İçindekiler

Transkript

İçindekiler
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
İçindekiler
TÜRKĠYE GÜNDEMĠ ......................................................................................................................................... 2
Türk şoförlerin kurtarılması için yoğun trafik içindeyiz ..................................................................................... 2
Bayrak provokasyonu ve Çözüm Süreci – Fadime Özkan – Star Gazetesi......................................................... 2
Ankara-Tahran İlişkilerine Suriye Gölgesi – Yıldız Yazıcıoğlu – Amerika‟nın Sesi ......................................... 4
Türkiye-İran siyasi ilişkilerinde son nokta – Bayram Sinkaya – Al Jazeera....................................................... 6
İran‟la yeni işbirliği alanı – Sami Kohen – Milliyet Gazetesi ............................................................................ 8
İran ile yeniden – Beril Dedeoğlu – Star Gazetesi .............................................................................................. 9
ORTADOĞU GÜNDEMĠ .................................................................................................................................. 11
Musul'dan kaçış sürüyor ................................................................................................................................... 11
IŞİD Kerkük'ün güneyindeki ilçe ve köylere saldırdı ....................................................................................... 11
Maliki, Genel Seferberlik ilan etti .................................................................................................................... 12
İsrail'de yeni cumhurbaşkanı Rivlin ................................................................................................................. 12
Mısır'da hak ihlalleri en üst seviyede ................................................................................................................ 13
Musul düşünce – Soli Özel – Haberturk Gazetesi ............................................................................................ 13
Irak da Suriye de bölünecek! – İbrahim Karagül – Yeni Şafak Gazetesi.......................................................... 15
Bir medeniyet kenti düşerken! – Fehim Taştekin – Radikal Gazetesi .............................................................. 17
Musul, Irak hükümeti için kritik bir sınav niteliğinde - Michael Knights – BBC ............................................ 18
Sisi‟nin yemini ve Mısırlı yüksek yargıç – Osman Can – Akşam Gazetesi...................................................... 20
AFRĠKA GÜNDEMĠ .......................................................................................................................................... 22
Libya Başbakanı Ahmed Maatik koltuğunu bıraktı .......................................................................................... 22
Nijerya'da yeni atanan Kano Emirine tepki ...................................................................................................... 22
AVRUPA GÜNDEMĠ ......................................................................................................................................... 22
'Kaçık' tartışmasında karar açıklandı ................................................................................................................ 22
'Nitelikli eleman yetiştirilmiyor' ....................................................................................................................... 23
Avrupa Parlamentosu seçimleri Yunan hükümetini salladı .............................................................................. 23
Google „çifte İrlanda‟ ile yine mi vergi kaçırıyor? ........................................................................................... 23
Nasıl oy kullanacağız ........................................................................................................................................ 24
Ukrayna, doğuda güvenlik koridoru oluşturuyor .............................................................................................. 24
ASYA – PASĠFĠK GÜNDEMĠ ........................................................................................................................... 24
Çin'de bulaşıcı hastalıktan bir ayda 1428 kişi öldü ........................................................................................... 24
'Doğalgazın 'altın çağı'nı Çin yaşayacak' .......................................................................................................... 24
Karaçi'de havalimanına ikinci saldırı ................................................................................................................ 25
Feribot mürettebatı mahkemede ....................................................................................................................... 25
AMERĠKA GÜNDEMĠ ...................................................................................................................................... 26
BM Genel Kurulu 69. dönem başkanını seçiyor ............................................................................................... 26
Obama sonunda isyan etti ................................................................................................................................. 26
Brezilya lideri: Dünya Kupası'na hazırız .......................................................................................................... 27
1
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
TÜRKĠYE GÜNDEMĠ
Türk Ģoförlerin kurtarılması için yoğun trafik içindeyiz
AA
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Musul'da kaçırılan Türk şoförlerinin durumuna ilişkin,
''Biz, onların bir an önce kurtarılması, en kısa zamanda ailelerine ve ülkelerine kavuşmaları
için yoğun bir trafik içindeyiz. Onlarla ilgili bazı temaslar kuruldu. Kurduğumuz temaslarda
durumlarının iyi olduğunu haber almış olmak şimdilik bizi teselli etti'' dedi.
Bir dizi ziyaret ve ikili görüşmelerde bulunmak üzere geldiği Sirbistan'da, gündeme ilişkin
sorularını yanıtladı.
Ahmet Davutoğlu, üzücü bir haber aldıklarını, 28 tır şoförünün mahsur kaldığı ve bir kısmının
da İŞİD tarafından kaçırıldığı bilgisinin ulaştığını ve bu çerçevede yoğun bir faaliyet içinde
olduklarını söyledi. 'Irak ve Suriye‟de ortaya çıkan güvenlik boşluğunu doldurmak ve bu
güvenlik boşluğundan istifade etmek isteyen çok sayıda şiddet yanlısı radikal terör grupları
bu alanda mevcudiyet göstermeye çalışıyor'' diyen Davutoğlu, bu topraklarda birinci derecede
meşruiyet merkezinin hükümet olduğunu vurguladı.
Davutoğlu, Irak Dışişleri Bakanıyla görüştüğüne de dikkat çekerek, Türkiye'nin Musul
Başkonolosluğu ve kaçırılan vatandaşlar için gerekli tedbiri alacaklarını söylediklerini ifade
ederek ''Erbil, Bağdat, Tahran, Washington, Ankara, Musul hattında son 24 saattir sürekli
diplomatik temaslar yürütüyoruz‟‟ dedi.
Bayrak provokasyonu ve Çözüm Süreci – Fadime Özkan – Star Gazetesi
Bir sıkışma anı yaşanıyor şu an. Her şeyin aynı anda bir arada olduğu ve hızla yer değiştirdiği
bir “hal”den geçiyoruz. Herkesin canı burnunda.
Bir buçuk yıldır süren ama yaşanan onca olaydan dolayı (Gezi ve 17-25 Aralık darbe
girişimleri, 30 Mart seçimleri, Soma faciası...) bir anlamda sürüncemede kalan Çözüm
Süreci‟ne yeniden öncelik verilmişti ki tansiyon hızla yükseltildi.
Olgular algılar duygular karıştırılmak istendi.
***
PKK‟dan çocuklarını isteyen anneler tam Türkiye‟nin yüreğini dağ gerçeğine karşı
yumuşatmıştı ki, PKK-HDP hattından son derece hoyrat açıklamalar geldi, buz kestik.
Hükümet süreçte yeni bir evreye geçildiğine dair çok güçlü cümleler kurmuştu ki, kalekol
protestolarına önce şiddet sonra kan bulaştırıldı, kaskatı olduk.
İmralı‟dan “provokasyonlara dikkat, önemli bir evredeyiz, barıĢ için kararlılığımız
sürüyor” mesajları geliyorken bile örgütün legal-illegal kolları tabanlarına ve liderine
kulağını tıkadı, bir avuç bitik sol-liberalin sözüne uydu, şaştık kaldık.
2
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Sonra da bu bayrak provokasyonu...
Suça itilmiĢ bir çocuk direğe tırmandırıldı ki, çocuk vurulursa Kürtler, vurulmazsa
Türkler kıĢkırtılacak nihayetinde tansiyonu zaten hayli yükseltilmiĢ olan Türkiye kalp
krizi geçirirken Çözüm Süreci sizlere ömür olacaktı.
Böylece çatışmalar yeniden başlayabilir, tabutlar ülkenin dört bir yanına yeniden dağılabilir
ve sönmeye yüz tutmuş 30 yıllık yangın harlanabilirdi.
Şükür ki olmadı. Provokasyonun yaşandığı andan itibaren her kesimden tepkiler geldi. İmralı
ve HDP dahil. Bayrağın en büyük ortak payda, değerli bir birleĢtiren olduğu -bir de
böyle- test edilmiĢ oldu.
***
Tansiyonun bunca yükselmesinin çözüm süreciyle yakından ilgili iç-dış pek çok nedeni var
kuşkusuz. Ama bayrak provokasyonunun yaşandığı gün Ġran CumhurbaĢkanı Ruhani‟nin
18 yıl aradan sonra Türkiye‟de bulunmasının, iki ülke arasında ilk kez “yüksek
düzeyli stratejik iĢbirliği” toplantısı yapılıp anlaĢmalar imzalanmasının da etkisi var.
İran‟ın bölge sorunlarına katkısı da, Kandil üzerinde oluşturmaya çalıştığı baskı da
malumken, bu ziyaretin Çözüm Süreci‟ne olumlu yansımalarından hoşlanmayanların ön
almak istemesine şaşırmak gerekir mi?
Keza, Kürt petrolünün Türkiye üzerinden dünya pazarına açılıyor olmasının sonuçlarına. Ya
da katil sürüsü IġĠD‟in Musul‟a girmesine, girer girmez hapishanelerdeki 2 bin 700
hükümlünün salıverilerek Suriye‟deki cinnetin tüm bölgeye yayılmak istenmesine.
***
Sınırlarımızın hemen ötesinde bu kadar büyük bir yangın varken, cinnet hali veba salgını gibi
yayılıyorken, hem bunları görmeyip hem de pek güvenli pek steril ortamlarda kaos amaçlı
yıkıcı eleştiriler yapmanın siyaseten ve ahlaken ciddiye alınır tarafı var mı?
Başkalarının evlatlarını ateşe sürerek “Hükümet otoriterleĢti canım, Türkiye son 50 yılın
en feci dönemini yaĢıyor, Ģiddet Ģart, durmayın Kürtler, davranın Aleviler... bık
bık” etmenin?
Bu sorumluluğu taşıyan siyasetçilerle, taşımayan siyasetçiler, meseleyi dert edinenlerle şahsi
hesaplarına malzeme edenler çözüm sürecinde şak diye ayrıldı aslında birbirinden.
Kendilerine itibar edilmemesinden, seçimlerde oy verilmemesinden, sözlerine analizlerine
güvenilmemesinden şikâyet ediyorlar ya, haklarıdır esasen. Gördükleri muamele, ellerinin
emeğidir.
Yüzyıldır süren, otuz yıldır can alan ve eğer çözülmezse daha çok canlar yakacak bir
meseleye dair ana muhalefet liderinin ilgisi, kendi partisinin öneri listesini bile
hatırlamasına izin vermeyecek seviyedeyken hangi anne baba evladının geleceğini
teslim edebilir bu Ģuursuzluğa?
3
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Esasen ülkenin sorumlu siyasetçilerinin ve feraset sahibi toplumunun
lüzumsuzluklarla, ucuz provokasyonlarla kaybedecek hiç zamanı yok.
benzeri
Kurtarılacak hayatlar, çözülecek sorunlar var çünkü.
Bunu baĢaracak siyasi akıl, sorun çözme iradesi, kapasitesi ve özgüveni var Ģükür ki bu
ülkede.
Provokasyonlara, mızmızlıklara, paralel maşanın tuzaklarına pabuç bırakılacağını sananlar
sadece kendilerini kandırıyor, bu toplumu hiç tanımıyor.
Ankara-Tahran ĠliĢkilerine Suriye Gölgesi – Yıldız Yazıcıoğlu – Amerika‟nın Sesi
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 18 yıl sonra Tahran'dan Türkiye'ye cumhurbaşkanlığı
düzeyinde ilk ziyareti gerçekleştirirken, iki ülke arasındaki Suriye konusundaki derin görüş
ayrılığının gölgesi kendini hissettirdi ancak ekonomi odaklı işbirliğinde görüşbirliği sağlandı.
Konuk Cumhurbaşkanı Ruhani, İran'dan Ankara'ya gerçekleştirilen diğer resmi ziyaretlerde
olduğu gibi Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal'in naaşının bulunduğu Anıtkabir'i ziyaret
etmedi. Böylece Türkiye diplomasisinde "resmi ziyaret protokolü" İran istisnası devam etmiş
oldu.
