H75 türkcell_1 - Hillsider Magazine

Transkript

H75 türkcell_1 - Hillsider Magazine
13/16
18/22
26/28
30/34
36/38
40/66
42/46
48/52
54/56
58/60
62/65
68/70
72/76
78/80
82
84/86
88/91
92/93
94
96/98
100
101/110
le tour du monde
Dünyadan en son haberler,
tasar›mdaki en son yenilikler...
yüzmek
Yüzmek hakk›nda her şey...
google vs facebook
Sanal dünya savaşlar›...
look
zamans›zlar
Persol...
good for men
remix
Attaş Alarko Turistik Tesisler A.Ş.
Tel: 0212 362 30 00
Nispetiye Cad. Ahular Sok. No: 6
Etiler 34337 İstanbul / Türkiye
Attaş Alarko Turistik Tesisler Ad›na Sahibi İshak Alaton
Genel Yay›n Koordinatörü
Edip İlkbahar
Sorumlu Yaz› İşleri Müdürü ve
Özlem Gökbel ([email protected])
Reklam Sorumlusu
Yaz› İşleri
Çağan Şimşek
Serkan Mekikoğlu
İpek Kigan
Çeviri
Ayşem Özbaşaran
Bas›ld›ğ› Tarih
Yay›n Türü
cihangir
Zamanda yolculuk...
moda
Yaz trendleri...
Yay›mc›
Tasar›m
Bas›mc› ve Bas›ld›ğ› Yer
italyan işi düğün
Bu düğünler s›ra d›ş›...
Republica
A4 Ofset Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. . Şti.
Tel: 0212 281 6448
Oto Sanayi Sitesi, Yeşilce Mah.
Donanma Sk. No:16 Kağ›thane/İstanbul
Haziran 2014
Yerel Süreli Yay›n (Dergi)
open 24/7
75. say›ya katk›da bulunanlar
hillsider likes
ibiza
Gerçek İbiza’y› yaşamak...
Berna Gençalp
Can Atal
Elmira Gürses
Emre Aksoy
İpek Çakmak
Kenan Akoğlu
Mehmet Ali Tokgözlü
Mert Aslan
Nur Yılmaz Ruppi
Orhan Okuşluk
Özlem Yücelener
Rana Korgül
Saffet Emre Tonguç
Uğur Yüksel
Fotoğraflar
collected north
Helsinki Fotoğraf Okulu.
sihirli dünyaların kadını
Lüset Kohen Fins...
Carlo Perazzolo
Kaan Verdioğlu
Serhat Kapki
Uğur Bektaş
Yasin Baran
başka kitaplar
Her kitapç›da rastlanmayan
kitaplar...
st. petersburg
Kuzeyin Venedik’i...
art international
Bak bak yine doyamayacağ›z...
art blog
No more lies...
viva brasil
Kupaya farklı
bir bakış...
en beğenilen ilanlar
summary
Say› 75 (Haziran, Temmuz, Ağustos 2014)
Üç ayda bir yay›mlan›r.
“Hillsider Magazin’de yay›mlanan yaz› ve fotoğraflar›n tüm haklar›, Hillsider logosu ve
isim hakk› Attaş AlarkoTuristik Tesisler A.Ş.’ye aittir.
Kaynak gösterilerek de olsa Attaş Alarko Turistik Tesisler A.Ş.’nin
yaz›l› izni olmadan hiçbir şekilde yaz› ve fotoğraflardan al›nt› yap›lamaz.”
Hillside Leisure
Nispetiye Cad. Ahular Sok. No: 6
Etiler 34337 İstanbul / Türkiye
T.(90) 212 362 30 00
F.(90) 212 362 30 04
www.hillside.com.tr
[email protected]
DÜNYADAN HABERLER
LE TOUR DU MONDE
“Nike 2 1 Mercer
NIKELAB
OLARAK
KARŞINIZDA!
NikeLab 21 Mercer Yeniden Aç›ld›!
Nike’›n New York’taki konsept mağazas› Nike
Sportswear 21 Mercer bir ayl›k yenileme çal›şmalar›
ard›ndan yeniden aç›ld›.
En son ürünlerle dolu olan mağaza ayn› zamanda
ziyaretçilere de Nike’›n yar›m as›rdan fazlad›r gittikçe
büyüyen miras›na ve spor giyim alan›na kazand›rd›ğ›
yeniliklere de tan›k olma f›rsat› sunuyor.
Performans, tasar›m, spor stili ve yaşam tarz›
merkezi olan NikeLab konsepti, yak›n gelecekte
Londra, Paris, Milano, Şanghay ve Hong Kong gibi
şehirlerde de kendini gösterecek.
DÜNYADAN HABERLER
“Google’dan
SOKAK SANATI
PROJESİ
Google’›n kendi bünyesi alt›nda bulunan
Google Kültür Enstitüsü son girişimlerini
medyaya duyurdu; Sokak Sanat› Projesi.
Artist ismi ve yeri ile Google’›n veri taban›n›
kullanarak kolayl›kla ulaşabileceğiniz say›s›z
sokak sanat› eserini depolayan proje, artistler ve
kültür merkezlerinin sunduğu binlerce eseri
ölümsüzleştiriyor. Projenin amac› ise
Google Kültür Enstitüsü’nün müdürü Amit
Sood’un sözleriyle “Tüm dünyay› herkesin tad›n›
ç›karabileceği devasa bir aç›k hava sanat
galerisine dönüştürmek.”
Siz de projeye göz atmak istiyorsan›z,
http://streetart.withgoogle.com
sayfas›n› ziyaret edebilirsiniz.
DÜNYADAN HABERLER
“2014 Yaz›n›n
KAÇIRILMAZ
SERGİLERİ
“512 Hours” by Marina Abramovic
11 Haziran – 15 Ağustos // Serpentine Galerisi,
Londra
512 Saat sergisi Marina Abramovic’in ikonik Londra
Galerisi için özel olarak haz›rlad›ğ› benzersiz bir eseri
gösteriyor. Abramovic insan vücudunun rolü ve bir
malzeme olarak kullan›lmas›n› keşfeden yaklaş›m›yla
eleştirmenlerden büyük takdir kazanm›ş bir isim. 512
Saat, sanatç›n›n büyük yank› uyand›ran “The Artist is
Present” (Sanatç› Mevcut) isimli MOMA sergisinden
sonra ilk sergisi. Listenin en önemli olaylar›ndan olan
512 Saat sergisi, sanat âş›klar›n›n kaç›rmamas›
gereken bir yaz etkinliği.
Retrospective by Jeff Koons
27 Haziran – 19 Ekim //
Amerikan Sanat› Whitney Müzesi, New York
Neslinin en popüler ama en tart›şma yaratan
sanatç›lar›ndan olan Jeff Koons, Amerika’n›n en
seçkin müzelerinden birinde retrospektif bir sergiye
konu oldu. 35 y›ll›k bir kariyere sahip bir isim Koons.
Özellikle haz›r yap›m tarz›na kazand›rd›ğ› yeni
yorumu ve popüler kültüre olan sevdas›yla tan›n›yor.
Sergi 1978 tarihinden günümüze Koons’un eserlerinin
en kapsaml› sunumu olacak. Koons’un New York’ta ilk
kez gerçekleşecek olan sergisinde, 120 eseri
arac›l›ğ›yla kariyerinin ilerleyişi gösterilecek.
Berlin Biennale
29 May›s – 3 Ağustos // KW Modern Sanat
Enstitüsü, Haus am Waldsee ve Dahlem Müzesi
1996 y›l›nda Klaus Biesenbach ve bir grup sanat
koleksiyoncusu, Berlin’de modern sanat›
tan›tabilmek ve daha göz önüne ç›karabilmek ad›na
Berlin Biennale’ni ateşledi. 18 y›l sonra bugün, Berlin
dünyan›n sanat ve kültür başkentlerinden birisi. 1998
y›l›ndan beri Kunst-Werke Modern Sanat
Enstitüsü’nde düzenlenen etkinlik genellikle tek bir
kişi taraf›ndan idare ediliyor. Bu y›l bağ›ms›z yazar ve
sanat küratörlüğü yapan Juan Gaitan bu göreve lay›k
görüldü ve bienalin bu y›lki amac› izleyicileri objelerin
ve sanat eserlerinin arkas›ndaki tarihi sorgulamaya
teşvik etmek.
DÜNYADAN HABERLER
“Lucca’nın
Yeni Mekanı
CANTINER
Zorlu Center’›n en kaliteli mağaza ve butiklerinin
olduğu birinci kat›nda, ayr›cal›kl› kalabal›ğ›na ve son
derece nezih ortam›na kusursuz bir uyum sağlayan,
yepyeni bir cennet köşesi Cantinery. S›cac›k
atmosferi ve incelikli menüsüyle hem göz, hem de
damak zevkinize hitap eden romantik bir ortam.
Aç›k mutfağ›ndan beyaz mermer bar›na,
Roman&Williams’›n dokunuşunun çok belli olduğu
restoran New York tarz› bir bistro atmosferine sahip
ve son derece zarif. Çiftlikten-sofraya felsefesini
incelikle takip eden menüsündeki seçenekler her gün
değişiyor ve oldukça kapsaml› bir içecek menüsü de
damak tad›n›z› ş›martmaya eşlik ediyor.
Bir-iki kokteyl denemeden restorandan
ayr›lmaman›z› ve rezervasyonunuzu kap› veya
pencereye yak›n masalardan yapt›rman›z› tavsiye
ederiz.
“Salak ile Avanak
GER
DÖNÜYOR!
Jim Carrey ve Jeff Daniels Salak ile Avanak filminde ilk
kez bir araya geldiğinden beri yirmi y›l geçti. Komedi
çifti Salak ile Avanak II filmi için nostaljik rollerine geri
dönüyorlar. Film; şapşal ikilinin yeni bir böbrek
bulabilmek ad›na uzak bir akrabalar›n› arad›klar› bir
maceraya at›lmalar›n› anlat›yor. Yirmi y›l önce olduğu
gibi Bobby ve Peter Farrelly kardeşlerin yönettiği ve
2014’ün Kas›m ay›nda vizyona girecek film hiç şüphe
yok ki ilk filmin hayranlar›n› oldukça sevindirecek.
SİHİRLİ
DÜNYALARIN
KADINI
18/19/20/21/22
“Hayat›m›n geri kalan k›sm›n› kurgu roman yazar›
olarak geçirmek istiyorum ve bu yolculuğa haz›r›m.”
Gözünüze bakt›ğ›nda kalbinizi okuyabilen,
dopdolu, rengarenk ve bambaşka bir kad›n Lüset
Kohen Fins... 1997 y›l›ndan itibaren tam 9 sene
City Plus İstanbul dergisini, hemen ard›ndan da 4
sene
New York’ta NYC Food & Mood isminde şehir
rehberini ç›kard›. Köşe yazarl›ğ›, röportajlar ve
gezi yaz›lar›n›n yan› s›ra deneme ve gözlem
yaz›lar›ndan oluşan yüzlerce çal›şmadan sonra
roman yazmaya karar verdi. İngilizce yazd›ğ› ilk
roman› ‘On Derin Ayak İzi’ ile 2013 y›l›nda
Uluslararas› Harper Collins Authonomy ödülünü
kazand›. Art›k tek yapmak istediği roman yazmak
ve tecrübelerini başkalar›yla paylaşmak... Biz de
onu yak›ndan izliyoruz.
Ne kadarl›k bir süre ald› “On Derin Ayak İzi’ni”
yazman›z?
Bu kitap toplam iki senelik bir çal›şma sonucu
ortaya ç›kt›. Buna alt› ay süren Türkçe’ye çevirme
sürecini de dâhil edersek, rahatl›kla iki buçuk y›l
diyebiliriz. Türkçe’ye uyarlama aşamas› ise benim
için başl› baş›na farkl› bir yolculuktu. Orijinali de
tercümesi de günah›yla sevab›yla bana ait olsun
istedim.
Önce İngilizce yaz›p sonradan Türkçe’ye bizzat
kendiniz çevirdiniz o zaman. Neden ilk başta
İngilizce yazmay› tercih ettiniz?
Bugün her alanda olduğu gibi edebiyat dünyas›n›n
da evrensel dilinin İngilizce olduğunu göz ard›
edemeyiz. Bu yüzden risk al›p biraz da şartlar›
zorlamak istedim. Hedefim, 518 sayfal›k bir
metropol roman›n› 72 millete hitap edebilecek ve
Edirne s›n›rlar›n› rahatl›kla aşabilecek bir konuma
getirmekti.
Röportaj: İpek Kigan
Fotoğraflar : Uğur Bektaş
Kitab›n›z› henüz okuma f›rsat› bulamad›m ama
kitab›n kahraman› Wen Bao Zhu ile ilk
karş›laşmam Facebook’ta oldu. Gerçekten çok
etkilendiğim bir sözünü paylaşm›şt› bir
arkadaş›m. Bu kim acaba diyip sonra da çok
beğendiğim için ben de sayfamda
yay›nlam›şt›m. Hakk›n›zda araşt›rma yaparken
kurgusal bir kahraman olduğunu öğrendim. O
etkileyici sözün sahibi sizsiniz o zaman.
Kitapta geçen başka sözleri de okudum.
Zhuizm isminde kurgusal bir felsefe ak›m› ve
yine kurgusal bir lider yaratmak ve bunun
alt›n› doldurabilmeniz çok ilginç ve etkileyici
geldi bana. Bu roman›n alt yap›s› sizin
hayat›n›zda nas›l oluştu?
On Derin Ayak İzi’nin alt yap›s› gözlem, empati ve
hayal gücüne dayan›yor diyebilirim. Hayat ile ilgili
tecrübelerimi ve fikirlerimi aktarabilmek için bu
yolu seçtim. Kurgu roman yazmak, deneme veya
düzyaz› gibi peş peşe düşünce aktarmaya
benzemiyor. Birbirinden farkl› karakterler
oluşturmak, olaylar örgüsünü amaca yönelik
diyaloglarla desteklemek ve konuya uygun bir
atmosfer yaratmak zorundas›n›z.
Kişisel gelişim veya spiritüel konulara ilginiz
olduğunu düşünüyorum. Doğru ise bu yolda
giderken nerelerden geçtiniz? Hangi eğitimler,
hangi kitaplar, hangi felsefeler sizi etkiledi?
İstediğiniz kadar kişisel gelişim veya
felsefe kitab› okuyun, hiçbir şey gerçek hayat
tecrübesi kadar etkili ve öğretici olamaz.
Bu kitap biraz da bu gerçekler üzerine kurulu.
City Plus İstanbul’dan sonra New York’ta da
benzer bir deneyim yaşam›şs›n›z.
NYC Food & Mood isimli bir şehir rehberi
ç›karm›şs›n›z. Hatta bu şehir rehberi o dönem
New York’ta en çok sat›lan dergiler aras›na bile
girmiş. Neden Amerika’da böyle bir rehber
ç›karmak istediniz? New Yorklu olmayan, hatta
Amerikal› bile olmayan biri olarak sizce
ç›kard›ğ›n›z dergi nas›l böyle bir başar› yakalad›?
2014 y›l›n›n May›s ay›nda Yarat›c› Yazarl›k
Yazma istediği ilk ne zaman düştü gönlünüze?
Bence buradaki en önemli nokta istemek ve
Atölyesi ad›nda bir platform kurdunuz.
On alt› yaş›mdan beri k›sa hikâyeler yaz›yorum.
eyleme geçebilmek... Bahsettiğim gibi,
Bu süreç nas›l oluştu, hedefleriniz neler?
Düzenli olarak yaz› yazman›n faydalar›n› 1997’de
çocukluğumdan beri arzu ettiğim bir şeydi bu.
Hedefim, Türkiye’deki yazar adaylar›n›n gerçek
yay›nc›l›k mesleğine ilk giriş yapt›ğ›m y›llarda
Nedense yay›nc›l›k tecrübelerimi Amerika’da daha
potansiyellerini aç›ğa ç›karmak, yarat›c›l›klar›n› ve
gördüm. 2009 y›l›na kadar hem Türkiye’de hem de
verimli bir şekilde devam ettirebileceğimi ve buna
yaz› tekniklerini geliştirmelerini sağlamak.
Amerika’da üç dergi ç›kard›m. Köşe yazarl›ğ›,
haz›r olduğumu düşündüm. Sonuçta akl›n yolu bir;
John Grisham ve Stephen King gibi dünyaca ünlü
röportajlar ve gezi yaz›lar›n›n yan› s›ra deneme ve
hem turistlerin, hem de şehirde yerleşik bir düzene
gözlem yaz›lar›ndan oluşan yüzlerce çal›şmam var. yazarlar›n çal›şma koçlar›ndan 14 ay boyunca pratiğe sahip olanlar›n rahatl›kla başvurabilecekleri
dayal› özel bir eğitim ald›m.
life-style tad›nda bir bilgi bankas› herkes için
Birçok yazar yazarl›k ile ilgili olan eğitimlere
caziptir. İster bu işi Afrika’da yap›n, ister
karş› ç›karlar. Ama siz bu fikri bence
Harper Collins Authonomy alt›n madalya ödülünü
Amerika’da... Güncel makaleler, büyüleyici görseller
çürütmüşsünüz. Online yarat›c› yazarl›k
kazand›ktan sonra da jüri locas›na transfer olup
ve iyi bir dağ›t›m kanal›yla istediğiniz her kitleye
eğitimlerine kat›l›p sonras›nda da hep hayaliniz
uluslararas› kitap eleştirmenliği yapmaya başlad›m. ulaş›rs›n›z.
olan bir işi başar›p ilk roman›n›z› yazm›şs›n›z.
Bilgi ve birikimlerimi Yarat›c› Yazarl›k Atölyesi
Üstelik roman›n›z uluslararas› bir platformda
kapsam›nda çağdaş edebiyata gönül vermiş kişilerle Zaman makinem olsayd›, sizi hangi zamana
ödül alm›ş. Belki birçok insan negatif fikirleriyle paylaşmak istiyorum ve s›rf bu yüzden kendi
götürmemi isterdiniz? Gittiğiniz yerde
size köstek olmaya çal›şm›şt›r. Sizi yolunuzdan
anektodlar›mla birleştirdiğim yepyeni bir temel
değiştirmek istediğiniz bir şeyler olur muydu?
döndürmeyen ve bu kadar ilgi gören bir roman
eğitim program› haz›rlad›m.
Zaman makinesi fikri bana hep maceray› ve
yazabilmeye götüren dürtünüz neydi?
bilinmezliği çağr›şt›r›r, dolay›s›yla bu herkes gibi
Hayat›n›n herhangi bir döneminde öykü, roman veya beni de heyecanland›r›r. Farkl› bir zaman dilimine
Yazarl›k ile ilgili eğitim alman›n yanl›ş olduğu
otobiyografik hikâyesini yazmak isteyenlere yol
fikrine kat›lm›yorum. Her yetenek gibi yaz› yazma
yolculuk yapacaksam, gelecekten ziyade geçmiş bir
göstermek ve onlar›n her aç›dan donan›ml› birer yazar döneme gitmeyi tercih ederdim.
kabiliyeti de gelişim gösterebilmek aç›s›ndan
kontrol edilmelidir. Sebebine gelince, teknik bilgi ve olmalar›na yard›mc› olmak istiyorum.
Mesela, İtalya’n›n Campania bölgesindeki
gerekli donan›m ile beslenmeyen bir yetenek yok
Napoli kenti yak›nlar›nda bulunan antik Pompei
City Plus İstanbul Dergisi ilk ç›kard›ğ›n›z dergi
olmaya ve körelmeye mahkûmdur. Sorun, bu
şehri kal›nt›lar›n›n bulunduğu yere, Milattan
san›r›m. 1997 y›l›nda öyle bir dergi yapmak
gerçeği kabul edememekte... Egonun devreye
Sonra 79 y›l›na gitmek istedim. Fakat tek bir şartla;
nereden akl›n›za gelmişti?
girdiği her sanat dal›nda bu tür önyarg›lara ve bilgi
Vezüv Yanardağ›’n›n patlamas›ndan birkaç ay önce
İnanmayacaks›n›z belki ama çocukluğumdan beri
kirliliğine rastlamak mümkün. Bu yüzden, herhangi
gidip, oradaki insanlar›n nas›l yaşad›ğ›n›
kendimi hep günlük hayatta İngilizce konuştuğum
bir teoriyi çürüttüğümü sanm›yorum.
gözlemledikten sonra, şehrin bir toplu mezara
ortamlarda hayal ederdim. Bu ilgim zamanla beni
Sonuçta, On Derin Ayak İzi y›llar›n birikimi ve iki
dönüşmesinden birkaç saat önce tekrar bugüne
gizliden gizliye evde İngilizce olarak haz›rlad›ğ›m
y›ll›k titiz bir çal›şma sonucu ortaya ç›kt›.
dönebileceksem...
dergi maketlerini sürpriz yapma amac›yla aileme ve
arkadaşlar›ma göstermeye kadar gitti.
Ben de her idealist yazar aday› gibi usta
Muhtemelen seyahat etmeyi
kalemlerden eğitim ald›m ve ac› dolu evrelerden
seviyorsunuzdur. İstanbul’dan başka yaşamak
İş hayat›na at›ld›ğ›m alan da zaten bu yönde oldu. İlk isteyeceğiniz yer neresi?
geçtim. Ac›dan kast›m, bedel ödemek...
başta hedefim İstanbul’a gelen yabanc›lar ve şehirde Farkl› düşünce yap›lar›na sahip insanlarla bir arada
Günde en az sekiz saat çal›ş›yorum ve kendimi
yaşayan yabanc›lar için İngilizce bir dergi ç›karmak ve olmak ruhumu besleyip hayal gücümü geliştirdiği
geliştirebilmek için sürekli hareket halindeyim.
bunun için İngilizce makaleler yazmakt›. Birkaç say› için bu soruya New York diye cevap veresim
Zihinsel hareketlerin yaz›ya dönüşmesi de belli bir
evreden geçmek zorundad›r. Bu gerçekleri göz ard› sonra kendimi İstanbul’un muhtelif semtlerinde
geliyor fakat orada yaşamak benim için her mevsim
fotoğraflar çekerken,
etmeden olaya bakabilmek gerekiyor.
keyifli olur diyemem. İklim ve hava şartlar›n›n ruh
şehrin tüm restoranlar›n› ve sanat galerilerini
hâlimi etkilediğini biliyorum, bu yüzden birkaç farkl›
Diğer konuya gelince, bu süreçte bana destek veya gezerken buldum. Beni heyecanland›ran şey meğer şehirde yaşamak isterdim desem...
yeni insanlarla tan›şmak ve onlar› gözlemleme
köstek olan hiç kimse olmad› desem yalan olmaz.
içgüdüsüymüş. Bunu y›llar sonra anlad›m.
Sonuçta k›rk yaş›n› geçmiş, ne istediğini bilen ve
Yap› olarak, şehir hayat›n› sevdiğim kadar doğal ve
çal›şma azmine sahip bir kad›n› desteklemek de
sessiz mekânlarda yaşamaktan da hoşlan›yorum.
kösteklemek de hiçbir işe yaramaz. Hayat›m›n geri Bu dergi sayesinde İstanbul’u kar›ş kar›ş
Mesela, Yunanistan’›n Kalambaka Kasabas›
öğrenmişsinizdir. En s›k›nt›l› olduğunuz anda
kalan k›sm›n› kurgu roman yazar› olarak geçirmek
yak›nlar›ndaki 300 metrelik kayalar›n tepesine
İstanbul’da hangi mekan veya yer size iyi gelir?
istiyorum ve bu yolculuğa haz›r›m.
kurulmuş olan Meteora Bölgesi’ndeki manast›rlarda
K›saca İstanbul’daki s›ğ›nağ›n›z neresidir?
birkaç ay rahatl›kla yaşayabilirim. Meteora’n›n
Evimi çok seviyorum ve en çok zaman geçirdiğim yer kelime anlam› ‘’gökyüzünde as›l›’’ demek... Ortodoks
Türkiye’deki yay›nc›l›k sektörü hakk›nda ne
de buras›. İyi gelir diyorlar fakat s›k›nt›l› olduğum
düşünüyorsunuz?
keşişler inzivaya çekilmek, Tanr›’ya daha yak›n
zamanlar sahilde yürüyüş yapmak akl›ma bile gelmez. hissedebilmek ve dünyevi meselelerden
Türkiye’deki yay›nc›lar›n çoğu ya çok ünlü yabanc›
Üzerinde etrafl›ca düşünmem gereken bir konu veya uzaklaşmak amac›yla bu büyüleyici manast›rlar›
yazarlar›n eserlerini yay›nl›yorlar ya da risk
almamak ad›na telif hakk› pahal› olmayan kitaplara kafam› meşgul eden bir şey olduğunda Beşiktaş’tan inşa etmişler. Etraf›mda heyecan verici bir manzara,
vapura atlay›p Kad›köy’e geçer, çarş› pazar
yöneliyorlar. Ortas› pek yok. Hâlbuki her sene
yeterli miktarda yiyecek ve su olduktan sonra
dünyada birçok yeni yazar›n eserleri yay›nlan›yor ve dolaşt›ktan sonra eve dönerim.
neden olmas›n?
topluma lanse ediliyor. Maalesef sadece yabanc› dil
Kalabal›ğa kar›şmak ve tan›mad›ğ›m insanlar›n
bilenler ve bu romanlar›n tercüme edilip raflara
girmesi sürecini beklemek istemeyenler yeni ç›kan aras›nda gezinmek bana tarifsiz bir huzur verir,
yarat›c› çözümler bulmam› sağlar.
kitaplar› günü gününe takip edebiliyorlar.
Ayr›ca Arnavutköy ve Şişhane semtlerinde tek
Son y›llarda Türk halk›n›n Türk yazarlar›n
baş›ma kahve içip akl›ma gelen düşünceleri el
kitaplar›na yönelmesinde sinema filmlerinin
yaz›s›yla not almaktan çok zevk al›r›m.
oldukça büyük bir etkisi olduğunu gözlemledim.
Bundan beş on y›l öncesine kadar, sinema
salonlar›nda ekseriyetle yabanc› filmler gösterime
girer, dönemin Türk filmlerine pek rağbet edilmezdi.
Bu tespit edebiyat dünyas› için de geçerli.
Eskiden kitapç›larda hep dünyaca ünlü yazarlar›n
eserleri sorulurdu, oysa son y›llarda Türk yazarlar›n
kitaplar›na büyük bir ilgi var. Gözlemlediğim
kadar›yla, bu bir arz talep meselesi.
Dünyada görmeyi en çok istediğiniz yer neresi?
Pasifik okyanusundaki Galapagos Adas›’n› kar›ş
kar›ş gezmek ve tan›mak isterdim.
Sizde iz b›rakan 3 kitap ismi söyler misiniz?
Emile Zola’n›n Germinal ve Ivan Goncharov’un
Oblomov adl› eserinin yan› s›ra Paolo Coelho’nun
Simyac› roman› bende iz b›rakm›ş kitaplar
aras›ndad›r.
Vazgeçilmezleriniz nelerdir?
Dostlar›mla fikir al›şverişi yapmak benim için
vazgeçilmez bir tutkudur.
Yaşam›n›zda yapmaktan keyif ald›ğ›n›z başka
neler var?
Farkl› kültürlerden yeni insanlarla tan›şmaktan,
antika ve baharat pazarlar›n› gezmekten çok
keyif al›r›m.
Hayat›n›za bir isim vermenizi istesem, bu ne
olurdu?
Deneme-yan›lma tahtas›.
Yeni bir roman geliyor mu yak›nda?
Evet, alt› ay önce Enginar Mevsimi ad›nda yeni bir
roman yazmaya başlad›m. Bu aralar haz›rl›klar›m
hep bu yönde, çünkü bu kitab›n 2015 y›l›n›n Ocak
ay›nda okuyucuyla buluşmuş olmas›n›
hedefliyorum.
GERÇEK İBİZA’YI
YAŞAMAK
26/27/28
Yaz›: Can Atal
www.irunibiza.com
İbiza’n›n önemini aday›
daha önce ziyaret etmemiş
birine anlatmak gerçekten
çok zor...
Buras› dünyan›n en büyük gece kulüpleri ve
barlar›yla dolu bir ada olmaktan çok daha öte bir
yer. Ada’da olman›n verdiği huşu dolu tatmin hissini
hiçbir şeyle k›yaslamak mümkün değil.
Adan›n kültürel ve tarihi miras›, nesiller boyu
müziğe ve dansa öncülük eden dokusu ve
cennetimsi güzelliği, dünyan›n en büyük isimlerini
kendine ⺛k ediyor.
Kristal mavisi sular›, muhteşem koylar› ve
plajlar›, seçkin eğlence mekânlar›n›n dünyan›n
her yerinden çektiği renkli simalar› ile; hayat›n
sunduğu tüm zevkleri en unutulmaz şekilde
yaşatan tam bir ‘duygu’ adas› İbiza. Nisan’dan Ekim
sonlar›na kadar capcanl› atmosferi, s›cac›k iklimi ve
maviyle yeşilin en güzel tonlar›n›n yaratt›ğ› büyülü
doğas›yla bağ›ml›l›k yaratan bir yer olan ada,
gerek dünya sosyetesinin gerekse kültür ve
sanat camias›n›n en büyük ikonlar›n› yar›m as›rdan
fazlad›r kendine çekiyor.
Adan›n Amerika’y› keşfeden Christopher
Columbus’un doğum yeri olmas›, 1970’li y›llarda
aç›ld›klar›ndan beri aday› dünyan›n parti başkenti
haline getiren Amnesia, Pacha ve Space gibi
rakipsiz gece kulüpleri ve sahip olduğu nefes kesen
kültür hazinesiyle neredeyse tamam›n›n
UNESCO taraf›ndan dünya miras› olarak
korunmas› İbiza’n›n neden böylesine baştan
ç›kar›c›, çekici bir mekân olduğunu aç›klamaya
yetmiyor.
Global çapta trend yaratan müzik ve dans
dünyas›n›n en büyük ustalar›n›n buluştuğu bir nokta
olan İbiza’n›n doğal güzelliği, Grace Jones,
Freddie Mercury, Duran Duran gibi dev şöhretlerin
ve Paul Oakenfold, Nicky Holloway gibi isimlerini
müzik dünyas›na kaz›m›ş yap›mc›lar›n parlayan
y›ld›z tozlar›yla, bugün iki nesle uzanan müzik ve
dans tarihiyle çok daha çekici hale geliyor.
Valencia’n›n aç›klar›nda yer alan ve
Balear Adalar›'ndan biri olan ada çok uzun
senelerdir özellikle Avrupal› turistlerin gözdesi.
Adan›n en büyük gururlar›ndan biri ise;
Kate Moss, Dizzee Rascal, Jade Jagger ve
P Diddy gibi onlarca ünlü ismin tatilleri için s›k s›k
seçtiği mekân olmas›d›r. Bugün esas olan, tüm
ihtişam› ve tart›şmas›z özgür ruhuyla aday› özüne
uygun yaşamak... İbiza’y› Kate Moss gibi,
Naomi Campbell gibi, Kylie Minogue gibi
deneyimlemek...
Eğer bir gün yolunuz düşerse muhteşem ve
tarihi İbiza Town’un taşl› sokaklar›nda bu
dev ikonlar›n ayak izlerini takip ederek dolaş›n.
Zarif liman› ve nefis sokaklar› ile San Antonio
bulunmaz güzellikte bir tatil seçimi olur. Dünyan›n
en büyük markalar›na ev sahipliği yapan şehir
merkezinde al›şverişinizi yaparken soyunma
odan›z› Sade ile paylaşabilir, tüm gizemi ve say›s›z
efsanesiyle Es Vedrà Bölgesi’ni ve Akdeniz’in en iyi
saklanan hazinesi olan, s›r gibi güzelliğiyle
Formentera Adas›’n› keşfe ç›kabilirsiniz...
Las Banderas, Es Ram Eco Resort ve Cap de
Barbária gibi en elit kesme hizmet eden butik
otellerde veya hareketli bir kalabal›ğa sahip
dünyaca ünlü isimlere ev sahipliği yapan görkemli
Destino, Ushuaia ya da bu sene aç›lan ve mimarisini
Jestico & Whiles’in yapt›ğ› Hard Rock Hotel gibi
birinci s›n›f otellerde kalabilirsiniz.
Jet set kültürünün en güçlü hissedildiği yerlerden
biri olan İbiza, sizi de tüm dünyan›n tan›d›ğ›
Playa d’en Bossa Plaj›’n› meşhur eden bitmek
bilmez beach partilerine kat›lmaya,
dünyaca meşhur Blue Marlin, El Chiringuito,
Ses Salinas Beach gibi sahil kulüplerinde müzik
ve denizin keyfini ç›karmaya ya da herkesin
konuştuğu Café Mambo’da içkinizi yudumlarken
dünyan›n en güzel gün bat›m›n› seyredip KM5
veya Aura gibi lounge mekanlar›nda stres atmaya
çağ›rabilir... Yeter ki siz duymaya haz›r olun.
Daha aç›lmadan dünyan›n en pahal› gastronomik
yemek deneyimi olarak tüm dünya sosyetesinin
heyecanla beklediği, May›s ay›nda
Hard Rock Hotel’in içinde aç›lan, Michelin y›ld›zl›
meşhur şef Paco Roncero’n›n haz›rlad›ğ› nefis
lezzetlerin tad›na bakabileceğiniz Sublimotion
Restaurant’da gastronomi deneyimi yaşay›n.
Gün içerisinde Ushuaia Club’ta
başlayan ve Space, Pacha gibi dünyan›n en iyi
kulüplerinde sabah›n ilk ›ş›klar›na kadar süren
partilerinde eğlenmek, Es Vedra, Cala Llarga gibi
inanilmaz plajlar›n sessiz sular›nda denizin ve
güneşin tad›n› ç›kartmak da paha biçilmez.
