Ezine Degerleri Sempozyumu Kitabi

Transkript

Ezine Degerleri Sempozyumu Kitabi
EZİNE DEĞERLERİ SEMPOZYUMU
29-30 Ağustos 2008
Ezine
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yayınları
No: 86
ISBN: 978-975-8100-92-7
© 2008 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Editörler
Prof. Dr. Ali AKDEMIR
Prof. Dr. Osman DEMİRCAN
Doç. Dr. Selehattin YILMAZ
Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU
Dr. Cengiz AKBULAK
Kapak Tasarım
Gülhan APAK
Yayınevi
Olay Matbaası
Çanakkale
0(286) 212 91 91
BİLİM KURULU
Prof. Dr. Ali AKDEMİR
Prof. Dr. Osman DEMİRCAN
Prof. Dr. Ali Osman UYSAL
Prof. Dr. Hüseyin EKİNCİ
Prof. Dr. Türker SAVAŞ
Doç. Dr. Şükran YALÇIN-ÖZDİLEK
Doç. Dr. Yonca KARAGÜL YÜCEER
Yrd. Doç. Dr. Sami KÜKRER
Yrd. Doç. Dr. Orhan YÜKSEL
Dr. Cengiz AKBULAK
DÜZENLEME KURULU
Y. Fatih KADİROĞLU (Ezine Kaymakamı)
Halil BÜYÜKEROL (Ezine Belediye Başkanı)
Yrd. Doç. Dr. Sami KÜKRER (EMYO Müdürü)
Doç. Dr. Şükran ÖZDİLEK
Doç. Dr. Yonca KARAGÜL-YÜCEER
Öğr. Gör. Hüsniye FIRAT ŞİMŞEK
Öğr. Gör. Özgür MANAP
Öğr. Gör. Zerrin MERSİN
Öğr. Gör. Ümit TEKİN
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI SAYIN ERTUĞRUL
GÜNAY’IN ÖNSÖZ’Ü
Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin her alana yön verdiği 21. yüzyılda kültürel
değerleri akademik platformlarda hatırlamaya, araştırmaya, değerlendirmeye ve
akademik bir bakış açısı ile yeniden yorumlamaya her zamankinden daha çok
ihtiyaç duyulmaktadır. Bilimsel ve akademik düşünce sistemi, geçmişimize ve
günümüze yönelik nitelikli değerlendirme ve analizler aracılığıyla kültür ve
medeniyet dinamiklerimizi hareketlendirmektedir.
Toplumu bir arada tutarak farklı görüş ve fikirler arasında uzlaşmayı ve
birliktelik bilincini ortaya koyan kültürel değerler, “kültürel gelişme” sayesinde
uluslararası çalışmalara kendine özgü yönleriyle katkıda bulunmaktadır. Yerel ve
uluslararası düzlemde kültürel gelişmenin sürekliliğini ve etkinliliğini sağlamak için
ise bilimsel düşünce ve akademik zihniyet en önemli kaynağımızdır. O halde
yapılması gereken bu zihniyetten yola çıkarak kültürel zenginliğimizi yaşatmak ve
evrensel kültüre katkı sağlamaktır.
Kültürel miras yoluyla geçmişi akılda tutmak geleceğe yön vermenin en
sağlıklı yoludur. Ancak, hatırlamanın ve korumanın bir adım ötesine geçerek ulusal
kültür mirasımızı, günün gereksinimlerini karşılayacak bütüncül bir yaklaşımla
yeniden ele almak bir zorunluluktur. Böyle bir bakış açısı ülkemizi, demokratik ve
çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırma hedefine bir adım daha yaklaştıracaktır.
Türkiye’nin, sahip olduğu kültürün ve tarihin farkında olan, düşüncelerini
özgürce ifade eden, çağdaş ve katılımcı insanların yaşadığı daha özgür ve
demokratik bir ülke olması kültür politikamızın hedeflerindendir. Üniversitelerimiz
yaptıkları akademik çalışmalar, sempozyum ve konferanslar ile bu politikamızın
bilimsel çerçevesinin uluslararası standartlara taşınmasına yardımcı olmaktadır. Bu
bağlamda Onsekiz Mart Üniversitesi’nin Çanakkale’nin kültürel ve tarihi
özelliklerini ortaya çıkarmak adına büyük bir özveri ile gerçekleştirdiği,
akademisyen, uzman ve araştırmacıların özenli çalışmalarının sunulduğu
sempozyumun önemi ortadadır. Sempozyum tebliğlerinden oluşan bu kitap,
akademisyenlerin yanı sıra kültür ve medeniyet konularına ilgi duyan tüm okurların
yararlanacağı temel bir kaynak niteliğindedir.
Genç nesiller, kendi kültür ve kendi kimliklerini doğru bir şekilde
öğrendikleri takdirde başka kültürlere de hoşgörülü yaklaşabilecektir. Bu sebeple,
Çanakkale’nin kültürel, tarihi ve sosyal değerlerinin korunmasını ve tanıtılmasını
hedefleyen bu sempozyumda ve sunulan tebliğlerin kitap haline getirilmesinde
emeği geçenleri kutluyorum.
Ertuğrul GÜNAY
T.C. Kültür ve Turizm Bakanı
i
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
ii
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
ÇANAKKALE VALİSİ SAYIN ORHAN KIRLI’NIN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale ili, sahip olduğu tarihi, doğal, mitolojik değerleriyle ülkemizin en
müstesna kentlerinden birisidir. Aynı zamanda Çanakkale, eğitim düzeyi yüksek
halkı, tarıma elverişli toprağı, Çanakkale ve ülke sorunlarına duyarlı STK’ları,
koordineli çalışan yönetim dinamikleri, 25000 öğrencisi olan üniversitesi ile
ülkemizin en stratejik illerinden birisidir.
Çanakkale’nin Assos, Kaz Dağı, Troia, Milli Parkı, Çanakkale Boğazı,
Çanakkale Savaşları, Abide gibi yaygınlıkla bilinen değerlerinin yanı sıra,
uzmanlarca bilinen, yöre insanlarınca bilinen ve fakat yaygınlıkla bilinmeyen çok
sayıda değeri vardır.
Bilinen değerlerle, bilinmeyen ve fakat ekonomik, kültürel, mitolojik açıdan
anlam ifade eden değerleri kaydedip, değerlerine değer katmak, her kesimden
insanların yaygınlıkla ortak yargısıdır.
Bu yargıdan hareketle Valilik, Belediye, Üniversite, Çanakkale Ticaret
ve Sanayi Odası, ÇASİAD işbirliğiyle “Çanakkale İli Değerleri
Sempozyumları” organizasyonuna karar verilmiştir. Kültür ve Turizm
Bakanlığı sempozyumlarımızı desteklemiştir.
Başlangıcından itibaren organizasyona katkı veren tüm kurum ve
kuruluşların titiz çalışması sonucunda başarılı tanıtım gerçekleştirilmiştir. Ülke
sathında yaklaşık 400 bildiri sempozyumlara sunum için gönderilmiştir.
Bildiriler kitap olarak yayınlanmıştır. Amaç tüm ilçe ve beldeler düzeyinde
Çanakkale’nin tarihi, kültürel, mitolojik, ekonomik, ekolojik değerlerini ortaya
çıkarmak, envanterini yapmak, koruma ve geliştirme yönelimli stratejiler
geliştirmektir.
14 ilçe ve beldede gerçekleştirilecek sempozyumlardan sonra yeni bir kitap
daha yayınlanacaktır. Bu kitapta; bildirilerden yararlanılarak değer adı, değer
kategorisi, değer öyküsü, değeri koruyacak ve değere değer katacak stratejiler ile
stratejilerin gereğini yapacak kurumlara ilişkin bilgiler yer alacaktır.
Yaklaşık bir yıllık planlama, çalışma sonucunda ortaya çıkan bu etkinlik;
Çanakkale’nin tanıtımına, Çanakkale hakkında bilgilenmeye,
sorunlarının
çözümüne aracılık edecek niteliktedir.
Bu etkinliğin başarıyla ortaya çıkmasında emek verenlere içtenlikle teşekkür
etmeliyiz. Etkinliğimize destek veren Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul
GÜNAY’a ve Müsteşar Sayın İsmet YILMAZ’a teşekkür ediyorum.
Bu etkinlikte doğal olarak Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi aktif rol
almıştır. Çalışmaya katkı veren başta Rektör Prof. Dr. Ali AKDEMİR olmak
üzere, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman DEMİRCAN’a, Doç. Dr. Turan
TAKAOĞLU’na, Doç. Dr. Selehattin YILMAZ’a içtenlikle teşekkür ediyorum.
Bilim ve Organizasyon Kurulu ile işbirliği içinde çalışan Yrd. Doç. Dr. Evren
ERGİNAL, Dr. Cengiz AKBULAK, Öğr. Gör. Murat İLDİRİR, Öğr. Gör.
Gülhan APAK ve Ahmet ZEYBEK’i de içtenlikle kutluyorum. Sempozyumlara
sponsorluk desteği sağlayan GESTAŞ’a ayrıca teşekkür ediyorum.
iii
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Üniversitemiz ile koordineli çalışmayı Valilik adına gerçekleştiren Vali
Yardımcısı Ali PARTAL’a teşekkür ediyorum.
Çalışma işbirliği içerisinde gerçekleştiren Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür
GÖKHAN’a, Belediye Meclis Üyesi İsmet GÜNEŞHAN’a, Ticaret ve Sanayi
Odası Başkanı İlhami TEZCAN’a, Başkan Yardımcısı Hayrettin DERELİ’ye,
Oda Genel Sekreteri Abdurrahim TEMİZ’e, ÇASİAD Başkanı Hüseyin
YALMAN’a ve değerli yardımcılarına teşekkür ediyorum.
İlçelerde organizasyonları planlayıp gerçekleştiren Kaymakamlara ve
Belediye Başkanlarına teşekkür ediyorum. Son olarak bildirileri titizlikle
değerlendiren Bilim Kurulu üyelerine teşekkür ederim.
Orhan KIRLI
(Çanakkale Valisi)
iv
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
ÇANAKKALE BELEDİYE BAŞKANI SAYIN ÜLGÜR
GÖKHAN’IN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale, eşsiz güzelliklere sahip coğrafyasında sakladığı dünya tarihinin ve
kültürünün önemli miraslarıyla değerleri yüksek bir kenttir. Coğrafik olarak
ülkemizin en batısında yer alan kentimiz, çağdaş ve demokrat insanlarıyla da
yüzünü batının aydınlığına çevirmiş bir kenttir.
Çanakkale, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan boğazı, adaları, rüzgarı,
Kazdağları gibi doğal güzelliklerinin yanında, 5 bin yıllık bir geçmişe sahip Troia’
sı, antik kalıntılarla dolu, tarihin ilk felsefe okulunun kurulduğu Asos’ u ile
attığınız her adımda kendinizi tarih, kültür ve doğanın eşsiz ahengi içinde
bulacağınız ender rastlanan yerlerdendir.
Çanakkale Savaşları, emperyalizme karşı topyekun verilen milli mücadele ve
ümmet olmaktan ulus olma yolunda bir milletin attığı büyük adım olarak
araştırmacılar için güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyecektir.
Çanakkale kentinin vizyonunda kentsel değerler sürdürülebilir gelişme
anlayışı ile bütünleştirilmiştir. Bu kentsel değerlerin başında Çanakkale Boğazı,
Sarıçay Havzası gibi doğal değerler; kale, sivil tarihi yapılar gibi somut tarihsel
değerler; maniler halk oyunları gibi somut olmayan tarihi miras; uzlaşı, hoşgörü,
çok kültürlülük çoğulculuk gibi kültürel değerler ve tarih te iki büyük savaşı
yaşayan bölgede barışın asıl görev olarak savunulması yer almaktadır.
Kentlileşme sürecinde entelektüel bakış açısı, paylaşım ve katılımcılığın
yüksek olduğu kentimizde, “Barışın kenti uygar Çanakkale’yi yaşayan ve yaşatan
belediye” vizyonumuzla kentin tüm değerlerine sahip çıkmak, korumak,
geliştirmek, çağdaş ve mutlu bir kent yaratmak başlıca amacımızdır.
Çanakkale’nin doğasını, tarihi ve kültürel değerlerini korurken ve gelecek
nesillere aktarırken, tüm değerlerimizi insanlığın hizmetine sunarak Çanakkale’yi
geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu hedefi gerçekleştirmek için Çanakkale Belediyesi
olarak yalnız kent merkezinde değil, il çapında öncü ve yönlendirici rol oynamaya
hazırız.
Sahip olduğumuz sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel değerlerinin
saptanması, bu değerlerin korunması, adına, üniversitemiz öncülüğünde yapılan bu
çok yönlü çalışmanın, değerlerimize değer katacak bir rol oynayacağına inanıyor
ve emeği geçen tüm kişi ve kuruluşlara teşekkürlerimi sunuyorum.
Ülgür GÖKHAN
(Çanakkale İli Belediye Başkanı)
v
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
vi
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ
PROF. DR. ALİ AKDEMİR’İN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi 9 Fakültesi, 3 Yüksekokulu, 11 Meslek
Yüksekokulu, 15 Araştırma Merkezi, 25 000 civarında öğrencisi, 1150 öğretim
elemanı ile ülkemizin çağdaş üniversitelerinden biridir.
ÇOMÜ’nün ülkemiz ve üniversite topluluğu içindeki yeri ve önemi yanında
Çanakkale için de özel önemi vardır.
ÇOMÜ bir yandan bilimin evrensel konularına duyarlı etkinlikler,
araştırmalar gerçekleştirirken, eğitim-öğretim yaparken; diğer yandan içerisinde
bulunduğu ilin sorunlarına, değerlerine duyarlı etkinlikler ve araştırmalar da
yapmaktadır.
Bu bakış açısının bir sonucu olarak ‘Çanakkale İli Değerleri
Sempozyumları’ konseptine ulaşılmıştır.
Yörenin sorunlarına duyarlı olan ve kalıcı çözüm arayışlarını ivedilikle
sürdüren Çanakkale Valisi Sayın Orhan KIRLI’ya önerilen bu çalışma, onay
alındıktan sonra Valilik aracılığıyla Belediye Başkanlığına, Çanakkale Ticaret
ve Sanayi Odası’na, ÇASİAD’a, İlçe Kaymakamlıkları ve Belediye
Başkanlıklarına işbirliği için önerilmiştir. Tüm kurum ve kuruluşların onayıyla
çok paydaşlı bu etkinlik ortaya çıkmıştır.
‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’nın Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Valilik, Belediye Başkanlığı, ÇOMÜ, Çanakkale Ticaret ve
Sanayi Odası, ÇASİAD, Kaymakamlıklar, İlçe ve Belde Belediye
Başkanlıklarıyla çok paydaşlı işbirliğiyle yapılması oldukça anlamlıdır.
Sempozyumların çok yoğun bildiri sunum talebiyle karşılanması da
sempozyumlara ayrıca anlam katmıştır.
Bildiriler aracılığıyla Çanakkale’nin bilinen, bilinmeyen değerlerinin geniş
bilgi içeriğiyle envanteri çıkarılmış olacaktır.
Değerleriyle kimlik, kişilik bulan Çanakkale’nin ulusal düzeyde, uluslar arası
düzeyde bilinen bu kimliğinin korunması ve de geliştirilmesi mümkün olacaktır.
‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’yla sempozyum konseptine yeni
bir boyut da kazandırılmış olacaktır. Zira Çanakkale Merkezi, Bozcaada,
Gökçeada, Eceabat, Gelibolu, Lapseki, Biga, Çan, Yenice, Bayramiç,
Ezine, Ayvacık, Küçükkuyu ve İntepe’de gerçekleştirilecek sempozyumlardaki
bildiriler aracılığıyla adı geçen yörelerin değerler envanterine ulaşılacaktır.
Sempozyumlardan sonra geniş bir uzmanlar ekibince sempozyum bildirilerinden
yararlanılarak içerisinde değer adı, değer kategorisi, değer tanıtımı, değer geliştirme
stratejisi, değer geliştirme stratejisini uygulayacak kurum bilgilerinin yer alacağı
‘Çanakkale İli Değerleri Envanteri’ adlı çalışma hazırlanacaktır. Böylelikle
sempozyumlardan yararlanılarak yeni bir araştırma ve proje metodolojisi geliştirilip
uygulanmış olacaktır.
vii
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’nın çok paydaşlı gerçekleştirilmesi
fikrine destek sağlayan Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY’a ve
Müsteşar Sayın İsmet YILMAZ’a teşekkürlerimi arz ediyorum.
Sempozyumların çok paydaşlı düzenlenmesi fikrine içtenlikle sahip çıkan,
Çanakkale’nin gelişimine kalıcı çözümler üreten, üniversiteye verdikleri stratejik
önem bağlamında desteklerini esirgemeyen, sempozyumların hazırlık sürecinin
başarılı geçmesi için her türlü izni ve her türlü desteği sağlayan Valimiz Sayın
Orhan KIRLI’ya içtenlikle teşekkürlerimi sunuyorum.
Valilik adına organizasyon kurullarıyla anlamlı işbirliğini gerçekleştiren Vali
Yardımcısı Sayın Ali PARTAL’a teşekkür ediyorum.
Ortak çalışmanın ortak yükümlülüklerini içtenlikle yerine getiren Belediye
Başkanı Sayın Ülgür GÖKHAN’a ve değerli Belediye Meclis Üyesi Sayın
İsmet GÜNEŞHAN’a teşekkürlerimi sunuyorum.
Projenin planlanması ve gerçekleştirilmesi fikrine duyarlılıkla sahip çıkan,
kaynak sağlayan Ticaret ve Sanayi Odası’nın değerli Başkanı Sayın İlhami
TEZCAN’a içtenlikle teşekkür ediyorum. Ortak çalışmaların başarılı
yürütülmesine katkı veren Başkan Yardımcısı Sayın Hayretdin DERELİ’ye ve
Oda Genel Sekreteri Abdurrahim TEMİZ’e teşekkür ederim.
Üniversitemizin doğal paydaşı haline gelen ÇASİAD’ın değerli başkanı
Sayın Hüseyin YALMAN bu ortak çalışmaya anlamlı katkı vermişlerdir.
İşbirliğimizin devamı dileğiyle teşekkürlerimi iletiyorum.
Doğal olarak bu projede Üniversite, konunun akademik boyutuyla dominant
rol almıştır. Bu baskın rolün gerektirdiği ağır çalışma koşullarına içtenlikle katlanan
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman DEMİRCAN’a, Doç. Dr. Turan
TAKAOĞLU’na, Doç. Dr. Selehattin YILMAZ’a içtenlikle teşekkür ediyorum.
Bu yetkin ekibe katkı sağlayan Yrd. Doç. Dr. Evren ERGİNAL, Dr. Cengiz
AKBULAK, Öğr. Gör Murat İLDİRİR, Öğr. Gör. Gülhan APAK, Ahmet
ZEYBEK ve ÇOMÜ Basın ve Halkla İlişkiler Yetkilisi Oya TERZİOĞLU
TOKGÖZ’e teşekkür ediyorum.
Çanakkale’nin çok yönlü gelişimine anlamlı katkılar sağlayan ve
sempozyumların bildiri kitaplarının yayımlanması sponsorluğunu üstlenen
GESTAŞ Yönetim Kurulu’na teşekkür ediyorum.
Kent Merkezi, 13 ilçe ve beldede gerçekleştirilecek sempozyumlarda bildiri
sunarak katkı veren araştırmacıları ve bilim insanlarını kutluyor sempozyumların
başarılı geçmesini diliyorum. 30.07.2008
Prof. Dr. Ali AKDEMİR
(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü)
viii
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
EZİNE KAYMAKAMI F. FATİH KADİROĞLU’NUN ÖNSÖZ’Ü
Yıllarca hak ettiği ilgiyi görmeyen Çanakkale, son zamanlarda yoğun bir şekilde
gündeme gelip alternatif bir değer olarak gözlerde ve gönüllerdeki yerini aldı.
Çanakkale adı Truva ve Deniz Zaferi ile özdeşleşti. Ama Çanakkale, çok anlamlı
bu iki değerden ibaret değil elbette. Her karış toprağı gizli bir hazine, el değmemiş,
bakir, keşfedilmeyi bekleyen, tüm insanlık için anlam ifade eden değerler
manzumesidir.
Bu değerlerin yeşerdiği coğrafi perspektifi iyi tanıyıp anlamayı kimse inkâr
edemez. Bu coğrafyanın nadide incisi, beş altı bin yıllık bir tarihi zemin üzerinde
yükselen Ezine’dir. Ezine’mizin her yanı, tarihi, kültürel ve doğal kaynakların iç içe
geçerek oluşturduğu bir renk cümbüşü, bir tabiat armonisidir.
Ortak değerlere sahip olarak yaşamak, bir arada bağımsız yaşamanın başlıca
dayanağıdır. Medrese geleneğinin az olduğu bölgemizde modern bir eğitim
kompleksi olan Çanakkale Onsekiz Mart üniversitesi, yaptığı çalışmalarla Ezine’nin
kültür-sanat, tarih, sosyal ve mitolojik değerlerini gün yüzüne çıkarıp tüm insanlığı
hizmetine sunmakta ve değerlerimize değer kazandırmaktadır.
Bu değerli çalışmalar için başta genel organizasyon koordinasyon kurulu
üyelerine, ilçe organizasyon kurulu üyelerine ve çalışmalarıyla ortak değerlerimize
yön veren akademisyenlerimize teşekkürlerimi sunar, insanlık için büyük adım
olmasını temenni ederim.
Y. Fatih KADİROĞLU
(Ezine Kaymakamı)
ix
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
x
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
EZİNE BELEDİYE BAŞKANI HALİL BÜYÜKEROL’UN
ÖNSÖZ’Ü
İl Merkezinde Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğünün organizesi ile İlçelerde de
Yüksek Okullarımızın kıymetli idarecilerinin çalışmalarıyla bu sene ilk defa
yöremizin kültürel değerlerinin anlatıldığı bir sempozyum faaliyetine tanık
oluyoruz. Öncelikle sempozyuma bildiri sunarak katkıda bulunan bütün
katılımcılarımıza şükranlarımı sunuyorum. Zira onların bu çalışmaları sadece
burada kalmayacak. Bizden sonraki kuşaklar için de yol gösterici kaynaklar
olacaktır. Takdir edersiniz ki ulusları bir arada tutan en önemli harç, kültürel ve
sosyal değerlerdir. Bu değerleri, aslını bozmadan geliştirerek, çağdaş hale getirip
çocuklarımıza ve gençlerimize öğretmek onların “ulus” bilinciyle yaşamalarının en
önemli etkeni olacaktır. Yöremizin, bölgemizin ve ülkemizin adeta damgası olan
her ürün, her eser, her etkinlik asla unutulmaması gereken kıymetlerdir. Uygar
dünyada layık olduğumuz yeri alıp memleketimizi bilim ve fen alanında yüceltirken
aslımızı, atamızı ve nereden gelip nereye koştuğumuzu da unutmamamız
gerekir. Uluslara bu bilinci vermenin yolu da konferans, panel, sempozyum,
münazara gibi fikir etkileşimini ve düşünce aktarımını sağlayacak aktivitelerden
geçer. Bu açıdan, İlçemizde böyle bir kültürel programın uygulanmasından son
derece memnunum.
Okullar, dört duvar arasında sadece öğretim veren kurumlar olmamalıdır.
Ait oldukları bölgenin insanıyla, idarecisiyle ve yaşam biçimiyle kaynaşmalıdır.
Okul-toplum kaynaşması, medeni insanların çoğalmasını sağlar. Bu açıdan
bakarsak Ezine’miz, idarecileriyle, memuruyla, esnafıyla, sıradan vatandaşıyla
Yüksek Okulumuzu bünyesine almıştır. Burada okuyan öğrencilerin tamamına
“misafir” olarak bakmaktadır. Onlardan gelecek en ufak şikâyetin giderilmesi için
gayret göstermektedir. Ezine’mize yakışan da budur.
Yaklaşık 700 yıllık bir geçmişe sahip olan İlçemiz; Ahi Yunusların,
Danişment Beylerin, Abdurrahman Gazilerin ve Yahya Çavuşların diyarıdır.
Onların torunları olan bizler, kendilerinin bize bıraktığı “güzel ahlakı” asla terk
etmeyiz. Çünkü onlardan öğrendiğimiz insan sevgisini kadınlarımız, kızlarımız
tezgâhlarda ilmek ilmek dokuyarak eşsiz motifli halılarımızı günümüze
taşımışlardır. Zanaatkârlarımız, canlılara hayat veren, can veren suyu, aziz bilip
toprak testi diyarı Akköy’ü yaratmışlardır. Genç gelinlerimiz, bebek sevgilerini
ninnilerle, türkülerle asırlarca dillendirmişlerdir. Coşkularımız, sevinçlerimiz
düğünlerde harmandalı, karşılama ve halay olmuştur. Vatan sevgimiz, asker
uğurlamalarında bayrak bayrak meydanlara inmiştir.
Sözün özü Ezine, Türk Milleti’nin özelliği olarak sayılan her değeri
bozmadan günümüze taşımıştır. Çağımız uzay çağı, bilgisayar çağı, iletişim çağı
olabilir. Bilim evrenseldir. Yayılmasını ve gelişimini her ülkede tamamlar. Bilimdeki
bu süreç gayet doğaldır. Ama insanı insan yapan değerler asla değişmez, bakidir.
Tıpkı memleketimizden saydığım örneklerde olduğu gibi.
xi
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Bu sempozyumun bizimle bütünleşmiş bu değerlerimizi, daha çok göz
önüne çıkarmasını diliyor hepinize saygılarımı sunuyorum.
Halil BÜYÜKEROL
(Ezine Belediye Başkanı)
xii
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
EMYO MÜDÜRÜ YRD. DOÇ. DR. SAMİ KÜKRER’İN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinin kurulduğu günden günümüze kadar
geçen 16 yıllık süreç içerisinde Çanakkale ili genelinin sosyal ve ekonomik gelişim
sürecinde olumlu etkisi-katkısı, tüm paydaşlarca kabul edilen bir gerçektir.
Toplumsal anlamda tartışılan sosyal ve ekonomik problemlerin çözüm
alternatifleri arasında, bilimsel bilgi kaynaklarının değeri ve önemi, Üniversitemiz
gibi bilimsel kurumlarında misyonlarının çerçevesini belirlemektedir. Kentimizin
ulusal ve uluslar arası alanda çağdaş bir “Dünya Kenti Çanakkale” vizyonuna katkı
sağlayacak, her türlü düşünce ve eylemde olmayı kendine görev olarak belirleyen
Üniversitemiz, Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları ile gerçekte görevinin
gereğini yerine getirmektedir.
Bu sürecin doğal bir parçası için Ezine MYO olarak, siz konuklarımıza ev
sahipliği yapmaktan büyük memnuniyet duyacağımızı ifade ederken, tüm
katılımcılar için fayda yaratan bir etkileşim olmasını dilerim.
Yrd. Doç. Dr. Sami KÜKRER
(Ezine Meslek Yüksek Okulu Müdürü)
xiii
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
xiv
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
ÇANAKKALE TİCARET VE SANAYİ ODASI YÖNETİM
KURULU BAŞKANI İLHAMİ TEZCAN’IN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale; tarihte hep ilklere ve önemli dönemlere sahne olmuş, doğa harikası bir
yerdir. Geriye dönüp baktığımızda, Bizans tarihinin de buradan başladığını
görüyoruz. Truva.. Bir medeniyettir. İstanbul’dan önce medeniyetin beşiği
Çanakkale coğrafyasında şekillenmiş, buradan gelişmiştir.
Türk tarihinde de durum bundan farklı değildir. Atalarımız Anadoluya
Gelibolu yarımadasında ayak basmışlar, devamında da İstanbul’un fethiyle
tarihimizde yeni bir sayfa açılmıştır. Osmanlı’nın imparatorluk haline gelmesinin
ilk adımı da bu topraklarda başlamıştır.
Yakın tarihimizde ise Çanakkale yine Dünya’ya ismini bir kez daha
hatırlatmış; tarihin en büyük savaşlarından birisi bu topraklarda yaşanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Yüce Atatürk’ün de yer aldığı bu başlangıçtan
misak-ı milli sınırları ortaya çıkmıştır.
Çanakkale Boğazı’yla, Troia’sıyla, Çanakkale Deniz Zaferi’yle başka bir
yerde olmayan doğasıyla, Asos’uyla, Kaz Dağları’yla, yöreye özgü bitki örtüsüyle,
sağlık turizmine imkan tanıyan potansiyel kaynaklarıyla, öncü girişimcileri ile
yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada marka olmayı hak eden bir potansiyele
sahiptir.
Son yıllarda Hükümetimizin büyük mali desteği ile Gelibolu Yarımadası’nda
önemli yatırımlar gerçekleştirilmiştir. Bu sebeple, yılda 580.000 kişi ile 300.000
öğrenci şehitlerimizi ve savaş alanlarımızı ziyaret etmektedir.
Ancak, tüm bu antik ve yakın tarih özellikleri, kültür birikimi, tarıma elverişli
toprakları, su ürünleri doğal güzellikleriyle Türkiye ortalamasının üstünde bir
gelişmişliğe sahip olmasına rağmen yeterli gelişimi sağlayamamış bir ilimizdir.
Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu potansiyeli kazanca dönüştürmenin
girişimcilikten geçtiği bilinci ile öncelikli gündemimizde; sahip olduğumuz
değerleri girişimcilik aracılığıyla ekonomiye, tanıtıma ve markalaşmaya
dönüştürmek bulunmaktadır.
İstanbul, İzmir ve Bursa illerine eşit mesafede uzaklığı olan ilimiz bu üç
büyük kent arasında sıkışıp kalmış ve yatırım tercihlerinde önemli bir unsur olan
ulaşım alt yapı eksikliği nedeniyle Marmara Bölgesi içinde gelişmişlik sırasında alt
sıralarda yer almıştır. İlçelerimiz ile de gerek karayolu gerekse deniz yolu ulaşımının
yetersiz olması yeterli ekonomik ve sosyal ilişkilerin kurulmasını da
zorlaştırmaktaydı.
Yine ulaşım alt yapı yetersizliği nedeniyle tarihi ve coğrafi özelliklerine
rağmen turizm hareketlerinden de yeterince pay alınamamıştı. Fakat 2006 yılı
sonlarında gerek Çanakkale deniz limanında, gerekse hava limanında
açılan sınır kapıları Çanakkale’nin başta İstanbul Ankara olmak üzere
Türkiyenin her bölgesine ve başta İtalya olmak üzere Avrupa’ya
yakınlaşmasını sağlamıştır.
xv
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Halen haftada 4 gün Çanakkale – İstanbul bağlantılı Ankara uçuşları
yapılmaktadır.
Ayrıca Çanakkale – Bursa duble yol çalışmaları devam etmekte olup
muhtemelen 2008’de tamamlanacaktır.
Bu amaca ulaşmak sürekli olarak öncelikli gündemimiz olmuştur. Bu
çalışmalarımız ile kaliteli duble yol bağlantılarının tamamlanması, Kaz Dağı’nı
Sağlık Turizmi ve ekolojik turizm açısından oldukça cazip bir noktaya taşıyacak ;
Çanakkale’deki meyve,sebze, hayvancılık su ürünleri gibi potansiyellerin kurulacak
yeni fabrikalarla katma değer kazanmasını sağlayacaktır.
Çanakkale’ye, Bozcaada’ya, Gökçeada’ya kuvvetli rüzgara duyarlı modern
feribot seferlerinin düzenlenmesi Çanakkale’ye ziyaret trafiğini yaygınlaştıracaktır.
Bu amaçla başta Sayın Valimiz olmak üzere Sivil Toplum Örgütlerinin ve
milletvekillerimizin girişimleri ile, Çanakkale’den Bozcaada ve Gökçeada’ya
ulaşımı kolaylaştıracak ferbot alımına, Sayın Hükümetimiz özel katkı sağlamıştır.
Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın takip ettiği bu konuya çözüm
getirmek için çalışmalar devam etmektedir.
Kepez Limanı’nın faaliyete geçmesinden sonra Organize Sanayi Bölgesi’ne yatırım
yapmak isteyen sanayiciler artmıştır.
Deniz taşımacılığında kazandığımız bu liman Yunanistan ve İtalya başta
olmak üzere Avrupa Birliği ve Kuzey Afrika ülkeleri ile olan ticari ilişkilerimize
son derece olumlu etki yapmıştır.
Odamızca düzenlenen 24-27 Eylül 2007 tarihleri arasında Yunanistan ’ın Kavala ve
Bulgaristan Plovdiv şehrine yapılan ziyaretler ile ekonomik ve ticari ilişkilerimizin
gelişimine katkı sağlayacak önemli adımlar atılmıştır.
Kavala Ticaret ve Sanayi Odası yönetimi, Kavala liman yetkilileri, Kavala
Belediye Başkanı ve Kavala Bölge Valisi ile görüşmeler yapılarak Kavala ile Kepez
Limanı arasında deniz hattının açılması ile ilgili fikir alışverişi yapılmıştır.
Yunanistan tarafı bu deniz yolunun açılması, bu yola bağlanan karayollarının inşa
edilmesi konusunda çok olumlu görüş bildirmiştir. Sonuçta varılan mutabakatla
komisyon kurulmuş, bir İyi Niyet Mektubu hazırlanmış ve bu mektup
çerçevesinde komisyonun çalışmalar yapmasına karar verilmiştir.
Bulgaristan’ın Plovdiv Şehri ziyaretinde ise Plovdiv Sanayi Fuarı ziyaret
edilerek Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileri ile Avrupa Birliği projelerinde
işbirliği konuları görüşülmüştür. Bu görüşmelerimizde Plovdiv Başkonsolosumuz
Sayın Ümit Yalçın da bulunmuşlardır.
Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileriyle Plovdiv Fuarı, Plovdiv Serbest
Bölgesi, Türk şirketlerinin yatırımları, Bulgaristan-Türkiye ticaret hacmi, ulaşım
sorunları, vize sorunları gibi konularda görüş alışverişinde bulunulmuştur.
Yine Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası Yönetimi Plovdiv’in de Kavala ile kara
yolu bağlantısının inşa edildiğini ve Kavala-Çanakkale arasındaki deniz yolu
projesinde de ortak olmak istediklerini ve ayrıca bugüne kadar 18 adet AB projesi
yaptıklarını bu konularda bizimle işbirliği yapmaktan çok memnun olacaklarını
xvi
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
ifade etmişlerdir. Bu konularda Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası Avrupa Birliği
Bilgi Merkezi ile Odamızın hemen temas kurması kararı verilerek Plovdiv Ticaret
ve Sanayi Odası Yönetimi de Odamıza davet edilmiştir. Akabinde Plovdiv Valisi
ziyaret edilerek ziyaret amacımız anlatılmıştır.
13-17 Ekim 2007 tarihlerinde ise Almanya’da düzenlenen Anuga Gıda
Fuarı’nda ise 24 m² stand açılarak “Çanakkale” adı altında Ticaret Borsası ile
müşterek katılınmıştır.16 Ekim 2007 tarihinde fuarda Köln Başkonsolosumuzun,
Köln Belediye Başkan Yardımcısının ve basın mensuplarının katılımlarıyla bir
basın toplantısı düzenlenmiş ve ilimiz en iyi şekilde tanıtılmaya çalışılmıştır.
Odamızın bugüne kadar yurt dışında yapmış olduğu en geniş çaplı organizasyon
olan Anuga Gıda Fuarına katılım ile üyelerimiz ürünlerini tanıtmak, Almanyadaki
Türk ve yabancı firmalarla tanışmak fırsatı bulmuş ve işbirliği imkanları
doğmuştur.
Çanakkale Organize Sanayi Bölgesi ise son 2,5 yılda çok önemli ve gözle
görülür gelişmeler kaydetmiş ve ivme kazanmıştır. Ulaşım sorunlarının
çözülmesiyle yatırımcı için daha da cazip hale gelecek olan OSB’de şu anda 18
firma inşaat aşamasındadır. Son olarak 60 dönüm yer satın alarak inşaatına
başlayan İSKO Plastik ve Kalıp Sanayi A.Ş. Plastik boru imalatı ve ülke tarımında
verimliliği arttıracak olan damla sulama sistemleri ile ilgili her türlü ürün ve
hizmetin içinde olmayı hedeflemektedir.
Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Onsekiz Mart
Üniversitesi ile işbirliğine de büyük önem vermektedir. Birlikte ÇTSO üyeleri
çeşitli konularda eğitilmekte ve yeni projeler üretilmeye çalışılmaktadır.
Üniversitemiz için çok önem taşıyan Tıp Fakültesi’nin açılışını hızlandırak için
önemli bir işbirliği gerçekleştirmiştir. Ayrıca 25 Ağustos gününden itibaren
Çanakkale’nin il ve ilçelerde değerlerini tespit için yapılacak toplantıların en büyük
destekçisi Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası olacaktır.
Tabii ki başlamış ve başlayacak olan bu güzel hizmetlerin sürekli olması
gayesiyle biz Çanakkalelilere büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Çanakkale
Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı olarak, ilimizin en önemli sorunu
olan ulaşımda Oda olarak üzerimize düşeni yapmaya, yetkililer ile işbirliği içinde
olmaya hazır olduğumuzu ve bu konudaki hassasiyetimizi belirtir, emeği geçen
herkese şükranlarımızı sunarız.
İlhami TEZCAN
Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
xvii
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
xviii
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
ÇASİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI
HÜSEYİN YALMAN’IN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale İli Değerleri Sempozyumu fikrini yaratıp, organize etmenizden
duyduğumuz memnuniyetle birlikte, Çanakkale Sanayici ve İşadamları Derneğinin
düşünce ve değerlendirmesini, yayınınızda paylaşmaktan mutluluk duymaktayız.
Bu çalışmayı değerlendirmek bizim açımızdan çok önemli olduğu kadar da kolay
olmaktadır.
Çünkü:
1-Çanakkale kentini oluşturan tüm aktörlerinin katılımıyla
kent vizyonu;
Sürdürülebilir gelişme içinde, altyapı ve ulaşım sorunlarını çözmüş, tarımı ve
tarıma dayalı sanayisi gelişmiş, dünya mirası varlıklarını, doğasını, tarihini ve
kültürel değerlerini koruyan ve geliştiren, yaşam kalitesi yüksek, turizm, üniversite
ve barış merkezi Çanakkale olarak belirlenmiştir.
2-Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ise; eğitim ve öğretim veren, bilimsel
araştırma yapan bir kurum olma özelliğinin yanı sıra, küresel, ulusal ve yerel
sorunlara yönelik çözüm önerileri de üreten bir kurum konumunda olmayı misyon
edinmiştir.
Bu iki başlıktan da anlaşılacağı gibi belirlenen vizyon ve bu vizyonu
gerçekleştirmeyi amaç edinen bir kurum var. Bu kurum da sizin ve çok değerli
çalışma arkadaşlarınızın yönettiği Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’dir.
Gerçekleştireceğiniz bu çalışma ilimizin kültürel,coğrafi ve ekonomik envanterini
ortaya çıkararak kayıt altına alınmasını sağlayacaktır.. Çanakkale’yi daha iyi yarınlara
hazırlamayı ve yörenin ekonomik, sosyal ve kültürel hareketliliğine önemli katkılar
sağlamayı amaçlayan bu akademik etkinliklerin çok yararlı olacağına yürekten
inanıyor ve destekliyoruz. Derneğimizin amaç ve varoluş sebeplerinden birisi de
kentimizin gelişimine katkıda bulunmaktır. Dolayısı ile düzenleme kurulunda
sizlerle birlikte bulunmak, ilimizin sahip olduğu değerlerin ortaya konulması,
bunların geliştirilerek daha iyi tanıtılması ve eksikliklerinin giderilmesi konusunda
yapılacak her türlü çalışmanın bir parçası olmak bizim asli görevlerimizdendir.
Çanakkale tarihi, kültürü, tarımı, coğrafi konumu ve üniversitesiyle
Türkiye’nin gözde illerinden biri konumuna gelmektedir. Bunu hızlandırmak ve
daha ileriye götürmenin birlikte çalışmaktan geçtiğinin bilincinde olan ÇASİAD ,
sonuçlardan Çanakkale’ye sağlanacak kazanım çalışmalarında da sizlerin her zaman
yanında olacaktır. Çanakkale Değerleri Sempozyumu için ilimize gelecek olan bilim
adamları, basın mensupları ve katılımcılara hoş geldiniz diyor ve başta siz
rektörümüz olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür ederek çalışmalarınızda
başarılar diliyoruz.
Hüseyin YALMAN
(ÇASİAD Yönetim Kurulu Başkanı)
xix
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
xx
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ – Ertuğrul GÜNAY (T.C. Kültür ve Turizm Bakanı)……………………..
i
ÖNSÖZ – Orhan KIRLI (Çanakkale Valisi)………………………………………..
iii
ÖNSÖZ – Ülgür GÖKHAN (Çanakkale Belediye Başkanı)………………………...
v
ÖNSÖZ - Prof. Dr. Ali AKDEMİR (ÇOMÜ Rektörü) …………………………...
vii
ÖNSÖZ - Y. Fatih KADİROĞLU (Ezine Kaymakamı) …..……………………….
ix
ÖNSÖZ - Halil BÜYÜKEROL (Ezine Belediye Başkanı)………………………….
xi
ÖNSÖZ – Yrd. Doç. Dr. Sami KÜKRER (EMYO Müdürü)…....................................
xiii
ÖNSÖZ – İlhami TEZCAN (Çanakkale San. ve Tic. Od. Yön. Kur. Başkanı)……...
xv
ÖNSÖZ – Hüseyin YALMAN (ÇASİAD Başkanı)………………………………..
xvii
İÇİNDEKİLER ………………………………………………………………….
xxi
Ali Osman UYSAL
Ezine/Akköy’de Tarihî Anıtlar ve Seramikçilik ………………………………..........
1
Zekiye UYSAL
Ezine Abdurrahman (Ulu) Camii …………………………………………………
27
Deniz B. ÖZTÜRK
Antik Aleksandria Troas Kenti ve Aziz Paulus ……………………………………..
49
Hamdi GÜLEÇ
Ezine’de Yöresel Halk Edebiyatı Ürünleri ve Ezine Manilerinde Sosyal Unsurlar …..
67
Halil İbrahim BULAN
Cezâir-i Bahr-ı Sefîd Salnamelerinde Ezine Kazası ………………………………….
75
Orhan YÜKSEL, Yusuf YİĞİNİ, Hüseyin EKİNCİ
Ezine İlçesi Arazi Kaynaklarının Değerlendirilmesi ………………………..…………
93
Serkan YURDABAK, Türker SAVAŞ
Çanakkale’de Süt Koyunculuğunun Sorunları ve Geliştirme Olanakları ……………… 103
Serpil ADAY, Yonca KARAGÜL YÜCEER
Coğrafi İşaret ve Ezine Peyniri ……………………………………………………… 111
Özgür MANAP, Hasan GÜL
Ezine Peynirinin Temel Özellikleri ve Ekonomik Değeri Bağlamında
Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri………………………………………………
117
Şükran YALÇIN-ÖZDILEK
Karamenderes’in doğal ve işgalci Balıkları…………………………………………
129
Zerrin MERSİN, Ümit TEKİN
Doğal, Kültürel ve Ekonomik Değerleri İle Ezine İlçesine Genel Bir Bakış …………
145
xxi
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Yeliz KAYA
1960–1980 Yılları Arası Ezine Genel Seçim Sonuçları ile Türkiye Genel Seçim
Sonuçlarının Karşılaştırılması ……………………………………………………….
159
Hüseyin ÇAKICI, Hasan ÇAKICI
Geyikli Baba’nın Anısını Yaşatma …………………………………………………… 183
Hasan ÇAKICI
Çanakkale Savaşında Geyikli’den verilen şehitler…………………………………….
185
Hasan ÇAKICI, Nesrin ÇAKICI
Geyikli’de Bir Osmanlı Paşası ………………………………………………………
191
Hasan ÇAKICI
Geyikli’nin Gelişmesine Emek verenler ve Burada Yetişen Ünlüler ………………...
195
Çiğdem YAVUZ
Ezine’de Yöresel El Sanatları ………………………………………………………
197
S. Işıl ÇİLLİDAĞ, Nihat BÜYÜKEROL
Ülkemizde ve Ezine’de Zeytincilik…………………………………………………
203
A. Sami KÜKRER, Özgür MANAP, Arzu Zeynep ÖMERCİOĞLU
Yüksekokul Öğrencilerinin Ezine Ekonomisine Katkısı……………………………..
205
xxii
EZİNE-AKKÖY’DE TARİHÎ ANITLAR
VE SERAMİKÇİLİK
A.Osman UYSAL
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Sanat Tarihi Bölümü
ÖZET
Çanakkale ilinde Ezine’nin kuzeyinde yer alan Akköy, 13. yüzyıl sonlarında ya da
14. yüzyıl başlarında Danişmendli Türkmenleri tarafından iskan edilmiş görünen
yerlerden birisidir. Burası aynı zamanda Beylikler devri seramikçiliği bakımından
önemli bir merkezdir. Köyde bugün bile yüzey buluntusu olarak çok sayıda sırlı ve sırsız
seramik parçaları ile fırın malzemeleri görülebilmektedir. Bunlar arasında Beylikler
devrine uygun düşen üç ayaklar ve özellikle “Milet işi” olarak bilinen seramik parçaları
çok dikkat çekicidir. Diğer yandan 19. yüzyıldan kalma harap bir mescit, M.163738’de onarıldığı anlaşılan cami, iki türbe, çeşme, hamam ve mezar taşları gibi çeşitli
arkeolojik anıtlar köyün tarihine ışık tutmaktadırlar. Bu eserler arasında cami, çeşme ve
hamamdan oluşan küçük külliye –arşiv belgelerine göre- Hebe Gâzi tarafından
yaptırılmıştır. Çeşme hâlen ayaktadır. Hamamın harabesi, vadideki derenin kenarında
görülebilmektedir. Fakat cami yıkılmıştır. Köyde bugün kullanılan modern cami binası
eski caminin yerine yapılmış olabilir. Mezarlık içindeki iki türbe mimarî açıdan fazla
değer taşımaz. Fakat bunlardan birisinin yanındaki lâhit biçimli mezarların Osmanlı
şehzadelerinden birisi ve ailesine ait oldukları ileri sürülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Akköy, Milet işi, Beylikler devri , sgraffito, sırsız seramik.
ABSTRACT
Akköy appears to hav ebeen one of those places settled by Danişment Turkoman in the
end of 13th century or in the early period of 14th century. The site is also among the few
centers of ceramics workshops of this period. Recent surface investigations undertaken at
the site and its vicinity revealed great amount of pottery evidence representing both glazed
and unglazed pottery. In particular, those three-footed stands used in pot firing process are
charactersitics of the Beyliks period. The presence of finds representing the so-called ‘Milet
işi’ pottery is also very interesting. There are also Ottoman architectural remains at
Akköy, including a ruined mosque repaired in M. 1637- 38, a masjid of 19th century
date, two tombs, one fountain, one bath, and several gravestones. Among these
architectural structures, the building complex formed of a mosque fountain, and a bath
were built up by Hebe Gazi, as the Ottoman archives show. The fountain is still intact.
The ruin of the turkish bath can be seen near the stream in the valley. But the mosque
does not exist. It is likely that the modern mosque of the village was built on the remains
of the earlier one dating to first half of 14th century.
Key words: Akköy, Milet ware, Beylik period, sgraffito, unglazed pottery.
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
GİRİŞ
Akköy, Çanakkale’nin Ezine ilçesine bağlı, ilçe merkezinin yaklaşık 5-6 km.
kuzeyinde kalan küçük bir yerleşmedir. Köy, Kara Menderes ırmağının kuzeyinde
olup, bu akarsuya dökülen Subaşı deresinin geçtiği dar bir vadinin güney
kenarındaki alçak bir sırtın üzerine kurulmuştur. Yerleşimdeki mimarlık kalıntıları
ve mezar taşları tarihî bakımdan büyük değer taşımakla birlikte; Akköy’ü bizim
açımızdan önemli kılan asıl özelliği, tarihî nitelikteki seramik ve fırın
malzemeleridir. Bu kalıntılara ait yüzey malzemeleri ile köydeki tarihî yapılar ve
mezarlık, 2005 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle başladığımız yüzey
araştırması
kapsamında
incelenmektedir.
Bu
bildiride,
Akköy’deki
araştırmalarımızda tespit ettiğimiz eserler ve seramiklerle ilgili bulgularının bilim
dünyasıyla paylaşılması amaçlanmıştır.
Biga yarımadasındaki Antik Troas bölgesinin yerleşimleri ve buralardaki
çanak çömleğe ilişkin Batılı bilim adamlarının muhtelif araştırmaları bulunmakla
birlikte; söz konusu çalışmalar daha ziyade yörenin Türk öncesi devirleriyle ilgilidir.
Bu açıdan Akköy’deki tarihî eserlere ve seramikçiliğe ilk kez dikkat çeken kişi
Mehmed Ziya’dır. (Mehmed Ziya 1912; 194). Osmanlı devrinin sonlarında çıkan
Şehbâl gazetesinde “Asâr-ı Âtika” ana başlığı altında tarih ve arkeoloji konularında
yazılar kaleme alan yazar; kendi gözlemleri ve yaşlılardan dinlediği rivâyet
niteliğindeki bilgilerin yanında, bizim için değerli sayılabilecek veriler de
sunmaktadır.
Bundan elli üç yıl sonra Mükerrem Paker’in, Çanakkale’de Beylikler
devrinde de seramik atölyelerinin bulunması gerektiğine (Paker 1965: 157) işaret
etmesi üzerine konuya eğilen Prof. Dr. Aşkıdil Akarca; Akköy’ün bilhassa “Milet
işi” denilen seramiklerini bilim âlemine duyuran kişi olmuştur. Akarca 1973-1975
yılları arasında Kara Menderes çevresindeki eski köy yerleşmelerini incelerken
Akköy’ü de ele almış; buradaki arkeleojik bulgularını bildiri ve makale olarak
yayınlamıştır. (Akarca 1976: 126-128; Akarca 1979: 501-506). Bundan sonra Akköy
seramikçiliğine ilişkin olarak birkaç araştırma ve yayın daha yapılmıştır ki; bu son
çalışmalardan birisi tarihî seramikleri konu edinirken (Bkz.; Güler 2005: 159-166),
diğerleri daha ziyade günümüz Akköy’ündeki geleneksel üretime yöneliktir (Bkz.;
Yener ve diğ. 1984: 246-253; Tekkök-Biçken 2000: 94-101; Çobanlı ve Oransay
2007: 475).
Aşkıdil Akarca söz konusu yayınlarında Akköy’ün tarihine de değinmiş ve
köyün 17. yüzyılın ikinci yarısından sonra kurulduğunu ileri sürmüştür. Akarca’ya
göre Akköylüler, hemen yerleşimin yanındaki derenin kuzey kenarında, dereye
bakan yamaçta iskan edilmiş olan “Akçaalan” köyünden gelmişlerdir. Ona göre
Akçaalan, “Miletos işi” ve Son Bizans devri (!) seramik parçaları barındırdığından,
yörenin en eski Türk yerleşmelerinden birisidir. Hattâ, benzer seramik parçalarına
rastlanan, yakınlardaki Balabanlı köyü ile Akköylülerin bir ilişkisi bulunmaktadır.
Bir çömlek merkezi olan Akçaalan’daki ustalar, yeni kil yatakları ve ticarî kaygılarla
17. yüzyılın ikinci yarısında Çanakkale’ye göçmüşler ve bildiğimiz Çanakkale
2
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
seramikçiliğini başlatmışlardır. Akarca, Balabanlı köyündekilerin muhtemelen bu
tarihten sonra Akçaalan’a yerleşmeye başladıklarını ve köyün güneye doğru
yayılmasıyla şimdiki Akköy adını aldığını düşünmektedir (Akarca 1976: 126-127).
Kültür ve Turizm Bakanlığınca desteklenen yüzey araştırmamıza paralel
olarak sürdürdüğümüz kaynak ve arşiv çalışmaları sırasında elde ettiğimiz veriler,
köyün tarihî geçmişinin Akarca’nın anlattığı şekilde olmadığını göstermektedir.
Yayınlarındaki köyün tarihine yönelik bilgilerin herhangi bir kaynağa dayanmadığı,
daha ziyade mahallî rivâyetleri yansıttığı anlaşılan Akarca’nın sandığı gibi, Akköy
17. yüzyılın ikinci yarısından sonra kurulmamıştır. Üstelik mevcut tarihî kayıtlara
göre, bu yörede Akçaalan adıyla bir köy hiç mevcut olmamış gözükmektedir.
Akarca’nın köylülerden dinlediği anlaşılan rivâyetleri, 1 Ağustos 1328 (12 Ağustos
1912) tarihli Şehbâl gazetesinde -biraz daha ayrıntılı olarak- Mehmed Ziya da
nakletmiştir (Mehmed Ziya 1912: 194). Aşağıda yeri geldikçe değineceğimiz bu
rivâyetlere göre; eskiden “Akçaalan” adıyla bilinen Akköy’ün sâkinleri geçimlerini
çanak-çömlekçilikle sağlamaktaydılar. Fakat bir kolera salgını nedeniyle halkın çoğu
çevreye dağılmış ve özellikle Çanakkale’ye yerleşmişlerdi (Mehmed Ziya 1912:
194).
Bir vakıf kaydına göre 17. yüzyıldan önce de meskûn olduğu anlaşılan
Akköy, M. 1530 tarihli Anadolu Vilâyeti Muhasebe Defteri’nde kayıtlıdır (Şek.1).
Bu defterde Ezine’ye bağlı Balaban köyünden de söz edilirken, Akçaalan ismine
rastlanılmamaktadır.1 Diğer taraftan, aşağıda söz edeceğimiz çeşme kitâbesindeki
tarihe ve arşiv belgesine bakılırsa, Akköy’ün geçmişini –en azından- 14. yüzyılın ilk
yarısına kadar indirmek mümkündür.
Yörenin Türkler tarafından ele geçiriliş ve iskânına ilişkin tarih araştırmaları
da bu tespiti teyit eder niteliktedir. Ezine yöresinin Müslüman Türklerle ilk
tanışması Çaka Bey’in (M. 1081-1096) Edremit (Adramyttium) fethinin ardından
Abydos’u kuşatmasıyla (Kurat 1987: 68) sonuçlanan ilerleyişi sırasında olmalıdır.
Fakat asıl kalıcı iskân, Danişmendli Türkmenlerinin bölgeye gelişleriyle
gerçekleşmiş görünüyor. Mikâil Bayram’a göre, Danişmend ili denilen Tokat,
Kırşehir, Sivas, Aksaray ve Kayseri yörelerindeki zanaat ve sanat ehli ahiler ve
Türkmenler 13. yüzyılın ikinci yarısında Selçuklu ve Moğol idarecilerin baskıları
yüzünden Batı Anadolu’ya doğru göçmüşler ve Bizans hükümeti tarafından
Balıkesir yöresine yerleştirilmişlerdi (Bayram 2005: 125, 128). M. Bayram, bu
çerçevede ünlü Baba Saru Saltuk’un da cemaatiyle birlikte, önce Ezine’ye
yerleştirildiğini; daha sonra Dobruca (Romanya)’da ikâmete mecbur tutulduğunu
(Bayram 2005: 128) ileri sürmektedir. Ezine çevresinin Karasi beyliğinin
egemenliği altına girmesi ise 14. yüzyılın başlarına, muhtemelen M. 1306 yılından
sonraya rastlamaktadır (Günal Öden 2002: 782; 2005: 44). Bu verilere göre
Akköy’ün, Karasi beyliği sahasındaki Danişmendli Türkleri tarafından 14. yüzyıl
başlarında kurulmuş yerleşmelerden birisi olması gerekir. Akçaalan ise, bir
1 Bkz.; 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri (937/1530), Dizin ve Tıpkı Basım, T.C.
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara.1995, s.237.
3
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
yerleşme değil, ancak seramik atölyelerinin yer aldığı mevkiinin ya da mahallenin
ismi olabilir. Bize göre Akköy, derenin iki yakasına, Akçaalan denilen yeri de
kapsayacak biçimde kurulmuş olmalıdır.
Yukarıda vurgulanan tarihî yanılgılarına rağmen A. Akarca bir konuda çok
haklıdır: Akköy, yüzeyde bugün bile dikkati çeken seramik ve üretim
malzemeleriyle Beylikler ve Erken Osmanlı devrinin önemli seramikçilik
merkezlerinden birisidir. Köy, söz konusu yüzey buluntularının yanı sıra, kendi
tarihine ışık tutabilecek kalıntılara da sahiptir. Bunlar bir mescit harabesi, cami,
çeşme, hamam kalıntısı, iki türbe, caminin haziresindeki ve köy mezarlığındaki
mezar taşlarıdır.
TARİHÎ ANITLAR
Bugün Akköy’deki tarihî yapılardan mescit harap durumdadır. Yapı, küçük
boyutlu, kerpiç ve taş duvarlı, ahşap tavanlı olup; hâlen yıkıktır (Res. 1). Bu mescit
daha önceden kapısı üzerinde yer alan kitâbeye göre H. 1302/ M. 1886 tarihinde
Kösedereli Hacı Osman Ağa tarafından yaptırılmıştır (Akarca 1976: 128).
Köyün câmisi ise, mimarisiyle yenidir (Res. 2). Kapısının önünde, duvar
dibine konulmuş mermerden bir kitâbe ve doğu tarafında avlunun beton zemini
üzerine dikilmiş durumda geç devir mezar taşları vardır. Kitâbenin üst tarafı
kırıktır. Üzerine birkaç defa düzensiz biçimde yazılar kazındığı görülmektedir. Bu
yüzden hatlar birbirine karışmıştır. Buna rağmen bazı ifadeler okunabilmektedir.
En son yazıldığı anlaşılan ve derince oyulmuş görünen “Eşhedü enlâ ilâhe illallah
ve eşhedü enne Muhammeden abdûhu ve resûluhu” ibaresinin altında “…târih
sene seb’a erba’in elf…” kaydı H.1047/ M. 1637-38 tarihini göstermektedir (Res.
3). Bu tarih, câminin onarımıyla ilgili olmalıdır. Mevcut câmi 1968’deki son onarım
sırasında tümüyle yenilenmiştir.
XVII. yüzyılda onarıldığını düşündüğümüz cami ilk olarak ne zaman
yapılmış olabilirdi? Mehmed Ziya’nın naklettiği bir rivâyete bakılırsa; İstanbul’dan
kaçarak Akköy’e gelen bir Osmanlı şehzâdesi, burada bir câmi, han ve hamam
yaptırmıştı (Mehmed Ziya 1912:194). Bu konuda bilgi bulabilmek amacıyla arşiv
kaynaklarını araştırırken bir kayıt dikkatimizi çekti. M. 1530 tarihli olup
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nce yayınlanmış olan Anadolu
Vilayeti Muhasebe Defteri’nde Hebe Gâzi adında birisinin Akköy’de yaptırdığı
eserlerden söz edilmekteydi. Defterdeki kayıtta: “Hebe Gâzi der nefs-i Ezine Pazarı
câmi’e muttasıl bir medrese bina itmiş ve şehir altında bir aded köprü ve Ak Köy’de bir câmi,
bir mektebhâne ve bir çeşme ve zikr olunan evkâfı tayin eylemiş ve onyedibinbeşyüz akçe vakf
itmiş kim mukayyed oluna. Meblâğ-ı mezkûr onyedibin akçe dekâkin meremmetine ve beşbin
akçe ........ yevmi bir akçe câbisi olan bağ, vakf köyünde olan çeşme meremmetine ve bin akçesini
câmi meremmetine ve binbeşyüz akçe köprü meremmetine ............. ne mikdar olursa
meremmetine sarf oluna bâki onyedibinbeşyüz akçe mukarreren kayd.” (Şek. 2) Bu satırların
4
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
altındaki bir kayıt ise; Akköy’deki hamamın senelik yediyüz akçeden icareye
verildiğini anlatmaktadır.2
Mehmed Ziya’nın yukarıdaki rivâyetini çürüten bu belgedeki bilgilere göre;
Ezine’de vakıf eserleri bulunan Hebe Gâzi Akköy’de cami, mektebhâne, çeşme
ve hamam yaptırmış görünmektedir. Köydeki mevcut cami, belki Hebe Gâzi’nin
camisinin yerine yapılmış olabilir; ya da Akarca’nın hamamın yanında gördüğü
diğer kalıntılar3 Hebe Gâzi’nin câmisine ait olabilir. Bu kalıntılar şimdi yoktur.
Fakat köylüler söz konusu kalıntının bulunduğu alana hâla “cami yeri”
demektedirler. Yukarıda bahsettiğimiz mermer kitâbedeki H.1047/M.1637-38
tarihinin bu yapının onarımıyla ilgili olması gerekir. Fakat kitabenin dışında hiçbir
kalıntısı günümüze ulaşmadığından; câminin köyün neresinde kurulmuş olduğunu
bilemiyoruz. Üzerinde bozuk bir kitâbe bulunan çeşme ile, aşağıda dere
kenarındaki hamam kalıntısının da muhasebe defterinde zikr edilen yapılar
olduklarını düşünüyoruz. Fakat mektebhâne denilen yapıya ait herhangi bir kalıntı
günümüze ulaşmamıştır. Muhasebe defterindeki belgede vakfın tarihine dair bilgi
bulunmamaktadır.
Buna mukâbil devşirme taşlardan meydana getirilmiş, tek
cepheli, sivri kemer nişli çeşmenin üzerindeki bozuk kitâbe; “Heze’l-ayn mine’luyûn anhu fî semân aşere ve seb’a mi’e- 718” biçiminde okunmuştur. (Mehmed
Ziya 1912: 194). Bugün üzeri boyanmış durumdaki kitâbe biraz daha bozulmuştur.
Bu yüzden Mehmed Ziya’nın verdiği metne güvenmek durumundayız. Buna göre
çeşme, H.718/M.1318 tarihini taşımaktadır. Çeşmenin, devşirme malzemelerden
oluşan tek cepheli mimarisi de, üslûp bakımından bu tarihe uygun düşmektedir.
Çünkü Batı Anadolu’daki Beylikler devrinin taşra eserleri, çoğu zaman yoğun
devşirme malzemeleri, sade ve basit mimarileriyle göze çarparlar. (Res. 4)
Çeşmenin tarihi, adını arşiv belgesinden öğrendiğimiz Hebe Gâzi’nin, Ezine
fatihleri olarak bilinen Ahi Yunus ve Danişmendli Abdurrahman Gâzi4 ile çağdaş
bir şahsiyet olduğunu ortaya koymaktadır. Görünen o ki; Hebe Gâzi, sırlı seramik
üretimi dolaysıyla ticarî canlılığa sahip Akköy’de, câmi, hamam, çeşme ve
mektebhâneden meydana gelen, küçük çaplı ve muhtemelen serbest nizamda bir
külliye inşa ettirmişti.
Bu külliyenin bir parçası olduğunu düşündüğümüz ve halkın “hamam
yıkığı” dediği kalıntının içi ve çevresi toprakla dolmuş; içerisinde ağaçlar
büyümüştür. Mevcut haliyle 10,48x7,15m. boyutlarında küçük bir yapıdır. (Şek.3)
Yapıda dört mekan tespit edilebilmektedir. Bunlardan doğu taraftaki ile ortadaki
mekan arasında bir açıklık vardır. Bir pencereye benzeyen açıklığın doğusundaki
mekan dikdörtgen biçimiyle su deposuna benzemektedir. Fakat diğer mekanların
2
166 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri (937/1530), s.237.
Aşkıdil Akarca, bunların bir kilisenin sütun kalıntıları olduklarını ve cami yapımı sırasında
kullanıldıklarını ileri sürmektedir (Akarca 1976: 128). Bundan, söz konusu yerde bir kilise
bulunduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Çünkü bunlar, tıpkı çeşmede olduğu gibi, câminin
yapımında kullanılmış devşirme malzemeler olmalıdır.
4 E.Hakkı Ayverdi, Gâzi Süleyman Paşa’nın Ahi Yunus ve Abdurrahman Gazi’nin
Ezine’de bulunan zâviyelerine vakıflar tahsis ettiğini belirtir (Ayverdi, I, 1989: 134, 136).
3
5
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
kapıları ve birbirleriyle bağlantıları tespit edilememiştir. Ayrıca duvarlarda tüteklik
bulunamamıştır. Yapının bir kısmı toprak altında kalmış olabilir. Bunlar için yapıda
bir kazı yapılması şarttır. Harabenin duvarlarında beyaz kireç harcı ile moloz taş ve
yer yer tuğla kullanılmıştır. Ölçebildiğimiz tuğlalardan birisinin boyutları 23 x 23 x
4,5 cm.dir.
Köyün doğu tarafındaki mezarlığın içinde birisi geç devirde yapılmış
görünen; diğeri ise bir mezarın üzerine taş malzemeyle masif bir kütle halinde
yapılmış iki türbe yapısı vardır. Masif kütle halindeki yapının herhangi bir mimari
değeri yoktur. (Res. 5). Bunlardan üzeri çatılı olanın, Akarca’nın incelediği yıllarda
bir avludan ibaret olduğu anlaşılmaktadır (Res. 6). Akarca’ya göre; burada
köylülerin Şah Sultan Dede dedikleri İshak adında bir zat yatmaktadır (Akarca 1976:
127). Çanakkale Evkaf defterlerindeki bir kayıt bu bilgiyi büyük ölçüde
doğrulamaktadır. Hicrî 10 Ramazan 1288 (M. 23 Kasım 1871) tarihli Begli Hacı
Ahmet Ağa’ya ait bir vakıfnâmede Ak Karyesinde medfun İshak Efendi’nin
türbesinde türbedârlık yapacak kişiye de ücret ayrılmaktadır.5 Bugün içerideki
sandukanın ucundaki taşlardan tarih konusunda bir bilgi elde edilememektedir. Bu
arada halkın hafızasındaki Şah Sultan Dede isminin İshak Efendi’yle değil, hemen yanı
başındaki mezarda yatan ve Osmanlı şehzadesi olduğu ileri sürülen kişiyle ilgili
olması muhtemeldir. Zamanla bu iki mezardaki şahsiyetlerin ismi aynı kişiyi anlatır
hâle gelmiş görünüyor.
Akköy’ün geniş mezarlığı içindeki en eski tarihli taşlar, mahallî rivâyete göre
bir Osmanlı şehzâdesi ve ailesine (Mehmed Ziya 1912: 194) ait olanlardır (Res. 7).
Bunlar üzerleri Klâsik üslûpta bezemeli mermer lâhit biçimli mezarlardır. 20. yüzyıl
başlarında meydana gelen bir yangın sırasında mezarlar ve yanındaki türbe yanmış,
mermerler parçalanmıştır (Mehmed Ziya 1912: 194). Üç veya dört kişiye ait
gözüken mezarlar sonradan da tahrip edilmişler; lahit levhalarının bazıları, İshak
Efendi türbesinin son tamiri sırasında duvarlara gelişi güzel yerleştirilmiş ve
şahideler kırılmıştır. Akköy gibi bir yerleşimde karşımıza çıkan bezemeli mermer
lahit parçaları ve mermerden görkemli kavuk biçimindeki şahide başlığı, burada
yatan kişilerin sıradan kimseler olmadığına işaret etmektedir. Bu kavuğun
oturduğunu sandığımız dörtgen prizma biçimindeki şahidenin üç parça hâlinde
kırıldığı ve alt kısmın yok olduğu tespit edilmiştir. Mevcut parçalara göre şahidenin
bir yüzünde “…ındillah ola makâmın cennet me’vâ senin..” ; diğer yüzünde “Lâ ilâhe
illallah Muhammedü’r-resûlullah/ Hasretle fevtün içün/Didi gamın târihini…” ibareleri
okunmaktadır. Ne yazık ki, şahidenin alt kısmı yok olduğundan, bahsedilen tarihi ve
taşın sahibini tespit edemedik (Res. 8-9).
Buna karşılık diğer bir şahide tarih taşımaktadır (Res. 10). Üst tarafı kırılıp
kaybolmuş durumdaki şahide levha biçimindedir. Mevcut kısımdaki yazının istifini
alttan yukarıya doğru okumak daha uygun görünmektedir. Buna göre “Sâime ola
makâmın cennet me’va ındillah…, sene 1030.” yazısı okunmaktadır. H. 1030/ M. 162021 tarihini taşıyan şahidedeki “Sâime” (oruçlu) kavramı ister sıfat, ister özel isim
5
Begli Hacı Ahmed Ağa Vakfı, Çanakkale Evkaf Defterleri, VGM Arşivi, s.66.
6
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
olsun, her iki durumda da bir kadını anlatmaktadır. Yan yana defnedilmiş
gözükmelerine bakılarak, diğer mezarların da kadınla aynı tarihten kaldıkları
düşünülebilir. Her iki şahide üzerinde de benzer ibarelerin yer alışı, mezarlarda
yatanların birbirileriyle ilgisine ve belki de aynı tarihte öldüklerine işaret
etmektedir.
Bazıları yerde duran, bazıları türbe duvarında kullanılmış olan lâhit
parçalarının ikisinin üzerinde “kelime-i şehâdet” yer almaktadır. Yazıların dışında
kalan kısımlarda 17. yüzyılın Klâsik tarzına uygun düşen gülbezekler, vazodan
çıkan lâle, nergis..v.b. çiçeklerden oluşan natürmort kabartmalar ve hançer
kabartmaları vardır (Res. 11-12). Hançer kabartması, yukarıda bahsettiğimiz isimsiz
ve tarihsiz şahidenin bir erkeğe ait olduğunu ve bu kişinin kalem ehli (ulemâ) değil;
kılıç ehli (asker, vezir, şehzâde..v.b. gibi) bir sınıfa mensubiyetini kanıtlamaktadır.