Ruhani, Anıtkabir'i programına dahil etmediği için de Ankara'daki ilk durağı Çankaya Köşkü
olurken, burada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ev sahipliğinde heyetler arası ve ikili
görüşmeler gerçekleştirildi. Gül ve Ruhani ortak basın toplantısı için kameralar karşısına
geçtiğinde ise, ekonomi ağırlıklı stratejik işbirliği mesajları verildi.
İran'ın Türkiye'nin 1639'dan beri değişmeyem sınır çizgisi ile komşusu ve kadim dostu
olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, 15 milyar dolar civarında olan ikili ticaret hacmini
30 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini ve bunu gerçekleştirme yönünde siyasi irade
bulunduğunu dile getirdi.
Türkiye: Ġran'ın nükleer müzakerelerinden memnunuz
Tahran'ın P-5+1 ile yürüttüğü müzakerelerde, İran üzerindeki yaptırımların tamamen
kaldırılmasını sağlayacak şekilde sonuçlandırılmasını desteklediklerini belirten Gül, “Bu
yönde elinden gelen gayreti Türkiye göstermiştir, göstermeye de devam etmektedir” dedi.
İran‟ın nükleer programıyla ilgili meseleyi diplomatik yöntemlerle çözüme kavuşturulması
gerektiğini kaydeden Gül, "Bölgemizde hiçbir ülkenin nükleer silah sahibi olmasını
istemiyoruz. Kitle imha silahlarından arındırılmış bir Orta Doğu vizyonumuzu koruyoruz.
Diğer yandan da, hiçbir ülkenin nükleer enerjiden barışçı amaçlarla yararlanma hakkından
mahrum bırakılmasına da müsaade etmiyoruz. Bu konudaki uluslararası normlara riayet
edildiği ve Atom Enerji Kurumu‟yla tam ve şeffaf biçimde işbirliği yapıldığı sürece, nükleer
4
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
enerjiden
barışçıl
amaçlarla
faydalanmak
hepimizin
hakkıdır”
diye
konuştu.
Bu konularda Cumhurbaşkanı Ruhani ile samimi bir atmosferde gerçekleştirdikleri
görüşmelerden memnuniyet duyduğunu kaydeden Gül, “Siyasi iradelerimiz gayet açıktır,
Türkiye ve İran arasındaki ilişkileri her alanda çok daha ileri seviyelere taşımaktır" mesajını
verdi.
Ruhani de sıcak mesajlar verdi
İran Cumhurbaşkanı Ruhani de, "Bizim komşularımız arasında Türkiye'nin özel bir konumu
vardır. İki ülkede var olan imkanlardan ve imtiyazlardan dolayı hem de iki ülkenin bölgede
özel jeopolitik konuma sahip olması çok önemlidir. Bugünkü görüşmemizde ekonomik ve
ticari kapasitemizi artırma kararına vardık. Geçen seneki ticaret hacmimizi iki katına
çıkaralım" dedi.
İran ile Türkiye arasında demiryolu taşımacılığıyla ilgili imzalanan anlaşmayı da açıklayan
Ruhani, "Raylı sistem ile Fars Körfezi'ni Karadeniz ve Akdeniz'e bağlayacağız. İki ülkenin
ekonomik ilişkilerin artırılması sadece iki ülkenin yararına değil aynı zamanda bütün bölgenin
yararına olacaktır" diye konuştu.
Ruhani, ayrıca Türk işadamlarına da seslenerek, İran'da özellikle turizm sektörü için otel inşa
edilmesi için çağrıda bulundu.
"Bugünkü ziyaret şüphesiz iki ülke ilişkilerinde bir başlangıç noktası olacaktır. Dönüm
noktası olacaktır. İlk defa böyle bir kapasiteyle üst düzey olarak Türkiye'ye bir ziyaret oluyor"
diyen Ruhani, Ankara'ya ekonomide kapıları açtıklarını vurgulamış oldu.
Erdoğan bozuldu ama Esat'a tebrik gitti
İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Çankaya'dan sonra Başbakan Erdoğan ile bir araya geldi.
Ruhani'nin, Erdoğan ile ortak basın toplantısında ise, "Esat'ı tebrik ettiniz mi?" sorusuna
"Evet" demesi gerilim yarattı. Erdoğan'ın Suriye konusunda İran ile yaşanan görüş
ayrılığından duyduğu rahatsızlık yüz ifadesine yansıdı.
Suriye meselesinde Türkiye ve İran arasında görüş ayrılığıyla ilgili soru üzerine Ruhani,
Suriye politikalarını şöyle açıkladı:
"Suriye'de olan seçim birinci ve önemli bir adım sayılır, istikrar ve barış için. Suriye'nin iyi
bir konuma gelmesi için önünde uzun süre vardı. Suriye'de kanın akıtılması dursun, çatışmalar
dursun, terörist gruplar oradan çıkartılsın. Suriye'nin geleceği kendi halkının elinde olsun. Biz
bunları istiyoruz. Evet ben tebrik mesajı gönderdim. Sabahki görüşmelerde de diğer yapılan
görüşmelerde de söyledim. Suriye ile ilgili, bölge ülkelerle ilgili de konuştuk. Stratejik
kurallar çerçevesinde bunları konuştuk. Biz bütün halka tabiyizdir. Biz halkın verdiği oylara
5
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
tabiyizdir. Ülkeyle ilgili kararı veren halktır. Dolayısıyla biz halkın toplumda demokrasi
oluşturması için yardım etmemiz lazım."
Türkiye-Ġran siyasi iliĢkilerinde son nokta – Bayram Sinkaya – Al Jazeera
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‟ın 28-29 Ocak 2014 tarihlerinde Tahran‟a yaptığı üst düzey
ziyaretten kısa bir süre sonra İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül'ün davetlisi olarak 9-10 Haziran 2014 günlerinde Ankara'ya resmi bir ziyaret
gerçekleştirdi. Bu ziyaret sırasında Ruhani'ye 7 Bakan, İran Merkez Bankası Başkanı ve
100'den fazla işadamı eşlik etti.
Böylesi üst düzey ziyaretlerin yanı sıra, iki ülke arasında bakanlar düzeyinde karşılıklı
ziyaretler zaten hiç aksamıyor. Ruhani‟nin işbaşına geldiği 3 Ağustos 2013‟ten bu yana,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile İranlı mevkidaşı Cevad Zarif çeşitli vesilelerle
defalarca bir araya geldiler. İkili temaslardaki bu yoğunluk, Türkiye-İran ilişkilerinde yeni bir
yakınlaşmanın işareti olarak okunabilir.
Ruhani'nin İran‟da Haziran 2013‟te düzenlenen seçimlerde cumhurbaşkanlığına seçilmesi,
Ankara-Tahran yakınlaşmasında çok etkili bir faktör. Ruhani‟nin selefi Mahmud
Ahmedinecad dönemindeki İran dış politika söylem ve uygulamaları, Türkiye'de Orta Doğu
siyasetini „istikrarsızlaştırıcı‟ bir unsur olarak algılandı. Zaten Suriye ve Irak gibi bölgesel
krizler üzerinden Türkiye-İran ilişkileri olumsuz etkilenmeye başlamıştı. Böyle bir ortamda
Ruhani'nin işbaşına gelmesi ve dış politikada itidalli bir söylem kullanıp bölgesel istikrarı öne
çıkarması, Ankara'da memnuniyetle karşılandı. İlişkilerin ilerletilmesi ve bölgesel sorunların
çözülmesinde Ruhani yönetimi, potansiyel bir ortak olarak görüldü.
Ruhani'nin itidalli dış politika söylemi ve bu söylemin birçok çevrede karşılık bulması,
Ankara-Tahran ilişkilerinde dış faktörlerin olumsuz etkilerini azaltmaya başladı. Ayrıca
Ruhani'nin uluslararası ilişkiler anlayışında „kazan-kazan‟ yaklaşımının öne çıkması, bölgesel
istikrar ve karşılıklı bağımlığın öneminin vurgulanması, ekonomik ve kültürel ilişkilere
öncelik verilmesi gibi hususlar İran‟ın dış politikasını Türkiye'ninkine yaklaştırdı. İki komşu
ülkenin dış politika prensiplerindeki bu yakınlaşma, Ankara-Tahran yakınlaşmasını da
beraberinde getirdi.
Ruhani‟nin Ankara ziyaretinin önemi
Ruhani‟nin ziyareti, iki ülke liderleri tarafından „tarihi bir ziyaret‟ ve „yeni bir dönemin
başlangıcı‟ olarak nitelendirildi. Komşu bir devletin liderinin olağan ziyaretini, ikili ilişkilerde
dönüm noktası yapan başlıca iki husustan bahsedilebilir:
1) Uzun bir aradan sonra ilk defa Ankara‟ya, İran‟dan „cumhurbaşkanı düzeyinde‟ resmi bir
ziyaret gerçekleştirildi. Ruhani‟nin selefleri Ahmedinecad ve Muhammed Hatemi çeşitli
vesilelerle Türkiye‟ye, esasen İstanbul‟a gelmişlerdi. Ama Ankara‟ya resmi bir ziyaret
düzenlenmemişti.
2) Ziyaret sırasında Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) hayata geçirildi ve ilk toplantısı
yapıldı. Başbakan Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani başkanlığında ve iki ülkeden çok
sayıda Bakan‟ın katılımıyla gerçekleştirilen YDİK, adeta „ortak bakanlar kurulu‟ olarak
addedilen bir girişim. Tarafların ileriye yönelik işbirliği projelerinin tartışılıp karara
6
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
bağlandığı bu platform, aynı zamanda iki ülke ilişkilerinde uygulamada karşılaşılan sorunlar
için üst düzey bir çözüm yeri olarak değerlendiriliyor.
Suriye ve Irak başta olmak üzere bölgede son dönemde kaydedilen gelişmelerin ardından,
Orta Doğu‟nun en etkili iki aktörünün bir araya gelmesi nedeniyle de Ruhani‟nin Ankara
ziyaretine özel bir önem atfediliyor. Son aylarda giderek artan sayıda gözlemci, Türkiye ile
İran'ın işbirliğinin, Suriye meselesinin çözümünde etkili bir rol oynayabileceğini ileri sürüyor.
Dolayısıyla, Ankara ile Tahran‟ın bölgesel sorunlarda ortak politika geliştirip
geliştiremeyecekleri hususu ciddi bir merak konusu.
Ġkili iliĢkilerin derinleĢtirilmesi, bölgesel meselelerde istiĢare
"Tarihi" addedilmesine rağmen Ruhani'nin Ankara ziyaretinin, sonuçları itibarıyla ilk
bakıldığında, ziyaret öncesinde artan beklentileri karşılamadığı açıkça görülüyor. İmzalanan
belgeler ve kamuoyuna yapılan açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla, Türkiye-İran ilişkilerini
„ileriye‟ taşıyacak yeni adımlar atılmadı. İran'dan ithal edilen doğalgazın fiyatındaki
anlaşmazlık, Türk nakliyecilerin İran'da karşılaştığı problemler gibi belli başlı bazı sorunlar
da tam anlamıyla çözülemedi.
Ankara ile Tahran‟ın iyi ilişkileri ve işbirliği arayışının 10 yılı aşkın geçmişi var. Bu süre
zarfında, tarafların işbirliğinin siyasi ve hukuki altyapısı hazırlandı. Türkiye-İran
ilişkilerindeki temel sorun; yeni adımların atılmaması değil, önceden atılan adımların
uygulanmasında karşılaşılan güçlüklerdir. Başka bir tabirle, iki ülke ilişkilerinin
genişletilmekten ziyade derinleştirilmesi gerekir.
