Slayt 1

Transkript

Slayt 1
DOGA KORUMANIN ÖNEMİ
Günümüzde sanayileşme sürecine paralel olarak dünyayı tehdit eden hızlı
nüfus artışı, değişik kirlilik türleri, orman yangınları, tarla açmalar, aşırı
otlatmalar, sulak alanların kurutulması, tarımda kullanılan mücadele ilaçları ile
meydana gelen kirlenmeler, kaynakların aşırı ve bilinçsiz kullanımı ve bunların
sonucu olarak da fauna ve floradaki tür azalmaları doğal dengeyi bozan en
önemli etmenlerdir. Dolaysıyla, doğal dengenin bozulmasının nedeni doğal
ekosistemlere yapılan baskılardır. Bu ekosistemler içerisinde özellikle;
• Tropik yağmur ormanları,
•
Bazı deniz ekosistemleri,
• Adalar, yüksek dağ ekosistemleri,
• Arktik ve subarktik yasam ortamları,
• Savanlar,
• Stepler ve ılıman bölgelerdeki yarı çöl alanları,
• Büyük nehir ekosistemleri ve
• İç denizler
gibi bazı büyük yaşam ortamları oldukça hassastırlar ve acilen korunmaya
gereksinimleri vardır (Placbter, 1991). Bu nedenle doğal kaynakların dikkatli
kullanımı ile doğal, ve kültürel zenginliklerin korunması amacıyla çeşitli koruma
alanlarının belirlenmesi son yılların önemli konusu olmuştur.
Ülkelerin ulusal sınırları içerisinde milli parklar, doğa koruma alanları,
peyzaj koruma alanları, doğa parkları, doğal, arkeolojik ve kentsel sit alanları,
biyogenetik rezervler, biyosfer rezerv alanları, sulak alanlar ve özel çevre
koruma
bölgeleri
adı
altında
değişik
statüde
koruma
alanları
belirlenebilmektedir. Buna rağmen, uzun yıllar kaynakların aşırı ve yanlış
kullanımı, mevcut sorunların giderilememesi türlerde azalmalara neden
olmaktadır. Türlerin hem zenginliği, hem de azalması doğa korumanın en
önemli nedenidir. Bu konu içerisinde dünyadaki ve Türkiye'deki türlerin
zenginliği ve azalması ile ilgili ayrıntılı bilgiler aşağıda verilmiştir.
Dünyada Canlı Türlerin Varlığı ve Ortadan Kalkma veya Azalma Sorunları
Günümüzde dünyada 13,5 milyondan fazla canlı türünün yaşadığı tahmin
edilmektedir. Hatta bazı araştırmacılar bu sayının 5-30 milyon arasında
olduğunu savunmaktadırlar. Bu türlerden ancak yaklaşık 1,75 milyon tanesi
bilimsel olarak saptanabilmişim Diğerlerini saptama çalışmaları devam
etmektedir. Canlı tür varlığının büyük bir bölümünü böcekler ve
mikroorganizmalar teşkil etmektedir
Türler
Belirlenmiş Türler
Tahmin edilen tür
zenginliği
Virüsler
4 000
400 000
Bakteriler
4 000
1 000 000
Mantarlar
72 000
l 500 000
Protozoalar
40 000
200 000
Algler
40 000
400 000
Bitkiler
270 000
320 000
1 065 000
8 900 000
255 000
900 000
1 750 000
13 620 000
Arthropod
Diğer Hayvanlar
TOPLAM
Biyolojik gruplar
Memeli Hayvanlar
Kuşlar
Sürüngenler
Kurbağagiller
Balıklar
Omurgasızlar
Çiçekli Bitkiler
Diğer Bitkiler
TOPLAM
Tanımlanmış
4 170
8715
5 115
3 125
2 .000
1 300 000
250 000
150 000
1 742 000
Tahmin edilen
4 300
9 000
6 000
3 500
23 000
4 400 000
280 000
200 000
4 926 000
Bitkilerin yeryüzündeki dağılımı yağış, ışık, sıcaklık, toprak, jeoloji gibi ekolojik
faktörlere bağlıdır. Bunun yanında adalar diğer kara parçalarına göre türlerin
çeşitliliği ve endemik türlerin oranları bakımından daha şanslıdırlar. Örneğin,
Galapagos Adalarındaki 1325 bitki türünden 228 tanesi endemiktir. Yeni
Zelanda'da bu oran % 81'e kadar çıkmaktadır.
