Mukim Temsilciden: 2015 sonrası kalkınma çerçevesi Cihan

Transkript

Mukim Temsilciden: 2015 sonrası kalkınma çerçevesi Cihan
Sayı: 81
Eylül 2012
Mukim Temsilciden:
2015 sonrası kalkınma çerçevesi
Cihan Sultanoğlu ve
Shahid Najam Bizden Haberler'de
Uçan Süpürge’de
gönüllü olmak
Küre Dağları Milli Parkı,
“Ekosistem Umudu”nda
Kadir Topbaş Türkiye’yi
Üst Düzey Panel'de temsil ediyor
Mukim Temsilciden: 2015 sonrası
kalkınma çerçevesi*
2015’ten sonra Binyıl Kalkınma Hedeflerinin gelişmesini
sağlayacak
kalkınma
gündemini
nasıl
oluşturacağımız
konusunda bizlere yol gösteren bir süreçten geçiyoruz.
Ankara, Eylül 2012
2015 sonrası kalkınma çerçevesi görüşmeleri geçtiğimiz Mart ayında
İstanbul’da düzenlenen ve “İstanbul Deklarasyonu” ile sonuçlanan Küresel
İnsani Gelişme Forumu’nda başladı ve “İstediğimiz Gelecek” (The Future
We Want) adlı belgeyle sonuçlanan Rio+20 Zirvesi’nde de devam etti.
Bütün bu belgelerde, 2015 sonrası kalkınma çerçevesinin ana noktaları
belirlendi ve temel olarak 2015 sonrası kalkınma sürecinin, birden çok
paydaşın katılımıyla kapsayıcı, açık ve şeffaf bir süreçten geçmesi gerektiği
belirtildi.
BM Genel Sekreteri, bu tarz bir kalkınma çerçevesine sahip olmak için
2015 sonrası kalkınma gündemi üzerine üst düzey bir panel görevlendirdi.
Özellikle Rio+20 ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Grubu’nun (UNDG) açık ve
kapsayıcı istişareleri olmak üzere kilit süreçlerin sonuçları bu Panel’e
yansıtılacak.
2013’ün ikinci çeyreğine kadar Panel bir rapor hazırlayacak. Bu rapor,
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne (UNSG) iletilecek ve Genel Kurul’a da
sunulmasından sonra 2015 sonrası kalkınma çerçevesi uygulanmaya
başlanacak.
Bu sebeple Birleşmiş Milletler Kalkınma Grubu’nun 2015 sonrası kalkınma
çerçevesi için stratejisi bu süreçte ana belirleyici etken olacak. UNDG
stratejisi üç temel üzerine kurulu: kapsayıcı ulusal müzakere süreçleri,
tematik müzakereler, web portalı ve sosyal medya.
UNDP Başkanı Helen Clark’ın başkanlık ettiği UNDG üyelerinin, 2015
sonrası ulusal ve tematik müzakerelerin, aralarında Türkiye’nin de
bulunduğu en az 50 ülkede gerçekleşmesi için bir teklif sunmasıyla süreç
başlamış oldu.
BM Mukim Koordinatörlüklerinin (UNRC) öncülüğü ve rehberliğindeki BM
Ülke Takımları (UNCTs) bu ulusal müzakereleri desteklemek için yerlerini
en iyi şekilde aldı.
Bu bağlamda, biz, Türkiye’deki Mukim Koordinasyon Ofisi olarak, ulusal
paydaşlar arasında daha açık ve kapsamlı bir müzakere ortamı sağlamak
ve “İstediğimiz Gelecek” adlı küresel ortak vizyonu girdiler ve fikirlerle
desteklemek için ulusal ve yerel paydaşlar tarafından tanımlanacak, farklı
bir yaklaşımla beslenecek bir süreç başlattık.
Amacımız, BM Sistemi Üyelerinin, BM Ülke Takımlarının ve diğer farklı
paydaşların katılımı ve girdilerini elde edebilmek için stratejik rehberlik
sağlamak olacak.
Temel hedefimiz de zayıf durumda olanların fikirlerini göz önünde
Shahid Najam
Najam,
BM Türkiye Mukim Koordinatörü
ve UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi
bulundurmak ve 2015 sonrası kalkınma çerçevesinin küresel anlamda
uygulanmasını sağlamak.
2015 sonrası müzakerelere sivil toplum, önem derecesi düşürülmüş
gruplar ve kalkınma öncelikleri nedeniyle daha önceki müzakerelere
katılamamış olanların fikirleriyle katkıda bulunacak olmaları çok önemli.
Bir başka deyişle, “İstanbul Deklarasyonu: Herkes için Daha Adil ve
Sürdürülebilir Bir Geleceğe Doğru” adlı belgede de belirtildiği üzere 2015
sonrası kalkınma çerçevesinin insanlar yararına ve onların yanında
olmasını sağlayacağız.
* Shahid Najam
Najam, UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi ve BM Türkiye Mukim
Koordinatörü
Londra Olimpiyatları'nda meşaleyi Genel
Sekreter taşıdı
Ban Ki-moon 2012 Yaz Olimpiyat Oyunları vesilesiyle Birleşik Krallık boyunca
taşınan olimpiyat meşalesinin son ayağına katılarak meşaleyi taşıma görevini ifşa
eden ilk BM Genel Sekreteri oldu.
Ankara, Eylül 2012
Londra Olimpiyatları sona erdi. BM Genel Sekreteri Kalkınma ve Barış Nezdinde Spor Özel Danışmanı Wilfried
Lemke’nin de belirttiği gibi “tüm dünya için uluslararası işbirliği ve ilhamın müthiş bir dışavurumu” olarak
nitelendirilen bir etkinlik daha son buldu.
Olimpiyat meşalesini taşımanın yanı sıra, Ban spor ve fiziksel aktivitelerin kalkınmayı sağlama ve barışı inşa etme
yolunda önemli bir adım olduğunu göstermek için açılış törenine de katıldı.
BM Kalkınma ve Barış Nezdinde Spor Birimi (UNOSDP) diyaloğu ve ortaklıkları teşvik etmek ve kolaylaştırmak, aynı
zamanda Olimpiyat Ateşkesi bilincini arttırmak amacıyla Olimpiyat Oyunları bünyesinde düzenlenen pek çok
etkinliğe, toplantıya katıldı.
Diğer BM ajansları da pek çok farklı konuda bilinçliliği arttırmak amacıyla Olimpiyat Oyunları’nda kendini gösterdi.
Örnek vermek gerekirse, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) bütün dünyada bulunan mülteci
kamplarına gönderilmek üzere spor giyim ürünü topladı ve Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı (UNHCR) da
Afrika Ütopya Festivali kapsamında bir destek etkinliği düzenledi.
Türkiye, Olimpiyat Oyunları’nı 2 altın, 2 gümüş ve 1 bronz madalya olmak üzere toplamda 5 madalya ile tamamladı.
En fazla madalyayı kazanan ülke ise 104 madalya Amerika Birleşik Devletleri oldu. Amerika Birleşik Devletleri’ni, 88
madalya ile Çin Halk Cumhuriyeti ve 65 madalya ile Birleşik Krallık takip etti.
Helen Clark afet riskinin
azaltılması konusunda
yatırımların artırılması
gerektiğine dikkat çekti
UNDP Başkanı Helen Clark, Yeni Zelanda’nın Christchurch
kentinde
bulunan
Canterbur y
Üniversitesi’nda
yaptığı
konuşmasında, doğal afetlerin yoksullar ve savunmasız
durumda olanlar için yıkıcı etkilerinden bahsetti ve bu
toplumlara direnç kazandırmak için acil önlem alınması
gerektiğini belir tti.
Ankara, Eylül 2012
Helen Clark,
“Riski azaltmak için yatıracağımız her bir dolarla
felaketlerdeki ekonomik kayıpları telafi etmek için 7 dolar kazanılmış
olacak. Afet riski azaltma çalışmalarımız bölgeye ambulans temin
etmekten ziyade kayalıkların üzerine çitler kurmayı kapsıyor.”
Helen Clark, konuşmasında aralarında sivil savunma ve acil hizmetler
hazırlıklarına, erken uyarı sistemlerine ve depreme dirençli evlere ve diğer
altyapıya önemli oranda yatırım yapılması hâlinde doğal afetlere bağlı can
ve mal kaybının büyük ölçüde önlenebileceğini dile getirdi.
Clark, “Haiti’de 220.000 kişinin trajik bir biçimde ölümü, felaketin etkisini
belirleyen tek şeyin o felaketin büyüklüğü ya da şiddeti olmadığını
gösteriyor,” dedi.
Çölleşmeye eğilimli Afrika’dan, kasırgalara ve sellere eğilimli bölgelere,
Haiti’nin yoğun nüfuslu başkentinde 2010 yılının Ocak ayında gerçekleşen
depremden, Yeni Zelanda, Japonya, Şili, İran’da yaşanan diğer büyük çapta
depremlere baktığımızda, doğal afetlerin insanların acı çekmelerine,
çevresel ve ekonomik zararlara yol açtığını görüyoruz.
BM Afet Risk Azaltma Stratejisi’ne (UNISDR) göre, sırf 2011 yılında yaklaşık
30.000 kişi 302 felakette hayatını kaybetti ve 206 milyon insan da
sellerden, kuraklıktan, kasırgalardan ve diğer doğal afetlerden kötü şekilde
etkilendi.
Bütün bu felaketler en savunmasız durumda olanları en sert biçimde
etkileyerek büyük ölçüde ekonomik kayıplara da neden oldu. Geçen yıl
yaşanan doğal afetlerin neden olduğu küresel ekonomik kayıp 380 milyar
dolara ulaştı. Doğal afetler bakımından daha önceki rekor yıl olan 2005’in
değerlerine göre yaklaşık 2/3’lik bir artış söz konusu.
Yoksullara gelince, doğal felaketler kalkınma gelişmelerine ve yoksullukla
olan mücadelelerine sekte vuruyor.
Canlarını kurtarmayı başarsalar da hâlen felaketlerin etkilerinden
muzdarip olanlar genellikle mal varlıklarını elden çıkarmaya ve yaşamlarını
onları günlük 1,25 dolar olan uluslararası yoksulluk sınırının altına itecek
asgari hayat standardının altında sürdürmeye zorlanıyorlar.
Helen Clark
Clark,
UNDP Başkanı
Yoksul ülkelerde afetlerin en büyük etkilerini yaşayanlarsa aralarında
kadınların ve kız çocuklarının olduğu ötekileştirilen gruplar.
