Đnanmak Đstiyorum 1

Transkript

Đnanmak Đstiyorum 1
Đnanmak Đstiyorum
1
2
Lynne Graham
Đnanmak Đstiyorum
Harlequin High Life-2
ISBN 978-605-339-175-3
Đngilizce Adı: A DEAL AT THE ALTAR
Türkçe Adı: ĐNANMAK ĐSTĐYORUM
Copyright © 2012 by Lynne Graham
Đngilizce Adı: HIS RING IS NOT ENOUGH
Türkçe Adı: SEVDĐĞĐM ADAM
Copyright © 2013 by Maisey Yates
Yayının Adı: Harlequin High Life Đki Roman Birarada
Tüzel Kişiliği: Harlequin Polska Spolka Z Ograniczona
Odpowiedzialnoscia Đstanbul Şubesi
Đmtiyaz Sahibi ve Uyruğu: Berkant Yıldırım T.C.
Sorumlu Müdür ve Uyruğu: H. Rıza Bankoğlu T.C.
Đdarehane Adresi: Mühürdar Cad. Uras Apt. No:83 D.1
Kadıköy – Đstanbul – Türkiye
3
4
Lynne Graham
LYNNE GRAHAM
Đnanmak Đstiyorum
Çeviri
Banu Barutlu
HARLEQUIN TÜRKĐYE
Mühürdar Cad. Uras Apt. No.83/1
Kadıköy - ĐSTANBUL
Tel: (0216) 418 12 72 Faks : (0216) 338 87 12
[email protected] – www.harlequintr.com
www.facebook.com/harlequinbeyazdizi
twitter.com/harlequintr
Đnanmak Đstiyorum
ROMANIN KARAKTERLERĐ
Sergios Demonides
Romanın erkek kahramanı: Son derece yakışıklı, acımasız
ve güçlü genç bir Yunanlı milyarder
Beatriz (Bee) Blake
Romanın kadın kahramanı: Đddiasız, doğal ve güzel bir
genç kız
Monty Blake
Beatriz’in babası. Royale Oteller Zinciri sahibi
Emilia Blake
Beatriz’in yürüme engelli annesi
Zara Blake ve Tawny Blake
Beatriz’in, anneleri farklı olan üvey kız kardeşleri
Nectarios Demonides
Sergios Demonides’in büyükbabası
Melita Thiarkis
Sergios’un sevgilisi
Krista
Sergios’un ölen karısı
Paris, Milo ve Eleni
Sergios’un ölen kuzeninin küçük çocukları
Jon Townsend
Beatriz’in eski erkek arkadaşı
5
6
Lynne Graham
~ BĐRĐNCĐ BÖLÜM ~
“ROYALE Otel zinciri ile ilgili olarak ne mi yapmak istiyorum?”
Konuşmakta olan çok uzun boylu, yapılı, koyu siyah saçlı Yunanlı erkek, abanoz kaşlarını kaldırdı ve alayla güldü: “Bırakalım Monty Blake, bu
aralar biraz terlesin...”
“Peki, efendim.” Meslektaşlarının talebi üzerine soruyu sormuş olan
Đngiliz yönetici Thomas Morrow, hissettiği gerginlik nedeniyle alnında ter
damlacıklarının belirdiğinin farkındaydı. Dünyanın en zengin adamlarından
biri olan güçlü patronuyla, nadiren bire bir görüşme yapardı ve Thomas,
kendisini aptal veya saf gösterecek bir soru sormamak için çok dikkat ediyordu.
Herkes, Sergios Demonides’in aptallara dayanamadığını bilirdi. Ne yazık ki bu Yunanlı milyarder başına buyruk davranmakla gurur duyar, iş
kararlarının arkasındaki amaçlarını açıklama gereği de duymazdı. Bu durum ekibindeki yöneticilerin işlerini çok güçleştirirdi. Bir süre önce, Royale
Otellerini ne fiyata olursa olsun almak, amaçları gibi görünmekteydi ve
hatta Sergios’un, bu otel zincirinin sahibinin muhteşem kızı Zara Blake’le
evlenmeyi planladığı hakkında güçlü söylentiler olmuştu. Ancak, Zara’nın,
bir Đtalyan bankacının kolunda göründüğü fotoğraflar basında yer alınca, bu
dedikodular son bulmuş ve Sergio’nun meraklı personeli, patronlarının bu
gelişmeler nedeniyle rahatsız olduğunu gösterecek en ufak bir işaret bile
görememişlerdi.
“Blake’e yaptığım ilk teklifi geri çekiyorum. Önerdiğim miktarı düşürüyorum,” dedi Sergios sakin bir tavırla. Muhteşem siyah gözleri parıldıyordu: Bu erkeği, hayatta güçlü bir pazarlıktan daha fazla heyecanlandıran
başka hiçbir şey yoktu.
Royale Grubunu yüksek fiyatla alma olasılığı Sergios’un hiç istemediği
bir şeydi, ama birkaç ay önce Sergios bu teklifi yapmaya ve hatta bu anlaşmayı yapabilmek için fiyatı daha da yükseltmeye hazırdı. Niçin mi?
Çünkü efsanevi iş imparatorluğunu, Londra’daki ilk Royale Otelin başındayken başlatan sevgili büyükbabası Nectarios, o sıralarda çok ciddi bir
şekilde hastaydı. Sergios, şükür ki Nectarios güçlü eski toprak, diye şefkatle düşündü. Yaşlı adam, ABD’de yapılan çok ileri bir kalp ameliyatı sonucu iyileşmişti. Sergios, büyükbabasının sekseninci yaş gününde bu otel
Đnanmak Đstiyorum
7
zincirini almanın tam zamanında verilecek bir hediye olacağını düşünmekteydi. Buna rağmen, Sergios, bu hediye için artık gereğinden fazla bir fiyat
önermeyi düşünmüyordu.
Sergios’un, anlaşmanın bir parçası olarak neredeyse bir de karısı olacaktı, ama kaderin güzel bir cilvesi, kendisini böyle bir hata yapmaktan
kurtarmış ve Sergios’u rahatlatmıştı. Zara Blake, neticede, ne onuru ne de
terbiyesi olan güzel küçük bir kız olduğunu göstermişti. Diğer yandan,
Zara’nın annelik içgüdüleri çocuklar için çok iyi olabilirdi diye düşündü
Sergios, isteksizlikle. Aslında, kuzeninin beklenmeyen ölümü sonucunda,
üç küçük çocuğun sorumluluğunu yüklenmek zorunda kalmasaydı, Sergios
ikinci kez evlenmeyi aklına bile getirmezdi.
