`hayata artı katmaya` devam ediyor Genç eğitmenler yaşıtlarına

Transkript

`hayata artı katmaya` devam ediyor Genç eğitmenler yaşıtlarına
Sayı: 1
Ocak 2006
Başlarken...
Türk gençleri 'hayata artı
katmaya' devam ediyor
Genç eğitmenler yaşıtlarına
bilgisayar kullanmayı öğretiyor
'Uluslararası Mikrofinans
Konferansı'
Yoksullar mikrokredi ile
geleceklerine yatırım yapıyor
Başlarken...
"Yeni Ufuklar" başlıklı haber bültenimizin ilk sayısını sizlerle
paylaşmaktan heyecan ve keyif duyuyoruz. Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı (UNDP) olarak, 1 Ocak 2006'dan itibaren
sizlere her ay "Yeni Ufuklar" aracılığıyla ulaşmaya çalışacağız.
Ankara, Ocak 2006
UNDP, Birleşmiş Milletler'in, insanların daha iyi bir yaşam kurmalarına
yardımcı olmak amacıyla değişimi savunan, ülkelerin bilgi, deneyim ve
kaynaklara ulaşımını öngören küresel kalkınma ağıdır. Ve UNDP, küresel
düzlemde özellikle yoksullar için her zaman yeni ufuklar arayışına açık
olmasıyla tanınır. İşte tam da bu nedenle haber bültenimizin adını "Yeni
Ufuklar" olarak seçtik.
166 ülkede faaliyet gösteriyor ve ortaklarımızla, hem küresel hem de
ulusal kalkınma zorluklarının üstesinden gelirken, aynı zamanda kendi
çözümlerini üretebilmeleri amacıyla birlikte hareket ediyoruz. Dünya
liderleri, 2015 yılına kadar dünyadaki yoksulluğu yarı yarıya azaltmak gibi
bir amacın da aralarında bulunduğu Binyıl Kalkınma Hedefleri'ne ulaşmak
için taahhütte bulundular. UNDP'nin kalkınma ağı, bu Hedefler'e ulaşmak
için küresel ve ulusal plandaki çabaları birleştiriyor ve eşgüdümünü
sağlıyor. Ülkelerin, belirli zorlukların üstesinden gelebilmeleri amacıyla
çözüm oluşturabilmeleri konusuna büyük önem veriyoruz. Nedir bu belirli
zorluklar?
Demokratik Yönetişim
Yoksulluğun Azaltılması
Krizlerin Önlenmesi ve Kalkınma
Enerji ve Çevre
HIV/AIDS
UNDP kalkınan ülkelerin, yardımları kendine çekmesi ve etkin
kullanmasına destek oluyor. Ayrıca tüm etkinliklerimizde, insan haklarının
korunmasını ve kadınların etkinliğinin artırılmasını teşvik ediyoruz.
Faaliyette olduğumuz her ülkedeki ofisimizin başında bulunan UNDP
Temsilcisi, aynı zamanda Birleşmiş Milletler (BM) sisteminin kalkınma
etkinliklerinin bir bütün olarak eşgüdümünü sağlayan Koordinatör
görevini de üstleniyor. Böylesi bir eşgüdüm aracılığıyla UNDP, uluslararası
yardım kaynaklarının ve Birleşmiş Milletler'in en etkin biçimde devreye
sokulmasını teminat altına alıyor.
BM Kalkınma Programı, Türkiye'de 1950'li yıllardan bu yana iktidara gelen
yönetimlerle ve diğer paydaşlarla ortak biçimde çalışıyor. Kalkınma
Programı, 1986'dan bu yana, ülke genelinde 80'den fazla projeyi
uygulamaya koydu. UNDP, son yıllarda, faaliyetlerini, demokratik
yönetişim, yoksulluk, çevre ve kadın-erkek eşitliği olmak üzere 4 temel
insani gelişim konusu üzerinde yoğunlaştırdı. Bu alanlarda faaliyet
gösterirken, hedeflerimize ulaşabilmek amacıyla hükümet, sivil toplum,
özel sektör ve uluslararası ortaklarla işbirliği yapmaya özel bir önem
verdik. Bunlara ek olarak UNDP, Türkiye ve çevre ülkelerdeki krizler ile
doğal afetlere yanıt vermede önemli bir rol oynadı.
Türkiye'de UNDP Temsilcisi ve Koordinatörü olarak Nisan 2003'ten bu yana
görev yapıyorum. Modern dünyanın vazgeçilmez bir üyesi olan Türkiye
gibi dinamik ve güçlü bir ülkede çalışmaktan ve kalkınmaya katkıda
bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum.
"Yeni Ufuklar" adlı haber bültenimizde okuyucularımızı, UNDP'nin temel
kalkınma alanları ile hem Türkiye'de hem de küresel düzlemde sürmekte
olan programlarımız ve projelerimiz hakkında bilgilendireceğiz.
Okuyucularımıza, UNDP'nin etkinlikleriyle ilgili düzenli ve tarafsız bilgi
sunacağız. Projelerimizi uygulayanlar ve ortaklarımızla yapılan
röportajların yanı sıra, yoğunlaştığımız alanlarla ilgili yorumlara da
bültenimizde yer vereceğiz.
Sizlere UNDP Türkiye'nin haber bülteni "Yeni Ufuklar"ı sunmaktan dolayı
büyük mutluluk duyuyorum. Umarım, bizlerin bülteni hazırlarken
aldığımız keyfi, sizler de onu okurken alırsınız.
Jakob Simonsen
BM Koordinatörü
UNDP Türkiye Temsilcisi
Türk gençleri 'hayata artı katmaya' devam
ediyor
Türkiye çapında gençlik kalkınma projelerini desteklemek için Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı (UNDP), Coca-Cola Türkiye ve Habitat ve Gündem 21 Gençlik
Derneği or taklığında hayata geçirilen "Hayata +" Gençlik Fonu ikinci dönem proje
başvuru süreci başladı.
Ankara, Ocak 2006
Daha çok gencin Hayata +" Gençlik Fonu'ndan yararlanmasını ve bilgi sahibi olmasını sağlamak amacıyla İstanbul'da
12 Aralık'ta Bahçeşehir, 13 Aralık'ta Yıldız Teknik ve 14 Aralık'ta da Mimar Sinan Üniversitelerinde bilgilendirme
toplantıları düzenlendi. Toplantılara Habitat ve Gündem 21 Gençlik Derneği Başkanı Sezai Hazır, Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı Proje Yöneticisi Hansın Doğan ile Coca-Cola Türkiye Halkla İlişkiler Müdürü Ebru Bakkaloğlu
konuşmacı olarak katıldılar. Bilgilendirme toplantıları kapsamında, fon hakkında yapılan genel bilgilendirmenin
ardından, gençlerin fondan nasıl yararlanacağı da anlatıldı.
Fonun ikinci dönem proje başvuruları 6 Aralık 2005 ile 24 Mart 2006 tarihleri arasında yapılabilecek. "Hayata +"
Gençlik Fonu, uygulamaya değer bulunan spor, çevre, eğitim ve kültür-sanat konu başlıkları altında hazırlanmış her
projeye 5 bin ile 15 bin dolar arasında doğrudan katkı sağlayacak.