Ruhani‟nin ziyareti, Ankara ve Tahran hükümetlerinin de iki ülke ilişkilerini derinleştirme
kararlılığını gösterdi. Ziyaret sırasında, daha önce imzalanan anlaşmaların hayata geçirilmesi
ve uygulamada karşılaşılan sorunların çözülmesi üzerinde duruldu.
Erdoğan ve Ruhani yönetimleri, ikili ilişkileri derinleştirmeye çalışırken bölgesel meseleleri
de istişare etmeye önem veriyorlar. Türkiye ile İran‟ın bölgesel düzeyde asgari müştereklerde
- bölgesel barış ve istikrarın tesis edilmesi, bölge ülkelerinin geleceğine kendi halklarının
karar vermesi ve bölgede yükselen aşırıcılık tehdidiyle mücadele edilmesi - mutabakata
vardıkları anlaşılıyor. Bununla birlikte, tarafların Orta Doğu‟daki bazı sorunlar karşısında
aldıkları pozisyon farklılıklarını kısa sürede gidermelerinin çok zor olduğu gerçeği de bir
köşede duruyor.
Ankara ile Tahran arasındaki görüş ayrılıklarının en sert olduğu mesele, şüphesiz Suriye İç
Savaşı olarak beliriyor. Hatta iki ülkenin Suriye sorununa çözüm önerileri ve politikalarının,
farklılıktan ziyade karşıtlık arz ettiği dahi söylenebilir. Bu minvalde tarafların pozisyonlarını
koruduğu; Ruhani yönetiminin, İran'ın Suriye politikasında bir değişikliğe gitmeye
yanaşmadığı ortaya çıktı. Bununla beraber ilişkilerin rasyonelleşmesi ve kompartmanlaşması
çerçevesinde, bölgesel meselelerdeki görüş ayrılıklarının ekonomik ilişkileri olumsuz
etkilememesi için gayret etme kararlılığı ortaya konuldu.
7
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Türk ve İranlı yetkililer, başta Suriye olmak üzere, Orta Doğu‟nun yakıcı sorunlarına dair
görüş ayrılıklarının ikili ilişkilerde krize dönüşmesini önlemek ve çözüme katkıda bulunmak
amacıyla istişare yollarının açık tutulmasına önem veriyorlar.
Öyle ki, tarafların, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarları düzeyinde üç ayda bir toplanıp bölgesel
gelişmeleri değerlendirmeleri kararlaştırıldı. Bu bağlamda Türkiye ile İran arasında orta
düzeyli bir mekanizma kuruldu. Söz konusu mekanizma dahilinde, Dışişleri Bakanlığı
Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Mart 2014‟de Tahran'a gitmiş; İran Dışişleri Bakan Yardımcısı
Hüseyin Amir-Abdullahiyan ise 3 Haziran 2014‟te Ankara'ya gelmişti.
YDİK‟in kurulmasıyla, Ankara ile Tahran arasında üst seviyede bir istişare mekanizması
oluşturulmuş oldu. Bu suretle Türkiye-İran ilişkileri, siyasi açıdan gidebileceği en ileri
noktaya ulaştı. Türkiye ile İran‟ın yapısal farklılıkları, farklı siyasi tercihleri, farklı ittifak
ilişkileri ve ulusal çıkarlarındaki ayrışmaları yüzünden iki ülkenin siyasi ilişkilerinin, kısa ve
orta vadede daha ileriye gidebilme ihtimali az.
Gelinen aşamadan sonra Türkiye-İran ilişkilerinin derinleştirilmesi, bu doğrultuda iki ülke
arasındaki anlaşmaların uygulanmasında karşılaşılan sorunların ivedilikle çözülmesi, ticari
ilişkiler ile halklar arasındaki bağların geliştirilmesi beklenmelidir. Türk ve İranlı
siyasetçilerin, esasen bu alanların önünü açmaya yoğunlaşmaları, en rasyonel yaklaşım
sayılabilir.
Ġran‟la yeni iĢbirliği alanı – Sami Kohen – Milliyet Gazetesi
İran Cumhur- başkanı Hasan Ruhani‟nin Ankara ziyareti gerek kendisi, gerekse
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Türk-İran ilişkilerinde bir “dönüm noktası” olarak
nitelendirildi.
Gerçekten konuk liderin 2 günlük görüşmeleri son zamanlarda bu ilişkilerde yaşanan
soğukluğun giderilmekte ve yeni bir sayfanın açılmakta olduğu işaretini veriyor.
Böyle bir aşamaya girilmesini, daha geniş bir perspektiften, bölgedeki siyasi gelişmelerin
oluşturduğu yeni ortamı göz önünde bulundurarak değerlendirmek lazım.
Ruhani‟nin iktidara gelmesinden sonra bu ülkenin iç ve dış politikasında önemli değişiklikler
oldu.Tahran dünyaya ve Batı‟ya açıldı. Ruhani‟nin Ankara‟ya geldiği pazartesi günü, üst
düzey bir İran heyeti, nükleer krizi görüşmek üzere ilk kez ABD„li meslektaşları
ile Cenevre‟de buluştu.
İran bu yeni açılımları yaparken, Ortadoğu meselelerinde, özellikle Suriye krizinde, tutarlı
politikasını sürdürdü ve bu kez radikal hareketlere ve terörizme karşı bir tavır aldı...
Ortadoğu‟daki karmaşa ve istikrarsızlık Türkiye‟nin de büyük derdi ve kaygısı. Bu konuda
şimdi hassasiyet gösteren İran ile Türkiye arasında yeni bir yakınlaşma ve işbirliği fırsatı
oluşuyor. Suriye, Mısır, Irak ile ilgili politikalarındaki temel görüş ayrılıklarına rağmen...
Teröre karĢı cephe
Ruhani‟nin Ankara‟daki konuşmalarında ticaretten enerjiye kadar birçok alanda yeni işbirliği
olanaklarından bahsetmesinin yanı sıra, özellikle bölgedeki “aşırılık ve terörizm” üzerinde
durması ve bu tehdide karşı “ortak mücadele” çağrısı yapması önemli bir gelişmedir.
8
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Bölgenin önde gelen iki ülkenin dinsel ve mezhepsel radikalizme karşı birlikte net bir tavır
ortaya koyması, Ortadoğu‟da, hatta İslam coğrafyasında şiddet eylemlerine girişen bütün
gruplara güçlü ve etkili bir mesaj gönderecektir.
Ruhani‟nin Suriye‟deki ve de Irak‟taki aşırılıktan ve terör eylemlerinden söz ederken, El
Kaidebağlantılı grupları kastettiği açık. Özellikle Suriye‟nin kuzey bölgesinde kanlı
eylemlerini sürdüren bu gruplar, son dönemde Türkiye tarafından daha ciddiye alınmaya
başladı. Nitekim hükümet geçenlerde El Nusra örgütünü nihayet “terörist” diye nitelendirdi.
Ankara, Türk topraklarından Suriye‟ye geçen “cihatçılar”ı daha sıkı kontrol altına almaya
başladı ve bu alanda ABD ve Avrupaülkeleriyle istihbarat alanında yakın işbirliği kurdu.
GörüĢler farklı
Bu alanda İran ile birlikte çalışmanın iki ülkenin ve bölgenin güvenliğine önemli katkı
sağlayacağı açık. Ancak Suriye, Irak ve de Mısır ile ilgili politikalarda Ankara ile Tahran‟ın
çok farklı -hatta zıt- görüşlere sahip oldukları da bir gerçek.
Ruhani‟nin ziyareti bu farklılığı gidermiş görünmüyor.
İran lideri beyanlarında da açıkça Esad rejimine desteğinin devam ettiğini belirtti. Ona göre
Suriye‟deki seçimler halkın iradesini ortaya koydu. Tıpkı Mısır‟da ve Irak‟ta olduğu gibi.
İran rejiminin seçim ve halkın iradesi anlayışı böyle...
Türkiye‟nin yaklaşımı ise farklı. Resmen fazla dillendirilmedi ama Ankara Suriye‟deki ve
Mısır‟daki seçimleri bir “komedi” sayıyor. Esad‟ı ve Sisi‟yi de “meşru başkan” olarak kabul
etmiyor.
Ankara ile Tahran arasındaki bu pozisyon farkına rağmen aşırılık ve terörle mücadele için
ortak bir iradenin sergilenmesi olumlu bir gelişmedir.
Ġran ile yeniden – Beril Dedeoğlu – Star Gazetesi
Türkiye‟deki hemen her dönemin diplomasi çevrelerinin ortak kanaati, İran ile diplomasinin
zor olduğu yönündedir. İddiaya göre zorlukların bir yönünü İran dış politika teamülleri
oluşturur. Muhataplardan biri bir konuyu kabul ederken, bir başkasının reddetmesi; yapılacak
anlaşmalara son dakikalarda hükümler eklenmesi, ser verip sır vermeme davranışları sıkça
anlatılan hikayelere karşılık gelir. İran tarihi ve devlet yapısı incelendiğinde, nedenlerini
bulmak çok zor değil.
Öte yandan İran‟la sürdürülen diplomatik ilişkilerdeki esas zorluğun iki ülke arasında hem
rekabet ve uzlaşmazlıkların hem de ortak çıkarların bulunmasından kaynaklandığı
söylenebilir. Diğer bir ifadeyle iki ülke ilişkilerini belirleyen iki sepet olduğu, birinin içinin
sorunlarla, diğerinin içinin ise fırsatlarla dolu olduğu ileri sürülebilir. Bugüne kadar her iki
taraf da, bu iki sepeti birbirine karıştırmama başarısı gösterdi. Ancak günümüz küresel
gelişmeleri, her iki tarafı da sepetleri ayrı tutma konusunda zorluyor.
İlişkileri hassas dengesinde yürütme kaygısı, İran Cumhurbaşkanı Ruhani‟nin ziyaretiyle ve
özellikle de yüksek stratejik işbirliği kurulmasıyla aşılmaya çalışılıyor.
9
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Sorunlar-fırsatlar
İki ülke arasında sorun oluşturan konular, esas itibarıyla doğrudan iki ülkeyi ilgilendiren
sorunlar değil, bölgesel gelişmeler ve küresel oyuncuların rekabeti bir dizi konuda iki ülkeyi
karşı karşıya getiriyor.
Sorunların başında, Ortadoğu‟da İran hangi kesimleri destekliyorsa, Türkiye‟nin karşı tarafı
destekliyor olması geliyor. Gayet tabi her biri, diğerinin faaliyetini kendi alanını daraltma
olarak görüyor. İran Esad‟ı, Türkiye muhalefeti; İran Maliki‟yi Türkiye Maliki karşıtlarını
destekliyor. Türkiye Filistin‟de Hamas‟ı kazanmaya uğraştıkça İran, Lübnan‟da Hizbullah‟ı
güçlendiriyor. Türkiye Azerbaycan‟la yeni anlaşmalar yaptıkça, İran Ermenistan‟la
yakınlaşıyor. Türkiye NATO füze sistemi konuşlandırdıkça, İran Rusya ve Çin‟den daha fazla
silah satın alıyor.
Bununla birlikte, iki ülkeyi birlikte davranmaya iten nedenler de az sayıda değil. En azından
İran enerji konusunda Rusya‟nın ipoteğinden kurtulmayı istiyor; Türkiye de enerji satın
almaya hazır. İran, Kürtlerin ayrı devlet kurmasını istemiyor; Türkiye de bu projeye sıcak
bakmıyor. İran, ABD‟nin Ortadoğu‟da askeri varlığından rahatsız; Türkiye de bu konuya
bayılmıyor.
Ruhani‟nin ziyareti, anlaşmazlık konularını, anlaşma konuları içinde eritme arayışı olarak
görülebilir.
