Gökçe Arslan Sendikaların Sosyal Medya Kullanımları

Transkript

Gökçe Arslan Sendikaların Sosyal Medya Kullanımları
Sendikaların Sosyal Medya Kullanımları: Türkiye, ABD ve Britanya İşçi
Konfederasyonlarının Sosyal Medya Kullanım Analizi
Gökçe Arslan
Pamukkale Üniversitesi, ÇEEİ Bölümü
Giriş
Günümüz dünyası, tarihi bir takım değişimlerden geçmektedir. Birbirini besleyen ardışık
fenomenler, “Bilgi Teknolojileri Devrimi” ve “Küreselleşme” yaşadığımız zamanların “bilgi
çağı” ve içinde bulunduğumuz toplumun da “bilgi toplumu” olarak anılmasını sağlamaktadır.
Özellikle bilgisayar ve mobil teknolojiler ile yaygınlaşan yeni iletişim teknolojilerinin
toplumu ve bireyi etki altına alma süreci aşamalı olarak önce internetle ve şimdi de sosyal
medya ile gerçekleşmektedir.
Kapitalizm 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren yeniden yapılanmıştır. Bu yeni
ekonomik sistemde, birden fazla ülkede üretim ve yönetim birimleri bulunan ve yüksek
derecede örgütlü iş çevreleri ve çokuluslu şirketler ortaya çıkmıştır. Bunlar, işçiler arasında
rekabet ve ayrım yaratarak çalışma ve yaşam koşullarının dünya çapında bütün işçiler için
daha da kötüleşmesine neden olmaktadır. Günümüz kapitalizminde, işçiler kayıt dışılık ve
esnek çalışma gibi ciddi sorunların ve yoksulluğun pençesinde yaşam mücadelesi
vermektedir. Dolayısıyla, işçileri örgütleyecek bir dayanışmaya bugün her zamankinden daha
fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
Endüstri çağına ait olarak görülen ve “dinozorlaşmış” kurumlar olarak nitelendirilen
sendikalar, yapılarında köklü değişim ve dönüşümü gerçekleştirmede yeniden yapılanan
kapitalizmin küresel şirketleri kadar hızlı olamamışlardır. Sendikalaşma oranlarında ve
sendika üyeliklerinde inişler yaşanmakta, toplu sözleşmelerin etkileri gitgide azalmakta ve
grev etkileri ve sayıları düşmektedir. Sendikaların ciddi güç kaybı içinde olduklarını gösteren
bu durum “sendikal kriz” olarak adlandırılmaktadır. Bu noktada, yeni iletişim olanakları, krizi
aşmak üzere ihtiyaç duyulan güçlü ve etkileşimli katılım, dayanışma ve örgütlenmenin
oluşmasına katkı sağlayan çıkış araçları olarak görülmektedir.
Yeni iletişim olanaklarının en günceli ve en etkilisi olarak görülen sosyal medya,
dünyada bazı sendikalar tarafından farklı, yenilikçi ve deneysel şekillerde kullanılmaktadır.
Bu, sosyal medyanın bireylerin yaşamında olduğu gibi sendikaların da gündelik kullanımının
bir parçası haline gelmekte olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla akla “Türkiye’deki
sendikalar sosyal medyayı örgütlenme ve mücadele aracı olarak ne kadar önemsemekte ve
onu krizden çıkış için nasıl kullanmaktadır?” sorusu gelmektedir.
Bu çalışmada, üç farklı ülkenin temsil alanı en geniş üç işçi sendikaları
konfederasyonunun sosyal medya ağlarındaki hesaplarının analiz edilmesi amaçlanmıştır.
Çalışma, ülkelerin genel sendikal durumlarını yansıttığı düşünülerek konfederasyonlarla
sınırlandırılmıştır. Böylesi bir çalışmanın gelişmişlik düzeyleri ve sendikal geçmişleri farklı
üç ülkede sendikaların örgütlenme ve mücadele aracı olarak sosyal medya kullanımlarının
gelmiş olduğu noktayı göstermesi konusuna ışık tutacağı düşünülmektedir. Bu amaçla,
1
Türkiye’den yaklaşık 696 bin (Çelik, 2013) emekçiyi temsil eden “Türkiye İşçi Sendikaları
Konfederasyonu” (Türk-İş), Amerika Birleşik Devletleri’nde 12,2 milyon (afl-cio.org, 2013)
emekçiyi temsil eden “The American Federation of Labor and Congress of Industrial
Organizations” (AFL-CIO) ve Britanya’dan yaklaşık 6 milyon (tuc.org.uk, 2013) emekçiyi
temsil eden “The Trades Union Congress”in (TUC) sosyal medya hesapları çalışmada
inceleme konusu olarak seçilmiştir.
İnternet ve Sosyal Medya
Yeni iletişim teknolojilerini de kapsayan bilgi teknolojileri devrimi, ekonomik, siyasal,
kültürel ve toplumsal bütün alanlarda ve küreselleşme süreci sayesinde neredeyse tüm
dünyada derinlemesine hissedilmiştir. Özellikle bilgisayar ve mobil teknolojiler ile
yaygınlaşan yeni iletişim teknolojilerinin en etkilisi ve yaygını internet, sanayi devriminin
yarattığı denli önemli değişikliklere yol açmış ve bunu çok kısa bir zamanda
gerçekleştirmiştir (Tutal-Cheviron, 2004, s. 60). İnternet, küresel ölçekte ve seçilen zamanda
çoktan çoğa haberleşmeyi sağlayan ilk iletişim aracı olmuştur. Batıda matbaanın yayılması
MacLuhan’ın (1962) deyimiyle “Gutenberg Galaksisi”ni yarattıysa, Castells’in (2001)
söylemiyle internet de içinde bulunduğumuz dünyayı “İnternet Galaksisi”ne dönüştürmüştür.
Uzaktaki bilgiler internet sayesinde saniyeler içinde yayılmakta, uzaktaki olaylar gerçek
zamanlı görüntülerle topluma sunulmaktadır.
İnternetin gelişimi mikro-işlemcili bilgisayarların gelişimiyle paralel ilerlemiş, her iki
teknoloji de birbirinden beslenerek yayılmışlardır. İnternet ilk defa 1960’lı yılların sonunda
askeri amaçla ortaya çıkmış ve önceleri bilim insanları, akademisyenler gibi kısıtlı sayıdaki
kullanıcılar tarafından kullanılmıştır. Ancak internetin geniş kitlelere yayılması, 1980’lerin
sonunda Tim Berners-Lee ve ekibi tarafından önce hiper metin işaretleme dilinin (hyper text
markup language - html) kullanılması ve sonrasında da dünya çapında ağ anlamına gelen,
internet adreslerinin başına eklediğimiz www (world wide web, Web 1.0) olarak
tanımladığımız bilgi paylaşım sisteminin kurulmasıyla gerçekleşmiştir. Web’in ilk sürümünde
kullanıcılar günümüze göre oldukça edilgen bir konumda bulunmaktaydı. Web 1.0 yalnızca
metne dayanan içerikleri destekleyen bir ortam sağlamaktaydı. Yazılım teknolojisini bilen az
sayıdaki kişiler büyük bir okuyucu kitlesi için durağan ve etkileşimi düşük web sayfaları
hazırlamaktaydı (Köseoğlu, 2012, s. 59). Buna rağmen web 1.0 ile kitle iletişimindeki gibi
merkezi tek bir yer olan, gönderen kontrollü, tek yönlü bilgi akışı da sağlanmamaktadır. Web
ortamında her bir kişi gönderici herhangi bir kişi ya da bir topluluk da alıcı konumuna
geçebilmektedir. Dolayısıyla merkezin belli olmadığı, çoklu merkezli veya merkezsiz bir
iletişim söz konusudur. Böylece kullanıcıların denetim yeteneği artmış, mesajları istediği yer,
zaman ve miktarda alabilme tercihine sahip olabilmişlerdir (Şahin’den aktaran Şeker, 2005, s.
384). Sonuçta, internet 90’lı yıllardan itibaren toplumsal değişimi önemli ölçüde
ivmelendirmeye başlamıştır.
