz beklemesi gerektiğini söylemişleri. İhtiyar şimdi istediğini söylemiş. Köylüler ise beklemezse veremeyeceklerini söylemişler. Bunun üzerine ihtiyar dönüp arkasını gitmiş. Bundan sonra köy bir çok afete uğramış, yıkılmış, kadınlar da başka yerlere göç ederek dağılmış. Bundan sonra halk ihtiyarın hışmına uğradıklarına inanmışlar. Ezine yöresinde kültürümüzün özünü teşkil eden bilmece örnekleri de vardır: Ağaç üstünde kilitli sandık(Ceviz) Fırında pişer, mideye düşer(Ekmek) Çat burada, çat kapı arkasında(Süpürge) Gündüz toplarım, gece sererim(Yıldız) Gökte açık pencere, kalaylı bir tencere(Ay) İki makas bir çubuk(Leylek) Ufak ufak odalar, birbirini kovalar(Tren) Karşıda gördüm bir tane, yanına gittim bin tane(Karınca) Ezine çevresinde, Ramazana ayında çocuklar tarafından sürdürülen “Saya Sayma” geleneği vardır. Çocuklar Ramazan ayında evlerin kapısını çalarak, saya tekerlemesi söyler ve insanlardan yardım beklerler. Saya saya sayandan Sular akar kayadan Sayacı derler bize Özendik geldik size Hanım teyze eyvallah Canım teyze eyvallah Biri olmasa iki olsun Şeytanın gözü kör olsun Allı kapı, ballı kapı Arkası boyalı zengin kapısı Sayamızı isteriz. Tekerlemeden sonra kapı açılmazsa, çocuklar aşağıdaki tekerlemeyi söylerler: Ramazan geldi duydunuz mu? Baklavanın kenarından ayırdınız mı? Kalk hanım teyze Bizim bahşişimizi at teyze Hanım abla merdivenden iniyor Bize para veriyor Vermeyende sağ olsun Veren de sağ olsun (Harmandar 2000:182) 70 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Ezine manileri çeşitli sosyal olaylara ışık tutmaktadır. Bu unsurların başında sevgi gelmektedir. Sevgililerin arasını açanların, mutluluk ve huzur bulamayacakları manilerde vurgulanır: Kara kara kazanlar Kara yazı yazanlar Cennet yüzü görmesin Aramızı bozanlar Mendilimin ucuna Şeker bağladım şeker Bizim günahımızı Annenle baban çeker (Korkmaz 2007) Manilerde sosyal unsurlar olarak halkın kutsal ayı ve bayramların ayrı bir yeri ve önemi vardır. Ezine yöresinde kutsal aylardan Ramazanda özellikle sahurda davul eşliğinde mani söyleyen kişiler vardır. Davulcu bahşiş veren kişiyi över, vermeyene ise bir küskünlük ve gönül kırgınlığını şöyle ifade eder: Gezdim hep baştan başa Bahşişinle çok yaşa Altın yaldızla yazdım Maniyi mermer taşa Davulun içi pekmez Çalarım fakat ötmez Bir bahşiş vermezseniz Davulcu buradan gitmez Ramazanın son günlerinde, ramazanın bereketi ve ramazandan ayrılışın hüznünü ifade eden maniler de vardır: Ramazan mübarek ay Sahurda içilir çay Sofrada var bereket Çeşitli yemekler say Gönüllerin süsüydü Müminlerin nefesiydi Günahların örtüsüydü Elveda ya Ramazan 71 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Ezine manilerinde sosyal bir unsur olarak insanların değerlerinin bilinmemesi de belirtilmektedir: Elma attım sofaya Yuvarlandı susaya Pınarbaşı kızları Bir demet pırasaya İki tepe arası Buldum Türkmen parası Pınarbaşı kızları Yedi taksi parası Bazı Ezine manilerinde Ezineli kızlardan şikayet vardır: Giydim kara abamı Oldu bayır adamı Şu Ezine kızları Verem yapar adamı Ezine köylerinde söylenen manilerde sevgiliye olan bağlılık ve tutkunluk çok güzel ifade edilmiştir. Sevgili, uğrunda ölümü göze alınan, unutulmayan ve daima beklenilendir. Pembe mendil ekledim Dört ucunu ekledim Ben kimseye yâr olmam Ben yârimi beklerim Akpınar’a varaydım Emine’mi göreydim Emine’nin yoluna Canlar verip öleydim (Harmandar 2000: 114-143) Sonuç olarak Ezine sözlü halk edebiyatı ürünleri yönünden oldukça zengin ve çeşitli ürünlerine rastlanılan bir bölgedir. Sözlü ürünlerden atasözleri, deyimler, ninniler, bilmeceler, halk hikayeleri ve masallar bugünde canlılığını korumakta ve yaşamaya devam etmektedir. Sözlü halk edebiyatı ürünleri içinde maniler de ayrı bir anlam ifade etmektedir. Manilerde sosyal unsurlar bakımından, bir halk bilimi değerleri olarak yeniden ele alınıp, işlenmesi ve değerlendirilmesi gerekir. 72 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) KAYNAKÇA Emre, G. 2003. Ezine Yöresinin Geleneksel Halk İlacı Olarak Kullanılan Bitkileri, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Harmandar, Ş. 2000. Ayvacık ve Ezine’de Yörük Folkloru, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Kılınç, A. 2004. “Ezine Yöresinin folklorik Yapısında Manevi Ziyaret Yerleri”, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 29. Korkmaz, B. 2007. Bütün Yönleriyle Ezine, Çanakkale. Örnek, S. V. 1977. Türk Halk Bilimi, Ankara. Özdemir, A. 2007. Bütün Yönleriyle Türk Edebiyatı Bilgileri, İstanbul: Bordo Siyah Klasik Yayınları. Tellioğlu, M. 1997. Çanakkale İli Ziyaret Yerleri, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. 73 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 74 1870–1888 CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD SALNAMELERİNDE EZİNE KAZASI Halil İbrahim BULAN Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlük Türk Dili ÖZET Tanzimat sonrası Osmanlı devlet yönetimi, ülke coğrafyasının yönetim taksimatını eyalet, sancak ve kazalara bölmüştür. Devlet, bu yeni yönetim biçiminin bir yıllık uygulanış şeklini ve bu idari yapının yöneticilerini, faaliyetlerini salname adı verilen yıllıklarda topluca yayımlamıştır.1867 yılında çıkarılan yeni düzenlemeyle vilayet, sancak, kaza ve karyeler yeniden belirlenmiş ve Devlet Salnamelerinin yanı sıra vilayet salnameleri de çıkarılmaya başlanmıştır. Çalışmamıza konu olan “Salnamelerde Ezine”, Cezâyir-i Bahr-i Sefîd Vilayet Salnameleri esas alınarak yapılmıştır. Ezine kazasına ait çok çeşitli bilgilerin olduğu ilk vilayet salnamesi 1870 yılında yayımlanmıştır. Ezine’nin olduğu son salname de 1888 yılına aittir. Bu salnamelerde Ezine kazasının yöneticileri, sıfatları, devlet daireleri ve memurları, Ezine’ye yapılan devlet yardımları, Ezine’nin zirai ve ekonomik faaliyetlerine ait bilgiler mevcuttur. Anahtar Kelimeler: Ezine, salname, Cezâyir-i Bahr-i Sefîd, Biga Sancağı, eyalet, vilayet, kaza ABSTRACT The Ottoman State Government, after Tanzimat, divided the government division into province, city, and administrative district. The State had totally a published the way of practivy of this new govermenmet from and the directors of this administrative structure and their activities in the annual books called salname. With this new arrangement taken out in 1867 province, city, administrative district, town and village were redetermined and in addition to these state annuals, province annuals had begun to be taken out. Related with our subject on annuals, it was made basically taken from Ezine Cezâyir-i Bahr-i Sefîd province annuals. The province annual, Salname-i Cezâyir-i Bahr-i Sefîd was finty published in 1870. Furthermore, the last annual which includes the information related with Ezine administrative district belovyl to 1888. In these annuals, there is information about the directors of administrative district, their characteristics, state division and officials, under sectaries and information about agriculture and economy. Key words: Ezine, yearbook, Cezayir-i Bahr-i Sefid, state, province, district. GİRİŞ Salname, kelime anlamıyla yıllık demektir. Muayyen mevzulara dair, yıldan yıla çıkan dergi, kitap olarak da tanımlanabilen salname, Farsça iki kelimenin birleşmesinden oluşmuş ve Farsçadan Türkçeye geçmiş bir kelimedir. Genel olarak salname kelimesi tercih edilmekle birlikte bazı metinlerde nev-sal kelimesi de yine Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) yıllık kelimesi yerine kullanılmıştır. Kelime Türkçe metinlerde Tanzimat’tan sonra görülmeye başlamıştır. Tanzimat sonrası devlet tarafından çıkarılan Devlet Salnameleri sonrasında Eyalet veya Vilayet Salnameleriyle kelime Türk kültür hayatına da girmiştir. Salnameler devletin yönetim kadrolarında bulunanların (sivil-askeri) yerlerini, görev yerlerini, Osmanlı coğrafyasının özelliklerini, bu coğrafyalardaki toplulukların durumlarını, yaşam biçimlerini, ekonomik durumlarını, üretimin çeşitliğini gözler önüne sermesi bakımından çok önemli bilgiler barındırırlar. Salnamelerin, yayımlandıkları dönemlere ait ne denli bilgi hazinesi olduğunu ilk fark eden maalesef biz olamamışızdır. Bazı komşu ülkeler, (özellikle Bulgaristan) kendileriyle ilgili salnameleri astronomik meblağlarla toplamışlardır. Zamanla ABD ve İsrail de başta olmak üzere salnameleri ve o dönemlere ait süreli yayınları mikrofilme alıp ülkelerine götürmüşler zamanla da pazarlamışlardır.8 Öncelikle devlet salnamesi olarak başlayan salnamecilik zamanla daha başka alanlarda da yayımlanmaya başlamıştır. Salnameleri genel olarak şu başlıklar altında toplayabiliriz: 1) Devlet salnameleri 2) Vilayet salnameleri 3) Resmi kurum ve kuruluşlara ait salnameler 4) Özel konulu veya kişi ve kuruluşlara ait salnameler 5) Resmi veya özel kurum ve kuruluşlara ait salnameler Salnamelerin en eskisi, en düzenlisi ve en uzun ömürlüsü devlet salnameleri olarak da bilinen Salname-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye’dir. İlk devlet salnamesi Sadrazam Reşit Paşanın isteğiyle Hekimbaşı Abdülhak Efendi-zade Hayrullah Efendi ile 19. yüz yıl Osmanlı fikir ve ilim adamlarımızdan Ahmet Vefik Paşa tarafından hazırlanmış ve H. 1263, ( M. 1847) senesinde Salname-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye adı ile yayımlanmıştır. Devlet tarafından yayımlanan Salname-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye’ler H. 1263 ( M. 1847) – 1328 mâlî ( 1912) yılları arasında muntazam bir şekilde yayımlanmıştır. En son cilt def’a 68’dir ve mâlî 1334 ( m. 1918) tarihini taşır. Cumhuriyet kurulduktan sonra da 1926, 1927, 1928 yıllarında eski harflerle ve Latin harflerinin kabulünden sonra da birkaç defa devlet yıllığı yayımlanmıştır. Devlet salnamelerinin faydası görüldükten sonra vilayet veya eyalet salnameleri çıkarılmaya başlanmıştır. İlk Osmanlı vilayet salnamesi h. 1283, m. 1866 senesinde neşredilen Bosna, son vilayet salnamesi de mâlî 1337–38, m. 1921– 22 senesi Bolu Livası Salnamesidir. Vilayet idaresi çalışmalarının düzenlenmesi ve özellikle Vilayet Nizamnamesinin yayımlanmasından ( h. 1284, m. 1867) sonra vilayet salnamelerinin hazırlanmasında büyük bir artma görülmüştür.9 Duman Hasan, “Osmanlı Salnameleri ve Nevsalleri Bibliyografyası ve Toplu Katalogu”, Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmet Vakfı, cilt: I, s:3, Ankara, 2000 9 a.g.e , s: 5 8 76 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Vilayet salnameleri ilgili vilayetin idari bölünüşü, memur listeleri, mahalli tarih ve coğrafyası, eski eserleri, ticari ve ekonomik faaliyetleri, nüfus, okullar, yapılan imar faaliyetleri vb pek çok bilgiler verir. Bazı vilayetler bir salname neşredebilmişken bazı vilayetler de otuz beş civarında salname neşretmiştir. Tanzimat devrinin ilk yıllarından itibaren Osmanlı Devleti mülki taksimat yönünden eyalet (vilayet) ve livalara (sancak) taksim edilmişti. Buna göre Osmanlı devletinin Avrupa topraklarında 15 eyalet 42 liva, Asya topraklarında 17 eyalet 83 liva, Afrika topraklarında ise 3 eyaleti ve 17 livası vardır. Eyaletlerin toplamı 35, livaların toplamı 142 ve kazaların toplamı da 1320’dir. Bu ilk taksimata göre Cezayir-i Bahr-i Sefid Eyaleti (Akdeniz Adaları eyaleti) Rodos, Bozcaada, Limni, Midilli, Sakız ve Kıbrıs Sancaklarından teşekkül ettirilmişti. Bu ilk taksimata göre Biga Sancağı Hüdâvendigar (Bursa) Eyaletine bağlı bir sancaktı. Biga Sancağına da Lapseki, Kal’a-i Sultaniye, Ezine, Ayvacık kazaları bağlıydı. 1280/ 1863 yıllarında Ali ve Fuad Paşalar eyaletlerin düzenlenme işini tekrar ele aldılar. Gerekli çalışmalardan sonra 1284/ 1867 yılında, İdare-i Umumiye-i Vilayet Nizamnamesini yürürlüğe koydular. Bu yeni düzenlemeye göre merkezi Biga’da bulunan Cezayir-i Bahr-i Sefid Vilayeti10 şu sancaklardan ve sancaklara bağlı kazalardan oluşuyordu: 1) Biga Sancağı ( Merkezi Kal’a-i Sultaniye): Kal’a-i Sultaniye (Çanakkale), Bozcaada, Limni Adası, Ezine, Ayvacık, Biga, Lapseki. 2) Sakız Sancağı: İbsara Ceziresi 3) Midilli Sancağı: Moluva 4) Rodos Sancağı: İstanköy Adası, Meis Ceziresi, Kaşut Ceziresi 5) Kıbrıs Sancağı: Tuzla, Limson, Baf, Magosa, Girne, Değirmenlik 6) İstanköy Sancağı: Kalimyoz Ceziresi Cezayir-i Bahr-i Sefid Eyaletinin ilk salnamesi 1287/ 1870 yılında vilayet matbaasında basılıp yayımlanıyor. Son kez yayımlanan salname def’a 20 olarak 1321/ 1903 yılına aittir. Ancak bu yirmi salnamenin 14. ve 15. nüshaları elde mevcut değildir. Kütüphanelerimizde kaydı da yoktur. 10. ve 11. nüshalar mükerrer olarak basılmıştır. Ezine, Cezayir-i Bahr-i Sefid vilayetinin Biga Sancağına bağlı bir kazadır. Ezine kazasına Bayramiç ve Kumkal’a nahiyeleri bağlıdır. Bu durum 1870, 1871, 1872, 1873 ve 1874 yıllarına ait salnamelerde bu şekildedir. Ancak 1292/1875 yılından itibaren Biga Sancağına ait kaza ve nahiyeler (Lapseki, Biga, Kal’a-i Sultaniye, Ezine, Ayvacık, Bozcaada, Limni kazaları) bizzat merkezden yöneltilen kaza ve nahiyeler olarak geçmekte Biga sancağının adı geçmemektedir. 1298/1881 yılında gerçekleştirilen idari düzenlemeyle Biga Sancağı, Karesi Vilayetine bağlanıyor. Bu dönemde Ezine kazası Biga sancağına tabi olarak Karesi Vilayetine bağlanmış oluyor. 1305/ 1888 yılında da Biga Sancağı Karesi Vilayetinin lağvedilip tekrar eski vilayeti olan Hüdâvendigar Vilayetine sancak olarak bağlanmasından 10 a.g.e. , s: 172 77 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) dolayı Karesi Vilayetinden ayrılıyor.11 Ezine’nin Karesi Vilayetine bağlı olduğu 1881–1888 dönemine ait elimizde sadece 1305/ 1888 yılına ait tek bir salname vardır. 1305/ 1888 yılından sonra Biga Sancağının, dolayısıyla da Ezine kazasının hiçbir salnamede kaydına rastlanamamaktadır. Çünkü 1888’den sonra Biga sancağı ve bağlı kazalar müstakilen yönetilen mutasarrıflık olduğu için salnamelerde kaydı yoktur. 1296/1879 ve 1297/1880 yılı Hüdâvendigar Sancağı Salnamesine göre Biga ve Kal’a-i Sultaniye “Müstakilen Yönetilen Mutasarrıflıklar” olarak ifade edilmektedir.12 Salnamelere göre Ezine’nin durumunu ancak şu tarihli salnamelerde bulabiliyoruz: 1287/1870, 1288/1871, 1289/1872, 1290/1873, 1291/1874, 1292/1875, 1293/1876 tarihli Cezayir-i Bahr-i Sefid Salnamelerinde ve 1305/1888 tarihli Karesi Vilayeti Salnamesi. Çalışmada bu salnamelerde geçen Ezine kazası hakkındaki bilgileri inceledik. 1287/1870 CEZAYİR-İ BAHRİ SEFİD SALNAMESİNE GÖRE EZİNE13 İlk sayfada vilayetin özel amblemi içinde Cezayir-i Bahr-i Sefid yazısı var. Hemen altında “Def’a 1 sene h: 1287 ve bahası 10 guruş”, bilgileri yer alıyor. İkinci sayfada “Def’a-i ûlâ olarak Cezayir-i Bahr-i Sefid Vilayetinde bu sene-i mübârekede iş bu salname tab’ olunmuş ve fuzalâ-i vâridâtı merkez vilayette olan mekteb-i sanâyia terk ve teberru’ kılınmıştır”, ifadeleri bulunuyor. Üçüncü sayfada bütün salnamelerde istisnasız yer alan bir yıllık takvim yer alıyor. Bu takvim hicri takvimin temel alındığı ama hemen yanında da Rumi ve Miladi takvimin de gösterildiği 12 ayı ayrı ayrı veren bir yıllık takvimdir. Her sayfada bir aylık takvim yer alıyor. Takvim ilk olarak hicri muharrem ayıyla başlıyor. 1 Muharreme denk gelen günle birlikte diğer günler sıralanıyor. Hemen yanında da 1 Muharremin denk geldiği Rumi ve Miladi (Frengi) günler ve aylar belirtiliyor. Bu durum bize Osmanlı yönetiminde daha 1870 yıllarında Hicri takvim esas alınmakla beraber Rumi ve Miladi takvimin de bilindiğini ve kullanıldığını gösteriyor. Aynı takvimde, her gün güneşin doğuşu, asr vakti imsak vakti saat ve dakika olarak gösteriliyor. Takvim sayfasının en son tarafında ise “Eyyâm-ı Meşhûr” başlığı altında bir yıl içinde önemli olaylar denk geldiği günlerin karşılığında belirtiliyor. Bunlar genel olarak Osmanlı tarihine ait olaylar, dini günler, tarımla ilgili günler, mevsimle ilgili önemli değişimler ve panayırlardan bahsediliyor. Bu ilk salnamede Biga panayırı miladi mayısın 9’unda başlıyor. Haziranın 26.–27. günleri yaprak aşısı zamanı diye belirtiliyor. Hicri 7 Recep Pazar 915 (1509) 11 Mutaf, Abdülmecit, Salnamelerde Karesi Sancağı 1847–1922, Taner Ofset, Balıkesir, 1995, s:213 12 Salname-i Hüdâvendigar, Beyazıt Devlet Kütüphanesi, 1296 tarihli, K.465, 1297 tarihli, K.466 13 Salnâme-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, H: 1287, Ali Emiri Kütüphanesi, Kayıt No: 242 78 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) zelzele-i azime diye, 23 nisan ipek böceği zamanı, mayısın 6’sı rûz-ı Hızır (hıdrellez), 11 Haziran cumartesi Mevlidü’n Nebi, Miladi 5 Ocak Şeb-i Milad-ı Îsî ( İsa’nın doğum gecesi) olarak gösteriliyor. Takvimden sonra Osmanlı Devletinin kuruluşundan salnamenin yazıldığı tarihe kadar hükümdarlık yapmış Osmanlı padişahlarının mezarının bulunduğu yerler, doğum tarihleri, tahta oturuş tarihleri, ölüm tarihleri, saltanat süreleri ve ne kadar yaşadıkları belirtilmektedir. Bu kısımdan sonra Osmanlı Devletinde kullanılan rütbeler en üstten an alta doğru sıralanıyor. Salnamenin ön tarafında yer alan bu açıklamalardan sonra vilayet bilgilerine geçiliyor. Önce vilayet yöneticileri ve memurları ve ilgili diğer bilgiler, daha sonra da Biga sancağına ait bilgiler verildikten sonra Biga sancağına bağlı kazalara geçiliyor. Vali-i Vilayet: Müşir Ahmet Paşa Biga Sancağı: Mutasarrıf Mir mirandan Asım Paşa Ezine Kazası 14 Kaymakam: Kaymakam: Saliseden Emin Efendi. Naibi: Abdurrahman Efendi Tahrirat Kâtibi: Hasan Efendi Mal Müdürü: İbrahim Efendi Meclis-i İdaresi: Âzâ-yı Mütehâbbesi: İbrahim Ağa, Ali Ağa, Estepan Ağa, Kâtibi: Ahmet Efendi Meclis-i Deâvisi: Mümeyyizât: Hacı Abdullah Ağa, Andorya Ağa, Sarkiz Ağa, Kâtibi: Mustafa Efendi Çanakkale’de Vilayet Merkezinde Bulunan Ezine Memurları: Ezine Kazasının Tahrir-i Emlak Memurları: Muharrir-i Evvel Ali Nihad Efendi, Refakat Katibi İsmail Efendi, Mukayyid: Mehmet Efendi, Diğeri: Hasan Efendi Messah: Hafız Rıza Efendi, Diğeri: Ali Rıza Efendi Mihman: Hafız İsmail Efendi, Diğeri: Hristo Efendi Me’mûrîn-i Rusumiyye: Ezine Memuru: Süleyman Efendi, Geyikli Karyesinde Memur: Ali Efendi, Cedid Karyesinde Memur: Hüseyin Efendi Me’mûrîn- Sıhhıye: Geyikli Karyesinde Memur: Mustafa Efendi, Cedid Karyesinde Memur: Yani Ağa Arazi Memuru: Hacı Ahmet Efendi, Telgraf Memuru: Halil Efendi Meclis-i Belediyesi 15 Reis: Hacı Mustafa Efendi. Azalar: Mehmet Ağa, Kigurik Ağa. Abdurrahman Efendi Sandık Emini: Hüseyin Ağa Milel-i Muhtelife Rüesası: Rum Metropolit Vekili: Yani Efendi Ermeni Piskopos Vekili: Mıgırdıç Efendi 14 15 Katibi: a.g.e. s: 43 a.g.e. s: 44 79 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Ezine Kazasına Mülhak Bayramiç Nahiyesi Müdürü: Hacı Mahmud Ağa Ezine Kazasına Tabi’ Kumkal’a Nahiyesi Müdürü: Hacı Sadık Ağa Ezine Kazasında Kâin Âsâr-ı Ma’mûranın Cedveli 16 Ezine Bayramiç Geneli Cevâmi’, Mesâcid ve Tekye: 38 45 Mekteb-i Rüşdiye İslam Sıbyan Mektebi 26 56 Kilise 3 70 Havra Şu’be-i Gayr-i Müslim Mekâtibi 2 63 Kumkal’a 4 5 1 Vilayet 284 4 206 1 1 2 1 Ezine Kazasının Ma’mûlât-ı Masnûât-ı Dâhiliye17: Çanak, desti, tüccar, çiftçi, kayıkçı, debbağ, yemenici, demirci, keçeci, kasap, değirmenci, taşçı, etmekçi. Ezine Kazasının Mahsulât-ı Arâziyyesi 18: Hınta, şaîr, nohut, çavdar, bakla, burçak, alaf, palamud, zeytin, pamuk, susam, badem Biga Sancağı Zekûr Nüfus: 59737(İslam, Rum, Ermeni, Yahudi) Vilayet Geneli: 310339 19 1288 (1871) CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD SALNÂMESİ 20 Vali-i Vilayet: Müşir Ahmed Paşa Biga Sancağı Mutasarrıfı: Mir mirandan Asım Paşa Ezine Kazası 21 Kaymakamı: Saniyeden Şakir Bey, Naibi: Mevali-i Devriyeden Abdurrahman Efendi Tahrirat Kâtibi: Mustafa Efendi, Mal Müdürü: İbrahim Efendi Sandık Emini: Ahmed Efendi Meclis-i İdare: Reis: Kaymakam Bey, Azalar: İbrahim Ağa, Ali Ağa, Penayut Ağa, Estepan Ağa, Katibi: Mustafa Efendi a.g.e. s: 45 a.g.e. s: 46 18a.g.e. s: 48 19 a.g.e. s:100 20 Salnâme-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, Millet Kütüphanesi, Kayıt No: 243 21 a.g.e. s: 46 16 17 80 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Meclis-i Deâvî: Reis: Naib Efendi, Mümeyyizât: Hacı Abdullah Ağa, Ahmed Ağa, Andorya Ağa, Sarkiz Ağa Katibi: Hafız Mustafa Efendi Tahrirât-ı Emlak Memurları22: Muharrir-i Evvel Ali Nihad Efendi, Refakat Katibi İsmail Efendi, Mukayyid: Mehmet Efendi, Diğeri: Hasan Efendi Messah: Hafız Rıza Efendi, Diğerleri: Ali Rıza Efendi, Mehmed Efendi, Sinan Ağa Rüsumât Memurları: Ezine Memuru: Süleyman Efendi, Katibi: Hasan efendi. Geyikli Karyesinde Memur: Ali Efendi, Katibi: İzzet Efendi. Cedid Karyesinde Memur: Hüseyin Efendi. Pınarbaşı’nda Memur: Tahir Efendi, Kestanbolu’da Memur: Hasan Efendi. Bağçeli Memuru: Halil efendi. Ziraat Komisyonu Memurları: Müdür: Şakir Bey. Azalar: Hacı Ömer Efendi, Süleyman Ağa, İbrahim Ağa, İsmail Ağa, Futaki Ağa, Hamparsun Ağa. Katibi: Mehmed Efendi Meclis-i Belediye23: Reis: Müderrisinden Hacı Mustafa Efendi Azalar: Hacı Ömer Efendi, Futaki Ağa, Mehmed Ağa, Süleyman Ağa, Kigurik Ağa. Katip: Abdurrahman Efendi Sandık Emini: Hüseyin Efendi Milel-i Muhtelife Rüesâsı: Rum Metropolit Vekili: Yani Efendi Ermeni Piskopos Vekili: Mıgırdıç Efendi Menâfi’ Sandığı: Azalar: Mehmed Ağa, Hacı Yusuf Ağa, Suteri Ağa, Aleksan Ağa, Me’mûrin-i Müteferrika: Telgraf Memuru: Halil Efendi, Mahkeme-i Şeriyye Katibi: İsmail Efendi, Eytam Müdürü: Osman Efendi, Ziraat Memuru: Emin Ağa, Arazi-i Mektume Memuru: Hasan Efendi, Arazi Memuru: Hacı Ahmed Efendi, Tersane-i Âmire Memuru: Ali Kalfa, Korucubaşı: İsmail Ağa Bayramiç Nahiyesi Müdürü: Hacı Mahmud Ağa Kumkal’a Nahiyesi Müdürü: Rüstem Efendi Menâfi’ Sandığı Komisyonu24 Azalar: Mustafa Ağa, Halil Efendi, Veli Efendi, Mustafa Ağa Ezine Kaymakamlığı Menâfi’ Sandığı Sermayesi: 183894 1287(1870) Yılında Yapılan Her Çeşit Islahat ve İnşaat ve İmârât Cedveli25 Gars Olunan Eşcâr-ı Mütenevvia Fidanı: 2828048 Mevâd-ı İmariyye: 602 Devâir-i Belediye ve Teferruâtı: 2 Fener: 51 Eczahane: 1 Ebniye-i Umumiye: 1510 Ebniye-i Askeriye Mekteb-i Sanayi’: 1 Ebniye-i Miriye: 11 Mekatib-i Umumiye: 23 Tarik: 9470 metru, Kaldırım: 14658 zira’ 1288 (1871) senesi ma’mulat ve masnûât-ı dahiliye ve mahsulât-ı araziye 1287(1870) senesi gibidir. Aynı zamanda vilayet dâhilinde bulunan âsâr-ı a.g.e. s: 47 a.g.e s: 48 24) a.g.e s: 50 25) a.g.e s: 53 22 23) 81 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) ma’mûranın ve dâhil-i vilayette bulunan İslam, Rum, Ermeni ve Yahudi zekur nüfusları 1287(1870) senesiyle aynıdır. 1289 (1872) CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD SALNÂMESİ26 Vali-i Vilâyet: Müşir Ahmed Paşa Ezine Kazası 27 Kaymakamı: Saniyeden Şakir Bey Naibi: Abdülkadir Efendi Mal Müdürü: İbrahim Efendi Tahrirat Katibi: Mustafa Efendi Meclis-i İdare: Reis: Kaymakam Bey Azalar: Ömer Lütfi Efendi, Ali Ağa, Futaki Ağa, Estepan Ağa Katip: Mustafa Efendi Meclis-i Deâvî: Reis: Naib Efendi Mümeyyizat: Hacı Abdullah Ağa, Süleyman Ağa, Sotur Ağa, Sarkiz Ağa Kâtip: Hafız Mustafa Efendi Tahrir-i Vukuat Kâtibi: Seyfettin Efendi, Sandık Emini: Efendi, Mal Refiki: Kazım Bey Arazi Tapu Kâtibi: Hacı Ahmed Efendi Meclis-i Belediye: Reis: Hacı Mustafa Efendi28 Azalar: Hacı Ömer Efendi, Osman Ağa, Futaki Ağa, Kigurik Ağa Sandık Emini: Hüseyin Ağa, Kâtibi: Hafız Abdurrahman Efendi Menafi’ Sandığı Memurları: Ahmed Ağa, Hacı Halil Ağa, Sotur Ağa, Hacı Aleksan Ağa Kâtip: Tahir Efendi Eytam Sandığı Komisyonu Müdürü: Osman Efendi Ziraat Komisyonu: Azalar: Şakir Bey, İsmail Ağa, Futaki Ağa, Hacı Ömer Efendi, İbrahim Ağa, Hamparsun Efendi Tahrir-i Emlak Memurları: Muharrir-i Evvel Ahmed Tevfik Efendi, Muavini: Arif Nizami Bey, Mukayyid: Hasan Efendi, İsmail Efendi, Messah: Mehmed Efendi, İsmail Ağa Me’mûrîn-i Rusûmiyye29: Ezine Memuru: Süleyman Efendi, Katibi: Hasan efendi. Geyikli Karyesinde Memur: Ali Efendi, Katibi: İzzet Efendi. Cedid Karyesinde Memur: Hüseyin Efendi. Pınarbaşı’nda Memur: Tahir Efendi, Kestanbolu’da Memur: Hasan Efendi. Bağçeli Memuru: Halil Efendi. Milel-i Muhtelife Rüesâsı: Rum Metropolit Vekili: Yani Efendi Ermeni Piskopos Vekili: Mıgırdıç Efendi Mekteb-i Rüşdiye: Muallim-i Evvel Abdurrahman Efendi, Aded-i Şakirdan: --) Salnâme-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, İstanbul Belediye Kütüphanesi, Kayıt No: 11/3 ) a.g.e s: 45 28 ) a.g.e s: 46 29 ) a.g.e s: 47 26 27 82 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Telgraf Memuru: Halil Efendi Bayramiç Nahiyesi Müdürü30: Hacı Mahmud Ağa Kumkal’a Nahiyesi Müdürü: Rüstem Efendi Ezine Kazasında 1288 Senesinde Bir Sene Zarfında Husula Gelen Îmârât ve Islahat Cedveli: Kaldırım: 60 metru, Tarîk: 300 metru, Şose: 1800 metre, Kaplıca:1, Köprü: 8 Yeni yapılan Dükkan: 23 Dikilen Çeşitli Ağaç: Palamut: 4085, Dut Fidanı: 64000, Zeytin Fidanı: 18474, Bağ Çubuğu: 231600, Ağaç: 8656 Müceddiden Açılan Arâzi-i Hâliye: 1193 1290 (1873) CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD SALNÂMESİ 31 Vali-i Vilayet: Müşir Ahmed Paşa Ezine Kazası 32 Kaymakam: Şakir Bey, Naibi: Said Ziver Efendi Meclis-i İdare: Reis: Kaymakam Bey Azalar: Ömer Lütfi Efendi, Ali Ağa, Futaki Ağa, Estepan Ağa, Katip: Kazım Bey Meclis-i Deâvî: Reis: Naib Efendi Mümeyyizat: Hacı Abdullah Efendi, Sotur Ağa, Sarkiz Ağa, Hafız Mustafa Efendi Mal Refiki:-- Efendi, Sandık Emini: Ahmed Efendi, Yoklama Katibi: -- Efendi, Nüfus Mukayyidi: Hacı Emin Efendi Meclis-i Belediye33: Reis: Hacı Ömer Efendi Azalar: Muhammed Çavuş Ağa, Osman Ağa, Futaki Ağa, Kigurik Ağa Katip: Abdurrahman Efendi Menâfi’ Sandık Memurları: Ahmed Efendi, Hacı Halil Ağa, Suber Ağa, Aleksan Ağa Ziraat Komisyonu: Hacı Ömer Efendi, İbrahim Ağa, İsmail Ağa, Futaki Ağa, Hamparsun Ağa, Eytam Sandığı Müdürü: Mustafa Efendi, Telgraf Memuru: Halil Efendi Me’mûrîn-i Rusûmât: Ezine Memuru: Süleyman Efendi, Katibi: Hasan efendi. Geyikli Karyesinde Memur: Ali Efendi, Katibi: İzzet Efendi. Cedid Karyesinde Memur: Hüseyin Efendi. Pınarbaşı’nda: Tahir Efendi, Kestanbolu’da: Hasan Efendi. Bağçeli’de: Halil Efendi. Me’mûrîn-i Rûhâniye34: Rum Metropolit Vekili: Yani Efendi Ermeni Piskopos Vekili: Kigurik Efendi ) a.g.e s: 48 ) Salnâme-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, Millet Kütüphanesi, Kayıt No:245 32 ) a.g.e s: 52 33 ) a.g.e s: 53 34 ) a.g.e s: 54 30 31 83 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Mekteb-i Rüşdiye: Muallimi: Nimetullah Efendi, Şakirdanı: ---Bayramiç Nahiyesi Müdürü: Hacı Mahmud Ağa Kumkal’a Nahiyesi Müdürü: Süleyman Efendi Bevvabı:-- Efendi, 1289(1872) Senesinde Bir Sene Zarfında Yapılan İmar ve Islah Çalışmaları Ezine Kazası: Eşcâr-ı Nâfıa Kürüm Zeytin Fidanı Arazi-i Güşah Müceddid Hane 1430 ad. 147600 8770 425 dönüm 135 Fener Kaldırım Müceddid Dükkan 18 3 134 zira’ Ezine Kazasında Bulunan Zevât-ı Kirâm35: Nefs-i Ezine Kasabasında Seferşah Mahallesinde Yunus Hazretleri türbe-i mahsuslarında medfundur. Ezine kasabasına üç saat mesafede kâin Çıplak Karyesinde Horasan erenlerinden Yahya Efendi Hazretleri türbe-i mahsuslarında medfundur. Ezine Kasabasına bir saat mesafede kâin Ak Karyesinde meşâhir-i ehlullahtan İshak Efendi Hazretleri türbe-i mahsuslarında medfundur. Ezine Kazasında Bulunan Ilıcalar36: Ezine Kasabasına üç saat ve sahile bir saat mesafede çıkan eski İstanbolluk nam şehr-i atik civarında zekura ve enasa mahsus olmak üzere iki aded ılıca vardır. Ilıcaların kükürd ve demir madenli olduğu ve bu sular sızı ve bazı emraz-ı cildiyeye nafidir. Ezine Kazasında Bulunan Madenler: Ezine kasabasında Pınarbaşı karyesinde Karadağ tepesinde ve Kemallı Köyünde Aladağ tepesinde ve Dürmek karyesinde Karataş dağında kâin Herekçam tepesinde ve Bayramiç kasabası Işıklar karyesinde Çınarcık tepesinde vâfi’ dört kıta krom madeni 99 sene imtiyaz ile İngiliz devleti teb’asından Mösyö Hankinson ve kumpanyasına 4 Şubat 1289 tarihli ferman-ı âli mucibince ihale olunmuştur. 1291 (1874) CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD SALNÂMESİ37 Vali-i Vilayet: Müşir İbrahim Paşa Ezine Kazası38 Kaymakamı: Ali Hilmi Efendi (saliseden) Naibi: Said Ziver Efendi Mal Müdürü: Sait Efendi Tahrirat Katibi: Halil Efendi Meclis-i İdare39: Reis: Kaymakam Bey Azalar: Ömer Lütfi Efendi, Ali Ağa, Futaki Ağa, Estepan Ağa, ) a.g.e s: 99 ) a.g.e s: 106 37 ) Salnâme-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, İstanbul Belediye Kütüphanesi, Kayıt No: 11/5 38 ) a.g.e s: 48 39 ) a.g.e s: 49 35 36 84 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Katip: Halil Efendi Meclis-i Deâvî: Reis: Naib Efendi Mümeyyizat: Hasan Ağa, Halil Ağa, Suter Ağa, Katip: Hafız Mustafa Efendi Mal Refiki: Sait Efendi, Sandık Emini: Ahmed Efendi Tahrir-i Vukuat Katibi: Hasan Efendi, Tapu Katibi: Hacı Ahmed Efendi, Nüfus Mukayyidi: Hacı Emin Efendi Meclis-i Belediye: Reis: Hasan Ağa, Azalar: Abdullah Ağa, Ahmed Ağa, Hamparsun Ağa Menâfi’ Sandığı Memurları: Ahmed Efendi, Hacı Halil Ağa, Suter Ağa, Aleksan Ağa Ziraat Komisyonu40: Müdürü: Hacı Ömer Efendi, Azalar: İbrahim Ağa, İsmail Ağa, Futaki Ağa, Hamparsun Ağa Me’mûrîn-i Rusûmiye: Ezine: Süleyman Efendi, Geyikli: Ali Efendi, Katibi: Şakir Efendi, Cedid Karyesinde: Mehmed Efendi, Pınarbaşı’nda: Tahir Efendi, Kistanbolu’da: Hüseyin Efendi, Bağçeli’de: Halil Efendi. Me’mûrîn-i Rûhâniye: Rum Metropolit Vekili: Yani Efendi Ermeni Piskopos Vekili: Kigurik Efendi Mekteb-i Rüşdiye: Muallimi: Eyüb Efendi, Bevvâbı: Abdurrahman Efendi, Şakirdanı: 19 Telgraf Memuru: Halil Efendi Ezine Kazası Menâfi’ Sandığı Sermayesi: 307851 41 Biga Sancağı Masnûât-ı Sanâiyye42: Keçe, keten bezi, kahve değirmeni, harir, bakır takımı, topraktan her nevi desti, soba ve sahan takımı yapıldığı gibi ma’mûlat-ı saraciye ve debbagıye olup zeytin ve susam yağları çıkarılır. Bal ve bal mumu imal olunur ve haylice pamuk ve yapağı hâsıl olur. Kilitli arak ve şarap dahi yapılır. Mahsulât-ı Araziye: Hınta, şair, burçak, alaf, çavda, palamut, zeytin, kök boya, haşhaş, fasulye, nohud, mercimek, çörek otu, meyan kökü, susam, keten tohumu, anason, bakla, darı, vişne, kayısı, kiraz, armud, erik, ayva, nar, elma, badılcan, bamya, enginar. 1290(1873) Senesinde Ezine Kazasında Bir Yılda Yapılan Mevâd-ı İ’mâriye ve Islahiye Kürüm-i Bağ Zeytin Fidanı Dut Fidanı Küşad-ı Arazi Eşcar-ı Nafıa Tamir-i Hane 1100 205000 4300 500 300 dönüm 60 ) a.g.e s: 50 ) a.g.e s: 58 42 ) a.g.e s: 59 40 41 85 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Yeni Hane Tamir-i Dükkan Yeni Dükkan Fener Kilise(Tamir) Çeşme(Tamir) Yeni Çeşme 54 14 13 20 1 17 7 Cami(Tamir) Köprü Kaldırım Erkek Sıbyan Okulu 13 1 160 zira’ 4 1292 (1875) CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD SALNÂMESİ43 Ezine Kazası44: Kaymakam: Hacı Veysi Efendi Naib: Ahmed Raşit Efendi Mal Müdürü: Sait Efendi Tahrirat Katibi: Halil Efendi Meclis-i İdare: Reis: Kaymakam Bey Azalar: Ömer Lütfi Efendi, Hacı Mehmed Efendi Ali Ağa, Futaki Ağa, Estepan Ağa, Kâtip: Halil Efendi Meclis-i Deâvî: Reis: Naib Efendi Mümeyyizat: Hüseyin Ağa, Halil Ağa, Sotur Ağa, Kâtip: Hafız Mustafa Efendi Sandık Emini: Ahmed Efendi, Vukuat Kâtibi: Hasan Efendi, Tapu Kâtibi: Hacı Ahmed Efendi, Telgraf Memuru: Halil Efendi Meclis-i Belediye45: Reis: Hasan Ağa. Azalar: Abdullah Ağa, Ahmed Ağa, Hamparsun Ağa Menâfi’ Sandığı Memurları: Ahmed Efendi, Hacı Halil Ağa, Suter Ağa, Aleksan Ağa Menâfi’ Sandığı Sermayesi: 3540126 Me’mûrîn-i Rusûmiye: Ezine: Süleyman Efendi, Geyikli: Ali Efendi, Katibi: Şakir Efendi, Cedid Karyesinde: Mahmud Efendi, Pınarbaşı’nda: Tahir Efendi Me’murin-i Sıhhıye: Geyikli İskelesi Memuru: -- Efendi Mekteb-i Rüşdiye: Muallimi: Eyüb Efendi, Bevvabı: Abdurrahman Efendi, Şakirdanı: 19 Ruhanî Rüesâsı: Rum Metropolit Vekili: Yani Efendi Ermeni Piskopos Vekili: Kigurik Efendi Tütün İnhisarı Fabrikaları ile Memurlarının Esamisi46 Ezine’de Gazaryan Fabrikası; Memuru: Raşit Efendi, Refiki: Rakım Efendi Kürkçü Yani Fabrikası; Memuru: Arif Efendi, Refiki: İsmail Efendi Ezine Kaymakamının Maaşı: 1800 (Sınıfı: İkinci)47 Bayramiç Müdürünün Maaşı: 700 Kumkal’a Müdürünün Maaşı: 360 ) Salnâme-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, Millet Kütüphanesi, Kayıt No: 247 ) a.g.e s: 70 45 ) a.g.e s: 71 46 ) a.g.e s: 109 47 ) a.g.e s: 112 43 44 86 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Ezine’de Bulunan İslam ve İsevi ve Ermeni ve Yahudi ve Kıpti Nüfuslarıyla Mikdar-ı Hane ve Mahallat ve Kurranın Mikdarını Mübin Cedveldir. Nüfus-ı İslam: Nüfus Hane Mahallat Kura Muhacirin: Nüfus Hane Mahallat Kura 4260 1365 7 52 43 21 ---Millet-i Rum: Nüfus Hane Mahallat Kura Millet-i Ermeni: Nüfus Hane Mahallat Kura 882 283 1 1 174 41 1 -Millet-i Yahudi: Nüfus Hane Mahallat Kura Milleti Kıpti: Nüfus Hane Mahallat Kura --------55 18 1 -Toplam: Zekur Nüfus Hane Mahallat Kurra 5414 1728 10 53 Ezine’nin Merkez Vilayete Uzaklığı: 8 saat48 Bayramiç’in Ezine’ye uzaklığı: 5 saat Kumkal’anın Ezine’ye Uzaklığı: 6 saat Ezine Kaymakamlığının Devlet-i Aliye’ye gönderdiği telgraf: 453 aded Devlet-i Âlî’den Ezine’ye gönderilen telgraf: 384 aded 1293 (1876) CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD SALNÂMESİ49 Vali-i Vilayet: Müşirân-ı Bahriyeden İbrahim Edhem Paşa Ezine Kazası 50: Kaymakam: Salih Kaşif Efendi Naib: Ahmed Raşit Efendi Mal Müdürü: Lütfi Efendi, Tahrirat Katibi: Halil Vehbi Efendi Meclis-i İdare: Reis: Kaymakam Bey Azalar: Hacı Mehmed Ağa, Hacı Süleyman Ağa, Futaki Ağa, Hamparsun Ağa, Kâtip: Halil Efendi Meclis-i Deâvî: Reis: Naib Efendi Mümeyyizat: Hüseyin Ağa, Hacı Halil Ağa, Sotur Ağa, Kâtip: Hafız Mustafa Efendi Meclis-i Belediye51: Reis: Ahmed Ağa Azalar: İbrahim Ağa, İsmail Ağa, David Ağa, Alrus Ağa ) a.g.e s: 128 ) Salnâme-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, İstanbul Belediye Kütüphanesi, Kayıt No: 11/7 50 ) a.g.e. s: 85 51 ) a.g.e. s: 86 48 49 87 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Katip: Abdurrahman Efendi Orman İdaresi: Süvari Korucusu Hasan Efendi, Kutluoba’da Piyade Korucusu İsmail Çavuş Evciler’de: Piyade korucusu İsmail Ağa; Karaköy’de: Piyade Korucusu Hüseyin Ağa Me’murin-i Müteferrika: Mal Refiki: Hafız Süleyman Efendi, Sandık Emini: Hasan Efendi Vukuat Katibi: Hasan Efendi, Tapu Katibi: Hacı Ahmed Rüşdi Efendi Ruhanî Rüesâsı: Rum Metropolit Vekili: Yani Efendi Ermeni Piskopos Vekili: Kigurik Efendi Ezine Kazası Rusumât Memurları: Ezine’de: Ahmed Efendi Katibi: Mustafa Efendi Geyikli’de: Ali Efendi Katibi: Ahmed Efendi Kumkal’a’da: Mahmud Efendi Katibi: Hakkı Efendi Yeniköy’de: Ahmed Efendi Ezine’de Tütün Fabrikaları: Gazaryan Ohannis Fabrikası; Memuru: Raşit Efendi, Muavini: Hakkı Efendi Kürkçüyan Hamparsun Ağa Fabrikası; Memuru: Hüseyin Efendi, Muavini: Abdülkerim Efendi Ezine Rüşdiye Muallimi: Eyüb Sabri Efendi, Bevvabı: Abdurrahman Efendi, Şakirdanı: 25 Pazar Yerleri ve Günleri52: Ezine Kasabası: Pazartesi, Kestanbolu ve Geyikli Karyeleri: Cuma. Bayramiç Nahiyesi: Çarşamba ( Kal’a-i Sultani: Cuma, Biga: Pazartesi, Ayvacık: Cuma, Kösedere: Cumartesi, Tuzla: Cuma) Ezine Kazasının Zekur Nüfusu Millet-i Rum: Nüfus Hane Nüfus-ı İslam: Nüfus Hane Mahallat Kura Mahallat Kura Ezine 4774 2390 7 51 997 361 1 2 Bayramiç 6332 2549 5 62 220 83 1 --Kumkal’a 529 292 1 5 889 389 -1 Millet-i Ermeni: Nüfus Hane Mahallat Kura Millet-i Yahudi: Nüfus Hane Mahallat Kura Ezine 192 59 1 ---------Bayramiç ---------------Kumkal’a ---------------52 ) a.g.e. s: 125 88 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Taife-i Kıpti: Nüfus Hane Mahallat Kura Toplam: Nüfus Hane Mahallat Kura Ezine 58 20 1 --5619 2875 10 53 Bayramiç 84 26 1 --6636 2657 7 62 Kumkal’a 9 4 ----1437 679 1 5 Biga Sancağı 1292(1875) Senesi Vâridât ve Mesârifi53 Vâridât: 12.944.044 Vilayetin Toplam Varidatı: 23.517.176 Mesârifât: 3.813.952 Vilayetin Toplam Mesârifâtı: 5.824.554 Ezine Menâfi’ Sandığının Sermayesi: 394661 guruş 34 para Ezine Belediye Sandığının Mevcud Varidatı: 9662 guruş 24 para 1291(1874) Senesi Biga Sancağı: İthalat: 9.089.714 İhracat: 54 7.118.824 Ezine Kazasında Bulunan Cami’, Mescid ve Hayratın Adları ve Gelirleri55 Mehmed Efendi Cami-i Şerifi Geliri: 75081 guruş 8 para Alemderzade “ “ Geliri: 10136 guruş 30 para Seferşah “ “ Geliri: 6232 guruş 30 para Biga Sancağında Kâin Cevâmi’, Meâbid ve Emâkin-i Sâirenin Cedveli56 Hükümet konağı:15 Kal’a: 4 Tabya: 1 Gümrük: 24 Karantina: 18 Camii : 162 Mescid: 161 Türbe: 28 Namazgah:1 M.Rüşdiye: 7 M.Sıbyan: 323 Kilise: 226 Han: 17 Fırın: 144 Hamam: 24 Bağ: 9530 Köprü: 10 Çeşme:1089 Kuyu: 842 Meyhane: 96 Su değirmeni: 81 Salhane: 15 Ambar: 3162 Hapishane: 7 Tekye: 10 Yel değirmeni:28 Yağhane: 72 Bağçe: 611 Tarla: 2409140 Bostanlık: 12 Pekmezhane: 41 Debbağhane:53 Böceklik: 2 Boyahane: 6 Memleha: 3 Karakolhane: 3 Kaplıca: 5 Kaplıca: 5 Zeytinlik: 2978 Manastır: 223 ) a.g.e. s: 131 ) a.g.e. s: 133 55 ) a.g.e. s: 137 56 ) a.g.e. s: 145 53 54 89 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Çömlekhane: 204 Dalyan: 8 Derbent: 2 Taşocağı: 4 İskelesi:13 Mekteb-i Hrıstiyan:12 Hatap Anbarı:1 Hane: 24510 İslam Mezarlığı:414 Hrıstiyan Mezarlığı: 55 Hatap Biga Sancağının Hayvanat İstatistik Cedveli57 Koç: 44721 Oğlak: 41336 Dana: 5682 İğdiç: 7314 Koyun: 21792 Öküz: 11852 İnek: 15626 Ester: 1881 Kuzu: 31938 Manda: 1292 Aygır: 3961 Hımar: 19328 Teke: 10316 Malak: 384 Tay: 2898 Deve: 1495 Keçi: 101263 Boğa: 1072 Kısrak: 8031 Midilli: 148 Ezine Kazasının Bir Sene Zarfında Rü’yet olunan Deâvî-yi Hukukiye ve Cinâiyyenin Mikdarı58 Hukuk Davası: 62 Cinayet Davası: 11 Ezine Kazasının Mezrû’ ve Gayr-ı Mezrû’ Arazisinin Mikdarı59 Mezrû’ Arazi: 137827 dönüm Gayr-i Mezrû’ Arazi: 69213 dönüm Toplam: 207640 dönüm 1305 (1888) CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD SALNÂMESİ60 Ezine Kaymakamı: Hüseyin Vasfi Efendi61 Naibi: Mehmed Akif Efendi Mal Müdürü: İlhami Efendi Tahrirat Katibi: Yahya Efendi Meclis-i İdare-i Kaza: Reis: Kaymakam Efendi Aza-yı Tabiiye: Naib Efendi, Mal müdürü Efendi, Tahrirat Katibi: Efendi Aza-yı Müntehabbe: Hacı Süleyman Ağa, Penayut Ağa, Mıdırgıç Ağa Bazı Me’murin62: Tahrirat Vergi Katibi: Abdülkadir Efendi Tapu Katibi: Halil Efendi Sandık Emini: İbrahim Efendi Bidâyet Mahkemesi: Reis Naib Efendi Azalar: İsmail Efendi, Todori Ağa, Aleksan Ağa Mahkeme-i Şer’iyye: Baş Katip: Osman Efendi, Katibi: Rüşdi Efendi İcra Mübaşirleri: Mehmed Ağa, Hüseyin Ağa Müstentik Muavini: Ali Rıza Efendi Dâire-i Belediye: Reis: Mehmed Efendi Azalar: Osman Efendi, Mehmed Efendi, Hristo Ağa, Melkun Ağa, ) a.g.e. s: 148 ) a.g.e. s: 156 59 ) a.g.e. s: 172 60 ) Salname-i Karasi Vilayeti, İstanbul Belediye Kütüphanesi, 1305/1888, Kayıt No: 465 61 ) a.g.e. s: 135 62 ) a.g.e. s: 136 57 58 90 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Katibi: Yahya Efendi Ticaret ve Ziraat Odası: Reis: Ömer Lütfi Efendi Azalar: Halil Efendi, Agop Efendi, Tordi Ağa Nüfus Dairesi: Memuru: Ali Rıza Efendi, Katibi: Aziz Efendi Telgraf ve Posta İdaresi: Müdürü: Ali Galip Efendi Mevsıl-ı (Yetiştirici) Muharrirat: Ahmed Ağa, Çavuş: Halil İbrahim Ağa, Ali, Ağa Reji ve Duyûn-ı Umûmiye İdareleri: Reji Memuru: İsmail Remzi Efendi Sandık Emini: Andon Efendi, Katip: Cafer Efendi, Duyun-ı Umumiye Katibi: Yakup Efendi Ezine Kazası Hakkında Ma’lumat63: Ezine Kazası 130 karye ve 18 mahalle, 7342 hanede zekur ve enas 29209 Müslim ve 4513 Rum ve 463 Ermeni ve 253 Yahudi ki cem’an 35438 nüfusu şamildir. Ezine Kazasında 182 cami ve mescid ve 135 mektep 3 tekye, 6 medrese, 10 kilise, 220 çeşme, 1 hastane, 1075 dükkan ve mağaza, 45 fırın, 7 han, 5 hamam, 5 değirmen, 6 çiftlik, 1145 dönüm bağ, bahçe, 2 dönüm çayır vardır. Ezine Kazasının Senevî Hâsılat-ı Öşriyyesinin Mikdarı 64418 cedid şinik hınta, 97300 şinik şair, 3000 şinik alaf, 4000 şinik çavdar, 3000 şinik mısır, 8000 şinik burçak, 44 şinik akdarı, 700 şinik kum darı, 2000 şinik melez, 20 şinik susam, 11500 kıyye(okka)-i cedid bakla, 30000 kıyye nohud, 3200 kıyye börilce, 251800 kıyye üzüm, 35000 kıyye palamut, 650 kıyye pamuk, 7250 kıyye zeytin, 2400 kıyye ceviz, 86670 kıyye fevâkiden ( meyve, yemiş) ibaret olup 7000 aded dahi arı kovanı bulunur. Ezine Rüşdiyesi Muallim-i Evveli: Murad Efendi64 Yazı Muallimi: Halil Efendi SONUÇ Bu çalışmamızda, 1287(1870) senesinde yayımlanmaya başlayan Cezâyir-i Bahr-ı Sefid vilayet salnamelerine göre Ezine kazasının idari yapısını, çalışan memurları, yönetim yapısı içinde yer alan kişilerin millet yapılarını, Ezine’ye yapılan devlet yardımlarını, kazanın yıllara göre değişen üretim yapısını, yıllar içinde gelişen ve değişen, çeşitlenen idari yapıyı birinci elden asıl kaynaklara dayanarak ilim dünyasının ve ilgilenenlerin nazarı dikkatine sunduk. Bugünkü ilçe yapılarımızın nerede ve nasıl oluşmaya başladığı, dünde hangi idari yapılanmanın olduğu ve bu idari yapıların hangi tarihte ve kimlerden oluştuğu da bu çalışmada ortaya çıkmıştır. Özellikle Ezine ilçemizin yakın geçmişine ait bu çalışma araştırmamızın temelini oluşturan yıllara ait varsa yanlış bilgileri de doğrularıyla düzeltmeye yardımcı olacaktır. Çalışmamızda geçen birçok zengin bilgi, nüfus yapısı, ziraat ürünleri, vergiler ve harcamalar, döneme ait yapılan imar ve ıslah çalışmaları, madenler vb çeşitli bilgiler konunun uzmanları için yapılacak ayrıntılı çalışmalara da önemli 63 64 ) a.g.e. s: 138 ) a.g.e. s: 156 91 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) katkı sağlayacak inancındayız. Ezine ilçemizin, Osmanlı dönemi Biga sancağına bağlı kaza dönemine ait (1870–1888) çok değerli bilgilerin oluşturduğu ve devletin resmi makamlarınca yazılan birinci derecedeki bu kaynakları ilgililerin ve değerli araştırmacıların istifadesine sunmanın sevincini yaşamaktayız. KAYNAKÇA 1) Abdulmecit, M. 1995 “Salnamelerde Karesi Sancağı 1847–1922”. Balıkesir: Taner Ofset. 