Bu lahit parçalarındaki bezemeler İstanbul Piyale Paşa Türbesi (M. 1578) içindeki,
Piyale Paşa’nın oğullarına ait 6, 7, 8 ve 9 numaralı lâhitlerle büyük benzerlik
sergilemektedir. Özellikle 6 numaralı lâhitte de hançer kabartmasının yer alması
ilginçtir (Şek. 4). 17. Yüzyıl ilk yarısına tarihlenen söz konusu lâhitler (Demiriz
1981: 398), kronolojik bakımdan Akköy’deki lahitlerle paralellik gösterirken; aynı
zamanda onların nasıl bir biçime sahip olduğu konusunda fikir edinmemizi
sağlamaktadırlar. Akköy’deki lahitler süsleme motifleri ve kompozisyonları
bakımından Piyale Paşa türbesindekilerle ortak bir uslûbu yansıtırlarken; yan
yüzlerde yazıya yer verilmiş olmalarıyla, onlardan ayrılırlar. Bu ayrıntıya rağmen
lâhitler üzerindeki bezemelerin de, buradaki diğer mezarların –kadın mezarı gibi17. yüzyıl ilk yarısına ait olduklarını kanıtlamaları önemlidir.
Fakat bu mezarlarda yatanlar kim dir? Bu konuda halkın hâfızası doğru bir
bilgiyi günümüze kadar taşımış olabilir mi? Şayet böyleyse, taşların üzerinde adını
bulamadığımız bu bahtsız şehzâdenin Ezine’nin bir köyünde ne işi vardı?
Yukarıda üzerinde durduğumuz kadın mezarındaki H. 1030/M. 1620-21
tarihinden hareketle Osmanlı tarihine bir göz atıldığında ilginç bir olayla
karşılaşıyoruz. Bu tarih II. Osman’ın saltanat (M.1618-1622) yıllarına
rastlamaktadır. Osmanlı kroniklerine göre, genç yaşta tahta geçen II. Osman,
Hotin Seferi öncesinde “ana ve babadan bir olan kardeşi şehzâde Sultan Mehmed Han’ı
gereksiz ve günahsız yere” öldürtmüştür (Peçevî, II, 1982: 350). Peçevî’ye göre H.
1029/M. 1620, Nâimâ’ya göre H.1030/M.1620 yılında vuku’ bulan olay,
kroniklerde kısaca zikredilmekte; tâbiri câizse geçiştirilmektedir. Diğer kronikler,
haksız yere şehid edilen Şehzâde Mehmed’in nereye gömüldüğü konusunda açık
bir bilgi vermezken; Nâimâ, onun babası Sultan Ahmed’in ayak ucuna
gömüldüğünü kaydetmiştir (Nâimâ, 2, 1968: 738). Eğer Nâimâ’nın verdiği bilgi
doğru ise, Akköy’deki mezarda bir şehzâdenin ve ailesinin değil; kimliklerini henüz
bilmediğimiz başka kişilerin yattıklarını düşünmek gerekir. İstanbul’da Sultan I.
Ahmed’in türbesinde yatan şehzâdeler arasında oğlu Mehmed’in de adının geçmesi
Nâimâ’yı doğrular gözükmektedir. Bu durumda, Akköy’de yatan kişinin hânedan
ailesinden değil; belki de üst düzey bir Osmanlı idarecisi olduğunu ve ailesi ile
birlikte öldüklerini ya da öldürülmüş olabilecekleri ihtimalini de gözden ırak
7
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
tutmamak gerekecektir. Bununla birlikte, söz konusu mezarlardakilerin
kimliklerinin kesin olarak saptanabilmesi için; hem Sultan Ahmed türbesinde, hem
de Osmanlı arşivlerinde ayrıntılı bir araştırma yapmak şarttır.
Akköy’ün tarihî geçmişine uygun olarak bunlardan daha eski taşlar
belirlenememiştir. Bunun için mezarlığın içinde sondaj ya da kazı yapmak gerekir.
Diğer taşların tarihi ise XVIII. yüzyıldan XX. yüzyıl başlarına kadar bir dağılım
göstermektedir. Buradaki bazı şahideler üzerinde H.1140 / M. 1727-28, H.1175 /
M. 1761-62, H.1178 / M.1764-65, H.1206 / M.1791-92, H.1307 / M. 1889-90,
H.1308 / M. 1890-91 ve H. 1320 / M.1902-03 tarihleri tespit edilmektedir (Resim
7). Köyün mezarlığında dikkati çeken Antik devir mimari parçalarının, mezar taşı
yapmak üzere başka bir yerden getirildiklerini sanıyoruz. Benzer türde devşirme
taşlar köy camisinin çevresinde de göze çarpmaktadır.
Caminin avlusuna yerleştirilmiş toplam yedi mezar taşından üçü ayak taşı,
dördü ise baş taşıdır. Baş şahidelerinde H. 1176/M. 1762-63, H.1228/M.1813,
H.1260/M.1844 ve H.1261/M.1845 tarihleri okunmaktadır.
SERAMİKÇİLİK
Bildirinin başında da vurgulandığı gibi, Akköy’ün seramiklerinden ilk defa söz
eden Mehmed Ziya; köy hakkındaki diğer bilgileri verirken “…Esasen bu cami’in
bulunduğu yerde bir köy varmış ki, ahalisi çanak çömlek imâliyle te’min-i muâşeret ederlermiş.
Fakat koleranın zuhûru üzerine halk şuraya buraya ve ez-cümle şimdiki Çanak kal’aya
gitmişlerdir. Demek ki Çanak kal’ada çanak çömlek imâli bu köyden giden çanakçıların
yerleşmesinden sonradır. Ak köyde el-yevm çanak çömlek imâl edilirse de, bildiğimiz
gördüğümüz büyük yoğurt destileri yapılmaktadır.” demektedir (Mehmed Ziya 1912: 194).
Akköy’ü kuzey taraftan sınırlayan dar vadinin kuzeyindeki yamaçtan itibaren
dere kenarına kadar uzanan tarlalarda bol miktarda sırlı ve sırsız seramik parçaları,
üç ayaklar ve cüruflara rastlanmaktadır. Burası Akarca’nın Akçaalan dediği yerdir.
Ne yazık ki, tarihî fırınlardan eser kalmamıştır. Fakat alanda yaptığımız yüzey
araştırmasında ele geçen çok sayıda cüruf ve üçayak seramik üretimi konusunda
kuşkuya yer bırakmamaktadır (Res. 13). Üçayaklar tipolojik bakımdan üç gruba
ayrılabilmektedirler:
a) Üç kollu olanlar,
b) İç bükey kenarlı eşkenar üçgen biçimindekiler,
c) Düz kenarlı eşkenar üçgen biçimindekiler.
Bunlardan çok bilinen üç kollu üçayakların üzerinde herhangi bir işaret yoktur. Bu
tip üçayaklar Selçuklu döneminde ve 14. yüzyılda kullanılmaktaydı. Buna karşılık
diğerlerinin alt yüzünde muhtelif şekillere sahip damgalar dikkati çekmektedir.
Bunların arasındaki bir grupta damga yoktur. Elimizdeki üçayaklar, ayırt edici
nitelikteki form ve damga özellikleriyle toplam 27 (yirmiyedi) çeşit
göstermektedirler. Bu sayı, fırınları değil ustaları ifade etse gerektir. Bu arada üç
ayakların tarihi konusunda kesin bir şey söylemek zordur. Şimdilik, burada üretim
yapılan uzun yıllardan kalma parçalar olduklarını söyleyebiliyoruz. Bununla birlikte,
bazı damgalı üçayakların İznik Tiyatro kazısında çıkan Osmanlı devri üçayaklarıyla
8
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
benzerlikleri çok ilginçtir (Bkz.; Özkul Fındık 2001: 290-291). Tüm bunlara
bakarak; üçayaklardan üç kollu tiptekilerin daha erken tarihe işaret ettiklerini ileri
sürebiliriz.
Yüzeyde ele geçen seramikler sırsız ve sırlılar olmak üzere iki grupta
toplanabilirler. Bunlar üretim sırasında kırılmış, yarım kalmış ve hatalı üretildikleri
için atılmış kaplarla ilgili görünmektedirler.
Sırsız seramikler genellikle testi, ibrik, çömlek ve küp gibi kapalı formda
kaplara aittirler (Res. 14). Bunlar esas olarak düz tabanlı, kaidesiz kaplardır. Birkaç
tane boğazı bilezikli testi-ibrik parçaları, emzikler göze çarpmaktadır. Birkaç tane
düz dipli, silindirik gövdeli seramik kap parçası bulunmuştur.
Sırlı seramikler ise daha çok kâse ve tabak türü kaplardan oluşmaktadır. Fakat
sırlı ağız, boyun ve kulp parçalarına bakılırsa; bu türde testi ve ibriklerin de
üretilmiş oldukları anlaşılır. Bunların tümü kırmızı hamurludur. Sırlı seramikler
süsleme tekniklerine göre belli başlı gruplara ayrılabilirler:
Tek Renk Sırlılar: Bunlar yeşil, hardal sarısı tonunda, koyu kahve ve türkuaz
sırlı kaplardır (Res. 15-16).
Sıraltı Tekniğindekiler: Bu tip kapların en önemli grubunu “Milet işi” nin çok
bilinen örnekleri oluşturmaktadır. Bunlarda şeffaf sır altına koyu mavi veya lacivert
boya ile desenler yapılmıştır (Resim 17) Süsleme kompozisyonları soyut bitkisel
motifler veya radyal çizgisel motiflerle meydana getirilmiştir. Bunlardan bazılarının
dış kısımları ya aynı tarzda süslenmiş, ya da tek renk yeşil sırla kaplanmıştır.
Bunların benzerlerine İznik başta olmak üzere Anadolu’nun muhtelif yerlerinde
yapılan kazılarda rastlanmaktadır (Aslanapa ve diğ. 1989: 289-311; Özkul Fındık
2001: 75-84; Şahin 1981: 261-264; Maria 2006: 499).
Bunların yanında şeffaf sıraltına veya şeffaf türkuaz sıraltına siyah desenle
süslenmiş parçalar da görülmektedir. Özellikle türkuaz sıraltına desenli olanların
Selçuklu seramikleriyle benzerliği çok belirgindir.
Sgraffito Tekniğinde Bezeli Kaplar: Bu kaplardan özellikle hardal sarısı renkli
sırlılar ilk bakışta Bizans seramiklerini akla getirmekle birlikte; bu konuda çalışan
meslektaşlar söz konusu parçaların Bizans işi olmadığını belirtmişlerdir. Bölgedeki
Bizans seramiklerini ele alan araştırmalarda da -herhangi bir ilişki göze
çarpmadığından olsa gerek- Akköy hiç söz konusu edilmemiştir. (Meselâ bkz.;
Böhlendorf-Arslan 2004). A. Akarca, bu tip parçaları “Son Bizans devri
üslûbunda seramikler” olarak adlandırmış; 13. yüzyıl Zeuksippos grubu Bizans
seramiklerine benzettiği örneklerle karşılaştırdığı İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki
benzer parçaların Akçaalan’da (yani Akköy’de) üretildiklerini ileri sürmüştür
(Akarca 1979: 501-506). Akköy’deki seramiklerin Zeuksippos grubu eserlerden
farklı olduklarını söyleyebiliriz. Öte yandan, Akköy’deki Beylikler devri sgraffito
seramiklerinin son Bizans devri üslûbunu sürdürdüklerini ileri sürmek çok acele
verilmiş bir hükümdür. Çünkü bu kaplardaki kazımalar son derece yüzeyseldir.
Çoğu zaman kabın ortasındaki dairesel çerçevenin içine soyut motifler, basit kıvrık
çizgiler veya basitçe işlenmiş çark-ı felek kompozisyonu işlenmiştir (Şek. 5-7). Bu
arada Akköy’ün Türkler tarafından kurulmuş bir yerleşme olduğunu unutmamak
9
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
gerekir. Bu yüzden son Bizans devri seramikçiliği ile Akköy seramikleri arasında
bir ilişki aramak için çok sağlam verilere ihtiyaç vardır. Kaldı ki, Akköy
seramiklerini Bizans seramikleriyle kıyaslamadan önce; Beylikler devri
seramikçiliğinin asıl kaynağı olan Selçuklu seramikçiliğine bakmak daha akılcı bir
yaklaşım olurdu.
Slip ve Akıtma Tekniğindeki Parçalar: Bir grup parça, Akköy’de slip ve akıtma
tekniklerinin de uygulandığını göstermektedir (Res. 18).
Bu araştırmada elde ettiğimiz bulgular, Akköy’ün Beylikler devrinde
kurulmuş bir Türk yerleşmesi olduğunu ve köyde, başta İznik ve Kütahya olmak
üzere Beylikler devrinin diğer seramik merkezlerindekilere paralel nitelikte üretim
yapıldığını ortaya koymaktadır. Burada sorgulanması gereken şey, ana ticaret yolları
üzerinde yer almayan ve önemli ticarî hacme sahip bulunmayan bir köyde, her
yörede görülebilecek basit sırsız çanak-çömleklerin ötesinde sırlı ve kaliteli
seramikçiliğin nasıl doğduğudur. 14. yüzyıla kadar inen seramiklerin, -benzeşen
örnekler bulunmakla birlikte- genel olarak Ortaçağ Bizans seramiklerinden
farklılığı ve neredeyse yerleşimin kuruluşuyla eş zamanlı biçimde görülmeye
başlanması; Bizanslılardan devralınmış bir geleneğin söz konusu olmadığını
anlatmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki; Aköylüler buraya yerleştiklerinde sırlı
seramikçilik deneyimine sahiptiler. O zaman bu köylüler belli bir teknik bilgi ve
beceri gerektiren sırlı seramik üretimini nereden biliyorlar dı? Bu nokta da,
yazımızın başında verdiğimiz tarihî süreci dikkate almakta yarar var. Gerçekten de,
Orta Anadolu’dan yöreye göçen Türkmenler arasında meslek erbabı ahilerin
varlığı, sorumuzun cevabı olabilir. Bu ilişki, aynı zamanda Selçuklu devri
seramikleriyle olan benzerliğin nedenini de izah edebilir. Tabii ki bu tespit,
yöredeki Türklerle Bizanslılar ya da Hıristiyan toplum arasında karşılıklı sanat
etkileşiminin cereyan etmediği anlamına gelmez.
Akköy seramikçiliği, diğer araştırmacıların da dikkati çektiği gibi; sonraki
asırlarda Çanakkale merkezine kaymış olmalıdır. Akarca’ya göre, Akköy
çömlekçileri 17. yüzyılın ikinci yarısında; yeni kil yatakları ihtiyacı ve ticarî
kaygılarla Çanakkale’ye göç etmişlerdir (Akarca 1976: 127). Çanakkale’de seramik
üretimine ilişkin bilgilerin daha ziyade 17. yüzyıl sonlarına doğru yoğunlaşması
(Öney 2007: 366), Akarca’nın görüşüyle örtüşmektedir.
Buna rağmen, köyde geleneksel seramikçilik günümüze kadar yaşamıştır.
Ancak, git gide sırlı seramikçilik unutulmuştur. 1960’lı yıllarda kırka yakın sayıda
olan (Yener ve diğ. 1984: 247) fırın ve atölyelerin çoğu zaman içinde kapanmıştır.
Bugün sadece köyün okulunun avlusundaki iki fırında ihtiyaç doğrultusunda
üretim yapılmaktadır (Çobanlı ve Oransay 2007: 475) (Res. 19). Köyün
yukarısındaki arazide göze çarpan çok sayıda çukur; kil elde etmek için toprağın
derinliklerine inilmek zorunda kalındığını göstermektedir. Bundan hareketle;
Akköy seramikçiliğinin giderek sönükleşmesinin nedenleri arasında hammadde
sağlama zorluğunun önemli bir faktör olduğunu söyleyebiliriz. Akköy’deki yüzey
10
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
araştırmamızı tamamladığımızda; özellikle 14. yüzyıl Beylikler devri
seramikçiliğinin niteliği konusunda daha fazla veri elde edebileceğimizi sanıyoruz.6
KAYNAKÇA
Akarca, A.
1976 “Çanakkale’de Kara Menderes Çevresindeki Eski Köy Yerleşmeleri.” İ.Ü.
Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi 30: 119-134.
Akarca, A.
1979 “Çanakkale’de Yeni Bir Çanak Çömlek Merkezi.” VIII. Türk Tarih Kongresi
(Ankara, 11-15 Ekim 1976), Kongreye Sunulan Bildiriler, I, Ankara, 501-506.
Aslanapa, O. Ve diğ.
1989 İznik Çini Fırınları Kazısı, II. Dönem (1981-1988). İstanbul.
Ayverdi, E.H.
1989 İstanbul Mimari Çağının Menşei: Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, I. İstanbul.
Bayram, M.
2005 “Selçuklular Zamanında Orta Anadolu’dan Batıya Göçler.” Uluslararası Batı
Anadolu Beylikleri Sempozyumu (18-20 Ekim 2004) Bildiriler, Balıkesir, 117-129.
Belgi Hacı Ahmed Ağa Vakfı, Çanakkale Evkaf Defterleri, VGM. Arşivi: 66.
Böhlendorf-Arslan, B.
2004 Glasierte Byzantinische Keramik aus Türkei, I-III, İstanbul.
Çobanlı, Z. ve L.D. Oransay
2007 “Geleneksel Seramikçilik ve Çömlekçilik.” Anadolu’da Türk Devri Çini ve
Seramik Sanatı, İstanbul, 427-492.
Demiriz, Y.
1981 “İstanbul’da Piyale Paşa Türbesi ve Lâhitleri Üzerine Bir Araştırma.”
Vakıflar Dergisi, XIII: 387-424.
Güler, A.
2005 “Erken ve Geç Osmanlı Dönemi Çanakkale Seramikleri Üzerine Bir
Değerlendirme.” 20. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 159-166.
Günal Öden, Z.
2002 “Karasioğulları Beyliği.” Türkler 6: 781-786.
2005 “Karası ve İlk Zamanları.” Uluslar arası Batı Anadolu Beylikleri Sempozyumu
(18-20 Ekim 2004) Bildiriler. Balıkesir, 42-45.
Kurat, A.N.
1987 Çaka Bey. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını
Mania, U.
6
Akköy’deki çalışma sırasında, Akarca’nın verdiği bilgiler doğrultusunda, onun
Akköylülerin bazılarının geldiğini söylediği (Akarca 1976: 127) Balabanlı ören yerine
gidilmiş; burada da, Akköy seramikleriyle paralellikler gösteren Beylikler devri seramik
parçalarına rastlanılmıştır. 16. yüzyıla ait Osmanlı kayıtlarında her iki köyün de mevcut
olduğu görünmektedir.
11
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
2006 “Eine neue Werkstatt früher türkischer Keramik-Miletware aus Pergamon.”
Istanbuler Mitteilungen 56: 473-499.
Mehmed Ziya,
1912 “Şimdiye Kadar Tedkîk Olunmamış Bir Şehzâde Mezarı.” Şehbal, 1 Ağustos
1328 (1912): 194.
Naîma Mustafa Efendi,
1968 Naîma Tarihi, 2. (Çev.: Z. Danışman). İstanbul.
Öney, G.
2007 “Çanakkale Seramikleri.” Anadolu’da Türk Devri Çini ve Seramik Sanatı.
İstanbul, 365-376.
Özkul Fındık, N.
2001 İznik Roma Tiyatrosu Kazı Buluntuları (1980-1995) Arasındaki Osmanlı
Seramikleri. Ankara.
Paker, M.
1965 “Anadolu Beylikler Devri Keramik Sanatı.” Sanat Tarihi Yıllığı I: 155-182.
Peçevî İbrahim Efendi,
1982 Peçevî Tarihi, II. (Haz.: B.S. Baykal). Ankara.
Şahin, F.
1981 “Kütahya Çini ve Keramik Sanatı ve Tarihinin Yeni Buluntular Açısından
Değerlendirilmesi.” Sanat Tarihi Yıllığı IX-X (1979-1980): 259-286.
Tekkök-Biçken, B.
2000 “Pottery Production in the Troad: Ancient and Modern Akköy.” Near
Eastern Archaeology 63/2: 94-101.
Yener, G. ve diğ.
1984 “Akköy Testiciliği ve Sorunları.” 2. Ulusal El Sanatları Sempozyumu bildirileri
(18-20 Kasım 1982, İzmir). İzmir, 246-253.
166 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri (937/1530), Dizin ve Tıpkı
Basım, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara.1995.
12
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Şekil 1. M.1530 Tarihli Muhasebe Defterine Göre Biga Livası yerleşimleri
13
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Şekil 2. Hebe Gâzi Vakfına ait belge
Şekil 3. Akköy’deki hamam kalıntısının planı
14
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Şekil 4. İstanbul’da Piyale Paşa türbesinden 6 nolu lâhit.(Demiriz’den)
15
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Şekil 5. Akköy, Sgraffito teknikli parça
Şekil 6. Akköy, Sgraffito teknikli parça
16
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Şekil 7. Akköy Sgraiffito teknikli bir parça
Resim 1. Akköy’deki harap mescit
17
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 2. Akköy’ün modern camii
Resim 3. Akköy’de tarihi camiyle ilgili onarım kitabesi
18
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 4. Akköy’de çeşme
Resim 5. Akköy mezarlığında kütlesel türbe
19
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 6. İshak Efendi Türbesi
Resim 7. Akköy mezarlığında şehzade ailesi (?) mezarları
20
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 8. Şahide parçası
Resim 9. Şahide parçası
21
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 10. Şehzade mezarında (?) tarihli şahide
Resim 11. Şehzade mezarı (?) lahdine ait parça
22
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 12. Şehzade mezarı (?) lahdine ait parça
Resim 13. Akköy’de seramik üç ayaklar
23
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 14. Akköy, sırsız seramik parçaları
Resim 15. Akköy, tek renk sırlı seramikler
24
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 16. Akköy, tek renk sırlı seramikler
Resim 17. Akköy, Milet işi parçalar
25
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 18. Akköy, slip ve akıtma tekniğinde parçalar
Resim 19. Akköy, okulun avlusundaki geleneksel fırınlar
26
EZİNE ABDURRAHMAN (ULU) CAMİİ
Zekiye UYSAL
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Sanat Tarihi Bölümü
ABSTRACT
It is supposed that the ancient name of Ezine was Eolya and accepted that Ezine was
conguered by the Ottomans in the first years of the accession of Murad I in 1361. The
Great Mosque of Ezine is the oldest monument from the Turkish period in this city.The
building is situated in the Cami-i Kebir region and it could survive up to present with
some repairs. The Mosque is straight in depth which the building has a private place with
three halls, and portic in its northern side. It has flat, iner wooden roof and outer pleat
roof. Also it has a single minaret. Şadırvan (water-tank with a fountain) and the
enclosure walls which surround the open courtyard are not original; they were built up
later. Although there is no construction inscription of the Great Mosque of Ezine which
could remain up to present, there is an inscription at the top of the building including the
records of later repairs. Because of its basilical shape with three halls, private style of its
minaretand wooden roof structure, the mosque is one of the most valuable samples in the
fourteen century architectural developments.
Keywords: Ezine, architecture, mosque, fourteenth century.
GİRİŞ
Eski adı Eolya (Uzunçarşılı 1984: 97) olduğu sanılan Ezine, XIII. yüzyıl sonlarında
Balıkesir ve Çanakkale bölgesinde beylik kuran Karasıoğulları zamanında,
M.1306’dan sonra Türklerin eline geçmiştir. (Günal Öden 2005: 44).
Karasıoğullarının asıl kitlesini Danişmentli Türkleri teşkil eder. (Uzunçarşılı 1984:
96-97) Ezine’nin, I.Murad’ın tahta çıktığı 1361 yılında Osmanlıların eline geçtiği
kabul edilmektedir. (Uzunçarşılı 1982: 80) Fakat daha Gazi Süleyman Paşa
zamanında yörenin Osmanlı egemenliği altında olduğunu gösteren veriler vardır.
Bunlardan birisi Ezine’deki AhiYunus Zaviyesi’ne ilişkin vakıf kaydıdır. Bu kayıtta
Gazi Süleyman Paşa’nın (ölümü: 1357-58), Ezine Pazarı’nı Ahi Yunus’a vakfettiği
bilgisi yer almaktadır. O da, bunu kendi zaviyesine vakfetmiştir (Ayverdi 1966:
137). XVI. yüzyıl Osmanlı defterlerinde de yerleşim “Ezine Pazarı” adıyla
geçmektedir.7Şehirde Osmanlı devrinden itibaren birçok eser yapılmıştır. Bunların
bazıları yok olmuştur. Yukarıda adı geçen Ahi Yunus Zaviyesi bugün ayakta
değildir. Ona atfedilen türbe ise mimari bakımdan bir özellik taşımamaktadır.
166 Numaralı Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530), Başbakanlık Devlet
Arşivleri Genel Müdürlüğü yayını, Ankara, 1995: 235-236.
7
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Yıldırım Bayezid devrinden kaldığı kabul edilen (Ayverdi 1966: 497) Sefer Şah
Mescidi XVII.-XVIII. yüzyıllarda geçirdiği onarımlarla özelliklerini yitirmiştir.
(Eren 1990: 125). Fakat Sefer Şah Hamamı günümüze ulaşmıştır. Çifte hamam
biçiminde yapılan eser, Ezine’nin özgün yapıları arasındadır. XVI. yüzyıla verilen
Zeytinli Camii’nin Kethüda Mehmed Efendi tarafından yaptırıldığı kabul edilir
(Eren 1990: 126). Geç dönemde onarım görmüştür. Şehirde Türk döneminden
bugüne kalabilmiş eserler arasında en eskisi Ulu Camiidir.
Şehrin güney kesiminde Camii-Kebir mahallesinde yer alan yapı, birkaç defa
geçirdiği onarımlarla zamanımıza ulaşmıştır. Cami derinlemesine doğrultuda üç
sahnlı harim ve kuzeyindeki son cemaat yerinden oluşmaktadır (Şek. 1). İçten düz
ahşap tavanlı, dıştan kırma çatılıdır. Tek minarelidir (Res. 1) Kuzeyinde görülen
şadırvan ve yapıyı çevreleyen avlu duvarları özgün değildir. Sonradan yapılmışlardır
(Res. 2). Dış sınırlarıyla derinlemesine 27.88m, enlemesine 21.66m. boyutlarındaki
yapının doğu, batı ve güney cephelerinde altlı üstlü pencereler yer almaktadır.
Doğu cephede bugünkü görünümüne göre altta iki, üst tarafta üç pencere
bulunmaktadır (Res. 3).
Alt pencerelerden ortadaki yuvarlak kemer alınlıklıdır. Ayverdi, bugün için
kapatılmış durumdaki açıklığın asli halinde de pencere olduğunu düşünmektedir
(Ayverdi 1966:134) (Res. 4). Bunun güneyindeki ise düşey dikdörtgen çerçevelidir
(Res. 5) Fakat lento seviyesi bakımından ilkinden daha yukarıda kalmaktadır. Doğu
cephedeki üst pencereler üç adet olup bunlardan ortadaki oval biçimde ve daha
küçüktür. Bunun iki yanındakiler ise, XIV. yüzyıl için alışılmadık büyüklükte basık
kemerli pencerelerdir. Şebekelidirler. Bunların yüksekliği saçak seviyesine kadar
ulaşır. Oval pencere, yuvarlak kemer alınlıklı alt penceresinin üstüne
yerleştirilmiştir. Diğerleri ise bunun iki yanına açılmışlardır (Res. 6).
Batı cephedeki açıklıklar doğudakilerle aynı hizada düzenlenmişlerdir (Res.
7) Fakat batı cephede ortada alt açıklık mevcutken, güney tarafta alt pencere şimdi
mevcut değildir. Üst taraftakiler, ortada oval yanlardakiler ise büyük basık kemer
çerçeveli olmak üzere, doğu cephedeki üst pencerelere benzerler. Bu cephenin
ortasındaki alt açıklık, pencere taşımakla birlikte tamir görmüştür. Bu tamir
sırasında yuvarlak boşaltma kemeri tahrip edilerek pencere yapılmıştır (Res. 8).
Güney cephede altlı üstlü olmak üzere ikişerden toplam dört adet pencere,
mihrap dikkate alınarak yanlara yerleştirilmiştir (Res. 9). Bunlardan alt pencereler
düşey dikdörtgen formda mermer söve ve lentolu, demir parmaklıklı açıklıklardır.
Bunların üstüne rastlayan birer pencere ise yan cephedekiler gibi, saçağa kadar
uzanan basık kemerli, şebekeli pencerelerdir. Her üç cephede de beden duvarları
testere dişi dizilerinden oluşan saçak kornişi ile sona erer.
Minare harimin kuzeybatı köşesinin üstüne yerleştirilmiş olup, XIX. yüzyıl
karakterinde silindirik gövdeli ve tek şerefelidir (Res. 10). Gövdenin üst tarafında
kaval silme biçiminde bilezikten sonra şerefe başlar. Şerefe kornişi yatay barok
silmelerle meydana getirilmiştir. Şerefe korkuluğu masif taş levhalarla yapılmıştır.
Silindirik petekten sonra bakır kaplamalı konik külah ve alem gelir.
28
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Caminin kuzey kanadını son cemaat yeri mekanı kaplamaktadır (Res. 11). Son
cemaat yeri doğu ve batı kenardan masif duvarla sınırlanmış olup, kuzeye dört
sütunla açılmaktadır. Son cemaat yeri duvarlarının kuzey yüzlerinde devşirme
mermerden birer konsol göze çarpar. (Res. 12-13) Sütunlar birbirine ahşap kirişle
bağlanmışlardır. Mekanın üzeri düz tavanla örtülmüştür (Res. 14) Son cemaat
yerinin cephesi günümüzde camekanla kapatılmıştır. Son cemaat yerinin içinde
kalan harimin kuzey cephesinin ortasında, devşirme taştan yuvarlak kemerli basit
taç kapı bulunmaktadır (Res. 15). Yüzeyi silmeli yuvarlak kemer iki yanda antik
konsollara binmektedir. Kemerin kavsarası pencereyle kapatılmıştır. Bunun altında
basık kemerli, mermer söveli asıl kapı açıklığı yer alır. Kapının iki yanındaki birer
pencere, düşey dikdörtgen çerçevelidir. Kapıdan içeri girildiğinde, hemen sağda,
duvar kalınlığı içinde yukarı doğru yükselen merdivenli bir dehliz dikkati çeker
(Res. 16) Bu kuruluş, harimin kuzeybatı köşesi üstünde yükselen minareye çıkışı
sağlar.
Harim, içten içe 17.66x17.96m boyutlarıyla kareye çok yakın ölçülere
sahiptir. Dört adet mermer sütuna atılmış derinlemesine kirişlerle kıble duvarına
dikey üç sahna bölünmüştür (Res. 17). Orta sahn yan sahnlardan geniştir.
Sütunların başlıkları, köşelerindeki mukarnas biçimli pahlarıyla Türk işidirler (Res.
18). Güney taraftaki iki sütunun kaideleri de aynı biçimdedir. Ancak kuzey
taraftakiler basit köşelere otururlar. Sütun başlıklarının üstüne bindirilen uçları
konsol biçiminde pahlanmış ahşap yastıklar çok eski görünmektedirler (Res. 19)
Derinlemesine ana kirişler bunların üstüne bindirilmiştir. Tavan düz ahşap
kaplamalıdır. Kaplamalar enine ve boyuna çakılmış çıtalarla tutturulmuştur (Resim
20).
Harimin kuzeyindeki kadınlar mahfili ahşap direklere ve duvarlara
dayanmaktadır. Ortasında harime doğru taşan oval biçimde balkon çıkıntısı vardır
(Resim 21). Girişin hemen dibinde iki yandaki merdivenlerle mahfile çıkılır. Harim
cephelerde sözü edilen pencerelerden yeteri kadar ışık almaktadır. Bunlardan alt
pencereler, içten düşey dikdörtgen biçimde; üstteki büyük pencereler ise basık
kemer biçimindedirler (Res. 22) Dıştan oval biçimdeki üst pencerelerin iç biçimi
ise daireseldir (Res. 23) Harim zemininin güney tarafı, bu taraftaki sütunlar
hizasında seki biçiminde yükseltilmiştir. Bu özellik, yapının zaman içinde geçirdiği
onarımlarla ilgili olmalıdır.
Kıble duvarının ortasındaki mihrap, mukarnaslı kavsarasıyla özgün kabul
edilmektedir (Ayverdi 1966: 134) (Res. 24). E.H. Ayverdi’nin incelediği yıllarda
mihrap biraz tahrip olmuş durumdaymış. Ayverdi, mukarnasların bazılarının
onarım görmüş olduğunu kaydetmiştir. (Ayverdi 1966: 134) Mihrap nişi üç yönden
profilli silmelerle çerçevelenmiş olup, çokgen planlıdır. İç köşelerdeki
sütuncelerden sonra başlayan kavsara, beş sıra mukarnasla tepeye doğru
basamaklar halinde daralmaktadır. Kavsaranın üstündeki kartuşa, ayet yazılı camlı
bir levha asılmıştır. Mihrap, kalınca plastik boya ile kaplanmıştır. Mihrabın hemen
batı tarafındaki minber geç dönemdendir. Sade görünümlü olup, taştandır (Res.
25-26).
29
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Ezine Ulu Camii’nin duvarları, son cemaat yeri yan duvarları gibi bazı
kısımlarda düzgün kesme taş kullanılmış olmakla birlikte, genel olarak moloz taş ve
yer yer düzensiz biçimde tuğlalara yer verilmek suretiyle yığma duvar tekniğinde
inşa edilmişlerdir. Doğu ve batı cephelerin ortasındaki alt pencerelerin yuvarlak
kemerli alınlıklarında kemerler, bir sıra taş – üç sıra tuğla nöbetleşmesiyle almaşık
teknikte yapılmışlardır. Buradaki tuğlalar 28-30 cm. uzunluğunda ve 4-4,5 cm.
kalınlığındadır. Üst taraftaki büyük pencerelerin kemerleri tamamen tuğladan
yapılmıştır. Fakat bunlarda kullanılan tuğlalar daha küçüktür. Saçak kornişindeki
tuğlalar da küçük boyutludur. Bunlar XIX. yüzyıldaki onarıma ait olmalıdırlar.
Güney, batı ve doğu cephelerdeki alt pencerelerin söve ve lentolarında
kullanılan mermerler, son cemaat yeri duvarlarındaki kesme taş ve mermer
konsollar, harim kapısındaki yuvarlak kemer biçimli yekpâre silmeli taş ve bunun
bindiği konsollar ile son cemaat yeri ve harimde kullanılan mermer sütunlar
devşirmedir. Bu malzemelerin, en yakın antik merkez olan Assos (Behramkale)’tan
getirilerek kullanılmış olmaları muhtemeldir. Caminin içinde, mihrabın malzemesi
boya yüzünden tam olarak anlaşılamamaktadır. Minberde taş kullanılmıştır. Minare
de taş malzemelidir. Sadece külah, ahşap iskelet üzerine bakır kaplamalıdır. Yapıda
ahşap malzeme örtü sisteminde kullanılmıştır. Son cemaat yerinin kirişleri ve tavan
kaplaması ahşaptandır. Harimdeki ahşap tavanı taşıyan kirişlerin oturduğu konsollu
ahşap yastıklar ilk yapıdan görünüyorlar. Mahfilin direk ve döşemeleri ile
korkuluklarında da ahşap kullanılmıştır.
Ezine Ulu Camii süsleme açısından çok fakirdir. Dış ve iç duvar
yüzeylerinde süsleme adına hiçbir şey kalmamıştır. Dekoratif unsurlar, devşirme
mermerler üzerindeki motiflerdir. Harimde plastik öge olarak sütunların mermer
başlık ve kaidelerindeki mukarnaslar ile mihrabın mimari plastikleri vurgulanabilir.
Mihrabın kavsarasının mukarnasları, köşelerdeki sütunceler ve bunları kuşatan
silmeler, yapı içindeki en önemli süslemelerdir. Orijinal olmayan minberin kapısı
üzerinde ve yan yüzlerde de birkaç motif görülür. Son zamanlarda bir defa daha
yenilenmiş olan tavanın ortasındaki radyal ışın demetli tavan göbeği ampir
tarzdadır (Ayverdi 1966: 134). Ezine Ulu Camii’nin bugüne gelebilmiş inşa kitabesi
yoktur. Bugün için yapının üzerinde görülen kitabe onarımla ilgili olup, geç
döneme aittir.
Buna karşılık Ömer Lütfi Barkan’ın ele aldığı bir vakıf kaydında; Gazi
Süleyman Paşa ve Murad Hüdâvendigâr’ın, Abdurrahman’a Ezine’deki zaviyesi
için vakıf tahsis ettiği (Barkan 1942: 316) belirtilmekte; bir başka kayıttaki
ifadelerden ise, bu kişiye “Danişmendlü Abdurrahman” denildiği (Barkan 1942:
316) ve caminin banisi olduğu anlaşılmaktadır (Ayverdi 1966: 134). Gazi Süleyman
Paşa’nın bu bölgedeki varlığı 1354 yılı civarına rastladığına ve bölge 1361’de
Hüdâvendigâr tarafından Osmanlı topraklarına katıldığına (Uzunçarşılı 1982: 7680) göre; cami, bu tarihler civarında, yani XIV. yüzyılın üçüncü çeyreğinde
yaptırılmış olmalıdır. Ayverdi, yapıyı Orhan Gazi dönemi eserleri arasında
vermiştir (Ayverdi 1966: 134). Yerel bir yayında, Ezine’deki Ahi Yunus’un M.1320
yılında ölümü kıstas alınarak, caminin bu tarihten önce, muhtemelen M.1310-1315
30
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
yılları civarında yapılmış olabileceği (Eren 1990: 125) ileri sürülmüştür. Ancak, Ahi
Yunus ile Danişmendli Abdurrahman’ın çağdaş olmaları, caminin tarihi açısından
kesin bir kanıt olarak görülemez. Çünkü Süleyman Paşa ve I. Murad’ın zaviye için
vakıf tahsis ettikleri sırada cami mevcut olsaydı; o yapı için de benzer bir desteğin
verilmesi beklenirdi. Bu bakımdan erken bir tarih önermeden önce, sağlam kanıtlar
bulmak gereklidir.
Danişmendli Abdurrahman’ın camisi zamanla tahrip olmuş ve XIX.
yüzyılda tamir edilmiştir. Harimin kuzey cephesinde, kapının sol tarafındaki oniki
satırlık eski yazılı Türkçe kitabede; Hacı Derviş kızı Bahriye Hanım’ın, camiyi H.
1244 / M.1828 tarihinde tamir ettirdiği anlatılmaktadır (Resim 27). Yapı, son
olarak halkın da yardımlarıyla 1984 yılında Türkiye Diyanet Vakfı tarafından
onarılmıştır. Camide mevcut tavan kaplamaları, içerdeki sıva ve boyalar ile kuzey
taraftaki şadırvan1984 onarımında yapılmıştır. Camide 1828 tarihli onarımlar belli
ölçüde anlaşılabilmektedir. Bu açıdan ilk göze çarpan mimari eleman minaredir.
Taş malzemeli minarenin özellikle şerefesi, barok karakteriyle XIX. yüzyıl özelliği
taşımaktadır.
Doğu, batı ve güney cephedeki pencereler de geç dönemde onarım
görmüşlerdir. E.H. Ayverdi bu pencerelerden oval olanlar hariç diğerlerinin orijinal
olduğunu ileri sürmüştür (Ayverdi 1966: 134) Oval pencerelerin XIX. yy işi
olduğunda kuşku yoktur. Ancak diğer pencerelerin durumunu incelemek gerekir.
Öncelikle doğu ve batı cephe ortasındaki yuvarlak kemer alınlıklı açıklıklar, bir
pencereden çok kapıya benziyorlar. Çünkü bunlardan doğu cephedekinin lentosu
hemen yanındaki alt pencerenin lentosundan biraz aşağıdadır. Ayrıca yan
cephelerin ortasındaki bu açıklıkların dışında kalan diğer alt pencerelerin kemerli
alınlıkları yoktur. Ya da bunu düşündürecek herhangi bir iz yoktur. Burada Ulu
Camilerde çok karşılaşıldığı gibi kuzey kapının dışında, doğu ve batı cephelerde de
birer kapı düşünmek daha mantıklıdır.
Üst taraftaki büyük pencereler Ayverdi’nin söylediği gibi orijinal
gözükmüyorlar. Saçak seviyesine kadar çıkan büyüklükleri, basık kemer biçimleri
ve kullanılan küçük tuğlalar dolayısıyla bunları da XIX. yüzyıla vermeliyiz. Erken
dönemde bu kadar büyük üst pencereler görülmemektedir. Harimin kuzey
duvarında son cemaat yerine bakan pencereler de onarım görmüştür.
Harimde kadınlar mahfili, XIX.yüzyılda onarılan kısımlardandır. Ayverdi’nin
Ampir uslüpta olduğunu söylediği tavanın ve minberin aynı dönemde yapıldığı ve
yenilendiği anlaşılmaktadır. Muhtemelen, harim zeminin güney tarafındaki seki
biçimindeki yükselti de geç dönemdendir. Onarımlarla oluşan bu değişiklikleri
ayıkladıktan sonra Abdurahman Gazi’nin Ulu Camisinin orijinal hali konusunda
şunlar söylenebilir:
Cami, ilk haliyle derinlemesine üç sahnlı ahşap tavanlı bir harime sahipti.
Kuzeyinde yandan masif duvarla sınırlanmış, düz tavanlı son cemaat yeri vardı.
Harimin kuzeybatı köşesinde bir minare yükseliyordu ve bu minareye, harimin
kuzey duvarı içindeki merdivenli bir dehlizle çıkılıyordu. Erken Osmanlı
döneminde bu şekilde yapılmış minare ve merdivenli dehliz uygulamalarının en
31
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
erken örneklerinden birisi budur (Uysal 1999: 156). Caminin güney cephesinde ve
kuzey cephesinde düşey dikdörtgen çerçeveli devşirme mermerden söve ve lentolu
ikişer alt pencere bulunuyordu. Doğu ve batı cephelerin ortasında almaşık teknikte
yapılmış yuvarlak kemerli alınlıklarıyla birer kapı vardı. Bunların iki yanında ise,
ötekilere benzeyen birer alt pencere bulunuyordu. Cephelerdeki üst pencereler için
bir şey söylemek güçtür. Fakat ilk haliyle de testere dişli saçak kornişi bulunduğu
düşünülebilir.
İçerde mukarnaslı kavsaraya sahip mihrap, devrine uygundur. Devşirme
sütunların kaide ve başlıkları şimdiki gibi olmalıdır. Bunların üstünde ahşap
yastıklardan sonra derinlemesine büyük kirişler atılarak üç sahnlı düzen
oluşturulmuştu. Bunların üzerine ise ahşap kirişlemeli tavan bindirilmiş olmalıdır.
Böyle tavan kirişlemesine özellikle XIV. yy. Ankara cami ve mescitlerinde
rastlanmaktadır.
Sonuç olarak; Ezine Ulu cami, derinlemesine doğrultuda üç sahınlı bazilikal
planı, minaresinin özel konumu ve ahşap tavanlı yapısıyla XIV. yüzyıldaki mimari
gelişmeler içinde bazilikal planlı ahşap tavanlı yapıların en batıdaki örneklerden
birisidir. Beylikler devri olarak tanımlanan bu süreçte, XIV. yüzyıldan böyle ahşap
tavanlı ve bazilikal planlı yapılar arasında Kastamonu Kasabaköy Camii (M.1366),
Ankara Ahi Elvan Camii hatırlanabilir. Menteşe beyliğinin merkezlerinden
Peçin’de XIV. yüzyılda inşa edilen Ulu caminin de bazilikal plan üzerine ahşap
direkli ve tavanlı olduğu kazılar sonucunda anlaşılmıştır (Ünal 2003: 138). Fakat
saydığımız örneklerde destek sistemi ahşap direklerden oluşurken, Ezine Ulu
Camii’nde devşirme mermer sütunlar tercih edilmiştir. İki yandan masif duvarla
sınırlanmış son cemaat yeri uygulaması bakımından da Kastamonu Kasabaköy
Camii ile benzerlik sergilemektedir. Minarenin, yapının beden duvarının bir köşesi
üzerine bindirilerek; gövde içindeki merdivene ulaşma probleminin, duvar içine
merdivenli dehliz yapılarak çözülmesi XIV. yüzyıldan itibaren Osmanlı ve Batı
Anadolu beyliklerinde zaman zaman karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda Bursa
Yıldırım Camii, Milas Fîruz Bey İmareti ve Balat İlyas Bey Camii hatırlanabilir.
Yapıda görülen yoğun devşirme malzeme kullanımı da Batı Anadolu’daki Beylikler
devri için tipik bir uygulamadır.
32
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
KAYNAKÇA
Ayverdi, E.H.
1966 İstanbul Mimari Çağının Menşei: Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, I. İstanbul.
Barkan, Ö.L.
1942 “Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak
Vakıflar ve Temlikler.” Vakıflar Dergisi II: 279-386.
Eren, R.
1990 Çanakkale ve Yöresi Türk Devri Eserleri. Çanakkale.
Günal Öden, Z.
2005 “Karası ve İlk Zamanları.” Uluslararası Batı Anadolu Beylikleri Sempozyumu,
Bildiriler (18-20 Ekim 2004, Balıkesir Üniv.), Balıkesir, 42-45.
Uysal,A.O.
1999 “Erken Osmanlı Mimarisinde Minareler.” Osmanlı, X. Ankara, 149-160.
Uzunçarşılı, İ.H.
1982 Osmanlı Tarihi, C.I. Ankara.
1984 Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri. Ankara.
Ünal, Rahmi Hüseyin
2003 “Beçin 1999 Kazısı.” Sanat Tarihi Dergisi XII: 127-154.
166 Numaralı Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530), Başbakanlık
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü yayını, Ankara, 1995.
33
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Şekil 1. Ezine Ulu Camii planı (Ayverdi’den)
34
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 1. Genel görünüş
Resim 2. Şadırvan
35
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 3- Doğu cephe
Resim 4. Doğu cephede ortadaki pencere
36
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 5. Doğu cephenin güney tarafındaki pencere
Resim 6. Doğu cephedeki pencereler
37
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 7. Batı cephe
Resim 8. Batı cephedeki orta pencere
38
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 9. Güney cephe
Resim 10. Minare
39
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 11. Son cemaat yeri mekanı
Resim 12. Son cemaat yerinde devşirme mermerden bir konsol
40
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 13. Son cemaat yerindeki konsol
Resim14. Son cemaat yeri tavanı
41
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 15. Taçkapı
Resim 16. Minareye çıkan merdivenli dehliz
42
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 17. Harimden görünüş
Resim 18. Harimdeki sütunlar ve başlıkları
43
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 19. Kiriş sisteminde ahşap yastıklar
Resim 20. Harimin ahşap tavanı
44
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 21. Harimin kuzeyinde kadınlar mahfili
Resim 22. Harimin kıble duvarındaki pencereler
45
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 23. Harimin batı duvarındaki pencereler
Resim 24. Mihrap
46
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 25. Minber
Resim 26. Minber kapısı
47
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 27. Kuzey duvarında tamir kitabesi
48
ALEXANDRİA ANTİK KENTİ VE AZİZ PAVLOS
DENİZ B. ÖZTÜRK
Arkeolog
ÖZET
Alexandria Troas antik Kenti Çanakkale kültür tarihi içinde çok önemli bir yere
sahiptir. Özelikle Roma İmparatorluğunun Anadolu’da koloni statüsü verdiği bir kaç
şehirden bir olan Aleksandria Troas arkeolojik kalıntıları ile bölge için önemli bir kültür
ve turizm potansiyeline sahiptir. Özellikle Roma çağının sonlarına doğru Aziz Paulus’un
Hıristiyanlığı batı dünyasına yayma konusunda bu kent çok önemli roller oynamıştır.
Bu açıdan Hıristiyanlık dini açısından bir Hac kenti olma özelliğine de
barındırmaktadır. Bu yüzden Ezine’nin sahip olduğu arkeolojik bir değer olan
Alexandria Troas kentinin bu değerine değer katabilmek için neler yapılabileceği
konusunda bir takım öneriler sunmak bu yazının ana diğer amaçlarından biridir.
Anahtar sözcükler: Alexandria Troas, Saint Paul, Hıristiyanlığın yayılması, hac
turizmi.
ABSTRACT
This essay aims to introduce the role of the ancient city of Alexandria Troas on the coastal
Troad in the expansion of Christianity westward. Saint Paul reportedly visited the city of
Alexandria Troad twice before moving to Europe through Greece in the mission for the
spread of Christianity. The harbor of the city of Alexandria Troas, which is one of the
most well preserved examples of antiquity, at present, has been the focus of many visitors to
this ancient site. It is argued that this ancient site is of great significance for numerous
reasons. For example, it is proposed that a special emphasis needs to be placed upon the
site to create an atmosphere for pilgrim-based tourism activities. We should do this not
merely for benefiting from tourism but to show cultural appreciation of Turks towards nonTurkish cultural heritage.
Key words: Alexandria Troas, Saint Paul, spread of Christianity, pilgrim tourism.
ALEXANDRİA TROAS KENTİ TARİHİ
Kuruluşundan itibaren gelişimini sürdürerek Troas Bölgesi kentleri arasında
önemli bir yere sahip olan Alexandria Troas Roma hakimiyetine girdikten sonra,
özellikle de Augustus döneminde önemli bir gelişim göstermiş, koloni unvanını
almasıyla da bölge kentleri arasında önemli bir konuma gelmiştir. M.S. 1. yüzyılda
yaşamış coğrafyacı Strabon Alexandria Troas kentinin orijinal adının “Sigia”
olduğunu belirtir (Strabon, Geographia XIII 1: 112). Bu ifade göz önüne alındığında
yerleşimin en erken Arkaik dönemde iskan gördüğü ileri sürülebilir. Kent bugün
Çanakkale ili Ezine ilçesinin Geyikli bucağına bağlı Dalyan köyü sınırları içerisinde
yer alır. Alexandria Troas'ın kuzeyinde; Troia, doğusunda; Neandreia, Kebren ve
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Skepsis, güneyinde; Kolonai, Larisa ve Assos yer alırken batısında; Ege Denizi ve
Tenedos adası bulunmaktadır (Res. 1).
Troas bölgesinin politik hakimiyeti M.Ö. 334–332 yıllarında gerçekleşen
Granikos Savaşı ile birlikte Makedonya krallığının hakimiyetine girmiştir. Büyük
İskender’in ölümünden sonra da bölge onun generallerinden Antigonos
Monopthalmos’un kontrolüne girer (Grote 1888: 296; Texier 1863: 108) ve
yaklaşık olarak M.Ö. 310 yılında kenti kendi adından yola çıkarak “Antigonia”
adıyla adlandırır. Antigonia başlangıçta iddialı bir biçimde planlanmıştır. 7.5 km.
uzunluğa sahip sur duvarları yaklaşık 4390 dönümlük bir alanı içine almaktadır
(Leaf l923: 236). Kent, Neandreia, Kebrene, Skepsis, Kolonai, Larissa, Khrysa ve
Hamaksitos gibi kimi küçük kasabaların halklarının bir araya getirilip
kaynaştırılması sonucu oluşturulmuştur. Bu yolla şehrin nüfusu, artmış yeni
kurulmuş olmasına karşın gerçek bir kent havasına bürünmüştür. Synoikismos
olarak adlandırılan, şehirlerin tek çatı altında toplanma politikası, ekonomik ve
stratejik amaçlar taşımaktaydı. Şehrin kuruluş nedenlerinden biri de İlion limanın
yavaş yavaş kum ile örtülmek üzere olması veya kum ile örtülmüş olmasıdır
(Schwertheim 2004: 39). Böylece kıta Yunanistan ve Anadolu arasındaki ticari ilişki
canlı tutulabilecekti
Antigonos’un M.Ö. 301 yılındaki İpsos Savaşı’nı kaybedip ölmesiyle birlikte
kent Asia hükümdarı Lysimakhos’un kontrolüne geçmiş. Lysimakhos’un izni ile ilk
olarak Skepsisliler, daha sonra da I. Antiokhos’un izniyle Kebrene’liler kasabalarına
dönmüşler, nüfusu biraz azaldıysa da kent önemini korumuştur (Sevin 2001: 68).
Kentin kontrolünün Lysimakhos’un eline geçişinden sonra isim değişikliğine
uğrayarak, Alexandria Troas adını almıştır. Lysimakhos döneminde şehirde imar
faaliyetleri devam etmiş, şehre sur duvarları ve tapınak inşa edilmiştir. Çevre
yerleşimlerden iskana devam edilmiş, böylece gelişme hızlandırılmıştır (Leaf 1923:
32). Kentte yeni ve çok daha sıkı bir vergi politikası uygulanmış, kentin yeni ismini
taşıyan ilk bronz sikke basılmış, kent kısa zamanda Troas'ın önemli ticari merkezi
durumuna gelerek bir anlamda bölgenin başkenti halini almıştır (Ricl 1997: 16).
M.Ö. 281 yılında Seleukos, Corupedion Savaşı ile Lysimachos'u yenerek
Küçük Asya'nın batı bölümüne hakim olmuş, Seleukos'tan sonra yönetime I.
Antiokhos (M.Ö. 281-261), II. Antiokhos (Antiokhos Theos) (M.Ö. 261-246), II.
Seleukos (M.Ö. 246-226) ve III. Antiokhos (M.Ö. 223 -187) geçmiştir. M.Ö.
227/26 yılında I. Attalos’un Antiokhos Hierax'ı yenmesinden sonra, Seleukos
hakimiyeti Troas Bölgesi'nde son bulmuştur. Bölgenin hakimiyeti için devam eden
mücadelelerin ardından Roma ile yapılan müzakereler M.Ö. 192 yılında sonuçsuz
kalmıştır. M.Ö. 190 yılında Magnesia’da Pergamon’un desteğini alan Roma ordusu,
Galatlarla ittifak kurmuş olan Seleukos III. Antiokhos’u yenmiştir. Daha sonra
bölge yönetimi altında bulunduğu Pergamon Kralı III. Attalos'un M.Ö 133’te
krallığını bir vasiyet ile Roma İmparatorluğuna bırakması üzerine Roma eyalet
sistemi içersine alınmış ve Asia eyaletine bağlanmıştır (Magie 1950).
Romalılar bölgenin verimli topraklarında nüfusu azalan ya da tamamen terk
edilen kentlerde emekli askerler için yeni yerleşim yerleri kurmuşlardır. Troas'ın
50
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
kuzeyinde Marmara denizi kıyısındaki Parion ve Lampsakos ile batıda Ege denizi
kıyısındaki Alexandria Troas bölgede en fazla Romalı barındıran kentlerdir. Roma
Ege'nin batısında Makedonya'nın doğusunda Asya eyaletlerini kurmakla hem
boğazlara hakim olmuş, hem de Ege'nin her iki tarafında stratejik yerler elde
etmiştir. Alexandria Troas’ın Asya ve Avrupa arasında bağlantı noktası
durumundaki konumu nedeniyle, Roma imparatorluğunun başkenti olması dahi
düşünülmüştür. Julius Caesar’ın kenti ziyaret ettiği ve kenti, başkent ilan edecek
kadar önemli gördüğü bilinmektedir (Schwertheim 2002: 58). Kent Agustus
zamanında (M.Ö. 27- M.S. 14) M.Ö.12 yılından önce Colonai Augusta Troadensis ya
da Colonia Augusta Troas adıyla bir Roma kolonisi durumuna getirilmiştir (Sevin
2001: 58). Alexandria Troas bu dönemde konumu ve limanı sayesinde güçlü ve
zengin bir ticaret kenti durumuna gelmiştir. Bu dönemde kent, doğuda Skepsis’e
kadar uzanmaktaydı. Augustus tarafından kente Ius Italicum hakkı verilerek kent
İtalya'daki kolonilerle aynı haklara sahip olmuştur.
Koloninin kuruluşu Caesar’ın veya Triumvir’lerin planlarında var mıydı veya
Augustus’un, Caesar’ın kurmuş olduğu koloni üstüne yeniden kurup kurmadığı
kesin olmamakla birlikte tartışılmaktadır. Tüm bunların yanında Caesar’ın kent için
özel bir yeri vardı. Onu tanrılaştırmış olan onurlar bunun bir göstergesidir. Onun
zamanına tarihlendirilmeyen yazıtların ilkinde θεός bir diğerinde de divus olarak
adlandırılmaktadır (Schwertheim 1999: 97). Caesar’ın Troia’yı ziyaret ettiği
bilinmektedir. Eski ihtişamını kaybetmiş olan şehir için bazı yatırımlar yaptırmıştır.
Caesar’ın bu ziyareti sırasında Alexandria Troas’a da uğramış olması muhtemel ise
de bunu kesinleştiren bir kanıt yoktur.
Kente önem verildiği ve imar faaliyetlerinin tekrar hız kazandığı bir diğer
dönem, İmparator Hadrian (M.S. 117–138) dönemidir. Bu dönemde bir Roma
politikası olarak Anadolu’da birçok kente para yardımı yapılmış ve imar faaliyetleri
hızlandırılmıştır. Colonia Augusta Troas'ın ikinci koruyucusu da Hadrian’dır. M.S.
132 yılına tarihlenen ve Atina'daki Hadrian gymnasion’unda ele geçen bir yazıtta,
Alexandria Troas’lılar, İmparator Hadrian’ı kendi kolonilerinin onarıcısı olarak
onurlandırırlar Bu dönemde, maliyetleri yüksek sayılabilecek olan su kemerleri ve
Herodes Attikus hamamı olarak adlandırılmakta olan hamamın yaptırıldığı
bilinmektedir (Schwertheim 2002: 61).
Kent, Hıristiyanlık döneminde de önemini koruyarak Erken Hıristiyanlık
merkezlerinden biri konumuna gelmiştir. Yazılı kaynaklardan (Acta Apostolorum
XVI: 8-12; XX: 4-14.) M.S. 50/51 ve 56/57 yıllarında Aziz Paulus'un ikinci ve
üçüncü misyonerlik yolculukları sırasında Alexandria Troas'ı ziyaret ettiğini
öğreniyoruz. Aziz Paulus'un Alexandria Troas’tan deniz yolculuğuna çıkarak
Makedonia’ya doğru yola çıktığı bilinmektedir. Bir diğerinde ise Alexandria
Troas’ta yedi gününü geçirdiği belirtilmektedir. Bu süre içerisinde Hıristiyanlığı
halka tanıtır (Texier 1863: 187). Bu konu ileride tekrar ayrıntılı olarak ele
alınacaktır.
Kent, Erken Bizans döneminde de başta gelen ticari ve dini merkezlerden
biri olmuştur. Kentte Bizans Çağına ait kalıntılar azdır ve hiçbir kilise yıkıntısı da
51
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
olmamasına rağmen Texier, burasının piskoposluk merkezi durumunda olduğunu;
İznik (Nicaea) Metropollüğüne bağlı olan piskoposluk merkezi olan "Skamander"
şehrinin bu ovada yer aldığını ve piskopos Antemios'un Assos'da bir kilise
yaptırarak burada yaşadığını belirtir. Kentin adı Hıristiyanlıkla ilgili bazı belgelerde
de geçmektedir. Alexandria Troas'ın adı M.S. 451 yılında kilise listelerinde ve
Chalcedon Meclisinde, "Pionius Troadensis", bunun dışında M.S. 458 yılında
Leon'a yazılan mektupta, "Pionius Troadis", M.S. 787 yılında II. Nicaea
Meclisinde, "Leontius Troados" olarak geçmektedir (Ramsay 1960: 165-175).
M.S. 2. yüzyılda en parlak dönemini yaşayan kent, M.S. 4. yüzyıla kadar
önemini korumuştur. Antik yazarların da aktardığına göre, İmparator
Konstantin’nin başlangıçta aynı düşüncelerle İmparatorluğun yeni başkentini
burada kurmayı planlaması şehrin o dönemdeki anlam ve önemini göstermektedir
(Schwertheim 2002: 58). Fakat şimdiki ismi İstanbul olan ve o dönemdeki adıyla
Konstantinopolis Doğu Roma İmparatorluğunun başkenti olmuştur. Bu tarihten
sonra Alexandria Troas kentinin önemi yavaşça kaybolmuştur. Bunda Alexandria
Troas limanının da işlevselliğini yitirmesi önemli bir rol oynamış olmalıdır.
Bizans Döneminde önemini korumasına karşın, M.S. 17. yüzyılda
İstanbul’daki yapıların inşası için, kentten birçok malzemenin taşındığı ve kentin
büyük çapta yıkıma uğratıldığı düşünülmektedir. Osmanlı döneminde önemli bir
iskana sahip olmayan şehir İstanbul'daki yapılar için bir taş ocağı merkezi haline
gelmiştir. Kentteki yıkımın 16. yüzyıllarda başladığı bilinmektedir. 16. yüzyıl
başlarında Sandys ve Coryate adlı iki araştırmacıların bütün çabalarına rağmen
antik malzeme yeni bina yapımında kullanılmak için İstanbul'a taşınmış ve kent
kalıntıları günden güne yok olmuştur (Cook 1973: 200). 17. yüzyıl içerisinde birçok
antik kentte olduğu gibi Troas'da da, yıkım dönemi hızlanır. Kentin deniz
kenarında yer alması, kalıntıların kolayca taşınmasına sebep olmuştur. Günümüze
ise bir kısmı kalmış olmakla birlikte kent planını ve yapıları hakkında bilgi
edinebilmemiz için yeterli görülebilir.
Alexandreia Troas kenti Troas bölgesindeki yerleşim yerleri arasında önemli
bir yere sahiptir. Bundan dolayıdır ki Avrupalı seyyahların dikkatini çekmiş ve
birçok gezgin tarafından ziyaret edilmiştir. Kent hakkındaki ilk bilgileri seyyahların
anlatımlarında bulmaktayız. Gezginlerin ziyaretleri 1550’lerden, 1900’lü yıllara
kadar devam etmiştir.
Kentteki yapılar göz önüne alındığında da kentin döneminde ne kadar
gelişmiş ve önemli bir kent olduğu görülmektedir (Şekil 2). Kent kuruluşu
sırasında ve özellikle Roma döneminde belirli bir imar faaliyeti geçirmiştir. Roma
döneminde yaşanılan gelişmeler genellikle Augustus ve Hadrianus döneminde
yaşanmıştır ki bu iki imparatorun şehir için ne kadar önemli olduğundan
bahsetmiştik. Oldukça geniş bir arazi üzerine kurulmuş olan kent kuruluşundan
itibaren devamlı genişleyerek gelişimini devam ettirmiştir. Şehir, genel olarak
bakıldığında gelişmiş bir kentin tüm mimari yapılarına sahiptir. Kent yapılarının
dağılımına ve yapıların mimari özelliklerine bakıldığında kentin iki merkezde
gelişmiş olduğu görülebilmektedir. Bu merkezlerden biri hellenistik dönemli şehir
52
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
merkezini oluşturmakta diğeri ise Roma dönemi şehir merkezini oluşturmaktadır.
Her iki alandaki yapılar zaman içerisinde değişim ve gelişim aşamaları
yaşamışlardır. Şehir içinde yer alan bazı yapılardan bahsetmek gerekmektedir; bu
şehir planın ve o dönemdeki öneminin ve konumunun anlaşılması açısından
bizlere yardımcı olacaktır.
Şehrin ana girişi, doğu yönünde Neandreia kentine bakan kapıdır. Bu kapı
A.W. Lawrence tarafından ilk olarak oldukça büyük köşe taşları nedeniyle kentin
ana kapısı olarak adlandırılmıştır (Lawrence 1979: 259). Sürdürülen kazı
çalışmalarının sonucunda M.Ö. 3.yüzyıla tarihlenen yapının, 20.m çapında, dairesel
bir avluya sahip olduğu görülmektedir. Alexandria Troas’ın yuvarlak avlulu kapı
yapısının bugüne kadar Anadolu’da bilinen en eski örneği oluşturduğunu söylemek
mümkündür (Schwertheim 2002: 59). Kent sınırları içerisinde ye alan ilginç bir
yapı da Maldelik olarak adlandırılan yapıdır ki halk tarafında saray olarak
adlandırılan yapının fonksiyonu belirlenememiştir. 30 m. x 30 m. boyutlarındaki
yapının ön cephesinde tonoz kemerleri yer almaktadır. Kullanılan malzeme ve
tekniğin (kesme taş blokları ve opus caementitium) dönemleri tam olarak
bilinmese de, iki ayrı dönemde inşa edildiği ve bitirildiği düşünülmektedir
(Schwertheim 2002: 59). Korunmuş yüksekliği 7 m. ve iki katlı olan yapıda 2005
kazı sezonunda kesit ve plan çizimleri gerçekleştirilmiştir. Maldelik yapısının biraz
ilerisinde büyük boyutlardaki hellenistik dönem tiyatrosu yer almaktadır. Bir yamaç
üzerinde yer alan yapı Roma dönemine tarihlenen oturma sıralarına sahiptir ayrıca
yapı tonoz kemerli bir alt yapıya sahiptir ki bu da bize yapının Roma döneminde
bazı değişiklikler ve onarımlar geçirdiğini göstermektedir. Tiyatronun arkasında,
ele geçen sütun parçalarından anlaşıldığı üzere dor düzeninde inşa edilmiş olan
hellenistik döneme tarihlenen bir tapınak yapısının kalıntıları görülmektedir.
Tapınak kutsal alanını hangi tanrıya adandığı şu an için tespit edilememiştir. Bu
yapıların hepsi birbirlerine pek fazla uzaklıkta değildirler ve hellenistik dönem kent
merkezinde yer almaktadırlar. Şehrin yoğun mimari yapılara sahip bir diğer alanını
ise agora alanı oluşturmaktadır. Agora alanı genel olarak Roma dönemi kent
merkezini oluşturulmaktadır.
1997 yılında agora alanında başlatılan çalışmalar ilk olarak odeion’un
batısındaki alanda gerçekleştirilmiştir. Bu alandaki çalışmalarda büyük taş
bloklardan oluşan bir yapının köşesine rastlanmıştır. Yapılan çalışmaların
devamında, opus caementitium tekniği ile yapılmış olan, her iki cephesi de sütunlu
(amphiprostylos) ve korinth mimarisi şeklinde yapılmış bir tapınak yapısı ortaya
çıkarılmıştır. Yapının köşelerinde destek olarak kullanılmış olan blok taşlar yapının
podyumunu desteklemektedirler. Podyum, mimariyi taşıyan kesme taş bloklardan
ve aralarını dolduran kireç harcından oluşmaktadır. Tapınağın kime adanmış
olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Buna karşın, şehre Augustus tarafından
koloni unvanının verilmiş olması açısından tapınağın imparatorun yeni
hükümdarlığının bir simgesi olabileceği düşünülmektedir. Alexandria Troas
kentinin agora alanında, tapınağın kuzeyinde yer alan tonozlu yapıların kuzeyinde
yapılan sondajlar sonucu doğu batı yönünde uzanan bir cadde yapısı açığa
53
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
çıkarılmıştır. Bazı bölümleri tahrip olmuş olan cadde dikdörtgen şekilli ve değişik
boylardaki granit taşlarından oluşturulmuştur.
Agora alanın dışında kalan ve şehrin en önemli yapılarından birini oluşturan
bir diğer yapı da Herodes Attikus Hamamıdır. Herodes Atticus Hamamı, kentin
ayakta duran en büyük yapısıdır. Cephesi 100 m. uzunluğunda olup yapı
Anadolu’da bugüne dek bilinen en büyük hamam yapısıdır. Yapının boyutlarının
büyüklüğü, bugün ayakta olan kemerden anlaşılabilir (Res. 1). Sözü geçen kemer,
kare bir odayı çevrelemekte olup kubbe şeklinde bir üst örtüyü oluşturmaktadır.
Bu mekanın sıcak ve soğuk su havuzları ile soyunma odaları bulunmaktaydı
(Schwertheim 2002: 61). Ağır bir deprem geçirmiş olan yapının mermer kaplama
parçalarından ve heykellerinden hiçbiri günümüze kadar ulaşmamıştır. Ayrıca
hamam yapısının batısına bitişik durumda büyük boyutlara sahip olan bir gymnasium
bulunmaktadır. Kentin görülebilmekte olan bir diğer önemli yapısı ise tapınağın
batısında yer alan odion’dur. Antik çağda odeionların genellikle kentsel, elit bir
tabakaya hizmet ettiği düşünülmektedir ki bu da Alexandria Troas’ın o dönemdeki
rolü hakkında fikir sahibi olmamız açısından önemlidir. Alexandria Troas’ın
önemli yapılarından biri de bu gün bir tuz gölü halinde olan limanıdır ki o
dönemde şehir için çok önemli bir yer teşkil etmektedir (Resim 2). Kentin tüm
yapıların varlığı değerlendirildiğinde, özellikle Roma döneminde gelişmiş ve önemli
bir kent olma özelliğini ortaya koymaktadır.
AZİZ PAVLOS VE YOLCULUKLARI
Aziz Pavlos hakkında birçok yerden bilgi edinebilmemize karşın birincil kaynak
olarak İncil içerisinde yer alan “Habercilerin İşleri” ve mektuplar bölümleridir.
Habercilerin işleri bölümünün Luka tarafından kaleme alındığı bilinmektedir.
Genel olarak M.S. 60-62 yıllarında yazıldığı kabul edilse de (Turan 2006: 70)
habercilerin işleri adlı bölümde M.S. 63 olarak belirtilmektedir (Habercilerin İşleri
229).