Cihan Sultanoğlu ve Shahid Najam Bizden
Haberler'de
UNDP Başkan Yardımcısı Cihan Sultanoğlu ve UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi
Shahid Najam, Koç Topluluğu’nun kurumsal yayını olan Bizden Haberler dergisinin
Ağustos sayısında “Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne Üç Kala” başlıklı röpor taj verdi.
Ankara, Eylül 2012
Binyıl Kalkınma Hedefleri’nde ulaşılan son durumu değerlendiren Cihan Sultanoğlu ve Shahid Najam, Türkiye’de
UNDP işbirliğinde gerçekleştiren projelerle pek çok başarı elde edildiğini ve özellikle son zamanlarda Türkiye’nin
diğer ülkelere de kalkınma alanında destek olduğunu vurguladı.
Cihan Sultanoğlu, röportajında, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinin Binyıl Kalkınma
Hedefleri doğrultusunda büyük bir aşama kaydettiğini ve bölgede var olan problemleri çözme yolunda giderek artan
bir istek görüldüğünü belirtti.
Türkiye’de de Binyıl Kalkınma Hedefleri’nde ilerleme kaydedildiğini söyleyen Sultanoğlu, “2000 yılında saptanmış olan
Binyıl Kalkınma Hedefleri, Türkiye’de hükümet tarafından şu ana dek çok büyük bir destek gördü. Bu anlamda
Türkiye’de, özellikle son yıllarda, enerji verimliliği ve çevre konularına güçlü bir vurgu yapılıyor” dedi.
Shahid Najam Türkiye’de değişen yoksulluk yapısına vurgu yaparak yeni yoksulluk kavramına açıkladı: “’Yeni
Yoksulluk’, uluslararası düzeyde uygulamaya konulan ve son zamanlarda yaşanan sosyal değişimler sonucu toplumda
gözlemlenen yeni yoksulluk türlerini tanımlamayı amaçlayan bir kavram. Bu kavram Türkiye için de çok şey ifade
ediyor. Çünkü Türkiye’de, özellikle son on yılda, yüksek oranlarda göç, kentsel dönüşüm ve değişen bir ekonomik yapı
gözlemleniyor.”
Cihan Sultanoğlu ve Shahid Najam, yıllardır UNDP ile işbirliği içerisinde olan Koç Topluluğu ile gerçekleştirilmekte
olan projeleri de röportajlarında değerlendirdiler.
Koç Holding’in özellikle Meslek Lisesi Memleket Meselesi ve Ülkem İçin Engel Tanımıyorum projelerine verdikleri
destek ile topluma ve çevreye karşı duydukları sorumluluklara karşı geliştirdiği stratejik ve vizyoner yaklaşımın çok
önemli ve iş çevrelerinde öncü projeler olduğunu belirttiler.
Röportajlara bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Kadir Topbaş Türkiye’yi kalkınma gündemi
Üst Düzey Paneli'nde temsil ediyor
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, küresel kalkınma gündeminin
belirlenmesinde desteğini alacağı Üst Düzey Panel üyelerini açıkladı. Sivil toplum,
özel sektör ve kamu sektöründen 26 temsilcinin yer alacağı uluslararası panelde
Türkiye’yi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş temsil edecek.
Ankara, Eylül 2012
Panelin eş başkanlık görevlerini ise Endonezya Devlet Başkanı Susilo Bambang Yudhoyono; Liberya Devlet Başkanı
Ellen Johnson Sirleaf; ve İngiltere Başbakanı David Cameron yürütecek.
Ürdün Kraliçesi Rania, Nobel Barış Ödülü sahibi Yemenli aktivist Tevekkül Karman, Japonya Eski Başbakanı Naoto Kan
ve Nelson Mandela'nın eşi Grace Machel da üyeler arasında yer alıyor.
Daha iyi bir dünya oluşturulmasına yönelik olarak belirlenen Binyıl Kalkınma Hedeflerine ulaşılması için öngörülen
tarih 2015 yılında doluyor.
Söz konusu tarih sonrası kalkınma çabalarının kesintisiz ve etkin şekilde sürdürülmesi için yapılacak ön hazırlıklar
kapsamında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon tarafından oluşturulan panel, uluslararası topluluğun
yoksullukla mücadele ve sürdürülebilir kalkınma konularındaki sorumluluklarını en iyi nasıl yerine getireceği
konusunda cesur ve uygulanabilir çözüm önerileri geliştirecek.
Panel ilk toplantısını Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun açılacağı Eylül ayında New York’ta gerçekleştirecek.
Panelin, çalışmaları ile ilgili olarak hazırlayacağı raporunu 2013 yılının ilk yarısında Genel Sekreter’e sunması
bekleniyor.
Hayata Katkı sunmaya devam
Gençlerin çevre sorunlarına yönelik çözümler üreten projeler geliştirmelerine
katkıda bulunan ve bu projeleri destekleyen “Hayata Ar tı” Gençlik Programı, 2005
yılından bugüne dek 58 projeye destek verdi.
Ankara, Eylül 2012
UNDP, Coca-Cola Hayata Artı Vakfı ve Yaşama Dair Vakıf (YADA) ortaklığı ile yürütülen “Hayata Artı” Gençlik Programı,
gençler tarafından tasarlanan, toplumsal fayda hedefleri olan, yenilikçi, yaratıcı, katılımcı, sürdürülebilir “çevre”
projelerini destekliyor.
Gençlik gruplarına projelerini gerçekleştirmek üzere fon desteği sağlamanın yanı sıra bu grupların proje tasarımı,
yönetimi ve iletişim konularında kapasitelerini artırmayı hedefliyor. Böylece gençlerin çevresel sorunlara çözümler
üreten projeler geliştirmelerine katkıda bulunmayı amaçlıyor.
“Hayata Artı” Gençlik Programı, bugüne dek, su kaynaklarının korunması, atık yönetimi, yenilenebilir enerji
kaynaklarının kullanımının teşvik edilmesi ve orman kaynaklarının sürdürülebilir kullanım ve korunmasının
sağlanması gibi temel başlıklardaki projelere destek verdi ve vermeye devam ediyor.
Projeler, sivil toplum, kamu sektörü ve tarım, sanayi, ticaret sektörlerinin temsilcilerinden oluşan 10 bin kişiyle
buluştu. Program ile Türkiye’nin farklı bölgelerinde 500’den fazla genç, “Hayata Artı” projeleri yürüttü. 55 STK, 38
kamu kuruluşu, 22 yerel yönetim, 14 üniversite ve 6 meslek odası olmak üzere 135 kuruluşla işbirliği sağlandı.
Gediz Dostu Çevreci Solucanlar Projesi, Hayata Artı Gençlik Programı’nın desteklediği projelerden bir tanesi.
Proje, Gediz Havzası’ndaki su ve toprak kirliliğinin çözümüne katkıda bulunmak üzere, organik bir gübre çeşidi olan
solucan gübresinin kullanımını havza genelinde yaygınlaştırmayı hedefliyor.
Proje için gençler, Gediz Havzası’ndaki su kaynaklarının korunmasına katkıda bulunmak üzere kimyasal gübreye
alternatif sunmak amacıyla bir araya geldi.
Konuyu araştıran Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencileri, solucan gübresinin toprağın organik madde içeriğini ve
su tutma kapasitesini arttırarak sulamada ihtiyaç duyulan miktarı yüzde 40 ile yüzde 60 oranında azalttığını keşfettiler.
Geçtiğimiz ay, proje ekibi Coca-Cola çalışanlarının oylarıyla “Hayata Artı Büyük Ödülü”nü kazandı. Geçen yıl 200
çiftçiye ulaşarak başarılı sonuçlar alan proje ekibi bu yıl solucan gübresini daha fazla çiftçiyle tanıştırarak, gübrenin
kullanımını Gediz Havzası’nda yaygınlaştırmak istiyor.
Gediz Dostu Çevreci Solucanlar Projesi gibi pek çok başarılı gençlik projesini destekleyen Hayata Artı Gençlik
Programı, aynı zamanda, geçtiğimiz Haziran ayında verilen Altın Pusula ödüllerinde Büyük Ödül’ün sahibi oldu.
Köyceğiz-Dalyan ÖÇK Bölgesi’nin yıllık
ekonomik değeri 51 milyon
Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanları Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi
kapsamında Köyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma (ÖÇK) Bölgesi için hazırlanan
Ekonomik Analiz Raporu tamamlandı.
Ankara, Eylül 2012
Raporda, bölgenin yıllık ekonomik değeri 51 milyon 216 bin ABD doları olarak belirlenirken, bölge yönetim planının
etkin bir şekilde uygulanabilmesi için bazı idari ve mali iyileştirmelerin yapılması gerektiğine dikkat çekildi.
En büyük değeri turizm ve rekreasyon üretiyor
Raporda, Köyceğiz-Dalyan ÖÇK Bölgesi’nin biyolojik çeşitliliğinin, geniş çapta ekosistem hizmetlerine taban
oluşturduğu ve bunların da çok sayıda faydalanıcının ekonomik refahını destekleyerek Türkiye’nin gayrisafi milli
hâsılasına katkıda bulunduğu vurgulandı.
Bölgenin yıllık olarak ürettiği ekonomik değerin, 51 milyon 216 bin ABD doları olduğuna işaret edilen raporda, bu
değerin yaklaşık 48,5 milyon dolarının turizm ve rekreasyon hizmetlerinde sağlandığı belirtildi.
Balık, atık su arıtımı, erozyon kontrolü ve karbon tutma başlıkları da bölgenin yıllık ekonomik değerine katkı yapan
diğer unsurlar olarak öne çıktı.
Raporda, bölgeye yönelik olarak yer alan öneriler arasında, bölgenin yönetim planının etkin bir şekilde
uygulanabilmesi için bazı idari ve mali engellerin aşılmasının gerekli olduğu vurgulandı.
Bir gönüllünün hikayesi: Uçan
Süpürge’de gönüllü olmak
Birleşmiş Milletler Gönüllüleri, gönüllülük aracılığıyla dünya
çapında barışa ve kalkınmaya katkıda bulunmaya devam
ediyor. BM Gönüllülerinden Saba, Uçan Süpürge Derneği’ndeki
gönüllük deneyimini bizlerle paylaştı.
Ankara, Eylül 2012
Gönüllülük toplulukları güçlendirir ve gönüllü faaliyetler doğru bir şekilde
desteklenip kolaylaştırılırsa bireyler kendi geleceklerini kafalarında
tasarlayıp şekillendirebilir ve kalkınma çözümleri bulabilirler.