Yakışıklı yüzü sertleşti. Sergios için bir felaket yeterli olmuştu. O çocukların hatırı için kendini ateşe atar ve yeniden evlenebilirdi. Bu daha
ziyade, toplum önünde durumu idare etmek, o çocuklara bir anne vermek
amacıyla yapılacak sahte bir evlilik olur ve vicdanını rahatlatabilirdi. Çocuklar hakkında hiçbir şey bilmiyordu ve kendisi de hiçbir zaman bir çocuğu olsun istememişti, ama kuzeninin çocuklarının mutsuz olduklarını biliyordu ve bu durum onuruna dokunuyordu.
Thomas sessizliği bozarak, “O halde, bundan sonraki adımı Blake’in
atmasını bekleyeceğiz,” diye fikir yürüttü.
Sergios büyük bir tatminle adeta homurdandı: “Ve bu, çok uzun sürmeyecek. Bu kadar çok borcu olduğu ve bu kadar parasız olduğuna göre başka
bir seçeneği yok.”
“S
en bir ilkokul öğretmenisin ve çocuklarla aran da çok iyi,” dedi
Monty Blake. Royale Oteli’ndeki lambri kaplı ofisinde, kendisine hayretle
bakan büyük kızının şaşkınlığının farkında değilmiş gibi konuşmasını sürdürdü. “Bu nedenle, Demonides için, mükemmel bir eş olursun.”
“Hayır, dur bakalım orada!”
Bee, yanıtını güçlendirmek istercesine elini de kaldırmıştı. Genç kızın
yeşil gözleri duyduklarına inanamıyormuş gibi parlıyordu. Terli anlına
düşen kestane rengi gür saçlarını geriye itti. Babasının, kendisini ofisine
çağırmasından duyduğu şaşkınlık ve endişesi boşuna değildi. “Benimle
konuşuyorsun Zara’yla değil ve çocuklarına bakılması için kendisine bir
kadın arayan, seks delisi Yunanlı bir milyarderle evlenmeye de hiç niyetim
yok.”
8
Lynne Graham
Monty, sanki söyledikleri bir fark yaratacakmış gibi, “Çocuklar onun
çocukları değil,” diye araya girerek hatırlattı. “Kuzeninin ölümü üzerine o
çocukların vasisi oldu. Her şeye rağmen bu sorumluluğu yüklenmeyi ne
istedi ne de hoşuna gitti.”
Bu açıklama karşısında, Bee’nin zarif yüzü hissettiği sıkıntı nedeniyle
daha da sertleşti. Çocuk sahibi olmaması gereken erkeklerle çok tecrübesi
olmuştu, en azından, şimdi önünde durup, cinsiyetçi beyanlarda bulunan bu
erkek gibi. Babası, küçük saf kızkardeşi Zara’yı, Yunan Gemicilik kralı ile
anlaşmalı bir evliliğe ikna edebilirdi, ama Bee çok daha az etkilenen ve çok
daha fazla kuşkucu bir yapıya sahipti.
Bee; babasının onayına asla ihtiyaç duymamış, aynı şekilde de babasından onay almamış tek kızıydı. Büyürken, kendisiyle hiç ilgilenmemiş olan
babasını, sevmediği ve saygı duymadığı gerçeğini kabul etmekten hiç
korkmuyordu. Babası, daha da kötüsü, Bee on altı yaşlarındayken, biraz
daha zayıflamasını ve saçlarını da daha açık renge boyamasını önererek,
genç kızın kendisine olan tüm güvenini de yıkmıştı. Monty Blake için kusursuz kadın; sarışın ve ince olurdu; Bee ise kahverengi saçlıydı ve kıvrımlı
vücut hatlarına sahipti. Masa üzerinde duran üvey annesinin fotoğrafına
baktı: Ingrid; Đsveçli, muhteşem bir eski modeldi. Sarışındı ve ip gibi inceydi.
Bee, dürüstçe, “Özür dilerim, ilgilenmiyorum, baba,” dedi ve daha sonra yaşlı erkeğin yadsınamaz bir şekilde yorgun ve gergin göründüğünü geç
de olsa fark etti. Belki de babasının, bu korkunç öneriyi yapıp, Sergios
Demonides’le evlenmesini talep etmesinin nedeni, yaşlı erkeğin işiyle ilgili
endişeleri yüzündendi.
Monty Blake sert bir şekilde, “Öyleyse, ilgilenmeye başlasan çok iyi
olur,” dedi. “Annen ve sen çok güzel bir hayat sürüyorsunuz. Eğer Royale
Otel Grubu çöker ve Demonides de bu otelleri beş kuruşa alırsa, sonuçlar
sadece beni ve üvey anneni değil, bana bağımlı olan herkesi etkiler...”
Bu felaket kokan öngörü karşısında Bee müthiş gerildi.
“Ne demek istiyorsun?”
“Ne demek istediğimi çok iyi biliyorsun,” dedi yaşlı adam sabırsızca.
“Sen kız kardeşin kadar aptal değilsin.”
“Zara hiç de aptal-”
“Doğrudan konuya gireceğim. Annene ve sana karşı her zaman çok
cömert davrandım...”
Bu durum hiç hoşuna gitmese de, Bee, dürüst olması gerektiğini düşündü. “Evet, öyle davrandın,” diye kabullendi.
Đnanmak Đstiyorum
9
Şu anda söylemesinin yeri değildi, ama Bee her zaman, babasının annesine karşı olan bu cömertliğinin bir ‘vicdan’ meselesi olarak açıklanmasının
daha uygun olacağını düşünmüştü.
Bee’nin Đspanyol olan annesi Emilia, Monty’nin ilk karısıydı. Çok ciddi
bir araba kazası sonunda, Emilia, hastaneden felç olmuş bir şekilde tekerli
sandalyede çıkmıştı. O sırada, Bee, sadece dört yaşındaydı. Emilia, çok kısa
bir sürede, genç ve hırslı kocasının kendisinin bu halini çok itici bulduğunu
anlamıştı. Sessiz bir onurla, Emilia, kaçınılmaz olanı görmüş ve kocasından
ayrılmayı kabul etmişti. Karısının olay çıkarmadan ayrılmayı kabul etmesine minnettar kalan Monty, Emilia ve kızı için çok modern bir sitede müstakil bir ev almış ve evin içi Emilia’nın gereksinimlerine göre yapılmıştı.