Cumartesi günleri terk edilmiş bir hayvanat
bahçesinde canlanan, s›ra d›ş› Zoo Project
Partisi de yaşanmas› gereken bir deneyim.
Not ediniz.
Belki de bütün bunlar yüzündendir ki; moda
dünyas›n›n en büyük fotoğrafç›lar› ve Louis
Vuitton, Giorgio Armani, Yves Saint Laurent,
Roberto Cavalli gibi markalar›n imaj yarat›c›lar›
Mert Alaş ve Marcus Piggott da diğer birçok jet
set ünlü gibi adaya “evim” diyenlerden.
Yunanl›lar’›n Odesa Destan›’nda anlat›lan denizin
efsunlu yarat›klar› sirenlerin yaşam›ş olduğuna
inan›lan gizemli ada Es Vedrà’daki muhteşem bir
villada ikamet eden fotoğrafç›lar, adan›n kültürel
ve popüler miras›na deyim yerindeyse s›r›ls›klam
âş›k olduklar›n› ve jet set ak›m›n›n sunduğu tüm
ayr›cal›klara ulaşabildikleri İbiza’da hiçbir yerde
olmad›ğ› kadar ilham bulduklar›n› söylüyorlar.
İbiza’n›n dünyan›n gece kulübü ve parti başkenti
olduğu inkâr edilemez bir gerçek. Ama ayn›
zamanda adada geceleri gökyüzünü ayd›nlatan
lazer ›ş›klar› alt›nda, zaman geçtikçe büyüyen
romantik bir geçmişin büyüsü, müzik, dans, sanat
ve modayla işlenmiş seçkin ve benzersiz bir
hayat var. Dünyan›n en güzel gün bat›mlar›ndan
birini izleyebileceğiniz yamaçlar, incelikle ve
özenle planlanm›ş mekânlar, yaşam›n tad›na
vard›ran zevkler ve unutulmaz deneyimleri ile
İbiza, rüyalar›n, sihrin, ›ş›ğ›n ve hayat›n merkezi.
Arzulanan her şeye ulaşabileceğiniz,
hayal ettiğiniz her şeyi deneyimleyebileceğiniz,
hayat› en kaliteli haliyle, doya doya
yaşayabileceğiniz; doğan›n örttüğü,
denizin öptüğü ve insan elinin
mükemmelleştirdiği bir cennet olan İbiza Adas›,
dünyan›n tatmin edilmesi en zor, standartlar› en
yüksek,
güzelliğin tan›m›na anlam katan ve yeniden
yaratan en büyük isimlerin ayağ›n›n tozuyla
kaç›p geldiği ve kendini tamamen özgür b›rakt›ğ›
rüya kaçamağ› bir yer.
Sizin de bu güzelliğe kaçma vaktiniz
gelmedi mi sizce?
BAŞKA
KiTAPLAR
30/31/32/33/34
Bunlar başka kitaplar.
Her kitapç›da
rastlanm›yor bu kitaplara.
Peki nesi başka, nas›l
başka?
“Kitap ne” sorusuyla başlayal›m.
Benim kolay›na kaç›p “başka
kitaplar” olarak nitelediğim
kitaplar›n fark›yla devam
edelim. Biraz dünyaya aç›lal›m,
geçmiş yüzy›la uğrayal›m.
Oradan da bugüne ve buraya
doğru gelelim.
Bu Genç K›z›n Rüyas›
Ne yalan söyleyeyim, bu genç k›z›n rüyas› beyaz
atl› prens değildi. Dört duvar› silme kitap dolu bir
odayd›. Odada bir o yana bir bu yana devrilip
sadece ve hep kitap okuyacakt›m. Biraz yaş›m
ilerleyince odan›n bahçeye aç›lan bir kap›s›
olmas›n›, biraz daha büyüyünce de arada odaya
uğrayan bir sevgili unsurunu hayalime ekledim.
Ama silme kitap dolu duvarlar hiç değişmedi.
Şimdi kendime bak›yorum, hayallerimden çok da
uzağa düşmemişim. İyi. Yaln›z, okudum da
büyüdüm diyemeyeceğim… Onun yerine şunu
diyebilirim; büyüdüğümü hissettiğim anlardan biri
kitaplarla ilgili. Dünya üzerindeki bütün kitaplar›
okumaya insan ömrünün, dolay›s› ile benim
ömrümün yetmeyeceğini anlad›ğ›m, daha
doğrusu kabullendiğim and›r, o an. Büyümek pek
şenlikli gelmiyor böyle anlarda. Çok gayret
edersem bütün kitaplar› değil de hiç olmazsa
bütün iyi kitaplar› okuyamaz m›y›m acaba, diye
içimdeki hevesli k›z çocuğu telaşl› bir atak yapt›,
elbet. Ama cevap, ac› ac› karş›mda duruyordu.
Bozuldum tabii. Okumayay›m o zaman, yaşamaya
bakay›m, dedim. Fakat insan›n eli dursa gözü
durmuyor. Bildiğimiz kitaplar yetmezmiş gibi bir
de bu “başka kitaplar” sevdas›na tutuldum.
Yaz› : Berna Gençalp
[email protected]
Fotoğraflar: Bandrolsüz Arşivi
Banu Cennetoğlu BAS Arşivi
Esen Karol Jeff Talks Arşivi
Kitap Ne?
Kitab›n tan›m› çok ama onun en geniş anlam› ile bir
bilgiyi yaz›l› ve görsel olarak derli toplu tutmaya
yarayan araç olduğunu söyleyebiliriz. Biny›llard›r
kitap var. Önce elde üretiliyorlard›, az ve özeldiler.
Sonra matbaa ç›kt›, çok ve her yerde oldular.
Şimdilerde ise neredeyse her semtte bir dijital
bask› merkezi var. İçinde o dürtüden olan herkes
bir kitap bast›rabilir.
Bas›l› kitab›n kokusunu sevenlerdenim. Kitab›
elimde evirip çevirmek, ağ›rl›ğ›n› ve kağ›d›n
dokusunu hissetmek, sayfalar›n› kar›şt›rmak bana
hoş gelir. Yani içinde yaz›lm›ş olanlar›n ötesinde
tasar›m›yla da, bir nesne olarak da kitaplardan haz
al›yorum. Buradan benim kolay›na kaç›p “başka
kitaplar” dediğim kitaplara uzanal›m.
Hazz›n Kaynağ› Çeşitleniyor
Ulises Carrión dil, edebiyat ve daha sonra görsel
iletişim üzerine çal›şm›ş bir 20. yüzy›l insan›. O,
“Yazar; -yayg›n anlay›ş›n tersine- kitap yazmaz.
Yazar; metin yazar.” diyor. Kitab›n, metnin taş›y›c›s›
olman›n ötesinde bir rolü olabileceğini düşünüyor.
Klasik edebiyattan koparak metnin, kitab›n
öğelerinden sadece birisi olduğu yeni bir alanda
çal›şmalar›n› yoğunlaşt›r›yor. “Kitaplar as›l olarak
düz metni içermek üzere var olmuşlard›r, ancak…
her türlü dili bar›nd›rabilme kapasitesine
sahiptirler” diyerek fiziksel ve işlevsel aç›dan
mevcut kitap anlay›ş›na eleştirel bir bak›ş getiren
Carrión’un, öncelleri ve ard›llar› var. Frans›z şair
Mallarme 1800’lü y›llar›n sonunda hem şiiriyle, hem
de şiirleri için bas›lan kitab›yla geleneksel
bask›-kitapta yeni bir ufuk aç›yor. 1900’lü y›llar›n ilk
çeyreğinde Marinetti ve Mayakovski bu ufku
genişletiyor. Fütürizm ve Kavramsal Sanat bas›l›
materyali, yani dergi ve kitab› kendi meşrebince
değerlendirebileceği bir mecra olarak görüyor.
Picasso, Miro, Matisse, Chagall, Motherwell gibi
sanatç›lar diğer çal›şmalar›n›n yan› s›ra özgün bir
eser olarak kitap da üretiyorlar. Bu kitaplar elbette
sanatç›lar›n tablolar›na ya da heykellerine göre
ucuz ama s›radan kitaplara göre çok pahal›lar.
S›n›rl› say›da bas›lm›ş, numaraland›r›lm›ş ve
sanatç›n›n imzas›n› att›ğ› eserler bunlar. Ama
“başka kitaplar” derken kast›m sadece imzal›, s›n›rl›
üretimi olan lüks kitaplar değil. Ucuz, s›n›rs›z
bas›m› yap›labilen, çoğalt›labilen kitaplar da var
“başka kitaplar” kategorisinde. Örneğin 1960’larda
Ed Ruscha’n›n sadece birkaç dolara sat›şa sunduğu
ve seri üretim mant›ğ› ile var ettiği bir fotoğraf
kitab› var: Twentysix Gasoline Stations. L.A. ile
Oklahoma aras›ndaki bir otobanda bulunan benzin
istasyonlar›n›n fotoğraflar›ndan oluşan bir kitap
bu. Ruscha’n›n ilham kaynaklar› aras›nda Avrupa’ya
yapt›ğ› yolculukta karş›laşt›ğ› “ticari olmayan
kitaplar›” saymas› hiç şaş›rt›c› değil. Ruscha, ilk
bask›y› numaraland›r›p baz›lar›n› da imzalam›ş
olmas›n› daha sonra bir hata olarak nitelendirmiş
ve kitab›n yeni bask›lar›nda numara ve imzaya
özellikle yer vermemiş. Kitab›n›n giderek kült kabul
edilmesine ve nadir kitaplar kategorisine
sokularak al›c›lar aras›nda fiyat›n›n yükselmesine
tepki olarak Ruscha’n›n piyasaya ek bask›lar
sürdüğü ve fiyat› k›rmaya çal›şt›ğ› da söyleniyor.
Sanat yap›t›n›n biricikliği, auras›, çoğalt›labilirliği ya
da el işçiliği üzerine yap›lan tart›şmalar, sanat
yap›t› olan kitaplar›n üzerinden de süredursun,
Ruscha’n›n kitab› Tate, MOMA, V&A gibi önemli
müzelerin koleksiyonlar›nda kendine yer bulmuş
durumda. Elbette, 1960’lardan bu yana bu alanda
örnekler çeşitlenmiş, çoğalm›ş.
Sanat Yap›t› Olarak Kitap
Bu konuda birikimini paylaşmakta en bonkör
isimlerden biri olan sanatç› Banu Cennetoğlu
sanat yap›t› olan kitab› anlat›rken sanatç›n›n
kitaba mekan muamelesi yapmas›ndan, kitab›
başl› baş›na bir iş olarak görmesinden, sanatç›n›n
kendini kitapla ifade etmesinden bahsediyor.
Tam da denilenlere uygun bir sanatç› kitab›n›n
lansman›n› izledim, Banu Cennetoğlu’nun
Karaköy’deki atölye ve sergi mekan› olan BAS’ta.
Daniel Knorr taraf›ndan İstanbul’da BAS iş birliği
ile gerçekleştirilen bu kitap, 2007’de Romanya’da
başlayan Carte de Artiste adl› serinin sekizinci
edisyonu. Sanatç› sokaktan ve kamuya aç›k
alanlardan toplad›ğ› at›klar›, boş olarak ciltlenmiş
kitab›n sayfalar› aras›na yerleştirerek 30 tonluk
bir presle eziyor. Ayn› ölçüye ve isme sahip tüm
edisyonlar birbirinden farkl› 200 kitaptan
oluşuyor. Her kitab›n içinde çöp toplama sürecini
belgeleyen bir DVD var. Evrensel bir ansiklopedi
olmay› amaçlayan serinin Romanya, Çin, İrlanda,
İsviçre, Yeni Zelanda, İsveç ve Ermenistan’da
gerçekleştirilen edisyonlar›n› da BAS’ta görme
şans›m oldu.
BAS’› ayr›ca anlatmal›y›m… Cennetoğlu, “BAS
olarak 2006 - 2009 tarihleri aras›nda Philippine
Hoegen ve Banu Cennetoğlu editörlüğünde Bent
sanatç› kitaplar› serisini gerçekleştirdik. Bent
projesi ile özellikle Türkiyeli sanatç›larla iş birliği
yaparak bu alanda düşünmeye ve üretime destek
olmay› seçtik. Bu süreçte 5 sanatç› ile birlikte 10
yap›t ürettik. Philippine’in Brüksel’e taş›nmas›n›n
ard›ndan Bent’in yay›n k›sm›na devam etmemeye
karar verdik. Daniel Knorr Sanatç› Kitab›, Bent
serisi sonras› dönemin ilk üretimi. Sanat yap›t›
olan kitap, sanatç› kitab›, sanatç›n›n kitab›, sanat
kitab›, betik, iş(-)kitap, yap›t(-)kitap ve
muhtemelen ad›n› bilemediğimiz benzeri
pratiklerin, tan›mlamalar›n ve tan›ms›zl›klar›n
üzerine düşünmeye devam ediyoruz diyor.
BAS'da sergilenen ve haftan›n belli günleri
ziyarete aç›k olan koleksiyon 2006'da Banu
Cennetoğlu’nun toplad›ğ› kitaplarla başlam›ş.
Daha sonra BAS koleksiyonunda yer almas› için
insanlar›n yollad›klar› kitaplarla beraber daha
zengin bir toplamaya dönüşmüş... Orada merakl›
gözler için bir ziyafet var. İstanbul’da bu konuya
odaklanm›ş bir mekan olmas› benim için büyük
mutluluk. Orada, çocukken hayalini kurduğum
odan›n bir başka versiyonunun içinde
hissediyorum kendimi.
Bandrolsüz
Bu konuda çal›şan yerel bir kollektif ile de Esen
Karol’un düzenlediği Jeff Talks’ta tan›şt›m.
Kendilerine Bandrolsüz ad›n› vermişler. Harika bir
isim çünkü bürokrasi ve onun çağr›şt›rd›ğ› her
türlü al›ş›lageldik k›s›tlamadan, hantall›ktan,
hiyerarşiden uzak kafalar›na ve gönüllerine göre
yay›nlar ç›kart›yorlar. Bandrolsüz asl›nda beş
bağ›ms›z yay›nc›dan oluşuyor. Yay›nc›dan kas›t
kitab›n var olmas›n› sağlamalar›. Jeff Talks’ta
nas›l başlad›klar›, neler ürettikleri, bunlar›
insanlara nas›l ulaşt›rd›klar› ile ilgili bir sunum
yapt›lar. Yapt›klar› işi “gönül işi” olarak
tan›ml›yorlar. Kar beklentileri yok. Sadece,
mümkünse bir sonraki üretimin kaynağ›n›
yaratmaya çal›ş›yorlar. Yay›nlad›klar› kitaplar›
insanlarla buluşturmak, tepkilerini görmek
hoşlar›na gidiyor. Yurt d›ş›na ç›karken bavullar›na
mutlaka kitaplar›n› da koyuyorlar ve gittikleri
şehrin bağ›ms›z kitapç›lar›na uğray›p örnek
b›rak›yorlar. Ve merak edenler olabilir, evet, işleri
merakl›s›n› bu yolla da buluyor. Paris’te,
Londra’da, Rotterdam’da, Berlin’de,
Washington’da bir Bandrolsüz yay›n› ile göz göze
gelebilirsiniz. Şaş›rmay›n.
Bandrolsüz ekibinin seyyar tezgahla kitaplar›n›
Kad›köy sokaklar›nda dolaşarak satma girişimi
de olmuş. Fotoğraflarla belgelenmiş bu etkinliği
neşeyle anlat›yorlar. Yurt d›ş›nda kat›ld›klar›
sanat kitab› fuarlar›yla ilgili de matrak hikayeleri
var. K›sacas› asl›nda bu “başka kitaplar›”
üretmekle kalmay›p onlarla İstanbul ve ötesinde
renkli maceralara at›lm›şlar.
Selim Süme’nin 289 KD isimli askerlik üzerine
kitab›, Okay Karaday›lar’›n minik yay›n› Örtbas’›,
Sevim Sancaktar’›n şehir trafolar›n› konu ettiği
Transformer adl› kitab›, üç boyutlu eserlerin nas›l
iki boyutlu aktar›labileceğini dert edinen ve her
say›da kendini birkaç sanatç›ya bir sergi mekan›
olarak sunan Folio dergisi, Gözde Türkkan’›n Pay
Here isimli flipbook serisi Bandrolsüz
kollektifinin ilgimi çeken işlerinden baz›lar›. Ama
Bandrolsüz’de dahas› da var… Bandrolsüz’ün
d›ş›nda bu alanda üretim yapan bural› başkalar›
da var. Merak eden bulsun.
E-kitap Ç›kt› Mertlik Bozuldu mu?
Hay›r. İyi oldu. Kitap ağ›r bir yükü, bilgi taş›ma ve
ulaşt›rma yükünü s›rt›ndan att›. Okuyucular›n da
art›k bir kitaptan, iyi bir metnin ötesini bekleme
hakk›, iyice aç›ğa ç›kt›. Beni heyecanland›ran bir
noktaday›z. Kitaplar yeniden şekillenecek.
“Başka” olan kitaplar çoğalacak. Neler
göreceğimizi merakla bekliyorum.
Ve Bir Yaş›ma Daha Giriyorum
Biliyorum, biliyorum… bu kitaplar›n hepsinin
zevkine varamayacağ›m. Kabul. Ama baz›s› da
radar›ma tak›lacak, işte. Ya da şöyle söyleyeyim.
Büyüdüğümü hissettiğim anlardan biri daha
kitaplarla ilgili oldu, bu yaz›y› yazarken. Dünya
üzerindeki bütün kitaplara ve o yeni “başka
kitaplara” insan ömrünün, dolay›s› ile benim
ömrümün yetmeyeceğini kabul ediyorum. Ama
kitaplar da şunu kabul etmeli; topyekün benden
kaçamayacaklar… Hah, bu sefer büyümek bir
şenlik hissi verdi.
Başka Kitaplar Aleminde Ne Nedir?
Livre d’artiste (künstlerbücher): Yüksek kaliteli
malzeme ve işçilikle, genellikle az say›da bask›s›
yap›lan sanatç› kitaplar›na bu isim veriliyor.
Sanatç› kitaplar› (artist’s books): Kitap formunda
ortaya konan sanat eseri; sanatç›n›n kitab› başl›
baş›na bir iş olarak ortaya koyduğu üretim biçimi.
Kitap sanat› (book arts): Kitab›n sanat eseri
üretimi ad›na bir form olarak kullan›ld›ğ› alan.
Sanat kitab› (art book): Kitap sanat› alan›nda
üretilen işlere verilen ad; ayn› zamanda genellikle
fotoğraf ağ›rl›kl›, sanatsal içeriğe sahip kitaplar
da bu şekilde adland›r›labilmekte.
Nesne kitap (book object): Kitap tasar›m›n›n,
kitab›n içeriğinin iletişiminde rol oynad›ğ›
kitaplar. Ayn› zamanda kitap formunu kullanan
heykelimsi nesnelere bu ad veriliyor.
(Bu bölümdeki tan›mlar Melike Taşç›oğlu’nun
YEM Yay›n’dan ç›kan Bir Görsel İletişim
Platformu Olarak Kitap’tan derlendi.)
Merakl›s›na Notlar
-Tüm yaz›da en çok yararland›ğ›m kaynak Melike
Taşç›oğlu’nun YEM Yay›n’dan ç›kan Bir Görsel
İletişim Platformu Olarak Kitap isimli kitab› oldu.
Konuyla ilgilenenlere öneririm.
-Tasar›mc› Esen Karol bir süredir küçük
mekanlarda, kahve ve kek eşliğinde, ilgi çekici
konularda konuşmalar düzenliyor ve ne iyi ki;
bunlar› jeff-talks.com adresinde hepimiz için
ulaş›labilir k›l›yor. Kitaplar hakk›nda Türkçe’deki
en önemli güncel kaynaklardan birini yazm›ş olan
Burcu Dündar’›n konuşmas›n› burada
izleyebilirsiniz. Burcu Dündar’›n bu konuda
yazd›ğ› kitap; Kitap Nesnesi Nesne Olarak Kitap.
-Bay›ld›ğ›m ancak pek bulunmayan kitaplardan
biri BAS’tan ç›kan Türkiye'de Punk ve Yeralt›
Kaynaklar›n›n Kesintili Tarihi isimli kitap. Hava
atmak istiyorum; bende var…
-BAS burada; www.b-a-s.info
-Bandrolsüz burada;
www.bandrolsuz.org/yayinlar.html
- Bandrolsüz kollektifinin kitaplar› internet
sitelerinde, Robinson gibi bağ›ms›z kitapç›larda
ve Merve Kaptan’›n atölye ve sergi mekan› olarak
kulland›ğ› Kad›köy’deki Torna’da bulunuyor.
- Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var. Başl›ğ›m›
bulmadan ve ilk cümlemi zihnimde kurmadan
oturup yazam›yorum. Bu sefer de öyle oldu.
Bu kitaplara “başka kitaplar” demeyi çok sevdim.
Sonra ne göreyim, bolca al›nt› yapt›ğ›m Ulises
Carrión da 1975-1978 y›llar› aras›nda
Other Books and So diye bir sergi, sanatç› kitab›
ve performans mekan› açmam›ş m›?
Emaar Hillsider
24x32 (1)- SON
COLLECTED
NORTH
36/37/38
Helsinki Fotoğraf Okulu
Çağdaş sanat merakl›lar›, 2004 y›l›ndan bu yana
İstanbul-Nişantaş›’nda var olan x-ist’i iyi bilirler.
Türk çağdaş sanat›n›n yar›n›n› kucaklayan, ulusal
yeteneklere dünya üzerinde bilinirlik sağlamaya
çal›şan, yarat›c› devinimi destekleyen, ideolojiler
yerine ideallere inanan, samimi bir galeridir.
Bu günlerde bir başka heyecan var x-ist’de.
“Collected North / Helsinki Fotoğraf Okulu
İstanbul'da” başl›kl› serginin heyecan›... Gayet
normal; galeri bir ilki gerçekleştirerek alan›nda çok
önemli kabul edilen Helsinki Fotoğraf Okulu'nu
Türkiye’ye getirmiş. Timothy Persons’un
küratörlüğündeki sergide Helsinki Okulu'nun dünya
çap›nda tan›nan isimlerinden Anni Leppala, Joakim
Eskildsen, Saana Wang, Sandra Kantanen ve Pertti
Kekarainen'in yap›tlar› yer al›yor.
Yazı: Özlem Gökbel
özlemgö[email protected]
Bu beş sanatç›n›n bir araya getirilmesiyle Helsinki
Ekolü'nün hem eski, hem de yeni sesleri ortak bir
diyalog içerisinde ülkemizde ilk kez sergileniyor.
Dedim ya statükocu değildir x-ist... Kendisi için de
bir yenilik bu... Böylece ilk kez kendi galeri
mekan›nda sadece yabanc› fotoğrafç›lar›n yer
ald›ğ› bir sergiye de ev sahipliği yapm›ş oluyor.
Geçenlerde sade ama kendi içinde bir o kadar da
iddial› olan sergiyi ziyaret ettim. Serginin yaz
sonuna kadar süreceğini öğrenince de eserlerden
ufak bir kesiti sizlerle paylaşmak istedim. Bu yaz
İstanbul’da kalan, farkl›-sorgulay›c›-düşündürücü
bir zaman dilimi geçirmek isteyenlere, Helsinki
ekolü ile tan›şmalar›, uluslararas› standartlarda
çal›şan fotoğrafç›lar›n eserlerini görmeleri
naçizane bir tavsiyem olur.
www.artxist.com
1
Şapka, Elbise, Ayakkabı
Armani Exchange
Kemer
Gucci
İTALYAN İŞ
DÜĞÜN
Yaz›: Nur Y›lmaz Ruppi
Fotoğraflar: DDmag.it Arşivi ve Carlo Perazzolo
42/43/44/45/4
Dün gibi hat›rlar›m; ben 10 yaş›ndayken taş›nd›ğ›m›z yeni evimizin yer döşemesini...
Türkiye’de 80’li y›llar›n baş›nda inşaat patlamas› yaşan›yordu.
O zamanlar›n modas› yerlerin “paledyen” olmas›yd›. Bu yeni tekniğin İtalya’dan geldiğini söylüyorlard› ama bu k›r›k mermer parçalar›n›n renkli harçla
birleştirilip makinalarla pürüzsüz parlak yer döşemesi haline gelmesiyle oluşan paledyenin isim babas›n› bilen yoktu. Ben tam 30 y›l sonra o ismin nerden
geldiğini tesadüfen keşfettim. İtalya Vicenza’da yani dünyaca ünlü Rönesans mimar› Antonio Palladio’nun şehrinde!
Say›s›n› hat›rlamam öyle çok düğün davetine kat›ld›m ki; ama akl›mda kalan herhalde 2-3 düğün vard›r. Birkaç orijinal fikrin d›ş›nda hepsi birbirine benzer.
Kim istemez düğününün hayat›n›n en güzel, en unutulmaz günlerinden biri olmas›n›... Düğün salonlar›ndan, restoranlardan s›k›ld›m, değişik bir atmosferde
evlenmek istiyorum diyorsan›z İtalya’da bir Rönesans saray›nda, soylu bir ailenin 500 y›ll›k villas›nda, tarihi bir tiyatroda, bir kalede ya da tarihin yaz›ld›ğ›
bir şatoda prensesler gibi evlenmek rüya değil. İtalya mimarisinde ihtişam vard›r ama ayn› zamanda ş›kl›k ve sadelik bir aradad›r.
Lüksü sevenler ama abart›dan kaçanlar için İtalya biçilmiş kaftand›r.
Bu yaz›m› haz›rlarken yaşad›ğ›m şehrin facebook sayfas›ndan (vivi vicenza) bir haber gözüme
çarp›yor. Vicenza Belediyesi şehrin tarihi binalar›n› belirli bir ücret karş›l›ğ›nda düğünlere aç›yor.
Üstelik Vicenza’da ikametgah etmek ya da İtalyan vatandaş› olma şart› aranm›yor.
Özel Teatro Olimpico örneğin, hayat›mda gördüğüm en güzel tiyatrolardan biri...
Büyülü bir atmosfere sahip tiyatronun mimar› ünlü Rönesans sanatç›s› Antonio Palladio.
“Basilica Palladiana” gibi şehrin sembolü olmuş, UNESCO taraf›ndan korunan bu tarihi yap›n›n mimar›,
zaman›nda Palladio Vicenza ve Veneto bölgesinde say›s›z villaya imzas›n› atm›ş, “palladiano” stiliyle
Ancak 2 hafta sonraya alabildiğim randevuma gittiğimde, yerinde bir an durmayan, patlamaya haz›r bir volkan gibi içi
tarihe geçmiş bir mimar.
Yani bizim Türkiye’de kulland›ğ›m›z “paledyen”in isim babas›.
k›p›r k›p›r bir adam ile tan›ş›p, onun parlak düğün fikirlerini dinledim. Bana yapt›ğ› ilginç organizasyonlar›n, masals›
Burada “Palladiana”
olarakfotoğraflar›n›
geçiyorgösterdiğinde
yani bizimdüğünümü
tabirleyeniden
paledyen
stili...yan›p tutuşuyordum. Düğünümü Vinicio gibi
davetlerin
yapma isteğiyle
bir düğün gurusunun ellerine, onun dahiane fikirlerine b›rakmak isterdim.
Art›k düğün organize etmek bir stres unsuru değil! Meşhur İtalyan “wedding planner” Vinicio Mascarello, Rönesans zaman›ndan kalma villalarda
“Düğünlere bay›l›r›m. İlk kez kendi düğünümü organize ettiğimde bunun fark›na vard›m. Çok zevk alm›şt›m bu işten. O
hayallerinizdeki düğünü gerçekleştiriyor. “Ben sadece düğün organize etmiyorum, rüyalar› gerçekleştiriyor, duygular› harekete geçiriyorum. Yapt›ğ›m
anda karar verdim ben bu iş için doğmuştum. Benim DNA’mda var bu iş; atmosfer yaratmak, hisleri harekete geçiren
organizasyonlar›n temel şart› heyecan uyand›rmas› ve s›ra d›ş› olmas›...
davetler organize etmek… “
Kendimi duygu organizatörü (emotional planner) olarak tan›mlayabilirim. Bitmez tükenmez fikirlerle, yeniliklerle doluyum.” Vinicio Mascarello’nun sözleri
Henüz 29 yaş›ndayken kendi organizasyon şirketini kuran Vinicio henüz bu işin baş›ndayken bile çok büyük
bunlar. Bu ç›lg›n “wedding planner”›n ününü duyduğumda kendisiyle röportaj yapmak istedim.
organizasyonlar›n alt›ndan kalkm›ş, hem de lay›ğ›yla …
Ancak 2 hafta sonraya alabildiğim randevuma gittiğimde, yerinde bir an durmayan, patlamaya haz›r bir volkan gibi içi k›p›r k›p›r bir adam ile tan›ş›p onun parlak
“Konuklar› şaş›rtmay› seviyorum. Düğünün güzel geçmesi için A’dan Z’ye her detay önemli ama her şeyden önemlisi
düğün fikirlerini dinledim. Bana yapt›ğ› ilginç organizasyonlar›n, masals› davetlerin fotoğraflar›n› gösterdiğinde düğünümü yeniden yapma isteğiyle yan›p
eğlenmek! Evlenen çift başta olmak üzere herkesin eğlenmesi en büyük amac›m.”
tutuşuyordum. Düğünümü Vinicio gibi bir düğün gurusunun ellerine, onun dahiane fikirlerine b›rakmak isterdim.“Düğünlere bay›l›r›m. İlk kez kendi düğünümü
organize ettiğimde bunun fark›na vard›m. Çok zevk alm›şt›m bu işten. O anda karar verdim ben bu iş için doğmuştum. Benim DNA’mda var bu iş; atmosfer
Bu stresli işi eğlenceli hale getirmek asl›nda o kadar da zor değilmiş. Vinicio kusursuz davetler organize ettiği işinde son
yaratmak, hisleri harekete geçiren davetler organize etmek…” Henüz 29 yaş›ndayken kendi organizasyon şirketini kuran Vinicio henüz bu işin baş›ndayken
derece titiz. Elinden ne düğünler geçmiş. Ben de, haz›r bizim memlekette de düğün mevsimi başlad›ğ›ndan, faydas› olur
bile çok büyük organizasyonlar›n alt›ndan kalkm›ş, hem de lay›ğ›yla …
düşüncesiyle bu işi bir bilene soray›m dedim ve kendisinden kusursuz bir düğün için tüyolar istedim:
“Konuklar› şaş›rtmay› seviyorum. Düğünün güzel geçmesi için A’dan Z’ye her detay önemli ama her şeyden önemlisi eğlenmek! Evlenen çift başta olmak üzere
herkesin eğlenmesi en büyük amac›m.” Bu stresli işi eğlenceli hale getirmek asl›nda o kadar da zor değilmiş. Vinicio kusursuz davetler organize ettiği işinde
son derece titiz. Elinden ne düğünler geçmiş. Ben de, haz›r bizim memlekette de düğün mevsimi başlad›ğ›ndan, faydas› olur düşüncesiyle bu işi bir bilene
soray›m dedim ve kendisinden kusursuz bir düğün için tüyolar istedim:
Vinicio Mascarello
Mükemmel bir davet için 10 alt›n kural
• Kişiye göre oturma düzeni
En yak›n arkadaş›n›z›n erkek kardeşi ile kuzeninizin
kay›nvalidesinin ne gibi bir ortak yönü olabilir! Partinin s›cak,
samimi geçmesini istiyorsan›z en başta eğlenceli masalar ve
oturma düzeni yarat›n.
• Herkesin damak zevkine uygun menü seçimi
Aç›k büfe mi yoksa fiks menülü bir düğün mü diye karars›z
kald›ysan›z, önce düğünün konseptine ve nas›l bir hava yaratmak
istediğinize karar verin. Aç›k büfe samimidir, isteyen istediğini
seçer. Fiks menü biraz daha resmidir. Önünüze yemek geldiği için
genelde uzun bir süre masada geçer. Yaşl›lar ve çocuklar için
rahatt›r. Menüyü oluştururken çocuklar› ve alerjisi olanlar›
unutmamak gerekir.
• Limitsiz eğlencenin s›rr›: müzik!
Her zevke hitap eden müzikler yapan DJ ya da müzik grubu
seçilmeli. Müziğin ritmi gecenin ilerleyen saatlerinde h›zlanmal›
herkes piste dökülmeli, eller havada ayaklar nas›r tutana kadar
dans edilmeli. Gelin yan›nda az topuklu yedek ayakkab›
bulundurmal› (ben düğünümde öyle yapm›şt›m).
• Çocuklar unutulmas›n
Çocuk say›s› çok ise palyaço, sihirbaz ya da animatör ayarlanabilir,
çocuklar için salonda bir köşe düzenlenebilir. Böylece hem onlar
eğlenir, hem de ebeveynleri gecenin tad›n› ç›kar›rlar.
• Parti için relax köşesi
Herkes çok eğlenirken, garsonlar, çocuklar sağa sola koştururken
yeni evli çift baş başa kalmak, tekrar enerji toplamak için sessiz sakin
bir köşe arayabilirler ya da biraz dinlenmek isteyen konuklar
minderlere uzan›p hafif müzik eşliğinde, mum ›ş›ğ›nda rahatlamak
isteyebilirler. Böyle bir kaçamak köşesi yaratmak güzel bir jest olur.
• Her şey kontrol alt›nda!
Düğün s›ras›nda her şeyin yolunda gitmesini, hiçbir detay›n
aksamamas›n› istiyorsunuz. Mekan›n dekorasyonu tamam ama
her şeyin işlediğinden emin olmal›, mutlaka mekana giriş-ç›k›ş›n,
otopark›n›n, tuvaletlerin yeterli ve fonksiyonel olup olmad›ğ›
kontrol edilmeli.