İşte Uçan Süpürge Derneği’nde gönüllü faaliyette bulunmuş BM
Gönüllüsü Saba Shahid’in öyküsü:
“Ankara’da Uçan Süpürge Derneği’nde gönüllü faaliyette bulunmak benim
gerçekten de aydınlanmamı sağlayan bir deneyimdi.
Cinsiyet ve Çocuk Hakları alanında çalışmak, yalnızca çok ilgili olduğum bir
konuya katkıda bulunmama fırsat sağladı.
Aynı zamanda, çocuk evlilikleri ve Orta Doğu’nun yabancı gelinlerinden,
Güney Asya’daki dehşet verici asit saldırılarına ve Avrupa ile ABD gibi
gelişmiş ülkelerde bile rastlanan töre cinayetlerine kadar uzanan,
kadınların karşılaşmak zorunda kaldıkları çok çeşitli problemleri ve altında
yatan nedenleri kapsamlı olarak anlamama imkân verdi.
Fakat dernekte yaptığım araştırma ve çalışmalar sayesinde, yalnızca
kadınların kalkınma çabalarında karşı karşıya kaldıkları engelleri anlamakla
kalmadım. Aynı zamanda, olumlu yönden bakıldığında onların hayatın
değişik alanlarında kaydettikleri başarılar hakkında da bilgi sahibi oldum.
Hindistan’ın dokunulmaz kalıplaşmış yapısında bir zamanlar çocuk gelin,
şimdiyse multimilyoner bir CEO olan Kalpana Saroi’nin başarı öyküsü,
uzaya giden ilk Amerikalı kadın olarak tarihe geçen Sally Ride’ın ilham
verici hayatı ve her yıl asit saldırılarının insanlık dışı etkileriyle savaşan
yüzlerce kadının cesareti, benim için, kadınların dayanıklı ruh hâllerini ve
kararlılıklarını gösteren bariz kanıtlardı.
Bu başarılar, kadınlara sıklıkla yapıştırılan alışılagelmiş zayıflık ya da
başkasına bağımlılık yaftasından ziyade, kahramanlık ile cesareti temsil
ediyordu.
Son olarak da, toplumun geneli için hayati önem taşıyan, özellikle de
kadınlarla ilgili, meselelere kendilerini kararlı bir şekilde adamış Uçan
Süpürge çalışanlarıyla iletişimim ve ilişkilerim yalnızca profesyonel açıdan
zenginleştirici değil aynı zamanda çok ilham verici ve motive ediciydi.
Selen ve Ceren, bana gönüllülük görevinin bir parçası olan savunma
yazma ve rapor verme konularında detaylı bilgi edinmemde her daim
yardım ettiler.
Ayrıca ofisin oldukça hareketli, enerjik bir ortamı vardı ve yeri de
merkeziydi.
Kadın-erkek eşitliği ile ilgili konularda toplumda fark yaratmaya kendini
adamış Uçan Süpürge Derneği çalışanları, bağlılığı ile profesyonelliği tek
paydada buluşturuyor.
Ankara’da gönüllü olarak çalışacağınız bir yer arıyorsanız, Uçan Süpürge
Derneği sizin için doğru adres!”
Balıkçılar istedi, Hisarönü’nde balıkçılığa
kapalı alanlar oluşturuldu
Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde bulunan Hisarönü Kör fezi’nde
profesyonel ve amatör su ürünleri avcılığı dör t alanda yasaklandı.
Ankara, Eylül 2012
"Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanları Sisteminin Güçlendirilmesi" projesi kapsamında, bölgedeki balıkçıların
talebiyle hayata geçirilen balıkçılığa kapalı alanlar, bu bölgelerdeki su ürünlerinin verimini ve kalitesini arttıracak.
Proje destekledi, balıkçılar birleşti
Geçen Aralık ayında Selimiye’de, Mart ayında da Datça’da gerçekleştirilen toplantılarda, bölgede faaliyet gösteren S.S.
Selimiye Su Ürünleri Kooperatifi ve S.S. Datça Su Ürünleri Kooperatifi üyeleri, proje yetkilileriyle bir araya gelmişti.
Alandaki balıkçılıkla ilgili sıkıntıların değerlendirildiği toplantılar sonrasında balıkçılar, bölgede balıkçılığa kapalı
alanlar oluşturulması için Haziran ayında başvuruda bulunmuşlardı.
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren düzenlemeyle, balıkçıların talepleri hayata geçirildi.
Düzenlemeyle, Hisarönü Körfezi’nde, su ürünleri avcılığına kapalı dört bölge oluşturuldu.
Dünyanın farklı ülkeleriyle birlikte, Türkiye’de de örnekleri bulunan balıkçılığa kapalı alan uygulaması, yasak altına
alınan alanlardaki üreme ve gelişme imkânı bulan su ürünlerinin verimini ve kalitesini arttırıyor.
Foça’da hizmet kalitesi için uluslararası
sertifikasyon talebi
Foça Özel Çevre Koruma Bölgesi için hizmet kalitesinin ar ttırılmasına yönelik
uluslararası ser tifikasyon sisteminin geliştirilmesi önerisi getirildi.
Ankara, Eylül 2012
Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanları Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi kapsamında, Foça’da yapılan “Proje
Alanlarında Sürdürülebilir ve Çevre Dostu Ekonomik Faaliyetlerin Belirlenmesi Çalıştayı”nın sonuçları belirginleşmeye
başladı.
Uluslararası ser tifikasyon ve kamu yararına vurgu
Çalıştay’da ortaya konulan görüş ve öneriler arasında bölgede hizmet kalitesinin arttırılmasına yönelik uluslararası
sertifikasyon sistemi geliştirilmesi ile birlikte, deniz kıyısı kullanma esaslarının kamu yararı gözetilerek yeniden
düzenlenmesi talepleri ön plana çıktı.
Bölgede denetimli dalış okulları için yer belirlenerek faaliyete geçilmesi, kamu yararına spor kompleksi yapılması ve
termal potansiyelin turizm amaçlı kullanılması da gelen öneriler arasında yer aldı.
Ban, okyanusları korumak için yeni bir girişim
başlattı
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, okyanusları ve geçim kaynakları
okyanuslara
dayananları
koruyacak
yeni
bir
girişim
başlattı.
Ayrıca
Ban, okyanusların daha sürdürülebilir kullanılması ve karşı karşıya olduğu
tehditlere karşı savaşılması için ülkeleri birlikte çalışmaya çağırdı.
Ankara, Eylül 2012
Kore Cumhuriyeti'nin Yeosu kentinde Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin imzaya açılışının 30. yılını
kutlama törenlerinde konuşan Ban, “Denizler ve okyanuslar Dünya üzerindeki en hassas ve önemli ekosistemlerden
bazılarına ev sahipliği yapıyorlar, ancak ev sahipliği yaptıkları yaşam çeşitliliği sürekli artmakta olan bir gerilim altında”
ifadelerini kullandı.
Okyanuslar ve denizlerle ilgili bütün konuları kapsayan ve ‘Okyanusların Anayasası’ olarak da bilinen BM Deniz
Hukuku Sözleşmesi ilk olarak 1982 yılında imzaya açılmış, 1994 yılında yürürlüğe girmişti. 161 ülke ve Avrupa Birliği de
bu sözleşmeye taraf.
Ban konuşmasında, sözleşmenin, okyanusların yönetimi, ihtilafların çözümü ve uluslararası deniz yataklarının idaresi
ile ilgili yasal bir çerçeve sağlamada ülkelere sağladığı desteği övdü.
Ancak denizleri tehdit eden konuların da ele alınması gerektiğinin altını çizen Ban, Deniz Hukuku'nun
desteklenmesini ve uygulanmasının kuvvetlendirmesini amaçlayan Okyanuslar Sözleşmesi'ni (Oceans Compact)
duyurdu.
Okyanuslar Sözleşmesi sayesinde okyanusların doğal kaynaklarının korunacağını, hayatlarını denizden kazananlara
yardımcı olunacağını ve okyanusların yönetimi hakkında farkındalık yaratılıp insanların bilgilendirileceğini kaydetti.
Okyanuslar Sözleşmesi'nin hedeflerine ulaşması için Ban üst düzey politika belirleyiciler, bilim adamları, uzmanlar ve
özel ve sivil toplum temsilcilerinden oluşan bir Okyanus Danışma Grubu oluşturulmasını da önerdi.
Küre Dağları Milli Parkı,
“Ekosistem Umudu”nda
Küre Dağları Milli Parkı dünyaya örnek olmaya devam ediyor.
Son olarak, uluslararası alanda büyük ses getiren “ The
Ecosystem Promise” (Ekosistem Umudu) kitabında Küre Dağları
deneyimlerine yer verildi.
Ankara, Eylül 2012
Küre Dağları Milli Parkı’nda uygulanan Küresel Çevre Fonu (GEF) destekli
“Orman Koruma Alanları Yönetiminin Güçlendirilmesi" projesi
uygulamaları Türkiye’yi Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma
Konferansı’nda (Rio+20) temsil etmişti.
Projenin deneyim ve başarıları birçok uluslararası ve ulusal konferans,
seminer ve çalıştaylarda paylaşıldı; ulusal ve uluslararası yayınlarda örnek
vaka olarak yazıldı.
Bu yayınların en güncellerinden biri olan “The Ecosystem Promise”
(Ekosistem Umudu) adlı yeni kitapta da Küre Dağları Milli Parkı
deneyimlerine yer verildi.
Dünyada, popüler olarak ekosistem hizmetleri ile ilgili ilk kitap olan bu
yayında dünyadan birçok başarılı uygulama tanıtılmaktadır.
Başak Avcıoğlu Çokçalışkan ve Yıldıray Lise tarafından kaleme alınan
bölümde Küre Dağları Milli Parkı’nda destekli “Orman Koruma Alanları
Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi” kapsamında yapılan ekosistem ve
ekonomik değerlendirme çalışmaları detaylı olarak anlatıldı, milli park
tanıtıldı ve projenin deneyimlerine yer verildi.
Kitap
ile
ilgili
daha
detaylı
tıklayınız: http://www.ecosystempromise.net/
bilgi
için
Ban: “Geleceğe yatırım zamanı”
12 Ağustos Dünya Gençlik Günü vesilesiyle mesaj yayınlayan Birleşmiş Milletler
Genel Sekreteri Ban Ki-moon, içinde bulunduğumuz dönemin iyiye mi yoksa
kötüye mi gideceğini tamamen gençlerin belirleyeceğini dile getirdi.