Bee’nin yirmi dört saat annesine bakması zorunluluğu olmaması için de
eski karısının tüm bakım hizmetlerinin masraflarını karşılamıştı. Annesine
yardımcı olabilmek için sosyal yaşamında kısıtlamalar yapmasına rağmen,
Bee’nin üniversite eğitimi alıp, çok sevdiği öğretmenlik kariyerine başlayabilmesi, ancak babasının maddi desteği ile mümkün olabilmişti.
“Korkarım, eğer dediklerimi yapmazsan, benim iyi niyet trenim bu dakikada, burada duracak,” diye sert bir şekilde konuştu Monty Blake. “Annenin oturduğu ev benim. Tapusu benim üzerime ve o evi istediğim an
satabilirim.”
Bu açıklama karşısında Bee bembeyaz kesildi. Şok içindeydi, çünkü
babasının bu yüzüyle daha önce hiç karşılaşmamıştı. “Böyle korkunç bir
şeyi anneme nasıl yapabilirsin?”
Monty sert bir sesle, “Neden umurumda olsun ki?” dedi. “Annenle yirmi seneden uzun bir süre önce evlendim ve o günden beri ona bakıyorum.
Herkes, sadece beş yıl evli kaldığım bir kadına gereğinden uzun bir süredir
bakarak borcumu ödediğimi kabul edecektir.”
“Anneme desteğin nedeniyle, annemin ve benim ne kadar minnettar olduğumuzu biliyorsun,” diye yanıt verdi Bee. Babasının iğrenç tehdidi karşısında hissettiği aşağılanma, onurunu yerle bir etmişti.
Yaşlı adam, açık açık, “Cömertliğimin sürmesini istiyorsan, bunun karşılığını ödemek zorundasın,” dedi. “Sergios Demonides’in otellerimi gerçek
değerlerini ödeyerek almasını istiyorum. Sergios, bunu yapmaya hazırdı, ta
ki Zara onu reddedip, o Đtalyan’la evleninceye kadar...”
Bee, kız kardeşini savunmak istercesine, “Zara, Vitale Roccanti ile inanılmaz mutlu,” diye mırıldandı. “Demonides gibi sert bir iş adamını, otelleri değerlerinden alması için ben nasıl ikna edebilirim, hiç anlamıyorum.”
10 Lynne Graham
“Şimdi, kabul etmek gerekirse, sen Zara’ya hiç benzemiyorsun,” diye
adeta düş kırıklığıyla konuştu Monty. “Ama anladığım kadarıyla,
Demonides’in tek isteği; sorumluluğunda olan o çocuklara bir anne bulmak
ve senin, Zara’nın yapabileceğinden çok daha iyi bir anne figürü olacağından eminim Beatriz... Zara okumayı bile beceremez! Sanırım Sergios, Zara’yla evlenmeyi kabul ettiğinde bunu bilmiyordu.”
Babasının, disleksi hastası olan kızkardeşi için yaptığı yorumların gaddarlığı, Bee’nin kaskatı kesilmesine neden oldu. Babasını buz gibi bir ifadeyle süzdü. “Sergios Demonides kadar zengin ve güçlü bir erkek, eminim
evlenecek ve çocuklarına anne rolü oynayacak istediği kadar çok kadın
bulabilir. Senin çok isabetli bir şekilde belirttiğin gibi ben dekoratif bir
malzeme değilim. Bu nedenle, Sergios’un neden benimle ilgilenebileceğini
düşünüyorsun, anlamıyorum.”
Monty Blake aşağılar bir şekilde güldü. “Çünkü onun ne istediğini biliyorum, Zara söyledi. O yerinin ne olduğunu bilecek bir kadın arıyor.”
“O halde, aradığı kadın kesinlikle ben değilim,” dedi Bee kuru bir sesle.
Kadının yerini aşağılayan, bu modası geçmiş tanım gözlerinin alev alev
yanmasına neden olmuştu. “Ve Zara da senin düşündüğünden çok daha
cesurdur. Sergios, Zara’yla da sorun yaşardı.”
“Ama sen; ona istediğini verecek kadar akıllısın. Sen, Zara’nın hiç olmadığı kadar pratiksin, çünkü sen hiçbir şeyi kolayca-”
“Baba...” Bee, ellerini iki yana açarak erkeğin devam etmesini engelledi. “Bu anlamsız konuşmayı neden sürdürüyoruz? Sergios Demonides ile
hayatımda bir kez karşılaştım ve hemen hemen hiç yüzüme bakmadı.”
Bee, yutkunarak gereksiz bir yorum yapmaktan kaçındı. Đlk karşılaştıklarında, o Yunanlı iş adamının tek baktığı yer; göğüsleriydi.
“Ona gidip, anlaşmayı önermeni istiyorum, Zara ile yaptığımız anlaşmanın aynısını: Đstediği tarzda bir evlilik ve karşılığında otellerimi daha
önce anlaştığımız fiyattan alması…”
“Ben... Ben mi ona gidip evlilik teklif edeceğim?” Bee inanamıyordu.
“Hayatımda hiç bu kadar saçma bir şey duymadım. Adam benim deli olduğumu düşünür.”
Monty Blake, kızını süzdü. “Onu ikna edecek kadar akıllı olduğunu düşünüyorum. Eğer, Sergios’u, kusursuz bir eş, o yetim ve öksüz çocuklar
için kusursuz bir anne olacağına ikna edersen, bu iş anlaşması yeniden masaya gelecektir. Benim buna ihtiyacım var ve bu satış şimdi olmalı. Aksi
halde, tüm hayatım boyunca uğraştığım her şey iskambil kâğıtları gibi yıkılacak. Ve her şey gibi, annenin güvencesi de-”
Đnanmak Đstiyorum 11
“Annemi bu şekilde tehdit etme.”
“Ama bu boş bir tehdit değil.” Monty kızına hayata küsmüş gibi baktı.
“Banka, beni borçlarımı tahsil etmekle tehdit ediyor ve otellerim de felaketin eşiğinde. Şu anda; o şeytan, Demonides, ‘bekleme oyunu’ oynuyor. Ben
bekleyecek durumda değilim. Ben çökersem, sen ve annen de sahip olduğunuz her şeyi kaybedersiniz,” diye inatla yineledi Monty. “Düşün ve gözünün önüne getir, annen için özel olarak tasarlanmış ev olmayacak,
Emilia’nın günlük bakımı ile ilgili sorumluluklar yürütülmeyecek ve senin
de kendine ait bir yaşamın olmayacak...”