2) Duman, Hasan. 2000 “Osmanlı Salnameleri ve Nevsalleri Bibliyografyası ve Toplu Katalogu”, Ankara: Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmet Vakfı, 2 cilt. 3) Salname-i Cezayir-i Bahr-i Sefid, H: 1287, Ali Emiri Kütüphanesi, Kayıt No: 242 4) Salname-i Cezâyir-i Bahr-i Sefîd, H. 1288, Millet Kütüphanesi, Kayıt No: 243 5) Salname-i Cezâyir-i Bahr-i Sefîd, H. 1289, İstanbul Belediye Kütüphanesi, Kayıt No: 11/3 6) Salname-i Cezâyir-i Bahr-i Sefîd, H. 1290, Millet Kütüphanesi, Kayıt No: 245 7) Salname-i Cezâyir-i Bahr-i Sefîd, H. 1291, İstanbul Belediye Kütüphanesi, Kayıt No: 11/5 8) Salname-i Cezâyir-i Bahr-i Sefîd, H. 1292, Millet Kütüphanesi, Kayıt No: 247 9) Salname-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, İstanbul Belediye Kütüphanesi, 1293, Kayıt No: 11/7 10) Salname-i Hüdâvendigar, Beyazıt Devlet Kütüphanesi, 1296 tarihli, K.465, 1297 tarihli, K.466 11) Salname-i Karesi Vilayeti, İstanbul Belediye Kütüphanesi, 1305/1888, Kayıt No: 465 92 EZİNE İLÇESİ ARAZİ KAYNAKLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ Orhan YÜKSELa Yusuf YİĞİNİb Hüseyin EKİNCİb a Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Bayramiç Meslek Yüksekokulu, 17700, b Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Toprak Bölümü ÖZET Ezine ilçesi toplam 72187 ha’lık bir alana sahiptir. Bu arazilerin %48.39’u işlemeli tarıma uygun, %51.61’ i işlemeli tarıma uygun değildir. İlçenin %35.01’i orman, %13.83’ü de mera arazilerinden oluşmaktadır. Toplam arazi varlığının 49310 ha’ı (%69.94) orta, dik, çok dik ve sarp arazilerden oluşmakta, buna bağlı olarak arazilerin %28.45’i orta ve %58.59’u şiddetli ve çok şiddetli erozyon tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bir başka ifade ile orta, şiddetli ve çok şiddetli erozyon riski altındaki arazilerin toplam oranı %87.04’ (61363 ha)’dır. Anahtar kelimeler: Ezine, toprak, tarım arazisi, arazi yetenek sınıfı, erozyon ABSTRACT Total area of Ezine Province is 72187 ha. Approximately 48.39% of these areas is suitable to cultivated agriculture, while %51.61of total area is not suitable for cultivated agriculture. Forests and shrubs cover 35.01% and rangeland cover 13.83 % of total lands. 49310 ha of total lands (%69.94) consist of medium slope, step and straight slopes. As a result 28.45% and 58.59 % of these lands are under medium and severe erosion risk respectively. It can be said that 87.04% (61363 ha) of total lands are subjected to high erosion risk in Ezine. Keywords: Ezine, soil, agricultural area, land capability class GİRİŞ Ezine, kuzeyde Çanakkale, güneyde Ayvacık, doğuda Bayramiç, batıda ise Ege Denizi ile çevrili Çanakkale’nin bir ilçesidir (Şekil 1). İlçe merkezi dışında 2 belde ve 48 köyü bulunan Ezine’de nüfusun yaklaşık %63’ü geçimini tarımdan sağlamaktadır (Anonim 2007). Ezine, düzlük bir alan üzerinde kurulmuştur. Bu geniş ovanın batısı, kuzeyi ve güneyi alçak tepelerle çevrilidir. Ezine ovasının dışında Üsküfçü, Kestanbol, Kızılköy ve Mahmudiye ovaları da vardır. Ovalarının hepsi sulanabilir arazilerdir. İlçenin en büyük ve önemli akarsuyu Menderes Çayıdır (Anonim 2008a). Menderes Çayı, Kazdağı’ndaki çok sayıdaki kaynaktan çıkar ve değişik kollarla beslenir. Menderes önce batıya sonra kuzeye doğru akıp, Çanakkale Boğazı Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) ağzındaki Kumkale Burnu’nda Ege Denizi’ne dökülür. Eski menderesin şekillendirdiği Orta ve Aşağı Menderes vadileri çayın suladığı Bayramiç ve Ezine arasında büyük bir ova oluşturmuştur. Ovayı sulayan Menderes’in meydana getirdiği delta ve yakın çevresi bereketli, geniş tarım alanlarını oluşturmuştur (Başaran 2002). Ezine ve çevresinin, bölgede çıkarılan kireç taşı, kurşun, demir ve mermer gibi maden alanlarının jeolojik yapılarından dolayı, ikinci zamanda (mezozoik çağda) meydana geldiği tahmin edilmektedir. Ezine ve çevresi aynı zamanda oldukça büyük bir volkanik kütle üzerindedir (Anonim 2008a). Ezine ve çevresinin oluşumu ile ilgili olarak Koç (2002), Üst Pliyosen sürecinde Kaz Dağı çevresinden gerçekleşen erozyon, akarsular ile taşınarak Bayramiç, Bahçeli ve Ezine çevresindeki alanları doldurduğunu belirtmektedir. Ezine, Marmara ve Ege Bölgelerinin geçiş alanında olduğundan bölgenin iklimi bu iki iklimin de özelliklerini taşır. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlıdır. Yağışlar genellikle yağmur halindedir. En soğuk ay ocak ve şubat ayları olup en soğuk ay ortalaması -4 ila -5 derecedir. En sıcak ay ise temmuz ve ağustos ayları olup en sıcak ay ortalaması 25 ila 35 derece arasındadır. Ortalama yağış miktarı yılda 626 mm’dir. Etrafı tepelerle çevrili bir konumda olduğundan Ezine’nin nem ortalaması oldukça yüksektir (Anonim 2008a). EZİNE’NİN ARAZİ KULLANIM TÜRLERİ Ezine İlçesi 72187 ha’lık yüzölçümüne sahiptir. Bu alanın 34932 ha’ı (%48.39) işlemeli tarımsal kullanıma uygun, geriye kalan 37255 ha’ı (%51.61) tarımsal kullanıma uygun olmayan arazilerden meydana gelmiştir. Tarımsal kullanıma uygun araziler içinde en büyük payı II. sınıf araziler %19.17 ile alırken, I. sınıf araziler sadece %3.99’luk bir paya sahiptir. Tarımsal kullanıma uygun olmayan arazilerin içinde VII. sınıf araziler %26.27, VI. sınıf araziler %22.61’lik bir oranla sıralanmaktadır. Başka bir ifade ile Ezine ilçesi arazilerinin yarıdan fazlası (%51.61) VI. VII. ve VIII. sınıf arazilerden oluşmaktadır (Tablo 1). Ezine ilçesi’nde tarımsal kullanıma uygun araziler (I., II., III. ve IV. Sınıf) toplamı 34932 ha olmasına karşın tarım yapılan arazi 28560 ha’dır (Anonim, 1999). Tarımsal kullanıma uygun arazilerin 6372 ha’ı tarım arazisi dışında çayır-mera, orman-funda, yerleşim yeri olarak değerlendirilmektedir. Ezine İlçesi genel arazi kullanım türleri Tablo 2’de verilmiştir. Tablo incelendiğinde, arazilerin %35’inin (25267 ha) orman-funda arazisi olduğu görülmektedir. Tarım arazileri içerisinde ise tarla tarımı %27.92 (20162 ha), bağbahçe tarımı ise %19.75’lik (14260 ha) bir paya sahiptir. Tarla tarımı yapılan arazilerin içinde kuru tarım yapılan arazilerin miktarı 14678 ha iken (%20.33), sulu tarım yapılan araziler 5484 ha ile sadece %7.59 kadardır. TOPRAKLARIN BÜYÜK GRUPLARA GÖRE DAĞILIMI Ezine’de yaygın olan toprakların büyük gruplara göre alan (ha) ve (%) dağılım oranları Tablo 3’de verilmiştir. Tablodan da görüldüğü gibi Ezine’de en yaygın 94 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) olan büyük toprak grubu 30860 ha alanı ile Kireçsiz Kahverengi Orman toprakları olup toplam arazinin %42.75’ini kaplamaktadır. Bu toprak grubunu, 15265 ha ile toplam alanın %24.36’sını kaplayan Kahverengi Orman toprakları takip etmektedir. Genellikle I. ve II sınıf tarım arazilerini oluşturan Alüviyal topraklar 6917 ha ile toplam alanın sadece %9.58’ini oluşturmaktadır. EĞİM, EROZYON, TOPRAK DERİNLİĞİ, TAŞLILIK ve KAYALILIK Ezine İlçesi topraklarının eğim gruplarına bakıldığında (Tablo 4), düz ve hafif eğime sahip arazilerin 21192 ha alan kapladıkları ve %30,06 gibi bir orana sahip oldukları görülmektedir. Orta eğimli araziler 19862 ha (%28.17) alan kaplamaktadır. Dik, çok dik ve sarp araziler ise 29448 ha alan ve % 41.77’lik bir paya sahiptir. Buna göre, Ezine’de 41374 ha arazi yani toplam arazi alanının %58.69’u şiddetli ve çok şiddetli su erozyonu riski ile karşı karşıyadır. Ezine ilçesinde dik, çok dik ve sarp araziler %41.77 gibi bir paya sahiptir. Buna %28.17’lik bir orana sahip olan orta eğimli araziler de dahil edildiğinde ilçede orta eğimin üstündeki arazi varlığı %70’ i geçmektedir. Bu nedenle, sığ ve çok sığ topraklar 58.301 ha (%82.69) gibi oldukça geniş bir alan kaplamaktadır. Tablo 5’de görüldüğü gibi eğim, erozyon ve toprak sığlığı gibi sorunların yanında 5041 ha’lık bir alanda (%7.15) drenaj-yaşlık ve çoraklık sorunu yer almaktadır. Ayrıca Ezine ilçesinde toplam 16063 ha (%22.78) arazi taşlılık ve kayalılık sorununa sahiptir. Bunun büyük bir çoğunluğunu kayalık araziler oluşturmaktadır. Nitekim, Ezine’nin güney batısında yer alan granitlerden oluşan araziler buna iyi bir örnektir. ÜRÜN DESENİ VE TOPRAK VERİMLİLİĞİ Ezine topraklarının verimlilik durumunu göstermek için farklı köylere ait topraklarda yapılan analiz sonuçları Tablo 6’da sunulmuştur. Buna göre, toprakların analiz sonuçları köylere hatta mevkilere göre farklılıklar göstermektedir. Toprakların pH’sının 5.64 ile 7.85 arasında değiştiği görülmektedir. Koçelli, Körüktaşı ve Çınarköy 3 örneklerinin alındığı arazilerde toprak hafif ve orta asidik bir yapıdadır ve aynı zamanda kireç miktarları da düşüktür. Bu yörelerde tarım kireci uygulaması yapılmalıdır. Organik madde içerikleri de farklılıklar göstermektedir. Buna göre bazı köylerde organik madde içeriği az veya çok az düzeyde iken Mahmudiye, Akköy, Dalyan ve Geyikli’de orta ve iyi düzeydedir. Fosfor içerikleri bazı köylerde az, orta ve yeterli düzeyde iken, Çınarköy 3, Mahmudiye ve Dalyan gibi köylerde fazla ve çok fazla düzeyde olması aşırı gübrelemenin bir göstergesi olabilir. Toprakların mikroelement içerikleri genel olarak yeterli düzeyde olmasına rağmen bazı köylerde çinko ve mangan düzeyinin az olduğu görülmektedir. Bu arazilerde özellikle Zn gübrelemesi düşünülmelidir. Ezine’de tarımı yapılan ürünler içinde ekonomik önemi olanların ekiliş alanları ve üretim miktarları Tablo 7’de verilmiştir. Buna göre ilçede tarla ürünleri arasında ekiliş alanı bakımından tarımı en fazla yapılan ürün buğday iken üretimi en fazla yapılan ürün mısır olarak görülmektedir. Sebze ürünleri içinde biber ve 95 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) domates en fazla ekilen ürün olurken, elde edilen ürün bakımından domates oldukça büyük bir farkla ilk sıradadır. Meyve grubunda ise hem ağaç sayısı bakımından hem de üretim miktarı bakımından zeytin açık farkla ilk sırayı alırken, bunu elma ve armut izlemektedir. SONUÇ Ezine topraklarının yaklaşık yarısı işlemeli tarıma uygun, diğer yarısı ise işlemeli tarıma uygun olmayan VI. ve VII. sınıf arazilerdir. Bu nedenle, ilçe topraklarının en önemli sorunu eğim ve buna bağlı olarak erozyondur. İlçede dik, çok dik ve sarp arazilerin oranı %41.77’dir ve bunun sonucu olarak toplam arazi alanının %58.69’u şiddetli ve çok şiddetli su erozyonu riski ile karşı karşıyadır. Bu nedenle bu sorunun bilincinde olarak gerekli önlemleri almak gerekir. Her şeyden önce topraklar yeteneklerine göre kullanılmalı ve gerekli arazilerde kontur toprak işleme, şeritsel ekim, teraslama gibi toprak koruma önlemleri alınmalıdır. İlçe sınırları içinde sulama yapılabilen 5 tane ova vardır ve sulu tarım yapılan alanlar giderek artmaktadır. İlçe topraklarının %7.15’inde drenaj-yaşlık ve çoraklık sorunu olduğu görülmektedir. Sulama yapılan alanlarda geleneksel sulama yöntemlerinden kaçınılmalı ve bütün çiftçiler modern sulama yöntemlerini kullanmalıdır. Bilinçsiz ve yanlış sulama bu sorunların zamanla artmasına neden olabilir. Ayrıca daha önce sunulan analiz sonuçlarına göre bazı bölgelerde organik madde içerikleri yeterli değildir. Topraklara organik madde ilavesi yapılarak, toprakların bu nedenle oluşan olumsuz özellikleri düzeltilebilir. Aşırı gübrelemeden kaçınılmalı ve gübreleme analiz sonuçlarına göre yapılmalıdır. 96 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) KAYNAKLAR Anonim, 1999 Çanankkale İli Arazi Varlığı. T.C. Başbakanlık Köy Hizmetleri Gen Müd. Yay. Rapor No. 17, Ankara. Anonim, 2007 Brifing Raporu. Ezine İlçe Tarım Müdürlüğü Anonim, 2008a. ezinetarim.gov.tr Anonim, 2008b http://www.canakkaleili.com/Canakkale_haritalari Başaran, C. 2002. Geçmişten Günümüze Bayramiç: Tarihi-Coğrafyası ve Arkeolojisi. Bayramiç Belediyesi Yayınları. T.C. Kültür Bakanlığı Milli Kütüphane Basımevi, Ankara. Ekinci, H., H. Özcan, O. Yüksel, Y. Kavdır, V.S. Çavuşgil, 2004 Üvecik İşletme Arazisi Toprakları. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları. Üniversite Yayın No: 40, Çanakkale Koç, T. 2007 “Bayramiç (Çanakkale) Çevresinin (Kaz Dağı Kuzeyi) Yerşekli Özellikleri. Bayramiç Sempozyumu.” 7. 03-05 Ağustos 2007, Bayramiç. s: 145-150 97 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Şekil 1. Ezine’nin Coğrafi Konumu (Anonim 2008a) Tablo 1. Ezine İlçesi Arazi Kullanım Kabiliyet Sınıflarının Genel Dağılımı (Anonim 1999) Arazi Kull. Yet. Sınıfı I II II IV V VI Alan (ha) 2883 13837 7588 10624 16320 (%) 3.99 19.17 10.51 14.72 22.61 VII VIII TOPLAM 19250 1685 72187 26.27 2.33 100 Tarımsal Kullanıma Uygun 34932 ha %48.39 Tarımsal Kullanıma Uygun Olmayan 37255 ha %51.61 ha 98 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Tablo 2. Ezine İlçesi Genel Arazi Kullanım Türleri (Anonim 1999) ha % Tarım Arazileri Bağ-Bahçe 14260 19.75 Kuru 14678 20.33 Tarla Sulu 5484 7.59 Çayır-Mera 9987 13.83 Orman-Funda 25267 35.00 Tarım Dışı ve diğer Araziler 2511 3.48 TOPLAM 72187 100.0 Tablo 3. Ezine’de Yaygın Olan Toprakların Büyük Gruplara Göre Alan (ha) ve (%) Dağılım Oranları (Anonim 1999) Aluv. Alan (ha) % Koluv. 6917 9.58 Kah. Orman 2006 15265 2.78 24.36 Kireçsiz Kırmızı Kah. Kahverengi Orman Akdeniz T. 30860 42.75 Irmak Kireçsiz Su Taşkın Yerleşim Kah. Yüzeyi Yatakları 7996 11.08 4076 5.65 402 0.56 25 0.04 164 0.23 Tablo 4. Ezine’de Yer Alan Farklı Eğim Gruplarındaki Erozyon ve Toprak Derinliği İle Bunların Kapladıkları Alanlar (ha) ve % Oranları (Anonim 1999) Erozyon Şiddeti Toprak Derinliği Düz %2-6 Hafif Derin Orta D. Sığ Çok Sığ Derin Orta D. Sığ Çok Sığ Derin Orta D. Sığ Çok Sığ Derin Orta D. Sığ Çok Sığ 8075 Orta Şiddetli Çok Şiddetli Toplam (ha) % Genel % Hafif %2-6 Orta %6-12 Dik %12-20 Çok Dik %20-35 Sarp >%35 1064 Alan ha % 8075 1064 11.45 1.51 1295 8460 1837 4774 334 2242 1117 - 3132 16593 334 4.44 23.54 0.47 13 2285 7327 3268 3687 9959 320 5912 1605 3103 12952 24597 18.37 34.89 2322 19862 28.17 28.17 1336 17224 24.43 167 7516 10.66 41.77 4708 6.68 3825 70502 100 5.43 100 8075 13117 11.45 18.61 30.06 99 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Tablo 5. Arazi Kullanım Kabiliyet Sınıflarına Göre Kabiliyet Alt Sınıfları (Anonim 1999) Sınıflar I II III IV V VI VII VIII TOPLAM E ES 2359 1837 ALT SINIFLAR (ha) SE SW W 2867 151 8460 13 2002 3323 18 S 3736 7197 13546 15467 4196 39946 2774 3715 151 18285 2020 2867 86 TOPLAM 2883 2883 13837 7588 10624 68 16320 19250 WS EW 154 2883 70502 Tablo 6. Ezine Topraklarına Ait Bazı Analiz Değerleri* Toprak örneğinin alındığı Köy ve Mevkii Çınarköy 1 Çınarköy 2 Çınarköy 3 Mahmudiye Mahmudiye (Kemreburnu) Mahmudiye (Çobantepe) Mahmudiye (Ağıllık) Geyikli (Çakırsöğüt) Dalyan Akköy (Karaçlık) Körüktaşı (Taşarası) Kemallı (Araplar) Koçelli (Turplu arkası) pH Org. Kireç EC P 2O 5 Madde (mS/cm) (%) kg/da (%) K2O Ca Mg Cu Zn Fe Mn kg.da-1 (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) 6.87 7.46 6.38 7.85 0.67 0.74 0.65 0.37 0.81 1.21 0.81 1.62 1.48 1.38 1.72 1.13 6.27 6.34 14.60 10.30 43.52 21.49 78.39 38.12 3616 2741 3211 5457 1201 558 1173 600 1.68 2.28 2.20 1.40 0.68 1.20 1.86 0.36 14.00 8.48 24.00 10.21 21.70 11.30 25.70 6.42 7.63 0.81 4.03 1.78 11.90 56.73 9925 690 0.44 0.45 13.70 3.64 7.66 0.84 4.03 2.16 11.10 122.00 7819 461 0.58 0.87 11.90 6.02 7.52 0.89 3.22 2.53 19.00 156.80 7273 591 0.48 1.19 13.00 10.50 7.60 0.76 10.10 4.53 3.55 71.40 9463 503 0.84 0.64 6.62 5.12 7.78 0.80 25.80 3.10 25.00 83.82 6800 277 1.80 0.74 9.74 14.60 7.58 0.81 17.70 2.42 5.54 149.50 6661 210 0.96 0.26 16.50 11.20 6.16 0.19 0.5 1.21 6.19 19.53 26.64 742 1.24 0.63 34.00 10.54 6.63 0.3 0.5 0.90 9.48 15.71 4162 996 1.02 0.35 10.20 20.22 5.64 00.15 0.5 1.08 6.85 16.98 1556 440 0.40 0.72 26.20 15.68 *) Analizler, Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü Bitkisel Üretim Analizleri Laboratuarı tarafından yapılmıştır. 100 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Tablo 7. Ekonomik Önemi Olan Tarım Ürünlerinin Üretim Durumu (Anonim 2007) Ürün Ekiliş Alanı (da) Üretim (ton) Tarla Ürünleri Buğday Arpa Yulaf Bakla Nohut Fiğ (kuru ot) Pamuk (kütlü) Yonca (kuru ot) Çeltik Mısır (silaj) Mısır (dane) Ayçiçeği (yağlık) Sebze Ürünleri Domates Biber Fasulye (taze) Hıyar Ispanak Karpuz Kavun Lahana (beyaz) Pırasa Soğan Bağ Meyve Üretimi Elma Armut Ayva Muşmula Erik Kiraz Şeftali Badem Kayısı Ceviz Zeytin 64.000 27.675 5.835 1.860 2.510 14.575 3.965 2.780 7.970 5.195 3.760 1.920 6.020 6.470 370 185 580 3.125 1.435 230 175 270 1.385 Ağaç Sayısı (adet) 6.100 6.700 1.600 3.400 5.510 1.770 2.410 5.750 4.000 470 1.410.000 22.400 8.302 1.756 409 401 4.372 793 2.780 7.175 25.975 5.640 385 240.800 64.700 1.850 3.700 5.800 78.125 25.112 5.750 700 4.050 2.700 Üretim (ton) 128 85 22 20 117 26 36 55 180 21 38.870 101 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 102 ÇANAKKALE’DE SÜT KOYUNCULUĞUNUN SORUNLARI Serkan YURDABAKa Türker SAVAŞb a Çanakkale İl Tarım Müdürlüğü Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Zootekni Bölümü b ÖZET 1980 Yılında 48.630.000 baş olan Ülkemiz koyun varlığı, 2002 yılında 25.174.000 başa gerilemiştir. Koyun sütü üretimimiz ise 1980 yılında 1.147.395 litreden, 2002 yılında 657.387 litreye düşmüştür. Halbuki artan nüfusumuz dolayısıyla gıda talebinin artması beklenir. Öte yandan AB kapısındaki Türkiye’nin hayvancılıkta tek rekabet şansı küçükbaş hayvancılıktır. İl sathındaki 97 süt işleme tesisi ile potansiyeli yüksek olan Çanakkale’de koyun varlığı 2000 yılında 432.752 baştan, 2007 yılında 312.556 başa gerilemiş, koyun sütü üretimi 14.118 litreden 12.542 litreye düşmüştür. Ezine peyniri üretiminde koyun sütü vazgeçilemez bir hammaddedir. Mandıracıların en önemli sorunları kaliteli süt, sütte antibiyotik, soğuk zincirin oluşturulamaması, tescil almış oldukları Ezine Peynirinin korsan olarak üretilip piyasaya sürülmesi sayılabilir. Üretici sorunları ise, yem fiyatlarının 3-4 yıl öncesine göre çok artması, süt fiyatlarının 3-4 yıl öncesine göre gerilemesi, meraların yetersizliği sayılabilir. Müşteri güveni, Kaz dağlarına özgü otlarla beslenen hayvanlardan elde edilen ve Ezine peynirine aromasını veren süte ulaşım kolaylığı, Coğrafi İşaret Tescil Belgesi Alımı ile lezzet garantisinin koyun sütüne bağlı olması çalışmanın önemini arttırmaktadır. Bu çalışmayla, yukarıda bahsi geçen sorunların çözülmesine yönelik önerilerin oluşturulması ve önerilerin hayata geçirilmesi amaçlanmaktadır. Anahtar kelimeler: Ezine peyniri, peynir helvası, mera, süt kalitesi, mandıra ABSTRACT Problems of the Dairy Sheep Production in Çanakkale sheep population, which was 48.630.00 in our country in 1980, reduced to 25.174.000 in 2002 and sheep milk production decreased from 1.147.395 liters in 1980 to 657.387 liters in 2002. Actually, it is expected that need for food will increase due to the increasing population in our country. On the other hand, the only competitive opportunity of Turkey, on the threshold of the EU membership, is small animal production. In Çanakkale, which has a high potential with its 94 dairies, sheep population decreased from 432.752 in 2000 to 312.556 in 2007 and sheep milk production from 14.118 liters to 12.542 liters. Sheep milk is an indispensable raw material for the production of Ezine Cheese. Among the most important problems of the dairy operators is milk quality, antibodies in milk, incapability of forming the cold chain, illegal production of Ezine Cheese, which is an officially registered trade mark. The problems of the producers are that fodder prices are far Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) higher than they were 3-4 years ago, the milk price is far less than it was 3-4 years ago, the pastures are inadequate. Customer credence, easy access to the milk which is obtained from the sheep herds which grazes on the herbs endemic to the Mount Ida and which gives Ezine Cheese its aroma, dependence of its flavor guarantee on sheep milk with the Geographical Marking Registration Certificate increase the significance of the study. It was aimed in this study to propose some suggestions to the aforesaid problems and to realize these suggestions. Key words: Ezine cheese, cheese halvah, forage, milk quality, dairies GİRİŞ 1980 Yılında 48.630.000 baş olan Ülkemiz koyun varlığı, 2002 yılında 25.174.000 başa gerilemiştir. Oransal olarak bakıldığında % 48’lik bir azalma söz konusudur. Koyun sütü üretimimiz ise 1980 yılında 1.147.395 litreden, 2002 yılında 657.387 litreye düşmüştür. Süt üretimindeki oransal azalma ise % 43’dür (Kaymakçı ve ark., 2000; Kaymakçı ve ark., 2005). Koyun varlığındaki azalmalar birim koyun başına verim artışı ile desteklenemediği için tüm koyun ürünlerinde de önemli gerilemeler olmuştur. Artan nüfus ile mevcut gıda talebinin de artması beklenir. Öte yandan AB kapısındaki Türkiye’nin hayvancılıkta tek rekabet şansı küçükbaş hayvancılıktır (Savaş, 2007). Bu bildiride Çanakkale koyunculuğunun özellikle Ezine İlçesindeki üretici ve mandıraların sorunları ortaya konulmuş ve öneriler getirilmeye çalışılmıştır. ÇANAKKALE KOYUNCULUĞU İl sathındaki 97 süt işleme tesisi (Şekil 1) ile potansiyeli çok yüksek olan ve süt ve süt ürünleri işleyen işletme sayısı ve kapasitesi bakımından ülke genelinde 3. sırada yer alan Çanakkale’ye bakıldığında, koyun varlığının 2000 yılında 434.151 baştan, 2007 yılında 312.556 başa gerilediği görülmektedir. Aynı yıllarda koyun sütü üretimi sırasıyla 14.207 ve 12.542 ton olarak gerçekleşmiştir. Hayvan sayısındaki azalma % 27.7 iken, koyun sütü üretimindeki azalma %11,2 olmuştur. Görüldüğü gibi, Çanakkale İli için dikkate değer bir sektörde üretim düzeyinde önemli bir gerileme yaşanmaktadır. Halbuki Çanakkale’de, özellikle Ezine peyniri üretiminde koyun sütü vazgeçilemez bir hammadde durumundadır. Bunun ötesinde Çanakkale’ye has peynir helvası üretiminin de hammaddesi koyun sütüdür. EZİNE KOYUNCULUĞU Çanakkale İli çapında, Tarım İl Müdürlüğünden üretim izni almış ve faal durumda bulunan 97 işletmeden sayı olarak en fazlasının (20 adet) bulunduğu Ezine ilçesinde (Şekil 1) 2000 yılında 79.650 baş olan koyun sayısı 2007 yılında 31.650 başa gerilemiş ve rakamsal olarak % 60 oranında bir azalma meydana gelmiştir. Bu azalma Çanakkale ili ortalamasının 2 katından biraz yüksek orana tekabül etmektedir. Aynı dönemlerdeki koyun sütü üretimi ise sırasıyla 1.890 ve 1.264 ton olmuş ve %33,1’lik azalma gerçekleşmiştir. 104 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) “Ezine, Bayramiç ve Ayvacık ilçelerinin doğal bitki örtüsü ve su kaynaklarıyla beslenen koyun, keçi ve ineklerden elde edilen sütlerin belirli oranlarda karıştırılmasıyla” elde edildiği ifade edilen Ezine Peynirinin en önemli üretim merkezi konumundaki Ezine İlçesi yedi yıllık bir sürede koyun varlığının %60’ını kaybetmiştir. Koyun sütünün son derece önemli olduğu bu merkezde koyun varlığının kısa sürede bu kadar azalmasındaki etkenlerin en başında koyun sütü fiyatlarındaki gerileme (Tablo 3) ve girdi fiyatlarındaki artışlar (Tablo 2) sayılabilmektedir. Sadece 2 yılda % 76,4 oranında artan süt yemine karşılık aynı dönemde (2006-2008) koyun sütü fiyatlarının % 8 oranında azalması, koyun sayısındaki azalmayı açıklamaktadır. KOYUNCULUĞUN SORUNLARI Mera Kısa sürede yem fiyatlarındaki yüksek artışlar özellikle küçükbaş hayvancılıkta gözlerin meralara çevrilmesine neden olmaktadır. Çünkü küçükbaş hayvanlar genelde kısa boylu ve verimsiz meralar ile nadas, anız ve bitkisel üretime uygun olmayan alanları değerlendirerek et, süt, yapağı, kıl ve deri gibi ürünlere dönüştürebilme yeteneğine sahiptir. Ancak meralarımızın bozulması ve yetersizliği, buna bir de mera alanlarının farklı amaçlı kullanımları ciddi sorunları beraberinde getirmektedir. Meralarda sürdürülebilirlik, küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin de sürdürülebilirliği ile doğrudan ilişkilidir. Buna ek olarak yem fiyatlarında girdi yükselmesi, dolayısıyla maliyetin artması ve süt fiyatlarının değişmemesi, hatta azalması küçükbaş hayvan yetiştiricilerini zora sokmuştur. Meralar ucuz yem kaynağı olarak bu konuda önemli bir destek sağlamaktadır. Ezine peyniri dendiğinde meraların önemi bir kat daha artmaktadır. Ezine peynirinin tanımında Ezine, Bayramiç ve Ayvacık ilçelerinin doğal bitki örtüsü ve su kaynaklarıyla beslenen koyun, keçi ve ineklerden elde edilen sütlerin belirli oranda karıştırılmasıyla elde edildiği ifade edilmektedir. Söz konusu ilçelerdeki meraların korunması Ezine peyniri üretiminin sürdürülebilmesi için olmazsa olmaz ön koşuldur. Fiyat politikaları Girdi ve süt fiyat politikalarındaki dalgalanma mera sorunuyla birlikte anılmıştır. İşin ekonomik boyutunu ilgilendiren yöreye has sorunlardan bir diğeri avans sistemidir. Nakite sıkışan üretici belli dönemlerdeki sıkışıklığını mandıracılardan avans yoluyla gidermeye çalışmaktadır. Mandıracı ise gelecek dönem işleyeceği sütü garanti altına almak için avans dağıtmaktadır. Ancak genellikle avans alınırken/verilirken belli kurallara bağlanmamaktadır. Bu durumda süt üreticisi sütünü yok pahasına verdiğinden yakınmakta, mandıracı ise verdiği avansı ancak peynir üretip sattıktan sonra geriye alabildiğini iddia etmektedir. İddia, aynı paranın söz konusu dönemde çalıştırılması durumunda getirisinin daha yüksek olacağı temeline dayanmaktadır. 105 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Süt kalitesi Çanakkale süt sektörünün önemli sorunlarının başında kaliteli süt temini gelmektedir. Çanakkale’de üretilen sütlerde ortalama bakteri sayısı 1.000.000/ml civarında olup, bu sayı diğer illerde 18.000.000/ml’ye kadar çıkabilmektedir. Çanakkale bu anlamda diğer illere oranla daha iyi süt üretmesine karşın, Avrupa Birliği normlarının (100.000 ml veya altı) çok üzerinde bakteriye sahip süt üretmektedir. Bu durum, Çanakkale süt üretim sektörünün gelecekte en önemli engeli olmaya devam edecektir. Süt kalitesinin iyileştirilmesi ve korunması, hiç şüphesiz süt üretiminin geleceğinde hayati öneme sahiptir. Bu bağlamda kaliteyi artırıcı uygulama ve önlemlerin alınması zorunluluk arz etmektedir. Irk Ülkemizin genelinde yetiştiricilerimizin elindeki koyun ırkları düşük verimlidir. Yurt çapında yapılan melezleme ve saf yetiştirme metotlarından istenilen netice alınamamıştır. Ayrıca ilimizde bariz bir koyun ırkından söz edilememektedir. Irklar birbirine karışmış ve verimleri düşüktür. MANDIRALARIN SORUNLARI Yukarıda ayrı başlık olarak verilen süt kalitesi sorununa ilave olarak, üreticilerin uyarılmasına karşın antibiyotikli sütlerin normal sütlerden ayrılmadan teslim edilmesi, süt işleyen mandıralar açısından önemli bir sorundur. Mandıralar açısından diğer bir sorun ise, özellikle son yıllarda koyun, keçi ve inek sütlerinin kuru madde içeriğinde meydana gelen azalmaların üretim randımanını olumsuz yönde etkilediğidir. Süt kuru maddesindeki azalmalara yöredeki hayvan ırklarındaki değişim ve buna bağlı olarak yüksek verimli hayvanların tercih edilmesinin yol açtığı ileri sürülmektedir. Bunun yanında peynir kalitesi ile kullanılan yem kalitesi arasında önemli bir ilişkinin var olduğu ve silaj kullanımına bağlı süt kalitesinde olumsuzlukların yaşandığı vurgulanmaktadır. Peynir motifi ve tüketici talebinde yaşanan değişimler Ezine Peyniri gibi klasik peynire olan talepte azalmalara neden olmaktadır. Buna ilave olarak Ezine Peyniri adı altında farklı peynir çeşitlerinin piyasaya sürülmesi, hem Ezine Mandıracılarının haksız rekabete maruz kalmalarına neden olmakta hem de Ezine peynirine olan güveni azaltmaktadır. ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Çözüm önerilerinin en başında durum tespitlerinin yapılması gelmektedir. Çanakkale ili ve özellikle Ezine ve çevresindeki koyunculuğun yapısı üzerine (ırkları, verimleri, üreticilerin durumları vb.) bir durum tespiti ile meraların durumları ile ilgili detaylı çalışmaların yapılması gerekmektedir. Ezine ilçesinde, yem ve süt fiyatlarındaki olumsuzluklara bağlı olarak koyun sayısındaki önemli düşüş, sorunların en büyüğü olarak göze çarpmaktadır. Bu sorunun aşılmasında en büyük etken Ezine peynirine aromasını veren ve ucuz yem 106 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) kaynağı olan meraların durumlarının ortaya konması ve iyileştirme çalışmalarının bir an önce başlaması gerekmektedir. Yine süt kalitesinin arttırılması için toplu sağım sistemlerinin kurulmasının sağlanması gerekmektedir. Toplu sağım üniteleri kurulana kadar geçen sürede insan sağlığını ve mandıraları yakından ilgilendiren süt hijyeni ve antibiyotikli süt konusunda üreticiler bilinçlendirici eğitim çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Sektörün her iki ayağını oluşturan üreticiler ve mandıraların ortak bir komisyon oluşturup sektörün sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalar yapması gerekmektedir. Koyun ırkları sorunlarının çözümünde; 1. Yerli ırkların ve soylarının saf yetiştirme ile korunması ve geliştirilmesi ve 2. İç ve dış kaynaklı genotipler yardımı ile yetiştirme bölgelerinin doğal, ekonomik ve sosyal koşulları ile uyumlu yeni koyun tiplerinin ve ırklarının oluşturulması çalışmaları yapılmalıdır (Kaymakçı, 2006). Bu kapsamda Çanakkale ve özellikle Ezine yöresine uygun ırk veya ırklara ait kaliteli damızlık koç dağıtımı projeleri yapılmalıdır. KAYNAKÇA Anonim, 2000-2007. Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü İstatistikleri Anonim, 2008 Ezine Peyniri: Hammadde ve İşleme Paneli Sonuç Raporu: Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve Çanakkale Ticaret Borsası, ss 19 Kaymakçı M., Eliçin A., Tuncel E., Pekel E., Karaca O., Işın F., Taşkın T. ,Aşkın Y., Emsen H., Özder M., Selçuk E., Sönmez R., 2000 “Türkiye’de Küçükbaş Hayvan Yetiştiriciliği.” Türkiye Ziraat Mühendisliği V.Teknik Kongresi. 17-21 Ocak, Ankara, 1-29. Kaymakçı M., Eliçin Işın F. A., Taşkın T., Karaca O., Tuncel E., Ertuğrul M., Özder M., Güney O., Gürsoy, O., Torun O., Altın T., Emsen H., Seymen S., Geren H., Odabaşı A., Sönmez R., 2005 “Türkiye Küçükbaş Hayvan Yetiştiriciliği Üzerine Teknik ve Ekonomik Yaklaşımlar.” Türkiye Ziraat Mühendisliği V.Teknik Kongresi. 03-07 Ocak, Ankara 707726. Kaymakçı, M. 2006 İleri Koyun Yetiştiriciliği. İzmir İli Damızlık Koyun-Keçi Yetiştiricileri Birliği Yayınları No: 1. Bornova, İzmir, ss 336. Savaş, T., 2007 “Süt Keçisi Yetiştiriciliği Yükselişte !” Tarımtürk 2 (8): 82-88. 