Ankara, Eylül 2012
Ban mesajında, günümüzde genç nüfusun sayısının emsali görülmemiş biçimde arttığını, gençlerin büyük bir
bölümünün ise gelişmekte olan ülkelerde yaşadığını, gençliğin tüm insanlığın refahını daha da ileri götürebilme
hususunda örneği olmayan bir potansiyele sahip olduğunu söyledi.
Ban, “Ancak, oldukça iyi yetişmiş olanlar dâhil, birçok genç ya düşük maaşlı, sonu olmayan işlerde çalışmak zorunda
kalıyor ya da işsizliğin pençesine düşüyor. Küresel ekonomik krizin en çok gençleri vurduğu görülüyor. Gençlerin
büyük bir kısmı, bu durum nedeniyle artık yakın gelecekten umutlarını kesmiş ve kendilerini siyasi, sosyal ve kalkınma
konularından uzaklaştırmış bulunuyor. Acil önlem alınmaması hâlinde yetenekleri ve hayalleri heba edilmiş ‘kayıp bir
kuşak’ ortaya çıkarma riski ile karşı karşıya kalma ihtimalimiz olduğu görülüyor,” yönündeki açıklamasıyla durumun
ciddiyetine vurguda bulundu.
Genel Sekreter, “Özgürlük, demokrasi ve eşitliğin sağlanması için oynadıkları önemli rolden, Rio+20 BM Sürdürülebilir
Kalkınma Konferansı’na destek amacıyla yürüttükleri küresel seferberliğe, birçok alanda gençlerin bir kez daha tarihin
akışını değiştirmek ve küresel sorunlarla başa çıkmak konusundaki kapasitelerini ortaya koyduğunu görüyoruz,” dedi.
Bu bağlamda, Ban, Dünya Gençlik Günü’nde özel sektör, sivil toplum ve diğer ilgili kesimlerin kapılarını gençlere
açması ve gençlerin yönettiği kuruluşlarla olan ortaklıklarını daha da geliştirmeleri gerektiğini söyledi.
“Gençler, içinde bulunduğumuz dönemin iyiye mi yoksa kötüye mi gideceğini belirleme gücüne sahip bulunuyor,”
diyen Ban, “Gelin gençlere destek olalım ki onlar da üretken ve güçlü liderler yetiştirecek kuşakların oluşmasını
sağlayacak yetişkinlere dönüşebilsinler,” diyerek mesajına son verdi.
Düşler Akademisi'ne üç yeni ödül
Bu yıl toplam 50 ülkeden 3200’den fazla şirket ve projenin yarıştığı International
Business Awards’da Düşler Akademisi, üç Bronz Stevie ödülü kazandı.
Ankara, Eylül 2012
International Business Awards sahiplerini buldu. İş dünyasının önde gelen 300 yöneticisinin dâhil olduğu
değerlendirme süreci sonunda Düşler Akademisi toplam 3 Bronz Stevie ödülü almaya hak kazandı.
“Avrupa’da Yılın Kurumsal Sosyal Sorumluluk Programı”, “Orta Doğu ve Afrika’da Yılın Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Programı” ve “En İyi Kamu Hizmeti/Kamu İlişkileri Etkinliği” dallarında ödüle layık görülen Düşler Akademisi, yıl
boyunca ulusal ve uluslararası alanda kazandığı başarılara bir yenisini eklemiş oldu.
Düşler Akademisi, dezavantajlı gençlerin sosyal hayata katılımını ve meslek edinmelerini desteklemek için Alternatif
Yaşam Derneği (AYDER) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından ortaklaşa geliştirilerek Türkiye
Vodafone Vakfı’ndan sağlanan proje hibesiyle 2008 yılında hayata geçirildi.
PODCAST 49
21 Mayıs 2012
Kurumsal Sosyal Sorumluluk
alanında önemli bir çalışma
Tülin Seçen, Marmara Rotary
Kulübü, Sürdürülebilir Rekabetçi
Türkiye Projesi Komite Başkanı
play
Bu bölümde, kurumsal sosyal sorumluluk kavramı ve buna bağlı
olarak KOBİ’leri küresel anlamda daha rekabetçi kılmayı
hedefleyen bir çalışmadan söz edeceğiz.
UNDP Türkiye: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye
Temsilciliği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar programıyla karşınızdayız. Bu
bölümde, kurumsal sosyal sorumluluk kavramı ve buna bağlı olarak KOBİ’leri
küresel anlamda daha rekabetçi kılmayı hedefleyen bir çalışmadan söz
edeceğiz. Konuğumuz UNDP’nin proje ortaklarından olan Marmara Rotary
Kulübü Dönem Başkanı, Sürdürülebilir Rekabetçi Türkiye Projesi Komite
Başkanı ve Yönetim Danışmanları Derneği Başkanı Tülin Seçen. Öncelikli
sorumuz: Sürdürülebilir Rekabetçi Türkiye Projesi nedir ve neyi
hedeflemektedir?
Tülin Seçen (T.S.
T.S.): Sürdürülebilir Rekabetçi Türkiye Projesi, ekonominin
temelinde olan küçük, orta ve büyük işletmeleri kurumsal sosyal sorumluluk
prensipleri doğrultusunda yönlendiren bir proje. Hedefi, işletmelerin
iyileştirilip, sürdürülebilir kılarak yarattıkları katma değerin toplumla
bütünleştirilmesi.
UNDP Türkiye: Rotary Kulüplerinin, Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni
imzalamasına siz öncülük ettiniz. Sadece imzalamakla kalmayıp
bu
sözleşmenin ilkelerini ve kurumsal sosyal sorumluluk anlayışını Anadolu’da
yaygınlaştırmak için de bu projeyi başlattınız. Projenin faaliyetlerinden de
biraz söz eder misiniz?
T.S.
T.S.: Proje faaliyetlerindeki temel amacımız, Türkiye’deki küçük ve orta
ölçekli işletmelerin kurumsal sosyal sorumluluk ilkelerini anlamaları ve bu
ilkeler doğrultusunda faaliyetlerini gözden geçirerek daha kurumsal, daha
sürdürülebilir bir yapıya kavuşmaları.Bu kapsamda, tüm illerdeki Ticaret ve
Sanayi Odaları ile işbirliği yapıyoruz. Onlar, belirlenen tarihlerde veri
tabanlarındaki üyeleri davet ediliyorlar ve onlara bizim komitemizden
seçilmiş
olan
eğitmen
arkadaşlarımız
eğitimler
veriyor.
Bu
eğitimlerde, kurumsal sosyal sorumluluk ilkeleri, Küresel İlkeler Anlaşması,
bu doğrultuda yapılan faaliyetlerin işletmelere katkıları ve elde edecekleri
faydalar anlatılıyor. Uygun olan ilkeleri süreçlerine katabilecek durumda olan
işletmelerin Küresel İlkeler Anlaşması’nı imzalamalarını sağlıyor ve gelişim
sürecinde de onlara yardımcı oluyoruz.
UNDP Türkiye: Kurumsal sosyal sorumluluk kavramı, hayatımıza günden
güne daha fazla giriyor. Birleşmiş Milletler’in Küresel İlkeler Sözleşmesi,
kurum ve kuruluşların bu ilkeler doğrultusunda faaliyetlerini yapacaklarına
dair verdikleri bir taahhüt.Türkiye’deki Rotary Kulüpleri, sizin öncülüğünüzde
bu sözleşmeyi imzalama yarışına girdiler. Yapmış olduğunuz proje yoluyla
Anadolu’daki pek çok KOBİ de bu kavramlarla tanışıyor. Bazıları da kendi
faaliyetleri kapsamında bu ilkeleri uygulamayı taahhüt edecekler. Şu ana
kadar nereleri gezdiniz ve Anadolu’da ne gibi eğitimler verdiniz?
T.S.
T.S.: İlk olarak Gebze’de otomotiv yan sanayine yönelik olarak çalıştık. Küresel
İlkeler Anlaşması’nın ne olduğunu, kurumsal sosyal sorumluluğun ne
olduğunu ve bu anlamda firmaların ne yapması gerektiğini anlattık.
Ardından, Gaziantep’te, Gaziantep Ticaret Odası üyeleri için bu semineri
devam ettirdik. Arkasından Eskişehir, Antalya, Adana, Kastamonu, Samsun ve
Edirne Ticaret ve Sanayi Odaları’yla işbirliği yaptık. Bunun dışında, turizm
sektörüne yönelik olarak da faaliyetler içerisinde bulunduk.
UNDP Türkiye: Bu proje, kurumsal sosyal sorumluluk farkındalığının
artması, sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleşmesi ve toplumsal alanda
başarıya ulaşmak için çok önemli bir proje. bu hususta geliştirilen bu eğitim
programını Anadolu’daki işletmelere ücretsiz olarak sunuyorsunuz. Bundan
sonraki programınızda hangi kentler yer alıyor?
T.S.
T.S.: 2012 yılı sonuna kadar 50 tane seminer gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.
Sıkı bir planlama yapmaya özen göstersek de, eğitmenlerimiz bunu
gönüllülük esasına dayalı olarak yaptığı için onların programı da bizim için
önem arz ediyor. Programımızda şu an için Mersin, İstanbul, Konya ve Kayseri
Sanayi ve Ticaret Odaları var.
UNDP Türkiye: Projenin 2013 yılı Nisan ayına kadar devam etmesi
planlanıyor, değil mi?
T.S.
T.S.: Evet, ancak bu süreç aşılabilir de.
UNDP Türkiye: Rotary Kulüpleri’nden seçilen gönüllülerle bir Kurumsal
Sosyal Sorumluluk Komitesi kurdunuz. Bu komite kapsamında strateji
geliştirip uygulamalar yürütüyorsunuz. Gönüllü eğitmen olarak da görev
yapan komite üyeleri, deneyimli iş adamlarından, akademisyenlerden,
girişimcilerden ve profesyonel yöneticilerden oluşuyor. Bu kişilere birkaç
örnek verebilir misiniz?
T.S.