Gençler yerel sorunları çözecek
Fondan yararlanacak projelerin, 16-26 yaş arasındaki gençleri hedef kitle olarak belirleyen, topluma duyarlı,
uygulandığı yerde toplumsal etki uyandıran, sürdürülebilir, sivil toplum örgütleri ve kamu kuruluşlarıyla işbirliği
içinde, katılımcı, yenilikçi, gençlik dinamizmini yansıtan çalışmalar olması bekleniyor. Ayrıca projenin belediye, sivil
toplum kuruluşu ve diğer yerel gruplarla ortaklık anlayışı içinde geliştirilmesi de değerlendirmede önemli rol
oynayacak.
"Hayata +" Gençlik Fonu kapsamında uygulamaya değer görülen projeler, engelli gençlerin sosyal hayata
katılmasından, nitelikli işgücü oluşturmaya, cinsel sağlık eğitiminden, futbolda holiganlık ile mücadeleye kadar
birbirinden çok farklı konuların çözülmesine katkı sağlayacak.
Ceza'dan gençlere çağrı: "Sıra Sende"
Türkçe rap müziğin tanınmış ismi Ceza, "Hayata +" Gençlik Fonu için, "Sıra Sende" adını taşıyan özel bir single çıkardı.
Ceza, 16-26 yaş grubundaki gençlerin kültür-sanat, çevre, spor ve eğitim alanlarında ürettikleri projeleri destekleyen
fon için özel olarak hazırladığı parçasında, gençleri toplumda aktif rol oynamaya ve seslerini duyurmaya davet ediyor.
UNDP ve Coca-Cola Türkiye'nin oluşturduğu, uygulama çalışmalarını ise Habitat ve Gündem 21 Gençlik Derneği'nin
yürüttüğü "Hayata +" Gençlik Fonu, kamu, sivil toplum ve özel sektör işbirliği ile gerçekleştirilen uluslararası
düzeydeki en uzun süreli ve en büyük gençlik fonu olma özelliğini taşıyor.
Beş yıl içinde yaklaşık 100 projenin destekleneceği toplam 1,5 milyon dolarlık fondan ilk aşamada 113 proje
içerisinden seçilen Trabzon, Kocaeli, Van, Mardin, Siirt, İstanbul, Mersin, Bursa, Adana ve Konya illerinden gelen
kalkınma projeleri yararlanıyor ve bu projeler halihazırda başarıyla uygulanıyor.
Program hakkında bilgi almak için:
Habitat ve Gündem 21 Gençlik Derneği
Burçin Yıldıran
Fulya Mah. Mevlüt Pehlivan Sokak, Ali Sami Yen Apt.
8A/2 Mecidiyeköy, İstanbul
Tel/Faks: (90-212) 275 5519 - 275 7436 - 275 7498
E-posta: [email protected] - [email protected]
Diğer Program Or takları hakkında bilgi için:
Coca-Cola: www.coca-cola.com.tr
UNDP: www.undp.org.tr
Genç eğitmenler yaşıtlarına
bilgisayar kullanmayı öğretiyor
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Microsoft
Türkiye, Habitat ve Gündem 21 Gençlik Derneği ile işbirliği
yaparak, 'Türkiye'de e-Yönetişimin Gelişimi için Gençlerin
Eğitilmesi' projesi kapsamında bir eğitim programı düzenledi.
Ankara, Ocak 2006
'Türkiye'de e-Yönetişimin Gelişimi için Gençlerin Eğitilmesi' projesi ile
gençlerin bilgisayar kullanma konusundaki becerileri artırıliyor. Projenin
başlangıcından önce eğitimden geçirilen genç eğitmenler, bilgisayar
kullanımı hakkında bilgisi olmayan yaşıtları gençleri eğitiyor.
Projenin duyurulması amacıyla 15 Aralık 2005'te gerçekleştirilen basın
toplantısında konuşan Microsoft Türkiye Genel Müdürü Çağlayan Arkan,
gençler arasında bilgisayar kullanımını artıracak projelere büyük önem
verdiklerini ifade etti. Toplantıya, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
Türkiye Daimi Temsilcisi Jacob Simonsen ile Habitat ve Gündem 21
Gençlik Derneği Başkanı Sezai Hazır da katıldı.
Çağlayan Arkan yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Türkiye'nin genç bir
nüfusu var ve bu gelecek için ciddi bir potansiyele işaret ediyor. Ancak
potansiyeller, değerlendirildikleri ölçüde anlamlıdır. Microsoft olarak,
öğrenci ve öğretmenlerimizi bilgisayar kullanımıyla tanıştıran, 'Eğitimde
İşbirliği' gibi önemli eğitim projelerine imza atıyoruz. Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı ve Habitat ve Gündem 21 Gençlik Derneği işbirliğiyle
hayata geçirdiğimiz projeyle de bilgisayar eğitimi çabalarımıza, yeni bir
halka ekliyoruz."
Microsoft Türkiye ile UNDP Türkiye tarafından desteklenen, Habitat ve
Gündem 21 Gençlik Derneği'nin uyguladığı proje, Mart 2005 tarihinde
başlatıldı. Proje kapsamında, öncelikle Türkiye'nin çeşitli illerinden
bilgisayar kullanmayı bilen 40 genç seçildi ve yaşıtlarına bilgisayar
kullanımını öğretmek üzere eğitildi.
Türkiye'nin bilgi toplumu olma yolunda atması gereken önemli ve hızlı
adımlar olduğunun bilinci ile hareket eden gençler, proje ile sosyal
imkânları kısıtlı gençlere ulaşmayı hedefliyor. Genç eğitmenler hali
hazırda, İstanbul, Çanakkale, Yalova, Çankırı, Tokat, Trabzon, Antakya,
Adana, Isparta, Elazığ, Muş, Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Mardin, Siirt ve
Şırnak illerinde olanakları kısıtlı gençlere ulaşmayı başardı.
Bu gençlerin, öncelikle kendi bölgelerinde verdikleri temel bilgisayar
eğitimleri ile 2006 Ocak'ında tamamlanacak birinci aşamanın sonunda,
Türkiye genelinde toplam 2,000 gence ulaşmaları öngörülüyor. Projenin
üç yıl boyunca sürdürülerek ulusal bir boyuta taşınması ve 100,000 gence
temel bilgisayar eğitimi verilmesi hedefleniyor.
"Gönüllü eğitmen" olmak isteyen veya temel bilgisayar eğitiminin kendi
kentlerinde de verilmesini isteyen gençler, Habitat ve Gündem 21 Gençlik
Derneği ile ilişkiye geçebilir.
Ayrıntılı bilgi için:
Habitat ve Gündem 21 Gençlik Derneği
Fulya Mahallesi Mevlut Pehlivan Sokak Ali Sami Yen Ap. 8A/2
Mecidiyeköy, İstanbul
Tel/Faks: (0212) 275 7498 - (0212) 275 7436
E-posta: [email protected]
UNDP Türkiye'deki kalkınmanın sınırlarını
genişletmek için uluslararası konferans
düzenlendi
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, yoksulların, Türkiye'nin geleceğine yatırım
yapmasının yolunu açacak imkânların tar tışılması için 12-13 Aralık 2005
tarihlerinde İstanbul'da bir Uluslararası Mikrofinans Konferansı düzenledi.