107 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Tablo 1. Koyun sayısı ve süt üretimi değerleri (Anonim 2000-2007) ÇANAKKALE EZİNE Yıllar Koyun Sayısı Koyun Sütü Koyun Sayısı Koyun (Ton) Sütü (Ton) 2000 434.151 14.207 79.650 1.890 2001 417.619 13.755 80.000 1.890 2002 372.513 13.919 60.000 1.890 2003 372.450 15.689 60.000 1.890 2004 357.258 13.858 57.000 1.950 2005 328.919 13.083 50.000 1.950 2006 319.189 12.491 50.750 1.950 2007 312.556 12.542 31.650 1.264 Tablo 2. Yem fiyatlarında 2006-2008 yılları arasındaki değişim (Anonim, 2008) 2006 2007 2008 Yem Fiyat (YTL/Ton) Fiyat (YTL/Ton) Fiyat (YTL/Ton) Cinsleri Süt 326 412 575 Yemi Besi 313 400 575 Yemi Tablo 3. Süt fiyatlarında 2005-2008 yılları arasındaki değişim* (Anonim, 2008) Süt Cinsi 2005 2006 2007 2008 Koyun Sütü 1,15 1,45 1,40 1,33 Keçi Sütü 0,80 0,73 0,88 0,73 *Çanakkale Ticaret Borsası en yüksek ve en düşük fiyat ortalamaları 108 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 25 Mandıra Sayısı 20 15 10 Yenice Lapseki Gökçeada Gelibolu Ezine Eceabat Çan Biga Bayramiç Ayvacık 0 Merkez İlçe 5 Şekil 1. Çanakkale İlinde bulunan mandıraların ilçelere göre dağılımı (Anonim 2000-2007’den değiştirilerek) 109 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 110 COĞRAFİ İŞARET VE EZİNE PEYNİRİ Serpil ADAY, Yonca KARAGÜL YÜCEER Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü ÖZET İnsan beslenmesinde kullanılan gıdaların ülkelere hatta aynı ülke içerisinde bölgelere göre farklılık göstermesinde doğa koşulları, ekonomik koşullar ve o toplumun yerleşik örf, adet ve gelenekleri etkili olabilmektedir. Coğrafi işaretler ürünün belirli bir bölgeden kaynaklandığını ve o bölgeye ait karakteristik özellikleri taşıdığını göstermekle beraber, hem bölgesel hem de ulusal kalkınmaya katkıda bulunmaktadırlar. Ayrıca ürünün pazarlama olanaklarını iyileştirir ve sahte ürünlerin kullanılmasını engelleyerek, tüketicinin yanıltılmasını engellerler. Ezine peyniri Çanakkale’nin özellikle Ezine, Bayramiç ve Ayvacık ilçelerinin doğal bitki örtüsü ve su kaynaklarıyla beslenen inek, keçi ve koyun sütlerinin mevsimine göre belirli oranlarda karıştırılmasıyla elde edilen, tam yağlı, salamura tipi beyaz peynir olup tenekede olgunlaştırılmaktadır. Starter kullanılmadan üretilen Ezine peyniri diğer beyaz peynir çeşitlerinden farklı ve kendine özgü tat ve aromaya sahiptir. Bu amaçla Ezine peyniri üreticileri derneği tarafından Türk Patent Enstitüsü’ne başvurularak Ezine peynirine Coğrafi İşaret olarak Menşei işareti alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Coğrafi İşaret, Menşei İşareti, Ezine Peyniri ABSTRACT Natural conditions, economy and tradions of the society may affect the differences in foods used in human nutrition. Geographical indications show that a product belongs to a specific region and has the characteristics of this region. In addition, these indications provide some contribution to national and regional development. Also, having geographical indications provides good marketing opportunities and specifically prevents the imitation of the products and misleading of the consumers. Ezine cheese is a full-fat, white pickled cheese ripened in tinplate containers. Ezine cheese is made by a mixture of milk provided from cow, goat and sheep, grown in the natural plant and water resources in Çanakkale region specifically Ezine, Bayramiç and Ayvacık. The percentage of each milk in the mix may vary by the season. Ezine cheese produced by no starter culture addition has its own characteristic taste and aroma differences from other white cheeses. Therefore, Association of Ezine cheese producers applied to Turkish Patent Institute and designation of origin was given to Ezine cheese as geographical indication Key words: Geographical indication, designation of origin, Ezine cheese COĞRAFİ İŞARET Her ülkenin kendisi ile özdeşleşmiş bir ürünü vardır. Fransa şaraplarıyla, İspanya zeytinleriyle, Brezilya kahveleriyle ünlü ülkelerdir. Aynı ülke içerisinde de çeşitli Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) yörelerin kendilerine özgü ürünleri bulunmaktadır (Gönenç 2008:19). Bir yörenin herhangi bir ürünü, meyvesi, taşı, madeni diğer yörelerde üretilenlerden farklı olabilir veya bir yörede üretilen halı, kilim, kumaş, çini v.b. ürünler herhangi bir nedenle ün kazanmış olabilir. Bu ürünler için o yörenin adının kullanılması, tüketiciler tarafından o ürünün benzerlerinden farklı özelliklere sahip olduğu şeklinde algılanabilir. Tüketiciler söz konusu yöre adıyla satılan ürünleri o yörenin adına duydukları güvenle aynı türdeki diğer ürünlere tercih edebilirler. Coğrafi işaretler, geleneksel bilginin bir ürün gibi şekillendirildiği, paketlendiği, alındığı ve satıldığı bir boyuttadır; ürünün kalitesi, geleneksel üretim metodu ve coğrafi kaynağı arasında kurulan sıkı bağı simgeleyen bir güvencedir (Anonim 2007). Bu anlamda Coğrafi işaretler; "belli bir niteliği, ünü ve diğer özellikleriyle, bir yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş bir ürünü tanıtıp, gösteren işaretler"dir. Coğrafi işaretler, menşei adı ve mahreç işareti olmak üzere ikiye ayrılmıştır (Anonim 2006). Menşei adı; coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, alan, bölge; çok özel durumlarda ülkeden kaynaklanan belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleriyle bu yöre, alan veya bölge ile özdeşleşmiş yöre, alan ve bölgeye özgü doğa ve insan faktöründen kaynaklanan, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerin tümüyle bu yöre, alan veya bölge sınırları içinde üretilen bir ürünü tanımlamaktadır (TPE 2006). Kısacası Menşei adı, menşei adına konu olan ürünün üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinin tümüyle coğrafi sınırları belirlenmiş yöre, alan veya bölge sınırlarının içinde yapılmasını gerektirir. Bu ürünler, ait oldukları coğrafi bölgenin dışında üretilemezler. Çünkü ürün, niteliklerini ancak ait olduğu yöre içinde üretildiği taktirde kazanabilir (Marangoz ve Akyıldız 2006:285). Mahreç İşareti; coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, alan veya bölgeden kaynaklanan, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleriyle bu yöre, alan veya bölge ile özdeşleşmiş bir ürün olması yanında, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinde en az birinin belirlenmiş, yöre, alan veya bölge sınırları içinde üretilen ürünün belirleyici işaretidir (TPE 2008). Mahreç işaretine konu ürünün özelliklerinden en az birinin o yöreye ait olmakla birlikte yöre dışında da üretilebilmesi söz konusudur. Örneğin; Maraş Dondurması, Trabzon Ekmeği (Marangoz ve Akyıldız 2006:285). . Dünya genelinde çok uzun süredir yaşanan haksız rekabet ve haksız kazanç elde etme sorununu çözebilmek için yöresel ürünlerin isimlerinin koruma altına alınmasına gerek duyulmuştur (Gönenç 2008:19). Coğrafi işaret tescili özellikle iki nedenle yapılır (TPE 2008): 1. Coğrafi işarete konu olan ürünün kalitesinin korunması ve bilinen özellikte üretiminin sağlanması, 2. Coğrafi işarete konu olan yörede veya özellikte üretim yapanların tescilin sağladığı korumadan öncelikli olarak yararlanmalarının sağlanmasıdır. Doğallık, geleneksellik, sürdürülebilir kalite, bölgesel kalkınma ve dünya pazarında rekabet edebilme teminatı v.b. gibi tüm bu özellikler coğrafi işaretlerin katma değerleri arasında sayılır. Kısacası coğrafi işaretin sağladığı avantajlar; § Ürünün korunması, 112 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) § Üreticinin korunması, § Tüketicinin korunması, § Ülkenin milli ve kültürel değerlerinin korunması olarak sıralanabilir (Anonim2007). Coğrafi İşareti; ilgili üretim alanı içerisinde aynı üretim yöntemlerine bağlı kalmak şartıyla üretim yapan herkes kullanabilir. Coğrafi işaret tescilini aşağıda belirtilen gerçek veya tüzel kişiler yaptırabilirler. • Coğrafi işarete konu ürünün üreticisi olan gerçek veya tüzel kişiler, • Tüketici dernekleri, • Konu ve coğrafi yöre ile ilgili kamu kuruluşları (Anonim 2008). Gerekli belgeleri tamamlayan firmalar Enstitüye coğrafi işaret başvurusunda bulunurlar. Enstitü, kendisine yapılan coğrafi işaret başvurularını inceler. Bilgi ve belgelerinde eksik bulunan başvurulara, eksikliklerini gidermesi için üç ay süre tanır. Süresi içinde eksiklikler giderilmezse başvuru reddedilir. Tüm koşulları sağlayan başvurular ise Resmi Gazete ile yurt çapında dağıtımı olan en büyük tirajlı günlük gazetelerin ikisinde ve bir yerel gazetede görüş ve itirazlara açık olmak üzere yayınlanır. İlan süresi Resmi Gazetede yayın tarihi itibariyle altı aydır. Resmi gazetede yayın tarihinden itibaren altı ay içerisinde hakkında herhangi bir itiraz yapılmamış ad veya işaret, resmi gazetede yayınlanma tarihi itibariyle kesinlik kazanır. Kesinlik kazanan başvuru, coğrafi işaret siciline kayıt edilir (Anonim 1995). Coğrafi işaretin denetimi, coğrafi işaret başvurusunda bulunup tescil ettiren ve söz konusu ürünün üretimi veya işlenmesi ile uğraşan kişilerden ve yasal kuruluş biçimine bakılmaksızın herhangi bir birlikten oluşabilmektedir. Denetimciler, coğrafi işarete konu olan ürünün üretimini, pazarlanmasını, tescilli işaretin kullanım biçimini; markalanması, ürün üzerinde belirtilmesi, işaretleme veya etiketleme şekillerini ayrıntılı olarak denetlemekle sorumludur. Denetimciler, denetleme işlemini yerine getirebilmek için yeterli personel, ekipman ve diğer olanaklara sahip olacaklar ve söz konusu ürünün üretim durumlarını sürekli olarak kontrol edeceklerdir. Denetim işlemi için konu ile ilgili uzman ve tarafsız kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılabilir. Periyodik olarak yapılan denetimler, ihtiyaç duyuldukça veya şikayet üzerine de her zaman yapılabilir (Anonim 2007). EZİNE PEYNİRİ Ezine peyniri tam yağlı, salamurada olgunlaştırılan peynirler grubundan olup beyaz peynir standardına uygun olarak üretilmektedir (TSE 1995). Ezine peynirinin diğer beyaz peynirlerden en önemli farkı bu peynirin üretiminde kullanılan sütün belirli bir yöreden sağlanmasıdır. Ürünün kalitesi, geleneksel üretim metodu ve coğrafi kaynağı arasındaki sıkı bağı simgelemek için 24.02.2006 tarihinde Ezine Peynirini ve Mandıracılarını Koruma, Geliştirme ve Tanıtma Derneği, Türk Patent Enstitüsü’ne başvuruda bulunmuştur. 05.08.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak 113 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) üzere de tüketiciler tarafından sevilerek tüketilen Ezine peyniri; Coğrafi İşaret tescil belgesine (Menşei işaretine) sahip bir ürüne dönüşmüştür. Ezine peynirinin tescil belgesindeki tanımlaması şu şekilde yapılmıştır; Ezine peyniri Kaz Dağlarının Kuzey ve Batı kesimlerinde yer alan Ezine, Bayramiç ve Ayvacık ilçelerinin tamamı ile Çan ve Merkez ilçeye bağlı bazı köyleri kapsayan yörede üretilmektedir. Ezine peyniri, belirtilen bu coğrafyanın doğal bitki örtüsü ve su kaynaklarıyla beslenen keçi, koyun ve ineklerden elde edilen sütlerin mevsime göre belirli oranlarda karıştırılmasıyla elde edilmektedir. Bu oran keçi sütü için en az % 40, koyun sütü için % 45–55 ve inek sütü için de en fazla % 15 olmaktadır. Starter kültür kullanılmaması ve sütün belirtilen bu spesifik bölgeden sağlanıyor olması Ezine peynirine diğer beyaz peynirlerden farklı ve tüketiciler tarafından beğenilen bir özellik kazandırmaktadır (TPE 2006). Ezine peynirinin üretim yöntemi incelendiğinde, belirtilen oranda keçi, koyun ve inek sütlerinden oluşan karışım süt 670C’de 30 dakika pastörize edildikten sonra pıhtı oluşumunu sağlamak amacıyla buzağıların midelerinden elde edilen şirden enzimi ile 32-340C’de mayalanır. Oluşan pıhtı kitlesi peyniraltı suyunun ayrılması için kesilir ve içinde cendere bezi serili olan özel peynir kalıplarına konarak süzme işlemini hızlandırmak amacıyla baskı uygulanır. Oluşan teleme kalıplar halinde kesildikten sonra istenen tat ve aromayı kazandırmak amacıyla üretim yönteminin gerektirdiği miktarda deniz tuzu kullanılarak hazırlanan salamurada bekletilir. Salamuradan çıkarılan peynir kalıpları, tenekelere tek sıra halinde dizilerek üzerlerine kuru tuz serpilir ve 10–12 saat süreyle dinlenmeye bırakılır. Bu işlem sonucunda da ayrılan su ortamdan uzaklaştırılarak üzerine salamura ilave edilir ve tenekeler kapatılarak hava almayacak şekilde lehimlenir. Peynirin istenen karakteristik tat ve aromayı kazanması amacıyla peynir tenekeleri 2-40C sıcaklıktaki soğuk hava depolarında en az 8 ay süreyle olgunlaşmaya bırakılır (TPE 2006). Görünüş ve yapı olarak, Ezine peyniri beyaza dönük açık sarı renkte olup yumuşak veya orta sertlikte ve kırılgan olmayan bir yapıya sahiptir. Az sayıda ve küçük çaplı gözenekler bulunmaktadır. Tat ve aroma dikkate alındığında ise, Ezine peyniri sütün bileşiminde bulunan süt yağından kaynaklanan “kremamsı” tat ve aromaya; uygulanan ısıl işlemden de kaynaklanan “pişmiş süt” tat ve aromasına sahiptir. Ayrıca süt yağında meydana çeşitli tepkimeler sonucu ürünün karakteristik ve temel tat özellikleri olan ‘ransit’, ‘tatlımsı’, ‘tuzlu’ ve ‘ekşi’ tatlar oluşmaktadır (TPE 2006). Bu konuda yapılan bir çalışmada da (Karagül Yüceer ve diğ. 2006:49) ‘serbest yağ asitleri’, ‘pişmiş’, ‘kremamsı’, ‘peyniraltı suyu’, ‘keçimsi’, ‘tuzlu’ ve ‘ekşi’ Ezine peyniri için en önemli lezzet tanımlayıcıları olarak belirlenmiştir. Aynı çalışmada yapısal olarak Ezine peyniri yumuşak ve yarı-sert peynir özelliklerine sahip bulunmuştur. Farklı olgunlaşma düzeyine sahip 22 Ezine peynirinin kimyasal özellikleri incelendiğinde (Karagül Yüceer ve diğ. 2006: 49) ise nem içeriğinin % 48.2-56.9, titrasyon asitliğinin % 0.68-2.13, kurumaddede yağ oranının % 49.3-58.8 ve kurumaddede tuz oranının ise % 5.6-11.9 değerleri arasında olduğu tespit 114 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) edilmiştir. Mineral madde içeriğinin incelendiği bir başka çalışmada ise peynirlerde kalsiyum, demir, magnezyum, mangan, bakır, aluminyum, krom ve çinko içerikleri belirlenmiş olup bu miktarların sırasıyla 298.9-1025.6, 0.90-8.55, 27.42-60.51, 00.063, 0.04-0.58, 8.46-38.58, 0-0.24, 2.12-8.19 mg.100g-1 olduğu belirlenmiştir (Karagül Yüceer ve diğ. 2007:173). Ezine peynirinin diğer peynirlerden ayırt edici özellikleri; Koyun, inek ve keçi sütleri olmak üzere her üç tür sütün mevsimine göre belirli oranlarda karıştırılarak Ezine peyniri üretiminde kullanılmasıdır. Üretimin yapıldığı bölge gerek bitki örtüsü ve gerekse iklim olarak Kaz Dağlarından etkilenmektedir. Kaz dağları bölgeye bol yağış ile birlikte zengin bir bitki örtüsü ve bol oksijen sağlamaktadır. Bitki örtüsünde Mercan Köşk (Origanum majorana L.), Güveyi otu (Origanum vulgare), Adaçayı (Salvia officinalis L.), Tüylü nane (Mentha longifolia L.), Oğul otu (Melisa officinalis L.) ve Kekik (Thymus vulgaris L.) başta olmak üzere yüzlerce kokulu bitki bulunmaktadır. Süt hayvanlarının tümü doğal olarak beslenmektedir. Hayvanların yediği yem direkt olarak sütün tat ve aromasını etkilediği için bu özellik peynire de çok özel ve kendine özgü bir tat ve aroma kazandırmaktadır (TPE 2006). Ezine peyniri yapımında kullanılan süt bölgede yetiştirilen ‘Tahirova’, ‘Sakız’, ‘Dağlıç’ ve ‘Sakız+Dağlıç’ ırkı koyunlarından, ‘Holstein’ türü kültür ineklerinden ve ‘Karakeçi’ adlı keçi ırkından sağlanmaktadır. Özellikle Mart ayından başlayıp Temmuz ayına kadar devam eden sezon içinde elde edilen sütler Ezine peyniri üretiminde kullanılmaktadır (TPE 2006). Ezine peynirinin Menşei işaretini almasını sağlayan özellikler incelendiğinde ilk olarak dikkati çeken, Ezine peynirinin üretim süreçleri ve malzemelerinin tamamen üretim alanında belirtilen yerlerde gerçekleştirilmesidir. Çünkü üretimin yapıldığı bölge gerek bitki örtüsü ve gerekse iklim olarak Kaz Dağlarından etkilenmektedir. Kaz Dağlarının bölgeye bol yağış ile birlikte zengin bir bitki örtüsü sağlaması ve bölgeye özgü bu bitki örtüsündeki yüzlerce kokulu bitkilerden beslenen süt hayvanlarının yediği yemlerin direkt olarak sütün tat ve aromasını etkilemesi bu peynire çok özel ve kendine özgü bir tat ve aroma kazandırmaktadır. Ezine peynirinin üretim, depolama ve kalite kontrol denetimleri, Ezine peynirini ve Mandıracılarını Koruma Derneği Koordinatörlüğü’nde Çanakkale Ticaret Borsası, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası, Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü uzmanlarından oluşacak en az üç kişilik bir komisyon tarafından yapılmaktadır (TPE 2006). Sonuç olarak coğrafi işaretler ürünün belirli bir bölgeden kaynaklandığını ve o bölgeye ait karakteristik özellikleri taşıdığını anlatmakla beraber, hem bölgesel hem de ulusal kalkınmaya katkıda bulunurlar. Ürüne dinamik pazarlama gücü katar ve karakteristik özelliklere sahip olmayan sahte ürünlerde kullanılmasını engelleyerek, tüketicilerin kandırılmasını önlerler. 115 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Geleneklerin ve kültürel mirasın bir parçası olan Ezine peyniri, küçük ve orta boy işletmelerde istihdam imkanı yaratarak yöresel ekonomiye katkıda bulunmakta ve büyük ölçekli firmaların dikkatini bu yöre üzerine çekerek yatırım yapmalarını sağlamaktadır. KAYNAKÇA Anonim. 1995 Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında 555 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname. Anonim. 2006 Coğrafi İşaretler. Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığı. Anonim. 2007 Coğrafi İşaretler. (www.turkpatent.gov.tr) Anonim. 2008 Uluslararası Platformda Coğrafi İşaretlerin Korunması. T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı AB Genel Müdürlüğü. Gönenç, S. 2007. “Gıda ve Tarım Sektöründe Coğrafi İşaret Korumasını Etkileyen Faktörler.” Gıda Mühendisliği Dergisi 25: 49-57 Karagül Yüceer, Y., İşleten, M., Uysal Pala, C. 2006 “Sensory Characteristics of Ezine Cheese.” Journal of Sensory Studies 22: 4965 Karagül Yüceer, Y., İşleten., M,Uysal Pala, C. 2007 “Ezine Peynirinin Mineral Madde İçeriği.” Gıda Dergisi 32: 173-179. Marangoz, M. & Akyıldız, M. 2006 “Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması Açısından Coğrafi İşaretlerin Önemi ve Buldan Bezi Örneği.” Buldan Sempozyumu, 23-24 Kasım 2006, Sf:285-297 TS 591. 1995 “Beyaz Peynir.” Türk Standardları Enstitüsü. Necatibey Cad. 112, Bakanlıklar, Ankara, Türkiye. TPE. 2006 “Coğrafi İşaret Tescil Belgesi.” Türk Patent Enstitüsü, Yenimahalle, Ankara. 116 EZİNE PEYNİRİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ VE EKONOMİK DEĞERİ BAĞLAMINDA GÜNCEL SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Özgür MANAP Hasan GÜL Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ezine Meslek Yüksekokulu ÖZET Ezine’nin en önemli ekonomik değerlerinden biri olan Ezine Peynirinin temel özellikleri itibariyle sahip olduğu önemin belirlenmesi ve mevcut potansiyelinin ne düzeyde ekonomik faydaya çevrilebildiği ve çevrilemiyorsa başlıca engelleyici etmenlerin neler olduğu çalışmada ortaya konacaktır. Bu çalışmada Ezine ilçesi baz alınsa da üretim özellikleri itibariyle dışsal faktörler de göz önüne alınacaktır. Amaç mevcut durumu gözlemleyip geliştirici faktörleri ortaya çıkarmaktır. Bu çalışmada uygulanan araştırma yöntemi, Ezine peynirinin yöresel, ulusal ve uluslararası düzeyde sahip olduğu konumun, üretim imkânlarının ve karşılaşılan sorunların saptanmasına yönelik bir veri toplama amacıyla Ezine peyniri üretici ve pazarlamacılarına anket uygulaması ve mülakat gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte kaynak tarama ve bilgi, belge taraması mevcuttur. Bu kaynak ve veri toplama süreci ile birlikte Ezine için büyük bir ekonomik öneme sahip olan Ezine peynirinin yörede ekonomik beklentilere ne düzeyde cevap verebildiği gözlemlenebilecektir. Çalışmanın özgünlüğü itibariyle güncel veriler ışığında çözüm katkılı bilimsel veri teşkil etmesi beklenmektedir. Anahtar kelimeler: Ezine Peyniri, Hayvancılık, Mandıracılık, Üretim ve Pazarlama Kapasitesi, Üretim Sorunları, Çözüm Önerileri ABSTRACT This study provides information about Ezine Cheese, one of the most important economic values of Ezine Town; it specifies the importance of Ezine Cheese considering its main characteristics; shows the level of present potential which converted into economic benefits; and also examines the main factors which obstruct economic convertibility. The study based in Ezine Town but external factors are also taken into consideration. This study aims to observe existing situation and make suggestions about factors for improvement. As a research method, a survey carried out and interviews took place with the producers and marketing staff to collect the up-to-date information about local, national and international position of the Ezine Cheese, existing production facilities, and problems encountered. Furthermore, related resources, literature and relevant documents were examined. This resource and data accumulation process will help to observe if the economic expectations from the Ezine Cheese has been met and the level of it; and the this original study is expected to provide up-to-date, solution added, scientific data. Key words: Ezine Cheese, Stockbreeding, Dairy Farming., Production and Marketing Capacities, Production Problems, Solution Suggestions Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) GİRİŞ Ezine Peynirleri, adını Türkiye’nin her yerinde duyurmuştur. Hatta ünü dünyanın çeşitli ülkelerine kadar ulaşmıştır. Ancak; bu kadar isim yapmış bir ürünün, adını aldığı ilçeye ne kadar ekonomik katkısı olmaktadır veya bir başka ifade ile neden çok fazla katkısı olamamaktadır. Üzerinde durulması gereken en temel konu budur. Bu bağlamda Ezine Peynirini bu denli meşhur yapan kaynakların neler olduğunu iyi saptamak gerekmektedir. Çünkü Ezine peyniri deniyorsa belli birtakım coğrafi özelliklerin de ürüne katkı sağlaması gerekmektedir. Aksi takdirde bu bölgede üretiliyor olmasının çok fazla bir önemi kalmayacaktır. Çünkü bir ürünün bir bölgede üretilmesinin veya bir bölgenin kaynakları veya hammaddesiyle üretilmesinin sebepleri vardır. Eğer bir ürün bir bölgede üretiliyorsa ya işgücü ucuzdur, ya da hammadde kaynaklarına yakındır. Bu durumda ilk sorumuz Ezine Peyniri nedir? Olmalıdır. Ezine Peynirinin üretim olanakları ve hammadde kaynakları itibariyle değerlendirildiğinde üretim esnekliğinin ne boyutta olduğu önemlidir. Hammaddesi süt olduğuna göre sütün elde edildiği bölge ve maliyeti ürün maliyetini etkileyecek pek tabii ki ürünün satış fiyatı ve talebini de önemli ölçüde etkileyecektir. Bu durumda ikinci cevap aranacak sorular. Üretim ne düzeyde yapılabilmektedir, üretimde karşılaşılan engeller nelerdir? Olmalıdır. Bu çalışma yukarıda cevaplamaya çalıştığımız sorulara, özellikle Ezine içinde üretim yapan mandıralarda genel yapı, sorunlar ve beklentilere ilişkin düzenlediğimiz anket formlarıyla çözüm arayacağız. Bu bağlamda Ezine içinde önemli yere sahip 11 mandıra sahibine uygulamış olduğumuz anketler değerlendirilecek ve yörenin önde gelen peynir üreticileri ile yapmış olduğumuz mülakatlar ele alınacaktır. EZİNE PEYNİRİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ Ezine’nin coğrafi özelliklerinin peynire etkisi Ezine İlçesi Marmara’nın güney batısında Ege Denizine yakın bir bölgede yer alır. 4’te 1’i çayır ve meralardan oluşmaktadır. Coğrafi konumu itibariyle Ayvacık, Bayramiç ve Çanakkale ile Ege denizi arasında yer almaktadır. Kırsal alana sahip olduğu için bölgede genellikle küçükbaş hayvancılık gelişmiştir. Bu bağlamda koyun ve keçi yetiştiriciliği için elverişli alanlar, söz konusu hayvanların daha kolay üretimine olanak sağlamaktadır. Bu bölgede özellikle ilkbahar aylarında çok çeşitli bitkiler yetişmektedir. Bunlardan önemli olanları; kekik, kırtıl, kara pırnal, çalı meşesi, yaban mersini ve küçük otçuklardır (Ezine İlçe Tarım Müdürlüğü). Yukarıda adı geçen bitkileri özellikle küçükbaş hayvanlar iştahla tükettiği için, sütlerinin verim ve kalitesini arttırmaktadır. Elde edilen sütün lezzeti yanında bileşim zenginliği ve özellikle de mineral madde içeriği zengin olduğundan bu sütün de değerini arttırmaktadır. Bu bakımdan küçükbaş hayvan yetiştiriciliği bu bölgede önemli olmakta ve kırsal kesimde yaşayanlar için önemli bir geçim kaynağı olmaktadır. Talebin yoğun olması sebebiyle küçükbaş hayvanların sütü zaman 118 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) zaman yetersiz kalmakta ve inek sütü ile karıştırılmak yoluna gidilmektedir (Türkkollu 2004:1). Ezine Peyniri Ezine peynirinin tanımı Çanakkale’nin Ezine, Bayramiç ve Ayvacık ilçelerinin doğal bitki örtüsü ile Kaz dağlarından gelen su kaynaklarıyla beslenen koyun, keçi ve inek sütlerinin mevsimine göre belirli oranlarda karıştırılmasıyla elde edilen tam yağlı teneke tipi beyaz peynirdir. Ezine Peyniri %40 oranında keçi sütü, %50 koyun ve %10 inek sütü karışımıyla yapılmaktadır. 8-9 ay soğuk depolarda olgunlaştırılması gerekmektedir. (www.ezine.gov.tr) Peynirin kaliteli olmasının nedenleri başında, zengin bir meraya sahip olması, bölgede çeşitli bitkilerin yetişmesi ve hayvanların rahatlıkla doğadan beslenebilmesi gelmektedir. Ayrıca bu süt mineral bakımından oldukça zengindir. Ezine peyniri, klasik beyaz peynir olarak üretilir. Katkı maddesi kullanılmadan yapılmaktadır. Özellikle soğuk hava depolarında olgunlaşma dönemini geçirdikten sonra tam lezzetini alır ve piyasaya sunulur (Anonim 2003). Ezine peyniri kendine özgü tat ve aromasıyla, damakta bıraktığı lezzet ile sofralarda aranılan bir peynir çeşididir. Özellikle Kaz Dağlarının bölgeye bol yağışla birlikte zengin bir bitki örtüsü ve bol oksijen sağlaması dolayısıyla hayvanların yediği yemin direkt olarak aromasını etkilemesi, Ezine peynirine de çok özel ve kendine özgü bir tat kazandırmaktadır (Süt Dünyası 2006). Ezine peynirini diğer beyaz peynirlerden ayıran özellikler Koyun inek ve keçi sütleri olmak üzere her üç tür süt mevsimine göre belli oranda karıştırılarak Ezine peyniri üretiminde kullanılmaktadır. Üretimin yapıldığı bölge gerek bitki örtüsü gerekse iklim olarak kaz dağlarından etkilenmektedir. Bitki örtüsünde Mercanköşk (origanum majorana), güvey otu (origanum vulgare), adaçayı (salvia officinalis), tüylü nane (mentha longifolia), oğul otu (melisa officinalis) ve kekik (thymus vulgaris) başta olmak üzere yüzlerce kokulu bitki bulunmaktadır. Hayvanların yediği yem direkt olarak sütün tat ve aromasını etkilediği için bu özellik peynire de çok özel ve kendine özgü bir tat ve aroma kazandırmaktadır. Ezine peyniri yapımında kullanılan süt, bölgede yetiştirilen Tahirova, Sakız, Dağlıç+Sakız ırkı koyunlarından, Holstein türü kültür ineklerinden ve karakeçi adlı keçi ırkından sağlanmaktadır. Özellikle Mart ayından başlayıp Temmuz ayına kadar devam eden ve sezon içinde elde edilen sütler, Ezine peyniri üretiminde kullanılmaktadır. Ezine peyniri üretiminde denizden elde edilen tuz kullanılmaktadır. Deniz tuzu kullanımı, peynirin erimesini ve dağılmasını engelleyerek olgunlaşma sonucunda suyunu kolayca dışarı vermesini sağlamaktadır. Üretimde kullanılan maya, peynir altı suyu içerisine şirden (buzağı) ilave edilerek hazırlanır (www.ezine.gov.tr). 119 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Ezine peynirinin bileşim ve özellikleri Duyusal özellikleri Görünüşü ve Yapısal Özellikleri Ürün beyaza dönük, açık sarı renkte olup, orta sertlikte ve kırılgan olmayan bir yapıya sahiptir. Az sayıda ve küçük çaplı gözenekler bulunmaktadır. Tat ve Aroma Özellikleri Peyniri, sütün bileşiminde bulunan süt yağından kaynaklanan kremamsı, tat ve aromaya uygulanan ısıl işlemden de kaynaklanan pişmiş süt, tat ve aromasına sahiptir. Ezine peyniri süt yağında meydana gelen parçalanmalar sonucu açığı çıkan kendine özgü bir tat ve aromaya da sahiptir. Üretimde kullanılan üç farklı süt türünün tat ve aroma özellikleri de ürüne taşınarak, tat ve aromayı etkilemektedir. Ayrıca sütün bileşiminde bulunan protein, yağ ve süt şekerinin direkt etkisi veya enzimatik-kimyasal-mikrobiyal tepkimeler sonucu ürünün karakteristik ve temel tat özellikleri olan tatlımsı, tuzlu ve ekşi tatlar oluşmaktadır. Kimyasal özellikleri Ezine peyniri kimyasal içerik olarak, süt, şirden, su, kuru madde, yağ, yağsız kuru madde, yağsız kuru maddede yağ, %45 kül, azotlu maddeler, suda eriyen azot, fosfor, molfram (asitle pıhtılaşan), tane (asitle pıhtılaşan), NH2 halinde azot, amid halinde azot, titrasyon asitliği ve PH’den oluşmaktadır (www.gidamarka.com). Coğrafi işaret ve Ezine peynirinin patent hakkı Coğrafi işaret Geleneksel süt ürünlerine kendilerine has bir takım özellikler içermektedirler. Bu özelliklerini kendine has coğrafi koşullarından alabilmektedirler. Dolayısıyla aynı tat ve kalitenin oluşması ancak ait oldukları yerlerde üretimlerinin gerçekleştirilmesi ile mümkün olabilmektedir. Geleneksel gıdaların kendi ortamlarında üretilmesine olanak sağlanması bu tip üretim yapan bölgelerin bu alanda gelişmelerine imkan sağlayabilecektir. Ancak bu ürünlerin başka bölgelerde üretilmesi hem kalite farklılığına hem de haksız rekabete yol açmaktadır. Bundan dolayı geleneksel süt ürünlerinin üretimi yasayla korunmalıdır. Ezine’de olduğu gibi bir bölgenin veya yörenin herhangi bir ürünü diğer yörelerde üretilenlerden farklı olabilir. Söz konusu yörenin adıyla satılan ürünler tüketiciler tarafından o yörenin adına belli bir güven duyularak tercih edilebilir. Dolayısıyla bu ürünün koruma altına alınması gerekliliği ortaya çıkmaktadır (Yüceer 2006:2). Ezine Peynirinin Patent Hakkı Türkiye Cumhuriyeti Türk Patent Enstitüsü, marka sahibi olarak Ezine Peynirini ve Mandıracılarını Koruma Geliştirme ve Tanıtma Derneği’ne, Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Göre 14.10.2005 120 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) tarihinden itibaren on yıl müddetle Ezine Peyniri Marka Tescil Belgesi vermiştir. Buna göre; süt ve süt ürünleri: Her türlü süt, beyaz peynirler, kaşar peynirler, yoğurt, ayran, kaymak, krema, krem şanti, süttozu, kefir, süt oranı fazla sütlü içecekler, meyveli sütler, meyveli yoğurtlar, kımız, süt ve süt ürünlerinden isim hakkı almıştır (TPE 2005). Yine T.C. Türk Patent Enstitüsü tarafından Ezine Peynirini ve Mandıracılarını Koruma, Geliştirme ve Yaşatma Derneği’ne Coğrafi İşaret Tescil Belgesi verilmiştir. Coğrafi işaret Ezine Peyniri olarak belirlenmiştir. Buna göre üretim bölgeleri olarak: Kazdağlarının kuzey ve batı kesiminde yer alan Ezine, Bayramiç, Ayvacık ilçelerinin kullanacağı beyaz peynirin Ezine Peyniri olarak nitelenebileceği; 05.08.2006 tarih ve 26250 sayılı Resmi gazete’de ilan edilmiş ve 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname’nin 12. maddesi gereğince 05.08.2006 tarihinden geçerli olmak üzere tescil edilmiştir (TPE 2006). Çanakkaleli peynir üreticileri, başka yörelerde üretilen peynirlerin üzerine “Ezine Peyniri” yazılarak satışa sunulmasını engellemek için bir dernek çatısı altında birleşip, Ezine, Çanakkale, Bayramiç ve Ayvacık’ta koyun ve keçi sütünden üretilen ve “Ezine Peyniri” adı altında satılan peynirin adını markalaştırmak ve tescil ettirmek amacıyla Türk Patent enstitüsüne başvurmuşlar ve haklarını almışlardır (www.ezine.gov.tr). Dolayısıyla alınan bu tescil belgesiyle birlikte Ezine, Bayramiç ve Ayvacık ilçelerinin doğal bitki örtüsü ve su kaynaklarıyla beslenen koyun keçi ve ineklerden elde edilen sütlerin mevsimine göre, keçi sütü en az %40, koyun sütü %45 ile %55 inek sütü en fazla %15 oranıyla karıştırılmasıyla üretilen peynir olarak tanımlanan Ezine Peynirinin patent kullanımı, Ezine Peynirini ve Mandıralarını Koruma, Geliştirme ve Tanıtma derneği koordinatörlüğünde, Çanakkale Ticaret Borsası, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü tarafından denetlenecek (www.gidasanayi.com). EZİNE İLÇESİNDE MANDIRACILIK VE PEYNİR ÜRETİMİ Ezine ilçesi içerisinde toplam 40 mandıra tesisi bulunmaktadır. Bu mandıralara AB uyum süreci gereği üretim tekniklerinde bir takım değişiklikler yapma gereği doğmuştur. En önemli değişiklik ise her mandıranın “süt soğutma tesisi”kurmak zorunda olmasıdır. Bunun mandıra başına maliyeti ise 1 milyon ytl’yi bulmaktadır. AB uyum yasaları çerçevesinde geleneksel üretim yöntemlerinin çok pahalıya patlaması kaçınılmaz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda küçük mandıraların bir araya gelip orta büyüklükte tesisler kurması bu maliyeti karşılama yolunda bir çözüm yolu olabilmektedir (aksiyon.com). Ezine’de peynir üretimine ilişkin yapılan anket çalışmasının sonuçları Ezine İlçesinde Peynir üretimi yapan üretim tesislerinden rasgele seçilmiş 11 tesise ilişkin bir anket çalışması gerçekleşmiştir. Bu anket çalışmasının Ezine peynirinin yöresel, ulusal ve uluslar arası düzeyde sahip olduğu konumun, üretim 121 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) imkanlarının ve karşılaşılan sorunların saptanmasına yönelik oluşturulan çalışma kapsamında veri elde etmek amacıyla hazırlandığı ilgili üreticilere bildirilmiştir. Anket uygulanması sırasında görüştüğümüz Ezine Peynir üreticiliği konusunda önemli hassasiyet ve girişimleri bulunan, üreticilerden Tacettin Temel ile mülakat gerçekleştirilmiştir. Ezine Peynirciliği ve yaşanılan temel sorunlar konusunda da önemli ipuçları elde edilmiştir. Mülakatta Ezine’de 40 mandıra olduğu belirtilmiştir. Üretimde en önemli unsurun hijyen koşulları olduğu belirtilmiş bu hijyen koşullarının yeterli düzeyde sağlanabilmesinin öncelikle sütün elde edildiği hayvandan başlaması gerektiği ortaya konmuştur. Dolayısıyla Ezine’de üretilen peynirin öncelikle dışarıya satılabilecek nitelikte olması gerektiği ortaya konmuştur. Buna yönelik olarak ortaya konabilecek projelerin devlet tarafından destek görebileceği bu bağlamda proje üretme gerekliliği önemle vurgulanmıştır. Üreticilerin de küçük ölçekte olması verimlilik düzeyini oldukça düşürdüğü, büyümek için bu küçük ölçekli üreticilerin birleşmeleri gerektiği ortaya konmuştur. Ezine peyniri üretiminin olmazsa olmazı koyun ve keçi sütüdür, dolayısıyla bunların üretimi önemlidir. Ayrıca üreticilerin de sahip olduğu bilgilerin çok önemli olduğu ve bunlarında bilinçlendirilmeleri gerektiği belirtilmiştir. Mülakat süresince üzerinde en çok durulan konulardan bir tanesi, her peynirin Ezine peyniri olmayacağı bir takım koşullara mutlak anlamda uyulması gerektiğidir. Ezine peynirinin korunması anlamında atılan en önemli adımlardan bir tanesinin patent hakkı olduğu, artık her isteyenin peynirlerini Ezine peyniri markasıyla satamayacağıdır. Bu güne kadar bu sorun yüzünden Ezine peynirciliği hem sektörel anlamda hem de güven anlamında çok büyük darbe yemiştir. Anket uygulanan üreticilere, işletmelerinin kaç yıldır faaliyette olduğu ve üretim tesislerinin nerede olduğu, üretim sürecinde kaç eleman çalıştırdıkları, yıllık Ezine peyniri üretimlerinin ne kadar olduğu, yıllık satış miktarları, ürünlerini dağıtım şekilleri, dağıtım yaptıkları Pazar alanları, ihracat yapıp yapmadıkları, son 5 yıl içerisinde talebin nasıl değiştiği, Ezine peynirinin marka olarak talepte beklenen çekiciliği ne düzeyde sağladığı, Ezine peyniri üretiminde AB standartlarının ne düzeyde sağlanabildiği, üretim ve pazarlama sürecinde en çok yaşanan problemlerin neler olduğunu, süt sağlamada güçlük yaşanıp yaşanmadığını, Ezine bölgesinde, üretim yaptıkları sektörde herkesin üzerine eğilmesi gereken en temel sorunların ve çözüm önerilerinin neler olduğu ve üretim tesislerini büyütmeye yönelik olarak bir planlarının olup olmadığı sorulmuştur. İşletme faaliyet süresi ve üretim tesisi Ankete katılan üreticiler faaliyet yılları olarak, 2 yıl, 3 yıl, 8 yıl, 11 yıl , 12 yıl, 14 yıl, 17 yıl, 28 yıl ve 66 yıl şeklinde cevaplandırmışlardır. Bazılarının Ezine içinde bazı üreticilerin de Ezine’nin köylerinde faaliyet gösterdikleri görülmektedir. Üretim sürecinde çalıştırılan eleman sayısı 122 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Ankete katılan üreticilerin bazıları aile fertleriyle çalıştıklarını, bazıları ise çalışan sayısının üretim dönemleri itibariyle değişiklik gösterdiğini ifade etmiş diğerleri ise 5-20 kişi arasında değişen çalışanlarının olduğunu belirtmişlerdir. Yıllık üretim miktarı Ankete katılan üreticilerin belirtmiş oldukları yıllık üretim miktarı 5 ile 400 ton arasında değişmektedir. Ürün dağıtım şekli Ankete katılan üreticilerin 1’i sadece toptan 2’si perakende geri kalanı ise hem toptan hem de perakende satış şeklini gerçekleştirdiklerini belirtmişlerdir. Dağıtım yapılan pazar alanları Ankete katılan üreticiler İstanbul ve diğer iller, büyük yerleşim birimleri, Şehir ve ilçeler, ilçe ve İstanbul piyasası, Türkiye geneli, Marmara bölgesinin bir kısmı, İstanbul, İzmir, Bursa, toptan pazarı, tüm ulusal marketler yerelde ise toptancı ve şarküteriler şeklinde cevaplandırmışlardır. Ezine peyniri ihracatı Ankete katılan üreticilerin ikisi Ezine peyniri ihracatı yaptıklarını bu ihraç ülkelerinin ABD, İsrail ve Irak olduğunu belirtmiş, diğer katılımcılar ise ihracat yapmadıklarını belirtmişlerdir. Son 5 Yıl içerisinde Ezine peynirine talep düzeyinde değişme Ankete katılan üreticilerin altısı son beş yıl içerisinde Ezine peynirine olan talebin azaldığını, üçü değişmediğini ikisi ise arttığını belirtmişlerdir. Ezine Peynirinin Marka Olarak Talepte Beklenen Düzeye Ulaşması Bu konuda, ankete katılan üreticiler çeşitli görüşler belirtmişlerdir. Bu görüşler: a- Türkiye’de çeşitli yerlerde Ezine peyniri yapıldığı ve bunun kontrol altına alınmadığı dolayısıyla kalitenin ve talebin düştüğü yani her yerde Ezine peyniri adı altında üretim yapıldığı b- Ezine peynirinin talepte beklenen çekiciliği fazlasıyla sağladığı c- İyi bir marka olduğu ancak piyasada sahtelerinin varolmasıyla bitme noktasına geldiği d- İyi bir isim yaptığı e- Son yıllarda biraz gerilediği çünkü sahtesinin aslının en az 5 katı daha fazla satıldığının f- Türkiye’de üretilen peynirler arasında en iyisi ve en arananı olduğu g- Tam olarak istenilen düzeyi sağlayamadığı bunun nedeninin de dışarıdan başka ürünlerin getirilip satılması h- Büyük ölçüde piyasalara hakim olduğu 123 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Şeklinde ifade edilmiştir. Ezine peyniri üretiminde AB standardı Katılımcıların altısı Ezine Peynirinin AB standardını büyük ölçüde yakaladığını beşi ise henüz üretimde AB standardına erişilmediğini belirtmişlerdir. Üretim ve pazarlama sürecinde en çok yaşanan problemler Ankete katılan üreticilerin üretim ve pazarlama sürecinde yaşadıkları problemleri şu şekilde belirtmişlerdir: a- Üreticiden alınan süt temiz değil ve standardı yok, taklit ve fason oldukça yaygın ve Türkiye’nin her yerinde yapılıyor, Ezine peyniri üreticilerine yeterli denetim yapılmıyor. b- Üretimde bir sorun yok, pazarlamada sorun var. Biga’daki inek sütü üreten mandıralar Ezine markası ile kalitesiz üretim yapıp piyasayı bozuyorlar. Aynı durum diğer bölgelerde de var. c- Sütler oldukça bilinçsiz bir şekilde sağılıp mandıraya bu şekilde veriliyor, köylerimizde süt tonajı az. d- Ezine peynirinin sahteleri piyasaya hakimdir, Ezine’de peynirin kalitesi düşmektedir, Ezine peyniri en pahalı peynirdir. Bu da alım gücü düşük olan halkın talebini düşürmektedir. e- Koyun ve keçi sütü bulmak zorlaşmıştır. Mandıra ve fabrikalarda kalifiye eleman sıkıntısı vardır. f- Üretim zamanında köylerden toplanan sütün işletmeye zor gelmesi, koyun ve keçi sütlerinin sıcak havalarda zamanında ulaşmaması, koyun ve keçi sütlerinin istenilen değerlerde olmaması, piyasaya istenilen zamanda peynirlerin sürülememesi. g- Özellikle koyun ve keçi sütlerinin dağınık ve parça parça toplanması, süt toplama merkezlerinin olmaması. h- Ezine peynirinin sahte üretiminin olması, koyun ve inek sütü bulmakta zorlanılması. i- Daha çok büyük baş hayvan üretiminin gerçekleştirilmesi. Ezine bölgesinde üretim yapılan sektörde üreticilerin üstüne eğilmesi gereken temel unsurlar Ankete katılan üreticilerin bu konuda üstünde durdukları unsurlar aşağıda maddeler halinde verilmiştir. a- Süt üreticileri bilinçlendirilmeli ve süt üretim maliyetleri düşürülmelidir. Üreticinin kaliteli süt üretmesi sağlanmalıdır. b- Ezine’de bütün üreticiler kendi üzerine düşen görevi yerine getirmelidir. c- Kaliteli mal üretilmelidir. d- İşletme sahipleri kendi aralarında birlik ve beraberliği sağlamalı, dışarıdan sahte ürünlerin girişi engellenmeli,üreticinin malının da değerinde alınması sağlanmalıdır. 