UzlaĢmanın zemini
Anlaşıldığı kadarıyla, iki ülke arasında oluşmuş olan keskin rekabetin her iki tarafa da azalan
fayda sağladığı konusunda görüş birliği oluşmuş. Çıkışın işbirliği olduğuna ikna olan taraflar,
üç konuyu anlaşma zemini olarak saptamış gibi görünüyorlar. Bunlardan biri, nükleer
konusunda Batı ile işbirliğinin devamı, diğer bir ifadeyle İran‟ın ABD ile bir biçimde
barışması. Diğer konu, İran‟ın enerji ihracatını çeşitlendirmesi ve Türkiye‟yi „Irak‟a-Kuzey
Irak‟a‟ muhtaç bırakmaması.
Son anlaşma düzlemi ise El-Kaide ile ifade bulan radikal İslami terör ve ilgili örgütlerle
mücadelede işbirliği. Tabi bu konuda bir uzlaşma olması demek, İran‟ın da kendisine yakın
gördüğü örgütleri desteklemekten vazgeçmesi anlamına geliyor. Belki Irak‟ta son günlerde bu
kadar kanlı eylemler olması, Türkiye ile İran‟ın „terör‟ konusunda anlaşmasını sabote etmeye
yöneliktir. Ancak, iki ülke bu konuda anlaşırsa Irak ve Suriye‟nin yeni bir döneme girileceği
öngörülebilir. Maliki ve Esad, arkalarına sadece bir ülkeyi alarak iktidarlarını koruyacaklarını
varsayamaz hale gelebilir, „başkaları‟ ile uzlaşacak yeni yapılara razı olmak durumunda
kalabilirler.
10
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
ORTADOĞU GÜNDEMĠ
Musul'dan kaçıĢ sürüyor
AA
Irak'ta binlerce Musullu, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ile güvenlik
arasındaki çatışmalardan kaçarak Duhok ve Erbil'e sığınmaya devam ediyor.
güçleri
Musul kentinde cuma günü başlayan ve aralıksız devam eden çatışmaların şiddetlenmesi ve
özellikle stratejik bölgelerin IŞİD'in eline geçmesi nedeniyle halk bölgeyi terk ediyor.
Havanın sıcak olması ve tarlalardan yükselen tozlar sebebiyle zor anlar yaşayan Musullular,
bazı noktalarda araçlarından inerek yürümek zorunda kalıyor. Yüzlerinde korku ve
çaresizliğin hakim olduğu çocuk ve kadınlar, hayırseverlerin dağıttığı soğuk sularla
serinlemeye çalışıyor.
Dün geceden beri çatışmalardan kaçarak Erbil'e sığınan ve güvenlik noktasında bekletilen
binlerce kişi, 50 dereceye varan sıcaklıktan etkilenmemek için araçlarının gölgesinde
kendilerine yer ayarlanmasını bekliyor.
Tarfik polisi, Peşmerge, sağlık görevlisi ve sivil toplum kuruluşlarıyla sığınmacılara yardımcı
olmaya çalışan Erbilliler, gelenlere yiyecek ve soğuk su veriyor.
Erbil'de kamp hazırlığı
Erbil'e sığınan Musullu ailelerin yerleştirileceği kampın yapım çalışmaları başladı.
Erbil Valiliği ve Birleşmiş Milletler(BM) yetkilileri, ailelerin yerleştirileceği kampın yerini
belirledikten sonra bölgede, iş makinaları zemin düzeltme çalışmalarına başladı.
IġĠD Kerkük'ün güneyindeki ilçe ve köylere saldırdı
AA
Musul'un kontrolünü ele geçiren Irak Şam İslam Devleti örgütü (IŞİD) Kerkük'ün güneydeki
ilçe ve nahiyelerine saldırdı.
Akşam saatlerine doğru Kerkük'ün bazı ilçe, nahiye ve köyleri, IŞİD'e bir kurşun sıkılmadan
teslim oldu. Olaylar, ilk olarak Kerkük'ün 60 kilometre uzağındaki Zap nahiyesi çevresindeki
Şeria köyünde meydana geldi. Daha sonra Zap nahiyesinde bazı çatışmalar yaşandı
ancak kontrol IŞİD militanlarının eline geçti. İlerleyen saatlerde Kerkük'ün güneyindeki
Abbasi nahiyesi ile Riyad ve Havice ilçeleri IŞİD'e teslim oldu.
Yerel kaynakların verdiği bilgiye göre, IŞİD militanları uzun konvoylar oluşturarak havaya
ateş açıp ilçe merkezlerinde zafer turları attı. Ordu güçleri ise ellerindeki modern ve ağır
silahları
bırakarak
bölgeyi
terk
etti.
Bunun
üzerine
saat
21.00
sularında IŞİD militanları, Türkmenlerin yoğunlukta yaşadıkları Selahaddin iline bağlı
11
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Tuzhurmatu ilçesine doğru yola çıktı. Haberi alan peşmerge güçleri, ilçeye gelerek bölgeyi
kontrol altına aldı.
Arap Birliği saldırıyı kınadı
Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil el-Arabi,
Devleti'nin (IŞİD) Musul'a yönelik saldırısını kınadı.
terör
örgütü
Irak
Şam
İslam
Arabi, yaptığı yazılı açıklamada, IŞİD'in Irak'ta geçekleştirdiği terör faaliyetlerini kınayarak,
Irak'taki tüm siyasi ve ulusal güçlere, her türlü teröre karşı çabalarını birleştirme çağrısında
bulundu.
Maliki, Genel Seferberlik ilan etti
Dünya Bülteni
Irak Başbakanı Nuri el Maliki, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)'in Musul ve çevresindeki
ilerleyişinin ardından Irak'ın tamamında genel seferberlik ilan etti. Irak hükümeti de gün
içerisinde, IŞİD'in Musul'u ele geçirmesi ve çevre bölgelere yayılmaya başlamasından dolayı
Irak Meclisi'nin olağanüstü hal ilan etmesi gerektiğini açıklamıştı.
Maliki'nin televizyonlardan yayınlanan seferberlik ilanında, "Musul ve diğer kentlerdeki
teröristleri engellemek, tüm ülkede terörizmi durdurmak ve hayatı normale döndürmek için
siyasal, finansal ve diğer tüm güçlere hazır bulunmaları ve genel seferberlik haline geçmeleri
çağrısında bulunuyorum. Ninova ve Musul'un terörün ve teröristlerin gölgesinde kalmasına
izin vermeyeceğiz. Kabine, seferberliğin tüm gereklilikleri konusunda hazırlandı. Kriz Birliği
adında yeni bir birlik oluşturuldu. bu birlik, operasyonları kontrol edecek, silahlanma ve
planlama görevini üstlenecek. Gerekli bütün adımlar atılacak. Güvenlik güçleri ve askerin
öncülüğünde gerekli tüm adımlar ciddiyetle atılacak. Öncelikli olarak bu süreçte Irak'a karşı
bu cüreti gösterenler cezalandırılacak ve meydan okumalarına fırsat verilmeyecek. Ardından
da buradan çıkarılan derslerle, gelecekte böyle birşeyin bir daha yaşanmaması için gerekli
adımlar atılacak." ifadeleri yer aldı.
Ġsrail'de yeni cumhurbaĢkanı Rivlin
Dünya Bülteni
İsrail cumhurbaşkanlığına eski meclis başkanı Reuven Rivlin seçildi.
Parlamentodaki ilk turda 44 oy alan Rivlin ikinci turda, 63 oy aldı. Rakibi Meir Sheetrit'e ise
53 oy çıktı.
Meclis Başkanı Yuli Edelshtein, seçim sonucunda adayların aldığı oyları açıklayarak, "Rivlin,
Cumhurbaşkanı seçildi" dedi.
Likud Partisi üyesi ve "sağcı" kimliğiyle bilinen Rivlin, 7 yıl önce Şimon Peres‟e karşı girdiği
yarışta, en yüksek oyu alan ikinci kişi olmuştu.
12
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
RĠVLĠN KĠMDĠR?
Seçim sürecinin başından itibaren İsrail medyası tarafından favori gösterilen Rivlin, daha
önce iki kez meclis başkanlığı görevinde bulundu.
Kudüs‟te 1939‟da doğan Rivlin, Kudüs İbrani üniversitesinde hukuk tahsili yaptı. Evli
ve çocuk babası olan Rivlin, 1988 ila 1993 yılları arasında Likud Partisi'nin başkanlığını
yaptı. İlk kez 1988'de meclise giren Rivlin, 2003 -2006 ve 2009 - 2013 tarihleri arasında
meclis başkanlığı yaptı.
Mısır'da hak ihlalleri en üst seviyede
Dünya Bülteni
Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Mısır'ın "insan hakları"
konusunda, modern tarihinin "en kötü kriziyle" karşı karşıya olduğunu belirtti.
Örgütler adına yayımlanan ortak açıklamada, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi deviren 3
Temmuz 2013'teki askeri darbenin ardından yaşanan dönemde güvenlik güçlerinin aşırı güç
kullandığı ve bu durumun çok sayıda sivilin ölümüne neden olduğu ifade edildi.
Açıklamada, Mısır yargısının daha önce görülmedik şekilde toplu idam kararları verdiği ve
güvenlik güçlerinin devrik cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek dönemininin "en karanlık
günleri"ni hatırlatan tutuklama ve işkencelerine "imza attığı" kaydedildi.
Görüşlerine yer verilen Uluslararası Af Örgütü Ortadoğu ve Kuzey Afrika Müdür Yardımcısı
Hasibe Hac Sahravi, "Mısır yönetimi, reformlara önem vermek yerine, geçen sene ülkenin
modern tarihinde daha önce hiç görülmedik şekilde baskıcı bir politika izledi. Yeni
cumhurbaşkanı yaygın durumdaki bu ihlallere son vermeli" ifadelerini kullandı.
Şiddet ve toplu tutuklamaların yanı sıra Mısır yönetiminin örgütlenme, ifade özgürlüğü ve
toplanma hakkı gibi 25 Ocak devrimi kazanımlarının bir çoğuna sınırlama getirdiğine işaret
eden Sahravi, yeni Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'ye bu konuda adım atması ve 2013'te
çıkarılan "gösteri yasası"nın iptal edilmesi çağrısında bulundu.
Musul düĢünce – Soli Özel – Haberturk Gazetesi
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün Musul‟u ve ardından başka merkezleri de ele
geçirmesi, Türkiye dahil olmak üzere bölgeyle ilgilenen belli başlı tüm devletler açısından
felaket bir gelişmedir. Bundan memnuniyet duyacak Körfez Arap devletleri bulunabilir ancak
onlar açısından bile örgütün götürüsü getirisinden çok daha yüksek olacaktır. Bu tespitten
kuşku duyanlar Pakistan gizli servislerinin göz bebeği iken, ıskartaya çıkarılacağını
anladığında Pakistan Taliban‟ının, Karaçi Havaalanı‟nda gerçekleştirdiği eylemin detaylarına
bakabilirler.
Irak ordusunun savaşmadan ülkenin ikinci büyük kentini terk etmesi bir tek gerçekliğe işaret
13
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
eder: Irak‟ta devlet yoktur. Devletin çöktüğü Irak‟tan, Suriye‟nin bazı bölgelerine ve özellikle
Libya dahil Afrika‟ya kadar uzanan Müslüman toplumların yaşadığı geniş bir kuşakta radikal
unsurlar başat siyasi/askeri güç olarak ortaya çıktı.
ABD açısından “Kendimiz bulaşmadan bu anarşik şiddet ortamının etrafa saçılmasını
engelleyebilirsek mesele yoktur” siyaseti gümbür gümbür çökmüştür. Suriye‟de merkezi
otoritenin ancak sınırlı bir alana hâkim olması, makul muhalefetin yeterince desteklenmemesi
ve kendisinin de birlik içinde güç üretememesi bu ülkeyi zaten zehir saçan bir memba haline
getirmişti. Bu zehrin tüm komşu ülkelere yayılmasının sonuçları şu anda kestirilemeyecek
kadar dramatik olabilir.