Ankara, Ocak 2006
Hem Türkiye'den, hem de ülke dışından saygın uzmanların katıldığı "Kalkınmada Yeni Sınırlar" başlıklı konferans, The
Marmara Oteli'nde gerçekleşti. Konferansın açılış konuşmalarını, Birleşmiş Milletler (BM) Türkiye Koordinatörü ve BM
Kalkınma Programı Türkiye Temsilcisi Jakob Simonsen ile BM Bölgesel Merkezi Yoksulluk ve Özel Sektör Bölüm
Başkanı Jonathan Brooks yaptı.
İki günlük konferansta, sivil toplum örgütleri, kooperatifler ve bankacılık sektörünün temsilcileri, dünyadaki
Mikrofinans endüstrisini ve Türkiye'ye uygun olabilecek olası modelleri ele aldı. 2005 yılını Uluslararası Mikrokredi Yılı
ilan eden Birleşmiş Milletler'in bu alandaki küresel faaliyetlerine Türkiye'nin de katılımını sağlamak amacıyla, Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı Türkiye Temsilciliği, bu yıl bir dizi faaliyete önayak oldu. İstanbul'daki Mikrofinans
toplantısı da, bu girişimlerden sonuncusuydu.
"Kalkınmada Yeni Sınırlar" başlıklı Uluslararası Mikrofinans Konferansı'nda düzenlenen panellerde şu konular ele
alındı: "Küresel Mikrofinans sektörü mali piyasaların nasıl önemli bir boyutu haline geldi", "Mikrofinans'ta kilit önem
taşıyan model ve deneyimler nelerdir", Türkiye'nin bölgesel ve küresel deneyimlerden alabileceği dersler var mı",
Türkiye'de Mikrokredi kuruluşlarının deneyimleri neler", "Türkiye'de ticari bankaların Mikrofinans'a ilgisi ile bu alanda
yasal ve düzenleyici bir çerçevenin oluşturulmasının önemi nedir'.
"2015'e kadar yoksulluğu yarı yarıya azaltmayı hedefliyoruz"
Jakob Simonsen yaptığı konuşmada, Mikrofinans sisteminin dünyadaki uygulamaları sayesinde, milyonlarca yoksul
insanın finansal sektörlere erişebildiğini belirtti. Simonsen, BM'nin "Binyıl Kalkınma Hedefleri" kapsamında, 2015 yılına
kadar dünyadaki yoksulluğu yüzde 50 oranında azaltmayı amaçladığını, Mikrofinansın da bu hedefe ulaşmakta
kullanılabilecek en güçlü araçlardan biri olduğunu kaydetti.
Jonathan Brooks ise, Mikrofinansın kapsam ve başarısını oluşturup genişletmek için hükümetler ve denetim
organlarıyla birlikte çalışmayı, mikrofinansın altyapısının oluşturulmasına yardımcı olmayı, özel sektör ve ticari
bankaların da mikrofinans alanında harekete geçmelerini sağlamayı arzuladıklarını söyledi.
"Verdiğimiz kredilerin yüzde 95'i zamanında geri dönüyor"
Konferansın konuşmacılarından, Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı'nın iktisadi işletmesi olarak 2002'de kurulan
Maya Mikrofinans Destek İşletmesi Direktörü Belgin Güzaltan, amaçlarının Türkiye'de küçük çaplı bir iş yapan, bu işini
geliştirmek isteyen veya yeni bir iş kurmak isteyen dar gelirli kadınlara sermaye desteği sağlamak olduğunu belirtti.
Güzaltan, Maya'nın faaliyetleriyle ilgili olarak şunları söyledi:
"Eylül 2005 sonu itibarıyla toplam 2,693 adet kredi verdik. Bunların toplam tutarı 1,5 milyon dolardır. Bugüne kadar
Kocaeli, İstanbul, Düzce ve Sakarya'da yaklaşık 1,500 kadına verdiğimiz kredilerin yüzde 95'i hiç gecikme olmaksızın,
tam zamanında geri döndü."
Türkiye'de mikrofinans sisteminin kurulması için BM Kalkınma Programı'nın yaptığı çalışmalar Türkiye'de
mikrofinansman ve mikrofinansmanın günümüz ekonomik koşulları üzerindeki etkisi ve yoksulluğun azaltılmasındaki
rolü 2005 yılı içinde hayli tartışıldı. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Türkiye'de tüm kesimleri kapsayıcı bir
Mikrofinans sisteminin kurulabilmesi amacıyla, hükümetle işbirliği yaparak, kamu ve özel sektör temsilcileri,
uluslararası kalkınma kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve akademisyenlerin katıldığı bir Ulusal Komite oluşturdu.
Ulusal Mikrofinans Komitesi, mikrofinans konusunda ulusal bir strateji geliştirmeye ve bu alanda gerekli olan yasaların
parlamentoda kabul edilmesini sağlamaya çalışıyor. Komite ayrıca, özel sektörle de işbirliği yaparak, mikrofinansın
gelişimine katkıda bulunmaya çalışıyor. Ayrıca, projeyi desteklemek, mikrofinans sektörünün gelişen ekonomik
koşullar üzerindeki etkisi ve yararları hakkında kamuoyunu bilgilendirmek, bilinç oluşturmak ve bu alandaki
gelişmeleri düzenli olarak yaymak amacıyla özel bir internet sitesi kuruldu.
Mikrofinans, yoksulluğu azaltmanın bir aracı olarak, Türkiye için özellikle önem taşıyan bir konu. Türkiye'de açlık
sınırında yaşayanların oranı düşük olmasına rağmen, Dünya Bankası ve Devlet İstatistik Enstitüsü verileri, Türkiye'de
gıda ve gıda-dışı yoksulluk oranının %28 gibi ciddi bir oranda olduğunu gösteriyor. 2003'te BM Kalkınma Programı
tarafından yaptırılan bir araştırmaya göre, Türkiye'de yaklaşık 2 milyon kişi, kendilerini yoksulluktan kurtarabilecek
temel finansal hizmetlere ulaşamıyor.
Yoksullar mikrokredi ile
geleceklerine yatırım yapıyor
Güler Turan ile Emine Çakım, 1999 yılındaki depremin vurduğu
İzmit'in Derince ilçesinde yaşayan ve Türkiye'de halen küçük
bir kesimin yararlanabildiği ve sadece iki kuruluşun dağıttığı
mikro kredileri kullanan iki kadın.
Ankara, Ocak 2006
Güler Turan, 27 yaşında ve tek odalı evinde el dokuması ipek halılar
üretiyor. 1000 YTL tutarındaki ilk mikro kredisini 16 Eylül 2005 tarihinde
aldı. Turan, borcunu aylık 153 YTL taksitler halinde sekiz ayda geri
ödeyecek. On bir yaşında öğrendiği halıcılığı, birkaç yumak iplikle evinde
yapmaya başlamış. Ancak bu becerisi mikro krediyle birleşince, ipek halı
dokumacılığı yuvasının temel gelir kaynağı haline gelmiş.