Esas değişim ise, kullanıcı etkileşimini daha ileriye taşıyarak kullanıcıların içerik
yaratımına katkıda bulunmasını sağlayan yeni nesil internet, web 2.0 ile gelmiştir. Terim ilk
olarak Tim O’Reilly tarafından tanıtılmıştır (O’Reilly, 2005). Daha sonra Eijkman (2008, s.
94) web 2.0 ‘ı daha ayrıntılı olarak “kullanıcıların bilgiyi birden çok kaynaktan faydalanarak
işbirliğiyle yarattığı, paylaştığı ve yeniden yarattığı güçlü kolektif zekayı ve organize eylemi
teşvik eden internet hizmetlerinin yeni bir eğilimi” şeklinde tanımlamıştır. Benzer bir tanım
da Haenlein & Kaplan’dan (2010, s. 61) gelmektedir: “Sosyal medya, kullanıcı katkılı içeriği
oluşturmaya ve değiştirmeye izin veren ve Web 2.0’ın ideolojik ve teknolojik temelleri
üzerine inşa edilmiş bir grup Internet tabanlı uygulamadır.” Web 2.0 ‘ın temel avantajı olarak
kullanıcıların ağı sadece kullanmalarını değil aynı zamanda ağın içeriğine katkıda
2
bulunmalarını kolaylaştırdığı görülmektedir (Hwang ve diğerleri, 2009, s. 3). Bu durum
kullanıcıların Web 2.0 uygulamaları aracılığıyla daha fazla sosyal paylaşımda bulunmalarına
yol açmaktadır. Dolayısıyla literatürde “Web 2.0” ve “sosyal medya” birbirinin yerine
kullanılan terimler olarak kavram kargaşasına yol açabilmektedir. Web 2.0, sosyal medyanın
temelini oluşturan etkileşimli internet siteleri için gerekli olan altyapıyı sağlayan internet
tabanlı teknolojilere verilen addır. Sosyal medya terimi ise söz konusu Web 2.0
uygulamalarının toplumsal boyutlarına ve yol açtığı etkilere gönderme yapmaktadır
(Köseoğlu, 2012, s. 60). Dolayısıyla Web 2.0 sosyal medyanın teknolojik boyutu ile ilgilidir
ve iki kavram farklı disiplinlere aittir.
Sosyal medya platformlarının araştırma için çok geniş ve çok değişken olması kesin
bir sınıflandırma ve örnekleme yapılmasını engellemektedir. Bu nedenle kısaca bu çalışmaya
konu olan sosyal medya araçları üzerinden bazı bilgiler paylaşılacaktır.
Bloglar, web-log sözcüğünün kısaltılmasından türemiş, “post” denen kısa fikir ve bilgi
yazılarını içeren çevrimiçi günlüklerdir (Anderson, 2007, s. 7). Blogger, wordpress ve Tumblr
en yaygın blog platformlarından bazılarıdır. 2011 yılı sonu itibariyle dünya çapında 181
milyon blog izlenmektedir. Genel olarak, 6,7 milyon insan blog web sitelerinde, 12 milyon
insan da sosyal ağlar üzerinden blog yayınlamaktadır (Nielsen, 2012).
İçerik Toplulukları, belirli içeriklerin organize edilmesini ve paylaşılmasını sağlayan
türden web siteleridir. Video içerikli paylaşım sitelerinine en güzel örnek, her ay 1 milyardan
fazla tekil kullanıcısıyla YouTube’tur (youtube.com, “statistics”). Fotoğraf içerikli paylaşım
sitelerine örnek olabilecek Flickr’ın Haziran 2011 itibariyle 51 milyon kayıtlı üyesi ve 80
milyon ziyaretçi sayısı bulunmaktadır (advertising.yahoo.com, “Flikr”). Pinterest de
kullanıcıların ilgi alanları ve hobilerini içeren görüntü paylaşımlarına izin veren 10.4 milyon
kayıtlı kullanıcısı olan bir fotoğraf paylaşım sitesidir (The Week Staff, 2012).
Sosyal ağlar, kullanıcıya kişisel içerik değiş tokuşu yapabilme ve diğer kullanıcılarla
iletişim kurabilme olanağı veren, kişisel web sitesini inşa etme olanağı sağlayan
uygulamalardır (Köseoğlu, 2012, s.60). Kuşkusuz sosyal ağların en yaygını, dünyayı daha
açık ve bağlı yapmak misyonuyla 2004 yılında yola çıkmış Facebook’tur. Aralık 2012
itibariyle Facebook’un yüzde 82’si Amerika ve Kanada dışından olan bir milyardan fazla
aylık aktif kullanıcısı bulunmaktadır ve bu kullanıcıların 618 milyonu mobil cihazlarıyla
Facebook’a bağlanmaktadır (newsroom.fb.com, “Key Facts”). Google’ın diğer tüm
servisleriyle bağlantılı yeni sosyal ağ platformu Google+ ise 2012 yılının son çeyreği
itibariyle 343 milyon aktif kullanıcısıyla facebook’un ardından ikinci olmuştur (Kosner,
2013). Bir diğer popüler uygulama Twitter ise kullanıcıların en son hikayeleri, fikirleri,
görüşleri ve ilginç haberi gerçek zamanlı paylaştığı bir bilgi ağıdır (twitter.com, “about”).
Kullanıcıların 140 karakter ile “tweet” adlı paylaşımlarda bulunduğu için mikro-blog olarak
adlandırılan Twitter’ın 2012’nin ikinci yarısı itibariyle dünya çapında tüm internet
kullanıcılarının yüzde 36’ına karşılık olan tahminen 485 milyon kullanıcısı bulunmaktadır
(Holt, 2013). Sosyal medyadaki konumlamasını farklı bir şekilde yapmış LinkedIn;
profesyonellerin birbirleriyle iletişim kurmalarını ve şirketlerin iş ilanlarına ve en son
haberlere erişimini kolaylaştırmayı amaçlamakta ve 200 milyon üyesiyle dünyanın en büyük
profesyonel sosyal iletişim ağı olmaktadır (linkedin.com, “about us”).
Özellikle son yıllarda ise sosyal ağların küresel bir fenomen haline geldiği rahatlıkla
söylenebilir. Bunda, zamanla geliştirilen teknolojilerle sosyal ağların blog yazımını, fotoğraf,
video ve flash destekli oyunları da bünyelerinde barındırmaya başlamalarının etkisi
yadsınamamaktadır. Ayrıca bilgisayar teknolojisinin yanında cep telefonu, akıllı telefon,
tablet bilgisayar gibi mobil teknolojilerin de gelişmesiyle, internete bağlanan cihazların
çeşitliliğinin artışı da sosyal ağların kullanımını arttıran faktörler arasında sayılmaktadır.
3
Aralarında Amerika, Britanya ve Türkiye’nin de bulunduğu 21 ülkeyi kapsayan Pew Research
Center’ın (PRC) Aralık 2012’de sonuçlarını açıkladığı araştırmaya göre sosyal ağlar dünya
genelinde popülerleşmiştir: Sosyal ağları kullanıyor musunuz sorusuna Amerikalıların
%50’si, Britanyalıların %52’si, Türklerin ise %35’i evet demiştir (s. 1). Sosyal ağ kullanıcıları
daha çok gençlerden oluşmaktadır: Amerikalıların %80’i, Britanyalıların %94’ü, Türklerinse
%69’u 18-30 yaşları arasındadır (s. 3). Dünyada geniş çoğunluk en az bir cep telefonu
kullanıcısıdır. Cep telefonu sahiplerinin oranı Amerika’da %86, Britanya’da %92, Türkiye’de
%85’tir. Cep telefonuyla internet kullanımı oranlarıysa Amerika’da %51, Britanya’da %52,
Türkiye’de ise %26’dır. Akıllı telefonuyla internet kullananların Amerika’da %60’ı,
Britanya’da %68’i ve Türkiye’de %67’si düzenli olarak sosyal ağ sitelerini kontrol ettiklerini
söylemişlerdir (s. 5).
Şekil 1.
Sosyal Ağ Kullanıcılarının Oranı
Kaynak: PEW Research, 2012.
Şekil 2.
Yaş Dağılımına Göre Sosyal Ağ Kullananlar (PEW Research, 2012)
Kaynak: PEW Research, 2012.
4
Şekil 3.
Cep Telefonu, İnternet ve Sosyal Ağ Kullanımı (PEW Research, 2012)
Kaynak: PEW Research, 2012.