Zamanında Beşar Esad‟ın Amerikalılara karşı savaşsınlar diye desteklediği cihatçı gruplar
hem Şam‟daki şedit Baas yönetimine karşı savaştılar hem de iyi bildikleri Irak topraklarında
da benzer örgütlerle verimli bir dayanışma içine girdiler. Amerikalı askeri yetkililer Bağdat‟ın
akıbeti konusunda kaygılarını artık gizleme gereği duymuyorlar. Son dönemde Rojava‟dan
gelen haberlerden, Türkiye tarafından baskı altında tutulan, Irak‟taki Kürt yönetimi tarafından
da ablukaya alınan PYD kontrolündeki bölgelerde de IŞİD‟in mevzi kazandığı anlaşılıyor.
Buna tüm İslam dünyasında ve Avrupa‟daki Müslüman topluluklar içinde Suriye‟deki insani
felakete tepki gösterenlerin cihada gitmesini de eklemek gerekir. Artık ortada ne Suriye ne de
yalnızca Maşrık ile sınırlanabilecek bir sorun var. Bu gelişmenin akabinde Irak ordusu (eğer
hâlâ öyle bir şey varsa) IŞİD‟i bir şekilde püskürtmenin yolunu bulamazsa Kürdistan Bölgesel
Yönetimi‟nin en azından ağır bir mülteci akını baskısı altına gireceğini, belki de savaşmak
zorunda kalabileceğini tahmin edebiliriz.
Peşmergeler ile Irak Hava Kuvvetleri‟nin işbirliği bu durumda düşünülebilecek ihtimallerden
biridir. KBG bu durumu Bağdat ile arasındaki anlaşmazlıkların çözümü için bir koz diye de
kullanabilir ancak askeri başarı garanti olmayabilir. Irak ile ilgili geçtiğimiz aylarda
yazılanlara bakıldığında aslında bu son gelişmenin şok etkisi yaratacak bir tarafı da yok.
Maliki‟nin azgın mezhepçiliği yalnızca Sünni Iraklıların devletle bağlarının hepten
kopmasına, bir dönem radikal cihadçı unsurları ezerek düzeni sağlayan aşiretlerin
zayıflamasına yol açmakla kalmadı. Şiiler arasında bile Maliki‟ye destek vermek isteyenler
son derece sınırlı.
Özellikle Türkiye açısından bu son gelişme Suriye politikasının dolaylı sonuçlarından
birisidir. Son zamanlarda ABD‟nin baskılarının da etkisiyle bu politika daha makul bir zemine
ve çerçeveye oturtulmaya başlamıştı. Ne var ki bugüne dek mezhepçi radikal unsurların gücü
küçümsendi. Esad gittikten sonra kolayca kontrol altına alınacaklarına iman edildi. Şimdi
yaşanana Suriye‟de stratejik düşünce diye pazarlanan ideolojik takıntılar nedeniyle, aklı
askıya almanın devasa maliyetinin avansı diyebiliriz.
Bu felaketin, izlenen sürekli gerginlik politikaları neticesinde Türkiye‟deki iç huzurun da
sarsılmaya başladığı bir döneme denk gelmesiyse olayın vahametini artıran bir diğer
faktördür. Bu yolda devam etmemek ülkenin ve toplumun esenliği açısından elzemdir.
14
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Irak da Suriye de bölünecek! – Ġbrahim Karagül – Yeni ġafak Gazetesi
Neden bu kadar net bir ifade kullandım?
Türkiye'nin güneyi bu yüzyıla büyük bir istikrarsızlıkla girdi. 2003 yılından beri istikrarsızlık
adım adım bütün kuşağa yayılıyor, ülkelerle ilgili detaylı bölünme haritaları yayınlanıyor.
Etnik ve mezhep kimliği üzerinden cepheler inşa ediliyor. Bu cepheler her geçen gün söz
konusu kuşak üzerinde devletlerle boy ölçüşebilecek güce ulaşıyor. Bugünlerde Irak'ta olduğu
gibi ülkeyi bölecek bir aktöre dönüşüyor.
Günübirlik olaylardan sıyrılıp on yıl geriden başlayıp on yıl geleceğe bakabilenler için
Türkiye'nin güneyindeki bu istikrarsızlık kuşağında yeni devletçiklerin oluşabileceğini
anlamamak mümkün değil. Sınırların değişebileceğini, Birinci Dünya Savaşı sonrası yapılar
yerine yeni ve daha küçük devletler kurulacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
PETROL DEVLETÇiKLERi
Petrol, doğalgaz ve enerji koridorları, etnik ve mezhep kimliği üzerinden yeni haritalar
oluşturuyor. 'Petrol devletçikleri' kuruluyor. Tabi bizler bunu böyle görmeyeceğiz. Sadece
'Kuzey Irak bağımsız mı olacak' tartışması olayın sadece bir yönü. Irak Sünnileri ile Suriye
Sünnilerini birleştiren bir devlet projesi eskiden beri vardı ve 2003 Irak işgali sonrası en
hararetli tartışma konusuydu.
Irak Şam İslam Ordusu (IŞİD) örgütünün dün Musul'u ele geçirmesi, ardından Tikrit'e
yönelmesi, Bağdat'a karşı Sünni Arap bölgelerinin kontrolünü ele alması, 2003 yılından beri
tartışılan Sünni Arap Devleti projesinin rafa kaldırılmadığını bir kez daha gösterdi.
Bu örgütün, Suriye muhalefetine karşı Şam yönetimiyle birlikte hareket ettiğini, koordineli
çalıştığını, Beşşar Esad yönetimine destek verdiğini, Suriye uçaklarının muhalif mevzileri
bombalamasından hemen sonra söz konusu bölgeleri ele geçirdiğini biliyoruz.
Sünni bir örgütle Nusayri Şam yönetimi arasındaki ittifak ilişkisi şaşırtıcı gelebilir. Ancak
IŞİD'in aslında bir Arap milliyetçiliğini de temsil ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Konjonktürel ittifaklar bu bölgede hiç de şaşırtıcı olmayabiliyor. Saddam döneminin
yapılarının örgüt üzerindeki etkisi ortada. Doğrudan Irak'taki Sünni ve Arap vurgusunun
mezhep kimliğinin önüne geçtiği bölgelere yoğunlaşması da bu yüzden olmalı.
Örgüt, her ne kadar Şam yönetimiyle birlikte hareket ediyor görünse de, varlığını ve gücünü
devam ettirirse, bir süre sonra Bağdat'la yaşadığı çatışmayı Şam'la da yaşayacaktır. Proje
Suriye-Irak Sünnileri olunca, örgütün ittifak ilişkilerinin geçici olduğu söylenebilir.
TAHRAN-BAĞDAT-ġAM EKSENi
Tabi bölgedeki yeni güç yapılanması ile Sünni proje birbirini besleyen en azından birbirine zıt
olmayan bir görüntü veriyor. Tahran-Bağdat ekseni, Şam yönetimini alabildiğine destekledi
ve buradaki demokratik dönüşümü, bunca katliamlara rağmen, engelledi. Suriye muhalefetini
zayıflattı. İran askeri birliklerinin Esad'ı ayakta tuttuğunu, Şam yönetiminin ömrünü uzattığını
rahatlıkla söyleyebiliriz.
15
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Tahran-Bağdat-Şam ve Hizbullah ekseni Türkiye'nin güneyinde geniş ve sağlam bir güvenlik
hattı oluşturdu. Sünnileri paramparça etti. Maalesef Şii-Sünni ayrımı bugünün
Ortadoğu'sunun en belirgin ayrıştırıcı kimliği haline getirildi.
Son dönemde Türkiye ile K. Irak arasındaki yakınlaşma, Bağdat'ı by-pass eden ilişki biçimi,
en son petrol anlaşmaları ile zirveye çıktı. Kuzey'in petrolleri artık Türkiye üzerinden dünya
pazarlarına ulaşmaya başladı. Söz konusu anlaşmanın Bağdat'ı çileden çıkardığını söylemeye
bile gerek yok. Sünni Arap bölgelerinde, özellikle Musul ve Kerkük çevresindeki enerji
kaynakları ile ilgili de benzer bir koridor projesi varsa bu olaylar daha da büyüyecek
demektir.
Gariptir, petrol gündeme gelir gelmez IŞİD harekete geçti ve Musul'u ele geçirdi. Örgüt
uzunca bir zamandır petrol kuyularını ve koridorları hedef alan bir saldırı stratejisi izliyor. Bu
hiç de rastlantı değil ve son derece dikkatlice hazırlanmış bir strateji olduğunu gösteriyor.
Örgütün şu an enerji denklemi içinde oyun kurarak güç biriktirdiği söylenebilir. IŞİD'in
Irak'taki hareketliliğine paralel biçimde Türkiye'de de çözüm sürecini hedef alan
provokasyonların arttığına dikkat çekelim ve Lice olaylarına biraz da bu gözle bakalım.
PKK'nın bu enerji hareketliliğinin neresinde yer almaya çalıştığını sorgulayalım.
ÖLÜMCÜL OYUN
21 Aralık 2012'de 'Türkiye Irak'ı bölmek mi istiyor'şeklinde biraz provokatif bir başlıkla bu
konuya dikkat çekmeye, bölgedeki güç hareketliliğine işaret etmeye çalıştım.
Ankara ile Kuzey Irak arasındaki enerji yakınlaşmasının bölgesel güç haritasını sarsacağını
sorguladım. 2003 yılında Türkiye'nin en köklü tezi Irak'ın bütünlüğüydü. Bölünmeyi
engellemek için çok çaba harcandı. Ancak Suriye olaylarından sonra Bağdat'ın Tahran'a
kayması Türkiye'nin tercihini değiştirdi. K. Irak yönetimi ile yakınlaşma zirveye çıktı.
Bağdat'la ilişkilerimiz neredeyse koptu. Türkiye, Tahran-Bağdat-Şam eksenine karşı Kürtleri
ve Sünni Arapları kendine daha yakın buldu.
The Economist dergisi, o günlerde, 'Türkiye ile Kürt yönetimi tehlikeli bir oyun oynuyor'
derken bu derin değişimi kastediyordu. Kuzey Irak-Bağdat ayrışması, çözüm süreci ile daha
da güç kazandı.
'TÜRK-KÜRT-SÜNNĠ'
O günlerde bu üçlü yakınlaşmayı 'Türk-Kürt-Sünni' formülüyle epey tartışmıştım. Bu
formülün bölgenin geleceğinde derin izler bırakacağını, bir tür güç haritası oluşturacağını,
müthiş bir enerji açığa çıkaracağını hala söylüyorum.
Tabi bu durum bölgede derin bir yırtılmaya, cepheleşmeye adım atmak demektir. Ancak bu
adım Türkiye'den çok önce atıldı. Çünkü İran'ın bölgeye bakışı, Türkiye'nin güneyinde
oluşturmaya çalıştığı dayanışma hattı, İsrail'in projelerinden hiç de farklı değil. İkisi de
Türkiye'yi Anadolu'ya hapsetmeye, Kürtler ve Sünni Araplarla ilişkisini kesmeye ayarlı.
16
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
IŞİD'i küçümsememek lazım. El Kaide kategorisine alıp marjinal bir terör örgütü olarak
nitelemek stratejik bir hata olabilir. Hiç kimse örgütün bu kadar güçleneceğini tahmin
etmiyordu ama güçlendi. Irak'taki Sünni bölgelerin neredeyse tamamına hakim olmaya
başladı. Şahsen örgütün Kürtlerle ve Türkiye ile çatışmaya gireceğini pek sanmıyorum.
Ortada Arap milliyetçisi bir yapı var ve bu yapı dağılmazsa bir süre sonra bütün bu kuşaktaki
Sünni Araplar üzerinde etki kurabilir ve güçlü bir oyuncu haline gelebilir.