“Yapma!” diye nefretle bağırdı Bee. Babasının baskıcı yöntemlerinden
tiksiniyordu. “Sergios Demonides gibi bir erkeğin, benim gibi bir kadınla
evlenebileceğini düşündüğün için gerçekten aklını oynatmış olmalısın.”
“Belki öyle olabilirim, ama sen önerini yapmadan bunu bilemeyiz, değil mi?”
“Sen delirmişsin!” diye şiddetle bağırdı Bee. Babasının ondan talep ettiği şey nedeniyle dehşet içindeydi.
Babası bir parmağını havaya kaldırdı. “En azından gidip onu bir görmezsen, bu hafta, annenin evinin önüne; ‘satılık’ ilanı asacağım.”
“Ben yapamam... Ben bunu yapamam!” Bee’nin nefesi kesildi. Babasının ısrarı karşısında dehşete düşmüştü. “Lütfen bunu anneme yapma.”
“Ben mantıklı bir talepte bulundum, Bee. Fena halde köşeye sıkıştım.
Yıllardır verdiğim desteğin ve pahalı eğitim masraflarının karşılığında,
niçin yardım etmeye çalışmıyorsun?”
“Oh, lüt- lütfen...” Bee, babasının sakin bir şekilde ebeveynlik görevleri ile ilgili yaptığı bu yanlış değerlendirmenin hissettirdiği küçümsenme
duygusu karşısında çaresizce yanıt vermeye çalışıyordu.
“O Yunanlı milyardere gidip, benimle evlenmesini istemek; mantıklı
bir talep mi? Hangi gezegende, hangi kültürde, buna mantıklı bir talep denebilir?”
Yaşlı adam inatla yanıt verdi: “Ona; çocukların yükünü üzerinden alacağını ve onun özgürlüğünün tadını çıkarmasına olanak tanıyacağını söyle.
Böylece iyi bir şansın olur.”
“Ve ben kendimi küçük düşürdükten sonra ve o beni geri çevirince ne
olacak?”
“Evet demesi için dua etmek zorundasın,” diye yanıt verdi Monty
Blake. Đnadından bir nebze bile geri çekilmeden. “Neticede, ancak bu şekilde, annenin yaşamı; yıllardır olduğu gibi aynı konforda sürebilir.”
12 Lynne Graham
“Flaş haber, baba! Tekerlekli sandalyede geçen bir yaşam; konforlu değildir.”
“Ve benim maddi desteğim olmadan geçecek bir yaşam çok daha az
konforlu olacaktır, Beatriz!” diye terslendi Monty. Son sözü söylemeye
kesin kararlıydı.
Babasının fikrini asla değiştiremeyen Bee, dakikalar sonra, otelden ayrıldı ve hâlâ annesiyle birlikte paylaştıkları eve gitmek üzere otobüse bindi.
Annesinin bakıcısı, Emilia’yı kütüphaneden eve getirdiğinde, Bee mutfakta
akşam yemeğini hazırlıyordu.
Tekerlikli sandalyesiyle mutfağa giren Emilia, adeta ışıldayarak,
“Catherine Cookson’ın okumadığım bir kitabını buldum,” dedi kızına.
“Öyleyse, bu akşam uyuman mümkün olamayacak.”
Annesinin, yıllarca süren hastalık ve acılar sonucunda yaşlanmış, kırışmış, yıpranmış yüzüne bakan Bee, Emilia’nın yaşamdaki en ufak şeylerden bile hâlâ zevk alabilme gücü karşısında ağlamamak için kendini zor
tutuyordu. Emilia, o kazada çok şeyini kaybetmişti, ama asla şikâyet etmemişti.
Annesini, akşam için yerine yerleştirdikten sonra, Bee, okutmakta olduğu yedi yaş çocukları sınıfının ödevlerine bakmaya başladı. Bununla
beraber, aklını bir türlü önündeki işe veremiyordu. Babasının ona söylediklerini düşünmeden edemiyordu. Babası onu tehdit etmişti, ama aynı zamanda gerçeği de söylemiş ve Bee’nin güvenlik duygusunu sarsmıştı. Ne
de olsa Bee saf bir şekilde, babasının mali başarılarını hiç sorgulamaya
gerek duymamış ve onun maddi olanaklarının, annesini ömrünün sonuna
kadar maddi sıkıntı yaşamayacak bir şekilde rahat ettireceğine inanmıştı.
Bee en kötü senaryoyu düşünmek zorundaydı. Evini ve bahçesini kaybetmesi, hiç şüphesiz, annesinin kalbini kıracaktı. Ev, engelli bir insanın
yaşamını kolaylaştırmak amacıyla tadilat görmüştü. Hatta Zara, arka bahçede yerden yüksekte bir çiçek bahçesi tasarlamıştı ve annesi sandalyede
otururken rahatlıkla bahçesiyle uğraşabiliyordu. Eğer ev satılırsa, Bee elindeki maaşla, bir apartman dairesi kiralayabilirdi, ama parası tüm gün bir
bakıcı tutmaya yetmeyecekti. Bu durumda Bee, işinden ayrılmak zorunda
kalacak ve neticede maaşı da kesilecekti.
Monty Blake, yıllardır faturaları karşılamaktaydı, ama ekstra hiçbir
ödeme yapmamıştı ve Bee’nin de birikmiş bir parası yoktu. Monty’nin
desteği olmadığı takdirde, iki kadın sosyal yardım desteği ile yaşamak zorunda kalacaklardı ve neticede; annesine yaşam sevinci veren tüm o küçük
ekstra şeyler ve gezilere paraları yetmeyecekti. Annesine karşı her zaman
Đnanmak Đstiyorum 13
çok korumacı olan Bee, bu karamsar tablo karşısında dehşete düştü.
Emilia’nın çok değer verdiği o küçük şeyleri kaybetme olasılığı; o korkutucu Yunan milyardere evlenme teklif etme fikrini bile neredeyse kabul edilebilir kılıyordu. Eğer kendisini aptal durumuna düşürürse ne olacaktı ki?
Aslında; ‘eğer’ diye bir şey yoktu: Kendisini muazzam aptal durumuna
düşürecekti ve muhtemelen yıllarca Sergios bu öyküyü akşam yemeklerinde anlatıp duracaktı! Bee’ye göre, o erkek tam olarak başkalarının talihsizliklerinden zevk alan bir tipti.