Pavlos’un Tarsuslu olduğu bilinmektedir ki Pavlos “Ben Tarsuslu bir
Yahudi’yim, Kilikya’nın önemsiz sayılmayan bir kentinin yurttaşıyım”
(Habercilerin İşleri 22: 39) “sekiz günlükken sünnet edildim. İsrailli’yim; Benyamin
soyundan İbrani atalardan doğmuş gerçek bir İbrani’yim” (Filippililere Mektup 3:
5) gibi ifadelerle, soyu, nereli olduğu ve ailesinin ve kendisinin inancı yani Yahudi
olduğu hakkında açıklamalarda bulunmuştur. Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere o
dönemde Tarsus’ta bir Yahudi topluluğu olduğu anlaşılmaktadır. Pavlos’dan önce
babasının veya büyük babasının bu kente göç ettiği düşünülmektedir. Pavlos bir
Tarsus vatandaşıydı ve ondan önce babası da vatandaşlık hakkına sahipti ve burada
onların kayıtlı oldukları, Yahudi vatandaşların oluşturduğu bir topluluk vardı
(Ramsay 2000: 92). Ayrıca Pavlos bir roma vatandaşıydı ve bu ona bazı ayrıcalıklar
tanıyordu ki herhangi bir ölüm veya kırbaçlama cezası karşısında belirli dereceye
kadar kişiyi koruyabiliyordu. Cumhuriyet döneminde yurttaşların yurttaşlar
meclisine başvurma hakkı vardı, imparatorluk döneminde bu imparatora başvuru
hakkına dönüşmüştür (Wallace-Williams 1999:160). Pavlos bir keresinde
54
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
kırbaçlanacakken Roma vatandaşı olduğunu belirterek bu cezadan kurtulmuş daha
sonra sorgulanmak üzere serbest bırakılmıştır (Havarilerin İşleri 22: 23-29). Ayrıca
vali Fetus’a da imparator önünde yargılanmak istediğini belirtmiştir (Havarilerin
İşleri 25: 9-10). Tüm bunlar Pavlos’un bir Roma vatandaşı olduğunu ve
ayrıcalıklarını göstermektedir. Babasının bir çadır ustası olduğu bilinmektedir. Sık
olarak kullanılmasa da diğer bir ismi Saul olan Pavlos onüç yaşında ailesi tarafından
eğitim görmesi için Gamaliel’in yanına Kudüs’e gönderilmiş ve muhtemelen yirmi
yaşına kadar orada kalmıştır (Pollock 2001: 13). Kendiside “Yetişmem bu kentte
(Kudüs) oldu. Gamaliel’in dizi dibinde atalarımın yasalarına sımsıkı bağlılıkla
eğitildim” (Habercilerin İşleri 22: 3) ifadesini kullanmıştır.
Eğitimi sonrasında yirmili yaşların başında Tarsus’a ailesin yanına döndüğü
bir süre burada kaldıktan sonra otuz yaşlarında tekrar Kudüs’e gittiği ifade
edilmektedir (Pollock 2001: 14-15). Ailesinin yanında ve Kudüs’te iyi bir Yahudi
eğitimi alan Pavlos İsa yandaşlarına, yeni yayılan bu akıma ve yandaşlarına karşı
cephe aldığı bilinmektedir. Pavlos, Stefanos’un taşlanarak ölümünde etkili olmuş,
bunun ardından kilise topluluğuna karşı başlayan saldıranlar içinde yer alarak,
erkek ve kadınları evlerinden çıkartarak cezaevine atılmasında etkili olmuştur (
Havarilerin İşleri 8: 1-3). Pavlos, kaçanları yakalayıp tekrar Kudüs’e getirmek üzere
başrahipten Şam’daki sinagoglara kendisini yetkili kılındığını gösteren bir mektup
istedi (Havarilerin İşleri 9: 2). Bunun ardından yanındaki bir grup insanla birlikte
Şam’a doğru yola çıkmışlardır. Şam yakınlarında öğle vakti gökyüzünden gelen
güçlü bir ışıkla yere düşmüş, ardından ”Saul, Saul neden bana saldırıyorsun?” diye
bir ses duymuş, sen kimsin diye sorduğunda “Ben senin saldırdığın Nasıralı
İsa’yım“diye yanıt almış, ardından İsa ona Şama gitmesini ve yapacaklarının
bildirileceğini söylemiştir (Havarilerin İşleri 22: 6-10). Pavlos Şam’a geldiğinde
Hananya isimli kişinin sözleriyle gözleri açılır ve Pavlos’tan gördükleri ve
duydukları üzerine tüm insanlara O’nun için tanıklık etmesi istenmiştir. Pavlos
tekrar Kudüs’e gitmek yerine Arabistan’a gitmiş, orada üç yıl kaldıktan sonra
Petros’la tanışmak ve söyleşide bulunmak üzere Kudüs’e gitmiş ve orada onbeş
gün kalmıştır. Bunun ardından Suriye ve Kilikya bölgesine gitmiştir ( Galatyalılar’a
Mektup 1: 17-21). Daha sonra Kudüs’teki kilise Antakya’da gelişmeler üzerine
Barnabas’ı oraya gönderir, Barnabas Pavlos’u bulmak üzere Tarsus’a gider ve onu
bulduktan sonra Antakya’ya dönerler. İki yıl boyunca burada kalırlar ve öğretide
bulunurlar. Öğrencilere ilk kez Antakya’da Hıristiyan (Mesih inanlısı) adı
verilmiştir (Havarilerin İşleri 11: 22-26). Pavlos ve Barnabas öğrencilerin aralarında
topladığı yardımı Kudüs’ e göndermişlerdir. Pavlos yanına yunanlı olan Titos’u da
alarak Barnabas ile birlikte Kudüs’e giderler (Galatyalılar’a Mektup 2: 1-3).
Barnabas ile Saul hizmetleri sona ermiş olarak Kudüs’ten Antakya’ya döndüler
Markos diye bilinen Yuhanna’yı da beraberlerinde getirdiler (Havarilerin İşleri 12:
25).
Pavlos’un hayatında önemli dönüm noktalarından biride çıktığı
yolculuklardır. Havarilerin İşleri bölümünde “İlk Haber Gezisi” olarak adlandırılan
geziye Barnabas ile birlikte çıkarlar (Şekil 3). Tarsus’tan ayrılarak Silifke’ye oradan
55
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
da Kıbrıs’a yelken açarlar ve Salamis’e ulaşırlar. Luka, yanlarında yardımcı olarak
Yuhanna’yı götürdüklerini belirtir (Havarilerin İşleri 13: 4-5). Pafos’a kadar bütün
adayı baştanbaşa aşıp, burada vali ile görüştükten sonra denize açılarak Perge’ye
varırlar. Yuhanna kendileri burada bırakarak Kudüs’e döner.( Havarilerin İşleri 13:
13-14). Pavlos ve Barnabas Perge’yi aşıp Pisidya’da bulunan Antakya’ya ( bugünkü
Yalvaç ) varırlar. Burada kalırlar ve halka hitap ederler fakat Yahudiler halkı
kışkırtarak bir saldırı düzenlerler bunun üzerine haberciler kentten kaçarak
Konya’ya oradan da Likaoya kentleri olan Listra ile Derbe’ye ve çevre bölgeye
kaçarlar. Listra’dan sonra Derbe’ye giderler. Daha sonra Listra ‘ya Konya’ya ve
Antakya’ya (Yalvaç) döndüler (Havarilerin İşleri 14: 21). Buradan ayrılıp
Pisidya’dan geçerek Pamfilya’ya geldiler. Perge’den sonra Antalya’ya oradan da
Antakya’ya doğru yelken açarlar (Havarilerin İşleri 14: 24-26). Böylece ilk Haber
Gezisi tamamlanmış olur.
Pavlos ve Barnabas bir süre Antakya’da kaldıktan sonra Pavlos daha önce
ziyaret ettikleri yerlerdeki durumu görmek için tekrar yolculuk yapmaları teklif
eder. Böylece Pavlos’un ikinci Haber Gezisi başlamış olacaktır (Şekil 4). Barnabas
Markos diye bilinen Yuhanna’yı da yanlarına almayı teklif edince aralarında
anlaşmazlık çıkar. Barnabas ve Yuhanna Kıbrıs’a yelken açarken, Pavlos da Silas’ı
seçerek Suriye ve Kilikya‘dan geçerek kilise topluluklarını ziyaret etmişlerdir
(Havarilerin İşleri 15: 36-41). Listra’da Timoteos adlı bir genç onlara katılmıştır.
Frigya ve Galatya bölgelerinin ardından Misiya’yı geçerek Troas’a varırlar. Burada
kastedilen Alexandria Troas kentidir. O gece Pavlos rüyasında “Makedonya’ya gel,
bize yardım et” diyen bir adam görür. Bunu Tanrının onlara bir mesajı olarak
algılarlar ve Troas’tan ayrılmanın yolunu ararlar (Havarilerin İşleri 16: 8-10).
Luka’nın burada kullandığı ifadelerden birlikte oldukları anlaşılmaktadır. Bundan
dolayı Luka’nın onlara Alexandria Troas’ta katılmış olabileceği düşünülmektedir.
Semadirek Adası güzergahından devam ederek bir gün sonra Neapolis’e
varmışlardır. Buradan Filippi’ye gitmişler, bir süre burada kalmışlar burada savcılar
tarafından sopayla dövülme cezası almışlar ve daha sonrasında da ceza evine
atılmışlardır (Havarilerin İşleri 16: 22-24). Gece meydana gelen depremin ardından
serbest bırakılırken, Roma vatandaşı oldukları halde gördükleri muameleden
şikayet etmiş, bunun üzerine telaşlanan savcılar onlardan özür dilemişlerdir.
Filippi’den ayrılan Pavlos ve Silas Amfipolis ve Apolonya’dan geçerek Selanik’e
varırlar. Burada da bazı olumsuzluklarla karşılaşarak Veriya’ya giderler. Selanik’te
yaşayan Yahudiler buraya da gelip karışıklık çıkarırlar bunun üzerine Pavlos deniz
yoluyla Atina’ya gider, Silas ve Timoteos Pavlos’tan gelen buyrukla beraber oradan
ayrılırlar. Pavlos Atina’dan ayrılarak Luka Pavlos’a burada kalmasının öğütlendiğini
ve Pavlos’un birbuçuk yıl burada kalarak Tanrı’nın sözlerini öğrettiğini söyler
(Havarilerin İşleri 18: 9-11). Pavlos gemiye binip Suriye’ye gitmek için
Korintos’tan ayrılırken Priskila ile Akila da kendisiyle birlikteydi. Efesos’a
ulaştıklarında Pavlos onlardan ayrılıp sinagoga gider orada Yahudilerle tartışa
Pavlos, onlar daha uzun süre kalmasını istese de daha sonra tekrar döneceğini
bildirerek buradan ayrılır. Kayseri’ye varınca kilise topluluğunu selamladıktan sonra
56
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Antakya’ya gider (Havarilerin İşleri 18: 18-22). Pavlos ikinci haber gezisini.
Antakya’da sonlandırır.
Pavlos bir süre Antakya’da kaldıktan sonra üçüncü ve son Haber Gezisine
çıkar (Şekil 5). Luka, Pavlos’un bir süre Antakya’da kaldıktan sonra buradan
ayrıldığını Galatya ve Frigya bölgelerinde sırasıyla dolaşarak örgencileri
desteklediğini belirtir (Havarilerin İşleri 18: 23). İç Anadolu’yu dolaşarak Efessos’a
gelir. Burada üç ay süreyle sinagogda tartışmalara katılır. Daha sonra sinagogdan
ayrılarak her gün Tiranos’un toplantı salonunda tartışmalara katılır. Luka bunun iki
yıl sürdüğü söylemektedir (Havarilerin İşleri 19: 8-10). Efessos’ta çıkan
karışıklılıktan sonra Makedonya’ya gitmek üzere buradan ayrılan Pavlos Troas
üzerinden geçerek Makedonya’ya ulaşmıştır. Buradan da Yunanistan’a giden
Pavlos yolculuğu sırasın geçti yerlerdeki halka öğütler vermiştir. Pavlos
Yunanistan’da üç ay kaldıktan sonra Makedonya üzerinden geri dönmeye karar
verir. Luka, pavlos’a yoldaşlık eden bir grup insandan bahseder ve ”Bunlar önden
gidip Troas’ta bizi beklediler. Biz de Mayasız Ekmek Bayramı günlerinden sonra
Filippi’den gemiye bindik ve beş günde Troas’a vararak onlara katıldık. Burada bir
hafta kaldık” ifadesini kullanır (Havarilerin İşleri 20: 5-6). Burada Luka’nın onlarla
tekrar bir araya gelmiş olduğu anlaşılmaktadır. Luka, Pavlos’un Troas’taki son
gecesinde yapılan bir toplantı sırasında lafın çok uzamasından dolayı pencere
kenarında uykuya dalan bir gencin üçüncü kattan düştüğünü ve ölü olarak yerden
kaldırılan gencin Pavlos onu kollarına almasıyla tekrar dirildiğini aktarır
(Havarilerin İşleri 20: 7-12). Yanındakiler Troas’tan gemiyle ayrılırlarken Pavlos
karadan giderek onları Asos’ta karşılamıştır. Oradan Midilli’ye hareket ederler.
Oradan hareket ettikten sonra Sakız Adası’nın karşısından geçerler ve Sisam’ı
aştıktan sonra Efessos’a uğramadan Miletos’a varırlar. Pavlos fazla vakit
harcamamak için Efesos’a uğramamış, buradaki kilise topluluğunun yaşlılarını
Miletos’a çağırır. Buradan adasına, ertesi gün Rodos’a oradan da Patara’ya varırlar.
Finike’ye giden bir gemi bulunca Patara’dan ayrılırlar. Kıbrıs’ı sollarında bırakarak
Suriye’ye yönelirler ve gemideki malların boşaltılacağı Sur’a varırlar. Yedi gün
burada kaldıktan sonra ayrılarak Ptolemais’e giderler. Orada bir gün kaldıktan bir
gün sonra Kayseri’ye (Caesarea) ulaşırlar. Burada bir süre sonra Kudüs’te güvende
olmayacakları uyarısına rağmen Kudüs’e gider. Pavlos üçüncü haber gezisini de
tamamlamış oldu.
Pavlos, yolculukları sırasında iç kısımlara yaptı geziler dışında, kat ettiği
mesafelerin büyük bir kısmını deniz yoluyla geçmiştir. O dönemde gidilecek olan
yere bağlı olarak kara yolculuğuna göre daha güvenli, daha az yorucu olması ve
daha hızı olması nedeniyle bazı olumsuzlukları olsa da deniz yolculuğu daha çok
tercih edilen bir seyahat türüydü demek mümkündür. Gemiler genellikle kıyıdan
ayrılmadan liman şehirlerine uğrayarak ilerliyordu. Bunun sebebi olarak eski
gemicilerin karayı gözden kaybetmemek istemesinin yanı sıra gemilerin limanlara
uğrayarak mal alıp mal vermesi gösterilebilir. Pavlos da çoğunlukla bu çeşit kıyı
yolculuğu yapmıştır (Wallace-Williams 1999: 21).
57
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Pavlos Kudüs’te bir süre kaldıktan sonra Yahudilerin neden olduğu bir
karışıklık nedeniyle Romalı askerlerin eşliğinde Kayseri’ye (Caesarea) gönderilir ve
orada vali Feliks, ardından da onun görevini devralan Festus’un karşısına çıkarılır.
Pavlos valiye Roma vatandaşı olduğunu ve imparator karşısında yargılanmak
istediğini belirtir (Havarilerin İşleri 25: 10). Pavlos birkaç gün sonra şehre gelen
Agrippa’nın huzuruna çıkar. Agrippa onu dinler ve bir suç işlemediğini düşünse de
imparatora başvurduğu için onu Roma’ya göndermeye karar verir (Havarilerin
İşleri 25). Pavlos, diğer tutuklularla birlikte bir yüzbaşı eşliğinde Roma’ya gitmek
üzere denize açılırlar. Likya’nın Mira kentine ulaştıklarında, yüz başı İtalya’ya giden
bir gemi bulur. Knidos açıklarından Girit’in Feniks limanına ulaşırlar. Daha sonra
gemi kazası geçirip Malta adasında karaya çıkarlar. Bir gemi bulduktan sonra
oradan ayrılıp ilk olarak Sirakuza’ya, sonrasında Regium’a oradan da Puteoli’ye
varırlar. Buradan ayrıldıktan sonra kara yoluyla Roma’ya ulaşırlar. Luka Pavlos’un
burada iki yıl boyunca kiraladığı evde oturduğunu ve hiçbir engelle karşılaşmadan
İsa ile ilişkin konuları öğrettiğini aktarmaktadır (Havarilerin İşleri 28: 30-31).
Pavlos’un olasılıkla M.S. 66 yılında Küçük Asya’nın batısında ya da doğu
Makedonya’da tutuklandığı (Pollock 2001: 283). İmparatora ihanet suçuyla
yargılanıp Petrus ile aynı günde M.S. 67 yılında Haziranın 28’inde başı kesilerek
idam edildiği ifade edilmektedir (Turan 2006: 123).
ALEXANDRİA TROAS KENTİ TURİZM POTANSİYELİ
Troas Bölgesi, M.Ö. 3. binlerden günümüze kadar iskan görmüş bir alan olmasıyla
Anadolu tarihi içerisinde önemli noktadadır. Bölgede yer alan Troia, Alexandria
Troas, Assos, Smintheion, Neandreia ve Parion gibi önemli merkezlerin il sınırları
içerisinde bulunması Çanakkale için oldukça büyük önem taşımaktadır. İl sınırları
içerisinde başka antik yerleşimler de olmasına karşın saydığımız bu merkezler antik
çağdaki önemleri, şuandaki durumları ve birçoğunda yürütülen arkeolojik kazı ve
araştırmalarla diğerlerine oranla öne çıkmışlardır. Troia, Assos, Smintheion gibi
merkezlerde kazı çalışmalarının uzun süredir devam etmesine karşın Parion ve
Alexandria Troas’ta sürdürülen kazıların diğerlerine oranla oldukça az bir süredir
devam ettiği söylenebilir.
Troia ile Smintheion ve Assos arasında yer almasına karşın Alexandria Troas
diğerlerine oranla adı daha az bilinen bir yerleşimdir diyebiliriz. Bundaki en büyük
etken olarak kazı çalışmalarının yaklaşık 10 yıllık bir süredir devam ediyor olması
gösterilebilir ki, bu sürenin arkeolojik kazılar için kısa süre olduğu söylenebilir.
Kazı çalışmalarının yapıldığı alanlar ve yol üzerinden geçerken fark edilebilecek
Herodes Atticus Hamamı gibi büyük boyutlu yapılar haricinde ilgi çekebilecek
niteliğe tam anlamıyla ulaşıldığı söylenemez. Ağırlıklı olarak Roma Dönemi şehir
merkezinde gerçekleşmiş olan kazı çalışmaları aynı bölgede devam etmektedir
(Res. 3). Sürdürülen çalışmalar sırasında şehrin doğusunda yer alan ve ana
girişlerinden biri olan oval kapı yapısı, tonozlu alt yapısı ayakta olan odeionun
hemen doğusunda yer alan ve Augustus’a adanmış olduğu düşünülen Roma
dönemi tapınağı açığa çıkarılmıştır. Ayrıca tapınağın kuzeyinde yer alan ve doğu
58
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
batı yönünde ilerleyen ana caddenin bir bölü de açığa çıkarılmıştır. Bunların yanı
sıra su altı arkeolojisiyle ilgilenen bir grup tarafından şehrin o dönem için oldukça
önemli yapılarından biri olan limanında da çalışmalar sürdürülmüştür. Şehir
sınırları içerisinde sürdürülen çalışmalar tapınağı doğusunda yer alan ve aşağı agora
olarak adlandırılan alanda ve tapınağın batı ve güneybatısında yer alan alanlarda
devam etmektedir.
Şehrin Roma Dönemi’nde bölgede önemli bir konumda bulunduğundan ve
Augustus tarafından şehre koloni unvanının verildiğinden, Hadrian zamanında
şehirde büyük imar faaliyetlerinin gerçekleştiğinden, hatta şehrin başkent yapılması
düşünüldüğünden bahsetmiştik. Tüm bunların tekrarlanması şehrin o dönemdeki
önemini vurgulamak açısından oldukça önemlidir. Şehir içerisinde sürdürülen
çalışmalarla, yapıların açığa çıkarılması ve bununla birlikte şehrin kazanacağı
görsellik bilimse çalışmalar ve turizm açısından bizim için oldukça önemlidir.
Yapılacak olan çevre düzenlemesi ile birlikte kentin bir ören yeri konumuna
getirilmesi ve tam anlamıyla ziyarete açılması halinde, önümüzdeki yıllarda bölge
turizmine katkı sağlayacağına kesin gözüyle bakılabilir. Bu da zaten var olan
kapasiteyi daha üst seviyeye taşıyacak ve bölge değerlerinin tanıtılmasına katkıda
bulunacaktır.
Kentin arkeolojik değerlerinin yanı sıra kentin tanıtılmasına ve bölge
turizmine katkıda bulunabileceği düşünülen bir diğer faktör ise inanç turizmidir.
Son dönemlerde Turizm Bakanlığında ilgili olduğu inanç turizmi açısından Türkiye
oldukça önemli konumdadır. Anadolu toprakları antik çağdan itibaren birçok
inanışa tanıklık etmiştir. Daha sonrasında ise yeni yayılan dinlerin geçiş ve yayılış
yolları üzerinde yer almıştır. Dinlerin ilk yayılma aşamalarında, bulundukları
ülkelerde karşılaştıkları baskı politikaları sonucu Anadolu’ya sığındıkları
söylenebilir. Hıristiyanlığın önemli merkezleri arasında gösterilen ve yedi kilise
ismiyle anılan merkezlerin Anadolu topraklarında olması buna verilebilecek
örneklerdendir. Hıristiyanlığın ilk yayılma döneminde havarilerin ve inananların bir
kısmı bu topraklar üzerinden geçerek yeni dini tanıtma imkanı bulmuştur. Aziz
Pavlos bu dönemde yaptığı geziler ve diğer topluluklara gönderdiği mektuplarla
Hıristiyanlığın yayılmasında büyük katkılarda bulunmuştur (Res. 4). İncil’de yer
alan ve Habercilerin İşleri olarak adlandırılan kısmın büyük bir bölümünde
Pavlos’un yaptıklarının ve gezilerinin aktarılması, ayrıca yine İncil’in bölümleri
arasında yer alan mektuplardan onüç tanesinin Pavlos’a ait olması Pavlos’un
Hıristiyanlık için nekadar önemli biri olduğunu ortaya koymuştur. Likya yolu
projesi ile dikkat çeken İngiliz Kate Clow’un 2003 yılında ‘‘St. Paul Trail Yürüyüş
Yolu’’nun çalışmalarını da üstlendiği bilinmektedir. Vatikan’ın 2008 yılını Aziz
Pavlos (Saint Paul) yılı ilan etmesi de Pavlos’un ne kadar önem teşkil ettiğine bir
kanıttır. 2008’in AzizPavlos yılı ilan edilmesinin, Pavlos’un Tarsuslu olması ve
yaşamının büyük bir bölümünü Anadolu’da geçirmesi, yolculukları sırasında
Anadolu’daki bazı kentleri gezmiş olması veya gezileri sırasında buraları geçiş
noktası olarak kullanması inanç turizmi açısından oldukça önemlidir. Papa 16.
Benedik’in 2008 yılını “Aziz Pavlos Yılı” ilan etmesinin ülkemize gelen turist
59
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
profilini etkileyeceği beklenmektedir. İnanç turizmi kapsamında Türkiye’ye gelecek
olan turistlerin başta Tarsus olmak üzere Pavlos’un, Hz. İsa’yı ve Hıristiyanlığı
tanıttığı yerleri ziyaret etmeleri ve bu tanıtımın sonraki yılları olumlu şekilde
etkilemesi Türkiye turizmi açısından oldukça önemlidir.
Bilindiği gibi Pavlos, haber gezilerinin ikincisi ve üçüncüsü sırasında toplam
üç kere Alexandria Troas’a gelmiş veya geçmiştir. İkinci haber gezisi sırasında
Alexandria Troas’a gelen Pavlos rüyasında kendisini Makedonya’ya çağıran bir
adam görmüş bunun üzerine şehirden ayrılarak Makedonya’ya geçmiştir. Pavlos
üçüncü haber gezisinde Makedonya’ya geçerken yine Alexandria Troas şehrine
gelmiş ve buradan daha önce olduğu gibi deniz yoluyla ayrılarak Makedonya’ya
geçmiştir. Üçüncü haber gezisinden dönerken Makedonya’da Alexandria Troas’a
geçmiştir. Burada yedi gün kalan Pavlos halkla bir araya gelerek toplantılara ve
konuşmalara katılır. Bu toplantılardan birinde üçüncü kattan düşen bir genci tekrar
hayata döndürdüğü bilinmektedir. Pavlos’un hayatı ve gezilerini anlatırken de
değindiğimiz bu olaylar Alexandria Troas’ın Pavlos’un gezileri sırasında üstlendiği
rolü bize göstermektedir ki bu da Hıristiyanlığın yayılmasında büyük öneme
sahiptir.
Kent, Erken Bizans döneminde de başta gelen ticari ve dini merkezlerden
biri olmuştur. Kentte Bizans Çağına ait kalıntılar azdır ve hiçbir kilise yıkıntısı da
olmamasına rağmen Texier, burasının piskoposluk merkezi durumunda olduğunu;
İznik (Nicaea) Metropollüğüne bağlı olan piskoposluk merkezi olan "Skamander"
şehrinin bu ovada yer aldığını ve piskopos Antemios'un Assos'da bir kilise
yaptırarak burada yaşadığını belirtir (Texier 1863: 452-453). Kentin adı
Hıristiyanlıkla ilgili bazı belgelerde de geçmektedir. Alexandria Troas'ın adı M.S.
451 yılında kilise listelerinde ve Chalcedon Meclisinde, "Pionius Troadensis",
bunun dışında M.S. 458 yılında Leon'a yazılan mektupta, "Pionius Troadis", M.S.
787 yılında II. Nicaea Meclisinde, "Leontius Troados" olarak geçmektedir (Ramsay
1960: 165-175).
Tüm bunlar değerlendirildiğinde kentin Hıristiyanlık açısından önemli bir
şehir olduğunu söylemek mümkündür. Bu noktada, şehrin adının daha çok
duyurulması ve Hıristiyanlık tarihindeki önemi ve rolünü vurgulamak oldukça
önemlidir. İnanç turizmi kapsamında önemli bir yer teşkil edebilecek konumda
olan Alexandria Troas’ın arkeolojik çalışmalarda kat edilen ilerleme ile birlikte
adının daha geniş alanlarda duyulması ve bölgenin turizmine, ekonomisine sosyal
ve kültürel yapısına katkı sağlaması hem bölge hem de kent için oldukça önem
taşımaktadır.
60
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
KAYNAKÇA
Cook, J. M.
1973 The Troad. An Archaeological and Topographical Study. Oxford Clarendon.
Grote, G.
1888 History of Greece I. London John Murray.
Lawrence, A. W.
1979 Greek Aims in Fortification. Oxford Oxford University Pres.
Leaf, W.
1923 Straboon the Troad. Cambridge Cambridge University Press.
Magie, D..
1950 Roman Rule in Asia Minor. Princeton Princeton University Press.
Pollock, M.
2001 Elçi. İstanbul: Bütün Dünya Kitaplığı.
Ramsay, W.
1960 The Historical Geography of Asia Minor. Amsterdam: A.M. Hakkert.
Ramsay W. M.
2000 Tarsus (Aziz Pavlus’un Kenti) Ankara. İstanbul Türk Tarih Kurumu.
Rıcl, M.
1997 The Inscriptions Of Aleksandreia Troas. Bonn Habelt.
Schwertheım, E.
1999 “Zur Gründung Der Römischen Kolonie in Alexandria Troas”. Asia
Minor Studien 33, 95-101.
Schwertheım, E.
2002 “Alexandreia Troas”. Çanakkale Troas Arkeoloji Buluşması Eylül 2001
V.Tolun (editör) Çanakkale 57-64.
Schwertheım, E.
2004 “Alexandreia Troas-Kent ve Su”. Çanakkale Troas Arkeoloji Buluşması III
Eylül 2003 V.Tolun (editör) Çanakkale: Çabisak 37-47
Sevin, V.
2001 Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası. Türk Tarih Kurumu Ankara Yayınları.
Strabon
2000 Geographika. Antik Anadolu Coğrafyası. Ankara Arkeoloji ve Sanat Yayınları.
Texıer, C. H.
1862 Description géographique, historique et archéologique des provinces et des villes de la
chersonnese d’Asie. Asie Mineure Paris: F. Didot.
Turan, S.
2006 Misyonerliğin Kurucusu Pavlus. İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık,
Texier 1863: 452-453
Wallace, R.-Williams W.
1999 Tarsuslu Paulus’un Üç Dünyası. istanbul Homer Kitapevi.
61
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Şekil 1. Alexandria Troas antik kenti konumunu gösteren harita (Rose 2002: fig. 1)
Şekil 2. Aleksandria Troas Kent Planı (Alexandria Troas Kazı Arsivi).
62
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Şekil 3. Aziz Pavlos’un yaptığı ilk geziyi gösteren harita (www.thejournal.org)
Şekil 4. Aziz Pavlos’un yaptığı ikinci geziyi gösteren harita (www.yesuli.org).
63
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Şekil 5. Aziz Pavlos’un yaptığı üçüncü geziyi gösteren harita (www.biblestudy.org)
Resim 1. Alexandria Troas kenti Herodes Atticus Hamamı (Bieg 2002: fig. 1).
64
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 2. Alexandria Troas’ın Limanı, bugünün Tuz Gölü (Aleksandria Troas
Kazı Arsivi)
Resim 3: Alexandria Troas’ın Roma Dönemi şehir merkezi (Alexandria Troas kazı
arşivi).
65
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 4. Hıristiyanlığın batıya yayılışında önemli rol oynayan
Aziz Paulus betimi (Alexandria Troas kazı arşivi).
66
EZİNE’DE YÖRESÖL HALK EDEBİYATI ÜRENLERİ VE EZİNE
MANİLERİNDE SOSYAL UNSURLAR
Hamdi GÜLEÇ
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
ÖZET
Ezine, Orhan Gazi döneminde Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ezine, doğuda
mitolojik efsanelere konu olan İda Dağı(=Kaz Dağı), batıda Ege Denizi, güneyde
Ayvacık ilçesi, kuzeyde ise Çanakkale ili ile çevrilidir. Ezine, düzlük bir alan üzerine
kurulmuştur. İlçe, Marmara ve Ege bölgelerinin geçiş alanındadır. İki bölgede de görülen
iklim özellikleri Ezine’ye yansımıştır. Ülkemizin bazı yörelerinde olduğu gibi Ezine’de
de bazı gelenek ve görenekler yok olmak üzeredir.Ancak doğum, sünnet, askerlik,
evlenme, ölüm gibi bazı geleneklerin ise canlılığını koruduğunu görmekteyiz. Ezine, halk
edebiyatı ürünleri açısından da oldukça verimli ve çeşitlilik göstermektedir. Atasözleri,
maniler, ninniler, türküler, deyimler gibi halk edebiyatı ürünleri Ezine ve çevresinde
varlığı devam ettirmekte ve yaşamaktadır.
Anahtar sözcükler: Ezine, halk edebiyatı, sosyal faktörler.
ABSTRACT
Ezine is participated to the Ottoman Empire in the term of Orhan Gazi. It is
surrounded with İda mountain –which is a subject of mythological tales –in the east,
Aegean Sea in the west, the district Ayvacık in the south and Çanakkale in the north.
Ezine is on a flat area, and on a crossing area with Aegeon and Marmara regions. This
two region’s climatic features effetcs Ezine. Some of the traditions is being vanished in
Ezine and other region’s of our country. But the traditions abaout birth, marriage, the
military profession, death ects are stil aline. And Ezine has much variety of folk literature
an this subjects.
Key words: Ezine, folk literature, social elements.
Ezine, Orhan Gazi döneminde, Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ezine, doğuda
mitolojik efsanelere konu olan İda Dağı (Kaz Dağı), batıda Ege denizi, güneyde
Ayvacık ilçesi, kuzeyde Çanakkale ili ile çevrilidir. Ezine,düzlük bir alan üzerine
kurulmuştur. İlçe, Marmara ve Ege bölgelerinin geçiş alanındır. İki bölgede de
iklim özellikleri Ezine’ye yansımıştır. Ülkemizin bazı yörelerinde olduğu gibi
Ezine’de de bazı genelik ve görenekler yok olmak üzeridir (Korkmaz 2007:2).
Ancak, doğum, sünnet, askerlik, evlenme, ölüm gibi bazı geleneklerin ise
canlılığını koruduğunu görmekteyiz. Ezine, halk edebiyatı ürünleri açısından
oldukça verimli ve çeşitlilik göstermektedir. Atasözü, maniler, ninniler, türküler,
deyimler gibi halk edebiyatı ürünleri Ezine ve çevresinde varlığını devam
ettirmekte ve yaşamaktadırlar.
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Ezine yöresi halk edebiyatı ürünlerinden olan atasözleri, toplum ortak
duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtır. Ezine ve köylerinde yetişkinler,
konuşma sırasında atasözlerine sıkça başvurmakta; hatta düşüncelerinin
açıklanmasında bir aracı ve şahit olarak gösterilmektedir. Ezine yöresinde
kullanılan bazı atasözü örnekleri:
Acıma acınacak hali gelirsin, Aç dışarı, çıplak içeri kaçar, Ağır kazan geç
kaynar, Akılsız kafayı yol gocatır, Aksak eşeğin kör nalbantı olur, Bağa eriği eve
Yörüğü sokma, Başa gelmedik iş, ayağa değmedik taş olmaz, Çirkefe taş atma,
üstüne sıçrar, Demir pastan, insan gamdan çürür, Dost yerinir, düşman sevinir,
Güzellik ekmeğin üstüne konulup yenmez, Karga yıkamakla beyaz olmaz, Karpuz
kökünde büyür, Körün taşı topala denk gelir vd. (Harmancılar 2000:114)
Ezine yöresinde halk edebiyatı ürünler içinde en yaygın olanı manilerdir.
Manilerin de asıl teması aşktır. Sevğiyi anlatmayan bir mani örneği düşünülemez:
Çay benim çeşme benim
Ardıma düşme benim
Benden sana fayda yok
Sevdiğim başka benim
Kara kuzu ak kuzu
Kuzuyla verin tuzu
Malla tamay etmeyin
Sevdiğine verin kızı
Karanfil oymak oymak
Olur mu yâre doymak
Yâre doydum diyenin
Caizdir boynunu vurmak(Korkmaz, 2007:28)
Ezine ve
rastlanılmaktadır.
köylerinde
halk
edebiyatı
ürünlerinden
ninnilere
de
Ninni örnekleri:
Asmaya astım salıncak
Uyumadı gitti yumurcak
Mini mini yavruma ninni
Adı güzel çocuğum hu, huu,
Ninni ninni ninnice
Akşam baban gelince
Hani yavrum diyince
Seni önüne koyunca
Öpüp karnı doyunca
68
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Ninni yavrum ninni
Ninni ninni hu ninni
vardır:
Türkü ve şarkıların da Ezine halk edebiyatı ürünleri içinde özel bir yeri
Ezine Türküsü
Ezine’nin zeytini
Hepside mini mini
Çok dolaştım yoruldum
Bulamadım dengimi
Aman zeytin ağacı
Ayrılık ölümden acı
Gönül kimi severse
Odur başımın tacı (Korkmaz 2007:23-24)
Ezine Şarkısı
Ezine’m, Ezine’m güzel Ezine’m
Senden ayrılmaz şu garip sinem
Bahçelerin, Akçin’in Erenlerin
Davullu zurnalı hıdrellezin
Erenler denen yerde senin
Ezine’m Ezine’m güzel Ezine’m
Senden ayrılmaz şu garip sinem
Ezine ve çevresinde masallar, halk hikayeleri, efsaneler de önem
taşımaktadır. Bir masal örneği:
Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur zaman içinde, bir nineyle bir
dede varmış. İkisinin de evleri dağ başındaymış. Bir gün dede acıkmış, ninenin
evine giderek, ondan ekmek istemiş. Nine ekmeği vermiş, ama dede bir zaman
sonra sık sık ekmek istemeye başlamış. Nine sinirlenmiş ve bir fırın zehirli ekmek
yapmış ve dedeye bunlardan vermiş. Dede ekmekleri, torbasına koymuş; ninenin
oğlu askerden geliyormuş, karnı çok açıkmış. Yolda dedeye rastlamış ve
torbasındaki ekmeklerden istemiş. Oğlan zehirli ekmeği yemiş ve eve gelince
hastalanmış. Olan biteni annesine anlatmış. Annesi yaptığından pişman olmuş.
Oğlunu hemen doktora götürmüş ama oğlunu kurtaramamışlar (Harmandar
2000:153).
Bir efsane örneği:
Bu efsane Ezine’nin Pınarbaşı köyüyle ilgidir. Köy halkı köyün batısında bulunan
kırk gözler membasının etrafında her sene hayır yapmaktadır. Rivayete göre,
yapılan hayırların birinde herkez hayır duası yaparken aniden güngörmüş aksakallı
69
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
bir dede çıkagelmiş ve köylülerden bir parça yiyecek istemiş. Ancak köylüler
duaları bittikten sonra yiyecek vereceklerini, biraz beklemesi gerektiğini
söylemişleri. İhtiyar şimdi istediğini söylemiş. Köylüler ise beklemezse
veremeyeceklerini söylemişler. Bunun üzerine ihtiyar dönüp arkasını gitmiş.
Bundan sonra köy bir çok afete uğramış, yıkılmış, kadınlar da başka yerlere göç
ederek dağılmış. Bundan sonra halk ihtiyarın hışmına uğradıklarına inanmışlar.
Ezine yöresinde kültürümüzün özünü teşkil eden bilmece örnekleri de
vardır:
Ağaç üstünde kilitli sandık(Ceviz)
Fırında pişer, mideye düşer(Ekmek)
Çat burada, çat kapı arkasında(Süpürge)
Gündüz toplarım, gece sererim(Yıldız)
Gökte açık pencere, kalaylı bir tencere(Ay)
İki makas bir çubuk(Leylek)
Ufak ufak odalar, birbirini kovalar(Tren)
Karşıda gördüm bir tane, yanına gittim bin tane(Karınca)
Ezine çevresinde, Ramazana ayında çocuklar tarafından sürdürülen “Saya
Sayma” geleneği vardır. Çocuklar Ramazan ayında evlerin kapısını çalarak, saya
tekerlemesi söyler ve insanlardan yardım beklerler.
Saya saya sayandan
Sular akar kayadan
Sayacı derler bize
Özendik geldik size
Hanım teyze eyvallah
Canım teyze eyvallah
Biri olmasa iki olsun
Şeytanın gözü kör olsun
Allı kapı, ballı kapı
Arkası boyalı zengin kapısı
Sayamızı isteriz.
Tekerlemeden sonra kapı açılmazsa, çocuklar aşağıdaki tekerlemeyi
söylerler:
Ramazan geldi duydunuz mu?
Baklavanın kenarından ayırdınız mı?
Kalk hanım teyze
Bizim bahşişimizi at teyze
Hanım abla merdivenden iniyor
Bize para veriyor
Vermeyende sağ olsun
Veren de sağ olsun (Harmandar 2000:182)
70
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Ezine manileri çeşitli sosyal olaylara ışık tutmaktadır. Bu unsurların
başında sevgi gelmektedir. Sevgililerin arasını açanların, mutluluk ve huzur
bulamayacakları manilerde vurgulanır:
Kara kara kazanlar
Kara yazı yazanlar
Cennet yüzü görmesin
Aramızı bozanlar
Mendilimin ucuna
Şeker bağladım şeker
Bizim günahımızı
Annenle baban çeker (Korkmaz 2007)
Manilerde sosyal unsurlar olarak halkın kutsal ayı ve bayramların ayrı bir
yeri ve önemi vardır. Ezine yöresinde kutsal aylardan Ramazanda özellikle sahurda
davul eşliğinde mani söyleyen kişiler vardır. Davulcu bahşiş veren kişiyi över,
vermeyene ise bir küskünlük ve gönül kırgınlığını şöyle ifade eder:
Gezdim hep baştan başa
Bahşişinle çok yaşa
Altın yaldızla yazdım
Maniyi mermer taşa
Davulun içi pekmez
Çalarım fakat ötmez
Bir bahşiş vermezseniz
Davulcu buradan gitmez
Ramazanın son günlerinde, ramazanın bereketi ve ramazandan ayrılışın
hüznünü ifade eden maniler de vardır:
Ramazan mübarek ay
Sahurda içilir çay
Sofrada var bereket
Çeşitli yemekler say
Gönüllerin süsüydü
Müminlerin nefesiydi
Günahların örtüsüydü
Elveda ya Ramazan
71
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Ezine manilerinde sosyal bir unsur olarak insanların değerlerinin
bilinmemesi de belirtilmektedir:
Elma attım sofaya
Yuvarlandı susaya
Pınarbaşı kızları
Bir demet pırasaya
İki tepe arası
Buldum Türkmen parası
Pınarbaşı kızları
Yedi taksi parası
Bazı Ezine manilerinde Ezineli kızlardan şikayet vardır:
Giydim kara abamı
Oldu bayır adamı
Şu Ezine kızları
Verem yapar adamı
Ezine köylerinde söylenen manilerde sevgiliye olan bağlılık ve tutkunluk
çok güzel ifade edilmiştir. Sevgili, uğrunda ölümü göze alınan, unutulmayan ve
daima beklenilendir.
Pembe mendil ekledim
Dört ucunu ekledim
Ben kimseye yâr olmam
Ben yârimi beklerim
Akpınar’a varaydım
Emine’mi göreydim
Emine’nin yoluna
Canlar verip öleydim (Harmandar 2000: 114-143)
Sonuç olarak Ezine sözlü halk edebiyatı ürünleri yönünden oldukça
zengin ve çeşitli ürünlerine rastlanılan bir bölgedir. Sözlü ürünlerden atasözleri,
deyimler, ninniler, bilmeceler, halk hikayeleri ve masallar bugünde canlılığını
korumakta ve yaşamaya devam etmektedir. Sözlü halk edebiyatı ürünleri içinde
maniler de ayrı bir anlam ifade etmektedir. Manilerde sosyal unsurlar bakımından,
bir halk bilimi değerleri olarak yeniden ele alınıp, işlenmesi ve değerlendirilmesi
gerekir.
72
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
KAYNAKÇA
Emre, G.
2003. Ezine Yöresinin Geleneksel Halk İlacı Olarak Kullanılan Bitkileri, Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Harmandar, Ş.
2000. Ayvacık ve Ezine’de Yörük Folkloru, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Kılınç, A.
2004. “Ezine Yöresinin folklorik Yapısında Manevi Ziyaret Yerleri”, Hacı Bektaş
Veli Araştırma Dergisi, 29.
Korkmaz, B.
2007. Bütün Yönleriyle Ezine, Çanakkale.
Örnek, S. V.
1977. Türk Halk Bilimi, Ankara.
Özdemir, A.
2007. Bütün Yönleriyle Türk Edebiyatı Bilgileri, İstanbul: Bordo Siyah Klasik
Yayınları.
Tellioğlu, M.
1997. Çanakkale İli Ziyaret Yerleri, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
73
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
74
1870–1888 CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD
SALNAMELERİNDE EZİNE KAZASI
Halil İbrahim BULAN
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Rektörlük Türk Dili
ÖZET
Tanzimat sonrası Osmanlı devlet yönetimi, ülke coğrafyasının yönetim taksimatını eyalet,
sancak ve kazalara bölmüştür. Devlet, bu yeni yönetim biçiminin bir yıllık uygulanış
şeklini ve bu idari yapının yöneticilerini, faaliyetlerini salname adı verilen yıllıklarda
topluca yayımlamıştır.1867 yılında çıkarılan yeni düzenlemeyle vilayet, sancak, kaza ve
karyeler yeniden belirlenmiş ve Devlet Salnamelerinin yanı sıra vilayet salnameleri de
çıkarılmaya başlanmıştır. Çalışmamıza konu olan “Salnamelerde Ezine”, Cezâyir-i
Bahr-i Sefîd Vilayet Salnameleri esas alınarak yapılmıştır. Ezine kazasına ait çok
çeşitli bilgilerin olduğu ilk vilayet salnamesi 1870 yılında yayımlanmıştır. Ezine’nin
olduğu son salname de 1888 yılına aittir. Bu salnamelerde Ezine kazasının yöneticileri,
sıfatları, devlet daireleri ve memurları, Ezine’ye yapılan devlet yardımları, Ezine’nin zirai
ve ekonomik faaliyetlerine ait bilgiler mevcuttur.
Anahtar Kelimeler: Ezine, salname, Cezâyir-i Bahr-i Sefîd, Biga Sancağı,
eyalet, vilayet, kaza
ABSTRACT
The Ottoman State Government, after Tanzimat, divided the government division into
province, city, and administrative district. The State had totally a published the way of
practivy of this new govermenmet from and the directors of this administrative structure
and their activities in the annual books called salname. With this new arrangement taken
out in 1867 province, city, administrative district, town and village were redetermined and
in addition to these state annuals, province annuals had begun to be taken out. Related
with our subject on annuals, it was made basically taken from Ezine Cezâyir-i Bahr-i
Sefîd province annuals. The province annual, Salname-i Cezâyir-i Bahr-i Sefîd was finty
published in 1870. Furthermore, the last annual which includes the information related
with Ezine administrative district belovyl to 1888. In these annuals, there is information
about the directors of administrative district, their characteristics, state division and
officials, under sectaries and information about agriculture and economy.
Key words: Ezine, yearbook, Cezayir-i Bahr-i Sefid, state, province, district.
GİRİŞ
Salname, kelime anlamıyla yıllık demektir. Muayyen mevzulara dair, yıldan yıla
çıkan dergi, kitap olarak da tanımlanabilen salname, Farsça iki kelimenin
birleşmesinden oluşmuş ve Farsçadan Türkçeye geçmiş bir kelimedir. Genel olarak
salname kelimesi tercih edilmekle birlikte bazı metinlerde nev-sal kelimesi de yine
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
yıllık kelimesi yerine kullanılmıştır. Kelime Türkçe metinlerde Tanzimat’tan sonra
görülmeye başlamıştır.
Tanzimat sonrası devlet tarafından çıkarılan Devlet Salnameleri sonrasında
Eyalet veya Vilayet Salnameleriyle kelime Türk kültür hayatına da girmiştir.
Salnameler devletin yönetim kadrolarında bulunanların (sivil-askeri)
yerlerini, görev yerlerini, Osmanlı coğrafyasının özelliklerini, bu coğrafyalardaki
toplulukların durumlarını, yaşam biçimlerini, ekonomik durumlarını, üretimin
çeşitliğini gözler önüne sermesi bakımından çok önemli bilgiler barındırırlar.
Salnamelerin, yayımlandıkları dönemlere ait ne denli bilgi hazinesi olduğunu
ilk fark eden maalesef biz olamamışızdır. Bazı komşu ülkeler, (özellikle
Bulgaristan) kendileriyle ilgili salnameleri astronomik meblağlarla toplamışlardır.
Zamanla ABD ve İsrail de başta olmak üzere salnameleri ve o dönemlere ait süreli
yayınları mikrofilme alıp ülkelerine götürmüşler zamanla da pazarlamışlardır.8
Öncelikle devlet salnamesi olarak başlayan salnamecilik zamanla daha başka
alanlarda da yayımlanmaya başlamıştır. Salnameleri genel olarak şu başlıklar altında
toplayabiliriz:
1) Devlet salnameleri
2) Vilayet salnameleri
3) Resmi kurum ve kuruluşlara ait salnameler
4) Özel konulu veya kişi ve kuruluşlara ait salnameler
5) Resmi veya özel kurum ve kuruluşlara ait salnameler
Salnamelerin en eskisi, en düzenlisi ve en uzun ömürlüsü devlet
salnameleri olarak da bilinen Salname-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye’dir. İlk devlet
salnamesi Sadrazam Reşit Paşanın isteğiyle Hekimbaşı Abdülhak Efendi-zade
Hayrullah Efendi ile 19. yüz yıl Osmanlı fikir ve ilim adamlarımızdan Ahmet Vefik
Paşa tarafından hazırlanmış ve H. 1263, ( M. 1847) senesinde Salname-i Devlet-i
Aliye-i Osmaniye adı ile yayımlanmıştır.
Devlet tarafından yayımlanan Salname-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye’ler H.
1263 ( M. 1847) – 1328 mâlî ( 1912) yılları arasında muntazam bir şekilde
yayımlanmıştır. En son cilt def’a 68’dir ve mâlî 1334 ( m. 1918) tarihini taşır.
Cumhuriyet kurulduktan sonra da 1926, 1927, 1928 yıllarında eski harflerle
ve Latin harflerinin kabulünden sonra da birkaç defa devlet yıllığı yayımlanmıştır.
Devlet salnamelerinin faydası görüldükten sonra vilayet veya eyalet
salnameleri çıkarılmaya başlanmıştır. İlk Osmanlı vilayet salnamesi h. 1283, m.
1866 senesinde neşredilen Bosna, son vilayet salnamesi de mâlî 1337–38, m. 1921–
22 senesi Bolu Livası Salnamesidir. Vilayet idaresi çalışmalarının düzenlenmesi ve
özellikle Vilayet Nizamnamesinin yayımlanmasından ( h. 1284, m. 1867) sonra
vilayet salnamelerinin hazırlanmasında büyük bir artma görülmüştür.9
Duman Hasan, “Osmanlı Salnameleri ve Nevsalleri Bibliyografyası ve Toplu Katalogu”,
Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmet Vakfı, cilt: I, s:3, Ankara, 2000
9 a.g.e , s: 5
8
76
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Vilayet salnameleri ilgili vilayetin idari bölünüşü, memur listeleri, mahalli
tarih ve coğrafyası, eski eserleri, ticari ve ekonomik faaliyetleri, nüfus, okullar,
yapılan imar faaliyetleri vb pek çok bilgiler verir. Bazı vilayetler bir salname
neşredebilmişken bazı vilayetler de otuz beş civarında salname neşretmiştir.
Tanzimat devrinin ilk yıllarından itibaren Osmanlı Devleti mülki taksimat
yönünden eyalet (vilayet) ve livalara (sancak) taksim edilmişti. Buna göre Osmanlı
devletinin Avrupa topraklarında 15 eyalet 42 liva, Asya topraklarında 17 eyalet 83
liva, Afrika topraklarında ise 3 eyaleti ve 17 livası vardır. Eyaletlerin toplamı 35,
livaların toplamı 142 ve kazaların toplamı da 1320’dir.
Bu ilk taksimata göre Cezayir-i Bahr-i Sefid Eyaleti (Akdeniz Adaları eyaleti)
Rodos, Bozcaada, Limni, Midilli, Sakız ve Kıbrıs Sancaklarından teşekkül
ettirilmişti. Bu ilk taksimata göre Biga Sancağı Hüdâvendigar (Bursa) Eyaletine
bağlı bir sancaktı. Biga Sancağına da Lapseki, Kal’a-i Sultaniye, Ezine, Ayvacık
kazaları bağlıydı.
1280/ 1863 yıllarında Ali ve Fuad Paşalar eyaletlerin düzenlenme işini tekrar
ele aldılar. Gerekli çalışmalardan sonra 1284/ 1867 yılında, İdare-i Umumiye-i
Vilayet Nizamnamesini yürürlüğe koydular. Bu yeni düzenlemeye göre merkezi
Biga’da bulunan Cezayir-i Bahr-i Sefid Vilayeti10 şu sancaklardan ve sancaklara
bağlı kazalardan oluşuyordu:
1) Biga Sancağı ( Merkezi Kal’a-i Sultaniye): Kal’a-i Sultaniye (Çanakkale),
Bozcaada, Limni Adası, Ezine, Ayvacık, Biga, Lapseki.
2) Sakız Sancağı: İbsara Ceziresi
3) Midilli Sancağı: Moluva
4) Rodos Sancağı: İstanköy Adası, Meis Ceziresi, Kaşut Ceziresi
5) Kıbrıs Sancağı: Tuzla, Limson, Baf, Magosa, Girne, Değirmenlik
6) İstanköy Sancağı: Kalimyoz Ceziresi
Cezayir-i Bahr-i Sefid Eyaletinin ilk salnamesi 1287/ 1870 yılında vilayet
matbaasında basılıp yayımlanıyor. Son kez yayımlanan salname def’a 20 olarak
1321/ 1903 yılına aittir. Ancak bu yirmi salnamenin 14. ve 15. nüshaları elde
mevcut değildir. Kütüphanelerimizde kaydı da yoktur. 10. ve 11. nüshalar
mükerrer olarak basılmıştır.
Ezine, Cezayir-i Bahr-i Sefid vilayetinin Biga Sancağına bağlı bir kazadır.
Ezine kazasına Bayramiç ve Kumkal’a nahiyeleri bağlıdır. Bu durum 1870, 1871,
1872, 1873 ve 1874 yıllarına ait salnamelerde bu şekildedir. Ancak 1292/1875
yılından itibaren Biga Sancağına ait kaza ve nahiyeler (Lapseki, Biga, Kal’a-i
Sultaniye, Ezine, Ayvacık, Bozcaada, Limni kazaları) bizzat merkezden yöneltilen
kaza ve nahiyeler olarak geçmekte Biga sancağının adı geçmemektedir. 1298/1881
yılında gerçekleştirilen idari düzenlemeyle Biga Sancağı, Karesi Vilayetine
bağlanıyor. Bu dönemde Ezine kazası Biga sancağına tabi olarak Karesi Vilayetine
bağlanmış oluyor. 1305/ 1888 yılında da Biga Sancağı Karesi Vilayetinin lağvedilip
tekrar eski vilayeti olan Hüdâvendigar Vilayetine sancak olarak bağlanmasından
10
a.g.e. , s: 172
77
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
dolayı Karesi Vilayetinden ayrılıyor.11 Ezine’nin Karesi Vilayetine bağlı olduğu
1881–1888 dönemine ait elimizde sadece 1305/ 1888 yılına ait tek bir salname
vardır.
1305/ 1888 yılından sonra Biga Sancağının, dolayısıyla da Ezine kazasının
hiçbir salnamede kaydına rastlanamamaktadır. Çünkü 1888’den sonra Biga sancağı
ve bağlı kazalar müstakilen yönetilen mutasarrıflık olduğu için salnamelerde kaydı
yoktur. 1296/1879 ve 1297/1880 yılı Hüdâvendigar Sancağı Salnamesine göre
Biga ve Kal’a-i Sultaniye “Müstakilen Yönetilen Mutasarrıflıklar” olarak ifade
edilmektedir.12
Salnamelere göre Ezine’nin durumunu ancak şu tarihli salnamelerde
bulabiliyoruz: 1287/1870, 1288/1871, 1289/1872, 1290/1873, 1291/1874,
1292/1875, 1293/1876 tarihli Cezayir-i Bahr-i Sefid Salnamelerinde ve 1305/1888
tarihli Karesi Vilayeti Salnamesi.
Çalışmada bu salnamelerde geçen Ezine kazası hakkındaki bilgileri inceledik.
1287/1870 CEZAYİR-İ BAHRİ SEFİD SALNAMESİNE GÖRE EZİNE13
İlk sayfada vilayetin özel amblemi içinde Cezayir-i Bahr-i Sefid yazısı var. Hemen
altında “Def’a 1 sene h: 1287 ve bahası 10 guruş”, bilgileri yer alıyor.
İkinci sayfada “Def’a-i ûlâ olarak Cezayir-i Bahr-i Sefid Vilayetinde bu sene-i
mübârekede iş bu salname tab’ olunmuş ve fuzalâ-i vâridâtı merkez vilayette olan
mekteb-i sanâyia terk ve teberru’ kılınmıştır”, ifadeleri bulunuyor.
Üçüncü sayfada bütün salnamelerde istisnasız yer alan bir yıllık takvim yer
alıyor. Bu takvim hicri takvimin temel alındığı ama hemen yanında da Rumi ve
Miladi takvimin de gösterildiği 12 ayı ayrı ayrı veren bir yıllık takvimdir. Her
sayfada bir aylık takvim yer alıyor. Takvim ilk olarak hicri muharrem ayıyla
başlıyor. 1 Muharreme denk gelen günle birlikte diğer günler sıralanıyor. Hemen
yanında da 1 Muharremin denk geldiği Rumi ve Miladi (Frengi) günler ve aylar
belirtiliyor. Bu durum bize Osmanlı yönetiminde daha 1870 yıllarında Hicri takvim
esas alınmakla beraber Rumi ve Miladi takvimin de bilindiğini ve kullanıldığını
gösteriyor.
Aynı takvimde, her gün güneşin doğuşu, asr vakti imsak vakti saat ve dakika
olarak gösteriliyor. Takvim sayfasının en son tarafında ise “Eyyâm-ı Meşhûr”
başlığı altında bir yıl içinde önemli olaylar denk geldiği günlerin karşılığında
belirtiliyor. Bunlar genel olarak Osmanlı tarihine ait olaylar, dini günler, tarımla
ilgili günler, mevsimle ilgili önemli değişimler ve panayırlardan bahsediliyor.
Bu ilk salnamede Biga panayırı miladi mayısın 9’unda başlıyor. Haziranın
26.–27. günleri yaprak aşısı zamanı diye belirtiliyor. Hicri 7 Recep Pazar 915 (1509)
11 Mutaf, Abdülmecit, Salnamelerde Karesi Sancağı 1847–1922, Taner Ofset, Balıkesir,
1995, s:213
12 Salname-i Hüdâvendigar, Beyazıt Devlet Kütüphanesi, 1296 tarihli, K.465, 1297 tarihli,
K.466
13 Salnâme-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, H: 1287, Ali Emiri Kütüphanesi, Kayıt No: 242
78
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
zelzele-i azime diye, 23 nisan ipek böceği zamanı, mayısın 6’sı rûz-ı Hızır
(hıdrellez), 11 Haziran cumartesi Mevlidü’n Nebi, Miladi 5 Ocak Şeb-i Milad-ı Îsî (
İsa’nın doğum gecesi) olarak gösteriliyor.
Takvimden sonra Osmanlı Devletinin kuruluşundan salnamenin yazıldığı
tarihe kadar hükümdarlık yapmış Osmanlı padişahlarının mezarının bulunduğu
yerler, doğum tarihleri, tahta oturuş tarihleri, ölüm tarihleri, saltanat süreleri ve ne
kadar yaşadıkları belirtilmektedir.
Bu kısımdan sonra Osmanlı Devletinde kullanılan rütbeler en üstten an alta
doğru sıralanıyor.
Salnamenin ön tarafında yer alan bu açıklamalardan sonra vilayet bilgilerine
geçiliyor. Önce vilayet yöneticileri ve memurları ve ilgili diğer bilgiler, daha sonra
da Biga sancağına ait bilgiler verildikten sonra Biga sancağına bağlı kazalara
geçiliyor.
Vali-i Vilayet: Müşir Ahmet Paşa
Biga Sancağı: Mutasarrıf Mir mirandan Asım Paşa
Ezine Kazası 14
Kaymakam: Kaymakam: Saliseden Emin Efendi. Naibi: Abdurrahman Efendi
Tahrirat Kâtibi: Hasan Efendi
Mal Müdürü: İbrahim Efendi
Meclis-i İdaresi: Âzâ-yı Mütehâbbesi: İbrahim Ağa, Ali Ağa, Estepan Ağa,
Kâtibi: Ahmet Efendi
Meclis-i Deâvisi: Mümeyyizât: Hacı Abdullah Ağa, Andorya Ağa, Sarkiz Ağa,
Kâtibi: Mustafa Efendi
Çanakkale’de Vilayet Merkezinde Bulunan Ezine Memurları:
Ezine Kazasının Tahrir-i Emlak Memurları: Muharrir-i Evvel Ali Nihad Efendi,
Refakat Katibi İsmail Efendi, Mukayyid: Mehmet Efendi, Diğeri: Hasan Efendi
Messah: Hafız Rıza Efendi, Diğeri: Ali Rıza Efendi
Mihman: Hafız İsmail Efendi, Diğeri: Hristo Efendi
Me’mûrîn-i Rusumiyye: Ezine Memuru: Süleyman Efendi, Geyikli Karyesinde
Memur: Ali Efendi, Cedid Karyesinde Memur: Hüseyin Efendi
Me’mûrîn- Sıhhıye: Geyikli Karyesinde Memur: Mustafa Efendi, Cedid Karyesinde
Memur: Yani Ağa
Arazi Memuru: Hacı Ahmet Efendi,
Telgraf Memuru: Halil Efendi
Meclis-i Belediyesi 15
Reis: Hacı Mustafa Efendi. Azalar: Mehmet Ağa, Kigurik Ağa.
Abdurrahman Efendi
Sandık Emini: Hüseyin Ağa
Milel-i Muhtelife Rüesası: Rum Metropolit Vekili: Yani Efendi
Ermeni Piskopos Vekili: Mıgırdıç Efendi
14
15
Katibi:
a.g.e. s: 43
a.g.e. s: 44
79
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Ezine Kazasına Mülhak Bayramiç Nahiyesi Müdürü: Hacı Mahmud Ağa
Ezine Kazasına Tabi’ Kumkal’a Nahiyesi Müdürü: Hacı Sadık Ağa
Ezine Kazasında Kâin Âsâr-ı Ma’mûranın Cedveli 16
Ezine
Bayramiç
Geneli
Cevâmi’, Mesâcid ve Tekye:
38
45
Mekteb-i Rüşdiye
İslam Sıbyan Mektebi
26
56
Kilise
3
70
Havra
Şu’be-i Gayr-i Müslim Mekâtibi 2
63
Kumkal’a
4
5
1
Vilayet
284
4
206
1
1
2
1
Ezine Kazasının Ma’mûlât-ı Masnûât-ı Dâhiliye17: Çanak, desti, tüccar, çiftçi,
kayıkçı, debbağ, yemenici, demirci, keçeci, kasap, değirmenci, taşçı, etmekçi.
Ezine Kazasının Mahsulât-ı Arâziyyesi 18: Hınta, şaîr, nohut, çavdar, bakla, burçak,
alaf, palamud, zeytin, pamuk, susam, badem
Biga Sancağı Zekûr Nüfus: 59737(İslam, Rum, Ermeni, Yahudi) Vilayet Geneli:
310339 19
1288 (1871) CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD SALNÂMESİ 20
Vali-i Vilayet: Müşir Ahmed Paşa
Biga Sancağı Mutasarrıfı: Mir mirandan Asım Paşa
Ezine Kazası 21
Kaymakamı: Saniyeden Şakir Bey,
Naibi: Mevali-i Devriyeden Abdurrahman
Efendi
Tahrirat Kâtibi: Mustafa Efendi,
Mal Müdürü: İbrahim Efendi
Sandık Emini: Ahmed Efendi
Meclis-i İdare: Reis: Kaymakam Bey,
Azalar: İbrahim Ağa, Ali Ağa, Penayut
Ağa, Estepan Ağa, Katibi: Mustafa Efendi
a.g.e. s: 45
a.g.e. s: 46
18a.g.e. s: 48
19 a.g.e. s:100
20 Salnâme-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, Millet Kütüphanesi, Kayıt No: 243
21 a.g.e. s: 46
16
17
80
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Meclis-i Deâvî: Reis: Naib Efendi, Mümeyyizât: Hacı Abdullah Ağa, Ahmed
Ağa, Andorya Ağa, Sarkiz Ağa
Katibi: Hafız Mustafa Efendi
Tahrirât-ı Emlak Memurları22: Muharrir-i Evvel Ali Nihad Efendi, Refakat
Katibi İsmail Efendi, Mukayyid: Mehmet Efendi, Diğeri: Hasan Efendi
Messah: Hafız Rıza Efendi, Diğerleri: Ali Rıza Efendi, Mehmed Efendi, Sinan Ağa
Rüsumât Memurları: Ezine Memuru: Süleyman Efendi, Katibi: Hasan efendi.
Geyikli Karyesinde Memur: Ali Efendi, Katibi: İzzet Efendi. Cedid Karyesinde
Memur: Hüseyin Efendi. Pınarbaşı’nda Memur: Tahir Efendi, Kestanbolu’da
Memur: Hasan Efendi. Bağçeli Memuru: Halil efendi.
Ziraat Komisyonu Memurları: Müdür: Şakir Bey. Azalar: Hacı Ömer Efendi,
Süleyman Ağa, İbrahim Ağa, İsmail Ağa, Futaki Ağa, Hamparsun Ağa. Katibi:
Mehmed Efendi
Meclis-i Belediye23: Reis: Müderrisinden Hacı Mustafa Efendi
Azalar: Hacı Ömer Efendi, Futaki Ağa, Mehmed Ağa, Süleyman Ağa, Kigurik
Ağa. Katip: Abdurrahman Efendi Sandık Emini: Hüseyin Efendi
Milel-i Muhtelife Rüesâsı: Rum Metropolit Vekili: Yani Efendi
Ermeni Piskopos Vekili: Mıgırdıç Efendi
Menâfi’ Sandığı: Azalar: Mehmed Ağa, Hacı Yusuf Ağa, Suteri Ağa, Aleksan
Ağa,
Me’mûrin-i Müteferrika: Telgraf Memuru: Halil Efendi, Mahkeme-i Şeriyye
Katibi: İsmail Efendi, Eytam Müdürü: Osman Efendi, Ziraat Memuru: Emin Ağa,
Arazi-i Mektume Memuru: Hasan Efendi, Arazi Memuru: Hacı Ahmed Efendi,
Tersane-i Âmire Memuru: Ali Kalfa, Korucubaşı: İsmail Ağa
Bayramiç Nahiyesi Müdürü: Hacı Mahmud Ağa
Kumkal’a Nahiyesi Müdürü: Rüstem Efendi
Menâfi’ Sandığı Komisyonu24 Azalar: Mustafa Ağa, Halil Efendi, Veli Efendi,
Mustafa Ağa
Ezine Kaymakamlığı Menâfi’ Sandığı Sermayesi: 183894
1287(1870) Yılında Yapılan Her Çeşit Islahat ve İnşaat ve İmârât Cedveli25
Gars Olunan Eşcâr-ı Mütenevvia Fidanı: 2828048
Mevâd-ı İmariyye: 602
Devâir-i Belediye ve Teferruâtı: 2
Fener: 51
Eczahane: 1
Ebniye-i Umumiye: 1510 Ebniye-i Askeriye Mekteb-i Sanayi’: 1 Ebniye-i Miriye:
11
Mekatib-i Umumiye: 23 Tarik: 9470 metru, Kaldırım: 14658 zira’
1288 (1871) senesi ma’mulat ve masnûât-ı dahiliye ve mahsulât-ı araziye
1287(1870) senesi gibidir. Aynı zamanda vilayet dâhilinde bulunan âsâr-ı
a.g.e. s: 47
a.g.e s: 48
24) a.g.e s: 50
25) a.g.e s: 53
22
23)
81
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
ma’mûranın ve dâhil-i vilayette bulunan İslam, Rum, Ermeni ve Yahudi zekur
nüfusları 1287(1870) senesiyle aynıdır.
1289 (1872) CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD SALNÂMESİ26
Vali-i Vilâyet: Müşir Ahmed Paşa
Ezine Kazası 27
Kaymakamı: Saniyeden Şakir Bey Naibi: Abdülkadir Efendi
Mal Müdürü: İbrahim Efendi
Tahrirat Katibi: Mustafa Efendi
Meclis-i İdare: Reis: Kaymakam Bey
Azalar: Ömer Lütfi Efendi, Ali Ağa, Futaki Ağa, Estepan Ağa
Katip: Mustafa Efendi
Meclis-i Deâvî: Reis: Naib Efendi
Mümeyyizat: Hacı Abdullah Ağa, Süleyman Ağa, Sotur Ağa, Sarkiz Ağa
Kâtip: Hafız Mustafa Efendi
Tahrir-i Vukuat Kâtibi: Seyfettin Efendi,
Sandık Emini: Efendi,
Mal Refiki: Kazım Bey
Arazi Tapu Kâtibi: Hacı Ahmed Efendi
Meclis-i Belediye: Reis: Hacı Mustafa Efendi28
Azalar: Hacı Ömer Efendi, Osman Ağa, Futaki Ağa, Kigurik Ağa
Sandık Emini: Hüseyin Ağa, Kâtibi: Hafız Abdurrahman Efendi
Menafi’ Sandığı Memurları: Ahmed Ağa, Hacı Halil Ağa, Sotur Ağa, Hacı
Aleksan Ağa
Kâtip: Tahir Efendi
Eytam Sandığı Komisyonu Müdürü: Osman Efendi
Ziraat Komisyonu: Azalar: Şakir Bey, İsmail Ağa, Futaki Ağa, Hacı Ömer Efendi,
İbrahim Ağa, Hamparsun Efendi
Tahrir-i Emlak Memurları: Muharrir-i Evvel Ahmed Tevfik Efendi, Muavini:
Arif Nizami Bey, Mukayyid: Hasan Efendi, İsmail Efendi, Messah: Mehmed
Efendi, İsmail Ağa
Me’mûrîn-i Rusûmiyye29: Ezine Memuru: Süleyman Efendi, Katibi: Hasan
efendi. Geyikli Karyesinde Memur: Ali Efendi, Katibi: İzzet Efendi. Cedid
Karyesinde Memur: Hüseyin Efendi. Pınarbaşı’nda Memur: Tahir Efendi,
Kestanbolu’da Memur: Hasan Efendi. Bağçeli Memuru: Halil Efendi.