• Bu ne sürprizzzz!
Konuklar›n›z› eğlendirirken şaş›rt›n. S›radan bir düğünü herkes
organize eder. Birkaç parlak fikirle, masals› detaylarla düğün
başka bir boyut kazan›r. Yeni evli çiftin rüyalar›na konuklar› da
dahil edin. Hayal edebilen onu gerçekleştirme yeteneğine sahiptir.
• Güvenlik unutulmamal›
O kadar eğlence, o kadar danstan sonra içkili ve yorgun konuklar›n
güvenliği için onlar› evlerine b›rakacak taksiler önceden
düşünülmeli. Hatta en iyisi onlar› düğüne getirip götürmek için bir
servis kiralamak en ak›ll›ca iş. Konuklar parti sonras› eve nas›l
dönerim kayg›s› yaşamadan rahatça eğlenebilirler.
• Geri say›m: Düğünden bir gece önce...
Art›k son güne geldiniz. Yak›n arkadaşlar›n›z›n yard›m taleplerini
geri çevirmeyin. B›rak›n sosyal ilişkileri, son dakika işlerini onlar
halletsin. Son bekar gecenizde s›cak bir küvete uzan›n, bitki
çay›n›z› yudumlay›n ve erkenden uyumaya çal›ş›n. (Uyku tutarsa!)
Malum yar›n büyük gün…
• Ve son ama en önemli tavsiye: Sadece size özel bir düğün
organize eden bir wedding planner ile anlaş›n, düğün stresine son
verin!
“Herşeyi kendim yapar›m, hem de zevkle” diyenlerdenseniz
yan›l›yorsunuz. Başkas›n›n düğününü organize etmek eğlenceli
olabilir ama söz konusu olan kendi düğününüzse iş tamamen yük
haline dönüşür. Bu konuda uzmanlaşm›ş, tecrübeli düğün
organizatörleri size hayallerinizdeki düğünü gerçekleştirir.
İtalya’dan baz› adresler: www.viniciomascarello.com // www.villacanal.it
www.palazzovalmaranabraga.it // www.villacurti.it // www.teatroolimpico.it
www.vicenzavogue.weebly.com
St. Petersburg;
KUZEYİN
VENEDİK’İ
48/49/50/51/52
Deli Petro’nun şehri
Ülkenin ikinci büyük kenti, önde gelen bir sanayi
ve kültür merkezi olan St. Petersburg ad›n› en
önemli çarlardan biri olan Deli Petro’dan alm›ş.
Büyük Petro Neva Nehri'nin Balt›k Denizi'ne
döküldüğü yerde Rusya'n›n en modern
şehirlerinden biri olan St. Petersburg'u başkent
olarak inşa ettirmiş. On yaş›nda tahta geçen
Deli Petro’nun en büyük hayali güçlü bir
donanmaym›ş, bunun için de kendi ad›n› verdiği
şehirde tersaneler yapt›rm›ş ve savaş esiri
40 bin İsveçli’yi kullanarak ilk bay›nd›rl›k
faaliyetlerini başlatm›ş. 2,04 m. boyundaki
Petro’nun ayaklar› 38 numaraym›ş, büyük
görünsünler diye kocaman ayakkab›lar giyermiş.
Adamcağ›z on parmağ›nda on marifet, ileri
görüşlü bir lider. O yüzden bütün dillerdeki ad›
“Büyük Petro”. Bir tek Türkler deli demiş.
Genetik kodlamam›zda değişen hiçbir şey yok.
As›rlar önce de deli dermişiz büyük işler
becerene...
Tarihin İçinden
Rasputin, Çaykovski, Şostakoviç ve Rimski
Korsakov, hayatlar›n›n büyük bir bölümünü
burada geçiren birçok ünlüden sadece baz›lar›.
Puşkin ise eğitimini St. Petersburg’da yapm›ş,
buradan sürgüne gönderilip burada öldürülmüş.
Dostoyevski "Suç ve Ceza" adl› roman›n› bu
şehirde yazm›ş. Rus çarlar› 1917 Mart'›na kadar iki
yüzy›l boyunca, Rusya'y› St. Petersburg’dan
yönetmişler. Ayn› y›l Lenin sürgünden bu şehre
dönmüş, burada Bolşevik Partisi’ni iktidara
haz›rlam›ş ve sonunda da başar›l› olmuş. St.
Petersburg, 1917’de
Şubat ve Ekim devrimlerine şahitlik etmiş.
1712-1918 y›llar› aras›nda başkent olarak kalan
şehrin ad› 1924'te Leningrad diye değiştirilmiş,
komünizm çöktükten sonra eski ismine yeniden
kavuşmuş. II. Dünya Savaş›’nda da
Almanlara karş› gerçekleştirilen, tarihin en büyük
savunmalar›ndan birine sahne olmuş.
Yaz›:
Saffet Emre Tonguç
[email protected]
Almanlar şehri 900 gün kuşatm›şlar, yar›s›
açl›ktan olmak üzere 670 bin kişi hayat›n›
kaybetmiş. Savaş bitmiş, Almanlar gitmiş ama
tüm Rusya’ya maliyeti tam 20 milyon can olmuş.
İnsanlar tam rahat edecekken bu sefer de öldüğü
y›l olan 1953'e kadar Stalin terör estirmiş. 25
Aral›k 1991'de Sovyetler Birliği dağ›l›p Yeltsin
Rusya’n›n başkan› olurken
St. Petersburg’un tarihinde de yeni bir sayfa
aç›ld›. Ünlü yazar Dostoyevski, dünyan›n en
muhteşem şehri diye tan›mlam›ş çarlar›n şehrini.
Dünya tarihi için önemli olan çok say›da esere
sahip St.Petersburg, UNESCO’nun Dünya
Kültürel Miras› Listesi’nde de yer al›yor. Beş
milyonluk şehirde eğitim seviyesi o kadar ileride
ki; nüfusun %30'u üniversite eğitimli. St.
Petersburg Rusya’n›n bat›daki penceresi ve
kuzeydeki Venedik olarak da adland›r›lm›ş.
Şehirde yaşayanlar buras› Rusya’n›n “Kültürel
Başkenti” diyorlar. 2003 y›l›nda büyük törenlerle
St. Petersburg’un 300. y›l dönümü kutland›. Şehir
iki yüzy›l boyunca Rusya'n›n başkenti, sanat ve
eğlencenin merkezi olunca Moskova'y› gölgede
b›rakt›. Rus balesi burada doğdu, Rus müziğinin
merkezi St. Petersburg oldu.
Beyaz Geceler
Beyaz Geceler denilen dönemde Avrupa’n›n
kuzeyinde günler iyice uzun, dolay›s›yla geceler
ayd›nl›k oluyor. Bunu görebileceğiniz yerlerden
biri olan St. Petersburg gecenin neredeyse hiç
yaşanmad›ğ› bir şehir. Beyaz Geceler 25 May›s’da
başl›yor ve 16 Temmuz’a kadar yaklaş›k 50 gün
boyunca hava geç karar›yor. 22 Haziran’da gün
neredeyse 19 saat sürüyor. Vücut düzeniniz
şaş›yor, yatmak istiyorsunuz ama d›şar›s›
ayd›nl›k. K›ş›nsa bunun tam tersi söz konusu. 22
Aral›k’ta gün sadece 6 saat sürüyor, sonras› hep
alaca karanl›k.
Aziz
Isaac Meydan›
Deli Petro’nun
şehri
Deli
Petro
ile ayn›
günde
doğmuş
olan bir
azize
Ülkenin
ikinci
büyük
kenti,
önde gelen
sanayi
adanm›ş
meydan›n
önemli yap›s›ad›n›
ayn›en
ad›
ve kültür bu
merkezi
olanen
St.Petersburg
taş›yan
katedral. K›rk
y›ldaDeli
yap›lan
ve 1858
y›l›nda
önemli çarlardan
biri olan
Petro’dan
alm›ş.
bitirilen
binada
herNehri'nin
biri 114 ton
ağ›rl›ğ›nda
Büyük Petro
Neva
Balt›k
Denizi'ne
48
sütun var.
S›rfRusya'n›n
kubbesi için
kg. alt›n
döküldüğü
yerde
en100
modern
kullan›lm›ş.
Tam
mimarl›k
şaheseri. başkent
şehirlerinden
biribir
olan
St. Petersburg'u
Dünyan›n
büyük Ortodoks
Katedrali’nin
olarak inşaenettirmiş.
On yaş›nda
tahta geçen
yüksekliği
101,5en
metre,
isebir
12 bin kişi.
Deli Petro’nun
büyükkapasitesi
hayali güçlü
Şu
anda Belediye
Binas›
Mariinsky
donanmaym›ş,
bunun
içinolan
de kendi
ad›n› Saray›,
verdiği
meşhur
Astoria Oteli,
Donanma
Binas›esiri
ve
şehirde tersaneler
yapt›rm›ş
ve savaş
sansürcü
kimliğiyle
tan›nanilk
I. Nikola’n›n
40 bin İsveçli’yi
kullanarak
bay›nd›rl›kan›t›
meydan›
süsleyenler
aras›nda.
faaliyetlerini
başlatm›ş.
2,04 m.Katedralin
boyundakigirişi
paral›,
kubbesine
manzaray› büyük
Petro’nun
ayaklar›ç›k›p
38 numaraym›ş,
seyredebilirsiniz.
görünsünler diye kocaman ayakkab›lar giyermiş.
Adamcağ›z on parmağ›nda on marifet ileri
Donanma
görüşlü bir(Admiralty)
lider. O yüzden bütün dillerdeki ad›
Rusya’n›n
denizlerdeki
gücünüdeli
gösteren
“Büyük Petro”.
Bir tek Türkler
demiş.
Donanma
birkaç binadandeğişen
oluşuyor
ve Hermitaj
Genetik kodlamam›zda
hiçbir
şey yok.
Saray›’n›n
yan›nda
İnşaat›işler
1704 y›l›nda
As›rlar önce
de delibulunuyor.
dermişiz büyük
başlayan
kompleks ayn› zamanda tersanelerin de
becerene...
bulunduğu yer. Deli Petro şehrini inşa ederken St.
Petersburg’a
gelen herkesin taş getirmesini
Tarihin İçinden
emretmiş,
getirmeyenden
de vergi
Rasputin, Çaykovski,
Şostakoviç
veal›nm›ş.
Rimski
Donanma
şehirdeki önemli
taşbölümünü
yap›lardan biri.
Korsakov,da
hayatlar›n›n
büyük bir
İçindeki
72 metrelik
kulenin
üstünde
uzaktan
burada geçiren
birçok
ünlüden
sadece
baz›lar›.
küçücük
duran
ama iki
yüksekliğinde,
gemi
Puşkin ise
eğitimini
St.metre
Petersburg’da
yapm›ş,
şeklinde
bir rüzgar
gülü var. Yak›n›ndaki
bina
buradan sürgüne
gönderilip,
burada öldürülmüş.
(Manege)
eskiden
atlar›n
veadl›
jokeylerin
eğitimi
Dostoyevski
"Suç ve
Ceza"
roman›n›
bu için
kullan›lm›ş,
bugünse
bir sergi
salonu
olarak
şehirde yazm›ş.
Rus çarlar›
1917
Mart'›na
kadar iki
hizmet
veriyor. Donanma’n›n
yan›ndaki meydana,
yüzy›l boyunca,
Rusya'y› St. Petersburg’dan
1825’deki
Aral›k
Darbesi
burada
yap›ld›ğ›ndan
yönetmişler.
Ayn›
y›l Lenin
sürgünden
bu şehre
Aral›k
Meydan›
verilmiş.
Buradaiktidara
Deli
dönmüş,
buradaad›
Bolşevik
Partisi’ni
Petro’nun
Puşkin’in
haz›rlam›şbir
ve heykeli
sonundavar.
daHeykele
başar›l› olmuş.
St.
yazd›ğ›
bir şiirden
dolay› “Bronz Süvari” ad›
Petersburg,
1917’de
verilmiş.
önünde yeni
evlenmiş
çiftleri
Şubat veHeykelin
Ekim devrimlerine,
şahitlik
etmiş.
fotoğraf
görürseniz
1712-1918çektirirken
y›llar› aras›nda
başkentşaş›rmay›n,
olarak kalan
şehirdeki
biri. diye değiştirilmiş,
şehrin ad›geleneklerden
1924'te Leningrad
komünizm çöktükten sonra eski ismine yeniden
kavuşmuş. II. Dünya Savaş›’nda da
Almanlara karş› gerçekleştirilen, tarihin en büyük
Neva Nehri
Almanlar
şehri 900 gün kuşatm›şlar, yar›s›
açl›ktan
Beyaz
Denizi
olmak
Balt›k
üzereDenizi’ne
670 bin kişi
bağlayan
hayat›n›
74
kaybetmiş.uzunluğundaki
kilometre
Savaş bitmiş, bu
Almanlar
nehrin gitmiş
30
ama
tüm Rusya’ya
kilometresi
şehirden
maliyeti
geçiyor.
tam 20Genişliği
milyon can
400
olmuş.
ile
İnsanlar
1200,
derinliği
tam rahat
ise 14edecekken
ile
bu sefer de öldüğü
y›l olan
24
metre
1953'e
aras›nda
kadar
değişiyor.
Stalin terör
St. Petersburg’da
estirmiş. 25
Aral›k
bir
k›sm›
1991'de
yapaySovyetler
olan 95 kanal
Birliği
var,
dağ›l›p,
o yüzden
Yeltsin
de
Rusya’n›n42
yerleşim
başkan›
ada üzerinde.
olurkenDolay›s›yla
St. Petersburg’un
da köprü
tarihinde desöz
enflasyonu
yenikonusu.
bir sayfa
500’den
aç›ld›. fazla
Ünlü yazar
köprünün
Dostoyevski,
21
tanesi aç›l›pdünyan›n
kapan›yor.
en Aziz
muhteşem
İsaac Meydan›
şehri diye
tan›mlam›ş çarlar›n şehrini. Dünya tarihi için
yak›n›ndaki
önemli
Mavi
Köprü
olan çok
97,3say›da
metre esere
ile en geniş,
sahip Alexander
St.Petersburg,
Nevsky
ise 905,7
UNESCO’nun
metre ile enDünya
uzun köprüler
Kültürel
Miras› geçiyor.
olarak
Listesi’nde
Kutsal
de yer
Üçleme
al›yor.Köprüsü
Beş milyonluk
(Trinity
şehirde Neva
Bridge)
eğitimNehri’nin
seviyesiüzerindeki
o kadar ileride
çok say›daki
ki; nüfusun
%30'u üniversite
köprüden
biri ve Eyfel
eğitimli.
Kulesi’ni
St. Petersburg
de yapan Gustave
Rusya’n›n
Eiffel
taraf›ndan
bat›daki
yap›lm›ş.
penceresi
Nevsky
ve kuzeydeki
Prospekt
Venedik olarakAnichkov
Caddesi’ndeki
da adland›r›lm›ş.
KöprüsüŞehirde
dört taraf›ndaki
yaşayanlar
at
heykelleriyle
buras›
dikkat
Rusya’n›n
çekerken,
“Kültürel
M›s›rBaşkenti”
Köprüsü
diyorlar.
(The
Egyptian
2003 Bridge)
y›l›nda büyük
de dört
törenlerle
sfenksle
St.Petersburg’un
süslenmiş.
Neva Nehri’nden
300. y›l dönümü
kanallar›
kutland›.
da Şehir
iki yüzy›l boyunca
kullanarak
Hazar Denizi
Rusya'n›n
ile Dinyeper
başkenti,ve
sanat
Volga
ile
eğlencenin merkezi
nehirlerine,
hatta İstanbul’a
olunca Moskova'y›
kadar ulaşabilirsiniz.
gölgede
b›rakt›.
Neva
k›şRus
aylar›nda
balesi burada
donuyor.
doğdu,
Nehirde
Rusve
müziğinin
merkezi St. Petersburg
kanallar›nda
keyifli tekne
oldu.
turlar› yapabilirsiniz.
Vasilyevsky
Beyaz
Geceler
Adas›
(Kutu)
Beyaz Geceler
Neva’n›n
küçükdenilen
ve büyük
dönemde
Neva olarak
Avrupa’n›n
ikiye
kuzeyinde
ayr›ld›ğ›
noktadaki
günler iyice
adan›n
uzun,
uçdolay›s›yla
k›sm›nda bordo
geceler
ayd›nl›k
deniz
fenerleri
oluyor.şeklinde
Bunu görebileceğiniz
Rostral Sütunlar›
yerlerden
biri olan St.Gazla
bulunuyor.
Petersburg
ayd›nlat›lan
gecenin
fenerleri
neredeyse
gemilere
hiç
yaşanmad›ğ›
yol
göstermesinden
bir şehir.
ziyade
Beyazdekor
Geceler
maksatl›
25 May›s’da
başl›yor veSütunlar›n
yapm›şlar.
16 Temmuz’a
arkas›nda,
kadar yaklaş›k
üzerinde
50 gün
boyunca Tanr›s›
Denizler
hava geç
Poseidon
karar›yor.
heykeli
22 Haziran’da
bulunan bej
gün
neredeyse
bina
eski Borsa
19 saat
Binas›,
sürüyor. Vücut düzeniniz
şaş›yor,
bir
ara Denizcilik
yatmak istiyorsunuz
Müzesi olarak
ama
dad›şar›s›
kullan›ld›,
ayd›nl›k.
sonra
tekrar
K›ş›nsa
borsa
bunun
oldu.tam
Bu tersi
noktadan
söz konusu.
şehrin ve
22
Aral›k’ta
nehrin
güzel
günbir
sadece
manzaras›
6 saatvar.
sürüyor,
Öndeki
sonras›
f›skiye
hep
alaca karanl›k.
çal›şt›ğ›
zaman manzaraya apayr› bir güzellik
kat›yor.
Adada Bilimler Akademisi, Sanat Akademisi,
bakanl›k ve eski gümrük binalar› bulunuyor.
Bilimler Akademisi’nin kütüphanesinde 17 milyon
kitap bulunuyor, Sanat Akademisi’nin önünde de
3300 y›ll›k M›s›r Sfenksleri var.
Peter ve Paul Kalesi
Şehrin tarihi merkezi olan bu kale Hz.İsa’n›n en
önemli iki havarisinin ad›n› taş›yor. İnşa edildiği
27 May›s 1703 şehrin de doğumgünü olmuş.
Kalenin içinde bu iki azize adanm›ş bir katedralle,
Deli Petro’nun ilk gemisinin bire bir modeli var.
Deli Petro’dan sonra tüm Rus Hanedan›,
son Çar II. Nikola da dahil olmak üzere buraya
gömülmüş. Kale hiçbir savaşta savunma amac›yla
kullan›lmam›ş ama 18. yüzy›l›n sonundan itibaren
hapishane görevi görmüş, Dostoyevski, Gorki ve
Troçki gibi önemli isimleri ağ›rlam›ş. İçindeki
katedralin çan kulesi 122,5 metre ve şehrin en
yüksek noktas›. Hergün saat 12.00’da kaleden
top at›ş› yap›l›yor.
Tatar Cami
Kalenin devam›nda Semerkant’taki Timurlenk
Türbesi’ni and›ran mimarisiyle Tatar Cami var.
Cami 1913’te ibadete aç›lm›ş, 1940’da kapatm›ş
ve sebze deposu yapm›şlar. 1956’da tekrar
aç›lm›ş. Stalin döneminde sadece cami değil,
kilise ve sinagoglar da kapat›lm›ş. Bir tek Aya
Nikola ve
Aya Vladimir kiliseleri aç›k kalm›ş,
400 kilise tahrip edilmiş. Bugün şehirde 120’nin
üzerinde dini müessese var. St. Petersburg’da
yaşayan ve ağ›rl›kla inşaat sektöründe çal›şan
Türkler de camiyi kullan›yor.
Aurora (Şafak) Z›rhl›s›
1900 y›l›nda yap›lan ve ad›n› Roma Şafak
Tanr›ças›’ndan alan gemi Sovyet Donanmas›’n›n
gözbebeği olmuş. En büyük özelliği de
25 Ekim 1917’de K›şl›k Saray’a att›ğ› topla
Bolşevik Devrimi’ni başlatm›ş olmas›.
Mürettebat devrimcilerle işbirliği yap›nca, gemi
de böylesine önemli bir misyon üstlenmiş.
1987’de yap›lan bir restorasyon sonras›nda
Aurora Neva Nehri üzerindeki yerini alm›ş.
Karş›s›nda Nakhimov isimli Denizcilik Okulu var.
Gemi ücretsiz olarak gezilebiliyordu ama
maalesef izne bağlad›lar.
Saraydaki odalardan biri Çeşme ad›n› taş›yor ve
S›çram›ş Kanlar (Yeniden Diriliş) Kilisesi
İsmi Çar II. Alexander’›n burada 1881 y›l›nda suikaste tavan› Ruslar›n 1770 y›l›nda Çeşme’de yakt›klar›
uğramas›ndan kaynaklan›yor. 25 y›lda bitirilen binan›n Osmanl› Donanmas›’n›n resimleriyle süslü. Çeşme
d›ş cephesinde yaklaş›k yüzlerce metrekare mozaik Ruslar› o kadar etkilemiş ki ayn› zafer için 1780
y›l›nda yapt›rd›klar›, St. Petersburg’un en güzel
kullan›lm›ş. Öylesine c›v›l c›v›l ki,
kiliselerinden biri olan Çeşme Kilisesi de var. Bu
beş kubbesiyle beraber masal aleminden f›rlay›p,
şehrin ortas›na kondurulan bir pasta evi hat›rlat›yor. kilise günümüzde Çeşme Zaferi Müzesi olarak
En yüksek kulesi 81 metre ve suikast›n yap›ld›ğ› y›l› kullan›l›yor. Şehirde gemilerle süslenmiş bir
Çeşme An›t› da bulunuyor. Saray›n sadece
sembolize ediyor. İkinci kule 67 metre ve çar›n
bahçelerini gezmek için 300 Ruble ödemeniz
öldürüldüğü zamanki yaş›n› gösteriyor.
gerekiyor.
1907’de tamamlanan bina, Moskova’n›n
K›z›l Meydan›’ndaki Aziz Vasili Katedrali’ni and›r›yor.
Sovyet döneminde patates deposu olarak kullan›lm›ş. Osmanl›lar Peterhof Saray›’ndan etkilenip,
Kiliseye giriş 250 Ruble. Arkas›nda hediyelik eşyalar Kağ›thane’nin üstünde yapt›rd›klar› çağlayanlar›
sat›n alabileceğiniz aç›k bir pazar var. Euro ve Dolarla Haliç’e ak›tm›şlar, semtin ad› da Çağlayan olarak
al›şveriş yapabiliyorsunuz. Oysa, Nevsky Prospekt günümüze kadar gelmiş.
Caddesi’ndeki dükkanlar›n çoğu sadece Ruble al›yor.
Çeşme’den Çağlayan’a Peterhof Saray›
Yedi park, yirmi saray ve köşkten oluşan
Peterhof Saray›’n›n bahçeleri dünyan›n en görkemli
bahçeleri aras›nda yer al›yor.
II. Dünya Savaş›’nda Nazilerin tahrip ettiği saray
yap›lan restorasyonlarla eski güzelliğine kavuşmuş.
Fransa’daki Versailles Saray›’ndan etkilenen
Deli Petro 1714 y›l›nda saray›n temellerini atm›ş ve
1723’te saray tamamlanm›ş. 64 çeşmenin ve
büyük f›skiyenin üstünde 250 metrelik cephesiyle
Büyük Peterhof Saray› bulunuyor. F›skiyenin
etraf›nda alt›n varakla kaplanm›ş 255 bronz
heykel var. En büyük heykel aslan›n ağz›n› y›rtan
Samson heykeli... Aslan İsveç’i, Samson da sembolü
aslan olan İsveç’e karş› zafer kazanan
Deli Petro’yu temsil ediyor. Çeşmeler kanallara
dökülüp Havva ve Adem heykellerinin olduğu
havuzlara, oradan da Finlandiya Körfezi’ne ak›yorlar.
Sahilde ise Monplaisir (Keyfim)
isimli bir köşk bulunuyor.
Ulaş›m
St. Petersburg, Moskova’n›n 640 km.
kuzeybat›s›nda yer al›yor. Pulkovo Havaliman›
şehirden 17 km. uzakl›kta bulunuyor. 13 numaral›
otobüsle ya da express taxi T-13 ile Moskovskaya
Metro İstasyonu’ndan gidebilirsiniz. Taksi ile
şehre gitmek 500-600 Ruble tutuyor. Otel
arac›l›ğ›yla taksi ayarlaman›z daha doğru. Taksi
için 600 88 88’den New Yellow Taksi’yi
(www.nyt.ru) arayabilirsiniz
Al›şveriş
St.Petersburg’da Nevsky Prospekt al›şveriş için
en hareketli cadde. Üzerinde tiyatrolar,
konser salonlar›, sinemalar, müzeler,
kütüphaneler, restoranlar, dükkanlar ve bankalar
var. Önünde Napolyon’u yenen baş kumandan
Kutuzov’un heykeli bulunan Kazan Katedrali
1811’de yap›lm›ş ve Nevsky Prospekt’i süsleyen
eserler aras›nda. Kazan Katedrali’nin karş›s›ndaki
kubbeli bina eskiden Singer şirketine aitmiş. Art
Nouveau tarz›n›n güzel örneklerinden biri olan
bina 1917 Devrimi’nden sonra şehrin en büyük
kitapç›s› olmuş. Anichkov Saray›’n›n çapraz›ndaki
heykellerle süslenmiş bina ise Yeliseyev
Biraderler’in 1903 y›l›nda yapt›rd›klar› dükkan›.
Nevsky Prospekt’in ara sokaklar›nda S›çram›ş
Kanlar Kilisesi ve Puşkin An›t› ile Rus Müzesi’nin
renklendirdiği Sanat Meydan› var. Gogol 4,5 km
uzunluğundaki bu caddeyi “Dünyada Nevsky
Bulvar›’ndan daha rafine hiçbir yer yoktur.” diye
tan›mlam›ş. Görün, bakal›m hemfikir olacak
m›s›n›z? St. Petersburg’dan amber, kürklü
şapkalar, bebekler ve Japonya orijinli matruşka
alabilirsiniz. Matruşka anne anlam›ndaki
Matrena’dan geliyor.
Nerede Yenir?
Magrib Restoran
Nevsky Pr., 84. Tel: 275 76 20.
www.magrib.alliance3.ru
İç dizayn her ne kadar Fas tarz› da olsa yemekler
Avrupa ve Japon mutfaklar›ndan esintiler taş›yor.
Ünlü D.J’lerin çald›ğ› bir gece kulübü ayn›
zamanda.
Le Borshch
11 Nab. Reki Fontanki Tel: 314 00 56
Kalori hesab› yapanlar ve
Rus Mutfağ› sevenler için ideal.
Hermitage Restoran
Dvortsovaya Pl., 8. Tel: 314 47 72.
Aristokrat Rus mutfağ› ilgi alan›n›z içindeyse ve
yemeğe verilen paraya ac›mayanlardansan›z,
deneyin. VIP müşteriler için ayr› salonlar›
bulunuyor. Manzaras› güzel ve canl› müzik var.
Miasorubka
Malaya Morskaya ulitsa, 11 Tel: 1171343
Et ürünleri üzerine uzmanlaşm›ş bu yerde
yapman›z gereken yemeğinizde olmas›n›
istediklerinizi seçmek. Onlar haz›rlay›p servis
ediyorlar,
hem de çok uygun fiyatlarla.
Old Customs
Avrupa mutfaklar›ndan seçmeler için
doğru bir adres.
Russian Ampire
Rus Mutfağ›’n›n değişik lezzetlerini tatmak için.
Nerede Kal›n›r?
Grand Hotel Europe
Mikhailovskaya ulitsa, 1
www.grand-hotel-europe.com
1875 y›l›nda yap›lm›ş binada Dostoyevski’den
Çaykovski’ye birçok ünlü kalm›ş. Şehrin
en lüks hoteli. Kalmasan›z da beş çay›na gidin.
Ruslardan bize geçme semaverden çay için.
Astoria
Bolshaya Morskaya ulitsa, 39 Tel: 313 57 57,
www.astoria.spb.ru
Hitler St. Petersburg’u ele geçireceğine
o kadar eminmiş ki; bu Art Deco binada verilecek
partinin davetiyelerini bile bast›rm›ş.
Radisson SAS Royal Hotel
Nevsky Prospekt, 49/2, www.radissonsas.com
Otel 1730'lardan kalma eski bir bina. 164 odal› ve
merkezi bir konumda.
Alexander House
27, Kryukov Canal Embankment, Tel: 575 38 77,
www.a-house.ru
Bina, 19. yüzy›lda varl›kl› bir aile için yap›lm›ş ve
otel olarak restore edilmiş. 19 odan›n hepsinin
dekorasyonu farkl›.
Moika Kempinski
En üst kat›ndaki Bellevue Restaurant’dan
Hermitaj ve Saç›lm›ş Kanlar Kilisesi’nin güzel
manzaras› var.
HILLSIDER
LIKES
Yüzük
Burcu Okut
54/55/56
Bileklik
Swarovski
Kolye
Swarovski
Mayo
Moeva
Ayakkabılar
Artizen by Ayşe Nil Çağlayan
Timeless
PERSOL
58/59/60
Per il Sole
1917’de İtalyan Giuseppe Ratti’nin ilham› ve dehas›yla
doğan bir efsane... Bir asra mal olmuş zamans›z bir miras...
Dünyan›n en büyük isimlerinin vazgeçilmez tercihi...
Stil ve kaliteyle özdeşleşmiş, tarihin doyumsuz ak›ş›na daima ayak
uyduran ama kimliğini asla kaybetmeyen ikonik bir aksesuar.
Güneşe boyun eğdiren ve tüm gözleri kendine çeviren bir marka...
Persol, 1917 y›l›nda fotoğrafç› ve Berry Optics’in sahibi Giuseppe Ratti’nin önderliğinde doğdu.
Ve böylece Via Caboto’daki küçük bir avluda, uluslararas› bir başar› hikâyesine dönüşen bir efsanenin
temelleri at›lm›ş oldu. Ratti’nin öncelikli olarak pilotlar ve yar›şç›lar›n ihtiyaçlar›n› giderebilmek için
tasarlad›ğ› teknik aç›dan gelişmiş gözlükler, güneş gözlüğü kültürünün temelini att› ve neredeyse bir
as›r öncesinden günümüze taş›nan gözlük modas›n›n öncüsü oldu. Piyasaya sunulduğu tarihten itibaren
sadece 1-2 y›l içerisinde dünya çap›nda tan›nan D'Annunzio, De Pinedo, Ferrarin, Chiron,
Nazzaro, Fangio, Opessi, Bolognini ve Ghersi gibi yar›şç›lar ve tarihe ad›n› yazm›ş pilotlar Ratti’nin
Protector gözlüğünü tak›yorlard›. 1918 Ağustos’unda Viyana’n›n üzerinde tarihi bir uçuş gerçekleştiren
Binbaş› Gabriele D’Annunzio ve 193 saat süren okyanus aş›r› bir uçuşa imza atan
Francesco De Pinedo gibi isimler markaya özellikle dikkate çeken bir ün getirdi. Takip eden y›llarda
gittikçe artan bir üne sahip olan seçkin marka, bugün her Persol gözlüğünde bulunan ve güneşin zararl›
›ş›nlar›na karş› oldukça yüksek bir koruma sağlayan patentli sar›-kahve lensleri icat etti.
Berry Optics’in Protector serisi her meslekten ve kesimden kalite ve tarz arayan herkesi çekmeye
başlarken firma ‘per il sole’ yani ‘güneş için’ anlam›na gelen Persol ismini ald›.
1930’lar ve 40’lar Persol’un bugün sahip olduğu 14 patentin temsil ettiği ve gözlükte
devrim yaratan son derece esnek yay sistemi ve ikonik gümüş oklar gibi teknoloji ve tasar›m alan›nda
tarih yazan buluşlarla doluydu. Takip eden y›llarda Persol her yeni modelinde var olan kal›plar› y›kan ve
yeni trendler yaratan tasar›mlara imza atmakla kalmad›, ayn› zamanda sinema, sanat, ticaret ve bilim
dünyas›ndan pek çok ismin kalbini kazand›. Gözlerini Turin’in tozlu sokaklar›ndaki duman ve kirden
korumak için büyük caml› gözlüklere ihtiyaç duyan tramvay sürücüleri için 1957’de tasarlanan
649 serisi, 1961 y›l›nda sineman›n dev isimlerinden Marcello Mastroianni’nin “Divorce Italian Style”
filminde tarz›n›n ayr›lmaz bir parças› haline gelerek bir efsaneye dönüştü. 1962’de Amerikan pazar›n›
ele geçiren marka, h›zla dönemin en büyük isimlerinin en sevilen aksesuarlar› aras›na girdi.
Greta Garbo ve Steve McQueen gibi efsanevi şahsiyetlerin hem profesyonel, hem kişisel tarzlar›n›n en
belirleyici parças› haline gelen Persol gözlükleri; stil, kalite ve değer arayan pek çoklar› için vazgeçilmez
bir marka olmuştu.
Yaz›: Elmira Gürses
“Cool’un Kral›” olarak bilinen ve 1960’lar ve 70’lerin Vietnam Savaş› sonras› Amerikas›’n›n
en büyük box-office isimlerinden olan Steve McQueen, Thomas Crown Affair (Kibar Soyguncu,
1968) filminde PO 714 serisi Persol güneş gözlükleriyle o kadar özdeşleşti ki, markay› hiç olmad›ğ›
kadar arzulanan bir stil ikonu haline getirdi. Markan›n ve özellikle PO 714 serisinin büyük bir hayran›
olan McQueen, kendi kişisel koleksiyonuna da sahipti ve filmlerinde olduğu kadar özel hayat›nda da
en çok tercih ettiği aksesuar olan Persollerin vazgeçilmezi olduğunu söylemişti. Ehlileştirilmez ruhu,
tutkulu yaşay›ş›, özgürlükçü ve s›ra d›ş› tarz›yla hem dönemine damga vuran hem de asla
eskimeyecek zamans›z bir kültür miras› b›rakan McQueen, Persol’ün ç›ğ gibi büyüyen ününe ün katt›.