T.S.: Bu proje, dünyanın en önemli sivil toplum girişimlerinden olan Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı ve Rotary Kulübü’nün ortaklaşa başlattığı bir
proje. Rotary, iş dünyasının en seçkin ve belli bir statüye gelmiş olan
temsilcilerinden oluşan ve birikimleri ile topluma faydalı olmaya gayret
gösteren bir topluluk. Rotary’nin misyonuyla çok örtüşen bu programı
Türkiye’de bir ilke imza atıldı. 20 kişiden oluşan bir Eğitim ve Danışmanlık
Komite’miz var. Bu komite eğitimlerden geçirildi ve şimdi bu işi başarıyla
sürdürüyor. Bu komitede Semra Baysan, Ulya Selçuk, Osman Taşlıca ve Özcan
Albak gibi değerli isimler var. Bizzat ben de birçok eğitim ve projeyi yürüterek
danışmanlık faaliyetlerinden bulunuyorum.
UNDP Türkiye: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Rotary’nin misyon
ortaklığından söz ettiniz. Rotary’den de biraz bahsedelim. Rotary’nin misyonu
ve bu projeye dahil olmasındaki motivasyonu nedir?
T.S.
T.S.: Misyonu,
toplumdan aldığını topluma geri vermek. Rotary, iş
dünyasında belli bir seviyeye gelmiş ve entelektüel kişilerin, kendilerini
topluma mal edecekleri sürdürülebilir projeler yaratmak adına bir araya
geldikleri bir topluluk. Türkiye’deki kurumsal sosyal sorumluluk bilinci belli bir
seviyeye getirildiğinde, bu misyon, kurum ve kuruluşların ortak paydası
haline gelebilir. Birleşmiş Milletler’in Binyıl Kalkınma Hedefleri kapsamındaki
tüm hedefleri, Rotary’nin hedefleriyle birebir örtüşüyor.
UNDP Türkiye: Rotary’nin üye profilini oluşturan bilinçli bireyler, güçlü bir
motivasyonla bu çalışmaya katılıyorlar ve Türkiye’nin dört bir tarafında
eğitimler vermeye devam ediyorlar. Birleşmiş Milletler ve yerel odalarla
beraber yürüyen bu çalışmanın tüm dünyaya da bir model olabileceğinin
altını çizerek bu bölümü noktalayalım. Konuğumuz da İstanbul’dan
programımıza telefon bağlantısıyla katıldı. Sayın Tülin Seçen, Rotary 2420.
Bölge Sürdürülebilir Rekabetçi Türkiye Projesi’nin Komite Başkanı ve Rotary
Marmara Kulübü’nün Dönem Başkanı. Böylece bu bölümümüzün de sonuna
gelmiş oluyoruz. Programımızı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyosu
– Radyo İlef Stüdyosu’nda hazırladık. Programımıza FM bandında ve
internette Açık Radyo’dan, yayın ağımızdaki üniversite radyolarından,
podcast formatında iTunes üzerinden ayrıca undp.org.tr adresinden
ulaşabilirsiniz. Sosyal medya üzerindeki kullanıcı adımız undpturkiye. Tekrar
görüşmek dileğiyle, hoşçakalın!
PODCAST 42
2 Nisan 2012
Uçan Süpürge ve BM
Selen Doğan, Uçan Süpürge
Genel Yayın Yönetmeni-Editör /
Yerel Kadın Gönüllü Muhabirler
Ağı Koordinatörü
Ceren Kocaman, Uçan Süpürge
Gönüllü Koordinatörü
play
Bu bölümde kısa adı UNV olan Birleşmiş Milletler Gönüllüler
Programı ve Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma
Derneği’nin planladığı çalışmalardan bahsedeceğiz.
UNDP Türkiye: Merhaba, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye
Temsilciliği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar Programı ile karşınızdayız. Bu
bölümde kısa adı UNV olan Birleşmiş Milletler Gönüllüler Programı ve Uçan
Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği’nin planladığı çalışmalardan
bahsedeceğiz. Uçan Süpürge Derneği’nin, aralarında medyada kadın imajının
kullanımının da yer aldığı pek çok farklı alanda çalışmaları var. Konuklarım
Uçan Süpürge Genel Yayın Yönetmeni ve editör aynı zamanda Yerel Kadın
Gönüllü Muhabirler Ağı koordinatörü Selen Doğan ve Uçan Süpürge Gönüllü
Koordinatörü Ceren Kocaman. Hoşgeldiniz.
Selen Doğan (S.D.), Ceren Kocaman (C.K.): Merhaba, hoşbulduk.
UNDP Türkiye
Türkiye: Öncelikle Uçan Süpürge’yi ve düzenlendiği etkinlikleri daha
yakından tanıyalım.
C.K.
C.K.: Uçan Süpürge geçtiğimiz on beş yıldır bir Uluslararası Kadın Filmleri
Festivali düzenliyor. Festivalin bu sene demin de söylediğim gibi on beşinci
yaşı kutlanacak. Bu bizim için önemli çünkü Ankara gibi kültür sanat
etkinliklerinin görece kurak olduğu bir ortamda bir film festivalinin on beş yıl
sürdürülmesi aynı zamanda bunun bir kadın filmleri festivali olması bizim için
çok büyük bir önem taşıyor.
UNDP Türkiye
Türkiye: On beş yıldır aralıksız devam ediyor bu film festivali.
C.K.
C.K.: Evet, aralıksız devam ediyor. Festivalde neler yapıyoruz? Festivalde
kadın yönetmenlerin çektiği uzun metraj, kısa metraj, belgesel ve animasyon
filmlere yer veriyoruz. Festivalde, görüşümüz gereği diyelim, kadınları
yarıştırmaya inanmadığımız için yarışmamız yok ama uluslar arası film
eleştirmenlerinin verdiği Fipresci Ödülü var. Fipresci’nin dünyada ödül verdiği
tek kadın filmleri festivali de Uçan Süpürge.
UNDP Türkiye
Türkiye: Müthiş, bunun da altını çizelim. Fipresci ödülü sizin
düzenlemiş olduğunuz kadın filmleri festivalinde veriliyor Ankara’da ve Mayıs
ayı içinde yapılacak. Bu arada kadın filmleri derken illa konusunun kadınlarla
alakalı olması, birebir ilintili olması değil, kadın yönetmenlerin çektiği
filmlerden söz ediyorsunuz.
C.K.
C.K.: Evet, yani aslında festivalde ilginç olan her gün karşılaştığımız konuları
kadınların gözünden görmek oluyor biraz da. Tabi ki her şeyin arkasında
yatan amaç olarak da kadınların sinema sektöründeki emeğinin biraz
görünür kılınması gibi festival amaçları arasında çeşitli şeyler sayılabilir.
UNDP Türkiye
Türkiye: Şimdi programı kaydettiğimiz sırada biliyorum ki sizin
netleşmiş değil programınız ama önemli filmlerin geleceğini söyleyebiliriz bu
film festivaline. İsteyenler ucansupurge.org, değil mi?
C.K.
C.K.: Evet.
UNDP Türkiye
Türkiye: O adres üzerinden girerek bilgi alabilirler. Hemen gönüllülük
konusuna biraz geçiş yapalım. Gönüllülerin rolü ne acaba, Uçan Süpürge
Derneği’nde?
S.D.
S.D.: Bu çok önemli bir rol çünkü biz bir kadın derneği olarak sınırlı sayıda
sınırlı zamanda ve kaynaklarla iş yaptığımız için, tabi ki belli bir kadromuz,
belli bir mekanımız var. Dolayısıyla bütün yapmak istediğimiz işlere bütün
kadromuzun yetişmesi zaten mümkün değil. Bu noktada gönüllüler devreye
giriyorlar ve üzerimizden çok önemli işler alıyorlar aslında. Bu gönüllü
desteğini sadece günlük işleyiş, günlük fiziksel bir takım işlere katkı
anlamında ele almıyoruz. Akademisyenlerden de gönüllü destek alıyoruz.
Onlar bizim için danışmanlık da yapıyorlar. Ya da film festivali zamanında
festival için bir danışma kurulumuz oluyor, onlar bizi görüşleriyle,
zenginlikleriyle besliyorlar. Bütün o fikirlerle ufkumuzu açıyorlar. Bir de
üniversite öğrencileri, lise öğrencileri veya o dönemi atlatmış yetişkin kadın
ve erkekler var. Onlar da bizim için gönüllü katkılarda bulunuyorlar. Bunlar
çok önemli çünkü hem bir dolgu malzemesi o, yani bütünü tamamlayacak bir
harç görevini görüyor onları katkıları. Çünkü bir alanda çalıştığınız vakit her
zaman o alanda her istediğinizi yapamayabiliyorsunuz. Yetersizlikler
olabiliyor, zamanınız yetmiyor; enerjiniz, gücünüz, temponuz buna el
vermeyebiliyor. Gönüllüler bu noktada çok önemli. Bir de o körleşmeyi de
gideriyorlar aslında. Çünkü sürekli aynı konu üzerinde çalıştığınız için belli bir
yerde artık siz de yanlışı doğru gibi görmeye başlıyorsunuz. Ya da hep aynı
temalar etrafında dolanabiliyorsunuz. Dışarıdan, hariçten bir gözün size fikir
vermesi, bir kapı açması bambaşka olabiliyor.
UNDP Türkiye
Türkiye: Müthiş bir katkı olsa gerek. Bu noktada Ceren Kocaman’a
tekrar dönelim, kendisi gönüllü koordinatörü Uçan Süpürge Derneği içinde.
Derneklerin biliyoruz ki en önemli faaliyet alanları, ya da en fazla enerji
harcadıkları alanlar bir kere finansman kaynağının bulunması, ikincisi ise
insan kaynakları. Yani çoğu gönüllü olan o kadroların oluşturulması... Çünkü
çekirdek kadrolar, profesyonel kadrolar son derece dar ve kısıtlı bir bütçeyle
ancak kendini döndürebiliyor. Dolayısıyla gönüllüleri koordine etmek güç bir
iş mi? Nasıl bir iş bundan bahsedebilir misiniz biraz?
C.K.: Gönüllüleri koordine etmek şöyle güç bir iş: Demin Selen de
bahsetmişti. Bizim ofis içinde kendi kaynaklarımız da sınırlı ve biz sınırlı
sayıdayız, yapacağımız çok iş oluyor. Dolayısıyla gönüllüler bizim için çok kilit
bir rol oynuyorlar. Koordine etmek şöyle zor oluyor: gönüllülere ofisdeki
herkes teker teker kişisel olarak vakit ayırmak, onlara bir şekilde minnetlerini
aktarabilmek istiyorlar. Ama bunu biraz mümkün kılabilmek için organize
olmaya ve güzel bir plan çerçevesinde ilerlemeye ihtiyaç oluyor. UNV ile
açıkçası tanışmamız biraz da böyle oldu. Bize bu konuda destek vermeye
başladılar. İlk iletişimimiz böyle kuruldu. Nasıl daha iyi bir gönüllü
koordinasyonu sağlayabiliriz düşüncesi üzerinden yola çıktık. Kendi
fikirlerimizi paylaştık. Onlar bizimle bu işi daha profesyonel nasıl yürütebiliriz,
ondan bahsettiler. Dolayısıyla zor ama geri dönüşü çok olumlu olan bir alan.