Turan, mikrokrediden nasıl yararlandığını bize şöyle anlatıyor:
"Kendimize ait bir evimiz vardı ama depremde yerle bir oldu. Depremden
kısa süre sonra eşim işsiz kaldı. İki çocuğumuz olduğu için, çok büyük mali
sıkıntıya düştük. Bir bankaya başvurdum ama gösterecek herhangi bir
güvencemiz olmadığından, banka bana kredi vermedi. Zaten faiz oranları
da çok yüksekti. Sonra mikro krediyi duydum. Beni kolayca desteklediler.
İpek halı dokuyabilecek malzemeleri aldım; şimdi ise ailemin
harcamalarının büyük bölümünü karşılayabiliyorum. Dokuduğum halıyı
2000 YTL'ye satacağım. Bu benim için çok büyük bir para. Bununla
borçlarımı öderim, hattâ evime eşya alabilirim. Kenara para atıp, ev almayı
düşünüyorum. Artık başladım ve pes etmek yok diyorum. Kredi aldıkça
param da büyüyecek, işim de. Mikro kredinin bana çok büyük katkısı var
ama kelimelerle anlatamıyorum."
Emine Çakım (50) ise, arkadaşlarıyla ortaklaşa sahip olduğu bir dükkânda
mantı ve gözleme yapıyor. 2004'te iki kez mikrokredi almış; 1000 YTL
tutarındaki üçüncü mikro kredisini ise 2005'te almış. Borcunu, 111 YTL
tutarındaki aylık taksitlerle on iki ayda ödeyecek. Çakım, bize kendi işini
kurma öyküsünü anlattı:
"Bir arkadaşımla ne yapalım, nasıl para kazanalım derken, tahsilimiz yok,
ancak elimizden mantı yani el işi gelir dedik ve bir dükkân açmaya karar
verdik. Başlangıçta başka arkadaşlarla da ortak olduk ve yaptığımız
mantıları tanıdıklara satarak işi ilerlettik ve daha büyük bir yer kiraladık.
Ama sonra deprem oldu, biz de barakalarda çalışmaya başladık. Kira,
kasap, uncu para istemeye başladı. Bankalar kredi vermedi. Tam o sırada
mikrokrediyi keşfettim. Aldığım parayla borçları ödedim ve daha fazla un
almaya başladım. Artık sıkıntılar geride kaldı. İkinci krediyle dükkânı
değiştirdik ve sadece imalat için ikinci bir dükkân kiraladık. İşe bir kilo unla
başlamıştım ama şimdi çuvallarla un alabiliyorum. Büyük lokantalara
mantı satıyorum.
Kızımla beraber ek bir yer de açtık. Gözleme de yapıyoruz. Yanımızda 4-5
arkadaş var. Hep beraber müşterilerimizi ağırlıyoruz."
Türkiye'de mikro kredi dağıtımını deneysel anlamda sadece iki kuruluş
gerçekleştiriyor: 1997'den bu yana Marmara Bölgesi'nde 100 kadına mikro
kredi veren Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı'nın iktisadi işletmesi Maya
Mikrofinans Destek İşletmesi ile Güneydoğu Anadolu'da mikro kredi
sağlayan Grameen Bankası. Bu iki kuruluş bugüne kadar yaklaşık 2,000
kadına mikro kredi dağıttı. Kredi alan kadınlardan yüzde 98'i kendi işini
kurdu ve yine benzer orandaki kadın da borçlarını geri ödedi.
UNDP'nin yaptırdığı bir araştırmaya göre, Türkiye'de mikro kredilerden
potansiyel olarak yararlanabilecek insanların sayısı, halen yararlananların
sayısından çok daha fazla. Sadece krediler göz önüne alındığında,
mikrofinans hizmetleri piyasasındaki potansiyel müşterilerin yaklaşık 1 ile
2 milyon kişi olduğu tahmin ediliyor.
BM, mikro kredinin yoksulluğun azaltılmasına yaptığı katkılara hak ettiği
itibarı göstermek amacıyla 2005 yılını Uluslararası Mikrokredi Yılı ilan etti.
Bu nedenle 2005 yılı içinde UNDP Türkiye Temsilciliği, Türkiye'de bir
mikrofinans sisteminin var olmaması ve bu alandaki küresel faaliyetlere
Türkiye'nin de katılımını sağlamak amacıyla, mikrofinans alanında
diyalogu destekleyen ve yoksulluğun azaltılmasında mikrofinansın bir araç
olarak nasıl kullanılacağı konusunun tartışıldığı bir dizi faaliyete önayak
oldu.
UNDP Türkiye Temsilciliği, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın
şu sözlerini bir şiar olarak benimsiyor:
"Mikrofinans yoksulları sorun gibi değil, çözüm olarak kabul eder. Bu
sistem, yoksulların fikirlerini, enerji ve vizyonlarını geliştirmenin bir
yoludur."
Altın ayaklar yoksulluğa karşı
sahaya çıktı
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) İyiniyet Elçileri
olan dünyaca ünlü futbol yıldızları Ronaldo ve Zidane, 22 Aralık
2005'te Düsseldor f LTU Stadyumu'nda 'Yoksulluğa Karşı Maç'ta
sahaya çıkan 40 uluslararası oyuncunun arasındaydı.
Ankara, Ocak 2006
Kamuoyunun yoksulluğa karşı harekete geçmesini sağlamak amacıyla
gerçekleştirilen maçın 40 kişilik kadrosunda kimler yoktu ki: Dünyanın en
genç hücum oyuncularından Freddy Adu (D.C. United), Patrick Kluivert
(Valencia), Rui Costa (AC Milan), Phillip Cocu (PSV), Júlio Baptista (Real
Madrid), Sergio Conceição (Standard Liege), Rivaldo (Olympiakos), sadece
bu maç için golf sopalarını konçlu futbol ayakkabılarıyla değiştiren
İspanyol golf oyuncusu Sérgio Garcia ve ünlü komedyen Oliver Pocher.
UNDP Başkanı Kemal Derviş, 'Yoksulluğa Karşı Maç'a katılan tüm sporcuları
överek şunları söyledi: "Bu değerli oyuncular, benim gibi binlerce futbol
taraftarına, UNDP'nin yoksulluğa karşı mücadele çalışmalarına katılmaları
doğrultusunda ilham verdi. Maç kadrosunda yer aldıkları için çok şanslıyız.
Üstelik maçın sonucu ne olursa olsun, kazanan hepimiz olacağız."
Maçı Zidane'ın takımı 4-2 kazandı
Halen İspanya'nın Real Madrid takımında top koşturan ve dostluk maçını
bizzat düzenleyen UNDP İyiniyet Elçileri ve Ronaldo ve Zidane, iki takıma
ayrılan uluslararası karmanın kaptanlığını da yaptı. Maçı, Zidane'ın
kaptanlığındaki takım 4-2 kazandı. Goller ise Tristan (2), Berbatov ve
komedyen Pocher attı. Ronaldo'nun takımının golleri ise Cocu ve
Aboutarika'dan geldi.