Steve McQueen’in ölçüsüz ‘cool’luğu markan›n hiç olmad›ğ› kadar arzulanmas›na öncü oldu.
1980’ler Steve McQueen’in kayb›n› gördüğü gibi, Persol’ün teknolojik yeniliklerini ve ürün kalitesini
hiç olmad›ğ› kadar ileri götürmeye adanm›şt›. Persol’ün tüm dünyada pilot, yar›şç› ve kaşif gibi
güneşin alt›nda miller aşan macerac› ruhlar için tasarlad›ğ› gözlükler en ağ›r koşullarda bile en üst
düzey performans› verecek şekilde devrim yaratan materyallerle yeniden yarat›ld›. Svalbar
Adalar›’ndan Kuzey Norveç s›n›rlar›na kadar yay›lan Paris-Dakar yar›ş›n›n en zor şartlar›nda ve
Pharaohs Rallisi’nin tüm yar›şç›lar›n›n gözlerinde güneşe meydan okudu. Sibirya’da -65° derecede
Rus astronotlar›n paraşütle atlama tatbikatlar›nda onlar› kar körlüğüne karş› korudu. İtalyan gezgin
Enrico Rosso Himalayalar’›n Kun zirvesine t›rman›rken tam 7,000 mt yükseklikte bulutlar›n
üstünden güneşe bakt›ğ›nda gözlerinde Persol güneş gözlükleri vard›. Bu ve “Turkuaz Tanr›ça”
olarak adland›r›lan ve 8.200 mt gibi bir yüksekliğe t›rmanan Cho Oyu gibi onlarca sporcunun eşsiz
deneyimleri ve
bilgi birikimiyle 1990 y›l›nda yarat›lan Persol Sport serisi kendini spora vermiş maceraperestlerin
gözlerini korumaya adand›.
1990’l› y›llar›n baş›nda Persol’un kad›n imaj› İtalyan aktris Ornella Muti’ye emanet edildi. Muti için
takip eden y›llarda inan›lmaz popüler hale gelen zarif 830 modelini tasarlayan Persol, 1994’te bayan
imaj›n› süper model Carol Alt’a teslim etti. Los Angeles’›n seçkin Rodeo Drive caddesinde 1991
y›l›nda aç›lan ilk Persol butiğini 1994’te dünya çap›nda 40 ayr› ülkede aç›lan onlarca butik takip
ediyordu.
Güneş gözlüğü dünyas›n›n Rolex’i olarak görülen Persol’un bir asra yay›lan başar›s›, tart›şma
götürmez bir gerçek. Modellerinin incelikli zarafeti, taviz vermeyen kalitesi ve tarihin en büyük
isimlerinin dokunuşlar›yla efsaneleşen miras›, bugün markay› dünyan›n spor, moda ve sanat
camialar›n›n en çok aranan aksesuarlar› aras›na sokuyor. Bir as›r daha geçse de Persol’un zamans›z
soluğu ve teknoloji ile bilimin sunduklar›n› bir araya getiren rakipsiz mükemmeliyet anlay›ş› güneşe
meydan okumaya devam eden herkesin gözlerini korumaya devam edecek.
Zamanda Yolculuk:
CİHANGİR
62/63/64/65
Yaz› : İpek Çakmak
[email protected]
instagram:/iposhh
Fotoğraflar : Yasin Baran
Zaman zaman değişik isteklerim olduğu doğrudur.
Mesela zamanda yolculuk yapmak isterim ben.
Kulağa hoş geliyor biliyorum. Ama kim zamanda
yolculuk yapabilir ki?
Günümüz dünyas›nda her şeyin değerini h›zl›ca yitirdiğini ve ç›lg›n bir tüketim
toplumunda yaşad›ğ›m› fark ettiğim anlarda gelir bu istek. Bir ka盺 isteği
belki de bunun arkas›nda yatan, kim bilir... Ama bildiğim bir şey var ki; her
istediğiniz anda bir şeylerden kaçmak ya da kurtulmak öyle kolay değil.
Kaçmak isteyip de kaçamamak, o an üstünüze gelen her neyse ondan
kurtulmak isteyip de kurtulamamak... İşte böyle anlarda bana ilk kollar›n› açan
hep Cihangir olur.
Yaln›z kald›ğ›m anlarda bile bana kendimi yaln›z hissettirmeyen o s›cakl›ğ›,
önünden geçtiğim binalara ait yaşanm›şl›klar›n verdiği o zamans›zl›k hissi,
sokaklarda yürürken gördüğüm insanlar›n bir yere koşturmadan, bulunduklar›
an›n tad›n› ç›kartt›klar›n› fark ettiğim o an, bildik ya da yeni aç›lan mekanlara
girdiğimde karş›laşt›ğ›m o tatl› heyecan... Tüm bunlar beni tekrar tekrar
Cihangir’e sürükleyen sebeplerden sadece birkaç›...
Birlikte Cihangir sokaklar›nda küçük bir gezintiye ç›kmadan önce, eski ve s›cak
bu semtin tarihine bir uzanal›m; Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan’›n
çocuklar›ndan biri olan Şehzade Cihangir -isminin anlam› dünyay› fetheden
olmas›na rağmen- hayat bu ya, fiziksel engelli olarak doğmuş bir çocuktur.
Hep bu yüzdendir ki; çevresindekiler ve kardeşleri taraf›ndan alay konusu
olmuştur. Baz› rivayetlere göre, kendisinin bu yaklaş›mlara dayanamay›p
intihar ettiği söylenir. Kanuni diğer oğlu Şehzade Mustafa’y› öldürmüş olman›n
verdiği derin ac›y› atlatamazken, bir de üzerine sevdiği ve geriye kalan tek
çocuğu olan Cihangir’in ölüm ac›s›yla sars›lm›şt›r. Ac›s›n› dindirmek için bir
semt kurarak oğlunu yaşatmak ad›na bu semte Cihangir ad›n› vermiştir. Böyle
hüzünlü bir hikâyeye sahip olan semt, günümüzde pek keyifli sohbetlere,
eskimeyen dostluklara, nice yeni ve güzel başlang›çlara ev sahipliği
yapmaktad›r.
Gelin şimdi birlikte Cihangir sokaklar›nda biraz gezinelim.
Güne Akarsu Sokak’ta başlamay› severim ben. Journey’nin lezzetli,
sağl›kl› ve taze g›dalarla haz›rlad›ğ› farkl› kahvalt› seçeneklerinden biri veya
birkaç›yla güne keyifli bir başlang›ç yapmak her zaman iyi bir tercihtir
benim için. Adeta evimde gibi hissettiğim o abart›s›z dekorasyonu ile bazen
dostlar›mla birlikte bizi ağ›rlar Journey, bazen de bir tek beni.
Ofis d›ş› çal›şmak için biçilmiş kaftan... Fonda insan› sürükleyen notalar ile
bütün gün çal›şm›ş gibi hissetmezken zaman›n nas›l geçtiğini anlamam
Journey’de... Elbette günün ilk kahvesi Kronotrop’ta içilir. 3. Dalga Kahvecilerin
İstanbul’daki öncülerinden olan Kronotrop’ta kaliteli ve leziz kahvelerimi
içerken bir yandan çal›şmaya devam ederim. Gün içinde ac›kma halleri
başlad›ğ›nda yöresel tatlar sunan Datl› Maya’ya yolum düşer. Her şey doğal ve
ev yap›m›d›r burada. Çeşitli yöresel peynir ve otlarla haz›rlanarak taş f›r›ndan
s›cac›k ç›k›p gelir lezzetli pideler masalara. Çok sevdiğim çocukluk
günlerimden kalan
Eski – yeni bir şeyler keşfetme hevesiyle biraz da sokaklara atar›m kendimi.
Cihangir’deki nostaljik detaylardan biri de, karş›m›za ç›kabilecek y›llar
öncesinden günümüze gelmiş kuaförlerdir. Kuaför olmak bile bir başkad›r
Cihangir’de. Sokaklarda minik sürprizler karş›lamaya devam eder beni. Look
Left de bunlardan biridir mesela. Ufak ad›mlarla yokuşu inerken birden sar›
tabelas›yla karş›lay›verir. Birkaç güzel parça k›yafet bulma heyecan›yla raflar›
kurcalamaya başlar›m. Al›şverişin her hali güzel ne yapal›m!
Cihangir’de hangi sokakta olursam olay›m ayaklar›m bir süre sonra beni
yavaşça Manuel Deli & Coffee’ye doğru sürükler. Evet, doğru duydunuz, hem
şarküteri hem de 3. Dalga bir kahveci kendisi. Kahve molalar›m için son
zamanlardaki en keyifli mekân›m da diyebiliriz. Dostlarla veya yaln›z giderim,
Altan’›n sohbeti olduktan sonra gerisi teferruat. Ekşi maya ile 1 gün boyunca
mayalanan hamurun dolapta 2 gün bekletilmesinin ard›ndan, üzerine leziz
şarküteri reyonundan konulan çeşitli füme et veya peynirlerle haz›rlanan Tava
Pizzas›n› yemeden ayr›lmam Manuel’den. Unutma İpek! Şarküteri reyonundan
seçimlik bir şeyler ve ev yap›m› reçeller almadan eve dönmek yok!
Cihangir’de günün her saati ayr› güzeldir. Hafiften hava kararmaya
başlad›ysa eğer, buluşma noktas› bellidir. Ad›n› Susam Sokak’tan alan
Susam Cafe’ye koşar ad›mlarla giderim. Anneannemin salonundaym›ş›m kadar
rahat hissettiğim Susam’da, menüdeki birbirinden leziz yemeklerle
boğuşurum. Yan›nda f›r›nlanm›ş kök sebzelerin eşlik ettiği ›zgara somon s›kça
akşamlar›m› keyiflendirir. Çok da karş›m›za ç›kmayan mahalle bar›
konseptinde, herkesin birbirini tan›d›ğ›, uzun sohbetlerin asla bitmediği ve k›sa
süre önce Brüksel’e yerleşen sevgili dostum Hakk› ile buran›n bizde ayr› bir yeri
olduğu için san›r›m, Susam’a olan karş›l›ks›z sevgim kolay kolay bitmez. Olur da
dostlarla meyhane keyfi yapmak istemişsek, istikamet Jash olur. Küçük, ev
s›cakl›ğ›ndaki ortam›nda pek çeşitli mezelerle birlikte rak›lar peşi s›ra gider.
Unutulan İstanbul lezzetlerini hak ettikleri özenle müşterilerine sunmak,
müşterilerini İstanbul ile farkl› bir aç›dan tan›şt›rmak, bir anlamda İstanbul’un
mutfağ›na sokmak şeklinde aç›klar Jash varoluş amac›n›.
Son zamanlarda keyifli sofralar› b›rakmak için hakl› bir sebebimiz var,
Geyik Coffee Roastery & Cocktail Bar. Kahve ile bir başka konsepti
harmanlayan Geyik, isteyenlere kahve isteyenlere leziz kokteyller sunar.
Arkadaş›m›n mekân›na gider gibi giderim buraya. Çünkü her zaman o s›cakl›k
ile karş›lan›r›m. “Her Zamankinden” diye adland›r›lan ve adeta bağ›ml›s›
olduğum bu kokteylin içinde neler olduğu ise bir s›r. Ancak küçük bir ipucu
isterseniz eğer, tek bildiğim içinde rak› olduğu... Kulağa değişik geliyor
fark›nday›m. Ama rak› sevmeyene rak› sevdirir bu kokteyl diyorlar, yorum size
kalm›ş.
Ve günü Akarsu Sokak’ta bitirmeyi severim ben. Sahip olduğu tarihi dokunun
korunduğunu hissetmenin ve burada yaşayanlar taraf›ndan bu s›cak mahalleye
çok iyi bak›ld›ğ›n› bilmenin huzuruyla ayr›l›r›m Cihangir’den...
Haf›zalarda ya da şansl›ysak fotoğraflarda yaşatt›ğ›m›z an›lar gibi semtleri ya
da şehirleri de yaşatt›ğ›m›za inan›r›m ben. Cihangir’i tarihi yap›s›n› bozmadan
ve gelecek nesillere güzel an›lar yaşamalar› için b›rakabiliyorsak eğer,
asl›nda bir nevi herkes için zamanda yolculuk f›rsat› sunuyoruz diye
düşünüyorum. Her f›rsatta dost s›cakl›ğ›ndaki Cihangir’e yolunuzun düştüğü,
en mutlu haberleri ald›ğ›n›z keyifli günler sizin olsun.
2
Şapka, Elbise, Ayakkabı, Çanta
Gucci
ART
INTERNATIONAL
2014
Bak bak yine doyamayacağ›z...
68/69/70
Yazı: Uğur Yüksel
Y›l›n sanat olaylar›ndan ArtInternational’›n
ikincisi 26-28 Eylül tarihlerinde Haliç Kongre
Merkezi’nde gerçekleşecek. İstanbul’un en
prestijli uluslararas› sanat fuar› ArtInternational,
bu y›l da bak bak doyamayacağ›m›z işleri
İstanbul’a getiriyor.
Geçen y›l›n en önemli sanat olaylar›ndan biriydi
ArtInternational. İstanbul’da ne zamand›r
hasret kald›ğ›m›z, d›şar›da oluyor da bize niye
nasip olmuyor dediğimiz bir güzelliğin ayağ›m›za
kadar gelmesiydi hatta. Seçkin galerilerden
oluşan program›, Haliç Kongre Merkezi’nin
etkileyici güzelliği ve bak bak doyamad›ğ›m›z
işleriyle ArtInternational, sonrakini heyecanla
beklediğimiz bir fuar oluverdi.
Neyse ki ikincisine çok az bir zaman kald›.
Yaz bitecek ve şehre geri döndüğümüzde,
ArtInternational bizi b›rakt›ğ› yerde bekliyor
olacak. 26-28 Eylül tarihlerinde yap›lacak fuar bu
y›l bizi yenilikler ve sürprizlerle karş›lamaya
haz›rlan›yor. Geçen y›l Haliç’e bakan teras›nda
gözümüzü alamad›ğ›m›z yerleştirmeler bu y›l da
devam edecek. Yakalama şans›na ermişler
hat›rlayacakt›r; ArtInternational’›n İstanbul’da
tan›k olduğumu
diğer fuarlardan daha ferah oluşu dikkat
çekiciydi. Genç ve yetenekli mimar Erhan Patat’›n
tasar›m›yla yarat›lan fuar alan›, hem işleri daha
rahat görebilmemize, hem de y›ğ›nlar aras›nda
boğulmadan, ferah ferah gezmemize
olanak sağl›yordu.
Bu y›l da yine Patat tasarl›yor fuar›, ki bu çok
güzel bir haber. “Haliç Kongre Merkezi harika bir
terasa sahip ve iç alan›nda da aç›k, ›ş›kla dolu bir
his yarat›yor. Sanat, özgürlükle eşanlaml›d›r ve
ben de fuar›n tasar›m›nda bunu yans›tmak
istiyorum” diyen Patat, az önce de söylediğim gibi
Haliç Kongre’nin alan›n› daha da genişletecek ve
bu y›l sosyal alanlara daha çok odaklanacak.
Cragg ve Fabre de ArtInternational’da
Fuar yine dar ve seçkin bir programla ç›kacak
karş›m›za. Şimdiden kulağ›m›za çal›nan galeriler
bile heyecan›m›z› yükseltmeye yetti bile. İngiliz
galeri Berloni, Filistinli sanatç›lar Steve Sabella
ve Hani Zurob’un son dönem çal›şmalar›n›
getiriyor fuara. Daha önce sergilediği pullarla
bölgedeki savaşa dikkat çeken Sabella’n›n, bu
kez Kudüs’teki duvarlardan toplad›ğ› parçalarla
bar›ş umudunu yinelediği işlerini heyecanla
bekliyoruz.
Almanya’dan Circle Culture’›n sanatç›lar›ndan
Clemens Behr, kamusal alanlara yerleştirdiği
işlerle tan›n›yor. Bulunmuş objelerle yapt›ğ› ve
origami tekniğini and›ran 2 ya da 3 boyutlu
çal›şmalar›yla sokak sanat›na heykeli dahil eden
Behr’in Haliç Kongre Merkezi’nde sergilenecek
işlerini gerçekten de merak ediyoruz. Belçikal›
ünlü galeri Deweer’›n koleksiyonundan özellikle
iki isim ise nabz›m›z› şimdiden hareketlendiriyor:
1988 Turner Prize ödüllü İngiliz heykelt›raş Tony
Cragg ile son y›llar›n en tart›ş›lan isimlerinden Jan
Fabre’nin işlerini görecek olacağ›m›z için
sab›rs›zlan›yoruz.
Fabre’yi 2002 y›l›nda Kraliyet Ailesi taraf›ndan
aç›l›ş› yap›lan Brüksel Kraliyet Saray›’n›n
salonlar›ndan biri olan “La Salle des Glaces”›n
tavan›n› bok böcekleriyle kaplayan sanatç› ve
seyircilerin salonu söylenerek terk etmelerine
neden olan oyunlar›n yazar› olarak hat›rl›yor
olmal›s›n›z.
ArtInternational’›n Türkiyeli galeriler seçkisi ise
yine titizlikle yap›l›yor. Bir kez daha en iyilerin bir
araya geleceği bu y›l, Rampa’dan Gülsün
Karamustafa, Canan ve Ahmet Oran, Galeri
Mana’dan da Murat Akagündüz, Sarkis, Rana
Begum gibi çağdaş sanat›n önde gelen isimlerinin
işlerini izleyeceğiz.
Fuar›n dikkat çeken bir diğer yönü de seçkin
koleksiyonuna eşlik eden konuklar› elbette.
Geçen y›l, sinemadan edebiyata pek çok ünlü
sanatç›n›n yan› s›ra iş dünyas›ndan önemli
isimleri ağ›rlayan fuara, yurt içinden ve yurt
d›ş›ndan önemli koleksiyonerler de büyük ilgi
göstermişti. Ve sadece 3 gün süren fuar›n
finalinde elde edilen gelir 6 milyon avroyu
geçerek, ilk kez düzenlenen bir fuar için oldukça
büyük bir başar› elde etmişti.
Evet, geçen y›l tad› damağ›m›zda kalan
ArtInternational sanat fuar›n›n ikincisi için
tarihler 26-28 Eylül, adresimiz de Haliç Kongre
Merkezi.
Bu tarihleri şimdiden ajandan›za kaydedin,
yine çok konuşulacak y›l›n sanat olaylar›ndan
birine haz›r olun.
Detayl› bilgi için:
www.artinternational14.net
Yaz›n En Serin Aktivitesi, Su Severlerin Gözdesi:
YÜZMENİN
TA KENDİSİ!
72/73/74/75/76
Yaz›: Özlem Yücelener
Fotoğraflar: Kaan Verdioğlu
www.kaanverdioglu.com
Şimdi hemen gözünüzü kapay›n
ve hiç düşünmeden k›zg›n
kumlardan serin sulara atlay›n!
Sonra biraz k›y›dan aç›l›n,
üç kulaç at›p bir nefes al›n,
biraz dal›n ç›k›n ve yüzünce
nas›l iyi hissettiğinize bir bak›n!
Sabahlar› daha yüzünüzü y›kamadan havuza
koşar ad›m gittiğiniz, herkes uyurken sizin kulaç
att›ğ›n›z, kafeinle değil klorla ay›ld›ğ›n›z, güne
yüzmenin dayan›lmaz hafifliğiyle başlad›ğ›n›z,
s›radan bir günü herkesten 2.5 km önde
tamamlad›ğ›n›z, hatta bu uğurda sabahlar› doğan
güneşle birlikte uyand›ğ›n›z bir hayat tarz›n› hayal
edin. Korkar›m bu rutin, kulağa geldiği kadar
ütopik değil. Hatta bunlar› yap›p, hala
süperenerjik olman›z da hiç uzak değil.
Yüzme, günümüz Türkiyesi’nde genellikle, sadece
yaz mevsimi ve tatil keyfi ile özdeşleştiği için hala
sezonluk bir aktivite olarak görülebiliyor.
Oysa ben dahil, yüzmeyi sezonluk değil bir hayat
tarz› olarak görebilenler de var. Bize göre yüzme;
uyumak, yemek yemek, su içmek kadar temel bir
aktivite, hatta aktivitenin ötesinde doğal bir
ihtiyaç neredeyse. Yüzmenin ihtiyaç olarak
hissedilmesini, ne doktorlara ne mühendislere
k›sacas› kimselere aç›klatmaya gerek kalmadan
yüzmeyi genlerle nesilden nesile geçen bir
al›şkanl›k; tedavisi mümkün olan modern bir
hastal›k olarak tan›mlayabiliriz, güreşten daha
estetik bir atasporu olarak da gururla
tan›tabiliriz.
Yüzme nas›l atasporu oluyor derseniz, tarihte
biraz geriye gidebiliriz. Biz Türkler’in yazl›k
sitelerin havuzlar›nda, otellerin teraslar›nda,
Kilyos’un dev dalgalar› aras›nda, Pampelonne’nin
kilometrelerce uzayan kumsallar›nda,
havuz partileriyle ünlü Vegas’ta ya da Tarabya
Sahili’nde olduğu kadar M.Ö 9000’lerde de daha
Orta Asya’ya göç etmeden orada bulunan göller
ve nehirlerde yüzdükleri bilinmekteymiş.
Halbuki etrafta bizi serinletecek onca havuz,
onca deniz varken, yüzme sporu istisnas›z
herkesi birer üçgen vücutlu Yunan Heykeli’ne
çevirebilecekken, dünyada onca yar›ş
düzenlenirken, her y›l onca şort-mayo-bikini
modeli üretilirken, yüzme s›radan insanlar›
Michael Phelps, Natalie Coughlin olmaya
imrendirirken, yüzmeye olan bu ilgisizlik
neden hala?
Havuzlar, art›k Las Vegas’›n parti
ortamlar›nda k›zl›-erkekli, bolca baklaval›
şovlar başlay›nca, içinde yüzmek bir yana dursun,
çekilen “selfie”lerde sadece görsel şölenin bir
parças› olarak dekor amaçl› kullan›l›yor olsa da
neyse ki, yüzme sporu unutulmam›ş, bir şekilde
Uygurlar’dan günümüz Vegasl›lar’›na
kadar yolunu bulmuş.
Yurt d›ş›nda okurken okul tak›m›mla yüzdükçe
ve Türkiye’ye döndüğümden beri
etraf›mdakilerle konuştukça gözlemlediklerime
göre,
Türkiye’de yüzme al›şkanl›ğ›n›n henüz yer
edinememesinin ve düzenli yüzmenin kişilerin
gözünde büyümesinin alt›nda yatan baz›
önyarg›lar var.
Bugün “pool party selfie”lerinin Instagram’a
düştüğü kadar, bir zamanlar da Asur
savaşç›lar›n›n düşmandan kaçmak için yüzerek
geçtikleri nehirde att›klar› kulaç stilleri Asur
kabartmalar›na konu olmuş. Bu kabartmalar da
2012’de Londra’daki British Müzesi’ne bile
konmuş.
Bu önyarg›lara sebeplere örnek vermek
gerekirse; mesela genellikle havuzlardaki hijyen
endişesi, stil yüzerken kafan›n tamamen suda
olmas›n›n garipsenmesi, k›zlar›n havuz sonras›
saç kurut“ama”ma meselesi, ›slanmak zorunda
olunan bir sporun daha fazla vakit kaybettirdiği
düşüncesi, spor sonras› duşu havuzda almaya
üşenilmesi ve yüzmenin üşütme etkisi
olduğunun zannedilmesi.
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde,
bir varm›ş bir yokmuş, ağaçlar orman olmuş,
denizler kumla dolmuş. Eskiden insanlar sudan
gelir, suya gidermiş. Gel zaman git zaman sular
çekilmiş, dağlar duman olmuş, ormanlar yok
olmuş. Gün gelmiş insanlar doğaldan yorulmuş,
yapaya koşmuş, yüzme tarih olmuş, yüzmenin
yerini güneşlenme al›p, denizin yerini havuz
doldurmuş. Durum hal bu olunca, yüzme de
unutulmaya yüz tutmuş.
Bunlar yüzmenin Türkiye’de var olan alg›s› ve
hatta biraz da yan›lg›s›, belki de biraz kültürel
şartlanman›n birer parças›. “Karş›ya yüzsem
Yunanistan, aşağ›ya yüzsem ç›kar›m K›br›s’tan”
diyebileceğimiz, etraf› denizlerle çevrili bir
Akdeniz ülkesinde yaş›yorken, neden yeterli
say›da dünya yüzücüsü ç›kam›yor bu ülkeden?
Olimpiyatlara yollad›ğ›m›z yüzücülerin atletlere ve
güreşçilere göre daha az olmas›n› belki yukar›da
sayd›ğ›m›z bu sebeplerle ve en k›sa haliyle
Türkiye’de bu alg›y› değiştirmek için yap›lan tesis,
yat›r›m ile eğitim ve tan›t›m için ayr›lan paran›n
yetersizliğiyle aç›klayabiliriz.
Yüzmeye dair alg›n›n değişmesi için, belki de
sporcular›n kendilerini emniyette hissettiği
cankurtaran› bol havuzlar›n daha çok yap›lmas›
gerekebilir, yüzmenin bilinmeyen gerçekleri bu ve
benzeri yaz›larla gün yüzüne ç›kar›labilir,
yüzmeye dair şaş›rt›c› gerçeklerle, doğum gününde
hediye edilen bir mayo ve boneyle akl›ndan hiç
yüzmek geçmeyenlerin bir anda kendilerini suda
bulmalar› sağlanabilir.
Yak›n gelecekte bunun h›zl› bir şekilde olmayacağ›
gerçeğiyle moralimizi bozmak yerine, yaz›n en
rahat yapabileceğiniz en serin sporla yak›ndan
tan›şabileceğiniz, belki de hiç ummad›ğ›n›z kadar
iyi bir yüzücü olabileceğiniz,bir sporla hayat›n›z›
değiştirebileceğiniz ve kendinize yenilik
katabileceğiniz bu yaz›ya odaklanabiliriz.
Özlem Öneriyor;
• Yüzmeye başlamak için havuzlar›
uzaklarda aramaya gerek yok. Şehrin ortas›nda
olimpik olmasa da kulaç atabileceğiniz,
hijyenik tesisler mevcut. Ayr›ca Hillside
City Club-İstinye ve Trio’nun havuzlar›nda
sizinle ilgilenecek eğitmen de çok.
• Yüzmeden k›sa zamanda çok verim almak için
yüzme eğitmenlerinden bir program
ç›karmas›n› isteyin. Yüzmeye ilginizi canl›
tutmak için de el paleti, ayak paleti, pull boy,
kickboard gibi yüzme ekipmanlar›n›
program›n›za dahil edin.
• Yüzmeyi görsel haf›zan›zla takip etmek
isterseniz, Hillside’in Instagram’da paylaşt›ğ›
fotoğraflarla yetinemezseniz, ilham almak için
Michael Phelps’i (@M_Phelpss00) elbette
tek geçerim ama diğer dünyaca ünlü olimpik
yüzücülerden Ryan Lochte (@ryanlochte),
Nathan Adrian (@nathangadrian), Natalie
Coughlin (@nataliecoughlin), Jessica Hardy
(@hardyjessica) ve Missy Franklin
(@MissyFranklin88)’i de şiddetle
tavsiye ederim.
• Share Your Favorite Swim Memory
#SummerFeeling, Share your #SwimStories,
#LoveSpeedo gibi sosyal medya
kampanyalar›nda post ettiğiniz fotoğraflarla
yer alabileceğiniz, tüm olimpik yüzücüleri tek
bir katalogda bulmuşcas›na içinde turlamaktan
kendinizi alamayacağ›n›z Speedo International
(@speedo) ve Speedo USA (@speedousa)
hesaplar›na da göz gezdirmenizi tavsiye
ederim.
• Hem kendinizi yüzmeye
heveslendirebileceğiniz, hem de sizi görenleri
imrendirebileceğiniz mayo modelleri için
kesinlikle Speedo’ya öncelik verin derim.
• İşe gitmeden önce yüzenlerdenseniz,
klor kokulu saçlar›n›z›n CEO’ya olan
sunumunuzun önüne geçmemesi için
şampuanla idare edemezseniz,
iki kat parfüm s›kmay› deneyin.
• İş ç›k›şlar› oldukça kalabal›k olan havuzda,
kulvarda tek olmay› hayal edenlerdenseniz,
ya sabah çok erken gidin, ya da kapan›şa yak›n
saat aral›ğ›n› deneyin. Kulvarda tek olmad›ğ›n›z
için ise yüzmekten asla vazgeçmeyin.
Hillside City Club - Trio Eğitmenlerinden Sarp
Barlas Altunay Tavsiye Ediyor;
• Yüzerken dehidrasyona bağl› kramp
yaşamamak için, yüzmeden önce ve sonra
veya esnas›nda en az yar›m litre su için.
Yüzmeden sonra kaybettiğiniz s›v›lar›
yerine koyana kadar da kafein içeren
s›v›lar ve alkol tüketmeyin.
• Yüzmeden sonra kaybettiğiniz enerjiyi
yerine koyabilmek için ise karbonhidrat
ağ›rl›kl› beslenin; karbonhidrat
diye de koca bir
tabak pilav tüketmeyin. Ald›ğ›n›z
karbonhidrat›n hemen kaslar›n›za
erişebilmesi için bununla birlikte yağ
içeren yiyecekler yemeyin.
• Yaz›n hem deniz hem havuzda suya
girmeden en az 30 dk. önce güneşten
koruyucu bir krem sürmeyi unutmay›n,
havuza veya denize girmeden mutlaka
duş al›n ve ç›kt›ktan sonra da klor ve
tuzdan kurumamas› için nemlendirici
sürmeyi atlamay›n.
Bunlar› Bilmeyi İsteyebilirsiniz;
• Michael Phelps’in ad›na aç›lm›ş
43 Instagram hesab› olduğunu, 12 yaş›ndan
19’a kadar haftada 7 gün 80 km, 19 yaş›ndan
sonra haftada haftada 6 gün, günde 4 ayr›
seans antrenman yapt›ğ›n› ve günlük
12.000 kalorilik diyet uygulad›ğ›n›
• Natalie Coughlin’in University of California
Berkeley’de Psikolojiden mezun olduğunu,
en sevdiği menünün kendi yapt›ğ› ev
makarnas›
ve şaraptan oluştuğunu
• Derya Büyükuncu’nun 1994 y›l›nda
Amerika’da “Y›l›n Yüzücüsü” ünvan›n› elde
ettiğini ve Amerika’da dünyaca ünlü
“Swimming World” dergisine kapak olan ilk
ve tek Türk sporcu ve yüzücü olduğunu
• 14. FINA (Uluslararas› Yüzme Federasyonu)
Şampiyonas›’n›n Aral›k 2012 ‘de İstanbul
Sinan Erdem Spor Salonu’nda gerçekleştiğini
ve Ryan Lochte’nin 100 ve 200 mt. de
dünya rekoru k›rarak şampiyon olduğunu
• Speedo’nun #ArtofTheCap kampanyas›yla
5 olimpik yüzücünün (Nathan Adrian,
Nathalie Coughlin, Ryan Lochte, Dana Vollmer
ve Cullen Jones) imzas›n› taş›yan kendi
tasar›mlar›n› Aral›k 2013’te s›n›rl› say›da
üreterek sat›şa sunduğunu
• Speedo’nun kurduğu PaceClub sayesinde
dashboard’u takip ederek, hedefinize göre
haz›r antrenman programlar›ndan
faydalanabileceğinizi
• 1 saat tempolu yüzmenin ortalama
500 kalori harcatt›ğ›n›
• Yüzme için ideal su s›cakl›ğ›n›n 22-24
derece olduğunu
• Hayattayken yapmak istediğiniz 1001
maddelik listenizde Triathlon’a kat›lma
gibi bir hedefiniz varsa, şimdiden yüzme
antrenmanlar›na başlaman›zda fayda olduğunu
ya da tam tersi iyi yüzüyorsan›z ama
sadece yüzmeyle yetinmek istemezseniz
Triathlon’a bile kat›labileceğinizi
• Uluslararas› yar›şlar uğruna seyahat etmeyi
göze alacak olursan›z, 2014 sezonu içinde
FINA World Masters Championships için
27 Temmuz – 10 Ağustos aras› Montreal’de;
FINA Swimming World Championships için
27-28 Ağustos’ta ve ayn› organizasyonun
25 mt. şampiyonluğu için 3-7 Aral›k’ta Doha’da
olmay› isteyebileceğinizi
• Yaş›n›zdan bağ›ms›z olarak hala bir yar›şç›
olabileceğinizi gösterebileceğiniz veya
izleyerek bile keyif alabileceğiniz yar›şlardan
baz›lar›n›n; Masterlar Yüzme Yar›şlar›,
Corporate Games, Boğaziçi K›talararas›
Yar›şlar› olduğunu
• Amerika’daki yaş›tlar›n›za göre derecenizi
karş›laşt›rmak için, 70 yaş›n bile yaşl›
say›lmad›ğ› FINA Masters World Records
sonuçlar›na göz atabileceğinizi
• Yüzme verimliliğinizi havuzun ebatlar›ndan
bağ›ms›z olarak, att›ğ›n›z kulaç say›s›yla
yüzdüğünüz saniyenin toplam›ndan oluşan
Yüzme Golf Skoru’yla (YGS) ölçebileceğinizi
• 2014 y›l› içerisinde yer alacak yüzme yar›şlar›n›
takip edebileceğiniz tek bir site olmad›ğ›ndan;
İstanbul Yüzme Temsilciliği, Türkiye Yüzme
Federasyonu ve Master Yüzme’nin sitelerini
ayr› ayr› takip etmeniz gerektiğini
• Lisansl› ve lisanss›z kat›labileceğiniz çeşitli
yar›şlar olsa da bağl› olduğunuz Gençlik
Hizmetleri ve Spor İl Müdürlükleri’ne müracaat
ederek lisans alman›zda fayda olduğunu
• Yüzmenin güce değil tekniğe dayal› bir spor
olduğunu; ve yüzmenin kaslar›n›z›n %94’ünü
çal›şt›ran bir spor olmas› sebebiyle sinir
sistemine etki yapan en önemli sporlardan
biri olduğunu
• Suda yapt›ğ›n›z her hareketin verdiği rehavet
ve/veya canl›l›k hissinin, asl›nda sinir
sisteminizin rahatlad›ğ›n› gösterdiğini
• Yüzmenin kara sporlar›ndaki dengi olan
yürüyüş, koşu, bisiklet gibi diğer kondisyon
sporlar›n›n aksine, yüzerken eklemlere
yük binmediği için yaşl›l›kta dahi yap›labilecek
en uzun soluklu sporlardan biri olduğunu
• Yüzmenin bir denge sporu olmas› sebebiyle
kad›nlar›n vücutlar›ndaki kas ve yağ dağ›l›m›n›n
erkeklere göre daha dengeli olduğu için
yüzmede kad›nlar›n daha avantajl› olduğunu
• Yüzmede esnekliğin önemli olmas› sebebiyle,
erkeklere göre daha esnek ve daha pürüzsüz
vücutlu olan kad›nlar›n erkeklere göre yine daha
avantajl› olduğunu
Her sporun herkesi eşit derecede iyi
hissettirmediği bir gerçek.
