SANAYiNiN KÜRESEL DAGILlŞI: DÜNYA SANAYi BÖLGELERi

Transkript

SANAYiNiN KÜRESEL DAGILlŞI: DÜNYA SANAYi BÖLGELERi
EKONOMiK CO(jRAFYA:
466
kez i
şan,
tüm
alanı
İş Alanı'nın
hemen
sürekliliği olmayan
şehirlerde
bulunan
da dahil şehrin her
KÜRESELLEŞME VE KALKıNMA'
dışında genellikle imalat, depolama ve konutlardan
olubir kuşak vardır. Burada da iki tip sanayi yer alır: Tip B,
ıçecek ve unlu mamuller
ımalatıdır
ve merkezi ticaret
tarafına hizmet verirler. Tip Bı ise hafif imalat faaliyet:' .
lerinden doğmuşlardır
ve şehrin,. geçmişl.eri sanayi-öncesi
dönemdeki
ve el sanatları dönemıne kadar gıden kesımlerınde
yer almışlardır.
eski atölye
Ağır sanayi semtleri olarak anılanlarda
yer alanlar belki de 50 yıldan daha
uzıın bir geçmişi olan büyük-ölçekli
sanayileri temsil eden Tip C'dir. Genelde deniz ya da akarsu gibi bir suyolunun
kıyısında
yerleşmiş,
büyük miktarda mal
giriş-çıkışı
olan, petrol rafine, ağır kimyasallar,
çelik imalatı, şeker rafine ve bazı dokuma türleriyle
ilgili tesislerdir.
Tip D, herhangi bir yer seçimi tercihi olmayan, merkezi alanda da, şehrin kenarında da ya da şehirsel alanın herhangi bir
yerinde bulunabilecek
olanlardır.
Küçük-orta ölçek arasındadırlar
ve lokasyonuıı
kendilerine
sağlayacağı
üstünlüklerden
yararlanırlar.
Hafif makine ve elektronik
aletler imali bu grubun tipik faaliyetleridir.
Tip E ise şehrin kenarında ve ötesinde yer alan, en ağırları da dahil her tür sanayi faaliyetini
içerenlerdir.
Bunlar
modern, yakın zamanda kurulmuş tesisler olabilecekleri
gibi, şehrin içinden, eski şehirsel sanayi bölgelerini
terk ederek buraya taşınanlardan
da oluşabilirler.
Şehir içinden çıkışı teşvik eden nedenler arasında arazi bakımından
genişlemenin olanaksızlaşması,
trafik açısından
tıkanmışlık,
tesislerin modern üretime
uyarlanamayacak
kadar eskimiş olması, depolama
ve yükleme-boşaltma
faaliyetleri için yer bulunamaması
ve bulunulan
alanın sanayi dışı kullanımlara
açılmak üzere planlanmış
olması sayılabilir.
Bunun karşısında
ise, şehir dışı ya da
banliyölerde
iyileştirilmiş
ulaşım kolaylıkları,
bol arazi, düşük maliyetler ve kiralar ve bazen de teşvikler vardır ve bunlar da sanayinin yer değiştirmesinde
çekicilik oluşturmaktadırlar.
Bu bağlamda,
ülkemizde
"organize sanayi bölgeleri"
Kuzey Amerika'da
"sanayi park/an" olarak bilinen, belirli bazı imalat faaliyetlerinin kendilerine
birimler meydana
araştırma
sağlanan
gelmiştir.
ve geliştirme
hizmet ve kolaylıklar
nedeniyle bir araya toplandığı
Bunların bir türü de yüksek-teknoloji
sanayilerini,
faaliyetlerini
kendisine
çeken "bilim parkları'tus.
Organize sanayi bölgeleri Gelişmekte
Olan Dünya'da
sanayinin
gelişmesini
kolaylaştımuştır.
1940'lardan
beri yaşanan bu tür gelişmeler,
şehrin çevresinde,
dışında olabildiği gibi, şehrin içindeki boş bir mekanın ayrılmasıyla
da meydana
gelebilmelctedir.
En başarılılarından
birisi, 1960'larda
bataklık ve küçük adaların toplandığı
bir alana kurulmuş olan Singapur'daki
Jurong Sanayi Bölgesi'dir.
Yerli ve yabancı yatırımları
kendisine
çekerek yirmi yıl içinde i ,000'den
çok
tesis ve iOO,OOO'in üzerinde
işçi toplamıştır
(başarının
sırrının
bürokratik
engellerin
bulunmaması
olduğunu
da belirtelim).
Başlangıç
aşamasında
yerel,
bölgesel ya da ulusal yönetimler
hizmetleri
ve altyapının
yapımını üstlenmektedirler,
SANAYiNiN
KÜRESEL DAGILlŞI:
DÜNYA SANAYi BÖLGELERi
. Weber'in teorik çalışmasından
bu yana ulaşım maliyetleri
sürekli bir düşüş gös.. termiş; sanayide katma değer sürekli artarken birçok yerde sanayi üretimi gittikçe daha da özelleşmiş
ve karmaşık
hale gelmiştir. Weber'in
çalışması ülkelerin içindeki, bir bakıma yerel ölçekteki sanayide lokasyon faktörlerinin
rolü üzerinde duruyordu;
günümüzdeyse
dünya bölgeleri gittikçe birbirine daha bağlanmış hale geldikçe, lokasyonu
nelerin belirlediği
sorusunun
cevabını da küresel
ölçekte aramak gerekir. Ülkelere
(BM toplam i 56 ülkeyi alıyor) sanayileşıniş,
gelişmekte olan ve geçiş ekonomilerine sahip şeklinde baktığımızda
günümüzde
hiHii sanayileşmiş ülkelerin dünya sanayi üretiminin neredeyse dörtte ücünü vermekte oldukları görülür: 1990'da yüzde 78.2'e yakınken 2002'de yüzde 73.3'ün
·biraz üzerinde kalarak toplam payda ancak yüzde beşlik bir azalma göstermiş olsalar bile. Gelişmekte
olanlar büyük artışlar gösterdikleri
ve paylarını
yüzde
15.7'den·23.6'ya
yükselttikleri
halde dörtte birin altında bir payı sürdürmekte
ve
geçiş ekonomilerinin
payı jse iyice azalarak ytfzde 3.2'ye (daha önce 6. i 'in üzerindeydi) inmiş bulunmaktadır.
Ülke ölçeğinde
bakıldığında,
kısa bir süre içinde sanayide
ağırlık kazanan
ülkenin Çin olduğu kesindir;
dünya üretimine
katkısı yüzde 6.6'ya çıkmıştır.
,-, Ancak, tablodan da izleneceği gibi, en büyük on sanayi ülkesi' içine 2002'de yalnızca Çin değil, aynı zamanda, Güney Kore ve Brezilya da sanayinin "ağır sıklet"leri olarak girmişlerdir
(UNlDO 2005). Bu da 1 990'dakinden
daha farklı bir tablo çıkarmaktadır
ortaya. Ancak, söz konusu
minde oldukça geride kalmış durumdaydı.
zaman
diliminde
Rusya
sanayi
üreti-
Dünya çapında sanayinin
dağılışını gösteren bir haritaya bakıldığında,
sanayileşmiş belli başlı alanların aslında çok az sayıda olduğu görülür. Dünya üretimine, enerji kullanımına
ve ticaretine egemen olan ulusal ve bölgesel merkezler
'!<dev büyüklükte birkaç bölge halinde ortaya çıkmışlardır.
Bunlar, dünya standart. larına öncülük etmekte ve dünya nüfusuının
da büyük kısmına sahip bulunmakta-
468
EKONOMiK COGRAFYA: KÜRESELLEŞME VE KALKıNMIl'"
SANAYININ DAGILlŞI VE SANAYI BÖLGELERI
dırlar. Bu bölgelerin oluşmasında birçok faktörün (kaynaklar, konum, ekononıik
liderlik, işgücü kapasitesi vb.) rolü olmuştur ama harita değişmektedir de. Avru_'
pa'da Ruhr, Alman sanayisinin güneye kaymasından etkilenmiş; Kuzey Ameri-'
ka'da ise doğudaki eski sanayi çekirdeği üstünlüğünü korumakla birlikte, dengeler batıya ve güneye kaymalar nedeniyle, değişmeye başlamıştır. Dünya sana_
yi haritası gerçekten de değişmektedir. Sanayi Devrimi'nin mirasının halii açık~
ça belirgin olduğu eski sanayi komplekslerinin çoğu (Almanya'nın Ruhr, Poloııya'nın Silezya, Ukrayna'nın Doneç) da hiila egemenliklerini korumaktadırlar
ama sanayileşmenin sonucu olan birçok başka sanayi merkezi de bu kuşakların
çok ötesinde, Yeni Sanayileşen Ülkeler (Nıes) olarak anılan Hindistan ya da;'
Brezilya ya da Türkiye'de de, Çin' de de ortaya çıkmaktadır.
ft
469
ınanı da olduğu gerçeğini yansıtmaktadır. Böylece Londra, aynen Paris gibi, Avrupa bölgesi içinde anahtar bir sanayi alt-bölgesi olarak belinnektedir.
Sanayi Devrimi kıta Avrupa'sına yayıldığında Paris zaten Avrupa'nın en
büyük şehriydi; ama Paris'in, aynen Londra gibi, yakın çevresinde ne maden kömürü ne de demir yatakları vardı. Paris, çevresindeki yüzlerce kilometrelik alan
".."içindeki en büyük yerel pazardı ve mevcut kara ve suyolu ağına demiryolları da
\1Ç ekleı~diğinde, şehrin merkeziyet durumu daha da güçlenmişti. Londra örneğinde
oldugu gıbı, Paris de hemen bellı başlı sanayılerı kendisine çekmiş ve şehir öteden beri ün yaptığı lüks maddelerin (mücevherat, parfüm ve giyim eşyası) imalatıııda olduğu kadar, otomobil montaj ve imalatı, metalürji ve kimyasal maddeler imalatında da önemli bir büyüme göstermiştir. Hazır ve bol işgücü, mamul
Sanayinin toplanma alanları haritalandığında birinci derecede önem taşıyan
ı.:.jt,~:maddelerin dağıtımı için ideal bir bölgesel konum, devlet dairelerinin varlığı,
çok büyük ve yoğun dört sanayi bölgesiyle karşılaşılır. Hepsi de Kuzey Yarıküyakııı bir okyanus limanı (Le Havre) ve Fransa'nın en büyük iç pazarıyla Paris'in
re'de yer alan bu bölgelerden ikisi Atlas Okyanusu'rıda karşı karşıya yer almışbüyük bir sanayi merkezi olarak gelişmesi rastlantısal değildir. Fransızlar, Paris
lardır: Önemi azalmaya başlayan Kuzey Amerika Sanayi Kuşağı ve hala önemi;
dışıııda da, Avrupalıların diğer yerlerde yaptıklarını yaptılar ve üretim hacmi bani koruyarı Batı (ve Orta) Avrupa Sanayi Kuşağı (modern sanayileşmenin çıkış
kımıııdan başka bölgelerle rekabet edemeyecekleri için uzmanlaştılar -kaliteli
merkezleri); diğer ikisi de Rusya-Ukrayna ve Doğu Asya sanayi bölgeleridir. Bu
dokuınada, hassas ölçme aletlerinde, otomobilde ve de tabii şarap ve peynirde.
dört bölge de birden çok yoğun çekirdek alan ile sanayi faaliyetlerinin kümelen.,
Gerçekten de, günümüzde Batı Avrupa sanayi bölgelerinin büyük kısmı bediği tali başka alanlardan oluşmuşlardır. Eski sanayi bölgelerinde değişimler ollirli sanayi ürünleri ticaretinde uzmanlaşmışlardır.
Böylece, Avrupa dışında,
makla birlikte, bunların konumları zaten önceden bellidir.
özellikle Asya ülkelerinin sanayi ürünlerinin rekabetinden kaçınmak yanında,
Batı Avrupa ülkeleri arasında da belirli ürünlerde üstünlüğü koruyacak duruma
AVRUPA SANAYi BÖLGELERi
girmişlerdir. Bu durumun meydana gelmesinde, Batı Avrupa ülkelerinin kendi
Sanayi Devriminin başladığı ve dünyadaki ilk sanayi bölgelerinin oluştuğu Atlas"
aralarında oluşturdukları Avrupa Birliği'nin (önceki adı Avrupa Ekonomik TopOkyanusu'nun kuzeydoğu kesiminde -Batı Avrupa ülkelerinde- sanayi faaliyetluluğu) etkisi tartışılmaz. Bu örgütlenme, topluluk içindeki her ülkenin, tarım ve
leri, genelde, hala yapılarını ve görünümlerini korumaktadırlar. Avrupa sanayi
diğerlerinde olduğu gibi, sanayide de rolünün belirlenmesini gerekli kılmıştır.
bölgeleri, Avrupa Birliği'nin odak noktasını, ana damanııı oluştururlar.
Avrupa'nın maden köınürü yataklan. batıdan doğuya doğru uzanan bir kuşak
İngiltere'de, maden kömürünün harekete geçirdiği sanayi faaliyetleri, zama. ''', halindedir ve bu kuşak-sanayinin de geliştlgi alan olmuştur: Güney ingiltere'den
nında, dünyada eşi olmayan bir alansal uzmanlaşma kalıbı meydana getirmişti.