124 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) e- En temel sorun pazarda bulunan sahte Ezine peynirleridir, bunlar büyük ölçüde satışı etkilemektedir. Tüketiciye yanlış tanıtılmaktadır. f- Kalite ve standartlarda süreklilik sağlanmalı ve işletmeler modernize edilmelidir. g- Süt temiz ve bilinçli sağılmalıdır. İğneli sütler mandıraya verilmemelidir. h- Ezine markasına sahip çıkılmalıdır. Aksi taktirde birkaç yıl içinde Ezine markası biter. Yani Edirne peynirinin akıbeti yaşanır. i- Üreticiler maliyet hesabı yaptıktan sonra yapacakları fiyat ayarlamasıyla fiyatın makul düzeye çekilmesine karar vermeliler. Çünkü fiyat alıcıya yüksek gelmektedir. j- En temel sorun süt üreticisindedir. Üretici hijyen kurallarına hiç uymamaktadır. Sütün saklama şartları oldukça kötüdür. Üretimin hızlı ve ucuz gerçekleşmesi için yapılması gerekenler Ankete katılan üreticiler, bunun sağlanabilmesi için, sütlerin tanklarda toplanması gerektiğini, başlıca merkezlere soğutucu süt tanklarının konulması gerektiğini, şirketlerin birleşerek büyümesi gerektiğini, kalifiye eleman açığının kapanması ve kaliteli-temiz süt sağlanması üreticilerin bilinçlendirilmesi yönünde görüş bildirmişlerdir. Ezine peynirinin yurtiçi talebinin arttırılması için yapılması gerekenler Bu konuda üreticiler, görsel ve yazılı reklamların arttırılması, daha kaliteli mal üretilmesi, patent korumasının da desteği alınarak dışarıdan mal getirilmesinin önlenmesi, piyasada bulunan sahte ürünlerin kaldırılması, fiyatının daha makul seviyelere çekilmesiyle yurtiçi talebin artacağını düşünmektedirler. Ezine peynirinin ihracatının artması için yapılması gerekenler Ezine peynirinin ihracatının artması için, ankete katılan üreticiler; süt kalitesinin artması gerektiğini, üretim zincirinde sağımdan itibaren hijyenin sağlanması gerektiğini, üretim teknolojisinin üst düzeyde ve ISO-Haccp standartlarında olması gerektiğini, AB standartlarının sağlanması gerektiğini, gerekli tanıtımın yapılması ve ürün kalitesinin arttırılması gerektiğini belirtmişlerdir. Üretim tesislerinin büyütülmesi Anket sonuçlarına göre üretim tesislerinin büyütülmesi için önce talep düzeyinin yeterince artması gerektiği görüşü hakimdir. Bunun dışında teknolojik gelişme ve arıtma sisteminin önemi ve gerekli standardizasyonların yerine getirilmesi gereği de vurgulanmıştır. Ankete katılan üreticilerin bazıları ayrıca birtakım görüşler belirtmişlerdir. Bunlara göre Ezine peynirinin fiyat ayarlamasının mutlaka yapılması gerektiği aksi taktirde Edirne peyniri gibi yok oluşun söz konusu olabilecektir. Süt fiyatlarında bir gerileme olurken birkaç yıl içinde Ezine peyniri fiyatlarının artması uygun değildir. Bir başka görüşe göre de Ezine peynirinin ismini koruyabilmesi için 125 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) koyun ve keçi sütlerinin iyi kalitede olması iyi kalitede olması, makul oranlarda kullanılması bununla beraber, işletmelerin arıtma tesislerinin olması gerekmektedir. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Bir ekonomide arz-talep ve fiyat ilişkisi belirleyici faktörlerdir. Üretici bu koşullara göre hareket etmektedir. Tüketici ise kendi faydasını maksimize etmek için çaba harcar. Günümüz ekonomik sistemine baktığımızda Türkiye’de son yıllarda her ne kadar enflasyon düşüyor dense de, adaletsiz gelir dağılımı sebebiyle hala çok büyük çoğunluğun alım gücü düşüktür. Böylece ucuz mallara rağbet artmaktadır. Bu noktada yaptığımız çalışmada da göreceğimiz gibi Ezine Peyniri piyasası da aslında bu durumdan muzdariptir. Buna göre Ezine Peynirciliğinin içine düştüğü sıkıntılı durumun en öncelikli sebebi özelliklerinin, isminin ve kalitesinin sömürülmesidir. Aslında Türkiye’de her sektörde kronik olarak yaşanan durum da budur. Ucuz ve kalitesiz malların insan sağlığının hiçe sayılarak üretilip satılması. Ezine peyniri de farklı bir örneğidir. Üretim hakkı tamamen bölge üreticilerinin olmasına rağmen sadece ismi kullanılarak insanlar kandırılmış ve kandırılmaktadır. Bunun en önemli sebebi ülkemizde denetim mekanizmasının ya çalışmaması, ya yetersiz kalması, ya da çok ağır işlemesidir. Ezine peynir üreticilerinin bu sıkıntısına çare olabilecek büyük bir adım atılmış ve patent hakkı alınmıştır. Ancak yaptığımız çalışma gösteriyor ki bu hak halen yeterince kullanılamamakta ve gerçek Ezine peyniri üreticileri mağdur olmaya devam etmektedirler. Çünkü halen piyasada sahte peynirler dolaşmaktadır. Bunun çözümü için yasal hakların cesurca kullanılması bu bağlamda kampanyaların yürütülmesi gerekmektedir. Bunun için önerilebilecek en iyi kaynak görsel ve yazılı medya olacaktır. Ezine peyniri üretiminde özellikle koyun ve keçi sütünün ağırlıklı olduğunu ve bu oranlamanın mevsimine göre ayarlanması gerektiğini çalışmamızda belirttik, yani inek sütünün en fazla %15 olması gerektiğini düşünürsek bu sütlerin üretimi ve depolanması da önem kazanmaktadır. Yaptığımız çalışma gösteriyor ki süt üreticileri hem yeterince bilinçli değil hem de hijyen kurallarına uyma konusunda yetersizdir. Bunun içinse yapılması gereken üreticileri bilinçlendirecek toplantı ve seminerlerin düzenlenmesi ve üreticilere yakın birimlerce bu seminerlere katılımın en yüksek düzeyde sağlanması gerekmektedir. Ezine peyniri üreticilerinin bir diğer sorunu küçük ölçekte üretim gerçekleştirmeleri yani irili ufaklı mandıralarının olmasıdır. Bu parçalanma yok oluşu da beraberinde getirebilecektir. Çünkü bu, ürünlerin hem niteliğinin hem de niceliğinin düşmesine sebep olacaktır. Bunun için küçük üreticilerin derhal birleşip orta ölçeğe kavuşmaları gerekmektedir. Bir diğer sorun sütlerin üretim tesislerine ulaşım sorunudur. Bu sorunu aşabilmek için de sütlerin belli merkezlerde toplanması ve dağıtılmasının sağlanması gerekmektedir. 126 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Çalışma gösteriyor ki üreticilerin özellikle sıkıntı duyduğu konulardan biri de kalifiye eleman sıkıntısıdır. Bu sıkıntının aşılması da ancak ara eleman yetiştiren meslek yüksekokullarında bu alana ilişkin programların açılması olacaktır. Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde belli bir takım standardizasyonların getirilmesi zorunlu olacaktır. Bu da maliyetlerin oldukça artmasına sebep olacaktır. Bunun içinde önerilebilecek şey yine birleşmeler olacaktır. Fiyatlamanın piyasa koşullarının dikkate alınarak yapılması gereği söz konusudur. Fiyatlardaki artış talebi ciddi ölçüde etkileyebilmektedir. Denetim mekanizmasının hem süt üreticileri hem de peynir üreticileri için daha sıkı ve disiplinli bir şekilde işletilmesi hayati önem taşımaktadır. Aksi taktirde bir başıboşluk doğacak Ezine peynirine bakış değişecektir. Kurumların bu bağlamda işlerlik göstermesi gerekmektedir. Sonuç olarak, hiçbir market veya şarküteri sahte Ezine peyniri satamamalıdır. Patent hakkı kullanılmalıdır. Yoğun bir reklam kampanyasına sistematik ve ortak hareket edilerek girişilmeli ve gerçek Ezine peynirinin tat ve niteliklerini tüketiciler iyice algılamalıdır. Ezine Peynircileri birleşmeli ve karşılıklı çıkarları gözeterek ortak hareket etmelidir. KAYNAKÇA Anonim 2003. Ezine Tanıtım Rehberi. Ezine Belediyesi Yayınları Süt Dünyası 2006. “Adı Sınırlarımızı Aşan Ezine Peyniri”. Süt Ürünleri ve Teknolojileri Dergisi Türkollu, C. 2004 Ezine Peyniri. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Yayınlanmamış Önlisans Tezi Türk Patent Enstitüsü: Marka Tescil Belgesi, 2005-44679 Türk Patent Enstitüsü: Coğrafi İşaret Tescil Belgesi, 2006/004 Yüceer, Y. K. 2006 “Geleneksel Süt Ürünleri ve Coğrafi İşaretin Önemi”. Süt Dünyası, Süt Ürünleri ve Teknolojileri Dergisi. Ezine İlçe Tarım Müdürlüğü verileri http://www.ezine.gov.tr/show.php?page=peynir http://www.gidamarka.com/index.php?Itemid=70&id=58&option=com_conten t&task=view http://www.gidasanayii.com/modüles.php?name=news&file=article&sid=9312 http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=24698 127 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 128 KARAMENDERES’İN DOĞAL VE İSTİLACI BALIKLARI ŞÜKRAN YALÇIN-ÖZDİLEK Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi ÖZET Bu çalışmada Karamenderes’in özellikle Ezine İlçesine bağlı Pınarbaşı köyü yakınlarından toplanan tatlı su balık türleri belirlenmiş, bu türlerin arasına yayılmış olan istilacı türler ve bu türlerin doğal türler üzerine olası etkileri tartışılmıştır. Bu doğal su kaynağına, özellikle Pınarbaşı Köyü girişindeki sulama barajına, yapılmış olan balıklandırma çalışmalarının sonuçları irdelenmiştir. Akarsuda başlıca sazangiller (=Cyprinidae) familyasına ait olan türlerin yaygın olduğu belirlenmiştir. Önceki kayıtlardan farklı olarak Cyprinus carpio ve istilacı bir tür olan Carassius gibelio bölgede ilk kez kaydedilmiştir. Anahtar kelimeler: Karamenderes, Çanakkale, Biga yarımadası, balık faunası, istilacı türler. ABSTRACT The natural and exotic, invasive freshwater fish fauna of Karamenderes stream, Çanakkale were determined. Fish materials were collected from principally near the Pınarbaşı village at the lower part of Karamenderes reservoir located in Ezine district, Çanakkale. Some ecological characteristics of this species are mentioned. The effects of introduced fish species on natural fish fauna were discussed. The cyprinids members were common on the Karamenderes stream. Cyprinus carpio and an invasive species Carassius gibelio are recorded as first in Karamenderes stream. Key words: Karamenderes, Çanakkale, Biga yarımadası, Balık faunası, invasive species GİRİŞ Yeryüzünün milyonlarca yılda şekil alması sırasında zaman zaman akarsular diğer akarsularla bağlantı kurmuş, zaman zaman bağlantıları kesilmiştir. Yer kabuğu hareketleri özellikle tatlı sularda yaşayan organizmaların yeryüzünde dağılmasını önemli ölçüde etkilemiştir. Biga yarımadası Marmara Bölgesi’nde Türkiye’nin kuzey batısında yer alıp, Kuzeyde Marmara denizi, batıda Ege denizi ve güneyde Edremit körfezi ile çevrilidir. Jeolojik hareketler, Biga yarımadasını da uzun bir zaman süreci içinde şekillendirmiş ve iç suların zaman zaman Avrupa zaman zaman Anadolu ile bağlantıları kurulmuştur. Jeolojik olarak Sakarya zonunun en batı ucunu oluşturan Biga yarımadası kuzeyde Rhodope-Strandje zonu, Türkiye’de İstanbul ve Sakarya zonları, batıda Yunanistan gibi çeşitli paleocoğrafik alanların Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) geçiş yolu üzerindedir (Beccaletto, 2003). Biga ve Gelibolu yarımadaları tatlı su balık faunası bu yüzden doğal olarak hem Avrupa hem Doğu Karadeniz ve PontoCaspian, hem de az da olsa Akdeniz elemanlarını içerecektir. Demirsoy (1999) Biga yarımadası güneyinin hibrit (melez) zonu olduğunu ve bölgede bulunan yüksek dağların tür ve alttürler için alpinik ve buzul dönem formları için iyi bir sığınak olabileceğini bildirmekte ve Alt Trias (245-210 milyon yıl önce) döneminde Biga yarımadasının güneyinde Biga’dan Bursa, Bilecik, Ankara, Tokat üzerinden Erzincan’a kadar bir hat üzerinde oluşan ve Karakaya formasyonu olarak adlandırılan bir çöküntü ile meydana gelen Karakaya havzasının Paleo-Tetis dalmabatma zonu üzerinde bir “Kenar Deniz” niteliği taşıdığı ve bir iç havza özelliğine sahip olduğu için batı ile doğu arasında, tatlı su formlarının göçmesinde önemli bir suyolu oluşturmuş olabileceğini belirtmektedir. Böylece akarsularda bugün rastladığımız balıklar da dâhil olmak üzere yüzlerce çeşit canlı türü milyonlarca yılda şekillenerek mükemmel bir şekilde çalışan sucul ekosistemin önemli elemanları olmuşlardır. Bu şekilde milyonlarca yılda yerkabuğu hareketleri esnasında doğal yollarla yayılarak oluşan türler “yerli” veya “doğal” türler olarak da adlandırılabilir. Tüm dünyada olduğu gibi teknolojinin gelişmesiyle birlikte artan ihtiyaçların karşılanması için ülkemizde de akarsular üzerine kurulan barajlar, akarsuların doğal yapısını doğrudan değiştirdiği gibi, bu barajlara balıkçılığı geliştirmek üzere 1950 yıllarından itibaren “egzotik” (yabancı) türlerin aşılanması ile akarsuların doğal faunasının değişmesine yol açmıştır (İnal ve Erk’akan 2006). Balıklandırma çalışmaları için genellikle durgun sularda yapılmasına karşın çoğu kez bu türler doğal akarsulara karışmıştır. Son elli yıldır yaklaşık 25 kadar tür, isteyerek veya istenmeden ülkemiz sularına katılmıştır (İnal ve Erk’akan 2006). Genellikle hızlı büyüyen, toleransları geniş, sık ve çok yavru veren türler olduğu için aşılandıkları ortamda baskın tür haline geçen bu türler “istilacı türler” olarak adlandırılabilir. Karamenderes havzasını besleyen akarsular Biga yarımadasında Kazdağları ve Ağı dağından doğup batı ve kuzeye doğru yönlenerek Troia yakınlarında Kumkale ovasını suladıktan sonra Çanakkale Boğazı girişine dökülür. Yaklaşık 109 km uzunluktaki Karamenderes akarsuyu ve kolları, Biga yarımadasının balık tür çeşitliliği bakımından en önemli akarsuları arasında yer almaktadır (Sarı ve diğ. 2006). Sarı ve diğ (2006) Karamenderes’te yedi tatlı su balık türü kaydetmişlerdir. Karamenderes üzerinde 1997 yılında sulama ve içme suyu amaçlı Bayamiç barajı kurulmuştur. Ayrıca Ezine ilçesine bağlı Pınarbaşı köyü civarında sulama amaçlı bir baraj da bu akarsu üzerinde bulunmaktadır (Şekil 1). Her iki baraj göletinde de Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri tarafından balıklandırma çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmada Karamenderes akarsuyunda bulunan başlıca balık türleri ve bu balıkların bazı ekolojik özelliklerini vermek amaçlanmıştır. MATERYAL VE YÖNTEM Araştırma boyunca Karamenderes üzerinde başlıca üç istasyondan örnekler toplanmıştır. Birinci istasyon Karamenderes’in yukarı kısımlarından olup Karaköy 130 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Orman İşletme Şefliği yakınından belirlenmiştir. Yoğun olarak çalışılan ikinci istasyon Ezine ilçesine bağlı Pınarbaşı köyü girişinde Karamenderes üzerine kurulmuş olan sulama barajının hemen alt kısmındaki köprü altı olarak belirlenmiştir (Şekil 1). Üçüncü istasyon olarak Pınarbaşı Köyü’nde Kırkgözler mevkide bulunan sulama kanalları seçilmiştir. Birinci istasyondan (14 Ocak 2007 ve 26 Haziran 2007) iki kez, üçüncü istasyondan (26 Ocak 2008) bir kez, ikinci istasyondan ise (Temmuz 2007 ile Ağustos 2008 tarihleri arasında) on altı kez elektroşoker, serpme, kepçe, olta, fanyalı ağlar (25mm ve 35 mm göz açıklığında) ile balık örneklemesi yapılmıştır. Toplanan örnekler derin dondurucuda saklanmış, fotoğrafları çekilerek tanımlamaları (Almaça, 1986; Balık, 1975; Geldiay ve Balık, 1996; Erk’akan ve Atalay-Ekmekçi, 1998; 1999; İlhan ve diğ., 2005; Kuru, 1980; Sarı ve diğ., 2006; Sarı ve diğ., 2008) yapılmıştır. Balık örnekleri bir kez tanımlandıktan sonra her bir türden birkaç örnek etiketlenerek %4 lük formaldehit içinde koleksiyona dâhil edilmiş, diğerleri ya canlı olarak bırakılmış veya başka bir araştırmada kullanılmıştır. Bu çalışmada tanımlanan balıklara ait türün özelliğine göre başlıca dorsal (D), anal (A), pektoral (P) ve ventral (V) yüzgeç ışın sayıları ile yanal organda bulunan pul sayısı (L.lat.), birinci solungaç yayındaki diken sayısı (GR) verilmiştir. Bulgular ve Tartışma Araştırma süresince 3 familya içinde 9 taxa kaydedilmiştir. Bunlardan 7 tanesi doğal türler olup iki tanesi Carassius gibelio ve Cyprinus carpio önceki kayıtlarda olmayıp Karamenderes için yeni kayıttır. Karamenderes havzasında tanımlanan balık türleri aşağıda sıralanmıştır. Familya: Anguillidae Tür: Anguilla anguilla (L., 1758) Türkçe adı: Avrupa yılan balığı Materyal: İkinci istasyondan (Pınarbaşı köprü altından) 1 birey elektroşoker ile, 1 birey olta ile yakalandı. Sarı ve diğ. (2006)’da yaptıkları çalışmada. Biga yarımadasında Mıhlı, Şahin, Manastır, Kazan ve Zeytinli çaylarında bulunduğunu, belirtmiş, Karamenderes’te bu türe rastlamamışlardır. Ülkemizde Akdeniz, Marmara ve Karadeniz’e dökülen akarsularda olduğu belirtilmektedir (Geldiay ve Balık 1996). Akdeniz’e, Kuzey Afrika ve Avrupa’nın batısındaki Atlantik Okyanusu’na dökülen tüm akarsularda bulunabilir. Bu familyanın ülkemizde yaşayan tek türü vardır (Şekil 3a). Vücut yılan şeklinde, pullar çıplak gözle görülmez, pelvik yüzgeçleri yoktur. Alt çene üst çeneden biraz daha uzundur. Gelişme basamaklarına göre başlıca leptacephalus, cam yılan balığı, elver, sarı yılan balığı, gümüşi yılan balığı gibi morfolojik olarak birbirinden farklı formları vardır. Karnivor (etçil) bir tür olup balık, küçük omurgasız hayvanlar, böcek larvaları ile beslenir (Yalçın-Özdilek ve Solak 2007). Bu tür üyeleri katadrom yani denizde üreyen, beslenmek ve olgunlaşmak 131 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) için tatlısulara göç etmek zorunda olan balıklardır. Üreme göçleri ilginçtir (YalçınÖzdilek 2008). Son yıllarda sayıları çok azalmıştır. Özellikle göç etmek zorunda olmaları ve akarsular üzerine yapılmış barajların göçlerine engel olması sayılarının azalmasında önemli bir faktördür (Dekker, 2000). Göç yolları üzerine kurulmuş olan barajlarda balık geçitleri mutlaka yapılmalı ve işletilmelidir. Familya: Cobitidae Tür: Cobitis fahirae Atalay-Ekmekçi & Nalbant, 1998 Türkçe adı: D: III 7, A: II 5, P: I 7, V: II 5 Materyal: İkinci istasyondan (Pınarbaşı köprü altından) 2 birey serpme ile yakalandı. Bu tür ilk olarak Atalay-Ekmekçi ve Nalbant tarafından Aydın ilinin Selçuk ilçesinde Küçük Menderes nehrinden toplanan örnekler üzerinden tanımlanmıştır. Bu türün diğer örnekleri Bergama yakınlarındaki Bakır deresi (Erk’akan, Kuru ve Atalay koleksiyonu), İzmir’in Gediz havzasındaki Nif deresi (Erk’akan, Kuru ve Atalay koleksiyonu), İzmir-Karadere (Erk’akan, Kuru ve Atalay koleksiyonu) ve Bakır deresinin Kırkağaç kanalından (Erk’akan, Kuru ve Atalay koleksiyonu) toplanmıştır (Erk’akan ve Atalay-Ekmekçi 1998). Vücut nispeten yüksek ve basıktır (Şekil 3b). Ağız etrafında üç çift kısa bıyık bulunur. Suborbital diken düzdür. Kuyruk sapının üst ve alt kısmında küçük karina bulunur. Üç Gambetta pigment zonu mevcuttur. Dorsal ve kuyruk yüzgeçlerinde sırasıyla üç ve dört sıra şerit bulunur (Erk’akan ve Atalay-Ekmekçi 1998). Bu türün biyolojisi ve ekolojisi hakkında detaylı bilgiler bulunmamaktadır. Familya: Cyprinidae Tür: Barbus tauricus escherichi Steindachner, 1897 Türkçe adı: Bıyıklı balık D: IV 8, A: III 5, P: I 12, V: II 7, L.lat: 64 Materyal: Birinci istasyondan 2 birey, ikinci istasyondan (Pınarbaşı köprü altından) 71 birey serpme ile yakalandı. Bu tür Biga yarımadasında ayrıca Gönen, Kocabaş, Tuzla, Sütüven, Zeytinli, Yaşyer akarsularında da bulunmaktadır (Sarı ve diğ. 2006). Türkiye’de Çoruh Nehri (Karaman 1971, Kuru 1975, Solak 1978), Sakarya Havzası (Erk’akan 1983), Doğu Karadeniz Kıyılarında (Kutrup 1993, Turan, 2003), İznik Gölü (Özuluğ ve diğ. 2005, Rize-İyidere (Kovacic ve Engin 2008), Samsun Terme’de Miliç Irmağında ve Engiz Çayında (Uğurlu ve Polat 2006, 2008), Rize Yeşildere (Şahin ve diğ. 2007) dağılış göstermektedir. Vücut boyu nispeten uzun standart boyu maksimum vücut yüksekliğinin 4,5 katı kadardır. Burun ucu sivri olup iki çift bıyık iyi gelişmiştir. Ağız ventraldedir. Sırt kısmı koyu sarı, karın kısmı açık sarıdır. Vücudun tamamında düzensiz benekler bulunur (Şekil 4a). Boyu en fazla 23 cm kadar olarak kaydedilen bu tür bireyleri genellikle akarsuların aşağı kısımlarında yaşayabilirler (Şahin ve diğ. 2007). 132 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Şahin ve diğ. (2007) Rize Yeşildere’de yaptıkları araştırmada I yaşındaki bireylerin en fazla olduğunu, yasak olmasına rağmen yasa dışı yollarla yapılan avcılık nedeniyle II, III ve IV yaşındaki bireylerin sayıca az olduğunu belirtmiştir. Tür: Chalcalburnus chalcoides (Güldenstädt, 1772) Türkçe adı: Tatlısu kolyoz balığı D: III 8, A: III 14, P: I 13-15, V: I 9, L.lat: 72-78 Materyal: Üçüncü istasyondan (Pınarbaşı Kırkgözler mevkiinden) kepçe ile 7 birey, İkinci istasyondan (Pınarbaşı köprü altından) serpme ile 1 birey yakalandı. Bu tür Biga yarımadasında Gönen, Kocabaş ve Tuzla derelerinde de bulunur (Sarı ve diğ. 2006). Ömerli Barajı’nda (Gaygusuz ve diğ. 2007), Rizeİyidere (Kovacic ve Engin 2008), Sapanca Gölü (Özuluğ ve diğ. 2007), Samsun Terme Miliç Irmağı, Samsun-Çakmak Baraj Gölü ve Engiz Çayı’nda (Uğurlu ve Polat 2006, 2007, 2008), genel olarak Marmara ve Karadeniz kıyılarında yayılış göstermektedir (Geldiay ve Balık 1996). Vücut ince uzun, gözler iridir. Alt çene daha uzun ve ağız yukarı doğru yönelmiştir. Alt dudak ortasında küçük bir kabarcık vardır. Ağız büyüktür ve protraktil yapıdadır. Sikloit pulları kolay dökülür. Renk sırtta esmer-gri, yan taraflar ve karın kısmı gümüşümsü beyazdır (Şekil 4b). Tatlısu formu olmalarına rağmen zaman zaman acısulara girebilirler. Başlıca sucul omurgasız, yumuşakça, küçük kabuklular ve böcek larvaları ile beslenirler (Geldiay ve Balık 1996). Tür: Gobio gobio (L., 1758) Türkçe adı: Dere kayabalığı D: III-6, A: II-6, P: I-15, V: II-6, Llat: 38 Materyal: Birinci istasyondan (Karaköy Orman İşletme Şefliği yakınından) serpme ile 6 birey avlanmıştır. Bu tür Biga yarımadasında ayrıca Kocabaş ve Tuzla derelerinde de bulunur (Sarı ve diğ. 2006). Asya ve Avrupa’nın büyük bir kısmında yayılış gösterir. Ülkemizde Doğu, Güney ve Güneydoğu hariç bütün Anadolu’da bulunabilir (Geldiay ve Balık 1996). Vücut iğ şeklindedir, pullar iridir. Burun yuvarlak, gözler başın üst kısmına yakın, ağız ventraldedir. En fazla 20 cm kadar olabilirler (Şekil 5a). Sırt kahverengi yeşil, yan taraflar açık, karın kısmı gümüş beyaz-gridir. Vücudun yan taraflarında 810 adet belirgin kahverengi benekler bulunur (Geldiay ve Balık 1996). Akarsuların alabalık zonu ve daha aşağı kısımlarda yaşar (Aarts ve Nienhuis 2003). Genellikle balık yumurtaları, böcek larvaları, küçük kabuklular ve solucanlarla beslenir (Geldiay ve Balık 1996). Tür: Leuciscus cephalus (L., 1758) Türkçe adı: Tatlısu kefali D III 7-9, A III 7-9, P I 13-19, V II 7-9, L. lat. 41-48 133 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Materyal: Birinci istasyondan (Karaköy orman işletme şefliği) 16 birey, 2. istasyondan (Pınarbaşı köprü altı) 87 birey serpme ile 1 birey 25 mm göz açıklığındaki fanyalı ağla yakalandı. Biga yarımadasındaki tüm sularda ve (Sarı ve diğ. 2006) genel olarak ülkemizde yaygın olarak bulunur (Geldiay ve Balık 1996). Vücut yanlardan basık, baş büyük, gözler küçük, ağız geniş ve yukarıya yöneliktir. Sırt koyu, yanlara doğru açılır, karın kısmı beyazdır (Geldiay ve Balık 1996). Akarsuların alabalık zonu ve daha aşağı kısımlarında yaşarlar (Aarts ve Nienhuis 2003). Omnivor karakter gösteren bu balıklar çeşitli sucul böcekler, solucanlar, yumuşakçalar, balık yumurtaları, çeşitli su bitkileri ve tohumları ile beslenirler. Yaşlı bireyler ise karnivor olarak beslenir (Geldiay ve Balık 1996). Tür: Rhodeus amarus (Bloch, 1782) Türkçe adı: Acı balık D: III 9, A: III 9, P: I 12, V: II 7, L.lat: 4 Materyal: İkinci istasyondan (Pınarbaşı köprü altı) bir birey (♀) serpme ile yakalandı. R. amarus Biga yarımadısında ayrıca Gönen, Kocabaş, Çınar ve Tuzla derelerinde de bulunmaktadır (Sarı ve diğ. 2006). Ülkemizde genellikle Ege bölgesinin batısı, Marmara bölgesi ve tüm Karadeniz bölgesinde yaygındır (Geldiay ve Balık 1996). Vücut yanlardan yassı, pullar iri, yanal organ (L.lat) tam değildir (Şekil 6a). Sırt yeşil, yan tarfları ve karın kısmı gümüşi beyazdır. Vücudun yan tarafında baştan kuyruğa kadar mavi-yeşil renkli bir bant vardır. Dişi bireyde ovipozitor denen beyaz renkli bir yumurtlama borusu vardır (Geldiay ve Balık 1996). Akarsuların alabalık zonunun daha alt kısımlarından hızlı akan Tymallus bölgesinden itibaren aşağı kısımlara kadar yayılış gösterir (Aarts ve Nienhuis 2003). Yüksek yapılı bitkiler, algler, böcek larvaları ve küçük kabuklularla beslenirler (Geldiay ve Balık 1996). İstilacı balık türleri Karamenderes’te kaydedilen Cyprinus carpio (L.,) egzotik, Carassius gibelio Bloch 1772 ise istilacı türlerdir. Familya: Cyprinidae Tür: Cyprinus carpio (L., 1758) Türkçe adı: Sazan D: III 17 A: III 6 P: I 16 V: II 7 L.lat: 38 Materyal: İkinci istasyondan (Pınarbaşı köprü altından) 1 birey 35 mm göz açıklığındaki fanyalı ağla yakalandı. Ekonomik önemi olması ve yapay olarak üretilmesi nedeniyle asıl vatanı Güneydoğu Asya (Çin) olup bütün Avrupa, İngiltere ve Amerika’ya yayılmışlardır (Geldiay ve Balık 1996). Ülkemizde de Ceyhan nehri üzerinde kurulan Menzelet 134 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) barajına olduğu gibi birçok baraj gölüne yapay olarak aşılanmıştır (Alp ve diğ. 2005). Vücut oval ve büyük pullarla örtülüdür. Baş iri, ağız küçük ve terminaldir. Ağız etrafında iki çift bıyık bulunur. Dorsal ve anal yüzgeçlerin 3. basit ışınlarının arka kenarları testere dişi gibi tırtıklıdır (Geldiay ve Balık, 1996). Akarsuların “Barbel zonu” olarak da adlandırılan aşağı kısımlarında Barbus (bıyıklı balık) türlerinin yaşadığı alanlarda yaşarlar (Aarts ve Nienhuints 2003). Garcia-Bertou (2001), Ispanya’nın Katalonya bölgesinde bulunan Banyoles Gölü’nde yaptığı bir araştırmada Cyprinus carpio türü ile Rutilus rutilus türü bireylerinin aynı ortamda yaşadığını ve her iki türe ait bireylerin besin içeriklerinin önemli ölçüde benzediğini belirtmiştir. Kültür ortamında özel yemlerle beslenen bu tür doğal ortamda başlıca su pireleri, sinek larvaları, solucanlar, küçük yumuşakçalar, bitkisel taneler ve alglerle beslenirler (Geldiay ve Balık 1996). Tür: Carassius gibelio (Bloch 1782) Türkçe adı: Havuz balığı D: III 18-20, A: III 6, Solungaç diken sayısı: 41-45, L.lat: 30 Materyal: İkinci istasyondan (Pınarbaşı köprü altından) 126 birey serpme ve 25 ve 35 mm göz açıklığındaki fanyalı ağla yakalandı. Carassius türleri Asya kökenli olup İlhan ve diğ. (2005)’in de belirttiği gibi DSI ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından barajları balıklandırmak için üretme çiftliklerinde yetiştirilmiş aynalı ve pullu sazan (Cyprinus carpio L.,) yavruları arasına karışarak istenmeden neredeyse tüm İç Anadolu, Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz iç sularına yayılmışlardır. Kılçıkları fazla olduğu için besin olarak tercih edilmemektedir. Carassius cinsine ait üç tür bilinmektedir. C. auratus, C. carassius ve C. gibelio. Bu üç tür birbirine çok benzemekle birlikte İlhan ve diğ. (2005) bu üç türü birbirinden en iyi bir şekilde ayırt eden özelliğin birinci solungaç yayı üzerindeki dikenlerin sayısı olduğunu ve birinci solungaç yayında 26-33, 36-40 ve 42-54 arasında diken olanların sırasıyla C. C. carassius, C. auratus ve C. gibelio olduğu bildirmişlerdir (Porcellotti, 2001). Görünüş olarak C. carpio türüne çok benzer, ağzında bıyıkların olmaması, kuyruk yüzgecinin daha az girintili olması ve farinks dişlerinin tek sıralı olmasıyla bundan ayrılır (Geldiay ve Balık 1996). Renk çok değişken olmakla birlikte sırt yeşil kahverengi, yan tarafları sarımsı, karın kısmı ise beyazdır (Şekil 6b). İnsanın sucul ortamlara aşılamış olduğu çoğu istilacı türler endemik türleri ortadan kaldırmış veya sayılarını önemli ölçüde azaltmıştır. Ayrıca aşılanmış bu türler melezlenme, avlama, besin rekabetine girme veya habitatlarını değiştirme, gibi sebeplerle doğal türleri tehdit edebilmektedir (Crivelli 1995). Ülkemiz sularına balıklandırma çalışmaları nedeniyle takdim edilen en eski türlerden biri aynalı veya pullu sazanlardır. Yeni kurulan baraj göllerini sazan (C. carpio) ile balıklandırma çalışmaları 1950’li yıllarda başlamıştır. Birçok bölgede baraj göllerinden akarsulara da karışan C. carpio bireyleri, ülke çapında yaygınlaşmıştır. C. carpio ekonomik 135 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) önemi olan ve sevilerek tüketilen bir türdür. C. gibelio ise ekonomik önemi olmayan bir türdür ve balıklandırma çalışmaları esnasında ülkemiz sularına 1990’lı yıllarda istenmeden karışmaya başlamıştır. Yılmaz (2004) Mumcular Baraj Gölü’nde C. carassius türü bireyleri ile C. carpio bireyleri arasında besin rekabeti olduğunu, Balık ve diğ. (2004) ise Eğirdir Gölü’nde C. gibelio populasyonunun C. carpio populasyonunu gelecekte negatif bir şekilde etkileyeceğini belirtmişlerdir (İnnal ve Erk’akan 2006). Şaşı ve Balık (2003) C. gibelio populasyonunun ortamındaki ekonomik öneme sahip özellikle C. carpio ve L. cephalus ile besin rekabetine girerek onları olumsuz etkileyeceğini bildirmişlerdir. Gaygusuz ve diğ. (2007) C. gibelio bireylerinin Ömerli baraj gölüne karışmasından itibaren büyük vücutlu doğal balıkların birim avlanma miktarlarında azalma kaydetmişlerdir. Bu çalışmada C. carpio bireylerine kıyasla C. gibelio bireylerine özellikle baraj altındaki Pınarbaşı Köprü altında daha fazla rastlanmıştır. C. gibelio ile doğal türler olan L. cephalus ve B. t. escherichi türleri arasında besin rekabeti olup olmadığı üzerine araştırmalar yapılması önerilebilir. Karamenderes ve kollarında en yakın zamanda Sarı ve diğ (2006)’nin yapmış olduğu çalışma ile kaydedilen türlerden Salmo trutta macrostigma Dumeril, 1858 hariç tamamı bu çalışmada kaydedilmiştir. Bu türe rastlanılmamasının sebebi olarak S. t. macrostigma bireylerinin akarsuların üst kesimlerinde dağılış göstermesi ve bu çalışmada da 1 nolu istasyon olan üst kesimlerden yeterli sayıda örnekleme yapılmamış olması gösterilebilir. KAYNAKÇA Aarts, B.G.W. ve P.H. Nienhuis 2003 “Fish zonations and guilds as the basis for assessment of ecological integrity of large rivers.” Hidrobiologia. 500:157-178. Almaça, C. 1986 “On Some Barbus Species from Western Asia (Cyprinidae, Pisces).” Ann. Naturhist. Mus. Wien. 87B: 5-30. Alp, A., C. Kara, H.M. Büyükçapar, O. Bülbül 2005 “Age, Growth and Condition of Capoeta capoeta angorae Hanko 1924 from the Upper Water Systems of the River Ceyhan, Turkey.” Turk. J. Vet. Anim. Sci. 29: 665-676. Balık, S. 1975 Batı Anadolu Tatlısu Balıklarının Taksonomisi ve Ekolojik Özellikleri Üzerine Araştırmalar. Doktora Tezi. Ege Üniversitesi. İzmir 60s. Balık, I., R. Ozkök, H. Çubuk, R. Uysal 2004 “Investigation of some biological characteristics of the silver crucian carp, Carassius gibelio (Bloch 1782) Population in Lake Eğirdir.” Turk J Zool 28:19–28. Beccaletto, L. 2003 Geology, correlations, and geodynamic evolution of the Biga Peninsula (NW Turkey). PhD. Thesis. Université de Montpellier (France). 187s. Crivelli, A.J. 136 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 1995 “Are fish introductions a threat to endemic freshwater fishes in the northern Mediterranean Region?” Biol. Cons. 72: 311-319. Demirsoy, A. 1999 Genel ve Türkyiye Zoocoğrafyası “Hayvan Coğrafyası”. Meteksan Yayınları. Ankara. Dekker, W. 2000 “Monitoring of glass eel recruitment.” Netherlands Institute of Fisheries Research, IJmuiden, the Netherlands, report C007/02-WD, 262 pp. Erk'akan, F 1983 “Sakarya Havzası Balıklarının Sistematiği ve Biyo-Ekolojisi Üzerine Araştırmalar.” Doğa Tr. Vet. ve Hay. Derg. 7:141-154. Erk’akan, F., F.G. Atalay-Ekmekçi, 1998 “Türkiye’den Cobitis Genusuna ait dört yeni tür ve bir yeni alttür (Pisces: Ostariophysi: Cobitidae).” Turkish Journal of Zoology. 22:9-15. Erkakan, F., F. G. Atalay-Ekmekçi, T. T. Nalbant, 1999 “A review of the genus Cobitis in Turkey (Pisces: Ostariophysi: Cobitidae).” Hidrobiologia, 403: 13-26. Garcia-Berthou, E. 2001 “Size- and depth-dependent variation in habitat and diet of the common carp (Cyprinus carpio).” Aquat. Sci. 63:466-476. Gaygusuz, Ö., A.S. Tarkan, Ç. Gürsoy Gaygusuz. 2007 “Changes in the fish community of the Ömerli Reservoir (Turkey) following the introduction of non-native gibel carp Carassius gibelio (Bloch, 1782) and other human impacts.” Aquatic Invasions 2 (2): 117-120. Geldiay, R., S. Balık 1996 Türkiye Tatlısu Balıkları. (II. Baskı), Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi. İzmir. Harita Genel Komutanlığı, 2008. Türkiye Fiziki haritası. Erişim tarihi 28 Temmuz 2008. http://www.hgk.mil.tr/CografiUrunKatalogu/tematik/resimler/turkiye_fiziki_10. jpg İnal, D., F. Erk’akan 2006 “Effects of exotic and translocated fish species in the inland waters of Turkey.” Rev Fish Biol Fisheries 16:39–50. İlhan, A., S. Balık, H.M Sarı, M.R. Ustaoğlu, 2005 “Batı ve Orta Anadolu, Güney Marmara, Trakya ve Batı Karadeniz Bölgeleri İçsularındaki Carassius (Cyprinidae, Pisces) Türleri ve Dağılımları.” Ege Üniversitesi Su Ürünleri Dergisi, 22 (3-4): 343-346. Karaman, M.S. 1971 “Süsswasserfische der Türkei, 8, teil.” Mitt. Hamburg. Zool. Mus. Inst. 67: 175-254. Kovacic, M., S. Engin, 2008 “Two new species of Neogobius (Gobiidae) from northeastern Turkey.” 137 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Cybium 32(1): 73-80. Kuru, M. 1975 Dicle-Fırat, Kura-Aras, Van Gölü ve Karadeniz Havzası Tatlısularında Yaşayan Balıkların (Pisces) Sistematik ve Zoocoğrafik Yönden İncelenmesi. Doçentlik Tezi, Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi, Erzurum. Kuru, M. 1980 “Key to the inland water fishes of Turkey.” Hacettepe Bulletin of Natural Sciences and Engineering 9:113-133. Kutrup, B. 1993 Trabzon Yöresindeki Tatlısu Balıklarının Taksonomisi ve Ekolojik Özellikleri Üzerine Araştırmalar. Doktora Tezi, K.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon. Porcellotti, S. 2001. < http ://www. ittiofauna. Org / webmuseum / pesciossei / cypriniformes / cyprinidae/ carassius/carassius.htm> (12 January 2004). Sarı, H.M., S. Balık, M.R. Ustaoğlu, A. İlhan, 2006 “Biga Yarımadasının Tatlısu Ihtiyofaunasının Dağılımı ve Ekolojisi, Kuzey-Batı Anadolu, Türkiye.” Turkish Journal of Zoology. 30:35-45. Sarı, H.M., S. Balık, M.R. Ustaoğlu, A. İlhan 2008 “Population Structure, Growth and Mortality of Carassius gibelio (Bloch, 1782) in Buldan Dam Lake. Turkish.” Journal of Fisheries and Aquatic Sciences 8: 2529. Şaşı, H. ve S. Balık 2003 “The Distribution of Three Exotic Fishes in Anatolia.” Tr.J. of Zoology, 27: 319–322. Solak, K. 1978 “Çoruh ve Aras Havzasında yaşayan 3 Barbus türü, Barbus plebejus (BON.), Barbus mursa (GÜLD.), Barbus capito (GÜLD.).” Doğa Bilim Dergisi. 11: 162-167. Şahin, C., H.O. İmamoğlu, D. Turan, B. Verep, V. Taşkın 2007 “A Preliminary Study on Growth Parameters and Mortality Rates of the Barbel (Barbus tauricus escherichi Steindachner, 1897) in Yeşildere Stream, Rize, Turkey.” Turkish Journal of Zoology. 31:295-300. Turan, D. 2003 Rize ve Artvin Yöresinde Yaşayan Tatlısu Balıklarının Sistematik ve Ekolojik Yönden İncelenmesi. Doktora Tezi, Ege Üniv., Fen Bil. Enst. İzmir. Özuluğ, M., Ö. Altun, N. Meriç 2005 “On the Fish Fauna of Lake İznik (Turkey).” Turkish Journal of Zoology. 29:371-375. Özuluğ, M, A.S. Tarkan, Ö. Gaygusuz, Ç. Gürsoy 2007 “Two New Records For The Fısh Fauna of Lake Sapanca Basın (Sakarya, Turkey).” Journal of Fisheries Sciences 1 (3): 152-159. Uğurlu, S. ve N. Polat, 2006. “Miliç Irmağı (Terme, Samsun) Balık Faunası.” Ege Üniversitesi Su Ürünleri Dergisi. 23 (3-4):441-444. 138 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Uğurlu, S. ve N. Polat 2007 “Çakmak Baraj Gölü (Samsun) Balık Faunası.” Fırat Üniversitesi Fen ve Müh. Bil. Dergisi 19(4):443-448. 2008 “The Fish Species Inhabiting in the Engiz Stream (Samsun-TURKEY).” International Journal of Natural and Engineering Sciences 2 (1): 97-99. Yalçın-Özdilek, Ş. Ve K. Solak 2007 “The Feeding of European Eel, Anguilla anguilla L. in The River Asi, Turkey.” Electronic Journal of Ichthyology. 