Milel-i Muhtelife Rüesâsı: Rum Metropolit Vekili: Yani Efendi
Ermeni Piskopos Vekili: Mıgırdıç Efendi
Mekteb-i Rüşdiye: Muallim-i Evvel Abdurrahman Efendi, Aded-i Şakirdan: --) Salnâme-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, İstanbul Belediye Kütüphanesi, Kayıt No: 11/3
) a.g.e s: 45
28 ) a.g.e s: 46
29 ) a.g.e s: 47
26
27
82
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Telgraf Memuru: Halil Efendi
Bayramiç Nahiyesi Müdürü30: Hacı Mahmud Ağa
Kumkal’a Nahiyesi Müdürü: Rüstem Efendi
Ezine Kazasında 1288 Senesinde Bir Sene Zarfında Husula Gelen Îmârât ve
Islahat Cedveli:
Kaldırım: 60 metru, Tarîk: 300 metru, Şose: 1800 metre, Kaplıca:1, Köprü: 8 Yeni
yapılan Dükkan: 23
Dikilen Çeşitli Ağaç: Palamut: 4085, Dut Fidanı: 64000, Zeytin Fidanı: 18474,
Bağ Çubuğu: 231600, Ağaç: 8656
Müceddiden Açılan Arâzi-i Hâliye: 1193
1290 (1873) CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD SALNÂMESİ 31
Vali-i Vilayet: Müşir Ahmed Paşa
Ezine Kazası 32
Kaymakam: Şakir Bey,
Naibi: Said Ziver Efendi
Meclis-i İdare: Reis: Kaymakam Bey
Azalar: Ömer Lütfi Efendi, Ali Ağa, Futaki Ağa, Estepan Ağa, Katip:
Kazım Bey
Meclis-i Deâvî: Reis: Naib Efendi
Mümeyyizat: Hacı Abdullah Efendi, Sotur Ağa, Sarkiz Ağa, Hafız Mustafa
Efendi
Mal Refiki:-- Efendi, Sandık Emini: Ahmed Efendi, Yoklama Katibi: -- Efendi,
Nüfus Mukayyidi: Hacı Emin Efendi
Meclis-i Belediye33: Reis: Hacı Ömer Efendi
Azalar: Muhammed Çavuş Ağa, Osman Ağa, Futaki Ağa, Kigurik Ağa
Katip: Abdurrahman Efendi
Menâfi’ Sandık Memurları: Ahmed Efendi, Hacı Halil Ağa, Suber Ağa, Aleksan
Ağa
Ziraat Komisyonu: Hacı Ömer Efendi, İbrahim Ağa, İsmail Ağa, Futaki Ağa,
Hamparsun Ağa, Eytam Sandığı Müdürü: Mustafa Efendi, Telgraf Memuru:
Halil Efendi
Me’mûrîn-i Rusûmât: Ezine Memuru: Süleyman Efendi, Katibi: Hasan efendi.
Geyikli Karyesinde Memur: Ali Efendi, Katibi: İzzet Efendi. Cedid Karyesinde
Memur: Hüseyin Efendi. Pınarbaşı’nda: Tahir Efendi, Kestanbolu’da: Hasan
Efendi. Bağçeli’de: Halil Efendi.
Me’mûrîn-i Rûhâniye34: Rum Metropolit Vekili: Yani Efendi
Ermeni Piskopos Vekili: Kigurik Efendi
) a.g.e s: 48
) Salnâme-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, Millet Kütüphanesi, Kayıt No:245
32 ) a.g.e s: 52
33 ) a.g.e s: 53
34 ) a.g.e s: 54
30
31
83
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Mekteb-i Rüşdiye: Muallimi: Nimetullah Efendi,
Şakirdanı: ---Bayramiç Nahiyesi Müdürü: Hacı Mahmud Ağa
Kumkal’a Nahiyesi Müdürü: Süleyman Efendi
Bevvabı:-- Efendi,
1289(1872) Senesinde Bir Sene Zarfında Yapılan İmar ve Islah Çalışmaları
Ezine Kazası:
Eşcâr-ı Nâfıa
Kürüm Zeytin Fidanı Arazi-i Güşah
Müceddid Hane
1430 ad.
147600
8770
425 dönüm
135
Fener
Kaldırım
Müceddid Dükkan
18
3
134 zira’
Ezine Kazasında Bulunan Zevât-ı Kirâm35: Nefs-i Ezine Kasabasında Seferşah
Mahallesinde Yunus Hazretleri türbe-i mahsuslarında medfundur.
Ezine kasabasına üç saat mesafede kâin Çıplak Karyesinde Horasan erenlerinden
Yahya Efendi Hazretleri türbe-i mahsuslarında medfundur.
Ezine Kasabasına bir saat mesafede kâin Ak Karyesinde meşâhir-i ehlullahtan
İshak Efendi Hazretleri türbe-i mahsuslarında medfundur.
Ezine Kazasında Bulunan Ilıcalar36: Ezine Kasabasına üç saat ve sahile bir saat
mesafede çıkan eski İstanbolluk nam şehr-i atik civarında zekura ve enasa mahsus
olmak üzere iki aded ılıca vardır. Ilıcaların kükürd ve demir madenli olduğu ve bu
sular sızı ve bazı emraz-ı cildiyeye nafidir.
Ezine Kazasında Bulunan Madenler: Ezine kasabasında Pınarbaşı karyesinde
Karadağ tepesinde ve Kemallı Köyünde Aladağ tepesinde ve Dürmek karyesinde
Karataş dağında kâin Herekçam tepesinde ve Bayramiç kasabası Işıklar karyesinde
Çınarcık tepesinde vâfi’ dört kıta krom madeni 99 sene imtiyaz ile İngiliz devleti
teb’asından Mösyö Hankinson ve kumpanyasına 4 Şubat 1289 tarihli ferman-ı âli
mucibince ihale olunmuştur.
1291 (1874) CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD SALNÂMESİ37
Vali-i Vilayet: Müşir İbrahim Paşa
Ezine Kazası38 Kaymakamı: Ali Hilmi Efendi (saliseden) Naibi: Said Ziver
Efendi
Mal Müdürü: Sait Efendi
Tahrirat Katibi:
Halil Efendi
Meclis-i İdare39: Reis: Kaymakam Bey
Azalar: Ömer Lütfi Efendi, Ali Ağa, Futaki Ağa, Estepan Ağa,
) a.g.e s: 99
) a.g.e s: 106
37 ) Salnâme-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, İstanbul Belediye Kütüphanesi, Kayıt No: 11/5
38 ) a.g.e s: 48
39 ) a.g.e s: 49
35
36
84
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Katip: Halil Efendi
Meclis-i Deâvî: Reis: Naib Efendi
Mümeyyizat: Hasan Ağa, Halil Ağa, Suter Ağa, Katip: Hafız Mustafa
Efendi
Mal Refiki: Sait Efendi, Sandık Emini: Ahmed Efendi
Tahrir-i Vukuat Katibi: Hasan Efendi, Tapu Katibi: Hacı Ahmed Efendi,
Nüfus Mukayyidi: Hacı Emin Efendi
Meclis-i Belediye: Reis: Hasan Ağa, Azalar: Abdullah Ağa, Ahmed Ağa,
Hamparsun Ağa
Menâfi’ Sandığı Memurları: Ahmed Efendi, Hacı Halil Ağa, Suter Ağa, Aleksan
Ağa
Ziraat Komisyonu40: Müdürü: Hacı Ömer Efendi, Azalar: İbrahim Ağa, İsmail
Ağa, Futaki Ağa, Hamparsun Ağa
Me’mûrîn-i Rusûmiye: Ezine: Süleyman Efendi, Geyikli: Ali Efendi, Katibi:
Şakir Efendi, Cedid Karyesinde: Mehmed Efendi, Pınarbaşı’nda: Tahir Efendi,
Kistanbolu’da: Hüseyin Efendi, Bağçeli’de: Halil Efendi.
Me’mûrîn-i Rûhâniye: Rum Metropolit Vekili: Yani Efendi
Ermeni Piskopos Vekili: Kigurik Efendi
Mekteb-i Rüşdiye: Muallimi: Eyüb Efendi,
Bevvâbı: Abdurrahman Efendi,
Şakirdanı: 19
Telgraf Memuru: Halil Efendi
Ezine Kazası Menâfi’ Sandığı Sermayesi: 307851 41
Biga Sancağı Masnûât-ı Sanâiyye42: Keçe, keten bezi, kahve değirmeni, harir,
bakır takımı, topraktan her nevi desti, soba ve sahan takımı yapıldığı gibi
ma’mûlat-ı saraciye ve debbagıye olup zeytin ve susam yağları çıkarılır. Bal ve bal
mumu imal olunur ve haylice pamuk ve yapağı hâsıl olur. Kilitli arak ve şarap dahi
yapılır.
Mahsulât-ı Araziye: Hınta, şair, burçak, alaf, çavda, palamut, zeytin, kök boya,
haşhaş, fasulye, nohud, mercimek, çörek otu, meyan kökü, susam, keten tohumu,
anason, bakla, darı, vişne, kayısı, kiraz, armud, erik, ayva, nar, elma, badılcan,
bamya, enginar.
1290(1873) Senesinde Ezine Kazasında Bir Yılda Yapılan Mevâd-ı İ’mâriye
ve Islahiye
Kürüm-i Bağ
Zeytin Fidanı Dut Fidanı Küşad-ı Arazi
Eşcar-ı Nafıa
Tamir-i Hane
1100
205000
4300
500
300 dönüm
60
) a.g.e s: 50
) a.g.e s: 58
42 ) a.g.e s: 59
40
41
85
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Yeni Hane Tamir-i Dükkan Yeni Dükkan Fener Kilise(Tamir) Çeşme(Tamir)
Yeni Çeşme
54
14
13
20
1
17
7
Cami(Tamir) Köprü Kaldırım Erkek Sıbyan Okulu
13
1
160 zira’
4
1292 (1875) CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD SALNÂMESİ43
Ezine Kazası44: Kaymakam: Hacı Veysi Efendi
Naib: Ahmed Raşit Efendi
Mal Müdürü: Sait Efendi
Tahrirat Katibi: Halil Efendi
Meclis-i İdare: Reis: Kaymakam Bey
Azalar: Ömer Lütfi Efendi, Hacı Mehmed Efendi Ali Ağa, Futaki
Ağa, Estepan Ağa, Kâtip: Halil Efendi
Meclis-i Deâvî: Reis: Naib Efendi
Mümeyyizat: Hüseyin Ağa, Halil Ağa, Sotur Ağa, Kâtip: Hafız Mustafa
Efendi
Sandık Emini: Ahmed Efendi, Vukuat Kâtibi: Hasan Efendi, Tapu Kâtibi: Hacı
Ahmed Efendi, Telgraf Memuru: Halil Efendi
Meclis-i Belediye45: Reis: Hasan Ağa. Azalar: Abdullah Ağa, Ahmed Ağa,
Hamparsun Ağa
Menâfi’ Sandığı Memurları: Ahmed Efendi, Hacı Halil Ağa, Suter Ağa, Aleksan
Ağa
Menâfi’ Sandığı Sermayesi: 3540126
Me’mûrîn-i Rusûmiye: Ezine: Süleyman Efendi, Geyikli: Ali Efendi, Katibi:
Şakir Efendi, Cedid Karyesinde: Mahmud Efendi, Pınarbaşı’nda: Tahir Efendi
Me’murin-i Sıhhıye: Geyikli İskelesi Memuru: -- Efendi
Mekteb-i Rüşdiye: Muallimi: Eyüb Efendi,
Bevvabı: Abdurrahman Efendi,
Şakirdanı: 19
Ruhanî Rüesâsı: Rum Metropolit Vekili: Yani Efendi
Ermeni Piskopos Vekili: Kigurik Efendi
Tütün İnhisarı Fabrikaları ile Memurlarının Esamisi46
Ezine’de Gazaryan Fabrikası; Memuru: Raşit Efendi,
Refiki: Rakım Efendi
Kürkçü Yani Fabrikası; Memuru: Arif Efendi,
Refiki: İsmail Efendi
Ezine Kaymakamının Maaşı: 1800 (Sınıfı: İkinci)47
Bayramiç Müdürünün Maaşı: 700 Kumkal’a Müdürünün Maaşı: 360
) Salnâme-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, Millet Kütüphanesi, Kayıt No: 247
) a.g.e s: 70
45 ) a.g.e s: 71
46 ) a.g.e s: 109
47 ) a.g.e s: 112
43
44
86
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Ezine’de Bulunan İslam ve İsevi ve Ermeni ve Yahudi ve Kıpti Nüfuslarıyla
Mikdar-ı Hane ve Mahallat ve Kurranın Mikdarını Mübin Cedveldir.
Nüfus-ı İslam: Nüfus Hane Mahallat Kura
Muhacirin: Nüfus Hane
Mahallat Kura
4260 1365 7
52
43
21
---Millet-i Rum: Nüfus Hane Mahallat Kura
Millet-i Ermeni: Nüfus Hane
Mahallat Kura
882
283
1
1
174
41
1
-Millet-i Yahudi: Nüfus Hane Mahallat Kura
Milleti Kıpti: Nüfus Hane
Mahallat Kura
--------55
18
1
-Toplam: Zekur Nüfus Hane Mahallat Kurra
5414
1728
10
53
Ezine’nin Merkez Vilayete Uzaklığı: 8 saat48
Bayramiç’in Ezine’ye uzaklığı:
5 saat
Kumkal’anın Ezine’ye Uzaklığı:
6 saat
Ezine Kaymakamlığının Devlet-i Aliye’ye gönderdiği telgraf: 453 aded
Devlet-i Âlî’den Ezine’ye gönderilen telgraf:
384 aded
1293 (1876) CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD SALNÂMESİ49
Vali-i Vilayet: Müşirân-ı Bahriyeden İbrahim Edhem Paşa
Ezine Kazası 50: Kaymakam: Salih Kaşif Efendi
Naib: Ahmed Raşit Efendi
Mal Müdürü: Lütfi Efendi,
Tahrirat Katibi: Halil Vehbi Efendi
Meclis-i İdare: Reis: Kaymakam Bey
Azalar: Hacı Mehmed Ağa, Hacı Süleyman Ağa, Futaki Ağa,
Hamparsun Ağa,
Kâtip: Halil Efendi
Meclis-i Deâvî: Reis: Naib Efendi
Mümeyyizat: Hüseyin Ağa, Hacı Halil Ağa, Sotur Ağa, Kâtip: Hafız
Mustafa Efendi
Meclis-i Belediye51: Reis: Ahmed Ağa
Azalar: İbrahim Ağa, İsmail Ağa, David Ağa, Alrus Ağa
) a.g.e s: 128
) Salnâme-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, İstanbul Belediye Kütüphanesi, Kayıt No: 11/7
50 ) a.g.e. s: 85
51 ) a.g.e. s: 86
48
49
87
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Katip: Abdurrahman Efendi
Orman İdaresi: Süvari Korucusu Hasan Efendi, Kutluoba’da Piyade Korucusu
İsmail Çavuş
Evciler’de: Piyade korucusu İsmail Ağa; Karaköy’de: Piyade Korucusu Hüseyin
Ağa
Me’murin-i Müteferrika: Mal Refiki: Hafız Süleyman Efendi, Sandık Emini:
Hasan Efendi
Vukuat Katibi: Hasan Efendi, Tapu Katibi: Hacı Ahmed Rüşdi Efendi
Ruhanî Rüesâsı: Rum Metropolit Vekili: Yani Efendi
Ermeni Piskopos Vekili: Kigurik Efendi
Ezine Kazası Rusumât Memurları: Ezine’de: Ahmed Efendi Katibi: Mustafa
Efendi
Geyikli’de: Ali Efendi
Katibi: Ahmed Efendi
Kumkal’a’da: Mahmud Efendi
Katibi: Hakkı Efendi
Yeniköy’de: Ahmed
Efendi
Ezine’de Tütün Fabrikaları: Gazaryan Ohannis Fabrikası; Memuru: Raşit
Efendi, Muavini: Hakkı Efendi
Kürkçüyan Hamparsun Ağa Fabrikası; Memuru: Hüseyin Efendi, Muavini:
Abdülkerim Efendi
Ezine Rüşdiye Muallimi: Eyüb Sabri Efendi, Bevvabı: Abdurrahman Efendi,
Şakirdanı: 25
Pazar Yerleri ve Günleri52: Ezine Kasabası: Pazartesi, Kestanbolu ve Geyikli
Karyeleri: Cuma. Bayramiç Nahiyesi: Çarşamba ( Kal’a-i Sultani: Cuma, Biga:
Pazartesi, Ayvacık: Cuma, Kösedere: Cumartesi, Tuzla: Cuma)
Ezine Kazasının Zekur Nüfusu
Millet-i Rum: Nüfus Hane
Nüfus-ı İslam: Nüfus Hane Mahallat Kura
Mahallat Kura
Ezine
4774 2390
7
51
997
361
1
2
Bayramiç
6332 2549
5
62
220
83
1
--Kumkal’a
529
292
1
5
889
389
-1
Millet-i Ermeni: Nüfus Hane Mahallat Kura Millet-i Yahudi: Nüfus Hane
Mahallat Kura
Ezine
192
59
1
---------Bayramiç
---------------Kumkal’a
---------------52
) a.g.e. s: 125
88
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Taife-i Kıpti: Nüfus Hane Mahallat Kura
Toplam:
Nüfus Hane
Mahallat Kura
Ezine
58
20
1
--5619 2875 10
53
Bayramiç
84
26
1
--6636 2657
7
62
Kumkal’a
9
4
----1437 679
1
5
Biga Sancağı 1292(1875) Senesi Vâridât ve Mesârifi53
Vâridât: 12.944.044
Vilayetin Toplam Varidatı: 23.517.176
Mesârifât: 3.813.952
Vilayetin Toplam Mesârifâtı: 5.824.554
Ezine Menâfi’ Sandığının Sermayesi:
394661 guruş 34 para
Ezine Belediye Sandığının Mevcud Varidatı: 9662 guruş 24 para
1291(1874) Senesi Biga Sancağı:
İthalat: 9.089.714
İhracat:
54
7.118.824
Ezine Kazasında Bulunan Cami’, Mescid ve Hayratın Adları ve Gelirleri55
Mehmed Efendi Cami-i Şerifi Geliri: 75081 guruş 8 para
Alemderzade
“
“
Geliri: 10136 guruş 30 para
Seferşah
“
“
Geliri: 6232 guruş 30 para
Biga Sancağında Kâin Cevâmi’, Meâbid ve Emâkin-i Sâirenin Cedveli56
Hükümet konağı:15
Kal’a: 4
Tabya: 1
Gümrük: 24
Karantina:
18
Camii :
162
Mescid: 161 Türbe: 28
Namazgah:1
M.Rüşdiye:
7
M.Sıbyan: 323
Kilise: 226
Han: 17
Fırın:
144
Hamam:
24
Bağ:
9530
Köprü: 10
Çeşme:1089 Kuyu: 842
Meyhane:
96
Su değirmeni: 81
Salhane: 15
Ambar: 3162 Hapishane: 7
Tekye:
10
Yel değirmeni:28
Yağhane: 72
Bağçe: 611 Tarla: 2409140 Bostanlık: 12
Pekmezhane: 41
Debbağhane:53 Böceklik: 2 Boyahane: 6
Memleha: 3
Karakolhane: 3
Kaplıca: 5
Kaplıca: 5
Zeytinlik: 2978 Manastır:
223
) a.g.e. s: 131
) a.g.e. s: 133
55 ) a.g.e. s: 137
56 ) a.g.e. s: 145
53
54
89
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Çömlekhane: 204
Dalyan: 8
Derbent: 2
Taşocağı: 4
İskelesi:13
Mekteb-i Hrıstiyan:12 Hatap Anbarı:1 Hane: 24510 İslam Mezarlığı:414
Hrıstiyan Mezarlığı: 55
Hatap
Biga Sancağının Hayvanat İstatistik Cedveli57
Koç: 44721 Oğlak: 41336 Dana: 5682 İğdiç: 7314 Koyun: 21792 Öküz:
11852
İnek: 15626 Ester: 1881
Kuzu: 31938 Manda: 1292 Aygır: 3961 Hımar:
19328
Teke: 10316 Malak: 384
Tay: 2898
Deve: 1495 Keçi: 101263 Boğa:
1072
Kısrak: 8031 Midilli: 148
Ezine Kazasının Bir Sene Zarfında Rü’yet olunan Deâvî-yi Hukukiye ve
Cinâiyyenin Mikdarı58
Hukuk Davası: 62
Cinayet Davası: 11
Ezine Kazasının Mezrû’ ve Gayr-ı Mezrû’ Arazisinin Mikdarı59
Mezrû’ Arazi:
137827 dönüm
Gayr-i Mezrû’ Arazi: 69213 dönüm
Toplam:
207640 dönüm
1305 (1888) CEZÂYİR-İ BAHR-I SEFÎD SALNÂMESİ60
Ezine Kaymakamı: Hüseyin Vasfi Efendi61
Naibi: Mehmed Akif Efendi
Mal Müdürü: İlhami Efendi
Tahrirat Katibi: Yahya Efendi
Meclis-i İdare-i Kaza: Reis: Kaymakam Efendi
Aza-yı Tabiiye: Naib Efendi, Mal müdürü Efendi, Tahrirat Katibi: Efendi
Aza-yı Müntehabbe: Hacı Süleyman Ağa, Penayut Ağa, Mıdırgıç Ağa
Bazı Me’murin62: Tahrirat Vergi Katibi: Abdülkadir Efendi
Tapu Katibi: Halil Efendi
Sandık Emini: İbrahim Efendi
Bidâyet Mahkemesi: Reis Naib Efendi
Azalar: İsmail Efendi, Todori Ağa, Aleksan Ağa
Mahkeme-i Şer’iyye: Baş Katip: Osman Efendi,
Katibi: Rüşdi Efendi
İcra Mübaşirleri: Mehmed Ağa, Hüseyin Ağa
Müstentik Muavini: Ali Rıza
Efendi
Dâire-i Belediye: Reis: Mehmed Efendi
Azalar: Osman Efendi, Mehmed Efendi, Hristo Ağa, Melkun Ağa,
) a.g.e. s: 148
) a.g.e. s: 156
59 ) a.g.e. s: 172
60 ) Salname-i Karasi Vilayeti, İstanbul Belediye Kütüphanesi, 1305/1888, Kayıt No: 465
61 ) a.g.e. s: 135
62 ) a.g.e. s: 136
57
58
90
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Katibi: Yahya Efendi
Ticaret ve Ziraat Odası: Reis: Ömer Lütfi Efendi
Azalar: Halil Efendi, Agop Efendi, Tordi Ağa
Nüfus Dairesi: Memuru: Ali Rıza Efendi, Katibi: Aziz Efendi
Telgraf ve Posta İdaresi: Müdürü: Ali Galip Efendi
Mevsıl-ı (Yetiştirici) Muharrirat: Ahmed Ağa, Çavuş: Halil İbrahim Ağa, Ali,
Ağa
Reji ve Duyûn-ı Umûmiye İdareleri: Reji Memuru: İsmail Remzi Efendi
Sandık Emini: Andon Efendi, Katip: Cafer Efendi, Duyun-ı Umumiye Katibi:
Yakup Efendi
Ezine Kazası Hakkında Ma’lumat63: Ezine Kazası 130 karye ve 18 mahalle,
7342 hanede zekur ve enas 29209 Müslim ve 4513 Rum ve 463 Ermeni ve 253
Yahudi ki cem’an 35438 nüfusu şamildir.
Ezine Kazasında 182 cami ve mescid ve 135 mektep 3 tekye, 6 medrese, 10 kilise,
220 çeşme, 1 hastane, 1075 dükkan ve mağaza, 45 fırın, 7 han, 5 hamam, 5
değirmen, 6 çiftlik, 1145 dönüm bağ, bahçe, 2 dönüm çayır vardır.
Ezine Kazasının Senevî Hâsılat-ı Öşriyyesinin Mikdarı 64418 cedid şinik
hınta, 97300 şinik şair, 3000 şinik alaf, 4000 şinik çavdar, 3000 şinik mısır, 8000
şinik burçak, 44 şinik akdarı, 700 şinik kum darı, 2000 şinik melez, 20 şinik susam,
11500 kıyye(okka)-i cedid bakla, 30000 kıyye nohud, 3200 kıyye börilce, 251800
kıyye üzüm, 35000 kıyye palamut, 650 kıyye pamuk, 7250 kıyye zeytin, 2400 kıyye
ceviz, 86670 kıyye fevâkiden ( meyve, yemiş) ibaret olup 7000 aded dahi arı kovanı
bulunur.
Ezine Rüşdiyesi Muallim-i Evveli: Murad Efendi64
Yazı Muallimi: Halil
Efendi
SONUÇ
Bu çalışmamızda, 1287(1870) senesinde yayımlanmaya başlayan Cezâyir-i Bahr-ı
Sefid vilayet salnamelerine göre Ezine kazasının idari yapısını, çalışan memurları,
yönetim yapısı içinde yer alan kişilerin millet yapılarını, Ezine’ye yapılan devlet
yardımlarını, kazanın yıllara göre değişen üretim yapısını, yıllar içinde gelişen ve
değişen, çeşitlenen idari yapıyı birinci elden asıl kaynaklara dayanarak ilim
dünyasının ve ilgilenenlerin nazarı dikkatine sunduk. Bugünkü ilçe yapılarımızın
nerede ve nasıl oluşmaya başladığı, dünde hangi idari yapılanmanın olduğu ve bu
idari yapıların hangi tarihte ve kimlerden oluştuğu da bu çalışmada ortaya çıkmıştır.
Özellikle Ezine ilçemizin yakın geçmişine ait bu çalışma araştırmamızın temelini
oluşturan yıllara ait varsa yanlış bilgileri de doğrularıyla düzeltmeye yardımcı
olacaktır. Çalışmamızda geçen birçok zengin bilgi, nüfus yapısı, ziraat ürünleri,
vergiler ve harcamalar, döneme ait yapılan imar ve ıslah çalışmaları, madenler vb
çeşitli bilgiler konunun uzmanları için yapılacak ayrıntılı çalışmalara da önemli
63
64
) a.g.e. s: 138
) a.g.e. s: 156
91
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
katkı sağlayacak inancındayız. Ezine ilçemizin, Osmanlı dönemi Biga sancağına
bağlı kaza dönemine ait (1870–1888) çok değerli bilgilerin oluşturduğu ve devletin
resmi makamlarınca yazılan birinci derecedeki bu kaynakları ilgililerin ve değerli
araştırmacıların istifadesine sunmanın sevincini yaşamaktayız.
KAYNAKÇA
1) Abdulmecit, M.
1995 “Salnamelerde Karesi Sancağı 1847–1922”. Balıkesir: Taner Ofset.
2) Duman, Hasan.
2000 “Osmanlı Salnameleri ve Nevsalleri Bibliyografyası ve Toplu Katalogu”,
Ankara:
Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmet Vakfı, 2 cilt.
3) Salname-i Cezayir-i Bahr-i Sefid, H: 1287, Ali Emiri Kütüphanesi, Kayıt No:
242
4) Salname-i Cezâyir-i Bahr-i Sefîd, H. 1288, Millet Kütüphanesi, Kayıt No: 243
5) Salname-i Cezâyir-i Bahr-i Sefîd, H. 1289, İstanbul Belediye Kütüphanesi,
Kayıt No: 11/3
6) Salname-i Cezâyir-i Bahr-i Sefîd, H. 1290, Millet Kütüphanesi, Kayıt No: 245
7) Salname-i Cezâyir-i Bahr-i Sefîd, H. 1291, İstanbul Belediye Kütüphanesi,
Kayıt No: 11/5
8) Salname-i Cezâyir-i Bahr-i Sefîd, H. 1292, Millet Kütüphanesi, Kayıt No: 247
9) Salname-i Cezâyir-i Bahr-ı Sefîd, İstanbul Belediye Kütüphanesi, 1293, Kayıt
No: 11/7
10) Salname-i Hüdâvendigar, Beyazıt Devlet Kütüphanesi, 1296 tarihli, K.465,
1297 tarihli, K.466
11) Salname-i Karesi Vilayeti, İstanbul Belediye Kütüphanesi, 1305/1888, Kayıt
No: 465
92
EZİNE İLÇESİ ARAZİ KAYNAKLARININ
DEĞERLENDİRİLMESİ
Orhan YÜKSELa
Yusuf YİĞİNİb
Hüseyin EKİNCİb
a
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Bayramiç Meslek Yüksekokulu, 17700,
b
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Toprak Bölümü
ÖZET
Ezine ilçesi toplam 72187 ha’lık bir alana sahiptir. Bu arazilerin %48.39’u işlemeli
tarıma uygun, %51.61’ i işlemeli tarıma uygun değildir. İlçenin %35.01’i orman,
%13.83’ü de mera arazilerinden oluşmaktadır. Toplam arazi varlığının 49310 ha’ı
(%69.94) orta, dik, çok dik ve sarp arazilerden oluşmakta, buna bağlı olarak arazilerin
%28.45’i orta ve %58.59’u şiddetli ve çok şiddetli erozyon tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Bir başka ifade ile orta, şiddetli ve çok şiddetli erozyon riski altındaki arazilerin toplam
oranı %87.04’ (61363 ha)’dır.
Anahtar kelimeler: Ezine, toprak, tarım arazisi, arazi yetenek sınıfı, erozyon
ABSTRACT
Total area of Ezine Province is 72187 ha. Approximately 48.39% of these areas is
suitable to cultivated agriculture, while %51.61of total area is not suitable for cultivated
agriculture. Forests and shrubs cover 35.01% and rangeland cover 13.83 % of total
lands. 49310 ha of total lands (%69.94) consist of medium slope, step and straight
slopes. As a result 28.45% and 58.59 % of these lands are under medium and severe
erosion risk respectively. It can be said that 87.04% (61363 ha) of total lands are
subjected to high erosion risk in Ezine.
Keywords: Ezine, soil, agricultural area, land capability class
GİRİŞ
Ezine, kuzeyde Çanakkale, güneyde Ayvacık, doğuda Bayramiç, batıda ise Ege
Denizi ile çevrili Çanakkale’nin bir ilçesidir (Şekil 1). İlçe merkezi dışında 2 belde
ve 48 köyü bulunan Ezine’de nüfusun yaklaşık %63’ü geçimini tarımdan
sağlamaktadır (Anonim 2007).
Ezine, düzlük bir alan üzerinde kurulmuştur. Bu geniş ovanın batısı, kuzeyi
ve güneyi alçak tepelerle çevrilidir. Ezine ovasının dışında Üsküfçü, Kestanbol,
Kızılköy ve Mahmudiye ovaları da vardır. Ovalarının hepsi sulanabilir arazilerdir.
İlçenin en büyük ve önemli akarsuyu Menderes Çayıdır (Anonim 2008a).
Menderes Çayı, Kazdağı’ndaki çok sayıdaki kaynaktan çıkar ve değişik kollarla
beslenir. Menderes önce batıya sonra kuzeye doğru akıp, Çanakkale Boğazı
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
ağzındaki Kumkale Burnu’nda Ege Denizi’ne dökülür. Eski menderesin
şekillendirdiği Orta ve Aşağı Menderes vadileri çayın suladığı Bayramiç ve Ezine
arasında büyük bir ova oluşturmuştur. Ovayı sulayan Menderes’in meydana
getirdiği delta ve yakın çevresi bereketli, geniş tarım alanlarını oluşturmuştur
(Başaran 2002).
Ezine ve çevresinin, bölgede çıkarılan kireç taşı, kurşun, demir ve mermer
gibi maden alanlarının jeolojik yapılarından dolayı, ikinci zamanda (mezozoik
çağda) meydana geldiği tahmin edilmektedir. Ezine ve çevresi aynı zamanda
oldukça büyük bir volkanik kütle üzerindedir (Anonim 2008a).
Ezine ve çevresinin oluşumu ile ilgili olarak Koç (2002), Üst Pliyosen
sürecinde Kaz Dağı çevresinden gerçekleşen erozyon, akarsular ile taşınarak
Bayramiç, Bahçeli ve Ezine çevresindeki alanları doldurduğunu belirtmektedir.
Ezine, Marmara ve Ege Bölgelerinin geçiş alanında olduğundan bölgenin
iklimi bu iki iklimin de özelliklerini taşır. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve
yağışlıdır. Yağışlar genellikle yağmur halindedir. En soğuk ay ocak ve şubat ayları
olup en soğuk ay ortalaması -4 ila -5 derecedir. En sıcak ay ise temmuz ve ağustos
ayları olup en sıcak ay ortalaması 25 ila 35 derece arasındadır. Ortalama yağış
miktarı yılda 626 mm’dir. Etrafı tepelerle çevrili bir konumda olduğundan
Ezine’nin nem ortalaması oldukça yüksektir (Anonim 2008a).
EZİNE’NİN ARAZİ KULLANIM TÜRLERİ
Ezine İlçesi 72187 ha’lık yüzölçümüne sahiptir. Bu alanın 34932 ha’ı (%48.39)
işlemeli tarımsal kullanıma uygun, geriye kalan 37255 ha’ı (%51.61) tarımsal
kullanıma uygun olmayan arazilerden meydana gelmiştir. Tarımsal kullanıma uygun
araziler içinde en büyük payı II. sınıf araziler %19.17 ile alırken, I. sınıf araziler
sadece %3.99’luk bir paya sahiptir. Tarımsal kullanıma uygun olmayan arazilerin
içinde VII. sınıf araziler %26.27, VI. sınıf araziler %22.61’lik bir oranla
sıralanmaktadır. Başka bir ifade ile Ezine ilçesi arazilerinin yarıdan fazlası (%51.61)
VI. VII. ve VIII. sınıf arazilerden oluşmaktadır (Tablo 1).
Ezine ilçesi’nde tarımsal kullanıma uygun araziler (I., II., III. ve IV. Sınıf)
toplamı 34932 ha olmasına karşın tarım yapılan arazi 28560 ha’dır (Anonim, 1999).
Tarımsal kullanıma uygun arazilerin 6372 ha’ı tarım arazisi dışında çayır-mera,
orman-funda, yerleşim yeri olarak değerlendirilmektedir.
Ezine İlçesi genel arazi kullanım türleri Tablo 2’de verilmiştir. Tablo
incelendiğinde, arazilerin %35’inin (25267 ha) orman-funda arazisi olduğu
görülmektedir. Tarım arazileri içerisinde ise tarla tarımı %27.92 (20162 ha), bağbahçe tarımı ise %19.75’lik (14260 ha) bir paya sahiptir. Tarla tarımı yapılan
arazilerin içinde kuru tarım yapılan arazilerin miktarı 14678 ha iken (%20.33), sulu
tarım yapılan araziler 5484 ha ile sadece %7.59 kadardır.
TOPRAKLARIN BÜYÜK GRUPLARA GÖRE DAĞILIMI
Ezine’de yaygın olan toprakların büyük gruplara göre alan (ha) ve (%) dağılım
oranları Tablo 3’de verilmiştir. Tablodan da görüldüğü gibi Ezine’de en yaygın
94
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
olan büyük toprak grubu 30860 ha alanı ile Kireçsiz Kahverengi Orman toprakları
olup toplam arazinin %42.75’ini kaplamaktadır. Bu toprak grubunu, 15265 ha ile
toplam alanın %24.36’sını kaplayan Kahverengi Orman toprakları takip
etmektedir. Genellikle I. ve II sınıf tarım arazilerini oluşturan Alüviyal topraklar
6917 ha ile toplam alanın sadece %9.58’ini oluşturmaktadır.
EĞİM, EROZYON, TOPRAK DERİNLİĞİ, TAŞLILIK ve KAYALILIK
Ezine İlçesi topraklarının eğim gruplarına bakıldığında (Tablo 4), düz ve hafif
eğime sahip arazilerin 21192 ha alan kapladıkları ve %30,06 gibi bir orana sahip
oldukları görülmektedir. Orta eğimli araziler 19862 ha (%28.17) alan
kaplamaktadır. Dik, çok dik ve sarp araziler ise 29448 ha alan ve % 41.77’lik bir
paya sahiptir. Buna göre, Ezine’de 41374 ha arazi yani toplam arazi alanının
%58.69’u şiddetli ve çok şiddetli su erozyonu riski ile karşı karşıyadır.
Ezine ilçesinde dik, çok dik ve sarp araziler %41.77 gibi bir paya sahiptir.
Buna %28.17’lik bir orana sahip olan orta eğimli araziler de dahil edildiğinde ilçede
orta eğimin üstündeki arazi varlığı %70’ i geçmektedir. Bu nedenle, sığ ve çok sığ
topraklar 58.301 ha (%82.69) gibi oldukça geniş bir alan kaplamaktadır. Tablo 5’de
görüldüğü gibi eğim, erozyon ve toprak sığlığı gibi sorunların yanında 5041 ha’lık
bir alanda (%7.15) drenaj-yaşlık ve çoraklık sorunu yer almaktadır.
Ayrıca Ezine ilçesinde toplam 16063 ha (%22.78) arazi taşlılık ve kayalılık
sorununa sahiptir. Bunun büyük bir çoğunluğunu kayalık araziler oluşturmaktadır.
Nitekim, Ezine’nin güney batısında yer alan granitlerden oluşan araziler buna iyi bir
örnektir.
ÜRÜN DESENİ VE TOPRAK VERİMLİLİĞİ
Ezine topraklarının verimlilik durumunu göstermek için farklı köylere ait
topraklarda yapılan analiz sonuçları Tablo 6’da sunulmuştur. Buna göre,
toprakların analiz sonuçları köylere hatta mevkilere göre farklılıklar
göstermektedir. Toprakların pH’sının 5.64 ile 7.85 arasında değiştiği
görülmektedir. Koçelli, Körüktaşı ve Çınarköy 3 örneklerinin alındığı arazilerde
toprak hafif ve orta asidik bir yapıdadır ve aynı zamanda kireç miktarları da
düşüktür. Bu yörelerde tarım kireci uygulaması yapılmalıdır. Organik madde
içerikleri de farklılıklar göstermektedir. Buna göre bazı köylerde organik madde
içeriği az veya çok az düzeyde iken Mahmudiye, Akköy, Dalyan ve Geyikli’de orta
ve iyi düzeydedir. Fosfor içerikleri bazı köylerde az, orta ve yeterli düzeyde iken,
Çınarköy 3, Mahmudiye ve Dalyan gibi köylerde fazla ve çok fazla düzeyde olması
aşırı gübrelemenin bir göstergesi olabilir. Toprakların mikroelement içerikleri genel
olarak yeterli düzeyde olmasına rağmen bazı köylerde çinko ve mangan düzeyinin
az olduğu görülmektedir. Bu arazilerde özellikle Zn gübrelemesi düşünülmelidir.
Ezine’de tarımı yapılan ürünler içinde ekonomik önemi olanların ekiliş
alanları ve üretim miktarları Tablo 7’de verilmiştir. Buna göre ilçede tarla ürünleri
arasında ekiliş alanı bakımından tarımı en fazla yapılan ürün buğday iken üretimi en
fazla yapılan ürün mısır olarak görülmektedir. Sebze ürünleri içinde biber ve
95
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
domates en fazla ekilen ürün olurken, elde edilen ürün bakımından domates
oldukça büyük bir farkla ilk sıradadır. Meyve grubunda ise hem ağaç sayısı
bakımından hem de üretim miktarı bakımından zeytin açık farkla ilk sırayı alırken,
bunu elma ve armut izlemektedir.
SONUÇ
Ezine topraklarının yaklaşık yarısı işlemeli tarıma uygun, diğer yarısı ise işlemeli
tarıma uygun olmayan VI. ve VII. sınıf arazilerdir. Bu nedenle, ilçe topraklarının en
önemli sorunu eğim ve buna bağlı olarak erozyondur. İlçede dik, çok dik ve sarp
arazilerin oranı %41.77’dir ve bunun sonucu olarak toplam arazi alanının %58.69’u
şiddetli ve çok şiddetli su erozyonu riski ile karşı karşıyadır. Bu nedenle bu sorunun
bilincinde olarak gerekli önlemleri almak gerekir. Her şeyden önce topraklar
yeteneklerine göre kullanılmalı ve gerekli arazilerde kontur toprak işleme, şeritsel
ekim, teraslama gibi toprak koruma önlemleri alınmalıdır.
İlçe sınırları içinde sulama yapılabilen 5 tane ova vardır ve sulu tarım yapılan
alanlar giderek artmaktadır. İlçe topraklarının %7.15’inde drenaj-yaşlık ve çoraklık
sorunu olduğu görülmektedir. Sulama yapılan alanlarda geleneksel sulama
yöntemlerinden kaçınılmalı ve bütün çiftçiler modern sulama yöntemlerini
kullanmalıdır. Bilinçsiz ve yanlış sulama bu sorunların zamanla artmasına neden
olabilir. Ayrıca daha önce sunulan analiz sonuçlarına göre bazı bölgelerde organik
madde içerikleri yeterli değildir. Topraklara organik madde ilavesi yapılarak,
toprakların bu nedenle oluşan olumsuz özellikleri düzeltilebilir. Aşırı gübrelemeden
kaçınılmalı ve gübreleme analiz sonuçlarına göre yapılmalıdır.
96
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
KAYNAKLAR
Anonim,
1999 Çanankkale İli Arazi Varlığı. T.C. Başbakanlık Köy Hizmetleri Gen Müd.
Yay. Rapor No. 17, Ankara.
Anonim,
2007 Brifing Raporu. Ezine İlçe Tarım Müdürlüğü
Anonim,
2008a. ezinetarim.gov.tr
Anonim,
2008b
http://www.canakkaleili.com/Canakkale_haritalari
Başaran, C.
2002. Geçmişten Günümüze Bayramiç: Tarihi-Coğrafyası ve Arkeolojisi. Bayramiç
Belediyesi Yayınları. T.C. Kültür Bakanlığı Milli Kütüphane Basımevi, Ankara.
Ekinci, H., H. Özcan, O. Yüksel, Y. Kavdır, V.S. Çavuşgil,
2004 Üvecik İşletme Arazisi Toprakları. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Yayınları. Üniversite Yayın No: 40, Çanakkale
Koç, T.
2007 “Bayramiç (Çanakkale) Çevresinin (Kaz Dağı Kuzeyi) Yerşekli Özellikleri.
Bayramiç Sempozyumu.” 7. 03-05 Ağustos 2007, Bayramiç. s: 145-150
97
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Şekil 1. Ezine’nin Coğrafi Konumu (Anonim 2008a)
Tablo 1. Ezine İlçesi Arazi Kullanım Kabiliyet Sınıflarının Genel Dağılımı
(Anonim 1999)
Arazi Kull. Yet. Sınıfı
I
II
II
IV
V
VI
Alan (ha)
2883
13837
7588
10624
16320
(%)
3.99
19.17
10.51
14.72
22.61
VII
VIII
TOPLAM
19250
1685
72187
26.27
2.33
100
Tarımsal Kullanıma Uygun
34932 ha
%48.39
Tarımsal Kullanıma
Uygun Olmayan
37255 ha
%51.61 ha
98
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Tablo 2. Ezine İlçesi Genel Arazi Kullanım Türleri (Anonim 1999)
ha
%
Tarım Arazileri
Bağ-Bahçe
14260
19.75
Kuru
14678
20.33
Tarla
Sulu
5484
7.59
Çayır-Mera
9987
13.83
Orman-Funda
25267
35.00
Tarım Dışı ve diğer Araziler
2511
3.48
TOPLAM
72187
100.0
Tablo 3. Ezine’de Yaygın Olan Toprakların Büyük Gruplara Göre Alan (ha) ve
(%) Dağılım Oranları (Anonim 1999)
Aluv.
Alan (ha)
%
Koluv.
6917
9.58
Kah.
Orman
2006 15265
2.78 24.36
Kireçsiz
Kırmızı
Kah.
Kahverengi
Orman Akdeniz T.
30860
42.75
Irmak
Kireçsiz
Su
Taşkın Yerleşim
Kah.
Yüzeyi
Yatakları
7996
11.08
4076
5.65
402
0.56
25
0.04
164
0.23
Tablo 4. Ezine’de Yer Alan Farklı Eğim Gruplarındaki Erozyon ve Toprak
Derinliği İle Bunların Kapladıkları Alanlar (ha) ve % Oranları (Anonim 1999)
Erozyon
Şiddeti
Toprak
Derinliği
Düz
%2-6
Hafif
Derin
Orta D.
Sığ
Çok Sığ
Derin
Orta D.
Sığ
Çok Sığ
Derin
Orta D.
Sığ
Çok Sığ
Derin
Orta D.
Sığ
Çok Sığ
8075
Orta
Şiddetli
Çok
Şiddetli
Toplam
(ha) %
Genel %
Hafif
%2-6
Orta
%6-12
Dik
%12-20
Çok Dik
%20-35
Sarp
>%35
1064
Alan
ha
%
8075
1064
11.45
1.51
1295
8460
1837
4774
334
2242
1117
-
3132
16593
334
4.44
23.54
0.47
13
2285
7327
3268
3687
9959
320
5912
1605
3103
12952
24597
18.37
34.89
2322
19862
28.17
28.17
1336
17224
24.43
167
7516
10.66
41.77
4708
6.68
3825
70502
100
5.43
100
8075
13117
11.45 18.61
30.06
99
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Tablo 5. Arazi Kullanım Kabiliyet Sınıflarına Göre Kabiliyet Alt Sınıfları (Anonim
1999)
Sınıflar
I
II
III
IV
V
VI
VII
VIII
TOPLAM
E
ES
2359
1837
ALT SINIFLAR (ha)
SE
SW
W
2867
151 8460
13
2002
3323
18
S
3736
7197
13546
15467
4196
39946
2774
3715
151
18285
2020
2867
86
TOPLAM
2883 2883
13837
7588
10624
68
16320
19250
WS
EW
154
2883 70502
Tablo 6. Ezine Topraklarına Ait Bazı Analiz Değerleri*
Toprak
örneğinin
alındığı Köy ve
Mevkii
Çınarköy 1
Çınarköy 2
Çınarköy 3
Mahmudiye
Mahmudiye
(Kemreburnu)
Mahmudiye
(Çobantepe)
Mahmudiye
(Ağıllık)
Geyikli
(Çakırsöğüt)
Dalyan
Akköy
(Karaçlık)
Körüktaşı
(Taşarası)
Kemallı
(Araplar)
Koçelli
(Turplu arkası)
pH
Org.
Kireç
EC
P 2O 5
Madde
(mS/cm) (%)
kg/da
(%)
K2O
Ca
Mg
Cu
Zn
Fe
Mn
kg.da-1 (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm)
6.87
7.46
6.38
7.85
0.67
0.74
0.65
0.37
0.81
1.21
0.81
1.62
1.48
1.38
1.72
1.13
6.27
6.34
14.60
10.30
43.52
21.49
78.39
38.12
3616
2741
3211
5457
1201
558
1173
600
1.68
2.28
2.20
1.40
0.68
1.20
1.86
0.36
14.00
8.48
24.00
10.21
21.70
11.30
25.70
6.42
7.63
0.81
4.03
1.78
11.90
56.73
9925
690
0.44
0.45
13.70 3.64
7.66
0.84
4.03
2.16
11.10 122.00
7819
461
0.58
0.87
11.90 6.02
7.52
0.89
3.22
2.53
19.00 156.80
7273
591
0.48
1.19
13.00 10.50
7.60
0.76
10.10
4.53
3.55
71.40
9463
503
0.84
0.64
6.62
5.12
7.78
0.80
25.80
3.10
25.00
83.82
6800
277
1.80
0.74
9.74 14.60
7.58
0.81
17.70
2.42
5.54
149.50
6661
210
0.96
0.26
16.50 11.20
6.16
0.19
0.5
1.21
6.19
19.53
26.64
742
1.24
0.63
34.00 10.54
6.63
0.3
0.5
0.90
9.48
15.71
4162
996
1.02
0.35
10.20 20.22
5.64
00.15
0.5
1.08
6.85
16.98
1556
440
0.40
0.72
26.20 15.68
*) Analizler, Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü Bitkisel Üretim Analizleri Laboratuarı
tarafından yapılmıştır.
100
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Tablo 7. Ekonomik Önemi Olan Tarım Ürünlerinin Üretim Durumu (Anonim
2007)
Ürün
Ekiliş Alanı (da)
Üretim (ton)
Tarla Ürünleri
Buğday
Arpa
Yulaf
Bakla
Nohut
Fiğ (kuru ot)
Pamuk (kütlü)
Yonca (kuru ot)
Çeltik
Mısır (silaj)
Mısır (dane)
Ayçiçeği (yağlık)
Sebze Ürünleri
Domates
Biber
Fasulye (taze)
Hıyar
Ispanak
Karpuz
Kavun
Lahana (beyaz)
Pırasa
Soğan
Bağ
Meyve Üretimi
Elma
Armut
Ayva
Muşmula
Erik
Kiraz
Şeftali
Badem
Kayısı
Ceviz
Zeytin
64.000
27.675
5.835
1.860
2.510
14.575
3.965
2.780
7.970
5.195
3.760
1.920
6.020
6.470
370
185
580
3.125
1.435
230
175
270
1.385
Ağaç Sayısı (adet)
6.100
6.700
1.600
3.400
5.510
1.770
2.410
5.750
4.000
470
1.410.000
22.400
8.302
1.756
409
401
4.372
793
2.780
7.175
25.975
5.640
385
240.800
64.700
1.850
3.700
5.800
78.125
25.112
5.750
700
4.050
2.700
Üretim (ton)
128
85
22
20
117
26
36
55
180
21
38.870
101
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
102
ÇANAKKALE’DE SÜT
KOYUNCULUĞUNUN SORUNLARI
Serkan YURDABAKa
Türker SAVAŞb
a
Çanakkale İl Tarım Müdürlüğü
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Zootekni Bölümü
b
ÖZET
1980 Yılında 48.630.000 baş olan Ülkemiz koyun varlığı, 2002 yılında 25.174.000
başa gerilemiştir. Koyun sütü üretimimiz ise 1980 yılında 1.147.395 litreden, 2002
yılında 657.387 litreye düşmüştür. Halbuki artan nüfusumuz dolayısıyla gıda talebinin
artması beklenir. Öte yandan AB kapısındaki Türkiye’nin hayvancılıkta tek rekabet
şansı küçükbaş hayvancılıktır. İl sathındaki 97 süt işleme tesisi ile potansiyeli yüksek
olan Çanakkale’de koyun varlığı 2000 yılında 432.752 baştan, 2007 yılında 312.556
başa gerilemiş, koyun sütü üretimi 14.118 litreden 12.542 litreye düşmüştür. Ezine
peyniri üretiminde koyun sütü vazgeçilemez bir hammaddedir. Mandıracıların en önemli
sorunları kaliteli süt, sütte antibiyotik, soğuk zincirin oluşturulamaması, tescil almış
oldukları Ezine Peynirinin korsan olarak üretilip piyasaya sürülmesi sayılabilir. Üretici
sorunları ise, yem fiyatlarının 3-4 yıl öncesine göre çok artması, süt fiyatlarının 3-4 yıl
öncesine göre gerilemesi, meraların yetersizliği sayılabilir. Müşteri güveni, Kaz dağlarına
özgü otlarla beslenen hayvanlardan elde edilen ve Ezine peynirine aromasını veren süte
ulaşım kolaylığı, Coğrafi İşaret Tescil Belgesi Alımı ile lezzet garantisinin koyun sütüne
bağlı olması çalışmanın önemini arttırmaktadır. Bu çalışmayla, yukarıda bahsi geçen
sorunların çözülmesine yönelik önerilerin oluşturulması ve önerilerin hayata geçirilmesi
amaçlanmaktadır.
Anahtar kelimeler: Ezine peyniri, peynir helvası, mera, süt kalitesi, mandıra
ABSTRACT
Problems of the Dairy Sheep Production in Çanakkale sheep population, which was
48.630.00 in our country in 1980, reduced to 25.174.000 in 2002 and sheep milk
production decreased from 1.147.395 liters in 1980 to 657.387 liters in 2002. Actually,
it is expected that need for food will increase due to the increasing population in our
country. On the other hand, the only competitive opportunity of Turkey, on the threshold of
the EU membership, is small animal production. In Çanakkale, which has a high
potential with its 94 dairies, sheep population decreased from 432.752 in 2000 to
312.556 in 2007 and sheep milk production from 14.118 liters to 12.542 liters. Sheep
milk is an indispensable raw material for the production of Ezine Cheese. Among the
most important problems of the dairy operators is milk quality, antibodies in milk,
incapability of forming the cold chain, illegal production of Ezine Cheese, which is an
officially registered trade mark. The problems of the producers are that fodder prices are far
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
higher than they were 3-4 years ago, the milk price is far less than it was 3-4 years ago,
the pastures are inadequate. Customer credence, easy access to the milk which is obtained
from the sheep herds which grazes on the herbs endemic to the Mount Ida and which gives
Ezine Cheese its aroma, dependence of its flavor guarantee on sheep milk with the
Geographical Marking Registration Certificate increase the significance of the study. It was
aimed in this study to propose some suggestions to the aforesaid problems and to realize
these suggestions.
Key words: Ezine cheese, cheese halvah, forage, milk quality, dairies
GİRİŞ
1980 Yılında 48.630.000 baş olan Ülkemiz koyun varlığı, 2002 yılında 25.174.000
başa gerilemiştir. Oransal olarak bakıldığında % 48’lik bir azalma söz konusudur.
Koyun sütü üretimimiz ise 1980 yılında 1.147.395 litreden, 2002 yılında 657.387
litreye düşmüştür. Süt üretimindeki oransal azalma ise % 43’dür (Kaymakçı ve ark.,
2000; Kaymakçı ve ark., 2005). Koyun varlığındaki azalmalar birim koyun başına
verim artışı ile desteklenemediği için tüm koyun ürünlerinde de önemli gerilemeler
olmuştur. Artan nüfus ile mevcut gıda talebinin de artması beklenir. Öte yandan
AB kapısındaki Türkiye’nin hayvancılıkta tek rekabet şansı küçükbaş hayvancılıktır
(Savaş, 2007).
Bu bildiride Çanakkale koyunculuğunun özellikle Ezine İlçesindeki üretici
ve mandıraların sorunları ortaya konulmuş ve öneriler getirilmeye çalışılmıştır.
ÇANAKKALE KOYUNCULUĞU
İl sathındaki 97 süt işleme tesisi (Şekil 1) ile potansiyeli çok yüksek olan ve süt ve
süt ürünleri işleyen işletme sayısı ve kapasitesi bakımından ülke genelinde 3. sırada
yer alan Çanakkale’ye bakıldığında, koyun varlığının 2000 yılında 434.151 baştan,
2007 yılında 312.556 başa gerilediği görülmektedir. Aynı yıllarda koyun sütü
üretimi sırasıyla 14.207 ve 12.542 ton olarak gerçekleşmiştir. Hayvan sayısındaki
azalma % 27.7 iken, koyun sütü üretimindeki azalma %11,2 olmuştur.
Görüldüğü gibi, Çanakkale İli için dikkate değer bir sektörde üretim
düzeyinde önemli bir gerileme yaşanmaktadır. Halbuki Çanakkale’de, özellikle
Ezine peyniri üretiminde koyun sütü vazgeçilemez bir hammadde durumundadır.
Bunun ötesinde Çanakkale’ye has peynir helvası üretiminin de hammaddesi koyun
sütüdür.
EZİNE KOYUNCULUĞU
Çanakkale İli çapında, Tarım İl Müdürlüğünden üretim izni almış ve faal durumda
bulunan 97 işletmeden sayı olarak en fazlasının (20 adet) bulunduğu Ezine
ilçesinde (Şekil 1) 2000 yılında 79.650 baş olan koyun sayısı 2007 yılında 31.650
başa gerilemiş ve rakamsal olarak % 60 oranında bir azalma meydana gelmiştir. Bu
azalma Çanakkale ili ortalamasının 2 katından biraz yüksek orana tekabül
etmektedir. Aynı dönemlerdeki koyun sütü üretimi ise sırasıyla 1.890 ve 1.264 ton
olmuş ve %33,1’lik azalma gerçekleşmiştir.
104
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
“Ezine, Bayramiç ve Ayvacık ilçelerinin doğal bitki örtüsü ve su
kaynaklarıyla beslenen koyun, keçi ve ineklerden elde edilen sütlerin belirli
oranlarda karıştırılmasıyla” elde edildiği ifade edilen Ezine Peynirinin en önemli
üretim merkezi konumundaki Ezine İlçesi yedi yıllık bir sürede koyun varlığının
%60’ını kaybetmiştir. Koyun sütünün son derece önemli olduğu bu merkezde
koyun varlığının kısa sürede bu kadar azalmasındaki etkenlerin en başında koyun
sütü fiyatlarındaki gerileme (Tablo 3) ve girdi fiyatlarındaki artışlar (Tablo 2)
sayılabilmektedir. Sadece 2 yılda % 76,4 oranında artan süt yemine karşılık aynı
dönemde (2006-2008) koyun sütü fiyatlarının % 8 oranında azalması, koyun
sayısındaki azalmayı açıklamaktadır.
KOYUNCULUĞUN SORUNLARI
Mera
Kısa sürede yem fiyatlarındaki yüksek artışlar özellikle küçükbaş hayvancılıkta
gözlerin meralara çevrilmesine neden olmaktadır. Çünkü küçükbaş hayvanlar
genelde kısa boylu ve verimsiz meralar ile nadas, anız ve bitkisel üretime uygun
olmayan alanları değerlendirerek et, süt, yapağı, kıl ve deri gibi ürünlere
dönüştürebilme yeteneğine sahiptir. Ancak meralarımızın bozulması ve yetersizliği,
buna bir de mera alanlarının farklı amaçlı kullanımları ciddi sorunları beraberinde
getirmektedir. Meralarda sürdürülebilirlik, küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin de
sürdürülebilirliği ile doğrudan ilişkilidir. Buna ek olarak yem fiyatlarında girdi
yükselmesi, dolayısıyla maliyetin artması ve süt fiyatlarının değişmemesi, hatta
azalması küçükbaş hayvan yetiştiricilerini zora sokmuştur. Meralar ucuz yem
kaynağı olarak bu konuda önemli bir destek sağlamaktadır.
Ezine peyniri dendiğinde meraların önemi bir kat daha artmaktadır. Ezine
peynirinin tanımında Ezine, Bayramiç ve Ayvacık ilçelerinin doğal bitki örtüsü ve
su kaynaklarıyla beslenen koyun, keçi ve ineklerden elde edilen sütlerin belirli
oranda karıştırılmasıyla elde edildiği ifade edilmektedir. Söz konusu ilçelerdeki
meraların korunması Ezine peyniri üretiminin sürdürülebilmesi için olmazsa olmaz
ön koşuldur.
Fiyat politikaları
Girdi ve süt fiyat politikalarındaki dalgalanma mera sorunuyla birlikte anılmıştır.
İşin ekonomik boyutunu ilgilendiren yöreye has sorunlardan bir diğeri avans
sistemidir. Nakite sıkışan üretici belli dönemlerdeki sıkışıklığını mandıracılardan
avans yoluyla gidermeye çalışmaktadır. Mandıracı ise gelecek dönem işleyeceği sütü
garanti altına almak için avans dağıtmaktadır. Ancak genellikle avans
alınırken/verilirken belli kurallara bağlanmamaktadır. Bu durumda süt üreticisi
sütünü yok pahasına verdiğinden yakınmakta, mandıracı ise verdiği avansı ancak
peynir üretip sattıktan sonra geriye alabildiğini iddia etmektedir. İddia, aynı paranın
söz konusu dönemde çalıştırılması durumunda getirisinin daha yüksek olacağı
temeline dayanmaktadır.
105
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Süt kalitesi
Çanakkale süt sektörünün önemli sorunlarının başında kaliteli süt temini
gelmektedir. Çanakkale’de üretilen sütlerde ortalama bakteri sayısı 1.000.000/ml
civarında olup, bu sayı diğer illerde 18.000.000/ml’ye kadar çıkabilmektedir.
Çanakkale bu anlamda diğer illere oranla daha iyi süt üretmesine karşın, Avrupa
Birliği normlarının (100.000 ml veya altı) çok üzerinde bakteriye sahip süt
üretmektedir. Bu durum, Çanakkale süt üretim sektörünün gelecekte en önemli
engeli olmaya devam edecektir. Süt kalitesinin iyileştirilmesi ve korunması, hiç
şüphesiz süt üretiminin geleceğinde hayati öneme sahiptir. Bu bağlamda kaliteyi
artırıcı uygulama ve önlemlerin alınması zorunluluk arz etmektedir.
Irk
Ülkemizin genelinde yetiştiricilerimizin elindeki koyun ırkları düşük verimlidir.
Yurt çapında yapılan melezleme ve saf yetiştirme metotlarından istenilen netice
alınamamıştır. Ayrıca ilimizde bariz bir koyun ırkından söz edilememektedir. Irklar
birbirine karışmış ve verimleri düşüktür.
MANDIRALARIN SORUNLARI
Yukarıda ayrı başlık olarak verilen süt kalitesi sorununa ilave olarak, üreticilerin
uyarılmasına karşın antibiyotikli sütlerin normal sütlerden ayrılmadan teslim
edilmesi, süt işleyen mandıralar açısından önemli bir sorundur. Mandıralar
açısından diğer bir sorun ise, özellikle son yıllarda koyun, keçi ve inek sütlerinin
kuru madde içeriğinde meydana gelen azalmaların üretim randımanını olumsuz
yönde etkilediğidir. Süt kuru maddesindeki azalmalara yöredeki hayvan ırklarındaki
değişim ve buna bağlı olarak yüksek verimli hayvanların tercih edilmesinin yol
açtığı ileri sürülmektedir. Bunun yanında peynir kalitesi ile kullanılan yem kalitesi
arasında önemli bir ilişkinin var olduğu ve silaj kullanımına bağlı süt kalitesinde
olumsuzlukların yaşandığı vurgulanmaktadır.
Peynir motifi ve tüketici talebinde yaşanan değişimler Ezine Peyniri gibi
klasik peynire olan talepte azalmalara neden olmaktadır. Buna ilave olarak Ezine
Peyniri adı altında farklı peynir çeşitlerinin piyasaya sürülmesi, hem Ezine
Mandıracılarının haksız rekabete maruz kalmalarına neden olmakta hem de Ezine
peynirine olan güveni azaltmaktadır.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Çözüm önerilerinin en başında durum tespitlerinin yapılması gelmektedir.
Çanakkale ili ve özellikle Ezine ve çevresindeki koyunculuğun yapısı üzerine
(ırkları, verimleri, üreticilerin durumları vb.) bir durum tespiti ile meraların
durumları ile ilgili detaylı çalışmaların yapılması gerekmektedir.
Ezine ilçesinde, yem ve süt fiyatlarındaki olumsuzluklara bağlı olarak koyun
sayısındaki önemli düşüş, sorunların en büyüğü olarak göze çarpmaktadır. Bu
sorunun aşılmasında en büyük etken Ezine peynirine aromasını veren ve ucuz yem
106
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
kaynağı olan meraların durumlarının ortaya konması ve iyileştirme çalışmalarının
bir an önce başlaması gerekmektedir.
Yine süt kalitesinin arttırılması için toplu sağım sistemlerinin kurulmasının
sağlanması gerekmektedir. Toplu sağım üniteleri kurulana kadar geçen sürede
insan sağlığını ve mandıraları yakından ilgilendiren süt hijyeni ve antibiyotikli süt
konusunda üreticiler bilinçlendirici eğitim çalışmalarının yapılması gerekmektedir.
Sektörün her iki ayağını oluşturan üreticiler ve mandıraların ortak bir
komisyon oluşturup sektörün sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalar yapması
gerekmektedir.
Koyun ırkları sorunlarının çözümünde; 1. Yerli ırkların ve soylarının saf
yetiştirme ile korunması ve geliştirilmesi ve 2. İç ve dış kaynaklı genotipler yardımı
ile yetiştirme bölgelerinin doğal, ekonomik ve sosyal koşulları ile uyumlu yeni
koyun tiplerinin ve ırklarının oluşturulması çalışmaları yapılmalıdır (Kaymakçı,
2006). Bu kapsamda Çanakkale ve özellikle Ezine yöresine uygun ırk veya ırklara
ait kaliteli damızlık koç dağıtımı projeleri yapılmalıdır.
KAYNAKÇA
Anonim,
2000-2007.
Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü İstatistikleri
Anonim,
2008 Ezine Peyniri: Hammadde ve İşleme Paneli Sonuç Raporu: Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesi ve Çanakkale Ticaret Borsası, ss 19
Kaymakçı M., Eliçin A., Tuncel E., Pekel E., Karaca O., Işın F., Taşkın T. ,Aşkın
Y., Emsen H., Özder M., Selçuk E., Sönmez R.,
2000 “Türkiye’de Küçükbaş Hayvan Yetiştiriciliği.” Türkiye Ziraat Mühendisliği
V.Teknik Kongresi. 17-21 Ocak, Ankara, 1-29.
Kaymakçı M., Eliçin Işın F. A., Taşkın T., Karaca O., Tuncel E., Ertuğrul M.,
Özder M., Güney O., Gürsoy, O., Torun O., Altın T., Emsen H., Seymen S.,
Geren H., Odabaşı A., Sönmez R.,
2005 “Türkiye Küçükbaş Hayvan Yetiştiriciliği Üzerine Teknik ve Ekonomik
Yaklaşımlar.” Türkiye Ziraat Mühendisliği V.Teknik Kongresi. 03-07 Ocak, Ankara 707726.
Kaymakçı, M.
2006 İleri Koyun Yetiştiriciliği. İzmir İli Damızlık Koyun-Keçi Yetiştiricileri Birliği
Yayınları No: 1. Bornova, İzmir, ss 336.
Savaş, T.,
2007 “Süt Keçisi Yetiştiriciliği Yükselişte !” Tarımtürk 2 (8): 82-88.
107
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Tablo 1. Koyun sayısı ve süt üretimi değerleri (Anonim 2000-2007)
ÇANAKKALE
EZİNE
Yıllar
Koyun Sayısı
Koyun Sütü
Koyun Sayısı
Koyun
(Ton)
Sütü
(Ton)
2000
434.151
14.207
79.650
1.890
2001
417.619
13.755
80.000
1.890
2002
372.513
13.919
60.000
1.890
2003
372.450
15.689
60.000
1.890
2004
357.258
13.858
57.000
1.950
2005
328.919
13.083
50.000
1.950
2006
319.189
12.491
50.750
1.950
2007
312.556
12.542
31.650
1.264
Tablo 2. Yem fiyatlarında 2006-2008 yılları arasındaki değişim (Anonim, 2008)
2006
2007
2008
Yem
Fiyat (YTL/Ton)
Fiyat (YTL/Ton)
Fiyat (YTL/Ton)
Cinsleri
Süt
326
412
575
Yemi
Besi
313
400
575
Yemi
Tablo 3. Süt fiyatlarında 2005-2008 yılları arasındaki değişim* (Anonim, 2008)
Süt Cinsi
2005
2006
2007
2008
Koyun Sütü
1,15
1,45
1,40
1,33
Keçi Sütü
0,80
0,73
0,88
0,73
*Çanakkale Ticaret Borsası en yüksek ve en düşük fiyat ortalamaları
108
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
25
Mandıra Sayısı
20
15
10
Yenice
Lapseki
Gökçeada
Gelibolu
Ezine
Eceabat
Çan
Biga
Bayramiç
Ayvacık
0
Merkez İlçe
5
Şekil 1. Çanakkale İlinde bulunan mandıraların ilçelere göre dağılımı (Anonim
2000-2007’den değiştirilerek)
109
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
110
COĞRAFİ İŞARET VE EZİNE PEYNİRİ
Serpil ADAY, Yonca KARAGÜL YÜCEER
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Gıda Mühendisliği Bölümü
ÖZET
İnsan beslenmesinde kullanılan gıdaların ülkelere hatta aynı ülke içerisinde bölgelere göre
farklılık göstermesinde doğa koşulları, ekonomik koşullar ve o toplumun yerleşik örf, adet
ve gelenekleri etkili olabilmektedir. Coğrafi işaretler ürünün belirli bir bölgeden
kaynaklandığını ve o bölgeye ait karakteristik özellikleri taşıdığını göstermekle beraber,
hem bölgesel hem de ulusal kalkınmaya katkıda bulunmaktadırlar. Ayrıca ürünün
pazarlama olanaklarını iyileştirir ve sahte ürünlerin kullanılmasını engelleyerek, tüketicinin
yanıltılmasını engellerler. Ezine peyniri Çanakkale’nin özellikle Ezine, Bayramiç ve
Ayvacık ilçelerinin doğal bitki örtüsü ve su kaynaklarıyla beslenen inek, keçi ve koyun
sütlerinin mevsimine göre belirli oranlarda karıştırılmasıyla elde edilen, tam yağlı, salamura
tipi beyaz peynir olup tenekede olgunlaştırılmaktadır. Starter kullanılmadan üretilen Ezine
peyniri diğer beyaz peynir çeşitlerinden farklı ve kendine özgü tat ve aromaya sahiptir. Bu
amaçla Ezine peyniri üreticileri derneği tarafından Türk Patent Enstitüsü’ne başvurularak
Ezine peynirine Coğrafi İşaret olarak Menşei işareti alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Coğrafi İşaret, Menşei İşareti, Ezine Peyniri
ABSTRACT
Natural conditions, economy and tradions of the society may affect the differences in foods
used in human nutrition. Geographical indications show that a product belongs to a specific
region and has the characteristics of this region. In addition, these indications provide some
contribution to national and regional development. Also, having geographical indications
provides good marketing opportunities and specifically prevents the imitation of the products
and misleading of the consumers. Ezine cheese is a full-fat, white pickled cheese ripened in
tinplate containers. Ezine cheese is made by a mixture of milk provided from cow, goat and
sheep, grown in the natural plant and water resources in Çanakkale region specifically
Ezine, Bayramiç and Ayvacık. The percentage of each milk in the mix may vary by the
season. Ezine cheese produced by no starter culture addition has its own characteristic taste
and aroma differences from other white cheeses. Therefore, Association of Ezine cheese
producers applied to Turkish Patent Institute and designation of origin was given to Ezine
cheese as geographical indication
Key words: Geographical indication, designation of origin, Ezine cheese
COĞRAFİ İŞARET
Her ülkenin kendisi ile özdeşleşmiş bir ürünü vardır. Fransa şaraplarıyla, İspanya
zeytinleriyle, Brezilya kahveleriyle ünlü ülkelerdir. Aynı ülke içerisinde de çeşitli
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
yörelerin kendilerine özgü ürünleri bulunmaktadır (Gönenç 2008:19). Bir yörenin
herhangi bir ürünü, meyvesi, taşı, madeni diğer yörelerde üretilenlerden farklı
olabilir veya bir yörede üretilen halı, kilim, kumaş, çini v.b. ürünler herhangi bir
nedenle ün kazanmış olabilir. Bu ürünler için o yörenin adının kullanılması,
tüketiciler tarafından o ürünün benzerlerinden farklı özelliklere sahip olduğu
şeklinde algılanabilir. Tüketiciler söz konusu yöre adıyla satılan ürünleri o yörenin
adına duydukları güvenle aynı türdeki diğer ürünlere tercih edebilirler. Coğrafi
işaretler, geleneksel bilginin bir ürün gibi şekillendirildiği, paketlendiği, alındığı ve
satıldığı bir boyuttadır; ürünün kalitesi, geleneksel üretim metodu ve coğrafi
kaynağı arasında kurulan sıkı bağı simgeleyen bir güvencedir (Anonim 2007).