Amerikalıların %47’si ve Britanyalıların %36’sı sosyal ağ sitelerinde toplumsal
konularda paylaşımda bulunurken; Amerikalıların %37’si ve Britanyalıların %30’u politika
hakkında paylaşımda bulunmaktadır. Türkiye’de ise sosyal ağ sitelerini kullananların %63’ü
buralarda toplumsal sorunlarla ilgili fikirlerini açıklarken ve %57’si politikayla ilgili
görüşlerini paylaşmaktadır (s. 4). Dolayısıyla, Türkiye’de sosyal ağ sitelerinin kamuoyunu
ilgilendiren konuların tartışıldığı ve insanların bu konular hakkındaki görüşlerini paylaştığı
sanal kamusal alanlar olma yolunda ilerlediklerini söyleyebilmekteyiz.
Şekil 4.
Politik görüş ve Toplumsal Konularla İlgili Fikir Paylaşım Oranları
Kaynak: PEW Research, 2012.
Küresel Ekonomi ve Sendikal Kriz
Gelişmiş kapitalist ülkelerde, 1960’ların ikinci yarısından itibaren başlayan sermayenin
genişleme süreci ticaret hacmindeki ve yatırımlardaki daralmaya koşut olarak durmuş, bu
süreç 1970’lerin başındaki petrol şoku ile birleşince, kapitalist sistem açısından kârlar
düşmüş, durgunlukla beraber enflasyon (stagflasyon) vb. sonuçlarla ortaya çıkaran bir krize
dönüşmüştür. Kriz, Keynesçi politikalardan vazgeçilip, yeni liberal politikaları gelişmiş
kapitalist ülkelerden başlayarak (ABD, İngiltere, vd.) tüm sisteme süreç içinde egemen
kılmıştır (Sazak, 2006: 10). Yeni liberalizmin yükselişi biçiminde de adlandırılan bu süreç,
sermayenin kârlılığını yeniden üretebilmek ve kapitalizmin girdiği krizi aşabilmek amacı ile
şirket yöneticileri ve ulusal devletler eliyle alınan bir dizi önlemler olarak ortaya çıkması
biçiminde bir yol izlemektedir (Kart, 2011: 1176). Bu dönemde alınan somut neo-liberal
5
önlemler şunlardır: Sanayi ve ticarette serbestleşme, uluslararası pazarlarda genişleme,
küresel finansal akımlar üzerindeki kontrollerin kaldırılması, devletin küçülmesi, kamu
işletmelerinin özelleştirilmesi, Kamu harcamalarının azaltılması (özellikle de sosyal
harcamaların), ekonominin kuralsızlaştırılması (deregulasyon), artan işsizlik riskinde bile
enflasyonu kontrol altında tutmak için parasalcı (monetarist) tedbirler, örgütlü emeğin üzerine
sıkı kontrol (Steger, 2003: 41).
Bilgi teknolojileri devrimi, yeni liberal ekonomik politikalar ve küreselleşmeyle
beraber, sermayenin küresel rekabet adına dayattığı yeni koşullar, üretim organizasyonundaki,
sektörel yapıdaki ve emeğin yapısındaki değişimlerle sendikaların üye sayıları azalmış, temsil
yetenekleri gerilemiştir. Sendikaların ciddi güç kaybı içinde olduklarını gösteren bu durum
“sendikal kriz” olarak adlandırılmaktadır.
Müftüoğlu (2006: 142-145) sendikaları kapitalist sistemdeki dönüşümle birlikte krize
sürükleyen başlıca nedenleri şu şekilde sıralamaktadır:

Devletin düzenleyici işlevini işçi sınıfı ve sendikaları baskılamak için
kullanması. Sendikaların da mücadeleci anlayıştan uzaklaşmış olmaları

İşsizliğin artmasıyla sendikaların üye kaybetmesi ve işsizlikle artan yedek
işgücünün sendikaların pazarlık güçlerini azaltması

Sendikaların örgütlenmede sanayi sektöründeki emek gücünü temel almaları,
tarım ve hizmet sektöründe örgütlenecek stratejiler geliştirmemeleri

Sermayenin sosyal hakları düşürme stratejisiyle üretimi ucuz emek ve
hammadde bölgelerine kaydırarak uluslararasılaştırması ve sendikaların bu stratejiye karşı
koyacak şekilde örgütlenememesi

Küçük işletmelerin ve taşeronların artan rolü

Emeğin üretkenliğini arttırmak için geliştirilen “toplam kalite”, “tam zamanlı
üretim” ve “kalite çemberleri” gibi yeni yönetim teknikleri

Süreli sözleşme, kısmi süreli çalışma, tele çalışma, çağrı üzerine çalışma,
stajyer çalıştırma, eve iş verme gibi esnek ve düzensiz çalışma biçimleri

Emek gücünün değişen yapısı, beyaz yakalıların, kadınların ve gençlerin daha
fazla istihdam edilmesi
6
Sendikaların Sosyal Medya Kullanımları
Sosyal medya, anında mesajlaşmanın hediyesi olan hızı ve her kullanıcının istediği
platformda özgürce paylaşımda bulunabilmesiyle günümüz dünyasına geniş bir demokratik
alan sunmaktadır. Arap baharı gibi toplumsal olayların direkt sebebi olmasa da tetikleyicisi
olarak görülmesi sosyal medyanın kitleleri harekete geçirebilen gücüne dikkat çekmiştir.
Sosyal medya, örgütleyicilerin benzer fikirli insanları az bir maliyetle harekete dahil etmesini
sağlamaktadır (Papic ve Noonan, 2013).
Benzer bir görüş de sosyal medyayla beraber “suskunluk sarmalının” kırılmış olduğu
görüşüdür. Suskunluk sarmalı teorisinde Elisabeth Noelle-Neumann(1974); kitle iletişim
araçlarının, özellikle de ana akım medyanın, belirlediği gündemin toplumun egemen genel
düşüncesini yansıttığını varsayan insanların, kendi düşüncelerinin çoğunlukla bu görüşlerden
farklı olduğunda toplum tarafından dışlanmaktan korktuğu ve bunlara karşı çıkıp aksini
savunmak için kendilerinde yeterli gücü ve imkanları bulamadıklarında sessiz kalmayı tercih
ettiklerini savunmaktadır (Yaylagül, 2006, s. 81, 82; Erdoğan ve Alemdar, 2002, s. 237,238).
Sosyal medya ise kullanıcı katkılı içeriği sayesinde herkesin her konuda fikrini
açıkladığı küresel bir kamusal alana dönüşmektedir. Ana akım medyada yer almayan ve
dolayısıyla yaygın olmadığını düşündüğümüz bir görüşün, sosyal medyada çok fazla destek
aldığını görmek insanları fikirlerini açıklamak konusunda cesaretlendirmektedir. İnsanlar,
herhangi bir konuyla ilgili karşıt görüşlerini sosyal medyada çekincesizce
paylaşabilmektedirler. Savundukları görüşlerin etrafında birleşen insanlar seslerini eskisinden
daha kolay dünyaya duyurabilmekte ve kendileri gibi düşünen başkalarını da taraftar olarak
etraflarında toplayıp egemen görüş karşısında kamuoyunun ciddi bir aktörü olabilmektedir
(Seçkin, 2012). Bu durum “Arap Baharı” özelinde Bostancı (2012) tarafından şu şekilde
özetlenmektedir:
Benzer fikirler ve mutlaka bundan çok daha güçlü duygular ile rejime muhalif olan çevreler,
kendi güçlerinin ne ölçüde bulunduğu ve rejimi değiştirmek bakımından gerekli kitlesel desteğin
varlığı konularında somut verilerle desteklenmiş bir kanaate sahip değildiler. Çünkü despot
rejimlerde kamusal müzakerenin çok sınırlı oluşu muhalefet potansiyeli hakkındaki bilgiyi
örttüğü gibi, bu yöndeki örgütlenmeler de sıkı takibat dolayısı ile sınırlıdır. Herkes kendi yalnız
dünyasında sessiz ama yalıtılmış bir öfke ile yaşamaya mecbur bırakılır. İşte tam da böyle bir
ortamda, sosyal medya, iktidarların denetleyemediği bu mecra, muhalif güçlerin kendi cesameti
ve iktidarı dönüştürme kapasitesi hakkında onlara güçlü bir esin verdi. Düşündüklerinden,
sandıklarından çok daha kalabalıktılar. Keza sosyal medya, hızla örgütlenme ve sokağa çıkma
bakımından eşsiz bir ağ oluşturucuydu. Twitter, Facebook, mail grupları, cep telefonu sms’leri,
Batı ülkelerindeki işlevlerinden çok farklı bir amaca yönelik olarak kullanıldılar. Onlar devrimci
güçlerin suretlerini ve eylemlerini seyrettikleri bir aynaya dönüşmüştü. Suskunluk sarmalı
kırılmıştı. Mısır yönetiminin olayları bastırmak için hemen internete yasak getirmesi, cep
telefonu şebekelerini kapatması, sosyal medyayı kontrol etmeye çalışması dikkat çekicidir.