, '.' başlayıp, kuzey Fransa ve güney Belçika, Hollanda, Almanya'dan geçerek güGünümüzde bu kahbın büyük kısmı, farklılaşma, yeniden-yerleşme ve çeşitli ha- ~ ;;ılı \ ney Polonya'da Silezya'ya kadar uzanır bu kuşak. Demir cevheri de hemen hetalar nedeniyle kaybolmuş; İngiltere, modem teknolojik gelişmelere ayak uydur- ,,'~;:;t men aynı kuşakta yer aldığından, Avrupa'nın Sanayi Kuşağı böylece daha iyi
mada başarısız kalmıştır. Bir zamanlar sanayinin modernleşmesinin adeta aıııtı"",,~~"·,"anlaşılmış olur. Orneğin Almanya'da sanayi Avrupa Sanayi Kuşağı içinde kalan
olan fabrikalar aslında hala işletilmektedir ama yaşlanmış, yetersiz, yavaş, ve-•..·, .~:,.; alanda, maden kömürü yataklarına bağlı olarak, yoğunlaşmıştır. Savaş öncesi
ritnsiz ve işletilmesi pahalıya mal olarak, Kuzey ingiltere'deki Midlands sanayi
• dönemde üç büyük sanayi alanı ortaya çıkmıştı: Batıda Hollanda sınırına yakın
şehirlerinin büyük ölçüde önem kaybetmeleriyle, buralardaki sanayi yatırımları- ıC,;,
Ruhr; Çekoslovakya sınırına yakın (şimdi Almanya'nın doğusunda) Saksonya;
n111yönelebildikleri yer, İngiltere'nin tarihi odak noktası olmuştur; yani, Loııd-.'-"!"
ve şimdi Polonya'da kalan Silezya. Savaş sonrasında Almanya'nııı elinde bunra. İngiliz Adaları'nın halil en büyük iç pazarı olan Londra, dış pazarların reka-" «-"
lardan yalnızca Ruhr kalmıştı, fakat Ruhr gelişerek Avrupa'nın en yoğun sanayi
beti arttıkça yerel imalatçılar için daha da önemli hale gelen bir pazar olmuştur.
bölgesine dönüştü. Günümüzde Almanya Avrupa'nın da en büyük gücü duruBütün bu gelişmeler, enerji sağlanmasında maden kömürünün azalan (~ıükleer
mundadır. Adıııı Rhein Nehri'nin küçük bir kolundan alan ve 9,934 km2'lik bir
enerjinin artan) önemini, durmadan yenilenen makineleşmeye ayak uydurma aralan kaplayan Ruhr sanayi bölgesinde yüksek nitelikli kaynaklar, çok iyi bir erizusunu ve dev bir iç pazar oluşturmasına ek olarak Londra'nın iyi bir ithalat lişebilirlik (Köln, Bonn ve Dcrtınund havalimanları, Duisburg'da dünyanın en büyük, Köln'de ise Avrupa'nın ikinci büyük kara içi limanı) ve büyük pazarlara
,<'
r'
EI<ONOMIK COGRAFYA: KÜRESELLEŞME
470
VE KALKıNMA
yakınlık (KölnDüsseldorf-Duisburg-Essen-Doı:tmund)
bir bileşim halinde avan_
taj oluşturmaktadırlar.
Yerel demir cevheri yatakları
tükendiğinde,
ithal demir
cevherini tek bir yüklemeyle
getirmek, bu yüzden, çok kolayolmuştu.
1870'ler_
den beri ağır sanayi ürünleri (ve de savaş için tanklar ve silahlar) akıtan Ruh.
bölgesi, fabrikaları,
IL milyon nüfusu, 3.7 milyon çalışanı (1.5 milyon imalatta'
2.2 milyon hizmetlerde)
ile Avrupa'nın
en büyük sanayi konürbasyonudur.
Gü:
nümüzde de Ruhr avantajlı bir bölge (Almanya 'nın i00 büyük şirketinin 40'ı ve
44 üniversite
yine burada yer alıyor) olarak kalmışsa da, Kuzey Amerika'da
ve
Avrupa'nın
diğer yerlerindeki
tesislerin yaşlanma
sorunu burasının (Rheineland
ile birlikte) geleceğini
de belirsiz bırakmaktadır.
SANAYININ DAGıLlŞI VE SANAYI BÖLGELERI
471
çeşitli sanayi kuşaklarının
oluşmasını
sağlamıştır.
Bu değiş-tokuş
Avrupa 'nın
doğal ulaşım güzergahlanyla
çabuklaşmış, insan-yapısı
ulaşım ağlarıyla da güç
lenmiştir. Böylece de sanayi faaliyetleri
ilk çıkış kaynaklarından
çok uzaklara,
halen Avrupa 'nın belli başlı sanayi merkezlerinden
birisi olan kuzey İtalya 'ya,
İspanya'da Katalonya
(Barselona'da
çekirdekleşerek)
ve kuzeydoğu
İspanya'ya,
güney İsveçe ve güney Finlandiya'ya
kadar yayılmıştır.
Ancak bunlar ve Avrupa 'nın burada belirtilerneyen başka sanayi alanlarının
hepsi, kıtanın e1ev sanayi
kütlesi içinde çekirdekleşmiş
üst düzeydeki
parçaları oluşturmaktadırlar.
Kuzey Amerika'da
ve İngiltere'de
olduğu
ilk sanayi bölgeleri maden kömürü ve demir
gibi, kıta Avrupa'sı
ülkelerinde
de
cevherine
bağlı olarak ortaya çık-
Saksonya
ise daima beceri ve kaliteye önem vermiş, optik aletler ve fotoğraf
makineleri,
dokuma ve seramik gibi ürünleriyle
tanınmış bir bölgedir. Leipzig ve
Dresden'in
şehirselmerkezlerini
oluşturduğu
Saksonya,
şimdi iki Almanya'-nın
birleşmesinin
sancılarını
çekmekte
fakat aynı zamanda
da Almanya'nın
ekonomik plancılarının
yeniden canlandırmaya
çalıştıkları
ana hedeflerini
oluşturmaktadır. Biraz daha doğuya doğru, şimdi Polorıya içinde yer alan ve Çek Cum-
mış ve gelişmişlerdir.
Sanayinin
yer seçimini etkileyen ekonomik,
toplumsal ya
da siyasal çeşitli etkenler bu bölgelerin
önemlerini
korumalannda,
kaybetmelerinde ya da yeniden kazanmalarında
değişik roller üstlenmişlerdir.
Kullanılan
hammadde ve eneıj i kaynağındaki
değişimlerle
siyasal kararların bir sanayi bölgesi üzerindeki etkisini aşağıya alınan örnek çok iyi resimlendirmektedir:
huriyeti 'ne doğru da uzanan Silezya da ilk önce Almanlar
tarafından
geliştirilmişti. Saksonya-Bohemya-Silezya
sanayi ekseni kaliteli rnaden kömürü yataklan
ve Ukrayna 'dan gelenlerle
takviye edilen, daha zayıf demir cevheri yataklarına
dayanarak
gelişmiştir.
Avrupa Sanayi Kuşağı içinde Belçika'da
ise iki sanayi
koridoru
dikkati çekmektedir.
Bunlardan
biri, maelen kömürüne
dayalı, Charleroi ve Liege 'den geçen, ağır sanayinin yer aldığı doğu-batı ekseni; ikincisi ise,
Brüksel ve Antwerp'deıı
geçerek Charleroidan
kuzeye uzanan, daha hafif ve
daha çeşitlenmiş
sanayi faaliyetlerinin
yer aldığı koridordur.
Önemini Yitirmekte Olan Bir Sanayi Alanı: Yukarı Steiermark, Avusturya
Avusturya'nın güneydoğusunda
yer alan Yukarı Steierınark kesimi, Graz şehri çevresinde odaklanmıştır. Geçmişi birkaç ülke için imal edilen metallerle sıkı sıkıya
bağlantılıdır. Doğal olarak, başka sanayi kolları -odun ve kağıt, yiyecek-içecek vb.de olmuştur, fakat metaller konusundaki uzmanleşması çok eskilere gitmektedir. Pik
deinir üretimiyle ilgili tahminler, bu faaliyetin onbeşinci yüzyıldan beri buradaki
varlığını ortaya koymaktadır; hatta birçok merkez daha İngiltere'de Sanayi Devrimi
gerçekleşmeden önce kurulu bulunuyordu. Alanın esas avantajıııı demir cevheri yataklarının varlığı, özellikle de Eisenerz kasabası yakınıııdaki büyük Demirdağı (Erzberg) oluşturuyordu. Odun körnürü
de hemen yerelormanıardan
sağlanabiliyordu.
fakat daha onsekizinci yüzyılortalarında
birçok yerde sıkıııtısı başlamıştı. Çeşitli fırııılar, haddeharıeler
vp metal kullanan el 'S'il'İiatları, merkezi dağ sıralarnun hem kuzey hem de güney kenarlarındaki birçok Alpin köy ve kasabada yerleşmiş ve gerek
Yukarı gerekse Aşağı Avusturya 'ya da yayılmaya başlamıştı.
4
Şekil
47: Avrupa'mn
belli bnşb
sanayi bölgeleri.
Avrupa 'nın sanayideki
başarısı
cü ve yüksek
uzmarılaşma
derecede
yalnızca
hammaddeye
da yoğun
dayanmamışnr;
bir ürün değiş-tokuşuna
usta işgüyol açan
Ondokuzuncu yüzyılın başlarında bu lokasyonların birçoğu, İngiltere'de odun
kömürü yerine ımıden kömürü
kullanılmasıyla gelişen teknolojideki hızlı değişimlerden çok kötü etkilendiler. Birçok küçük birim ve medası geçmiş tesis 18S0'ye
varmadan kapandı. Küçük demir cevheri ocaklarının da çoğunun kapanmasıyla, demir-çelik teknolojisinin yeterli olabilmek için daha fazla büyürneyi gerektirmesiyle
ve yerel rnaden kömürü kaynağı bulunmamasının gerekli malzemenin maliyetlerini
aıttırmasıyla, ondokuzuncu yüzyıl sonlarındaki değişimler daha da büyük olmuştu.
Bazı tesisler genişledikçe şirketler kendilerini sermaye darboğazında buldular ve bu
yüzden yoğunlaşma,
bir araya toplanma süreci başladı. i881 'de, ilk demir-çelik tesislerinin çoğu Österreichisclı-Alpine
Montangesellschaft'
ıtı (ÖAMG) kontrolü altına girdi. Kötü yönetim dönemlerine rağmen, pik demir üretimi ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından I.Dünya Savaşı 'na kadar olan dönemde çok büyük miktarda arttı. Bu dönemde atılan büyük adımlardan birisi de Donawitz'de 1891 'de açılan ilk mo-
EKONOMIK CO<iRAFYA: KÜRESELLEŞME VE KALKıNMA
472
dem yüksek fınndı. Çelik üretiminde Siemens yüksek fırınlan burada hemen yaygın_
laştıysa da, 1903 'de keşiflerinin hemen ardından elektrikli fırınlar bunların yerini almıştı bile.
i914 'den 1955 'e kadar Steiermark' daki istikrarsız ve orada çalışan şirketlerin '.
içinde bulundukları ortamı değiştiren koşulları bütünüyle Avusturya da yaşanıaya
başlamıştı; Birinci Dünya Savaşı'nın sonucu, Habsburg Imparatorluğu'nu
parçala_
yarak, Orta Avrupa'daki ticaret kalıplarını Cıabozmuştu. Buııun anlamı ise, örneğin'
Silezya maden kömürünün 52 milyonluk bir serbest ticaret alanı olan imparatorlu:"
ğun bir parçasından gelmek yerine, artık yabancı bir ülkeden ithal edilecek olınasıy_
dı. Ek olmak da, yeni ortaya çıkan ülkeler (Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Yugoslavya) Yukarı Steierrnark gibi sanayi alanlarından yapılacak dışalımı azaltacak
sanayi programlarını uygulamaya koymuşlardı. Bu zor koşullar 1930'ların dünya çapındaki depresyon dönemiyle daha da büyümüşrü,
1938'de Avusturya'da
Üçüncü'
Reich'ın başlaması ve ekonomik bakımdan silah sanayisiyle entegre olmasıyla yeni
bir devir başlıyordu. Ağır metaller alanı olan bu alan önemli miktarda başka iş
faaliyetlerini de kendisine çekmişti; fakat eriştiği rekabet edebilirlik düzeyi Naziler
tarafından alınan ve anahtar durumundaki bir lokasyon kararıyla önemsiz kılındı. Bu
karar Alplerin kuzeyinde, Avusturya'yı
doğu-batı doğrultusunda
geçen en büyük
güzergah üzerinde, Linz'de, yeni bir entegre büyük demir-çelik tesisi kurulmasıydı.
Her ne kadar tamamı Naziler tarafından inşa edilmediyse de, bu "sit" i940'ların sonunda çok yeterli bir üretici durumuna erişmişti.
ikinci Dünya Savaşı Avusturya 'ya Müttefik askerlerinin girmesiyle sonuçlandı
ve Steiermark İngiliz zonu içinde kalarak Sovyet işgalinin diğer yerlerde ortaya Çıkardığı sorunlardan kurtulmuş oldu. Bununla birlikte, yeni siyasal koşullar Doğu
Avrupa pazarlarını tamamen kesmiş atmış, bir süre için maden kömürü teminini de
güçleştirrnişti. Batılı güçlerin (Amerikan) kontrolü altındaki Linz, ülkenin kuzeyindeki Batı Alman sınırına yakın konumu nedeniyle, Yukarı Steiermark'a göre Batı
pazarlarına daha iyi hizmet edebilecek durumdaydı. Daha iyi kontrol edilebileceği
düşünülerek ınillileştirilen Avusturya çelik sanayisinin Yukarı Steierıııark'dan çekilmesiyle sürdürülen, organizasyon amaçlı, belirli yerlerde toplanma süreci sonunda
sorunlar daha da arttı. 1950'ler ve 1960'larda bu sürecin etkileri henüz fazla belirginlcşmemişti: fakat 1970'ler boyunca bölgenin ekonomik durumunu tamamen tahrip etti. Örneğin madencilikte çalışanlar sayısı i 971-1981 arasında yarıya düştü.
Bölge, ülke ortalamasından
çok daha düşük bir büyüme hızıııa ve eski bir sanayi
alanının bütün özelliklerine sahipti artık -büyük tesisler, yüksek işçi ücretleri, uzmanlaşmış bir ekonomik taban, düşük bir verimlilik, vb. gibi (Pounds 1981; Steiner
ve Posch 1985).
Kısacası, gittikçe artan tesis büyüklüğü ve yoğunlaşmasıyla
birlikte uzun bir uzmarılaşma geçmişi, yaııı sıra alanın gerçek ve potansiyel pazarlara göre konumunu
değiştiren ve kötüleştiren siyasalolaylar
Yukarı Steiermark'ı
gerçek bir çıkmaz
sokağa getirmiştir. Sorunlar açıkça ortadadır ama çözümler henüz değiii (Chapmaıı
ve Walker 1992).
Doğu Avrupa
laşmış sanayi
ve eski Sovyetler
Birliği'nde
bölgeleri
bulunmaıda
birlikte,
her biri belirli bir sektörde uzmanbunların hiç birisi Kuzey Amerika
SANAYiNiN DA<iILlŞI VE SANAYI BÖLGELERi
473
ve Batı Avrupa'da
bulunan kuşaklarla
boy ölçüşeınez,
Merkezi planlama
ülkeleri olarak anılan bu ülkelerdeki
sanayileşmede
şimdiye kadar üretim mallanna,
özellikle ağır sanayiye
önem verilmiş,
tüketim malları üzerinde durulmamıştır.