Bee, isteksizce; aslında Sergios’un da başına talihsizliklerin geldiğini
kabul etmek zorunda kaldı. Kızkardeşi Sergios ile evlenmeye karar verdiğinde, Bee Internet’te erkeği araştırmıştı ve öğrendiği pek çok şey hiç hoşuna gitmemişti. Sergios, bir Demonides olmadan önce, gençliğinde birçok
küçük suça karışmıştı. Atina’nın en kötü bölgesinde yaşamak için mücadele
ederek büyümüştü. Yirmi bir yaşındayken çok güzel ve zengin bir kızla
evlenmiş, üç yıllık bir evliliğin ardından, genç karısını, karnındaki çocuğu
ile birlikte toprağa vermişti. Evet, Sergios Demonides korkunç zengin olabilirdi, ama yaşamı felaketlerle doluydu.
Tüm bu gerçekler bir kenara, Sergios’un iş hayatında ve kadınlar arasında müthiş bir ünü vardı. Genel kanı; çok zeki ve kurnaz olduğu şeklindeydi, ama aynı zamanda kendini beğenmiş, kalpsiz ve soğuk olduğu söyleniyordu. Bir koca olarak, duygusal kızkardeşi Zara’ya ve onun evcil hayvanı küçük tavşanı Fluffy’e kâbuslar yaşatabilecek bir erkekti. Allahtan
Bee, kendisinin zayıf olduğunu düşünmüyordu. Babasız büyümüştü ve
annesinin engelli oluşu ve kendisine bağımlı olması nedeniyle, yaşından
çok önce olgunlaşmış, sertleşmiş ve etrafına adeta bir duvar örmüştü.
Bee, yirmi dört yaşına geldiğinde, erkeklerin çok azı, genç kızın sade,
geleneksel görüntüsünü ve etrafına ördüğü duvarı çekici bulmuşlardı. Güzel
veya dişi değildi ve büyürken beraber olduğu erkeklerin hepsi – aslında biri
hariç – sevgili değil, sadece arkadaş olmuşlardı. Flört etmeyi veya feminen
oyunlar çevirmeyi hiç öğrenememişti ve Bee, belki de gereğinden fazla
mantıklı olduğunu düşünmekteydi. Bununla beraber, çok âşık olduğu, çok
mutlu bir kaç ay geçirmiş ve sonunda annesine karşı olan sorumlulukları
nedeniyle ayrılmak zorunda kalınca umutsuzca acı çekmişti. Görüntüsüne
zerre kadar aldırış etmeyen Bee, zekiydi ve tüm sınavlarını üstün başarı ile
geçiyordu ve sürekli ödüller kazanıyordu. Bedel ödeyerek öğrenmişti: Erkekleri kendinden uzaklaştırıyordu.
Erkeklerle tanıştığında, damarlarına basmak demek olsa da Bee aklındakileri söylemekten çekinmiyor ve onları kendinden uzaklaştırıyordu.
14 Lynne Graham
Üvey annesi Đngrid’in babasını etkilemek için yaptığı o küçük kırılgan kadın pozlarını hiç beceremiyordu. Çok sevdiği kızkardeşi Zara bile, şaşırtıcı
bir şekilde, aynen annesi gibi erkekleri mutlu edecek sağlıklı genlere sahipti. Sadece en küçük kızkardeşi Tawny, bu konuda Bee’ye benziyordu.
Tawny, babasının sekreteri ile olan ilişkisi sonucunda dünyaya gelmişti.
Bee, Sergios Demonides’i görmek için randevu alıncaya kadar, insanın
kendisini çaresiz hissetmesinin ne demek olduğunu asla anlamamıştı... Ne
kadar delice, ne kadar yararsız bir çabaydı.
Bee’nin gururu ile yaptığı mücadeleyi kazanıp, randevu almak için telefon etmesinin üzerinden kırk sekiz saat geçtikten sonra, Sergios’un halkla
ilişkiler sorumlusu; Sergios’a, Monty Blake’in kızı Beatriz’i görmek isteyip, istemediğini sordu. Beklenmedik bir şekilde, Sergios’un gözünün önüne, yosun yeşili gözleri, harika göğüsleri olan esmer bir kadın geldi. Yer
çekimine isyan eden o muhteşem göğüslerin baştan çıkarıcı görüntüsü,
sıkıntıyla geçmekte olan bir akşam yemeği davetini, o gece birden çekilir
kılıvermişti.
Blake’in büyük kızı neden kendisini görmek istiyordu ki? Babasıyla
birlikte mi çalışıyordu? Monty Blake adına görüşme yapmak üzere mi geliyordu? Uzun esmer parmaklarını şaklatarak yardımcısını yanına çağırdı ve
ertesi gün için randevu vermeden önce, Beatriz hakkında derhal bir rapor
istedi.
Ertesi gün öğleden sonra, Bee, genellikle iş görüşmeleri için giydiği ve
kendisine gereken saygınlığı sağlayacağına inandığı gri pantolon takımını
giymiş bir şekilde, SD Gemicilik Şirketinin, Londra’daki merkezinin, çelik
ve camdan yapılmış zarif binasının giriş alanında bekliyordu. Sergios’un,
kişiliğinin gücünü vurgulayacak şekilde, adının baş harflerini muazzam
büyük iş imparatorluğuna vermiş olması, Bee’yi hiç şaşırtmadı. Kendisini
bekleyen görüşme nedeniyle kalbi hızla atıyordu.
Çekici karşılama görevlisi, yüzünde klasik bir gülümseme ile “Bayan
Blake, Bay Demonides sizi şimdi görecek,” dedi.
Birdenbire Bee’nin sinirleri adeta boşaldı. Tepeden tırnağa ürperdi.
Kendisini bekleyen utancı göz ardı edemeyecek kadar zekiydi.
Sonra, erkeğin sadece çok fazla parası olan büyük, iri kıyım, kaba bir
erkek olduğunu, ama bir kadının açık göğsüne bakmadan edemediğini kendisine hatırlattı. O aptal yemek daveti için, bir arkadaşından ödünç alıp
giydiği gece elbisesinin açık göğüs kesimini anımsayınca, Bee kızardı. O
Đnanmak Đstiyorum 15
gece, Sergios’un göğüslerine beğeniyle bakması da Bee’nin yüzünün kızarmasına neden olmuş, ama aynı zamanda bu özelliklerini neden hep kapatmakta olduğunu da hatırlatmıştı. Bee, Sergios’un güzel kızkardeşi Zara’ya hiç dikkat etmemesine de çok şaşırmıştı.