Bazı adalar ise, eskiden dünyanın başka bölgelerinde de bulunan ama
günümüzde o bölgelerde nesli tükenmiş türleri barındırmaktadır. Relıkt olarak
adlandırılan bu türlere ve yaşadığı alanlara örnek olarak Yeni Zelanda'da
Sphenodon (bir kertenkele türü) ya da Maurıtus Adalarında (Güney Afrika'da
Madagaskar Adasının doğusunda) Raphus cucullatus (bir kuş türü) verilebilir
(Plachter, 1991).
Sphenodon
Raphus cucullatus
Diğer taraftan türler arasında da hızlı bir tükenme süreci de devam
etmektedir. Kışlahoğlu ve Berkes (1987)'in bildirdiğine göre,
günümüzden 3,5 milyon yıl öncesinden beri memeli hayvan
türlerinde sürekli bir azalma vardır. Önceleri doğal koşullarda 10 bin
yılda bir tür kaybolurken, günümüzde bu süreç çok hızlanarak ekolojik
kriz nedeniyle 100 yılda 45 türe sıçramıştır ve dünyada toplam tür
sayısı yaklaşık 4 200 adete düşmüştür
Bitki türlerindeki azalma hayvanlardan çok farklı değildir. Dünya
Koruma Birliği (IUCN) tarafından 1997 yılında 240 000 bitki örneği
üzerinde yapılan küresel analiz çalışmasına göre, incelenen her 8
bitkiden biri neslinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır ve bu
türlerin de % 90‘nından çoğu endemik türlerdir (Çepet, 2003).
Aşağıdaki tabloda nesli tehlikede olan bitkilerin ülkelere göre
dağılımları görülmektedir. Buna göre Türkiye 10 ülke içerisinde 4.
sırada yer almaktadır
Ülke
Tehlike Altındaki
Toplam
Tür Sayısı
Tehlike Altında
Bulunan
Floranın %'si
ABD
Avustralya
4 669
2.245
Güney Afrika
Türkiye
Meksika
Brezilya
Panama
Hindistan
İspanya
Peru
2215
l 876
1 593
1 358
l 302
1 236
985
906
29
14
11,5
22
6
2,5
13
8
19,5
5
Türkiye'de Canlı Türlerin Varlığı ve Ortadan Kalkma veya
Azalma Sorunları
Ülkemiz Avrupa, Asya ve Afrika arasında doğal bir köprü
olması, jeolojik yapısının farklılığı, çeşitli iklim kuşaklarına ve
ekolojik zenginliklere sahip olması nedeni ile biyolojik çeşitlilik
açısından çok zengindir.
Doğal kaynakların çeşitliliği ve zenginliği; Anadolu'nun dünya
üzerinde ilk yerleşim merkezlerinden biri olmasına neden olmuş
ve böylece kültürel zenginliğin artmasıyla birlikte doğal
kaynakların da azalma süreci başlamıştır. Eldeki verilere göre
potansiyel olarak % 70'i ormanla kaplı, olması gereken
Anadolu'nun, bu sayı yaklaşık % 27.6 dolayına inmiştir. Diğer
taraftan tarım ve yerleşim alanlarındaki artış ise % 38 dolaylarında
olmuştur.
Bu zengin kaynakların uzun yıllar aşırı ve kontrolsüz kullanımı, bazı
türlerin neslinin tükenmesine neden olurken, bazılarını da tükenme
tehlikesi ile karşı karşıya bırakmıştır. Türkiye'deki türlerin zenginliği ve
tehlike durumları ile ilgili ayrıntılı bilgiler aşağıda verilmiştir.
Dünyada saptanan yaklaşık 9 000 kuş türünden 450'sinin yaşadığı
Türkiye, topoğrafik ve hidrolojik yapısı nedeniyle göçmen kuşlar için
uygun bir geçiş bölgesi özelliğini de taşımaktadır. Aynı zamanda
günümüzde nesilleri tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan yırtıcı
kuşların bir kısmı ülkemizi sadece göç zamanı kullanırken bazıları da
burada yavrulamaktadır.
Ülkemizde
vahşi
yaşamda
Gündüz
Yırtıcıları
(lat.
Falconiformes) takımına ait 40 ve Gece Yırtıcıları (lat.