Ben de kendim gönüllü olduğum için biliyorum. Belki Selen daha iyi anlatır
bu kısmı.
S.D.
S.D.: Evet, benim de öyle bir geçmişim oldu dernekte. İkimiz de gönüllülük
üzerinden gelip kadroya devam etmiş kişileriz. Tabi herkesin yapabilirlikleri
farklı, ihtiyaçları ya da beklentileri de farklı. Etrafınızda belki bazen yüzlerce
kişi olabiliyor ve bunların hepsiyle ortak bir noktada buluşabilmeniz
gerekiyor. Bu açıdan zor.
UNDP Türkiye
Türkiye: Bir kadın derneği uçan süpürge. Kadınlar mı daha fazla
gönüllü oluyor sizin derneğinizde?
S.D.
S.D.: Erkekler de var aslında, ama kadınlar daha çok sanırım.
UNDP Türkiye
Türkiye: Nedir peki motivasyonları genel olarak? Siz kendinizden de
örnek verebilirsiniz.
C.K.
C.K.: Çoğunlukla kadın meselesine bir yakınlık duyuyorlar, bir dertleri oluyor.
Yani onları rahatsız eden, bulundukları çevrelerinde bir sorun oluyor ve bir
şekilde bizi duyuyorlar. Festival olsun diğer projeler olsun geliyorlar ve
diyorlar ki “ben de kendimden bir şeyler katmak istiyorum”. Ve bu çok değerli
bir şey açıkçası. Çünkü bu, işimizi çeşitlendiren bir şey.
S.D.
S.D.: Hani bir parça vardır ya, müzik parçası: bir şey yapmalı. Tam da aslında
hepimizin ortak motivasyonu o “bir şey yapmalı” duygusu.
UNDP Türkiye
Türkiye: Hemen bu noktada ben mesela katılmak istiyorum
derneğinize. Nasıl size müracaat edeceğim? Web sayfanızda üzerinde bütün
bilgiler var herhalde değil mi?
C.K.
C.K.: Web sayfası üzerinde de bilgilerimiz var. Onun dışında zaten bize
ulaştığınız zaman size bir gönüllü formu yolluyoruz. Gönüllülerle iletişim
kurduğumuz bir ağ var, düzenli olarak onlara haber yolladığımız ve onları
yaptığımız işlerden haberdar ettiğimiz. Onu bir şekilde yürütmeye çalışıyoruz
ve yardım olduğunda da gönüllülerimizden geri dönüş bekliyoruz.
Dolayısıyla bir al-ver sistemi oluşuyor.
UNDP Türkiye
Türkiye: Örneğin karşılıklı bir ilişki. Ucansupurge.org diyelim.
Birleşmiş Milletler gönüllüler programı, UNV’de diyebiliriz; 2011 yılında, geçen
sene 26 ülkede 8 Birleşmiş Milletler kuruluşunda cinsiyet odaklı görevlerde
pek çok gönüllüyü harekete geçirmişti. Türkiye’de aslında yeni yeni
örgütlenmeye başlayan bir Birlemiş Milletler kuruluşu olduğunu vurgulayalım
ve Uçan Süpürge ile birlikte çalışmak istiyor çünkü pek çok ortak hedefi var.
Ancak henüz ortaya çıkarmış olduğunuz bir proje yok, üzerinde çalışmakla
birlikte. Önümüzdeki dönemde, zannediyorum, bu projeleri daha somut
olarak da görebileceğiz. İki dakikalık vakit kaldı. Yerel kadın muhabirler
ağından da söz edelim. Medyada kadının görünürlüğü ya da medyada kadın
imajı ile ilgili çalışmalarınız da var. Ve Selen Hanım biliyorum ki siz bu konuda
çalışıyorsunuz. Bir iletişimcisiniz, gazetecesiniz aynı zamanda ve editörsünüz
dernekte. Nasıl bir çalışma acaba bu?
S.D.
S.D.: Evet ben Yerel Kadın Muhabirler Ağı’nın 2003 yılında ilk kurulduğu
döneminden itibaren hem tanığıyım hem çalışanıyım hem editörüyüm.
Aslında bütün o süreci birebir yaşadım. Uçan Süpürge’de yaptığımız en iyi
örgütlenme çalışmalarından bir tanesiydi bu diyebilirim. Halen de kesintisiz
olarak süren bir süreçtir bu ağ. Biz burada yine internet sitemiz üzerinden açık
çağrı yapıyoruz. Bütün kadınlara bu çağrımız ve hepsine diyoruz ki: siz de
kendi haberlerinizi yapabilirsiniz. Çünkü biz biliyoruz ki ana akım medyada
biz kadınlar olarak istediğimiz gibi ya da bir cinsiyet eşitliği perspektifinde
temsil edilmiyoruz. Pek çok ihlaller var, pek çok şiddet ve ayrımcılık temsilleri
görünümleri var. Dolayısıyla bu ağ biraz alternatif bir bakışla, başka türlü bir
medyada bir kadın medyasında mümkün diyor. Her şeyin haber olabileceğini;
kadınların hayatla ilgili, hayata dokundukları her yerden haberler
çıkabileceklerini söylüyor, öneriyor. Bizim hali hazırda Türkiye’nin her
yerinden, neredeyse bütün illerden başvurular alıyoruz ve beş yüzün
üzerinde gönüllü kadın muhabirimiz var.
UNDP Türkiye
Türkiye: Müthiş, müthiş. Bunların hepsi profesyonel gazeteci olmak
zorunda değil zaten.
S.D.
S.D.: Hiçbiri olmak zorunda değil. Bizim hiçbir kriterimiz yok bunun için. Bir
gazetecilik öğrencisi ya da sektör çalışanı olmasına da gerek yok. Sadece
okuma yazma bilmek ve kadın bakış açısına sahip olmak yeterli. Zaten
muhabirlerimiz arasında emekli bankacılar da var, lise öğrencileri ya da
aktivistler de var. Çok çeşitli bir profil. Onlar tabi yavaş yavaş aktive oluyorlar,
beş yüzü birden bir haber üretim sürecinde değil ne yazık ki ama aşama
aşama oluyor. Biz onları biraz daha harekete geçirmek için bir online eğitim
sistemi hazırlıyoruz. Böylece bilgiyi de orada eşitleyerek bütün muhabirlere
ulaşacağız ve gönüllü kadın haber ağı örgütlenmesini biraz daha
güçlendirmiş olacağız.
UNDP Türkiye
Türkiye: O zaman içinde gazetecilik aşkı bulunan, kadın konusuyla
da bağlantılı olan, bu konudan rahatsızlık duyan ve gördüklerinden herkesi
haberdar etmek isteyen kimseleri buradan uyarmış olalım. Sesinizi
duyurabileceğiniz bir imkan var: “Yerel Kadın Muhabirler Ağı”. Uçan
Süpürgeye ulaştıkları taktirde ucansupurge.org üzerinden de başvuruda
bulunulabilinir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Temsilciği’nin
hazırladığı Yeni Ufuklar programının sonuna geldik. Programı Ankara
Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyosu - Radyo İlef stüdyosunda hazırladık.
Programımıza FM bandında ve internette Açık Radyo’dan, yayın ağımızdaki
üniversite radyolarından, podcast formatında iTunes üzerinden
ayrıca undp.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz. Sosyal medya üzerinde kullanıcı
adımız undpturkiye. Bir hafta sonra tekrar görüşmek dileğiyle, hoşçakalın!
PODCAST 25
5 Aralık 2011
Birleşmiş Milletler
Gönüllüleri
Aygen Aytaç, BM Gönüllüleri
Programı, Dünyada Gönüllülüğün
Durumu Raporu Proje Yöneticisi
play
Bu bölümde, Birleşmiş Milletler gönüllüler programı ya da kısa
adıyla UNV adlı bir kuruluştan söz edeceğiz.
UNDP Türkiye: Merhaba, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye
Temsilciliği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar programı ile karşınızdayız. Bu
bölümde, Birleşmiş Milletler gönüllüler programı ya da kısa adıyla UNV adlı
bir kuruluştan söz edeceğiz. Kuruluş, Dünya’da gönüllüğün durumu hakkında
bu hafta yeni ve kapsamlı bir rapor da hazırladı. Bu kuruluşu, New York’tan
telefon aracılığı ile programımıza katılan, BM Gönüllüleri Programı Dünyada
Gönüllülüğün Durumu Raporu Proje Yöneticisi Aygen Aytaç ile konuşacağız.
İyi günler Aygen Hanım.
Aygen Aytaç (A.A.): İyi günler.
UNDP Türkiye: Size bu rapordan önce Birleşmiş Milletler Gönüllüler
programıyla ilgili bir soru yöneltmek istiyorum. Hala birçok kişi bu programı
pek fazla tanımıyor olabilir. Birleşmiş Milletler Gönüllüleri nedir ve ne iş
yapar?
A.A.: Birleşmiş Milletler Gönüllüleri ya da Birleşmiş Milletler Gönüllüler
programı, sizinde dediğiniz gibi kısaca UNV, UNDP yani Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı’yla birlikte dünyada kalkınma ve barış için çalışan
Birleşmiş Milletler örgütlerinden biridir. Merkezi Bonn’da bulunuyor. UNV’nin
kalkınma ve barış alanında benimsemiş olduğu temel ilke, kalkınma ve
barışın, insanların katkısı olmadan başarılamayacağına inanıyor olmasıdır.