Sporu iyi hissetmek için yapt›ğ›n›za göre,
sürdürülebilirlik aç›s›ndan hangi spor daha çok
keyif veriyorsa ve size daha çok hitap ediyorsa
ona devam edeceksiniz elbette ama bu yaz›dan
sonra yeni bir branş› denemek için önyarg›lar› bir
kenara at›n, mutlaka bir f›rsat yarat›n ve
kendinizi suyun enerjisine ve size vereceği
dinginliğe bir kez bile olsa b›rak›n.
Yüzmeden önce ve yüzdükten sonra 2 “siz”
aras›nda oluşacak 7 farka bak›n ve haftal›k spor
program›n›z› bu değişimi hesaba katarak yap›n.
Uzun laf›n k›sas›, her nerede yaş›yor ve
yaşat›l›yorsan›z daima sporla kal›n!
2014 YAZ
TRENDLERİ
78/79/80
2014 Yaz trendleri aras›nda
en dikkat çeken,
tasar›mlardaki sanatsal
etkiler. Chanel'deki f›rça
darbeleri, Celine'deki grafik
ve grafiti benzeri bask› ve
desenler ile Prada'daki
portreler sezon modas›n›n
en önemli ilham›n›n sanat
olduğunu gösterdi.
Metalik renkler özellikle koyu doreler,
parlak lameler, bronz ve bak›rlar ile birlikte
mavi,
pembe ve yeşilin metalik tonlar› gerek jakar ve
brokar kumaşlarda, gerekse plise ve transparan
kumaşlarda olsun yaz›n en parlak trendi olarak
yerini al›yor. Beyaz her zaman olduğu gibi
sezonun gözdesi. Beyaz pantolon-ceket
tak›mlar,
tek omuz elbiseler ve tulumlar bembeyaz
bir yaz› müjdelerken, kimi zaman siyah›n beyaza
eşlik ettiği tasar›mlarla bu en sevdiğimiz ikiliyi
de bolca görüyoruz. Siyah-beyaz çizgi ve
puantiyenin d›ş›nda daha grafik desenler de bu
trendin uygulama alan›nda.
Dantel yine sezonun en romantik trendi olma
özelliğini elden b›rakm›yor. Desenli danteller ve
renk bloklar› dikkat çekerken pembe, k›rm›z› ve
pastel tonlar› dantelin bu sezon öne ç›kan renk
tercihleri oluyor. Denim kumaş bu sezon farkl›
tasar›m uygulamalar›yla s›n›rlar› zorlarken
denim üzeri desen ve bask› çal›şmalar›, kapitone
denimler s›kl›kla görülüyor. Denim kumaş bu
sezon al›şt›ğ›m›z jean kullan›m›n›n aksine seksi
elbiseler, ceketler ve eteklerle özgürlüğünü ilan
ediyor. Özellikle Balmain ve Barbara Bui
koleksiyonlar›nda denim kullan›m›na yer
vermesiyle dikkatleri üzerine çekiyor.
Son birkaç sezondur taş, pul ve payet
işlemeleriyle dikkat çeken tasar›mlar bu sezon
daha sportif kesimlerde de kullan›l›yor. Spor
formlu k›yafetlerde kullan›lan bu işlemeler
tasar›mlara couture soluğu kat›yor. Emilio
Pucci'de Mary Katrantzou'ya, Marni'den
Prada'ya pek çok marka taş, pul ve payet
işlemelerle haz›r giyim koleksiyonlar›n›n
haute-couture hissini artt›r›yor.
Yazı: Mert Aslan
Moda Editörü ve Stil Dan›şman›
Son y›llarda yaz-k›ş demeden görmekten b›kmad›ğ›m›z çiçek desenlerinin d›ş›nda bu sezon en çok
3D çiçekler bahar ruhunu yans›t›yor. 3 boyutlu çiçekler özellikle elbiselerde ve üst gruplarda kullan›larak
romantik bir kad›ns›l›ğ› vurguluyor.Tropik ve etnik desen uygulamalar› da sezonun en dikkat çekenlerinden.
Dilediğiniz gibi kar›şt›rabileceğiniz gibi isterseniz siyah, beyaz ya da kobalt ve turuncu gibi tonlarla
kombinleyerek kullanabilirsiniz. Etro'nun tribal etkili koleksiyonu sezonun gözdelerinden.
Yaz sezonu elbette parlak renklere de kucak aç›yor. Limon sar›s›, zümrüt yeşili, kobalt mavisi ve
Krishna turuncu dediğimiz koyu mandalina turuncusu en dikkat çeken renkler. Parlak renklerden uzak duranlar
için pudra, gök mavisi, mint yeşili, soluk sar›, lila ve pembeler de ince dokulu kumaşlarla yaza huzurlu
bir hava kat›yor.
Egzotik deri çantalar, mücevher ve alt›n (gerçek ya da sahte) aksesuarlar, püsküller, inciler, has›r aksesuarlar,
zincir sapl› çantalar, s›rt çantalar›, 70'leri an›msatan heybe çantalar, uzun deri kemerler, beli vurgulayan
incecik kemerler, büyük kelepçe bileklikler, iri taşl› küpeler, büyük halka küpeler, terlik benzeri topuklu
ayakkab›lar,
yüksek dolgu topuklar, arkas› aç›k ayakkab›lar, sivri burunlu ayakkab›lar ve spor ayakkab› modelleri
sezonun dikkat çekenleri.
Plaj Ş›kl›ğ›
Söz konusu plaj ş›kl›ğ› olduğunda, trendler bir yana, vazgeçilmez klasik stillere değinmemek olmaz. Her kad›n›n yaz
gard›robunda mutlaka olmas› gereken siyah mayo ya da üçgen bikiniyi oversize bir beyaz gömlek (ya da
kocan›z›n/sevgilinizin beyaz gömleği) ile kombinleyin. Bu en sevdiğimiz görüntü çabas›z olduğu kadar da elegan. Bir diğer
sevdiğimiz görüntü ise Yves Saint Laurent etkisindeki kaftanlar. Etnik tak›lar ve alt›n rengi zincirlerle
kombinleyebileceğiniz kaftanlar› seçerken ister siyah, kiremit ya da bej tonlar›n›, isterseniz etnik desenleri tercih
edebilirsiniz.
Olmazsa Olmaz
Yaz gardırobunuzda mutlaka Picasso'dan Coco Chanel'e, Audrey Hepburn'den Marilyn Monroe'ya tüm
ikonlar›n tercihi Breton tarz› çizgili marine tişörtlerden olmal›. Bol kesimli beyaz bir gömlek ister mayo üzerine,
ister jean ya da kanvas şortunuzla, isterseniz de cigarette pantolonunuz ve tak›lar›n›zla şahane bir kurtar›c›
olacakt›r. Diane Von Fürstenberg'in modaya kazand›rd›ğ› wrap-dress (anvelop elbise) ile beyaz ya da pastel
renklerdeki gömlek elbiseler de yaz stilinizin olmazsa olmaz›.
Mutlaka Uğray›n, Al›n, Göz At›n
"Dolce Vita" esintili tasar›mlar ve Miriam Haskell vintage tak›lar için Fatoş Yal›n'›n mağazas› FEY'e uğray›n.
Mim Kemal Öke Cad. No: 9 34365 Nişantaş› - İstanbul
Tel: +90 212 219 87 24
Herkesin kulland›ğ› birbirinin ayn› çantalardan bunald›ysan›z Güneş Mutlu'nun markas› MEHRY MU çantalara
göz at›n. Küçükbebek Cd. Ç›nar Apt. No:16 D:3 Bebek - İstanbul
Tel: +90 212 257 50 22
Eğer stilinizde deri parçalara yer vermekten yanaysan›z mutlaka ZEYNEP ARÇAY'›n pastel renkli
tasar›mlar›ndan al›n. Maçka Cd. Bronz Sk. No:1 Başar› Apt. D:10 Nişantaş› - İstanbul
Tel: +90 212 343 55 18
Vintage tak›lara düşkünseniz AUVINTAGE.COM'a girin, başta Chanel olmak üzere pek çok markan›n vintage
tak›lar›na göz at›n.
Yaz davetlerinde farkl› bir stil yaratmaktan yanaysan›z Banu Bora Mumcu'nun muhteşem tasar›mlar›n› görmek
için MIDNIGHT EXPRESS'e uğray›n. Midnight Express Bebek: Küçük Bebek Cad. No:7/A Bebek- İstanbul
Tel: +90 212 265 45 47
Yaz gard›robunuzun olmazsa olmaz› Breton tarz› tişörtlerin en iyisi için TRU. Project'e göz at›n. Küçük Bebek
Cad. No:11/a Bebek- İstanbul
Tel: +90 212 287 77 40
Muhteşem bir yaz dilerim.
GOOD
FOR
MEN
82
Vücut Tipinize Göre
Mayo Seçimi
Altın Rengi Bir Tenin
Püf Noktaları
Yaz›n En Stil Şapkalar›yla
B›rak›n Tarz›n›z Konuşsun
Yaz yüzmek demek. Vücut tipinize en yak›şan ve
tarz›n›za en uygun mayoyu bulmak hem
sahilde bile stil sahibi görünmenizi sağlar,
hem de özgüveninizi art›r›r.
Hiç şüphesiz hem erkek, hem kad›nlara en çok yak›şan
şeylerden biri tam dozunda alt›n rengi bir tendir. Güneş
banyonuzu yaparken hem UV ›ş›nlar›ndan kendinizi
korumal›, hem de
en çarp›c› karamel tonunu yakalamal›s›n›z.
İşte size püf noktalar›;
Şapka ç›kart›lan bir tarz sahibi olmak
istiyorsan›z, şapka giymeyi bilmeniz şart. İşte bu
yaz›n en göze çarpan şapka stilleri ve onlar›n
verdikleri mesajlar;
• Uzun boylu ve inceyseniz neredeyse dizinize
gelen mayo ve şort modelleri seçin.
Mayonuzun önden ayarlanabildiğinden
emin olun ve unutmay›n parlak renkler
daha iyi bir seçim. Hareketli desenler sadece
zay›fsan›z hoş gözükür.
• Fazla kilonuz varsa koyu renklerden kaç›n›n.
Aş›r› büyük modeller de ince görünmenizi
sağlamaz. Aç›k renkler ve bel yüksekliği çok
düşük olmayan modeller seçin. Voleybol şortlar›
sizin için iyi bir seçim. İp şortlar› yerinde tutacağ›
gibi, 40 cm civar›ndaki şort yüksekliği dikkatleri
karn›n›zdan uzaklaşt›racakt›r.
• Boyunuz k›sa ise 50 cm’den uzun modeller
tercih etmeyin. Tek, blok renkler boyunuzun daha
uzun olduğu hissini yaratacakt›r. Tamam›
pamuklu, tamam› naylon veya birden fazla kumaş
çeşidi kullan›lan mayolar› tercih edin.
1. Güneşe ç›kmadan önce ya da uzanmadan
önce güneşlenme losyonu kullan›n. Tanning lotion diye
geçen bu ürünler cildinizin k›zarmadan yanma h›z›n›
artt›r›r.
2. Seçtiğiniz ürünü vücudunuza eşit dağ›t›n.
Aksi takdirde baz› bölgeler diğerlerinden çok yanacak
ve ortaya orant›s›z bir görünüm ç›kacakt›r.
3. Üzerinizden gölge geçmesinden endişelenmediğiniz
bir yerde uzan›n.
Ayn› losyonda olduğu gibi, gölge de eşit olmayan bir
şekilde yanman›za sebep olacakt›r.
4. Cildinizin yanmaya başlad›ğ›n› hissederseniz güneşin
alt›ndan çekilin. Hafif ac› veya
soyulmalar bunun işaretidir. Fazla güneşlenmek
o alt›n rengi teni hiç de çekici olmayan
k›rm›z› bir yan›ğa dönüştürür.
5 Kenarl› Kep
Kanye West’ten Robert Pattinson’a pek
çok ünlü ismin tercih ettiği 5 panelli şapkalar
yaz›n en eğlenceli aksesuarlar›ndan. “Her an
kaykay yapmaya başlayabilirim,” mesaj›
veriyorlar.
Kova Şapka
Woody Allen’dan Chris Brown’a
pek çoklar›n›n kalbini çalan şapkan›n verdiği
mesaj “Güneşten de korunurum,
bol bol da hava depolar›m.”
Yüksek Bere
Tarz›na cool ve in kelimelerini ekleyen herkesin
vazgeçilmezlerinden olan bu bere daha çok
gençlerin seçimi. “Bununla her yere giderim,
”mesaj› veren bere yaz›n s›cakl›ğ›na meydan
okuyan bir popülerlikte.
Panama Has›r Şapka
Yaz›n tart›şmas›z en çok tercih edilen şapkas›.
Jay Z’den Johhny Depp’e pek çok ünlünün
5. Sand›ğ›n›z›n aksine güneş kremleri sağl›kl› bir tene
favorisi olan bu yaz şapkas›
ulaşman›z› engellemez. Kendinizi cildinize uygun
“Saç›m› dağ›tm›yor ve her şeye yak›ş›yor,
ürünlerle UV ›ş›nlar›ndan koruyun.
Unutmay›n ki güneş kremleri sadece alt›n rengi bir tene neden olmas›n?” mesaj›n› veriyor.
sahip olmak için güneşin alt›nda kalman›z gereken
süreyi art›r›r. Güneş gerekeni yapacakt›r. Kendinizi ve
sağl›ğ›n›z› riske atmay›n.
NO MORE LIES
TENHADA
SIKIŞTIRMAK...
84/85/86
Röportaj: Rana Korgül
[email protected]
Fotoğraflar: No More Lies Arşivi
Kim o? Ne yap›yor? Ne ediyor?
Nerede bilinmez! Ad›n› dahi
bilmiyoruz
ve onu tan›m›yoruz.
Şahsen tan›şmad›k ve tan›şmayacae›z da...Karş›m›za ilk olarak ağlayan bir panda ile ç›kt›, Karaköy’de.
Ard›ndan bir Mona Lisa, dondurmal› bir penguen derken göğsüne havuç saplanm›ş bir tavşan ve yaln›z
bir kurt... Bunlar yetti onun peşine düşmeye ve merak bizi bir şekilde ona götürdü. No More Lies,
İstanbul ç›k›şl› bir sokak sanat› projesi. Onun çizimlerine İstanbul sokaklar›nda ans›z›n, hiç tahmin
etmediğiniz noktalarda rastlayabilirsiniz, şansl›ysan›z tabii... Çünkü her an silinip gidebilirler. No More
Lies projesini hayata geçiren gizemli adam› kendisinden dinliyoruz...
“Hep bir şeylerin aras›nda kald›m bugüne kadar. Hiçbir yere ait olmadan geçiyor ömrüm. Ait olmakla
ayk›r›/ayr› durmak aras›nda gidip geldim ama bunun bir tercih mi, korku mu kaynakl› olduğunu da
bilmiyorum hala? Her neredeysem olmad›ğ›m yere öykündüm, onu sevdim, tuttum, savundum ve onun
bir parças› gibi davrand›m. Sonunda hiçbir şeyin tam içinde olmadan ve tarifinde yer almadan diğer
taraftan da temas ederek, tüm dünyaya bir var olma çabas› sergiliyorum. Karars›zl›kta bile dengesiz
düşüncelerim hayat›ma müdahale etti.
Ankara'n›n en kozmopolit ama mahalle kültürünü de sonuna kadar yaşayan bir semtinde büyüdüm.
Boşnak Mahallesi zamanla Lazlar’a, Kürtler’e, diğer göçmenlere, fahişelere, tarikatlara, eski Ankara
ailelerine, kuşçulara, kumarbazlara, b›çakla vuruşan kabaday›lara ve t›rsak apartman çocuklar›na ev
sahipliği yapm›şt›. ODTÜ’de mühendislik okudum. Her sene okuldan ayr›lmay› istedim. Üç kere at›larak,
uzatarak da olsa bitirdim. Okulda benim gibi çizer arkadaşlar›m oldu. Çok etkiledik birbirimizi ve çok
ürettik. Çok yetersiz buluyordum yapt›klar›m› ve bir şeyler beni tatmin etmiyordu. Genelde yak›n
çevremle paylaş›yordum çizimlerimi. Daha geniş kitlelere ulaş›m için kontrolü üretende olmayan bir
platforma ihtiyaç duyuyordum. Bu arac› alg›y› tamamen değiştiriyordu. Üreten de, izleyen de
kendinden uzak bir ortak alanda bir araya geliyor ve bu işin büyüsünü bozuyordu. Sokakta ise onlar›
"tenhada" s›k›şt›rm›ş oluyorum art›k. En boşta bulunduklar› anda karş›lar›na ç›k›yorum. Ben ve onlar...
Şaş›rmalar› hoşuma gidiyor. Kafalar› başka bir yerdeyken hop diye şehir sürprizi! İstekli bile değiller,
bilinçli hiç değiller, beklentileri yok... Sokak en savunmas›z olduğumuz yer değil mi? Hep sokakta
tökezlemez miyiz? Boşluklar›m›z› al›verir sokak c›mb›zla. Bu kendilerine en yak›n anlar›nda,
olabildiğince safl›ğ›mla karş›lar›na ç›k›p, bir oyun oynamaya davet ediyorum onlar›...
Streetart’a başlang›c›m ise ‘Beautiful Losers’ filmi ile oldu. Sürpriz olarak “M” bu filme götürmüştü beni.
İlk kez kendimi bu kadar bir şeylere ait hissetmiştim. As›l yapmak istediğim şeyi bulmuştum sonunda.
Sticker’la başlay›p Wheatpaste ve Stencil ile devam ettim. Tüm projenin başlang›c›ndan beri beraber
çal›şt›ğ›m iki kişi oldu. Biri her şeyin başlang›c›n› sağlayan k›z arkadaş›m “M”, diğeri ise iş arkadaş›m “Y”.
Yer ve konseptin oturmas›nda “M” ile uzun uzun sohbetler yapt›k, İstanbul'u gezdik, hayvanlar
belirledik. “Y” ise işin üretilmesinde yard›mc› oluyordu. Gece üçümüz ç›k›p çal›ş›yorduk. Ağ›rl›kla Stencil
yap›yorduk çünkü sokakta hem çok uzun süre çal›şmak istemiyorduk, hem de vaktimiz yoktu.
Gündüzleri Bruce Wayne, geceleri Batmancilik oynuyordum aç›kcas›...
Her insan›n hayata gelişinde bir neden var, bu nedeni ifade etmek için de hepimizin kendi yöntemleri.
Ben hep çizerek anlatt›m. Bunun mant›kla aç›klanabilir bir nedeni hiç olmad›. Bir yerlerden gelen bir
içgüdü beni hep çizmeye yöneltti. Okulda derslerde, işte toplant›larda, telefon konuşmalar›nda,
raporlar› incelerken, mülakat yaparken hep çizdim. Yan›mda kağ›t kalem olmadan ad›m atamam.
Bir kafede oturup keyif yapmay› bilmem. Amerikan servisleri en zor anlar›m›n kurtar›c›lar› oldu. İhtiyaç
duyuyorum çizmeye. Hayat› böyle yorumlayabiliyorum. Anlama, yorumlama, iletişim kurma yolum bu.
Asl›nda mesajlar vereyim, insanlar etkilensinden daha çok tutamad›ğ›m, durduramad›ğ›m bir güdü.
Hayvanlar› kullanma sebebim de onlar›n ac›lar›n› ortaya koyup dikkati üstlerine çekmekten bağ›ms›z,
daha çok mecazi bir yer değişimi.
Çal›şma saatlerimi tamamen motivasyonum belirliyor. Duygular›ma b›rak›yorum kendimi.
Beni en çok heyecanland›racak işi, heyecan›m›n en yüksek olduğu anda yap›yorum. Yani hafta sonuna
kadar sabredemezsem akşam başl›yorum yapmaya. Sağanak alt›nda bile çal›şt›ğ›m›z oldu. Seyahat
öncesi gece yar›s›na kadar çal›ş›p parmak aralar›mda boyalarla çok işe gittim. Zamanla al›şt›
çevremdekiler de. Beklemek gibi bir al›şkanl›ğ›m yok. Ağ›rl›kl› kulland›ğ›m teknik olan Stencil’i ve
hayvan figürlerini benim d›ş›mda kullanan birçok sanatç› var ama bütün bunlar birer araç. Çok farkl›
malzemelerle çal›şt›ğ›m örnekler de oldu. Materyali belirleyen asl›nda işin kendisi. Enstalasyon da
yapt›m, tabelalarla da oynad›m, poster de kulland›m. Çok h›zl› bir şey yapmak istiyorsam poster en
ideali. Asl›nda düzenli ve sürekli bir hayvan stencilleri serisi devam ediyor, edecek de ama arada öyle
bir şey oluyor ki her şeyin aras›na giriyor ve başka bir teknik ile olmuyor. "Art›k eskisi kadar yaşl›
değilim yavrum" gibi bir iş veya ayakkab› kutular›ndan parac›klar ç›k›nca bir Y›lbaş› çam› yapmak bir
ihtiyaca dönüşüyor. Bu ani işler daha çok heyecan›m›n d›şa vurumu. Hayvanlar ise şamanist bir
yaklaş›m›n eseri. Girdiği transal ritüellerde hayvanlar›n yard›m›yla ruhlar alemine giden şaman,
kabilesine oradan bilgiler getirir. Aslolan şaman ile o hayvan›n bir olmas›, bu dünyaya başka bir gözle
bakmas›, bedeninden ar›narak kutsall›ğa ulaşmas›. Benim işlerim de bu paralellikte. Tek fark› her
seferinde yeni bir erk hayvan›m olmas› veya benim o hayvana dönüşmem. Çizdiğim tüm hayvanlar›n bir
ortak yan› varsa o da bana olan benzerlikleri. Her seferinde kendi otoportremi yap›yorum.
O hayvan›n içine girip k›r›lganl›ğ›m›, bana zarar veren durumu sembolleştiriyorum. O ağlayan panda da
benim, burnuna dondurma bas›lan penguen de...
Eğer bir farkl›l›ktan bahsedersek işlerle ilgili, o da bu ruhsal tav›rd›r san›r›m. Ayr›ca işleri koyduğumuz
yerleri bulmak ve tamamlamak da bir ritüel. İşi yapmaya başlad›ğ›m andan itibaren hayati
bir olay›n içindeymişim gibi gergin, heyecanl› ve sald›rgan oluyorum. Kendimle çok kavga ediyorum bu
anlarda. İşi bitirdikten sonra huzurdan çok ruhsal ve bedensel bir yorgunluk yaş›yorum ama derin bir
mutlulukla beraber.
Projenin toplam›nda fark edilmemesi imkans›z bir gizlilik var. Gizem özellikle faydalanmak amac›yla
ortaya koyduğum bir yöntem değil. Beyaz yakal› biriyim ve plazalarda şamanist tav›rla Street Art
yapt›ğ›m› anlayacak kaç kişi bulurum veya anlatmak için neden çaba sarf edeyim? Diğer taraftan da
kişisel gelişimim için gerekli bir alçakgönüllülük egzersizi. Allah’tan bu işi yapanlarda anonim olmak çok
kabul gören bir yöntem. Benimki de arada eriyip gidiyor. İllegalitenin de hat›r› say›l›r etkisi var tabii ki...
Poster ve Sticker’lar› yaparken
sürekli bir ad›m daha ilerlemeyi
planl›yorduk. Bir yandan da keyifle
şehirde geziyorduk. Galata
otopark›ndan Bankalar Caddesi’ne
inerken sol kol üzerinde k›sa bir giriş
bizi kocaman bir boşlu⁄a ç›kartm›şt›.
Uzun uzun duvarlarla çevrili bir
kurtar›lm›ş bölge. “M” ile bütün
gün buraya bir şeyler yapmam
gerekti⁄ini konuştuk, aş›k olmuştuk
oraya. Art›k boya kullanman›n vakti
gelmişti ve buras› ilk Stencilimiz
zebran›n yuvas› oldu.
İnsanlar çekildikten sonra sokaklarda çal›şt›ğ›m›z için birkaç kez polislerle karş› karş›ya geldik. Hayvan
resmi yap›yoruz deyince bir sorun yaşamad›k. En ironik olan› penguen san›r›m. Çal›ş›rken kulakl›k ve
mikrofonlu bir görevli yan›m›za gelip ne yapt›ğ›m›z› sormuştu. Biz de penguen deyince kulakl›ktan karş›
tarafa “Sorun yok penguen yap›yorlar!” dedi ve gitti. Aradan üç ay geçti ve penguen Gezi Park›'n›n
sembollerinden biri oldu. O gün sorun olmayan penguen üç ay sonra ciddi s›k›nt› yaratt› emniyete.
Çal›ş›rken bizi görenlerden ise hiç olumsuz tepki almad›k. Bitirdikten sonra mahallelinin sahiplenmesi ise
bu işin bonusu. Diğer taraftan görüntüm zaten biraz ikna edici, ‘bu adam yap›yorsa, b›rakal›m yaps›n.
Kesin bir yerden izni vard›r,’ diyorlar san›r›m. Bazen ufak hilelere de başvuruyoruz. Bir keresinde de
gündüz iki gün boyunca çal›şmam›z gerektiği için Belediye işçisi önlüğü benzeri bir şey giymiştik. En çok
temizlik işçisi desteklemişti bizi. Rahats›zl›k vermesinler diye çocuklar› arada koval›yordu. Polisler de bir
şey sormadan geçiyordu yan›m›zdan.
Kurumsal olarak yarat›c› bir iş yapt›ğ›m söylenemez. Tamamen ayr› iki hayat yaş›yorum. Akşam 18:00'e
kadar bir profesyonel olarak yönetim becerilerimi sergilerken, akşamlar› evde gece yar›s›na kadar
kürdan büyüklüğünde kağ›t parçalar› kesiyorum ya da sokaklarda duvarlar› boyuyorum. Bazen işe t›rnak
aralar›m boya art›klar›yla gidiyorum. Resim yapmay› hobim olarak kabul ettirdiğim için art›k göze
batm›yor çok fazla.
İstanbul, özellikle tarihi yar›mada oyun alan› gibi. Katmanlarla dolu semtlerde her koyduğumuz iş üstüne
ald›ğ› semtin gizemiyle başka hikayeler anlatmaya başl›yor. Bazen rastlant›, bazen bilinçli. Çok şansl›
buluyorum kendimi. Bu şehir o kadar haz›r ki; üstüne koyacağ›n en ufak bir güzelliği hemen yüceltiyor,
›ş›lt›larla dolduruyor ya da derinleştiriyor. İstanbul yaşayan en büyük organizmalardan biri. Üzerine
yapt›ğ›m dövmelerle yaşamaya bay›l›yor, ben de ona...
Tüm motivasyonumu heyecan›mdan al›yorum ve onu tetiklemeyen bir işin içinde olmay› doğru
bulmuyorum. Sonuçta Street Art'› para kazanmak için yapm›yorum ve beni zorlayan bir durum da olmad›.
Şu ana kadar keyifle ve özgürce yapt›ğ›m tek şey... Her iş bittiğinde erişilmez bir tatmin duygusu
hissediyorum ve Allah’tan uzun sürmüyor, hemen yeni bir işe başl›yorum. Genelde elimde yap›lmay›
bekleyen birkaç tasar›m›m oluyor zaten. Tükeneceğini de sanm›yorum ve gelecekte ne olacağ›n›
düşünmeden devam etmek çok hoşuma gidiyor. Ken Robinson'›n ‘Element’ diye tan›mlad›ğ› şeyi buldum.
Kendimi kaybedip saatlerce çal›ş›yorum. İlerisini düşünecek hayallerim ya da korkular›m yok. Tam
anlam›yla tad›n› ç›kart›yorum...
Kentsel dönüşüm facias› yaşam›ş bir yere ait ailem. Benim de yazlar›m orada geçiyordu. Çok güzel
an›lar›m, daha güzellerine sahip tan›d›klar›m var. Tüm bu güzellikleri modernleşme, imarlaşma bahanesi
ile yok etmelerine gönlüm raz› gelmiyor. Bu yaz çocukluğumdan kalma bir fotoğraf› henüz y›k›lmam›ş
eski bir binan›n üzerine yapt›m. Fotoğraf›n zamanla silikleşip yok olmas› ile Street Art’›n geçiciliği
birbirini tamamlad›. Bu yok oluş an›lar›m›z›n yok edilmesini temsil ediyor. Eğer binay› y›karlarsa an›lar da
doğal sürecinden önce yok olacak, suni olarak. Şimdi iki fotoğraf daha ekleyeceğim o kasabaya. As›l
sürprizim ise İstanbul'u ve onu sevenleri kutsayacak bir dokunuş...”
VİVA
BRASIL
Asya’dan Okyanusya’ya, Amerika’dan Avrupa’ya
yüzlerce ülke; unutulmaz olaylar, zaferler,
sevinçler, üzüntüler ve hatta savaşa bile neden olan
maçlar...
Dünya kupalar›yla ilgili merak ettiğiniz tüm
istatistiklere zaten “google”layarak ulaşabilirsiniz.
Bugün bu büyük futbol olay›na farkl› aç›dan
bakal›m istedim. Futbolun asla sadece
futbol olmad›ğ›n› kan›tlar cinste, dünya kupalar›
tarihinin en ilginç detaylar›yla keyifli
bir yolculuğa haz›r m›s›n›z?
Yediden yetmişe tüm futbolseverlerin tam
dört y›ld›r heyecanla beklediği an nihayet geldi.
Bu yaza, hatta belki de tarihe damgas›n› vuracak 20.
Dünya Kupas›’nda ilk düdük çald› ve dünyan›n en iyi
32 milli tak›m›, yeşil sahalarda hünerlerini
göstermeye başlad›.
1930'da Uruguay'da başlayan bu büyük heyecan›n bu
y›l başka bir anlam› var. Turnuva coşkusu, Dünya
Kupas›’n›n ebedi sahibi, futbol sihirbazlar›n›n
anavatan› Brezilya topraklar›nda yaşan›yor. Kitapta
bahsi geçen hikayeler her ne kadar “futbol
romantizmi” olarak nitelendirilebilecek olsa da, bu
sözden yola ç›karak anlat›labilecek olaylar asla
bitmeyecek.
Kupa’ya protestolar damgas›n› vurdu!
Dünya Kupas› bu y›l pek de al›ş›k olmad›ğ›m›z
olaylarla, protestolar›n gölgesinde başlad›. Son
y›llarda ekonomik krizin pençesindeki Brezilya halk›,
spor organizasyonlar›na, özellikle de Dünya Kupas›’na
yap›lan büyük harcamalar› protesto etmek amac›yla,
ülkenin her yerinde çeşitli gösteriler gerçekleştirdi.
Ülkenin en önemli kenti Sao Paulo’da yap›lan
protestolar ise şiddetli boyutlara ulaşt› ve onlarca
kişinin yaralanmas›yla ve yüzlerce gözalt›yla
sonuçland›. Ülke “futbol meselesi” yüzünden içinden
ç›k›lamaz çalkant›l› bir sürece girdi. Tabii bu durum
ak›llara Simon Kuper’in unutulmaz kitab›n› getiriyor:
“Futbol asla sadece futbol değildir.”
Kitapta bahsi geçen hikayeler her ne kadar “futbol
romantizmi” olarak nitelendirilebilecek olsa da, bu
sözden yola ç›karak anlat›labilecek olaylar asla
bitmeyecek.
Yaz›: Orhan Okuşluk
Gerçek bir “futbol savaş›”
Tarihe “futbol savaş›” olarak geçen El
Salvador-Honduras meselesi, futbol çekişmesinin
hangi boyutlara uzanabileceğine dair en net
örneklerden biri olarak karş›m›za ç›k›yor. 1970
Dünya Kupas› elemelerinde karş›laşan bu iki komşu
ülke, 4 gün ve yaklaş›k 100 saat
süren bir savaş›n fitilini son maç›n bitimiyle
ateşlemiş oldu.