1:26-34. Yalçın-Özdilek, Ş. 2008 Asi Nehri ve Amanos Derelerine Ekolojik Bakış. Ekolojik Okur Yazarlık (Ergün Y., Yalçın-Özdilek Ş., Pamir H.). Mustafa Kemal Üniversitesi Yayınları. Antakya Hatay. Yılmaz, F 2004 “Physico-chemical features of Mumcular Dam Lake (Mugla-Bodrum).” Ekoloji 50: 10–17. 139 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Şekil 1. Karamenderes Ezine-Pınarbaşı mevki üzerinde kurulmuş baraj göleti 140 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Şekil 2. Karamenderes ve kolları (Harita Genel Komutanlığı, 2008). Örnek toplanan üç istasyon (1. Karaköy Orman işletme şefliği, 2. Pınarbaşı Köyü sulama barajı altı, 3. Kırkgözler mevki). Şekil 3 a. Avrupa yılan balığı (Anguilla anguilla L., 1758) b. Cobitis fahirae AtalayEkmekçi & Nalbant, 1998 141 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Şekil 4a. Barbus tauricus escherichi Steindachner, 1897 b.Chalcalburnus chalcoides (Güldenstädt, 1772) Şekil 5a. Gobio gobio (L., 1758) b. Leuciscus cephalus (L., 1758) 142 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) (a) (b) Şekil 6a. Rhodeus amarus (Bloch, 1782) b. Carassius gibelio (Bloch, 1782) 143 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 144 DOĞAL, KÜLTÜREL VE EKONOMİK DEĞERLERİ İLE EZİNE İLÇESİNE GENEL BİR BAKIŞ Zerrin MERSİN Ümit TEKİN Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ezine Meslek Yüksekokulu ÖZET Adını Ezine peyniri ile ülkemize ve dünyaya duyuran Ezine ilçesi doğal kültürel ve ekonomik değerleri ile çok önemli bir coğrafyaya sahiptir.Bu çalışmada bu değerler bütün detayları ile incelenerek geliştirilmesine yönelik öneriler ortaya konulmuştur. Ezine, peyniri dışında zeytini, kaplıcası ve ören yerleri ile günümüzde oldukça ilgi uyandırmaktadır. Geçmişte ise testicilik, halıcılık, saraçlık, ağaç oymacılığı gibi özellikleri ile önemli bir yere sahip iken artık önemini kaybetmiştir. Bu çalışma günümüzde var olan ve geçmişte olan tüm değerlerinin bir analizini yapıp geliştirilmesine olanak sağlayacak öneriler ortaya koymaktadır. Anahtar Kelimeler: Ezine Kültürel yapısı, Sosyoekonomik özellikleri,Coğrafi yapısı. ABSTRACT Ezine town has become known by the “Ezine Cheese” in our country and around the world but it also has very important geographical position with its cultural and economical values. In this study, all the values were examined in detail and the suggestions for the improvement were made. Besides the well known cheese sector, Ezine also gets a lot of attention for the olive production, thermal springs, ancient ruins. In the past, carpet making, earthenware jug making, wood carving took very important place in economic and social life but today they lost their importance. This study aims to analyze the values of today and the past of Ezine and provide suggestions for the improvements. Keywords: Cultural structure of Ezine, Social and economic characteristics, Geographical structure GİRİŞ Çanakkale’nin, gerek tarihsel gerekse sosyo-ekonomik anlamda önemli bir yere sahip olan ilçesi Ezine, bünyesinde oldukça dikkate değer özelliklerini barındırmaktadır. Adı peynirle özdeşleşen bu ilçenin mandıracılıkta önemli bir potansiyele sahip olduğu bilinmektedir. Peynirlerinin bu denli tanınmış olmasında Ezine’nin coğrafi yapısı ileri derecede etkin olmaktadır. Kaz dağlarının dünyanın en fazla oksijen üreten ve bitki örtüsü bakımından da süt hayvanları için ideal bir alan oluşturması bunlara örnektir. Ancak Ezine’nin sadece mandıracılıkta değil aynı zamanda zeytincilikte de ileri aşamaya geldiği gözden kaçmamaktadır. Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Bununla beraber kaplıcalarının da turizm özellikleri bakımından gelişme gösterdiği bir gerçektir. Ekonomik bağlamda üzerinde durulması gereken bir konu da üniversitesinin olmasıdır. Bu da ekonomisine ciddi bir katkı sağlamaktadır. Ulusal mücadelenin başladığı ve ülkenin yakın tarihinin en önemli odaklarından olan Çanakkale’nin tarihsel ve kültürel özelliklerinin kendine has bir yapısını da Ezine’de görmek mümkün olacaktır. Bu çalışma Ezine’nin yukarıda saymış olduğumuz özellikleri ışığında karakteristik özelliklerini yansıtmak amacını taşımaktadır. Öncelikle coğrafi özelliklerini ortaya koymak çalışma açısından yararlı olacaktır; çünkü coğrafi yapısı hem bir yerleşim alanı olarak, hem de gerek tarım gerekse hayvancılıkta ne denli etkin olduğunu anlamamıza yardımcı olacaktır. İkinci bölümde içerisinde gelenek ve göreneklerin de yer aldığı kültürel doku ortaya konacaktır. Son bölümde ise ekonomik yapısı incelenecektir. Ekonomik yapısı incelenirken tarım, hayvancılık ve turizm değerleri göz önüne alınacaktır. Bu bağlamda Ezine peynirciliği, tarım, kaplıcalar incelenecektir. EZİNE İLÇESİNİN DOĞAL YAPISI Ezine ,tarihi dokusuyla Ege denizine olan bağlantısı ve şifalı yer altı suları ile pek çok doğal ve görsel zenginliği bünyesinde barındıran nadir ilçelerimizden birisidir. Çanakkale iline bağlı olan Ezine ilçesi doğuda mitolojik efsanelere konu olan İda dağı bugünkü adıyla Kazdağı ,batıda Ege denizi , güneyde Ayvacık ilçesi,kuzeyde Çanakkale ili ile çevrilidir. Ezine ve çevresi 2.mezozoik çağda meydana gelmiştir.İlçe düzlük bir alan üzerinde kurulmuştur.Kazdağılarının kuzeyinde doğup ,ilçenin ovasından geçip Çanakkale boğazına dökülen Menderes çayı ve ilçeyi ikiye ayıran Akçin çayı zengin bir topografya oluşturmaktadır.(www.ezine.bel.tr) Ezine,düzlük(ova)bir alan üzerinde kurulmuştur. Bu geniş ovanın batısı, kuzeyi ve güneyi alçak tepelerle çevrilidir. Bu tepelerin en yüksekleri Zambak Tepe ve Çığrı Tepeleridir. İlçe sınırları içerisinde Ezine ovasının dışında Üsküfçü, Kestanbol, Kızılköy ve Mahmudiye ovaları vardır. Ovalarının hepsi sulanabilir arazilerdir. İlçenin en büyük ve önemli akarsuyu Menderes Çayıdır. Menderes Çayı Kaz Dağlarının kuzey yamaçlarından doğarak gelir.Ezine ovasını suladıktan sonra ilçenin kuzey-batı istikametinde Çanakkale Boğazı’na dökülür. Akçin Çayı ise Ezine’nin içerisinden geçerek Menderes Çayı ile birleşir. İlçe sınırları içindeki Şeytan Deresi, Kocalaş Deresi, Andık Deresi, Koca Tepe Deresi, Uzunalık Deresi ve Çatak Deresi Menderes Çayı ile birleşir. Bu arada son yıllarda yapılan Kemallı ve Bahçeli Göletleri tarım arazilerinin sulanmasına yardımcı olmaktadır. İlçede genelde Akdeniz ikliminin bitkisi olan maki görülmekle beraber batısı ve kuzey-batısı ormanlarla kaplıdır. İlçe ormanlarının asıl türü kızıl çamdır. Ağaç türlerinden ise meşe,ardıç, akçakesme ve karayemiş çeşitleri görülür. Bu arada sahil kesiminde geniş alanlar zeytin ağaçları ile kaplıdır.Ezine, Marmara ve 146 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Ege Bölgelerinin geçiş alanındadır. Bu bakımdan iki bölgede görülen iklim özellikleri Ezine’ ye yansır. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlıdır. Yağışlar genellikle yağmur halindedir. Kış bitiminde de sıkça kırağı yağar. Kış aylarında zaman zaman kısa sürelerle kar yağar. Son yıllarda ekolojik denge bozukluğundan mevsim içinde mevsim normallerinin dışında hava şartları da görülmektedir. Yapılan meteorolojik gözlemlere göre en soğuk ay ocak ve şubat ayları olup en soğuk ay ortalaması -4 ila -5 derecedir. En sıcak ay ise temmuz ve ağustos ayları olup en sıcak ay ortalaması 25 ila 35 derece arasındadır. Yıllık yağış bakımından en yağışlı aylar Kasım, Aralık, Mart ve Nisan aylarıdır. Ortalama yağış miktarı yılda 626 mm’ dir. En yağışsız aylar ise Temmuz ve Ağustos aylarıdır.Ezine yerleşim yeri bakımından etrafı tepelerle çevrili bir konumda olduğundan nem ortalaması oldukça yüksektir (www.ezinetarim.gov.tr). EZİNE’NİN SOSYAL VE KÜLTÜREL YAPISI Ezine ilçe merkezinde konutlar yakın zamana kadar genellikle ahşap ve kagir yapılardı. Bunun yanında köylerde kerpiçten yapılmış üstü su geçirmez toprak kaplı evler vardı. Bu evler bazı köylerde hala ayaktadır. Son yıllarda ülkemizde inşaat sektöründe meydana gelen gelişmeler ilçede de kendini göstermiştir. Köylerde betonarme ,çok katlı evler yapılmaktadır. İlçe merkezinde iki tip ev yapımı yaygındır. Birincisi bahçe içinde çok katlı evler, ikincisi kooperatif aracılıyla yapılan toplu konutlar. Bunun yanında Geyikli iskelesi, Dalyan köyü, Tavaklı iskelesi gibi sahil kesiminde yazlık tipi konutlar ve villalar yapılmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarından kalma, pencereleri kafesli, cumbalı, ahşap evler son derece azalmıştır. Ezine sosyal yönden canlı bir merkez sayılır. Ulaşım yollarının merkezi durumundadır.Halk her türlü yeniliğe ve değişime açıktır.Esnaf güler yüzlü ,işini seven,yardımsever.mesleği ile ilgili gelişmeleri takip eden insanlardan oluşmaktadır.Genç nüfus ilçede yapılacak her türlü sosyal etkinliklere katılacak potansiyeldedir. Spor çalışmaları, panayır, eğlence gibi faaliyetler kasaba ve köylerde büyük ilgi görür. Köylerimizde toplumu kaynaştıran gelenekler ayaktadır. Büyüğe saygı küçüğe sevgi vardır.Herkes aldığı kültüre bağlıdır. Halk misafirperverdir. Dini ve milli bayramlar gereği gibi yürekten kutlanır.Ancak merkezde ve köylerde sosyal etkinlik noksanlığı vardır. Tiyatro, halkoyunu, spor karşılaşmaları gibi çalışmalarda halk daha çok yüz yüze gelmelidir (Harmandar 2000 :21). İlçede İslamiyet’in özüne uygun bütün gelenekler yaşatılmaktadır. Ramazan ayında yardımlaşma,hal-hatır sorma, yaşlıları ziyaret, fakirleri sevindirme en üst düzeye çıkar. İlçenin belli başlı eşrafından olan kişiler iftar yemekleri verir. Gerek Ramazan Bayramında gerekse kurban bayramında sosyal ilişkiler canlanır.Bayramlaşma olayı ,bayram namazının bitiminde hemen camide başlar. Cemaat namaz çıkışı birbirinin bayramını kutlar. Daha sonra evlerde bayramlaşma yaşanır. Öğleye doğru herkes eşinin- dostunun ,akrabasının,büyüklerinin evlerini ziyaret eder. Küçükler bayram harçlıkları ile sevindirilir.Ramazan davulcusu bayramın ilk günü kapı kapı dolaşarak bahşişini alır. Kurban bayramında da aynı 147 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) etkinlikler görülür. Kurban kesemeyen aileler mutlaka gözetilir. Kandil gecelerinde herkes o gecelerin kutsiyetine uygun davranır.Aşure gününde her aile yaptığı aşureyi komşularına dağıtır. Bütün bunlar ilçeyi birbirine kaynaştıran önemli sosyal davranışlardır. (Ezine ilçesi yöre halkından Bahri Korkmaz) Sünnet düğünü Sünnet, erkek çocuğun doğumdan sonra yaşadığı önemli bir geçiş dönemidir.Her Müslüman Türk ailesi bu geleneği yerine getirmek zorundadır. Sünnet erkekliğe atılan ilk adım olarak kabul edilmektedir. Yörede kirvelik geleneği görülmez. Yörede yapılan düğünlerde sağdıçlık geleneği vardır. Sağdıç olan çocuklar sünnet çocuğundan ayrılmaz,onunla beraber oynarlar. Sağdıçlara da sünnet kıyafeti giydirilir. Sağdıç annesi,sünnet çocuğu için bohça hazırlar.Bohçanın içine sünnet olan çocuğa aldığı giyecekleri koyar. Düğün evi için bir tepsi tatlı yapar ve onu kırmızı jelatin kağıtları ile süsler. Gelen misafirlere dağıtılması için düğün evine götürür (Güner 2008 :15). Son yıllarda bazı adetlerde değişiklikler olsa bile düğünler hala bir kaynaşma vesilesidir.Sünnet yaptıracak aile günler öncesinden davetiyelerini dağıtırlar.Düğünler genelde hafta sonu icra edilir. Cumartesi sabahı sünnet olacak çocuk sünnet kıyafetleri giydirilerek düğün için hazırlanır. Bu arada düğüne özel olarak davet edilen sağdıçlar gelir. Öğleye doğru davul -zurna eşliğinde atlara bindirilen çocuklar tanıdıkların kapılarına giderek bahşiş toplarlar. Atlara mendil, havlu, kumaş bağlamak adettir. Gece önceden süslenmiş düğün salonunda eğlence yapılır.Gece yarısına doğru davetlilerin eşliğinde çerez gezisine çıkılır. Evinden çerez çıkaracak kişiler önceden haber verirler. Toplanan çerezler düğün sahibinin evinde çocuğa kına yakılırken yenilir. Kına esnasında çocuk tekrar hazırlanır. İki eline de ‘’Kına Annesi” denilen yakın akrabalar tarafından kınası yakılır. Kına yakanlara Çalgıcılara hediye olarak kumaş,tülbent,havlu ve para vermek adettir. Pazar günü öğleden sonra sünnet mevlidi okunur. Bu arada yakınların oluşturduğu arabalı konvoy ile sünnet gezisine çıkılır. Sünnet gezisinden dönenlere ve mevlit dinleyenlere pilav- yoğurt ikram edilir. Hazırlanan sünnet çocuğu sünnet edilerek özel yatağına yatırılır. Misafirler tek tek geçmiş olsun dileklerini ileterek altın ve para bahşişinde bulunurlar. Çocuk sünnet edilirken horoz kesmek yine adettir. Sünnet düğünlerinin en olumsuz geleneği ise sünnet çocuklarına ve sağdıçlara sigara içirilmesidir. Bu geleneğin sona erdirilmesi gerekir. (Ezine ilçesi yöre halkından Bahri Korkmaz) Evlenme Düğünü Köylerde ve ilçe merkezinde evlenecek gençler genelde daha önceden tanışmış olurlar. Ancak görücü usulü ile evlenme de yaygındır. Gençlerin tanışması yada görücü usulüne göre dünür gitmeye karar veren erkek tarafı kızı, ailesinden ister. Kız tarafı uygun görürse aileler arasında söz kesilir. Söz kesme esnasında yüzükler takılır.Buna küçük nişanda denir. Kız evi isterse düğün gibi Bir eğlence tertip 148 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) edilerek “büyük nişan “merasimi de düzenleyebilir. Büyük nişan düğün tarihine yakın bir zamanda yapılır.Büyük nişanda kız ve erkek tarafını aldığı tüm eşyalar ve yeni gelin evi de sergilenir. Çeyiz asma olayı gerçekleştirilir. Düğün tarihinden evvel davetliler,davetiye ile,lokumla,şekerle düğüne çağrılabilir. Düğünden bir önceki tarihin gecesinde geline kına yakılır.Kına da gelinin kadifeden yapılmış “dal elbise” giymesi adettir. Ertesi gün davetlilere yemek verilir. Gece düğün salonunda eğlence yapılır. Geç vakitlere kadar eğlenilir. Köylerde gelin çıkarken dualarla uğurlamak adettir. Yine gelin arabasının önünü keserek bahşiş istemek yaşayan bir gelenektir. (Ezine ilçesi yöre halkından Bahri Korkmaz) Erenler günü Nisan ayının üçüncü Pazar günü ilçedeki tüm halk erenler tepesine çıkarak piknik yapar.Burada bulunan yatıra dualar okunur. Mumlar yakılır, dileklerde bulunulur. Erenler tepesindeki kısık kayasının arasından geçemeyenlerin günahlarının çok olduğuna inanılır. ( Ezine ilçesi yöre halkından Bahri Korkmaz) Hıdrellez Mayıs ayının altısında kutlanır. Bir gün önce halk Akçin çayına giderek orada dilekleri yerine gelsin diye kumun üzerine ev,araba gibi dileklerini resimle yaparlar.Ertesi günün sabahı da erkenden giderek yaptıkları resimlere bakarlar.Daha sonra sokaklar da ateş yakılır ve üzerinden üç kez atlanır.Daha sonra herkes mesire yerlerine giderek eğlencelerine orada devam ederler. ( Ezine ilçesi yöre halkından Bahri Korkmaz) EZİNE’NİN TARİHİ Mahalli rivayetlere göre Danişment Türklerinin beyi olan Abdurrahman Bey şimdiki Ezine’nin bulunduğu yerin güney kenarında Ulu Cami’yi inşa ettirmiştir. Caminin yapılışının amacı Cuma namazının kılınması ve bu vesile ile civar köylerin halklarının haftada bir kez merkeze inerek kaynaşmanın sağlanmasıdır. Zaten aynı rivayete göre “Ezine” kelimesi de Farsçada “Cuma” anlamına gelen “Azine” türemiştir. Ezine isminin bir “iğne” şeklinde telaffuz edildiğine dair rivayetler de vardır. Antik çağlarda şimdiki askerlerin kışlaların üzerinde bulunan Çaltıkıran Tepe’de kurulmuş bir yerleşim merkezidir. Bu yerleşim merkezi Malazgirt Savaşından sonra Danişment Türklerinin Anadolu’nun batısına yerleşmeleri sonucu çıkan muharebede tahrip edilmiştir. Türkler eskiden kurulmuş olan yerin yanında Danişment adıyla yeni bir yerleşim merkezi kurmuşlardır.Ezine’nin Danişment Türklerinin eline geçişi sırasında ahi yunusların Seferşah Hazretlerinin büyük çabaları olduğu çeşitli kaynaklardan öğrenilmiştir. Ezine bir süre Selçuklu egemenliği altında kalmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra Karesi beyliği yönetimine girmiştir. Karesi Beyin ölümünden sonra oğulları Demirhan Bey ve Yahşi Bey bu toprakları yönetmiştir. Osmanlı Devleti’nin kurulmasından sonra Orhangazi döneminde Ermiş dursun Beyin Karesi Beyliğinin idaresine son vermesinden sonra Ezine ve çevresi Osmanlı 149 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) topraklarına katılmıştır. Yine o tarihlerde Ezine ovası bataklık olduğundan Arabistan’dan getirilen esir toplulukları ile şimdiki Araplar Boğazını yararak Menderes Çayını denize akıtmışlardır. Böylece ova bataklıktan kurtarılmıştır. Günümüzde panayır yeri mevki denilen yerde ev yapımı için temel Kazımları sırasında su ürünleri kalıntıları ile küçük balıkçı iskeleleri artıkları çıkarılmıştır. Panayır yeri ve Gölcük mevkii denilen kısımda kış ve ilkbahar ayları boyunca önemli miktarda su birikmektedir. Bütün bunlar asırlar önce Ezine Ovasının Balıklı köyü altlarına kadar sularla kaplı olduğunu göstermektedir. Ayrıca Karesi egemenliği sırasında Yahşi Bey ve Ahi Yunus tarafından Öksüz cami ve hamam inşa edilmiş, Çaltıkıran Tepe’de oturan halk cami ve hamamın etrafına toplanarak Ezine’nin ilk oluşumunu sağlamışlardır (Harmandar 2000 : 15). EZİNE’NİN TARİHİ VE TURİSTİK YERLERİ Aleksandria Troas Eski seyyahlar tarafından uzun seneler kent, Makedonya kralı Aleksandros III (Büyük İskender) ‘un generallerinden Antigonos tarafından Antigoneia adı ile 310 yıllarında kurulmuştur. Bugün Dalyan köyü arazisi içinde kalır.Çanakkale-İzmir karayolu üzerinde Ezine’den ayrılıp Geyikli istikameti takip edilerek 75 km.lik yeni asfaltlanmış yol ile kente varılır. Antigoneia kenti, M.Ö. 4.yy sonlarına doğru, Lysimakhos tarafından çevre dağ-şehirleri halkları (Neandria –cebrene-skepsis) ile Güneybatıdaki kıyı şehirleri (Kolonai-Larisa-Hamksitos) halklarının buraya indirilmesiyle genişletilip adı Aleksandrıa –Troas’a çevrilmiştir. Bugün çevre sakinlerince İstanbollukiçi olarak bilinir. Piri Reis’te ise, Eski İstanbol veya Eski İstanbolluk olarak geçer. Eski kentin Kuzeybatısı ile limanı arasında ve nekropol sahasında bugünkü Dalyan köyü yerleşmiştir. Dalyan Köyü arazisi içinde kalan eski kente ait sahada, köyün önemli geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık yapılır.1979-80 yıllarında,geçirilen kadastro ile bütün saha parsellenmiştir. Dalyan köyü kuruluşu ile ilgili 16., 17., 18. ve 19.yy. başlarında yöreyi dolaşmış olan seyyah yazarlardan Aleksandrıa-troas’ın palamut meşesi (guercus aegilops) ağaçları ile kaplı, içinde yabani domuz,köpek ve at sürülerinin dolaştığı bir harabelik olduğu öğrenilir.Aleksandrıa-Troas’ta 1640 senelerinde henüz yerleşmiş nüfus görülmez. 1574 yılına ait İstanbolluk sayım cetvellerinde, Eşek viranı köyü ile bağlantılı olarak 25 yetişkin erkek nüfus kaydına rastlanmaktadır. Montraye, 1710 yıllarında yaptığı seyahat sırasında ,bu alanda herhangi bir yerleşme bulamamıştır. Fakat 1785 yıllarında Lechavalier,sahanın kuzey ucunda Talian veya Tolian denilen bir-iki evlik bir yerleşmeden söz eder.1838 senelerinde, Fellows, 8-10 evden bahseder. Schliemann ise köyü ,1881 yılındaki ziyaretinde daha gelişmiş olarak bulmuştur. Bu arada boya hammaddesi olarak kullanılan meşe palamutlarının, Odunluk iskelesinden deniz yolu ile İtalya ve Fransa’ya ihraç edildiği bilinir. Sayce palamut ticaretinin zamanın gayrimüslim tüccarları tarafından yapıldığını ve çevrede bugün dahi çok sayıda görülebilen palamut depo binalarının 1880 yıllarında inşa edildiklerini söyler (Sevinç 2004:21). 150 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Bugün köyün yaşlıları tarafından Dalyan’ın Bozcaada(Tenedos)dan karşı sahile geçip, hayvancılıkla uğraşan iki aileden geliştiği ve daha sonraları Romanya’dan gelen Türklerin de yerleşmeleriyle köy nüfusunun arttığı ve adını kayıtlarda Dalyan Oba olarak geçtiği anlatılmaktadır. Dalyan bugün 180 hanelik küçük bir köy durumuna gelmiştir (Sevinç 2004:21). Alexandrıa Troas, erken Hıristiyanlık döneminde önemli bir rol oynamıştır. Havari Poulus kenti iki kez ziyaret etmiş ve Avrupa’ya Hıristiyanlık dinini ilan etmeye karar vermiştir. Halen hamamı, sarayı, limanı ve çarşısından kalıntılar bulunmaktadır. Dünya turizmi açısından ve Hıristiyanlığın başlangıç noktası olmasından dolayı büyük önem taşımaktadır. Alexandrıa Troas’ın yuvarlak avlulu kapı yapısının, bugüne kadar Anadolu’da bilinen en eski örneği olduğunu söylemek mümkündür (Güner 2008: 14). Neandria Ezine ilçesi yakınlarında, denizden 500 m yükseklikte granit bir kütle üzerinde kurulmuş antik bir dağ kentidir.1400 x 450 metrelik bir alanı kaplayan yerleşim yerlerinin surları ve kuleleri çok ilginçtir.Neandria’nın mimarlık tariha açısından en önemli özelliklerinden biri, planı saptanabilen en eski Aioi tapınaklardan birine sahip olmasıdır. Nendria kalesi, Ezine, Mahmudiye ovalarına ve sahile tam manasıyla hakim bir yerde inşa edilmiştir. Neandria’nın diğer bir özelliği, askeri mimari açısından en başarılı örneklerden biri sayılan kent surlarıdır (Güner 2008 : 17). Sankrea Zambak Tepesinde bulunan bu yerde büyük bir şato kalıntısı mevcuttur. Sankrea kalesi Bizans İmparatorluğu zamanında siyasi mahkumların hapsedildiği bir yer olarak bilinmektedir (Güner 2008 : 17). Bu şato, Homeros’un Truva topografyasını incelemek için oturduğu sanılan Sankrea şehrinin yerini işgal etmektedir. Daha sonra burası Emir Dursun tarafından alınarak, Orhan Gazi zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştır (www.canakkalerehberi.org). Kolonia Neandria’ nın limanı olarak kullanılan bu yer Aktaş Ovası ile Tavaklı İskelesi arasındadır. ovadan görünüşü beşiğe benzediği için bu yöreye Beşiktepe ismi verilmiştir. Büyük bir yerleşme yeri değildir (Güner 2008: 18). Yeditaşlar Koçali Köyü yakınında granit kayaların çevrelediği gizli bir taş ocağıdır. Roma imparatorluğu zamanında bu ocaktan alınan taş sütunlar Dalyan iskelesinden imparatorluğun çeşitli yerlerine sevk ediliyordu. Halen ,imal edilmiş ve sevk edilmemiş halde kalanlardan yedi tanesi ocakta bulunmaktadır. 160 cm genişliğinde 12 metre uzunluğundaki her sütun yaklaşık 60 ton ağırlığındadır. Bu taşların nakledilmesindeki inanılmazlık yöreyi ilginç hale getirmektedir (Güner 2008: 17). 151 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Kestanbol Kaplıcaları Kaplıcanın kuruluşu milattan önce 335-400 yıllarına dayanmaktadır.Eskiden beri büyük İskender’in kurduğu Alexandrıa Troas’ın bir mahallesi hatta sayfiyesi olmuştur. Bugün ise yeni tesisleri ile dünya kaplıcaları sıralamasında ikinci sırayı almaktadır (Uslu 2005: 29). Kestanbol Kaplıcasında, mülkiyeti Ezine Belediyesi’ne ait ancak özel sektör tarafından işletilen bir tesis yer almaktadır.Tesis bütün yıl boyunca açık olmakla birlikte en dolu sezonu yaz mevsimidir. Kaplıca deniz seviyesinden 90 metre yüksekliktedir. Kaplıca suyunun geleneksel olarak romatizma , kadın hastalıkları, solunum yolları,sinir ve kas yorgunluğu ,eklem kireçlenmesi,ameliyat sonrası rahatsızlıklarında olumlu etki yaptığı görülmektedir (www.spakaplica.com). Hastalar doktor kontrolü ve muayenesiyle banyo,yeni alet ve teçhizatlar ile fizik tedavi mütehassısı kontrolü altında ve fizik teknisyenleri nezaretinde fizik tedavi uygulamasına tabi tutulmaktadır (Uslu 2005: 30). Çanakkale Ezine-Kestanbol Termal Turizm Merkezi 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca “Turizm Merkezi “ilan edilmiştir. 20.05.1991 tarih ve 20876 sayılı resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir (www.spakaplica.com). EL SANATLARI Halıcılık Halı dokumacılığı fabrika halıları piyasaya hakim olduktan sonra önemini kaybetmiştir. Bugün antika halı piyasasında ayrı bir yeri olan “Kumburun halısı “ dokumacılığı ihmal edilmiştir. Sadece arzu edenlere kök boya ile seccade dokunmaktadır.Yenioba,Köseler gibi köylerde el dokuması halıcılık çok az aile tarafından yapılmaktadır (Halk Eğitim Merkezi 2008). Testicilik İlçe merkezine 10 km uzaklıktaki Akköy’de çok eskiden beri testicilik yapılmakta idi.Son yıllarda evlere su alınması,buzdolabı kullanımının yaygınlaşması,naylon ve alüminyum kapların çoğalması nedeni ile testi yapımı azalmıştır.Günümüzde birkaç aile toprak testi,vazo,su bardağı yapmaktadır (Halk Eğitim Merkezi 2008). Saraçlık Hayvanlar için deriden, boncuktan imal edilen saraç malzemeleri motorlu araçların çoğalması nedeni ile ortadan kalkmıştır. Son saraçlar Hidayet efendi ve İskender Efendi’dir.(Halk Eğitim Merkezi 2008) Ağaç Oymacılığı Merhum Abadin usta ve Süleyman usta zamanında ağaç oymacılığı oldukça meşhur imiş. Bu ustalar ağaç tornaları ile bazen keyfi bazen ticari amaçla fırla,raf,merdiven tırabzanlarının süslemeciliğinden çok güzel örnekler 152 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) vermişlerdir.Ahşap kullanımı sanayi haline dönüşünce bu el sanatı da yok olmuştur (Halk Eğitim Merkezi 2008). Tabaklık (Debbağlık-Dericilik) Kasabanın ortasından geçen Akçin çayı’nın Çanakkale yolu tarafında çok sayıda deri işleyen fabrikalar vardır. Halkın bir kısmı o fabrikalarda çalışarak geçimini temin etmektedir. Dericilik yıllardan beri ilçede yaygın bir geçim kaynağıdır (Halk Eğitim Merkezi :2008). Taş İşlemeciliği İlçeye bağlı Koçali köyü’nde ve Uluköy de inşaat ve parke taşı işletmeciliği yapılmaktadır. Gökçebayır Köyü’nde kireç ocakları faaliyet halindedir. EzineAyvacık yolu üzerinde kasabanın dışında bir mermer işletmesi üretimini sürdürmektedir (Halk Eğitim Merkezi 2008). İlçe merkezinde soğuk ve sıcak demircilik halen daha yapılmaktadır.Sıcak demircilikte tarım aletlerinin hepsi (kazma, çapa, tırpan, orak, balta) üretilmektedir. Tekniğin ilerlemesi nedeniyle nalbantlık, at arabacılığı, süpürgecilik, nalıncılık gibi el sanatları ve geçim yolları tarihe karışmıştır. Sadece sipariş olursa Geyikli caddesi üzerinde mekanı bulunan Ahmet Marangoz tarafından at arabası imal edilmektedir (Halk Eğitim Merkezi 2008). EZİNE’NİN EKONOMİK YAPISI 2007 yılı genel nüfus sayımına göre Ezine ilçesinin nüfusu köyleriyle beraber 34336 kişidir. İlçe merkezi ise 14.125 kişi olarak belirlenmiştir. İlçenin ekonomik yapısına baktığımızda, hem tarım hem hayvancılık hem de turizmin var olduğunu görmekteyiz ağırlık ise tarım ve hayvancılıkta yoğunlaşmaktadır. Ezine’de Mahmudiye Belde’sinde faaliyet gösteren Akçansa Çimento fabrikası 1,9 milyon ton kapasiteli üretim gerçekleştirmektedir (www.canakkaleyasam.com). Çalışan sayısı 294 kişidir (www.eie.gov.tr ). Ezine’de Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ne bağlı Ezine Meslek Yüksekokulu bulunmaktadır. Mevcut öğrenci sayısı 2008 yılı itibariyle 411’dir. Bu öğrencilerin aylık ortalama harcamaları yapılan araştırmalara göre 500 YTL civarındadır. Ezine’de tarım Ezine’de kullanılan tarım alanları 7.149.713 metre karedir. Bunların 6.010.061 metre karesi tarla, 1.016.113 metre karesi zeytinlik 97.084’ü bahçe, 26.290’ı sulu tarım 165 metrekare de bahçedir. Tarla ürünlerine baktığımızda en fazla üretimin buğday ve arpada yapıldığını görmekteyiz. Bunları fiğ (kuru ot) üretimi takip etmektedir. Çeltik ve yulaf da önemli üretim potansiyeline sahiptir. Sebze üretiminde ise domates ve biber başta olmak üzere karpuz, kavun, soğan üretilmektedir. Meyve üretiminde ise elma, armut, badem, erik, kayısı önde yer almaktadır (Ezine Ziraat Odası Başkanlığı). 1.400.000 adet zeytin ağacı mevcuttur. 153 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Sofralık zeytin üretimi 8.500 ton yağlık zeytin üretimi 30.000 tondur.Ayrıca bağcılıkta yapılmaktır. 1488 dekar bağ alanı mevcuttur ve buradan 2900 ton üzüm üretimi elde edilmektedir (Ezine İlçe Tarım Müdürlüğü). Ezine’de hayvancılık 2007 yılı verilerine göre Ezine’de 60.000 baş koyun, 72.684 adet tavuk, 9.400 baş keçi, 3.800 baş sığır, 1.590 adet arı kovanı mevcuttur. Hayvansal üretime baktığımızda 4.449 ton inek sütü, 3.867 ton koyun sütü, 864 ton keçi sütü, 1.417 ton peynir, 429 ton yoğurt ve 932.500 adet yumurta, 190 ton et üretimi yapılmıştır.Ezine’de 17 adet mandıra tesisi vardır. Bununla beraber 23 adet zeytin yağı fabrikası mevcuttur. Mandıralarda işlenen süt miktarı 8.316 tondur. Bal üretiminde ise eski usul kovan 380 adet, yeni usul kovan 1.210 adet tir. Bal üretimi 18.750 kilo, bal mumu üretimi ise 500 kilodur. Arıcılık yapan köy sayısı ise 41 adettir (Ezine İlçe Tarım Müdürlüğü). Ezine’de Turizm Ezine’nin turistik yapısına baktığımızda yerli turizmin yabancı turizme oranla daha yüksek oranda yer kapladığını görmekteyiz. Ancak yaz sezonlarında sahil turizminin canlandığını söyleyebiliriz. Sahil turizmi deyince özellikle Ezine’nin Geyikli Beldesi önem taşımaktadır. Ezine’ye 12 kilometre uzaklıkta olan Geyikli Beldesi’nin doğusu çalılık ve ormanlıklarla kaplıdır. Batısında Ege Denizi ve Bozcaada yer almaktadır (Geyikli Belediyesi: 2008). Geyikli de son yıllarda canlanan sektörlerden birisi turizmdir. Normalde 4000 olan kasaba nüfusu yaz aylarında 15-20 bini bulmaktadır (Çakıcı: 2006:64). Kestanbol kaplıcası Ezine ilçesine 18 km uzaklıkta ve deniz kıyısından 3 km içeride yer almaktadır. Tesiste toplam 72 oda ve toplam 150 yatak bulunmaktadır. Tesis bütün yıl boyunca açık olmakla birlikte en dolu sezonu yaz mevsimidir (www.spakaplica.com). SONUÇ Çanakkale’nin Ezine ilçesi gerek tarihi, gerek kültürel, gerekse coğrafi özellikleri bakımından ülkemizin önemli yerlerinden bir tanesidir. Özellikle peynir diyarı olarak anılmasına rağmen bu sektörde ancak henüz patent alabilmiş ve gelişme sürecinde olan bir ilçemizdir. Bunun yanında zeytinciliğin de kalite bakımından taşıdığı özellikleri itibariyle gelişmekte olduğunu görmekteyiz. Daha da önemlisi nüfus bakımından ve sosyal özellikleri bakımından incelediğimizde aslında olması gereken düzeyden çok daha geri bir yapıda olduğunu söylemek mümkündür. Bunun nedeni bir ticaret alanı olarak veya bir sanayi alanı olarak yeterince gelişememiş olması ve Çanakkale Merkeze yakın olmasıdır diyebiliriz. Bu da merkeze göçü hızlandırmış ve ekonomik yapısına büyük darbe vurmuştur. Ezine’nin ekonomik ve sosyal gelişim sürecinde,kamu-yerel yönetim,özel sektör ve sivil toplum kuruluşları işbirliği içerinde atılması gereken adımları,ortak akıl ile geliştirmek mümkündür.Var olan potansiyel değerlerin ,katma değer yaratacak şekilde yönlendirilmesi gerekmektedir.Klasik ticaret mantığı yerine sinerji ve 154 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) işbirliğine dayalı alternatif çözümler için ,söylemden çok eyleme ihtiyaç duyulmaktadır. Ezine peynir,zeytin ve kaplıcaları ile bir marka değeri yaratmayı başardığı takdirde ,ekonomik ve sosyal yaşam biçiminde farklılıkların oluşması mümkün olacaktır. Gerçekte tartışılması gereken “ne yapılması “gerektiği değil “nasıl yapılması “gerektiğidir. Zira tüm paydaşların ortak kelimelerle ifade ettiği yöresel değerler,yine aynı paydaşların işbirliği ile biliminde yardımıyla marka değerleri oluşturabilir. Ezine turizmine baktığımızda ise aslında görülmeye değer alanlarının oldukça iyi olduğu ancak tanıtımının yetersiz kaldığı görülmektedir. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesine bağlı Ezine Meslek Yüksekokulu’nun varlığı Ezine’nin hem ekonomik yapısına hem de kültürel yapısına önemli katkılarda bulunmaktadır. Kendine has kültürel yapısının zaman içinde teknolojinin de gelişmesiyle aşınmaya uğradığı (her bölgede olduğu gibi) görülmektedir. Ancak sonuç itibariyle gelenek ve göreneklerin, kültürel ve sanatsal etkinliklerin de hala varlığını sürdürebildiğini görmekteyiz. KAYNAKÇA Çakıcı, H. 2006. Bilinmeyen Yönleri ile Geyikli., Aynalı Pazar Matbaacılık Ezine Belediye Başkanlığı ,2008. Ezine Ziraat Odası Başkanlığı ,2008. Ezine İlçe Tarım Müdürlüğü, 2008. Ezine Halk Eğitim Merkezi, 2008. Ezine Yöre halkından Bahri Korkmaz , 2008 Geyikli Belediyesi, 2008 Güner,S. 2008 “Ezine’miz” Ezine Eğitim ve Kültür Dergisi 1:14-18. Harmandar, Ş. Ş. 2000 Ayvacık ve Ezine ‘de Yörük Folkloru ve saha çalışması. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi. Sevinç, N. 2004 “Ezine’deki Antik Kentler-I,Troas Bölgesi’nde antik bir kent AleksandrıaTroas” Ezine Yöre Dergisi 1:21-25. Uslu, H. H. 2005 “Yöremizdeki Termal Turizm, Dünyaca ünlü Tarihi Ezine, Kestanbol Kaplıca ve Tesisleri” Ezine Yöre Dergisi 2:29-30. http://www.ezine.bel.tr.index2.php?option=com content&task=view&id=20&pop=1, 14.05.2008 http://www.ezinetarim.gov.tr/Sayfa.asp?islem=2&SayfoNo=135, 14.05.2008 http://www.spakaplica.com/canakkale-ezine-kestanbol-kaplicasi-kaplica.html, 03.07.2008 155 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) http://www.canakkaleyasam.com/article.asp?act=article&ArticleID=10249, 03.07.2008 http://www.canakkalerehberi.org/default.asp?id=13859&lng=1 , 14.05.2008 http://www.eie.gov.tr/turkce/en_tasarrufu/uetm/san_sek_pro_yar/akcansa_200 3.doc, 14.07.2008 156 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 157 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 158 1960- 1980 ARASI TÜRKİYE GENEL SEÇİM SONUÇLARI İLE EZİNE GENEL SEÇİM SONUÇLARININ KARŞILAŞTIRILMASI YELİZ KAYA Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlük Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü ÖZET Ezine ilçesi 1946 genel seçimlerinden itibaren Türk siyasal hayatı içinde yer almış ve kendine düşen demokratik görevi seçimlerde katılımcı demokrasi gereği oy kullanarak en iyi şekilde yerine getirmiştir. Ancak araştırmamızda Ezine’nin 1946–1960 arası seçim sonuçlarına ulaşamadık. TÜİK sonuçlarını incelediğimizde, Ezine ile ilgili 1946–1960 yılları arasındaki genel seçim sonuçlarına ulaşılamazken, 1960–1980 yılları arasındaki genel seçim sonuçlarına ulaşılmıştır. Çalışmanın amacı da 1960–1980 yılları arasındaki genel seçim sonuçlarına yer vererek, Türkiye genel seçim sonuçları ile Ezine ilçesi genel seçim sonuçlarını karşılaştırmaktır. Bu bağlamda, Ezine ilçesinin bu yıllar arasında Türkiye geneline paralel olup olmadığı değerlendirilecektir. Bu yıllar arasındaki tüm seçim dönemleri Ezine ilçesi temelinde ele alınarak Ezine ilçesinde çok partili yaşama bakış açısı incelenecektir. Ezine ilçesi merkezinde, bucak ve köylerinde ne kadar seçmenin olduğu, ne kadarının oy kullandığı, geçerli oy sayısı, bağımsızların aldığı oy sayısı belirtilerek, siyasi partilerden genel olarak bahsedilecektir. Seçim sonuç değişikliklerinin nedenleri üzerinde durulacaktır. 1960 İhtilali’nin 1980’e kadar olan (1961, 1965, 1969, 1973, 1977) seçim dönemlerine etkileri incelenecek, 1960 İhtilali’nin demokrasiye olan yansımaları değerlendirilecektir. Böylece çok partili yaşamın ülke demokrasisi için önemine değinilecektir. 1980 sonrası siyasi yapıya dönük araştırma bir başka çalışmada ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Ezine, Türkiye, genel seçim, siyasi parti, oy, demokrasi, ihtilal, muhtıra. ABSTRACT As in other political periods, the town of Ezine played an important role in the multiparty political system between 1946 and 1960. However, in the references, there is no mention of the results of the general elections held in this period. When the findings of TÜİK are investigated, it is observed that there is no record of general election results regarding the years between 1946 and 1960 whereas the results of the years 1960 and 1980 are available. The aim of this study is to present the general election results between the years 1960 and 1980 and to compare nationwide election results with the results oobtained in Ezine. Within this framework, it will be possible to decide whether the results obtained in Ezine were compatible with the general election results throughout Turkey. The attitudes of local people towards the multyparty system will also be investigated by analyzing all the elective periods between these years. Another purpose of this study is to comprehensively reveal the number of voters counted in town centre, in each subdistrict and village, the Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) number of valid votes and the amount o votes obtained by the independents will also be examined, political parties will be investigated. Furthermore, the reasons why the election system has constantly been changing will be discussed. The effects of the Revolution in 1960 on the following elective years (1961, 1965, 1969, 1973, 1977) will be examined and the reflections of the Revolution in democracy will be studied. Therefore it will be emphasized that the importance of the multiparty system is important in sustaining the democracy in a country. Further research regarding the political system after 1980 will be presented in another study. Key words: Ezine, Turkey, general election, political party, vote, democracy, revolution, memorandum. GİRİŞ Yakın geçmişimize dönük olan bu çalışma, çok partili siyasal yaşamımızda 27 Mayıs 1960’dan 1980’e kadar olan dönemde milletvekili genel seçimlerini konu almaktadır. Çalışmamızın sınırlı olmasından dolayı sadece 1960–1980 yılları arasındaki dönemde (1961, 1965, 1969, 1973, 1977) yapılmış olan seçimlerin sonuçları ile birlikte, seçim sistemleri ve siyasi partilerle ilgili temel bilgiler üzerinde durulacaktır. Çalışmamızda, 1960–1980 yılları arasında yapılmış olan Türkiye milletvekili genel seçimlerine ilişkin sayısal veriler sunulmaktadır. Bu sayısal veriler değişik açılardan ele alınarak Ezine ilçesi ile karşılaştırılmaktadır. Çalışmada kullanılan sayısal veriler Devlet İstatistik Enstitüsü’nün seçim sonuçlarını gösteren yayınlarından alınmıştır. 