Dolayısıyla, bu kuruluşun amacı, dünyanın dört bir yanından gönüllüleri
seferber ederek, gönüllülüğün yaygınlaştırılmasıdır. Yaklaşık 50 yıldır, özellikle
son yıllarda, yılda 5 bin gönüllüyü dünyanın 132 ülkesine kalkınma
projelerinde yer almak üzere göndermekteyiz. Gönüllü olmak için her
ülkeden herkes başvurabiliyor. Bazı ülkeler UNV ile birlikte ortak programlar
yapıp, kendi gönüllülerinin uluslararası kalkınma projelerinde çalışması için
anlaşmalar yapabiliyor, ama genelde bireysel olarak www.unv.org sitesine
girip herkes başvurabilir. Yaş sınırı 25, 2-3 yıl tecrübesi olan kişiler istedikleri
alanda ya da tecrübeli oldukları alandaki işleri, kalkınma projelerine başvurup
dünyanın herhangi bir yerine gidebilirler. Özellikle şu son yıllarda kalkınmakta
olan ülkelerden kalkınmış ülkelere kadar gönüllülük çok yaygın.
UNDP Türkiye: Bu, genç bireyler için son derece heyecan verici bir fırsat
olsa gerek. Hem Birleşmiş Milletler dünyasına adım atmak için hem de
dünyanın köklü sorunlarına katkıda bulunabilmek için gönüllülük anlamında
UNV’nin önemli bir kuruluş olduğu anlaşılıyor. UNV, Türkiye’ de teşkilatını
oluşturmaya başlamış olan bir kuruluş. Burdan gençlere de seslenmiş olalım.
Birleşmiş Milletler Gönüllüler yılı 2001 yılındaydı ve bu yıl 10. yıl dönümü.
Herhalde tüm bu faaliyetilerin ve tüm bu çabalarımızın bir sebebi de buydu.
Bu yıl boyunca Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Programı, pek çok faaliyet
gerçekleştirdi. Biraz bundan bahsedelim. Uluslarası Gönüllüler Yılı (IYV+10)
nedir ve neyi hedeflemiştir?
A.A.: Bundan tam 10 yıl önce, 2001 yılı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca
gönüllülük yılı ilan edilmişti ve yine Genel Kurul bütün ülkelerin katkısıyla
gönüllüğün sivil toplum tarafından desteklenmesi, yaygınlaştırılması ve
tanınması amacıyla bir karar çıkarmıştı. Gönüllülerin kalkınma ile barışa
katkısının tanınması için bir çağrıda bulunulmuştu. Bunun üzerinden 10 yıl
geçti, yapılan çok şey var dünyada. Uluslararası gönüllülük şu anda her
zamankinden daha yaygın. Yine de istenilen kadar ya da gönüllülerin hak
ettiği kadar tanınmadığını düşündüğü için bu yıl UNV, dünyada gönüllüğün
raporunu yazmaya karar verdi. Bu Birleşmiş Milletler'in Gönüllük üzerine
yayınladığı ilk global rapor. Geçtiğimiz iki yıl boyunca bu raporu hazırlamaya
çalıştık. Dünyanın dört bir yanında; akademisyenlerle, sivil toplum
kuruluşlarıyla, hükümet yetkilileriyle, gönüllülerin kendisiyle bir araya geldik
ve 5 Aralık’ ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda ve tüm dünyada, 80’den
fazla ülkede sunuldu. Dolayısıyla, Birleşmiş Milletler Gönüllüler Programı, 10.
yılını dolduruyor. 2001’den sonra 10. yılını bu şekilde bir raporla kutlamak,
gönüllüleri daha çok gündeme getirmek istedi. Ayrıca da Birleşmiş Milletler
Gönüllüler programının öncülüğünde, dünyanın yine her yerinde sivil toplum
kuruluşlarıyla, hükümetlerle toplantılar yapıldı. Bu yıl nasıl kutlanabilir, daha
gönüllük nasıl geliştirilebilir gibi.
UNDP Türkiye: Son derece yoğun bir yıl anladığımız kadarıyla. Yılı yine
yoğun bir programla kapatıyor Birleşmiş Milletler Gönüllüler Programı. Sizin
öncülüğünüzde hazırlanmış olan Küresel Gönüllülüğün Durumu raporuyla
kapatmış oluyor. Biraz raporun kendisinden söz edelim. Uzunca süredir bu
raporun üzerinde çalıştığınızı biliyorum. Temel bulgularınız nedir acaba? Bu
rapor bize neyi anlatacak?
A.A.: Raporun en önemli bulgusu gönüllüğün evrensel olduğu. Dolayısıyla,
aslında insanlar gönüllük yapıyor ve bunu biliyorlar. Bizim raporumuz sadece
bunu gündeme getirmiş oldu, bu kavrama bir tanım getirmiş oldu. Dedik ki,
dünyada herkes köy bazında, şehir bazında; kadınlar, gençler, yaşlılar herkes
bir şekilde gönüllülük yapıyor. Gönüllülükten de kastımız, insanın yakın
çevresi, ailesi dışındaki kişilere düzenli olarak zamanını ayırması, yardım
etmesi. Para yardımından bahsetmiyorum burada. Dediğim gibi yaklaşık 2
yıldır, dünyanın her yerinde araştırmalar yaptık, danışma toplantıları yaptık ve
gördük ki gönüllüğün olmadığı bir küçük bir topluluk bile yok. Dolayısıyla, en
önemli bulgulardan biri gönüllülük kavramının evrensel olduğudur. John
Hopkins Üniversitesi’nin gerçekleştirmiş olduğu araştırmaya göre sadece
örgütler aracılığıyla gönüllük yapan kişilerin sayısı bile, eğer ki bir ülke olsaydı
9. ülke olurdu. Rusya kadar bir ülke. Rusya’nın nüfusuna yakın bir ülke.
UNDP Türkiye: Aslında son derece ciddi bir potansiyel var, dünya da bütün
gönüllüler bir araya gelse dev bir ülke olurdu diyorsunuz.
A.A.: Aynen.
UNDP Türkiye: Küresel Kalkınma hedeflerine ulaşmak için gönüllük
gerçekten fark yaratabilir mi? Hatta bazıları şu soruyu da gündeme getiriyor.
Gönüllük ekonomik krize çare olabilir mi? Bu kadar büyük problemler
karşısında gönüllülük, ne kadar fark yaratabilir?
A.A.: Ekonomiye bir çare olabilir mi demeyelim, ama ekonomiye çok büyük
katkıları var. Gönüllülük hiçbir zaman devlet hizmetlerinin yerini alacak bir
şey değil. Raporda zaten böyle bir şey önermiyor, ama tüm bu alanlarda,
kalkınma ve barış alanında, gerçekten de raporda bin bir tane örnek verdik.
Herkese tavsiye ederim. www.unv.org web sitesinden bulabilirler. Mesela
1998 yılından beri çocuk felci aşısına katkıda bulunan binlerce gönüllü 2
buçuk milyon çocuğun hayatını kurtarılmasına sebep oldu. Nepal’de 50 bin
gönüllü kadın ki bunlar çok yoksul kadınlar, ayaklarında giyecek ayakkabıları
bile yok, ama küçük bir eğitimden sonra, köy köy dolaşıp hamile kadınlara
danışmanlık yapıyorlar ve bu sayede son 17 yılda, Nepal’de hamilelerin ölüm
oranı, yani doğum yaparken ölüm oranı yüzde 40 oranında azaldı ki bu
ülkeler açısından en önemli bin yıl kalkınma hedeflerinden biri.
UNDP Türkiye: Buradan da anlaşılabileceği üzere, dünyada gönüllülerin çok
ciddi bir potansiyeli, bir gücü var. Belki üye devletlere, üye ülkelere, büyük
kuruluşlara düşen bu gönüllü organizasyonunu, daha ciddi bir biçimde ele
alıp, hedeflere doğru yönelmelerini sağlamak. Aygen Aytaç, katkılarınızdan
ötürü çok teşekkür ederiz.
A.A.: Ben teşekkür ederim.
UNDP Türkiye: Dünyada Gönüllülüğün Durumu raporunun proje yöneticisi
ve UNV çalışanı Aygen Aytaç idi konuğumuz ve New York’tan telefonla katıldı
programımıza. www.unv.org adresinden bugün konuştuğumuz raporu
indirip okuyabilirsiniz. Sosyal medya üzerinde Birleşmiş Milletler Gönüllüleri
UNV veya UN Volunteers yazdığınızda bugünlerde pek çok içeriğe ulaşmanız
mümkün olacak, bunu da vurgulayalım. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
Türkiye Temsilciği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar programının sonuna geldik.
Programı Ankara Universitesi İletişim Fakültesi Radyosu - Radyo İlef
stüdyosunda hazırladık. Programımıza FM bandında ve internette açık
radyodan, anlaşmalı üniversite radyolarından, podcast formatında iTunes
üzerinden ayrıca undp.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz. Sosyal medya
üzerinde kullanıcı adımız undpturkiye. Bir hafta sonra tekrar görüşmek
dileğiyle hoşçakalın!
PODCAST 9
21 Mart 2011
Hayalden gerçeğe: Düşler
Akademisi
Ercan Tutal, Alternatif Yaşam
Derneği (AYDER) Başkanı ve
Düşler Akademisi Proje
Koordinatörü
play
Bu bölümde konumuz İstanbul’dan rüya gibi, düş gibi bir
akademi; Düşler Akademisi.
UNDP Türkiye: Merhaba. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, UNDP
Türkiye Ofisi’nin hazırladığı Yeni Ufuklar programıyla karşınızdayız. Daha
üretken, daha sağlıklı, daha bilinçli ve daha yeşil bir gelecek için çalışan
UNDP’nin sizlere anlatacak öyküleri var. Programın her bölümünde UNDP’nin
çalışmalarından seçtiğimiz bir öyküyü sizlerle paylaşıyoruz. Bu bölümde
konumuz İstanbul’dan rüya gibi, düş gibi bir akademi; Düşler Akademisi. Bu
akademiyi konuğumuzla konuşacağız. Alternatif Yaşam Derneği (AYDER)
Başkanı ve Düşler Akademisi’nin Proje Koordinatörü Ercan Tutal, hoşgeldiniz!
Ercan Tutal (E.T.): Hoşbulduk. İyi yayınlar.
UNDP Türkiye: Teşekkürler. Öncelikle “bu akademi fikri nerden ortaya
çıktı?” ve “bu akademi niçin kuruldu?” isterseniz bunu anlatarak başlayalım.