İşte bütün bunlar Irak'ın üçe bölünmesinin işaretidir. Kuzey Irak-Bağdat ilişkisinin kopmasını
besleyen etkenlerdendir. Yarın aynısı Suriye'de de yaşanabilir. Gerçekten de Irak-Şam Sünni
Devleti ortaya çıkabilir.
Petrol denklemi, ABD-İsrail, S. Arabistan ve İran faktörleriyle bu gidişi tekrar tekrar
sorgulamakta fayda var.
Bir medeniyet kenti düĢerken! – Fehim TaĢtekin – Radikal Gazetesi
Irak'ta Dicle'nin üzerinde oturan petrol kenti Musul'un Kaide'den kopma Irak-Şam İslam
Devleti'nin (IŞİD) eline geçmesi şaşırtıcı mı, hayır.
Irak‟ta Dicle‟nin üzerinde oturan petrol kenti Musul‟un Kaide‟den kopma Irak-Şam İslam
Devleti‟nin (IŞİD) eline geçmesi şaşırtıcı mı, hayır. IŞİD, 7-8 yıldır nüfusu 2 milyonu bulan
Musul‟un kırsalı ve varoşlarında kendi düzenini alttan alta kurmakla meşgulken kimse bunu
umursamadı. Örgüt yoksul Sünni kesimlerden militan devşiriyor, esnaftan vergi topluyordu.
Her gün onlarca saldırının yaşandığı kentin görünmeyen efendisi IŞİD‟dı. Yeraltı hücreleri
fırsat kolluyordu. Vali Esil Nuceyfi, merkezi otoriteyi elinde tutan Şiilere karşı Sünni damarı
kaşırken aslında mezhepçi bir savaş yürüten IŞİD‟a psikolojik zemin sundu. Kaide
ideolojisiyle Irak‟tan Levant havzasına geniş bir alanda emirlik hedefleyen IŞİD‟ın,
Maliki‟nin zorba yönetiminden mustarip olan insanlar arasında taban bulması da zor olmadı.
İş öyle bir noktaya geldi ki kentin güvenliği, Sünniler orduya rağbet etmediğinden paralı Şii
askerlere bırakıldı. Radikal‟e konuşan Musullu akademisyen Ziya Halis‟e göre hükümet ordu
ve polisteki mezhebi dengeyi kurmak için Sünnilere 3 bin kadro açtı ama 50 kişi müracaat
etti. Nedeni IŞİD korkusu.
Askerler neden kaçtı?
Beri tarafta işsizlikten orduya yazılan paralı askerleri savaşta tutmak zor. Nitekim zor
zamanda askerler üniformaları çıkartıp kaçtı. Şimdi Maliki halkı silahlandırmaktan
bahsediyor ama Musul‟dan bir Felluce çıkarmak hayal. Felluce, Amerikan işgaline karşı zorlu
bir direniş sergilerken Musul kolayca teslim olmuştu. IŞİD‟a karşı Anbar bölgesinde olduğu
gibi eski Sünni direnişçilerden bir „Sehva‟ (Uyanış) örgütü oluşturmak da kolay değil.
Nitekim şehir düşmeden önce Nuceyfi sokakta silahla poz verip aşiretleri savaşa davet etti
ama karşılık bulamadı. Musul, Suriye‟nin Halep kenti gibi farklı din ve milletten insanların
bir arada yaşadığı ılımlı ve uzlaşmacı bir medeniyet havzası (idi). Tabi işgalin ardından
palazlanan fanatik militanizm ve mezhepçilik toplumsal dokuyu fena halde örseledi.
17
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Neden kuzey?
IŞİD‟ın aniden kuzeyde Musul‟un başkent olduğu Ninova ve Selahaddin vilayetlerine
yüklenmesinin güncel nedeni ise ülkenin orta kesiminde Sünni üçgenindeki Anbar vilayetine
bağlı Ramadi ve Felluce‟de aldığı darbeler olabilir. Ayrıca IŞİD‟ın „savunma bakanının‟
Musul‟da, „tarım bakanının‟ Samarra‟da öldürülmesi örgütü sarstı. IŞİD muhtemelen kuzeyde
yeni cepheler açarak Felluce ve Ramadi üzerindeki baskıyı azaltmak, Amerikan ve Rus
silahlarıyla terörle mücadelede elini güçlendiren Maliki‟ye sarsıcı bir „ders‟ vermek istedi.
Ayrıca Baduş Cezaevi‟ni basarak saldığı bini aşkın militanla da savaşçı kaybını giderdi. Daha
önce Ebu Gureyp baskınıyla bırakılanlar hem Irak hem Suriye cephesini kızıştıran bir etki
yaratmıştı. Son gelişmeler Kürdistan Bölgesel Yönetimi‟ne Musul‟daki ihtilaflı bölgelerde
kontrolü sağlama fırsatı da sunuyor. Zira Kürt yönetimi peşmerge göndermek için ziyadesiyle
gönüllü. Maliki‟nin Kürtlerin yardımını reddetmesinin altında da peşmergenin Kerkük‟teki
gibi yerleşeceği korkusu yatıyor.
Musul, Irak hükümeti için kritik bir sınav niteliğinde - Michael Knights – BBC
Irak'ın ikinci büyük kenti ve kuzeydeki Ninova vilayetinin siyaset ve ekonomi merkezi
Musul'un batı kesimleri, 6 Haziran'dan bu yana Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)
kontrolündeydi.
Yüzlerce IŞİD savaşçısı çölü çevreleyen bölgelerde şehir merkezine doğru ilerlerken Irak
güvenlik güçleri, IŞİD'in bir savaşçısına karşı 15 askerleri olmasına rağmen moral çöküntüsü
yaşıyordu.
IŞİD, 9 Haziranda vilayet genel meclisini ve valilik binalarını, yoğun güvenlikli
hapishaneleri, Federal Polis merkezlerini, televizyon binalarını ve uluslararası havaalanını
istila etti.
Şimdi Irak federal hükümeti, karşı taarruz için kuvvetlerini bir araya getirmeli. IŞİD'in 2014
yılı Ocak ayında kaybettiği Felluce'nin aksine, Musul kordon altına alınamayacak ve
kuşatılamayacak kadar büyük bir öneme sahip.
Irak'ın ikinci büyük kenti olmasının yanı sıra Musul, Sünni Irak'ın gayri resmi siyaset ve
ekonomi başkenti.
Kentte, 1.8 milyon Sünni Arap çoğunluk var. Sünni Araplar'ın, 7 binden fazlasını Saddam
döneminde görev alan eski yetkililer, 100 binden fazlasını Saddam'ın devrildiği 2003'te Baas
Partisi'nin siyasi etkisinin zayıflatılmak istendiği dönemde görevden uzaklaştırılan eski
askerler oluşturuyor.
Musul'un önde gelen isimleri arasında da, ülkenin en üst düzey Sünni siyasetçilerinden Irak
Meclis sözcüsü Usame Nuceyfi ve ağabeyi Ninova Valisi Useyil Nuceyfi de var.
Suriye'de militanların güvenli bölgelerine Irak'ın batı çöllerine yakın konumda bulunan Musul
uzun yıllar boyunca, Irak'taki El Kaide ve uzantısı IŞİD'e lojistik destek ve para yardımında
önemli bir rol oynadı.
18
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Bu da, IŞİD'in saldırı düzenlemesini ve birliklerini 6 Haziran'da Musul'un batı bölgelerine
sevk etmesini kolaylaştıran bir etkendi.
Psikolojik hâkimiyet
Bir gün öncesinde 200 IŞİD savaşçısı, yaklaşık 250 km güneyde önemli bir türbenin de
bulunduğu Samarra'ya benzer bir saldırı düzenlemişti. Fakat Irak'ın takviye güvenlik güçleri
ve saldırı helikopterleri IŞİD'i bu güneydoğu kentinden uzak tutabildi.
Militan grup Musul'da daha büyük bir başarı elde etti ve Musul'un batısında üç gün süren
yoğun çatışmaların ardından güvenlik güçleri üzerinde psikolojik hâkimiyet kazandı.
Irak güvenlik güçleri dengelerini sağlamaya çalışırken, militanlar ise bu hâkimiyetle şüphesiz
ki kentin kilit öneme sahip askeri ve siyasi noktalarını ele geçirecek. IŞİD yeni topraklarında
gücünü sağlamlaştırma ve pekiştirme arayışına girecek.
Vali Useyin Nuceyfi 9 Haziran'da çaresizce vatandaşlarına seslenip mahallelerinde IŞİD'in
ilerlemesine karşı mücadele etmeleri için meşru müdaha milisleri kurmaları ve şahsi
silahlarını kullanmaları çağrısında bulundu.
Bir sonraki adım, aralarında üniformalarını çıkaran polis memurlarıyla askerlerin, terk edilen
zırhlı araçların, silahların ve karakolların da bulunduğu dağılan birlikleri tekrar bir araya
getirmek olacak.
Yeni zırhlı, topçu birlikler ve hava kuvvetleri operasyon için Musul'a getirilecek. IŞİD'in
Bağdat'ın dış mahalleleri ve Ramadi, Samarra, Tuzhurmatu, Şarkat ve Musul gibi kentlerinde
saldırıları sürerken bu birlikleri bir araya tutmaksa, giderek daha güç bir hale gelecek.
PeĢmerge gücü
Irak'ta en taze güç kaynağı, ağır silahlara ve hafif zırhlı araçlara sahip olan Kürdistan Bölgesel
Yönetimi (KBY) Peşmergeleri.
Peşmberge birlikleri kısa bir süre önce, hem federal hükümetin hem de KBY'nin üzerinde hak
iddia ettiği ve aralarında Musul'un Dicle Nehri'nin doğu kısmında kalan bölgelerin de
bulunduğu tartışmalı hatta ilerleme kaydetti.
Musul'un batısını temizlemek için Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin faal desteğini almak,
yalnızca Bağdat'ın Kürtlere, KBY petrolünün uluslararası pazara açılması Bağdat ve Irak
Kürdistanı arasında gelir paylaşımı gibi bazı imtiyazlar vermesiyle mümkün olabilir.
Musul'un önemi, 'Irak'ın siyasi fraksiyonlarının toparlanma noktası olma' anlamına gelebilir.
Nuri el Maliki'nin yeniden başbakanlık görevine atanmayı beklediği bir dönemde, Musul'un
geri kazanımı Maliki yönetimindeki Bağdat hükümetinin liderliği için kritik bir sınav
niteliğinde.
KBY'nin başkenti Erbil'den yalnızca bir saat uzaklıktaki Musul'daki Kürtlerin istikrara
ihtiyacı var.
19
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Musul'un batı bölgelerinde ve kentin içinde çok sayıda Kürt yaşıyor. IŞİD'in kenti kontrolü
altına alması, yatırımcılarına güvenli bir çevre sunmakla iftihar eden Irak Kürt bölgesine ciddi
bir güvenlik tehdidi oluşturabilir.
IŞİD'in büyümesinden en çok zarar görecek olanlar Irak'ın Sünni politikacıları, aşiretler ve
dini liderler. Zira militanlar bölgeyi ele geçirdiğinde ve kenti kurumlarını oluşturmaya
başladıklarında hedeflerinde ilk bu gruplar olacak.
KBY ve Bağdat arasındaki gerilim azalır mı?
İyimser bir bakış açısına göre bu örtüşen çıkarlar, siyasi diyalog ve hükümetin hızla kurulması
için bir potansiyel oluşturabilir ve Bağdat ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasındaki gerilimi
azaltabilir.
Ama diğer yandan da, Maliki hükümeti ve Kürt, Arap muhalefeti arasında devam eden fikir
ayrılıklarıyla hükümetin karşı taarruzunun önünü keser, bu da IŞİD'in Musul'un batısında
gücünü sağlamlaştırmasının yolunu açar.