Doğu Avrupa sanayi bölgesi, aslında, bu kesimdeki
ülkelerdeki
komünizm
öncesi yatırımlar ve geleneklerden
gelmiştir.
Son derece farklılaşmış;
çoğu kez Sovyetler tarafından
üretilen
hammaddelere
bağımlı kalmış ve özelleşmiş
mallar
üretmiştir. Komünist
planlama
ve siyaset, aynen rejim öncesi yatırımların
yaptığı gibi, izlerini bırakmıştır.
Geri kalan dört bölge ise Rusya Federasyonu
içinde kalmaktadır.
Buralardaki
fabrikalar
ve üretim türleri büyük çapta planlı ekonomi kökenlidir.
Söz konusu dört bölgeden üçü yerel eneıji kaynaklarıyla
yerel
hanımaddeye
dayalıdır.
Ayrıca her biri kendi kendisine yeterli olmaya çalışmıştır. 1990'lardan
sonraki çöküş sanayiyi de çok olumsuz etkilemiş;
zaten donanım ve işletme açısından
köhneleşmiş
olan sanayi durina noktasına gelmiştir. Bu
ülkeler halen bir yeniden-yapılanma
ve örgütlenme
süreci içindedirler.
KUZEY AMERiKA SANAYi KUŞAGI
Avrupa Birliği'nin
sanayideki
başarısı
ne kadar göz kaınaştınyorsa,
Kuzey
Amerika'nın
sanayi kompleksinin
de dünyada rakibi yoktur. Amerika
Birleşik
Devletleri'nin
kuzeydoğusunda
ülkenin altıda biri kadar bir alanda ve Kanada'nın bitişik kısmında sanayi faaliyetlerinin
kesintisiz
uzandığı bir alanın varlığı,
1920'lerde
İsveçli coğrafyacı
Sten de Geer'in
burasını Kuzey Amerika Sanayi
Kuşağı (North American Manufacturing
BeIt; kısaca NAMB)
olarak adlandırmasına neden olmuştu.
Bazı uzantılar ve değişikliklerle
hilli'! varlığını sürdüren Kuzey Amerika Sanayi Kuşağı'nda
sanayi A.B.D. ve Kanada'nın
önemli bir kısmında
yoğunlaşmış; buralarda yer alan küçüklü büyüklü yerleşmeleriri
hepsi, birer çekirdek sanayi merkezi halini almışlardır.
Geniş vE!"zengin rnaden körnürü yatakları yakıt
sağlıyor ve çok sayıdaki liman burada yeni yer almaya başlayan ağır sanayi faaliyetleri için hammadde
ithal ediyordu. Tarihi dokumacılık
alanları giderek farklıiaşmaya başladı ve zamanla sürekli bir sanayi kuşağı oluştıırmak
üzere ağır sanayi alanlarıyla
bütünleştiler.
1910'da A.B.D. ve Kanada'nın
geri kalan kısımları, aslında, daha sanayi-öncesi devreyi yaşıyorlardı.
Dünyanın
başka yerlerindeki sanayi bölgeleri
gibi savaşların
yıkıcı etkisiyle hiç karşılaşmadan,
dünyanın
en zengin pazarının
eşiğinde Kuzey Amerika Sanayi Kuşağı hızla gelişti ve büyük bir başarı kazandı. New York'tan
başlayıp, Pittsburgh
ve Detroit üzerinden
Chicago'ya
uzanan ve yaklaşık
i 00 milyon dolayında insanın yaşadığı bu kuşak
içinde belirli sektörlerin
ağırlık kazandığı
bölge kalıpları da vardır. New England, Piıısburgh-Cleveland
ve Chicago-Milwaukee
bunların
başlıcalandır.
Bu
bölgelerin
geçirdikleri
süreçler aşağı yukarı birbirine benzemektedir.
Demir ve
çelik sanayisi temeldir, fakat başka ürünlerin tamamına ait tesisler de yer almaktadır. Sanayinin
dışarı taşınmasına
rağmen,
hillil onbinlerce
tesise sahip New
474
EKONOMIK COGRAFYA: KÜRESELLEŞME VE KALKıNMA
York, aynen Paris ve Londra gibi, dev bir pazar halindedir; yine becerili ve yarıbecerili bir işgücüne sahip bulunmakta; yoğun ulaşım ağlarının birleşme noktası
olurken, dünyanın en büyük !imanlarından birisi olarak da aktarma hizmeti görmektedir. Sanayi Kuşağı içinde, New York gibi, Chicago da başlangıçtaki fonksiyonu olan bir demiryolu merkezi olma durumunu korumuştur ve aynı zamanda
da trafiğe elverişli bir alan üzerinde, iyi bir liman (Büyük GÖller-St.Lawrence
suyolu sistemi) önemli bir karayolu kavşak noktası ve dünyadaki en büyük hava
ulaşım merkezlerinden ve A.B.D. 'nin en büyük şirket merkezi durumundadır.
Kuzey Amerika Sanayi Kuşağı'nın Kanada tarafı da çok gelişmiştir. Buradaki çelik sanayisi hammadde bakımından daha fazla avantaja sahip değilse de, Kanada sanayisine hizmet etme bakımından merkezi bir konumdadır. St Lawrence
suyolu burasının lokasyonunu bir bakıma belirlemiştir. Büyük bir kültür, eğitim,
sanat ve mühendislik merkezi olan Toronto, Kanada'nın farklılığını fazlasıyla
temsil etmektedir.
Şcldl 48: Amerika Birleşik Devletleri'nin
kuzeydoğusunda
odaklaşan
Kuzey Amerika Sanayi Kuşağı ile diğer kesimlerinde gelişen ayrı ayn daha küçük sanayi bölgelerinin dağılışı.
A.B.D.'nin 19S0'ler ve 1960'lar boyunca benzeri olmayan verimlilik ve zenginliği ucuz eneıjiye, uçsuz bucaksız kaynak tabanına, usta bir işgücüne ve savaşın
sanayi gücünü yok ettiği Avrupa, Japonya ve SSCB'nin dünya pazarlarında
rekabet edememelerine dayanıyordu. Bu koşulların değişmesiyle birlikte, ~970'lerden itibaren Amerikan zenginliğinin kaynakları da şiddetli bir baskı altına girmeye başladı. Bu yıllarda (I970'ler) eneıji maliyetlerinin yüzde 1400 artış göstemıesi A.B.D.nin yaşlı sanayi tesislerinin yenilenmesini zorunlu kılmıştı. Çevresel kaygılar da pahalıya malolan yeni standartlara uyum sağlamayı gerektiriyordu. Ucuz işgücü ve modem makineye dayanarak Avrupa'da.Taponya'da
ve
başka Asya ülkelerinde gelişen sanayi dünya pazarlarında A.B.D.'ye rakip olarak çıktı; örneğin Japonlar dünyanın en karmaşık fabrikalarından bazılarında
Amerikalıların dört-beş misli robot çalıştırmaktadırlar.
1980'lere gelindiğinde artık Amerika sanayi ekonomisi -çelik, otomobil ve
dokuma- dünya pazarlarında rekabet edebilecek durumdan çıkmış; ülke eko-
SANAYININ DAGILlŞI VE SANAYI BÖLGELERI
475
nomisinin yüzde 25'den fazlası ticarete yönelmişti. Sanayiden yavaş yavaş uzaklaşına, ülkenin yarım yüzyıl önce atlardan otomobillere geçişi sırasında yaşanan
değişimlere benzer bir değişimle, Amerikan tarzının "yeniden canlandırılması"
olgusundan söz edilmesine yol açıyordu. Söz konusu değişim, Amerikalıların bir
"sanayi" toplumundan "sanayi-sonrası" toplum haline geçmesi demekti ve bu da
en çok Kuzeydoğu, Ortabatı, Appalachia ve Kanada'nın A.B.D. smırı yakınındaki Kuzey Amerika Sanayi Kuşağı'nı vurarak kömür madenIerinin, çelik tesislerinin, otomobil ve dokuma fabrikalarınm birer birer kapanmasına yol açtı.
Son 20-30 yılda dışalımın fiyatı yüksek olan yerli üretimin yerini almasıyla belli
başlı Amerikan şirketleri (özellikle çelik) maliyetleri düşürmek üzere ülke dışına
taşındılar (bu bölümün başında da değinildiği gibi, Meksika'ya).
Kuzey Amerika Sanayi Kuşağı 'nm gelişme seyri, aslında, gerek Kuzey
Amerika'da gerekse İngiltere ve kıta Avrupa'sında Sanayi Devrimi'yle birlikte
ilk gelişen sanayi bölgelerininkiyle hemen hemen ayrııdır. Avrupa sanayi bölgelerinde de olduğu gibi, geleneksel ağır sanayide istihdaının azalması 1980' lerden beri Kuzey Amerika Sanayi Kuşağı 'nda da en önemli eğilim olmuştur;
1980'lerde Amerika işgücünün yüzde 20'si ağır sanayide çalışırken, i990'ların
ortalarında bu oran yüzde 8'e düşmüştür. Aşağıda anlatılacak olan, New England'daki çöküş ve yeniden canlanma değişimlerinin tümü bu Kuşak içinde her
yerde yaşanmıştır. Ayrıca, New England'ın hikayesi, ilk sanayi bölgelerinin tümü için geçerli olan gelişme sürecine de canlı bir örnektir:
Çöküş ve Yeniden Gençleşme: Yirminci Yüzyılda New England
New England, Kuzey Amerika'nın ondoktızuncu yüzyıldaki büyük sanayi bölgelerinden biriydi; hatta birincisi. Gıda maddeleri, giyim eşyası, ayakkabı, çiftlik ve el
aletleri gibi en temel ihtiyaç maddelerini kapsayan usta bir el iıualatçrlığıyla
başlayan bölgede, yüzyılın ortalarına doğru şehirlere yönelmiş bazı özelleşmiş faaliyetler
(gümüşçülük, moda-giyim eşyası, mobirya vb.) de görülmeye başlanmıştı. Yüzyılın
ikinci yarısı fabrika sisteminin yayılışına, önceden tahmin edilemeyen bir ekonomik
büyümeye ve buhar gücüyle daha da büyümüş fabrikalarla bağlantılı bir üretim faaliyetleri yoğunlaşmasına tanıklık etmişti. Yüzyılın sonuna doğru ise, A.B.D. üretiminde artık egemenlik kuran bölge çok sayıda küçük tesisin toplanması ve dokuma
ile ayakkabı üzerinde ycğunlaşına gibi bir yanlışlığa da düşülmüşttı. 1889'da,
A.B.D. nüfusunun yalnızca yüzde 7.4'ünün yaşadığı bölge, sanayide yaratılan
değerin yüzde 16.4'üne ve tüm istihdamın da yüzde 18.5'ine sahip bulunuyordu.
Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar New England, ülke toplamındaki payında düşme
olmakla birlikte, sanayi faaliyetlerini sürekli arttırdı. Söz konusu alanda beceriler
geliştikçe ve üretim daha karmaşık hale geldikçe, başka hiç bir alan burayla rekabet
edemez oldu. 1920'den sonra, A.B.D.'ne göçler sınırlanınca, tarımda makineleşme,
vasıfsız işgücünün kullanım becerisi, iyileştirilen ulaşım kolaylıkları, hepsi birlikte,
sanayinin Güney'de de gelişmesine katkıda bulundular. Güney'deki yeni tesisler,
New England'daki karşıtları olan çok katlı, eski tesislerden daha yeterliydiler.
i940'ların sonlarına doğru ise Güney, dokuma sanayisinde New England': geçti. Bu
476
EKONOMIK CO~RAFYA: KÜRESELLEŞME VE KALKıNMA
devredeki sanayinin bazı elemanları ayakta kalmıştı; yani, hala beceri gerektirenler
örneğin yünlü maddeler, dantel, brokar ve süslerneli malzemeler gibi. Bununla bir:
likte, iki savaş arası yıllarda sanayi faaliyetlerinde ülke düzeyinde, ekonomik bunalım yıllarına rağmen, yalnızca yüzde 3.2 düşüş olduğu halde New England'da bu
oran yüzde 26 gibi yüksek bir değerde (390,000 iş kaybı) gerçekleşmişti.
Kötüye gidişe rağmen, 19S0'lerin sonlarında yeni faaliyetlerin ortaya çıkmasıyla
geleneksel sektörlerde yeni bir atakla birlikte A.B.D.'nin geri kalan kısım ları na göre
New England'daki düşüş durmuş görünüyordu. En büyük gelişme de, 1939'dan önce oldukça zayıf durumda olan makine, aletler ve taşıma araçları imalinde meydana
gelmişti. Savaş yıllarında yapılan yalnızca silahlar ve uçak parçaları değil, aynı zamanda da elektronik aletler ve iletişim araçları da teşvik görmüştü. Üst düzey araştırma ve geliştitme fonksiyonları da buradaki imalat faaliyetleri üzerinde olumlu etkiler yapmıştı. Örneğin, A.B.D. 'nin belli başlı mini bilgisayar şirketlerinden dördü
(Digital, Data General, Priıne ve Wang) idare merkezlerini Massachussets'de
kurmuşlardır.
New England'ın sanayi faaliyetlerinin yeniden gençleşmesi, geleceğe yeni bir
yol bulabiten olgun bir sanayi alanının önemli bir yanı üzerine -becerileri ve eğitim
altyapısı dayandırılmıştır.
Burada eski sektörlerin yeniden gelişmesi söz konusu olmamıştır; bunlar, kendilerini çok daha az istihdamla kaliteli üretim yapmaya uyarlamışlardır. Büyüme de yeni ürünler ve yeni sanayi kolları yaratacak fikirleri ortaya
koyabilecek, mevcut yeterli eğitim kurumları ve araştırma personeli avantajından
yararlaııılması sayesinde gerçekleşmiştir.
Bu büyüme kendi içinde de bir lokasyon
değişikliğini,
Boston gibi daha büyük merkezlere doğru kayma hareketini yaratmıştır.