Bu anlamda Coğrafi işaretler; "belli bir niteliği, ünü ve diğer özellikleriyle, bir
yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş bir ürünü tanıtıp, gösteren işaretler"dir. Coğrafi
işaretler, menşei adı ve mahreç işareti olmak üzere ikiye ayrılmıştır (Anonim 2006).
Menşei adı; coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, alan, bölge; çok özel durumlarda
ülkeden kaynaklanan belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleriyle bu yöre, alan
veya bölge ile özdeşleşmiş yöre, alan ve bölgeye özgü doğa ve insan faktöründen
kaynaklanan, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerin tümüyle bu yöre, alan veya
bölge sınırları içinde üretilen bir ürünü tanımlamaktadır (TPE 2006). Kısacası
Menşei adı, menşei adına konu olan ürünün üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinin
tümüyle coğrafi sınırları belirlenmiş yöre, alan veya bölge sınırlarının içinde
yapılmasını gerektirir. Bu ürünler, ait oldukları coğrafi bölgenin dışında
üretilemezler. Çünkü ürün, niteliklerini ancak ait olduğu yöre içinde üretildiği
taktirde kazanabilir (Marangoz ve Akyıldız 2006:285).
Mahreç İşareti; coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, alan veya bölgeden
kaynaklanan, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleriyle bu yöre, alan veya
bölge ile özdeşleşmiş bir ürün olması yanında, üretimi, işlenmesi ve diğer
işlemlerinde en az birinin belirlenmiş, yöre, alan veya bölge sınırları içinde üretilen
ürünün belirleyici işaretidir (TPE 2008).
Mahreç işaretine konu ürünün özelliklerinden en az birinin o yöreye ait
olmakla birlikte yöre dışında da üretilebilmesi söz konusudur. Örneğin; Maraş
Dondurması, Trabzon Ekmeği (Marangoz ve Akyıldız 2006:285). .
Dünya genelinde çok uzun süredir yaşanan haksız rekabet ve haksız
kazanç elde etme sorununu çözebilmek için yöresel ürünlerin isimlerinin koruma
altına alınmasına gerek duyulmuştur (Gönenç 2008:19).
Coğrafi işaret tescili özellikle iki nedenle yapılır (TPE 2008):
1. Coğrafi işarete konu olan ürünün kalitesinin korunması ve bilinen özellikte
üretiminin sağlanması,
2. Coğrafi işarete konu olan yörede veya özellikte üretim yapanların tescilin
sağladığı korumadan öncelikli olarak yararlanmalarının sağlanmasıdır.
Doğallık, geleneksellik, sürdürülebilir kalite, bölgesel kalkınma ve dünya
pazarında rekabet edebilme teminatı v.b. gibi tüm bu özellikler coğrafi işaretlerin
katma değerleri arasında sayılır. Kısacası coğrafi işaretin sağladığı avantajlar;
§ Ürünün korunması,
112
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
§ Üreticinin korunması,
§ Tüketicinin korunması,
§ Ülkenin milli ve kültürel değerlerinin korunması olarak sıralanabilir
(Anonim2007).
Coğrafi İşareti; ilgili üretim alanı içerisinde aynı üretim yöntemlerine bağlı
kalmak şartıyla üretim yapan herkes kullanabilir. Coğrafi işaret tescilini aşağıda
belirtilen gerçek veya tüzel kişiler yaptırabilirler.
• Coğrafi işarete konu ürünün üreticisi olan gerçek veya tüzel kişiler,
• Tüketici dernekleri,
• Konu ve coğrafi yöre ile ilgili kamu kuruluşları (Anonim 2008).
Gerekli belgeleri tamamlayan firmalar Enstitüye coğrafi işaret başvurusunda
bulunurlar. Enstitü, kendisine yapılan coğrafi işaret başvurularını inceler. Bilgi ve
belgelerinde eksik bulunan başvurulara, eksikliklerini gidermesi için üç ay süre
tanır. Süresi içinde eksiklikler giderilmezse başvuru reddedilir.
Tüm koşulları sağlayan başvurular ise Resmi Gazete ile yurt çapında dağıtımı
olan en büyük tirajlı günlük gazetelerin ikisinde ve bir yerel gazetede görüş ve
itirazlara açık olmak üzere yayınlanır. İlan süresi Resmi Gazetede yayın tarihi
itibariyle altı aydır. Resmi gazetede yayın tarihinden itibaren altı ay içerisinde
hakkında herhangi bir itiraz yapılmamış ad veya işaret, resmi gazetede yayınlanma
tarihi itibariyle kesinlik kazanır. Kesinlik kazanan başvuru, coğrafi işaret siciline
kayıt edilir (Anonim 1995).
Coğrafi işaretin denetimi, coğrafi işaret başvurusunda bulunup tescil
ettiren ve söz konusu ürünün üretimi veya işlenmesi ile uğraşan kişilerden ve
yasal kuruluş biçimine bakılmaksızın herhangi bir birlikten oluşabilmektedir.
Denetimciler, coğrafi işarete konu olan ürünün üretimini, pazarlanmasını, tescilli
işaretin kullanım biçimini; markalanması, ürün üzerinde belirtilmesi, işaretleme
veya etiketleme şekillerini ayrıntılı olarak denetlemekle sorumludur.
Denetimciler, denetleme işlemini yerine getirebilmek için yeterli personel,
ekipman ve diğer olanaklara sahip olacaklar ve söz konusu ürünün üretim
durumlarını sürekli olarak kontrol edeceklerdir. Denetim işlemi için konu ile
ilgili uzman ve tarafsız kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılabilir. Periyodik
olarak yapılan denetimler, ihtiyaç duyuldukça veya şikayet üzerine de her zaman
yapılabilir (Anonim 2007).
EZİNE PEYNİRİ
Ezine peyniri tam yağlı, salamurada olgunlaştırılan peynirler grubundan olup beyaz
peynir standardına uygun olarak üretilmektedir (TSE 1995). Ezine peynirinin diğer
beyaz peynirlerden en önemli farkı bu peynirin üretiminde kullanılan sütün belirli
bir yöreden sağlanmasıdır. Ürünün kalitesi, geleneksel üretim metodu ve coğrafi
kaynağı arasındaki sıkı bağı simgelemek için 24.02.2006 tarihinde Ezine Peynirini
ve Mandıracılarını Koruma, Geliştirme ve Tanıtma Derneği, Türk Patent
Enstitüsü’ne başvuruda bulunmuştur. 05.08.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak
113
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
üzere de tüketiciler tarafından sevilerek tüketilen Ezine peyniri; Coğrafi İşaret
tescil belgesine (Menşei işaretine) sahip bir ürüne dönüşmüştür.
Ezine peynirinin tescil belgesindeki tanımlaması şu şekilde yapılmıştır;
Ezine peyniri Kaz Dağlarının Kuzey ve Batı kesimlerinde yer alan Ezine, Bayramiç
ve Ayvacık ilçelerinin tamamı ile Çan ve Merkez ilçeye bağlı bazı köyleri kapsayan
yörede üretilmektedir. Ezine peyniri, belirtilen bu coğrafyanın doğal bitki örtüsü ve
su kaynaklarıyla beslenen keçi, koyun ve ineklerden elde edilen sütlerin mevsime
göre belirli oranlarda karıştırılmasıyla elde edilmektedir. Bu oran keçi sütü için en
az % 40, koyun sütü için % 45–55 ve inek sütü için de en fazla % 15 olmaktadır.
Starter kültür kullanılmaması ve sütün belirtilen bu spesifik bölgeden sağlanıyor
olması Ezine peynirine diğer beyaz peynirlerden farklı ve tüketiciler tarafından
beğenilen bir özellik kazandırmaktadır (TPE 2006).
Ezine peynirinin üretim yöntemi incelendiğinde, belirtilen oranda keçi,
koyun ve inek sütlerinden oluşan karışım süt 670C’de 30 dakika pastörize
edildikten sonra pıhtı oluşumunu sağlamak amacıyla buzağıların midelerinden elde
edilen şirden enzimi ile 32-340C’de mayalanır. Oluşan pıhtı kitlesi peyniraltı
suyunun ayrılması için kesilir ve içinde cendere bezi serili olan özel peynir
kalıplarına konarak süzme işlemini hızlandırmak amacıyla baskı uygulanır. Oluşan
teleme kalıplar halinde kesildikten sonra istenen tat ve aromayı kazandırmak
amacıyla üretim yönteminin gerektirdiği miktarda deniz tuzu kullanılarak
hazırlanan salamurada bekletilir. Salamuradan çıkarılan peynir kalıpları, tenekelere
tek sıra halinde dizilerek üzerlerine kuru tuz serpilir ve 10–12 saat süreyle
dinlenmeye bırakılır. Bu işlem sonucunda da ayrılan su ortamdan uzaklaştırılarak
üzerine salamura ilave edilir ve tenekeler kapatılarak hava almayacak şekilde
lehimlenir. Peynirin istenen karakteristik tat ve aromayı kazanması amacıyla peynir
tenekeleri 2-40C sıcaklıktaki soğuk hava depolarında en az 8 ay süreyle
olgunlaşmaya bırakılır (TPE 2006).
Görünüş ve yapı olarak, Ezine peyniri beyaza dönük açık sarı renkte olup
yumuşak veya orta sertlikte ve kırılgan olmayan bir yapıya sahiptir. Az sayıda ve
küçük çaplı gözenekler bulunmaktadır. Tat ve aroma dikkate alındığında ise, Ezine
peyniri sütün bileşiminde bulunan süt yağından kaynaklanan “kremamsı” tat ve
aromaya; uygulanan ısıl işlemden de kaynaklanan “pişmiş süt” tat ve aromasına
sahiptir. Ayrıca süt yağında meydana çeşitli tepkimeler sonucu ürünün karakteristik
ve temel tat özellikleri olan ‘ransit’, ‘tatlımsı’, ‘tuzlu’ ve ‘ekşi’ tatlar oluşmaktadır
(TPE 2006). Bu konuda yapılan bir çalışmada da (Karagül Yüceer ve diğ. 2006:49)
‘serbest yağ asitleri’, ‘pişmiş’, ‘kremamsı’, ‘peyniraltı suyu’, ‘keçimsi’, ‘tuzlu’ ve ‘ekşi’
Ezine peyniri için en önemli lezzet tanımlayıcıları olarak belirlenmiştir. Aynı
çalışmada yapısal olarak Ezine peyniri yumuşak ve yarı-sert peynir özelliklerine
sahip bulunmuştur.
Farklı olgunlaşma düzeyine sahip 22 Ezine peynirinin kimyasal özellikleri
incelendiğinde (Karagül Yüceer ve diğ. 2006: 49) ise nem içeriğinin % 48.2-56.9,
titrasyon asitliğinin % 0.68-2.13, kurumaddede yağ oranının % 49.3-58.8 ve
kurumaddede tuz oranının ise % 5.6-11.9 değerleri arasında olduğu tespit
114
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
edilmiştir. Mineral madde içeriğinin incelendiği bir başka çalışmada ise peynirlerde
kalsiyum, demir, magnezyum, mangan, bakır, aluminyum, krom ve çinko içerikleri
belirlenmiş olup bu miktarların sırasıyla 298.9-1025.6, 0.90-8.55, 27.42-60.51, 00.063, 0.04-0.58, 8.46-38.58, 0-0.24, 2.12-8.19 mg.100g-1 olduğu belirlenmiştir
(Karagül Yüceer ve diğ. 2007:173).
Ezine peynirinin diğer peynirlerden ayırt edici özellikleri; Koyun, inek ve
keçi sütleri olmak üzere her üç tür sütün mevsimine göre belirli oranlarda
karıştırılarak Ezine peyniri üretiminde kullanılmasıdır. Üretimin yapıldığı bölge
gerek bitki örtüsü ve gerekse iklim olarak Kaz Dağlarından etkilenmektedir. Kaz
dağları bölgeye bol yağış ile birlikte zengin bir bitki örtüsü ve bol oksijen
sağlamaktadır. Bitki örtüsünde Mercan Köşk (Origanum majorana L.), Güveyi otu
(Origanum vulgare), Adaçayı (Salvia officinalis L.), Tüylü nane (Mentha longifolia L.),
Oğul otu (Melisa officinalis L.) ve Kekik (Thymus vulgaris L.) başta olmak üzere
yüzlerce kokulu bitki bulunmaktadır. Süt hayvanlarının tümü doğal olarak
beslenmektedir. Hayvanların yediği yem direkt olarak sütün tat ve aromasını
etkilediği için bu özellik peynire de çok özel ve kendine özgü bir tat ve aroma
kazandırmaktadır (TPE 2006).
Ezine peyniri yapımında kullanılan süt bölgede yetiştirilen ‘Tahirova’,
‘Sakız’, ‘Dağlıç’ ve ‘Sakız+Dağlıç’ ırkı koyunlarından, ‘Holstein’ türü kültür
ineklerinden ve ‘Karakeçi’ adlı keçi ırkından sağlanmaktadır. Özellikle Mart
ayından başlayıp Temmuz ayına kadar devam eden sezon içinde elde edilen sütler
Ezine peyniri üretiminde kullanılmaktadır (TPE 2006).
Ezine peynirinin Menşei işaretini almasını sağlayan özellikler
incelendiğinde ilk olarak dikkati çeken, Ezine peynirinin üretim süreçleri ve
malzemelerinin tamamen üretim alanında belirtilen yerlerde gerçekleştirilmesidir.
Çünkü üretimin yapıldığı bölge gerek bitki örtüsü ve gerekse iklim olarak Kaz
Dağlarından etkilenmektedir. Kaz Dağlarının bölgeye bol yağış ile birlikte zengin
bir bitki örtüsü sağlaması ve bölgeye özgü bu bitki örtüsündeki yüzlerce kokulu
bitkilerden beslenen süt hayvanlarının yediği yemlerin direkt olarak sütün tat ve
aromasını etkilemesi bu peynire çok özel ve kendine özgü bir tat ve aroma
kazandırmaktadır.
Ezine peynirinin üretim, depolama ve kalite kontrol denetimleri, Ezine
peynirini ve Mandıracılarını Koruma Derneği Koordinatörlüğü’nde Çanakkale
Ticaret Borsası, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası, Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü
ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü
uzmanlarından oluşacak en az üç kişilik bir komisyon tarafından yapılmaktadır
(TPE 2006).
Sonuç olarak coğrafi işaretler ürünün belirli bir bölgeden kaynaklandığını
ve o bölgeye ait karakteristik özellikleri taşıdığını anlatmakla beraber, hem bölgesel
hem de ulusal kalkınmaya katkıda bulunurlar. Ürüne dinamik pazarlama gücü katar
ve karakteristik özelliklere sahip olmayan sahte ürünlerde kullanılmasını
engelleyerek, tüketicilerin kandırılmasını önlerler.
115
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Geleneklerin ve kültürel mirasın bir parçası olan Ezine peyniri, küçük ve
orta boy işletmelerde istihdam imkanı yaratarak yöresel ekonomiye katkıda
bulunmakta ve büyük ölçekli firmaların dikkatini bu yöre üzerine çekerek yatırım
yapmalarını sağlamaktadır.
KAYNAKÇA
Anonim.
1995 Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında 555 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname.
Anonim.
2006 Coğrafi İşaretler. Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığı.
Anonim.
2007 Coğrafi İşaretler. (www.turkpatent.gov.tr)
Anonim.
2008 Uluslararası Platformda Coğrafi İşaretlerin Korunması. T.C. Başbakanlık Dış
Ticaret Müsteşarlığı AB Genel Müdürlüğü.
Gönenç, S.
2007. “Gıda ve Tarım Sektöründe Coğrafi İşaret Korumasını Etkileyen
Faktörler.” Gıda Mühendisliği Dergisi 25: 49-57
Karagül Yüceer, Y., İşleten, M., Uysal Pala, C.
2006 “Sensory Characteristics of Ezine Cheese.” Journal of Sensory Studies 22: 4965
Karagül Yüceer, Y., İşleten., M,Uysal Pala, C.
2007 “Ezine Peynirinin Mineral Madde İçeriği.” Gıda Dergisi 32: 173-179.
Marangoz, M. & Akyıldız, M.
2006 “Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması Açısından Coğrafi İşaretlerin
Önemi ve Buldan Bezi Örneği.” Buldan Sempozyumu, 23-24 Kasım 2006, Sf:285-297
TS 591.
1995 “Beyaz Peynir.” Türk Standardları Enstitüsü. Necatibey Cad. 112, Bakanlıklar,
Ankara, Türkiye.
TPE.
2006 “Coğrafi İşaret Tescil Belgesi.” Türk Patent Enstitüsü, Yenimahalle, Ankara.
116
EZİNE PEYNİRİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ VE
EKONOMİK DEĞERİ BAĞLAMINDA GÜNCEL
SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Özgür MANAP
Hasan GÜL
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Ezine Meslek Yüksekokulu
ÖZET
Ezine’nin en önemli ekonomik değerlerinden biri olan Ezine Peynirinin temel özellikleri
itibariyle sahip olduğu önemin belirlenmesi ve mevcut potansiyelinin ne düzeyde ekonomik
faydaya çevrilebildiği ve çevrilemiyorsa başlıca engelleyici etmenlerin neler olduğu çalışmada
ortaya konacaktır. Bu çalışmada Ezine ilçesi baz alınsa da üretim özellikleri itibariyle
dışsal faktörler de göz önüne alınacaktır. Amaç mevcut durumu gözlemleyip geliştirici
faktörleri ortaya çıkarmaktır. Bu çalışmada uygulanan araştırma yöntemi, Ezine
peynirinin yöresel, ulusal ve uluslararası düzeyde sahip olduğu konumun, üretim
imkânlarının ve karşılaşılan sorunların saptanmasına yönelik bir veri toplama amacıyla
Ezine peyniri üretici ve pazarlamacılarına anket uygulaması ve mülakat
gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte kaynak tarama ve bilgi, belge taraması mevcuttur.
Bu kaynak ve veri toplama süreci ile birlikte Ezine için büyük bir ekonomik öneme
sahip olan Ezine peynirinin yörede ekonomik beklentilere ne düzeyde cevap verebildiği
gözlemlenebilecektir. Çalışmanın özgünlüğü itibariyle güncel veriler ışığında çözüm katkılı
bilimsel veri teşkil etmesi beklenmektedir.
Anahtar kelimeler: Ezine Peyniri, Hayvancılık, Mandıracılık, Üretim ve
Pazarlama Kapasitesi, Üretim Sorunları, Çözüm Önerileri
ABSTRACT
This study provides information about Ezine Cheese, one of the most important economic
values of Ezine Town; it specifies the importance of Ezine Cheese considering its main
characteristics; shows the level of present potential which converted into economic benefits;
and also examines the main factors which obstruct economic convertibility. The study
based in Ezine Town but external factors are also taken into consideration. This study
aims to observe existing situation and make suggestions about factors for improvement.
As a research method, a survey carried out and interviews took place with the producers
and marketing staff to collect the up-to-date information about local, national and
international position of the Ezine Cheese, existing production facilities, and problems
encountered. Furthermore, related resources, literature and relevant documents were
examined. This resource and data accumulation process will help to observe if the economic
expectations from the Ezine Cheese has been met and the level of it; and the this original
study is expected to provide up-to-date, solution added, scientific data.
Key words: Ezine Cheese, Stockbreeding, Dairy Farming., Production and Marketing
Capacities, Production Problems, Solution Suggestions
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
GİRİŞ
Ezine Peynirleri, adını Türkiye’nin her yerinde duyurmuştur. Hatta ünü dünyanın
çeşitli ülkelerine kadar ulaşmıştır. Ancak; bu kadar isim yapmış bir ürünün, adını
aldığı ilçeye ne kadar ekonomik katkısı olmaktadır veya bir başka ifade ile neden
çok fazla katkısı olamamaktadır. Üzerinde durulması gereken en temel konu
budur. Bu bağlamda Ezine Peynirini bu denli meşhur yapan kaynakların neler
olduğunu iyi saptamak gerekmektedir. Çünkü Ezine peyniri deniyorsa belli
birtakım coğrafi özelliklerin de ürüne katkı sağlaması gerekmektedir. Aksi takdirde
bu bölgede üretiliyor olmasının çok fazla bir önemi kalmayacaktır. Çünkü bir
ürünün bir bölgede üretilmesinin veya bir bölgenin kaynakları veya hammaddesiyle
üretilmesinin sebepleri vardır. Eğer bir ürün bir bölgede üretiliyorsa ya işgücü
ucuzdur, ya da hammadde kaynaklarına yakındır. Bu durumda ilk sorumuz Ezine
Peyniri nedir? Olmalıdır.
Ezine Peynirinin üretim olanakları ve hammadde kaynakları itibariyle
değerlendirildiğinde üretim esnekliğinin ne boyutta olduğu önemlidir.
Hammaddesi süt olduğuna göre sütün elde edildiği bölge ve maliyeti ürün
maliyetini etkileyecek pek tabii ki ürünün satış fiyatı ve talebini de önemli ölçüde
etkileyecektir. Bu durumda ikinci cevap aranacak sorular. Üretim ne düzeyde
yapılabilmektedir, üretimde karşılaşılan engeller nelerdir? Olmalıdır.
Bu çalışma yukarıda cevaplamaya çalıştığımız sorulara, özellikle Ezine
içinde üretim yapan mandıralarda genel yapı, sorunlar ve beklentilere ilişkin
düzenlediğimiz anket formlarıyla çözüm arayacağız. Bu bağlamda Ezine içinde
önemli yere sahip 11 mandıra sahibine uygulamış olduğumuz anketler
değerlendirilecek ve yörenin önde gelen peynir üreticileri ile yapmış olduğumuz
mülakatlar ele alınacaktır.
EZİNE PEYNİRİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ
Ezine’nin coğrafi özelliklerinin peynire etkisi
Ezine İlçesi Marmara’nın güney batısında Ege Denizine yakın bir bölgede yer alır.
4’te 1’i çayır ve meralardan oluşmaktadır. Coğrafi konumu itibariyle Ayvacık,
Bayramiç ve Çanakkale ile Ege denizi arasında yer almaktadır. Kırsal alana sahip
olduğu için bölgede genellikle küçükbaş hayvancılık gelişmiştir. Bu bağlamda
koyun ve keçi yetiştiriciliği için elverişli alanlar, söz konusu hayvanların daha kolay
üretimine olanak sağlamaktadır. Bu bölgede özellikle ilkbahar aylarında çok çeşitli
bitkiler yetişmektedir. Bunlardan önemli olanları; kekik, kırtıl, kara pırnal, çalı
meşesi, yaban mersini ve küçük otçuklardır (Ezine İlçe Tarım Müdürlüğü).
Yukarıda adı geçen bitkileri özellikle küçükbaş hayvanlar iştahla tükettiği
için, sütlerinin verim ve kalitesini arttırmaktadır. Elde edilen sütün lezzeti yanında
bileşim zenginliği ve özellikle de mineral madde içeriği zengin olduğundan bu
sütün de değerini arttırmaktadır. Bu bakımdan küçükbaş hayvan yetiştiriciliği bu
bölgede önemli olmakta ve kırsal kesimde yaşayanlar için önemli bir geçim kaynağı
olmaktadır. Talebin yoğun olması sebebiyle küçükbaş hayvanların sütü zaman
118
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
zaman yetersiz kalmakta ve inek sütü ile karıştırılmak yoluna gidilmektedir
(Türkkollu 2004:1).
Ezine Peyniri
Ezine peynirinin tanımı
Çanakkale’nin Ezine, Bayramiç ve Ayvacık ilçelerinin doğal bitki örtüsü ile Kaz
dağlarından gelen su kaynaklarıyla beslenen koyun, keçi ve inek sütlerinin
mevsimine göre belirli oranlarda karıştırılmasıyla elde edilen tam yağlı teneke tipi
beyaz peynirdir. Ezine Peyniri %40 oranında keçi sütü, %50 koyun ve %10 inek
sütü karışımıyla yapılmaktadır. 8-9 ay soğuk depolarda olgunlaştırılması
gerekmektedir. (www.ezine.gov.tr) Peynirin kaliteli olmasının nedenleri başında,
zengin bir meraya sahip olması, bölgede çeşitli bitkilerin yetişmesi ve hayvanların
rahatlıkla doğadan beslenebilmesi gelmektedir. Ayrıca bu süt mineral bakımından
oldukça zengindir. Ezine peyniri, klasik beyaz peynir olarak üretilir. Katkı maddesi
kullanılmadan yapılmaktadır. Özellikle soğuk hava depolarında olgunlaşma
dönemini geçirdikten sonra tam lezzetini alır ve piyasaya sunulur (Anonim 2003).
Ezine peyniri kendine özgü tat ve aromasıyla, damakta bıraktığı lezzet ile
sofralarda aranılan bir peynir çeşididir. Özellikle Kaz Dağlarının bölgeye bol
yağışla birlikte zengin bir bitki örtüsü ve bol oksijen sağlaması dolayısıyla
hayvanların yediği yemin direkt olarak aromasını etkilemesi, Ezine peynirine de
çok özel ve kendine özgü bir tat kazandırmaktadır (Süt Dünyası 2006).
Ezine peynirini diğer beyaz peynirlerden ayıran özellikler
Koyun inek ve keçi sütleri olmak üzere her üç tür süt mevsimine göre belli oranda
karıştırılarak Ezine peyniri üretiminde kullanılmaktadır. Üretimin yapıldığı bölge
gerek bitki örtüsü gerekse iklim olarak kaz dağlarından etkilenmektedir. Bitki
örtüsünde Mercanköşk (origanum majorana), güvey otu (origanum vulgare),
adaçayı (salvia officinalis), tüylü nane (mentha longifolia), oğul otu (melisa
officinalis) ve kekik (thymus vulgaris) başta olmak üzere yüzlerce kokulu bitki
bulunmaktadır. Hayvanların yediği yem direkt olarak sütün tat ve aromasını
etkilediği için bu özellik peynire de çok özel ve kendine özgü bir tat ve aroma
kazandırmaktadır. Ezine peyniri yapımında kullanılan süt, bölgede yetiştirilen
Tahirova, Sakız, Dağlıç+Sakız ırkı koyunlarından, Holstein türü kültür
ineklerinden ve karakeçi adlı keçi ırkından sağlanmaktadır. Özellikle Mart ayından
başlayıp Temmuz ayına kadar devam eden ve sezon içinde elde edilen sütler, Ezine
peyniri üretiminde kullanılmaktadır. Ezine peyniri üretiminde denizden elde edilen
tuz kullanılmaktadır. Deniz tuzu kullanımı, peynirin erimesini ve dağılmasını
engelleyerek olgunlaşma sonucunda suyunu kolayca dışarı vermesini sağlamaktadır.
Üretimde kullanılan maya, peynir altı suyu içerisine şirden (buzağı) ilave edilerek
hazırlanır (www.ezine.gov.tr).
119
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Ezine peynirinin bileşim ve özellikleri
Duyusal özellikleri
Görünüşü ve Yapısal Özellikleri
Ürün beyaza dönük, açık sarı renkte olup, orta sertlikte ve kırılgan olmayan bir
yapıya sahiptir. Az sayıda ve küçük çaplı gözenekler bulunmaktadır.
Tat ve Aroma Özellikleri
Peyniri, sütün bileşiminde bulunan süt yağından kaynaklanan kremamsı, tat ve
aromaya uygulanan ısıl işlemden de kaynaklanan pişmiş süt, tat ve aromasına
sahiptir. Ezine peyniri süt yağında meydana gelen parçalanmalar sonucu açığı çıkan
kendine özgü bir tat ve aromaya da sahiptir. Üretimde kullanılan üç farklı süt
türünün tat ve aroma özellikleri de ürüne taşınarak, tat ve aromayı etkilemektedir.
Ayrıca sütün bileşiminde bulunan protein, yağ ve süt şekerinin direkt etkisi veya
enzimatik-kimyasal-mikrobiyal tepkimeler sonucu ürünün karakteristik ve temel tat
özellikleri olan tatlımsı, tuzlu ve ekşi tatlar oluşmaktadır.
Kimyasal özellikleri
Ezine peyniri kimyasal içerik olarak, süt, şirden, su, kuru madde, yağ,
yağsız kuru madde, yağsız kuru maddede yağ, %45 kül, azotlu maddeler, suda
eriyen azot, fosfor, molfram (asitle pıhtılaşan), tane (asitle pıhtılaşan), NH2 halinde
azot, amid halinde azot, titrasyon asitliği ve PH’den oluşmaktadır
(www.gidamarka.com).
Coğrafi işaret ve Ezine peynirinin patent hakkı
Coğrafi işaret
Geleneksel süt ürünlerine kendilerine has bir takım özellikler içermektedirler. Bu
özelliklerini kendine has coğrafi koşullarından alabilmektedirler. Dolayısıyla aynı
tat ve kalitenin oluşması ancak ait oldukları yerlerde üretimlerinin
gerçekleştirilmesi ile mümkün olabilmektedir. Geleneksel gıdaların kendi
ortamlarında üretilmesine olanak sağlanması bu tip üretim yapan bölgelerin bu
alanda gelişmelerine imkan sağlayabilecektir. Ancak bu ürünlerin başka bölgelerde
üretilmesi hem kalite farklılığına hem de haksız rekabete yol açmaktadır. Bundan
dolayı geleneksel süt ürünlerinin üretimi yasayla korunmalıdır. Ezine’de olduğu
gibi bir bölgenin veya yörenin herhangi bir ürünü diğer yörelerde üretilenlerden
farklı olabilir. Söz konusu yörenin adıyla satılan ürünler tüketiciler tarafından o
yörenin adına belli bir güven duyularak tercih edilebilir. Dolayısıyla bu ürünün
koruma altına alınması gerekliliği ortaya çıkmaktadır (Yüceer 2006:2).
Ezine Peynirinin Patent Hakkı
Türkiye Cumhuriyeti Türk Patent Enstitüsü, marka sahibi olarak Ezine Peynirini
ve Mandıracılarını Koruma Geliştirme ve Tanıtma Derneği’ne, Markaların
Korunması Hakkında 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Göre 14.10.2005
120
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
tarihinden itibaren on yıl müddetle Ezine Peyniri Marka Tescil Belgesi vermiştir.
Buna göre; süt ve süt ürünleri: Her türlü süt, beyaz peynirler, kaşar peynirler,
yoğurt, ayran, kaymak, krema, krem şanti, süttozu, kefir, süt oranı fazla sütlü
içecekler, meyveli sütler, meyveli yoğurtlar, kımız, süt ve süt ürünlerinden isim
hakkı almıştır (TPE 2005).
Yine T.C. Türk Patent Enstitüsü tarafından Ezine Peynirini ve
Mandıracılarını Koruma, Geliştirme ve Yaşatma Derneği’ne Coğrafi İşaret Tescil
Belgesi verilmiştir. Coğrafi işaret Ezine Peyniri olarak belirlenmiştir. Buna göre
üretim bölgeleri olarak: Kazdağlarının kuzey ve batı kesiminde yer alan Ezine,
Bayramiç, Ayvacık ilçelerinin kullanacağı beyaz peynirin Ezine Peyniri olarak
nitelenebileceği; 05.08.2006 tarih ve 26250 sayılı Resmi gazete’de ilan edilmiş ve
555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde
Kararname’nin 12. maddesi gereğince 05.08.2006 tarihinden geçerli olmak üzere
tescil edilmiştir (TPE 2006).
Çanakkaleli peynir üreticileri, başka yörelerde üretilen peynirlerin üzerine
“Ezine Peyniri” yazılarak satışa sunulmasını engellemek için bir dernek çatısı
altında birleşip, Ezine, Çanakkale, Bayramiç ve Ayvacık’ta koyun ve keçi sütünden
üretilen ve “Ezine Peyniri” adı altında satılan peynirin adını markalaştırmak ve
tescil ettirmek amacıyla Türk Patent enstitüsüne başvurmuşlar ve haklarını
almışlardır (www.ezine.gov.tr).
Dolayısıyla alınan bu tescil belgesiyle birlikte Ezine, Bayramiç ve Ayvacık
ilçelerinin doğal bitki örtüsü ve su kaynaklarıyla beslenen koyun keçi ve ineklerden
elde edilen sütlerin mevsimine göre, keçi sütü en az %40, koyun sütü %45 ile %55
inek sütü en fazla %15 oranıyla karıştırılmasıyla üretilen peynir olarak tanımlanan
Ezine Peynirinin patent kullanımı, Ezine Peynirini ve Mandıralarını Koruma,
Geliştirme ve Tanıtma derneği koordinatörlüğünde, Çanakkale Ticaret Borsası,
Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,
Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü tarafından denetlenecek (www.gidasanayi.com).
EZİNE İLÇESİNDE MANDIRACILIK VE PEYNİR ÜRETİMİ
Ezine ilçesi içerisinde toplam 40 mandıra tesisi bulunmaktadır. Bu mandıralara AB
uyum süreci gereği üretim tekniklerinde bir takım değişiklikler yapma gereği
doğmuştur. En önemli değişiklik ise her mandıranın “süt soğutma tesisi”kurmak
zorunda olmasıdır. Bunun mandıra başına maliyeti ise 1 milyon ytl’yi bulmaktadır.
AB uyum yasaları çerçevesinde geleneksel üretim yöntemlerinin çok pahalıya
patlaması kaçınılmaz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda küçük
mandıraların bir araya gelip orta büyüklükte tesisler kurması bu maliyeti karşılama
yolunda bir çözüm yolu olabilmektedir (aksiyon.com).
Ezine’de peynir üretimine ilişkin yapılan anket çalışmasının sonuçları
Ezine İlçesinde Peynir üretimi yapan üretim tesislerinden rasgele seçilmiş 11 tesise
ilişkin bir anket çalışması gerçekleşmiştir. Bu anket çalışmasının Ezine peynirinin
yöresel, ulusal ve uluslar arası düzeyde sahip olduğu konumun, üretim
121
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
imkanlarının ve karşılaşılan sorunların saptanmasına yönelik oluşturulan çalışma
kapsamında veri elde etmek amacıyla hazırlandığı ilgili üreticilere bildirilmiştir.
Anket uygulanması sırasında görüştüğümüz Ezine Peynir üreticiliği
konusunda önemli hassasiyet ve girişimleri bulunan, üreticilerden Tacettin Temel
ile mülakat gerçekleştirilmiştir. Ezine Peynirciliği ve yaşanılan temel sorunlar
konusunda da önemli ipuçları elde edilmiştir.
Mülakatta Ezine’de 40 mandıra olduğu belirtilmiştir. Üretimde en önemli
unsurun hijyen koşulları olduğu belirtilmiş bu hijyen koşullarının yeterli düzeyde
sağlanabilmesinin öncelikle sütün elde edildiği hayvandan başlaması gerektiği
ortaya konmuştur. Dolayısıyla Ezine’de üretilen peynirin öncelikle dışarıya
satılabilecek nitelikte olması gerektiği ortaya konmuştur. Buna yönelik olarak
ortaya konabilecek projelerin devlet tarafından destek görebileceği bu bağlamda
proje üretme gerekliliği önemle vurgulanmıştır. Üreticilerin de küçük ölçekte
olması verimlilik düzeyini oldukça düşürdüğü, büyümek için bu küçük ölçekli
üreticilerin birleşmeleri gerektiği ortaya konmuştur. Ezine peyniri üretiminin
olmazsa olmazı koyun ve keçi sütüdür, dolayısıyla bunların üretimi önemlidir.
Ayrıca üreticilerin de sahip olduğu bilgilerin çok önemli olduğu ve bunlarında
bilinçlendirilmeleri gerektiği belirtilmiştir. Mülakat süresince üzerinde en çok
durulan konulardan bir tanesi, her peynirin Ezine peyniri olmayacağı bir takım
koşullara mutlak anlamda uyulması gerektiğidir. Ezine peynirinin korunması
anlamında atılan en önemli adımlardan bir tanesinin patent hakkı olduğu, artık her
isteyenin peynirlerini Ezine peyniri markasıyla satamayacağıdır. Bu güne kadar bu
sorun yüzünden Ezine peynirciliği hem sektörel anlamda hem de güven anlamında
çok büyük darbe yemiştir.
Anket uygulanan üreticilere, işletmelerinin kaç yıldır faaliyette olduğu ve
üretim tesislerinin nerede olduğu, üretim sürecinde kaç eleman çalıştırdıkları, yıllık
Ezine peyniri üretimlerinin ne kadar olduğu, yıllık satış miktarları, ürünlerini
dağıtım şekilleri, dağıtım yaptıkları Pazar alanları, ihracat yapıp yapmadıkları, son 5
yıl içerisinde talebin nasıl değiştiği, Ezine peynirinin marka olarak talepte beklenen
çekiciliği ne düzeyde sağladığı, Ezine peyniri üretiminde AB standartlarının ne
düzeyde sağlanabildiği, üretim ve pazarlama sürecinde en çok yaşanan
problemlerin neler olduğunu, süt sağlamada güçlük yaşanıp yaşanmadığını, Ezine
bölgesinde, üretim yaptıkları sektörde herkesin üzerine eğilmesi gereken en temel
sorunların ve çözüm önerilerinin neler olduğu ve üretim tesislerini büyütmeye
yönelik olarak bir planlarının olup olmadığı sorulmuştur.
İşletme faaliyet süresi ve üretim tesisi
Ankete katılan üreticiler faaliyet yılları olarak, 2 yıl, 3 yıl, 8 yıl, 11 yıl , 12 yıl, 14 yıl,
17 yıl, 28 yıl ve 66 yıl şeklinde cevaplandırmışlardır. Bazılarının Ezine içinde bazı
üreticilerin de Ezine’nin köylerinde faaliyet gösterdikleri görülmektedir.
Üretim sürecinde çalıştırılan eleman sayısı
122
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Ankete katılan üreticilerin bazıları aile fertleriyle çalıştıklarını, bazıları ise çalışan
sayısının üretim dönemleri itibariyle değişiklik gösterdiğini ifade etmiş diğerleri ise
5-20 kişi arasında değişen çalışanlarının olduğunu belirtmişlerdir.
Yıllık üretim miktarı
Ankete katılan üreticilerin belirtmiş oldukları yıllık üretim miktarı 5 ile 400 ton
arasında değişmektedir.
Ürün dağıtım şekli
Ankete katılan üreticilerin 1’i sadece toptan 2’si perakende geri kalanı ise hem
toptan hem de perakende satış şeklini gerçekleştirdiklerini belirtmişlerdir.
Dağıtım yapılan pazar alanları
Ankete katılan üreticiler İstanbul ve diğer iller, büyük yerleşim birimleri, Şehir ve
ilçeler, ilçe ve İstanbul piyasası, Türkiye geneli, Marmara bölgesinin bir kısmı,
İstanbul, İzmir, Bursa, toptan pazarı, tüm ulusal marketler yerelde ise toptancı ve
şarküteriler şeklinde cevaplandırmışlardır.
Ezine peyniri ihracatı
Ankete katılan üreticilerin ikisi Ezine peyniri ihracatı yaptıklarını bu ihraç
ülkelerinin ABD, İsrail ve Irak olduğunu belirtmiş, diğer katılımcılar ise ihracat
yapmadıklarını belirtmişlerdir.
Son 5 Yıl içerisinde Ezine peynirine talep düzeyinde değişme
Ankete katılan üreticilerin altısı son beş yıl içerisinde Ezine peynirine olan talebin
azaldığını, üçü değişmediğini ikisi ise arttığını belirtmişlerdir.
Ezine Peynirinin Marka Olarak Talepte Beklenen Düzeye Ulaşması
Bu konuda, ankete katılan üreticiler çeşitli görüşler belirtmişlerdir. Bu
görüşler:
a- Türkiye’de çeşitli yerlerde Ezine peyniri yapıldığı ve bunun kontrol altına
alınmadığı dolayısıyla kalitenin ve talebin düştüğü yani her yerde Ezine
peyniri adı altında üretim yapıldığı
b- Ezine peynirinin talepte beklenen çekiciliği fazlasıyla sağladığı
c- İyi bir marka olduğu ancak piyasada sahtelerinin varolmasıyla bitme
noktasına geldiği
d- İyi bir isim yaptığı
e- Son yıllarda biraz gerilediği çünkü sahtesinin aslının en az 5 katı daha fazla
satıldığının
f- Türkiye’de üretilen peynirler arasında en iyisi ve en arananı olduğu
g- Tam olarak istenilen düzeyi sağlayamadığı bunun nedeninin de dışarıdan
başka ürünlerin getirilip satılması
h- Büyük ölçüde piyasalara hakim olduğu
123
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Şeklinde ifade edilmiştir.
Ezine peyniri üretiminde AB standardı
Katılımcıların altısı Ezine Peynirinin AB standardını büyük ölçüde yakaladığını beşi
ise henüz üretimde AB standardına erişilmediğini belirtmişlerdir.
Üretim ve pazarlama sürecinde en çok yaşanan problemler
Ankete katılan üreticilerin üretim ve pazarlama sürecinde yaşadıkları problemleri
şu şekilde belirtmişlerdir:
a- Üreticiden alınan süt temiz değil ve standardı yok, taklit ve fason oldukça
yaygın ve Türkiye’nin her yerinde yapılıyor, Ezine peyniri üreticilerine
yeterli denetim yapılmıyor.
b- Üretimde bir sorun yok, pazarlamada sorun var. Biga’daki inek sütü
üreten mandıralar Ezine markası ile kalitesiz üretim yapıp piyasayı
bozuyorlar. Aynı durum diğer bölgelerde de var.
c- Sütler oldukça bilinçsiz bir şekilde sağılıp mandıraya bu şekilde veriliyor,
köylerimizde süt tonajı az.
d- Ezine peynirinin sahteleri piyasaya hakimdir, Ezine’de peynirin kalitesi
düşmektedir, Ezine peyniri en pahalı peynirdir. Bu da alım gücü düşük
olan halkın talebini düşürmektedir.
e- Koyun ve keçi sütü bulmak zorlaşmıştır. Mandıra ve fabrikalarda kalifiye
eleman sıkıntısı vardır.
f- Üretim zamanında köylerden toplanan sütün işletmeye zor gelmesi, koyun
ve keçi sütlerinin sıcak havalarda zamanında ulaşmaması, koyun ve keçi
sütlerinin istenilen değerlerde olmaması, piyasaya istenilen zamanda
peynirlerin sürülememesi.
g- Özellikle koyun ve keçi sütlerinin dağınık ve parça parça toplanması, süt
toplama merkezlerinin olmaması.
h- Ezine peynirinin sahte üretiminin olması, koyun ve inek sütü bulmakta
zorlanılması.
i- Daha çok büyük baş hayvan üretiminin gerçekleştirilmesi.
Ezine bölgesinde üretim yapılan sektörde üreticilerin üstüne eğilmesi
gereken temel unsurlar
Ankete katılan üreticilerin bu konuda üstünde durdukları unsurlar aşağıda
maddeler halinde verilmiştir.
a- Süt üreticileri bilinçlendirilmeli ve süt üretim maliyetleri düşürülmelidir.
Üreticinin kaliteli süt üretmesi sağlanmalıdır.
b- Ezine’de bütün üreticiler kendi üzerine düşen görevi yerine getirmelidir.
c- Kaliteli mal üretilmelidir.
d- İşletme sahipleri kendi aralarında birlik ve beraberliği sağlamalı, dışarıdan
sahte ürünlerin girişi engellenmeli,üreticinin malının da değerinde alınması
sağlanmalıdır.
124
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
e- En temel sorun pazarda bulunan sahte Ezine peynirleridir, bunlar büyük
ölçüde satışı etkilemektedir. Tüketiciye yanlış tanıtılmaktadır.
f- Kalite ve standartlarda süreklilik sağlanmalı ve işletmeler modernize
edilmelidir.
g- Süt temiz ve bilinçli sağılmalıdır. İğneli sütler mandıraya verilmemelidir.
h- Ezine markasına sahip çıkılmalıdır. Aksi taktirde birkaç yıl içinde Ezine
markası biter. Yani Edirne peynirinin akıbeti yaşanır.
i- Üreticiler maliyet hesabı yaptıktan sonra yapacakları fiyat ayarlamasıyla
fiyatın makul düzeye çekilmesine karar vermeliler. Çünkü fiyat alıcıya
yüksek gelmektedir.
j- En temel sorun süt üreticisindedir. Üretici hijyen kurallarına hiç
uymamaktadır. Sütün saklama şartları oldukça kötüdür.
Üretimin hızlı ve ucuz gerçekleşmesi için yapılması gerekenler
Ankete katılan üreticiler, bunun sağlanabilmesi için, sütlerin tanklarda toplanması
gerektiğini, başlıca merkezlere soğutucu süt tanklarının konulması gerektiğini,
şirketlerin birleşerek büyümesi gerektiğini, kalifiye eleman açığının kapanması ve
kaliteli-temiz süt sağlanması üreticilerin bilinçlendirilmesi yönünde görüş
bildirmişlerdir.
Ezine peynirinin yurtiçi talebinin arttırılması için yapılması gerekenler
Bu konuda üreticiler, görsel ve yazılı reklamların arttırılması, daha kaliteli mal
üretilmesi, patent korumasının da desteği alınarak dışarıdan mal getirilmesinin
önlenmesi, piyasada bulunan sahte ürünlerin kaldırılması, fiyatının daha makul
seviyelere çekilmesiyle yurtiçi talebin artacağını düşünmektedirler.
Ezine peynirinin ihracatının artması için yapılması gerekenler
Ezine peynirinin ihracatının artması için, ankete katılan üreticiler; süt kalitesinin
artması gerektiğini, üretim zincirinde sağımdan itibaren hijyenin sağlanması
gerektiğini, üretim teknolojisinin üst düzeyde ve ISO-Haccp standartlarında olması
gerektiğini, AB standartlarının sağlanması gerektiğini, gerekli tanıtımın yapılması ve
ürün kalitesinin arttırılması gerektiğini belirtmişlerdir.
Üretim tesislerinin büyütülmesi
Anket sonuçlarına göre üretim tesislerinin büyütülmesi için önce talep düzeyinin
yeterince artması gerektiği görüşü hakimdir. Bunun dışında teknolojik gelişme ve
arıtma sisteminin önemi ve gerekli standardizasyonların yerine getirilmesi gereği de
vurgulanmıştır.
Ankete katılan üreticilerin bazıları ayrıca birtakım görüşler belirtmişlerdir.
Bunlara göre Ezine peynirinin fiyat ayarlamasının mutlaka yapılması gerektiği aksi
taktirde Edirne peyniri gibi yok oluşun söz konusu olabilecektir. Süt fiyatlarında
bir gerileme olurken birkaç yıl içinde Ezine peyniri fiyatlarının artması uygun
değildir. Bir başka görüşe göre de Ezine peynirinin ismini koruyabilmesi için
125
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
koyun ve keçi sütlerinin iyi kalitede olması iyi kalitede olması, makul oranlarda
kullanılması bununla beraber, işletmelerin arıtma tesislerinin olması gerekmektedir.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Bir ekonomide arz-talep ve fiyat ilişkisi belirleyici faktörlerdir. Üretici bu koşullara
göre hareket etmektedir. Tüketici ise kendi faydasını maksimize etmek için çaba
harcar. Günümüz ekonomik sistemine baktığımızda Türkiye’de son yıllarda her ne
kadar enflasyon düşüyor dense de, adaletsiz gelir dağılımı sebebiyle hala çok büyük
çoğunluğun alım gücü düşüktür. Böylece ucuz mallara rağbet artmaktadır. Bu
noktada yaptığımız çalışmada da göreceğimiz gibi Ezine Peyniri piyasası da aslında
bu durumdan muzdariptir. Buna göre Ezine Peynirciliğinin içine düştüğü sıkıntılı
durumun en öncelikli sebebi özelliklerinin, isminin ve kalitesinin sömürülmesidir.
Aslında Türkiye’de her sektörde kronik olarak yaşanan durum da budur. Ucuz ve
kalitesiz malların insan sağlığının hiçe sayılarak üretilip satılması. Ezine peyniri de
farklı bir örneğidir. Üretim hakkı tamamen bölge üreticilerinin olmasına rağmen
sadece ismi kullanılarak insanlar kandırılmış ve kandırılmaktadır. Bunun en önemli
sebebi ülkemizde denetim mekanizmasının ya çalışmaması, ya yetersiz kalması, ya
da çok ağır işlemesidir.
Ezine peynir üreticilerinin bu sıkıntısına çare olabilecek büyük bir adım
atılmış ve patent hakkı alınmıştır. Ancak yaptığımız çalışma gösteriyor ki bu hak
halen yeterince kullanılamamakta ve gerçek Ezine peyniri üreticileri mağdur
olmaya devam etmektedirler. Çünkü halen piyasada sahte peynirler dolaşmaktadır.
Bunun çözümü için yasal hakların cesurca kullanılması bu bağlamda kampanyaların
yürütülmesi gerekmektedir. Bunun için önerilebilecek en iyi kaynak görsel ve yazılı
medya olacaktır.
Ezine peyniri üretiminde özellikle koyun ve keçi sütünün ağırlıklı
olduğunu ve bu oranlamanın mevsimine göre ayarlanması gerektiğini çalışmamızda
belirttik, yani inek sütünün en fazla %15 olması gerektiğini düşünürsek bu sütlerin
üretimi ve depolanması da önem kazanmaktadır. Yaptığımız çalışma gösteriyor ki
süt üreticileri hem yeterince bilinçli değil hem de hijyen kurallarına uyma
konusunda yetersizdir. Bunun içinse yapılması gereken üreticileri bilinçlendirecek
toplantı ve seminerlerin düzenlenmesi ve üreticilere yakın birimlerce bu
seminerlere katılımın en yüksek düzeyde sağlanması gerekmektedir.
Ezine peyniri üreticilerinin bir diğer sorunu küçük ölçekte üretim
gerçekleştirmeleri yani irili ufaklı mandıralarının olmasıdır. Bu parçalanma yok
oluşu da beraberinde getirebilecektir. Çünkü bu, ürünlerin hem niteliğinin hem de
niceliğinin düşmesine sebep olacaktır. Bunun için küçük üreticilerin derhal birleşip
orta ölçeğe kavuşmaları gerekmektedir.
Bir diğer sorun sütlerin üretim tesislerine ulaşım sorunudur. Bu sorunu
aşabilmek için de sütlerin belli merkezlerde toplanması ve dağıtılmasının
sağlanması gerekmektedir.
126
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Çalışma gösteriyor ki üreticilerin özellikle sıkıntı duyduğu konulardan biri
de kalifiye eleman sıkıntısıdır. Bu sıkıntının aşılması da ancak ara eleman yetiştiren
meslek yüksekokullarında bu alana ilişkin programların açılması olacaktır.
Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde belli bir takım standardizasyonların
getirilmesi zorunlu olacaktır. Bu da maliyetlerin oldukça artmasına sebep olacaktır.
Bunun içinde önerilebilecek şey yine birleşmeler olacaktır.
Fiyatlamanın piyasa koşullarının dikkate alınarak yapılması gereği söz
konusudur. Fiyatlardaki artış talebi ciddi ölçüde etkileyebilmektedir.
Denetim mekanizmasının hem süt üreticileri hem de peynir üreticileri için
daha sıkı ve disiplinli bir şekilde işletilmesi hayati önem taşımaktadır. Aksi taktirde
bir başıboşluk doğacak Ezine peynirine bakış değişecektir. Kurumların bu
bağlamda işlerlik göstermesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, hiçbir market veya şarküteri sahte Ezine peyniri
satamamalıdır. Patent hakkı kullanılmalıdır. Yoğun bir reklam kampanyasına
sistematik ve ortak hareket edilerek girişilmeli ve gerçek Ezine peynirinin tat ve
niteliklerini tüketiciler iyice algılamalıdır. Ezine Peynircileri birleşmeli ve karşılıklı
çıkarları gözeterek ortak hareket etmelidir.
KAYNAKÇA
Anonim
2003. Ezine Tanıtım Rehberi. Ezine Belediyesi Yayınları
Süt Dünyası
2006. “Adı Sınırlarımızı Aşan Ezine Peyniri”. Süt Ürünleri ve Teknolojileri Dergisi
Türkollu, C.
2004 Ezine Peyniri. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Yayınlanmamış Önlisans
Tezi
Türk Patent Enstitüsü: Marka Tescil Belgesi, 2005-44679
Türk Patent Enstitüsü: Coğrafi İşaret Tescil Belgesi, 2006/004
Yüceer, Y. K.
2006 “Geleneksel Süt Ürünleri ve Coğrafi İşaretin Önemi”. Süt Dünyası, Süt
Ürünleri ve Teknolojileri Dergisi.
Ezine İlçe Tarım Müdürlüğü verileri
http://www.ezine.gov.tr/show.php?page=peynir
http://www.gidamarka.com/index.php?Itemid=70&id=58&option=com_conten
t&task=view
http://www.gidasanayii.com/modüles.php?name=news&file=article&sid=9312
http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=24698
127
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
128
KARAMENDERES’İN DOĞAL VE İSTİLACI
BALIKLARI
ŞÜKRAN YALÇIN-ÖZDİLEK
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Eğitim Fakültesi
ÖZET
Bu çalışmada Karamenderes’in özellikle Ezine İlçesine bağlı Pınarbaşı köyü
yakınlarından toplanan tatlı su balık türleri belirlenmiş, bu türlerin arasına yayılmış
olan istilacı türler ve bu türlerin doğal türler üzerine olası etkileri tartışılmıştır. Bu doğal
su kaynağına, özellikle Pınarbaşı Köyü girişindeki sulama barajına, yapılmış olan
balıklandırma çalışmalarının sonuçları irdelenmiştir. Akarsuda başlıca sazangiller
(=Cyprinidae) familyasına ait olan türlerin yaygın olduğu belirlenmiştir. Önceki
kayıtlardan farklı olarak Cyprinus carpio ve istilacı bir tür olan Carassius gibelio
bölgede ilk kez kaydedilmiştir.
Anahtar kelimeler: Karamenderes, Çanakkale, Biga yarımadası, balık faunası,
istilacı türler.
ABSTRACT
The natural and exotic, invasive freshwater fish fauna of Karamenderes stream,
Çanakkale were determined. Fish materials were collected from principally near the
Pınarbaşı village at the lower part of Karamenderes reservoir located in Ezine district,
Çanakkale. Some ecological characteristics of this species are mentioned. The effects of
introduced fish species on natural fish fauna were discussed. The cyprinids members were
common on the Karamenderes stream. Cyprinus carpio and an invasive species Carassius
gibelio are recorded as first in Karamenderes stream.
Key words: Karamenderes, Çanakkale, Biga yarımadası, Balık faunası, invasive
species
GİRİŞ
Yeryüzünün milyonlarca yılda şekil alması sırasında zaman zaman akarsular diğer
akarsularla bağlantı kurmuş, zaman zaman bağlantıları kesilmiştir. Yer kabuğu
hareketleri özellikle tatlı sularda yaşayan organizmaların yeryüzünde dağılmasını
önemli ölçüde etkilemiştir. Biga yarımadası Marmara Bölgesi’nde Türkiye’nin
kuzey batısında yer alıp, Kuzeyde Marmara denizi, batıda Ege denizi ve güneyde
Edremit körfezi ile çevrilidir. Jeolojik hareketler, Biga yarımadasını da uzun bir
zaman süreci içinde şekillendirmiş ve iç suların zaman zaman Avrupa zaman
zaman Anadolu ile bağlantıları kurulmuştur. Jeolojik olarak Sakarya zonunun en
batı ucunu oluşturan Biga yarımadası kuzeyde Rhodope-Strandje zonu, Türkiye’de
İstanbul ve Sakarya zonları, batıda Yunanistan gibi çeşitli paleocoğrafik alanların
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
geçiş yolu üzerindedir (Beccaletto, 2003). Biga ve Gelibolu yarımadaları tatlı su
balık faunası bu yüzden doğal olarak hem Avrupa hem Doğu Karadeniz ve PontoCaspian, hem de az da olsa Akdeniz elemanlarını içerecektir. Demirsoy (1999)
Biga yarımadası güneyinin hibrit (melez) zonu olduğunu ve bölgede bulunan
yüksek dağların tür ve alttürler için alpinik ve buzul dönem formları için iyi bir
sığınak olabileceğini bildirmekte ve Alt Trias (245-210 milyon yıl önce) döneminde
Biga yarımadasının güneyinde Biga’dan Bursa, Bilecik, Ankara, Tokat üzerinden
Erzincan’a kadar bir hat üzerinde oluşan ve Karakaya formasyonu olarak
adlandırılan bir çöküntü ile meydana gelen Karakaya havzasının Paleo-Tetis dalmabatma zonu üzerinde bir “Kenar Deniz” niteliği taşıdığı ve bir iç havza özelliğine
sahip olduğu için batı ile doğu arasında, tatlı su formlarının göçmesinde önemli bir
suyolu oluşturmuş olabileceğini belirtmektedir. Böylece akarsularda bugün
rastladığımız balıklar da dâhil olmak üzere yüzlerce çeşit canlı türü milyonlarca
yılda şekillenerek mükemmel bir şekilde çalışan sucul ekosistemin önemli
elemanları olmuşlardır. Bu şekilde milyonlarca yılda yerkabuğu hareketleri
esnasında doğal yollarla yayılarak oluşan türler “yerli” veya “doğal” türler olarak da
adlandırılabilir. Tüm dünyada olduğu gibi teknolojinin gelişmesiyle birlikte artan
ihtiyaçların karşılanması için ülkemizde de akarsular üzerine kurulan barajlar,
akarsuların doğal yapısını doğrudan değiştirdiği gibi, bu barajlara balıkçılığı
geliştirmek üzere 1950 yıllarından itibaren “egzotik” (yabancı) türlerin aşılanması
ile akarsuların doğal faunasının değişmesine yol açmıştır (İnal ve Erk’akan 2006).
Balıklandırma çalışmaları için genellikle durgun sularda yapılmasına karşın çoğu
kez bu türler doğal akarsulara karışmıştır. Son elli yıldır yaklaşık 25 kadar tür,
isteyerek veya istenmeden ülkemiz sularına katılmıştır (İnal ve Erk’akan 2006).
Genellikle hızlı büyüyen, toleransları geniş, sık ve çok yavru veren türler olduğu
için aşılandıkları ortamda baskın tür haline geçen bu türler “istilacı türler” olarak
adlandırılabilir.
Karamenderes havzasını besleyen akarsular Biga yarımadasında Kazdağları
ve Ağı dağından doğup batı ve kuzeye doğru yönlenerek Troia yakınlarında
Kumkale ovasını suladıktan sonra Çanakkale Boğazı girişine dökülür. Yaklaşık 109
km uzunluktaki Karamenderes akarsuyu ve kolları, Biga yarımadasının balık tür
çeşitliliği bakımından en önemli akarsuları arasında yer almaktadır (Sarı ve diğ.
2006). Sarı ve diğ (2006) Karamenderes’te yedi tatlı su balık türü kaydetmişlerdir.
Karamenderes üzerinde 1997 yılında sulama ve içme suyu amaçlı Bayamiç barajı
kurulmuştur. Ayrıca Ezine ilçesine bağlı Pınarbaşı köyü civarında sulama amaçlı bir
baraj da bu akarsu üzerinde bulunmaktadır (Şekil 1). Her iki baraj göletinde de
Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri tarafından balıklandırma
çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmada Karamenderes akarsuyunda bulunan başlıca
balık türleri ve bu balıkların bazı ekolojik özelliklerini vermek amaçlanmıştır.
MATERYAL VE YÖNTEM
Araştırma boyunca Karamenderes üzerinde başlıca üç istasyondan örnekler
toplanmıştır. Birinci istasyon Karamenderes’in yukarı kısımlarından olup Karaköy
130
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Orman İşletme Şefliği yakınından belirlenmiştir. Yoğun olarak çalışılan ikinci
istasyon Ezine ilçesine bağlı Pınarbaşı köyü girişinde Karamenderes üzerine
kurulmuş olan sulama barajının hemen alt kısmındaki köprü altı olarak
belirlenmiştir (Şekil 1). Üçüncü istasyon olarak Pınarbaşı Köyü’nde Kırkgözler
mevkide bulunan sulama kanalları seçilmiştir. Birinci istasyondan (14 Ocak 2007
ve 26 Haziran 2007) iki kez, üçüncü istasyondan (26 Ocak 2008) bir kez, ikinci
istasyondan ise (Temmuz 2007 ile Ağustos 2008 tarihleri arasında) on altı kez
elektroşoker, serpme, kepçe, olta, fanyalı ağlar (25mm ve 35 mm göz açıklığında)
ile balık örneklemesi yapılmıştır. Toplanan örnekler derin dondurucuda saklanmış,
fotoğrafları çekilerek tanımlamaları (Almaça, 1986; Balık, 1975; Geldiay ve Balık,
1996; Erk’akan ve Atalay-Ekmekçi, 1998; 1999; İlhan ve diğ., 2005; Kuru, 1980;
Sarı ve diğ., 2006; Sarı ve diğ., 2008) yapılmıştır. Balık örnekleri bir kez
tanımlandıktan sonra her bir türden birkaç örnek etiketlenerek %4 lük formaldehit
içinde koleksiyona dâhil edilmiş, diğerleri ya canlı olarak bırakılmış veya başka bir
araştırmada kullanılmıştır. Bu çalışmada tanımlanan balıklara ait türün özelliğine
göre başlıca dorsal (D), anal (A), pektoral (P) ve ventral (V) yüzgeç ışın sayıları ile
yanal organda bulunan pul sayısı (L.lat.), birinci solungaç yayındaki diken sayısı
(GR) verilmiştir.
Bulgular ve Tartışma
Araştırma süresince 3 familya içinde 9 taxa kaydedilmiştir. Bunlardan 7 tanesi
doğal türler olup iki tanesi Carassius gibelio ve Cyprinus carpio önceki kayıtlarda
olmayıp Karamenderes için yeni kayıttır. Karamenderes havzasında tanımlanan
balık türleri aşağıda sıralanmıştır.
Familya: Anguillidae
Tür: Anguilla anguilla (L., 1758)
Türkçe adı: Avrupa yılan balığı
Materyal: İkinci istasyondan (Pınarbaşı köprü altından) 1 birey elektroşoker ile, 1
birey olta ile yakalandı.
Sarı ve diğ. (2006)’da yaptıkları çalışmada. Biga yarımadasında Mıhlı, Şahin,
Manastır, Kazan ve Zeytinli çaylarında bulunduğunu, belirtmiş, Karamenderes’te
bu türe rastlamamışlardır. Ülkemizde Akdeniz, Marmara ve Karadeniz’e dökülen
akarsularda olduğu belirtilmektedir (Geldiay ve Balık 1996). Akdeniz’e, Kuzey
Afrika ve Avrupa’nın batısındaki Atlantik Okyanusu’na dökülen tüm akarsularda
bulunabilir.
Bu familyanın ülkemizde yaşayan tek türü vardır (Şekil 3a). Vücut yılan şeklinde,
pullar çıplak gözle görülmez, pelvik yüzgeçleri yoktur. Alt çene üst çeneden biraz
daha uzundur. Gelişme basamaklarına göre başlıca leptacephalus, cam yılan balığı,
elver, sarı yılan balığı, gümüşi yılan balığı gibi morfolojik olarak birbirinden farklı
formları vardır. Karnivor (etçil) bir tür olup balık, küçük omurgasız hayvanlar,
böcek larvaları ile beslenir (Yalçın-Özdilek ve Solak 2007).
Bu tür üyeleri katadrom yani denizde üreyen, beslenmek ve olgunlaşmak
131
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
için tatlısulara göç etmek zorunda olan balıklardır. Üreme göçleri ilginçtir (YalçınÖzdilek 2008). Son yıllarda sayıları çok azalmıştır. Özellikle göç etmek zorunda
olmaları ve akarsular üzerine yapılmış barajların göçlerine engel olması sayılarının
azalmasında önemli bir faktördür (Dekker, 2000). Göç yolları üzerine kurulmuş
olan barajlarda balık geçitleri mutlaka yapılmalı ve işletilmelidir.
Familya: Cobitidae
Tür: Cobitis fahirae Atalay-Ekmekçi & Nalbant, 1998
Türkçe adı: D: III 7, A: II 5, P: I 7, V: II 5
Materyal: İkinci istasyondan (Pınarbaşı köprü altından) 2 birey serpme ile
yakalandı.
Bu tür ilk olarak Atalay-Ekmekçi ve Nalbant tarafından Aydın ilinin Selçuk
ilçesinde Küçük Menderes nehrinden toplanan örnekler üzerinden tanımlanmıştır.
Bu türün diğer örnekleri Bergama yakınlarındaki Bakır deresi (Erk’akan, Kuru ve
Atalay koleksiyonu), İzmir’in Gediz havzasındaki Nif deresi (Erk’akan, Kuru ve
Atalay koleksiyonu), İzmir-Karadere (Erk’akan, Kuru ve Atalay koleksiyonu) ve
Bakır deresinin Kırkağaç kanalından (Erk’akan, Kuru ve Atalay koleksiyonu)
toplanmıştır (Erk’akan ve Atalay-Ekmekçi 1998).
Vücut nispeten yüksek ve basıktır (Şekil 3b). Ağız etrafında üç çift kısa bıyık
bulunur. Suborbital diken düzdür. Kuyruk sapının üst ve alt kısmında küçük karina
bulunur. Üç Gambetta pigment zonu mevcuttur. Dorsal ve kuyruk yüzgeçlerinde
sırasıyla üç ve dört sıra şerit bulunur (Erk’akan ve Atalay-Ekmekçi 1998). Bu
türün biyolojisi ve ekolojisi hakkında detaylı bilgiler bulunmamaktadır.
Familya: Cyprinidae
Tür: Barbus tauricus escherichi Steindachner, 1897
Türkçe adı: Bıyıklı balık
D: IV 8, A: III 5, P: I 12, V: II 7, L.lat: 64
Materyal: Birinci istasyondan 2 birey, ikinci istasyondan (Pınarbaşı köprü
altından) 71 birey serpme ile yakalandı.
Bu tür Biga yarımadasında ayrıca Gönen, Kocabaş, Tuzla, Sütüven, Zeytinli,
Yaşyer akarsularında da bulunmaktadır (Sarı ve diğ. 2006). Türkiye’de Çoruh
Nehri (Karaman 1971, Kuru 1975, Solak 1978), Sakarya Havzası (Erk’akan 1983),
Doğu Karadeniz Kıyılarında (Kutrup 1993, Turan, 2003), İznik Gölü (Özuluğ ve
diğ. 2005, Rize-İyidere (Kovacic ve Engin 2008), Samsun Terme’de Miliç
Irmağında ve Engiz Çayında (Uğurlu ve Polat 2006, 2008), Rize Yeşildere (Şahin
ve diğ. 2007) dağılış göstermektedir.
Vücut boyu nispeten uzun standart boyu maksimum vücut yüksekliğinin 4,5
katı kadardır. Burun ucu sivri olup iki çift bıyık iyi gelişmiştir. Ağız ventraldedir.
Sırt kısmı koyu sarı, karın kısmı açık sarıdır. Vücudun tamamında düzensiz
benekler bulunur (Şekil 4a). Boyu en fazla 23 cm kadar olarak kaydedilen bu tür
bireyleri genellikle akarsuların aşağı kısımlarında yaşayabilirler (Şahin ve diğ. 2007).
132
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Şahin ve diğ. (2007) Rize Yeşildere’de yaptıkları araştırmada I yaşındaki bireylerin
en fazla olduğunu, yasak olmasına rağmen yasa dışı yollarla yapılan avcılık
nedeniyle II, III ve IV yaşındaki bireylerin sayıca az olduğunu belirtmiştir.
Tür: Chalcalburnus chalcoides (Güldenstädt, 1772)
Türkçe adı: Tatlısu kolyoz balığı
D: III 8, A: III 14, P: I 13-15, V: I 9, L.lat: 72-78
Materyal: Üçüncü istasyondan (Pınarbaşı Kırkgözler mevkiinden) kepçe ile 7
birey, İkinci istasyondan (Pınarbaşı köprü altından) serpme ile 1 birey yakalandı.