Strigiformes) takımına ait 10 olmak üzere toplam 50 yırtıcı kuş türü
bulunuyor. Bu sayılar Falconiformes takımına ait Atmacagiller'de
(Accipitridae) 28, Balıkkartalıgiller'de (Pandionidae) 1, Doğangiller'de
(Falconidae) 11 ve Strigiformes takımına ait Peçeli Baykuşgiller'de
(Tytonidae) 1 ve Baykuşgiller'de (Strigidae) 9 tür olarak
dağılıyor. Bunlardan 16'sının nesilleri tükenme tehlikesi altında, geri
kalan 34 tür de yaşamlarım sürdürebilme tehlikesi altındadırlar. Ayrıca
8 tür de ülkemizde endemik olarak yaşamaktadır.
Balık Kartalı (Pandion heliaetus)
Arı Şahini (Pernis apivorus)
Kızıl Akbaba (Gyps fulvus)
Doğan, Gök Doğan (Falco peregrinus)
Nesli Tükenmekte Olan Bazı Kuş türleri
Latince Adı
Türkçe Adı
Tetraogallus carpius
Keklik
Larus melancepyhalus
Akdeniz Martısı
Sylvia ruppeli
Karagerdanlı Ötleğen
Lanius nubicus
Maskeli Örümcekkuşu
Parus lugubris
Kayalık Baştankarası
Sitta krüperi
Küçük Sıvacıkuşu
Pycnonotus barbatus
Arap Bülbülü
Emberiza cineracea
Boz Kirazkuşu
Pycnonotus barbatus Sitta krüperi
Küçük Sıvacıkuşu
Arap Bülbülü
Larus
melancepyhalus
Emberiza
cineracea Lanius nubicus
(Akdeniz
Martısı)
Maskeli Örümcekkuşu
Boz Kirazkuşu
DOĞA KORUMANIN NEDENLERİ
Doğa koruma çalışmalarının ilk başladığı yıllarda ana hedef, doğadan
ekonomik olarak daha fazla yararlanmak düşüncesine yönelikti. Daha sonraki
çalışmalarda doğanın, ekonomik yararlar sağlamak için korunması yanında,
bilimsel, estetik, ahlaki-manevi ve rekreasyonel yönden de korunmasının
gerektiği ortaya çıkmıştır. Gerçi bir korunan alanın ilanında bu nedenlerden
hangisinin ön planda olduğu fazla tartışılmaz, ancak hepsinin de değişik
oranlarda rol oynadığı kesindir.
Sözü edilen koruma nedenleri aşağıdaki gibi özetlenmiştir.
Ekonomik Nedenler
Doğal kaynakların (toprak, su, hava, bitkiler ve hayvanların) korunması
insanların yaşamlarını sürdürebilmelerinin temel taşıdır. İnsanlar bazen değerini
bilerek, bazen de bu varlıkların değerini dikkate almadan doğal kaynaklardan
yararlanmaktadırlar.
Ekosistemde üreticiler görevini yapan yeşil bitkiler bir saniyede 6 000 ton, yılda
ise 100 milyon megawattlık bir enerjiyi glikoz olarak üretmektedirler (Gürpınar,
1985). Bu enerji bütün canlıların büyümesi, gelişmesi ve yaşayabilmesi için
gerekli besini sağlamaktadır. Glikoz üretimi sırasında açığa çıkan oksijen de,
yine ekosistemin diğer bir grubu olan tüketicilerin, yanı insan ve hayvanların
yaşayabilmesi için solunum yapmalarında kullanılmaktadır.
Bilimsel Nedenler
Doğa, bilimsel çalışmalar için bir "açık hava laboratuvarı" niteliğindedir.
Biyoloji bilimi yanında, tarım, ormancılık, balıkçılık, eczacılık, tıp, kimya ve
davranış bilimleri açısından bir bilgi kaynağıdır.
Korunan hayvan ve bitki türleri, doğal elemanlar ve doğa parçaları (milli
parklar, doğa koruma alanları, doğa parkları, doğa anıtları v.s.), orada
antropojen etkilerin daha az olması ve araştırmaların daha objektif ve
güvenilir sonuçlar vermesi nedeniyle bilimsel çalışmalar için ilk önce
aranan yer ve elemanlardır.
9.8.1983 tarihli Milli Parklar Kanunu'nda da bu konuya yer verilerek,
gerek milli parkların gerekse doğa koruma alanlarının ilanında bilim ve
eğitim amacının dikkate alınmasının gerektiği vurgulanmıştır.
Estetik Nedenler
Doğanın, estetik nedenler dikkate alınarak korunması görüşü,
ekonomik ve bilimsel nedenlere göre daha yenidir. Özellikle renkli
bir kuşun ya da kelebeğin korunması, yaşlı ve muhteşem bir
ağacın korunması estetik ve görsel yönden ele alınmaktadır.