Beatriz Blake, düzgün ayakkabıları ile sert adımlar atarak Sergios’un
ofisine girer girmez, Sergios, genç kadının cinsi cazibesini kullanmaya hiç
niyeti olmadığını derhal anladı. Renksiz düz pantolon takımı, kadınsı kıvrımlarını saklamıştı. Parlak gür kahverengi saçları geriye doğru taranmıştı
ve yüzünde bir damla bile makyaj yoktu. Son derece bakımlı kadınlarla
beraber olmaya alışık bir erkek olarak, erkeğin üzerinde iyi bir etki yapmak
için iddiasız bir tarz seçen Bee’nin tavrını, Sergios neredeyse kaba olarak
nitelendirdi.
Sergios sabırsız bir ifadeyle; “Ben çok meşgulüm, Beatriz. Buraya neden geldiğini bilmiyorum, ama kısa kesmeni bekliyorum,” dedi.
Bir an için, Bee, dev bir binanın uzun büyük gölgesinin altında kalmış
gibi Sergios Demonides’in iriliği ve yakınlığından ürkerek, geriye doğru bir
adım attı. Erkeğin, uzun boyu, geniş omuzları ve uzun güçlü bacakları ile
ne kadar iri ve etkileyici olduğunu unutmuştu. Bee, düşünmekten hiç hoşlanmasa da Sergios’un; gür mavi-siyah saçları, heykel gibi çizilmiş hatları
ve yanık teni ile sarsıcı bir yakışıklılığının olduğunu da kabul etmek zorunda kaldı. Đnce altın saatinin hafif parıltısı, bembeyaz gömleğinin manşetlerinden görünen kol düğmeleri ve kusursuz dikilmiş koyu takım elbisesi;
Sergios’un büyük servetini yadsınamaz bir zarafetle vurgulamaktaydı.
Bee, erkeğin bronz rengi gözlerine bakınca, sanki bir balyoz yemiş gibi
nefes alamaz oldu. Sanki tüm sinirleri boğazını sıkıyor gibiydi ve kalbi
yeniden hızla atmaya başladı.
“Babam, onun adına, gelip sizi görmemi istedi,” diye söze başladı Bee.
Nefes almakta zorlandığı için, sesinin alçak ve zayıf çıkmış olmasından
nefret etti.
Sergios acımasız bir açık sözlülükle sordu: “Sen bir ilkokul öğretmenisin. Benim bilmek isteyebileceğim ne söyleyebilirsin ki?”
“Sanırım şaşıracaksınız...” Bee, dudaklarını sıktı, sesi yeniden gücüne
kavuşurken, istemeden de olsa içinde bir an komik bir his oluştu. “Şey,
sizin için sürpriz olacağını biliyorum.”
Sürprizler nadiren olurdu ve özellikle Sergios’un yaşamında hiç yeri
yoktu. Sergios bir kontrol delisi olduğunun farkındaydı ve bunu değiştirmeye hiç niyeti yoktu.
“Bir süre önce, kız kardeşim Zara ile evlenmeyi planlıyordunuz.”
16 Lynne Graham
Sergios düz bir sesle, “O iş yürümezdi,” diye yanıt verdi.
Bee derin bir nefes aldı. Çantasının sapını kavrayan parmaklarının eklemleri bembeyaz olmuştu. “Zara bana, sizin bir evlilikte kesinlikle ne aradığınızı anlattı.”
Sergios, bir yandan bu garip konuşmanın nereye varacağını merak
ederken, bir yandan da öfkelenmemek için kendini tuttu.
“Boşboğazlık etmiş!”
Duyduğu huzursuzluk Bee’nin yanaklarının kızarmasına, gözlerinin yeşilinin daha da ortaya çıkmasına neden olmuştu.
“Kartlarımı açık oynayacak ve derhal konuya gireceğim.”
Sergios, pırıl pırıl cilalı masasının kenarına yaslandı ve tam anlamıyla
caydırıcı bir ifadeyle genç kadını süzdü. “Bekliyorum.”
Erkeğin sabırsızlıkla bekleyişindeki sessizlik adeta bir suyun kaynamadan önce çıkardığı ses gibiydi.
Bee öyle derin bir nefes aldı ki göğüsleri şişti ve neredeyse üzerindeki
bluzun düğmelerini patlatacak gibi oldu. Bir an için Sergios’un kısılmış
bakışları, genç kadının çok iyi anımsadığı göğüslerine kaydı.
Bee huzursuz bir şekilde, “Babam, gelip sizi görmem için beni ikna etmek amacıyla oldukça baskı yaptı,” dedi. “Ona, bunun bir çılgınlık olduğunu söyledim, ama buradayım işte.”
“Evet, siz... Şimdi... Buradasınız,” diye yanıt verdi Sergios. Sesinde neredeyse esneyecekmiş gibi bir sıkıntı vardı. “Hâlâ konuya girmek için çabalıyorsunuz.”
“Babam, Zara yerine, benim kendimi önermemi istedi.” Bee güçlükle
bu itirafta bulunurken, erkeğin kibirli yüzünde, hayret ifadesiyle gölgelenen
tam bir kuşku oluşmasını izledi. Kendi yüzü de utançla pembeleşmişti.
“Biliyorum, bunun bir delilik olduğunu size söyledim, ama babam o otel
anlaşmasını istiyor ve uygun bir eşin de bu anlaşmaya katkı sağlayacağını
düşünüyor.”
“Uygun mu? Benimle evlenmek için can atan kadınlara kesinlikle hiç
benzemiyorsunuz.”
Ve bu söylediği doğruydu. Nereye giderse gitsin, peşinden koşan, kendisini etkilemeye çalışan, sonunda bir nikâh yüzüğüne kavuşamasalar da,
servetinden bir parça koparmaya çalışan o muhteşem görünüşlü, ama açgözlü kadınlarla karşılaştırıldığında, Beatriz Blake düpedüz normaldi, ama
Sergios’un zihninin gerilerinde bir anı canlanmıştı. Bir zamanlar büyükbabası; “Sade kadınlar, en iyi eşlerdir,” demişti. “Senin büyükannen; özverili,
sadık ve şefkatli bir kadındı. Daha iyi bir eş sahibi olamazdım. Evim saray
Đnanmak Đstiyorum 17
gibiydi, çocuklarım sevgi gördü ve benim sözüm kanundu. Bir an bile beni
kaygılandıracak bir fırsat vermedi. Çok şey isteyen, ama karşılığında çok az
veren güzel bir kadınla evlenmeden önce iyi düşün.”