Yoksulluğa karşı bir etkinlik olmanın dışında maç, aynı zamanda dünya
kamuoyunun dikkatini 2000 yılında benimsenen Binyıl Kalkınma
Hedefleri'ne (MDG'ler) çekmeyi de amaçlıyordu. Binyıl Kalkınma
Hedefleri'nin önemine, Eylül 2005'te New York'ta Birleşmiş Milletler Zirve
Toplantısı'nda bir araya gelen 191 ülke lideri bir kez daha dikkatleri
çekmişti. MDG'ler, açlık, hastalık, cehalet, çevresel sorunlar ve kadınlara
karşı ayrımcılığın üstesinden gelmeyi gündemine alarak, 2015 yılına kadar
dünyadaki yoksulluğu yarı yarıya azaltmayı amaçlıyor.
Antrenörler ve maçın hakemi bile ünlüydü
PSV Eindhoven direktörü Guus Hiddink ile Alman milli takımı eski
çalıştırıcısı ve halen Bayer Leverkusen teknik direktörlüğünü yürüten Rudi
Völler, 'Yoksulluğa Karşı Maç'ta Ronaldo'nun kaptanlığını yaptığı tarafın
antrenörlüğünü yaptı. Ukrayna Shakhtar Donetsk futbol takımı çalıştırıcısı
Mircea Lucescu ile Almanların efsane futbolcusu Lothar Matthäus ise
Zidane'ın kaptanlığını yürüttüğü karşı takımın antrenörü olarak sahaya
çıktılar. Türkiye'de çok sevilen İtalyan Pierluigi Colina ise, artık kendini
emekliye ayırmış olsa bile, dostluk maçına hakem olarak katıldı.
Uluslararası televizyon kanalları ise maçı canlı olarak yayınladı.
Zinédine Zidane
Ronaldo Luiz Nazariode Lima
'Yoksulluğa Karşı Maç', 2003 yılından bu yana düzenleniyor. Bundan
önceki iki maçın hâsılatı, Brezilya, Komor Adaları, Guinea Bissau, Haiti, Fas,
Namibya, Sri Lanka ve Vietnam'daki yoksullukla mücadele projelerine
yardımda kullanıldı. 2005 yılındaki maçın bilet satışlarından elde edilen
net kârdan ise UNDP'nin, Asya, Afrika ve Latin Amerika'dan seçtiği
projeleri desteklemekte yararlanılacak.
'Yoksulluğa Karşı Maç'ın oyuncu kadrosunda dünyaca ünlü şu
sporcular yer aldı:
Milan Baros (Aston Villa); Rui Costa (AC Milan); Bernd Schneider (Bayer
Leverkusen); Dimitar Berbatov (Bayer Leverkusen); Gilberto Herta (Berlin);
Tomas Rosicky (Borussia Dortmund); Roman Weidenfeller (Borussia
Dortmund); Micoud Werder (Bremen); Freddy Adu (D.C. United); Jorge
Andrade (Deportivo); Diego Tristan (Deportivo); Sunday Oliseh (Genk);
Daniel van Buyten (Hamburg); Khalid Boulahrouz (Hamburg);Raphael Van
der Vaart (Hamburg); Thomas Brdaric (Hannover 96); Rivaldo
(Olympiakos); Gomes (PSV); Jefferson Farfan (PSV); Phillip Cocu (PSV); Alex
(PSV); Anatoliy Tymoschuk (Shakhtar Donetsk); Kevin Kuranyi (Schalke 04);
Niko Kranjcar (Hajduk Split); Ricardo (Sporting); João Moutinho (Sporting);
Sergio Conceição (Standard Liege); Fernando Meira (Stuttgart); Andreas
Hinkel (Stuttgart); Edgar Davids (Tottenham); Santiago Canizares
(Valencia); Miguel (Valencia); Patrick Kluivert (Valencia); Vicente (Valencia);
Hugo Viana (Valencia); Júlio Baptista; (Real Madrid), Zetterberg
(Anderlecht); Aboutarika (Al-Ahly); Vugdalic (AEL Limassol) Mahamadou
Diarra (Lyon) ve Lukas Podolski (Köln).
Şu 'Binyıl Kalkınma Hedefleri'
dedikleri neyin nesi?
2000 yılının Eylül ayında düzenlenen Binyıl Zir vesi'nde, dünya
liderleri iddialı bir gündem oluşturdu.
Ankara, Ocak 2006
Özgürlük, demokrasi ve insan haklarını desteklediklerini açıklamanın yanı
sıra liderler, 2015 yılına dek kalkınmayı ve yoksulluğun azaltılmasını içeren
sekiz hedef belirledi. Bu hedef dizisi, yeni 'Binyılın Kalkınma Hedefleri'
(Millennium Development Goals-MDG'ler) olarak tanımlanıyor:
Hedef 1: Mutlak yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşayan kişi sayısını
yarıya indirmek
Hedef 2: Dünyada tüm bireylerin temel eğitim almasını sağlamak
Hedef 3: Kadınların durumunu güçlendirmek ve toplumsal cinsiyet
eşitliğini sağlamak
Hedef 4: Çocuk ölümlerini azaltmak
Hedef 5: Gebelik ve doğum esnasında anne ölüm oranlarını azaltmak
Hedef 6: HIV/AIDS, sıtma ve diğer salgın hastalıkların yayılmasını
durdurmak
Hedef 7: Çevresel sürdürülebilirliği teminat altına almak
Hedef 8: Kalkınma için küresel ortaklıklar geliştirmek
Küresel toplum, geçmiş on yıl içinde yerel düzeyde elde edilen
sürdürülebilir kalkınma girişimlerinin başarılarını daha ileriye taşımak
amacıyla, Binyıl Kalkınma Hedefleri doğrultusunda sağlanacak ilerlemenin
her şeyden öce yerel düzeyde ve yerel oyuncular tarafından
gerçekleştirilebileceği saptamasını yaptı. Bu hedeflere ulaşmak için, yerel
düzeydeki kişi ve kuruluşların ulusal ve küresel desteğe ve kapasitelerini
artırmaya ihtiyaç duyacakları da belirlendi.
Türkiye'de durum
Son yıllarda Türkiye'de hükümetler giderek artan oranda MDG'lere özel bir
önem atfetmeye başladı. Bu açıdan en umut vaat edici ve anlamlı gelişme,
Dışişleri Bakanlığı'nın koordinasyonunda özel bir Görev Birliği'nin
kurulması oldu. Görev Birliği, "MDG'ler+5" başlığını taşıyan ve Eylül 2005'te
New York'ta gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Zirvesi'ne
sunulan Türkiye'nin Ulusal Binyıl Kalkınma Hedefleri Raporu'nu hazırladı.
Bu girişimle bağlantılı olarak, Türkiye'de MDG'lerle ilgili durumun ve
ilerlemenin çerçevesini belirleyen bir başka rapor daha Devlet Planlama
Teşkilatı öncülüğünde hazırlandı ve ilgili Devlet Bakanı ve BM Türkiye
Koordinatörü'nün de katıldığı bir basın toplantısıyla Haziran 2005'te
kamuoyuna açıklandı. Bütün bu gelişmeler, Türkiye'de hükümetin Binyıl
Kalkınma Hedefleri'ne yönelik ilgisini ve bağlılığını açık olarak ortaya
koyuyor.