Her iki tak›m›n sahas›nda oynanan maçlarda
fanatik taraftarlar›n sebep olduğu “rakip tak›m
futbolcular›n› otelde ‘uyutmama’ krizi” tarafs›z
sahadaki üçüncü maç›n bitimiyle adeta değil,
gerçek anlamda bir savaşa dönüştü.
Kazanan›n olmad›ğ›, bir anlamda berabere
biten savaş, binlerce kişinin hayat›n› kaybetmesiyle
sonuçland›.
Roger Milla’ya kahraman m› dediniz?
İtalya 90, birçok futbolsever için “inatç› aslanlar”la
hat›rlan›r. Turnuva öncesi guruplardan ç›kmas› bile
mucize olarak görülen Kamerun, çeyrek final oynama
başar›s› göstererek Afrika futbolunun sesini dünyaya
duyuran ilk ülke olmuştu. Tak›m›n “yaşl› kurt”u,
38’lik forvet Roger Milla ise att›ğ› goller ve kendine
özgü danslar›yla turnuvan›n kahraman› olarak
haf›zalara kaz›nm›şt›.
Hayallerinizi y›kmak istemem ama Milla konusunda
işin asl› hiç de öyle değil.
Ülkenin sivil diktatörü Poul Biya’n›n en yak›n
dostlar›ndan biri Milla, 42 yaş›nda olmas›na rağmen
devlet başkan›n›n kontenjan›yla tak›m›n Amerika 94
kadrosunda yer alm›şt›. Hem futbolcu, hem de genel
direktör göreviyle kat›ld›ğ› turnuvaya davet ettiği
120 pigmeyi “onlar› kontrol etmek çok zor”
bahanesiyle başlar›na nöbetçiler dikip hapsetmesi,
yenir yutulur cinsten değildi.
Bu durum yoksul k›tan›n çaresiz insanlar› için, dünyaya
seslerini duyurman›n belki de tek yolu olan o futbolu
da diktatörlerin ellerine teslim etmekten başka bir
anlam ifade etmiyordu.
Diktatörler sadece Afrika’n›n sorunu değildi elbette.
Bu konuda Güney Amerika da yabana at›lamaz bir
şöhrete sahip. 1978 Dünya Kupas› öncesi yaşanan
askeri darbe, ev sahibi Arjantin’e damgas›n› vurmuştu.
Kendi topraklar›nda düzenlenecek bu organizasyonda
“dünyan›n 1 numaras›” olmak ise bu faşist cunta için
görkemli bir güç gösterisine dönüşebilirdi.
Ayr›ca bu olas› şampiyonluk futbolla yat›p kalkan
halk›n milli duygular›n› yükseltecek, tabii ki
organizasyonun doğal getirisi olarak ülkenin kasas› da
hat›r› say›l›r biçimde dolacakt›.
Kempes, Ardiles, Passarella gibi y›ld›zlara sahip
Arjantin tak›m› zaten favoriler aras›nda
gösteriliyordu. İlk tur guruplar›nda da hiçbir sürpriz
yaşanmad›. Ancak ikinci turda işler istendiği gibi
gitmeyince Arjantin tak›m› guruptan ç›kma şans›n› son
maça b›rakm›şt›. Rakip ise askeri cuntayla yönetilen
başka bir Güney Amerika temsilcisi Peru’ydu ve
Arjantin’in bu maç› en az 4 farkla kazanmas›
gerekiyordu. Peru fakir bir ülkeydi ve Arjantin’i
yöneten askeri cunta için hedefe giden her yol
mubaht›. Arjantin hükümeti maç öncesi, ortada hiçbir
sebep yokken, birden bire Peru’ya 35 bin ton tah›l
yard›m› yapmaya karar verdi.
Bu arada Arjantin Merkez Bankas›’nda dondurulan
50 milyon dolarl›k kredi Peru'ya ödenmek üzere
serbest b›rak›ld›. Sonra ne mi oldu?
Maç›n sonucu: Arjantin: 6 – Peru: 0
Turnuvan›n sonucu: Dünya Kupas›’n›n yeni sahibi
Arjantin
“Tanr›n›n eli” Falkland’›n intikam› oldu.
Arjantin ve İngiltere aras›nda uzun y›llar itilaf yaratan
Falkland Adalar› krizi, 1982 y›l›nda gerçek bir savaşa
dönüşmüştü. Tarihe Falkland Savaş› olarak geçen
olay›n sonucunda İngiltere, Arjantin aç›klar›nda ve
kendi topraklar›ndan binlerce mil uzakl›ktaki bu
adalarda sömürgeci gücünü devam ettirmeyi
başarm›şt›.
Bizim hikayemiz ise savaştan tam 4 y›l sonra,
Meksika'da düzenlenen 1986 Dünya Kupas›’nda
başl›yor.
Peter Shilton, Bryan Robson, Gary Lineker gibi önemli
oyunculara sahip İngiltere'nin çeyrek finalindeki rakibi
Maradona'l› Valdanado’lu, Batista’l› Arjantin’di.
İngiltere için yar› final biletinden öte olmayan maç›n
Arjantin taraf› için bambaşka bir anlam› vard›.
Falkland Savaş›’ndan beri İngiltere’yle bir türlü
hesaplaşma f›rsat› bulamayan Arjantinliler için
intikam vakti gelmişti.
Futbolcular her ne kadar maç öncesi röportajlarda
“Futbol ve politika ayr› şeylerdir, birbirine
kar›şt›rmamak laz›m.” gibi demeçler verse de hepsi
düpedüz yaland›. Çünkü onlar›n gözünde bu maç bir
tak›ma karş› değil, bir ülkeye karş› kazan›lmal›yd›.
Maç›n oynand›ğ› efsanevi Azteca Stad›’nda her şey
normal seyrinde ilerliyordu. 51. dakikada ise tarihe
damgas›n› vuran o olay gerçekleşti.
İngiltere savunmas›n›n ters volesiyle yükselen topa
Maradona ve kaleci Shilton ayn› anda z›plam›ş,
Maradona o k›sac›k boyuna rağmen h›zl› davran›p
topu ağlara göndermeyi başarm›şt›. Tabii bunu
kafas›yla değil eliyle yapt›ğ›na maç›n hakemi d›ş›nda
herkes şahitti. İtirazlar fayda etmedi ve Arjantin maç›
2-1 kazanarak ad›n› önce yar› finale, ard›ndan da
şampiyonluğa yazd›rmay› başard›.
Maç›n ard›ndan Maradona, bu golle ilgili sorulan
sorulara o unutulmaz cevab›n› vererek Falkland
Savaş›’n›n intikam› niteliğindeki olaya imzas›n› atm›ş
oldu:
“O el benim değil, tanr›n›n eliydi!”
Dünya kupalar› ve değişen futbol modas›
Dünya Kupas› demek sadece futbol demek değil
elbette. Her kupaya özel üretilen maskotlar, toplar,
formalar bu büyük heyecana renk katmaya devam
ediyor. Değişen her stil, dönemin modas› ve tasar›m
anlay›ş› hakk›nda da ipuçlar› veriyor.
Maskotlar:
Dünya Kupas› maskotlar› ilk olarak 1966 y›l›nda
İngiltere’de kullan›ld› ve o zamandan bu yana düzenlenen
büyük futbol turnuvalar› için geleneksel hale geldi. İşte
maskotlar›n karakalem çizimlerden 3D tasar›mlara
uzanan maceras›:
İngiltere 1966: Willie
Meksika 1970: Juanito
Bat› Almanya1974: Tip and Tap
Arjantin 1978: Gauchito
İspanya 1982: Naranjito
Meksika 1986: Pique
İtalya 1990: Ciao
ABD 1994: Striker
Fransa 1998: Footix
Kore/Japan 2002: Nik, Ato and Kaz
Almanya 2006: Goleo VI ve yard›mc›s› Pille
Güney Afrika 2010: Zakumi
Brezilya 2014: Fuleco
Formalar:
Bazen birer estetik harikas›, bazen “kitsch” ötesi
tasar›mlar... Dünya Kupalar›, oynanan futbol kadar
tak›mlar›n forma tasar›mlar›yla da çok konuşuluyor. İşte
hat›ralardan silinmeyen efsane formalardan kronolojik
s›rayla haz›rlad›ğ›m birkaç örnek:
Biraz da futbola dönelim ve kupa tarihinin en ilginç
olaylar›na göz atal›m.
Unutulmaz skandallar
Bobby Moore, 1970
İngiltere’nin büyük kaptanlar›ndan Bobby Moore,
kupa öncesi Kolombiya'daki bir mücevher
dükkan›ndan bilezik çald›ğ› iddias›yla tutukland›.
Moore k›sa süre sonra akland› ama bu olay İngiliz
tak›m›n›n tüm dengelerini alt üst etmeye yetti.
Roberto Baggio, 1994
0-0 biten ve sonucu penalt›lara kalan Brezilya
finaline gelinene kadar att›ğ› 5 golle kupan›n y›ld›z›
olan Baggio, her zaman, kalenin üstünden d›şar›
gönderdiği o son penalt›yla hat›rlanacak maalesef.
Andres Escobar, 1994
ABD maç›nda kendi kalesine gol atarak tak›m›n 2-1
yenilmesine sebep olan Kolombiyal› Escobar,
maçtan 10 gün sonra bahislerde büyük para
kaybeden uyuşturucu patronlar› taraf›ndan
öldürülerek trajik bir cinayete kurban gitti.
Hollanda, 1974
Kupada final oynama başar›s› gösteren Cruyff’lu,
Neeskens’li efsane Hollanda tak›m›n›n unutulmaz
portakal klasiği, halen efsaneler aras›nda.
Diana Ross, 1994
Evet yanl›ş okumad›n›z. Soul müziğin efsanesi
Diana Ross’dan bahsediyorum. 1994 Dünya
Kupas›’na ev sahipliği yapan ABD, turnuva için
Peru, 1978
görkemli bir aç›l›ş organize etmişti.
Adidas’›n diagonal k›rm›z› şeridi, Peru tak›m›yla
Diana Ross, aç›l›ş konserindeki şov gereği şark›s›
özdeşleşen bir tasar›m olarak halen geçerliliğini koruyor. devam ederken penalt› kullanacak ve top filelerle
kucaklaş›nca kale ikiye ayr›l›p y›k›lacakt›.
Arjantin, 1986
Ki ayr›ld› da... Ross’un auta giden muhteşem
Arjantin klasiği mavi-beyaz çubuklu forman›n Le Coq
şutuna rağmen.
Sportif imzal› bu versiyonunun şüphesiz tüm
futbolseverler için ayr› bir yeri var. Sebebi çok basit:
Armando Diego Maradona.
İskoçya, 1986
Genelde tüm tasar›m denemeleri forman›n t-shirt
k›sm›nda yap›l›r. Şortlar ise düz renklerden seçilir. Bu
formay› unutulmaz k›lan şey kuşkusuz s›ra d›ş› şort
tasar›m›.
İngiltere, 1990
İlk bak›şta klasik İngiltere çizgisiyle
yorumlayabileceğimiz Umbro imzal› forma, kumaş
detaylar› ve o formay› giyen unutulmaz İngiltere
kadrosuyla halen haf›zalar›m›zda.
Almanya, 1990
Sadece benim için değil, tüm futbolseverler için gelmiş
geçmiş en güzel Almanya formas›. Günümüzde
replikalar› piyasaya sürülen ve hatta Brezilya 2014
tasar›m› için ilham olan bir Adidas efsanesi.
Jorge Campos, 1994
Karma kar›ş›k desenler, fosforlu renkler ve “göz yak›c›”
bir tasar›m. Meksika kalecisi Campos’un bu formas›,
90’lar›n forma stilini yans›tan en çarp›c› örneklerden…
Brezilya, 1998
Brezilya’y› finale kadar getiren bu forma, tasar›mda
deneysel 90’lar devrinin kapan›p 2000’lere gelindiğinin,
klasikten asla vazgeçmeyen Brezilya’n›n ise farkl›
aray›şlara girdiğinin en iyi örneklerinden…
Meksika, 1998
Büyük forma üreticilerinin aksine ABA Sport isimli yerel
bir firmaya ait bu tasar›m, kumaş›ndaki Aztec sembolü
detaylar›yla futbolseverlerin unutulmazlar› aras›na
girmeyi başard›.
Kamerun, 2002
Futboldan çok basketbol formas›n› and›ran, Puma’n›n
yeni bir devrim yapma çabas› olarak
nitelendirebileceğimiz bu kolsuz tasar›m, Kamerun
tak›m›n›n FIFA taraf›ndan cezaland›r›lmas›yla tarihe
gömülmüştü.
Kupa çal›nd›, eritildi ve afiyetle yendi.
Ad›n› FIFA'n›n unutulmaz ismi Jules Rimet'den alan
ve 1974’te yerini bu günkü tasar›ma b›rakan efsane
kupan›n baş›na gelen, deyim yerindeyse pişmiş
tavuğun baş›na gelmedi. 1939 y›l›nda başlayan 2.
Dünya Savaş› s›ras›nda kupan›n sahibi İtalya’yd› ve
müttefiklerin ülkeyi işgal etme ihtimali baş
gösterince İtalyan FIFA yetkilisi Ottorino Barassi
çareyi kupay› bir ayakkab› kutusunda saklamakta
bulmuştu.
1966 İngiltere Dünya Kupas› sonras›nda nerdeyse
kupa sahibine verilemeyecekti çünkü
kaybolmuştu. Pickles adl› şirin köpek imdada
yetişti ve s›rra kadem basan kupay› bir ağac›n
dibinde bularak İngiltere’yi bir skandal›n eşiğinden
döndürdü.
1970 Meksika’y› kazanan Brezilya üçüncü dünya
şampiyonluğunun ard›ndan Jules Rimet’nin ebedi
sahibi oldu ve kupay› müzesine götürdü. 1983
y›l›nda müzeden çal›nan som alt›n kupan›n h›rs›zlar
taraf›ndan bir güzel eritilip sat›ld›ğ› ortaya ç›kt›.
1,8 kg som alt›ndan yap›lan replika Jules Rimet
Kupas›, günümüzde Brezilya’da sergilenmeye
devam ediyor.
Dünya Kupalar›n›n günümüzde bambaşka anlam›
var. Kulüpler baz›nda yeterince “vahşileşen” dünya
futbolunun kaybetmeye başlad›ğ› o naif hisleri
yeniden canland›ran, “futbolseverlik” duygular›n› 4
y›lda bir de olsa bizlere hat›rlatan 1 ay sürecek bir
şölen...
Hikayeleriyle, y›ld›zlar›yla hep hat›rlanacak;
y›llar geçse de asla unutulmayacak bir turnuva
izlemek dileğiyle: VIVA BRASIL
Sanal Dünya Savaşlar›:
FACEBOOK vs
GOOGLE
92/93
İnternet, hayat›m›za
girdiğinden bu yana sinsi bir
şekilde dünyam›z› ele
geçirmeye devam ediyor.
Milenyumun başlar›nda hayal
bile edemeyeceğimiz
teknolojiler, şu an
yaşamlar›m›za yön veriyor.
90’l› y›llar›n sonlar›nda ve 2000’lerin başlar›nda
internet; bilgiye ve kullan›c›ya aç bir aland›.
Dünyadaki tüm bilgisayarlar› birbirine bağlayan
bu ağ, o y›llarda, henüz yeteri kadar veriye ve
İnternetin bu emekleme evresinde insanlar,
arad›klar›na şimdiki kadar kolay ve h›zl›
ulaşam›yorlard›. Tam bu dönemde; Yahoo, Alta
Vista ve Google, insanlar›n internette bulmak
istediklerine daha seri ve basit yoldan
ulaşabilmelerini sağlamak amac› ile hizmet
vermeye başlad›lar. Ancak Google bu arama
motorlar› aras›nda, gerek algoritmas›n›n daha
başar›l› olmas›yla, gerekse basit ara yüzüyle,
kullan›c›lar taraf›ndan daha fazla sevildi ve
dünyan›n en çok ziyaret edilen
web sitesi olmay› başard›. Site, bu başar›s›
sayesinde dünyan›n en çok kâr eden şirketleri
aras›nda yer ald› ve bu servetini yeni internet
girişimlerini sat›n almak için harcamaya başlad›.
2006 y›l› Google için önemli bir dönüm noktas›
oldu. İnternet devi, 2006 y›l›nda YouTube’u sat›n
ald›ktan k›sa bir süre sonra, o dönemin en çok
yükselişte olan sosyal ağ› Facebook’u şirketinin
bir parças› yapmak için 2.3 milyar dolarl›k bir
teklifte bulundu. Fakat Facebook’un kurucusu
ve CEO’su Mark Zuckerberg, Facebook’u
satmay› düşünmediklerini belirtti. Bu
gelişmelerin ard›ndan Microsoft, 240 milyon
dolar ödeyerek Facebook’un %1.6’l›k hissesini
ald›. Google, Facebook’u almay› başaramayarak,
kendisine ciddi bir rakip yaratt›ğ›n› henüz
bilmiyordu.
2006 y›l›ndan itibaren tüm dünya Facebook’un
inan›lmaz yükselişine tan›kl›k etti. Facebook
art›k, bir dönem kendisini sat›n almak isteyen
Google’›n izinden gitmeye başlayarak, gelecek
vaat eden girişimleri kendisi sat›n almaya
başlad›.
Peki ama Google ve Facebook neden yeni
şirketler almaya bu kadar büyük bütçeler
ay›r›yorlar? Bunun cevab›n› bulabilmek için
2000’li y›llar›n başlar›na dönmeliyiz. O
dönemlerde hayat›m›za pek çok internet sitesi
ve web tabanl› program girdi. mIRC, ICQ,
Messenger, MySpace ve daha niceleri, bir
dönem tüm dünyada çok geniş kullan›c›
rakamlar›na ulaşt›ktan sonra h›zla düşüşe
geçtiler. Çünkü her başar›l› web girişiminin
ard›ndan, daha başar›l›s› geliyordu ve
Yani her iki şirket de birbirlerinin alanlar›na
göz dikmiş durumdalar. Google, kendisini daha
çok ak›ll› teknolojiler alan›na konumlarken;
Facebook, iletişim alan›na yat›r›m yap›yor.
Bu durumda, internet sektöründe uzun süre
var olabilmenin tek yolu; her zaman kendini
geliştirebilmekten ve kullan›c›lara yeni
alternatifler arama gereksinimi
hissettirmemekten geçiyor. Bu durumun
fark›nda olan Google ve Facebook, kendilerini
sadece birer web sitesi olarak görmüyorlar ve
geleceğin teknolojilerine yat›r›m yap›yorlar. Bu
iki teknoloji devi internet üzerinde farkl›
alanlarda gibi görünseler de asl›nda birbirlerine
ciddi anlamda rakipler. Google, Facebook’un
başar›s›ndan etkilenerek Google+ ile sosyal ağ
alan›na girerken; Facebook da Graph Search
ad›n› verdiği,
fakat henüz beklediğimiz kadar aktif olmayan
özelliği ile arama motoru alan›nda güçlendirme
Google’›n sat›n ald›ğ› şirketler aras›nda mobil
yaz›l›m şirketi Android ve duman dedektörü
üreten Nest gibi şirketler bulunurken;
Facebook ise; Instagram ve WhatsApp gibi
sosyal paylaş›m ve iletişim şirketlerini
bünyesine katt›. Zaman zaman da bu iki rakip,
ayn› şirketi sat›n almak istiyor. Bunun son örneği
ise WhatsApp. K›sa sürede 100 milyonun
üzerinde kullan›c› say›s›na ulaşan mesajlaşma
uygulamas› WhatsApp’›; hem Google hem de
Facebook ›srarla almaya çal›şm›şt›.
Bu yar›ş›, 17 milyar dolar› gözden ç›karan
Facebook kazanm›şt›. İki şirketin aras›ndaki bu
sat›n alma rekabeti bundan sonraki zamanlarda
nas›l gelişir, bayrağ› kim önde götürür bilemeyiz.
Ancak şuna eminiz ki; her ikisi de geçmişteki
web girişimlerinin hazin hikâyelerinden ders
ç›karm›ş durumda. Art›k; Google ve Facebook,
varl›klar›n› sürdürebilmek için bu tarz al›mlar
yapmak zorunda olduklar›n›n fark›ndalar.
ORGANİK
Doğadan geldik, doğaya gideceğiz.
Sağl›kl›, çevreye zarars›z ve tamamen katk›s›z
bir hayat arzuluyoruz hepimiz. Ve organik ürünlerin eşsiz kalitesi
gün geçtikte her alanda kendini gösteriyor.
Organik Giyinmek
Alexander McQueen ve Gareth Pugh gibi
dünyaca ünlü isimlerle çal›şan Ada Zanditon,
tamamen doğal ve organik kumaşlardan
yaratt›ğ› son derece ş›k sezon serileriyle
herkesin beğenisini topluyor. T-shirtler, elbisler,
pantolonlar ve eteklerden oluşan serilerinde
kanserojen olmayan boya kullanmaya da özen
gösteriyor.
Organik Hissetmek
Meşhur erkek bak›m markas› The Men’s Soap
Shop’un yaz için haz›rlad›ğ› tamam› doğal cilt
bak›m ve t›raş tak›m› seti nefes kesti. Zarif
tasar›m›n›n yan› s›ra yüzde yüz çevre dostu olan
ürünlerle erkek bak›m›na organik bir incelik
kazand›ran markan›n özel koleksiyonu,
sabundan aftershave losyonlar›na erkeğin
ihtiyaç duyabileceği her şeyi en doğal haliyle
sunuyor.
Organik Beslenmek
Doğal besin ürünlerinin popülaritesinin gittikçe
artt›ğ› günümüzde dünyan›n en büyük kafe
zinciri olan Starbucks’da organiğe
yönelenlerden.
Alt›dan fazla çeşit organik kahve sunan kafe,
sanata çevirdiği kahve yap›m›n› doğal yaşamak
isteyenler için de ayn› ustal›kla sunuyor.
Organik Oynamak
Lego’yu tüm çocuklar bilir. Peki Lego’nun doğa
dostu organik Mokurokku Wooden serisini
herkes biliyor mu? Çocuklar› için mümkün
olduğunca doğal ve çevre dostu bir hayat
yaratmak isteyen anne babalar› mutlu eden
ahşap Lego serisi, yumuşak toprak renkleri ve
s›cac›k ağaç desenleri ile doğay› yeniden
ellerinize koyuyor.
Organik Gezmek
ELF araçlar› gittikçe büyüyen bir doğa hareketi.
ABD’de el işçiliğiyle yap›lan ve güneş enerjisiyle
şarj olan ELF bisikletleri, hafifliği, iz b›rakmay›ş›
ve saatte 32km’ye ç›kan motor h›z›yla çevre
düşkünlerinin yeni sevgilisi. Son derece
kompakt ve sevimli bir dizayna sahip ELFler
sağl›kl›, etkili, ekonomik, hava koşullar›na karş›
dayan›kl› ve tamamen doğal.
MANEBI
YUCATAN İŞLEMELİ KANVAS ESPADRİL
Bu senenin en moda yazl›k ayakkab›lar› kesinlikle espadriller.
Geçmişte daha sade modellerini giydiğimiz espadriller art›k çok özel renkler,desenler ve işlemeliler.
Manebi’ler ise bu konuda en iddial› marka. Tamamen el yap›m›
bu İspanyol marka espadriller tamamen tradisyonel methodlarla üretiliyor.
Haz›rlayan:
Mehmet Ali Tokgözlü
www.net-a-porter.com
60 EURO
ADOLFO ABEJON
SLIM LAMBA
21. Yuzy›l minimalizminin kusursuz çizgilerine sahip bu lamba hem modern
hem de retro cizgiler tas›yan bir eve kusursuz bir uyum sağlayacakt›r.
www.fancy.com
565 USD
THAMES&HUDSON
THE WORLD ACCORDING TO KARL
Kült modac› Lagerfeld’in söylediği sözler üzerine son derece eğlenceli bir kitap.
Bu adam neden bir ikon diye merak ediyorsan›z bu kitaba bir göz gezdirin.
www.thamesandhudson.com
18.95 POUND
İşte 74. say›m›z›n en beğenilen 3 ilan›
// DENİZBANK
//ARÇELİK
// TAV
// PHILIPS
// PUMA
// TUMI
// NEW BALANCE
// AUDI AKSESUAR
// MAXX ROYAL
// AUDI AVEK BAYİİ
2 /3
4 /5
6/7
8/9
11
12
17
23
24/25
29
// EMAAR
// GAGGENAU-ÇELİK
// GAGGENAU-SADELİK
// JETSET
// ZOET
// ULUDA⁄
// SEDVENTURE
// GRUPPAL
// PLAZA YAPI
// VODAFONE
35
39
41
47
53
57
61
67
71
77
// SCHUCO
// TWEEN
// COCA COLA
// DOVE
// FG RADIO
// BİLFEN
// U.NARDIN
Bu say›daki en beğendiğiniz ilan› bize e-mail'le bildirmenizi rica ederiz.
[email protected]
81
83
87
95
99
111
112
A WOMAN OF ENCHANTING WORLDS:
LÜSET KOHEN FİNS
“I want to spend the rest of
my life as a fiction writer and
I think I am ready for this
trip.” Lüset Kohen Fins
18/19/20/21/22
Interview: İpek Kigan
Photos: Uğur Bektaş
A sophisticated, colorful and an utterly
different woman who can see through
you... Lüset Kohen Fins was the editor-inchief of City Plus İstanbul magazine for
9 years from 1997, and of the NYC Food
and Mood city guide in New York for the
following 4 years. After hundreds of
articles including essays and observational
pieces, as well as columns, interviews and
travel writings, she decided to write a
novel.
She won the HarperCollins’s Authonomy
Gold Medal in 2013 for her debut novel
Ten Deep Footprints she wrote in English.
Now, all she wants to do is write novels and
share her experiences with others...
And we are keeping a close eye on her ?
SUMMARY 75
How long did it take to write
Ten Deep Footprints?
The book is a product of two years’
of work in total. We could easily say it was
2.5 years, including the six months spent
for its translation into Turkish. Adapting it
to Turkish was a completely different
journey for me. I wanted to own both the
original and the translated work, taking
credit and
blame for it all.
My first encounter with Wen Bao Zhu,
the hero in the book, was on Facebook.
A friend had shared a quote from him,
which had really made an impression on
me. I found out he was a fictional
character when I googled you. I found it
very interesting and impressive that you
created a fictional philosophy by the
name Zhuism, a fictional leader, and that
you were able to convincingly create the
whole background to it. How was the
basis of this novel come to being in your
life?
I could say that Ten Deep Footprints is
based on observations, empathy and
imagination. I chose this way to share my
experiences and ideas about life. Writing a
fictional novel is nothing like conveying one
idea after the other as one does in essays
or prose. You have to create different
characters, support the plot with
purposeful dialogues, and set an
atmosphere that fits the subject matter.
Many authors object to training programs
on writing. I suppose you have negated this
opinion. You took part in online creative
writing courses and then you realized your
all-time dream and wrote your first novel.
I disagree with the opinion that it is wrong
to get writing training. Like all other skills,
the writing skill should also be controlled
to attain improvement, because any skill
that is not backed by technical knowledge
and other supplementary elements is
doomed to rusting and vanishing.
The problem is the denial of this fact...
Such prejudices and information pollution
are common in every artistic discipline
involving the ego.
Like every other idealistic would-be writer,
I received training from masterful writers
and went through painful phases.
By pain I mean paying a price... I worked at
least eight hours a day and I was constantly
on the move to achieve self-improvement.
Mental actions must undergo certain
phases before turning into writing. One
needs to look at this without ignoring these
facts.
What do you think about the publishing
sector in Turkey?
Most publishers in Turkey print either the
works of very famous foreign authors or
turn to books with low copyright costs for
not taking risks. Not many publishers take
the middle course. In other parts of the
world, however, numerous new writers get
published and introduced to the public.
Unfortunately, only those who speak a
foreign language and not wanting to wait
for the translation process can follow-up
the new releases on a day-to-day basis.
The recent years have been characterized
by a huge interest in Turkish authors’
books.
As far as I can tell, this is a matter of supply
and demand.
In May 2014, you set up a platform called
Creative Writing Workshop. What was
the underlying process, what are your
goals?
My goal is to reveal the real potentials of
aspiring writers in Turkey, and help them
improve their creativity and writing
techniques. I received a 14-month special
practical training from the coaches of
worldwide famous writers like John
Grisham and Stephen King. After winning
the HarperCollins Authonomy golden
medal,
I transferred to the jury and became an
international book critic. I want to share my
knowledge and experience with people
who set their hearts in contemporary
literature under the roof of the Creative
Writing Workshop and just for this reason,
I developed a brand new basic training
program that incorporates my own
anecdotes. I want to offer guidance to
people wishing to write stories, novels or
autobiographic stories at any stage of
their lives, and I want to help them become
fully equipped writers.
What is your healing venue or spot
in İstanbul in your most stressed-out
moments?
I love my home and it is where I spent most
of my time. When I need to contemplate or
when I am preoccupied with something,
I hop on the boat from Beşiktaş to Kad›köy,
wander around the marketplace and come
back home. I find immense peace of mind
when I mix with the crowd; it helps me find
creative solutions. I also love having a cup
of coffee on my own in Arnavutköy or
Şişhane, and taking handwritten
notes of my thoughts.
If I had a time machine, what date would
you like me to take you to?
I’d prefer going to the past rather than the
future. For instance, I would want to go the
site of the ruins of the ancient city of
Pompeii near modern Naples in
the Italian region of Campania, to 79
A.D. But on one condition: only if I will be
able to go there several months before the
eruption of Mount Vesuvius to observe
how locals lived and come back to the
present a few hours before the city turned
into a mass graveyard...
Can you give us the names of three
books that left a mark with you?
The Alchemist by Paolo Coelho, as well as
Germinal by Emile Zola and Oblomov by
Ivan Goncharov are among the books that
left a
mark with me.
What are your essentials?
Exchanging ideas and thoughts with my
friends is an indispensable passion for me.
If I asked you to give a name to your life,
what would that be?
Trial and error board.
Is there a new novel coming soon?
There is. Six months ago, I started writing a
new novel by the name Enginar
Mevsimi/Artichoke Season. At present, all
my work is focused in this direction because I
am targeting to launch the book in January
2015.
EXPERIENCING THE REAL IBIZA
GERÇEK İBİZA’YI
YAŞAMAK
26/27/28
İbiza’n›n önemini aday›
daha önce ziyaret etmemiş
birine anlatmak gerçekten
çok zor...
Buras› dünyan›n en büyük gece kulüpleri ve
barlar›yla dolu bir ada olmaktan çok daha öte bir
yer. Ada’da olman›n verdiği huşu dolu tatmin
hissini hiçbir şeyle k›yaslamak mümkün değil.
Adan›n kültürel ve tarihi miras›, nesiller boyu
müziğe ve dansa öncülük eden dokusu ve
cennetimsi güzelliği, dünyan›n en büyük isimlerini
kendine ⺛k ediyor.
Kristal mavisi sular›, muhteşem koylar› ve
plajlar›, seçkin eğlence mekânlar›n›n dünyan›n
her yerinden çektiği renkli simalar› ile; hayat›n
sunduğu tüm zevkleri en unutulmaz şekilde
yaşatan tam bir ‘duygu’ adas› İbiza. Nisan’dan
Ekim sonlar›na kadar capcanl› atmosferi, s›cac›k
iklimi ve
maviyle yeşilin en güzel tonlar›n›n yaratt›ğ›
büyülü doğas›yla bağ›ml›l›k yaratan bir yer olan
ada,
gerek dünya sosyetesinin gerekse kültür ve
sanat camias›n›n en büyük ikonlar›n› yar›m
as›rdan fazlad›r kendine çekiyor.
Adan›n Amerika’y› keşfeden Christopher
Columbus’un doğum yeri olmas›, 1970’li y›llarda
aç›ld›klar›ndan beri aday› dünyan›n parti başkenti
haline getiren Amnesia, Pacha ve Space gibi
rakipsiz gece kulüpleri ve sahip olduğu nefes
kesen kültür hazinesiyle neredeyse tamam›n›n
UNESCO taraf›ndan dünya miras› olarak
korunmas› İbiza’n›n neden böylesine baştan
ç›kar›c›, çekici bir mekân olduğunu aç›klamaya
yetmiyor.
Global çapta trend yaratan müzik ve dans
dünyas›n›n en büyük ustalar›n›n buluştuğu bir
nokta olan İbiza’n›n doğal güzelliği, Grace Jones,
Freddie Mercury, Duran Duran gibi dev
şöhretlerin ve Paul Oakenfold, Nicky Holloway
gibi isimlerini müzik dünyas›na kaz›m›ş
yap›mc›lar›n parlayan y›ld›z tozlar›yla, bugün iki
nesle uzanan müzik ve dans tarihiyle çok daha
çekici hale geliyor.
Valencia’n›n aç›klar›nda yer alan ve
Balear Adalar›'ndan biri olan ada çok uzun
senelerdir özellikle Avrupal› turistlerin gözdesi.
Adan›n en büyük gururlar›ndan biri ise;
Kate Moss, Dizzee Rascal, Jade Jagger ve
P Diddy gibi onlarca ünlü ismin tatilleri için s›k s›k
seçtiği mekân olmas›d›r. Bugün esas olan, tüm
ihtişam› ve tart›şmas›z özgür ruhuyla aday› özüne
uygun yaşamak... İbiza’y› Kate Moss gibi,
Naomi Campbell gibi, Kylie Minogue gibi
deneyimlemek...
Yaz›: Can Atal
www.irunibiza.com
Eğer bir gün yolunuz düşerse muhteşem ve
tarihi İbiza Town’un taşl› sokaklar›nda bu
dev ikonlar›n ayak izlerini takip ederek dolaş›n.