Limitlerinin kendisine hatırlatılmasının verdiği hisle yüzü solan
Beatriz, hızla kendini topladı ve çenesini kaldırdı. “Tabii ki ben sarışın ve
güzel değilim, ama bu pozisyon için Zara’dan çok daha uygun bir seçenek
olduğuma eminim.”
Genç kadının cesareti karşısında elinde olmadan hayranlık duymakta
olan Sergios gergindi. Düz siyah kaşları çatılmıştı. “Benim eşim olmak
sanki bir işmiş gibi konuşuyorsunuz.”
“Değil mi?” Bee, erkeğin meydan okuyuşuna cesaretle yanıt verdi.
“Anladığım kadarıyla, evlenmek istemenizin tek nedeni; vefat eden kuzeninizin çocuklarının bir anneye sahip olabilmeleri ve ben, tüm zamanımı
çocukların bakımına adayabilirim. Zara’nın böyle bir şeyi yapmaya asla
isteği olmazdı. Ben ayrıca-”
“Bir dakika sus,” diye sözünü kesti Sergios. Kaşlarını çatıp, dikkatle
genç kadını inceledi. “Baban sana nasıl bir baskı yaptı da buraya gelip, bu
saçmalıkları anlatıyorsun?”
Bee kaskatı kesildi, sonra aniden kendini savunmak istercesine başını
arkaya attı ve babasının kendisine yaptığı baskıyı gizli tutmasının bir yararı
olmayacağını düşündü. Gururu; dürüst olmasını gerektiriyordu. “Çok engelli bir annem var. Eğer Royale otel zincirlerinin satışı suya düşerse, babam annemin evini satmakla ve bakım masraflarını kesmekle tehdit ediyor.
Ben ona bağımlı değilim, ama annem ona bağımlı ve ben onun acı çekmesini istemiyorum. Yaşamı yeterince zor…”
“Eminim öyledir.” Sergios istemeden genç kadının nedenlerinden etkilendi. Anlaşılan, Monty Blake, kendi aile üyelerine karşı, Sergios’un tahmin edebileceğinden çok daha gaddardı. Sergios’un tanımış olduğu tüm
kalpsiz erkeklerin, hatta büyükbabası Nectarios’un bile, engelli bir eski eş
söz konusu olduğunda, verecekleri gözdağının bir sınırı olurdu. Beatriz’e
gelince; Sergios, genç kadının dürüstlüğüne, onun ailesine bağlılığına saygı
duydu. Bu özellikler, onun nasıl bir kadın olduğu hakkında çok şey söylüyordu. Buraya gelmesinin nedeni, erkeğin imrenilecek yaşam tarzı veya
parası değildi, buraya gelmişti; çünkü başka çaresi yoktu. Sergios için, bu
durum övünülecek bir gerçek değildi, ama o zaten övülmekten de nefret
ederdi. Uzun zaman önce, ne yazık ki, muazzam servetinin ve gücünün
arkasındaki gerçek erkeği, çevresindeki çok az insanın görebildiğini anlamıştı.
18 Lynne Graham
“Peki, kız kardeşinden daha iyi bir eş olacağına nasıl inanıyorsun?”
Sergios, içinden gelen bir dürtüyle merakını tatmin etmek ve Bee’nin evlilikle ilgili düşüncelerini öğrenmek istemişti. Personeli gibi çalışacak bir eş
mi? Kendisine cazip gelen geleneksel yapıya ters bir görüştü. Çok iyi bir iş
adamı olarak, Sergios, bu tarz bir anlaşmanın avantajlarını hemen görebiliyordu. Bir şekilde mantık yürütürse, ödeme yapılan anlaşmalı bir eş, sınırlarını bilecek ve kendisini memnun etmek için gayret sarf edecekti. Bu tarz
pratik bir anlaşma içerisinde karmaşık insani duygulara ve anlaşmazlıklara
yer olmayacaktı.
“Daha az talepkâr olurum. Kendi kendime yeterim, mantıklıyım. Görüntümle çok ilgilenmediğim için de muhtemelen size masraf çıkarmam,”
diye açıkladı Bee. Kendini beğenmek sanki bir hataymış gibi pembe dolgun
dudakları kıvrılmıştı. “Çocuklarla da aram çok iyidir.”
“Duvarlara resim yapmaktan hoşlanan altı yaşında bir erkek çocuğa ne
yapabilirsin?”
Bee bir an düşündü. “Onunla konuşurum.”
“Ama o yanıt vermez. Küçük erkek kardeşi benim üzerime tırmanmaya
çalışırken, o çocuk sadece havaya bakıp duruyor,” diye birden alçak sesle
konuştu Sergios. Bu tarz bir davranışı anlayamıyor, endişe duyuyordu.
“Bunları sana neden anlatıyorum ki?”
Sergios’un açık sözlülüğünden etkilen Bee, çocukların sorunlarının erkeği çok fazla düşündürdüğünü anladı. “Benim bir çare bulabileceğimi
düşündün.”
Kapı çalınarak açıldı ve birisi, Bee’nin Yunanca olduğunu düşündüğü
bir dille Sergios’la konuştu. Sergios kısa bir yanıt verdi ve dikkatini yeniden Bee’ye çevirdi. Erkeğin, genç kadını değerlendiriyormuş gibi bakışı,
Bee’nin gerilmesine neden oldu.
“Önerini düşüneceğim.” Sergios, genç kadını şaşırtan bir şekilde yumuşak bir sesle konuşmuştu. “Ama seni uyarmak isterim. Beni memnun
etmek kolay değildir.”
“Sizi ilk gördüğümde bunu anlamıştım,” dedi Bee. Erkeğin gözlerindeki alaycı ışıltılara, sert, uzlaşılamazmış gibi bir ifade veren yüz yapısına ve
o inatçı şehvetli ağzına baktı. Bu sert bir erkeğin yüzüydü; kendisinden
başka kimseyi dinlemeyen bir erkeğin yüzü.
Sergios serinkanlılıkla, alay eder gibi, “Şimdi de, avucuma bakıp geleceğimi gördüğünü söyleyeceksin,” dedi.