BM Kalkınma Programı (UNDP), küresel anlamda MDG'lerin
gerçekleştirilmesine yönelik taahhüdünü, Türkiye'de de hükümete giderek
artan biçimde ve çok yönlü destek sunarak devam ettiriyor. Ayrıca UNDP,
mümkün olan en uygun biçimde hedefleri görünür kılarak da Binyıl
Kalkınma Hedefleri'nin yerelleştirilmesinin önemini teslim etmiş oluyor.
Türkiye'de MDG'lerin yerelleştirilmesinin önemi, bölgesel farklılıklar ve
kadın-erkek eşitsizliği kapsamında hükümetin MDG'lerle ilgili hazırladığı
raporda da ele alınıyor.
Daha ziyade Yerel Gündem 21 üyelerinin sunacakları katkılarla
düzenlenecek kampanyalar ve yerel yönetişim ağları kanalıyla MDG'leri
Türkiye'de yerelleştirmeyi amaçlayan yeni bir projenin hazırlık çalışmaları,
2005'in son aylarında başlatıldı ve ilk meyvelerini 2006 yılında vermesi
bekleniyor.
'Hanımeli Pazarları' Güneydoğulu kadınların
ekonomik kalkınmasına katkı sağlıyor
Gaziantep ve Mardin'de kadınlar, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve
Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi tarafından geliştirilen proje
çerçevesinde kurdukları özel pazarlarda elişi ürünlerini satıyor.
Ankara, Ocak 2006
'Güneydoğu Anadolu'da Kadının Sosyo-Ekonomik Açıdan Güçlendirilmesi' başlığını taşıyan proje, Güneydoğu
Anadolu bölgesindeki toplumsal ve ekonomik farklılıkları en aza indirmeyi hedefliyor. Türkiye'deki İsviçre
Büyükelçiliği de, projeye mali destek veriyor.
Bu proje kapsamında Gaziantep'te kadınlar, 'Hanımeli' adını verdikleri ve kendi ürettikleri elişleri ile yöresel yiyecekleri
satışa sundukları pazarı 10 Eylül 2005'te faaliyete geçirdi. Gaziantep Hanımeli Pazarı'na 43 yerel kadın girişimci katıldı
ve tezgâhlarında mefruşattan, takıya, yiyecekten, giyime kadar el emeği ile yapılmış birçok ürüne yer verildi. Yakın bir
tarihe kadar her Cumartesi Gazianteplilere hizmet veren pazar, kış döneminde ise belediyenin tahsis edeceği kapalı
bir alanda yeniden faaliyete geçiyor. Hanımeli Pazarı, GAP-UNDP Sosyo-Ekonomik Kalkınma Projesi, Gaziantep
Büyükşehir Belediyesi ile Avrupa Birliği İş Geliştirme Merkezi tarafından, kadınların iş gücüne katılımını sağlamak ve
kolaylaştırmak amacıyla destekleniyor.
Proje kapsamında benzer bir pazar da 6 Ağustos 2005'te Mardin'de açıldı. Mardin Belediyesi ve Valiliği'nin ortak
çalışmasıyla düzenlenen pazarda, tamamı 30 Mardinli kadının el emeği göz nuru olan yöreye özgü elişi ve kilimler ile
aksesuarlar ve hediyelik eşyalar satıldı. Bugüne kadar dört kez kurulan Mardin Hanımeli Pazarı, Nisan 2006'dan
itibaren kapılarını halka her hafta açacak. Mardinli kadınlar ayrıca, GAP-UNDP projesi kapsamında kartpostallar da
hazırladı. Hepsi el ürünü olan tebrik kartlarının üzerinde 'iğne oyası' olarak adlandırılan özel desenler yer alıyor.
İstediğiniz miktarda kartpostalı, GAP-UNDP Pazarlama Uzmanı Gönül Sulargil ile ilişkiye geçerek ısmarlayabilir (Tel:
0532 633 75 20 ve e-posta: [email protected]) ve Güneydoğulu kadınların ekonomik kalkınmasına katkıda
bulunabilirsiniz.
Türkiye'deki bölgesel farklılıkları en aza indirmek amacıyla kalkınma faaliyetlerini teşvik eden GAP projesinin en önde
gelen hedeflerinden biri, Güneydoğu Anadolu kadınının sosyal ve ekonomik açıdan güçlendirilmesi.
Türkiye, küresel ısınma girişimine
ısınmaya başladı
Türkiye, yakıcı bir sorun olan küresel ısınma ile mücadelede
uluslararası topluma katıldı.
Ankara, Ocak 2006
Türk Hükümeti ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), 405.000
dolarlık bir proje belgesi imzalayarak, Türkiye'nin küresel iklim değişikliği
sorunuyla baş edebilmesi için atacağı adımlar konusunda anlaşmaya vardı.
Ağustos 2005'te imzalanan anlaşma, BM İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi'nin uygulanması yolunda Türkiye'nin ne gibi adımlar attığını
gösterecek olan Birinci Ulusal Bildirim adlı raporun hazırlanması başta
olmak üzere, gelecekte bu konuda yapılacakları ortaya koyuyor. Projenin
finansmanı, UNDP'nin girişimiyle, kalkınmakta olan ülkelerin yararlandığı
Küresel Çevre Fonu'ndan sağlandı.
Türkiye, uluslararası topluluğu küresel ısınmayla mücadele konusunda
seferber etme amacını taşıyan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi'ni, 2004 yılında imzaladı. Sözleşme, ozon tabakasını incelten ve
atmosfere salınan (emisyon) sera gazlarının aşağı düzeylerde tutulmasını
öngörüyor.
Üzerinde anlaşmaya varılan proje çerçevesinde, iklim değişikliğinin olası
etkileri incelenecek ve sera gazları emisyon envanteri oluşturulacak. Bu
çalışma ayrıca, 2020 yılına kadar öngörülen sera gazı emisyon hesaplarını
da içerecek. Proje kapsamında, alternatif enerji senaryoları
değerlendirilecek, emisyonların azaltılması için olası önlemler üzerinde
çalışılacak. Ağırlıklı olarak yerel uzmanların katkısıyla, Birinci Ulusal Bildirim
hazırlanacak ve aynı zamanda kamuoyunu bilinçlendirme kampanyaları
düzenlenecek.
Proje çerçevesinde, Çevre ve Orman Bakanlığı öncülüğünde, bakanlıklar
arasında Ulusal İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu kuruldu. Projenin
uygulanmasını, bu konuda danışma hizmeti de verecek olan, BM Kalkınma
Programı Türkiye Temsilciliği üstlendi.
"İklim Değişikliğinin Türkiye'ye ve Sanayiye Etkileri" Paneli
Ankara'da yapıldı
Açılış konuşmasında Bakan Osman Pepe, iklim değişikliğiyle mücadele
konusundaki çabaların önemine dikkat çekerek, bu alanda Türkiye ile
UNDP arasındaki sıkı ilişkilere değindi. UNDP Türkiye Temsilcisi Jakob
Simonsen de, konuşmasında, UNDP'nin bu alanda dünyada ve Türkiye'de
ne tür faaliyetler yürüttüğünü anlattı ve küresel ısınma ile iklim
değişikliğinin olumsuz etkilerini tersine çevirmek için Bakanlıkla birlikte
çalışmaya devam edeceklerini umduğunu söyledi. TOBB Başkanı Rıfat
Hisarcıklıoğlu ise sanayicilere, çevre standartlarına uyum için daha çok
çaba göstermeleri çağrısında bulunarak, AB piyasasında rekabet
edebilmek için bunun şart olduğunu söyledi.