Ancak bu tezlerin aksine suskunluk sarmalının sosyal medya için de işlerliğini
sürdürdüğünü savunan bir görüş de bulunmaktadır. Hatta bu etkinin çevrimiçinde
çevrimdışıdan çok daha güçlü olduğu varsayılmaktadır. İnsanlar sosyal medyada yalnızca
yabancıların değil kendi arkadaşlarının da paylaştığı görüşleri ve tutumları görmektedir.
Böylece rağbet görmeyen bir politikacıyı alenen desteklemek gibi popüler olmayan bir fikri
ifade etmek daha da zorlaşmaktadır (Litvinenko, 2012, s. 185). Litvinenko, bu durumu
Rusya’daki Aralık 2011 seçim protestolarında yaşanan olaylarla örneklemektedir:
Facebook’da hükumet yanlısı düşüncelerin yansıtmasının hoş görülmediği bir ortamda ünlü
bir TV spikeri hükümet partisini açıkça desteklediği için Facebook ve Twitter’da şiddetli
kınamaya maruz kalmıştır. Ardından çevrimiçi protestolar çevrimdışı mitinglerine dönüşmüş
ve sonradan birçok katılımcı durum güncellemelerine bunun katıldıkları ilk gösteri olduğunu
yazmıştır. Yine çevrimiçi iletişimin çevrimdışı aktivizme dönüşmesindeki başarı suskunluk
7
sarmalı teorisi ile açıklanmaktadır: Bir kişi "yeterli çoğunluk"ta arkadaşının gösteriyi
desteklediği hissine kapıldığında o da gitmeye karar vermektedir ( s. 186).
Bu iki görüşün ortasında duran bir başka görüşe göre ise yaşadığımız çağda sosyal
medya, artık geleneksel medya ve siyasetin dışında gündem belirleyen bir araç konumundadır.
Artık herkes her konuda rahatça konuşabilmekte ve bir anda istenilen bir konuda aynı
görüşten birçok kişi toplanarak baskın tarafı oluşturabilmektedir. Buna göre, suskunluk
sarmalı “seslilik/çığırtkanlık sarmalı”na dönüşmektedir. Bu durum bir araç olarak sosyal
medyanın kullanımına bağlanmaktadır. Ortada geçerliliği olan sorun ya da amaç için baskın
olumlu taraflar oluşturulabil inildiği gibi olumsuz baskın taraflar da oluşabilmektedir (Öztürk,
2011). Buradaki olumsuz yan, sosyal medyanın denetimsiz bir ortam olmasından
kaynaklanmaktadır. İnsanlar, sosyal medya aracılığıyla yüz yüze olmamanın verdiği cesaretle
bilgisayar başında fütursuzca hareket edebilmektedirler. Bu da, aşırı kamplaşmaların ve nefret
gruplarının oluşmasına zemin hazırlayan bir alan olarak karşımıza çıkabilmektedir. Sosyal
medyada bir fikir dile getiriliyorsa mutlaka karşıt bir fikir de bulunmaktadır ve bu çoğu
zaman sert bir üslupta karşımıza çıkmaktadır (Erbaş, 2012). Yine de çevrimiçi bu çok seslilik
demokrasi açısından olumlu bir şekilde değerlendirilmelidir.
Toplumsal örgütlerin önemli bir aktörü olarak sendikalar da sosyal medyanın
kamuoyu oluşturmada alternatif medya olarak gücünün farkına varmaktadırlar. Sosyal medya,
sendikalara geniş bir kitleye ulaşma, yaygın kampanyalar örgütleme, şeffaflaşma ve üye
sayısını artırma gibi konularda azımsanamayacak birçok fırsat sunmaktadır (Şenalp, 2012).
Sosyal medya, sendikalar ve emek açısından ana akım medyada yer almayan haberleri
içerebilmektedir. Hatta sosyal medyada ses getiren bir haber, normalde ana akım medyada
kendine yer bulamayacak olsa dahi, sırf sosyal medya ile haber değeri arttığı için ana akım
medyada da kendisine yer bulmaktadır. Örnek olarak, Radikal Gazetesi’nin 29.11.2010 tarihli
haberini gösterebiliriz (Pehlivan, 2010):
Facebook’a emekçi rakip: UnionBook
Facebook rüzgârı, sendikaları da etkiliyor. Türkiye’de de ilk defa Birleşik Metal-İş bir mitingini
sosyal ağdan örgütledi. Dün Gebze’de yapılan ‘Kuralsız Çalışmaya Son’ mitinginin tüm
kampanyası Facebook ‘tan yürütüldü. Benzer örneklerin dünyada artması, sendikaların
enternasyonal dayanışmasının da sosyal ağlara taşınmasını beraberinde getirdi. Tamamen
Facebook’u örnek alan ve onun gibi örgütlenen UnionBook, birkaç aylık olmasına rağmen hızla
yayılıyor. Şimdiden 30 dilde içeriğe sahip UnionBook’a Türkiye ‘den de yoğun katılım var.
Hafta sonu İstanbul’a gelen UnionBook ile Avrupa’da yaygın olan LabourStart temsilcileri, bu
yeni dayanışma ağını Türkiyeli sendikacılarla tartıştı. LabourStart temsilcisi Eric Lee, İrlanda’da
sendika rozeti taktığı için işten atılan 20 yaşındaki Joanne Delaney’ın sosyal ağ üzerinden dünya
çapında gelen destek sayesinde işe geri dönmesini örnek göstererek, “Küçük bir sorunda bile
etkili sonuçlar alıyoruz” dedi. Benzer bir kampanyayı Tez Koop-İş, Kipa’da örgütlenmek
amacıyla Facebook üzerinden organize etmişti.
Yapılan eylemler normalde gazetelerde zor yer bulmaktayken, eylemin Facebook ile
örgütlenmesi ana akım medyaya göre haber değeri taşımaktadır. Dolayısıyla ana akım
medyada bundan dolayı yer bulabilmektedir.
Daha çarpıcı bir durum, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) İstanbul Milletvekili Metin
Külünk’ün TBMM Başkanlığı’na sunduğu havacılık sektöründe grev ve lokavt yapılmamasını
öngören kanun teklifinin Meclis’te gündeme alınmasından dolayı 29 Mayıs 2012’de Türkiye
Sivil Havacılık Sendikası’nın (Hava-İş) Türk Hava Yolları çalışanları ile aldığı grev kararı
sonucu yaşanmıştır (Milliyet, 2012).
THY çalışanlarına destek vermek amacıyla RedHack gece 03.00′ten itibaren THY’nin
resmi internet sitelerine erişimi engellemiş, 104 sefer iptal edilmiştir. Sosyal medyada o
günün en çok konuşulan konusu THY Grevi olmuş, #THYgrevde hashtagi gün boyunca
Türkiye’de TT listesinin en üst sırasında yer alırken, dünyada da ikinci sıraya kadar
8
yükselmiştir. Birçok ünlü isim de hashtagin yayılması için yardımcı olarak daha büyük bir
etkinin yaratılması sağlanmıştır. Türk Hava Yolları’na yönelik tepkiler, yönetiminin “yasa
dışı” olarak nitelendirdiği eyleme katılan çalışanların işlerine son verildiğini bildiren SMS’in
ekran görüntüsünün Twitter’da paylaşılmasının ardından daha da artmıştır (Atasoy, 2012).
Şekil 5.
Resim 1 THY Grevi Dünya Çapında “Trend Topic”
Kaynak: http://tinypic.com/view.php?pic=2sbvlab&s=6#.Uqz5JVtdVqU, 29.05.2012.