IŞİD kentte sağlam bir kontrol mekanizması oluşturursa aynı başarıyı Suriye'nin Rakka
bölgesinde hükümete ait binaları ve ekonomi başkentini ele geçirerek de yakalayabilir.
Aslında IŞİD için, bir milyondan fazla nüfusa sahip Musul'un batı bölgesinde yerleşik, sağlam
bir halifelik kurmak, hareketin Suriye'de elde ettiklerinin çok üzerinde bir başarı olur ve
bunun şok dalgaları tüm bölgeye yayılır.
Bu nedenle, Irak hükümeti hizmeti altındaki, askeri kuvvetleri, yeni yerel milisleri, hava
kuvvetlerini, güney milis gruplardan İran destekli Şii gönüllüleri, Kürt Peşmergeleri ve ABD
istihbaratıyla lojistik desteği gibi tüm kaynaklarını kullanacağı için yoğun çatışmaların
yaşanmasını bekleyebiliriz.
Musul için yapılacak mücadele, Irak devletinin siyasi ve askeri dayanma gücü için kritik bir
sınav niteliğinde.
Durumun yeniden düzene sokulması muhtemelen yalnızca Irak'taki tüm fraksiyonların
desteğini alacak siyasi-askeri bir çözüm sağlanmasıyla olacak. Fakat Irak hükümetinin bu
gerçeğin farkında olup olmadığını tartmak için henüz çok erken.
Sisi‟nin yemini ve Mısırlı yüksek yargıç – Osman Can – AkĢam Gazetesi
Mısır Anayasa Mahkemesi Başkanı Sami, “devrimci asker, Mısır‟ın inanmış oğlu” olarak
lanse ettiği Sisi‟nin, geçen haftaki yemin törenindeki konuşmasında, “karşı kaşıya kalınan
tehlikeler ve muhataralar karşısında Mısır‟ın kurtulması için zor olanı tercih”ettiği için
minnettar olan Mısırlıların, Sisi‟de “parlak bir gelecek ve yeni bir baĢlangıç” gördüğünü
söylüyordu.
Türkiye‟nin çok iyi tanıdığı ifadeler...
Türkiye‟de gezi olaylarıyla 27 Mayıs 1960 darbesinin öncesinde başarıyla denenmiş bir
siyasal hareketlenme, demokrasiyi koruya dinamikler 50 öncesine göre çok daha güçlü olduğu
20
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
için, başarısızlıkla sonuçlanırken, 3 Temmuz 2013‟te Mısır‟da benzeri bir hareket başarıya
ulaştı. Batı demokrasilerinin pek çoğu bu harekete darbe demekten kaçınırken, Gezi
olaylarına “özgürlük ve çevre” duyarlılığından hareketle sempati duyanlar dâhil olmak üzere,
Türkiyelilerin ezici çoğunluğu, bunun bir darbe olduğunu gördü.
Batılı demokrasilerin Mısır‟daki darbeye karşı tutumuna da Türkiyeliler şaşırmadı. Zira
NATO‟nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye‟deki tüm darbelerin Batı‟nın açık veya
örtülü desteği olmadan başarılı olamayacağını anlamak için uzman olmaya gerek yok.
Ulusal demokrasiler çağında, bir ülkenin kendi ulusal düzenini demokratikleştirmesi,
uluslararası düzlemde de demokrasiyi savunmasını gerektirmiyor. Avrupa‟da ekonominin ve
buna bağlı olarak demokrasinin gelişiminde dünyanın geri kalan bölgelerine ödetilen
faturanın katkısı tartışılmaz. Ulusal ölçekte demokrasi-ekonomik gelişme arasındaki doğrusal
ilişki, uluslararası düzlemde pek çok kez tersinden işleyebiliyor.
Mısır darbesinin ardından da bu gerçeği görmek mümkün. Örneğin inşa edilen anayasal düzen
Türkiye‟de 53 yıl önce yine bir askeri darbenin hayata geçirdiği ve bugünlerde Türkiye‟nin
aşmaya çalıştığı anayasal düzenle neredeyse bire bir benzeşiyor.
Yemin törenindeki konuşmalar Türkiyelilerin oldukça aşina olduğu bir siyaset felsefesini tüm
çıplaklığıyla ortaya koydu.
Batılı bazı aktörlerin ılımlı bir din adamı olarak görmek istediği Gülen‟in 12 Mart ve 28
Şubat darbelerine karşı tutumu ve 12 Eylül‟den sonra darbecilere dizdiği övgüler, Ezher
Şeyhi‟nin Sisi‟ye verdiği destekten geri kalmıyor.
Üyelerinin tamamı Mübarek tarafından atanmış Mısır Anayasa Mahkemesi‟nin, Mısır‟ın
demokratik seçimle gelmiş ilk parlamentosunu sudan bir gerekçeyle feshedip, yasama ve
bütçe yetkisini generallere vermek suretiyle Mursi‟yi iş yapamaz hale getirmesi ve sonuçta
darbe için gerekli zemini oluşturması da oldukça tanıdık bir yöntem. Sisi‟nin seçilmesinin
ardından mahkemede “ulusal kurtarıcı” olarak selamlanması da ha keza...
Zira Türk Anayasa Mahkemesi de 1970‟lerin başından itibaren tüm yapısal reformları,
anayasayı ihlal etmeyi göze alarak, durdurmuştu. Bu şekilde demokratik siyasal aktörlerin
sorun çözme kabiliyetini yitirmesiyle, 12 Eylül darbesi meşruiyet (!) kazanmıştı. Darbenin
ardından Anayasa Mahkemesi üyelerinin generalleri ziyaret edip bağlılıklarını bildirmesi de
başka bir acı tesadüf.
Mısır Anayasa Mahkemesi Sisi‟nin başkanlığından önce Müslüman Kardeşler ile liberallerin
Meclis‟ten dışlanmasını sağlayan bir yasayı çıkarırken de, Türkiye‟deki darbelerden sonra
takip edilen yasama politikalarını bire bir taklit etmiş oluyor. Sami‟nin “ülkenin anayasal
yapısını zedelendiği ve bu yüzden devrime karşı bir devrimin zaruri hale geldiği” şeklindeki
konuşması da, 27 Mayıs darbesinin“anayasal düzene aykırı tutumları nedeniyle meşruiyetini
yitirmiş bir iktidara karşı Kemalist devrimin restorasyonu” olarak nitelendirilmesini
hatırlatıyor.
Türkiyelilerin bu hafızası, onları 2013 yılındaki darbe girişimleri karşısında başarılı kıldı.
Umarım Mısırlılar bu deneyimi ve hafızayı çok kısa sürede ve fazla bedel ödemeden
21
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
kazanırlar. Zira İslam coğrafyasında demokrasinin kök salması, Mısır‟ın demokratikleşmesine
de bağlı.
AFRĠKA GÜNDEMĠ
Libya BaĢbakanı Ahmed Maatik koltuğunu bıraktı
Euronews
Libya Anayasa Mahkemesi, Ahmet Maatik‟in „başbakan seçilmesinin anayasaya aykırı‟
olduğu yönünde karar aldı.
Geçici meclis Milli Genel Kongre tarafından geçtiğimiz ay başbakan seçilen ve meclisten
güvenoyu alan Ahmed Maatik yaptığı açıklamada mahkemenin kararına saygılı olduğunu
belirterek görevi bıraktı.
Nijerya'da yeni atanan Kano Emirine tepki
Dünya Bülteni
Nijerya'nın kuzeybatısındaki Kano eyaletinin emirliğine eski Merkez Bankası Müdürü Alhaji
Sanusi Lamido Sanusi'nin atandığı bildirildi. Kano halkı bu atamaya tepki gösterdi ve
protestolar başladı.
Kano Hükümet Sekreteri Rabiu Bichi, gazetecilere yaptığı açıklamada, Kano Emiri ve ülkenin
önemli dini liderlerinden biri olan Ado Abdullahi Bayeru'nun 83 yaşında hayatını
kaybetmesinin ardından boşalan koltuğa Sanusi'nin getirildiğini açıkladı.
Sanusi'nin emirliğe getirilmesi özellikle bazı genç muhalifler arasında tepkilere neden oldu.
Emirlik Sarayı önünde protestolar düzenlendi.
Nijerya Devlet Başkanı Goodluck Jonathan, Merkez Bankası Müdürlüğü görevindeyken
icraatlarını eleştirdiği Sanusi'yi geçen şubat ayında görevden almıştı. İyi bir eğitim alan ve
Arapça bilen Sanusi'nin Bayeru'nun yeğeni olduğu belirtildi.
Ancak çoğunluğu gençlerden oluşan Kano sakinleri bu atamaya tepki gösterdi. Protestocular,
vefat eden Kano Emiri Bayeru'nun en büyük oğlu Lamido Adu Bayeru'nun emir olarak
atanmasını istiyordu.
Eyalet yasaları, hükümete emirin ölümü veya tahttan indirilmesi durumundan emir ailesinden
uygun bir adayın atanması yetkisini veriyor.
AVRUPA GÜNDEMİ
'Kaçık' tartıĢmasında karar açıklandı
Deutsche Welle
22
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Federal Anayasa Mahkemesi, Nasyonal Demokrat Parti'nin (NPD) Gauck'un ifadeleriyle ilgili
dava başvurusunu reddetti.
Cumhurbaşkanı Gauck 2013 yılının ağustos ayında öğrenciler önünde yaptığı bir konuşmada,
NPD'nin mülteci yurtlarına yönelik yabancı düşmanı protestolarını eleştirmiş ve "Sokağa
çıkan ve bu kaçıklara sınırlarını gösteren vatandaşlara ihtiyacımız var. Vatandaşların
demokrasiyi savunduğu bir ülkenin cumhurbaşkanı olmaktan gurur duyuyorum" demişti.
'Nitelikli eleman yetiĢtirilmiyor'
Deutsche Welle
Almanya'da nitelikli eleman açığını kapatmak için göç çözüm olarak tartışılsa da açıklanan
yeni bir rapora göre çözüm başka. Rapor, firmalar yeterli meslek eğitimi sunarsa sorunun
çözüleceğini vurguluyor.
Alman işverenler, nitelikli eleman açığını kapatmak için uzun süredir yurtdışından iş gücü
getirilmesini talep ediyor. Ancak yeni açıklanan Ulusal Eğitim Raporu'na göre, nitelikli
eleman açığının nedeni Almanya kökenli. Raporda birçok firmanın önemli meslekler için
yıllardır çok az mesleki eğitim sunduğuna dikkat çekildi.
Avrupa Parlamentosu seçimleri Yunan hükümetini salladı
Euronews
Yunanistan‟da koalisyon hükümeti yola yeni isimlerle devam edecek. Yeni kabine,
değişikliğin açıklanmasının ertesi günü yemin ederek ilk toplantısını yaptı. Yapılan değişim
AP seçimlerinden yenilgiyle çıkan koalisyonun güven tazeleme çabası olarak
değerlendiriliyor. Başbakan Antonis Samaras yerini korurken en dikkat çekici
değişikliklerden biri ekonomik krizle mücadele eden hükümette finans yönetiminde yapıldı.
Kuruluşundan itibaren ana öncelik olarak uluslararası mali yardım anlaşmasının şartlarını
yerine getirmeyi belirleyen Samaras koalisyon hükümetinde Maliye Bakanlığına
Gikas Harduvelis geldi.
Google „çifte Ġrlanda‟ ile yine mi vergi kaçırıyor?