Bu tür Biga yarımadasında Gönen, Kocabaş ve Tuzla derelerinde de
bulunur (Sarı ve diğ. 2006). Ömerli Barajı’nda (Gaygusuz ve diğ. 2007), Rizeİyidere (Kovacic ve Engin 2008), Sapanca Gölü (Özuluğ ve diğ. 2007), Samsun
Terme Miliç Irmağı, Samsun-Çakmak Baraj Gölü ve Engiz Çayı’nda (Uğurlu ve
Polat 2006, 2007, 2008), genel olarak Marmara ve Karadeniz kıyılarında yayılış
göstermektedir (Geldiay ve Balık 1996).
Vücut ince uzun, gözler iridir. Alt çene daha uzun ve ağız yukarı doğru
yönelmiştir. Alt dudak ortasında küçük bir kabarcık vardır. Ağız büyüktür ve
protraktil yapıdadır. Sikloit pulları kolay dökülür. Renk sırtta esmer-gri, yan taraflar
ve karın kısmı gümüşümsü beyazdır (Şekil 4b).
Tatlısu formu olmalarına rağmen zaman zaman acısulara girebilirler.
Başlıca sucul omurgasız, yumuşakça, küçük kabuklular ve böcek larvaları ile
beslenirler (Geldiay ve Balık 1996).
Tür: Gobio gobio (L., 1758)
Türkçe adı: Dere kayabalığı
D: III-6, A: II-6, P: I-15, V: II-6, Llat: 38
Materyal: Birinci istasyondan (Karaköy Orman İşletme Şefliği yakınından)
serpme ile 6 birey avlanmıştır.
Bu tür Biga yarımadasında ayrıca Kocabaş ve Tuzla derelerinde de bulunur
(Sarı ve diğ. 2006). Asya ve Avrupa’nın büyük bir kısmında yayılış gösterir.
Ülkemizde Doğu, Güney ve Güneydoğu hariç bütün Anadolu’da bulunabilir
(Geldiay ve Balık 1996).
Vücut iğ şeklindedir, pullar iridir. Burun yuvarlak, gözler başın üst kısmına
yakın, ağız ventraldedir. En fazla 20 cm kadar olabilirler (Şekil 5a). Sırt kahverengi
yeşil, yan taraflar açık, karın kısmı gümüş beyaz-gridir. Vücudun yan taraflarında 810 adet belirgin kahverengi benekler bulunur (Geldiay ve Balık 1996).
Akarsuların alabalık zonu ve daha aşağı kısımlarda yaşar (Aarts ve Nienhuis
2003). Genellikle balık yumurtaları, böcek larvaları, küçük kabuklular ve
solucanlarla beslenir (Geldiay ve Balık 1996).
Tür: Leuciscus cephalus (L., 1758)
Türkçe adı: Tatlısu kefali
D III 7-9, A III 7-9, P I 13-19, V II 7-9, L. lat. 41-48
133
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Materyal: Birinci istasyondan (Karaköy orman işletme şefliği) 16 birey, 2.
istasyondan (Pınarbaşı köprü altı) 87 birey serpme ile 1 birey 25 mm göz
açıklığındaki fanyalı ağla yakalandı.
Biga yarımadasındaki tüm sularda ve (Sarı ve diğ. 2006) genel olarak ülkemizde
yaygın olarak bulunur (Geldiay ve Balık 1996).
Vücut yanlardan basık, baş büyük, gözler küçük, ağız geniş ve yukarıya
yöneliktir. Sırt koyu, yanlara doğru açılır, karın kısmı beyazdır (Geldiay ve Balık
1996).
Akarsuların alabalık zonu ve daha aşağı kısımlarında yaşarlar (Aarts ve
Nienhuis 2003). Omnivor karakter gösteren bu balıklar çeşitli sucul böcekler,
solucanlar, yumuşakçalar, balık yumurtaları, çeşitli su bitkileri ve tohumları ile
beslenirler. Yaşlı bireyler ise karnivor olarak beslenir (Geldiay ve Balık 1996).
Tür: Rhodeus amarus (Bloch, 1782)
Türkçe adı: Acı balık
D: III 9, A: III 9, P: I 12, V: II 7, L.lat: 4
Materyal: İkinci istasyondan (Pınarbaşı köprü altı) bir birey (♀) serpme ile
yakalandı.
R. amarus Biga yarımadısında ayrıca Gönen, Kocabaş, Çınar ve Tuzla
derelerinde de bulunmaktadır (Sarı ve diğ. 2006). Ülkemizde genellikle Ege
bölgesinin batısı, Marmara bölgesi ve tüm Karadeniz bölgesinde yaygındır (Geldiay
ve Balık 1996).
Vücut yanlardan yassı, pullar iri, yanal organ (L.lat) tam değildir (Şekil 6a).
Sırt yeşil, yan tarfları ve karın kısmı gümüşi beyazdır. Vücudun yan tarafında
baştan kuyruğa kadar mavi-yeşil renkli bir bant vardır. Dişi bireyde ovipozitor
denen beyaz renkli bir yumurtlama borusu vardır (Geldiay ve Balık 1996).
Akarsuların alabalık zonunun daha alt kısımlarından hızlı akan Tymallus
bölgesinden itibaren aşağı kısımlara kadar yayılış gösterir (Aarts ve Nienhuis 2003).
Yüksek yapılı bitkiler, algler, böcek larvaları ve küçük kabuklularla beslenirler
(Geldiay ve Balık 1996).
İstilacı balık türleri
Karamenderes’te kaydedilen Cyprinus carpio (L.,) egzotik, Carassius gibelio Bloch
1772 ise istilacı türlerdir.
Familya: Cyprinidae
Tür: Cyprinus carpio (L., 1758)
Türkçe adı: Sazan
D: III 17 A: III 6 P: I 16 V: II 7 L.lat: 38
Materyal: İkinci istasyondan (Pınarbaşı köprü altından) 1 birey 35 mm göz
açıklığındaki fanyalı ağla yakalandı.
Ekonomik önemi olması ve yapay olarak üretilmesi nedeniyle asıl vatanı
Güneydoğu Asya (Çin) olup bütün Avrupa, İngiltere ve Amerika’ya yayılmışlardır
(Geldiay ve Balık 1996). Ülkemizde de Ceyhan nehri üzerinde kurulan Menzelet
134
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
barajına olduğu gibi birçok baraj gölüne yapay olarak aşılanmıştır (Alp ve diğ.
2005).
Vücut oval ve büyük pullarla örtülüdür. Baş iri, ağız küçük ve terminaldir.
Ağız etrafında iki çift bıyık bulunur. Dorsal ve anal yüzgeçlerin 3. basit ışınlarının
arka kenarları testere dişi gibi tırtıklıdır (Geldiay ve Balık, 1996).
Akarsuların “Barbel zonu” olarak da adlandırılan aşağı kısımlarında Barbus
(bıyıklı balık) türlerinin yaşadığı alanlarda yaşarlar (Aarts ve Nienhuints 2003).
Garcia-Bertou (2001), Ispanya’nın Katalonya bölgesinde bulunan Banyoles
Gölü’nde yaptığı bir araştırmada Cyprinus carpio türü ile Rutilus rutilus türü
bireylerinin aynı ortamda yaşadığını ve her iki türe ait bireylerin besin içeriklerinin
önemli ölçüde benzediğini belirtmiştir. Kültür ortamında özel yemlerle beslenen
bu tür doğal ortamda başlıca su pireleri, sinek larvaları, solucanlar, küçük
yumuşakçalar, bitkisel taneler ve alglerle beslenirler (Geldiay ve Balık 1996).
Tür: Carassius gibelio (Bloch 1782)
Türkçe adı: Havuz balığı
D: III 18-20, A: III 6, Solungaç diken sayısı: 41-45, L.lat: 30
Materyal: İkinci istasyondan (Pınarbaşı köprü altından) 126 birey serpme ve 25 ve
35 mm göz açıklığındaki fanyalı ağla yakalandı.
Carassius türleri Asya kökenli olup İlhan ve diğ. (2005)’in de belirttiği gibi
DSI ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından barajları balıklandırmak için
üretme çiftliklerinde yetiştirilmiş aynalı ve pullu sazan (Cyprinus carpio L.,) yavruları
arasına karışarak istenmeden neredeyse tüm İç Anadolu, Marmara, Ege, Akdeniz,
Karadeniz iç sularına yayılmışlardır. Kılçıkları fazla olduğu için besin olarak tercih
edilmemektedir.
Carassius cinsine ait üç tür bilinmektedir. C. auratus, C. carassius ve C. gibelio.
Bu üç tür birbirine çok benzemekle birlikte İlhan ve diğ. (2005) bu üç türü
birbirinden en iyi bir şekilde ayırt eden özelliğin birinci solungaç yayı üzerindeki
dikenlerin sayısı olduğunu ve birinci solungaç yayında 26-33, 36-40 ve 42-54
arasında diken olanların sırasıyla C.
C. carassius, C. auratus ve C. gibelio olduğu bildirmişlerdir (Porcellotti, 2001).
Görünüş olarak C. carpio türüne çok benzer, ağzında bıyıkların olmaması,
kuyruk yüzgecinin daha az girintili olması ve farinks dişlerinin tek sıralı olmasıyla
bundan ayrılır (Geldiay ve Balık 1996). Renk çok değişken olmakla birlikte sırt yeşil
kahverengi, yan tarafları sarımsı, karın kısmı ise beyazdır (Şekil 6b).
İnsanın sucul ortamlara aşılamış olduğu çoğu istilacı türler endemik türleri
ortadan kaldırmış veya sayılarını önemli ölçüde azaltmıştır. Ayrıca aşılanmış bu
türler melezlenme, avlama, besin rekabetine girme veya habitatlarını değiştirme,
gibi sebeplerle doğal türleri tehdit edebilmektedir (Crivelli 1995). Ülkemiz sularına
balıklandırma çalışmaları nedeniyle takdim edilen en eski türlerden biri aynalı veya
pullu sazanlardır. Yeni kurulan baraj göllerini sazan (C. carpio) ile balıklandırma
çalışmaları 1950’li yıllarda başlamıştır. Birçok bölgede baraj göllerinden akarsulara
da karışan C. carpio bireyleri, ülke çapında yaygınlaşmıştır. C. carpio ekonomik
135
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
önemi olan ve sevilerek tüketilen bir türdür. C. gibelio ise ekonomik önemi olmayan
bir türdür ve balıklandırma çalışmaları esnasında ülkemiz sularına 1990’lı yıllarda
istenmeden karışmaya başlamıştır. Yılmaz (2004) Mumcular Baraj Gölü’nde C.
carassius türü bireyleri ile C. carpio bireyleri arasında besin rekabeti olduğunu, Balık
ve diğ. (2004) ise Eğirdir Gölü’nde C. gibelio populasyonunun C. carpio
populasyonunu gelecekte negatif bir şekilde etkileyeceğini belirtmişlerdir (İnnal ve
Erk’akan 2006). Şaşı ve Balık (2003) C. gibelio populasyonunun ortamındaki
ekonomik öneme sahip özellikle C. carpio ve L. cephalus ile besin rekabetine girerek
onları olumsuz etkileyeceğini bildirmişlerdir. Gaygusuz ve diğ. (2007) C. gibelio
bireylerinin Ömerli baraj gölüne karışmasından itibaren büyük vücutlu doğal
balıkların birim avlanma miktarlarında azalma kaydetmişlerdir.
Bu çalışmada C. carpio bireylerine kıyasla C. gibelio bireylerine özellikle baraj
altındaki Pınarbaşı Köprü altında daha fazla rastlanmıştır. C. gibelio ile doğal türler
olan L. cephalus ve B. t. escherichi türleri arasında besin rekabeti olup olmadığı
üzerine araştırmalar yapılması önerilebilir.
Karamenderes ve kollarında en yakın zamanda Sarı ve diğ (2006)’nin
yapmış olduğu çalışma ile kaydedilen türlerden Salmo trutta macrostigma Dumeril,
1858 hariç tamamı bu çalışmada kaydedilmiştir. Bu türe rastlanılmamasının sebebi
olarak S. t. macrostigma bireylerinin akarsuların üst kesimlerinde dağılış göstermesi
ve bu çalışmada da 1 nolu istasyon olan üst kesimlerden yeterli sayıda örnekleme
yapılmamış olması gösterilebilir.
KAYNAKÇA
Aarts, B.G.W. ve P.H. Nienhuis
2003 “Fish zonations and guilds as the basis for assessment of ecological
integrity of large rivers.” Hidrobiologia. 500:157-178.
Almaça, C.
1986 “On Some Barbus Species from Western Asia (Cyprinidae, Pisces).” Ann.
Naturhist. Mus. Wien. 87B: 5-30.
Alp, A., C. Kara, H.M. Büyükçapar, O. Bülbül
2005 “Age, Growth and Condition of Capoeta capoeta angorae Hanko 1924 from
the Upper Water Systems of the River Ceyhan, Turkey.” Turk. J. Vet. Anim. Sci.
29: 665-676.
Balık, S.
1975 Batı Anadolu Tatlısu Balıklarının Taksonomisi ve Ekolojik Özellikleri Üzerine
Araştırmalar. Doktora Tezi. Ege Üniversitesi. İzmir 60s.
Balık, I., R. Ozkök, H. Çubuk, R. Uysal
2004 “Investigation of some biological characteristics of the silver crucian carp,
Carassius gibelio (Bloch 1782) Population in Lake Eğirdir.” Turk J Zool 28:19–28.
Beccaletto, L.
2003 Geology, correlations, and geodynamic evolution of the Biga Peninsula (NW Turkey).
PhD. Thesis. Université de Montpellier (France). 187s.
Crivelli, A.J.
136
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
1995 “Are fish introductions a threat to endemic freshwater fishes in the
northern Mediterranean Region?” Biol. Cons. 72: 311-319.
Demirsoy, A.
1999 Genel ve Türkyiye Zoocoğrafyası “Hayvan Coğrafyası”. Meteksan Yayınları.
Ankara.
Dekker, W.
2000 “Monitoring of glass eel recruitment.” Netherlands Institute of Fisheries
Research, IJmuiden, the Netherlands, report C007/02-WD, 262 pp.
Erk'akan, F
1983 “Sakarya Havzası Balıklarının Sistematiği ve Biyo-Ekolojisi Üzerine
Araştırmalar.” Doğa Tr. Vet. ve Hay. Derg. 7:141-154.
Erk’akan, F., F.G. Atalay-Ekmekçi,
1998 “Türkiye’den Cobitis Genusuna ait dört yeni tür ve bir yeni alttür (Pisces:
Ostariophysi: Cobitidae).” Turkish Journal of Zoology. 22:9-15.
Erkakan, F., F. G. Atalay-Ekmekçi, T. T. Nalbant,
1999 “A review of the genus Cobitis in Turkey (Pisces: Ostariophysi:
Cobitidae).” Hidrobiologia, 403: 13-26.
Garcia-Berthou, E.
2001 “Size- and depth-dependent variation in habitat and diet of the common
carp (Cyprinus carpio).” Aquat. Sci. 63:466-476.
Gaygusuz, Ö., A.S. Tarkan, Ç. Gürsoy Gaygusuz.
2007 “Changes in the fish community of the Ömerli Reservoir (Turkey)
following the introduction of non-native gibel carp Carassius gibelio (Bloch, 1782)
and other human impacts.” Aquatic Invasions 2 (2): 117-120.
Geldiay, R., S. Balık
1996 Türkiye Tatlısu Balıkları. (II. Baskı), Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi.
İzmir.
Harita Genel Komutanlığı, 2008. Türkiye Fiziki haritası. Erişim tarihi 28 Temmuz
2008.
http://www.hgk.mil.tr/CografiUrunKatalogu/tematik/resimler/turkiye_fiziki_10.
jpg
İnal, D., F. Erk’akan
2006 “Effects of exotic and translocated fish species in the inland waters of
Turkey.” Rev Fish Biol Fisheries 16:39–50.
İlhan, A., S. Balık, H.M Sarı, M.R. Ustaoğlu,
2005 “Batı ve Orta Anadolu, Güney Marmara, Trakya ve Batı Karadeniz
Bölgeleri İçsularındaki Carassius (Cyprinidae, Pisces) Türleri ve Dağılımları.” Ege
Üniversitesi Su Ürünleri Dergisi, 22 (3-4): 343-346.
Karaman, M.S.
1971 “Süsswasserfische der Türkei, 8, teil.” Mitt. Hamburg. Zool. Mus. Inst. 67:
175-254.
Kovacic, M., S. Engin,
2008 “Two new species of Neogobius (Gobiidae) from northeastern Turkey.”
137
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Cybium 32(1): 73-80.
Kuru, M.
1975 Dicle-Fırat, Kura-Aras, Van Gölü ve Karadeniz Havzası Tatlısularında Yaşayan
Balıkların (Pisces) Sistematik ve Zoocoğrafik Yönden İncelenmesi. Doçentlik Tezi, Atatürk
Üniversitesi Fen Fakültesi, Erzurum.
Kuru, M.
1980 “Key to the inland water fishes of Turkey.” Hacettepe Bulletin of Natural
Sciences and Engineering 9:113-133.
Kutrup, B.
1993 Trabzon Yöresindeki Tatlısu Balıklarının Taksonomisi ve Ekolojik Özellikleri
Üzerine Araştırmalar. Doktora Tezi, K.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon.
Porcellotti, S.
2001. < http ://www. ittiofauna. Org / webmuseum / pesciossei / cypriniformes
/ cyprinidae/ carassius/carassius.htm> (12 January 2004).
Sarı, H.M., S. Balık, M.R. Ustaoğlu, A. İlhan,
2006 “Biga Yarımadasının Tatlısu Ihtiyofaunasının Dağılımı ve Ekolojisi,
Kuzey-Batı Anadolu, Türkiye.” Turkish Journal of Zoology. 30:35-45.
Sarı, H.M., S. Balık, M.R. Ustaoğlu, A. İlhan
2008 “Population Structure, Growth and Mortality of Carassius gibelio (Bloch,
1782) in Buldan Dam Lake. Turkish.” Journal of Fisheries and Aquatic Sciences 8: 2529.
Şaşı, H. ve S. Balık
2003 “The Distribution of Three Exotic Fishes in Anatolia.” Tr.J. of Zoology, 27:
319–322.
Solak, K.
1978 “Çoruh ve Aras Havzasında yaşayan 3 Barbus türü, Barbus plebejus (BON.),
Barbus mursa (GÜLD.), Barbus capito (GÜLD.).” Doğa Bilim Dergisi. 11: 162-167.
Şahin, C., H.O. İmamoğlu, D. Turan, B. Verep, V. Taşkın
2007 “A Preliminary Study on Growth Parameters and Mortality Rates of the
Barbel (Barbus tauricus escherichi Steindachner, 1897) in Yeşildere Stream, Rize,
Turkey.” Turkish Journal of Zoology. 31:295-300.
Turan, D.
2003 Rize ve Artvin Yöresinde Yaşayan Tatlısu Balıklarının Sistematik ve Ekolojik
Yönden İncelenmesi. Doktora Tezi, Ege Üniv., Fen Bil. Enst. İzmir.
Özuluğ, M., Ö. Altun, N. Meriç
2005 “On the Fish Fauna of Lake İznik (Turkey).” Turkish Journal of Zoology.
29:371-375.
Özuluğ, M, A.S. Tarkan, Ö. Gaygusuz, Ç. Gürsoy
2007 “Two New Records For The Fısh Fauna of Lake Sapanca Basın (Sakarya,
Turkey).” Journal of Fisheries Sciences 1 (3): 152-159.
Uğurlu, S. ve N. Polat,
2006. “Miliç Irmağı (Terme, Samsun) Balık Faunası.” Ege Üniversitesi Su Ürünleri
Dergisi. 23 (3-4):441-444.
138
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Uğurlu, S. ve N. Polat
2007 “Çakmak Baraj Gölü (Samsun) Balık Faunası.” Fırat Üniversitesi Fen ve
Müh. Bil. Dergisi 19(4):443-448.
2008 “The Fish Species Inhabiting in the Engiz Stream (Samsun-TURKEY).”
International Journal of Natural and Engineering Sciences 2 (1): 97-99.
Yalçın-Özdilek, Ş. Ve K. Solak
2007 “The Feeding of European Eel, Anguilla anguilla L. in The River Asi,
Turkey.” Electronic Journal of Ichthyology. 1:26-34.
Yalçın-Özdilek, Ş.
2008 Asi Nehri ve Amanos Derelerine Ekolojik Bakış. Ekolojik Okur Yazarlık
(Ergün Y., Yalçın-Özdilek Ş., Pamir H.). Mustafa Kemal Üniversitesi Yayınları.
Antakya Hatay.
Yılmaz, F
2004 “Physico-chemical features of Mumcular Dam Lake (Mugla-Bodrum).”
Ekoloji 50: 10–17.
139
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Şekil 1. Karamenderes Ezine-Pınarbaşı mevki üzerinde kurulmuş baraj göleti
140
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Şekil 2. Karamenderes ve kolları (Harita Genel Komutanlığı, 2008). Örnek
toplanan üç istasyon (1. Karaköy Orman işletme şefliği, 2. Pınarbaşı Köyü sulama
barajı altı, 3. Kırkgözler mevki).
Şekil 3 a. Avrupa yılan balığı (Anguilla anguilla L., 1758) b. Cobitis fahirae AtalayEkmekçi & Nalbant, 1998
141
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Şekil 4a. Barbus tauricus escherichi Steindachner, 1897 b.Chalcalburnus chalcoides
(Güldenstädt, 1772)
Şekil 5a. Gobio gobio (L., 1758) b. Leuciscus cephalus (L., 1758)
142
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
(a)
(b)
Şekil 6a. Rhodeus amarus (Bloch, 1782) b. Carassius gibelio (Bloch, 1782)
143
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
144
DOĞAL, KÜLTÜREL VE EKONOMİK DEĞERLERİ
İLE EZİNE İLÇESİNE GENEL BİR BAKIŞ
Zerrin MERSİN
Ümit TEKİN
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Ezine Meslek Yüksekokulu
ÖZET
Adını Ezine peyniri ile ülkemize ve dünyaya duyuran Ezine ilçesi doğal kültürel ve
ekonomik değerleri ile çok önemli bir coğrafyaya sahiptir.Bu çalışmada bu değerler bütün
detayları ile incelenerek geliştirilmesine yönelik öneriler ortaya konulmuştur. Ezine,
peyniri dışında zeytini, kaplıcası ve ören yerleri ile günümüzde oldukça ilgi
uyandırmaktadır. Geçmişte ise testicilik, halıcılık, saraçlık, ağaç oymacılığı gibi
özellikleri ile önemli bir yere sahip iken artık önemini kaybetmiştir. Bu çalışma
günümüzde var olan ve geçmişte olan tüm değerlerinin bir analizini yapıp geliştirilmesine
olanak sağlayacak öneriler ortaya koymaktadır.
Anahtar Kelimeler: Ezine Kültürel yapısı, Sosyoekonomik özellikleri,Coğrafi yapısı.
ABSTRACT
Ezine town has become known by the “Ezine Cheese” in our country and around the
world but it also has very important geographical position with its cultural and economical
values. In this study, all the values were examined in detail and the suggestions for the
improvement were made. Besides the well known cheese sector, Ezine also gets a lot of
attention for the olive production, thermal springs, ancient ruins. In the past, carpet
making, earthenware jug making, wood carving took very important place in economic and
social life but today they lost their importance. This study aims to analyze the values of
today and the past of Ezine and provide suggestions for the improvements.
Keywords: Cultural structure of Ezine, Social and economic characteristics,
Geographical structure
GİRİŞ
Çanakkale’nin, gerek tarihsel gerekse sosyo-ekonomik anlamda önemli bir yere
sahip olan ilçesi Ezine, bünyesinde oldukça dikkate değer özelliklerini
barındırmaktadır. Adı peynirle özdeşleşen bu ilçenin mandıracılıkta önemli bir
potansiyele sahip olduğu bilinmektedir. Peynirlerinin bu denli tanınmış olmasında
Ezine’nin coğrafi yapısı ileri derecede etkin olmaktadır. Kaz dağlarının dünyanın
en fazla oksijen üreten ve bitki örtüsü bakımından da süt hayvanları için ideal bir
alan oluşturması bunlara örnektir. Ancak Ezine’nin sadece mandıracılıkta değil
aynı zamanda zeytincilikte de ileri aşamaya geldiği gözden kaçmamaktadır.
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Bununla beraber kaplıcalarının da turizm özellikleri bakımından gelişme gösterdiği
bir gerçektir. Ekonomik bağlamda üzerinde durulması gereken bir konu da
üniversitesinin olmasıdır. Bu da ekonomisine ciddi bir katkı sağlamaktadır.
Ulusal mücadelenin başladığı ve ülkenin yakın tarihinin en önemli
odaklarından olan Çanakkale’nin tarihsel ve kültürel özelliklerinin kendine has bir
yapısını da Ezine’de görmek mümkün olacaktır.
Bu çalışma Ezine’nin yukarıda saymış olduğumuz özellikleri ışığında
karakteristik özelliklerini yansıtmak amacını taşımaktadır. Öncelikle coğrafi
özelliklerini ortaya koymak çalışma açısından yararlı olacaktır; çünkü coğrafi yapısı
hem bir yerleşim alanı olarak, hem de gerek tarım gerekse hayvancılıkta ne denli
etkin olduğunu anlamamıza yardımcı olacaktır. İkinci bölümde içerisinde gelenek
ve göreneklerin de yer aldığı kültürel doku ortaya konacaktır. Son bölümde ise
ekonomik yapısı incelenecektir. Ekonomik yapısı incelenirken tarım, hayvancılık ve
turizm değerleri göz önüne alınacaktır. Bu bağlamda Ezine peynirciliği, tarım,
kaplıcalar incelenecektir.
EZİNE İLÇESİNİN DOĞAL YAPISI
Ezine ,tarihi dokusuyla Ege denizine olan bağlantısı ve şifalı yer altı suları ile pek
çok doğal ve görsel zenginliği bünyesinde barındıran nadir ilçelerimizden birisidir.
Çanakkale iline bağlı olan Ezine ilçesi doğuda mitolojik efsanelere konu olan İda
dağı bugünkü adıyla Kazdağı ,batıda Ege denizi , güneyde Ayvacık ilçesi,kuzeyde
Çanakkale ili ile çevrilidir. Ezine ve çevresi 2.mezozoik çağda meydana
gelmiştir.İlçe düzlük bir alan üzerinde kurulmuştur.Kazdağılarının kuzeyinde
doğup ,ilçenin ovasından geçip Çanakkale boğazına dökülen Menderes çayı ve
ilçeyi
ikiye
ayıran
Akçin
çayı
zengin
bir
topografya
oluşturmaktadır.(www.ezine.bel.tr)
Ezine,düzlük(ova)bir
alan
üzerinde
kurulmuştur. Bu geniş ovanın batısı, kuzeyi ve güneyi alçak tepelerle çevrilidir. Bu
tepelerin en yüksekleri Zambak Tepe ve Çığrı Tepeleridir. İlçe sınırları içerisinde
Ezine ovasının dışında Üsküfçü, Kestanbol, Kızılköy ve Mahmudiye ovaları vardır.
Ovalarının hepsi sulanabilir arazilerdir. İlçenin en büyük ve önemli akarsuyu
Menderes Çayıdır.
Menderes Çayı Kaz Dağlarının kuzey yamaçlarından doğarak gelir.Ezine
ovasını suladıktan sonra ilçenin kuzey-batı istikametinde Çanakkale Boğazı’na
dökülür. Akçin Çayı ise Ezine’nin içerisinden geçerek Menderes Çayı ile birleşir.
İlçe sınırları içindeki Şeytan Deresi, Kocalaş Deresi, Andık Deresi, Koca Tepe
Deresi, Uzunalık Deresi ve Çatak Deresi Menderes Çayı ile birleşir. Bu arada son
yıllarda yapılan Kemallı ve Bahçeli Göletleri tarım arazilerinin sulanmasına
yardımcı olmaktadır.
İlçede genelde Akdeniz ikliminin bitkisi olan maki görülmekle beraber
batısı ve kuzey-batısı ormanlarla kaplıdır. İlçe ormanlarının asıl türü kızıl çamdır.
Ağaç türlerinden ise meşe,ardıç, akçakesme ve karayemiş çeşitleri görülür. Bu
arada sahil kesiminde geniş alanlar zeytin ağaçları ile kaplıdır.Ezine, Marmara ve
146
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Ege Bölgelerinin geçiş alanındadır. Bu bakımdan iki bölgede görülen iklim
özellikleri Ezine’ ye yansır. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlıdır.
Yağışlar genellikle yağmur halindedir. Kış bitiminde de sıkça kırağı yağar.
Kış aylarında zaman zaman kısa sürelerle kar yağar. Son yıllarda ekolojik denge
bozukluğundan mevsim içinde mevsim normallerinin dışında hava şartları da
görülmektedir. Yapılan meteorolojik gözlemlere göre en soğuk ay ocak ve şubat
ayları olup en soğuk ay ortalaması -4 ila -5 derecedir. En sıcak ay ise temmuz ve
ağustos ayları olup en sıcak ay ortalaması 25 ila 35 derece arasındadır. Yıllık yağış
bakımından en yağışlı aylar Kasım, Aralık, Mart ve Nisan aylarıdır. Ortalama yağış
miktarı yılda 626 mm’ dir. En yağışsız aylar ise Temmuz ve Ağustos aylarıdır.Ezine
yerleşim yeri bakımından etrafı tepelerle çevrili bir konumda olduğundan nem
ortalaması oldukça yüksektir (www.ezinetarim.gov.tr).
EZİNE’NİN SOSYAL VE KÜLTÜREL YAPISI
Ezine ilçe merkezinde konutlar yakın zamana kadar genellikle ahşap ve kagir
yapılardı. Bunun yanında köylerde kerpiçten yapılmış üstü su geçirmez toprak kaplı
evler vardı. Bu evler bazı köylerde hala ayaktadır. Son yıllarda ülkemizde inşaat
sektöründe meydana gelen gelişmeler ilçede de kendini göstermiştir. Köylerde
betonarme ,çok katlı evler yapılmaktadır. İlçe merkezinde iki tip ev yapımı
yaygındır. Birincisi bahçe içinde çok katlı evler, ikincisi kooperatif aracılıyla yapılan
toplu konutlar. Bunun yanında Geyikli iskelesi, Dalyan köyü, Tavaklı iskelesi gibi
sahil kesiminde yazlık tipi konutlar ve villalar yapılmaktadır. Cumhuriyetin ilk
yıllarından kalma, pencereleri kafesli, cumbalı, ahşap evler son derece azalmıştır.
Ezine sosyal yönden canlı bir merkez sayılır. Ulaşım yollarının merkezi
durumundadır.Halk her türlü yeniliğe ve değişime açıktır.Esnaf güler yüzlü ,işini
seven,yardımsever.mesleği ile ilgili gelişmeleri takip eden insanlardan
oluşmaktadır.Genç nüfus ilçede yapılacak her türlü sosyal etkinliklere katılacak
potansiyeldedir. Spor çalışmaları, panayır, eğlence gibi faaliyetler kasaba ve
köylerde büyük ilgi görür.
Köylerimizde toplumu kaynaştıran gelenekler ayaktadır. Büyüğe saygı
küçüğe sevgi vardır.Herkes aldığı kültüre bağlıdır. Halk misafirperverdir. Dini ve
milli bayramlar gereği gibi yürekten kutlanır.Ancak merkezde ve köylerde sosyal
etkinlik noksanlığı vardır. Tiyatro, halkoyunu, spor karşılaşmaları gibi çalışmalarda
halk daha çok yüz yüze gelmelidir (Harmandar 2000 :21).
İlçede İslamiyet’in özüne uygun bütün gelenekler yaşatılmaktadır. Ramazan
ayında yardımlaşma,hal-hatır sorma, yaşlıları ziyaret, fakirleri sevindirme en üst
düzeye çıkar. İlçenin belli başlı eşrafından olan kişiler iftar yemekleri verir. Gerek
Ramazan Bayramında gerekse kurban bayramında sosyal ilişkiler
canlanır.Bayramlaşma olayı ,bayram namazının bitiminde hemen camide başlar.
Cemaat namaz çıkışı birbirinin bayramını kutlar. Daha sonra evlerde bayramlaşma
yaşanır. Öğleye doğru herkes eşinin- dostunun ,akrabasının,büyüklerinin evlerini
ziyaret eder. Küçükler bayram harçlıkları ile sevindirilir.Ramazan davulcusu
bayramın ilk günü kapı kapı dolaşarak bahşişini alır. Kurban bayramında da aynı
147
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
etkinlikler görülür. Kurban kesemeyen aileler mutlaka gözetilir. Kandil gecelerinde
herkes o gecelerin kutsiyetine uygun davranır.Aşure gününde her aile yaptığı
aşureyi komşularına dağıtır. Bütün bunlar ilçeyi birbirine kaynaştıran önemli sosyal
davranışlardır. (Ezine ilçesi yöre halkından Bahri Korkmaz)
Sünnet düğünü
Sünnet, erkek çocuğun doğumdan sonra yaşadığı önemli bir geçiş dönemidir.Her
Müslüman Türk ailesi bu geleneği yerine getirmek zorundadır. Sünnet erkekliğe
atılan ilk adım olarak kabul edilmektedir. Yörede kirvelik geleneği görülmez.
Yörede yapılan düğünlerde sağdıçlık geleneği vardır. Sağdıç olan çocuklar sünnet
çocuğundan ayrılmaz,onunla beraber oynarlar. Sağdıçlara da sünnet kıyafeti
giydirilir. Sağdıç annesi,sünnet çocuğu için bohça hazırlar.Bohçanın içine sünnet
olan çocuğa aldığı giyecekleri koyar. Düğün evi için bir tepsi tatlı yapar ve onu
kırmızı jelatin kağıtları ile süsler. Gelen misafirlere dağıtılması için düğün evine
götürür (Güner 2008 :15).
Son yıllarda bazı adetlerde değişiklikler olsa bile düğünler hala bir
kaynaşma vesilesidir.Sünnet yaptıracak aile günler öncesinden davetiyelerini
dağıtırlar.Düğünler genelde hafta sonu icra edilir. Cumartesi sabahı sünnet olacak
çocuk sünnet kıyafetleri giydirilerek düğün için hazırlanır. Bu arada düğüne özel
olarak davet edilen sağdıçlar gelir. Öğleye doğru davul -zurna eşliğinde atlara
bindirilen çocuklar tanıdıkların kapılarına giderek bahşiş toplarlar. Atlara mendil,
havlu, kumaş bağlamak adettir.
Gece önceden süslenmiş düğün salonunda eğlence yapılır.Gece yarısına
doğru davetlilerin eşliğinde çerez gezisine çıkılır. Evinden çerez çıkaracak kişiler
önceden haber verirler. Toplanan çerezler düğün sahibinin evinde çocuğa kına
yakılırken yenilir. Kına esnasında çocuk tekrar hazırlanır. İki eline de ‘’Kına
Annesi” denilen yakın akrabalar tarafından kınası yakılır. Kına yakanlara Çalgıcılara
hediye olarak kumaş,tülbent,havlu ve para vermek adettir.
Pazar günü öğleden sonra sünnet mevlidi okunur. Bu arada yakınların
oluşturduğu arabalı konvoy ile sünnet gezisine çıkılır. Sünnet gezisinden dönenlere
ve mevlit dinleyenlere pilav- yoğurt ikram edilir. Hazırlanan sünnet çocuğu sünnet
edilerek özel yatağına yatırılır. Misafirler tek tek geçmiş olsun dileklerini ileterek
altın ve para bahşişinde bulunurlar. Çocuk sünnet edilirken horoz kesmek yine
adettir. Sünnet düğünlerinin en olumsuz geleneği ise sünnet çocuklarına ve
sağdıçlara sigara içirilmesidir. Bu geleneğin sona erdirilmesi gerekir. (Ezine ilçesi
yöre halkından Bahri Korkmaz)
Evlenme Düğünü
Köylerde ve ilçe merkezinde evlenecek gençler genelde daha önceden tanışmış
olurlar. Ancak görücü usulü ile evlenme de yaygındır. Gençlerin tanışması yada
görücü usulüne göre dünür gitmeye karar veren erkek tarafı kızı, ailesinden ister.
Kız tarafı uygun görürse aileler arasında söz kesilir. Söz kesme esnasında yüzükler
takılır.Buna küçük nişanda denir. Kız evi isterse düğün gibi Bir eğlence tertip
148
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
edilerek “büyük nişan “merasimi de düzenleyebilir. Büyük nişan düğün tarihine
yakın bir zamanda yapılır.Büyük nişanda kız ve erkek tarafını aldığı tüm eşyalar ve
yeni gelin evi de sergilenir. Çeyiz asma olayı gerçekleştirilir. Düğün tarihinden
evvel davetliler,davetiye ile,lokumla,şekerle düğüne çağrılabilir. Düğünden bir
önceki tarihin gecesinde geline kına yakılır.Kına da gelinin kadifeden yapılmış “dal
elbise” giymesi adettir. Ertesi gün davetlilere yemek verilir. Gece düğün salonunda
eğlence yapılır. Geç vakitlere kadar eğlenilir. Köylerde gelin çıkarken dualarla
uğurlamak adettir. Yine gelin arabasının önünü keserek bahşiş istemek yaşayan bir
gelenektir. (Ezine ilçesi yöre halkından Bahri Korkmaz)
Erenler günü
Nisan ayının üçüncü Pazar günü ilçedeki tüm halk erenler tepesine çıkarak piknik
yapar.Burada bulunan yatıra dualar okunur. Mumlar yakılır, dileklerde bulunulur.
Erenler tepesindeki kısık kayasının arasından geçemeyenlerin günahlarının çok
olduğuna inanılır. ( Ezine ilçesi yöre halkından Bahri Korkmaz)
Hıdrellez
Mayıs ayının altısında kutlanır. Bir gün önce halk Akçin çayına giderek orada
dilekleri yerine gelsin diye kumun üzerine ev,araba gibi dileklerini resimle
yaparlar.Ertesi günün sabahı da erkenden giderek yaptıkları resimlere
bakarlar.Daha sonra sokaklar da ateş yakılır ve üzerinden üç kez atlanır.Daha sonra
herkes mesire yerlerine giderek eğlencelerine orada devam ederler. ( Ezine ilçesi
yöre halkından Bahri Korkmaz)
EZİNE’NİN TARİHİ
Mahalli rivayetlere göre Danişment Türklerinin beyi olan Abdurrahman Bey
şimdiki Ezine’nin bulunduğu yerin güney kenarında Ulu Cami’yi inşa ettirmiştir.
Caminin yapılışının amacı Cuma namazının kılınması ve bu vesile ile civar köylerin
halklarının haftada bir kez merkeze inerek kaynaşmanın sağlanmasıdır. Zaten aynı
rivayete göre “Ezine” kelimesi de Farsçada “Cuma” anlamına gelen “Azine”
türemiştir. Ezine isminin bir “iğne” şeklinde telaffuz edildiğine dair rivayetler de
vardır. Antik çağlarda şimdiki askerlerin kışlaların üzerinde bulunan Çaltıkıran
Tepe’de kurulmuş bir yerleşim merkezidir. Bu yerleşim merkezi Malazgirt
Savaşından sonra Danişment Türklerinin Anadolu’nun batısına yerleşmeleri
sonucu çıkan muharebede tahrip edilmiştir. Türkler eskiden kurulmuş olan yerin
yanında Danişment adıyla yeni bir yerleşim merkezi kurmuşlardır.Ezine’nin
Danişment Türklerinin eline geçişi sırasında ahi yunusların Seferşah Hazretlerinin
büyük çabaları olduğu çeşitli kaynaklardan öğrenilmiştir.
Ezine bir süre Selçuklu egemenliği altında kalmıştır. Anadolu Selçuklu
Devleti’nin yıkılmasından sonra Karesi beyliği yönetimine girmiştir. Karesi Beyin
ölümünden sonra oğulları Demirhan Bey ve Yahşi Bey bu toprakları yönetmiştir.
Osmanlı Devleti’nin kurulmasından sonra Orhangazi döneminde Ermiş dursun
Beyin Karesi Beyliğinin idaresine son vermesinden sonra Ezine ve çevresi Osmanlı
149
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
topraklarına katılmıştır. Yine o tarihlerde Ezine ovası bataklık olduğundan
Arabistan’dan getirilen esir toplulukları ile şimdiki Araplar Boğazını yararak
Menderes Çayını denize akıtmışlardır. Böylece ova bataklıktan kurtarılmıştır.
Günümüzde panayır yeri mevki denilen yerde ev yapımı için temel Kazımları
sırasında su ürünleri kalıntıları ile küçük balıkçı iskeleleri artıkları çıkarılmıştır.
Panayır yeri ve Gölcük mevkii denilen kısımda kış ve ilkbahar ayları boyunca
önemli miktarda su birikmektedir. Bütün bunlar asırlar önce Ezine Ovasının
Balıklı köyü altlarına kadar sularla kaplı olduğunu göstermektedir. Ayrıca Karesi
egemenliği sırasında Yahşi Bey ve Ahi Yunus tarafından Öksüz cami ve hamam
inşa edilmiş, Çaltıkıran Tepe’de oturan halk cami ve hamamın etrafına toplanarak
Ezine’nin ilk oluşumunu sağlamışlardır (Harmandar 2000 : 15).
EZİNE’NİN TARİHİ VE TURİSTİK YERLERİ
Aleksandria Troas
Eski seyyahlar tarafından uzun seneler kent, Makedonya kralı Aleksandros III
(Büyük İskender) ‘un generallerinden Antigonos tarafından Antigoneia adı ile 310
yıllarında kurulmuştur. Bugün Dalyan köyü arazisi içinde kalır.Çanakkale-İzmir
karayolu üzerinde Ezine’den ayrılıp Geyikli istikameti takip edilerek 75 km.lik yeni
asfaltlanmış yol ile kente varılır. Antigoneia kenti, M.Ö. 4.yy sonlarına doğru,
Lysimakhos tarafından çevre dağ-şehirleri halkları (Neandria –cebrene-skepsis) ile
Güneybatıdaki kıyı şehirleri (Kolonai-Larisa-Hamksitos) halklarının buraya
indirilmesiyle genişletilip adı Aleksandrıa –Troas’a çevrilmiştir. Bugün çevre
sakinlerince İstanbollukiçi olarak bilinir. Piri Reis’te ise, Eski İstanbol veya Eski
İstanbolluk olarak geçer.
Eski kentin Kuzeybatısı ile limanı arasında ve nekropol sahasında bugünkü
Dalyan köyü yerleşmiştir. Dalyan Köyü arazisi içinde kalan eski kente ait sahada,
köyün önemli geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık yapılır.1979-80
yıllarında,geçirilen kadastro ile bütün saha parsellenmiştir. Dalyan köyü kuruluşu
ile ilgili 16., 17., 18. ve 19.yy. başlarında yöreyi dolaşmış olan seyyah yazarlardan
Aleksandrıa-troas’ın palamut meşesi (guercus aegilops) ağaçları ile kaplı, içinde
yabani domuz,köpek ve at sürülerinin dolaştığı bir harabelik olduğu
öğrenilir.Aleksandrıa-Troas’ta 1640 senelerinde henüz yerleşmiş nüfus görülmez.
1574 yılına ait İstanbolluk sayım cetvellerinde, Eşek viranı köyü ile bağlantılı olarak
25 yetişkin erkek nüfus kaydına rastlanmaktadır. Montraye, 1710 yıllarında yaptığı
seyahat sırasında ,bu alanda herhangi bir yerleşme bulamamıştır. Fakat 1785
yıllarında Lechavalier,sahanın kuzey ucunda Talian veya Tolian denilen bir-iki evlik
bir yerleşmeden söz eder.1838 senelerinde, Fellows, 8-10 evden bahseder.
Schliemann ise köyü ,1881 yılındaki ziyaretinde daha gelişmiş olarak bulmuştur. Bu
arada boya hammaddesi olarak kullanılan meşe palamutlarının, Odunluk
iskelesinden deniz yolu ile İtalya ve Fransa’ya ihraç edildiği bilinir. Sayce palamut
ticaretinin zamanın gayrimüslim tüccarları tarafından yapıldığını ve çevrede bugün
dahi çok sayıda görülebilen palamut depo binalarının 1880 yıllarında inşa
edildiklerini söyler (Sevinç 2004:21).
150
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Bugün köyün yaşlıları tarafından Dalyan’ın Bozcaada(Tenedos)dan karşı
sahile geçip, hayvancılıkla uğraşan iki aileden geliştiği ve daha sonraları
Romanya’dan gelen Türklerin de yerleşmeleriyle köy nüfusunun arttığı ve adını
kayıtlarda Dalyan Oba olarak geçtiği anlatılmaktadır. Dalyan bugün 180 hanelik
küçük bir köy durumuna gelmiştir (Sevinç 2004:21).
Alexandrıa Troas, erken Hıristiyanlık döneminde önemli bir rol oynamıştır.
Havari Poulus kenti iki kez ziyaret etmiş ve Avrupa’ya Hıristiyanlık dinini ilan
etmeye karar vermiştir. Halen hamamı, sarayı, limanı ve çarşısından kalıntılar
bulunmaktadır. Dünya turizmi açısından ve Hıristiyanlığın başlangıç noktası
olmasından dolayı büyük önem taşımaktadır. Alexandrıa Troas’ın yuvarlak avlulu
kapı yapısının, bugüne kadar Anadolu’da bilinen en eski örneği olduğunu söylemek
mümkündür (Güner 2008: 14).
Neandria
Ezine ilçesi yakınlarında, denizden 500 m yükseklikte granit bir kütle üzerinde
kurulmuş antik bir dağ kentidir.1400 x 450 metrelik bir alanı kaplayan yerleşim
yerlerinin surları ve kuleleri çok ilginçtir.Neandria’nın mimarlık tariha açısından en
önemli özelliklerinden biri, planı saptanabilen en eski Aioi tapınaklardan birine
sahip olmasıdır. Nendria kalesi, Ezine, Mahmudiye ovalarına ve sahile tam
manasıyla hakim bir yerde inşa edilmiştir. Neandria’nın diğer bir özelliği, askeri
mimari açısından en başarılı örneklerden biri sayılan kent surlarıdır (Güner 2008 :
17).
Sankrea
Zambak Tepesinde bulunan bu yerde büyük bir şato kalıntısı mevcuttur. Sankrea
kalesi Bizans İmparatorluğu zamanında siyasi mahkumların hapsedildiği bir yer
olarak bilinmektedir (Güner 2008 : 17). Bu şato, Homeros’un Truva topografyasını
incelemek için oturduğu sanılan Sankrea şehrinin yerini işgal etmektedir. Daha
sonra burası Emir Dursun tarafından alınarak, Orhan Gazi zamanında Osmanlı
topraklarına katılmıştır (www.canakkalerehberi.org).
Kolonia
Neandria’ nın limanı olarak kullanılan bu yer Aktaş Ovası ile Tavaklı İskelesi
arasındadır. ovadan görünüşü beşiğe benzediği için bu yöreye Beşiktepe ismi
verilmiştir. Büyük bir yerleşme yeri değildir (Güner 2008: 18).
Yeditaşlar
Koçali Köyü yakınında granit kayaların çevrelediği gizli bir taş ocağıdır. Roma
imparatorluğu zamanında bu ocaktan alınan taş sütunlar Dalyan iskelesinden
imparatorluğun çeşitli yerlerine sevk ediliyordu. Halen ,imal edilmiş ve sevk
edilmemiş halde kalanlardan yedi tanesi ocakta bulunmaktadır. 160 cm genişliğinde
12 metre uzunluğundaki her sütun yaklaşık 60 ton ağırlığındadır. Bu taşların
nakledilmesindeki inanılmazlık yöreyi ilginç hale getirmektedir (Güner 2008: 17).
151
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Kestanbol Kaplıcaları
Kaplıcanın kuruluşu milattan önce 335-400 yıllarına dayanmaktadır.Eskiden beri
büyük İskender’in kurduğu Alexandrıa Troas’ın bir mahallesi hatta sayfiyesi
olmuştur. Bugün ise yeni tesisleri ile dünya kaplıcaları sıralamasında ikinci sırayı
almaktadır (Uslu 2005: 29). Kestanbol Kaplıcasında, mülkiyeti Ezine Belediyesi’ne
ait ancak özel sektör tarafından işletilen bir tesis yer almaktadır.Tesis bütün yıl
boyunca açık olmakla birlikte en dolu sezonu yaz mevsimidir. Kaplıca deniz
seviyesinden 90 metre yüksekliktedir. Kaplıca suyunun geleneksel olarak
romatizma , kadın hastalıkları, solunum yolları,sinir ve kas yorgunluğu ,eklem
kireçlenmesi,ameliyat sonrası rahatsızlıklarında olumlu etki yaptığı görülmektedir
(www.spakaplica.com). Hastalar doktor kontrolü ve muayenesiyle banyo,yeni alet
ve teçhizatlar ile fizik tedavi mütehassısı kontrolü altında ve fizik teknisyenleri
nezaretinde fizik tedavi uygulamasına tabi tutulmaktadır (Uslu 2005: 30).
Çanakkale Ezine-Kestanbol Termal Turizm Merkezi 2634 sayılı Turizmi
Teşvik Kanunu uyarınca “Turizm Merkezi “ilan edilmiştir. 20.05.1991 tarih ve
20876
sayılı
resmi
Gazetede
yayımlanarak
yürürlüğe
girmiştir
(www.spakaplica.com).
EL SANATLARI
Halıcılık
Halı dokumacılığı fabrika halıları piyasaya hakim olduktan sonra önemini
kaybetmiştir.
Bugün antika halı piyasasında ayrı bir yeri olan “Kumburun halısı “ dokumacılığı
ihmal edilmiştir. Sadece arzu edenlere kök boya ile seccade
dokunmaktadır.Yenioba,Köseler gibi köylerde el dokuması halıcılık çok az aile
tarafından yapılmaktadır (Halk Eğitim Merkezi 2008).
Testicilik
İlçe merkezine 10 km uzaklıktaki Akköy’de çok eskiden beri testicilik yapılmakta
idi.Son yıllarda evlere su alınması,buzdolabı kullanımının yaygınlaşması,naylon ve
alüminyum kapların çoğalması nedeni ile testi yapımı azalmıştır.Günümüzde birkaç
aile toprak testi,vazo,su bardağı yapmaktadır (Halk Eğitim Merkezi 2008).
Saraçlık
Hayvanlar için deriden, boncuktan imal edilen saraç malzemeleri motorlu araçların
çoğalması nedeni ile ortadan kalkmıştır. Son saraçlar Hidayet efendi ve İskender
Efendi’dir.(Halk Eğitim Merkezi 2008)
Ağaç Oymacılığı
Merhum Abadin usta ve Süleyman usta zamanında ağaç oymacılığı oldukça
meşhur imiş. Bu ustalar ağaç tornaları ile bazen keyfi bazen ticari amaçla
fırla,raf,merdiven tırabzanlarının süslemeciliğinden çok güzel örnekler
152
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
vermişlerdir.Ahşap kullanımı sanayi haline dönüşünce bu el sanatı da yok olmuştur
(Halk Eğitim Merkezi 2008).
Tabaklık (Debbağlık-Dericilik)
Kasabanın ortasından geçen Akçin çayı’nın Çanakkale yolu tarafında çok sayıda
deri işleyen fabrikalar vardır. Halkın bir kısmı o fabrikalarda çalışarak geçimini
temin etmektedir. Dericilik yıllardan beri ilçede yaygın bir geçim kaynağıdır (Halk
Eğitim Merkezi :2008).
Taş İşlemeciliği
İlçeye bağlı Koçali köyü’nde ve Uluköy de inşaat ve parke taşı işletmeciliği
yapılmaktadır. Gökçebayır Köyü’nde kireç ocakları faaliyet halindedir. EzineAyvacık yolu üzerinde kasabanın dışında bir mermer işletmesi üretimini
sürdürmektedir (Halk Eğitim Merkezi 2008).
İlçe merkezinde soğuk ve sıcak demircilik halen daha yapılmaktadır.Sıcak
demircilikte tarım aletlerinin hepsi (kazma, çapa, tırpan, orak, balta) üretilmektedir.
Tekniğin ilerlemesi nedeniyle nalbantlık, at arabacılığı, süpürgecilik, nalıncılık gibi
el sanatları ve geçim yolları tarihe karışmıştır. Sadece sipariş olursa Geyikli caddesi
üzerinde mekanı bulunan Ahmet Marangoz tarafından at arabası imal edilmektedir
(Halk Eğitim Merkezi 2008).
EZİNE’NİN EKONOMİK YAPISI
2007 yılı genel nüfus sayımına göre Ezine ilçesinin nüfusu köyleriyle beraber
34336 kişidir. İlçe merkezi ise 14.125 kişi olarak belirlenmiştir. İlçenin ekonomik
yapısına baktığımızda, hem tarım hem hayvancılık hem de turizmin var olduğunu
görmekteyiz ağırlık ise tarım ve hayvancılıkta yoğunlaşmaktadır. Ezine’de
Mahmudiye Belde’sinde faaliyet gösteren Akçansa Çimento fabrikası 1,9 milyon
ton kapasiteli üretim gerçekleştirmektedir (www.canakkaleyasam.com). Çalışan
sayısı 294 kişidir (www.eie.gov.tr ).
Ezine’de Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ne bağlı Ezine Meslek
Yüksekokulu bulunmaktadır. Mevcut öğrenci sayısı 2008 yılı itibariyle 411’dir. Bu
öğrencilerin aylık ortalama harcamaları yapılan araştırmalara göre 500 YTL
civarındadır.
Ezine’de tarım
Ezine’de kullanılan tarım alanları 7.149.713 metre karedir. Bunların 6.010.061
metre karesi tarla, 1.016.113 metre karesi zeytinlik 97.084’ü bahçe, 26.290’ı sulu
tarım 165 metrekare de bahçedir. Tarla ürünlerine baktığımızda en fazla üretimin
buğday ve arpada yapıldığını görmekteyiz. Bunları fiğ (kuru ot) üretimi takip
etmektedir. Çeltik ve yulaf da önemli üretim potansiyeline sahiptir. Sebze
üretiminde ise domates ve biber başta olmak üzere karpuz, kavun, soğan
üretilmektedir. Meyve üretiminde ise elma, armut, badem, erik, kayısı önde yer
almaktadır (Ezine Ziraat Odası Başkanlığı). 1.400.000 adet zeytin ağacı mevcuttur.
153
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Sofralık zeytin üretimi 8.500 ton yağlık zeytin üretimi 30.000 tondur.Ayrıca
bağcılıkta yapılmaktır. 1488 dekar bağ alanı mevcuttur ve buradan 2900 ton üzüm
üretimi elde edilmektedir (Ezine İlçe Tarım Müdürlüğü).
Ezine’de hayvancılık
2007 yılı verilerine göre Ezine’de 60.000 baş koyun, 72.684 adet tavuk, 9.400 baş
keçi, 3.800 baş sığır, 1.590 adet arı kovanı mevcuttur. Hayvansal üretime
baktığımızda 4.449 ton inek sütü, 3.867 ton koyun sütü, 864 ton keçi sütü, 1.417
ton peynir, 429 ton yoğurt ve 932.500 adet yumurta, 190 ton et üretimi
yapılmıştır.Ezine’de 17 adet mandıra tesisi vardır. Bununla beraber 23 adet zeytin
yağı fabrikası mevcuttur. Mandıralarda işlenen süt miktarı 8.316 tondur.
Bal üretiminde ise eski usul kovan 380 adet, yeni usul kovan 1.210 adet tir.
Bal üretimi 18.750 kilo, bal mumu üretimi ise 500 kilodur. Arıcılık yapan köy sayısı
ise 41 adettir (Ezine İlçe Tarım Müdürlüğü).
Ezine’de Turizm
Ezine’nin turistik yapısına baktığımızda yerli turizmin yabancı turizme oranla daha
yüksek oranda yer kapladığını görmekteyiz. Ancak yaz sezonlarında sahil
turizminin canlandığını söyleyebiliriz. Sahil turizmi deyince özellikle Ezine’nin
Geyikli Beldesi önem taşımaktadır. Ezine’ye 12 kilometre uzaklıkta olan Geyikli
Beldesi’nin doğusu çalılık ve ormanlıklarla kaplıdır. Batısında Ege Denizi ve
Bozcaada yer almaktadır (Geyikli Belediyesi: 2008). Geyikli de son yıllarda
canlanan sektörlerden birisi turizmdir. Normalde 4000 olan kasaba nüfusu yaz
aylarında 15-20 bini bulmaktadır (Çakıcı: 2006:64). Kestanbol kaplıcası Ezine
ilçesine 18 km uzaklıkta ve deniz kıyısından 3 km içeride yer almaktadır. Tesiste
toplam 72 oda ve toplam 150 yatak bulunmaktadır. Tesis bütün yıl boyunca açık
olmakla birlikte en dolu sezonu yaz mevsimidir (www.spakaplica.com).
SONUÇ
Çanakkale’nin Ezine ilçesi gerek tarihi, gerek kültürel, gerekse coğrafi özellikleri
bakımından ülkemizin önemli yerlerinden bir tanesidir. Özellikle peynir diyarı
olarak anılmasına rağmen bu sektörde ancak henüz patent alabilmiş ve gelişme
sürecinde olan bir ilçemizdir. Bunun yanında zeytinciliğin de kalite bakımından
taşıdığı özellikleri itibariyle gelişmekte olduğunu görmekteyiz. Daha da önemlisi
nüfus bakımından ve sosyal özellikleri bakımından incelediğimizde aslında olması
gereken düzeyden çok daha geri bir yapıda olduğunu söylemek mümkündür.
Bunun nedeni bir ticaret alanı olarak veya bir sanayi alanı olarak yeterince
gelişememiş olması ve Çanakkale Merkeze yakın olmasıdır diyebiliriz. Bu da
merkeze göçü hızlandırmış ve ekonomik yapısına büyük darbe vurmuştur.
Ezine’nin ekonomik ve sosyal gelişim sürecinde,kamu-yerel yönetim,özel sektör ve
sivil toplum kuruluşları işbirliği içerinde atılması gereken adımları,ortak akıl ile
geliştirmek mümkündür.Var olan potansiyel değerlerin ,katma değer yaratacak
şekilde yönlendirilmesi gerekmektedir.Klasik ticaret mantığı yerine sinerji ve
154
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
işbirliğine dayalı alternatif çözümler için ,söylemden çok eyleme ihtiyaç
duyulmaktadır. Ezine peynir,zeytin ve kaplıcaları ile bir marka değeri yaratmayı
başardığı takdirde ,ekonomik ve sosyal yaşam biçiminde farklılıkların oluşması
mümkün olacaktır. Gerçekte tartışılması gereken “ne yapılması “gerektiği değil
“nasıl yapılması “gerektiğidir. Zira tüm paydaşların ortak kelimelerle ifade ettiği
yöresel değerler,yine aynı paydaşların işbirliği ile biliminde yardımıyla marka
değerleri oluşturabilir. Ezine turizmine baktığımızda ise aslında görülmeye değer
alanlarının oldukça iyi olduğu ancak tanıtımının yetersiz kaldığı görülmektedir.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesine bağlı Ezine Meslek Yüksekokulu’nun
varlığı Ezine’nin hem ekonomik yapısına hem de kültürel yapısına önemli
katkılarda bulunmaktadır.
Kendine has kültürel yapısının zaman içinde teknolojinin de gelişmesiyle
aşınmaya uğradığı (her bölgede olduğu gibi) görülmektedir. Ancak sonuç itibariyle
gelenek ve göreneklerin, kültürel ve sanatsal etkinliklerin de hala varlığını
sürdürebildiğini görmekteyiz.
KAYNAKÇA
Çakıcı, H.
2006. Bilinmeyen Yönleri ile Geyikli., Aynalı Pazar Matbaacılık
Ezine Belediye Başkanlığı ,2008.
Ezine Ziraat Odası Başkanlığı ,2008.
Ezine İlçe Tarım Müdürlüğü, 2008.
Ezine Halk Eğitim Merkezi, 2008.
Ezine Yöre halkından Bahri Korkmaz , 2008
Geyikli Belediyesi, 2008
Güner,S.
2008 “Ezine’miz” Ezine Eğitim ve Kültür Dergisi 1:14-18.
Harmandar, Ş. Ş.
2000 Ayvacık ve Ezine ‘de Yörük Folkloru ve saha çalışması. Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesi,Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi.
Sevinç, N.
2004 “Ezine’deki Antik Kentler-I,Troas Bölgesi’nde antik bir kent AleksandrıaTroas” Ezine Yöre Dergisi 1:21-25.
Uslu, H. H.
2005 “Yöremizdeki Termal Turizm, Dünyaca ünlü Tarihi Ezine, Kestanbol
Kaplıca ve Tesisleri” Ezine Yöre Dergisi 2:29-30.
http://www.ezine.bel.tr.index2.php?option=com
content&task=view&id=20&pop=1, 14.05.2008
http://www.ezinetarim.gov.tr/Sayfa.asp?islem=2&SayfoNo=135, 14.05.2008
http://www.spakaplica.com/canakkale-ezine-kestanbol-kaplicasi-kaplica.html,
03.07.2008
155
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
http://www.canakkaleyasam.com/article.asp?act=article&ArticleID=10249,
03.07.2008
http://www.canakkalerehberi.org/default.asp?id=13859&lng=1 , 14.05.2008
http://www.eie.gov.tr/turkce/en_tasarrufu/uetm/san_sek_pro_yar/akcansa_200
3.doc, 14.07.2008
156
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
157
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
158
1960- 1980 ARASI TÜRKİYE GENEL SEÇİM
SONUÇLARI İLE EZİNE GENEL SEÇİM
SONUÇLARININ KARŞILAŞTIRILMASI
YELİZ KAYA
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Rektörlük Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü
ÖZET
Ezine ilçesi 1946 genel seçimlerinden itibaren Türk siyasal hayatı içinde yer almış ve
kendine düşen demokratik görevi seçimlerde katılımcı demokrasi gereği oy kullanarak en
iyi şekilde yerine getirmiştir. Ancak araştırmamızda Ezine’nin 1946–1960 arası seçim
sonuçlarına ulaşamadık. TÜİK sonuçlarını incelediğimizde, Ezine ile ilgili 1946–1960
yılları arasındaki genel seçim sonuçlarına ulaşılamazken, 1960–1980 yılları arasındaki
genel seçim sonuçlarına ulaşılmıştır. Çalışmanın amacı da 1960–1980 yılları arasındaki
genel seçim sonuçlarına yer vererek, Türkiye genel seçim sonuçları ile Ezine ilçesi genel
seçim sonuçlarını karşılaştırmaktır. Bu bağlamda, Ezine ilçesinin bu yıllar arasında
Türkiye geneline paralel olup olmadığı değerlendirilecektir. Bu yıllar arasındaki tüm seçim
dönemleri Ezine ilçesi temelinde ele alınarak Ezine ilçesinde çok partili yaşama bakış
açısı incelenecektir. Ezine ilçesi merkezinde, bucak ve köylerinde ne kadar seçmenin
olduğu, ne kadarının oy kullandığı, geçerli oy sayısı, bağımsızların aldığı oy sayısı
belirtilerek, siyasi partilerden genel olarak bahsedilecektir. Seçim sonuç değişikliklerinin
nedenleri üzerinde durulacaktır. 1960 İhtilali’nin 1980’e kadar olan (1961, 1965,
1969, 1973, 1977) seçim dönemlerine etkileri incelenecek, 1960 İhtilali’nin demokrasiye
olan yansımaları değerlendirilecektir. Böylece çok partili yaşamın ülke demokrasisi için
önemine değinilecektir. 1980 sonrası siyasi yapıya dönük araştırma bir başka çalışmada
ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Ezine, Türkiye, genel seçim, siyasi parti, oy, demokrasi,
ihtilal, muhtıra.
ABSTRACT
As in other political periods, the town of Ezine played an important role in the multiparty
political system between 1946 and 1960. However, in the references, there is no mention
of the results of the general elections held in this period. When the findings of TÜİK are
investigated, it is observed that there is no record of general election results regarding the
years between 1946 and 1960 whereas the results of the years 1960 and 1980 are
available. The aim of this study is to present the general election results between the years
1960 and 1980 and to compare nationwide election results with the results oobtained in
Ezine. Within this framework, it will be possible to decide whether the results obtained in
Ezine were compatible with the general election results throughout Turkey. The attitudes
of local people towards the multyparty system will also be investigated by analyzing all the
elective periods between these years. Another purpose of this study is to comprehensively
reveal the number of voters counted in town centre, in each subdistrict and village, the
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
number of valid votes and the amount o votes obtained by the independents will also be
examined, political parties will be investigated. Furthermore, the reasons why the election
system has constantly been changing will be discussed. The effects of the Revolution in
1960 on the following elective years (1961, 1965, 1969, 1973, 1977) will be examined
and the reflections of the Revolution in democracy will be studied. Therefore it will be
emphasized that the importance of the multiparty system is important in sustaining the
democracy in a country. Further research regarding the political system after 1980 will be
presented in another study.
Key words: Ezine, Turkey, general election, political party, vote, democracy,
revolution, memorandum.
GİRİŞ
Yakın geçmişimize dönük olan bu çalışma, çok partili siyasal yaşamımızda 27
Mayıs 1960’dan 1980’e kadar olan dönemde milletvekili genel seçimlerini konu
almaktadır. Çalışmamızın sınırlı olmasından dolayı sadece 1960–1980 yılları
arasındaki dönemde (1961, 1965, 1969, 1973, 1977) yapılmış olan seçimlerin
sonuçları ile birlikte, seçim sistemleri ve siyasi partilerle ilgili temel bilgiler üzerinde
durulacaktır.
Çalışmamızda, 1960–1980 yılları arasında yapılmış olan Türkiye milletvekili
genel seçimlerine ilişkin sayısal veriler sunulmaktadır. Bu sayısal veriler değişik
açılardan ele alınarak Ezine ilçesi ile karşılaştırılmaktadır. Çalışmada kullanılan
sayısal veriler Devlet İstatistik Enstitüsü’nün seçim sonuçlarını gösteren
yayınlarından alınmıştır.
1946 yılından itibaren başlayan çok partili demokratik yaşam 27 Mayıs 1960,
12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 yıllarında üç defa askeri müdahaleye maruz kalmıştır.
1960 ve 1980 yıllarında parlamento fesh edilerek demokratik yaşama ara
verilmiştir. Demokratik yaşama dönmeden önce de 1961 ve 1982 Anayasaları ile
yeni seçim yasaları düzenlenmiştir.
1961’den itibaren seçimlere katılan siyasi parti sayısında önemli bir artış
görülürken, 16 Ekim 1981’de bütün siyasal partiler MGK tarafından kapatılmıştır.
Bu bir bakıma da Türkiye’de toplumsal farklılaşmanın siyasal alana yansımasının
sonucudur.
Çalışmamızda 1960–1980 dönemini, 1960–1970 ve 1970–1980 olmak üzere
2 ayrı dönem şeklinde ele alacağız.
1960–1970 DÖNEMİ
1960 İhtilali’nin etkileri ve demokrasiye yansımaları
27 Mayıs askeri müdahalesi, 27 Mayıs 1960 günü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
Demokrat Parti iktidarına son vermek ve iktidarı devralmak için meydana getirdiği
harekettir (Ahmad 1995:192–193).
Türkiye’de 1946 yılından itibaren başlayan çok partili siyasal yaşam, 1960
yılının başlarında geniş ölçüde siyasi huzursuzluk yaratmıştır. Hükümetin
demokratik düzene karşı attığı adımlar ve uygulamalar tedirginlik yaratmıştır.
160
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Bunun üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri, 27 Mayıs 1960’da radyodan yayınlanan bir
bildiriyle yönetime el koymuş ve iktidarı devralmıştır (Ahmad 1995:192–193;
Cumhuriyet 1960:1). Ülke yönetimini Milli Birlik Komitesi üstlenmiştir. MBK,
TBMM ve Hükümeti fesh etmiş, parti faaliyetleri askıya alınmıştır. Her türlü siyasi
faaliyet yasaklanmıştır. Böylece sadece demokrasiye değil Cumhuriyet yönetimine
de ara verilmiştir. Bu arada DP mahkeme kararıyla kapatılmıştır. 28 Mayıs 1960’da
yeni bir hükümet kurulmuştur. Kurucu Meclis 7 Ocak 1961’de göreve başlamıştır.
Kurucu Meclis tarafından hazırlanan yeni Anayasa 9Temmuz 1961’de yapılan halk
oylamasıyla %61,7’lik oyla kabul edilmiştir (Çavdar 2004:90–100).
Partilerin yeniden faaliyete geçmesine 12 Ocak 1961’de izin verilmiştir. 25
Mayıs 1961’de 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu çıkartılmıştır. Bu kanunla
çevre barajlı nispi temsil seçim sistemi kabul edilmiştir.1961 seçimleri bu seçim
kanununa göre gerçekleşmiş, böylece tekrar demokrasiye geri dönülmüştür.
1960–1970 GENEL SEÇİM SONUÇLARI
Çalışmamızın bu bölümünde Türkiye milletvekili genel seçim sonuçları ile Lapseki
ilçesi genel seçim sonuçları, seçim yıllarına göre tablolar halinde özetlenmiştir.
1961 Genel Seçim Sonuçlarında Türkiye
1961 Anayasasıyla çift meclisli bir yönetim anlayışı kabul edilmiştir. Yani TBMM
iki meclisten oluşmuştur. Bunlar; Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu’dur.