Şekil 6.
Resim 2 THY’nin çalışanlara gönderdiği SMS görüntüsü
Kaynak: https://twitter.com/search?q=%23thygrevde&mode=photos, 29.05.2012.
Bu arada ana akım medya sosyal medyada yaratılan bu gündem sayesinde konuyu ele
almış ancak bazı yayın organları şirket yanlısı haberlerle dikkat çekmiştir. İşten atılan işçi
sayısının 305 rakamına ulaşması da kamuoyunda tepkiyle karşılanmıştır. Daha sonra
başlatılan “305 İşçinin İşe Geri İadesi” süreci de ilk zamanki yoğunlukta olmasa da sosyal
medyada kendine yer bulmaktadır.
9
Şekil 7.
Ertesi günlerde çıkan gazetelerden birinin ilk sayfası
Kaynak: https://twitter.com/search?q=%23thygrevde&mode=photos, 01.06.2012.
Sosyal medyanın sağladığı bu kısmen demokratik sayılabilecek ortamda sendikalar
kendi alternatif çözümlerini aramalıdırlar. Kendi içeriklerini kendileri üretmeliler hatta
gerekirse eğitimlerle üyelerinin de sosyal medya okuryazarı olmalarını sağlamalılardır.
“Yurttaş gazeteciliği” kavramından yola çıkıldığında, her sendikalı işçinin birer emek
muhabiri olarak işyerlerindeki problemler ve hak ihlallerini paylaşabilmesi, dijital aktivizmi
yaygınlaştırmak ve emeğe odaklı yurttaş gazeteciliği için ciddi bir önem taşımaktadır (Uçkan,
2012).
Diğer bir yandan da, sosyal ağ sitelerinin gizlilik politikası ve iş modeli, aktivizm ve
sendikal faaliyetler açısından büyük problemler oluşturabilmektedir. Kullanıcılara ait
olabildiğince bilgiyi bünyelerinde barındırdıklarından, büyük firmalar ve ilgili üçüncü taraflar
tarafından bu bilgiler satın alınabilmektedirler. Örneğin Facebook’un devletler ve gizli
servisler ile işbirliğine gittiği de bilinmektedir. Dolayısıyla bu uygulamaların, neyi, kiminle ne
kadar paylaşıldığı düşünmeden bilinçsizce kullanımı dayanışma ağına katılacak işçi ve
aktivistler için ciddi riskler taşımaktadır (Şenalp, 2012).
Bunun önüne geçmek için 2010 yılında, Labour Start projesiyle sosyal ağ sitelerinin
emek-sendika odaklı bir alternatifi olarak Unionbook kurulmuştur. Dünyanın çeşitli
yerlerinden beş binin üzerinde sendika üyesi, yönetici, uzman ve sendikal alanda çalışan
araştırmacı bu site üzerinden birbiriyle bağlantı kurmaktadır (Pantland, 2011).
Eric Lee’nin kurucusu olduğu Labour Start’ın yürüttüğü sendikaların internet
kullanımına ilişkin araştırmanın sonuçlarına göre 2013 yılı için %86,7’lık oran ile Facebook,
sendikal hareket içerisinde kullanılan sosyal ağlar arasında popüler olmaya devam etmektedir
(Twitter %45.8, YouTube %39.8, LinkedIn %42.1, Google+ %26.6)1.
1
Bu veriler araştırmanın yalnızca İngilizce konuşan deneklerle yapılan kısmını içermektedir.
10
Şekil 8.
Sendika Üyelerinin Sosyal Ağ Kullanım Oranları
Kaynak: Labour Start, 2013.
Aynı araştırmaya göre üyeler sendikalarının bir sosyal ağda bulunup bulunmadıklarını
şu oranlarla bildirmişlerdir: Facebook %91,7; Twitter %51,6; YouTube %28,8; LinkedIn
%8,9; UnionBook %8,4; Flickr %7,8; Google+ %5,5; Myspace %0,8; diğer %5,2’dir.
Şekil 9.
Sendikaların Sosyal Ağ Kullanımları
Kaynak: Labour Start, 2013.
Ayrıca araştırma internete erişilen araçların artık bilgisayarlarla sınırlı kalmadığını,
akıllı telefonların da yaygınlaşmaya başladığını göstermektedir. İnternete erişilen araçların
oranları: Masaüstü %74,8; dizüstü %69; tablet %23,5; akıllı telefon %48,5; diğer %2,1.
11
Şekil 10. Sendika Üyelerinin İnternet Erişimi İçin Kullandığı Araçlar
Kaynak: Labour Start, 2013.
Türkiye, ABD ve Britanya İşçi Konfederasyonlarının Sosyal Medya Kullanım Analizi
Bu çalışmada, üç farklı ülkenin temsil alanı en geniş üç işçi sendikaları konfederasyonunun,
sosyal medya ağlarındaki hesapları analiz edilmiştir. Çalışma, ülkelerin genel sendikal
durumlarını yansıttığı düşünülerek konfederasyonlarla sınırlandırılmıştır. Sosyal medya
hesaplarına konfederasyonların web sitelerindeki bağlantılardan ulaşılmış ve analizler
10.04.13-21.04.13 tarihlerinde yapılmıştır. Çalışmanın, gelişmişlik düzeyleri ve sendikal
geçmişleri farklı üç ülkede, sendikaların örgütlenme ve mücadele aracı olarak sosyal medya
kullanımlarının gelmiş olduğu noktaya ışık tutması amaçlanmaktadır.
Türkiye’den yaklaşık 696 bin (Çelik, 2013) emekçiyi temsil eden Türkiye İşçi
Sendikaları Konfederasyonu’nun (Türk-İş), internet sitesinde bağlantıları verilen Facebook,
Twitter, You Tube ve Google+ hesapları incelenmiştir. Türk-İş’in web sitesine girildiğinde
ana sayfadan önce sosyal medyaya yönlendirici bir “pop-up” pencere çıkmaktadır. Bu site
kullanıcılarını sosyal medya hesaplarına yönlendirmesi açısından iyi bir uygulamadır. Ayrıca
site içinde de sosyal medya için bağlantılar ana sayfada mevcuttur.
Şekil 11. Türk-İş Web Sitesi ve Facebook sayfasından ekran görüntüleri
12
Türk-İş’in Facebook’a katılış tarihi 02.11.2011’dir. Profil fotoğrafı olarak
konfederasyonun logosu kullanılmaktadır ayrıca kapak görseli kullanılmamaktadır. Görseller
galerisinde de yapılan etkinliklerin fotoğrafları ilgili haberlerle paylaşılmıştır. Hakkında
kısmında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Facebook sayfası verilerine göre 605 kişi sayfayı
beğenmiş, 48 kişi Türk-İş hakkında konuşmuş, 94 kişi de Türk-İş genel merkezinden yer
bildiriminde bulunmuştur. Genelde internet sitesi haber metinlerinin paylaşıldığı sayfada,
paylaşılan yorum yapılabilmektedir. Yapılan yorumlar çoğunlukla eleştiridir ve bu eleştirilere
sayfa yöneticisi tarafından hiç cevap verilmemiştir. Eleştiriler genellikle mevcut Türk-İş genel
Başkanı Mustafa Kumlu’nun AKP hükümetinin emek politikalarındaki baskıcı tutumuna
sessiz kalmasına yöneliktir.
Şekil 12. Türk-İş Facebook Sayfasından İki Adet Paylaşım ve Altındaki Yorumlar
Türk-İş’in Twitter sayfasında ise Facebook gibi web sitesinde yayınlanan haberler
paylaşılmaktadır. Kurumsal kimlik öğesi olarak logo yine kullanıcı resminde yer almakta
fakat arka plan twitter’ın varsayılan düzenindedir. Görseller galerisinde yalnızca
IndustriALL’un (Uluslararası Sanayi Sendikaları Federasyonu) Kuruluş Kongresinde
Havacılık Hizmetlerine Getirilen Grev Yasağı hakkında yaptığı konuşmanın bir videosu
bulunmaktadır. Twitter’ın kendine özgü olan ve etkileşim sağlamaya yarayan “#hastag,
@mention, retweet” gibi araçlarına neredeyse hiç başvurulmamıştır.