1946 yılından itibaren başlayan çok partili demokratik yaşam 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 yıllarında üç defa askeri müdahaleye maruz kalmıştır. 1960 ve 1980 yıllarında parlamento fesh edilerek demokratik yaşama ara verilmiştir. Demokratik yaşama dönmeden önce de 1961 ve 1982 Anayasaları ile yeni seçim yasaları düzenlenmiştir. 1961’den itibaren seçimlere katılan siyasi parti sayısında önemli bir artış görülürken, 16 Ekim 1981’de bütün siyasal partiler MGK tarafından kapatılmıştır. Bu bir bakıma da Türkiye’de toplumsal farklılaşmanın siyasal alana yansımasının sonucudur. Çalışmamızda 1960–1980 dönemini, 1960–1970 ve 1970–1980 olmak üzere 2 ayrı dönem şeklinde ele alacağız. 1960–1970 DÖNEMİ 1960 İhtilali’nin etkileri ve demokrasiye yansımaları 27 Mayıs askeri müdahalesi, 27 Mayıs 1960 günü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Demokrat Parti iktidarına son vermek ve iktidarı devralmak için meydana getirdiği harekettir (Ahmad 1995:192–193). Türkiye’de 1946 yılından itibaren başlayan çok partili siyasal yaşam, 1960 yılının başlarında geniş ölçüde siyasi huzursuzluk yaratmıştır. Hükümetin demokratik düzene karşı attığı adımlar ve uygulamalar tedirginlik yaratmıştır. 160 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Bunun üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri, 27 Mayıs 1960’da radyodan yayınlanan bir bildiriyle yönetime el koymuş ve iktidarı devralmıştır (Ahmad 1995:192–193; Cumhuriyet 1960:1). Ülke yönetimini Milli Birlik Komitesi üstlenmiştir. MBK, TBMM ve Hükümeti fesh etmiş, parti faaliyetleri askıya alınmıştır. Her türlü siyasi faaliyet yasaklanmıştır. Böylece sadece demokrasiye değil Cumhuriyet yönetimine de ara verilmiştir. Bu arada DP mahkeme kararıyla kapatılmıştır. 28 Mayıs 1960’da yeni bir hükümet kurulmuştur. Kurucu Meclis 7 Ocak 1961’de göreve başlamıştır. Kurucu Meclis tarafından hazırlanan yeni Anayasa 9Temmuz 1961’de yapılan halk oylamasıyla %61,7’lik oyla kabul edilmiştir (Çavdar 2004:90–100). Partilerin yeniden faaliyete geçmesine 12 Ocak 1961’de izin verilmiştir. 25 Mayıs 1961’de 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu çıkartılmıştır. Bu kanunla çevre barajlı nispi temsil seçim sistemi kabul edilmiştir.1961 seçimleri bu seçim kanununa göre gerçekleşmiş, böylece tekrar demokrasiye geri dönülmüştür. 1960–1970 GENEL SEÇİM SONUÇLARI Çalışmamızın bu bölümünde Türkiye milletvekili genel seçim sonuçları ile Lapseki ilçesi genel seçim sonuçları, seçim yıllarına göre tablolar halinde özetlenmiştir. 1961 Genel Seçim Sonuçlarında Türkiye 1961 Anayasasıyla çift meclisli bir yönetim anlayışı kabul edilmiştir. Yani TBMM iki meclisten oluşmuştur. Bunlar; Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu’dur. Millet Meclisi nispi temsil (d’Hondt) yöntemiyle seçilen dört yüz elli üyeden oluşacaktır.(Çavdar 2003:102).1961 yılında seçime katılan siyasi partiler: Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, Yeni Türkiye Partisi’dir. Bu seçimlerde barajlı d’Hondt sistemi uygulanmıştır. Seçim sistemi değiştirilmiş olduğu için herhangi bir partinin tek başına çoğunluğu kazanması zordur. Bu yüzden CHP en çok oyu almasına rağmen iktidar olabilecek sandalye kazanamamıştır. Bu seçim, seçmen kütüklerine kayıtlı seçmenlerin %81,41’inin oy kullandığı seçimdir. Bu oran 1960–1980 arası seçim dönemlerinin en yüksek katılım oranıdır (DİE 2004:10). Tablo 2 ve Şekil 1 incelendiğinde, 1961 yılı Türkiye genelinde seçime katılan siyasi partiler ve oy oranları görülmektedir. Buna göre CHP %36,7 oy oranı ile 1.sırada, AP % 34,8 oy oranı ile 2. sırada yer almaktadır. CKMP %14 ve YTP %13,7 oy oranları ile sırayı takip etmektedirler. Görüldüğü gibi bağımsızlar ise %0,8 oy oranına sahiptir. (Çavdar 2003:114). 15 Ekim 1961 Türkiye Senato Üyesi Seçimi Seçim sistemlerindeki değişikliklerin nedenlerinden biri, bir önceki dönemde uygulanan sistemin sonuçlarına karşı doğan tepkilerdir. 1950–1960 arasında yürürlükte olan çoğunluk sisteminin sonuçlarına karşı duyulan tepki, adaletli temsil faktörünü öne çıkarmış, 1961 Anayasası ile başlatılan yeni dönemde nispi temsil sistemine geçilmiştir. 1961’de yapılan Cumhuriyet Senatosu seçimi genel seçim, diğerleri ise 1/3 yenileme (kısmi senato)seçimleridir (Tuncer 2003:111–112). 161 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Tablo 3 incelendiğinde, CHP % 37,2 oy oranıyla 1.sırada, AP % 35,5 oy oranıyla 2. sırada, YTP %14 oy oranıyla 3. sırada, CKMP % 13,5 oy oranıyla 4. sırada yer almaktadır. Bağımsızlar ise % 3,9 oy oranına sahiptir. CHP fazla oy almasına rağmen 36 senatör çıkarmıştır. AP CHP’den daha az oy oranına sahip olmasına rağmen 71 senatör çıkarmıştır. Bu durum tamamen çoğunluk sistemiyle alakalıdır (Çavdar 2004:114). Görüldüğü gibi 15 Ekim 1961’de yapılan genel seçim sonuçlarına göre oyların %62’si AP, CKMP ve YTP arasında paylaşılmıştır. CHP fazla oy almasına rağmen tek başına iktidar olamamıştır. Seçimlerden sonra yeni bir parlamento oluşmuş, arkasından CHP Genel Başkanı İsmet İnönü başkanlığında AP ile bir koalisyon hükümeti kurularak, sivil döneme geçiş tamamlanmıştır. 1961 Genel Seçim Sonuçlarında Ezine Bu seçimlerde Ezine merkezinde bulunan mahalleler: Camikebir, Seferşah, Gazi, Cumhuriyet, Tanişmen Mahalleleridir. Bu 5 mahalle, bucak ve köylerde toplam olarak 12,904 seçmen bulunmaktadır. Bu seçmenlerin 11,402’si oy kullanmıştır. Bu kullanılan oylardan da 11,107’si geçerlidir. Ezine ilçesi genelinin siyasi partilere oy oranları Tablo 4’te Tablo 4’te görüldüğü gibi en fazla oyu alan parti YTP’dir. Sonuçlara göre YTP %45,1 oy oranı ile 1. sıradadır. Daha sonra CHP %39,8 oy oranı ile 2 .sırada gelmektedir. AP %8 oy oranı ile 3. sırayı alırken, CKMP %7,1 oy oranı ile 4.sıradadır. Bağımsızlar oy alamamıştır. 1961 Senato Seçimlerinde Ezine 1961 yılında senato seçimleri genel seçimler ile birlikte yapılmıştır. Ezine’nin 5 mahalle, bucak ve köylerinde oy kullananların sayısı 11,309, geçerli oy sayısı 11.032’dir. Buna göre partilerin aldığı oy sayıları Tablo 5’te sunulmuştur. Tablo 5’e göre, 1961 yılı Ezine senato seçim sonuçlarına bakıldığında Ezine merkez, bucak ve köylerinin kullandıkları toplam oylar çerçevesinde, YTP 1. sıradadır. CHP 2.sırada, AP 3. sırada, CKMP 4. sıradadır. Demokrat Parti kapatıldıktan sonra bazı DP seçmenleri oylarını YTP’den yana kullanmışlardır. YTP, DP doğrultusunda kurulan bir partidir. Ezine’de YTP ilk sırada olduğuna göre DP seçmenlerinin sayısı oldukça fazladır. Bu yüzden Ezine seçmenleri 1961 tarihinde DP doğrultusunda kurulan bu yeni partiyi tercih etmiştir. Ezine ilçesinde YTP’nin ilk sırada yer alması sağ görüşlü seçmen sayısının da fazla olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Ezine’de muhafazakâr kesim fazla olduğu için bundan sonraki seçimlerde de sağ görüşlü siyasi partiler tercih edilmiştir. 1961 yılında Ezine ilçesi ile Türkiye geneli seçim sonuçları bakımından bir paralellik yoktur. Türkiye genelinde ve Çanakkale merkezinde CHP 1. sırada iken, Ezine ilçesinde YTP 1. sıradadır. 1965 Genel Seçim Sonuçlarında Türkiye 162 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 10 Ekim 1965 seçimlerinde Milli bakiye sistemi uygulanmıştır. 1965’te Milli Bakiye Sistemi ile güçlendirilen nispi temsil sistemi, parlamentoya küçük partilerin girmesini kolaylaştırmıştır. (Tuncer 2003).1965 yılında seçime katılan siyasi partiler: Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, Millet Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Yeni Türkiye Partisi’dir. MP ve TİP 1965 yılında seçime katılan yeni partilerdir. (Tuncer 2003:112). Şekil 3’e baktığımızda 1965 yılında Türkiye genelinde AP %52,9 oy oranı ile 1. sıradadır. Daha sonra CHP %28,7 oy oranı ile 2. sırada gelmektedir. MP %6,3, YTP % 3,7, Bağımsızlar %3,2, TİP % 3, CKMP %2,2 oy oranları ile sırayı takip etmektedirler.10 Ekim 1965 günü yapılan genel seçimlerde Süleyman Demirel’in liderliğindeki AP, oyların yaklaşık %53’ünü toplayarak tek başına iktidar olma başarısını gösterirken, CHP’nin oyları %30’un altına düşmüştür. 1965 genel seçimlerinde mutlak çoğunluğu elde eden AP ülke genelinde daha çok batı bölgesinde üstünlük sağlamıştır. AP’nin üstünlüğü CKMP ve YTP’nin oy yitirmelerine yol açmıştır. (Timur ve diğer 1992:159–183). 1961–1965 arasında kurulan koalisyon hükümetlerinin ardından AP bu seçimlerde tek başına hükümet kurabilecek çoğunluk elde ettiği gibi bundan sonraki seçimlerde de mecliste yeterli çoğunluğu sağlamıştır. 27 Ekim 1965’te Süleyman Demirel’in başkanlığında başlayan AP iktidarı 12 Mart 1971 askeri müdahalesi ile son bulmuştur. 1965 Genel Seçim Sonuçlarında Ezine 1965 yılında Ezine ilçesinde bulunan mahalleler: Camikebir, Seferşah, Gazi, Cumhuriyet, Danişment’tir. Mahalle, bucak ve köylerde toplam 13.745 seçmen olmasına rağmen 10.251 seçmen oy kullanmıştır. Bu oylardan 9.779’u geçerli sayılmıştır. Buna göre siyasi partilerin oy oranları Tablo 8’de sunulmuştur. ( DİE Ü–54.MGS:32,1966:88–89) Tablo 8’de görüldüğü gibi AP %64,7 oy oranı ile 1. sıradadır. CHP %28,4 oy oranı ile 2. sırada, CKMP %3,2 oy oranı ile 3. sırada, MP %2,6 oy oranı ile 4. sırada, TİP %1,1 oy oranıyla 5. sıradadır. Ancak YTP ile Bağımsızlar oy alamamışlardır. 1961 yılında Ezine’de ilk sırada YTP var iken 1965 yılında ilk sıraya AP yerleşmiştir. YTP Ezine’de hiç oy alamamıştır. AP’nin üstünlüğü YTP’nin oy yitirmesine neden olmuştur. Ezine’de sağ görüşlü muhafazakâr kesim görüşlerinden vazgeçmemiş, aynı doğrultuda olan ve kendini güçlü bir biçimde DP’ nin devamı şeklinde vurgulayan, başkanlığını Süleyman Demirel’in yaptığı AP’ yi tercih etmiştir. Türkiye geneli ile Ezine ilçesini karşılaştırdığımızda 1965 yılında AP ilk sırada yer almaktadır. 1965 yılında Ezine ilçesinin seçim sonuçları bakımından Türkiye geneline ve Çanakkale merkezine paralellik gösterdiği görülmektedir. 1969 Genel Seçim Sonuçlarında Türkiye 12 Ekim 1969 yılında seçime katılan partiler: Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Güven Partisi, Millet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Birlik Partisi, 163 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Türkiye İşçi Partisi, Yeni Türkiye Partisi’dir. Yeni kurulan BP ve GP ile sayı 8’e yükselmiştir. Tablo 10’da görüldüğü gibi 1969 yılı Türkiye genel seçim sonuçlarında AP %46,5 oy oranı ile 1. sıradadır. CHP % 27,4 oy oranı ile 2. sırada olup, GP % 6,6, Bağımsızlar % 5,6, MP %3,2, MHP %3, TBP %2,8, TİP % 2,7, YTP % 2,2 oy oranları ile sırayı takip etmektedirler. 1965’te olduğu gibi 1969 yılında da seçimler sonucunda AP tek başına iktidar olmuştur. 1969 Genel Seçim Sonuçlarında Ezine Çalışmamızın bu bölümünde, 1969 yılı seçim sonuçlarında Ezine mahallelerinin seçim sonuçları ile Ezine bucak ve köylerinin seçim sonuçları ayrı ayrı verilmiştir. 1969 yılında Ezine ilçesinde merkez mahalleler: Camikebir Mahallesi, Cumhuriyet Mahallesi, Danişment Mahallesi, Gazi Mahallesi, Seferşah Mahallesi’dir. .Bu mahallelerde toplam seçmen sayısı 3.254’tür. Oy kullanan seçmen sayısı 1.940, geçerli oy sayısı 1.820’dir. Ezine’de mahallelere göre siyasi partilerin oy sayıları Tablo 11’ de sunulmuştur. Tablo 11’de görüldüğü gibi merkez mahallelerde ilk sırada AP gelmektedir. Daha sonra CHP, MHP, GP, TİP, MP, Bağımsızlar sırayı takip etmektedir. BP ve YTP hiç oy alamamıştır. (DİE Yayın No:610. 1970:325) Ezine ilçesi Merkez Bucağa bağlı köyler: Akçakeçili Köyü, Akköy, Aladağ, Alemşah, Arasanlı, Bahçeli, Balıklı, Belen, Bozeli, Çamköy, Çamlıca, Çarıksız, Çetmi, Çınarköy, Derbent başı, Gökçebayır, Güllüce, Hisaralan, Karadağ, Karagömlek, Kayacık, Kemalli, Kızılköy, Kızıltepe, Koçali, Köprübaşı, Körüktaşı, Köseler, Pazarköy, Sarısöğüt, Sarpdere, Şap, Tavaklı, Uluköy, Üsküfçü, Yavaşlar, Yaylacık, Yenioba’dır. Bu köylerde toplam seçmen sayısı 7.219 olup buralarda 5.269 kişi oy kullanmıştır. Bu oylardan 5.065 oy geçerli sayılmıştır. Buna göre siyasi partilerin aldığı oylar Tablo 12’de sunulmuştur. Tablo 12 incelendiğinde Ezine Merkez Bucağa bağlı köylerde ilk sırada merkez mahallelerde olduğu gibi AP gelmektedir. Daha sonra CHP, MHP, GP, MP, TİP sırayı takip etmektedir. BP ve YTP’nin hiç oy alamaması dikkat çekmektedir. Ezine ilçesi Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köyler: Geyikli (BM),Bozalan Köyü, Bozköy Köyü, Çamoba Köyü, Dalyan Köyü, Darıköy Köyü, Kumburun Köyü, Mahmudiye Köyü, Mecidiye Köyü, Pınarbaşı Köyü, Taştepe Köyü, Üvecik Köyü, Yeniköy’dür. Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köylerde toplam seçmen sayısı 4.029’dur. Oy kullanan seçmen sayısı 3.088 olup geçerli oy sayısı 2.946’dır. Buna göre siyasi partilerin Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köylerde aldığı oylar Tablo 13’te sunulmuştur (DİE Yayın No:610. 1970:325–326). Tablo 13’te görüldüğü gibi Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köylerde de ilk sırada AP gelmektedir. Sonra sırayı CHP takip etmektedir. Daha sonra MHP, GP, TİP, Bağımsızlar ve MP gelmektedir. BP ve YTP hiç oy alamamıştır. Ezine’de bütün bucakların (Merkez Bucağı ve Geyikli Bucağı) ve bağlı köylerin toplamına göre seçmen sayısı 11.248, oy kullanan seçmen sayısı 8.357 ve 164 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) geçerli oy sayısı 8.011’dir. Buna göre siyasi partilerin aldıkları oylar Tablo 14’te verilmiştir. Tablo 14 incelendiğinde bütün bucak ve köylerin toplamında AP ilk sıradadır. Bu sırayı CHP, MHP, GP, TİP, MP, Bağımsızlar takip etmektedir. BP ve YTP hiç oy alamamıştır. Ezine ilçesinin genelinde (mahalleler, bucaklar ve bağlı köyler) 14.602 seçmenden, oy kullanan seçmen sayısı 10.297’dir. Geçerli oy sayısı 9.831’dir. (DİE Ü–54.MGS:32.s.80–81; DİE Yayın No:610. 1970:325–326). Tablo 15 incelendiğinde AP’nin Ezine ilçesinde ilk sırada olduğu görülmektedir. 1965’te olduğu gibi 1969 yılında da Ezine ile Türkiye arasında seçim sonuçları bakımından bir paralellik vardır. Türkiye genelinde ve Ezine’de AP ilk sıradadır. Çanakkale’de de AP ilk sıradadır. Ezine ilçesi Çanakkale iline de paralellik göstermektedir. 1961 yılında Ezine’de YTP iktidar iken, 1965 ve 1969 yılında bu parti hiç oy alamamıştır. Ezine de YTP’nin yerini tamamen AP almıştır. 1970–1980 DÖNEMİ 12 Mart Muhtırası’nın Etkileri ve Demokrasiye Yansımaları 1970–1980 yılları arası 1971, 1980 müdahalelerinden dolayı kendine özgü özellikler taşımaktadır. 12 Mart 1971 günü Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları’nın gerçekleştirdikleri muhtıra ile müdahale başlamıştır. 12 Mart 1971 müdahalesinde 1960 ve 1980’den farklı olarak parlamento fesh edilmemiş. Seçim öncesi yasalarda değişiklikler yapılmıştır. Hükümet, partilerin özgür iradeleri ile değil müdahale ortamının yarattığı özel koşulların yönlendirilmesi ile kurulmuştur. (Timur vd. 1992: 386–394). Bu dönemde uygulanan seçim sistemleri de dönemin koşullarına göre farklılıklar göstermektedir. 1973 Ekiminde seçimlerin yapılmasıyla Türkiye’nin demokratik döneminde sivil yönetimin uğradığı ikinci kesinti sona ermiştir. (Timur vd. 1992:69). 1970–1980 GENEL SEÇİM SONUÇLARI 1970–1980 dönemi değişik özellikler göstermektedir. 1973 ve 1977 seçimlerinde barajsız d’Hondt usulü uygulanmıştır (Tuncer 2003). Bu bölümde de seçim sonuçlarını kıyaslamak, siyasi yelpazedeki oy dağılımını daha net görmek için çok sayıda tablo ve şekillerden yararlanılmıştır. 1973 Genel Seçim Sonuçlarında Türkiye 14 Ekim 1973 seçimlerinden sonra hükümetlerin kurulması zorlaşmıştır. 14 Ekim 1973’teki genel seçimlerin sonucu bazı çevrelerde beklenmedik gelişme olarak değerlendirilir. Bazı çevreler AP’nin üstünlüğü beklerken, CHP’nin üstünlüğü ile karşı karşıya kalmışlardır.1960 darbesinden sonra olduğu gibi 1971 muhtırasından sonra da CHP seçimlerden birinci parti çıkmıştır. 1973 genel seçimlerinde 1965 ve 1969 seçimlerine göre AP gerilemiştir. Tablo 18’de görüldüğü gibi 1973 yılında yapılan genel seçim sonuçlarında CHP, AP’nin yerini almıştır. Ancak partilerin hiçbiri salt çoğunluğu sağlayamamıştır. Bu yüzden ortak hükümet kurma zorunluluğu doğmuştur. Nispi 165 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) seçim sisteminin barajsız d’Hondt yöntemi, 1973’ten sonra hiçbir partinin tek başına iktidara gelmesine fırsat vermemiş, oyların önemli kısmı iki büyük parti arasında paylaşılırken, küçük partiler siyasette gerçek güçlerinin çok üzerinde rol üstlenme imkânına kavuşmuşlardır. Bu durum rejimi zaafa uğratırken, büyük partiler arasında kutuplaşmayı körüklemiştir. (Tuncer 2003). Şekil 7’ye göre, 1973 yılı genel seçim sonuçlarında Türkiye’de CHP %33,3 oy oranı ile 1. sırada, AP %29,8 oy oranı ile 2.sıradadır. DP %11,9, MSP %11,8, CGP %5,3, MHP %3,4, BAĞ %2,80, TBP %1,1, MP %0,6 oy oranları ile sırayı takip etmektedirler. Türkiye genelinde AP yerine CHP tercih edilmiş ve halk büyük oranda CHP’ye oy vermiştir. CHP önceki seçimlere göre oy oranında artış sağlamış, en çok sandalyeye sahip olmuştur. Türkiye genelinde yeni sağ partilerin siyasi hayatımıza girmesiyle daha önce AP’ de toplanan sağ seçmen, bu yeni sağ partilere dağılmış ve AP bu seçimde göreceli olarak CHP’nin gerisinde kalmıştır. CHP yeni görünümü ile köyde ve kentte yıllardır sönük olan oy sınırını kırmıştır. 26 Ocak 1974 günü CHP ile MSP Bülent Ecevit başkanlığında koalisyon hükümeti kurarken, bu durum TC’nin siyaset anlayışına yeni ve önemli bir boyut katmıştır (Timur ve diğer 1992:387–390). 14 Ekim 1973 Genel Seçim Sonuçlarında Ezine Bu seçimde Ezine ilçesinde bulunan mahalleler: Camikebir, Cumhuriyet, Danişment, Gazi ve Seferşah’tır. Bu mahallelerde toplam 3.702 seçmen vardır. Oy kullanan seçmen sayısı 2.455’tir. Geçerli sayılan oy 2.362’dir. Buna göre Ezine ilçesi mahallelerinde siyasi partilerin aldıkları oylar tablo 19’da sunulmuştur.(DİE 1974). Tablo 19 incelendiğinde, AP 1. sırada, CHP 2.sırada, MSP 3.sıradadır. Diğerleri de Tablo 19’a göre sırayı takip etmektedirler. Bucak ve bağlı köylerde durum ise; Ezine Merkez Bucağa bağlı köyler: Akçakeçili Köyü, Akköy, Aladağ Köyü, Alemşah Köyü, Arasanlı Köyü, Bahçeli Köyü, Balıklı Köyü, Belen Köyü, Bozali Köyü, Çamköy Köyü, Çamlıca Köyü, Çarıksız Köyü, Çetmi Köyü, Çınar Köyü, Derebentbaşı Köyü, Gökçebayır Köyü, Güllüce Köyü, Hisaralan Köyü; Karadağ Köyü, Karagömlek Köyü, Kayacık Köyü, Kemallı Köyü, Kızılköy Köyü, Kızıltepe Köyü, Koçali Köyü, Köprübaşı Köyü, Körükbaşı Köyü, Köseler Köyü, Pazarköy Köyü, Sarısöğüt Köyü, Sarpdere Köyü, Şapköy Köyü, Taştepe Köyü, Tavaklı Köyü, Uluköy Köyü, Üsküpcü Köyü, Yavaşlar Köyü, Yaylacık Köyü, Yenioba Köyü’dür. Bu köylerde seçmen sayısı 7.434, oy kullanan seçmen sayısı 5.192, geçerli oy sayısı 4.990’dır. Buna göre oyların dağılımı Tablo 20’de sunulmuştur ( DİE 1974). Tablo 20 incelendiğinde, AP 1. sırada, CHP 2.sırada, DP 3.sıradadır. Diğerleri de Tablo 20’ye göre sırayı takip etmektedirler. Ezine Geyikli Bucağı ve bağlı köyler: Geyikli (BM),Geyikli (B) Köyü, Bozköy Köyü, Bozalan Köyü, Çamoba Köyü, Dalyan Köyü, Darıköy Köyü, Kumburun Köyü, Mahmudiye Köyü, Mecidiye Köyü, Pınarbaşı Köyü, Taştepe Köyü, Üvecik Köyü, Yeniköy 166 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Köyü’dür. Bu köylerde seçmen sayısı 4.143, oy kullanan seçmen sayısı 3.120, geçerli oy sayısı 2.950’dir. Buna göre oyların partilere dağılımı Tablo 21’de verilmiştir ( (DİE 1974). Tablo 21 incelendiğinde, AP 1. sırada, CHP 2.sıradadır. Diğerleri de Tablo 21’e göre sırayı takip etmektedirler. Ezine’nin bütün bucak ve bağlı köylerinde (Merkez ve Geyikli) toplama göre, 11,577 seçmen vardır. 8.312 seçmen oy kullanmış olup 7.940 oy geçerli sayılmıştır. Bütün bucak ve bağlı köylerin toplamına göre partilerin oy sayıları Tablo 22’de sunulmuştur (DİE 1974). Tablo 22 incelendiğinde, AP 1. sırada, CHP 2.sıradadır. Diğerleri de Tablo 22’ye göre sırayı takip etmektedirler. Ezine merkez mahallelerinden, bucak ve bağlı köylerinden yola çıkarak, Ezine ilçesi genel toplamına ait 15.289 seçmen vardır. Bunlardan 10.767 seçmen oy kullanmış, 10.302 oy geçerli kabul edilmiştir. Genel toplama göre partilerin oy oranları Tablo 23’te sunulmuştur (DİE Ü– 54.MGS:32.s.80–81). Tablo 23’te görüldüğü gibi, AP % 50,9 oy oranı ile 1. sıradadır. CHP % 35,9 oy oranı ile 2.sıradadır. DP %4,6, MSP %4,5, CGP %1,7, MHP %1,1, BAĞ %0,6, TBP %0,5, MP %0,3 oy oranları ile sırayı takip etmektedirler. Tablo 23 incelendiğinde, AP yine 1969 yılında olduğu gibi, 1973 yılında da 1. sıradadır. CHP 2. sırada yer almaktadır. Görüldüğü gibi 1973 yılında yapılan genel seçim sonuçlarına göre Ezine ilçesi, Türkiye geneli ile paralellik göstermemektedir. Türkiye genelinde CHP üç seçim döneminde (1961, 1973, 1977) birinci olurken, Ezine ısrarla sağ görüşlü AP’yi seçmeye devam etmiştir. Tablo 25’te görüldüğü gibi CHP %41,4 oy oranı ile 1. sıradadır. AP %36,9 oy oranı ile 2. sıradadır. MSP % 8,6, MHP %6,4, Bağımsızlar %2,5, CGP %1,9, DP %1,9, TBP %0,4, TİP %0,1 oy oranları ile sırayı takip etmektedirler. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ve sonrasındaki gelişmeler 1977 seçimlerini etkilemiştir. Bundan dolayı CHP oylarını arttırmıştır. 12 Eylül müdahalesi öncesi 5 Haziran 1977’de yapılan bu son genel seçimde CHP 1.parti olmasına rağmen mecliste çoğunluk elde edememiştir. CHP ile AP koalisyon kurmaya yanaşmamış, demokratik rejim askıya alınmıştır. Daha sonra Bülent Ecevit hükümet kurmaya yeterli oyu alamayınca azınlık hükümeti kurmak istemiş, ancak rejim bunalımı gerçekleşmiştir. 1980’e kadar AP-CHP arasında devam eden çekişmeler Generallerin darbesi ile sonuçlanmıştır. Böylece parlamenter hayat sona ermiştir.(Timur ve diğer 1992). 1977 Genel Seçim Sonuçlarında Ezine Bu genel seçimde Ezine ilçesi merkez mahalleleri: Camikebir, Cumhuriyet, Danişment, Gazi, Seferşah’tır. Ezine merkez mahallelerinin toplamındaki seçmen sayısı 4.553, oy kullanan seçmen sayısı 3.553, geçerli oy sayısı 3.431’dir. Bu mahallelerde siyasi partilere verilen oy sayıları Tablo 26’da sunulmuştur. Ezine Merkez Bucağa bağlı köyler: Akça keçili Köyü, Akköy, Aladağ Köyü, Alemşah Köyü, Bahçeli Köyü, Balıklı Köyü, Belen Köyü, Bozali Köyü, Çamköy 167 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Köyü, Çamlıca Köyü, Çarıklı Köyü, Çetmi Köyü, Çınar Köyü, Derebentbaşı Köyü, Gökçebayır Köyü, Güllüce Köyü, Hisaralan Köyü, Karadağ Köyü, Karagömlek Köyü, Kayacık Köyü, Kemallı Köyü, Kızılköy Köyü, Kızıltepe Köyü, Koçali Köyü, Köprübaşı Köyü, Körükbaşı Köyü, Köseler Köyü, Pazarköy Köyü, Sarısöğüt Köyü, Sarpdere Köyü, Şapköy Köyü, Taştepe Köyü, Tavaklı Köyü, Uluköy Köyü, Üskütcü Köyü, Yavaşlar Köyü, Yaylacık Köyü, Yenioba Köyü’dür. Merkez Bucağa bağlı köyler toplamında 7.977 seçmen katılmıştır. Oy kullananların sayısı 7.014’tür.Geçerli oy sayısı 6.770’dir.Buna göre partilerin oysayıları Tablo 27’de sunulmuştur. Tablo 26 ve Tablo 27 incelendiğinde, Merkez mahallelerinde ve Merkez Bucağa bağlı köylerde AP’nin 1. sırada olduğunu görüyoruz. Tablolara göre CHP ve diğerleri bu sırayı takip etmektedirler. Ezine Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köyler: Geyikli (BM),Geyikli (B)Köyü, Bozköy Köyü, Bozalan Köyü, Çamoba Köyü, Dalyan Köyü, Darıköy Köyü, Kumburun Köyü, Mahmudiye Köyü, Mecidiye Köyü, Pınarbaşı Köyü, Taştepe Köyü, Üvecik Köyü, Yeniköy Köyü’dür. Geyikli Bucağı toplamında 4,782 seçmen bulunmaktadır. 4,096 seçmen oy kullanmış, bu oylardan 3,969’u geçerli kabul edilmiştir. Buna göre Ezine Geyikli Bucağı ve bağlı köylerin toplamının partilere göre oy dağılımı Tablo 28’de sunulmuştur. Ezine ilçesinde bütün bucak (Merkez ve Geyikli) ve bağlı köyler toplamında seçmen sayısı 12.759’dur. Oy kullanan seçmen sayısı11.111, geçerli oy sayısı 10.739’dur. Ezine ilçesinde bütün bucak ve bağlı köylerde partilere göre oy sayıları Tablo 29’da sunulmuştur. Tablo 28 ve Tablo 29 incelendiğinde, mahalle, bucak ve köylerin toplamında da AP 1. sıradadır. Tablolara göre CHP ve diğerleri sırayı takip etmektedirler. Ezine ilçesinin genel toplamındaki seçmen sayısı 17.312, oy kullanan seçmen sayısı 14.664, geçerli oy sayısı 14.170’dir. Ezine genelinde siyasi partilere verilen oy sayıları Tablo 30’da sunulmuştur. (DİE 1978). Tablo 30’daki gibi Ezine ilçesinde AP %54,9 oy oranı ile 1. sıradadır. CHP %38,4 oy oranı ile 2. sıradadır. Diğerleri Tablo 30’daki oy oranları ile sırayı takip etmektedirler. Ezine ilçesinde AP ön plandadır. Oysaki Türkiye genelinde CHP ön plandadır. Dolayısıyla Türkiye ile Ezine ilçesi arasında bu dönemde seçim sonuçları bakımından bir paralellik yoktur. 1960–1980 Arası Siyasi Partilere Genel Bir Bakış Türkiye Cumhuriyeti’nin 1960–1970 dönemi genel olarak 27 Mayıs 1960 müdahalesinin ve 1961 Anayasası’nın damgasını taşımaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi ile yeni kurulan Adalet Partisi’nin etkin oldukları bu yıllarda kendi programları çerçevesinde oluşturdukları ekonomik ve sosyal politikalar, dönemin niteliklerini belirleyen etkenler arasında önemli bir yer tutar (Çavdar 2004: 90– 100). 168 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 1970–80 arasındaki dönemde ise siyasal partiler haritasında önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Nispi temsil sisteminin kabul edilmesi ve ülkede yeni düşünce akımlarının yeşermesi ile parti sayısı artarken, bunlar arasındaki ideolojik farklılaşma da belirginleşmiştir. Böylece Türkiye gerçek anlamda çok partili sistemi yaşamaya başlamıştır. Bu durum koalisyon hükümetlerini (1961–65, 1973–80), beraberinde de hükümet istikrarsızlıklarını getirmiştir. 1980 yılına kadar siyasal yaşamımızda var olan parti sayısı doksana ulaşmıştır. Bu partilerden bazıları birleşmişler yeni bir parti haline gelmişler; bazıları kendilerini fesh etmiş, bazıları da mahkeme kararı ile kapatılmıştır (Tuncer 2003). 12 Eylül 1980’deki müdahale ile 18 parti, 16 Ekim 1981 tarihinde 2533 sayılı yasayla kapatılmıştır. Günümüzde siyasal yaşamda yer alan partiler 12 Eylül müdahalesinden sonra, 1983 yılından itibaren kurulup demokratik yaşama dönmüşlerdir (Tuncer 2003). SONUÇ 1960–1980 Arası Ezine’nin Çok Partili Yaşama Bakış Açısı Bu karşılaştırmaya göre Ezine ilçesi seçim sonuçlarıyla Türkiye geneline sadece 1965 ve 1969 yıllarında paralellik göstermektedir. Bu seçim yıllarında üstünlük sağlayan parti Adalet Partisi’dir. Diğer seçim yıllarında ise Tablo 31’de görüldüğü gibi farklılıklar vardır. 1960–1980 dönemi Türkiye genelinde AP ile CHP’nin yoğun çekişmeler yaşadığı dönemdir. İncelemesini yaptığımız dönemde Ezine geneli ısrarla sağ partileri tercih ederek muhafazakar yapısını, ispatlamıştır. Seçim dönemlerinde katılımın çok olması ve geçerli oy oranlarının yüksekliği Ezine seçmeninin bilinçli bir şekilde katılımcı demokrasiye inancının göstergesi olmuştur. Ezine çok partili yaşamı yakından takip etmeye çalışırken, Türkiye geneline her zaman paralel olmasa da kendi iç dinamikleri, sosyo- kültürel ve özgün yapısıyla katılımcı Türk demokrasisinin gelişmesine katkı sağlamıştır. KAYNAKÇA DİE. 1964. 15.10.1961 Milletvekili ve Senato Üyesi Seçimi Sonuçları; İl, İlçe ve Sandık Bölgeleri İtibariyle, T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE). Yayın No: 463. Ankara. DİE. 1966. 1950–1965 Milletvekili ve 1961–1964 Cumhuriyet Senatosu Üye Seçimleri Sonuçları, Yayın No:513. Ankara. DİE. 1970. 12 Ekim 1969 Milletvekili Seçimi Sonuçları. Yayın No:610. Ankara. DİE. 1974. 14 Ekim 1973 Milletvekili Seçimi Sonuçları, Yayın No: 702. Ankara. DİE. 1978. 5 Haziran 1977 Milletvekili Seçimi Sonuçları, Yayın No:836.Ankara. 169 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) DİE. 1964/65. Türkiye İstatistik Yıllığı, Yayın No: 510. Ankara. DİE. Milletvekili Genel Seçimi Sonuçları (il ve ilçe sonuçları). Ü–54.MGS:32. DİE. 1950–1965. Milletvekili ve 1961–1964 Cumhuriyet Senatosu Üye Seçimleri Sonuçları. Ü.34. MCS: 1. DİE Yayınları. DİE. 2004. Cumhuriyet’ten Günümüze Milletvekili Seçimleri (1923–2002). MGS: 39.Ankara. Ahmad, F. 1995. Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945–1980). İstanbul: HilYay. Cumhuriyet Gazetesi 1960. Çavdar, T. 2004. Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950’den Günümüze).Ankara: İmge Kitabevi. Kongar, E. 1999. 21.Yüzyılda Türkiye. İstanbul: Remzi Kitabevi. TESAV 1995. Siyasi Partiler ve Demokrasi /Sempozyum. Ankara Teziç, E. 1975. Siyasi Partiler (Partilerin Hukuki Rejimi ve Türkiye’de Partiler), Gerçek Yay. İstanbul. Timur, T., Keyder Ç., Yerasimos, S., Eroğul,C, Belge, M., Ağaoğulları, A., Toprak, B. Vaner, S., Margulies, R., Yıldızoğlu, E., Işıklı, A. 1992. Geçiş Sürecinde Türkiye. Derleyen: İrvin Cemil Schick/E.Ahmet Tonak İstanbul: Belge Yayınları. Tuncer, E. 2002. Osmanlı’dan Günümüze Seçimler. Ankara: TESAV. No: 17. OMD Başkanlığı, 1978. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri, 1960–1978, Cilt–2. T.C.Başbakanlık O ve M Daire Başkanlığı, Yayın No:11-Gn. No:025,Başbakanlık Basımevi, Ankara. Türk, H. S.& E.Tuncer. TESAV 1995. Türkiye için nasıl bir seçim sitemi?/Sistem Önerileri, Seçim Uygulamaları, TESAV Yay. 6. Ankara: Uçarol, R.. 1985. Siyasi Tarih. İstanbul: Harp Akademileri Basımevi. 1. 2. 3. 4. 5. 17 Kasım 1961 tarih ve 10960 sayılı Resmi Gazete. 19 Ekim 1965 tarih ve 12130 sayılı Resmi Gazete. 20 Ekim 1969 tarih ve 13331 sayılı Resmi Gazete. 31 Ekim 1973 tarih ve 14698 sayılı Resmi Gazete. 19 Haziran 1977 tarih ve 15971 sayılı Resmi Gazete. 170 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) http://www.belgenet.net http://www.tbmm.gov.tr. file://F:Türkiye İçin Nasıl Bir Seçim Sistemi.htm Tablo 1. Türkiye Geneli Seçim Sonuçları Toplam Sandık Toplam Seçmen Toplam Kul. Oy Toplam Geçerli Oy Katılım Oranı Milletvekili Sayısı 56.894 12.925.395 10.522.716 10.138.035 %81,42 450 Tablo 2. 1961 yılı Türkiye genel seçim sonuçlarına göre partilerin oy oranları Partiler CHP Oy Oranı 36,7 Mv. Sayısı 173 Toplam Oy 3.724.752 Kaynak: DİE Yayınları. AP 34,80 158 3.527.435 CKMP 14,0 54 1.415.390 YTP 13,7 65 1.391.934 BAĞ. 0,8 81.732 Tablo 3. 1961 yılı Türkiye Senato Seçimlerine göre siyasi partilerin oy oranları ve senatör sayıları (Tuncer 2003:252–255) Partiler Oy Oranı Sayı CHP 37,2 (36) 3.734.285 AP 35,5(71) 3.560.765 CKMP 13,5(16) 1.350.892 YTP 14,0(27) 1.401.637 BAĞ. 3,9 390.558 Tablo 4. 1961 yılı Ezine genel seçim sonuçlarına göre oy oranları Partiler Oy oranı Alınan Oy AP 45,1 890 CHP 39,8 4416 CKMP 8,0 793 YTP 7,1 5004 BAĞ. 0,00 --- 171 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Tablo 5. 1961 yılı Ezine senato seçim sonuçları CHP CKMP YTP Partiler AP Alınan 880 4403 768 4989 Oy BAĞ. --- Kaynak: DİE 1964 Tablo 6. 1965 yılı Türkiye genel seçim sonuçlarına göre partilerin oy oranları Partiler Oy Oranı Mv. Sayısı Toplam Oy AP 52,9 240 4.921.235 CHP 28,7 134 2.675.785 MP 6,3 31 582.704 YTP 3,7 19 346.514 TİP 3,0 15(14) 276.101 CKMP 2,2 11 208.696 BAĞ. 3,2 --296.052 Tablo 7. Türkiye Genel Seçim Sonuçları Toplam Seçmen Toplam Kul. Oy Toplam Geçerli Oy Katılım Oranı Milletvekili Sayısı 13.679.753 9.748.678 9.307.563 %71,26 450 Kaynak: DİE Yayınları. Tablo 8. 1965 yılında Ezine’de seçime katılan partiler ve oy oranları Partiler AP CHP Alınan 6.328 2.776 Oy Oy 64,7 28,4 Oranı Kaynak : DİE 1966 CKMP 314 MP 255 TİP 106 YTP --- BAĞ. --- 3,2 2,6 1,1 0 0 172 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Tablo 9. Türkiye genel seçim sonuçları Toplam Seçmen Toplam Kullanılan Oy Toplam Geçerli Oy Katılım Oranı Milletvekili Sayısı 14.788.552 9.516.035 9.086.296 %64,35 450 Tablo 10. 1969 yılı Türkiye genel seçim sonuçlarına göre partilerin oy oranları Partiler Oy oranı Mv. sayısı Toplam oy AP 46,5 CHP 27,4 GP 6,6 MP 3,2 TİP 2,7 YTP 2,2 MHP 3,0 TBP 2,8 BAĞ. 5,6 256 143 15 6 8 6 1 8 13 4.229.712 2.487.006 597.818 292.961 243.631 197.929 275.091 254.695 511.023 Kaynak: DİE Yayınları. Tablo 11. Siyasi partiler ve bağımsızların Ezine merkez mahallelerde aldıkları oylar Partiler Oy Sayısı AP 1.110 BP --- CHP 528 GP 30 MP 9 MHP 120 TİP 22 YTP -- BAĞ. 1 Tablo 12. Ezine Merkez Bucağa bağlı köylerde siyasi partiler ve bağımsızların aldıkları oylar Partiler AP BP Oy 3.061 --Sayısı Kaynak: DİE 1970 CHP 1.523 GP 152 MP 38 MHP 242 TİP 36 YTP --- BAĞ. 12 Tablo 13.Ezine Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köylerde siyasi partiler ve bağımsızların aldıkları oylar Partiler Oy Sayısı AP 1.857 BP --- CHP 830 GP 70 MP 18 MHP 84 TİP 61 YTP --- BAĞ. 24 173 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Tablo 14.Ezine’nin bütün bucaklarının ve bağlı köylerinin toplamına göre partiler, oylar Partiler AP BP Oy 4.918 --Sayısı Kaynak: DİE 1970 CHP 2.353 GP 222 MP 56 MHP 326 TİP 97 YTP --- BAĞ. 38 Tablo 15. Ezine ilçesi genel toplamına göre partilerin aldıkları oy oranları Partiler AP Alınan 6.028 Oy Oy 61,3 Oranı BP --- CHP 2.881 GP 252 MP 65 MHP 446 TİP 119 YTP --- BAĞ. 40 0 29,3 2,6 0,7 4,5 1,2 0 0,4 Tablo 17. 1973 yılı Türkiye Genel Seçim Sonuçları Toplam Sandık Toplam Seçmen Toplam Kullanılan Oy Toplam Geçerli Oy Katılım Oranı Milletvekili Sayısı 70.137 16.798.164 11.223.843 10.723.658 %66,8 450 Tablo 18. 1973 yılı Türkiye genel seçim sonuçlarına göre partilerin oy oranları Partiler CHP Oy oranı 33,3 Mv. 185 sayısı AP 29,8 149 Toplam oy 3.197.897 1.275.02 1.265.771 3.570.583 DP 11,9 45 MSP 11,8 48 CGP 5,3 13 MHP 3,4 3 MP 0,6 --- 564.343 362.208 62.377 TBP 1,1 1 BAĞ. 2,8 6 121.759 303,218 Kaynak: DİE Yayınları. 174 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Tablo 19. Ezine ilçesi mahallelerinde partilerin ve bağımsızların aldıkları oylar Partiler Oy Sayısı AP 1.112 CHP 938 CGP 21 DP 59 MP 3 MHP 23 MSP 190 TBP 9 BAĞ. 7 Tablo 20. Ezine Merkez Bucağa bağlı köylerde partilerin ve bağımsızların aldıkları oylar. Partiler Oy Sayısı AP 2.581 CHP 1.720 CGP 92 DP 272 MP 12 MHP 57 MSP 191 TBP 32 BAĞ. 33 Tablo 21.Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köylerde partilerin ve bağımsızların aldıkları oylar Partiler AP Alınan 1.548 Oy DP 138 CHP 1.039 CGP 67 MP 11 MHP 30 MSP 81 TBP 10 BAĞ. 26 Tablo 22.Ezine’nin bütün bucak ve bağlı köylerinde partilerin ve bağımsızların aldıkları oylar Partiler AP DP CHP CGP MP MHP MSP TBP BAĞ. Alınan 4.129 410 2.759 159 23 87 272 42 59 Oy Tablo 23. Ezine ilçesi genel toplamında partilerin ve bağımsızların aldıkları oy oranları Partiler AP Alınan 5.241 Oy Oy 50,9 Oranı DP 469 CHP 3.697 CGP 180 MP MHP 26 110 MSP 462 TBP 51 BAĞ. 66 4,6 35,9 1,7 0,3 4,5 0,5 0,6 1,1 175 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Tablo 24. 1977 yılı Türkiye Geneli Seçim Sonuçları Seçmen Sayısı Oy Kullanan Seçmen Sayısı Seçime Katılma Oranı Geçerli Oy Sayısı 21.207.303 15.358.210 %72,4 14.827.172 Tablo 25. 1977 Türkiye Geneli Seçim Sonuçları Partiler Oy oranı Alınan Oy Mv. Sayısı AP 36,9 CGP 1,9 5.468.202 189 CHP 41,4 TBP 0,4 TİP 0,1 277.713 6.136.171 274.484 951.544 1.269.918 58.540 20.565 370.035 3 -- -- 213 DP 1,9 1 MHP 6,4 16 MSP 8,6 24 4 Kaynak: DİE Yayınları. Tablo 26. Ezine ilçesi mahallelerinde partilerin ve bağımsızların aldıkları oy sayıları Partiler AP CHP Oy 1.737 1.464 Sayısı Kaynak: DİE 1978 CGP 43 DP MSP 33 105 MHP 39 TBP TİP 5 --- BAĞ. 5 Tablo 27. Ezine Merkez Bucağa bağlı köylerde partilerin ve bağımsızların aldıkları oylar Partiler AP CHP Oy 3.861 2.409 Sayısı Kaynak: DİE 1978 CGP 112 DP MSP 115 179 MHP 70 TBP 13 TİP --- BAĞ. 2,5 BAĞ. 11 176 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Tablo 28.Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köylerde partilerin ve bağımsızların aldıkları oylar Partiler AP CHP Oy 2.186 1.573 Sayısı Kaynak: DİE 1978 CGP 52 DP MSP 55 48 MHP 41 TBP 9 TİP --- BAĞ. 5 Tablo 29. Ezine ilçesi bütün bucak ve bağlı köyler toplamında partilerin aldıkları oylar Partiler AP CHP Oy 6.047 3.982 Sayısı Kaynak: DİE 1978 CGP 164 DP MSP 170 227 MHP 111 TBP 22 TİP --- BAĞ. 16 Tablo 30. Ezine ilçesi genel toplamına göre partilerin ve bağımsızların aldıkları oy oranları Partiler Alınan Oy Oy Oranı AP 7.784 DP 5.446 CHP 207 CGP 203 MP 332 MHP 150 MSP 27 TBP --- BAĞ. 21 54,9 38,4 1,5 1,4 2,3 1,1 0,2 0 0,2 Tablo 31. Karşılaştırma YILLAR EZİNE İLÇESİ TÜRKİYE GENELİ PARALELLİK 1961 YTP CHP YOK 1965 AP AP VAR 1969 AP AP VAR 1973 AP CHP YOK 1977 AP CHP YOK 177 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 40 36,7 35 34,8 30 25 Seri 1 20 14 15 13,7 10 5 0,8 0 CHP AP CKMP YTP BAĞ. Şekil 1. 1961 yılı Türkiye’de oyların partilere göre dağılımı 8 AP 45.1 CHP CKMP 39.8 YTP 7.1 Şekil 2. 1961 yılı Ezine genel seçim sonuçlarına göre partilerin oy dağılımı 178 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 60 52,9 50 40 28,7 30 Seri 1 20 10 6,3 3,7 3 2,2 3,2 MP YTP TİP CKMP BAĞ. 0 AP CHP Şekil 3. 1965 yılı Türkiye’de oyların partilere göre dağılımı 1,1 2,6 3,2 AP 28,4 CHP CKMP MP 64,7 TİP Şekil 4. 1965 yılı Ezine’de oyların partilere göre dağılımı 50 45 40 35 30 25 20 15 10 5 0 46.5 27.4 6.6 AP CHP GP 3.2 2.7 2.2 3 2.8 MP TİP YTP MHP TBP 5.6 BAĞ. Şekil 5. 1969 yılı Türkiye’de oyların partilere göre dağılımı 179 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 9.4 29.3 AP CHP DİĞER 61.3 Şekil 6. 