Zarif liman› ve nefis sokaklar› ile San Antonio
bulunmaz güzellikte bir tatil seçimi olur.
Dünyan›n en büyük markalar›na ev sahipliği
yapan şehir merkezinde al›şverişinizi yaparken
soyunma odan›z› Sade ile paylaşabilir, tüm gizemi
ve say›s›z efsanesiyle Es Vedrà Bölgesi’ni ve
Akdeniz’in en iyi saklanan hazinesi olan, s›r gibi
güzelliğiyle Formentera Adas›’n› keşfe
ç›kabilirsiniz...
Las Banderas, Es Ram Eco Resort ve Cap de
Barbária gibi en elit kesme hizmet eden butik
otellerde veya hareketli bir kalabal›ğa sahip
26/27/28
Article: Can Atal
Ibiza is famous for a number
of reasons including for
being the birthplace of
Christopher Columbus, the
discoverer of America; for
its unmatched nightclubs
such as Amnesia, Pacha and
Space that have turned the
island into the world’s party
capital since they opened in
the 1970s,
and for the island’s
breath-taking cultural
heritage that has put it
almost in its entirety in
UNESCO’s list of world
heritage sites.
Yet, all these fail to explain why Ibiza is
such a seductive, such an attractive place.
The natural beauty of Ibiza, the meeting
point of the global trendsetter masters in
music and dance, becomes all the more
attractive with its music and dance history
that stretches over two generations with
the glittering stardust of colossal names
including Grace Jones, Freddie Mercury,
Duran Duran, and producers who have
etched their names in the music world such
as Paul Oakenfold and Nicky Holloway.
Located off the coast of Valencia and one
of the Balearic Islands, the island has long
been the favorite of European tourists in
particular. The island takes great pride in
being a frequently preferred vacationing
spot by dozens of celebrities including
Kate Moss, Dizzee Rascal, Jade Jagger and
P Diddy. The challenge today is to live the
island in a manner deserved by its glamour
and indisputably free spirit... Experience
Ibiza as does Kate Moss, Naomi Campbell,
or Kylie Minogue...
If you happen to go there, follow the
footprints of these icons in the
cobblestone streets of the wonderful,
historic Ibiza Town. With its elegant port
and exquisite streets, San Antonio will
make a vacationing choice of unmatched
beauty. While shopping in downtown that
hosts the world’s biggest brands, you can
share the changing room with Sade, and
then discover the mysterious and
legendary Es Vedrà Region and the lovely
Formentera Island,
the best-hidden gem of the
Mediterranean...
You can choose to stay in boutique hotels
serving crème de la crème such as Las
Banderas, Es Ram Eco Resort and Cap de
Barbária, or first-class hotels hosting a
lively crowd and worldwide famous names,
such as the magnificent Destino,
Ushuaia or the Hard Rock Hotel designed
by Jestico & Whiles architecture, which
opened its doors this year.
Heavily characterized by the jet set
culture, Ibiza could invite you to join the
endless beach parties that made Playa
d’en Bossa beach worldwide famous, to
take pleasure in the music and the sea in
famous beach clubs such as Blue Marlin, El
Chiringuito, Ses Salinas Beach, or to enjoy
the world’s most wonderful sunset while
sipping your drink at the much talked
about Café Mambo, or to blow off steam in
lounges like KM5 or Aura... Just make sure
to turn an ear to the call ?
Have a gastronomic experience at the
Sublimotion Restaurant, the world’s
much-hyped, most expensive gastronomic
experience venue opened in May in Hard
Rock Hotel, where you can taste the
exquisite dishes prepared by famous,
Michelin-starred chef Paco Roncero.
It is priceless to have fun at parties that
start at Ushuaia Club in broad daylight and
go on until the first lights of the morning in
the world’s top clubs such as Space and
Pacha, or to enjoy the sun and the sea in the
silent waters of incredible beaches such as
Es Vedra or Cala Llarga. And note that the
Zoo Project Party must also be
experienced, which comes to life in an
abandoned
zoo on Saturdays.
Maybe all these elements come together
and get Mert Alaş and Marcus Piggot, the
fashion world’s top photographers and the
imagemakers of big brands including Louis
Vuitton, Giorgio Armani, Yves Saint
Laurent, and Roberto Cavalli, to join many
jetsetters and call the island “home”.
Residing in a splendid villa in the
mysterious island of Es Vedrà, home of the
sirens, the charming sea creatures told in
the Greek epic poem of Odyssey, the
photographers say that they are head over
heels in love with the island’s cultural and
popular heritage,
and that they are more inspired in
Ibiza than anywhere else in the world,
where they can access all the privileges
offered by the jet set trend.
Ibiza is, undeniably, the nightclub and
party capital of the world. But at the same
time, there is an elite and unparalleled life
on the island lived under the laser lights
that shine on the night sky, which is
engraved with an ever-growing magic of a
romantic past, music, dance, art and
fashion.
With its slopes overlooking the world’s
most beautiful sunsets, elegantly and
carefully designed venues, tastes that
make one appreciate the life, and
unforgettable experiences, Ibiza is the
epicenter of dreams,
magic, light and life.
The Ibiza island is a paradise clad by the
nature, kissed by the sea and excelled by
the human touch, where you can reach
anything desired, experience anything you
dream of, and live an exquisite life to the
fullest. It is the dream getaway to which
the world’s biggest, hardest-to-please and
high-maintenance names that define and
recreate beauty run to set themselves
completely free.
OTHER BOOKS
BAŞKA
KiTAPLAR
30/31/32/33/34
Bunlar başka kitaplar.
Her kitapç›da
rastlanm›yor bu kitaplara.
Peki nesi başka, nas›l
başka?
“Kitap ne” sorusuyla başlayal›m.
Benim kolay›na kaç›p “başka
kitaplar” olarak nitelediğim
kitaplar›n fark›yla devam
edelim. Biraz dünyaya aç›lal›m,
geçmiş yüzy›la uğrayal›m.
Oradan da bugüne ve buraya
doğru gelelim.
Bu Genç K›z›n Rüyas›
Ne yalan söyleyeyim, bu genç k›z›n rüyas› beyaz
atl› prens değildi. Dört duvar› silme kitap dolu bir
odayd›. Odada bir o yana bir bu yana devrilip
sadece ve hep kitap okuyacakt›m. Biraz yaş›m
ilerleyince odan›n bahçeye aç›lan bir kap›s›
olmas›n›, biraz daha büyüyünce de arada odaya
uğrayan bir sevgili unsurunu hayalime ekledim.
Ama silme kitap dolu duvarlar hiç değişmedi.
Şimdi kendime bak›yorum, hayallerimden çok da
uzağa düşmemişim. İyi. Yaln›z, okudum da
büyüdüm diyemeyeceğim… Onun yerine şunu
diyebilirim; büyüdüğümü hissettiğim anlardan biri
kitaplarla ilgili. Dünya üzerindeki bütün kitaplar›
okumaya insan ömrünün, dolay›s› ile benim
ömrümün yetmeyeceğini anlad›ğ›m, daha
doğrusu kabullendiğim and›r, o an. Büyümek pek
şenlikli gelmiyor böyle anlarda. Çok gayret
edersem bütün kitaplar› değil de hiç olmazsa
bütün iyi kitaplar› okuyamaz m›y›m acaba, diye
içimdeki hevesli k›z çocuğu telaşl› bir atak yapt›,
elbet. Ama cevap, ac› ac› karş›mda duruyordu.
Bozuldum tabii. Okumayay›m o zaman, yaşamaya
bakay›m, dedim. Fakat insan›n eli dursa gözü
Yaz› : Berna Gençalp
[email protected]
Fotoğraflar: Bandrolsüz Arşivi
Banu Cennetoğlu BAS Arşivi
Esen Karol Jeff Talks Arşivi
Kitap Ne?
Kitab›n tan›m› çok ama onun en geniş anlam› ile
bir bilgiyi yaz›l› ve görsel olarak derli toplu
tutmaya yarayan araç olduğunu söyleyebiliriz.
Biny›llard›r kitap var. Önce elde üretiliyorlard›, az
ve özeldiler. Sonra matbaa ç›kt›, çok ve her yerde
oldular. Şimdilerde ise neredeyse her semtte bir
dijital bask› merkezi var. İçinde o dürtüden olan
herkes bir kitap bast›rabilir.
Bas›l› kitab›n kokusunu sevenlerdenim. Kitab›
elimde evirip çevirmek, ağ›rl›ğ›n› ve kağ›d›n
dokusunu hissetmek, sayfalar›n› kar›şt›rmak
bana hoş gelir. Yani içinde yaz›lm›ş olanlar›n
ötesinde tasar›m›yla da, bir nesne olarak da
kitaplardan haz al›yorum. Buradan benim
kolay›na kaç›p “başka kitaplar” dediğim kitaplara
uzanal›m.
Hazz›n Kaynağ› Çeşitleniyor
Ulises Carrión dil, edebiyat ve daha sonra görsel
iletişim üzerine çal›şm›ş bir 20. yüzy›l insan›. O,
“Yazar; -yayg›n anlay›ş›n tersine- kitap yazmaz.
Yazar; metin yazar.” diyor. Kitab›n, metnin
taş›y›c›s› olman›n ötesinde bir rolü olabileceğini
düşünüyor. Klasik edebiyattan koparak metnin,
kitab›n öğelerinden sadece birisi olduğu yeni bir
alanda çal›şmalar›n› yoğunlaşt›r›yor. “Kitaplar as›l
olarak düz metni içermek üzere var olmuşlard›r,
ancak… her türlü dili bar›nd›rabilme kapasitesine
sahiptirler” diyerek fiziksel ve işlevsel aç›dan
mevcut kitap anlay›ş›na eleştirel bir bak›ş getiren
Carrión’un, öncelleri ve ard›llar› var. Frans›z şair
Mallarme 1800’lü y›llar›n sonunda hem şiiriyle,
hem de şiirleri için bas›lan kitab›yla geleneksel
bask›-kitapta yeni bir ufuk aç›yor. 1900’lü y›llar›n
ilk çeyreğinde Marinetti ve Mayakovski bu ufku
genişletiyor. Fütürizm ve Kavramsal Sanat bas›l›
materyali, yani dergi ve kitab› kendi meşrebince
değerlendirebileceği bir mecra olarak görüyor.
Picasso, Miro, Matisse, Chagall, Motherwell gibi
sanatç›lar diğer çal›şmalar›n›n yan› s›ra özgün bir
eser olarak kitap da üretiyorlar. Bu kitaplar
elbette sanatç›lar›n tablolar›na ya da
heykellerine göre ucuz ama s›radan kitaplara
göre çok pahal›lar. S›n›rl› say›da bas›lm›ş,
numaraland›r›lm›ş ve sanatç›n›n imzas›n› att›ğ›
eserler bunlar. Ama “başka kitaplar” derken
kast›m sadece imzal›, s›n›rl› üretimi olan lüks
kitaplar değil. Ucuz, s›n›rs›z bas›m› yap›labilen,
çoğalt›labilen kitaplar da var “başka kitaplar”
kategorisinde. Örneğin 1960’larda Ed Ruscha’n›n
sadece birkaç dolara sat›şa sunduğu ve seri
üretim mant›ğ› ile var ettiği bir fotoğraf kitab›
var: Twentysix Gasoline Stations. L.A. ile
Oklahoma aras›ndaki bir otobanda bulunan
benzin istasyonlar›n›n fotoğraflar›ndan oluşan bir
kitap bu. Ruscha’n›n ilham kaynaklar› aras›nda
Avrupa’ya yapt›ğ› yolculukta karş›laşt›ğ› “ticari
olmayan kitaplar›” saymas› hiç şaş›rt›c› değil.
Ruscha, ilk bask›y› numaraland›r›p baz›lar›n› da
imzalam›ş olmas›n› daha sonra bir hata olarak
nitelendirmiş ve kitab›n yeni bask›lar›nda numara
ve imzaya özellikle yer vermemiş. Kitab›n›n
giderek kült kabul edilmesine ve nadir kitaplar
kategorisine sokularak al›c›lar aras›nda fiyat›n›n
yükselmesine tepki olarak Ruscha’n›n piyasaya
ek bask›lar sürdüğü ve fiyat› k›rmaya çal›şt›ğ› da
söyleniyor. Sanat yap›t›n›n biricikliği, auras›,
çoğalt›labilirliği ya da el işçiliği üzerine yap›lan
tart›şmalar, sanat yap›t› olan kitaplar›n üzerinden
de süredursun, Ruscha’n›n kitab› Tate, MOMA,
V&A gibi önemli müzelerin koleksiyonlar›nda
kendine yer bulmuş durumda. Elbette,
30/31/32/33/34
Article: Berna Gençalp / [email protected]
Photos: Bandrolsüz Archives
Banu Cennetoğlu BAS Archives
Esen Karol Jeff Talks Archives
These are odd books.
Not every bookstore has
them on their shelves.
What is odd about them?
How are they odd? This will
be our focus in this writing!
Let’s begin with the question “what a book
is”. Then, we will continue with the
distinctions of “other books”, as I cut
corners to refer to them. From there, we
will get to here and now.
What a book is
There are numerous definitions of a book,
but in the broadest sense, we can say that
it is a tool for a visually and verbally
structured collection of information.
Books have been in existence for
thousands of years.
First, they were handwritten; so they were
few and special. Then came the print
shops; so books were many and
everywhere. Nowadays, there is a digital
print center almost in every quarter.
Anyone with the urge can have his or her
book printed.
The origin of pleasure diversifies
Ulises Carrión is a 20th Century person
dealing with language, literature, and later,
with visual communication. “A writer,
contrary to the popular opinion, does not
write books. A writer writes texts”,
says Carrión. He thinks that a book might
have a role beyond being the carrier of the
text. He breaks away from the classic
literature and concentrates his work in
new departments, where the text is just an
element of a book.
The French poet Mallarme unveiled a new
horizon in the traditional print-books both
with his poetry and the book printed for his
poems. Marinetti and Mayakovski
broadened this horizon in the first quarter
of the 1900s. Futurism and Conceptual
Art regard printed materials, e.g.
magazines and books, as a medium to be
addressed in its own right. Artists including
Picasso,
Miro, Matisse, Chagall, and Motherwell,
produced books as original works besides
their other works.
These books are certainly cheaper
than the artists’ paintings or sculptures,
but are highly expensive compared to
ordinary books. These are limited editions,
numbered and autographed works by the
artists. But when I say “other books”,
I am not referring to autographed, limited
edition, deluxe books only. Cheap,
reproducible books that can be printed in
an unlimited number also fall under the
“other books” category.
For instance, there is a photography book
Ed Ruscha put on sale for a few dollars in
the 1960s, which he created in serial
production concept: Twentysix Gasoline
Stations.
The book covered the photographs
of gas stations along the highway between
L.A. and Oklahoma.
Books as works of art
One of the most generous names to share
her knowledge and experience in this
respect, artist Banu Cennetoğlu tells about
how artists treat books as space,
how they regard books as works of its own,
and use them as a means of
self-expression when talking about the
book as a work of art. I witnessed the
launch of an artist’s book fully fitting this
description in BAS, Banu Cennetoğlu’s
workshop and gallery in Karaköy. Realized
by Daniel Knorr in cooperation with BAS in
İstanbul,
the book is the eighth edition of the series
entitled Carte de Artiste that made its
debut in Romania in 2007. The artist
collected trash from the streets and public
places, interleaved the objects into the
blank pages of books, and pressed them
with a
30-ton press.
Berlin or Washington. Some of the
productions of the Bandrolsüz collective
that I noted are Selim Süme’s book 289 KD
on military service, the tiny Okay
Karaday›lar publication Örtbas, Sevim
Sancaktar’s book entitled Transformers
dwelling on transformers in cities, the Folio
magazine concerning itself with how to
represent three-dimensional works in two
dimensions and offering itself as an
exhibition venue for artists in every issue,
and Gözde Türkkan’s flipbook series titled
Pay Here.
All editions having the same size and title
consist of 200 unique books. Each book
includes a DVD documentary of the
process. At BAS, I had to chance to see the
Romania, China, Ireland, Switzerland, New
Zealand, Sweden and Armenia editions of
the series that is intended to form a global
encyclopedia.
What is what in the world
of other books?
Exhibited in BAS and open to visit on
certain days of the week, the collection
started with the books Banu Cennetoğlu
compiled in 2006. Then it turned into a
richer collection with the books people
sent for inclusion in the BAS compilation...
There is a feast for curious eyes there. I am
delighted that there is a venue focused on
this matter in İstanbul.
Bandrolsüz
During Jeff Talks organized by
Esen Karol, I was acquainted with a local
collective. They call themselves
Bandrolsüz, which means without a tax
stamp.
This is a great name because they print
publications as they like, free from the red
tape and all sorts of the usual restrictions,
clumsiness and hierarchy associated with
it. Bandrolsüz is actually made up of five
independent publishers. Publisher, in this
context, means a facilitator of the
existence of a book. They describe what
they do as a “labor of love”. They don’t
expect to make a profit; they are just trying
to generate the funds for the next
production, if they can.
They enjoy bringing the books they
publish together with the people,
and seeing their response.
When they go abroad, they make sure to
pack their books, because they stop by
independent bookstores in their
destinations and leave a copy. Don’t be
surprised if you spot a Bandrolsüz
publication in Paris, London, Rotterdam,
Did the arrival of e-books ruin the
etiquette?
No. It was a good thing that e-books
arrived. Books shed off a heavy burden, the
burden of carrying and communicating
information.
This has also bared the readers’ right to
expect more than a good text from a book.
We are at a point that I find thrilling. Books
will be remolded. ‘Other’ books will grow in
number. I am looking forward to seeing
what the future holds in store for us.
Livre d’artiste (künstlerbücher):
Limited deluxe editions of artist’s books.
Artist’s books:
A work of art in the form of a book;
the genre where the artist produces the
book itself as a work.
Book arts:
The discipline using books as a form
for the sake of producing a work of art.
Art book:
The name given to works produced in the
field of book arts; also –mostlyphotography and artistic books are called
by this name.
Book object:
Books in which the book design plays a role
in the communication of its content.
Sculpture-like objects using a book form
are also called by this name.
(The definitions above are compiled from
Bir Görsel İletişim Platformu Olarak
Kitap/Book as a Visual Communication
Platform, a book by Melike Taşç›oğlu
published by YEM).
ITALIAN STYLE WEDDING
İTALYAN İ
DÜ⁄ÜN
Who would not want her
wedding to be one of the
best, most memorable days
of her life...
42/43/44/45/46
Dün gibi hat›rlar›m; ben 10 yaş›ndayken taş›nd›ğ›m›z yeni evimizin yer döşemesini...
Türkiye’de 80’li y›llar›n baş›nda inşaat patlamas› yaşan›yordu.
O zamanlar›n modas› yerlerin “paledyen” olmas›yd›. Bu yeni tekniğin İtalya’dan geldiğini söylüyorlard› ama bu k›r›k mermer parçalar›n›n renkli harçla
birleştirilip makinalarla pürüzsüz parlak yer döşemesi haline gelmesiyle oluşan paledyenin isim babas›n› bilen yoktu. Ben tam 30 y›l sonra o ismin nerden
geldiğini tesadüfen keşfettim. İtalya Vicenza’da yani dünyaca ünlü Rönesans mimar› Antonio Palladio’nun şehrinde!
Yaz›: Nur Y›lmaz Ruppi
Fotoğraflar: DDmag.it Arşivi ve Carlo Perazzolo
Say›s›n› hat›rlamam öyle çok düğün davetine kat›ld›m ki; ama akl›mda kalan herhalde 2-3 düğün vard›r. Birkaç orijinal fikrin d›ş›nda hepsi birbirine benzer.
Kim istemez düğününün hayat›n›n en güzel, en unutulmaz günlerinden biri olmas›n›... Düğün salonlar›ndan, restoranlardan s›k›ld›m, değişik bir atmosferde
evlenmek istiyorum diyorsan›z İtalya’da bir Rönesans saray›nda, soylu bir ailenin 500 y›ll›k villas›nda, tarihi bir tiyatroda, bir kalede ya da tarihin yaz›ld›ğ›
bir şatoda prensesler gibi evlenmek rüya değil. İtalya mimarisinde ihtişam vard›r ama ayn› zamanda ş›kl›k ve sadelik bir aradad›r.
42/43/44/45/46
Article: Nur Y›lmaz Ruppi
Photos: DDmag.it Archives and Carlo Perazzolo
If you are bored with wedding salons or
restaurants and want to get married in a
distinct setting, it is no longer a dream to
marry like a princess in an Italian
Renaissance palace, in the 500-year villa of
a noble family, in a historic theater hall, in a
castle or a chateau where history was
written. Italian architecture incorporates
splendor but also blends elegance with
simplicity. Italy is perfectly suited for
those who enjoy luxury, but avoid
extravagance.
As I write this piece, I notice a bit of news
on the Facebook page of the city I live in
(vivi vicenza). Vicenza Municipality opens
the town’s historic buildings for weddings
at a certain fee. And you don’t even have to
be a resident of Vicenza or an Italian
citizen, either. Among them is the Private
Teatro Olimpico, for instance, which is one
of the most beautiful theater halls I have
ever seen... The theater hall boasting a
magical atmosphere was designed by
Antonio Palladio. The famous
Renaissance-era architect of this historic
building protected by UNESCO, which has
become a landmark of the city like “Basilica
Palladiana”, has undersigned many villas in
the Palladio Vicenza and Veneto region,
and went down in the history with the
“palladiano” style.
Wedding planning is no longer a source of
stress! Vinicio Mascarello, the famous
Italian wedding planner, makes your dream
wedding come true in villas dating back to
the Renaissance era…
“I do not just organize weddings; I make
dreams come true; I stimulate emotions.
The events I plan stir an excitement and
are out of the ordinary... I can describe
myself as an emotional planner. I am full of
endless ideas and novelties.” These are the
very words by Vinicio Mascarello.
Having set up his own organization
business when he was just 29 years of age,
Vinicio pulled off major organizations even
at the beginning of his career, and he did so
very successfully
“I like to surprise guests. Every detail from
A to Z is important for a good wedding, but
the most important bit is to have fun! My
ultimate goal is to make sure that
everyone has fun, and especially the couple
that is getting married.”
It turns out that it is not that difficult to add
fund to this stressful task. Vinicio is
extremely tedious in his business as he
organizes impeccable events. Given that
the wedding season has begun in my home
country, I figured I might make myself
useful by getting advice from an expert
and I asked Vinicio for tips for a perfect
wedding.
10 golden rules for the perfect party
• Seating arrangement
If you want a warm, cordial party, first of all
create fun tables and seating
arrangements.
• Menu selection appealing to all palates
A buffet is cordial, letting everyone choose
as he wishes. Set menus are bit a more
official. Since the food is served at the
table, usually a long time is spent eating. It
is convenient for old people and children,
though. When preparing the menu,
children and individuals with allergies
should be kept in mind.
• Music: the secret of unlimited fun!
The DJ or music band engaged should play
the music that appeals to all tastes. The
rhythm of the music should pick up later in
the night, dragging everyone to the dance
floor. The bride should have an extra pair
of comfortable mid-heels.
• Don’t forget the children
If there are a lot of children, a clown, a
magician or an activity leader can be
engaged, and a corner can be organized in
the hall. This way, they will have fun while
their parents can enjoy the evening.
• Party relaxation corner
While everybody is having fun and waiters
and children are running around, the
newlyweds might need a silent corner to
spend some alone time and re-charge. Or
guests who need to rest a bit can lie down
on the cushions and relax to a soothing
music and candlelight. It would be a nice
gesture to create such a getaway corner.
• Everything is under control!
During the wedding, you would want
everything to go as planned, you would not
want any hitches. The decoration is done
but it must be made sure that everything
works fine; the venue entrance, car park,
and toilets must be checked for adequacy
and functionality.
• What a biiiiiig surprise!
Surprise your guests while entertaining
them. Anyone can organize an ordinary
wedding. You can get the wedding to a
whole new level with a few bright ideas and
fabulous details. Include the guests in the
newlyweds’ dreams. One who can imagine
has the ability to make it happen too.
• Never forget security
Taxis should be prearranged to drive back
tired and tipsy guests after all the fun and
dancing. The wisest thing to do would be to
rent a shuttle bus to drive them to the
wedding venue and back.
• The countdown: the night before the
wedding...
The last day has arrived. Do not turn back
your close friends’ offers for help. Let them
handle the social contacts, last minute
errands. Relax in a warm bath, sipping a
herb tea, and try to sleep early (if you can!)
on your last night as a single person.
You know, the big day is tomorrow…
• Last but not least:
hire a wedding planner who will organize a
wedding just for you, and end the wedding
stress! / If you are one of those thinking
”I will do it all by myself lovingly!”,
then you are so wrong. It may be fun to
organize somebody else’s wedding,
but it becomes a burden if it is your own
wedding. Specialized and experienced
wedding planners will give you your dream
wedding.
Some addresses from Italy:
www.viniciomascarello.com
www.villacanal.i
www.palazzovalmaranabraga.it
www.villacurti.it
www.teatroolimpico.it
www.vicenzavogue.weebly.com
SAINT PETERSBURG
VENICE OF THE NORH
St. Petersburg;
KUZEYİN
VENEDİK’İ
48/49/50/51/52
Deli Petro’nun şehri
Ülkenin ikinci büyük kenti, önde gelen bir sanayi
ve kültür merkezi olan St. Petersburg ad›n› en
önemli çarlardan biri olan Deli Petro’dan alm›ş.
Büyük Petro Neva Nehri'nin Balt›k Denizi'ne
döküldüğü yerde Rusya'n›n en modern
şehirlerinden biri olan St. Petersburg'u başkent
olarak inşa ettirmiş. On yaş›nda tahta geçen
Deli Petro’nun en büyük hayali güçlü bir
donanmaym›ş, bunun için de kendi ad›n› verdiği
şehirde tersaneler yapt›rm›ş ve savaş esiri
40 bin İsveçli’yi kullanarak ilk bay›nd›rl›k
faaliyetlerini başlatm›ş. 2,04 m. boyundaki
Petro’nun ayaklar› 38 numaraym›ş, büyük
görünsünler diye kocaman ayakkab›lar giyermiş.
Adamcağ›z on parmağ›nda on marifet, ileri
görüşlü bir lider. O yüzden bütün dillerdeki ad›
“Büyük Petro”. Bir tek Türkler deli demiş.
Genetik kodlamam›zda değişen hiçbir şey yok.
As›rlar önce de deli dermişiz büyük işler
becerene...
Tarihin İçinden
Rasputin, Çaykovski, Şostakoviç ve Rimski
Korsakov, hayatlar›n›n büyük bir bölümünü
burada geçiren birçok ünlüden sadece baz›lar›.
Puşkin ise eğitimini St. Petersburg’da yapm›ş,
buradan sürgüne gönderilip burada öldürülmüş.
Dostoyevski "Suç ve Ceza" adl› roman›n› bu
şehirde yazm›ş. Rus çarlar› 1917 Mart'›na kadar iki
yüzy›l boyunca, Rusya'y› St. Petersburg’dan
yönetmişler. Ayn› y›l Lenin sürgünden bu şehre
dönmüş, burada Bolşevik Partisi’ni iktidara
haz›rlam›ş ve sonunda da başar›l› olmuş. St.
Petersburg, 1917’de
Şubat ve Ekim devrimlerine şahitlik etmiş.
1712-1918 y›llar› aras›nda başkent olarak kalan
şehrin ad› 1924'te Leningrad diye değiştirilmiş,
komünizm çöktükten sonra eski ismine yeniden
kavuşmuş. II. Dünya Savaş›’nda da
Almanlara karş› gerçekleştirilen, tarihin en büyük
Almanlar şehri 900 gün kuşatm›şlar, yar›s›
açl›ktan olmak üzere 670 bin kişi hayat›n›
kaybetmiş. Savaş bitmiş, Almanlar gitmiş ama
tüm Rusya’ya maliyeti tam 20 milyon can olmuş.
İnsanlar tam rahat edecekken bu sefer de öldüğü
y›l olan 1953'e kadar Stalin terör estirmiş. 25
Aral›k 1991'de Sovyetler Birliği dağ›l›p Yeltsin
Rusya’n›n başkan› olurken
St. Petersburg’un tarihinde de yeni bir sayfa
aç›ld›. Ünlü yazar Dostoyevski, dünyan›n en
muhteşem şehri diye tan›mlam›ş çarlar›n şehrini.
Dünya tarihi için önemli olan çok say›da esere
sahip St.Petersburg, UNESCO’nun Dünya
Kültürel Miras› Listesi’nde de yer al›yor. Beş
milyonluk şehirde eğitim seviyesi o kadar ileride
ki; nüfusun %30'u üniversite eğitimli. St.
Petersburg Rusya’n›n bat›daki penceresi ve
kuzeydeki Venedik olarak da adland›r›lm›ş.
Şehirde yaşayanlar buras› Rusya’n›n “Kültürel
Başkenti” diyorlar. 2003 y›l›nda büyük törenlerle
St. Petersburg’un 300. y›l dönümü kutland›. Şehir
iki yüzy›l boyunca Rusya'n›n başkenti, sanat ve
eğlencenin merkezi olunca Moskova'y› gölgede
b›rakt›. Rus balesi burada doğdu, Rus müziğinin
merkezi St. Petersburg oldu.
Beyaz Geceler
Beyaz Geceler denilen dönemde Avrupa’n›n
kuzeyinde günler iyice uzun, dolay›s›yla geceler
ayd›nl›k oluyor. Bunu görebileceğiniz yerlerden
biri olan St. Petersburg gecenin neredeyse hiç
yaşanmad›ğ› bir şehir. Beyaz Geceler 25 May›s’da
başl›yor ve 16 Temmuz’a kadar yaklaş›k 50 gün
boyunca hava geç karar›yor. 22 Haziran’da gün
neredeyse 19 saat sürüyor. Vücut düzeniniz
şaş›yor, yatmak istiyorsunuz ama d›şar›s›
ayd›nl›k. K›ş›nsa bunun tam tersi söz konusu. 22
Aral›k’ta gün sadece 6 saat sürüyor, sonras› hep
alaca karanl›k.
48/49/50/51/52
Article: Saffet Emre Tonguç
[email protected]
The city of Peter the
Great The second largest
city in Russia and a major
hub of industry and culture,
St. Petersburg was named
after Peter the Great, one of
the most important tsars.
Peter the Great had St. Petersburg built on
the Neva River where it meets the
Baltic Sea, as Russia’s capital and one of its
most modern cities.
The greatest dream of Peter the Great,
who assumed the throne at the age of ten,
was to establish a powerful navy. So he
built shipyards in the city he gave his name
to, and initiated the first public works,
putting 40 thousand prisoners of war from
Sweden to work. Being a visionary and
talented leader, he was referred to as
Peter the Great in all languages, except in
Turkish, where he is called Peter the
Madman.
Historic Facts
Rasputin, Tchaikovsky, Shostakovich and
Rimsky Korsakov are just several of the
many famous names who spent most of
their lives here. Pushkin pursued his
studies in
St. Petersburg, was sent on exile from this
city and killed here. This is where
Dostoyevsky wrote his novel “Crime and
Punishment”. Russian tsars governed
Russia out of St. Petersburg for two
hundred years, until March 1917. The same
year, Lenin returned to this city from exile,
and got the Bolshevik faction ready for
power here, succeeding in the end. St.
Petersburg witnessed the February and
October revolutions of 1917.
Having served as the capital city from
1712 until 1918, the city’s name was changed
to Leningrad in 1924 and back to its original
name after the collapse of communism.
The city was the stage of one of the
bravest resistances in history, put up
against the Germans during WW II. German
forces besieged the city for 900 days, by
the end of which 670 thousand people had
died, half of them from starvation. The war
ended, the Germans left, costing 20 million
lives to Russia. While people were just
about to breathe a sigh of relief, Stalin
terrorized the country until his death in
1953.
When the Soviet Union dissolved on 25
December 1991 and Yeltsin became the
president of Russia, a new page was
turned in the history of St. Petersburg.
Famous author Dostoyevsky described
the city of tsars as the most intentional
city in the world. Housing numerous
historically significant landmarks for the
world, St.Petersburg is also on the
UNESCO list of World Cultural Heritage.
The education level of the five-million city
is so high that 30% of the population holds
university degrees.
St. Petersburg is also referred to as
Russia’s window into the West and
as Venice of the North. The residents call it
Russia’s “capital of culture”. Big
ceremonies were organized in 2003 to
celebrate the 300th anniversary of St.
Petersburg. After serving as the capital of
Russia and the epicenter of arts and
entertainment for two centuries, the city
has overshadowed Moscow. This is where
the Russian ballet was born. St. Petersburg
was the center of Russian music.
White Nights
During the so-called White Nights period,
days drag longer and therefore, nights are
bright in the north of Europe. The night
almost never falls in St. Petersburg, which
is one of the locations where you can
experience this phenomenon. White
Nights begin on May 15th and last
approximately for 50 days until July 16th. In
June 22nd, the daytime lasts almost 19
hours. Your body clock is unsettled, you
want to go to bed, but it is bright outside.
This is completely reversed in wintertime.
On December 22nd, the daytime lasts only
6 hours, and then it is dusk all the way
through.
THE STARS OF ST. PETERSBURG
St. Isaac Square
Dedicated to the saint who was born on the
same day with Peter the Great, the
square’s symbol structure is the cathedral
bearing the same name. Built over the
course of forty years and completed in
1858, the building houses 48 columns, each
weighing 114 tons. 100 kilograms of gold
was used for the dome only. It is a true
architectural masterpiece.
Admiralty
Exhibiting Russia’s strong muscle on the
seas, the Admiralty Building rises next to
the State Hermitage and consists of
several buildings. Its construction started
in 1704, the complex also houses shipyards.