13
Şekil 13. Türk-İş Twitter Sayfası Ekran Görüntüsü
Türk-İş’in You Tube kanalının açılış tarihi 03.10.11 olmasına rağmen “Türk-iş
Konfederasyonu 2008 - 2011 Eylemleri” adında yalnızca 1 video barındırmaktadır ve 1
abonesi bulunmaktadır. 6 dakika 10 saniyelik marşlı bir propaganda klibi olan video 1.449
kişi tarafından izlenmiş ve videoya hiç yorum yapılmamıştır.
Şekil 14. Türk-İş You Tube kanalı ve paylaşılan videonun ekran görüntüleri
Şekil 15. Türk-İş You Tube kanalında paylaşılan videonun ekran görüntüleri
14
Şekil 16. Türk-İş Google+ Sayfası Ekran Görüntüsü
Türk-İş’in Google+ hesabında da yine diğer hesaplarında olduğu gibi web sitesindeki
haberler içerik olarak kullanılmıştır. Kullanıcı fotoğrafı bölümünde de yine konfederasyonun
logosu kullanılmış, diğer bölümler varsayılan düzende bırakılmıştır. Hakkında kısmında bilgi
bulunmamakta ve görüntü galerisinde logo ve web sitesinde paylaşılan fotoğraflar
bulunmaktadır. Türk İş Konfederasyonu Google+ içerisinde 38 kullanıcının çevresinde
görünmektedir.
Şekil 17. AFL-CIO Web Sitesi Ana Sayfa ve Facebook Sayfalarının ekran görüntüleri
Amerika Birleşik Devletleri’nde 12,2 milyon (afl-cio.org, 2013) emekçiyi temsil eden
The American Federation of Labor and Congress of Industrial Organizations’ın (AFL-CIO)
web sayfasında hangi sosyal medya hesaplarının olduğunu gösterir bir bağlantı kartı vardır.
Kart sayfanın tam ortasında görünür bir şekilde yerleştirilmiştir. AFL-CIO’un bir blogu,
Facebook, Twitter, You Tube, Flikr, Pinterest hesapları vardır.
AFL-CIO Facebook hesabının hakkında kısmı ayrıntılı şekilde doldurulmuş ve
sayfaya yorum yazarken uyulması istenen kurallar belirtilmiştir. Facebook zaman tüneline
15
tüm önemli tarihler kaydedilmiştir. Bu güncelleme nedeniyle Facebook ağına katılış tarihi
bulunmamaktadır. Bu köklü bir kuruluş olarak konfederasyonun Facebook’tan da eski
olduğuna vurgu yapan bir artı değer sağlamaktadır. Facebook verilerine göre sayfayı 64.625
kişi beğenmiş, 39.164 kişi sayfa hakkında konuşmuş ve 86 kişi genel merkezden yer
bildirmiştir. Profil ve kapak fotoğrafları bulunmaktadır ve zaman zaman yenileriyle
güncellenmektedir. AFL-CIO gerçek üyelerinin fotoğraflarını kullanmaktadır. Hatta bir yüz
olarak fotoğrafta kullanılan üye, kendi Facebook hesabıyla fotoğrafına yorum yapmıştır. Bu
da aidiyet duygusu yaratmak açısından iyi bir uygulamadır ve kullanılan slogan “Çalışma
Hepimizi bağlar/Work Connects us all” ile de uyuşmaktadır. Facebook sayfasında günde
birden çok paylaşımda bulunulmaktadır. Bu paylaşımların içeriği çok çeşitlilik
göstermektedir. Sendika ürünleri reklamlarından, toplumsal duyarlılığı fazla olan olaylara
(Boston’da yaşanan patlama) kadar birçok paylaşım gözlemlenmiştir. Görsel olarak
infonograf, fotoğraf, grafik ve karikatür kullanılmaktadır. Facebook’tan diğer sosyal medya
platformlarında yapılan kampanyalar da duyurulmaktadır. Ayrıca araştırmalar için yapılan
online anket yönlendirmeleri de paylaşılanlar arasındadır.
Şekil 18. AFL-CIO
kullanmaktadır.
sosyal
medya
iletişim
kampanyasında
gerçek
üyelerini
Şekil 19. AFL-CIO Facebook paylaşımlarından örnekler
AFL-CIO’nun Twitter hesabının 35,017 takipçisi, 5,843 takip edileni ve 14,004
tweet’i bulunmaktadır. Hesabın onaylanmış olduğunu gösteren mavi tik işareti sahte hesap
tehdidinden kurumu korumaktadır. Görseller kurum kimliği ile bağdaştırılmıştır. Diğer sosyal
ağlarındaki gibi gerçek üyelerin fotoğrafları, logo ve logo ile uyumlu arka plan
gözlenmektedir. Etkileşim açısından sayfa incelendiğinde, Twitter’a özgü etiketleme
uygulaması #hasgtag’ler yardımıyla ortak konu başlıkları oluşturulup önceden kararlaştırılan
16
günlerde belirlenen etiket üzerinden sohbet(chat) edildiği görülmektedir. Bu da gündem
oluşturma (agenda setting) için Twitter’ın ne kadar yararlı olabildiğine örnek oluşturmaktadır.
Şekil 20. AFL-CIO Twitter Sayfasından Ekran Görüntüsü ve Facebook’ta Twitter
Hesabındaki Etkinliğin Paylaşımı
AFL-CIO’nun You Tube Kanalının açılış tarihi 10.07.06’dır. Bu kanalın haricinde
yalnızca Latin Amerikalılar için İspanyolca videolar içeren başka bir kanalı daha
bulunmaktadır ancak bu çalışmada genel amaçlı kanal dikkate alınacaktır. You Tube
kanalının 1529 abonesi bulunmaktadır. Kanalda bulunan videolar toplamda 1.210.841 defa
izlenmiştir. Kanalda en çok göze çarpan dezavantajlı gruplar denilen göçmenlerin, siyahilerin,
kadınların, ve çocukların içinde bulunduğu gerçek üyelerin hikayelerini barındırmasıdır.
Görsel olarak diğer ağlardaki gibi kurumsal kimliği içeren logo ve renkler You Tube
kanalında da bulunmaktadır.
Şekil 21. AFL-CIO You Tube Kanalı ve Videolarından ekran Görüntüleri
AFL-CIO’nun Google+ hesabında ağın henüz yeni olmasından dolayı fazla etkileşim
gözlenmemekte buna rağmen paylaşımların yoğunluğu fark edilmektedir. Hesap henüz 23
17
kullanıcının çevresinde görülmektedir. Burada da kullanıcı fotoğrafında logo, kapak
fotoğrafında da gerçek üyelerin fotoğrafları kullanılmaktadır.
Şekil 22. AFL-CIO Google+ Sayfasının Ekran Görüntüsü
AFL-CIO’nun Flickr hesabı daha çok alan/gösteri fotoğraflarını içermekte; akıllı
telefonlarda fotoğraf uygulaması olan Instagram’da da daha çok gösteri ve etkinliklerin
fotoğrafları bulunmaktadır. Konfederasyonun Pinterest hesabı ise pano (pinboard) özelliğiyle
farklı konu başlıklarının altında birçok görsel barındırmaktadır. Örneğin örgütlenmeye çağrı
yapan görseller, “Sendikaya Git/Go Union”, “Harekete Geç/Take Action” gibi başlıklar
altında bulunmaktadır.
Şekil 23. AFL-CIO Pinterest Sayfasından Ekran Görüntüsü
18
AFL-CIO’nun bir blogu da bulunmakta ve burada da politika ve emek haberleri gibi
daha ciddi haberler paylaşılmaktadır.
Şekil 24. AFL-CIO Blog Sayfası Ekran Görüntüsü
Britanya’dan yaklaşık 6 milyon (tuc.org.uk, 2013) emekçiyi temsil eden “The Trades
Union Congress”in (TUC) web sitesinde bulunan bağlantılardan Facebook, Twitter, You
Tube ve Flickr sosyal ağ hesaplarına erişilmiştir.