1969 yılı Ezine’de oyların partilere göre dağılımı 35 33.3 29.8 30 25 20 15 11.9 11.8 10 5.3 5 3.4 0.6 1.1 MP TBP 2.8 0 CHP AP DP MSP CGP MHP BAĞ. Şekil 7. 1973 yılı Türkiye’de oyların partilere göre dağılımı 180 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 13.2 AP CHP 50.9 DİĞER 35.9 Şekil 8. 1973 yılı Ezine’de oyların partilere göre dağılımı 41.4 45 40 36.9 35 30 25 20 15 6.4 10 1.9 5 8.6 1.9 0.4 0.1 TBP TİP 2.5 0 AP CGP CHP DP MHP MSP BAĞ. Şekil 9. 1977 yılı Türkiye’de oyların partilere göre dağılımı 6,7 AP CHP 38,4 54,9 DİĞER Şekil 10. 1977 yılı Ezine’de oyların partilere göre dağılımı. 181 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 182 GEYİKLİ BABA’NIN ANISINI YAŞATMAK a Hüseyin ÇAKICIa Hasan ÇAKICIb Geyikli Kültür Çevre ve Güzelleştirme Derneği Başkanı b Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu ÖZET Doğup büyümüş olduğumuz Geyikli beldesinde, tarihçesi ile ilgili duyduğumuz tek söylenti, Geyikli Baba tarafından kurulmuş olduğudur. Geyikli Baba kimdir? Buraya neden gelmiştir? Bu soruların cevabını yıllarca alamayınca üzerinde araştırma yapmaya karar verdik. Anadolu’da birçok Geyikli adlı yerleşim olduğunu, birçoğunun hikayesinin birbirine benzediğini öğrendik. En çok bilinen Geyikli Baba Bursa’da Babasultan köyünde bulunuyor. Diğer Geyikli Babaların da muhtemelen Bursa kaynaklı olduğu anlaşılıyor. Beldemizdeki Geyikli Baba’nın da farklı olmadığını, efsanesinin de benzerlik gösterdiğini anlayınca atıl durumda olan mezarının onarılıp halkın bilgilendirilmesi gerektiğini düşündük. Anahtar kelimeler: Geyikli Baba, mezar, efsane, onarım ABSTRACT In the town of Geyikli as our place of birth and grown up, the only rumour about the history of the town is to be setted by Geyikli Baba. Who is the Geyikli Baba? Why had he come here? We have decided to investigate on the Geyikli Baba, when we could not find the answers of these questions. We have learned there are many places by name of Geyikli in Anadolu and they have same story. The most famous Geyikli Baba is in Babasultan village of Bursa. Probably, the other Geyikli Babas are originating from Bursa. We have decided to restore him grave as in a ruin statement and it is neccesity that to be informed the community of town when we have undertanded that The Geyikli Baba in our town is not differ from the others and its story is the same with the others’. Key words: Geyikli Baba, grave, myth, restoration Anadolu’nun değişik yerlerinde Geyikli Baba olarak bilinen türbeler mevcuttur. En fazla bilineni ise Bursa İnegöl yakınlarındaki Babasultan köyünde bulunan Geyikli Baba türbesidir. Geyikli Baba Horasanın Hoy şehrinde hicri 674 yılında doğmuş, daha sonra Anadolu’ya gelerek, Anadolu’nun fethinde çeşitli yararlılıklar göstermiştir. Namını Orhan Gazi de duymuş, çeşitli vesilelerle kendisiyle tanışmıştır. Hoş sohbetinden çok etkilenince, kendisine İnegöl civarında bir bölgeyi bağışlamıştır. Geyikli Baba, dergahını kuracak kadar bir araziyi kabul etmiştir. Öldükten sonra aynı yere gömülmüştür. Orhan Gazi, Geyikli Baba için bir türbe yaptırmıştır. Daha sonra buraya Babasultan diye bir köy kurulmuştur. Türbe 1950 yılında onarılmıştır (Biyografi.net). Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Anadolu’nun fethinde Geyikli Baba’nın yararlılıkları unutulmaz. Rivayete göre geyik üstünde 60 okkalık kılıcıyla düşman üzerine yürüdüğü görülmüştür (Türkpol.net). Geyikli Baba dergahını kurduktan sonra çok sayıda öğrenci yetiştirir. Orhan Gazi Anadolu fethinde Geyikli Baba’nın yararlılıklarını bildiğinden, Anadolu birliğinin kurulmasında yetiştirdiği dervişlerden yararlanmak ister. Bu aynı zamanda ordu için moral takviyesi de olacaktır. Değişik yerlerin fethinde dervişler de bulunur. Fetih sonrası geri dönmezler. O bölgede dergahlarını kurarlar (Çakıcı 2006). Bu yüzden Anadolu’da “Geyikli” olarak adlandırılmış birçok yerleşim merkezi vardır. Efsanelerinde geyiğe binilerek savaşa gidilir, geyiklere kereste taşıtılarak cami yaptırılır. Öksüz bebeklere süt verirler. Safranbolu’daki Geyikli Baba türbesinin hikayesinde ‘Azim dağlarda vahşi sığırlara savar olup, onlara binip, Orhan Gazi ile sefere çıkmıştır’ denilmektedir (millikultur.net). 1360 yılında Karesi Beyliğinin son uzantısı, Süleyman Bey idaresinde Çanakkale bölgesinde hüküm sürmekteydi. Aynı yıl Osmanlı orduları buraları fethederek Süleyman Bey’in egemenliğine son verdiler (vikipedia.org.). Bu orduyla birlikte bölgeye gelen Geyikli Baba’nın dervişi şimdiki Geyikli kasabasının bulunduğu bölgeye yerleşti. Geyik yetiştirerek burada sakin bir hayat sürmeye başladı. Hatta bir rivayete göre sefere giderken bölgede konaklayan Osmanlı Ordusuna elinde kalan 12 geyiği keserek yedirmiştir (Çakıcı 2006). Geyikli’deki Geyikli Baba’nın mezarı Kemmalı yolu üzerinde Geyikli’ye 2 km mesafededir. Üzerinde kitabe olmadığı gibi Geyikli Baba mezarı olduğu halk arasında söylenegelmiştir. Geyikli Kültür, Çevre ve Güzelleştirme Derneği olarak kuruluştan beri beldemize adını veren bu saygın zatın hatırasına yakışır bir mezar yaptırmak, kitabesini yazmak ve ziyarete açmak (halen ziyaret edilmektedir); derneğimizin kültür hizmetleri kapsamındaki önemli amaçlarındandır. Bu amaç doğrultusundaki çalışmalara 2008 yılı başında başlanmıştır. Sırası ile yer sahibinin rızasını içeren dilekçe alınmış, resmi formaliteler için ilgili makamlarla yazışmalar yapılmış ve müspet cevaplar alınmıştır. Derneğimizin yapmış olduğu proje daha kapsamlı idi, ancak Çanakkale Müze Müdürlüğünün proje içeriğimizi uygun bulmaması üzerine, 100 m2 zeminin etrafı bordür taşları ile çevrilerek, zemine mıcır döşenmesi, mezarın halihazır kendi taşları ile duvar örülerek, baş ve ayak ucunun gene orijinal taşları ile belirlenmesi, bank konulması, tanıtıcı levhalar konulması şeklinde bir yenileme işlemi yapılmıştır. İnşaata 2-Temmuz-2008 günü başlanmış ve 12-Temmuz-2008’de bitirilmiştir. Hali hazırda mezar ziyarete açık bulunmaktadır. Amacımız bir beldeye adını veren kişinin gerçeğe uygun olarak geçmişini ortaya çıkarmak ve beldenin simgesi olarak hatırasını yaşatmaktır. Mezarın batıl inançlar doğrultusunda kullanılmaması için gerekli özen gösterilecektir. 184 ÇANAKKALE SAVAŞINDA GEYİKLİ’DEN VERİLEN ŞEHİTLER Hasan ÇAKICI Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu. ÖZET Çanakkale Savaşı Dünyanın yapılanması açısından çok önemlidir. Gücünün karşısında engel tanımayan emperyalist güçler, Çanakkale’de hayal kırıklığına uğramışlardır. Dünyanın efendisi olma yarışında prestijlerini kaybetmemek için, mutlaka kazanmaları gereken bir savaş olduğunu düşünmüşler, o yüzden başarmak için her yola baş vurmuşlardır. Türk askerinin sarsılmaz inancıyla büyük kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Savaş sonrası 2 tarafta büyük kayıplar vermesine karşılık, Türk tarafının kayıpları bir türlü netlik kazanamamıştır. Bilinen kayıplarla resmi kayıplar arasında büyük farklar vardır. Bu çalışmada Geyikli’den verilen şehitler araştırılmış. Listeye giren ve giremeyen kayıp ve şehitler tespit edilmiştir. Anahtar kelimeler: Geyikli, şehitler, savaş, emperyalizm ABSTRACT Gallipoli Campaign is very important for the World organization. The power of emperialism that was dead set on against their own power, was disappointed in Çanakkale. They had to win the war for not lossing prestige in the racing of being the master of World. Therefore, they had gone to great lenghts for winning. But, they had to fall back against on the great morale of Turk’s soldiers and they had lossed the most part of their armament. Also Turkish army had lossed a great number of soldiers in the war but somehow the lossing of Turks have not become clear yet. There are great differences between the formal and informal records. In this work, the martyrs belong to Geyikli were investigated and the formal and informal martyrs were determined. Key words: Geyikli, martyrs, war, emperialism 20. yüzyılın başlarında emperyalist yolda mesafe kat etmiş devletlerin başında İngiltere ve Fransa geliyordu. Dünya’yı paylaşma mücadelesinde imtiyazlı ve üstün durumlarını korumak için Rusya ile anlaşıp, üçlü İtilaf Devletlerini kurdular. Bu mücadelede geri kaldığını düşünen Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya’da aralarında anlaşarak ittifak devletlerini kurdular. Bu rakip devletler süratle silahlanmaya başladılar. Bunun sonucu kaçınılmaz bir hesaplaşmaya doğru gidiyordu. 1. Dünya savaşının çıkmasıyla, Hıristiyan dünyasındaki güçler, Hıristiyan-Müslüman dünyası ve Türkler Araplar hesaplaşma mücadelesinin içinde buldular kendilerini. Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Savaş sömürgeci devletler arasında çıkmıştı ama sömürgeci güç olmayan hatta tek amacı durumunu muhafaza etmek olan Osmanlı Devleti’de bu savaşa sürüklendi ve İttifak güçlerinin yanında yer aldı. Savaş başlangıcında Almanya Orta Avrupa’daki pozisyonu ile İngiltere ve Fransa’nın Rusya ile direk irtibatını kesmiş bulunuyordu. Savaşın başarısı İtilaf cephelerinin birbiriyle etkin yardımlaşmasına bağlıydı. Bu durumda Rusya’ya yardım gitmesi ve Rusya’daki hammaddelerin İngiltere ve Fransa’ya iletilmesi çok önemliydi. Bunun için dört tane seçenek vardı. 1. seçenek, Baltık Denizi yolu. Bu yolu Almanlar kontrol ettikleri için pek kullanışlı değildi. 2. seçenek, Avrupa üzerinden Rusya’ya ulaşmak. Almanlar burasını da kontrol ettikleri için bu yolda pek akılcı değildi. 3. seçenek, kuzey kutup denizi yolu. Burası yılın 9- 10 ayı buzlarla kaplı olduğu için oldukça tehlikeli bir yoldu. 4. seçenek ise en kolay ve kullanışlı olanıydı. Çanakkale ve İstanbul boğazları yoluyla Odessa limanına ulaşılabilirdi. Aralık 1914’te Türk Ordularının Sarıkamış harekatı ve Rusya’nın Bolşeviklerle olan iç mücadelesi Rus Çarı Nikola’nın İngiltere’ye başvurarak İtilaf Devletlerinin karadan ve denizden Türk’lere cephe açmalarını istedi. Bunun üzerine İngiliz Harp Komitesi Churchill’in baskısı ile Çanakkale cephesinin açılmasına karar verdi.(Güzel 1996) Türk Ordusu her türlü saldırıya hazırlıklıydı. Bunun için yurdun dört bir tarafından asker toplandı. Savaşın savunma tertibatı, 3 bölüm halinde derinliğine şu şekilde düzenlendi. a- Dış Savunma Bölgesi: Boğazın Ege tarafındaki giriş bölgesinde 4 tabyadan oluşmaktaydı. Bunlar; Orhaniye, Kumkale, Seddülbahir ve Ertuğrul tabyalarından ibaret idi. Buradaki topların sadece 4 tanesi büyük gemilere ateş edecek çap ve menzile sahip olup seri ateş edebiliyorlardı. Bunların görevi düşman donanmasını boğaza girmeden zayiata uğratmak ve derinliklerdeki tabyaları korumaktır. b- Orta Savunma Bölgesi: Boğazın içinde Karanlık Liman’dan Kepez’e kadar olan kısma 7 tabya yerleştirilmiştir. Bunlar: Anadolu kıyısında, Kepez, Dardanos, Mesudiye ve Cevat Paşa tabyaları. Rumeli kıyısında, Tanker, Baykuş, Kumburnu tabyaları. Her iki kıyı tabyalarında ağır toplar mevzilendirilmişti. c- İç Savunma Bölgesi: Buralara ise 9 tabya yerleştirilmişti. Bunlar: Anadolu kıyısında, Nara, Mecidiye, Çimenlik, Anadolu Hamidiyesi tabyaları. Rumeli kıyısında, Yıldız, Değirmendere, Namazgah, Rumeli Hamidiyesi ve Mecidiye tabyaları. 3 Kasım 1914 günü 3 İngiliz zırhlısı ve 2 kruvazör Rumeli kıyısına, 2 Fransız zırhlısı da Anadolu kıyısındaki boğazın giriş tabyalarını 20 dk süre ile ateşe tutarak ilk saldırıyı başlatmış oldu. Çok çetin geçen deniz ve kara savaşlarında 186 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) binlerce genç şehit oldu. Bunların çoğu toplu mezarlara gömüldü. Verilen kayıp sayısı değişik kaynaklara göre şöyledir: a- İngiliz gazeteci Alan Moorehead “Çanakkale Geçilmez Gelibolu” isimli eserinde tarafların zaiyatını şöyle yazmıştır: Türkler: 310.000 kişi ile harekata katıldılar, 251.308 kayıp verdiler. İngilizler: 410.000 kişi ile harekata katıldılar, 205.000 kişi kayıp verdiler. Fransızlar: 79.000 kişi ile harekata katıldılar, 47.000 kişi kayıp verdiler. b- Türk kaynaklarına göre: Türkler: 55.127 şehit, 100.177 yaralı, 10.067 kayıp, 21.498 hastalanarak ölen, 64.000 sakat olmak üzere 250.869 kişi zaiyat verdiler. İngilizler: 1.745 subay , 26.455 er ölü; 3.143 subay, 74.554 er yaralı; 353 subay, 10.901 er kayıp; ve 98.863 sakat olmak üzere 216.614 kişi zayiat vermiştir. Fransızlar: Kayıp, ölü ve yaralı olarak 47.745 kişi zayiat vermiştir (Güzel 1996). Gelibolu Yarımadasında İngiltere’nin anıt ve mezarlıklarındaki kayıtlı ölü sayısı 35.900 dür. Fransız anıt ve mezarlıklarındaki kayıtlı ölü sayısı 14.385 tir (MSB 1999, arşiv). Çanakkale ili, Ezine ilçesine bağlı Geyikli beldesi için yapmış olduğumuz tarihi ve kültürel bir araştırmada Çanakkale Savaşında buradan verilen şehitleri de araştırdık. 14 tane şehit ismi tespit edebildik (Çakıcı 2006). Bilgileri köyün yaşlıları ve şehit torunlarından derledik. Çanakkale vilayetinden savaşa katılıp isimleri resmi olarak tespit edilip, listelere giren şehit sayısı 1788 adettir (www.geltag.com; MSB 1998). Geyikli’de tespit edebildiğimiz şehitlerden 8 tanesinin ismi bu listelerde mevcuttur. 2 liste arasında 4 şehidin ismi müşterek geçmekte 2 şer tanesi de farklı geçmektedir. Diğer 6 tanesinin ismi listelerde bulunamamıştır. Kayıtlara giremediklerini veya yanlış ilçe ve beldelere kayıtlandıklarını düşünmekteyiz. Çünkü bu şehitlerin birçoğunun yakını şehit maaşından yararlanmıştır. Listede ismi olan şehitler şunlardır: 1- Çakırların Yetim Ahmet (1303-1915) Arıburnu’nda şehit olmuştur (www.geltag.com; Çakıcı 2006). 2- Kocabıyıkların Mehmet (1305-1915) Arıburnu’nda şehit olmuştur (www.geltag.com; MSB 1998; Çakıcı 2006) 3- Kırlaroğullarından Hüseyin oğlu Ali Osman (1295-1915) Nizamiye onbaşı. Cephede savaşırken oğlu olduğu haberini alır. Komutanından 3 gün izin alır. Oğlunu gördükten sonra birliğine geri döner. Aynı günün akşamı Kirte’nin şimalinde 13.2.1915’te şehit olur (www.geltag.com; MSB 1998; Çakıcı 2006). 4- Dedemehmetlerin Mehmet (1301-1915) Arıburnu’nda şehit olmuştur (www.geltag.com; Çakıcı 2006). 5- Salih Efendinin Şerif (1309-1915) Arıburnu’nda şehit olmuştur. Vahdettin’in Muhafız Alayında iken, alayın dağıtılması ile köyüne gelmiştir. Köyde 2 ay kaldıktan sonra Çanakkale Savaşı çıkar. Ailesinin maddi durumu iyidir. Bedel vermeyi teklif ederler. Şerif kabul etmez. Cepheye gönüllü gider. Kısa süre sonra şehit olduğu haberi gelir (www.geltag.com; MSB 1998; Çakıcı 2006). 187 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 6- Hasan oğlu küçük Hüseyin (1293-1915) Çanakkale Savaşına oğlu İbrahim ile birlikte gider. Kendisinin şehit olduğu haberini alırlar. 14.5.1915 tarihinde 5. Ordu menzil 2 nolu hastanesinde şehit olmuştur. Oğlu geriye döner. Kurtuluş savaşının çıkmasıyla oğlu İbrahim tekrar cepheye gider. Savaş sonrası İstiklal madalyası alır (www.geltag.com; MSB 1998; Çakıcı 2006). 7- Ayanoğullarından Osman oğlu Şaban (1298-1915) Piyade er. 13.2.1915 yılında Kirte’nin şimalinde şehit olmuştur (MSB 1998). 8- Hasan oğlu Ahmet (1296-1915) Nizamiye çavuşu. 14.2.1915’te Arıburnu’nda şehit olmuştur ( MSB 1998). Listede ismi olmayan şehitler şunlardır: 1- Hacımehmetlerin Mehmet (...-1915) Arıburnu’nda savaşırken bir daha kendisinden haber alınamamıştır. Arkada karısı ve 2 çocuğu kalmıştır (Çakıcı 2006). 2- Şükrüoğullarından Cemal (1291-1915) Ailesi son olarak Arıburnu’nda olduğunu öğrenmiş, bir daha kendisinden haber alınamamıştır (Çakıcı 2006). 3- Şaplı Hüseyin’in oğlu Şakir (1898-1915) Arıburnu cephesinden bir daha kendisinden haber alınamamıştır (Çakıcı 2006). 4- Salih Efendi’nin Refik (1898-1915) Ağabeyi Şerif’in gönüllü cepheye gitmesinden sonra 17 yaşında olmasına rağmen Refik’te gitmek ister. Ailesinin ikna çabaları sonuç vermez. Kumkale cephesine gider. Burada yaralanır. Gökçalı seyyar hastanesinde tedavi edilirken şehit olur (Çakıcı 2006). 5- Halil İbrahim oğlu Mehmet Emin (1875-1915) Geride 3 çocuğunu bırakarak 40 yaşında olmasına rağmen kardeşi Şükrü ile birlikte cepheye gider. 12.5.1915 tarihinde Arıburnu’nda şehit olur. Ailesi şehit maaşından yararlanmasına rağmen şehitler listesinde ismi yoktur. 18052743998 kimlik numarası ile nüfus kaydı mevcuttur (Kaya 1996). 6- Halil İbrahim oğlu Şükrü (1883-1915) Ağabeyi Mehmet Emin ile birlikte 32 yaşında Hamile eşini geride bırakarak cepheye gider. 5.6.1915 tarihinde şehit olur. 2 ay sonra da oğlu Yahya dünyaya gelir. Ailesi şehit maaşından faydalanır. Ama şehitler listesinde adına rastlanamamıştır. 18049744052 kimlik numarası ile nüfus kaydına rastlanmıştır (Kaya 1996). Sonuç olarak, Çanakkale savaşı dünya emperyalistlerinin çizgisini değiştirmiştir. Rus Çarı yardımsız kalınca Bolşevik ihtilalının önüne geçememiştir. Dünya farklı bir yapılanmaya gitmiştir. Savaşın bedelini ise her bölgeden binlerce gencimiz canlarıyla ödemiştir. Geyikli kasabasında savaşın çıktığı günlerde asker olan veya cepheye gönüllü gidenlerin yanında çeşitli entrikalarla savaşa gitmeyenler, bedel ödeyenler ve dağlara çıkıp çetelik yapanlarda olmuştur. Bunların birçoğu savaş sonrası varlıklı hayat sürmüşlerdir. Peki, cepheye gidenler ne olmuş? Savaşın ilk yılları yakınlarının acısı devam etmiştir tabii. Ama sonra unutulup gitmişler. Sadece tespit edilebilenlerin yakınlarından muhtaç olanlar şehit maaşı almışlar. Peki, aynı yaşta olup ta bir yolunu bulup askere gitmeyen veya çete işlerine karışanlar. Onların birçoğu varlıklı olduğu için ‘bey’ diye anılmış yakın zamanda öldükleri için kasabadaki herkes tarafından da tanınmaktadırlar. 188 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Ülkemizdeki ve Geyikli’deki şehitler ve gaziler en değerli şeyleri yani canları ile fedakarlık etmişlerdir. Onları burada şükranla ve minnetle anıyoruz. KAYNAKÇA Güzel A. 1996. Avustralya Resmi Tarihinde Gelibolu. Çanakkale: Semih Ofset. TC MSB, Arşiv Md. 1999. Çanakkale 1915. Ankara TC MSB 1998. Şehitlerimiz. Ankara Çakıcı H. 2006. Bilinmeyen Yönleri ile Geyikli. Çanakkale: Aynalı Pazar Matbaası Kaya Y. 1996. 15.11.2006 tarihli görüşme. www.Geltag.com 189 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 190 GEYİKLİ’DE BİR OSMANLI PAŞASI Hasan ÇAKICI Nesrin ÇAKICI Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu ÖZET Osmanlı döneminde Geyikli’de görev yapan Seyyit Mehmet Emin Vahit Paşa burada vefat ederek Yukarı Camii’nin bahçesine gömülmüştür. Yıllarca kime ait olduğu araştırılmayan mezar, çalışmalarımız sonunda kime ait olduğu ve Paşa’nın yapmış olduğu işler ortaya çıkarılmıştır. Bu sayede Osmanlı döneminde Geyikli’nin idari yapısı ile vezirlik makamına gelmiş üst düzey bir yöneticinin hayatındaki kısa aralıklarla görülen iniş ve çıkışları öğrenmiş oluyoruz. Vahit Paşa’ya Kütahya ili, kütüphane yaptırmasından dolayı Kütahya’dan çıkan ünlü olarak sahip çıkarken, Geyiklililer varlığından bile habersizdir. Anahtar kelimeler: Vahit Paşa, vezir, mezar, Geyikli ABSTRACT Seyyit Mehmet Emin Vahit Pahsa who served in Ottoman period at Geyikli was dead here and buried in the garden of “Yukarı Mosque”. To whom the grave belongs to has not been investigated in many years. In this research, the identification of grave and the serving of Vahit Pasha has been discovered. Therefore, we have known about the administrative organization of Geyikli in Ottoman period and the rising and falling in the life of Vahit Pasha as a top executive who advanced at vizierial authority. The community of Geyikli does not know anything about Vahit Pasha while Kütahya owns the value of him as a famous person who is belong to Kütahya because he had setted a library in Kütahya. Key words: Vahit Pasha, Vizier, Grave, Geyikli Geyikli’nin en eski camisi yukarı cami olarak bilinir. Mescit halinden cami ye dönüştürüldüğü için kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Bu caminin bahçesinde 2 tane Osmanlı döneminden kalma mezar vardır. Bu mezarlar yıllarca kime ait olduğu bilinmedi veya açıklaması yapılmadı. 2002 yılında büyük olan mezar, Geyikli Deniz Piyade Taburunda görev yapan Bnb. Ahmet Büyükşar‘ın dikkatini çeker. Mezar taşını tercüme edip hakkında bir araştırma yaptıktan sonra açıklamasını camiye bırakır. Buradan adının Mehmet Emin Vahit Paşa olduğunu aslen Kilisli olup, vezirlik unvanıyla Osmanlıda çok değişik görevlerde bulunduğunu öğreniyoruz. 2006 yılında mezar hakkında biz araştırmalar yaptık. Ahmet bey’in araştırmalarından daha kapsamlı bilgilere ulaştık(Çakıcı 2006). Seyyit Mehmet Emin Vahit Paşa Kilis’te doğmuştur. Nusayrilerdendir. Küçük yaşta babasını kaybettikten sonra annesi ile birlikte İstanbul’a gelmiştir. Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Annesi Osman Hulusi adında bir saray baltacısı ile evlendikten sonra sonra şansı açılmış, tahsil hayatına maliyede başlamasına rağmen yarıda bırakmış, zecriye başkatibi ve muhassılı, sonra Galata voyvodası Topal Halil Efendi sayesinde yükselerek 1806 yılında mevkufatçı olmuştur. Kısa bir süre sonrada Fransa’ya sefir olarak görevlendirilmiştir. Napolyon ile Osmanlı’nın beklediği anlaşmaları yapamaması sonrası 1 sene sonra yurda dönmüştür (Süreyya 1996). Daha sonra dengeler değişmiş Osmanlılar İngiliz desteği için Vahit Paşayı Çanakkale’ye İngiliz elçisi Robert Ader ile görüşmeye göndermişlerdir. 5 Ocak 1809 yılında anlaşmayı imzalamasından sonra İstanbul’a dönen Vahit Paşa saraydan takdir ve iltifat görmüştür. Önce defter emini daha sonra Reis’ül- küttabı olmuştur. Bu görevde 3 ay kaldıktan sonra kibirlendiği ve padişah fermanlarını tenkit ettiği gerekçesi ile 6 Ekim 1809’da Kütahya’ya sürgün edilmiştir. 2 sene Kütahya’da kaldıktan sonra affedilmiş ve 1811’de Tophane Nazırlığına getirilmiştir. Daha sonra Tersane Emini olmuş, kısa bir süre sonra Antalya’da Tekeoğlu İbrahim’in adamlarının yakalanıp Selanik’e nakli ile uğraşmış, 1814 Eylül ayında vezirlik ünvanı ile Teke ve Hamit sancaklarına vali olmuştur. 1819’da Hanya valiliğine getirilmiş sonra vezirliği alınarak İstanköy adasına sürgün edilmiştir. 1821’de vezirliği tekrar verilmiş ve sakız adası muhafızı olmuştur. Burada bir isyanın bastırılmasında yararlılık göstermiş, bu mücadelede Kaptan-ı derya Nasuhzade Ali Paşa ile ters düşmüş ve vezirlikten tekrar alınarak Alanya’ya oradan Afyon’a sürgün edilmiştir. 1824 yılında Sadrazam Galip Mehmet Paşa tarafından af edilmiş vezirliği tekrar verilerek Halep valisi yapılmıştır. 2 sene burada kaldıktan sonra tembellikle suçlanmış, vezirliği 3. defa alınıp önce Konya sonra Bursa’ya sürülmüştür. 1827 yılında tekrar af edilmiş Çanakkale Geyikli civarında bulunan ‘Eski İstanbul’ bölgesine muhafız tayin edilmiştir. Buradan daha aktif bir göreve tayini için müracaatları netice vermiş, Bosna valiliğine tayin olmuştur. Hareketinden önce Geyikli’de rahatsızlanarak 14 Ağustos 1828 tarihinde vefat etmiştir (www.kutso.org.tr). Değişik kaynaklarda Vahit Paşanın ölüm yeri belirtilmemiş, son yıllarda bir internet sitesinde Geyikli’den söz edilmeye başlanmıştır. Vahit Paşanın Kütahya’da sürgünde iken yaptırmış olduğu ve kendi adıyla anılan kütüphanesi hala kullanılmaktadır. Fransa’da iken yazdığı Sefaretname, Minhaç’ür-remat, Mirkat’ülMünacaat, Tarih-i Vak’a-i Cezire-i Sakız adında 4 tane eseri vardır (www.kutahya.gov.tr). Sefaretnamesi Atatürk’ün özel kütüphanesinde mevcuttur. Geyikli’de bulunan mezarındaki kitabenin günümüz Türkçe’sine çevrilmiş hali şöyledir. Yan kitabe: Evvelce Halep valisi merhum ve bağışlanması umulan mekanı cennet olası Seyyit Vahit Mehmet Paşa’nın ruhuna Allah rızası için Fatiha. Sene 1244 (1828) (Çakıcı 2006). Cephedeki kitabe: Baki olan yalnızca Allah’tır. 192 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 1- Bilim ve hikmetin birincisi sadrazamlıktan muşir olan Vahit Paşa ki onun çeşit çeşit eserleri faziletinin olgunluk içinde görülmesidir. 2- Hz. Muhammet ile aynı adı taşıyan (Mehmet) din ve devletin en emin kişisi ki onun bütün gidişatı doğru ve övgüye layık idi. 3- Sonunda yüce himmetine bir örnek gösterip, bu eziyetçi dünyayı cennet bahçelerine değişti. 4- Bu dünyada baki olmaktan ele geçen ne olabilir, bak da ibret al. 5- Onun mezar taşına bir tarih yazmaktan maksat, ona şöyle dua eylemektedir: ‘Allah Vahit Paşa’ya cemalini gösterme mükafatını ikram eylesin. Sabık Halep valisi merhum mağfurunleh cennetmekan Vahid üs Seyyid Muhammed Paşa ruhuçün lillahilfatiha (Çakıcı 2006). Osmanlı Devletinde üst düzey görevlerde bulunmuş kişilerin, özellikle İstanbul ve diğer büyük şehirlerde yüzlerce mezarları vardır. Belki birçoğu kaybolmuş, zamanla unutulup gitmiştir. Ama Geyikli gibi ufak bir kasabada üst düzey görevler yapmış birisi olarak Vahit Paşa’nın bu kadar çabuk unutulması, arkasından 2002 ye kadar hiç merak edilmemesi, geçmişimizi çok çabuk unuttuğumuzun bir delilidir. KAYNAKÇA Çakıcı H. 2006. Bilinmeyen Yönleri ile Geyikli. Çanakkale: Aynalı Pazar Matbaası Süreyya M. 1996. Sicil-i Osmani. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları www.kutahya.gov.tr/yetisenler.asp - 68k www.kutso.org.tr/m2.asp?kid=8 - 140k 193 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 194 GEYİKLİ’NİN GELİŞMESİNE EMEK VERENLER VE BURADAN YETİŞEN ÜNLÜLER Hasan ÇAKICI Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu ÖZET Geyikli’de dün ve bugün arasındaki bağların zamanla koptuğunu gördükçe bu çalışmayı yapmaya karar verdim. Cumhuriyetin kuruluş yıllarından sonra ilk olanları bulmayı amaçladım. Daha sonra bu yollardan gidenlerin önemli hizmetler verdiğini de biliyoruz. Zaman içersinde bunların da Geyikli tarihinde yer alacağını umut ediyoruz. Dün ile bu gün arasında bağın kurulup bunun devam ettirilmesi en önemli gurur kaynağımız olacaktır. Anahtar kelime: Geyikli, gelişme, emek, ünlü ABSTRACT I decided to prepare this paper when we saw the breaking of bridge of Geyikli between yesterday and today. I aimed to find out the first changes in Geyikli after the transition into republic period. I know that there were some persons who acted many important serving for the development of Geyikli and I hope that they will be honored by public of Geyikli. It will be the most source of pride for me that to reconstruct the bridge of Geyikli between today and yesterday. Key words: Geyikli, progress, effort, famous. Geyikli oldukça eski bir kasaba. Yıllar içerisinde gelişmesinde kurucusu olan Geyikli Baba dahil bir çok insanın emeğinin geçtiğini düşünüyorum. Ben Cumhuriyet sonrası Geyikli için çalışan kişilerden tespit edebildiklerimin hatıralarını yaşatmaya çalıştım. Öncelikle ilk olarak tabir ettiğimiz atılımları yapanların üzerinde durdum. Geyikli’nin bu günkü durumuna baktığımızda atılımların sonraki nesillerce de arttırılarak devam edeceği anlaşılıyor. Hacı Ahmet Tezcan (…- 1942): Motor gücünden yararlanarak zeytinyağı elde etmek için ilk girişimi başlattı. Macaristan’dan makine ithal ederek 1934 yılında evinin bahçesinde tesisini kurdu. Aynı zamanda değirmencilik işini de yapıyordu. Bu iş için çok borçlandığından 1936 yılında tesisi Rüştü Dedeoğlu’na satmak zorunda kaldı (Çakıcı 2006). Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Rüştü Dedeoğlu (1860- 1946): Ezine’de doğup burada ticari hayatına başlayan Rüştü efendi daha sonra Geyikli’ye taşıdı. Hacı Ahmet Tezcan’ın makinelerini alıp yeni yerine taşıdı. Daha gelişmiş bir tesis kurdu (Çakıcı 2006). Rıza Yücel (…- 1944): O yıllarda Geyikli’de en iyi eğitimi almış kişiydi. Evini adeta kütüphaneye çevirmişti. Seyahatlerini ve Geyikli hakkındaki araştırmasını el yazması bir kitapta topladı. Ne yazık ki o kitap günümüze kadar ulaşamamıştır. Muhtarlık yaptığı yıllarda Geyikli’de belediye kurulması için girişimlerde bulundu (1936). Gerekli desteği ve izini alamayınca, kendi gayretiyle belediye gibi hizmet yapmak istedi. Gaz lambalarıyla sokak aydınlatmalarını yaptı. Ölümünden sonra kitaplarına sahip çıkılamamıştır (Çakıcı 2006). Mehmet Hakkı Dinç (1871- 1952): Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, birinci, ikinci ve üçüncü dönem milletvekilliği yapmıştır. 1934 yılında Geyikli’ye yerleşmiş ve ölene kadar burada yaşamıştır. Niyazi Sönmez (1887- 1954): Muhtarlık ve CHP’den belde başkanlığı yaptığı yıllarda, Mareşal Fevzi Çakmak’ın da direktifleriyle Geyikli’de zeytinciliğin gelişmesine büyük katkılarda bulundu. Boş arazileri halka dağıtılarak zeytin dikmeleri konusunda teşvik etti. Ayrıca zeytinyağı fabrikası kurarak üretimi destekledi (Çakıcı 2006). Şakir Fenercigil (1900- 1970): Geyikli’de ilk büyük yatırım başlatanlardan birisidir. 1938 yılında oldukça büyük kapasiteli zeytinyağı fabrikası inşaatına başladı. 1942 yılında üretime başladı. 1953 yılında tesisi satmak zorunda kaldı (Çakıcı 2006). Hacı Nuri Özoğlu (1900- 1987): Organize ulaşım hizmetlerini 1950 yılında Geyikli’de başlatmıştır (Çakıcı 2006). Ali Galip Benice (1904- 1979): Halk arasında eğitimci olmasından dolayı Galip Hoca olarak bilinir. Geyikli’ye verdiği en önemli özellik genç olma, dinamik olma, neşeli olma ve en önemlisi Cumhuriyeti ve Atatürk’ü sevmek olmuştur. Hep gençlerin arasında önder oldu, genç gibi yaşadı, yaşlanmadı, genç gibi öldü (Çakıcı 2006). İsmail Dinç/ Zara Vitvikim (1933- 1998): Geyikli’de Anne baba desteğinden yoksun olarak yokluk içinde yetişmeye çalıştı. Yatılı okulda tahsiline devam ederken yarım bıraktı. İllüzyon gösterileri yapan grupla yurtdışına çıkarak, kendini yetiştirdi. Daha sonra yurda dönerek gösteriler yapmaya başladı. Fransa’da yapılan illüzyonistler yarışmasında dünya 3.sü oldu. KAYNAKÇA Çakıcı H. 2006. Bilinmeyen Yönleri ile Geyikli. Çanakkale. Aynalı Pazar Matbaası. 196 EZİNE’DE YÖRESEL EL SANATLARI Çiğdem YAVUZ ÖZET: Ezine’nin coğrafi konumu itibariyle geçiş noktası olması yörenin kültürel çeşitliliği el sanatlarına yansımıştır. Halı, kilim, testicilik, dantel, iğne oyası, semercilik, yorgancılık, cacala dokuması bunlardan bazılarıdır. Günümüzde daha çok testicilik ve halıcılık devam etmektedir. Çanakkale Kuzeybatı Anadolu halıcılığının önemli üretim yerlerinden biridir. Çanakkale ilçesi olan Ezine’nin bunda büyük payı bulunmaktadır. Ezine’nin köyü olan Akköy’de testicilik devam etmektedir. Bu da bu alanda Çanakkale tanıtımına büyük katkı sağlamaktadır. Bu bağlamda birer kültür yansıması olan insanların kendilerini ifade ettikleri halıcılık ve testiciliği gelecek nesile aktarmalı ve öğretmeliyiz. Hem yörenin tanıtılması adına hem de sanatın yaşatılması adına. Anahtar kelimeler: El sanatları,Çanakkale Ezine’de önemli el sanatları, halıcılık, testicilik, yörenin simgeleri. El sanatları,insanların birtakım ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla duygu ve düşüncelerini bir takım malzemeler kullanarak yansıttıkları ürünlerdir. Çanakkale ve bölgesi el sanatları bakımından çok zengindir.Ezine ilçesi coğrafi konumu ile (İzmir-İstanbul yolu üzerinde bulunması) kültür çeşitliliğini el sanatlarına yansıtmıştır. Halı, kilim, cacala dokuması, dantel, iğne oyası, semercilik, yorgancılık yörede yapılan el sanatlarındandır. Bunların içerisinde halıcılık ve testicilik en belirgin özelliklerini kaybetmeden günümüze kadar gelmiştir. Niye bu el sanatlarından halıcılık ve testiciliği incelediğimiz düşünülürse halıda işlenen motifler yörenin simgesi durumuna gelmişlerdir. Aynı şey testicilik için de söz konusu. Bu çalışmanın amacı halı ve testiciliğin bugüne kadar geçirdiği evreler ve sosyo-ekonomik yerini değerlendirmek ve yitirilmemesi gereken birer sanat olduklarını dikkate çekerek yaşatılmasını sağlamaktır. Halı,maddesel yapısıyla cansız bir varlık olmasına rağmen,sanatsal yapısı dolayısıyla,bakımına gösterilen itinaya bağlı olarak,birkaç yüzyıl yaşayan canlı bir varlık gibidir (1). Türkler göçebe kültüründen gelmişlerdir.Bu yüzden yaşam koşullarına ayak uydurabilmek için örtünme gereksinimlerini gidermek için halıyı meydana getirmişlerdir. Halı hem çeyizdir,hem cenaze örtüsüdür,ev eşyası ve gösteriş ile varlıklılık göstergesi,hem de gelir aracı,ev içi eğitim,kültürleme ve sanatsal yaratı,kültür aktarıcısı ve yeniden yaratıcıdır (2). Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Çanakkale Kuzey Batı Anadolu halıcılığının üretim yerlerinden biridir. Günümüze ulaşan geleneksel Çanakkale halı desenleri yörede halen dokunmaktadır.Çanakkale yöresi halıcılığı Anadolu geleneksel halı bölgeleri içinde dejenerasyondan en az etkilenen bir bölgedir. ’Turnalı’, Sarıbaş”, ’Çarklı elek’, ’Elekli’, ’Oklu’ desenli halılar bozulmadan günümüze kadar gelmiş ve yöre dokuyucuları tarafından dokunmuştur (3). İşte bu yöresel halı dokumacılığında Ezine önemli bir yer teşkil etmektedir.Ezine köylerinden olan Karagömlek, Yenioba, Belen, Kumburun, Şap dokumacılığın devam ettiği yerlerindendir.Köylerde dokunan halılar kadınların kendilerini ifade ettikleri el sanatlarından biridir.Aynı zamanda onlar için birer çeyiz ürünü ve ev ekonomisine katkı anlamındadır. Kendilerini ifade ettikleri dil ise motifler ile aktarıldı.Bölgede dokunan halı motifleri geometrik motiflerden meydana gelmektedir.Çengeller,yıldız motifler,zigzag ve üsluplaştırılmış yapraklar motifleri (asma yaprağı,çınar yaprağı,kabak yaprağı) kullanılmıştır. Yöre halkı bordüre ‘su’ adını vermiştir. KöşeGöbek, Serpme, Raportlu desen komposizyonları kullanılmıştır. Aynı zamanda bölgede hayvancılık yapılması halıda kullanılan malzemeye avantaj sağlamıştır ve yünün elde edilmesine kolaylık olmuştur. Renklerde ise canlı renkler göze çarpmaktadır. Günümüzde el halıcılığı pek az yapılmaktadır.Gelişen sanayileşmeden dolayı makine halıcılığına geçilmiştir.İnsanlar kullanım kolaylığından dolayı makine halılarını tercih etmektedirler. El halısı gelenekselleşmiş birer sanat ürünüdür.İnsanlar hem geleneğin devam edebilmesi hem de ekonomik açıdan hala sanayileşmeye karşın direnmektedir. Ezine’nin el sanatları denildiğinde ilk akla gelen halıcılığın devamını sağlamak hem de yörenin turizmine dolayısıyla ekonomisine katkının devam edebilmesi amacı çalışmalar yapılması gerekmektedir. Ezine’nin diğer önemli el sanatlarından biri de testiciliktir.Ezine’de el sanatı zaman ilk akla gelen Akköy testiciliğidir.’İlk çağlardan,günümüze kadar geçen süre içinde kilin şekillendirilmesi ,süslenmesi, toplumların duyarlılığını, kültürel birikimlerini, dinsel inançlarını, toplum içi ilişkilerini, yaşamlarını yansıtan bir sanat objesine dönüşmüştür.’(4) Çömlekçilik sanatı Neolitik çağdan bu yana Anadolu’da süregelen bir kültür yansıması olmuştur ve Akköy’de bu sanat yaşatılmaktadır. En belirgin özelliği ise çömlekçiliğin kadınlara özgü bir uğraş olmasıdır.Çömlek çarkının kullanıcısı,ustası kadınlar olmuştur. Toprağın elde edilmesi oldukça zahmetlidir.Kil köyün yakınındaki topraklıktan derin çukurlar açılarak elde edilir. Çıkarılan toprak kurutulur,sonra içersinde su bulunan havuza atılır,ayaklar ile ezilerek karıştırılır ve elenir. Havuzdan süzüldükten sonra çamur dinlendirilir. Sonunda deri sertliğine geldiğinde yoğrulur ve çarkta işlenecek kıvama getirilir. Çamur yoğrulup künde adı verilen parçalara ayrılır ve çarkın diğer bir adıyla ‘tornanın’yanına getirilir. Artık usta kadınlar çarkı döndürerek kile şekil vermeye başlarlar. 198 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Akköy’de daha çok küp ve testi yapılmaktadır.Ürün oluşturulduktan sonra kurutulmaya alınır. Rüzgarın vurmayacağı gölge yerde ceyranda kalmayacak şekilde kurutulur.Pişirimden önce beyaz ve kırmızı astara batırılmış parmaklar ile (halk ağzında‘telleme’ adı verilen) süslemeler yapılır. Her ustanın üslubu farklıdır ve ürüne bakıldığında kime ait olduğu burada anlaşılır. Fırınlama işlemi öncesinde fırın içersine büyük bir ustalıkla yerleştiriliyor. Sonra odun ateşi ile 8-10 saatte pişirilmektedir. Köyde her evin özel fırınları bulunmaktadır. Pişirme ve toprağın taşınması gibi işlemleri erkeklerin işi ve çamur ayıklanıp ve şekil verilip yapım aşaması ise ‘usta kadınların’ işi olmaktadır. Köyün el sanatı haline gelen testicilik geleneklerine de yansımıştır. (Düğünlerinde su dolu testiler ile oyunlar oynanmış). Plastik endüstrinin ortaya çıkması ile ülkemizde çömlekçilik sanatı etkilenmiştir. İnsanlar endüstriyel ürünleri talep etmeye başlamışlardır. Bu yüzden belki eskiye oranla daha az yapılmaktadır ama yine de çömlekçilik sanatı varlığını sürdürmektedir. Akköy testiciliği hala direnmektedir. Yapılan ürünler ile değerlerin kaybedilmemesi için ayakta durmaya çalışılmaktadır. İşte burada önemli olan bu sanata dikkate çeker çalışmaların yapılmasıdır. Bu bağlamda Ezine’nin birer simgesi durumuna gelmiş olan,birer kültür yansıması olan halıcılık ve testiciliği gelecek nesillere aktarmalı ve öğretmeliyiz. Kendimize özgü olan bu el sanatlarını devamını sağlayacak yeni tasarılara açık olmalı ve desteklemeliyiz. El sanatının yaşatılması ve yörenin tanıtılması adına. KAYNAKÇA: (1) Güngör, H. Türk Halıları (2) Ayan, D., Leloğlu-Ünal, S. “Geleneksel/Kırsal Üretimden Organize Üretime Geçiş Sürecinde Türkiye ve Türkmenistan Halıcılığı Üzerine” 2000’li Yıllarda Türkiye’de Geleneksel Türk El Sanatlarının Sanatsal, Tasarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyumu bildiriler kitabı. (3) Uğurlu, S.S. “Yöresel el halıları üretiminde Çanakkale örneğinde modern motif ve kompozisyon önerileri” 2000’li Yıllarda Türkiye’de Geleneksel Türk El Sanatlarının Sanatsal, Tasarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyumu bildiriler kitabı. (4) Ayda, D. “Tokat Seramikleri” 2000’li Yıllarda Türkiye’de Geleneksel Türk El Sanatlarının Sanatsal, Tasarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyumu bildiriler kitabı. 