Millet Meclisi nispi temsil (d’Hondt) yöntemiyle seçilen dört yüz elli üyeden
oluşacaktır.(Çavdar 2003:102).1961 yılında seçime katılan siyasi partiler: Adalet
Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, Yeni Türkiye
Partisi’dir. Bu seçimlerde barajlı d’Hondt sistemi uygulanmıştır. Seçim sistemi
değiştirilmiş olduğu için herhangi bir partinin tek başına çoğunluğu kazanması
zordur. Bu yüzden CHP en çok oyu almasına rağmen iktidar olabilecek sandalye
kazanamamıştır. Bu seçim, seçmen kütüklerine kayıtlı seçmenlerin %81,41’inin oy
kullandığı seçimdir. Bu oran 1960–1980 arası seçim dönemlerinin en yüksek
katılım oranıdır (DİE 2004:10).
Tablo 2 ve Şekil 1 incelendiğinde, 1961 yılı Türkiye genelinde seçime katılan
siyasi partiler ve oy oranları görülmektedir. Buna göre CHP %36,7 oy oranı ile
1.sırada, AP % 34,8 oy oranı ile 2. sırada yer almaktadır. CKMP %14 ve YTP
%13,7 oy oranları ile sırayı takip etmektedirler. Görüldüğü gibi bağımsızlar ise
%0,8 oy oranına sahiptir. (Çavdar 2003:114).
15 Ekim 1961 Türkiye Senato Üyesi Seçimi
Seçim sistemlerindeki değişikliklerin nedenlerinden biri, bir önceki dönemde
uygulanan sistemin sonuçlarına karşı doğan tepkilerdir. 1950–1960 arasında
yürürlükte olan çoğunluk sisteminin sonuçlarına karşı duyulan tepki, adaletli temsil
faktörünü öne çıkarmış, 1961 Anayasası ile başlatılan yeni dönemde nispi temsil
sistemine geçilmiştir. 1961’de yapılan Cumhuriyet Senatosu seçimi genel seçim,
diğerleri ise 1/3 yenileme (kısmi senato)seçimleridir (Tuncer 2003:111–112).
161
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Tablo 3 incelendiğinde, CHP % 37,2 oy oranıyla 1.sırada, AP % 35,5 oy
oranıyla 2. sırada, YTP %14 oy oranıyla 3. sırada, CKMP % 13,5 oy oranıyla 4.
sırada yer almaktadır. Bağımsızlar ise % 3,9 oy oranına sahiptir. CHP fazla oy
almasına rağmen 36 senatör çıkarmıştır. AP CHP’den daha az oy oranına sahip
olmasına rağmen 71 senatör çıkarmıştır. Bu durum tamamen çoğunluk sistemiyle
alakalıdır (Çavdar 2004:114).
Görüldüğü gibi 15 Ekim 1961’de yapılan genel seçim sonuçlarına göre oyların
%62’si AP, CKMP ve YTP arasında paylaşılmıştır. CHP fazla oy almasına rağmen
tek başına iktidar olamamıştır. Seçimlerden sonra yeni bir parlamento oluşmuş,
arkasından CHP Genel Başkanı İsmet İnönü başkanlığında AP ile bir koalisyon
hükümeti kurularak, sivil döneme geçiş tamamlanmıştır.
1961 Genel Seçim Sonuçlarında Ezine
Bu seçimlerde Ezine merkezinde bulunan mahalleler: Camikebir, Seferşah, Gazi,
Cumhuriyet, Tanişmen Mahalleleridir. Bu 5 mahalle, bucak ve köylerde toplam
olarak 12,904 seçmen bulunmaktadır. Bu seçmenlerin 11,402’si oy kullanmıştır. Bu
kullanılan oylardan da 11,107’si geçerlidir. Ezine ilçesi genelinin siyasi partilere oy
oranları Tablo 4’te
Tablo 4’te görüldüğü gibi en fazla oyu alan parti YTP’dir. Sonuçlara göre
YTP %45,1 oy oranı ile 1. sıradadır. Daha sonra CHP %39,8 oy oranı ile 2 .sırada
gelmektedir. AP %8 oy oranı ile 3. sırayı alırken, CKMP %7,1 oy oranı ile
4.sıradadır. Bağımsızlar oy alamamıştır.
1961 Senato Seçimlerinde Ezine
1961 yılında senato seçimleri genel seçimler ile birlikte yapılmıştır. Ezine’nin 5
mahalle, bucak ve köylerinde oy kullananların sayısı 11,309, geçerli oy sayısı
11.032’dir. Buna göre partilerin aldığı oy sayıları Tablo 5’te sunulmuştur.
Tablo 5’e göre, 1961 yılı Ezine senato seçim sonuçlarına bakıldığında Ezine
merkez, bucak ve köylerinin kullandıkları toplam oylar çerçevesinde, YTP 1.
sıradadır. CHP 2.sırada, AP 3. sırada, CKMP 4. sıradadır.
Demokrat Parti kapatıldıktan sonra bazı DP seçmenleri oylarını YTP’den
yana kullanmışlardır. YTP, DP doğrultusunda kurulan bir partidir. Ezine’de YTP
ilk sırada olduğuna göre DP seçmenlerinin sayısı oldukça fazladır. Bu yüzden
Ezine seçmenleri 1961 tarihinde DP doğrultusunda kurulan bu yeni partiyi tercih
etmiştir. Ezine ilçesinde YTP’nin ilk sırada yer alması sağ görüşlü seçmen sayısının
da fazla olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Ezine’de muhafazakâr kesim fazla olduğu
için bundan sonraki seçimlerde de sağ görüşlü siyasi partiler tercih edilmiştir.
1961 yılında Ezine ilçesi ile Türkiye geneli seçim sonuçları bakımından bir
paralellik yoktur. Türkiye genelinde ve Çanakkale merkezinde CHP 1. sırada iken,
Ezine ilçesinde YTP 1. sıradadır.
1965 Genel Seçim Sonuçlarında Türkiye
162
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
10 Ekim 1965 seçimlerinde Milli bakiye sistemi uygulanmıştır. 1965’te Milli Bakiye
Sistemi ile güçlendirilen nispi temsil sistemi, parlamentoya küçük partilerin
girmesini kolaylaştırmıştır. (Tuncer 2003).1965 yılında seçime katılan siyasi partiler:
Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, Millet
Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Yeni Türkiye Partisi’dir. MP ve TİP 1965 yılında
seçime katılan yeni partilerdir. (Tuncer 2003:112).
Şekil 3’e baktığımızda 1965 yılında Türkiye genelinde AP %52,9 oy oranı ile
1. sıradadır. Daha sonra CHP %28,7 oy oranı ile 2. sırada gelmektedir. MP %6,3,
YTP % 3,7, Bağımsızlar %3,2, TİP % 3, CKMP %2,2 oy oranları ile sırayı takip
etmektedirler.10 Ekim 1965 günü yapılan genel seçimlerde Süleyman Demirel’in
liderliğindeki AP, oyların yaklaşık %53’ünü toplayarak tek başına iktidar olma
başarısını gösterirken, CHP’nin oyları %30’un altına düşmüştür. 1965 genel
seçimlerinde mutlak çoğunluğu elde eden AP ülke genelinde daha çok batı
bölgesinde üstünlük sağlamıştır. AP’nin üstünlüğü CKMP ve YTP’nin oy
yitirmelerine yol açmıştır. (Timur ve diğer 1992:159–183). 1961–1965 arasında
kurulan koalisyon hükümetlerinin ardından AP bu seçimlerde tek başına hükümet
kurabilecek çoğunluk elde ettiği gibi bundan sonraki seçimlerde de mecliste yeterli
çoğunluğu sağlamıştır. 27 Ekim 1965’te Süleyman Demirel’in başkanlığında
başlayan AP iktidarı 12 Mart 1971 askeri müdahalesi ile son bulmuştur.
1965 Genel Seçim Sonuçlarında Ezine
1965 yılında Ezine ilçesinde bulunan mahalleler: Camikebir, Seferşah, Gazi,
Cumhuriyet, Danişment’tir. Mahalle, bucak ve köylerde toplam 13.745 seçmen
olmasına rağmen 10.251 seçmen oy kullanmıştır. Bu oylardan 9.779’u geçerli
sayılmıştır. Buna göre siyasi partilerin oy oranları Tablo 8’de sunulmuştur. ( DİE
Ü–54.MGS:32,1966:88–89)
Tablo 8’de görüldüğü gibi AP %64,7 oy oranı ile 1. sıradadır. CHP %28,4 oy
oranı ile 2. sırada, CKMP %3,2 oy oranı ile 3. sırada, MP %2,6 oy oranı ile 4.
sırada, TİP %1,1 oy oranıyla 5. sıradadır. Ancak YTP ile Bağımsızlar oy
alamamışlardır.
1961 yılında Ezine’de ilk sırada YTP var iken 1965 yılında ilk sıraya AP
yerleşmiştir. YTP Ezine’de hiç oy alamamıştır. AP’nin üstünlüğü YTP’nin oy
yitirmesine neden olmuştur. Ezine’de sağ görüşlü muhafazakâr kesim
görüşlerinden vazgeçmemiş, aynı doğrultuda olan ve kendini güçlü bir biçimde
DP’ nin devamı şeklinde vurgulayan, başkanlığını Süleyman Demirel’in yaptığı AP’
yi tercih etmiştir.
Türkiye geneli ile Ezine ilçesini karşılaştırdığımızda 1965 yılında AP ilk
sırada yer almaktadır. 1965 yılında Ezine ilçesinin seçim sonuçları bakımından
Türkiye geneline ve Çanakkale merkezine paralellik gösterdiği görülmektedir.
1969 Genel Seçim Sonuçlarında Türkiye
12 Ekim 1969 yılında seçime katılan partiler: Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk
Partisi, Güven Partisi, Millet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Birlik Partisi,
163
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Türkiye İşçi Partisi, Yeni Türkiye Partisi’dir. Yeni kurulan BP ve GP ile sayı 8’e
yükselmiştir.
Tablo 10’da görüldüğü gibi 1969 yılı Türkiye genel seçim sonuçlarında AP
%46,5 oy oranı ile 1. sıradadır. CHP % 27,4 oy oranı ile 2. sırada olup, GP % 6,6,
Bağımsızlar % 5,6, MP %3,2, MHP %3, TBP %2,8, TİP % 2,7, YTP % 2,2 oy
oranları ile sırayı takip etmektedirler. 1965’te olduğu gibi 1969 yılında da seçimler
sonucunda AP tek başına iktidar olmuştur.
1969 Genel Seçim Sonuçlarında Ezine
Çalışmamızın bu bölümünde, 1969 yılı seçim sonuçlarında Ezine mahallelerinin
seçim sonuçları ile Ezine bucak ve köylerinin seçim sonuçları ayrı ayrı verilmiştir.
1969 yılında Ezine ilçesinde merkez mahalleler: Camikebir Mahallesi, Cumhuriyet
Mahallesi, Danişment Mahallesi, Gazi Mahallesi, Seferşah Mahallesi’dir. .Bu
mahallelerde toplam seçmen sayısı 3.254’tür. Oy kullanan seçmen sayısı 1.940,
geçerli oy sayısı 1.820’dir. Ezine’de mahallelere göre siyasi partilerin oy sayıları
Tablo 11’ de sunulmuştur.
Tablo 11’de görüldüğü gibi merkez mahallelerde ilk sırada AP
gelmektedir. Daha sonra CHP, MHP, GP, TİP, MP, Bağımsızlar sırayı takip
etmektedir. BP ve YTP hiç oy alamamıştır. (DİE Yayın No:610. 1970:325)
Ezine ilçesi Merkez Bucağa bağlı köyler: Akçakeçili Köyü, Akköy, Aladağ,
Alemşah, Arasanlı, Bahçeli, Balıklı, Belen, Bozeli, Çamköy, Çamlıca, Çarıksız,
Çetmi, Çınarköy, Derbent başı, Gökçebayır, Güllüce, Hisaralan, Karadağ,
Karagömlek, Kayacık, Kemalli, Kızılköy, Kızıltepe, Koçali, Köprübaşı, Körüktaşı,
Köseler, Pazarköy, Sarısöğüt, Sarpdere, Şap, Tavaklı, Uluköy, Üsküfçü, Yavaşlar,
Yaylacık, Yenioba’dır. Bu köylerde toplam seçmen sayısı 7.219 olup buralarda
5.269 kişi oy kullanmıştır. Bu oylardan 5.065 oy geçerli sayılmıştır. Buna göre
siyasi partilerin aldığı oylar Tablo 12’de sunulmuştur.
Tablo 12 incelendiğinde Ezine Merkez Bucağa bağlı köylerde ilk sırada
merkez mahallelerde olduğu gibi AP gelmektedir. Daha sonra CHP, MHP, GP,
MP, TİP sırayı takip etmektedir. BP ve YTP’nin hiç oy alamaması dikkat
çekmektedir.
Ezine ilçesi Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köyler: Geyikli (BM),Bozalan
Köyü, Bozköy Köyü, Çamoba Köyü, Dalyan Köyü, Darıköy Köyü, Kumburun
Köyü, Mahmudiye Köyü, Mecidiye Köyü, Pınarbaşı Köyü, Taştepe Köyü, Üvecik
Köyü, Yeniköy’dür. Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köylerde toplam seçmen sayısı
4.029’dur. Oy kullanan seçmen sayısı 3.088 olup geçerli oy sayısı 2.946’dır. Buna
göre siyasi partilerin Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köylerde aldığı oylar Tablo
13’te sunulmuştur (DİE Yayın No:610. 1970:325–326).
Tablo 13’te görüldüğü gibi Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köylerde de ilk
sırada AP gelmektedir. Sonra sırayı CHP takip etmektedir. Daha sonra MHP, GP,
TİP, Bağımsızlar ve MP gelmektedir. BP ve YTP hiç oy alamamıştır.
Ezine’de bütün bucakların (Merkez Bucağı ve Geyikli Bucağı) ve bağlı
köylerin toplamına göre seçmen sayısı 11.248, oy kullanan seçmen sayısı 8.357 ve
164
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
geçerli oy sayısı 8.011’dir. Buna göre siyasi partilerin aldıkları oylar Tablo 14’te
verilmiştir.
Tablo 14 incelendiğinde bütün bucak ve köylerin toplamında AP ilk
sıradadır. Bu sırayı CHP, MHP, GP, TİP, MP, Bağımsızlar takip etmektedir. BP ve
YTP hiç oy alamamıştır. Ezine ilçesinin genelinde (mahalleler, bucaklar ve bağlı
köyler) 14.602 seçmenden, oy kullanan seçmen sayısı 10.297’dir. Geçerli oy sayısı
9.831’dir. (DİE Ü–54.MGS:32.s.80–81; DİE Yayın No:610. 1970:325–326).
Tablo 15 incelendiğinde AP’nin Ezine ilçesinde ilk sırada olduğu
görülmektedir. 1965’te olduğu gibi 1969 yılında da Ezine ile Türkiye arasında
seçim sonuçları bakımından bir paralellik vardır. Türkiye genelinde ve Ezine’de AP
ilk sıradadır. Çanakkale’de de AP ilk sıradadır. Ezine ilçesi Çanakkale iline de
paralellik göstermektedir. 1961 yılında Ezine’de YTP iktidar iken, 1965 ve 1969
yılında bu parti hiç oy alamamıştır. Ezine de YTP’nin yerini tamamen AP almıştır.
1970–1980 DÖNEMİ
12 Mart Muhtırası’nın Etkileri ve Demokrasiye Yansımaları
1970–1980 yılları arası 1971, 1980 müdahalelerinden dolayı kendine özgü özellikler
taşımaktadır. 12 Mart 1971 günü Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet
Komutanları’nın gerçekleştirdikleri muhtıra ile müdahale başlamıştır. 12 Mart 1971
müdahalesinde 1960 ve 1980’den farklı olarak parlamento fesh edilmemiş. Seçim
öncesi yasalarda değişiklikler yapılmıştır. Hükümet, partilerin özgür iradeleri ile
değil müdahale ortamının yarattığı özel koşulların yönlendirilmesi ile kurulmuştur.
(Timur vd. 1992: 386–394). Bu dönemde uygulanan seçim sistemleri de dönemin
koşullarına göre farklılıklar göstermektedir. 1973 Ekiminde seçimlerin yapılmasıyla
Türkiye’nin demokratik döneminde sivil yönetimin uğradığı ikinci kesinti sona
ermiştir. (Timur vd. 1992:69).
1970–1980 GENEL SEÇİM SONUÇLARI
1970–1980 dönemi değişik özellikler göstermektedir. 1973 ve 1977 seçimlerinde
barajsız d’Hondt usulü uygulanmıştır (Tuncer 2003). Bu bölümde de seçim
sonuçlarını kıyaslamak, siyasi yelpazedeki oy dağılımını daha net görmek için çok
sayıda tablo ve şekillerden yararlanılmıştır.
1973 Genel Seçim Sonuçlarında Türkiye
14 Ekim 1973 seçimlerinden sonra hükümetlerin kurulması zorlaşmıştır. 14 Ekim
1973’teki genel seçimlerin sonucu bazı çevrelerde beklenmedik gelişme olarak
değerlendirilir. Bazı çevreler AP’nin üstünlüğü beklerken, CHP’nin üstünlüğü ile
karşı karşıya kalmışlardır.1960 darbesinden sonra olduğu gibi 1971 muhtırasından
sonra da CHP seçimlerden birinci parti çıkmıştır. 1973 genel seçimlerinde 1965 ve
1969 seçimlerine göre AP gerilemiştir.
Tablo 18’de görüldüğü gibi 1973 yılında yapılan genel seçim sonuçlarında
CHP, AP’nin yerini almıştır. Ancak partilerin hiçbiri salt çoğunluğu
sağlayamamıştır. Bu yüzden ortak hükümet kurma zorunluluğu doğmuştur. Nispi
165
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
seçim sisteminin barajsız d’Hondt yöntemi, 1973’ten sonra hiçbir partinin tek
başına iktidara gelmesine fırsat vermemiş, oyların önemli kısmı iki büyük parti
arasında paylaşılırken, küçük partiler siyasette gerçek güçlerinin çok üzerinde rol
üstlenme imkânına kavuşmuşlardır. Bu durum rejimi zaafa uğratırken, büyük
partiler arasında kutuplaşmayı körüklemiştir. (Tuncer 2003).
Şekil 7’ye göre, 1973 yılı genel seçim sonuçlarında Türkiye’de CHP %33,3
oy oranı ile 1. sırada, AP %29,8 oy oranı ile 2.sıradadır. DP %11,9, MSP %11,8,
CGP %5,3, MHP %3,4, BAĞ %2,80, TBP %1,1, MP %0,6 oy oranları ile sırayı
takip etmektedirler. Türkiye genelinde AP yerine CHP tercih edilmiş ve halk
büyük oranda CHP’ye oy vermiştir. CHP önceki seçimlere göre oy oranında artış
sağlamış, en çok sandalyeye sahip olmuştur. Türkiye genelinde yeni sağ partilerin
siyasi hayatımıza girmesiyle daha önce AP’ de toplanan sağ seçmen, bu yeni sağ
partilere dağılmış ve AP bu seçimde göreceli olarak CHP’nin gerisinde kalmıştır.
CHP yeni görünümü ile köyde ve kentte yıllardır sönük olan oy sınırını kırmıştır.
26 Ocak 1974 günü CHP ile MSP Bülent Ecevit başkanlığında koalisyon hükümeti
kurarken, bu durum TC’nin siyaset anlayışına yeni ve önemli bir boyut katmıştır
(Timur ve diğer 1992:387–390).
14 Ekim 1973 Genel Seçim Sonuçlarında Ezine
Bu seçimde Ezine ilçesinde bulunan mahalleler: Camikebir, Cumhuriyet,
Danişment, Gazi ve Seferşah’tır. Bu mahallelerde toplam 3.702 seçmen vardır. Oy
kullanan seçmen sayısı 2.455’tir. Geçerli sayılan oy 2.362’dir. Buna göre Ezine
ilçesi mahallelerinde siyasi partilerin aldıkları oylar tablo 19’da sunulmuştur.(DİE
1974).
Tablo 19 incelendiğinde, AP 1. sırada, CHP 2.sırada, MSP 3.sıradadır.
Diğerleri de Tablo 19’a göre sırayı takip etmektedirler. Bucak ve bağlı köylerde
durum ise;
Ezine Merkez Bucağa bağlı köyler: Akçakeçili Köyü, Akköy, Aladağ Köyü,
Alemşah Köyü, Arasanlı Köyü, Bahçeli Köyü, Balıklı Köyü, Belen Köyü, Bozali
Köyü, Çamköy Köyü, Çamlıca Köyü, Çarıksız Köyü, Çetmi Köyü, Çınar Köyü,
Derebentbaşı Köyü, Gökçebayır Köyü, Güllüce Köyü, Hisaralan Köyü; Karadağ
Köyü, Karagömlek Köyü, Kayacık Köyü, Kemallı Köyü, Kızılköy Köyü, Kızıltepe
Köyü, Koçali Köyü, Köprübaşı Köyü, Körükbaşı Köyü, Köseler Köyü, Pazarköy
Köyü, Sarısöğüt Köyü, Sarpdere Köyü, Şapköy Köyü, Taştepe Köyü, Tavaklı
Köyü, Uluköy Köyü, Üsküpcü Köyü, Yavaşlar Köyü, Yaylacık Köyü, Yenioba
Köyü’dür. Bu köylerde seçmen sayısı 7.434, oy kullanan seçmen sayısı 5.192,
geçerli oy sayısı 4.990’dır. Buna göre oyların dağılımı Tablo 20’de sunulmuştur (
DİE 1974).
Tablo 20 incelendiğinde, AP 1. sırada, CHP 2.sırada, DP 3.sıradadır.
Diğerleri de Tablo 20’ye göre sırayı takip etmektedirler. Ezine Geyikli Bucağı ve
bağlı köyler: Geyikli (BM),Geyikli (B) Köyü, Bozköy Köyü, Bozalan Köyü,
Çamoba Köyü, Dalyan Köyü, Darıköy Köyü, Kumburun Köyü, Mahmudiye
Köyü, Mecidiye Köyü, Pınarbaşı Köyü, Taştepe Köyü, Üvecik Köyü, Yeniköy
166
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Köyü’dür. Bu köylerde seçmen sayısı 4.143, oy kullanan seçmen sayısı 3.120,
geçerli oy sayısı 2.950’dir. Buna göre oyların partilere dağılımı Tablo 21’de
verilmiştir ( (DİE 1974).
Tablo 21 incelendiğinde, AP 1. sırada, CHP 2.sıradadır. Diğerleri de Tablo
21’e göre sırayı takip etmektedirler. Ezine’nin bütün bucak ve bağlı köylerinde
(Merkez ve Geyikli) toplama göre, 11,577 seçmen vardır. 8.312 seçmen oy
kullanmış olup 7.940 oy geçerli sayılmıştır. Bütün bucak ve bağlı köylerin
toplamına göre partilerin oy sayıları Tablo 22’de sunulmuştur (DİE 1974).
Tablo 22 incelendiğinde, AP 1. sırada, CHP 2.sıradadır. Diğerleri de Tablo
22’ye göre sırayı takip etmektedirler. Ezine merkez mahallelerinden, bucak ve
bağlı köylerinden yola çıkarak, Ezine ilçesi genel toplamına ait 15.289 seçmen
vardır. Bunlardan 10.767 seçmen oy kullanmış, 10.302 oy geçerli kabul edilmiştir.
Genel toplama göre partilerin oy oranları Tablo 23’te sunulmuştur (DİE Ü–
54.MGS:32.s.80–81).
Tablo 23’te görüldüğü gibi, AP % 50,9 oy oranı ile 1. sıradadır. CHP % 35,9
oy oranı ile 2.sıradadır. DP %4,6, MSP %4,5, CGP %1,7, MHP %1,1, BAĞ %0,6,
TBP %0,5, MP %0,3 oy oranları ile sırayı takip etmektedirler. Tablo 23
incelendiğinde, AP yine 1969 yılında olduğu gibi, 1973 yılında da 1. sıradadır. CHP
2. sırada yer almaktadır.
Görüldüğü gibi 1973 yılında yapılan genel seçim sonuçlarına göre Ezine
ilçesi, Türkiye geneli ile paralellik göstermemektedir. Türkiye genelinde CHP üç
seçim döneminde (1961, 1973, 1977) birinci olurken, Ezine ısrarla sağ görüşlü
AP’yi seçmeye devam etmiştir.
Tablo 25’te görüldüğü gibi CHP %41,4 oy oranı ile 1. sıradadır. AP %36,9
oy oranı ile 2. sıradadır. MSP % 8,6, MHP %6,4, Bağımsızlar %2,5, CGP %1,9,
DP %1,9, TBP %0,4, TİP %0,1 oy oranları ile sırayı takip etmektedirler. 1974
Kıbrıs Barış Harekâtı ve sonrasındaki gelişmeler 1977 seçimlerini etkilemiştir.
Bundan dolayı CHP oylarını arttırmıştır. 12 Eylül müdahalesi öncesi 5 Haziran
1977’de yapılan bu son genel seçimde CHP 1.parti olmasına rağmen mecliste
çoğunluk elde edememiştir. CHP ile AP koalisyon kurmaya yanaşmamış,
demokratik rejim askıya alınmıştır. Daha sonra Bülent Ecevit hükümet kurmaya
yeterli oyu alamayınca azınlık hükümeti kurmak istemiş, ancak rejim bunalımı
gerçekleşmiştir. 1980’e kadar AP-CHP arasında devam eden çekişmeler
Generallerin darbesi ile sonuçlanmıştır. Böylece parlamenter hayat sona
ermiştir.(Timur ve diğer 1992).
1977 Genel Seçim Sonuçlarında Ezine
Bu genel seçimde Ezine ilçesi merkez mahalleleri: Camikebir, Cumhuriyet,
Danişment, Gazi, Seferşah’tır. Ezine merkez mahallelerinin toplamındaki seçmen
sayısı 4.553, oy kullanan seçmen sayısı 3.553, geçerli oy sayısı 3.431’dir. Bu
mahallelerde siyasi partilere verilen oy sayıları Tablo 26’da sunulmuştur.
Ezine Merkez Bucağa bağlı köyler: Akça keçili Köyü, Akköy, Aladağ Köyü,
Alemşah Köyü, Bahçeli Köyü, Balıklı Köyü, Belen Köyü, Bozali Köyü, Çamköy
167
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Köyü, Çamlıca Köyü, Çarıklı Köyü, Çetmi Köyü, Çınar Köyü, Derebentbaşı
Köyü, Gökçebayır Köyü, Güllüce Köyü, Hisaralan Köyü, Karadağ Köyü,
Karagömlek Köyü, Kayacık Köyü, Kemallı Köyü, Kızılköy Köyü, Kızıltepe Köyü,
Koçali Köyü, Köprübaşı Köyü, Körükbaşı Köyü, Köseler Köyü, Pazarköy Köyü,
Sarısöğüt Köyü, Sarpdere Köyü, Şapköy Köyü, Taştepe Köyü, Tavaklı Köyü,
Uluköy Köyü, Üskütcü Köyü, Yavaşlar Köyü, Yaylacık Köyü, Yenioba Köyü’dür.
Merkez Bucağa bağlı köyler toplamında 7.977 seçmen katılmıştır. Oy kullananların
sayısı 7.014’tür.Geçerli oy sayısı 6.770’dir.Buna göre partilerin oysayıları Tablo
27’de sunulmuştur.
Tablo 26 ve Tablo 27 incelendiğinde, Merkez mahallelerinde ve Merkez
Bucağa bağlı köylerde AP’nin 1. sırada olduğunu görüyoruz. Tablolara göre CHP
ve diğerleri bu sırayı takip etmektedirler.
Ezine Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köyler: Geyikli (BM),Geyikli (B)Köyü,
Bozköy Köyü, Bozalan Köyü, Çamoba Köyü, Dalyan Köyü, Darıköy Köyü,
Kumburun Köyü, Mahmudiye Köyü, Mecidiye Köyü, Pınarbaşı Köyü, Taştepe
Köyü, Üvecik Köyü, Yeniköy Köyü’dür. Geyikli Bucağı toplamında 4,782 seçmen
bulunmaktadır. 4,096 seçmen oy kullanmış, bu oylardan 3,969’u geçerli kabul
edilmiştir. Buna göre Ezine Geyikli Bucağı ve bağlı köylerin toplamının partilere
göre oy dağılımı Tablo 28’de sunulmuştur.
Ezine ilçesinde bütün bucak (Merkez ve Geyikli) ve bağlı köyler toplamında
seçmen sayısı 12.759’dur. Oy kullanan seçmen sayısı11.111, geçerli oy sayısı
10.739’dur. Ezine ilçesinde bütün bucak ve bağlı köylerde partilere göre oy sayıları
Tablo 29’da sunulmuştur.
Tablo 28 ve Tablo 29 incelendiğinde, mahalle, bucak ve köylerin
toplamında da AP 1. sıradadır. Tablolara göre CHP ve diğerleri sırayı takip
etmektedirler.
Ezine ilçesinin genel toplamındaki seçmen sayısı 17.312, oy kullanan seçmen
sayısı 14.664, geçerli oy sayısı 14.170’dir. Ezine genelinde siyasi partilere verilen oy
sayıları Tablo 30’da sunulmuştur. (DİE 1978).
Tablo 30’daki gibi Ezine ilçesinde AP %54,9 oy oranı ile 1. sıradadır. CHP
%38,4 oy oranı ile 2. sıradadır. Diğerleri Tablo 30’daki oy oranları ile sırayı takip
etmektedirler. Ezine ilçesinde AP ön plandadır. Oysaki Türkiye genelinde CHP
ön plandadır. Dolayısıyla Türkiye ile Ezine ilçesi arasında bu dönemde seçim
sonuçları bakımından bir paralellik yoktur.
1960–1980 Arası Siyasi Partilere Genel Bir Bakış
Türkiye Cumhuriyeti’nin 1960–1970 dönemi genel olarak 27 Mayıs 1960
müdahalesinin ve 1961 Anayasası’nın damgasını taşımaktadır. Cumhuriyet Halk
Partisi ile yeni kurulan Adalet Partisi’nin etkin oldukları bu yıllarda kendi
programları çerçevesinde oluşturdukları ekonomik ve sosyal politikalar, dönemin
niteliklerini belirleyen etkenler arasında önemli bir yer tutar (Çavdar 2004: 90–
100).
168
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
1970–80 arasındaki dönemde ise siyasal partiler haritasında önemli
değişiklikler meydana gelmiştir. Nispi temsil sisteminin kabul edilmesi ve ülkede
yeni düşünce akımlarının yeşermesi ile parti sayısı artarken, bunlar arasındaki
ideolojik farklılaşma da belirginleşmiştir. Böylece Türkiye gerçek anlamda çok
partili sistemi yaşamaya başlamıştır. Bu durum koalisyon hükümetlerini (1961–65,
1973–80), beraberinde de hükümet istikrarsızlıklarını getirmiştir. 1980 yılına kadar
siyasal yaşamımızda var olan parti sayısı doksana ulaşmıştır. Bu partilerden bazıları
birleşmişler yeni bir parti haline gelmişler; bazıları kendilerini fesh etmiş, bazıları
da mahkeme kararı ile kapatılmıştır (Tuncer 2003). 12 Eylül 1980’deki müdahale ile
18 parti, 16 Ekim 1981 tarihinde 2533 sayılı yasayla kapatılmıştır. Günümüzde
siyasal yaşamda yer alan partiler 12 Eylül müdahalesinden sonra, 1983 yılından
itibaren kurulup demokratik yaşama dönmüşlerdir (Tuncer 2003).
SONUÇ
1960–1980 Arası Ezine’nin Çok Partili Yaşama Bakış Açısı
Bu karşılaştırmaya göre Ezine ilçesi seçim sonuçlarıyla Türkiye geneline sadece
1965 ve 1969 yıllarında paralellik göstermektedir. Bu seçim yıllarında üstünlük
sağlayan parti Adalet Partisi’dir. Diğer seçim yıllarında ise Tablo 31’de görüldüğü
gibi farklılıklar vardır. 1960–1980 dönemi Türkiye genelinde AP ile CHP’nin
yoğun çekişmeler yaşadığı dönemdir.
İncelemesini yaptığımız dönemde Ezine geneli ısrarla sağ partileri tercih ederek
muhafazakar yapısını, ispatlamıştır. Seçim dönemlerinde katılımın çok olması ve
geçerli oy oranlarının yüksekliği Ezine seçmeninin bilinçli bir şekilde katılımcı
demokrasiye inancının göstergesi olmuştur. Ezine çok partili yaşamı yakından
takip etmeye çalışırken, Türkiye geneline her zaman paralel olmasa da kendi iç
dinamikleri, sosyo- kültürel ve özgün yapısıyla katılımcı Türk demokrasisinin
gelişmesine katkı sağlamıştır.
KAYNAKÇA
DİE.
1964. 15.10.1961 Milletvekili ve Senato Üyesi Seçimi Sonuçları; İl, İlçe ve Sandık
Bölgeleri İtibariyle, T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE). Yayın No:
463. Ankara.
DİE.
1966. 1950–1965 Milletvekili ve 1961–1964 Cumhuriyet Senatosu Üye Seçimleri
Sonuçları, Yayın No:513. Ankara.
DİE.
1970. 12 Ekim 1969 Milletvekili Seçimi Sonuçları. Yayın No:610. Ankara.
DİE.
1974. 14 Ekim 1973 Milletvekili Seçimi Sonuçları, Yayın No: 702. Ankara.
DİE.
1978. 5 Haziran 1977 Milletvekili Seçimi Sonuçları, Yayın No:836.Ankara.
169
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
DİE.
1964/65. Türkiye İstatistik Yıllığı, Yayın No: 510. Ankara.
DİE.
Milletvekili Genel Seçimi Sonuçları (il ve ilçe sonuçları). Ü–54.MGS:32.
DİE.
1950–1965. Milletvekili ve 1961–1964 Cumhuriyet Senatosu Üye Seçimleri Sonuçları.
Ü.34. MCS: 1. DİE Yayınları.
DİE.
2004. Cumhuriyet’ten Günümüze Milletvekili Seçimleri (1923–2002). MGS: 39.Ankara.
Ahmad, F.
1995. Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945–1980). İstanbul: HilYay.
Cumhuriyet Gazetesi
1960.
Çavdar, T.
2004. Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950’den Günümüze).Ankara: İmge Kitabevi.
Kongar, E.
1999. 21.Yüzyılda Türkiye. İstanbul: Remzi Kitabevi.
TESAV
1995. Siyasi Partiler ve Demokrasi /Sempozyum. Ankara
Teziç, E.
1975. Siyasi Partiler (Partilerin Hukuki Rejimi ve Türkiye’de Partiler), Gerçek Yay.
İstanbul.
Timur, T., Keyder Ç., Yerasimos, S., Eroğul,C, Belge, M., Ağaoğulları, A., Toprak,
B. Vaner, S., Margulies, R., Yıldızoğlu, E., Işıklı, A.
1992. Geçiş Sürecinde Türkiye. Derleyen: İrvin Cemil Schick/E.Ahmet Tonak
İstanbul: Belge Yayınları.
Tuncer, E.
2002. Osmanlı’dan Günümüze Seçimler. Ankara: TESAV. No: 17.
OMD Başkanlığı,
1978. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri, 1960–1978, Cilt–2. T.C.Başbakanlık O ve
M Daire Başkanlığı, Yayın No:11-Gn. No:025,Başbakanlık Basımevi, Ankara.
Türk, H. S.& E.Tuncer.
TESAV
1995. Türkiye için nasıl bir seçim sitemi?/Sistem Önerileri, Seçim Uygulamaları, TESAV
Yay. 6. Ankara:
Uçarol, R..
1985. Siyasi Tarih. İstanbul: Harp Akademileri Basımevi.
1.
2.
3.
4.
5.
17 Kasım 1961 tarih ve 10960 sayılı Resmi Gazete.
19 Ekim 1965 tarih ve 12130 sayılı Resmi Gazete.
20 Ekim 1969 tarih ve 13331 sayılı Resmi Gazete.
31 Ekim 1973 tarih ve 14698 sayılı Resmi Gazete.
19 Haziran 1977 tarih ve 15971 sayılı Resmi Gazete.
170
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
http://www.belgenet.net
http://www.tbmm.gov.tr.
file://F:Türkiye İçin Nasıl Bir Seçim Sistemi.htm
Tablo 1. Türkiye Geneli Seçim Sonuçları
Toplam Sandık
Toplam Seçmen
Toplam Kul. Oy
Toplam Geçerli Oy
Katılım Oranı
Milletvekili Sayısı
56.894
12.925.395
10.522.716
10.138.035
%81,42
450
Tablo 2. 1961 yılı Türkiye genel seçim sonuçlarına göre partilerin oy oranları
Partiler
CHP
Oy Oranı
36,7
Mv. Sayısı
173
Toplam Oy
3.724.752
Kaynak: DİE Yayınları.
AP
34,80
158
3.527.435
CKMP
14,0
54
1.415.390
YTP
13,7
65
1.391.934
BAĞ.
0,8
81.732
Tablo 3. 1961 yılı Türkiye Senato Seçimlerine göre siyasi partilerin oy oranları ve
senatör sayıları (Tuncer 2003:252–255)
Partiler
Oy Oranı
Sayı
CHP
37,2 (36)
3.734.285
AP
35,5(71)
3.560.765
CKMP
13,5(16)
1.350.892
YTP
14,0(27)
1.401.637
BAĞ.
3,9
390.558
Tablo 4. 1961 yılı Ezine genel seçim sonuçlarına göre oy oranları
Partiler
Oy oranı
Alınan Oy
AP
45,1
890
CHP
39,8
4416
CKMP
8,0
793
YTP
7,1
5004
BAĞ.
0,00
---
171
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Tablo 5. 1961 yılı Ezine senato seçim sonuçları
CHP
CKMP
YTP
Partiler AP
Alınan 880
4403
768
4989
Oy
BAĞ.
---
Kaynak: DİE 1964
Tablo 6. 1965 yılı Türkiye genel seçim sonuçlarına göre partilerin oy oranları
Partiler
Oy Oranı
Mv. Sayısı
Toplam
Oy
AP
52,9
240
4.921.235
CHP
28,7
134
2.675.785
MP
6,3
31
582.704
YTP
3,7
19
346.514
TİP
3,0
15(14)
276.101
CKMP
2,2
11
208.696
BAĞ.
3,2
--296.052
Tablo 7. Türkiye Genel Seçim Sonuçları
Toplam Seçmen
Toplam Kul. Oy
Toplam Geçerli Oy
Katılım Oranı
Milletvekili Sayısı
13.679.753
9.748.678
9.307.563
%71,26
450
Kaynak: DİE Yayınları.
Tablo 8. 1965 yılında Ezine’de seçime katılan partiler ve oy oranları
Partiler AP
CHP
Alınan 6.328
2.776
Oy
Oy
64,7
28,4
Oranı
Kaynak : DİE 1966
CKMP
314
MP
255
TİP
106
YTP
---
BAĞ.
---
3,2
2,6
1,1
0
0
172
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Tablo 9. Türkiye genel seçim sonuçları
Toplam Seçmen
Toplam Kullanılan Oy
Toplam Geçerli Oy
Katılım Oranı
Milletvekili Sayısı
14.788.552
9.516.035
9.086.296
%64,35
450
Tablo 10. 1969 yılı Türkiye genel seçim sonuçlarına göre partilerin oy oranları
Partiler
Oy
oranı
Mv.
sayısı
Toplam
oy
AP
46,5
CHP
27,4
GP
6,6
MP
3,2
TİP
2,7
YTP
2,2
MHP
3,0
TBP
2,8
BAĞ.
5,6
256
143
15
6
8
6
1
8
13
4.229.712
2.487.006
597.818 292.961 243.631 197.929 275.091
254.695 511.023
Kaynak: DİE Yayınları.
Tablo 11. Siyasi partiler ve bağımsızların Ezine merkez mahallelerde aldıkları oylar
Partiler
Oy Sayısı
AP
1.110
BP
---
CHP
528
GP
30
MP
9
MHP
120
TİP
22
YTP
--
BAĞ.
1
Tablo 12. Ezine Merkez Bucağa bağlı köylerde siyasi partiler ve bağımsızların
aldıkları oylar
Partiler
AP
BP
Oy
3.061 --Sayısı
Kaynak: DİE 1970
CHP
1.523
GP
152
MP
38
MHP
242
TİP
36
YTP
---
BAĞ.
12
Tablo 13.Ezine Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köylerde siyasi partiler ve
bağımsızların aldıkları oylar
Partiler
Oy
Sayısı
AP
1.857
BP
---
CHP
830
GP
70
MP
18
MHP
84
TİP
61
YTP
---
BAĞ.
24
173
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Tablo 14.Ezine’nin bütün bucaklarının ve bağlı köylerinin toplamına göre partiler,
oylar
Partiler
AP
BP
Oy
4.918 --Sayısı
Kaynak: DİE 1970
CHP
2.353
GP
222
MP
56
MHP
326
TİP
97
YTP
---
BAĞ.
38
Tablo 15. Ezine ilçesi genel toplamına göre partilerin aldıkları oy oranları
Partiler AP
Alınan 6.028
Oy
Oy
61,3
Oranı
BP
---
CHP
2.881
GP
252
MP
65
MHP
446
TİP
119
YTP
---
BAĞ.
40
0
29,3
2,6
0,7
4,5
1,2
0
0,4
Tablo 17. 1973 yılı Türkiye Genel Seçim Sonuçları
Toplam Sandık
Toplam Seçmen
Toplam Kullanılan Oy
Toplam Geçerli Oy
Katılım Oranı
Milletvekili Sayısı
70.137
16.798.164
11.223.843
10.723.658
%66,8
450
Tablo 18. 1973 yılı Türkiye genel seçim sonuçlarına göre partilerin oy oranları
Partiler CHP
Oy oranı 33,3
Mv.
185
sayısı
AP
29,8
149
Toplam
oy
3.197.897 1.275.02 1.265.771
3.570.583
DP
11,9
45
MSP
11,8
48
CGP
5,3
13
MHP
3,4
3
MP
0,6
---
564.343 362.208 62.377
TBP
1,1
1
BAĞ.
2,8
6
121.759 303,218
Kaynak: DİE Yayınları.
174
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Tablo 19. Ezine ilçesi mahallelerinde partilerin ve bağımsızların aldıkları oylar
Partiler
Oy
Sayısı
AP
1.112
CHP
938
CGP
21
DP
59
MP
3
MHP
23
MSP
190
TBP
9
BAĞ.
7
Tablo 20. Ezine Merkez Bucağa bağlı köylerde partilerin ve bağımsızların aldıkları
oylar.
Partiler
Oy
Sayısı
AP
2.581
CHP
1.720
CGP
92
DP
272
MP
12
MHP
57
MSP
191
TBP
32
BAĞ.
33
Tablo 21.Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köylerde partilerin ve bağımsızların
aldıkları oylar
Partiler AP
Alınan 1.548
Oy
DP
138
CHP
1.039
CGP
67
MP
11
MHP
30
MSP
81
TBP
10
BAĞ.
26
Tablo 22.Ezine’nin bütün bucak ve bağlı köylerinde partilerin ve bağımsızların
aldıkları oylar
Partiler AP
DP CHP CGP
MP
MHP MSP TBP BAĞ.
Alınan 4.129 410 2.759 159
23
87
272
42
59
Oy
Tablo 23. Ezine ilçesi genel toplamında partilerin ve bağımsızların aldıkları oy
oranları
Partiler AP
Alınan 5.241
Oy
Oy
50,9
Oranı
DP
469
CHP
3.697
CGP
180
MP MHP
26 110
MSP
462
TBP
51
BAĞ.
66
4,6
35,9
1,7
0,3
4,5
0,5
0,6
1,1
175
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Tablo 24. 1977 yılı Türkiye Geneli Seçim Sonuçları
Seçmen Sayısı
Oy Kullanan Seçmen Sayısı
Seçime Katılma Oranı
Geçerli Oy Sayısı
21.207.303
15.358.210
%72,4
14.827.172
Tablo 25. 1977 Türkiye Geneli Seçim Sonuçları
Partiler
Oy
oranı
Alınan
Oy
Mv.
Sayısı
AP
36,9
CGP
1,9
5.468.202
189
CHP
41,4
TBP
0,4
TİP
0,1
277.713 6.136.171 274.484 951.544 1.269.918
58.540
20.565 370.035
3
--
--
213
DP
1,9
1
MHP
6,4
16
MSP
8,6
24
4
Kaynak: DİE Yayınları.
Tablo 26. Ezine ilçesi mahallelerinde partilerin ve bağımsızların aldıkları oy
sayıları
Partiler
AP
CHP
Oy
1.737 1.464
Sayısı
Kaynak: DİE 1978
CGP
43
DP MSP
33 105
MHP
39
TBP TİP
5
---
BAĞ.
5
Tablo 27. Ezine Merkez Bucağa bağlı köylerde partilerin ve bağımsızların aldıkları
oylar
Partiler
AP
CHP
Oy
3.861 2.409
Sayısı
Kaynak: DİE 1978
CGP
112
DP MSP
115 179
MHP
70
TBP
13
TİP
---
BAĞ.
2,5
BAĞ.
11
176
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Tablo 28.Geyikli Bucağı merkez ve bağlı köylerde partilerin ve bağımsızların
aldıkları oylar
Partiler
AP
CHP
Oy
2.186 1.573
Sayısı
Kaynak: DİE 1978
CGP
52
DP MSP
55 48
MHP
41
TBP
9
TİP
---
BAĞ.
5
Tablo 29. Ezine ilçesi bütün bucak ve bağlı köyler toplamında partilerin aldıkları
oylar
Partiler
AP
CHP
Oy
6.047 3.982
Sayısı
Kaynak: DİE 1978
CGP
164
DP MSP
170 227
MHP
111
TBP
22
TİP
---
BAĞ.
16
Tablo 30. Ezine ilçesi genel toplamına göre partilerin ve bağımsızların aldıkları oy
oranları
Partiler
Alınan
Oy
Oy
Oranı
AP
7.784
DP
5.446
CHP
207
CGP
203
MP
332
MHP
150
MSP
27
TBP
---
BAĞ.
21
54,9
38,4
1,5
1,4
2,3
1,1
0,2
0
0,2
Tablo 31. Karşılaştırma
YILLAR
EZİNE İLÇESİ
TÜRKİYE GENELİ
PARALELLİK
1961
YTP
CHP
YOK
1965
AP
AP
VAR
1969
AP
AP
VAR
1973
AP
CHP
YOK
1977
AP
CHP
YOK
177
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
40
36,7
35
34,8
30
25
Seri 1
20
14
15
13,7
10
5
0,8
0
CHP
AP
CKMP
YTP
BAĞ.
Şekil 1. 1961 yılı Türkiye’de oyların partilere göre dağılımı
8
AP
45.1
CHP
CKMP
39.8
YTP
7.1
Şekil 2. 1961 yılı Ezine genel seçim sonuçlarına göre partilerin oy dağılımı
178
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
60
52,9
50
40
28,7
30
Seri 1
20
10
6,3
3,7
3
2,2
3,2
MP
YTP
TİP
CKMP
BAĞ.
0
AP
CHP
Şekil 3. 1965 yılı Türkiye’de oyların partilere göre dağılımı
1,1
2,6
3,2
AP
28,4
CHP
CKMP
MP
64,7
TİP
Şekil 4. 1965 yılı Ezine’de oyların partilere göre dağılımı
50
45
40
35
30
25
20
15
10
5
0
46.5
27.4
6.6
AP
CHP
GP
3.2
2.7
2.2
3
2.8
MP
TİP
YTP
MHP
TBP
5.6
BAĞ.
Şekil 5. 1969 yılı Türkiye’de oyların partilere göre dağılımı
179
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
9.4
29.3
AP
CHP
DİĞER
61.3
Şekil 6. 1969 yılı Ezine’de oyların partilere göre dağılımı
35
33.3
29.8
30
25
20
15
11.9
11.8
10
5.3
5
3.4
0.6
1.1
MP
TBP
2.8
0
CHP
AP
DP
MSP
CGP
MHP
BAĞ.
Şekil 7. 1973 yılı Türkiye’de oyların partilere göre dağılımı
180
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
13.2
AP
CHP
50.9
DİĞER
35.9
Şekil 8. 1973 yılı Ezine’de oyların partilere göre dağılımı
41.4
45
40
36.9
35
30
25
20
15
6.4
10
1.9
5
8.6
1.9
0.4
0.1
TBP
TİP
2.5
0
AP
CGP
CHP
DP
MHP
MSP
BAĞ.
Şekil 9. 1977 yılı Türkiye’de oyların partilere göre dağılımı
6,7
AP
CHP
38,4
54,9
DİĞER
Şekil 10. 1977 yılı Ezine’de oyların partilere göre dağılımı.
181
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
182
GEYİKLİ BABA’NIN ANISINI YAŞATMAK
a
Hüseyin ÇAKICIa
Hasan ÇAKICIb
Geyikli Kültür Çevre ve Güzelleştirme Derneği Başkanı
b
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu
ÖZET
Doğup büyümüş olduğumuz Geyikli beldesinde, tarihçesi ile ilgili duyduğumuz tek
söylenti, Geyikli Baba tarafından kurulmuş olduğudur. Geyikli Baba kimdir? Buraya
neden gelmiştir? Bu soruların cevabını yıllarca alamayınca üzerinde araştırma yapmaya
karar verdik. Anadolu’da birçok Geyikli adlı yerleşim olduğunu, birçoğunun hikayesinin
birbirine benzediğini öğrendik. En çok bilinen Geyikli Baba Bursa’da Babasultan
köyünde bulunuyor. Diğer Geyikli Babaların da muhtemelen Bursa kaynaklı olduğu
anlaşılıyor. Beldemizdeki Geyikli Baba’nın da farklı olmadığını, efsanesinin de benzerlik
gösterdiğini anlayınca atıl durumda olan mezarının onarılıp halkın bilgilendirilmesi
gerektiğini düşündük.
Anahtar kelimeler: Geyikli Baba, mezar, efsane, onarım
ABSTRACT
In the town of Geyikli as our place of birth and grown up, the only rumour about the
history of the town is to be setted by Geyikli Baba. Who is the Geyikli Baba? Why had
he come here? We have decided to investigate on the Geyikli Baba, when we could not find
the answers of these questions. We have learned there are many places by name of Geyikli
in Anadolu and they have same story. The most famous Geyikli Baba is in Babasultan
village of Bursa. Probably, the other Geyikli Babas are originating from Bursa. We have
decided to restore him grave as in a ruin statement and it is neccesity that to be informed
the community of town when we have undertanded that The Geyikli Baba in our town is
not differ from the others and its story is the same with the others’.
Key words: Geyikli Baba, grave, myth, restoration
Anadolu’nun değişik yerlerinde Geyikli Baba olarak bilinen türbeler mevcuttur. En
fazla bilineni ise Bursa İnegöl yakınlarındaki Babasultan köyünde bulunan Geyikli
Baba türbesidir. Geyikli Baba Horasanın Hoy şehrinde hicri 674 yılında doğmuş,
daha sonra Anadolu’ya gelerek, Anadolu’nun fethinde çeşitli yararlılıklar
göstermiştir. Namını Orhan Gazi de duymuş, çeşitli vesilelerle kendisiyle
tanışmıştır. Hoş sohbetinden çok etkilenince, kendisine İnegöl civarında bir
bölgeyi bağışlamıştır. Geyikli Baba, dergahını kuracak kadar bir araziyi kabul
etmiştir. Öldükten sonra aynı yere gömülmüştür. Orhan Gazi, Geyikli Baba için
bir türbe yaptırmıştır. Daha sonra buraya Babasultan diye bir köy kurulmuştur.
Türbe 1950 yılında onarılmıştır (Biyografi.net).
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Anadolu’nun fethinde Geyikli Baba’nın yararlılıkları unutulmaz. Rivayete
göre geyik üstünde 60 okkalık kılıcıyla düşman üzerine yürüdüğü görülmüştür
(Türkpol.net). Geyikli Baba dergahını kurduktan sonra çok sayıda öğrenci yetiştirir.
Orhan Gazi Anadolu fethinde Geyikli Baba’nın yararlılıklarını bildiğinden,
Anadolu birliğinin kurulmasında yetiştirdiği dervişlerden yararlanmak ister. Bu aynı
zamanda ordu için moral takviyesi de olacaktır. Değişik yerlerin fethinde dervişler
de bulunur. Fetih sonrası geri dönmezler. O bölgede dergahlarını kurarlar (Çakıcı
2006). Bu yüzden Anadolu’da “Geyikli” olarak adlandırılmış birçok yerleşim
merkezi vardır. Efsanelerinde geyiğe binilerek savaşa gidilir, geyiklere kereste
taşıtılarak cami yaptırılır. Öksüz bebeklere süt verirler. Safranbolu’daki Geyikli
Baba türbesinin hikayesinde ‘Azim dağlarda vahşi sığırlara savar olup, onlara binip,
Orhan Gazi ile sefere çıkmıştır’ denilmektedir (millikultur.net).
1360 yılında Karesi Beyliğinin son uzantısı, Süleyman Bey idaresinde
Çanakkale bölgesinde hüküm sürmekteydi. Aynı yıl Osmanlı orduları buraları
fethederek Süleyman Bey’in egemenliğine son verdiler (vikipedia.org.). Bu orduyla
birlikte bölgeye gelen Geyikli Baba’nın dervişi şimdiki Geyikli kasabasının
bulunduğu bölgeye yerleşti. Geyik yetiştirerek burada sakin bir hayat sürmeye
başladı. Hatta bir rivayete göre sefere giderken bölgede konaklayan Osmanlı
Ordusuna elinde kalan 12 geyiği keserek yedirmiştir (Çakıcı 2006).
Geyikli’deki Geyikli Baba’nın mezarı Kemmalı yolu üzerinde Geyikli’ye 2
km mesafededir. Üzerinde kitabe olmadığı gibi Geyikli Baba mezarı olduğu halk
arasında söylenegelmiştir. Geyikli Kültür, Çevre ve Güzelleştirme Derneği olarak
kuruluştan beri beldemize adını veren bu saygın zatın hatırasına yakışır bir mezar
yaptırmak, kitabesini yazmak ve ziyarete açmak (halen ziyaret edilmektedir);
derneğimizin kültür hizmetleri kapsamındaki önemli amaçlarındandır. Bu amaç
doğrultusundaki çalışmalara 2008 yılı başında başlanmıştır. Sırası ile yer sahibinin
rızasını içeren dilekçe alınmış, resmi formaliteler için ilgili makamlarla yazışmalar
yapılmış ve müspet cevaplar alınmıştır.
Derneğimizin yapmış olduğu proje daha kapsamlı idi, ancak Çanakkale Müze
Müdürlüğünün proje içeriğimizi uygun bulmaması üzerine, 100 m2 zeminin etrafı
bordür taşları ile çevrilerek, zemine mıcır döşenmesi, mezarın halihazır kendi
taşları ile duvar örülerek, baş ve ayak ucunun gene orijinal taşları ile belirlenmesi,
bank konulması, tanıtıcı levhalar konulması şeklinde bir yenileme işlemi
yapılmıştır. İnşaata 2-Temmuz-2008 günü başlanmış ve 12-Temmuz-2008’de
bitirilmiştir. Hali hazırda mezar ziyarete açık bulunmaktadır.
Amacımız bir beldeye adını veren kişinin gerçeğe uygun olarak geçmişini
ortaya çıkarmak ve beldenin simgesi olarak hatırasını yaşatmaktır. Mezarın batıl
inançlar doğrultusunda kullanılmaması için gerekli özen gösterilecektir.
184
ÇANAKKALE SAVAŞINDA GEYİKLİ’DEN
VERİLEN ŞEHİTLER
Hasan ÇAKICI
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu.
ÖZET
Çanakkale Savaşı Dünyanın yapılanması açısından çok önemlidir. Gücünün
karşısında engel tanımayan emperyalist güçler, Çanakkale’de hayal kırıklığına
uğramışlardır. Dünyanın efendisi olma yarışında prestijlerini kaybetmemek için,
mutlaka kazanmaları gereken bir savaş olduğunu düşünmüşler, o yüzden başarmak
için her yola baş vurmuşlardır. Türk askerinin sarsılmaz inancıyla büyük kayıplar
vererek geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Savaş sonrası 2 tarafta büyük kayıplar
vermesine karşılık, Türk tarafının kayıpları bir türlü netlik kazanamamıştır. Bilinen
kayıplarla resmi kayıplar arasında büyük farklar vardır. Bu çalışmada Geyikli’den
verilen şehitler araştırılmış. Listeye giren ve giremeyen kayıp ve şehitler tespit edilmiştir.
Anahtar kelimeler: Geyikli, şehitler, savaş, emperyalizm
ABSTRACT
Gallipoli Campaign is very important for the World organization. The power of
emperialism that was dead set on against their own power, was disappointed in
Çanakkale. They had to win the war for not lossing prestige in the racing of being the
master of World. Therefore, they had gone to great lenghts for winning. But, they had to
fall back against on the great morale of Turk’s soldiers and they had lossed the most
part of their armament. Also Turkish army had lossed a great number of soldiers in
the war but somehow the lossing of Turks have not become clear yet. There are great
differences between the formal and informal records. In this work, the martyrs belong to
Geyikli were investigated and the formal and informal martyrs were determined.
Key words: Geyikli, martyrs, war, emperialism
20. yüzyılın başlarında emperyalist yolda mesafe kat etmiş devletlerin başında
İngiltere ve Fransa geliyordu. Dünya’yı paylaşma mücadelesinde imtiyazlı ve üstün
durumlarını korumak için Rusya ile anlaşıp, üçlü İtilaf Devletlerini kurdular. Bu
mücadelede geri kaldığını düşünen Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya’da
aralarında anlaşarak ittifak devletlerini kurdular. Bu rakip devletler süratle
silahlanmaya başladılar. Bunun sonucu kaçınılmaz bir hesaplaşmaya doğru
gidiyordu. 1. Dünya savaşının çıkmasıyla, Hıristiyan dünyasındaki güçler,
Hıristiyan-Müslüman dünyası ve Türkler Araplar hesaplaşma mücadelesinin içinde
buldular kendilerini.
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Savaş sömürgeci devletler arasında çıkmıştı ama sömürgeci güç olmayan
hatta tek amacı durumunu muhafaza etmek olan Osmanlı Devleti’de bu savaşa
sürüklendi ve İttifak güçlerinin yanında yer aldı.
Savaş başlangıcında Almanya Orta Avrupa’daki pozisyonu ile İngiltere ve
Fransa’nın Rusya ile direk irtibatını kesmiş bulunuyordu. Savaşın başarısı İtilaf
cephelerinin birbiriyle etkin yardımlaşmasına bağlıydı. Bu durumda Rusya’ya
yardım gitmesi ve Rusya’daki hammaddelerin İngiltere ve Fransa’ya iletilmesi çok
önemliydi. Bunun için dört tane seçenek vardı.
1. seçenek, Baltık Denizi yolu. Bu yolu Almanlar kontrol ettikleri için pek
kullanışlı değildi.
2. seçenek, Avrupa üzerinden Rusya’ya ulaşmak. Almanlar burasını da
kontrol ettikleri için bu yolda pek akılcı değildi.
3. seçenek, kuzey kutup denizi yolu. Burası yılın 9- 10 ayı buzlarla kaplı
olduğu için oldukça tehlikeli bir yoldu.
4. seçenek ise en kolay ve kullanışlı olanıydı. Çanakkale ve İstanbul
boğazları yoluyla Odessa limanına ulaşılabilirdi.
Aralık 1914’te Türk Ordularının Sarıkamış harekatı ve Rusya’nın
Bolşeviklerle olan iç mücadelesi Rus Çarı Nikola’nın İngiltere’ye başvurarak İtilaf
Devletlerinin karadan ve denizden Türk’lere cephe açmalarını istedi. Bunun
üzerine İngiliz Harp Komitesi Churchill’in baskısı ile Çanakkale cephesinin
açılmasına karar verdi.(Güzel 1996)
Türk Ordusu her türlü saldırıya hazırlıklıydı. Bunun için yurdun dört bir
tarafından asker toplandı. Savaşın savunma tertibatı, 3 bölüm halinde derinliğine
şu şekilde düzenlendi.
a- Dış Savunma Bölgesi: Boğazın Ege tarafındaki giriş bölgesinde 4
tabyadan oluşmaktaydı. Bunlar; Orhaniye, Kumkale, Seddülbahir ve
Ertuğrul tabyalarından ibaret idi. Buradaki topların sadece 4 tanesi
büyük gemilere ateş edecek çap ve menzile sahip olup seri ateş
edebiliyorlardı. Bunların görevi düşman donanmasını boğaza
girmeden zayiata uğratmak ve derinliklerdeki tabyaları korumaktır.
b- Orta Savunma Bölgesi: Boğazın içinde Karanlık Liman’dan Kepez’e
kadar olan kısma 7 tabya yerleştirilmiştir. Bunlar: Anadolu kıyısında,
Kepez, Dardanos, Mesudiye ve Cevat Paşa tabyaları. Rumeli kıyısında,
Tanker, Baykuş, Kumburnu tabyaları. Her iki kıyı tabyalarında ağır
toplar mevzilendirilmişti.
c- İç Savunma Bölgesi: Buralara ise 9 tabya yerleştirilmişti. Bunlar:
Anadolu kıyısında, Nara, Mecidiye, Çimenlik, Anadolu Hamidiyesi
tabyaları. Rumeli kıyısında, Yıldız, Değirmendere, Namazgah, Rumeli
Hamidiyesi ve Mecidiye tabyaları.
3 Kasım 1914 günü 3 İngiliz zırhlısı ve 2 kruvazör Rumeli kıyısına, 2
Fransız zırhlısı da Anadolu kıyısındaki boğazın giriş tabyalarını 20 dk süre ile ateşe
tutarak ilk saldırıyı başlatmış oldu. Çok çetin geçen deniz ve kara savaşlarında
186
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
binlerce genç şehit oldu. Bunların çoğu toplu mezarlara gömüldü. Verilen kayıp
sayısı değişik kaynaklara göre şöyledir:
a- İngiliz gazeteci Alan Moorehead “Çanakkale Geçilmez Gelibolu” isimli
eserinde tarafların zaiyatını şöyle yazmıştır:
Türkler: 310.000 kişi ile harekata katıldılar, 251.308 kayıp verdiler.
İngilizler: 410.000 kişi ile harekata katıldılar, 205.000 kişi kayıp verdiler.
Fransızlar: 79.000 kişi ile harekata katıldılar, 47.000 kişi kayıp verdiler.
b- Türk kaynaklarına göre:
Türkler: 55.127 şehit, 100.177 yaralı, 10.067 kayıp, 21.498 hastalanarak
ölen, 64.000 sakat olmak üzere 250.869 kişi zaiyat verdiler.
İngilizler: 1.745 subay , 26.455 er ölü; 3.143 subay, 74.554 er yaralı; 353
subay, 10.901 er kayıp; ve 98.863 sakat olmak üzere 216.614 kişi zayiat vermiştir.
Fransızlar: Kayıp, ölü ve yaralı olarak 47.745 kişi zayiat vermiştir (Güzel
1996).
Gelibolu Yarımadasında İngiltere’nin anıt ve mezarlıklarındaki kayıtlı ölü
sayısı 35.900 dür. Fransız anıt ve mezarlıklarındaki kayıtlı ölü sayısı 14.385 tir
(MSB 1999, arşiv).
Çanakkale ili, Ezine ilçesine bağlı Geyikli beldesi için yapmış olduğumuz
tarihi ve kültürel bir araştırmada Çanakkale Savaşında buradan verilen şehitleri de
araştırdık. 14 tane şehit ismi tespit edebildik (Çakıcı 2006). Bilgileri köyün yaşlıları
ve şehit torunlarından derledik. Çanakkale vilayetinden savaşa katılıp isimleri resmi
olarak tespit edilip, listelere giren şehit sayısı 1788 adettir (www.geltag.com; MSB
1998). Geyikli’de tespit edebildiğimiz şehitlerden 8 tanesinin ismi bu listelerde
mevcuttur. 2 liste arasında 4 şehidin ismi müşterek geçmekte 2 şer tanesi de farklı
geçmektedir. Diğer 6 tanesinin ismi listelerde bulunamamıştır. Kayıtlara
giremediklerini veya yanlış ilçe ve beldelere kayıtlandıklarını düşünmekteyiz.
Çünkü bu şehitlerin birçoğunun yakını şehit maaşından yararlanmıştır.
Listede ismi olan şehitler şunlardır:
1- Çakırların Yetim Ahmet (1303-1915) Arıburnu’nda şehit olmuştur
(www.geltag.com; Çakıcı 2006).
2- Kocabıyıkların Mehmet (1305-1915) Arıburnu’nda şehit olmuştur
(www.geltag.com; MSB 1998; Çakıcı 2006)
3- Kırlaroğullarından Hüseyin oğlu Ali Osman (1295-1915) Nizamiye
onbaşı. Cephede savaşırken oğlu olduğu haberini alır. Komutanından 3 gün izin
alır. Oğlunu gördükten sonra birliğine geri döner. Aynı günün akşamı Kirte’nin
şimalinde 13.2.1915’te şehit olur (www.geltag.com; MSB 1998; Çakıcı 2006).
4- Dedemehmetlerin Mehmet (1301-1915) Arıburnu’nda şehit olmuştur
(www.geltag.com; Çakıcı 2006).
5- Salih Efendinin Şerif (1309-1915) Arıburnu’nda şehit olmuştur.
Vahdettin’in Muhafız Alayında iken, alayın dağıtılması ile köyüne gelmiştir. Köyde
2 ay kaldıktan sonra Çanakkale Savaşı çıkar. Ailesinin maddi durumu iyidir. Bedel
vermeyi teklif ederler. Şerif kabul etmez. Cepheye gönüllü gider. Kısa süre sonra
şehit olduğu haberi gelir (www.geltag.com; MSB 1998; Çakıcı 2006).
187
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
6- Hasan oğlu küçük Hüseyin (1293-1915) Çanakkale Savaşına oğlu
İbrahim ile birlikte gider. Kendisinin şehit olduğu haberini alırlar. 14.5.1915
tarihinde 5. Ordu menzil 2 nolu hastanesinde şehit olmuştur. Oğlu geriye döner.
Kurtuluş savaşının çıkmasıyla oğlu İbrahim tekrar cepheye gider. Savaş sonrası
İstiklal madalyası alır (www.geltag.com; MSB 1998; Çakıcı 2006).
7- Ayanoğullarından Osman oğlu Şaban (1298-1915) Piyade er. 13.2.1915
yılında Kirte’nin şimalinde şehit olmuştur (MSB 1998).
8- Hasan oğlu Ahmet (1296-1915) Nizamiye çavuşu. 14.2.1915’te
Arıburnu’nda şehit olmuştur ( MSB 1998).
Listede ismi olmayan şehitler şunlardır:
1- Hacımehmetlerin Mehmet (...-1915) Arıburnu’nda savaşırken bir daha
kendisinden haber alınamamıştır. Arkada karısı ve 2 çocuğu kalmıştır (Çakıcı
2006).
2- Şükrüoğullarından Cemal (1291-1915) Ailesi son olarak Arıburnu’nda
olduğunu öğrenmiş, bir daha kendisinden haber alınamamıştır (Çakıcı 2006).
3- Şaplı Hüseyin’in oğlu Şakir (1898-1915) Arıburnu cephesinden bir daha
kendisinden haber alınamamıştır (Çakıcı 2006).
4- Salih Efendi’nin Refik (1898-1915) Ağabeyi Şerif’in gönüllü cepheye
gitmesinden sonra 17 yaşında olmasına rağmen Refik’te gitmek ister. Ailesinin ikna
çabaları sonuç vermez. Kumkale cephesine gider. Burada yaralanır. Gökçalı seyyar
hastanesinde tedavi edilirken şehit olur (Çakıcı 2006).
5- Halil İbrahim oğlu Mehmet Emin (1875-1915) Geride 3 çocuğunu
bırakarak 40 yaşında olmasına rağmen kardeşi Şükrü ile birlikte cepheye gider.
12.5.1915 tarihinde Arıburnu’nda şehit olur. Ailesi şehit maaşından yararlanmasına
rağmen şehitler listesinde ismi yoktur. 18052743998 kimlik numarası ile nüfus
kaydı mevcuttur (Kaya 1996).
6- Halil İbrahim oğlu Şükrü (1883-1915) Ağabeyi Mehmet Emin ile
birlikte 32 yaşında Hamile eşini geride bırakarak cepheye gider. 5.6.1915 tarihinde
şehit olur. 2 ay sonra da oğlu Yahya dünyaya gelir. Ailesi şehit maaşından
faydalanır. Ama şehitler listesinde adına rastlanamamıştır. 18049744052 kimlik
numarası ile nüfus kaydına rastlanmıştır (Kaya 1996).
Sonuç olarak, Çanakkale savaşı dünya emperyalistlerinin çizgisini
değiştirmiştir. Rus Çarı yardımsız kalınca Bolşevik ihtilalının önüne geçememiştir.
Dünya farklı bir yapılanmaya gitmiştir. Savaşın bedelini ise her bölgeden binlerce
gencimiz canlarıyla ödemiştir. Geyikli kasabasında savaşın çıktığı günlerde asker
olan veya cepheye gönüllü gidenlerin yanında çeşitli entrikalarla savaşa
gitmeyenler, bedel ödeyenler ve dağlara çıkıp çetelik yapanlarda olmuştur. Bunların
birçoğu savaş sonrası varlıklı hayat sürmüşlerdir. Peki, cepheye gidenler ne olmuş?