When building his city, Peter the Great
ordered everyone coming to St.
Petersburg to bring stones, and levied
taxes on who did not comply. The
Admiralty is one of the eminent stone
buildings in the city. The square next to the
Admiralty Building is named the
Decembrists’ Square since the Decembrist
uprising of 1825 took place here. The
square is home to a statue of Peter the
Great, which is called “Bronze Horseman”
because of a poem by Pushkin. Don’t be
surprised to see newlyweds having their
pictures taken in front of the monument. It
is a city tradition.
Neva River
30 kilometers of this 74-kilometer river,
which joins the White Sea to the Baltic Sea,
runs through the city. Its width ranges
between 400 and 1200 meters, and its
depth between 14 and 24 meters. There
are 95 channels in St. Petersburg, some of
which are artificial. Therefore, settlement
is scattered on 42 islands, which results in
an enormous number of bridges. 21 of more
than 500 bridges are movable.
Peter and Paul Fortress
Marking the historic center of the city, the
fortress bears the names of the two most
important apostles of Christ.
27 May 1703, the date of establishment of
the fortress, has become the birthday of
the city as well. The fortress is home to a
cathedral dedicated to these two apostles,
and an identical model of the first ship of
Peter the Great. The cathedral is the burial
place of the entire Russian Dynasty,
including Nicholas II, the last tsar. The
fortress was never used for defense
purposes in any war but served as a prison
from the end of the 18th Century, and
hosted eminent names including
Dostoyevsky, Gorki and Trotsky.
Tatar Mosque
Down the Fortress rises the Tatar Mosque,
reminiscent of the Mausoleum of
Tamerlane in Samarkand. The mosque was
opened for worship in 1913, which they
closed down and turned into a vegetable
warehouse in 1940. It was reopened in
1956. During Stalin’s era, not only mosques,
but also churches and synagogues were
also closed down. Only Churches of Ss
Nicholas and Vladimir remained open,
while 400 churches were vandalized.
Today, there are over 120 religious
establishments across the city.
The Turks living in the city and mostly
working in the construction industry also
use the mosque.
Church on Spilt Blood
(Resurrection of Christ)
The church was built on the site where Tsar
Alexander II was assassinated in 1881,
hence the name. Completed in 25 years,
the structure’s façade used hundreds of
square meters of mosaics. It is so lively
that it resembles a cake-house with its five
domes erected in the middle of the city.
SHOPPING
Nevsky Prospekt is the most lively street
for shopping in St.Petersburg. The street is
lined with theater halls, concert halls,
movie theaters, museums, libraries,
restaurants, shops and banks. With the
statue of Kutuzov, the commander-in-chief
who defeated Napoleon, erected in front
of it, the Kazan Cathedral built in 1811 is
among the landmarks on this street. Gogol
referred to the 4.5-kilometer long street as
the most refined place in the world. In St.
Petersburg, you can buy fur hats, dolls and
matryoshka dolls of Japanese origin.
PER IL SOLE
Timeless
PERSOL
58/59/60
Per il Sole
1917’de İtalyan Giuseppe Ratti’nin ilham› ve dehas›yla
doğan bir efsane... Bir asra mal olmuş zamans›z bir miras...
Dünyan›n en büyük isimlerinin vazgeçilmez tercihi...
Stil ve kaliteyle özdeşleşmiş, tarihin doyumsuz ak›ş›na daima
ayak uyduran ama kimliğini asla kaybetmeyen ikonik bir
aksesuar. Güneşe boyun eğdiren ve tüm gözleri kendine çeviren
bir marka...
Persol, 1917 y›l›nda fotoğrafç› ve Berry Optics’in sahibi Giuseppe Ratti’nin önderliğinde doğdu.
Ve böylece Via Caboto’daki küçük bir avluda, uluslararas› bir başar› hikâyesine dönüşen bir
efsanenin temelleri at›lm›ş oldu. Ratti’nin öncelikli olarak pilotlar ve yar›şç›lar›n ihtiyaçlar›n›
giderebilmek için tasarlad›ğ› teknik aç›dan gelişmiş gözlükler, güneş gözlüğü kültürünün temelini
att› ve neredeyse bir as›r öncesinden günümüze taş›nan gözlük modas›n›n öncüsü oldu. Piyasaya
sunulduğu tarihten itibaren sadece 1-2 y›l içerisinde dünya çap›nda tan›nan D'Annunzio, De Pinedo,
Ferrarin, Chiron,
Nazzaro, Fangio, Opessi, Bolognini ve Ghersi gibi yar›şç›lar ve tarihe ad›n› yazm›ş pilotlar Ratti’nin
Protector gözlüğünü tak›yorlard›. 1918 Ağustos’unda Viyana’n›n üzerinde tarihi bir uçuş
gerçekleştiren
Binbaş› Gabriele D’Annunzio ve 193 saat süren okyanus aş›r› bir uçuşa imza atan
Francesco De Pinedo gibi isimler markaya özellikle dikkate çeken bir ün getirdi. Takip eden y›llarda
gittikçe artan bir üne sahip olan seçkin marka, bugün her Persol gözlüğünde bulunan ve güneşin
zararl› ›ş›nlar›na karş› oldukça yüksek bir koruma sağlayan patentli sar›-kahve lensleri icat etti.
Berry Optics’in Protector serisi her meslekten ve kesimden kalite ve tarz arayan herkesi çekmeye
başlarken firma ‘per il sole’ yani ‘güneş için’ anlam›na gelen Persol ismini ald›.
1930’lar ve 40’lar Persol’un bugün sahip olduğu 14 patentin temsil ettiği ve gözlükte
devrim yaratan son derece esnek yay sistemi ve ikonik gümüş oklar gibi teknoloji ve tasar›m
alan›nda tarih yazan buluşlarla doluydu. Takip eden y›llarda Persol her yeni modelinde var olan
kal›plar› y›kan ve yeni trendler yaratan tasar›mlara imza atmakla kalmad›, ayn› zamanda sinema,
sanat, ticaret ve bilim dünyas›ndan pek çok ismin kalbini kazand›. Gözlerini Turin’in tozlu
sokaklar›ndaki duman ve kirden korumak için büyük caml› gözlüklere ihtiyaç duyan tramvay
sürücüleri için 1957’de tasarlanan
649 serisi, 1961 y›l›nda sineman›n dev isimlerinden Marcello Mastroianni’nin “Divorce Italian Style”
58/59/60
Timeless / Timeless Brands
Article: Elmira Gürses
A legend that has sprang to
life from the inspiration and
genius of Giuseppe Ratti of
Italy in 1917…
A timeless heritage that has been
embraced by a century... An iconic
accessory identified with style and quality,
always keeping pace with the endless flow
of time but never losing its identity. A
brand name that makes the sun bow and
attracts all gazes...
Persol was born in 1917, when Giuseppe
Ratti, photographer and owner of Berry
Opticians, laid the foundations of a legend
in a small patio on Via Caboto that turned
into an international success story.
Technically advanced sunglasses Ratti
designed primarily to respond to the needs
of pilots and racers formed the basis of the
sunglasses culture and pioneered the
sunglasses fashion that has reached the
present from one hundred years ago.
A couple of years into its launch, the
Protector sunglasses were being worn by
worldwide famous racers and pilots who
went down in history including D'Annunzio,
De Pinedo, Ferrarin, Chiron, Nazzaro,
Fangio, Opessi, Bolognini and Ghersi.
Major Gabriele D’Annunzio,
who organized the historic Flight over
Vienna in August 1918, and Francesco
De Pinedo, who realized a 193-hour
transatlantic flight, added a remarkable
fame to the brand. Constantly building on
its fame in the years that followed, the
select brand invented the yellow-brown
lenses mounted on all Persol glasses and
providing high protection from the harmful
rays of the sun.
As the Protector line of the Berry
Opticians began attracting everyone from
all occupations and segments of the
society who asked for quality and style, the
company adopted the name Persol, which
meant
‘per il sole’ or ‘for the sun’.The 1930s and
the 1940s were packed with inventions
that made history in technology and design
such as the revolutionary highly flexible
spring system and iconic silver arrows,
represented by 14 patents held by Persol
today.
In the following years, Persol not only
produced trendsetting designs that broke
patterns with each new model, but also
won the hearts of numerous celebrities
from the worlds of film, arts, commerce
and science. The 649 line, which was
designed in
1957 for tram drivers who needed large
glasses to protect their eyes from the
smoke and dust in the dirty roads of Turin,
became legendary after it became an
indispensable part of Marcello
Mastroianni’s style, in his 1961 film entitled
“Divorce Italian Style”.
Having captured the American market in
1962, the brand quickly made itself a place
among the most popular accessories of
the big names of the time.
Known as the “King of Cool” and one of the
biggest box-office names of the
post-Vietnam War America of the 1960s
and 1970s, Steve McQueen was so strongly
identified with the PO 714 line Persol
sunglasses in the 1968 film The Thomas
Crown Affair that the brand has become a
style icon of desire.
In the 1980s, Persol was recreated using
revolutionary materials that would offer
maximum performance under the
severest conditions with the sunglasses
designed for adventurous souls travelling
many miles under the sun such as pilots,
racecar drivers and discoverers all over the
world. It defied the sun through the
hardest stages of the Paris-Dakar rally
that stretched along the Svalbard Islands
in Northern Norway and on the faces of all
racers of the Pharaohs Rally.
It protected Russian astronauts from
snow blindness during parachuting drills at
-65 degrees in Siberia. Italian explorer
Enrico Rosso was wearing Persol
sunglasses, when looking up at the sun
over the clouds at an altitude of 7,000
meters while climbing the Himalayan peak
of Kun. With the unmatched experiences
and know-how of dozens of sportspeople
who climbed heights such as Cho Oyu,
dubbed Turquoise Goddess and having an
elevation of 8,200 meters, the Persol
Sport line created in 1990 was committed
to protecting the eyes of adventurers who
had devoted themselves to sports.
The feminine image of Persol had been
entrusted to actress Ornella Muti by the
early 1990s. Having designed the elegant
830 model for Muti, which has become
incredibly popular in the following years,
Persol put its image in the hands of
Carol Alt in 1994.
Regarded as the Rolex of the sunglasses
world, Persol’s success that expands over
a century is an undisputed fact. The
sophisticated elegance of its models,
its constantly maintained high-quality, and
its legendary legacy built with the touches
of the biggest names in history today make
the brand one of the most sought-after
accessories of the sports, fashion and
artistic circles in the world. Another
hundred years from now and Persol’s
timeless endeavor and its unrivalled
approach to excellence that brings
together technology and science will
continue to offer protection for the eyes of
everyone continuing to challenge the sun.
TIME TRAVEL
CiHANGiR
Zamanda Yolculuk:
CİHANGİR
62/63/64/65
Zaman zaman değişik isteklerim olduğu
doğrudur.
Mesela zamanda yolculuk yapmak isterim ben.
Kulağa hoş geliyor biliyorum. Ama kim zamanda
yolculuk yapabilir ki?
Günümüz dünyas›nda her şeyin değerini h›zl›ca yitirdiğini ve ç›lg›n bir
tüketim toplumunda yaşad›ğ›m› fark ettiğim anlarda gelir bu istek. Bir ka盺
isteği belki de bunun arkas›nda yatan, kim bilir... Ama bildiğim bir şey var ki;
her istediğiniz anda bir şeylerden kaçmak ya da kurtulmak öyle kolay değil.
Kaçmak isteyip de kaçamamak, o an üstünüze gelen her neyse ondan
kurtulmak isteyip de kurtulamamak... İşte böyle anlarda bana ilk kollar›n›
açan hep Cihangir olur.
Yaln›z kald›ğ›m anlarda bile bana kendimi yaln›z hissettirmeyen o s›cakl›ğ›,
önünden geçtiğim binalara ait yaşanm›şl›klar›n verdiği o zamans›zl›k hissi,
sokaklarda yürürken gördüğüm insanlar›n bir yere koşturmadan,
bulunduklar› an›n tad›n› ç›kartt›klar›n› fark ettiğim o an, bildik ya da yeni
aç›lan mekanlara girdiğimde karş›laşt›ğ›m o tatl› heyecan... Tüm bunlar beni
tekrar tekrar
Cihangir’e sürükleyen sebeplerden sadece birkaç›...
Birlikte Cihangir sokaklar›nda küçük bir gezintiye ç›kmadan önce, eski ve
s›cak bu semtin tarihine bir uzanal›m; Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem
Sultan’›n çocuklar›ndan biri olan Şehzade Cihangir -isminin anlam› dünyay›
fetheden olmas›na rağmen- hayat bu ya, fiziksel engelli olarak doğmuş bir
çocuktur.
Hep bu yüzdendir ki; çevresindekiler ve kardeşleri taraf›ndan alay konusu
olmuştur. Baz› rivayetlere göre, kendisinin bu yaklaş›mlara dayanamay›p
intihar ettiği söylenir. Kanuni diğer oğlu Şehzade Mustafa’y› öldürmüş
olman›n verdiği derin ac›y› atlatamazken, bir de üzerine sevdiği ve geriye
kalan tek çocuğu olan Cihangir’in ölüm ac›s›yla sars›lm›şt›r. Ac›s›n› dindirmek
için bir semt kurarak oğlunu yaşatmak ad›na bu semte Cihangir ad›n›
vermiştir. Böyle hüzünlü bir hikâyeye sahip olan semt, günümüzde pek
keyifli sohbetlere, eskimeyen dostluklara, nice yeni ve güzel başlang›çlara
ev sahipliği yapmaktad›r.
Gelin şimdi birlikte Cihangir sokaklar›nda biraz gezinelim.
Güne Akarsu Sokak’ta başlamay› severim ben. Journey’nin lezzetli,
sağl›kl› ve taze g›dalarla haz›rlad›ğ› farkl› kahvalt› seçeneklerinden biri veya
birkaç›yla güne keyifli bir başlang›ç yapmak her zaman iyi bir tercihtir
benim için. Adeta evimde gibi hissettiğim o abart›s›z dekorasyonu ile bazen
dostlar›mla birlikte bizi ağ›rlar Journey, bazen de bir tek beni.
Ofis d›ş› çal›şmak için biçilmiş kaftan... Fonda insan› sürükleyen notalar ile
bütün gün çal›şm›ş gibi hissetmezken zaman›n nas›l geçtiğini anlamam
Journey’de... Elbette günün ilk kahvesi Kronotrop’ta içilir. 3. Dalga
Kahvecilerin İstanbul’daki öncülerinden olan Kronotrop’ta kaliteli ve leziz
kahvelerimi içerken bir yandan çal›şmaya devam ederim. Gün içinde ac›kma
halleri başlad›ğ›nda yöresel tatlar sunan Datl› Maya’ya yolum düşer. Her şey
62/63/64/65
Article: İpek Çakmak
[email protected]
Instagram / iposhh
Photos: Yasin Baran
Sometimes I wish to travel
in time. I get this desire at
moments when I realize that
everything is losing its value
and we are living in a crazy
consumption society in
today’s world. But there is
one thing I know: it is not so
easy to run or break free
from things at any time you
feel like it. Wanting but
failing to run; wanting but
failing to free yourself from
whatever it is that is bearing
down on you at that
moment... It is always
Cihangir that meets me with
open arms at such times.
Before walking through the streets of
Cihangir, let’s take a look at the history of
this old and welcoming neighborhood.
Şehzade Cihangir, one of the sons of
Sultan Suleiman the Magnificent and
Hürrem Sultan, was physically
handicapped by birth, although his name
meant conqueror of the world. Sultan
Suleiman, unable to handle the agony of
having killed his older son Şehzade
Moustapha, was shaken by the death of
Cihangir, his beloved and only son alive. To
soothe his pain, he set up a neighborhood
and named it after his son to
commemorate him.
I like to start my day on Akarsu Road. It is
always a good choice for me to begin the
day savoring one or several of the
breakfast options Journey offers using
tasty, healthy and fresh ingredients.
Kronotrop is the unchanging stop for the
day’s first cup of coffee. As I sip quality and
delicious coffee at Kronotrop, one of the
pioneers of third wave coffee shops in
İstanbul, I keep working at the same time.
When my body starts sending signals of
hunger during the day, my feet take me to
Datl› Maya that offers local delicacies.
Everything here is natural and homemade.
Prepared with various local cheeses and
herbs, tasty pides, or Turkish-style
pizzas, arrive at the tables,
fresh out of the brick oven.
Then I throw myself out on the streets,
eager to discover some new or old stuff. I
keep running into small surprises. Look
Left, for example, is one of them. I
rummage the shelves, enthusiastic to find
a few pieces of nice clothes. There is no
denying it: all forms of shopping feel good!
No matter on which road I am in Cihangir,
after a while my feet drag me to Manuel
Deli & Coffee. Yes, you got it right, it is a
deli and a third wave coffee shop.
I can say it has recently become my most
enjoyable spot for coffee breaks. I never
leave Manuel without eating its famous
pan pizza. Remember İpek! You must buy a
selection of deli products and homemade
jams before going back home.
Cihangir offers different pleasures at
different hours of the day and night. If dusk
is falling, the meeting point is obvious: I
rush to Susam Café that has adopted its
name from Susam Road. At Susam, where I
feel as comfortable as I am in my
grandmother’s living room, grilled salmon
with oven-baked root vegetables on the
side is a dish I frequently savor in the
evenings. Designed in the neighborhood
bar concept that is not very common in
İstanbul, my unconditional love for Susam
is here to stay, where everybody knows
your name and long conversations never
seem to end.
If we are in the mood for a meyhane night
with friends, then Jash will be the spot. The
great variety of mezzes will be relished
quickly along with glasses of rak› in this
small, homely venue.
Recently, we have been given a justified
reason to leave pleasant dinner tables:
Geyik Coffee Roastery & Cocktail Bar.
Blending a different concept with coffee,
Geyik offers coffee or delicious cocktails,
depending on what you feel like.
And I like to end my day on Akarsu Road.
I leave Cihangir, relieved to feel that its
historical texture is preserved and to know
that its residents take really good care of
this cozy neighborhood.
I believe that we keep the districts or cities
alive, just like we keep the memories alive
in minds, or in photographs, if we are that
lucky. If we can pass Cihangir on without
destroying its historic background to new
generations to let them live their own
precious moments, then I think we will be
presenting everyone with the chance to
sort of travel in time.
THE COOLEST SUMMERTIME ACTIVITY,
THE FAVORITE OF WATER-LOVERS: SWIMMING!
Yaz›n En Serin Aktivitesi, Su Severlerin Gözdesi:
YÜZMENİN
TA KENDİSİ!
72/73/74/75/76
72/73/74/75/76
Article: Özlem Yücelener
Photos: Kaan Verdioğlu
www.kaanverdioglu.com
In modern-day Turkey,
swimming is still regarded a
seasonal activity since it is
only associated with the
summertime and vacation
enjoyment.
On the other hand, to some others
including me, swimming is not seasonal but
a lifestyle. To us, swimming is a basic
activity like sleeping, eating and drinking
water.
It is almost more than an activity and is a
natural necessity.
I wonder about the reasons of the
ongoing lack of interest in swimming while
there are dozens of pools and so many
seas around us to dip into; while the
swimming sport is capable of transforming
each and every one of us into V-shaped
Greek torsos; while numerous
competitions are being held all over the
world;
while so many new models of
trunks/swimming suits/bikinis are
produced every year, and while swimming
arouses an appetite in ordinary people to
become a Michael Phelps or a Natalie
Coughlin.
To alter the perception of swimming, it
may be necessary to increase the number
of swimming pools with several lifeguards
where bathers would feel safer.
The unknown realities of swimming can
be unveiled with this and similar writings.
Those who have no intention to swim
can be motivated through amazing facts
about swimming or through swim
gear given as a present.
Instead of getting depressed over the
thought that that might not happen in the
near future, we could concentrate on this
article which will bring us up close with the
coolest summertime sports activity.
Maybe you could become a good
swimmer beyond your expectations,
change your life with a sports discipline,
and add something new to yourself.
Özlem Recommends;
• There is no need to look far for
swimming pools to start swimming.
There are hygienic facilities in the middle
of the city, although they may not be in
Olympic size. Moreover, there are many
trainers who will attend to you at the
Hillside City Club-İstinye and Trio pools.
• If you want to involve visual memory in
your pursuit, do not suffice with the photos
Hillside shares on the Instagram.
Although Michael Phelps (@M_Phelpss00)
is my favorite inspiration, I also strongly
recommend other worldwide famous
Olympic swimmers,
Ryan Lochte (@ryanlochte),
Nathan Adrian (@nathangadrian),
Natalie Coughlin (@nataliecoughlin),
Jessica Hardy (@hardyjessica) and
Missy Franklin (@MissyFranklin88).
• I also suggest that you take a look at
Speedo International (@speedo) and
Speedo USA (@speedousa) accounts,
which will give you an irresistible urge to
browse –practically through a catalogue of
all Olympic swimmers- and give you access
to social media campaigns such as Share
Your Favorite Swim Memory
#SummerFeeling, Share your
#SwimStories, #LoveSpeedo with the
photos you post.
• If you are a before-work swimmer, try
doubling the amount of your perfume
when shampoo fails to prevent your
chlorine-scented hair from interfering with
your presentation to the CEO.
Sarp Barlas Altunay, Hillside City Club Trio Trainer, Recommends;
• To avoid cramping due to dehydration
when swimming, drink at least half a liter of
water before and after or during the swim.
After swimming, do not consume
caffeinated liquids and alcoholic drinks
before you make up for the lost liquid.
• To make up for the energy spent, eat
carbs after the swim. But do not eat a big
plate of rice for the sake of carbs. To let
the carbohydrate intake immediately
reach your muscles, avoid eating oily food
alongside.
• Remember to put on a sunscreen at least
30 minutes before dipping into the sea or
the swimming pool in summertime.
Make sure to take a shower before
swimming in the pool or the sea, and put on
a moisturizer to keep your skin from drying
out due to chlorine and salt.
You might be interested to know:
• There are 43 Instagram accounts in the
name of Michael Phelps. His daily routine
covered 80 kilometers from the age of 12
to 19, after which age he pursued 4
workout sessions 6 days a week and stuck
to a
12,000 calories-a-day diet.
• Derya Büyükuncu was named the
“Swimmer of the Year” in the US in 1994
and was the one and only Turkish athlete
and swimmer to appear on the cover of the
worldwide renowned Swimming World
Magazine published in the US.
• You can follow the dashboard on the
PaceClub launched by Speedo to use a
ready-made training program that suits
your goal.
• An hour of swimming at a good pace
burns an average of 500 calories.
• The ideal water temperature for
swimming is 22 to 24 degrees Centigrade.
• Masters Swimming Races, Corporate
Games and Bosphorus Cross-Continental
Race are some of the races where you can
prove yourself as a competitor
irrespective of your age, or just enjoy
watching.
• To compare your results with those of
your peers in the US, you can browse
through the FINA Masters World Records
results, where even 70 is not considered
old age.
• You can measure your swimming
efficiency independently from the pool
size using the Swim Golf Score (SGS),
which is the sum of the number of strokes
and the time in seconds.
• Swimming relies not on strength but
technique. Working 94% of the muscles,
swimming is one of the most important
sports that stimulate the nervous system.
• The sense of relaxation and/or
reenergizing resulting from every motion
in water actually shows that your nervous
system relaxes.
• Swimming is one of the longest-lived
sports that can be practiced even in old
age as it does not put load on joints as
opposed its land equivalents of walking,
jogging and cycling.
• Women are more advantageous in
swimming since it relies heavily on balance,
and since women have a more balanced
distribution of muscles and fat in their
bodies than men.It is a fact that not every
sport makes everyone feel equally good.
Given that you are doing sports to feel
good, you will certainly pursue the one
giving you more pleasure and appealing to
you more for the sake of sustainability. But
after reading this writing, drop your
prejudices and try a new discipline; make
sure to create an opportunity and let
yourself into the energy of water and the
serenity it will give you,
even if only for once. Check the seven
differences between the two “versions”
of yourself before and after the swim, and
make your weekly sports schedule taking
this change into account.
To cut a long story short, always stick to
sports wherever you live and you are let
live.
NO MORE LIES
IN A TIGHT CORNER...
NO MORE LIES
TENHADA
SIKIŞTIRMAK...
Kim o? Ne yap›yor? Ne ediyor?
Nerede bilinmez! Ad›n› dahi
bilmiyoruz
84/85/86
Who is he? What does he
do? What does he deal with?
Where is he? The answers to
these questions will remain
unknown!
Röportaj: Rana Korgül
[email protected]
Fotoğraflar: No More Lies Arşivi
84/85/86/87
Interview: RANA KORGÜL
[email protected]
Photos: No More Lies Archives
We don’t even know his name and we don’t
know him. We have never met in person,
and we never will... He first emerged with a
weeping panda in Karaköy. Then came a
Mona Lisa, a penguin with the ice-cream
cone, followed by a rabbit with a carrot
sticking out of its chest and a lone wolf...
These were enough for us to pursue him,
and curiosity took us to him.
No More Lies is a street art project of
İstanbul origin. You can come across his
graffiti out of the blue, at unexpected
spots along İstanbul’s streets, if you are
lucky, I mean... Because they can get
painted over any moment. We are listening
to the mysterious man who brought the
project
No More Lies to life from himself...
“I grew up in the most cosmopolitan
district of Ankara, which also lived the
neighborhood culture at its fullest. I
studied engineering at the Middle East
Technical University.
Every year, I wanted to drop out. I finished
it in the end, although I was expelled three
times and spent more years than I should
have. At school, I had become friends with
illustrators like me. We have influenced
one another a lot and we produced a lot. I
found my work very inadequate and I was
dissatisfied with something that I could
not name. I usually shared my illustrations
with my circle of friends. I needed a
platform that is not controlled by the
procreator in order to reach larger
audiences. Now, I put the viewers on the
streets “in a tight corner”.
I confront them when they are unawares.
Me and them... I like it that they are
surprised. When they are preoccupied with
something, boom: an urban surprise! They
are not even willing, let alone conscious.
They have no expectations... Aren’t the
streets where we are the most
defenseless? Don’t we always stumble on
the streets? The street picks out our
shallow points. I confront them at the
moment when they are closest to
themselves with all my naivety, inviting
them to play a game...
My debut in street art was through
the film ‘Beautiful Losers’. It was the first
time I had felt such a strong sense of
belonging. I had finally figured what I really
wanted to do. I started with stickers and
continued with wheat paste and stencils.
There were two people that I worked with
from the start of the whole project.
One was “M”, my girlfriend who triggered
everything, and the other was “Y”, my
colleague. Frankly, I am playing Bruce
Wayne in daytime, and Batman at
nighttime...
My working hours depend totally on my
motivation.
I let my emotions take control.
I do the work that will thrill me the most at
the moment I am thrilled the most. I mean,
if I cannot contain myself until the
weekend, then I start doing it in the
evening. We have worked even under the
pouring rain.
The animals are the result of a shamanist
approach. A shaman travels to the
afterworld with the help of animals in
transcendental rituals, bringing back
information to his tribe. The key is for the
shaman and the animal to become one, to
look at this world from a different angle,
and setting himself free from the body to
reach divinity. My works are in this
direction. I paint a self-portrait every time. I
penetrate that animal and symbolize my
fragility, the situation that hurts me. The
weeping panda is me, and so is the penguin
that got stuck in the nose with an
ice-cream cone...
If we are talking about the distinction of
the works, I guess that is about the
spiritual attitude. It is also a ritual to find
the spots where we put up and complete
the works. I get irritated, excited and
aggressive as if I am engaged in a vital
matter from the moment I start doing the
work. I fight a lot with myself in those
moments. Once it is finished, I experience a
mental and physical fatigue, rather than
ease of mind, but that is accompanied by a
deep happiness.
Since we work on the streets after people
retire to their homes, we came across with
the police several times. We did not have a
problem when we told them that we were
painting animals. The penguin is the most
ironic one, I suppose. While we were
working, an officer with a headset came to
us, asking what we were doing. When we
said “a penguin”, he told the person at the
other end of the line “It’s all right, they are
making a penguin!” and walked away. Three
months later, the penguin became one of
the symbols of Gezi Park. The penguin,
which was all right back then, was a big
problem for the police force three months
later.
Professionally, I am not doing a creative
job. I am leading a double life. While I
exhibit my managerial skills as a
professional until 6.00 pm, I cut
toothpick-sized pieces of paper at home or
paint walls on the streets until midnight.
Sometimes, I have paint under my nails
when I go to work in the morning. People do
not notice it since I gave them the notion
that painting is my hobby.
İstanbul, and the historic peninsula in
particular, is like a playground. In
multi-layered districts, every work that we
put up begins telling different stories, clad
in the mystery of that district. This is
sometimes coincidental, sometimes
intentional. I find myself to be very lucky.
This city is so ready that anything beautiful
you add is instantly enhanced, filled with
glitter or added depth. İstanbul is one of
the biggest living organisms. The city loves
living with the tattoos I paint on it, and I
love it back...
I am motivated totally by my excitement
and I don’t see it right to be engaged in a
work that does not incite excitement.
In the end, I am not doing street art to
make money. It has been the only thing I
have ever enjoyed doing and done freely... I
feel an unmatched satisfaction every time
I finish a work; thankfully, it does not last
long so I start something new soon. I don’t
have dreams or fears about the future.
I am really enjoying it...
VIVA BRASIL
Are you ready for a pleasant
journey with the most
intriguing details of the
world cup history that will
prove that football is never
just football?
88/89/90/91
Article: Orhan Okuşluk
The moment that football fans of all ages
have been looking forward to for four
years has finally arrived. Having started in
1930 in Uruguay, the thrill has a totally
different dimension this year. The
tournament excitement will land on the
Brazilian soil, the perpetual owner of the
World Cup, the homeland of the game’s
magicians.
The World Cup was marked by protests!
The World Cup this year began with some
unusual events, and was overshadowed by
protests. In the grip of the economic crisis
in recent years, the Brazilians held various
demonstrations all over the country to
protest the huge sums spent for sports
organizations, and especially for the World
Cup. The country has been dragged into an
inextricable chaos because of the “football
thing”.
A real “football war”
Having gone down in history as the
“football war”, the conflict between El
Salvador and Honduras rises as a clear
example of the dimensions the football
challenge can acquire. After competing in
the 1970 World Cup qualifications, these
two neighboring countries ignited a
four-day or 100-hour war at the end of the
last game. With no winners, the war ended
in a draw, so to speak, and cost the lives of
thousands of people.
Did you call Roger Milla a hero?
Many football fans recall Italy 1990 for the
“indomitable lions”. Even not expected to
come out of their group before the
tournament, Cameroon made it to the
quarterfinals and became the first country
to make the African football seen. The
team’s “old fox”, 38-year old forward Roger
Milla was etched in memories as the
tournament’s hero with the goals he
scored and his original celebration dance.
In fact a very close friend of Poul Biya, the
country’s civil dictator, Milla had become
part of the country’s America 1994 team
despite his 42 years of age, thanks to the
presidential quota.
Dictators were not exclusive to Africa of
course. Latin America is also remarkably
notorious in this respect.
The military coup that came before the
1978 World Cup had left its mark on the
host Argentina. Becoming the “world no. 1”
in this event that would be organized on its
own soil could turn out to be a glamorous
show of strength for the fascist junta.
However, things did not work out in the
second round and the Argentine team left
its chances of progressing to the semis to
the final group game. Its rival was Peru,
another team representing yet another
Latin American country under the military
junta rule. Argentina had to win the game
with a margin of four. Right before the
match and for no apparent reason, the
Argentine government decided to ship
35,000 tons of free grains to Peru. In the
meantime, the 50 million dollar loan held by
the Argentine National Bank was also
released for Peru. You want to know what
happened afterwards?
The game score: Argentina: 6 – Peru: 0....
The new owner of the World Cup:
Argentina.
“Hand of God” took revenge of the
Falklands.
England’s rival in the quarterfinals was
Argentina that had Maradona, Valdanado,
Batista on the team. No more than a ticket
to the semis for England, the match had a
totally different meaning for Argentina. It
was time to take vengeance for the
Argentine who had not gotten any chance
of retribution since the Falklands War.
Everything was following its natural course
in the legendary Azteca Stadium that
hosted the match. After 51 minutes came
the event that marked history. Maradona,
despite his short stature, beat England
goalkeeper Shilton to reach the ball that
had screwed off from a hook by England’s
defender and succeeded in sending the ball
to the net. And everyone but the referee
had witnessed that he had done so not with
his head, but with his hand. Objections
proved useless and Argentina won the
game 2-1, proceeding first to the semis and
later going on to claim the title.
After the match, Maradona gave that
unforgettable answer to questions about
the goal, signing his name under the event
that was retribution for the Falklands War.
“It was not my hand; it was the hand of
God!”
Memorable scandals
Bobby Moore, 1970
One of the great captains of England,
Bobby Moore was detained on charges of
stealing a bracelet from a jewellery shop in
Colombia before the tournament. He was
acquitted soon afterwards, but the
incident was enough to unsettle the
England team.
Andres Escobar, 1994
Escobar's infamous own goal occurred in a
match against the United States causing
his team to lose 2-1. 10 days after the
match, the Colombian was a victim of a
tragic murder when the members of a drug
cartel who had lost big sums in the bets
killed him.
Trophy stolen, melted and happily spent.
At the end of the 1966 World Cup in
England, the winner would almost not be
able to receive the trophy because it had
disappeared. A cute dog by the name
Pickles came to the rescue and found the
missing trophy under a tree, saving
England from a scandal.
Following its third world cup title after
winning Mexico 1970, Brazil became the
perpetual owner of the Jules Rimet trophy,
taking it to its museum. Stolen from the
museum in 1983, the solid gold trophy was
later discovered to have been melted and
sold by thieves.
Hoping to watch a tournament that will be
remembered for years to come and never
be forgotten with its stories and stars:
VIVA BRASIL

Benzer belgeler