Bölgedeki yeniden gençleşme ne kolayolmuştur
ne de süreklidir. Savaş sonrası
ilk gelişmeler ülkenin askeri ve uzay programlarıyla sıkı sıkıya bağlantılıyken, bu
kaynaklardan gelen talep Vietnam Savaşı 'ndan sonra azalmış ve Boston 'un yüksek
teknoloji kompleksi 1970'lerde düşüşe geçmişti. Buna rağmen, bazı sektörler (özellikle elektronik parçalar ve büro makineleri) 1970'lerin sonlarında bile hızlı büyümelerini sürdürınüşlerdi ki bu da norınal pazar koşulları altında çalışan birçok yerel
şirketin başarısı sayesinde olmuştu. Büyümenin başlıca özellikleri oldukça genç firmaların (ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmuş), sayısız girişimcinin ve yeni firma oluşumlannın hızla yayılması şeklinde özetlenebilir. Silikon Vadisi'nde olduğu
gibi, buradaki işlemler de Massachuseııs Insıituıe of Technology gibi kurumların
çok sayıdaki iyi yetişmiş mezunlanna, diğer yüksek teknoloji şirketleri ve araştırımı
laboratuarlarından
ayrılmış girişimcilere ve Boston alanıııda uzmanlaşmış, özelleşmiş bir altyapıııın gelişmesine bağlıdır. Bununla birlikte, bütünüyle New England
uzun bir yüksek işsizlik dönemi geçirmiş ve bu dönem, çok sayıda işçinin işsiz kalması, emekli olması ve başka yerlere göç etmesi yanıııda, yüksek yaşama maliyetlerine rağmen, ücretleriri devamlı düşük kalmasına yol açmıştı. Yüksek teknoloji
sektörlerinin yapısı gereği olan pari-Ii/ne işler de istikrarsızlık yüzünden başka alanlara da yayılmıştı.
New England bir zamanlar A.B.D.'ndeki belli başlı nüfus merkezlerinden birisiydi ve girişimci halkı birçok sanayi kolu kurmuşru. Ülke nüfusu yayıldıkça, bölge-
SANAYiNiN DA~ILlŞI VE SANAYI BÖLGELERI
477
nin pazarlama sorunları da arttı; işgücü yaşlı sektörlere çok pahalıya gelmeye başladı; ve gerek binalar gerekse altyapı yenilenme ihtiyacıııı doğurdu. Sonuç olarak,
iki savaş arası yıllar işsizlik ve iç göçlerle geçti. Değişimler henüz tamamlanmamıştır -hala yaşlı sektörler ve binalar ayakta durmakta, işsizlik hiila sürmektedirfakat "Massachusetts
mucizesi" denilen göz kamaştırıcı bir dönüşüm de meydana
gelmektedir. Boston çevresinde çok canlı modern bir sanayi kompleksi gelişmiş ve
büyüme güney New England'ın çekici küçük kasabalanna da sıçramıştır. Bölge zengin görünmekte ve meydana gelen yenilenmeyi devam ettirecek girişimci ve işçileri
kendisine çekecek ve tutabi lecek hoş bir doğal ve kültürel çevre sunmaktadır. Bunıınla birlikte, dönüşümün bütün New Englandlılara erişebileceği ya da bölgenin her
tarafına yayılıp yayılamayacağı tartışmalıdır. Kesin olan bir şey varsa, o da bölgenin
bir zamanlar olduğundan daha büyük bir hizmetler sektörüne sahip olduğu ve imalat
sektörünün de gittikçe daha küçük ve daha uzmanlaşmış hale geldiğidir. Halen yavaş olan nüfus artış hızıyla bölgenin mevcut kişi başıııa gelir düzeyini sürdürmesi ve
A.B.D. içindeki göreceli konumunu koruması beklenmektedir.
Son 30-40 yıl içinde, Kanada'da
değilse bile, A.B.D.'nde
sanayi faaliyetlerinde
dikkati çeken bir merkezden uzak/aşma olgusu meydana gelmiştir. Nüfus artışı
ve sanayideki
büyüme Kuzey Amerika
Sanayi Kuşağl'11111 içinden çok, dışmda
hızlı bir gelişme göstermiştir.
Her ne kadar bölge hala Kuzey Amerika nüfusunun büyük kısmını, sanayide
çalışan nüfusun üçte iki dolayındaki
miktarını ve
yüksek katma değerli sanayinin
üçte ikiye yakmını kendisinde
toplamışsa
da,
kuşağın dışmda da, yukarıda
da belirtildiği
gibi, yeni bölgeler
yaratılmıştır.
Özellikle uçak sanayisinin,
petrol, giyim-kuşam,
gıda ve film sanayilerinin
geliştiği, kuzeyden
güney Kaliforniya'ya
kadar bütün Pasifik kıyısında
en kuzeyde
Vancouver-Seaıtle arası; kuzey Kaliforniya'da
San Francisco-San Jose çevresi
ve Silikon Vadisi; ve, güney Kaliforniya'da
Los Angeles ve San Diego'da odaklaşmış olan sanayi merkezleri;
petrolle
ilgili sanayilerin
yoğunlaştığı
Meksika
Köıfezi kıyısı ve ucuz enerjinin ve çeşttti sanayi faaliyetlerinin
toplandığı
Piedmont-Tennessee Vadisi de dik.kat çeken bölgesel toplanma alanlarıdır.
Günümüzde
Kuzey Amerika'da
yaşanan şeyaslında
sanayi sektörünün
düşüşü değildir; sanayide üretim ı990'da ı970 yılına göre yüzde 65 artış göstermiştir. Yaşanan
değişim "mavi yakalılat" denilen, sanayide çalışanların sayısıııın
azalması
ve bunun
yarattığı
sorunlardır.
Bu sorunlar
sanayi-sonrası
devrimiyle,
Kuzey Amerika
işgücünün
yapısı ve kompozisyonunun
değişmesiyle
daha da
yoğunlaşınaktadır.
Gerçekten
de, 1990'lı yıllara doğru Amerikan
işgücünün yalnızca yüzde 13'ünün imalat sanayisinde
çalışmasına
karşılık, yüzde 60'1 artık
bilgisayar, telekomünikasyon
ve enformasyon
sektöründe
çalışmaya,
yani "altın
yakalılar" denilen grubu oluşturmaya
başlamıştır.
Sanayi-sonrası
devrimin son yirmi yıldaki etkileri de eşitsiz olmuştur. Yüksek
derecede iyi yaşama koşullarına
sahip yerler (özellikle Florida, Teksas, Kaliforniya, Kuzey Carolina,
Virginia ve Pasifik Kuzeybatısı
ve kuzey New England)
478
SANAYININ DAGILlŞI VE SANAYI BÖLGELERI
EKONOMiK COCRAFYA: KÜRESELLEŞME VE KALKıNMA
artış göstermişti. II.Dünya Savaşı, yaptığı büyük tahribatla, sanayinin yer seçimi üzerinde yeniden düşünmeye sevk etti. Savaş sırasında Sovyet sanayisinin en
az üçte biri, petrol yataklarınm bir kısmı ve maden körnürü kaynaklarının büyük
kısmı bir süre Alman kontrolündeki alanda kalmıştı; 1933 'den 1944'e kadar
Volga'nın doğusunda 3,000 dolayında yeni fabrika inşa edilmişti. Bu kısa devrede Sovyet nüfusu ve sanayisi büyük çapta yeniden yerleşti ve ülkenin kenarda
kalan alanlarında yeni faaliyetler geliştiriidi. Daha sonra (Kruşçef zamanında)
"bölgesel kendi kendine yeterliliğin" yerini artık amaç olarak "bölgesel uzmanlaşma" almıştı. Fakat bu kadar büyük bir ülkede son derece aşırıya kaçan rnerkezileşme, yönetim ve planlamada reform yapılması ve desantralizasyon konusunda baskıların ortaya çıkmasına yol açmıştı. Rusya'da gerek geçmişte gerekse günümüzdeki merkezden uzaklaşma hareketlerine rağmen, sanayi faaliyetlerinin
hala yüzde 70'i, köşelerini Sı. Petersburg, Odessa ve Uralların oluşturduğu, "üçgen"in içinde yer almaktadır. Ancak, içinde de beş ayrı sanayi bölgesinin ortaya
çıktığı bu üçgenin bazı kesimlerini artık tek bir ülkeye değil, başka başka ülkelere ait toprakları oluşturur. Bu bölgeler: (I )Güney -yani Ukrayna; (2) Merkezi
Sanayi Bölgesi; (3)St.Petersburg (Leningrad); (4)Urallar; (5)Orta Volga Bölgesi. Kuznetsk Havzası, Kafkasya, Oıta Asya, Baykal Gölü çevresi ve Uzakdoğu ise
gelişmekte olan diğer alanlardır.
en fazla kazançlı çıkanlardır. Sanayi-sonrası devrimin başlattığı "bilgi toplumu"
"elektronik çağı" denilen dönemin en yoğun belirtileri de New York Şelu'i'nde'
Kaliforniya'nın Silikon Vadisi'nde, Boston yakınında 128 numaralı karayolt;
(Route i 28) boyunca, Kuzey Carolina'nın "Araştırma Üçgeni Parkı"nda, AU5tin'de (Teksas), Atlanta'da (Georgia) ve eğitim-araştırma kurumlarının, becerili
işgücünün bulunduğu başka yerlerde toplanmıştır.
RUSYA VE UKRAYNA'NIN
SANAYi BÖLGELERi
Rusya'da sanayileşmenin, esas olarak, Sovyet Devrimi'nden sonra, yani yakın
sayılabilecek bir geçmişte meydana geldiği gibi bir yanlış kanı vardır. Aslında
1918'den önce de oldukça önemli bir sanayi tabanı bulunuyordu ve başlıca üç
sanayi merkezi oluşmuştu: (a)Moskova-Merkezi
Sanayi Bölgesi; (b)Sı.Petersburg şehri; ve (c)doğu Ukrayna'daki Doneç Havzası. St.Petersbıırg (daha sonra
Leningrad oldu; şimdi yeniden St.Petersburg) usta işgücüne önem veriyordu. Bu
şekilde gelişen dokuma sanayi si içinde ipek, keten, dantel ve brekar vardı. Ayrıca, büyük gemi inşa sarıayisi, kağıt atölyeleri ve genellikle ithal hammaddeler]
işleyen çok sayıda fabrika da bulunuyordu. Doneç Havzası ise kömüre dayalı,
geleneksel bir orıdokuzuncu yüzyıl ağır sanayi kompleksi idi. 1913'de, devrimden önce, Ruhr ya da Yorkshire kadar moderndi ve demir-çelik sanayisine eşlik
eden önemli bir maden köınürü merkeziydi (Sovyetler Birliği'nde çıkarılan tüm
maden kömürünün yüzde 90'ını veriyordu); küçük bir kimya sanayisi, makine
ve demir olmayan metalleri ergitme sanayisi de vardı. Devrimden sonra ise Batı 'dan gelecek bir yayılma korkusu ve sosyalist ideolojinin proleteıyanın her
yerde yayılması ilkesi, sanayinin de ülke düzeyinde yaygınlaştırılmasına
yol
açtı. Bunun sonucu olarak da, daha önce sık sık sözü edilen, Merkezi Ural demir
cevheri yataklarında Sverdlovsk ve bir demir cevheri dağının tepesinde yer alan
Magnitogorsk gibi yeni demir-çelik sanayi merkezleri gelişti.
Sanayinin yer seçimi konusunda ilk gerçek Sovyet teorisi "sarkaç' (pendulum) teorisi olmuştur. Buna göre, hammaddenin lokasyonuna önem verilmekte,
fakat esas itici güç sanayi merkezleri ile zaten kıt durumdaki stoklar arasında
hammaddeyi hareket ettiren, birinden diğerine taşıyan, demiryolları idi. ilk uygulama başarılı olunca, bu sistem kullanılarak bir dizi kombinat (hammadde ile
demir-çelik tesisinin bir demiryolu hattıyla birbirine bağlantılı işletilmesi modeli) yaratılmaya çalışıldı. Bunların en büyüğü de, hem hammadde ile arasındaki
mesafe çok uzun (gidiş-dönüş 2,400 km dolayında) hem de işletmede yetersiz
kalan Ural-Kuznetsk kombinatıydı. Kombinatlarda maliyetler yapay bir şekilde
düşük tutulan taşıma ücretleriyle dengelenmeye çalışılıyordu.
1930'ların başlarında eneıji tesislerinin, çift hat lı demiryollarının inşasına ve
yeni maden kaynaklarının araştırılmasına önem verilmişti. Madenler, çelik tesisleri, ray ve demiryolu ekipmanı fabrikalarıyla silah tesisleri sanayi yatırımlarının büyük kısmını oluşturuyordu, Ortalama demiryolu taşıma mesafesi hızlı bir
479
4;
Şekil 49: Rusya Federasyonu'nda geçmişte oluşmuş ve
süregelen sanayi bölgeleri.
Ukrayna
m,
Sovyetler Birliği'nin "Güney" diye bilinen sanayi bölgesinin yer aldığı, Ukrayna
şimdi bağımsız ama Rusya Federasyonu'nun (B.D.T.) üyesi bir ülkedir. Ukrayna'da, ilk demir-çelik tesisi 1797'de çevredeki ormanlardan sağlanan odun kömürü ve Urallar dan getirilen demir cevherlerini kullanarak faaliyete geçmişti.
Fakat asıl gelişme, biraz önce belirtildiği gibi, 1885'e doğru Doneç maden kömürü ve Krivoy Rog cevher yataklarının geniş çapta işletilmesiyle başladı. Ukrayna'nın kuzeyinde bulunan Kiev, Jitornir, Çerkassi, Çernikov ve Krivograd'ı
480
EKONOMIK COGRAFYA: KÜRESELLEŞME VE KALKıNMA
ıçme alan bölge, çeşitli imalat türleri ile kendini belli eden sanayi bölgesidir.
Sovyetlerin dağtlmasırıdan önce doğu Ulaayna ile güney Rusya'nın bütünleşme_
si hemen hemen tamamlanmıştı: Elektrik iletişim hatları, karayolları, demiryol_
ları, boru hatları ve diğer kolay!ıklar sanki smır yokmuş gibi geçirilmişti.
Sovyetler Birliği dağıldıktan ve 15 bağımsız devlet ortaya çıktıktan sonra
Rusya ekonomik ve siyasal devolarak kaldı. Kuşkusuz, Sovyet-Rus imparator~
luğundan en önemli ayrılma Ulaayna'mnkiydi. Yeni Avrupa'da. Ukrayna, toprak
bakımından en büyük devlet, nüfus bakunından da en büyüklerden birisi olacaktı. Sanayi Devrimi buraya Ulaayna'nın Sovyetlerle birleşmesinden çok önce gelmişti.
Günümüzde Ukrayna, büyük çapta tarımsal, milliyetçi batısı ve güçlü bir şekilde Ruslaşmış, sanayileşmiş doğusu ile bağımsız bir ülkedir. Bununla birlikte,
halen Ulaayna sanayisinin Rusya'nın hammadde ve eneıjisine ihtiyacı varken,
Rusya'nın da gıda maddeleri de dahil Ukrayna mallarına ihtiyacı vardır; Rusya'nın Avrupa'ya uzanan boruhatları da Ulaayna'dan geçmektedir. Sınırın Rusya tarafında olanların hiç biri Ukrayna tarafında olanlarla çakışmamaktadır. Ukrayna bağımsızlığını kazandığında, Rusya anahtar sanayi bölgelerinden birisini
elinden kaçırmış oluyordu.