Đnanmak Đstiyorum 19
Bee, Sergios’un ofisinden çıktığında sersemlemiş gibiydi. Önerisini
düşüneceğini söylemişti. Bu kibarca söylenmiş bir yalan mıydı? Her nedense, Bee, Sergios’un boşa konuşmayacağını düşündü, ama eğer Sergios ciddi
bir şekilde kendisini eş olarak düşünürse, Bee ne yapardı? Şoka mı girerdi?
Çünkü Bee otomatik olarak, Sergios Demonides’in kendisini geri çevireceğinden emindi. Bu olayın hiçbir aşamasında onun karısı olma olasılığını
düşünmemişti.
~ ĐKĐNCĐ BÖLÜM ~
DÖRT gün sonra, Bee çalıştığı okulun bahçesinden dışarı çıktığında,
caddenin köşesinde bekleyen büyük siyah bir limuzin gördü.
“Bayan Blake?” Takım elbiseli, güvenlik görevlisi görüntüsündeki bir erkek Bee’ye yaklaştı. “Bay Demonides sizi evinize bırakmayı öneriyor.”
Bee gözlerini kırpıştırarak, camları koyu renk, büyük parlak limuzine baktı. Nerede çalıştığını nasıl öğrenmişti? Sergios Demonides’in nasıl bir oyun
oynadığını merak eden Bee’nin, teklifi kabul etmekten başka çaresi yoktu.
Önünde bir limuzin varken, otobüs kuyruğunda beklemenin ne anlamı vardı?
Bee’nin önerisini reddetmek için şahsen kendisi mi gelmişti? Neden bu zahmete girmişti ki? Yüce makamlarda olan kişiler nadiren halkın içinde görünürlerdi.
Dizüstü bilgisayarından başını kaldıran Sergios, “Beatriz,” diye selamladı
genç kadını.
Bee, lüks arabanın içine girdiğinde, Sergios’un her bir hücresinden fışkıran
erkeksi cazibenin farkındalığı ile huzursuz oldu. Sergios, kelimenin tam anlamıyla gerçek bir erkekti. Üniversitedeki arkadaşlarından birinin alayla söylediği gibi, bu erkek ‘erkeklik hormonu’ kokuyordu. Pahalı erkeksi bir parfümün
hafif kokusunu alınca, Bee’nin farkındalığı daha da arttı. Sutyeni içindeki göğüs uçlarının dikleştiklerini hissetti ve kaskatı kesildi, bu kadar açıkça etkilenmiş olduğu için canı çok sıkıldı. Kirpiklerinin arasından, erkeğin zarif güçlü
yüzüne baktı. O yüzdeki koyu gölgeyi fark etti. Sergios’un traş olması gerekiyordu. Onun kusursuz görüntüsündeki bu detay, Sergios’un güne başlamaktan
ziyade bitirdiğinin göstergesiydi.
Bee’nin saçları rüzgârda dağılmıştı. Yağmurluğunun, eteğinin ve dizine
kadar uzayan çizmelerinin şık olmaktan ziyade rahat bir görüntüsü vardı. Bee,
20 Lynne Graham
kendini gergin ve tuhaf hissediyor ve dış görüntüsü ile ilgili olarak neden sadece temiz ve düzgün olmaktan başka bir şey düşünmediğini sorguluyordu.
Limuzin hareket edince, Sergios bilgisayarını kapattı ve kibirli başını çevirip, Bee’ye baktı. Derhal kaşlarını çattı. Genç kadın, üzerindeki modası geçmiş
giysiler içinde perişan görünüyordu. Buna rağmen, kusursuz bir teni, harika
gözleri ve parlak gür saçları vardı. Birçok kadın bu özelliklerini ortaya çıkarmaya çalışırdı. Sergios, ilk kez, Bee’nin neden bunu umursamadığını merak
etti.
Sergios’un bilgisayarını bir kenara itmesini izleyen Bee, “Bu şerefi neye
borçluyum,” diye sordu. Erkeğin ellerinin harika olduğunu fark etti ve bu şaşırtıcı düşünce ile gerildi.
“Bu akşam New York’a gidiyorum ve gitmeden önce, çocuklarımla tanışmanı istedim.”
“Niçin?” Yeşil gözleri hayretle açılmış, Sergios’a baktı. “Benim çocuklarınla tanışmamı neden istiyorsun?”
Erkeğin cazip dudaklarının kenarında belli belirsiz bir tebessüm belirdi.
“Açıkçası, çünkü bu iş için seni düşünüyorum.”
“Ama düşünemezsin!” dedi Bee hayretle.
“Düşünüyorum. Baban seni bana göndererek bu oyunu kazandı,” diye yanıt verdi Sergios. Bee’nin şaşkınlığından eğleniyormuş gibiydi. Neredeyse
atmak üzere olduğu kahkahasını dehşetle engelledi. Ferahlatan, canlandıran bir
kadındı bu.
Bee’nin düzgün kaşları çatıldı. “Anlamıyorum... Đstediğin herkesle evlenebilirsin.”
“Kendini küçümseme,” diye yanıt verdi Sergios. Aklında, son görüşmelerinden sonra, Bee ile ilgili yaptığı araştırmalar, topladığı referanslar vardı.
Bee’yi, kızkardeşi Zara’yı onayladığından, çok daha fazla onaylamıştı. “Kaynaklarıma göre sen; sadık, fedakâr bir evlatsın ve ayrıca yetenekli ve kendini
adamış bir öğretmensin. Çocuklarıma, tam onların ihtiyacı olanları verebileceğine inanıyorum.”
Bee öfkeyle, “Bu bilgileri nereden elde ettin,” diye sordu.
Sergios muazzam sakindi. “Uygun ödemeyi yaptığın takdirde, bu tarz bilgileri saatler içinde temin edebilen özel araştırma şirketleri var. Doğal olarak
seni araştırdım ve öğrendiklerimden etkilendim.”
Ama ben seninle evlenmeyi ciddi olarak önermemiştim, diye Bee, neredeyse hiç düşünmeden gerçeği açıklayacaktı, ama acilen kelimeleri yuttu. Neticede babasının tehdidi hâlâ geçerliydi ve erkeğin mali güvencesi, annesinin
destek sistemi ile bağlantılıydı. O güvence kalkarsa, annesinin bugün sahip
olduğu yaşam sona erecekti. Bee aniden, geleceğinin; uzun, karanlık, korkutucu bir tünel gibi öngörülemeyecek bir durumda olduğunu düşündü. Ayrıca,