'BM İklim Değişikliği'
Konferansı'ndan önemli adımlar
Kanada'nın Montreal kenti, 28 Kasım-9 Aralık 2005 tarihleri
arasında 11. Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği
Konferansı'na ev sahipliği yaptı. Konferans, iklim değişikliğiyle
mücadelede küresel çabaları güçlendirecek kırktan fazla
kararın alınmasıyla sonuçlandı.
Ankara, Ocak 2006
Montreal 2005'in başarılarını, Konferans Başkanı ve Kanada Çevre Bakanı
Stéphane Dion şöyle aktardı: "Birçok alanda önemli kararlar alındı. Kyoto
Protokolü'nün düğmesine basıldı, gelecekte yapılacak eylemlerle ilgili
diyalog başlatıldı ve taraflar, Protokolün benimsenmesine yönelik
çalışmalarla ilgili ileriye dönük adımlar atarken, Anlaşma'nın ve Protokolün
düzenli çalışma programının uygulanması hususunda da ilerleme
sağladılar."
BM İklim Değişikliği Sekretaryası Başkanlığı'na vekâlet eden Richard Kinley
ise konferansı şu sözlerle değerlendirdi: "Montreal, bugüne dek
gerçekleştirilen en verimli BM İklim Değişikliği Konferanslarından biri oldu.
Kyoto Protokolü'nü uygulamadaki başarılarımız, Anlaşma'nın ve Kyoto
Protokolü'nün iyileştirilmesi ve yarınlar için yenilikler oluşturulması, çeşitli
sorunlara yönelik bir anlaşmaya varılmasına neden oldu. Oluşturduğumuz
plan, iklim değişikliğiyle ilgili gelecekteki eylemlerin de yolunu açtı."
Konferansta, önümüzdeki dönemde iklim değişikliğine yönelik olarak
gerçekleştirilecek uluslararası faaliyetlerin rotasını çizen anahtar nitelikli
kararlar alındı. Kyoto Protokolü kapsamında, 2012 yılından sonra ele
alınacak geleceğe yönelik taahhütler bir sürece bağlandı. Yine kalkınmış
ülkelerin, 2012'den sonraki dönem için gelecekle ilgili taahhütlerini
tartışmak üzere yeni bir çalışma grubu kuruldu. Bu yeni grup çalışmalarına
Mayıs 2006'da başlayacak.
Konferansın ilk haftasında, 1997 Kyoto Protokolü'nün, 'Marakeş
anlaşmaları' da denilen kuralları benimsendi. Richard Kinley'in "tarihi bir
adım" olarak nitelendirdiği bu adım, Protokolün uygulanmasına dair
çerçeveyi oluşturdu. Bu konuda Kinley şöyle konuştu:
"Artık sürdürülebilir ve etkili bir karbon gazı piyasası kesinlik kazandı.
Konferansın temel başarılarından biri de temiz kalkınma mekanizmasının
güçlendirilmesi oldu. Bu çok özel mekanizma kapsamında kalkınmış
ülkeler, kalkınmakta olan ülkelerdeki sürdürülebilir kalkınma projelerine
yatırım yapabilir, kalkınmakta olan ülkelerin yurttaşlarının yaşam kalitesini
iyileştirmelerine yardımcı olabilir ve aynı zamanda kalkınmış ülkelerin de
kotalarını doldurmayan ülkelerden karbondioksit emisyon kredisi satın
almalarına olanak sağlar."
Namus adına işlenen cinayetleri
önlemek toplumun her kesimine
düşüyor
Tüm dünyada kadınların ekonomik, siyasi ve toplumsal olarak
güçlenmeleri için çeşitli programlar yürüten Birleşmiş Milletler
Nüfus Fonu (UNFPA) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
(UNDP)
tarafından
desteklenen,
"Türkiye'de
Namus
Cinayetlerinin Dinamikleri: Müdahale Olasılıkları" başlıklı bir
rapor 22 Kasım 2005'te yayımlandı.
Ankara, Ocak 2006
"Türkiye'de Namus Cinayetlerinin Dinamikleri: Müdahale Olasılıkları" rapor,
kadına yönelik şiddet türlerinden en utanç vericisi olan 'namus cinayetleri'
konusunu ele alıyor. Araştırmayı Nüfusbilim Derneği, İstanbul, Adana,
Şanlıurfa ve Batman'da, aralarında öğretmen, polis memuru ve avukatlar
gibi kamu çalışanları ile medya ve sivil toplum kuruluşları üyelerinin de
bulunduğu 194 kişiyle grup görüşmesi yaparak gerçekleştirdi. Rapor,
namus cinayetlerini de içeren kadına karşı her türlü şiddeti önleyecek
politikaların, ancak bu eylemlerin ardındaki toplumsal yapı, yaşam tarzı ve
zihniyetin anlaşılmasıyla geliştirilebileceği düşüncesinden yola çıkılarak
hazırlandı.
Namus, araştırmanın yapıldığı tüm kentlerde, katılımcılar arasındaki farklı
algılamalara karşın, yaygın olarak 'kadın, kadın bedeni ile cinselliği ve
kadınların kontrol edilebilmesi' biçiminde algılanıyor. Namus, büyük
ölçüde kadınla erkek arasındaki cinsel ilişki, kızların bekâreti ve
zina/sadakatsizlik ile ilişkilendiriliyor. Böylesi bir tanımlama genel olarak
erkekler, daha geleneksel çevrelerde yaşayan kadınlar ve bazı meslek
grubu mensupları tarafından yapılıyor. Bu çerçevede 'namus', bir erkeğin
karısı, yani 'helali', annesi, kız kardeşi, ailesindeki ve hattâ yakın
çevresindeki kadınları temsil ediyor. Erkek, çevresindeki tüm bu kadınlara
'göz kulak olmakla' sorumlu kılınıyor. Böyle bir anlayış, erkeklerin
sorumluluk alanlarını genişletirken, kadınların üzerindeki baskının da
artmasına neden oluyor.
Raporun bulguları, öncelikle toplumdaki namus algısı, bu algıyı oluşturan
etkenler ve "namusa aykırı davranışların" neler olduğunu ortaya koyuyor.
Şanlıurfa'dan erkek bir üniversitesi öğrencisi, "Namus, şu anda
yaşamamızın sebebidir. Şu anda biz namus için yaşıyoruz yani. Namus
olmazsa, bilmiyorum, yaşamanın bir anlamı yok herhalde. Parasız yaşanır
ama şerefin mutlaka olmalı" diyor. Raporda yer verilen bu sözler,
'namus'un toplumda temel bir ihtiyaç olarak nasıl algılandığına ışık
tutuyor.
Araştırma aynı zamanda namus cinayetlerinin ardında yatan nedenlere de
yer veriyor:
(1) Ekonomik ve sosyal koşullar ile geri kalmışlığın yol açtığı yoksunluklar.