Rusya
Merkezi Sanayi Bölgesi, daha önce belirtildiği gibi, Rusya'nın en eski ve en
geniş sanayi bölgesidir ve sanayi faaliyetleri, aynen Paris ve Londra için de geçerli olan nedenlerden (büyük bir yerel pazar, belli başlı yolların birleşme yeri
olması, güçlü merkeziyet durumu, bol işgücünün varlığı) dolayı Moskova'da
odaklanınıştır. Hafif imalat Çarlık zamanından beri vardır, fakat ağır sanayi bölgeye Sovyet rejimi sırasında eklenmiştir. Bu bölge, batıda Smolensk, güneyde
Voroneç, doğuda Kirov ve kuzeyde Rıbinsk arasmda uzanır. Rusya'nın yine eski
bir bölgesi olan St.Petersburg özellikle liman olanaklarından yararlanarak ha ınmaddelerin getirilmesi, ürünün dağıtılması gibi kolaylıkları eskiden beri sanayi
faaliyetlerinin gelişmesinde roloynamıştır. St.Petersburg 'un bir özelliği de ülkedeki sanayileşmede usta işçi temininde kaynak görevi görmüş olmasıdır.
Orta Volga Bölgesi'nde de sanayipin gelişmesi yenidir. Ortdokuzuncu yüzyılda ve yirminci yüzyılın bir bölümünde bölgede tümüyle tarım egemendi. Bölgede tarımın modernleştirilmesi girişimlerinde sanayi özellikle tarımın makineleşmesini sağlayacak bir yapı kazanmış; başka sözcüklerle tarımsal araç-gereç
imal eden tesisler buradaki gelişmede öncü olmuştur. 1940'larda Volga-Ural
alanında petrol bulunması ve Il.Dünya Savaşı'ndan sonra bir dizi baraj yapılarak
elektrik eneıjisinin bol ve ucuz hale gelmesi, Volga'nın kanallarla hem Moskova'ya hem de Don Nehri'ne bağlanarak hanunaddenin taşınmasının kolaylaşması da Orta Volga'nın Rusya'nın önemli bir enerji merkezi olmasına olanak sağlamıştı. Samara (eski Kuiybişev) bir petrol rafineri merkezi haline geldi, Saratov'-
SANAYiNIN DAGILlŞI VE SANAYI BÖLGELERI
481
da kimyasal maddeler sanayisi gelişti ve Volgograd da metaluıji konusunda
özelleşti. Günümüzde de Volga bölgesinin Rusya sanayisine katkısı sürmektedir.
Volga bölgesinin doğusunda uzanan Urallar sanayi bölgesi de II. Dünya Savaşı'ndan sonra hızla gelişmiştir. Muazzam miktarlardaki maden cevherleri (bakır, demir, krom, boksit, nikel ve daha birçokları) bu bölgenin gelişmesinin rastlantısal olmadığına işaret eder. Sibirya'daki merkezlerı e birlikte, Urallar. Rusya'da imal edilen demir-çeliğin yarıdan fazlasını vermektedirler. Sibirya'da ise
üç sanayi bölgesi gelişme halindedir. Urallar'ın 2000 lun kadar güneydoğusunda
Kuznetsk Havzası (ya da Kuzbas) 1930'larda özellikle Urallaı'a kömür sağlamak amacıyla gelişmeye başlamıştı; sonra kömür önemini kaybetti, fakat demir
cevheri değerlendirilince buradaki şehirler de büyümeye başladılar (Novosibirsk
ve Tomsk gibi). Kuzbas ile Baykal Gölü arasında Krasnoyarsk-Baykal Koridoru
Transsibirya demiryolunun ve birkaç büyük akarsuyun hizmet verdiği zengin
kaynaklara sahip bir bölgedir. Büyük merkezlerden uzaklığı, petrololmaması ve
yatırımsızlık daha fazla gelişmesini engellernektedir. Uzakdoğu ise, esas olarak,
Pasifik kıyısındaki Vladivostok üzerinde odaklaşmıştır ve maden körnürü ve demir cevherinin ötesindeki kaynaklarıyla muazzam bir gelişme potansiyeline sahiptir. Rusya'nın Pasifik' e penceresi ve Çin'e kapısı olan bu bölgenin geliştirilmesi, 10 zaman dilimi ötedeki Moskova'daki reformcuların başlıca hedefi gibi
görünmektedir.
ORYANTAL SANAYiLEŞME: DOGU ASYA SANAyi BÖLGELERi
Sanayi Devrimi'nden iki yüz yıl sonra, Doğu Asya sanayileşmenin kaynayan kazanı olmuştur. Japonya'dan Guangdong'a, Güney Kore'den Singapur'a Pasifik
Okyanusu'na sınırı olan adalar, bölgeler ve şehirler, Pasifik Kenan coğrafi terimini ekonomik fırsatlarla eş anlamlı hale getiren bir sanayileşme fırtınasına yakalanmışlardır. İngiltere'nin Midlands'İıide Sanayi Devrimi'nin ilk dalgalarını
yaşayan şehirlerin o günlerini şimdi Dalian, Şanghay, Şenzen vb. tekrar yaşamaktadırlar. Duınanlı sanayilerin yarattığı kirli hava bu şehirlerin üzerinde asılı
durmaktadır. Caddeler, hayvanların çektiği arabalardan ve aşırı yüklenmiş bisikletIerden kamyon ve otobüslere kadar değişen vasıtaların yarattığı trafik karınaşasıyla tıkanmıştır. Buldozerler, genişleyen şehirlerin kenarlarındaki çıkmalı, kireınit damlı güzel evlerin yerini yüzsüz, gri apartmanların alması için eski Çin'in anılarını yıkıp götürmektedir.
Doğu Asya'nın Pasifik Kenarı'nın her tarafı bu tür belirtileri gösterınez. Halen Çin'in kıyı kesimleri sanayileşmektedir; fakat bu Japonya ve Singapur'dan
çıkarak akınaya başlayan bir olgudur. Tayvan ve Güney Kore orta aşamaya gelirken, Vietnam ise Çin'in çok gerisinde kalmıştır. Fakat işaretler de çok açıktır:
Bütünüyle alındığında, Doğu Asya dünyanın en verimli sanayi bölgeleri kümelenme alanı haline gelmektedir. Halen Çin ekonomisi A.B.D. ve Japonya'dan
482
EKONOMiK COGRAFYA: KÜRESELLEŞME VE KALKıNMA
sonra dünyadaki üçüncü büyük ekonomidir. Güney Kore, Tayvan, Hong Kong
ve Singapur o kadar başarılıdırlar ki Pasifik Kenarı'nın "Dört Kaplan"ı ya da
"küçük ejderhalar" olarak anılmaktadırlar. Gerçek kaplanlar ise Japonya ve
Çin'dir (Japonya aynı zamanda "büyük ejderha"dır).
Japon Mucizesi: Nasıl ve Neden
Japonya, Sanayi Devrimi'nin meydana geldiği merkezi alanın çok uzağında kalmış fakat yüz yıldan az bir süre içinde dünyanın önde gelen sanayi ülkeleri arasına katılmayı başarmıştır. Japonya'nın çok sınırlı bir doğal kaynak tabanına sahip olduğu düşünüldüğünde, bu gelişmenin göz kamaştırıcı olduğu görülür. Gerçekten de, Japonya'nın hiç petrolü yoktur; demir cevheri ve maden kömürü yetersizdir. Temel hammaddelerden yoksun olması ve bunları dünyanın her tarafından ithal etmesine karşılık, bugün Asya'da Hindistan, Çin ya da Endonezya
ile karşılaştırılamayacak, en yüksek teknolojiyi kullanan sanayi faaliyetlerine sahiptir. Bazı araştırıcılar bunu Japonya'nın gerek siyasal gerek ekonomik sömürgeciliğe sahne olmamasına bağlamaktadırlar. Günümüzde dünyanın ikinci büyük gücü haline gelmesi tek sözcükle "mucize" olarak tanımlanmaktadır.
Aslında, Japonya, şimdiki başarısından çok önce kapasitesine özel bir önem
vermeye başlamıştı. Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Pasifik sorunlarıyla
karşı karşıya geldiğinde bir modernleşme ve kolonizasyon kampanyasını gerekli
görmüştü. Meiji restorasyonu sırasında da, diğer birçok gelişme yanında, Japonya'nın yerel sanayi faaliyetlerinde modernleşmeye gidildi. Eğitimden ulaşıma
kadar birçok konuda İngilizlerle işbirliği yapıldı (Japonya'da trafiğin günümüzde de soldan olması o günlerden kalmadır). Japonlar, İngiliz emperyalist tarihini
de, kısmen, kendilerine örnek aldılar ve Kore, Tayvan ve Çin anakarasında genişlemeye başlayan sömürge imparatorluğundan hammaddeler kısa zamanda Japonya'nın büyüyen sanayi sektörüne akınaya başladı. Fakat, başlangıçta büyük
başarılar sağlayan gelişmeler Il.Dünya Savaşı sonunda bu ülkeye felaket getirdi;
atom bombasının iki şehrini de yok etmesiyle 1945'de Japonya'da Amerikan dönemi başlıyordu. Onbeş-yirmi yıl içinde Japonya savaşta kaybettiği şeyi, "küresel imparatorluğu" bu kez ekonomisiyle ele geçiriyer ve yüzyıldan kısa bir zaman içinde ikinci kez Japonlar kargaşayı zafere dönüştürüyorlardı.
Japonya'nın kaynak tabanının çok kısıtlı olması sanayi faaliyetlerini de dış
kaynaklara bağımlı kılmıştır. Aslında, modem dönemli sanayi stratejisi, Japonya'da üretime Japon girişimleri ve Japon kontrolüyle başlamak şeklindeydi. Japon bisiklet sanayisinin gelişmesi bu konuda çok iyi bir fikir verebilir: Japonya'ya gelen ilk ithal malları arasmda bisiklet en çok tutulanıydı. Japonlar bisiklet imalatına çeşitli bisiklet tamirci dükkanıarının bisikletin farklı parçalarının
yapımında uzmanlaştığı bir zamanda girdiler. Tamirci dükkanıarına ısmarlanan
parçaların bisiklet halinde montajı oldukça kolay bir yoldu ve böylece tamamen
Japon yapımı bisikletler elde ediliyordu. Bu yolla Japonlar kendi bisiklet sanayi-
SANAYININ DAGILlŞI VE SANAYI BÖLGELERI
483
lerini kurarken, aym zamanda da yabancı sermayeye dayanmaksızın imalat teknolojisinde deney geliştirmiş oluyorlardı. Günümüzde Japonya dünyanın önde
gelen bisiklet dışsatımcısıdır; bisiklet sanayisi bu ülkede otomotiv sanayisine de
bir sıçrama tahtası oluşturmuştur (Jacob 1969).
Hemen bütün dünya ülkelerinde gerçekleşmekte olan merkezden uzaklaşmaya karşılık, Japonya'da sanayi faaliyetleri belirli alanlarda toplanmıştır. Bunların başlıcaları; (i )Kanto Ovası (Tokyo, Yokohama, Kawasaki); (2)Kansai kesimi; (3)Nagoya; (4)Kitakiyıışu; (S)Niigata; (6)Toyama; (7)Muroran'dır. Japonya
nüfusunun yaklaşık üçte birinin yaşadığı ve aynı zamanda Japonya'nın en verimli tarımsal alanlarının bulunduğu Kanto Ovası'nda Tokyo-Yokohama-Kawasaki metropoliten alanında bulunan sanayi faaliyetleri ülkenin en büyük sanayi bölgesini meydana getirmişlerdir. Japonya sanayisinin yaklaşık beşte biri
buradadır. Bu alanda sanayi faaliyetlerinin gelişmesinde büyük bir ticari, siyasal
ve kültürel merkez olan Tokyo'nun varlığı özel bir roloynamıştır.
~
.
."'~.
,
o
~.
ç-+.!
~'
..
ŞekilSO: Japonya'nın sanayi bölgeleri.
'"
~
_l>ojh<.sa
I.K.iI>
•••~.~
••
)(" •••••0
L.~
'<1 d
•••
• ~I"i~
=ıkıtoo:,,,.' ••• 'Marı
I>OIOtii"
Liman şehirlerinin ülke içine mükemmel bir demiryolu şebekesiyle, ülke dışına
da güçlü bir deniz filosuyla bağlanmış olmaları, gerek hammadde sağlanmasında
gerekse dünya pazarlarına erişmede büyük kolaylık sağlamıştır. Tokyo- Yokohaına-Kawasaki metropoliten alanı, ülke yılhk üretiminin beşte birini sağlayarak
Japonya'nın başlıca imalat kompleksi haline gelmiştir ama bu sanayi faaliyetleri
için hammaddeler çok uzaklardan gelmektedir. Önıeğin Tokyo Filipinler, Malezya, Avustralya, Hindistan ve hatta Afrika'dan gelen demir cevherini, Avustralya ve Kuzey Amerika'dan gelen maden kömürünü ve Ortadoğu ve Endonezya'dan gelen petrolü kullanarak Japonya'nın başlıca çelik üreticileri arasına girmiştir. Kanto Ovası kendi kitlesel nüfusu için yeterli gıdayı üretemez; Japonya'nın diğer kesimlerinden olduğu gibi, Kanada, A.B.D. ve Avustralya'dan da
484
EKONOMIK CO(jRAFYA:
KÜRESELLEŞME VE KAlI~INMA
alım yapmak zorundadır.
Bu yüzden de, Tokyo, gıda, hammadde
ve başka maddelerde büyük bir çeşitliliğe sahip pazarları için dış ticarete dayanır.
Kobe-Kyoto-Osaka
üçgeninin
oluşturduğu
Karısal kesimi Japonya'nın
ikinci büyük sanayi bölgesidir.
Bu alan Kanto Ovası'yla
rekabet edebilecek
duruma
gelmiştir.
Ağırlık demir-çelik
sanayisindedir;
buna bağlı olarak gemi tezgahları
ile uçak ve makine, kimyasal maddeler
imalatı başta gelen sektörlerdir.