Euronews
İrlanda kamu televizyonu R TE , Avrupa Komisyonu‟nun, teknoloji devi Apple‟ın vergi
durumu hakkında soruşturma başlattığını bildirdi. İrlanda‟daki yasal boşluktan yararlanarak
„Hollanda sandviçi‟ veya „çifte İrlanda‟ isimli metotlar sayesinde, Apple 40 milyar Dolar daha
az vergi ödüyor. Amerika Birleşik Devletleri‟nde Senato komitesinin yaptığı araştırma
kapsamında Apple‟ın, şirketlerini İrlanda‟nın Cork şehrinde kaydederek, gerçekte bu şehirde
hiçbir ikameti olmamasına rağmen, milyar Dolarlık vergi kaçırdığı öğrenildi.
23
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Nasıl oy kullanacağız
Sabah Avrupa
Yurtdışında yaşayan Türkleri, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kullanacakları oy heyecanı
sardı. Ancak Avrupalı Türklerin oy kullanabilmesi mutlak suretle Yurtdışı Seçmen Kütüğü‟ne
kaydını yaptırmak zorunda. Yurtdışındaki seçmenlerin 31 Temmuz ile 3 Ağustos arasında
oyunu kullanabilmesi için adres kaydını en geç 9 Temmuz 2014 tarihine kadar yaptırması
gerekiyor. Çünkü Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Yurtdışı Seçmen Kütüğü‟nün ilanını bu gün
Türkiye saati ile 17.00‟de sonlandıracak.
Ukrayna, doğuda güvenlik koridoru oluĢturuyor
Euractive
Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko, ülkenin doğusunda Rusya yanlısı ayrılıkçı
gruplarla hükümet güçleri arasındaki çatışmanın ortasında kalan sivillerin bölgeden
kaçabilmesi için tahliye koridorları oluşturma talimatı verdi.
ASYA – PASĠFĠK GÜNDEMĠ
Çin'de bulaĢıcı hastalıktan bir ayda 1428 kiĢi öldü
Dünya Bülteni
Çin'in ana kesiminde bulaşıcı hastalıklar nedeniyle geçen ay 1428 kişi hayatını kaybetti.
Çin Ulusal Sağlık ve Aile Planlama Komisyonu, mayıs ayında 949 bin 748 bulaşıcı hastalık
vakasının kendilerine bildirildiğini açıkladı.
Ülkede hepatit, verem, frengi, dizanteri gibi B tipi bulaşıcı hastalıklar nedeniyle 1309 kişi; el,
ayak ve ağız hastalığı ile kabakulak gibi C tipi bulaşıcı hastalıklar yüzünden 119 kişi hayatını
kaybetti.
'Doğalgazın 'altın çağı'nı Çin yaĢayacak'
AA
UEA yayınladığı 2014 orta dönem doğalgaz piyasası raporunda, Çin'deki hava kirliliğini
azaltmak için ortaya konulan çözümün en büyük bölümünü doğalgazın oluşturacağı belirtildi.
Raporda, 2019 yılında Çin'in gaz talebinin iki katına çıkacağı öngörülürken bu durumun
dünyanın geri kalan bölgelerinde gerçekleşecek olan büyüme oranlarındaki küçük düşüşleri
dengeleyeceği ifade edildi.
Çin'in 2019'da ulaşım, elektrik ve sanayi sektöründe yüzde 90'ın üzerinde bir artışla, 315
milyar metreküp gaz tüketebileceği kaydedildi.
24
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Doğalgaz ticaretinde çok daha etkin bir döneme giriyoruz diyen UEA İcra Direktörü Maria
van der Hoeven, Asya-Pasifik bölgesi ve özellikle Çin'deki büyüyen sıvılaştırılmış doğalgaz
talebinin Avustralya ve Kuzey Amerika'daki özel yatırımcılar tarafından karşılanacağını
açıkladı.
Karaçi'de havalimanına ikinci saldırı
Al Jazeera
Pakistanlı yetkililerin verdiği bilgiye göre, silahlı saldırganlar Havalimanı Günenlik Güçleri
biriminin bulunduğu binayı hedef aldı. Saldırganların havalimanının içinde bulunan binanın
kontrol noktasına ateş açmasıyla çatışma çıktı.
Pakistan medyasına yansıyan görüntülerde askeri araçların ve ambulansların olay yerine
hareket ettiği yer alıyor. Pakistan ordusunun bölgeye asker gönderdiği açıklandı.
Pakistan Uluslararası Havayolları'nın sözcüsü Mesud Tacvar, tüm uçuşların askıya alındığını
ve havalimanında bulunan yolcuların tahliye edildiğini bildirdi.
Yaklaşık bir saat devam eden çatışmanın ardından saldırganların kaçtığı sanılıyor. Olayda
hayatını kaybeden olup olmadığı araştırılıyor.
Önceki gece aynı havalimanında meydana gelen saldırıda Taliban militanları da dahil en az 36
kişi ölmüştü.
Son saldırı ise Pakistan ordusunun havalimanı baskınına misilleme olarak Taliban üslerini
havadan bombalaması sonrasına denk geliyor.
Feribot mürettebatı mahkemede
Al Jazeera
Feribotun kaptanı da dahil, hayatta kalan mürettebatın gemiden kaçma anının kameralara
yansıması halktan büyük tepki çekmişti. Feribotun kaptanı Lee Joon-seok ve üç kıdemli
mürettebat idam istemiyle yargılanıyor.
Ayrıca iki mürettebat da gemiden kaçtıkları için müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. Diğer
dokuz mürettebat ise „görevi ihmal‟ suçlaması ve müebbet hapis istemiyle yargılanacak.
Gwangju kentindeki mahkeme salonunu dolduran aileler, sanıklara büyük tepki göstedi.
„Kaptanın davranıĢı cinayetle eĢdeğer‟
6 ton ağırlığındaki Sewol feribotu, 16 Nisan günü 325‟i çocuk, 476 kişiyi ülkenin
güneyindeki Incheon kentinden turistik Jeju Adası'na taşıyordu. 172 kişinin kurtarıldığı
feribottan 300'den fazla ceset çıkarıldı.
Kazanın ardından sorumluluk hissettiğini söyleyen Başbakan Chung Hong-wong istifa etti.
Güney Kore Devlet Başkanı Park Geun-hye de hayatını kaybeden herkesin ailesinden özür
diledi. Kaptan ve mürettebatın davranışlarının „cinayetle eşdeğer‟ olduğunu söyledi.
25
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
AMERĠKA GÜNDEMĠ
BM Genel Kurulu 69. dönem baĢkanını seçiyor
AA
193 üye ülkeden oluşan BM Genel Kurulu, bugün 69. dönem Genel Kurul Başkanı'nı
belirleyecek. Coğrafi bölgeler arasında değişen başkanlık uygulamasında sıra Afrika ülkeleri
grubunda.
Bu yılın eylül ayında başlayacak BM Genel Kurulu 69. dönem başkanlığı için bugün seçime
gidiliyor. Seçimde Afrika ülkelerinin anlaşarak sadece Uganda Dışişleri Bakanı Sam
Kutesa'yı aday göstermeleri bekleniyor.
Sam Kutesa
Sembolik önemi olan BM Genel Kurulu'nda başkanlık beş coğrafi bölge arasında her yıl
değişiyor. Halen Latin Amerika ve Karayipler grubundan seçilen John Ashe 68. dönem
başkanlığını yürütüyor.
Diğer gruplar ise Afrika, Asya, Doğu Avrupa, Batı Avrupa ve diğerleri. Türkiye Batı Avrupa
ve diğerleri grubunda yer alıyor. Dönem başkanlığı, her yıl eylül ayında devlet ve hükümet
başkanlarının katılımıyla gerçekleştirilen BM Genel Kurulu genel görüşmeleri ile başlayıp 1
yıl sürüyor.
Stephane Dujarric
BM Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, insan hakları örgütlerinin tepkisi ve iddiaların
sorulması üzerine, Genel Kurul başkanlığını belirlemenin BM üyesi ülkelerin yetkisinde
olduğunu söyledi. Genel Sekreter Ban Ki-mun'un tüm insanlar için evrensel insan haklarının
tanınmasını savunduğunu ifade eden Dujarric, Kutesa'nın bugünkü seçimin ardından
gazetecilere açıklama yapacağını belirtti.
Obama sonunda isyan etti
Euronews
Amerika Birleşik Devletleri‟nde son yıllardan artan bir şekilde keyfi silah kullanımı can
kayıplarına yol açıyor. Dün de Oregon‟da silahlı bir genç, bir lise öğrencisini okulu önünde
vurarak öldürdü. Ardından da kendi canına kıydı.
Obama'nın isyanı
Ülkesinde bireysel silahlanmayı sınırlandırmak istemesine karşın Kongre engeline takılan
Başkan Barack Obama, bu son olay karşısında adeta isyan etti: “Bu toplum inanılmaz zarara
yol açabilecek insanların elinden silahları almak için gerekli temel adımları atmakta istekli
değil. Biz dünya üzerinde böyle olayların görülebildiği tek gelişmiş ülke ve tek toplumuz.”
26
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Silah lobisi yasaya karĢı
ABD‟de Obama yönetiminin sağlık reformundan sonra başlıca vaatleri arasında silah kontrolü
yasasını sıkılaştırmak geliyor. Konu uzunca bir süredir ülke gündeminin ilk sıralarında. Fakat
en güçlü silah lobisi Ulusal Tüfek Derneği‟nin baskıları, Amerikan Kongresi‟nde şu ana kadar
böyle bir yasanın çıkmasına imkan vermedi.
Brezilya lideri: Dünya Kupası'na hazırız
BBC
Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff, ülkesinin yarın başlayacak FIFA Dünya Kupası
turnuvasına "saha içinde ve saha dışında" hazır olduğunu söyledi.
Rousseff, televizyon konuşmasında organizasyona yurtiçinden gelen tepkilere ve yurtdışından
gelen eleştirilere karşılık olarak, "kötümserlerin" Brezilya halkının iradesi tarafından yenildiği
yorumunu yaptı. Aşırı harcama yapıldığı eleştirilerini kabul etmeyen Rousseff, turnuva
sayesinde kalıcı altyapı iyileştirmeleri sağlanacağını savundu.
Brezilya'da 2013 başından beri Dünya Kupası organizasyonuna karşı şiddetli protesto
eylemlerinde hayatını kaybedenler oldu ve 2 binden fazla kişi tutuklandı. Metro işçilerinin
grev tehditleri, Sao Paulo'daki açılış maçını ve Rio de Janeiro'daki kapanış maçını tehdit
ediyor. Dünya Kupası'nın yerel Organizasyon Komitesi Başkanı Riccardo Trade BBC'ye,
olası bir grevi "kabus" diye tanımladı.
'Harcamalar denetleniyor'
Rousseff, eleştirilere karşılık verirken, altyapı projelerinin ziyaretçiler tarafından "çantaya
konup götürülmeyeceğini" söyledi.
Turnuva için yapılan 11 milyar dolarlık harcamanın sağlık ve eğitim harcamalarını gölgede
bıraktığı eleştirisini ise "yanlış bir ikilem" diye tanımlayarak şöyle dedi:
"Dünya Kupası hesapları ülkenin denetleyici kuruluşları tarafından titizlikle inceleniyor."
Bu arada, ev sahibi Brezilya ile Hırvatistan'ın açılış maçını yapacağı Itaquerao veya Arena
Corinthians stadında hazırlık çalışmaları hâlâ devam ediyor. Sendika liderleri ise yeniden grev
tehditleri savuruyor; talepleri, greve çıktıkları için işten çıkarılmakla tehdit edilen işçilere
güvence sağlanması.
Sao Paulo'daki 5 günlük grev trafik kaosuna yol açmış, daha sonra yetkililer tarafından
gelecek Pazartesi gününe kadar ertelenmişti. Devlet Başkanı Rousseff, gösterilerin turnuvayı
rayından çıkarmasına izin vermeyeceğini söyledi. Brezilya'da turnuva maçlarının yapılacağı
kentlerde binlerce fazladan polis ve asker görev yapacak.
27

Benzer belgeler