199 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 1: Ezine’de üretimi yapılan halı örneği. Resim 2: Ezine halısı. 200 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Resim 3: El sanatları içinde önemli bir yer tutan testi örnekleri. 201 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 202 ÜLKEMİZDE VE EZİNE’DE ZEYTİNCİLİK S. Işıl ÇİLLİDAĞ, Nihat BÜYÜKEROL S. S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği İzmir ÖZET Dünya zeytin ve zeytinyağı üretimi her geçen yıl artış göstermektedir. Üretimin % 80’ini Akdeniz havzasında bulunan ülkeler tarafından gerçekleştirilmekte olup, ülkemiz yıllara bağlı olarak beş veya altıncı sıralarda yer almaktadır. Suriye son yıllarda izlemiş olduğu politikalarla üretimde ülkemizin önüne geçmiştir. Ülkemiz ekonomisi açısından büyük önem taşıyan zeytincilik de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2015 yılında dünya ikinciliğini hedeflemiştir. Bu hedefler doğrultusunda zeytin ağaç sayısının arttırılması, üretim teknolojilerinin yenilenmesi, kalitenin iyileştirilmesi konularında desteklemelerle sektör hız kazanmaktadır. Teknolojik yenilenmelerle birlikte sulama, budama, gübreleme gibi bakım tekniklerinde üreticilerin bilgilendirilmesi ve eğitimi de büyük önem arz etmektedir. Bunun yanında ürünün değerlendirilmesi ve ekonomik öneminin arttırılması açısından tüketicilerin de ürüne yönelik bilgilerinin arttırılarak, zeytinyağının daha fazla tanınmasının ve tüketilmesinin sağlanması gerekmektedir. Ülkemizin önemli zeytin üreticisi illerinden birisi olan Çanakkale’de zeytincilik yoğun olarak Ezine ve Ayvacık ilçelerinde yapılmaktadır. Üretilen zeytininin önemli bir kısmı yağlık olarak kullanılmakla birlikte son yıllarda sofralık zeytin üretimi de gelişme göstermiştir. Zeytinciliğin, bölge ekonomisine önemli katkıları bulunmaktadır. Anahtar Kelimeler: Zeytin, Zeytinyağı , Üretim, Türkiye, Ezine, ABSTRACT Olive and olive oil production in the world keeps increasing every year. Countries in the Mediterannean basin has a 80 percent rate in the total production and our country ranks fifth or sixth in years term. Syria has outpaced Turkey with its advance due progressive policies in production through the recent years. Ministry of Agriculture and Rural Aaffairs has targeted the second rank in the world by the year 2015 in olive growing which is of big importance for our country’s economy. In accordance with these objectives the sector keeps gaining momentum being supported in the betternment of the quality, renovation of technologies and in terms of increasing the tree quantity. In addition to the technological renovations, informing the producer about irrigation, prunning, fertilization and providing training opportunities are vitally important. Moreover, in order to increase the economic importance of the product, the consumer also has to be well informed about the product to be able to secure the wide spread consumption and advertisement of olive oil. Olive growing is more common and dense in Ezine and Ayvacık regions of Çanakkale which is one of our country’s most important olive grower cities. Wwhile a big amount of the olive produced is being used for olive oil pruduction, table olive growing has also made a progress through the recent years. Olive growing contributes a lot to the regions economy. Key Words: Olive, Olive Oil, Production, Turkey, Ezine Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 204 YÜKSEKOKUL ÖĞRENCİLERİNİN EZİNE EKONOMİSİNE KATKISI A.Sami KÜKRER, Özgür MANAP, Arzu Zeynep ÖMERCİOĞLU Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ezine Meslek Yüksekokulu ÖZET Çanakkale Onsekiz Mart üniversitesinin kurulduğu 1992 tarihinden günümüze kadar Çanakkale ekonomisinin üniversite ve üniversite öğrencilerinin ihtiyaçlarına ve harcamalarına göre şekillendiği görülmektedir. Buna bağlı olarak Çanakkale Onsekiz Mart üniversitesi bünyesi içinde Çanakkale ilçelerinde eğitim-öğretimini sürdüren meslek yüksekokulları ve öğrencilerinin de yöresel ekonomi içinde önemli bir paya sahip olduğunu ifade etmek mümkündür. Bu doğrultuda çalışmanın amacı, Ezine MYO öğrencilerinin Ezine’de kaldığı süre içerisinde Ezine ekonomisine sağlamış olduğu ekonomik katkıyı ortaya koymaktır.Elde edilen anket sonuçlarının değerlendirilmesi ile yüksekokul öğrencilerinin Ezine ekonomisi içerisinde yüksekokul öğrencilerinin yapmış olduğu harcamaların Ezine ekonomisi içerisinde yarattığı katkı değerlendirilmektedir. Çünkü geçmişten günümüze kadar yüksekokul öğrencilerinin barınma, ulaşım, zorunlu tüketim ve sosyal içerikli harcamaların Ezine ekonomisi içinde önemli bir paya sahip olduğu görülmektedir. Hatta son yıllarda yüksekokul öğrencilerine yönelik pansiyon ve ev pansiyonculuğunun gelişmesi, kafeterya, çay bahçesi, pastane fastfood, lokanta gibi yeni işkollarına yatırımlar yapılması bunun açık bir göstergesidir. Bu çalışmanın katkısı, Ezine MYO öğrencilerinin Ezine’de kalış süreleri içerisinde yapmış oldukları harcamaların ortaya konularak daha sonraki yıllarda bu doğrultuda yapılacak yatırımlara ve ihtiyaçlara ışık tutmak, yol göstermek amacını taşımaktadır. Anahtar Kelimeler: Ezine Ekonomisi, Öğrenci Potansiyeli, Öğrencilerin Ekonomik Katkısı ABSTRACT Since the foundation of Canakkale Onsekiz Mart University 1992, it is evident that the city economy has been shaped according to the needs and expenses of the university and university students. Therefore, it is feasible to express the important role of the vocational colleges, which located in the small towns of the Canakkale Province, and its students for the local economy. In this direction, the aim of this study is to provide information about the economic contribution of the student of Ezine Vocational College, in the Ezine town. By analyzing the survey results, the expenses of the vocational college students and their contribution to the Ezine economy is evaluated. Because, from the past to the present, it is clear that accommodation, transportation, necessary consummation and social expenses of the vocational college students has very important role in Ezine local economy. In the recent years, Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) number of the guesthouses / private student dormitories are increased and new business investments were made for the cafes, tea gardens, pastry shops, fastfood places and restaurants; which are the good indications of this situation.This study aims to provide information about expenses of the Ezine Vocational College students and supply guidance for the future investments and needs in that direction. Keywords: Economy of Ezine, Student Potential, Economic Contribution of the Students GİRİŞ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 03.07.1992 Tarih ve 3837 sayılı “Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” (R.G. 11.07.1992 Tarih, S.21281) ile kurulmuştur. 1993-1994 Eğitim-Öğretim yılında, Fen-Edebiyat Fakültesi, Eğitim Fakültesi, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu, Çanakkale Meslek Yüksekokulu, Biga Meslek Yüksekokulu ve Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu olmak üzere 2378 öğrenci ile eğitime başlamıştır. 1994-1995 Eğitim-Öğretim yılında Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Ayvacık, Bayramiç, Çan, Ezine, Gelibolu ve Yenice Meslek Yüksekokulları ile Fen Bilimleri ve Sosyal Bilimler Enstitüleri, 1995-1996 Eğitim-Öğretim Yılında Ziraat Fakültesi, Su Ürünleri Fakültesi, İlahiyat Fakültesi ve Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, 1996-1997 Eğitim-Öğretim yılında Güzel Sanatlar Fakültesi ve Sağlık Yüksekokulu, 1998-1999 Eğitim-Öğretim yılında Gökçeada Meslek Yüksekokulu, 2000-2001 Eğitim-Öğretim yılında Tıp Fakültesi ve Lapseki Meslek Yüksekokulu kurulmuştur.(ÇOMU Faaliyet Raporu) Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinin 9 fakülte, 11 meslek yüksekokulu, 2 yüksekokul, 2 enstitü olmak üzere bugün toplam 24 eğitim birimi görev yapmaktadır. Ezine Meslek Yüksekokulunda 2007-2008 Eğitim-Öğretim yılında 411 öğrenci öğrenim görmektedir. Bu çalışmanın amacı Ezine MYO’da öğrenim gören öğrencilerin Ezine kalış süresi içinde yapmış oldukları harcamaları tespit etmek ve bunun Ezine ekonomisine katkısını belirlemeye çalışmaktır. GENEL BİLGİLER Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Akademik Takvimi dikkate alındığı zaman, yüksekokul öğrencilerinin Ezine’de 10 ay süreyle kaldığı görülmektedir. Yüksekokul öğrencilerinin harcamalarını tespit etmek amacıyla ekte sunulan “anket formu” düzenlenmiştir. Ezine MYO’da 2007-2008 eğitim-öğretim yılında öğrenim gören öğrenci sayısının 411 olmasına bağlı olarak tamamına yakınına birebir anket uygulanmıştır. Dolayısıyla anket sonuçları ve rakamsal değerler gerçek değerleri yansıtmaktadır. Yüksekokul öğrencilerinin harcamalarını tespit etmek amacıyla yapılan ilk araştırmada ana kütle; 206 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 1234- Konut Kiralayanlar Okul yurdunda kalanlar Özel yurt ve pansiyonlarda kalanlar Otelde kalanlar Olmak üzere ayırıma tabi tutulmuştur. Her kütlenin harcamaları ayrı ayrı tespit edilmiştir. Ankete katılanların % 44,5’i ev kiralayanlardan, %17’si özel yurt yada pansiyonda kalanlardan %15’i otelde kalanlardan, %14,56 okul yurdunda kalanlardan oluşmaktadır. Buna göre öğrencilerin barınma ihtiyaçlarını büyük ölçüde ev kiralama, özel yurt ve pansiyon, otel ve okulun yurdundan sağladığı görülmektedir. Bununla beraber öğrencilerin 256’sının (%70,3) İstanbul, 15’i (%4,1) Çanakkale merkez, 9’u (%2,4) Ezine, geri kalanlarının da çeşitli şehirlerden geldiği tespit edilmiştir. yt l 50 1+ yt l 40 150 0 yt l 30 140 0 20 130 0 10 020 0 yt l 120 100 80 60 40 20 0 yt l Kişi YÜKSEKOKUL ÖĞRENCİLERİNİN HARCAMALARI Konut Kiralayan Öğrencilerin Harcamaları Barınma ihtiyacını konut kiralayarak sağlayan öğrencilerin sayısı anket katılımına göre 16’dir. Yüzdelik dilimi ise %44,5 olup en büyük çoğunluğu oluşturduğu görülmektedir. Bu öğrencilerin 124’ünün yani %76,5’nin İstanbul’dan geldiğini tespit edilmiştir. Barınma Harcamaları Konut kiralayan öğrencilerin barınma harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Harcama Aralıkları Tabloda da görüldüğü gibi bu öğrencilerin 109’u 100-200 YTL aralığında, bir kira ödemesi, 31’i 201-300 YTL aralığında, 15’i 301-400 YTL aralığında, 5’i 401500 YTL aralığında, 2’si 501 ve üzeri kira ödemesi yaptığını belirtmiştir. Buna göre ev kiralayan öğrencilerin 109’unun 100-200 YTL aralığında bir kira ödemesi yapması, birkaç öğrencinin bir araya gelip ev kiraladıklarını göstermektedir. Tablodaki veriler dikkate alındığında konut kiralayan öğrencilerin barınma harcaması için aylık toplam 24.650-39.600 YTL aralığında kira ödemesi 207 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) yaptığını görmekteyiz. Konut kiralayan öğrencilerin kiraladıkları konutları boşaltmamalarına bağlı olarak 12 ay kira ödedikleri dikkate alınırsa yıllık kira ödemesi 295.800-475.200 aralığında olduğu görülmektedir. yt l + 25 1 yt l 0 20 125 15 120 0 yt l 10 115 0 yt 10 0 50 - yt l 120 100 80 60 40 20 0 l Kişi 2.1.2. Beslenme Harcamaları Konut kiralayan öğrencilerin beslenme harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Harcama Aralıkları Barınmak için ev kiralayan öğrencilerin beslenme ihtiyaçlarını nereden sağladıklarına baktığımızda 132’sinin (%81,4’nün) beslenme ihtiyacını evde kendisinin hazırlayarak sağladığını görmekteyiz. Bu bağlamda bu öğrencilerin Pazar, market, kasap vb. alışverişlerini diğer öğrencilere göre daha yoğunluklu olarak gerçekleştirdiklerini düşünebiliriz. Diğer öğrencilerin beslenme ihtiyaçlarını okul yemekhanesi veya lokanta gibi yerlerde karşıladıklarını görmekteyiz. Konut kiralayan öğrencilerin beslenme ihtiyacı için, 20’si 101-150 YTL aralığında, 98’i 151-200 YTL aralığında, 40’ı 201-250 YTL aralığında, 4’ü 251 ve üzeri bir beslenme harcaması gerçekleştirdiklerini görmekteyiz. Tablodaki veriler dikkate alındığında konut kiralayan öğrencilerin beslenme harcaması için aylık toplam 24.858-33.000 YTL aralığında beslenme harcaması yaptığını görmekteyiz. Yüksekokul öğrencilerinin Ezine’de 10 ay kaldıkları dikkate alınırsa yıllık toplam beslenme harcamalarının 248.580-330.000 aralığında olduğu görülmektedir. 208 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) yt l 20 1+ yt l 0 -2 0 15 1 10 1- 15 0 yt yt l -1 00 51 050 l 80 60 40 20 0 yt l Kişi 2.1.3. Giyim Harcamaları Konut kiralayan öğrencilerin giyim harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Harcam a Aralıkları Barınmak için konut kiralayan öğrencilerin giyim ihtiyacının yüzde kaçını Ezine’den karşıladığına baktığımızda, ilgili öğrencilerin 106’sı Ezine’den hiç giyim alışverişi yapmamaktadırlar. Bu öğrencilerin 48’i giyim ihtiyacının yalnızca %25’ini Ezine’den karşılamaktadır. Geriye kalan küçük dilimi (Yaklaşık %6’sı) Giyim ihtiyacını Ezine’den karşılamaktadır. Sonuç itibariyle Ezine MYO öğrencilerinin giyim ihtiyaçlarını Ezine’den karşılama eğilimlerinin oldukça düşük seviyelerde kaldığını görmekteyiz. Böylece doğrudan olarak öğrencilerin Ezine’de giyim sektörüne çok katkıda bulunduğu ifade etmek mümkün değildir. 2.1.4. Ulaşım Harcamaları Barınma ihtiyacını konut kiralayarak karşılayan öğrencilerin ulaşım harcamalarının tespiti Çanakkale merkeze hangi sıklıkla gittikleri, yıl içinde ailelerinin yanına hangi sıklıkla gittikleri dikkate alınarak belirlenmiştir. Ankete katılan öğrencilerin Çanakkale merkeze gidişlerine bakıldığında 12’si ayda 1, 42’si ayda 2, 62’si ayda 3, 43’ü ayda 5, 5’i ayda 7’den fazla gittikleri görülmüştür. Öğrencilerin aile yanlarına gitme sıklığına bakıldığında ise, 24’ü yılda 2, 45’i yılda 3, 72’si yılda 4, 23’ü yılda 5 kez gittiği tespit edilmiştir. Öğrencilerin ulaşımla ilgili anket bilgileri dikkate alındığında Çanakkale merkeze gidiş geliş için aylık 3.056YTL olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Çanakkale’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam değerin 30.560 olduğunu ifade etmek mümkündür. Öğrencilerin aile yanlarına gidişleri yıl bazında olduğu için, yıllık toplam harcamanın (İstanbul’a gidiş geliş otobüs fiyatları ağırlıklı olmak üzere) 41.020YTL olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla konut kiralayan öğrencilerin ulaşım ile ilgili harcamaları aylık 7.176YTL, yıllık ise 71.580YTL olduğu tespit edilmiştir. 209 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) yt l + -1 5 15 10 1 25 1 0 120 0 yt l yt l -1 00 51 50 0- yt l 140 120 100 80 60 40 20 0 yt l Kişi 2.1.5. Kitap-Kırtasiye Harcamaları Konut kiralayan öğrencilerin giyim harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir Harcama Aralıkları Konut kiralayan öğrencilerin kitap+kırtasiye v.b. aylık ortalama ne kadar harcama yaptıklarına baktığımızda; 118’inin yani 0-50 YTL aralığında, 27’sinin yani 51-100 YTL aralığında harcama yaptığı görülmektedir. Konut kiralayan öğrencilerin kitap-kırtasiye ve bunun gibi harcamalarının 1.377-8.600 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 13.770-86.000 YTL aralığında olmaktadır. yt l 25 1+ yt l 15 120 0 yt l 10 115 0 51 -1 00 050 yt l 60 40 20 0 yt l Kişi 2.1.6. Sosyal Harcamalar Konut kiralayan öğrencilerin giyim harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir Harcama Aralıkları Konut kiralayan öğrencilerin sosyal ihtiyaçları için aylık harcamalarına baktığımızda 56’sı 0-50 YTL aralığında, 48’i 51-100 YTL aralığında, 23’ü 101-150 aralığında, 9’u 151-200 YTL aralığında 5’i 251 ve üzeri aralığındadır. Konut kiralayan öğrencilerin sosyal ihtiyaç ve bunun gibi harcamalarının 6.130-14.105 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış 210 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 61.300-141.050 YTL aralığında olmaktadır 2.1.7. Harcamaların Genel Toplamı ve Yüzdelik Dağılımı Konut kiralayan öğrencilerin harcamalarının genel dağılımı; HARCAMA TÜRÜ Barınma Harcamaları Beslenme Harcamaları Ulaşım Harcamaları Kitap-Kırtasiye Harcamaları Sosyal Harcamalar TOPLAM AYLIK 24.650-39.600 24.858-33.000 7.176 1.377-8600 6.130-14.105 57.015-102.481 YILLIK 295.800-475.200 248.000-330.000 71.760 13.770-86.000 61.300-141.050 618.870-1.104.010 Konut kiralayan öğrencilerin genel toplam harcamalarını aylık olarak 57.015102.481YTL aralığında, yıllık ise 618.870-1.104.010YTL olduğu görülmektedir. Bu harcamaların yüzdelik dağılımı ise aşağıdaki grafikte verilmiştir. 11% 6% Barınma 8% 43% Beslenme Ulaşım Kitap-Kırtasiye Sosyal 32% Grafikte de görüldüğü gibi konut kiralayan öğrencilerin harcamalarının içindeki en büyük pay %34 ile barınma harcaması oluşturmaktadır. Diğerleri sırasıyla beslenme %32, ulaşım %8, sosyal harcamalar %11, kırtasiye %6’dır. 2.2. Özel Yurt ve Pansiyonlarda Kalan Öğrencilerin Harcamaları Barınma ihtiyacını özel yurt ve pansiyonlarda karşılayan öğrencilerin sayısı anket katılımına göre 63’tür. Bu öğrencilerin %72’sinin İstanbul’dan geldiği tespit edilmiştir. 2.2.1. Barınma Harcamaları Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin barınma harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir 211 + 50 1 40 1 30 1 20 1 -5 0 -3 0 -4 0 0 0 yt l yt l yt l 0 0 -2 0 10 0 yt l 50 40 30 20 10 0 yt l Kişi Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Harcama Aralıkları Özel yurt ve pansiyonda kalan öğrencilerin barınma ücreti olarak ankette vermiş oldukları cevaplar dikkate alındığında Bu öğrencilerin %80,7’si (46 kişi) 100-200 YTL aralığında geri kalanı (17 kişi) 201-300 YTL aralığında bir ödeme yaptıklarını belirtmişlerdir. Özel yurt ve pansiyonda kalan öğrencilerin barınma ücreti olarak aylık toplam 8.100-14.300 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 81.000143.000 YTL aralığında olduğu görülmektedir. yt l 1+ 25 20 00 -2 15 1 125 0 yt l yt l 10 1 -1 50 yt -1 00 50 yt l 40 30 20 10 0 l Kişi 2.2.2. Beslenme Harcamaları Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin barınma harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir H a rca m a Ara l ıkla r ı Özel yurt ve pansiyonda kalan öğrencilerin beslenme ihtiyaçlarının karşılanmasında, bir kısmının özel yurtlarda bulunan kendi mutfaklarında, bir kısmının lokantalarda, bir kısmının da okul yemekhanesinden karşıladığı belirtilmiştir. Özel yurt ve pansiyonda kalan öğrencilerin beslenme harcamaları aylık toplam 8.315-12.500 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 83.150125.000 YTL aralığında olduğu görülmektedir. 212 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 20 1+ yt l yt l 120 0 15 0 -1 5 10 1 10 0 51 - 050 yt l yt l 25 20 15 10 5 0 yt l Kişi 2.2.3. Giyim Harcamaları Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin giyim harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir Harcama Aralıkları Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin öğrencilerin %63’ü Ezine’de giyime hiç para harcamadıklarını, %33,3’ü ise giyim harcamalarının ancak %25’ini Ezine’den sağladıklarını belirtmişlerdir. Sonuç itibariyle Ezine MYO öğrencilerinin giyim ihtiyaçlarını Ezine’den karşılama eğilimlerinin oldukça düşük seviyelerde kaldığını görmekteyiz. Böylece doğrudan olarak öğrencilerin Ezine’de giyim sektörüne çok katkıda bulunduğu ifade etmek mümkün değildir. 2.2.4. Ulaşım Harcamaları Özel yurt ve pansiyonda kalan öğrencilerin ortalama olarak Çanakkale Merkez’e ayda 3-4 kez, ailesi yanına ise yılda ortalama 5 kez gittikleri tespit edilmiştir. Öğrencilerin ulaşımla ilgili anket bilgileri dikkate alındığında Çanakkale merkeze gidiş geliş için aylık 504YTL olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Çanakkale’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam değerin 5.040YTL olduğunu ifade etmek mümkündür. Öğrencilerin aile yanlarına gidişleri yıl bazında olduğu için, yıllık toplam harcamanın (İstanbul’a gidiş geliş otobüs fiyatları ağırlıklı olmak üzere) 22.050YTL olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla konut kiralayan öğrencilerin ulaşım ile ilgili harcamaları aylık 2.709YTL, yıllık ise 27.090YTL olduğu tespit edilmiştir. 2.2.5. Kitap-Kırtasiye Harcamaları Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin kitap-kırtasiye harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. 213 yt l + 25 1 yt l 0 15 120 0 10 115 yt l 51 - 10 0 050 yt l 50 40 30 20 10 0 yt l Kişi Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Harcama Aralıkları Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin, kitap-kırtasiye ve bunun gibi harcamalarının 1.172-4.350 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 11.72043.500 YTL aralığında olmaktadır. 2.2.6. Sosyal Harcamalar Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin kitap-kırtasiye harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin sosyal ihtiyaç ve bunun gibi harcamalarının 3.544-6.350 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 35.440-63.500 YTL aralığında olmaktadır. 30 Kişi 25 20 15 10 yt l 25 1+ yt l 15 120 0 yt l 10 115 0 51 -1 00 0- 50 yt yt l l 5 0 Harcama Aralıkları 2.2.7. Harcamaların Genel Toplamı ve Yüzdelik Dağılımı Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin harcamalarının genel dağılımı; HARCAMA TÜRÜ Barınma Harcamaları Beslenme Harcamaları Ulaşım Harcamaları Kitap-Kırtasiye Harcamaları Sosyal Harcamalar TOPLAM AYLIK 8.100-14.300 8.315-12.500 2.709YTL 1.172-4.350 3.544-6.350 21.131-40.209 YILLIK 81.000-143.000 83.150-125.000 27.090 11.720-43.500 35.440-63.500 260.860-402.190 214 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin genel toplam harcamalarını aylık olarak 21.131-40.209YTL aralığında, yıllık ise 260.860-402.190YTL olduğu görülmektedir. Bu harcamaların yüzdelik dağılımı ise aşağıdaki grafikte verilmiştir. 15% 36% 9% Barınma Beslenme Ulaşım Kitap-Kırtasiye 8% Sosyal 32% Grafikte de görüldüğü gibi konut kiralayan öğrencilerin harcamalarının içindeki en büyük pay %36 ile barınma harcaması oluşturmaktadır. Diğerleri sırasıyla beslenme %32, ulaşım %8, sosyal harcamalar %15, kırtasiye %9’dir. 2.3. Okul Yurdunda Kalan Öğrencilerin Harcamaları Ankete katılan öğrencilerin 47’si Ezine Meslek Yüksekokulu Kız Öğrenci Yurdu’nda kaldıklarını belirtmişlerdir. Bu öğrencilerin de %70’inin İstanbul’dan geldiğini görmekteyiz. Diğer öğrencilerin de değişik şehirlerden gelmişlerdir. 2.3.1. Barınma Harcamaları Öğrencilerin tamamı aylık 100 YTL ödemektedir. Dolayısıyla toplam 47 öğrencinin aylık harcama toplamı 4.700 YTL, yıllık toplam ise 47.000 YTL olmaktadır. 2.3.2. Beslenme Harcamaları Okul yurdunda kalan öğrencilerin beslenme harcamalarına aşağıdaki tabloda gösterilmiştir ilişkin dağılım 215 yt l 25 0+ 20 125 0 yt yt l 15 120 0 yt l 10 115 0 50 -1 00 l 30 25 20 15 10 5 0 yt l Kişi Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Harcama Aralıkları Okul yurdunda öğrencilerin yemek yapma imkanına sahip olmalarına bağlı olarak %91’i yemeklerini kendi yaptıklarını, %9’u ise okul yemekhanesinde yediklerini belirtmişlerdir. Bu bağlamda öğrencilerin ihtiyaçlarını Pazar, market, kasap vb. yerlerden karşıladığı anlaşılmaktadır. Okul yurdunda öğrencilerin beslenme harcamalarının aylık 8.900-12.100 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 89.000-121.000 YTL aralığında olmaktadır. 2.3.3. Giyim Harcamaları Okul yurdunda kalan öğrencilerin giyim harcamalarına ilişkin dağılım aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Kişi 30 25 20 15 10 5 yt l 20 1+ yt l 15 120 0 yt l 10 115 0 10 0 51 - 05 0 yt l yt l 0 Harcama Aralıkları Okul yurdunda kalan öğrencilerin giyim harcamalarına baktığımızda %45,2’sinin giyim harcamalarının %25’ini Ezine’de yaptığını görmekteyiz. %41,5’i ise Ezine’de giyim alışverişi hiç yapmamaktadır. 2.3.4. Ulaşım Harcamaları Okul yurdunda kalan öğrencilerin ortalama olarak Çanakkale Merkez’e ayda 4 kez, ailesi yanına ise yılda ortalama 5 kez gittikleri tespit edilmiştir. Öğrencilerin ulaşımla ilgili anket bilgileri dikkate alındığında Çanakkale merkeze gidiş geliş için aylık 376YTL olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Çanakkale’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam değerin 3.760YTL olduğunu ifade etmek 216 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) mümkündür. Öğrencilerin aile yanlarına gidişleri yıl bazında olduğu için, yıllık toplam harcamanın (İstanbul’a gidiş geliş otobüs fiyatları ağırlıklı olmak üzere) 16.450YTL olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla okul yurdunda kalan öğrencilerin ulaşım ile ilgili harcamaları aylık 1.746YTL, yıllık ise 20.210YTL olduğu tespit edilmiştir. 2.3.5. Kitap-Kırtasiye Harcamaları Okul yurdunda kalan öğrencilerin kitap-kırtasiye harcamalarına ilişkin dağılım aşağıdaki tabloda gösterilmiştir 40 Kişi 30 20 10 yt l yt l 25 1+ 15 120 0 10 115 0 51 - 05 10 0 0 yt l yt l yt l 0 Harcama Aralıkları Okul yurdunda kalan öğrencilerin, kitap-kırtasiye ve bunun gibi harcamalarının 612-1.450YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 6.120-14.500 YTL aralığında olmaktadır. . 2.3.6. Sosyal Harcamalar Okul yurdunda kalan öğrencilerin sosyal harcamalarına ilişkin dağılım aşağıdaki tabloda gösterilmiştir 25 Kişi 20 15 10 5 l yt + 25 1 yt l 15 120 0 yt l 10 115 0 yt l 51 -1 00 050 yt l 0 Harcama Aralıkları Okul yurdunda kalan öğrencilerin sosyal ihtiyaç ve bunun gibi harcamalarının 1.326-3.750 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 13.260-37.500 YTL aralığında olmaktadır. 217 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 2.4.7. Harcamaların Genel Toplamı ve Yüzdelik Dağılımı Okul yurdunda kalan öğrencilerin harcamalarının genel dağılımı; HARCAMA TÜRÜ Barınma Harcamaları Beslenme Harcamaları Ulaşım Harcamaları Kitap-Kırtasiye Harcamaları Sosyal Harcamalar TOPLAM AYLIK 4.700 8.900-12.100 1.746 612-1.450 1.326-3.750 10.838-23.746 YILLIK 47.000 89.000-121.000 17.460 6.120-14.500 13.260-37.500 108.380-230.746 Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin genel toplam harcamalarını aylık olarak 10.838-23.746YTL aralığında, yıllık ise 108.380-230.746YTL olduğu görülmektedir. Bu harcamaların yüzdelik dağılımı ise aşağıdaki grafikte verilmiştir. 12% 25% 5% Barınma 8% Beslenme Ulaşım Kitap-Kırtasiye Sosyal 50% Grafikte de görüldüğü gibi konut kiralayan öğrencilerin harcamalarının içindeki en büyük pay %50 ile beslenme harcaması oluşturmaktadır. Diğerleri sırasıyla barınma %25, ulaşım %8, sosyal harcamalar %12, kırtasiye %5’tür. 2.4. Otelde Kalan Öğrencilerin Harcamaları Ankete katılan 57 öğrenci otel ve benzeri yerlerde kaldığını ifade etmiştir. Bu öğrencilerin 52’si İzmir Otel, 2’si de Ezine Öğretmen Evi’nde kaldıklarını belirtmişlerdir. 2.4.1. Barınma Harcamaları Otelde kalan öğrencilerin barınma harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. 218 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 50 1+ yt l yt l 40 150 0 0 30 140 0y tl 20 130 10 020 0 yt l 30 20 10 0 yt l Kişi 60 50 40 Harcama Aralıkları Öğrencilerin tamamı aylık 100-200YTL aralığında otel ücreti ödemektedir. Dolayısıyla toplam 57 öğrencinin aylık harcama toplamı 5.700-11.400 YTL, yıllık toplam ise 57.000-114.000 YTL aralığında olmaktadır. yt l 50 1+ yt l 20 1-2 50 yt l 0 15 120 10 115 0 10 0 50 - yt l 40 35 30 25 20 15 10 5 0 yt l Kişi 2.4.2. Beslenme Harcamaları Otelde kalan öğrencilerin beslenme harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Harcama Aralıkları Otelde kalan öğrencilerin %40,5’inin okul yemekhanesinde, kalan öğrencilerin ise lokanta ve diğer şekillerde karşıladıklarını belirtmişlerdir. Otelde kalan öğrencilerin beslenme harcamalarının aylık 8.403-10.840 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 84.030-108.400 YTL aralığında olmaktadır. 2.4.3. Giyim Harcamaları Otelde kalan öğrencilerin giyim harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Otelde kalan öğrencilerin %77’si Ezine’de giyime hiç para harcamadıklarını, %33,3’ü ise giyim harcamalarının ancak %25’ini Ezine’den sağladıklarını belirtmişlerdir. Sonuç itibariyle Ezine MYO öğrencilerinin giyim ihtiyaçlarını Ezine’den karşılama eğilimlerinin oldukça düşük seviyelerde kaldığını görmekteyiz. Böylece doğrudan olarak öğrencilerin Ezine’de giyim sektörüne çok katkıda bulunduğu ifade etmek mümkün değildir. 219 Kiş i Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 30 25 20 15 10 5 20 -2 00 15 1 1+ yt yt l l l yt 10 115 0 51 - 10 0 050 yt yt l l 0 Ha rc am a A ra lık lar ı 2.4.4. Ulaşım Harcamaları Otelde kalan öğrencilerin ulaşım harcamalarının tespiti Çanakkale merkeze hangi sıklıkla gittikleri, yıl içinde ailelerinin yanına hangi sıklıkla gittikleri dikkate alınarak belirlenmiştir. Ankete katılan öğrencilerin Çanakkale merkeze gidişlerine bakıldığında 18’si ayda 2, 35’i ayda 3, 8 öğrenci de ayda 4 kez gittiklerini ifade etmiştir. Öğrencilerin aile yanlarına gitmeleri ise yılda ortalama 5 kezdir.Öğrencilerin ulaşımla ilgili anket bilgileri dikkate alındığında Çanakkale merkeze gidiş geliş için aylık 496YTL olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Çanakkale’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam değerin 4.960YTL olduğunu ifade etmek mümkündür. Öğrencilerin aile yanlarına gidişleri yıl bazında olduğu için, yıllık toplam harcamanın (İstanbul’a gidiş geliş otobüs fiyatları ağırlıklı olmak üzere) 21.350YTL olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla okul yurdunda kalan öğrencilerin ulaşım ile ilgili harcamaları aylık 2.275YTL, yıllık ise 26.310YTL olduğu tespit edilmiştir. 15 25 1+ yt l yt l 120 0 yt l 0 10 115 51 -1 00 050 yt l 60 50 40 30 20 10 0 yt l Kişi 2.2.5. Kitap-Kırtasiye Harcamaları Otelde kalan öğrencilerin kitap-kırtasiye harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Harcama Aralıkları Otelde kalan öğrencilerin, kitap-kırtasiye ve bunun gibi harcamalarının aylık 3573.400YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 3.570-34.000 YTL aralığında olmaktadır. 220 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) yt l 25 1+ 15 120 0 yt l tl 0y 10 115 51 -1 00 050 yt l 45 40 35 30 25 20 15 10 5 0 yt l Kişi 2.4.6. Sosyal harcamalar Otelde kalan öğrencilerin sosyal harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Harcama Aralıkları Otelde kalan öğrencilerin sosyal ihtiyaç ve bunun gibi harcamalarının aylık 3.5556.550 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 35.550-65.500 YTL aralığında olmaktadır 2.3.2. Harcamaların Genel Toplamı ve Yüzdelik Dağılımı Otelde kalan öğrencilerin harcamalarının genel dağılımı; HARCAMA TÜRÜ Barınma Harcamaları Beslenme Harcamaları Ulaşım Harcamaları Kitap-Kırtasiye Harcamaları Sosyal Harcamalar TOPLAM AYLIK 5.700-11.400 8.403-10.840 1.779 357-3.400 3.555-6.550 18.015-33.969 YILLIK 57.000-114.000 84.030-108.400 26.310 3.570-34.000 35.550-65.500 180.150-339.690 Otelde kalan öğrencilerin genel toplam harcamalarını aylık olarak 18.01533.969YTL aralığında, yıllık ise 180.150-339.690YTL aralığında olduğu görülmektedir. Bu harcamaların yüzdelik dağılımı ise aşağıdaki grafikte verilmiştir. 221 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 18% 31% Barınma 7% Beslenme Ulaşım Kitap-Kırtasiye 9% Sosyal 35% Grafikte de görüldüğü gibi otelde kalan öğrencilerin harcamalarının içindeki en büyük pay %35 ile beslenme harcaması oluşturmaktadır. Diğerleri sırasıyla barınma %31, ulaşım %9, sosyal harcamalar %18, kırtasiye %7’dir. YÜKSEKOKUL ÖĞRENCİLERİNİN HARCAMALARI TOPLAMI VE YÜZDELİK DAĞILIMI Ezine Meslek Yüksekokulu’nda öğrenim gören öğrencilerin 2007-2008 eğitimöğretim yılında yapmış olduğu toplam harcamaların tespiti; bundan önceki bölümde elde edilen değerlerin bir araya getirilmesi sonucu bulunmuştur. Bu verilere göre aşağıdaki tablo düzenlenmiştir. HARCAMA TÜRÜ Barınma Harcamaları Beslenme Harcamaları Ulaşım Harcamaları Kitap-Kırtasiye Harcamaları Sosyal Harcamalar TOPLAM AYLIK 38.450-70.000 50.476-68.440 13.410 3.518-17.800 9.055-30.755 101.499-200.405 YILLIK 433.800-779.200 504.180-684.400 142.620 29.680-178.000 90.550-307.550 1.058.210-2.091.770 Yukarıdaki tablo incelendiğinde yüksekokul öğrencilerinin, barınma, beslenme,ulaşım, kitap-kırtasiye ve sosyal harcamaları için aylık 101.499200.405YTL aralığında, yıllık ise 1.058.210-2.091.770YTL aralığında harcamada bulunduğu tespit edilmiştir. Bu toplam harcamaların yüzdelik dağılımı ise; 222 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) 12% 6% 37% Barınma Beslenme 9% Ulaşım Kitap-Kırtasiye Sosyal 36% Grafikte de görüldüğü gibi öğrencilerin harcamalarının içindeki en büyük payı birbirine yakın olan %37 barınma ile %36 olan beslenme harcamaları oluşturmaktadır. Yani bir anlamda yüksekokul öğrencilerinin toplam harcamaları içinde barınma ve beslenme harcamaları %73’lük bir dilimi oluşturmaktadır. Diğer harcamalar toplamı %27 olup sırasıyla ulaşım %9, sosyal harcamalar %12, kırtasiye %6’dır. HARCAMALARIN EKONOMİK ANALİZİ VE SONUÇ Ezine Meslek Yüksekokulu’nda öğrenim gören 411 öğrencinin 364’ne birebir uygulanan anket sonuçlarına göre öğrencilerin aylık harcamalarının 101.499200.405YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu rakamsal değerin değişik yollarla nakit olarak Ezine ekonomisine girdiği düşünülürse, bu rakamsal değerin Ezine ekonomisi içerisinde yarattığı etkiyi küçümsemek mümkün değildir. Söz konusu harcamaların yıllık değerleri ise 1.058.210-2.091.770YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. buradan hareketle yüksekokul öğrencilerinin Ezine’de kalış süreleri içerisinde yapmış olduğu harcamaların katma değerini ortaya koyarsak; Türkiye’de ÇOĞALTAN KATSAYISININ SAYISAL DEĞERİ (çoğaltan katsayısı değeri 5 olarak tespit edilmiştir.) dikkate alındığı zaman; YARATILAN KATMA DEĞER 5.291.050-10.458.850 aralığında olmaktadır. Yüksekokul öğrencilerinin yapmış olduğu harcamaların ayrı ayrı bir analizi yapılırsa; Öğrenci harcamaları içinde barınma harcaması %37’lik bir paya sahiptir. Ezine Meslek Yüksekokulu’nun kurulduğu tarihten günümüze kadar öğrencilerin barınma ile ilgili herhangi bir sorunu olmadığını ifade etmek mümkündür. Nitekim son yıllarda özel yurt ve pansiyon işletmeciliği konusunda Ezine İlçesinde yatırımların yapıldığı görülmektedir. Ancak yüksekokula açılmış olan pazarlama programına alınacak ilave öğrenciler ile öğrenci sayısı artacağı için bu yönde ilave özel yurt ve pansiyonlara ihtiyaç duyulacaktır. 223 Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 ) Öğrenci harcamaları içerisinde beslenme harcaması %36’lık bir paya sahiptir. Ankette verilen cevaplar incelendiğinde, öğrencilerin beslenme konusunda ağırlıklı olarak ihtiyaçlarını kendi imkânlarıyla karşıladığı görülmektedir. Dolayısıyla beslenme harcamalarının Pazar, kasap, market ve bunun gibi harcamalar teşkil etmektedir. Ezine ilçesinde öğrencilerin beslenmelerine yönelik lokanta, fastfood, restoran gibi yerlerde belirli öğrenci indirimlerinin yapılması, öğrenciye hitap edecek yiyeceklerin üretilmesi, öğrencilerin bu yönde taleplerini arttıracağı kanaati taşınmaktadır. Ulaşım harcamalarının yeni açılacak pazarlama programına alınacak öğrenci sayısı artışı paralelinde bir artış göstereceği tahmin edilmektedir. Çünkü yüksekokul öğrencilerinin bayramlarda ve dönem sonlarında aileleri yanlarına gitmeleri sayısında herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Yine Çanakkale merkeze gidiş gelişlerde öğrenci sayısındaki artışa paralel olarak bir artış gösterecektir. Yüksekokul öğrencilerinin sosyal harcamaları içindeki büyük payı eğlence partileri ve geziler olduğu görülmektedir. Dolayısıyla öğrencilerin Ezine merkezde sosyal harcamalarının sınırlı olduğunu ifade etmek mümkündür. Ancak son yıllarda yüksekokul öğrencilerinin sosyal aktivitelerine ilişkin yeni yerlerin açıldığı gözlenmektedir. Ancak söz konusu yerlerin yeterli olduğunu ifade etmek mümkün değildir. Yüksekokul öğrencilerinin eğlence partilerini gerçekleştirebileceği mekânlara Ezine’de ihtiyaç olduğunu söylemek mümkündür. Sonuç olarak Ezine Meslek Yüksekokulu öğrencileri harcamalarının Ezine ekonomisi içerisinde önemli bir paya sahip olduğunu ifade etmek mümkündür. Özellikle son yıllarda Ezine ilçesinin ekonomik yapısının üniversite öğrencilerinin ihtiyaçlarına göre geliştiğini ve şekillendiğini, yüksekokuldaki öğrenci sayısının artışına bağlı olarak bundan sonraki yıllarda da bu gelişme ve şekillenmenin bu yönde olacağını ifade etmek mümkündür. 224