(2) Ataerkil toplumsal yapı sonucunda erkeklerin kadınlar üzerinde
hâkimiyet kurmaları. (3) Ailenin toplumdaki rolü ve çocukların yetiştirilme
biçimi. (4) Üzerilerindeki toplumsal baskı nedeniyle erkeklerin çaresiz
kalmaları. (5) Kişisel nedenler.
Rapor, Türkiye'de namus cinayetlerinin gelecekte azaltılabilmesi için
atılması gereken adımları şekillendirebilecek dört ana mesaja işaret ediyor:
1- Namus toplumda önemli bir kavram olarak tanımlanırken, namusun
kendisinin şiddet ve suç içeren eylemlerden ayrı tutulması gerekiyor.
2Genel
düşüncenin
aksine,
namusa
aykırı
davranışların
cezalandırılmasında genç erkekler, orta yaş ve üzeri erkeklere göre daha az
hoşgörülü. Bu sonuç, 2003 yılında yapılan Türkiye Nüfus Sağlık
araştırmasında 15-19 yaş grubundaki genç kızların %63'ünün evlilik içinde
şiddeti kabul edilebilir görmeleri sonucu ile birlikte düşünüldüğünde,
genç nüfusun şiddetin önlenmesi konusunda ciddi bir eğitim desteğine
ihtiyacı olduğunu ortaya koyuyor.
3- Bazı kamu görevlileri, namus adına işlenen cinayetleri toplumun
hoşgörüyle karşılamasına yol açabilecek bir ortam yaratıp, çeşitli davranış
biçimleri sergileyerek, kadınların hak ve özgürlüklerini ihlal eden namus
cinayetlerine âdeta katkıda bulunuyor.
4- Ancak araştırmaya katılanlar arasında, kadının insan haklarının en uç
noktada ihlali olan namus cinayetlerini ortadan kaldırmak için çalışan
kamu görevlilerinin de bulunması bu konudaki umutları artırıyor.
Namus cinayetleriyle mücadelede medyaya önemli görevler
düşüyor
Rapora göre, demokratik kurumların hukukun üstünlüğü ilkesini, eşitlik ve
özgürlük gibi evrensel değerleri ön plana çıkarmaları, kadın ve kız
çocuklarının haklarının korunmasının önşartı. Namus cinayetlerinin
gerisindeki zihniyetten kurtulabilmek için devlet, bir 'sıfır hoşgörü'
politikası oluşturmalı ve başta öğretmenler, polisler, din görevlileri, yasa
koyucular, savcılar ve hâkimler olmak üzere tüm kamu görevlileri ile sivil
toplum kuruluşları, kamuoyu önderleri, aileler, tüm eğitim kurumları ve
medya devlete destek vermeli.
Araştırmaya katılanlar arasında, yurttaşların haklarıyla temel özgürlüklerini
etkin biçimde korumaya kendilerini adamış olan kamu görevlilerinin yanı
sıra, namus cinayetlerini destekleyen kamu görevlileri de dikkat çekiyor.
İstanbul'da görev yapan 25 yaşındaki bir polis memuru, "İnsan ne için
çalışır ve yaşar? Önce namus için. İnsan aç kalabilir ama bir tabak yemek
yersen karnın doyar. Ancak namusunu kaybedersen dönüşü yoktur.
Namus helalindir" diyor. Öte yandan Şanlıurfa'dan bir polis memuru ise,
kadınların kötü kaderlerinden kaçmalarına nasıl yardımcı olduklarını
aktarıyor: "Bir yurda yerleştirilmesi için yardım ettik. Biz onu burada yurda
teslim ettik. Buradaki yurttan Ankara'daki yurda gitti. Böyle yurt yurt
gezdirip izini kaybettiriyorlar. İzini kaybettirdikten sonra eğer kız kendisi
isterse yurttan çıkabiliyor."
Rapor, sıfır hoşgörü politikasının geliştirilmesi için de şu önerileri sunuyor:
(1) Tehdit altında olan kadın ve kız çocuklarının korunması için sığınma
evleri, istasyonlar açmak, şiddet hattı kurmak. (2) Kamu görevlilerini
toplumsal cinsiyet eşitliği ve namus cinayetlerinin topluma etkileri
konusunda eğitmek. (3) Milli eğitim sistemini toplumsal cinsiyet eşitliğine
daha duyarlı bir şekilde yeniden yapılandırmak. (4) Gençleri, erkekleri,
kadınları, sivil toplum çalışanlarını ve namus cinayetleri konusunda çalışan
profesyonelleri eğitmek. (5) Aileler için "toplumsal tartışma merkezleri"
kurmak. (6) Din görevlileri ve topluluk liderleri ile birlikte çalışmak. (7)
Kadınların ve kız çocuklarının güçlenmelerine yardımcı olacak eğitim
çalışmaları ve sosyal etkinlikler düzenlemek. (8) Şimdiye kadar
gerçekleştirilen yasal değişikliklerin hayata geçirilmesi için bir baskı grubu
gibi çalışmak.
Rapora göre namus cinayetleriyle mücadelede medyaya da önemli
görevler düşüyor. Medya, özellikle de yerel medya, kamu bilincinin
yükseltilmesinde bilgilendirici, eleştirel ve dönüştürücü bir rol oynamalı.
Ayrıca medya halka, gerek sivil toplum kuruluşları, gerekse diğer
kuruluşlar hakkında doğru bilgi vermeli. Toplum önderleri, din görevlileri,
toplumun sevilen ve sayılan insanları, bilim, sanat ve spor dünyasından
popüler kişileri konuşturarak şiddetin ve namus uğruna cinayet işlemenin
bir insan hakları ihlali olduğunu göstermeli ve yayınlarında, eğitim
çalışmaları ile sivil toplum kuruluşlarının etkinliklerini de içeren şiddete
karşı mücadelenin iyi örnekleri tanıtmalı.

Benzer belgeler

Bölgesel eşitsizlikleri gidermek için topyekün mücadele çağrısı Türk

Bölgesel eşitsizlikleri gidermek için topyekün mücadele çağrısı Türk yardım kaynaklarının ve Birleşmiş Milletler'in en etkin biçimde devreye sokulmasını teminat altına alıyor. BM Kalkınma Programı, Türkiye'de 1950'li yıllardan bu yana iktidara gelen yönetimlerle ve ...

Detaylı

Önemli başlangıç Genişleyen vizyonlar, çeşitlenen menüler Daha

Önemli başlangıç Genişleyen vizyonlar, çeşitlenen menüler Daha rolü 2005 yılı içinde hayli tartışıldı. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Türkiye'de tüm kesimleri kapsayıcı bir Mikrofinans sisteminin kurulabilmesi amacıyla, hükümetle işbirliği yaparak, kam...

Detaylı

Mukim Temsilciden: 2015 sonrası kalkınma çerçevesi Cihan

Mukim Temsilciden: 2015 sonrası kalkınma çerçevesi Cihan Temsilcisi, aynı zamanda Birleşmiş Milletler (BM) sisteminin kalkınma etkinliklerinin bir bütün olarak eşgüdümünü sağlayan Koordinatör görevini de üstleniyor. Böylesi bir eşgüdüm aracılığıyla UNDP,...

Detaylı