Savaşın ilk yılları yakınlarının acısı devam etmiştir tabii. Ama sonra unutulup
gitmişler. Sadece tespit edilebilenlerin yakınlarından muhtaç olanlar şehit maaşı
almışlar. Peki, aynı yaşta olup ta bir yolunu bulup askere gitmeyen veya çete
işlerine karışanlar. Onların birçoğu varlıklı olduğu için ‘bey’ diye anılmış yakın
zamanda öldükleri için kasabadaki herkes tarafından da tanınmaktadırlar.
188
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Ülkemizdeki ve Geyikli’deki şehitler ve gaziler en değerli şeyleri yani canları ile
fedakarlık etmişlerdir. Onları burada şükranla ve minnetle anıyoruz.
KAYNAKÇA
Güzel A.
1996. Avustralya Resmi Tarihinde Gelibolu. Çanakkale: Semih Ofset.
TC MSB, Arşiv Md.
1999. Çanakkale 1915. Ankara
TC MSB
1998. Şehitlerimiz. Ankara
Çakıcı H.
2006. Bilinmeyen Yönleri ile Geyikli. Çanakkale: Aynalı Pazar Matbaası
Kaya Y.
1996. 15.11.2006 tarihli görüşme.
www.Geltag.com
189
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
190
GEYİKLİ’DE BİR OSMANLI PAŞASI
Hasan ÇAKICI
Nesrin ÇAKICI
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu
ÖZET
Osmanlı döneminde Geyikli’de görev yapan Seyyit Mehmet Emin Vahit Paşa burada
vefat ederek Yukarı Camii’nin bahçesine gömülmüştür. Yıllarca kime ait olduğu
araştırılmayan mezar, çalışmalarımız sonunda kime ait olduğu ve Paşa’nın yapmış
olduğu işler ortaya çıkarılmıştır. Bu sayede Osmanlı döneminde Geyikli’nin idari
yapısı ile vezirlik makamına gelmiş üst düzey bir yöneticinin hayatındaki kısa
aralıklarla görülen iniş ve çıkışları öğrenmiş oluyoruz. Vahit Paşa’ya Kütahya ili,
kütüphane yaptırmasından dolayı Kütahya’dan çıkan ünlü olarak sahip çıkarken,
Geyiklililer varlığından bile habersizdir.
Anahtar kelimeler: Vahit Paşa, vezir, mezar, Geyikli
ABSTRACT
Seyyit Mehmet Emin Vahit Pahsa who served in Ottoman period at Geyikli was dead
here and buried in the garden of “Yukarı Mosque”. To whom the grave belongs to has
not been investigated in many years. In this research, the identification of grave and the
serving of Vahit Pasha has been discovered. Therefore, we have known about the
administrative organization of Geyikli in Ottoman period and the rising and falling in
the life of Vahit Pasha as a top executive who advanced at vizierial authority. The
community of Geyikli does not know anything about Vahit Pasha while Kütahya owns
the value of him as a famous person who is belong to Kütahya because he had setted a
library in Kütahya.
Key words: Vahit Pasha, Vizier, Grave, Geyikli
Geyikli’nin en eski camisi yukarı cami olarak bilinir. Mescit halinden cami ye
dönüştürüldüğü için kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Bu caminin bahçesinde 2
tane Osmanlı döneminden kalma mezar vardır. Bu mezarlar yıllarca kime ait
olduğu bilinmedi veya açıklaması yapılmadı. 2002 yılında büyük olan mezar,
Geyikli Deniz Piyade Taburunda görev yapan Bnb. Ahmet Büyükşar‘ın dikkatini
çeker. Mezar taşını tercüme edip hakkında bir araştırma yaptıktan sonra
açıklamasını camiye bırakır. Buradan adının Mehmet Emin Vahit Paşa olduğunu
aslen Kilisli olup, vezirlik unvanıyla Osmanlıda çok değişik görevlerde
bulunduğunu öğreniyoruz. 2006 yılında mezar hakkında biz araştırmalar yaptık.
Ahmet bey’in araştırmalarından daha kapsamlı bilgilere ulaştık(Çakıcı 2006).
Seyyit Mehmet Emin Vahit Paşa Kilis’te doğmuştur. Nusayrilerdendir.
Küçük yaşta babasını kaybettikten sonra annesi ile birlikte İstanbul’a gelmiştir.
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Annesi Osman Hulusi adında bir saray baltacısı ile evlendikten sonra sonra şansı
açılmış, tahsil hayatına maliyede başlamasına rağmen yarıda bırakmış, zecriye
başkatibi ve muhassılı, sonra Galata voyvodası Topal Halil Efendi sayesinde
yükselerek 1806 yılında mevkufatçı olmuştur. Kısa bir süre sonrada Fransa’ya sefir
olarak görevlendirilmiştir. Napolyon ile Osmanlı’nın beklediği anlaşmaları
yapamaması sonrası 1 sene sonra yurda dönmüştür (Süreyya 1996).
Daha sonra dengeler değişmiş Osmanlılar İngiliz desteği için Vahit Paşayı
Çanakkale’ye İngiliz elçisi Robert Ader ile görüşmeye göndermişlerdir. 5 Ocak
1809 yılında anlaşmayı imzalamasından sonra İstanbul’a dönen Vahit Paşa
saraydan takdir ve iltifat görmüştür. Önce defter emini daha sonra Reis’ül- küttabı
olmuştur. Bu görevde 3 ay kaldıktan sonra kibirlendiği ve padişah fermanlarını
tenkit ettiği gerekçesi ile 6 Ekim 1809’da Kütahya’ya sürgün edilmiştir. 2 sene
Kütahya’da kaldıktan sonra affedilmiş ve 1811’de Tophane Nazırlığına
getirilmiştir. Daha sonra Tersane Emini olmuş, kısa bir süre sonra Antalya’da
Tekeoğlu İbrahim’in adamlarının yakalanıp Selanik’e nakli ile uğraşmış, 1814 Eylül
ayında vezirlik ünvanı ile Teke ve Hamit sancaklarına vali olmuştur. 1819’da
Hanya valiliğine getirilmiş sonra vezirliği alınarak İstanköy adasına sürgün
edilmiştir. 1821’de vezirliği tekrar verilmiş ve sakız adası muhafızı olmuştur.
Burada bir isyanın bastırılmasında yararlılık göstermiş, bu mücadelede Kaptan-ı
derya Nasuhzade Ali Paşa ile ters düşmüş ve vezirlikten tekrar alınarak Alanya’ya
oradan Afyon’a sürgün edilmiştir. 1824 yılında Sadrazam Galip Mehmet Paşa
tarafından af edilmiş vezirliği tekrar verilerek Halep valisi yapılmıştır. 2 sene
burada kaldıktan sonra tembellikle suçlanmış, vezirliği 3. defa alınıp önce Konya
sonra Bursa’ya sürülmüştür. 1827 yılında tekrar af edilmiş Çanakkale Geyikli
civarında bulunan ‘Eski İstanbul’ bölgesine muhafız tayin edilmiştir. Buradan daha
aktif bir göreve tayini için müracaatları netice vermiş, Bosna valiliğine tayin
olmuştur. Hareketinden önce Geyikli’de rahatsızlanarak 14 Ağustos 1828 tarihinde
vefat etmiştir (www.kutso.org.tr).
Değişik kaynaklarda Vahit Paşanın ölüm yeri belirtilmemiş, son yıllarda bir
internet sitesinde Geyikli’den söz edilmeye başlanmıştır. Vahit Paşanın Kütahya’da
sürgünde iken yaptırmış olduğu ve kendi adıyla anılan kütüphanesi hala
kullanılmaktadır. Fransa’da iken yazdığı Sefaretname, Minhaç’ür-remat, Mirkat’ülMünacaat, Tarih-i Vak’a-i Cezire-i Sakız adında 4 tane eseri vardır
(www.kutahya.gov.tr). Sefaretnamesi Atatürk’ün özel kütüphanesinde mevcuttur.
Geyikli’de bulunan mezarındaki kitabenin günümüz Türkçe’sine çevrilmiş hali
şöyledir.
Yan kitabe:
Evvelce Halep valisi merhum ve bağışlanması umulan mekanı cennet olası Seyyit
Vahit Mehmet Paşa’nın ruhuna Allah rızası için Fatiha. Sene 1244 (1828) (Çakıcı
2006).
Cephedeki kitabe:
Baki olan yalnızca Allah’tır.
192
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
1- Bilim ve hikmetin birincisi sadrazamlıktan muşir olan Vahit Paşa ki onun çeşit
çeşit eserleri faziletinin olgunluk içinde görülmesidir.
2- Hz. Muhammet ile aynı adı taşıyan (Mehmet) din ve devletin en emin kişisi ki
onun bütün gidişatı doğru ve övgüye layık idi.
3- Sonunda yüce himmetine bir örnek gösterip, bu eziyetçi dünyayı cennet
bahçelerine değişti.
4- Bu dünyada baki olmaktan ele geçen ne olabilir, bak da ibret al.
5- Onun mezar taşına bir tarih yazmaktan maksat, ona şöyle dua eylemektedir:
‘Allah Vahit Paşa’ya cemalini gösterme mükafatını ikram eylesin. Sabık Halep valisi
merhum mağfurunleh cennetmekan Vahid üs Seyyid Muhammed Paşa ruhuçün
lillahilfatiha (Çakıcı 2006).
Osmanlı Devletinde üst düzey görevlerde bulunmuş kişilerin, özellikle
İstanbul ve diğer büyük şehirlerde yüzlerce mezarları vardır. Belki birçoğu
kaybolmuş, zamanla unutulup gitmiştir. Ama Geyikli gibi ufak bir kasabada üst
düzey görevler yapmış birisi olarak Vahit Paşa’nın bu kadar çabuk unutulması,
arkasından 2002 ye kadar hiç merak edilmemesi, geçmişimizi çok çabuk
unuttuğumuzun bir delilidir.
KAYNAKÇA
Çakıcı H.
2006. Bilinmeyen Yönleri ile Geyikli. Çanakkale: Aynalı Pazar Matbaası
Süreyya M.
1996. Sicil-i Osmani. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları
www.kutahya.gov.tr/yetisenler.asp - 68k
www.kutso.org.tr/m2.asp?kid=8 - 140k
193
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
194
GEYİKLİ’NİN GELİŞMESİNE EMEK VERENLER
VE BURADAN YETİŞEN ÜNLÜLER
Hasan ÇAKICI
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu
ÖZET
Geyikli’de dün ve bugün arasındaki bağların zamanla koptuğunu gördükçe bu çalışmayı
yapmaya karar verdim. Cumhuriyetin kuruluş yıllarından sonra ilk olanları bulmayı
amaçladım. Daha sonra bu yollardan gidenlerin önemli hizmetler verdiğini de biliyoruz.
Zaman içersinde bunların da Geyikli tarihinde yer alacağını umut ediyoruz. Dün ile bu
gün arasında bağın kurulup bunun devam ettirilmesi en önemli gurur kaynağımız
olacaktır.
Anahtar kelime: Geyikli, gelişme, emek, ünlü
ABSTRACT
I decided to prepare this paper when we saw the breaking of bridge of Geyikli between
yesterday and today. I aimed to find out the first changes in Geyikli after the transition
into republic period. I know that there were some persons who acted many important
serving for the development of Geyikli and I hope that they will be honored by public of
Geyikli. It will be the most source of pride for me that to reconstruct the bridge of Geyikli
between today and yesterday.
Key words: Geyikli, progress, effort, famous.
Geyikli oldukça eski bir kasaba. Yıllar içerisinde gelişmesinde kurucusu olan
Geyikli Baba dahil bir çok insanın emeğinin geçtiğini düşünüyorum. Ben
Cumhuriyet sonrası Geyikli için çalışan kişilerden tespit edebildiklerimin
hatıralarını yaşatmaya çalıştım. Öncelikle ilk olarak tabir ettiğimiz atılımları
yapanların üzerinde durdum. Geyikli’nin bu günkü durumuna baktığımızda
atılımların sonraki nesillerce de arttırılarak devam edeceği anlaşılıyor.
Hacı Ahmet Tezcan (…- 1942): Motor gücünden yararlanarak zeytinyağı
elde etmek için ilk girişimi başlattı. Macaristan’dan makine ithal ederek 1934
yılında evinin bahçesinde tesisini kurdu. Aynı zamanda değirmencilik işini de
yapıyordu. Bu iş için çok borçlandığından 1936 yılında tesisi Rüştü Dedeoğlu’na
satmak zorunda kaldı (Çakıcı 2006).
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Rüştü Dedeoğlu (1860- 1946): Ezine’de doğup burada ticari hayatına
başlayan Rüştü efendi daha sonra Geyikli’ye taşıdı. Hacı Ahmet Tezcan’ın
makinelerini alıp yeni yerine taşıdı. Daha gelişmiş bir tesis kurdu (Çakıcı 2006).
Rıza Yücel (…- 1944): O yıllarda Geyikli’de en iyi eğitimi almış kişiydi. Evini
adeta kütüphaneye çevirmişti. Seyahatlerini ve Geyikli hakkındaki araştırmasını el
yazması bir kitapta topladı. Ne yazık ki o kitap günümüze kadar ulaşamamıştır.
Muhtarlık yaptığı yıllarda Geyikli’de belediye kurulması için girişimlerde bulundu
(1936). Gerekli desteği ve izini alamayınca, kendi gayretiyle belediye gibi hizmet
yapmak istedi. Gaz lambalarıyla sokak aydınlatmalarını yaptı. Ölümünden sonra
kitaplarına sahip çıkılamamıştır (Çakıcı 2006).
Mehmet Hakkı Dinç (1871- 1952): Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde,
birinci, ikinci ve üçüncü dönem milletvekilliği yapmıştır. 1934 yılında Geyikli’ye
yerleşmiş ve ölene kadar burada yaşamıştır.
Niyazi Sönmez (1887- 1954): Muhtarlık ve CHP’den belde başkanlığı yaptığı
yıllarda, Mareşal Fevzi Çakmak’ın da direktifleriyle Geyikli’de zeytinciliğin
gelişmesine büyük katkılarda bulundu. Boş arazileri halka dağıtılarak zeytin
dikmeleri konusunda teşvik etti. Ayrıca zeytinyağı fabrikası kurarak üretimi
destekledi (Çakıcı 2006).
Şakir Fenercigil (1900- 1970): Geyikli’de ilk büyük yatırım başlatanlardan
birisidir. 1938 yılında oldukça büyük kapasiteli zeytinyağı fabrikası inşaatına
başladı. 1942 yılında üretime başladı. 1953 yılında tesisi satmak zorunda kaldı
(Çakıcı 2006).
Hacı Nuri Özoğlu (1900- 1987): Organize ulaşım hizmetlerini 1950 yılında
Geyikli’de başlatmıştır (Çakıcı 2006).
Ali Galip Benice (1904- 1979): Halk arasında eğitimci olmasından dolayı
Galip Hoca olarak bilinir. Geyikli’ye verdiği en önemli özellik genç olma, dinamik
olma, neşeli olma ve en önemlisi Cumhuriyeti ve Atatürk’ü sevmek olmuştur. Hep
gençlerin arasında önder oldu, genç gibi yaşadı, yaşlanmadı, genç gibi öldü (Çakıcı
2006).
İsmail Dinç/ Zara Vitvikim (1933- 1998): Geyikli’de Anne baba
desteğinden yoksun olarak yokluk içinde yetişmeye çalıştı. Yatılı okulda tahsiline
devam ederken yarım bıraktı. İllüzyon gösterileri yapan grupla yurtdışına çıkarak,
kendini yetiştirdi. Daha sonra yurda dönerek gösteriler yapmaya başladı. Fransa’da
yapılan illüzyonistler yarışmasında dünya 3.sü oldu.
KAYNAKÇA
Çakıcı H.
2006. Bilinmeyen Yönleri ile Geyikli. Çanakkale. Aynalı Pazar Matbaası.
196
EZİNE’DE YÖRESEL EL SANATLARI
Çiğdem YAVUZ
ÖZET:
Ezine’nin coğrafi konumu itibariyle geçiş noktası olması yörenin kültürel çeşitliliği el
sanatlarına yansımıştır. Halı, kilim, testicilik, dantel, iğne oyası, semercilik, yorgancılık,
cacala dokuması bunlardan bazılarıdır. Günümüzde daha çok testicilik ve halıcılık
devam etmektedir. Çanakkale Kuzeybatı Anadolu halıcılığının önemli üretim yerlerinden
biridir. Çanakkale ilçesi olan Ezine’nin bunda büyük payı bulunmaktadır. Ezine’nin
köyü olan Akköy’de testicilik devam etmektedir. Bu da bu alanda Çanakkale
tanıtımına büyük katkı sağlamaktadır. Bu bağlamda birer kültür yansıması olan
insanların kendilerini ifade ettikleri halıcılık ve testiciliği gelecek nesile aktarmalı ve
öğretmeliyiz. Hem yörenin tanıtılması adına hem de sanatın yaşatılması adına.
Anahtar kelimeler: El sanatları,Çanakkale Ezine’de önemli el sanatları, halıcılık,
testicilik, yörenin simgeleri.
El sanatları,insanların birtakım ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla duygu ve
düşüncelerini bir takım malzemeler kullanarak yansıttıkları ürünlerdir. Çanakkale
ve bölgesi el sanatları bakımından çok zengindir.Ezine ilçesi coğrafi konumu ile
(İzmir-İstanbul yolu üzerinde bulunması) kültür çeşitliliğini el sanatlarına
yansıtmıştır.
Halı, kilim, cacala dokuması, dantel, iğne oyası, semercilik, yorgancılık
yörede yapılan el sanatlarındandır. Bunların içerisinde halıcılık ve testicilik en
belirgin özelliklerini kaybetmeden günümüze kadar gelmiştir. Niye bu el
sanatlarından halıcılık ve testiciliği incelediğimiz düşünülürse halıda işlenen
motifler yörenin simgesi durumuna gelmişlerdir. Aynı şey testicilik için de söz
konusu. Bu çalışmanın amacı halı ve testiciliğin bugüne kadar geçirdiği evreler ve
sosyo-ekonomik yerini değerlendirmek ve yitirilmemesi gereken birer sanat
olduklarını dikkate çekerek yaşatılmasını sağlamaktır.
Halı,maddesel yapısıyla cansız bir varlık olmasına rağmen,sanatsal yapısı
dolayısıyla,bakımına gösterilen itinaya bağlı olarak,birkaç yüzyıl yaşayan canlı bir
varlık gibidir (1). Türkler göçebe kültüründen gelmişlerdir.Bu yüzden yaşam
koşullarına ayak uydurabilmek için örtünme gereksinimlerini gidermek için halıyı
meydana getirmişlerdir.
Halı hem çeyizdir,hem cenaze örtüsüdür,ev eşyası ve gösteriş ile varlıklılık
göstergesi,hem de gelir aracı,ev içi eğitim,kültürleme ve sanatsal yaratı,kültür
aktarıcısı ve yeniden yaratıcıdır (2).
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Çanakkale Kuzey Batı Anadolu halıcılığının üretim yerlerinden biridir.
Günümüze ulaşan geleneksel Çanakkale halı desenleri yörede halen
dokunmaktadır.Çanakkale yöresi halıcılığı Anadolu geleneksel halı bölgeleri içinde
dejenerasyondan en az etkilenen bir bölgedir. ’Turnalı’, Sarıbaş”, ’Çarklı elek’,
’Elekli’, ’Oklu’ desenli halılar bozulmadan günümüze kadar gelmiş ve yöre
dokuyucuları tarafından dokunmuştur (3).
İşte bu yöresel halı dokumacılığında Ezine önemli bir yer teşkil
etmektedir.Ezine köylerinden olan Karagömlek, Yenioba, Belen, Kumburun, Şap
dokumacılığın devam ettiği yerlerindendir.Köylerde dokunan halılar kadınların
kendilerini ifade ettikleri el sanatlarından biridir.Aynı zamanda onlar için birer
çeyiz ürünü ve ev ekonomisine katkı anlamındadır.
Kendilerini ifade ettikleri dil ise motifler ile aktarıldı.Bölgede dokunan halı
motifleri
geometrik
motiflerden
meydana
gelmektedir.Çengeller,yıldız
motifler,zigzag ve üsluplaştırılmış yapraklar motifleri (asma yaprağı,çınar
yaprağı,kabak yaprağı) kullanılmıştır. Yöre halkı bordüre ‘su’ adını vermiştir. KöşeGöbek, Serpme, Raportlu desen komposizyonları kullanılmıştır. Aynı zamanda
bölgede hayvancılık yapılması halıda kullanılan malzemeye avantaj sağlamıştır ve
yünün elde edilmesine kolaylık olmuştur. Renklerde ise canlı renkler göze
çarpmaktadır.
Günümüzde el halıcılığı pek az yapılmaktadır.Gelişen sanayileşmeden dolayı
makine halıcılığına geçilmiştir.İnsanlar kullanım kolaylığından dolayı makine
halılarını tercih etmektedirler.
El halısı gelenekselleşmiş birer sanat ürünüdür.İnsanlar hem geleneğin
devam edebilmesi hem de ekonomik açıdan hala sanayileşmeye karşın
direnmektedir. Ezine’nin el sanatları denildiğinde ilk akla gelen halıcılığın devamını
sağlamak hem de yörenin turizmine dolayısıyla ekonomisine katkının devam
edebilmesi amacı çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Ezine’nin diğer önemli el sanatlarından biri de testiciliktir.Ezine’de el sanatı
zaman ilk akla gelen Akköy testiciliğidir.’İlk çağlardan,günümüze kadar geçen süre
içinde kilin şekillendirilmesi ,süslenmesi, toplumların duyarlılığını, kültürel
birikimlerini, dinsel inançlarını, toplum içi ilişkilerini, yaşamlarını yansıtan bir sanat
objesine dönüşmüştür.’(4)
Çömlekçilik sanatı Neolitik çağdan bu yana Anadolu’da süregelen bir kültür
yansıması olmuştur ve Akköy’de bu sanat yaşatılmaktadır. En belirgin özelliği ise
çömlekçiliğin kadınlara özgü bir uğraş olmasıdır.Çömlek çarkının kullanıcısı,ustası
kadınlar olmuştur.
Toprağın elde edilmesi oldukça zahmetlidir.Kil köyün yakınındaki
topraklıktan derin çukurlar açılarak elde edilir. Çıkarılan toprak kurutulur,sonra
içersinde su bulunan havuza atılır,ayaklar ile ezilerek karıştırılır ve elenir. Havuzdan
süzüldükten sonra çamur dinlendirilir. Sonunda deri sertliğine geldiğinde yoğrulur
ve çarkta işlenecek kıvama getirilir. Çamur yoğrulup künde adı verilen parçalara
ayrılır ve çarkın diğer bir adıyla ‘tornanın’yanına getirilir. Artık usta kadınlar çarkı
döndürerek kile şekil vermeye başlarlar.
198
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Akköy’de daha çok küp ve testi yapılmaktadır.Ürün oluşturulduktan sonra
kurutulmaya alınır. Rüzgarın vurmayacağı gölge yerde ceyranda kalmayacak şekilde
kurutulur.Pişirimden önce beyaz ve kırmızı astara batırılmış parmaklar ile (halk
ağzında‘telleme’ adı verilen) süslemeler yapılır. Her ustanın üslubu farklıdır ve
ürüne bakıldığında kime ait olduğu burada anlaşılır. Fırınlama işlemi öncesinde
fırın içersine büyük bir ustalıkla yerleştiriliyor. Sonra odun ateşi ile 8-10 saatte
pişirilmektedir. Köyde her evin özel fırınları bulunmaktadır.
Pişirme ve toprağın taşınması gibi işlemleri erkeklerin işi ve çamur ayıklanıp
ve şekil verilip yapım aşaması ise ‘usta kadınların’ işi olmaktadır. Köyün el sanatı
haline gelen testicilik geleneklerine de yansımıştır. (Düğünlerinde su dolu testiler
ile oyunlar oynanmış).
Plastik endüstrinin ortaya çıkması ile ülkemizde çömlekçilik sanatı
etkilenmiştir. İnsanlar endüstriyel ürünleri talep etmeye başlamışlardır. Bu yüzden
belki eskiye oranla daha az yapılmaktadır ama yine de çömlekçilik sanatı varlığını
sürdürmektedir. Akköy testiciliği hala direnmektedir. Yapılan ürünler ile değerlerin
kaybedilmemesi için ayakta durmaya çalışılmaktadır. İşte burada önemli olan bu
sanata dikkate çeker çalışmaların yapılmasıdır.
Bu bağlamda Ezine’nin birer simgesi durumuna gelmiş olan,birer kültür
yansıması olan halıcılık ve testiciliği gelecek nesillere aktarmalı ve öğretmeliyiz.
Kendimize özgü olan bu el sanatlarını devamını sağlayacak yeni tasarılara açık
olmalı ve desteklemeliyiz. El sanatının yaşatılması ve yörenin tanıtılması adına.
KAYNAKÇA:
(1) Güngör, H.
Türk Halıları
(2) Ayan, D., Leloğlu-Ünal, S.
“Geleneksel/Kırsal Üretimden Organize Üretime Geçiş Sürecinde Türkiye ve
Türkmenistan Halıcılığı Üzerine” 2000’li Yıllarda Türkiye’de Geleneksel Türk El
Sanatlarının Sanatsal, Tasarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyumu bildiriler kitabı.
(3) Uğurlu, S.S.
“Yöresel el halıları üretiminde Çanakkale örneğinde modern motif ve
kompozisyon önerileri” 2000’li Yıllarda Türkiye’de Geleneksel Türk El Sanatlarının
Sanatsal, Tasarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyumu bildiriler kitabı.
(4) Ayda, D.
“Tokat Seramikleri” 2000’li Yıllarda Türkiye’de Geleneksel Türk El Sanatlarının
Sanatsal, Tasarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyumu bildiriler kitabı.
199
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 1: Ezine’de üretimi yapılan halı örneği.
Resim 2: Ezine halısı.
200
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Resim 3: El sanatları içinde önemli bir yer tutan testi örnekleri.
201
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
202
ÜLKEMİZDE VE EZİNE’DE ZEYTİNCİLİK
S. Işıl ÇİLLİDAĞ, Nihat BÜYÜKEROL
S. S. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği
İzmir
ÖZET
Dünya zeytin ve zeytinyağı üretimi her geçen yıl artış göstermektedir. Üretimin % 80’ini
Akdeniz havzasında bulunan ülkeler tarafından gerçekleştirilmekte olup, ülkemiz yıllara
bağlı olarak beş veya altıncı sıralarda yer almaktadır. Suriye son yıllarda izlemiş olduğu
politikalarla üretimde ülkemizin önüne geçmiştir. Ülkemiz ekonomisi açısından büyük
önem taşıyan zeytincilik de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2015 yılında dünya ikinciliğini
hedeflemiştir. Bu hedefler doğrultusunda zeytin ağaç sayısının arttırılması, üretim
teknolojilerinin yenilenmesi, kalitenin iyileştirilmesi konularında desteklemelerle sektör
hız kazanmaktadır. Teknolojik yenilenmelerle birlikte sulama, budama, gübreleme gibi
bakım tekniklerinde üreticilerin bilgilendirilmesi ve eğitimi de büyük önem arz
etmektedir. Bunun yanında ürünün değerlendirilmesi ve ekonomik öneminin arttırılması
açısından tüketicilerin de ürüne yönelik bilgilerinin arttırılarak, zeytinyağının daha fazla
tanınmasının ve tüketilmesinin sağlanması gerekmektedir. Ülkemizin önemli zeytin
üreticisi illerinden birisi olan Çanakkale’de zeytincilik yoğun olarak Ezine ve Ayvacık
ilçelerinde yapılmaktadır. Üretilen zeytininin önemli bir kısmı yağlık olarak
kullanılmakla birlikte son yıllarda sofralık zeytin üretimi de gelişme göstermiştir.
Zeytinciliğin, bölge ekonomisine önemli katkıları bulunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Zeytin, Zeytinyağı , Üretim, Türkiye, Ezine,
ABSTRACT
Olive and olive oil production in the world keeps increasing every year. Countries in the
Mediterannean basin has a 80 percent rate in the total production and our country ranks
fifth or sixth in years term. Syria has outpaced Turkey with its advance due progressive
policies in production through the recent years. Ministry of Agriculture and Rural
Aaffairs has targeted the second rank in the world by the year 2015 in olive growing
which is of big importance for our country’s economy. In accordance with these objectives the
sector keeps gaining momentum being supported in the betternment of the quality,
renovation of technologies and in terms of increasing the tree quantity. In addition to the
technological renovations, informing the producer about irrigation, prunning, fertilization
and providing training opportunities are vitally important. Moreover, in order to increase
the economic importance of the product, the consumer also has to be well informed about
the product to be able to secure the wide spread consumption and advertisement of olive oil.
Olive growing is more common and dense in Ezine and Ayvacık regions of Çanakkale
which is one of our country’s most important olive grower cities. Wwhile a big amount of
the olive produced is being used for olive oil pruduction, table olive growing has also made a
progress through the recent years. Olive growing contributes a lot to the regions economy.
Key Words: Olive, Olive Oil, Production, Turkey, Ezine
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
204
YÜKSEKOKUL ÖĞRENCİLERİNİN EZİNE
EKONOMİSİNE KATKISI
A.Sami KÜKRER, Özgür MANAP, Arzu Zeynep ÖMERCİOĞLU
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Ezine Meslek Yüksekokulu
ÖZET
Çanakkale Onsekiz Mart üniversitesinin kurulduğu 1992 tarihinden günümüze
kadar Çanakkale ekonomisinin üniversite ve üniversite öğrencilerinin ihtiyaçlarına ve
harcamalarına göre şekillendiği görülmektedir. Buna bağlı olarak Çanakkale
Onsekiz Mart üniversitesi bünyesi içinde Çanakkale ilçelerinde eğitim-öğretimini
sürdüren meslek yüksekokulları ve öğrencilerinin de yöresel ekonomi içinde önemli bir
paya sahip olduğunu ifade etmek mümkündür. Bu doğrultuda çalışmanın amacı,
Ezine MYO öğrencilerinin Ezine’de kaldığı süre içerisinde Ezine ekonomisine
sağlamış olduğu ekonomik katkıyı ortaya koymaktır.Elde edilen anket sonuçlarının
değerlendirilmesi ile yüksekokul öğrencilerinin Ezine ekonomisi içerisinde
yüksekokul öğrencilerinin yapmış olduğu harcamaların Ezine ekonomisi içerisinde
yarattığı katkı değerlendirilmektedir. Çünkü geçmişten günümüze kadar yüksekokul
öğrencilerinin barınma, ulaşım, zorunlu tüketim ve sosyal içerikli harcamaların
Ezine ekonomisi içinde önemli bir paya sahip olduğu görülmektedir. Hatta son
yıllarda yüksekokul öğrencilerine yönelik pansiyon ve ev pansiyonculuğunun gelişmesi,
kafeterya, çay bahçesi, pastane fastfood, lokanta gibi yeni işkollarına yatırımlar
yapılması bunun açık bir göstergesidir. Bu çalışmanın katkısı, Ezine MYO
öğrencilerinin Ezine’de kalış süreleri içerisinde yapmış oldukları harcamaların ortaya
konularak daha sonraki yıllarda bu doğrultuda yapılacak yatırımlara ve ihtiyaçlara
ışık tutmak, yol göstermek amacını taşımaktadır.
Anahtar Kelimeler: Ezine Ekonomisi, Öğrenci Potansiyeli, Öğrencilerin
Ekonomik Katkısı
ABSTRACT
Since the foundation of Canakkale Onsekiz Mart University 1992, it is evident
that the city economy has been shaped according to the needs and expenses of the
university and university students. Therefore, it is feasible to express the important
role of the vocational colleges, which located in the small towns of the Canakkale
Province, and its students for the local economy. In this direction, the aim of this
study is to provide information about the economic contribution of the student of
Ezine Vocational College, in the Ezine town. By analyzing the survey results, the
expenses of the vocational college students and their contribution to the Ezine economy
is evaluated. Because, from the past to the present, it is clear that accommodation,
transportation, necessary consummation and social expenses of the vocational college
students has very important role in Ezine local economy. In the recent years,
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
number of the guesthouses / private student dormitories are increased and new
business investments were made for the cafes, tea gardens, pastry shops, fastfood
places and restaurants; which are the good indications of this situation.This study
aims to provide information about expenses of the Ezine Vocational College students
and supply guidance for the future investments and needs in that direction.
Keywords: Economy of Ezine, Student Potential, Economic Contribution of the
Students
GİRİŞ
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 03.07.1992 Tarih ve 3837 sayılı
“Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” (R.G.
11.07.1992 Tarih, S.21281) ile kurulmuştur. 1993-1994 Eğitim-Öğretim yılında,
Fen-Edebiyat Fakültesi, Eğitim Fakültesi, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik
Yüksekokulu, Çanakkale Meslek Yüksekokulu, Biga Meslek Yüksekokulu ve Sağlık
Hizmetleri Meslek Yüksekokulu olmak üzere 2378 öğrenci ile eğitime başlamıştır.
1994-1995 Eğitim-Öğretim yılında Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,
Ayvacık, Bayramiç, Çan, Ezine, Gelibolu ve Yenice Meslek Yüksekokulları ile Fen
Bilimleri ve Sosyal Bilimler Enstitüleri, 1995-1996 Eğitim-Öğretim Yılında Ziraat
Fakültesi, Su Ürünleri Fakültesi, İlahiyat Fakültesi ve Mühendislik-Mimarlık
Fakültesi, 1996-1997 Eğitim-Öğretim yılında Güzel Sanatlar Fakültesi ve Sağlık
Yüksekokulu, 1998-1999 Eğitim-Öğretim yılında Gökçeada Meslek Yüksekokulu,
2000-2001 Eğitim-Öğretim yılında Tıp Fakültesi ve Lapseki Meslek Yüksekokulu
kurulmuştur.(ÇOMU Faaliyet Raporu)
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinin 9 fakülte, 11 meslek yüksekokulu, 2
yüksekokul, 2 enstitü olmak üzere bugün toplam 24 eğitim birimi görev
yapmaktadır. Ezine Meslek Yüksekokulunda 2007-2008 Eğitim-Öğretim yılında
411 öğrenci öğrenim görmektedir. Bu çalışmanın amacı Ezine MYO’da öğrenim
gören öğrencilerin Ezine kalış süresi içinde yapmış oldukları harcamaları tespit
etmek ve bunun Ezine ekonomisine katkısını belirlemeye çalışmaktır.
GENEL BİLGİLER
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Akademik Takvimi dikkate alındığı zaman,
yüksekokul öğrencilerinin Ezine’de 10 ay süreyle kaldığı görülmektedir.
Yüksekokul öğrencilerinin harcamalarını tespit etmek amacıyla ekte sunulan “anket
formu” düzenlenmiştir. Ezine MYO’da 2007-2008 eğitim-öğretim yılında öğrenim
gören öğrenci sayısının 411 olmasına bağlı olarak tamamına yakınına birebir anket
uygulanmıştır. Dolayısıyla anket sonuçları ve rakamsal değerler gerçek değerleri
yansıtmaktadır. Yüksekokul öğrencilerinin harcamalarını tespit etmek amacıyla
yapılan ilk araştırmada ana kütle;
206
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
1234-
Konut Kiralayanlar
Okul yurdunda kalanlar
Özel yurt ve pansiyonlarda kalanlar
Otelde kalanlar
Olmak üzere ayırıma tabi tutulmuştur. Her kütlenin harcamaları ayrı ayrı tespit
edilmiştir. Ankete katılanların % 44,5’i ev kiralayanlardan, %17’si özel yurt yada
pansiyonda kalanlardan %15’i otelde kalanlardan, %14,56 okul yurdunda
kalanlardan oluşmaktadır. Buna göre öğrencilerin barınma ihtiyaçlarını büyük
ölçüde ev kiralama, özel yurt ve pansiyon, otel ve okulun yurdundan sağladığı
görülmektedir. Bununla beraber öğrencilerin 256’sının (%70,3) İstanbul, 15’i
(%4,1) Çanakkale merkez, 9’u (%2,4) Ezine, geri kalanlarının da çeşitli şehirlerden
geldiği tespit edilmiştir.
yt
l
50
1+
yt
l
40
150
0
yt
l
30
140
0
20
130
0
10
020
0
yt
l
120
100
80
60
40
20
0
yt
l
Kişi
YÜKSEKOKUL ÖĞRENCİLERİNİN HARCAMALARI
Konut Kiralayan Öğrencilerin Harcamaları
Barınma ihtiyacını konut kiralayarak sağlayan öğrencilerin sayısı anket katılımına
göre 16’dir. Yüzdelik dilimi ise %44,5 olup en büyük çoğunluğu oluşturduğu
görülmektedir. Bu öğrencilerin 124’ünün yani %76,5’nin İstanbul’dan geldiğini
tespit edilmiştir.
Barınma Harcamaları
Konut kiralayan öğrencilerin barınma harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki
tabloda gösterilmiştir.
Harcama Aralıkları
Tabloda da görüldüğü gibi bu öğrencilerin 109’u 100-200 YTL aralığında, bir
kira ödemesi, 31’i 201-300 YTL aralığında, 15’i 301-400 YTL aralığında, 5’i 401500 YTL aralığında, 2’si 501 ve üzeri kira ödemesi yaptığını belirtmiştir.
Buna göre ev kiralayan öğrencilerin 109’unun 100-200 YTL aralığında bir kira
ödemesi yapması, birkaç öğrencinin bir araya gelip ev kiraladıklarını
göstermektedir. Tablodaki veriler dikkate alındığında konut kiralayan öğrencilerin
barınma harcaması için aylık toplam 24.650-39.600 YTL aralığında kira ödemesi
207
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
yaptığını görmekteyiz. Konut kiralayan öğrencilerin kiraladıkları konutları
boşaltmamalarına bağlı olarak 12 ay kira ödedikleri dikkate alınırsa yıllık kira
ödemesi 295.800-475.200 aralığında olduğu görülmektedir.
yt
l
+
25
1
yt
l
0
20
125
15
120
0
yt
l
10
115
0
yt
10
0
50
-
yt
l
120
100
80
60
40
20
0
l
Kişi
2.1.2. Beslenme Harcamaları
Konut kiralayan öğrencilerin beslenme harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki
tabloda gösterilmiştir.
Harcama Aralıkları
Barınmak için ev kiralayan öğrencilerin beslenme ihtiyaçlarını nereden
sağladıklarına baktığımızda 132’sinin (%81,4’nün) beslenme ihtiyacını evde
kendisinin hazırlayarak sağladığını görmekteyiz. Bu bağlamda bu öğrencilerin
Pazar, market, kasap vb. alışverişlerini diğer öğrencilere göre daha yoğunluklu
olarak gerçekleştirdiklerini düşünebiliriz. Diğer öğrencilerin beslenme ihtiyaçlarını
okul yemekhanesi veya lokanta gibi yerlerde karşıladıklarını görmekteyiz.
Konut kiralayan öğrencilerin beslenme ihtiyacı için, 20’si 101-150 YTL
aralığında, 98’i 151-200 YTL aralığında, 40’ı 201-250 YTL aralığında, 4’ü 251 ve
üzeri bir beslenme harcaması gerçekleştirdiklerini görmekteyiz.
Tablodaki veriler dikkate alındığında konut kiralayan öğrencilerin beslenme
harcaması için aylık toplam 24.858-33.000 YTL aralığında beslenme harcaması
yaptığını görmekteyiz. Yüksekokul öğrencilerinin Ezine’de 10 ay kaldıkları dikkate
alınırsa yıllık toplam beslenme harcamalarının 248.580-330.000 aralığında olduğu
görülmektedir.
208
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
yt
l
20
1+
yt
l
0
-2
0
15
1
10
1-
15
0
yt
yt
l
-1
00
51
050
l
80
60
40
20
0
yt
l
Kişi
2.1.3. Giyim Harcamaları
Konut kiralayan öğrencilerin giyim harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir.
Harcam a Aralıkları
Barınmak için konut kiralayan öğrencilerin giyim ihtiyacının yüzde kaçını
Ezine’den karşıladığına baktığımızda, ilgili öğrencilerin 106’sı Ezine’den hiç giyim
alışverişi yapmamaktadırlar. Bu öğrencilerin 48’i giyim ihtiyacının yalnızca %25’ini
Ezine’den karşılamaktadır. Geriye kalan küçük dilimi (Yaklaşık %6’sı) Giyim
ihtiyacını Ezine’den karşılamaktadır.
Sonuç itibariyle Ezine MYO öğrencilerinin giyim ihtiyaçlarını Ezine’den
karşılama eğilimlerinin oldukça düşük seviyelerde kaldığını görmekteyiz. Böylece
doğrudan olarak öğrencilerin Ezine’de giyim sektörüne çok katkıda bulunduğu
ifade etmek mümkün değildir.
2.1.4. Ulaşım Harcamaları
Barınma ihtiyacını konut kiralayarak karşılayan öğrencilerin ulaşım harcamalarının
tespiti Çanakkale merkeze hangi sıklıkla gittikleri, yıl içinde ailelerinin yanına hangi
sıklıkla gittikleri dikkate alınarak belirlenmiştir. Ankete katılan öğrencilerin
Çanakkale merkeze gidişlerine bakıldığında 12’si ayda 1, 42’si ayda 2, 62’si ayda 3,
43’ü ayda 5, 5’i ayda 7’den fazla gittikleri görülmüştür.
Öğrencilerin aile yanlarına gitme sıklığına bakıldığında ise, 24’ü yılda 2, 45’i
yılda 3, 72’si yılda 4, 23’ü yılda 5 kez gittiği tespit edilmiştir.
Öğrencilerin ulaşımla ilgili anket bilgileri dikkate alındığında Çanakkale
merkeze gidiş geliş için aylık 3.056YTL olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin
Çanakkale’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam değerin 30.560
olduğunu ifade etmek mümkündür. Öğrencilerin aile yanlarına gidişleri yıl bazında
olduğu için, yıllık toplam harcamanın (İstanbul’a gidiş geliş otobüs fiyatları ağırlıklı
olmak üzere) 41.020YTL olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla konut kiralayan
öğrencilerin ulaşım ile ilgili harcamaları aylık 7.176YTL, yıllık ise 71.580YTL
olduğu tespit edilmiştir.
209
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
yt
l
+
-1
5
15
10
1
25
1
0
120
0
yt
l
yt
l
-1
00
51
50
0-
yt
l
140
120
100
80
60
40
20
0
yt
l
Kişi
2.1.5. Kitap-Kırtasiye Harcamaları
Konut kiralayan öğrencilerin giyim harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir
Harcama Aralıkları
Konut kiralayan öğrencilerin kitap+kırtasiye v.b. aylık ortalama ne kadar
harcama yaptıklarına baktığımızda; 118’inin yani 0-50 YTL aralığında, 27’sinin yani
51-100 YTL aralığında harcama yaptığı görülmektedir.
Konut kiralayan öğrencilerin kitap-kırtasiye ve bunun gibi harcamalarının
1.377-8.600 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış
süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 13.770-86.000 YTL
aralığında olmaktadır.
yt
l
25
1+
yt
l
15
120
0
yt
l
10
115
0
51
-1
00
050
yt
l
60
40
20
0
yt
l
Kişi
2.1.6. Sosyal Harcamalar
Konut kiralayan öğrencilerin giyim harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir
Harcama Aralıkları
Konut kiralayan öğrencilerin sosyal ihtiyaçları için aylık harcamalarına
baktığımızda 56’sı 0-50 YTL aralığında, 48’i 51-100 YTL aralığında, 23’ü 101-150
aralığında, 9’u 151-200 YTL aralığında 5’i 251 ve üzeri aralığındadır.
Konut kiralayan öğrencilerin sosyal ihtiyaç ve bunun gibi harcamalarının
6.130-14.105 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış
210
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 61.300-141.050 YTL
aralığında olmaktadır
2.1.7. Harcamaların Genel Toplamı ve Yüzdelik Dağılımı
Konut kiralayan öğrencilerin harcamalarının genel dağılımı;
HARCAMA TÜRÜ
Barınma Harcamaları
Beslenme Harcamaları
Ulaşım Harcamaları
Kitap-Kırtasiye Harcamaları
Sosyal Harcamalar
TOPLAM
AYLIK
24.650-39.600
24.858-33.000
7.176
1.377-8600
6.130-14.105
57.015-102.481
YILLIK
295.800-475.200
248.000-330.000
71.760
13.770-86.000
61.300-141.050
618.870-1.104.010
Konut kiralayan öğrencilerin genel toplam harcamalarını aylık olarak 57.015102.481YTL aralığında, yıllık ise 618.870-1.104.010YTL olduğu görülmektedir.
Bu harcamaların yüzdelik dağılımı ise aşağıdaki grafikte verilmiştir.
11%
6%
Barınma
8%
43%
Beslenme
Ulaşım
Kitap-Kırtasiye
Sosyal
32%
Grafikte de görüldüğü gibi konut kiralayan öğrencilerin harcamalarının
içindeki en büyük pay %34 ile barınma harcaması oluşturmaktadır. Diğerleri
sırasıyla beslenme %32, ulaşım %8, sosyal harcamalar %11, kırtasiye %6’dır.
2.2. Özel Yurt ve Pansiyonlarda Kalan Öğrencilerin Harcamaları
Barınma ihtiyacını özel yurt ve pansiyonlarda karşılayan öğrencilerin sayısı anket
katılımına göre 63’tür. Bu öğrencilerin %72’sinin İstanbul’dan geldiği tespit
edilmiştir.
2.2.1. Barınma Harcamaları
Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin barınma harcamalarına ilişkin
dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir
211
+
50
1
40
1
30
1
20
1
-5
0
-3
0
-4
0
0
0
yt
l
yt
l
yt
l
0
0
-2
0
10
0
yt
l
50
40
30
20
10
0
yt
l
Kişi
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Harcama Aralıkları
Özel yurt ve pansiyonda kalan öğrencilerin barınma ücreti olarak ankette
vermiş oldukları cevaplar dikkate alındığında
Bu öğrencilerin %80,7’si (46 kişi) 100-200 YTL aralığında geri kalanı (17
kişi) 201-300 YTL aralığında bir ödeme yaptıklarını belirtmişlerdir.
Özel yurt ve pansiyonda kalan öğrencilerin barınma ücreti olarak aylık
toplam 8.100-14.300 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin
Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 81.000143.000 YTL aralığında olduğu görülmektedir.
yt
l
1+
25
20
00
-2
15
1
125
0
yt
l
yt
l
10
1
-1
50
yt
-1
00
50
yt
l
40
30
20
10
0
l
Kişi
2.2.2. Beslenme Harcamaları
Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin barınma harcamalarına ilişkin
dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir
H a rca m a Ara l ıkla r ı
Özel yurt ve pansiyonda kalan öğrencilerin beslenme ihtiyaçlarının
karşılanmasında, bir kısmının özel yurtlarda bulunan kendi mutfaklarında, bir
kısmının lokantalarda, bir kısmının da okul yemekhanesinden karşıladığı
belirtilmiştir.
Özel yurt ve pansiyonda kalan öğrencilerin beslenme harcamaları aylık
toplam 8.315-12.500 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin
Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 83.150125.000 YTL aralığında olduğu görülmektedir.
212
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
20
1+
yt
l
yt
l
120
0
15
0
-1
5
10
1
10
0
51
-
050
yt
l
yt
l
25
20
15
10
5
0
yt
l
Kişi
2.2.3. Giyim Harcamaları
Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin giyim harcamalarına ilişkin dağılımı
aşağıdaki tabloda gösterilmiştir
Harcama Aralıkları
Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin öğrencilerin %63’ü Ezine’de
giyime hiç para harcamadıklarını, %33,3’ü ise giyim harcamalarının ancak %25’ini
Ezine’den sağladıklarını belirtmişlerdir. Sonuç itibariyle Ezine MYO öğrencilerinin
giyim ihtiyaçlarını Ezine’den karşılama eğilimlerinin oldukça düşük seviyelerde
kaldığını görmekteyiz. Böylece doğrudan olarak öğrencilerin Ezine’de giyim
sektörüne çok katkıda bulunduğu ifade etmek mümkün değildir.
2.2.4. Ulaşım Harcamaları
Özel yurt ve pansiyonda kalan öğrencilerin ortalama olarak Çanakkale Merkez’e
ayda 3-4 kez, ailesi yanına ise yılda ortalama 5 kez gittikleri tespit edilmiştir.
Öğrencilerin ulaşımla ilgili anket bilgileri dikkate alındığında Çanakkale merkeze
gidiş geliş için aylık 504YTL olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Çanakkale’de
kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam değerin 5.040YTL olduğunu ifade
etmek mümkündür. Öğrencilerin aile yanlarına gidişleri yıl bazında olduğu için,
yıllık toplam harcamanın (İstanbul’a gidiş geliş otobüs fiyatları ağırlıklı olmak
üzere) 22.050YTL olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla konut kiralayan öğrencilerin
ulaşım ile ilgili harcamaları aylık 2.709YTL, yıllık ise 27.090YTL olduğu tespit
edilmiştir.
2.2.5. Kitap-Kırtasiye Harcamaları
Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin kitap-kırtasiye harcamalarına ilişkin
dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
213
yt
l
+
25
1
yt
l
0
15
120
0
10
115
yt
l
51
-
10
0
050
yt
l
50
40
30
20
10
0
yt
l
Kişi
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Harcama Aralıkları
Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin, kitap-kırtasiye ve bunun gibi
harcamalarının 1.172-4.350 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin
Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 11.72043.500 YTL aralığında olmaktadır.
2.2.6. Sosyal Harcamalar
Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin kitap-kırtasiye harcamalarına
ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Özel yurt ve pansiyonlarda kalan
öğrencilerin sosyal ihtiyaç ve bunun gibi harcamalarının 3.544-6.350 YTL
aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri dikkate
alındığında yıllık toplam harcamalarının 35.440-63.500 YTL aralığında olmaktadır.
30
Kişi
25
20
15
10
yt
l
25
1+
yt
l
15
120
0
yt
l
10
115
0
51
-1
00
0-
50
yt
yt
l
l
5
0
Harcama Aralıkları
2.2.7. Harcamaların Genel Toplamı ve Yüzdelik Dağılımı
Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin harcamalarının genel dağılımı;
HARCAMA TÜRÜ
Barınma Harcamaları
Beslenme Harcamaları
Ulaşım Harcamaları
Kitap-Kırtasiye Harcamaları
Sosyal Harcamalar
TOPLAM
AYLIK
8.100-14.300
8.315-12.500
2.709YTL
1.172-4.350
3.544-6.350
21.131-40.209
YILLIK
81.000-143.000
83.150-125.000
27.090
11.720-43.500
35.440-63.500
260.860-402.190
214
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin genel toplam harcamalarını
aylık olarak 21.131-40.209YTL aralığında, yıllık ise 260.860-402.190YTL olduğu
görülmektedir. Bu harcamaların yüzdelik dağılımı ise aşağıdaki grafikte verilmiştir.
15%
36%
9%
Barınma
Beslenme
Ulaşım
Kitap-Kırtasiye
8%
Sosyal
32%
Grafikte de görüldüğü gibi konut kiralayan öğrencilerin harcamalarının içindeki en
büyük pay %36 ile barınma harcaması oluşturmaktadır. Diğerleri sırasıyla beslenme
%32, ulaşım %8, sosyal harcamalar %15, kırtasiye %9’dir.
2.3. Okul Yurdunda Kalan Öğrencilerin Harcamaları
Ankete katılan öğrencilerin 47’si Ezine Meslek Yüksekokulu Kız Öğrenci
Yurdu’nda kaldıklarını belirtmişlerdir. Bu öğrencilerin de %70’inin İstanbul’dan
geldiğini görmekteyiz. Diğer öğrencilerin de değişik şehirlerden gelmişlerdir.
2.3.1. Barınma Harcamaları
Öğrencilerin tamamı aylık 100 YTL ödemektedir. Dolayısıyla toplam 47
öğrencinin aylık harcama toplamı 4.700 YTL, yıllık toplam ise 47.000 YTL
olmaktadır.
2.3.2. Beslenme Harcamaları
Okul yurdunda kalan öğrencilerin beslenme harcamalarına
aşağıdaki tabloda gösterilmiştir
ilişkin dağılım
215
yt
l
25
0+
20
125
0
yt
yt
l
15
120
0
yt
l
10
115
0
50
-1
00
l
30
25
20
15
10
5
0
yt
l
Kişi
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Harcama Aralıkları
Okul yurdunda öğrencilerin yemek yapma imkanına sahip olmalarına bağlı olarak
%91’i yemeklerini kendi yaptıklarını, %9’u ise okul yemekhanesinde yediklerini
belirtmişlerdir. Bu bağlamda öğrencilerin ihtiyaçlarını Pazar, market, kasap vb.
yerlerden karşıladığı anlaşılmaktadır. Okul yurdunda öğrencilerin beslenme
harcamalarının aylık 8.900-12.100 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir.
Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının
89.000-121.000 YTL aralığında olmaktadır.
2.3.3. Giyim Harcamaları
Okul yurdunda kalan öğrencilerin giyim harcamalarına ilişkin dağılım aşağıdaki
tabloda gösterilmiştir.
Kişi
30
25
20
15
10
5
yt
l
20
1+
yt
l
15
120
0
yt
l
10
115
0
10
0
51
-
05
0
yt
l
yt
l
0
Harcama Aralıkları
Okul yurdunda kalan öğrencilerin giyim harcamalarına baktığımızda
%45,2’sinin giyim harcamalarının %25’ini Ezine’de yaptığını görmekteyiz. %41,5’i
ise Ezine’de giyim alışverişi hiç yapmamaktadır.
2.3.4. Ulaşım Harcamaları
Okul yurdunda kalan öğrencilerin ortalama olarak Çanakkale Merkez’e ayda 4 kez,
ailesi yanına ise yılda ortalama 5 kez gittikleri tespit edilmiştir. Öğrencilerin
ulaşımla ilgili anket bilgileri dikkate alındığında Çanakkale merkeze gidiş geliş için
aylık 376YTL olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Çanakkale’de kalış süreleri
dikkate alındığında yıllık toplam değerin 3.760YTL olduğunu ifade etmek
216
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
mümkündür. Öğrencilerin aile yanlarına gidişleri yıl bazında olduğu için, yıllık
toplam harcamanın (İstanbul’a gidiş geliş otobüs fiyatları ağırlıklı olmak üzere)
16.450YTL olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla okul yurdunda kalan öğrencilerin
ulaşım ile ilgili harcamaları aylık 1.746YTL, yıllık ise 20.210YTL olduğu tespit
edilmiştir.
2.3.5. Kitap-Kırtasiye Harcamaları
Okul yurdunda kalan öğrencilerin kitap-kırtasiye harcamalarına ilişkin dağılım
aşağıdaki tabloda gösterilmiştir
40
Kişi
30
20
10
yt
l
yt
l
25
1+
15
120
0
10
115
0
51
-
05
10
0
0
yt
l
yt
l
yt
l
0
Harcama Aralıkları
Okul yurdunda kalan öğrencilerin, kitap-kırtasiye ve bunun gibi harcamalarının
612-1.450YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış
süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 6.120-14.500 YTL
aralığında olmaktadır.
.
2.3.6. Sosyal Harcamalar
Okul yurdunda kalan öğrencilerin sosyal harcamalarına ilişkin dağılım aşağıdaki
tabloda gösterilmiştir
25
Kişi
20
15
10
5
l
yt
+
25
1
yt
l
15
120
0
yt
l
10
115
0
yt
l
51
-1
00
050
yt
l
0
Harcama Aralıkları
Okul yurdunda kalan öğrencilerin sosyal ihtiyaç ve bunun gibi harcamalarının
1.326-3.750 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış
süreleri dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 13.260-37.500 YTL
aralığında olmaktadır.
217
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
2.4.7. Harcamaların Genel Toplamı ve Yüzdelik Dağılımı
Okul yurdunda kalan öğrencilerin harcamalarının genel dağılımı;
HARCAMA TÜRÜ
Barınma Harcamaları
Beslenme Harcamaları
Ulaşım Harcamaları
Kitap-Kırtasiye Harcamaları
Sosyal Harcamalar
TOPLAM
AYLIK
4.700
8.900-12.100
1.746
612-1.450
1.326-3.750
10.838-23.746
YILLIK
47.000
89.000-121.000
17.460
6.120-14.500
13.260-37.500
108.380-230.746
Özel yurt ve pansiyonlarda kalan öğrencilerin genel toplam harcamalarını aylık
olarak 10.838-23.746YTL aralığında, yıllık ise 108.380-230.746YTL olduğu
görülmektedir. Bu harcamaların yüzdelik dağılımı ise aşağıdaki grafikte verilmiştir.
12%
25%
5%
Barınma
8%
Beslenme
Ulaşım
Kitap-Kırtasiye
Sosyal
50%
Grafikte de görüldüğü gibi konut kiralayan öğrencilerin harcamalarının içindeki en
büyük pay %50 ile beslenme harcaması oluşturmaktadır. Diğerleri sırasıyla barınma
%25, ulaşım %8, sosyal harcamalar %12, kırtasiye %5’tür.
2.4. Otelde Kalan Öğrencilerin Harcamaları
Ankete katılan 57 öğrenci otel ve benzeri yerlerde kaldığını ifade etmiştir. Bu
öğrencilerin 52’si İzmir Otel, 2’si de Ezine Öğretmen Evi’nde kaldıklarını
belirtmişlerdir.
2.4.1. Barınma Harcamaları
Otelde kalan öğrencilerin barınma harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir.
218
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
50
1+
yt
l
yt
l
40
150
0
0
30
140
0y
tl
20
130
10
020
0
yt
l
30
20
10
0
yt
l
Kişi
60
50
40
Harcama Aralıkları
Öğrencilerin tamamı aylık 100-200YTL aralığında otel ücreti ödemektedir.
Dolayısıyla toplam 57 öğrencinin aylık harcama toplamı 5.700-11.400 YTL, yıllık
toplam ise 57.000-114.000 YTL aralığında olmaktadır.
yt
l
50
1+
yt
l
20
1-2
50
yt
l
0
15
120
10
115
0
10
0
50
-
yt
l
40
35
30
25
20
15
10
5
0
yt
l
Kişi
2.4.2. Beslenme Harcamaları
Otelde kalan öğrencilerin beslenme harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir.
Harcama Aralıkları
Otelde kalan öğrencilerin %40,5’inin okul yemekhanesinde, kalan öğrencilerin ise
lokanta ve diğer şekillerde karşıladıklarını belirtmişlerdir. Otelde kalan öğrencilerin
beslenme harcamalarının aylık 8.403-10.840 YTL aralığında olduğu tespit
edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam
harcamalarının 84.030-108.400 YTL aralığında olmaktadır.
2.4.3. Giyim Harcamaları
Otelde kalan öğrencilerin giyim harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir. Otelde kalan öğrencilerin %77’si Ezine’de giyime hiç para
harcamadıklarını, %33,3’ü ise giyim harcamalarının ancak %25’ini Ezine’den
sağladıklarını belirtmişlerdir. Sonuç itibariyle Ezine MYO öğrencilerinin giyim
ihtiyaçlarını Ezine’den karşılama eğilimlerinin oldukça düşük seviyelerde kaldığını
görmekteyiz. Böylece doğrudan olarak öğrencilerin Ezine’de giyim sektörüne çok
katkıda bulunduğu ifade etmek mümkün değildir.
219
Kiş i
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
30
25
20
15
10
5
20
-2
00
15
1
1+
yt
yt
l
l
l
yt
10
115
0
51
-
10
0
050
yt
yt
l
l
0
Ha rc am a A ra lık lar ı
2.4.4. Ulaşım Harcamaları
Otelde kalan öğrencilerin ulaşım harcamalarının tespiti Çanakkale merkeze hangi
sıklıkla gittikleri, yıl içinde ailelerinin yanına hangi sıklıkla gittikleri dikkate alınarak
belirlenmiştir. Ankete katılan öğrencilerin Çanakkale merkeze gidişlerine
bakıldığında 18’si ayda 2, 35’i ayda 3, 8 öğrenci de ayda 4 kez gittiklerini ifade
etmiştir. Öğrencilerin aile yanlarına gitmeleri ise yılda ortalama 5
kezdir.Öğrencilerin ulaşımla ilgili anket bilgileri dikkate alındığında Çanakkale
merkeze gidiş geliş için aylık 496YTL olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin
Çanakkale’de kalış süreleri dikkate alındığında yıllık toplam değerin 4.960YTL
olduğunu ifade etmek mümkündür. Öğrencilerin aile yanlarına gidişleri yıl bazında
olduğu için, yıllık toplam harcamanın (İstanbul’a gidiş geliş otobüs fiyatları ağırlıklı
olmak üzere) 21.350YTL olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla okul yurdunda kalan
öğrencilerin ulaşım ile ilgili harcamaları aylık 2.275YTL, yıllık ise 26.310YTL
olduğu tespit edilmiştir.
15
25
1+
yt
l
yt
l
120
0
yt
l
0
10
115
51
-1
00
050
yt
l
60
50
40
30
20
10
0
yt
l
Kişi
2.2.5. Kitap-Kırtasiye Harcamaları
Otelde kalan öğrencilerin kitap-kırtasiye harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki
tabloda gösterilmiştir.
Harcama Aralıkları
Otelde kalan öğrencilerin, kitap-kırtasiye ve bunun gibi harcamalarının aylık 3573.400YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri
dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 3.570-34.000 YTL aralığında
olmaktadır.
220
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
yt
l
25
1+
15
120
0
yt
l
tl
0y
10
115
51
-1
00
050
yt
l
45
40
35
30
25
20
15
10
5
0
yt
l
Kişi
2.4.6. Sosyal harcamalar
Otelde kalan öğrencilerin sosyal harcamalarına ilişkin dağılımı aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir.
Harcama Aralıkları
Otelde kalan öğrencilerin sosyal ihtiyaç ve bunun gibi harcamalarının aylık 3.5556.550 YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin Ezine’de kalış süreleri
dikkate alındığında yıllık toplam harcamalarının 35.550-65.500 YTL aralığında
olmaktadır
2.3.2. Harcamaların Genel Toplamı ve Yüzdelik Dağılımı
Otelde kalan öğrencilerin harcamalarının genel dağılımı;
HARCAMA TÜRÜ
Barınma Harcamaları
Beslenme Harcamaları
Ulaşım Harcamaları
Kitap-Kırtasiye Harcamaları
Sosyal Harcamalar
TOPLAM
AYLIK
5.700-11.400
8.403-10.840
1.779
357-3.400
3.555-6.550
18.015-33.969
YILLIK
57.000-114.000
84.030-108.400
26.310
3.570-34.000
35.550-65.500
180.150-339.690
Otelde kalan öğrencilerin genel toplam harcamalarını aylık olarak 18.01533.969YTL aralığında, yıllık ise 180.150-339.690YTL aralığında olduğu
görülmektedir. Bu harcamaların yüzdelik dağılımı ise aşağıdaki grafikte verilmiştir.
221
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
18%
31%
Barınma
7%
Beslenme
Ulaşım
Kitap-Kırtasiye
9%
Sosyal
35%
Grafikte de görüldüğü gibi otelde kalan öğrencilerin harcamalarının içindeki en
büyük pay %35 ile beslenme harcaması oluşturmaktadır. Diğerleri sırasıyla barınma
%31, ulaşım %9, sosyal harcamalar %18, kırtasiye %7’dir.
YÜKSEKOKUL ÖĞRENCİLERİNİN HARCAMALARI TOPLAMI VE
YÜZDELİK DAĞILIMI
Ezine Meslek Yüksekokulu’nda öğrenim gören öğrencilerin 2007-2008 eğitimöğretim yılında yapmış olduğu toplam harcamaların tespiti; bundan önceki
bölümde elde edilen değerlerin bir araya getirilmesi sonucu bulunmuştur. Bu
verilere göre aşağıdaki tablo düzenlenmiştir.
HARCAMA TÜRÜ
Barınma Harcamaları
Beslenme Harcamaları
Ulaşım Harcamaları
Kitap-Kırtasiye Harcamaları
Sosyal Harcamalar
TOPLAM
AYLIK
38.450-70.000
50.476-68.440
13.410
3.518-17.800
9.055-30.755
101.499-200.405
YILLIK
433.800-779.200
504.180-684.400
142.620
29.680-178.000
90.550-307.550
1.058.210-2.091.770
Yukarıdaki tablo incelendiğinde yüksekokul öğrencilerinin, barınma,
beslenme,ulaşım, kitap-kırtasiye ve sosyal harcamaları için aylık 101.499200.405YTL aralığında, yıllık ise 1.058.210-2.091.770YTL aralığında harcamada
bulunduğu tespit edilmiştir. Bu toplam harcamaların yüzdelik dağılımı ise;
222
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
12%
6%
37%
Barınma
Beslenme
9%
Ulaşım
Kitap-Kırtasiye
Sosyal
36%
Grafikte de görüldüğü gibi öğrencilerin harcamalarının içindeki en büyük payı
birbirine yakın olan %37
barınma ile %36 olan beslenme harcamaları
oluşturmaktadır. Yani bir anlamda yüksekokul öğrencilerinin toplam harcamaları
içinde barınma ve beslenme harcamaları %73’lük bir dilimi oluşturmaktadır. Diğer
harcamalar toplamı %27 olup sırasıyla ulaşım %9, sosyal harcamalar %12,
kırtasiye %6’dır.
HARCAMALARIN EKONOMİK ANALİZİ VE SONUÇ
Ezine Meslek Yüksekokulu’nda öğrenim gören 411 öğrencinin 364’ne birebir
uygulanan anket sonuçlarına göre öğrencilerin aylık harcamalarının 101.499200.405YTL aralığında olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu rakamsal değerin
değişik yollarla nakit olarak Ezine ekonomisine girdiği düşünülürse, bu rakamsal
değerin Ezine ekonomisi içerisinde yarattığı etkiyi küçümsemek mümkün değildir.
Söz konusu harcamaların yıllık değerleri ise 1.058.210-2.091.770YTL aralığında
olduğu tespit edilmiştir. buradan hareketle yüksekokul öğrencilerinin Ezine’de kalış
süreleri içerisinde yapmış olduğu harcamaların katma değerini ortaya koyarsak;
Türkiye’de ÇOĞALTAN KATSAYISININ SAYISAL DEĞERİ (çoğaltan
katsayısı değeri 5 olarak tespit edilmiştir.) dikkate alındığı zaman; YARATILAN
KATMA DEĞER 5.291.050-10.458.850 aralığında olmaktadır.
Yüksekokul öğrencilerinin yapmış olduğu harcamaların ayrı ayrı bir analizi
yapılırsa; Öğrenci harcamaları içinde barınma harcaması %37’lik bir paya sahiptir.
Ezine Meslek Yüksekokulu’nun kurulduğu tarihten günümüze kadar öğrencilerin
barınma ile ilgili herhangi bir sorunu olmadığını ifade etmek mümkündür. Nitekim
son yıllarda özel yurt ve pansiyon işletmeciliği konusunda Ezine İlçesinde
yatırımların yapıldığı görülmektedir. Ancak yüksekokula açılmış olan pazarlama
programına alınacak ilave öğrenciler ile öğrenci sayısı artacağı için bu yönde ilave
özel yurt ve pansiyonlara ihtiyaç duyulacaktır.
223
Ezine Değerleri Sempozyumu (29-30 Ağustos 2008 )
Öğrenci harcamaları içerisinde beslenme harcaması %36’lık bir paya sahiptir.
Ankette verilen cevaplar incelendiğinde, öğrencilerin beslenme konusunda ağırlıklı
olarak ihtiyaçlarını kendi imkânlarıyla karşıladığı görülmektedir. Dolayısıyla
beslenme harcamalarının Pazar, kasap, market ve bunun gibi harcamalar teşkil
etmektedir. Ezine ilçesinde öğrencilerin beslenmelerine yönelik lokanta, fastfood,
restoran gibi yerlerde belirli öğrenci indirimlerinin yapılması, öğrenciye hitap
edecek yiyeceklerin üretilmesi, öğrencilerin bu yönde taleplerini arttıracağı kanaati
taşınmaktadır.
Ulaşım harcamalarının yeni açılacak pazarlama programına alınacak öğrenci
sayısı artışı paralelinde bir artış göstereceği tahmin edilmektedir. Çünkü yüksekokul
öğrencilerinin bayramlarda ve dönem sonlarında aileleri yanlarına gitmeleri
sayısında herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Yine Çanakkale merkeze gidiş
gelişlerde öğrenci sayısındaki artışa paralel olarak bir artış gösterecektir.
Yüksekokul öğrencilerinin sosyal harcamaları içindeki büyük payı eğlence
partileri ve geziler olduğu görülmektedir. Dolayısıyla öğrencilerin Ezine merkezde
sosyal harcamalarının sınırlı olduğunu ifade etmek mümkündür. Ancak son yıllarda
yüksekokul öğrencilerinin sosyal aktivitelerine ilişkin yeni yerlerin açıldığı
gözlenmektedir. Ancak söz konusu yerlerin yeterli olduğunu ifade etmek mümkün
değildir. Yüksekokul öğrencilerinin eğlence partilerini gerçekleştirebileceği
mekânlara Ezine’de ihtiyaç olduğunu söylemek mümkündür.
Sonuç olarak Ezine Meslek Yüksekokulu öğrencileri harcamalarının Ezine
ekonomisi içerisinde önemli bir paya sahip olduğunu ifade etmek mümkündür.
Özellikle son yıllarda Ezine ilçesinin ekonomik yapısının üniversite öğrencilerinin
ihtiyaçlarına göre geliştiğini ve şekillendiğini, yüksekokuldaki öğrenci sayısının
artışına bağlı olarak bundan sonraki yıllarda da bu gelişme ve şekillenmenin bu
yönde olacağını ifade etmek mümkündür.
224

Benzer belgeler