E.T.: Düşler Akademisi fikri, Alternatif Yaşam Derneği’nin dokuz yıl boyunca
yürütmekte olduğu engellilerin toplumsal yaşama aktif ve eşit katılımıyla
paralel yürüyen bazı projeler kapsamında ortaya çıktı. Dalmak Özgürlüktür,
Alternatif Kamp, Engelsiz İstanbul gibi projeler sırasında sayıları binlere varan
engelli katılımcıların hepsinin birebir yaşanmışlıklarını, isteklerini, taleplerini,
düşlerini anlatma, aktarma ve paylaşma fırsatı buldukları zeminler oldu. Yedi
sekiz yıl boyunca Alternatif Kamp’ta engelli gençleri spor, eğitim ve
entegrasyon konseptiyle ağırlarken aslında günlük yaşantıyı zenginleştirecek
inanılmaz derecede yetenekleri olduğunu fark ettik. Eğer fırsat sağlanırsa,
sanat ve kültür alanında da, performans alanında da çok fazla şey
yapabileceklerini gözlemledik. Biliyoruz ki dünyanın bir çok ülkesinde, engelli
olmalarına rağmen müzik, tiyatro gibi sanatın tüm dallarında çıtayı çok
yukarıya taşımış isimler var. “Neden biz kendi yıldızlarımızı yaratmayalım?” ve
“Neden bu, evlerinde hapsettiğimiz, sokağa çıkma izni vermediğimiz ve
yetenekli olup olmadığını öğrenme şansı bile bulamadığımız gençlere
ulaşmayalım?” düşüncesinden hareketle Düşler Akademisi’ni kurduk.
UNDP Türkiye: Alternatif Yaşam Derneği, engelli gençlere odaklanmış olan
bir sivil toplum örgütü. Düşler Akademisi aşamasına geldiğinizde, arasında
UNDP’nin de ana ortak olarak bulunduğu çeşitli ortaklıklar kurarak bir hayali
gerçeğe dönüştürdünüz. Zaten ismi de üzerinde: Düşler Akademisi. Hiç
bilmeyen biri için Düşler Akademisi’ni tarif edebilir misiniz?
E.T.: Düşler Akademisi’ni geniş bir yelpaze olarak tanımlayabiliriz. Düşler
Akademisi, engellilikleri, kronik hastalıkları ya da geçici olarak yaşadıkları bir
durum nedeniyle, yoksul ve yoksun bırakılarak sosyal yaşama aktif
katılamayan insanlara, sanatın çeşitli dallarında akademik eğitim
programlarından gönüllü eğitmenlerin ücretsiz olarak dersler sunduğu ve
uluslararası bir gönüllü ağının da desteklediği alternatif bir sanat akademisi.
Yani, mevcut resmi eğitim programları, konservatuar ve sanat akademisi
üniversitelerinin eğitim programlarının dışında bir şey değil. Ancak bu
akademi sayesinde, onların bu güne kadar bir şekilde dışarıda tuttuğu ve
toplumsal dışlanmanın eğitim sürecinde başladığı bu yerde biraz elitist
yaklaşımla içeriye almadığı gençlerin önüne bir fırsat açıldı. Bu akademi,
resim, dans, drama, tiyatro, fotoğraf, film, DJ'lik, animasyon gibi onlarca farklı
branşla ilgilenen gençlerin, kendilerini gerçekten ilk defa bu kadar özgür
hissettiği; sanata ait materyalle ve bilgiyle buluştuğu; sahneleme ve üretme
imkanı bulduğu kendi içinde bir fabrika.
UNDP Türkiye: Bu akademi, İstanbul’da Beşiktaş’ta başladı; daha sonra
Ataşehir Belediyesi’nin ortaklığıyla Anadolu yakasında da devam etti. Sosyal
dezavantajlı gençler diyoruz. Bunu biraz açabilir miyiz? Şu anda Düşler
Akademisi’nde nasıl gençler var ve bu gençlerin yetenekleri nasıl keşfedilerek
açığa çıkıyor?
E.T.: Engellilik dört kategoride tanımlanıyor: görme engelliler, fiziksel
engelliler, işitme engelliler ve zihinsel engelliler. Bütün engel gruplarına,
herhangi bir seçim yapmadan, herhangi bir elitist tutma girmeden ve
herhangi bir sınava sokmadan, onların eksiklikleri üzerine değil; tam tersine
yapabildikleri bir şeyi öne çıkartan bir felsefe ile hareket ediyoruz. Aslında bu
yüzden ben böyle bir eğitimi alma fırsatı bulamadım.” ve “Bir şekilde bu
sürecin dışında bırakıldım.” diyen herkese kapısı açık. O yüzden, herhangi bir
ayrım da yapmıyoruz. Çok zengin bir programımız var. Gönüllü, kaliteli,
eğitmen ya da eğitmen formasyonu olan ve sanatçı sıfatıyla aramıza katılan
çok sayıda kişi var.
UNDP Türkiye: Bu boyutuyla hem Türkiye’de hem de dünyada sosyal
kapsayıcılık kavramının önemli örneklerinden biri olarak gösteriliyor. Son
zamanlarda pek çok ödül de aldı, değil mi?
E.T.: Düşler Akademisi Projesi’nin bu kadar kısa zamanda ve hızla başarı elde
etmiş olmasının en büyük nedeni güçlü ortaklık yapısından geliyor. Yani, bu
çapraz sektörel ilişkiyi kurmak anlamında başarılı bir örnek ve rol modeli oldu.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı bir uluslararası kalkınma örgütü olarak
bir tarafta, Devlet Planlama Teşkilatı da devleti temsilen bir tarafta duruyor.
Özel sektörü temsilen Türkiye Vodafone Vakfı var ve bize mekan sağlayan
yerel yönetimler var. Düşler Akademisi de tüm bunların ortasında da bir sivil
toplum örgütü olarak yer alıyor. Sosyal girişimcilik ve sosyal sorumluluk
içeren bu projeler, toplumun her kesiminden destekle gerçek bir sosyal
yatırıma ve kalkınmaya dönüşüyor.
UNDP Türkiye: Bu proje hem ortaklık yapısı hem de amaç ve yöntemleri
itibariyle örnek olarak gösterilen bir proje.
E.T.: Evet, sadece bir sponsorluk sistemi üzerine kurgulanmadığı için yapısı
güçlü. Bu onu sürdürülebilir kılarak riskleri minimuma indiriyor. Düşler
Akademisi, yürütülüş biçimi ve üretkenliğiyle; yani sıfırdan başlayan bir
öğrenciyi sanatçı bir kimlikle hayatın içinde ifade edilebilir seviyeye getiriyor.
Öğrenciler, performans sergileyecek düzeye getiriliyor ve program
sonrasında da istihdama dönük bir yönü de içinde barındırıyor. Örneğin
sahneye çıkan bir "Social Inclusion Band" müzisyeninin oradan gelir elde
etmesi gibi. Düşler Akademisi’nin “üretim stüdyoları” dediğimiz ve resim
yapan, fotoğraf çeken ve diğerleri için uygun olarak organize edilmiş
mekanları bulunuyor. Bu nedenle, aslında bir kültür sanat fabrikası gibi
çalışıyor
Bu model tabii ki, Avrupa’da da çok ilgi gördü. Türkiye’de Altın Pusula Ödülü
aldıktan sonra da, birkaç uluslararası platformda da seminer ve workshop
konusu oldu. Son olarak da Avrupa Komisyonu’nun desteğiyle Six Young
Foundation ve Euclid tarafından ortaya çıkarılan The Social European
Innovation – Avrupa Sosyal Girişimcilik Yarışması’nda- yirmi üç ülkeden yüz
elli proje arasından ilk ona kaldık. Sosyal girişimciliğin Silikon Vadisi Bilbao’da,
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı temsilcisi, Ayder ve Vodafone Vakfı
temsilcileri ile birlikte Türkiye adına sunum yaptık. Buradaki sunum, katılan o
on proje arasında bile en göz dolduranı oldu.
UNDP Türkiye: Düşler Akademisi söz konusu olduğunda bu başarılar ve
ödüller saymakla bitmiyor. Bilgi almak isteyenler ve gönüllü eğitim vermek
isteyenler size nereden ulaşabilecek?
E.T.: duslerakademisi.org websitesinden bize ulaşabilirler.
UNDP Türkiye: Son bir soru. Sizin bu proje ile kişisel olarak bağlantınız
nereden geliyor acaba?
E.T.: Eğer ortada yaşanan sosyal bir sorun varsa bunun çözümü için de
mutlaka bir araç vardır. Bu, bir kişinin attığı bir adım olabilir. O neden ben
olmayayım diye düşünen, içinde bulunduğu çağa, ülkeye duyarlı bir vatandaş
ve aydın olarak bildiğim sorunlara karşı duyarsız kalamazdım diye
düşünüyorum.
UNDP Türkiye: Ve ondan sonra harekete geçtiniz ve kendinizi bu projenin
içinde buldunuz. Çok teşekkürler, Ercan Tutal, Alternatif Yaşam Derneği
(AYDER) Başkanı ve Düşler Akademisi’nin Proje Koordinatörü, katıldığınız için.
Böylece programımızın sonuna gelmiş oluyoruz. Bu programı, Açık Radyo
stüdyosunda İstanbul’da hazırladık. Programımıza FM frekansında ve
internettte Açık Radyo’dan, podcast formatında, iTunes üzerinden,
undp.org.tr adresinden ayrıca görüntülü olarak YouTube üzerinden
ulaşabilirsiniz. YouTube, Facebook, Twitter, Flickr üzerindeki kullanıcı adımız
undpturkiye. Bir hafta sonra tekrar görüşmek üzere, hoşçakalın!
UNDP Türkiye'de iş fırsatları
GAP Organik Tarım Portalı Kapsamının Geliştirilmesi
Proje Asistanı
Proje Sorumlusu
Finansal Mekanizmalar üzerine Yerel Uzman
Tüm İlanlar

Benzer belgeler

`hayata artı katmaya` devam ediyor Genç eğitmenler yaşıtlarına

`hayata artı katmaya` devam ediyor Genç eğitmenler yaşıtlarına kapsamında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon tarafından oluşturulan panel, uluslararası topluluğun yoksullukla mücadele ve sürdürülebilir kalkınma konularındaki sorumluluklarını en iy...

Detaylı

Önleyici diplomasi Bir seçim değil, gereklilik Türkiye`nin ilk PAN Parkı

Önleyici diplomasi Bir seçim değil, gereklilik Türkiye`nin ilk PAN Parkı Binyıl Kalkınma Hedefleri’nde ulaşılan son durumu değerlendiren Cihan Sultanoğlu ve Shahid Najam, Türkiye’de UNDP işbirliğinde gerçekleştiren projelerle pek çok başarı elde edildiğini ve özellikle ...

Detaylı