Bunun yanında gerek doğal peyzajda, gerekse kültür peyzajında
estetik yönden belli bir güzelliğe veya özelliğe sahip objeler ve
elemanlar da korunmaktadır.
Ekonomik ve bilimsel nedenlerle korumanın ağırlık kazandığı
yerlerde koruma alansal bir özellik gösterdiği ve büyük alanları
kapladığı halde, estetik nedenlerle koruma çoğunlukla obje
düzeyindedir, ya da küçük alanları kaplamaktadır. Doğa anıtları
bunlara örnek olarak verilebilir.
Ahlaki - Manevi Nedenler
İnsanın, bitki ve hayvan türlerini yasalarla koruması ya da ekonomik ve
bilimsel yönden koruması, ahlakı ve manevi yönden korumaya göre oldukça
yenidir. Çünkü manevi yönden koruma insanların ilk defa inançlarının oluştuğu
dönemlere kadar dayanır. Günümüzde Hindistan’ın, Kuzey Amerika
Kraliyetlerinin yada Yeni Gine’nin çeşitli toplumlarında olduğu gibi, hayvanları
kutsal sayan ve bu amaçla koruyan toplumlar belirli türlerin korunmasında
önemli rol oynamışlardır. Ülkemizde de manevi değerle korunan Tarsus
yakınlarındaki Ashab-ı Kehf buna bir örnek olarak verilebilir. Daha sonraki
dinlerde ise, insanın doğanın yönlendiricisi olduğu belirtilerek, diğer canlıların
da korunması istenmişin".
Bugün Dünya'daki "hayvan hakları" hareketinin temelinde türleri korumanın
ahlaki ve manevi yönünün de Önemli rol oynadığı tartışmasız kabul
edilmektedir
Ott (1997)'a göre; genelde etik yönden doğayı korumanın 3
önemli gerekçesi vardır (Kasparek ve Ark. 2000).
1.Korunan değerler biyolojik çeşitliliğin bir parçasıdır. "Değerli"
olan insan da doğanın bir parçasıdır. Bütün dinlerde insan kadar
diğer canlılar da değerlidir.
2.Gelecek jenerasyonlara karşı bir sorumluluğumuz vardır.
Biyolojik çeşitlilikteki kayıplar gelecek jenerasyonların gelişimini
etkileyecektir. Bugün kaybolan değerlerden gelecekte nasıl
yararlanılacağını veya ne gibi gelişmelere kaynak olacağını
bilmediğimiz için, onları yok etmeye hakkımız yoktur.
3.Bir çok bilinmeyenler karşısında "dikkatli olma ilkesi" geçerlidir.
Biyolojik çeşitlilikte kayıpların etkilerinin ne olacağı henüz
çözülmüş değildir. Bu nedenle mümkün olduğu kadar
ekosistemdeki değişiklikler önlenerek, doğanın korunmasına
önem verilmelidir.
Rekreasyonel Nedenler
Doğanın rekreasyonel nedenlerle korunması fikri diğer nedenlerin içerisinde
en yenisidir. Daha çok da 20. yüzyılın ortalarından itibaren önem kazanmaya
başlamıştır.
Endüstride ilerlemiş ülkelerin insanları gerek boş zamanlarını, gerekse
tatillerini dinlenerek ve kendilerim yeni bir çalışma dönemine hazırlayarak
geçirirler. Bunun için ise temiz, sakin ve zengin bir doğa parçası insanların
dinlenebilmesi için en uygun yerlerdir.
1983 tarihli Milli Parklar Kanunu'nda bu konuya ayrı bir önem verilerek, milli
parklarda halkın dinlenmesine, doğa parklarında da halkın dinlenmesi yanında
eğlenmesine de olanak verilmiştir.
Ayrıca 12.12.1986 tarihli Milli Parklar Yönetmeliği'nde (Madde 9) sadece
rekreasyonel amaca uygun olarak Orman içi Dinlenme Yerlerinin ayrılması da
uygun görülmüştür.

Benzer belgeler

Doğa Korumanın Tarihçesi Ve Türkiye`deki Gelişmeler

Doğa Korumanın Tarihçesi Ve Türkiye`deki Gelişmeler DOGA KORUMANIN ÖNEMİ Günümüzde sanayileşme sürecine paralel olarak dünyayı tehdit eden hızlı nüfus artışı, değişik kirlilik türleri, orman yangınları, tarla açmalar, aşırı otlatmalar, sulak alanlar...

Detaylı