Şekil 25. TUC’un 5 farklı Facebook Hesabının Ekran Görüntüleri
Facebook’ta TUC beş farklı hesaba sahiptir. İlki konfederasyonla ilgili haberlerin
bulunduğu ana hesap, ikincisi “Touchstone blog” adlı kamu siyaseti konularını içeren blogun
Facebook güncellemelerini içeren hesap, üçüncüsü Ulusal Sağlık Servisini korumak için
yapılan Sendika koalisyon kampanyalarının güncellemelerini içeren hesap, dördüncüsü TUC
online kampanya eylem ağı güncellemelerini içeren hesap ve beşincisi de TUC’nin daha iyi
stajlar için yürüttüğü kampanyasının güncellemelerini içeren hesaptır. Bu strateji aynen
Twitter’da da yürütülmektedir. Kampanyaların mesajlarının tek bir yerden verilmesi ve
karışıklığa neden olmaması açısından iyi bir uygulama gibi görünmektedir. Ancak bu
çalışmada yalnızca ana hesap incelenecektir.
19
Şekil 26. TUC Ana Facebook Hesabı Hakkında Bölümü ve Etkinlik Sayfası Ekran
Görüntüsü
Twitter’a bakıldığında TUC’nin çeşitli kullanımı burada da kendini göstermektedir.
Farklı mesajları içeren, farklı kanallar, kümelenmeyi önlemekte ancak iletişimin
bölünmüşlüğü de kurumsal kimliğin gücünü sosyal medyada azaltmış görünmektedir. Üyeler;
nereyi neden takip edeceğini ve iletişime geçmek istediğinde ise muhatap olarak tek bir TUC
hesabı olmadığından hesapları karıştırabilir. Ancak Twitter’ın retweet (geri tweet atma)
özelliği sayesinde tüm hesapların birbirlerinin gönderilerini retweet ederek paylaştıkları
görülmektedir.
Şekil 27. TUC Twitter Hesapları
20
Şekil 28. TUC Ana Twitter Hesabı Ekran Görüntüsü
TUC’nin You Tube kanalına katılma tarihi 18.03.09’tur. Bu tarihten itibaren yüklenen
videolar 102.363 defa görüntülenmiştir. Kanalın 167 abonesi bulunmaktadır. Kanalın tanıtım
bölümünde TUC hakkında kısa bir bilgi verilmiş, kullanıcı resmini yerine logo kullanılmıştır.
İçeriğe bakıldığında videoların bir stratejiyle değil amaca yönelik kullanıldığı görülmektedir.
Videolar; kongre konuşmaları, üye hikayeleri, kampanya tanıtımları ve miting
görüntülerinden oluşmaktadır.
Şekil 29. TUC You Tube Kanalı Ekran Görüntüsü
TUC’nin
bulunmaktadır.
Flickr
hesabında
ise
daha
Şekil 30. TUC Flickr Hesabı Ekran Görüntüsü
21
çok
protesto
yürüyüşleri
görüntüleri
Sonuç
Türk İş’in sosyal medya hesapları genel olarak aynı içeriği kullanmaktadır. Bu durum sosyal
ağ sitelerinin ve web sayfasının birbirleriyle bağlanmış olmasından kaynaklanmaktadır.
Ancak, sosyal medya hesapları web sitelerinin bir uzantısı görünümü vermektedir. Etkileşim
açısından Türk-İş’in Facebook sayfası, daha fazla yorum yazıldığı için, diğer sosyal ağlardaki
hesaplarına oranla daha etkindir. Ancak yine de Etkileşim özelliklerinden yararlanıldığını
söyleme çok zordur. Örneğin yapılan yorumlara cevap verilmemektedir. Sosyal medya
hesaplarının da web siteleri gibi sendikal faaliyetlere ilişkin bilgi aktarımı amacıyla
kullandıkları gözlenmektedir. Bu nedenle, sendikaların internet kullanımının sendikal
faaliyetlere ve karar alma süreçlerine katılımı desteklediğini ileri sürmek zordur. Görsel
içeriklere yeterli yer verilmemekte, kurumsal kimlik öğeleri (logo hariç) yeterince
kullanılmamaktadır. Örgütlenme açısından yalnızca yaklaşmakta olan 1 Mayıs için alanlara
çağrı yapılmakta bunun dışında bir faaliyet gözlenmemektedir.
AFL-CIO’nun bütünleşik kurumsal iletişimi hemen hemen her sosyal ağ’da kurum
kimliğini belirtmektedir. Logoda kullanılan sarı renk tüm diğer ağ hesaplarının çeşitli
yerlerinde kullanılmaktadır. Ayrıca, AFL-CIO’nun yüz olarak gerçek üyelerini kullanması
kurumsal aidiyet duygusunu arttırmaktadır. Aynı zamanda bu strateji, sendikacılıkta
bireyselleşmeyi ve atomizasyonu desteklediği için eleştirilebilir. Ancak resimlerle kullanılan
slogan “Çalışma Hepimizi Bağlar / Work Connects us all” dayanışmaya vurgu yaparak bu
bireyselleşmeyi “hepimiz ve biz” söylemleriyle kırmaya çalışmaktadır.
TUC’nun sosyal medya stratejisi çeşitli kullanımları içermektedir. Sadece Facebook
ağı içerisinde beş farklı amaca hizmet eden sayfa bulunmaktadır. Bu farklı mesajları içeren,
farklı kanallar, mesajların kümelenerek karışmasını önlese de bölünmüş iletişim faalyetleri
kurumsal kimliğin etkisini sosyal medyada azaltmaktadır.
Kuşkusuz sendikaların internet kullanımlarında, içinde bulundukları ülkenin sosyal,
ekonomik ve kültürel özellikleri belirleyici olmaktadır. Türkiye’deki sendikaların makro ve
mikro düzeyde birçok sorunu bulunmaktadır. Hukuksal engeller, dönüşen iş yaşamı ve emek,
hükümetin baskıcı politikaları, maddi yetersizlikler, yapısal dengesizlik bunlardan yalnızca
bazılarıdır.
Ancak, bu çalışmada vurgulanmak istenen sendikaların yetersizliklerin içinde dahi
mücadeleci ve örgütleyici ruhu kaybetmeyerek yaratıcı ve üretken olmalardır. En azından
iletişim stratejilerini buna göre yapılandırmaları için gelişmiş ülkelerdeki uygulamaların
Türkiye’deki sendikalara açacağı yeni ufuklar önemlidir. Ayrıca ciddi bir üye kaybının
ardından yeni yasayla gelen baraj sistemine göre temsil yeteneğini kaybetmek istemeyen Türk
İşçi Sendikaları gelecek dönemlerde hızla yeni üye arayışına gireceklerdir. Yeni örgütlenme
stratejilerinde sosyal medya da eğer akıllıca kullanılırsa çok önemli bir araç olacaktır. Sosyal
medya, sendikalar için yalnızca yeni üye arayacakları bir araç değil aynı zamanda hali
hazırdaki üyeleriyle iletişimlerini güçlendirecekleri bir havuz ve tartışma platformudur.
Son olarak, bu araştırmanın sonucunda Türk-İş özelinde ve Türkiye’deki işçi
sendikaları genelinde sosyal medyanın kullanılmasına karşın bunun herhangi bir politik ya da
bir stratejik dayanağının olmadığı açıkça görülmektedir. Sendikalar kendi faaliyetlerini ve
davalarını kendi üyelerine ve kamuoyuna duyurmak amacıyla interneti web siteleri
aracılığıyla uzun süredir kullanmaktadırlar ancak sosyal medya çağında hala etkileşimli
uygulamalar kullanımı konusunda kısıtlı kalmaktadırlar. Bu da interneti ve sosyal medyayı
sendikalar açısından geleneksel medyanın bir uzantısına indirgemektedir. Oysaki sendikaların
güç kazanmak için emeğin dönüşen doğasına uygun şekilde genç ve kadın emeğine, beyaz
22
yakalı emeğe, kayıt dışı emeğe, göçmen emeğine, engelli emeğe ve işsizlere ulaşmak için
internet ve sosyal medyayı da içine alan yeni iletişim stratejileri geliştirmesi gerekmektedir.
Kaynakça
2013 Annual Survey of Trade Union use of the Net – Summary. (2013). Labour Start.
http://www.labourstart.org/2013SurveyResults.pdf adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi
02.04.2013)
About Twitter. Twitter. https://twitter.com/about adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi
10.04.2013)
Anderson, P. (2007) What is Web 2.0? Ideas, technologies and implications for education,
JISC Technology and Standards Watch, s. 1-64.