Burada
gelişen şehirsel yoğunluk
alanı -aslında Tokyo'ya
kadar uzatılarak- sık sık- To- ~
kaido Megalopolisi-Tokaido
Megaroporisır" olarak da anılır. Burada Kobe, Japonya'da
denizden
arazi kazanma
faaliyetlerinin
en yoğun olduğu yerdir ve de
denizden kazanılan alanların önemli bir bölümü de yine sanayi faaliyetlerine
ayrılmıştır.
Japonya'da
denizden
arazi kazanma
faaliyetlerinin
başlıca özellikleriyle, bu konuda dünyadaki
diğer önemli ülke olan Hollanda'nmkilerin
karşılaştırılması oldukça ilginçtir:
Denizden Kazanılan Arazi: Japonya ve Hollanda
Denizden arazi kazanılmasında öncü olan ve geniş polderlere sahip bulunan Hcllan.
da'dan sonra Japonya ikinci ülke olarak ortaya çıkmıştır. Ancak iki ülkedeki arazi
kazanma çabalarında üç temel farklılık vardır: Birincisi, Hollanda po Iderleri Japonya'da denizden kazanılan alanların yaklaşık yüz katıdır (Japonya'da
1,949 ha; Hollanda'da 165,000 ha); ikincisi, kullanılan yöntemler farklıdır: Hollandalılar suyu boşaltarak deniz tabanını yeni araziler haline dönüştürmekte, Japonlar ise taş ve toprakla denizi doldurmaktadırlar;
üçüncüsü ise, ortaya çıkan araziden yararlanma
amaçları iki ülkede birbirinden farklıdır.
Japonya'da denizden arazi kazanma faaliyetlerinin en yoğun olduğu yer, belirtildiği gibi, Kobe şehri kıyılandır. Japonya'nın ilk ve dünya sıralamasındaki üçüncü
büyük limanı olan Kobe şehri 1,5 milyon nüfusa sahiptir ve bu nüfusun büyük kısmı
da güneyde Kobe Körfezi ile kuzeyde Rokko Dağları arasındaki yaklaşık 2-4 kın genişlik ve 30 k111uzunluktaki dar bir kıyı şeridi üzerinde yaşamaktadırlar.
Bu dururu
denizden arazi kazarımayla ilgili büyük bir projenin, "Dağdan Del/ize" projesinin,
uygulanmasını zorunlu kılmıştı (Coııch 1993). Arazi kazanma faaliyetleri de şehrin
hemen kıyısındaki küçük kesimlerin deldurulması yoluyla 1960'larda başlamış ve
kazanılan arazinin tümü sanayi ve liman faaliyetlerine aynlmıştı. Daha büyük bir
proje kıyıdan biraz açıklarda bir ada oluşturmak şeklinde (Liman Adası-Port Island)
1980'lerin başında uygulamaya konuldu. Halen bu ada iki katına çıkarılmaya çalışılmakta ve bunun biraz uzağında, yaklaşık aynı büyüklükte, bir başka adanın, Rokko
Adası'nın (530 ha), büyük ölçüde tamamlanan inşaatı da sürdürülınektedir.
36 Tokyo'dan Osaka'ya kadar uzanan Pasifik Kıyısı'nın birbirinden bağımsız bir metropoliten bölgeler zinciri değil fakat "karşılıklı bağlantılılık" durumunun birleştirerek meydana getirdiği ıek bir
şehirsel alem (megalopolis) olduğu ileri sürülerek Tokaido Megaraporisli (Hanes 1993) adı kullanılmaktadır. Bu karşılıklı bağlanlının ve Tokaido nıegalopolisinin gözle görülebilir en önemli
senıbolü 1964'de Tokyo Olinıpiyatları için Tokyo ile Osaka arasında yapımı tanıaınlanan, yolcuları inanılrnaz bir hızla taşıyarak iki şehir arasındaki zaman-mesafeyi sekiz saatten üç saate indi
ren "şinkansen-nıerıııi Ireı/'dir (Gober 1997).
SANAYININ DA(jILlŞI VE SANAYI BÖLGELERi
Şekil sı: Denizden arazinin en çok kazonıldıgı yer: Kobe şehri kıyıları (sağda)
ve Liman Adası'nda arazi kuliaruhşı.
485
'-'--'
~~
~
J
~i!
~
Port Island'ın güneyine doğru, esas olarak iç hatlar için kullanılacak bir havalimanı
adası henüz inşa halindeyken, Kobe Körfezi 'nde iyice güney kesimde, bu kez uluslararası uçuşlar için, daha da büyük yeni bir havalimanı inşa edilmektedir, Bunun,
1994'den itibaren, Kobe'nin 25 km kadar doğusunda kalan Osaka havalimanındaki
tıkanıklığı gidennesi beklenmektedir.
İlke olarak bu adaların inşa tarzları aynıdır:
Şehrin gerisinde yer alan Rokko Dağları'ndan çıkarılan taş ve toprak kıyıya taşınmakta, gemiye yüklenınekte ve yaratılması düşünülen arazi deniz seviyesinde belirinceye kadar Kobe Körfezi'nin oldukça sığ olan sularına boşaltılmaktadır.
Port Island'ın (436 ha) yüzölçümünün
yarıdan fazlasını deklar ve diğer liman
fonksiyonları kaplamaktadır ve bütün bunlar da adanın 14 km'Iik kıyı sı boyunca yer
almışlardır. Adanın tanı ortasında da 20,000 kişiyi barındırabilecek
dükkan, park,
okul vb. gibi olanaklara sahip yüksek binalar halindeki konutlar yer almaktadır.
Ada, Kobe şehir merkezine bir kara ve demiryolu köprüsü ile bağlıdır. Demiryolu
tamamen bilgisayarla yönetilmekte ve sürücüsü olmayan trenler her gün şehre ve şehirden adaya yaklaşık 65,000 yolcu taşımaktadırtar.
Projenin bir yan )itkisi de Rokko Da~1n-b'nda taş ve toprak çıkarınıı sonucu düzleştiriImiş olan alanlarda, SUl/W Yeni Şehri adıylar çok büyük yeni şehirsel mekanların oluşturulmasıdır (Meijer 1993). Kobe şehir merkezinde hiç yer olnıadığı için büyük önenı taşıyan bu projeye göre yapılan binalar 200,000 kişinin her türlü talebini
karşılayacak kolaylıklara sahiptir. Bununla birlikte, Japonya'da meydana gelen ve
Kobe 'yi yerle bir eden son büyük depremde en büyük hasarlardan bazıları da denizden doldunılan bu alanlarda olmuştu.
Japonya'daki
bir diğer sanayi bölgesi olan Nagoya'nın
merkezini önemli bir dış
ticaret limanı olan Nagoya şehri oluşturmaktadır.
Dokuma,
kimyasal
maddeler
ve seramik imalatı uzun süre bölgenin
özelliğini
yansıtnıışlardır;
yakın zamanlarda ise motorlu
araç imalatı
gelişmiştir.
En etkileyici gelişme de Inlaııd Denizi'nın
(esas olarak Kyuşu ile Honşu adaları arasıııdaki
Şimonoseki
Boğazı'nın
iki yanında) batı girişinde meydana gelmiştir ve burada Kyuşu'nun
kuzeyindeki
beş şehrin meydana getirdiği bir konur-
486
EKONOMIK COl:>RAFYA: KÜRESELLEŞME
VE KALKıNMA
basyon, Japonya'nın dördüncü imalat kompleksi ve önemli bir ekonomik bölgesi
olan Kitakyuşu bulunmaktadır. Kitakyuşu konurbasyonu (1.8 milyon) bir zamanlar Japonya'daki en büyük (ve de ilk) çelik fabrikasını barındıran, gittikçe
tükenmekte olan maden kömürü yataklarina sahip Yawata'yı da içine alır. Seto
İç Denizi'nin batı kenan büyük avantajlara sahiptir; bunların başında da Kore ve .
Çin ile yapılacak ticaret, Asya anakarası ile sürdürülecek ilişkiler için burası bir
kapı görevi görebilecektir. İç deniz kıyısında Hiroşima-Kure şehirsel alanı (1.9)
ağır sanayi de içeren bir sanayi temeline sahipken, Kore Boğazı kıyısında Fuku,
oka (1.9 milyon) ve Nagasaki (550,000), birincisi bir sanayi şehri, ikincisi de
büyük bir gemi inşa şehri olarak başlıca merkezler halindedir.
Niigata bölgesi Japonya'nın Japon Denizi kıyısında gelişmiş en Önemli sanayi alaıııdır. Sanayi tesisleri Şinano Nehri boyunca yayılmış bulunmaktadır.
Dokuma tesisleriyle başlayan sanayi, kimyasal maddeler, gemi yapımı, petrol rafınerileriyle sürmüştür. Niigata şehrinin güneyinde yer alan Toyama şehri merkez olmak üzere, Teyama Körfezi çevresinde yer almış olan sanayi faaliyetleri
ise yakın zamanlarda gelişmiştir. Sanayinin gelişmesinde ucuz hidroelektrik
enerjinin elde edilebilirliği başrolü oynamıştır. Kimyasal maddeler elektro-siderıııji, kağıt ve dokuma sanayi kolları gelişmiştir.
Japonya'nın her yerinde, Hokkaidonun soğuk kuzey adalarında bile onbinlerce sanayi tesisi faaliyettedir. Hokkaido'daki Muroran şehri izole bir sanayi
alaııı sayılabilir. Mükemmel bir limana sahip olan Muroran'da demir-çelik sanayisi sanayide çalışanların dörtte üçünden fazlasını istihdam etmiş durumdadır.
Çin
Doğudaki her alan kendi kültürüne ve özel sorunlarına uygun bir program yoluyla sanayileşmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti sıradan bir kalkınmakta
olan ülke durumundan uzaktır; milyarın üzerindeki nüfusu dünyanın en büyük ve en eski
kültürlerinden birini temsil etmektedir. Cumhuriyet, Çiniileri geçmişte yaşadıklarından daha yüksek hayat standartlarına ulaştıracak şekilde örgütlenmiştir -bumı rağmen, hillil kişi başına kaleri tüketimi Batı Avrupa ve Amerikan standartlarının çok altındadır. Çin nükleer donanımlara önem vermeye başlamış, uzaya
uydu göndermiş ve petrolde kendi kendisine yeterli hale gelmiştir. Uzak iç kısınılarda büyük sanayi kompleksieri inşa edilmiş ve hatta Çinliler gelişmekte
olan dünyada, özellikle Afrika'da geniş dış yardım programları sürdürürken,
İran gibi bazı ülkelerle de nükleer tesis inşa etme yolunda anlaşmalar yapmıştır.
Ama Çin sanayileşmiş modern bir ülke değildir; nüfusuının yüzde 50'den fazlası
hala köylüdür.
•
Çin kaynak tabanı hayret vericidir: Demir cevheri, yaşamsal kaynaklar bakımından Çin'i dünyada üçüncü duruma geçirmektedir. Çin, aynı zamanda, dünyanın en büyük tungsten yataklarına, buna eşit miktarda manganez, molibden ve
SANAYININ DAl:>ILlŞI VE SANAYI BÖLGELERi
487
antimona sahiptir. Çin'in maden kömürü yatakları en az dünyanın yüzde 20'si
kadar tutmaktadır. Halen petrolde kendi kendi yeterli dunnnda olan Çin'de kişi
başına tüketim miktarı ise etkileyici bir şekilde artmamaktadır. Sarı Deniz ve
Doğu Çin Denizi'ndeki açık deniz yataklannın da Ortadoğu'dakilerle
rekabet
edecek kadar geniş oldukları hesaplanmaktadır. Hidroelektrik potansiyelin dünya toplamının yüzde 15' i kadar olduğu sanılmakla birlikte, bu kaynak mevsimlere son derece bağlılık gösterir.
Çin'in günümüzdeki göz kamaştıran teknolojik başarıları devletin yüksek
öncelikler üzerinde yoğunlaşmasından dolayıdır. Çin'de 1949 yılında yeni rejimin iş başına gelmesiyle sanayi de yeni bir karakter kazanmıştı. Sanayiyi iç kesimlere yaymayı hedef edinen Çin komünistleri, Sovyet modelini izleyerek, önce
ağır demir sanayisi üzerinde durmuşlar; tüketim malları üretimi ise en sonda gelmiştir. 1950'lerden başlayarak Sovyetler Birliği 290 sanayi ve madencilik kompleksinin inşası (ya da yeniden inşası) için Çin' e yardım etmişti. Sovyet teknisyenIerin 1960'ların ortalarında aniden çekilmesinden önce bu tesislerin ancak
yarısı. tamamlanabilmişti.
1955'den sonra da Çin-Sovyet ilişkilerinin gerilemesiyle Çin kendi kaynaklarını ve sanayileşme planını, "Büyük Atılım" programına uygun olarak, geliştirmeye zorlanmıştı. Bu programın esasını da "arka bahçe fırın kampanyası" olarak bilinen bir alt program oluşturuyordu. Çin, demir-çelikte kendi kendisine yeterli hale bu programa uygun olarak evlerin arka bahçelerindeki (ya da avlularındaki) ekmek fırınlanru minyatür ergitme fırınları halinde kullanarak gelmiştir.
Yerelolarak üretilen odun körnürü ya da dııng, yine yerelolarak elde edilen düşük gradolu demir cevheri (ve hatta hurda demir) ise hammaddeyi oluşturuyordu. Çin üretimini yüzde 300-400 oranmda arttırmış, fakat üretimin çoğu daha
sonraki işlemlerde kullanılamayacak kad~];,düşük dereceli olarak kalmıştı. Deıniryolu ağları demir-çe'lik ve hammaddelerin büyük hacimli taşınması için birbirine bağlanmıştı; fakat odun körnürü elde etmek için ormanların ortadan kaldırılması erozyon ve sel felaketlerinin artmasına yol açmıştı. Ticari maden körnürü ve demir rezervleri gereksiz bir şekilde yanlış madencilik siyasetiyle hızla
boşaltılmış olduğundan, bir hata olarak kabul edilen "Büyük Atılım" programı da
terkedilmişti.
Japonların 19 ı7'de Anşan 'da kurdukları tesislerin büyültülmesiyle Kuzeydoğu (eskiden Mançurya olarak bilinen, şimdiki Çin'de ise Dongbei denilen)
kesimi ülkenin en önemli demir sanayi merkezi haline gelmiştir. Burada yer alan
5 milyon nüfuslu Şenyang, metalurji, makine ve başka büyük fabrikalarıyla
"Çin 'in Pittsburgh"u haline gelmiştir. Bölgesel başkent Tiençin ve limanı etrafında odaklaşan ve daha çok Kuzeydoğu bölgesiyle birlikte kabul edilen Kuzey
ise Tiençin-Beijing kompleksi halinde Çin 'in sanayi "kalbi" durumundadır.
488
EKONOMiK COGRAFYA: KÜRESELLEŞME
SANAYiNIN DAGILlŞI VE SANAyi BÖLGELERi
VE KALKıNMA"
ıniştL Savaşın yarattığı tahribat akılda tutulursa, bu ülkenin dünyada sanayideki
katına değer bakımından 12'inci sırada gelme başarısı daha iyi anlaştlacaktır.
Güney Kore büyük miktarlarda Amerikan yardımı almakla birlikte, ekonomik
_ başarılarını kendi çabasıyla kazanmıştır. Bu başarının anahtarı "devletin ekonomiye yüksek derecede rrıüdahalesi'tdir.
1962'den itibaren birbirini izleyen 5'er
yıllık dönemler halinde hazırlanan ekonomik kalkmma planları, zaman içinde
hedeflerini değiştirip, başka başka sanayi sektörlerinde yoğunlaştırarak, ülkenin
ekonomik kalkınma ve sanayileşmesini sağlamıştır (hemen hemen aynı yıllarda
Türkiye'de de 5'er yıllık kalkınma planları hazırlandığmı; ancak aynı sonuca
ulaşamadığımızı da vurgulayalım).
Ülkenin ikinci büyük sanayi merkezi ülkenin en büyük şehri Şanghay etni~
fında gelişmiştir. Komünist plancılar, Çang Nehri (eski adıyla Yangçe) ağzında~
ki büyük liman üzerinde yer alan Şanghay'ın tam potansiyelini kullanmasl;1a
izin vennemişler; Beijing- Tiençin kompleksini tercih etmişlerdi, Şanghav. Wuhan arasında gelişen ve Çongking çevresinde de yoğunluk gösteren çang kesimi, ulusal ekonomiye katkıları bakımından Kuzeydoğu'yu geçmiştir. Şanghay,
1989'da Çin toplam sanayi üretiminin yüzde ıO'unu vermiş, ülke toplam gelirinin yüzde 14'ünü sağlamıştır; daha da önemlisi ticaret fonksiyonudur: Çin dış ticaretinin yaklaşık dörtte biri Şanghay !imanından geçmektedir.
Çin' in bugünkü ekonomik siyasetleri eskisinden (Mao'nun 1976'da ölümünden öncesi ve hemen sonrasından) oldukça farklıdır. Hala komünist yönetim olmakla birlikte, Çin yönetimi, geçmiş 30 yılın ekonomi siyasetini tersine çevirecek yeni deneyimlere girişmiş ve pazara göre ayarlanmış bir mecraya girmiştir,
Bundan başka, Pasifik kıyısında 5 Özel Ekonomik Kuşak (Serbest Ticaret Bölgesi) ve 14 "Açık Şehir" yabancı yatırımları teşvik edecek açık deniz kıyıları
(off-shore) haline dönüştürülmüşlerdir.
Örneğin, komünist rejim sırasında dördüncü derecede önemli bir alan olan Güneyde Guangdong'da sanayi bulunmak:
la birlikte, burası ve merkezi Guangço (eski adıyla Kanton) şehri de pek tutulmamıştı. Maden ve enerji kaynaklarının kısıtlı olması Guangdong sanayi kuşağının kuzeyle rekabetini olanaksızlaşnrrnıştı. Fakat serbest bölge olarak ayrılma-:
sıyla sanayide yıllık yüzde 20 büyüme göstermiştir. Serbest bölgelerden bir diğeri olan Şenzen de Hong Kong'a bitişik konumundan yararlanarak sanayi ve nüfus bakımından dünyanın en hızlı büyüyen şehri haline gelmiştir. Hong Kong'un
da Çin'e geçmesiyle birlikte, Şenzetı-Hong Kong-Guangdong
kompleksinin
Çin'in Japonya'ya ve geri kalan "Üç Kaplan"a cevabı olacağı sanılmaktadır,
489
>
Güney Kore sanayileşmesini esas olarak ucuz işgücüne dayandırmalda birlikte, daha başlangıçtan itibaren özellilde eğitimin kalitesini ve teknoloji kullanımıyla teknolojik düzeyini de arttırmıştır. Yabancı yatırımlar, devletin payıyla sıııırlı tutulına konusunda sıkı kurallara bağlı kalarak, teşvik edilmiş; yakın
zamanlarda da ortak yatırımlar üzerinde durulmaya başlanmıştır. B u gelişmelerin sonucunda, Güney Kore, Samsung ve Hyuııdai gibi, dünyanın en büyük pazarlarında bile yer alabilen kendi küresel şirketlerini de yaratabilmiştir.
Güney Kore üç büyük sanayi bölgesinde otomobilden piyanoya, hesap makinelerinden bilgisayarlara kadar çeşitli ihraç ürünleri imal etmektedir. Bunlardan
birisi başkent Seul (22 milyon nüfuslu) çevresinde merkezileşirken, diğer ikisi
ise yarımadanın güney ucuna doğru, biri Pusan, diğeri de Kwangju çevresinde
gelişmişlerdir.
Güneyde Tayvan, "Pasifik Kenar:" boyunca büyüyen bir başka sanayi gücüdÜL Tayvan adası ne çok büyük ne de çok nüfusludur (Güney Kore'nin 49 milyon nüfusuna karşılık burada 23 milyon) fakat olağanüstü bir üretim gerçekleştirmektedir. Tayvanm ekonomik plancıları, Japonya 'yla rekabeti sürdürmek için
Asya'nın "DÖRT KAPLAN"1
emek-yoğun
imalat ••faaliyetlerinden
"Yiiksek-teknoloji
sanayilerine
doğru
kaymışlardır. Kişisel bilgisayarlar, telekomünikasyon araçları, hassas elektronik
Yaklaşık 20 yıl öncesine kadar Japonya Doğu Asya'nın sanayi coğrafyasına hiç
aletler ve başka yüksek-teknoloji ürünleri Tayvan tesislerinden dünya pazarlarıbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde egemendi, Başka sanayi toplanma alanna akmaktadır. Bu sanayi kolları usta işgücünün avantajlarını kullanmakta ve
ları da bulunuyordu; fakat bunlar Japon sanayisi için bir tehdit oluşturmadıkları
gibi, ölçek bakımından da bu ülkeye yaklaşamıyorlardı. 20 yıl içinde, "büyük ei~--!~t •.• uzak pazarlardan kitlesel miktarda hammadde ithaline de en az ihtiyaç duyuran
sanayi kolları olmaktadır. Başkent Taipei (8 milyon nüfuslu), ülke sanayi kompderha" ya da "büyük kaplan" Japonya tartışmasız liderfiğini hala sürüyorsa da,
leksinin odak noktasıdır ve adanın kuzey ve kuzeybatı kesimini kaplamaktadır.
Doğu ve Güneydoğu Asya'nın "küçük ejderhalar" denilen ülkelerinden -Güney
Kore, Tayvan, Hong Kong ve Singapur- gelen ve gittikçe artan bir rekabetle kar50 yıl kadar önce yalnızca bir ticaret noktası olan Hong Kong:", dokuma ve
şı karşıya kalmışnr. Toplam dışsatımıarı Japonya'nın dışsatımunn yüzde 80'ine
hafif imalat ürünleriyle patlama yaparak 1950'lerde dünya ekonomik sahnesine
eşit olan bu ülkeler, son birkaç yıldır olduğu gibi ekonomik sıkıntı içine düşseler
de, "Asya 'nın dört kap/anı" olarak da anılmaktadırlar.
Bu ülkeler arasmda Güney Kore, en başarılı Yeni Sanayileşen Ülke (NIC)
olarak kabul edilmektedir. Modern Güney Kore devleti 1945'de kurulmuştu ve
bağımsızlığı 1950-1953 arasındaki Kore Savaşı sırasında tekrar tehdit altına gir-
37 Hong Kong, üç kısımdan meydana gelir: Hong Kong adası (82 kın'), anakarada.
bu adanın karşısındaki Kowloon Yarımadası ve batıda, bitişiğinde New Territories denilen kısım, İngiliz egemenliği altındaki topraklar
1000 km"nin
altındaydı,
Nüfus 1991 'de 5,6 milyona varmıştı ve
bunun yüzde 98'i de Çirıliydi. Hong Kong Adası ve Kowloon Yarımadası, biri 1841 'de diğeri de
1860'da Çin tarafından
İngiltere'ye
devamlı verilmişti;
fakat New Territories'in
geri kaları
490
EKONOMiK COGRAFYA: KÜRESELLEŞME VE KALKıNMA
çıktı. Bu sanayi kollarındaki
başarı, Hong Kong'un
sanayi gücünü tanımlamada
kullanılan "ucuz işçi sendromu" sayesinde kazanılmış;
daha sonra elektrikli aletler, elektronik
eşya, ev aletleri vb. gibi maddelerin
üretimiyle
sanayi daha da gelişmiştir. Singapur, Tayvan ve Güney Kore ile birlikte ucuz ve üretken iş gücüne
dayanarak
dünyanın
sanayileşmiş
ülkeleri arasına katılan Hong Kong, Çin'den
gece-gündüz
akan göçmen akını gibi önemli sorununa rağmen, Uzak Doğu'daki
"Küçük Ejderhalar"
arasındaki yerini almıştır.
Hiç hammadde,
yakıt ya da güç kaynağı olmayan Hong Kong'un
tek sanayi
kaynağı da ucuz, son derece üretken ve yüksek derecede motive olmuş işgücüdür. Çin'deki
Devrim'den
sonra sürekli göçmen sorunuyla
karşı karşıya kalan
Hong Kong gıda maddesi ihtiyacının yüzde 80'den fazlasını ithal etmek zorunda
kalmıştı. "Sit" bakımından
sınırlanan
Hong Kong, situasyon
bakımından
sahip
olduğu avantajlar
sayesinde
gelişmiştir.
Bu avantajları,
Çin 'in dünyaya
açılan
kapısı, işlek bir liman, bir aktarma noktası ve mali merkez olmasıdır.
Yaklaşık
100 kmt'Iik küçük toprak parçası üzerinde, çoğu dokuma ve elektronik
eşya olmak üzere, beş binden fazla fabrika bulunmaktadır;
bunların
yüzde 80'i de
1947'den sonra kurulmuştur.
Hong Kong, 8 milyona yaklaşan nüfusuyla
ve kişi
başına 24,750$ geliriyle, artık Çin 'in bir parçası olduğu halde, hillil dünya ekonomisinde
ön sıralarda gelmektedir.
Ücretler,
Asya standartlarına
göre yüksek
A vrupa standartlarına
göre düşük olmakla birlikte, ücret düşüklüğü
tek başına
sanayileşmenin
nedeni değildir; düşük işgücü maliyeti üretkenlik
de düşük düzeyd ey se hiç bir anlam taşımaz. Hong Kong'daysa
işgücü hem çalışkan ve becerili hem de yüksek derecede üretkendir.
1 Temmuz
1997'de yönetimi
İngiliz egemenliğinden
artık tamamen
Çin'e
geçen, dünyada
kapitalizmin
gösteri yerlerinin
en büyüklerinden
birisi olan
Hong Kong'da
(adı da Sianggang/XianggarıgSAR olarak anılmaya
başlandı)
geçmiş uygulamaların
sürdürülüp
sürdürülmeyeceği
ya da komünist
kontrolün
ne şekilde gelişeceği
Hong Kong borsası
çok da Berrnuda'ya,
bilinmemektedir.
Üçüncü "Kaplan"ın
geleceği kuşkuludur.
listesinde
yer alan şirketlerin
yüzde 60'1 başka yerlere, en
Çin 'le birleşmeden
daha önce taşınmış bulunmaktadırlar.
Hong Kong'un
gelişme ve zenginleşmesini
sağlayan koşullar yeni rejirnle birlikte yıkılacak mı? Yoksa, bunun yerine, Çin, Hong Kong'un
girişimci ruhunu kendisi de mi üstlenecek?
merak edilenler bunlar (Phillips
1997) olmakla birlikte,
ikinci seçeneğin gerçekleşmekte
olduğuna dair belirtiler daha çoktur.
kısımları 1898'de 100 yıllığıııa kiralanmıştı. Mükemmel derin deniz limanıyla Hong Kong, Şanghay ile Singapur arasında batı Pasifik'in en önemli antreposudur.
Cinliler i940'larda başarılı bir
kampanya sonucu Hong Kong'u yeniden elde etmişti; ancak hem Beijing hem de Londra statükonun devamındaki avantajları da görmüşlerdi. İzolasyon ve komünist reorganizasyon
döneminde,
Hong Kong, Çin Halk Cumhuriyeti'nin
kendisine uzak kalan Batı Dünyası ile temasını sağlamada
en yakın, en uygun yer olmuştu.
SANAYiNiN DAGILlŞI VE SANAYI BÖLGELERI
491
Şehir-devlet
Slngapurun
sanayideki
gelişmesi
de, çok büyük ölçüde coğrafyasına bağlanmaktadır.
Malay Yarımadası'nın
ucunda stratejik bir konumda
bulunan Singapur, büyük kısmı Çinli olan (Malay ve Hintli azınlıklarla
birlikte)
4.7 ınilyon nüfuslu küçük bir ada-ülkedir.
1819'dan
başlayıp,
günümüzden
40
yıl kadar öncesine kadar Singapur, kauçuk, kütük, yağ gibi maddeler için bir antrepo (aktarrna noktası) idi. Günümüzde
ise gayrı safi iç hasılasının
yüzde 175'i
tutarında dışsatım yapmaktadır.
Singapur bunu iki şekilde sağlamaktadır:
Birincisi, hammadde ve yarı mamul madde ithal etmekte ve sonra bunları bir işlemden geçirip katma değer ekleyerek
tekrar ihraç etmektedir;
ikincisi de başka ülkelerin ihraç malları için aktarma noktası fonksiyonu
görmektedir.
Bunda çok
gelişmiş bir deniz limanı yanında, Asya'daki
en büyük havalimanı
olan Airtropolis Havalimanı da büyük rol oynamaktadır.
Sanayi mallarından,
gittikçe artan
bir şekilde de yüksek-teknoloji
ürünleri (dünya toplam bilgisayar
disk driverlarının yüzde 40'111ı veriyordu)
ihraç eden Singapur,
hizmet satarak ve küresel pazarlara danışmanlık
yaparak, kuaterrıer faaliyetler
için de bir merkez durumuna
gelmiştir; bir çabası da bölgesel tıp merkezi haline gelmektir.