Atasoy, B. (2012, Mayıs 29) THY, Sosyal Medya Krizinin Tam Ortasında. sosyalmedya.co.
http://sosyalmedya.co/thy-sosyal-medya-krizi/ adresinden alınmıştır. (Erişim Tarihi: 29.05.
2012)
Britain’s unions. TUC. http://www.tuc.org.uk/tuc/unions_main.cfm adresinden alınmıştır.
(Erişim tarihi 10.02.2013)
Bostancı, M. N. (2011, Şubat 2). Suskunluk sarmalı kırıldı mı?. Zaman.
http://www.zaman.com.tr/yorum_mnaci-bostanci-suskunluk-sarmali-kirildi-mi_1087740.html
adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi 30.04.2013)
Buzz in the blogosphere: Millions more bloggers and blog readers (2012, Ağustos 8). Nielsen.
http://www.nielsen.com/us/en/newswire/2012/buzz-in-the-blogosphere-millions-morebloggers-and-blog-readers.html adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi 10.04.2013)
Castells, M. (2001) The Internet Galaxy, Oxford: Oxford University Press.
Çelik, A. (2013, Ocak 29) Sendikasızlaştırma İstatistikleri, T24 Bağımsız İnternet Gazetesi.
http://t24.com.tr/yazi/sendikasizlastirma-istatistikleri/6172 adresinden alınmıştır. (Erişim
tarihi 30.01.2013)
Eijkman, H. (2008) Web 2.0 as a non-foundational network-centric learning space, Campus
Wide Information Systems, 25, 2, s. 93-104.
Erbaş, P. (2012, Eylül 22) İşte Türkiye’nin sosyal medya profili! Facebook’un tahtı sallanıyor
mu?. HaberTurk. http://www.haberturk.com/medya/haber/778565-iste-turkiyenin-sosyalmedya-profili adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi 18.04.2013)
Erdoğan, İ. ve Alemdar K. (2002) Öteki Kuram Kitle İletişimine Yaklaşımların Tarihsel ve
Eleştirel Bir Değerlendirmesi. Ankara: Erk.
Pehlivan, İ. (2010, Kasım 29) Facebook’a emekçi rakip: UnionBook. Radikal.
http://www.radikal.com.tr/radikal.aspx?atype=radikaldetayv3&articleid=1030605&categoryid
=80 adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi 20.04.2013)
Flickr, Yahoo Adversiting Solution, http://advertising.yahoo.com/article/flickr.html adresinden
alınmıştır (Erişim tarihi 10.04.2013)
Hakkımızda, Linkedin, http://www.linkedin.com/about-us adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi
10.04.2013)
23
Holt, R. (2013, Ocak 30) Half a billion people sign up for Twitter. The Telegraph.
http://www.telegraph.co.uk/technology/9837525/Half-a-billion-people-sign-up-forTwitter.html#mm_hash adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi 10.04.2013)
Hwang J., Altman J., Kim K. (2009) Structural Evolution of the Web 2.0 Service Network,
TEMP Discussion Paper, 14, s. 1-22.
Kart, E. (2011) Küreselleşen ekonomide “yeni çalışan tipi”, Uluslararası İnsan Bilimleri
Dergisi, 8, 1, s. 1172-1188.
Key Facts (2013) Facebook Newsroom. http://newsroom.fb.com+/Key-Facts adresinden
alınmıştır. (Erişim tarihi10.04.2013)
Köseoğlu, Ö. (2012) Sosyal Ağ Sitesi Kullanıcılarının Motivasyonları Facebook Üzerine Bir
Araştırma, Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 7, 2, 58-81.
Litvinenko, A. (2012) Role of social media in political mobilization in Russia On the example
of parliamentary elections 2011. CeDEM 12 Conference for E-Democracy and Open
Government. Austria. s. 180-188.
McLuhan, M. (1962). The Gutenberg Galaxy: The Making of Typographic Man. Toronto:
University of Toronto Press.
Müftüoğlu, Ö. (2006). Kriz ve Sendikalar. Türkiye’de Sendikal Kriz ve Sendikal Arayışlar.
Sazak, F. (der.) içinde. Ankara: Epos Yayınları. s. 117-155.
Noelle-Neumann, E. (1974). The spiral of silence: a theory of public opinion. Journal of
Communication, 24, s. 43–51.
O’Reilly, T. (2005, Ekim 30) What Is Web 2.0, Design Patterns and Business Models for the
Next Generation of Software.
http://oreilly.com/web2/archive/what-is-web-20.html
adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi 15.04.2013)
Öztürk, Ç. (2011, Ekim 23). Sessizlikten, sesliliğe gidiş. T24 Bağımsız İnternet Gazetesi.
http://t24.com.tr/haber/sessizlikten-seslilige-gidis/176718 adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi
22.04.2013).
Pantland, W. (2011, Temmuz 11) UnionBook: Use it or lose it. Cyberunions.
http://cyberunions.org/unionbook-use-it-or-lose-it/ adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi
20.04,2013)
Papic, M. Noonan, S. (2011, Şubat 3) Social Media as a Tool for Protest,
http://www.stratfor.com/weekly/20110202-social-media-tool-protest adresinden alınmıştır.
(Erişim tarihi 19.04.2013)
Sazak, F. (der.) (2006) Türkiye’de Sendikal Kriz ve Sendikal Arayışlar. Ankara: Epos
Yayınları.
Seçkin, M. (2012, Ağustos 10). Suskunluk Sarmalı devri kapanıyor mu?. medyaloji.net.
http://www.medyaloji.net/haber/suskunluk_sarmali_devri_kapaniyor_mu_.htm
adresinden
alınmıştır. (Erişim tarihi 22.04.2013)
Social Networking Popular Across Globe (2012, Aralık 12) Pew Research Centre.
http://www.pewglobal.org/files/2012/12/Pew-Global-Attitudes-Project-Technology-ReportFINAL-December-12-2012.pdf adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi 13.04.2013)
Steger, M. B. (2003). Globalization : A Very Short Introduction. New York: Oxford
University Press.
24
Şeker, Bektaş, T. (2005). Bilgi Teknolojilerindeki Gelişmeler Çerçevesinde Bilgiye Erişimin
Yeni Boyutları. S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 13. s. 377-391.
Şenalp, Ö. (2012, Mayıs 1) Yeni Sosyal Medya Tabandan ve güçlü bir uluslararası sendikal
hareket inşa etmek. Sendika üyeleri ve militan aktivistler için kullanma kılavuzu. TIENetherlands
ve
NetwOrganisation.
http://tie.wikia.com/wiki/YEN%C4%B0_SOSYAL_MEDYA_Tabandan_ve_g%C3%BC%C
3%A7l%C3%BC_bir_uluslararas%C4%B1_sendikal_hareket_in%C5%9Fa_etmek
adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi 20.04.2013)
The Week Staff (2012, Şubat 14) The web’s growing Pinterest ‘obsession’: By the numbers,
The Week. http://theweek.com/article/index/224399/the-webs-growing-pinterest-obsessionby-the-numbers adresinden alınmıştır. (Erişim Tarihi, 10.04.2013)
Tutal-Cheviron, N. (2004). Küreselleşme Söylemleri ve İletişimin Mitleştirilmesi. Gazi
Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi. 19. s. 46-69.
Uçkan, Ö. (2012, Aralık 22 ). Sendikalar ve Sosyal Medya. Emek Dünyası. 39. Bölüm.
http://www.youtube.com/watch?v=h2PfI-KHfu8 adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi
25.04.2013)
What the AFL-CIO Does, http://www.aflcio.org/About/What-the-AFL-CIO-Does adresinden
alınmıştır. (Erişim tarihi 10.02.2013)
Kosner, A. W. (2013 Ocak 26) Watch Out Facebook, With Google+ at #2 and YouTube at #3,
Google, Inc. Could Catch Up. http://www.forbes.com/sites/anthonykosner/2013/01/26/watchout-facebook-with-google-at-2-and-youtube-at-3-google-inc-could-catch-up/
adresinden
alınmıştır. (Erişim tarihi 10.04.2013)
Yaylagül, L. (2006) Kitle İletişim Kuramları. Ankara: Dipnot Yayınları.
YouTube Viewership Statistics, http://www.youtube.com/yt/press/statistics.html adresinden
alınmıştır. (Erişim tarihi10.04.2013)
25

Benzer belgeler