"Dört Kaplan", Japonya ile rekabet ederken, yükselen işgücü ve üretim maliyetleri yüzünden
aynı zamanda birbirleriyle
de bir üstünlük mücadelesi
içinde
olmuşlardır.
Çin'in mantar gibi biten sanayi kompleksIerinden
Malezya ve Tayland'ın
(ve yakın bir gelecekte de Endonezya
ve Vietnam'ın)
sanayi tesislerine
kadar, Doğu ve Güneydoğu
Asya 'nın ekonomik coğrafyası
hızla değişime uğraınaktadır.
DÜNYANIN
DiGER YERLERiNDE SANAYiLEŞME
Dünyanın diğer yerlerindeki
sanayi yoğunlaşma
alanları dünya çapındaki sanayi
bölgelerine
göre ikinci, üçüncü derecede kalmaktadır.
Asya'da Tayland, Malezya, Endonezya
ve Vietnam (ve biraz da 'Filipinler) Pasifik Kenan 'ndaki diğer ülkelere ayak uydurmak
üzeredirler.
Fakat diğer yerlerdeki
gelişmeler
farklıdır:
Örneğin, aşağıda ele alınacak olan, Brezilya ve Meksika'da
önemli sanayi gelişmeleri görülürken,
Afrika'da
Kahire'nin
hinterlandında,
Güney Afrika'da Pretoria-Witwaterstrand-Vereeniging
kompleksinde,
Avustralya'da
ise son derece makineleşmiş sanayi faaliyetleri
şehirsel merkezler yakınında toplanmıştır.
Türkiye'de de sanayi faaliyetleri
ülkenin kuzeybatısında
en yoğun olmak
üzere, batı kesiminde
toplanma eğiliminde
olmuştur. Teşvik önlemleri sanayinin
yayılmasında
fazla başarılı olamamıştır.
Kalkınmakta
olan bölgelerde
yer alan
devlet yatırımları
ise karh işletmeler haline gelememişler
ve çoğu da kendi haline terk edilmiştir.
Marmara
bölgesi hillil ülkenin sanayi faaliyetlerinin
büyük
kısmının toplandığı
yerdir. Yalnızca İstanbul, tek başına, Türkiye'de
büyük sanayi (lO'dan fazla işçi çalıştıran)
tesislerinin
yüzde 40, bu tesislerde çalışanların
da yüzde 30'una sahip bulunmaktadır
(Türkiye'de
sanayi için bak: Ünal 2010).
492
EKONOMIK CO~RAFYA: KÜRESELLEŞME VE KALKıNMA
Önemli sayılabilecek
bir gelişme Hindistan'da meydana gelmektedir:
Bu ülkenin dev toprak ve nüfus büyüklüğüyle
orantılı değilse de, Hindistan ekonomisi
halen dünyada
onuncu durumdadır
ve değişen ekonomi
siyasetleri
sonucunda
sanayileşme
yayılmaktadır.
Hala sömürge dönemi başlangıç özelliklerini
taşıyan
sanayi faaliyetleri
en çok Kolkata (Doğu bölgesi -kimyasal
maddeler, pamuk ve
jüt sanayileri ve Çota Nagpur yataklarına dayanan demir-çelik
sanayisi), Mum,
bai (Batı bölgesi -ucuz elektrik sayesinde pamuklu dokuma ve kimyasal maddeler) ve Chennai City (Güney bölgesi -hafif makine ve dokuma) üzerinde yoğunlaşmıştır.
Gelişmekte
olan ülkelerde sanayileşmede
başlıca engel sermaye birikimi 01mamasıdır.
En önemli nedeni de, ülkelerin çoğunun eski sömürgeler
olmalarıdır.
Sanayileşme
için gerekli olan sermaye birikimi, özellikle petrol yataklarına
sahip olmayan, yalnızca tarımsal mallar dışsatımına
dayanmak
zorunda olan ülkelerde çok daha güç olmaktadır.
Tarımsal
yapılarını
sürdürerek
gelişmekte
olan
ülkeler bir yandan tarımsal
maddeler
dışsatımıyla
birikmiş
olan sermaye, öte
yandan da yabancı sermayeyle
sanayi faaliyetlerinde
atılım yapmışlardır.
Bazı
Yeni Sanayileşen
Ülkeler'de
kazanılan
başarılara
rağmen, büyük çoğunluğunda
sanayi çok zayıf durumdadır
ve bu durumu düzeltmenin
önünde önemli güçlükler bulunmaktadır.
Yalnızca güvenilir kaynaklar ve taşıma kolaylıkları
değil, ay111zamanda eğitim sisteminin
de dahilolduğu
altyapı eksiklikleri
sanayinin gelişmesini engellemektedir.
İmalatla ilgili beceriler azdır, özellikle de girişimcilik
ve işletmecilik
deneyimleri
hemen hemen bulunmamaktadır.
Gelişmekte
olan ülkelerde,
büyük önem taşıyan soru da hammaddelerin
gelişmiş ülkelere dışsatımının
yapılıp yapılmayacağıdır.
Birinci Bölüm'de
değinildiği gibi, özellikle
"yenilenemeyen"
hammaddeler
ulusal hazinenin
bir kısmı
olarak algılanmakta;
dışarı ne satılırsa satılsm, ülke içinde geliştirilecek
daha az
kaynak kaldığı anlamında
alınmaktadır.
Diğer yandan, dışsatım olmaksızın,
gelişmede kullanılabilecek
sermaye ve gelir kaynaklarının
neler olacağı da bir soru
işaretidir. Bu kaynak akışını durdurmak
için bazı Üçüncü dünya ülkeleri uzmanlaşmış sanayi programları
geliştirmişlerdir.
OPEC ülkelerinin
çoğu petrolü artık
ihraç etmeden önce rafine etmektedirler.
Hükümetler,
yabancı yatırım şirketleriyle ortak şirketler kurrnakta,
kar ya da sermaye akışını azaltmaya
çalışmaktad 11·1
ar. Yasalar, sanayide yerel personelin
en az düzeyde kullanılmasını
ve mesleki ya da yurt dışında eğitim de konunun bir parçası kabul edilmektedir.
Dünyanın
gelişmekte
olan ülkelerinde
sanayileşme,
genelde, ülkenin belirli
büyük şehirlerinde
toplanmış
bulunmaktadır.
Özellikle
küçük ülkelerde
başkent
olan şehir (çoğunlukla
eski koloni başkerıtidir)
ya da bir liman ülkenin tüm sanayi sine sahiptir. Örneğin,
Liberya'da
Monrovia,
Burkina Fasso'da
Bangui gibi.
Sierra Leone sanayisinin
yüzde 70'i Freetown'da
toplanmıştır;
Nijeıya gibi daha
SANAYININ DACıLlŞI VE SANAYI BÖLGELERi
büyük ülkelerde bile durum
sanayisinin yüzde 35-40'lnı
493
aynıdır -eski başkent
kendinde toplamıştır.
Şeker Adası: Brezilya
Lagos,
liman şehri olarak,
ülke
Tipi Sanayi
Gelişmekte
olan ülkelerin en üst sıralarında
yer alan Brezilya'da
sanayileşmenin
hızlanması
1940 yıllarında
sanayi ürünleri ithalinin savaş engeli yüzünden
sınırlanmış olması, tarımın güçlenmesi,
tarımdan sermaye gelmesi, pazar koşullarının iyileşmesi ve son olarak da yabancı sermayenin
ülkeye girmesiyle
olmuştur.
Brezilya'nın
sanayileşmesinde
klasik diyebileceğimiz
yolun izlendi ği görülmektedir: Önceleri tüketim maddeleri
imal eden sanayi kolları kurulmuş;
mir-çelik, kimyasal maddeler ve kauçuk işleyen tesisler izlemiştir.
Kuzey
Amerika'ya
yakınlık
ve Avrupa
pazarlarına
bunu
kolay erişebilirlik
de-
yüzün-
den, Hong Kong ve Singapurda
olduğu gibi, ucuz işgücüne dayanan dokuma
sanayisi gelişmiştir:
Yerelolarak
üretilen pamuklu dokumadan
başka, Avrupa'dan gelen sentetik liflerin yerel tezgahlarda
paınukla kombine edilerek ucuz dokuma mamulleri haline getirilmesine
dayanmaktadır
bu faaliyet. Kadın ve çocuk
modası ile pahalı ayakkabı yapımına önem verilirken,
turizm Latin Amerika 1110dasının Kuzey Amerika ve Avrupa tarafından
kabul görmesinde
roloynamış;
bu
sanayinin
genişlemesi
ve talebin istikrar kazanmasında
etkili olmuştur.
Bunun
yanında, Brezilya'da
sanayinin
dağılışında
az gelişmiş ülkelere özgü büyük şehirlerde toplanma özelliği de gerçekleşmiştir.
Sanayi faaliyetlerinin
hemen hepsi
Rio de Janeiro ve Sao Paulo arasında yer almıştır. Yalnızca Sao Paulo ülke sanayisinin yüzde 40'lna sahiptir. Geri kalanın da çoğu Rio de Janeiro'da
toplanmıştır. Belo Horizonte,
Ribeirao Preto, Campinas,
Limeira, Sorocaba diğer merkezlerdir. Üçüncü Dünya Ülkeleri arasında birinci güç olan Brezilya'nın
gerek zengin rnaden kaynakları
gerekse tarımsal potansiyelinin
ülkenin gelecekteki
ekonomik gelişmesinde
biiyük rol oynayacaği açıktır.
Meksika: Sanayi Entegrasyon
Planı
Sanayi faaliyetlerinin
hızla gelişmekte
olduğu bir başka gelişmekte
olan ülke ise
Meksika'dır.
Bu ülkedeki sanayi, ülkenin A.B.O.'ne
yakınlrğından
yarar sağlamaktadır. Meksika'nın
çok yakın zamanlarda
Kanada-A.B.O.-Meksika
arasında
oluşturulan
Kuzey Amerika Ortak Pazarı'ndan
(N AFTA) bu üç ülke arasında eğer sık sık bozulan siyasal istikrarı sağlamayı
başarabilirseen fazla kazanç
sağlayan
olacağı belirtilmektedir.
Devletin
yabancı yatırımları
kolaylaştırınası
yabancı sermayenin
sanayide geniş çapta yer almasını teşvik etmiş; akaryakıt ve
madensel hammadde
bolluğu sanayinin
temelini güçlendirmiştir.
A.BD. 'ne olan
işçi göçü de sanayide becerinin artmasına katkıda bulunmuştur.
Düşük işgücü maliyetleri
ve özel gümrük düzenlemeleri
ile birçok
kolunda parçalar bir ülkede yapılıp başka bir ülkede birleştirilebilmektedir.
sanayi
Bu
494
EKONOMIK COGRAFYA: KÜRESELLEŞME VE KALKıNMA
tür sistemler her iki yönde de işleyebilmektedir. Yasalara ve karşılaştırınalı
avantaj/ara bağlı olarak Meksika'da montaj ve emek-yoğun fonksiyonlar üzerinde yoğunlaşmış sanayi faaliyetlerinin yer aldığı özel bir sınır kuşağı vardır.
Maquiladora
denilen, büyük çoğunlukla Amerikalılara ait fabrikalar, gümrüksüz olarak getirilen parçaları birleştirmekte ya da hammaddeleri mamul madde
haline dönüştürmektedirler. Mamul maddelerin en az yüzde 80'i de, Meksika'daki üretim sırasında eklenen katma değerle sınırlı bir gümrük vergisiyle, tekrar
A.B.D. 'ne ihraç edilmektedir. Amerikan şirketleri, ileri teknolojiyi düşük maliyetli Meksika işgücüyle- birleştirerek dünya pazarlarında daha rekabet edebilir
hale gelmişlerdir. Maquiladora programı, Meksika Sl11U'1 Sanayileşme Pogramı
adı altında 1965'de başlamış olmakla birlikte, A.B.D. ile Meksika işçi ücretleri
arasındaki fark büyüyene -1980'lere- kadar bir gelişme gösteremernişti (Stı.ıtz
1992). Siyasal koşullardaki gelişmelerin de teşvikiyle, Meksika toplam sanayi
işgücünün yüzde 20'den fazlasını oluşturan ve 950,000'i aştığı sanılan işçinin
istihdam edildiği 3,600 fabrika 3,225 krn'Iik sınır boyunca (La Linea diyor
Meksikalılar) Birinci Dünya ülkesi A.B.D. ile Üçüncü Dünya ülkesi Meksika'nın
ekonomik kalkınma işbirliğini yansıtacak şekilde yerleşmiş buluıunaktadır.
Maquiladoralar en çok elektronik eşya, elektrikli aletler, otomobil, dokuma,
mobilya imal ederlerken, bilgi işlem de dahil, başka birçok faaliyet de A.B.D.'den Meksika'ya taşınmaktadır. Sınırın kuzeyinde, A.B.D. tarafında depolama,
pazarlama, dağıtım gibi konularda istihdam olanakları artarken, Meksika'daki
Amerikan firmalarının ödediği maaşların yaklaşık yüzde 30'u da sınır şehirlerinde mal satın almaya harcandığından, A.B.D. 'ne geri dönmektedir. Pasifik kıyısında A.B.D.'ndeki San Diego ile bağlantılı olarak Tijuana ve Teksas'daki el
Paso ile bağlantılı olarak da Rio Grande üzerindeki Ciudad Juarez sınır boyunca
gerçekleştirilen faaliyetlerden en çok kazanç sağlayan şehirlerdir. İki ülke Sınır
şehirleri arasında günlük geziler yapılmakta ve gümrük tarifeleri bu tür küçük
mallara yönelik gezileri (shopping trip) teşvik etmektedir. Bu tür günlük gezinti
pazarlarına hizmet etmek üzere geliştirilmiş büyük bir imalat ve hizmetler sınıfı
vardır. Meksika kökenli işlenmiş gıda, geleneksel giyim eşyaları ve dekoratif
eşyalar gibi belirli maddelere olan talepler ve bağlantılı olarak zevkler, yavaş
yavaş, Amerikan pazarlarının Meksikalı olmayan unsurlarına da sirayet etmiştir.
Bu da bize sanayi kuruluş yeri faktörlerinin artık ne kadar değiştiğini gösterir.

Benzer belgeler

Makaleyi Yazdır - Edebiyat Fakültesi Dergisi

Makaleyi Yazdır - Edebiyat Fakültesi Dergisi Konuyu kısaca özetleyecek olursak denilebilir ki; Tanzimatçdar gittikçe kuvvetlenen Batı rekabeti karşısında yerli sanayiin ancak Avrupa'nın üretim teknik ve metodlarını alarak seri imalata geçmesi...

Detaylı