PDF ( 4 ) - DergiPark

Transkript

PDF ( 4 ) - DergiPark
TATAR ŞİİRİ OKUMALARI:
ZÖLFET VE “YOLUNU KAYBEDEN BULUT”
Mustafa ÖNER
Özet
Çağdaş Tatar şiirinin önde gelen temsilcisi Zölfet’in ünlü şiirlerinden biri Adaşkan Bolıt
“Yolun Kaybeden Bulut” başlığını taşır. 1986’da patlayan Çernobil nükleer santrali bu şiirde
esas temayı oluşturmaktadır. Zölfet Çernobil’in nükleer kirlenme yaratan bulutları ile Sovyet
tarihini ve Tatar kimliğine birlikte şiirine taşımaktadır.
Anahtar sözler: Zölfet, Tatar şiiri, Tatar kimliği, Çernobil faciası.
Abstract
Zölfet, the poet of modern Tatar literature, is well-known for his poem Adaşkan Bolıt (The
cloud that lost it’s way). The theme of the poem deals with the Chernobyl disaster, a nuclear
reactor accident that occurred on 26 April 1986. Zölfet writes about the polluting clouds of
Chernobyl and at the same time about the history of Soviet Union and the Tatar identity.
Key words: Zölfet, Tatar poetry, Tatar identity, Chernobyl disaster.

Çağdaş Tatar şiiri, Zölfet’i (Dölfet Gosman oğlu Malikov) 15 Mayıs 2007 tarihinde
kaybetti. Altmış yaşında aramızdan ayrılan şair (doğ. 3 Ocak 1947) Abdullah Tukay
adına konan Devlet Ödülü'nün sahibiydi ve vefat ettiği yıl da Tatar edebiyatına
katkıları dolayısıyla devlet madalyası ile ödüllendirilmişti. Tataristan’ın Möslim
bölgesinde doğup eğitimini Kazan Devlet Üniversitesinde Tatar filolojisi okuyarak
tamamlayan şair, 1969’da Çayan dergisine katılmış ve 1983’ten ömrünün sonuna
kadar burada çalışmıştır. İlk şiir kitabı 1971’de büyük Tatar şairi Hesen Tufan’ın
sunuş sözüyle basılan Zölfet’in şiirleri, her zaman eleştirmenlerin ve okurların yoğun
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 26. Sayı
49
Tatar Şiiri Okumaları: Zölfet ve “Yolunu Kaybeden Bulut”
ilgisiyle karşılanmıştır: Utlı Bozlar, Adaşkan
Bolıt, İkě Urman Arası, Yöregěmně Bılbıl
Çaktı… Dünya edebiyatı klasiklerinden W.
Shakespeare ve F. Schiller’in piyesleri de
onun Tatarca çevirileriyle sahnelenmiştir
(Zölfet 2007: 192).
Bu
yazıda
sunduğumuz
Adaşkan
Bolıt şiirinde de görüleceği gibi Zölfet’in
cesur ve lirik bir dili vardır ve dizeleri
Tatar şiir sanatına katkı olan buluşlarla
doludur. Üzerinde derinlemesine edebiyat
incelemeleri yapılmayı hak eden Zölfet’in
şiirlerinden sadece birini ele almak istiyoruz.
(Zölfet 1995: 37-39).
***
Bu şiir Çernobil nükleer santralin patlamasıyla başlayan çevre felaketi üzerinedir.
26 Nisan 1986 gününün ilk saatlerinde gece yarısı patlayan Çernobil nükleer santrali,
Ukrayna’nın başkenti Kiev’in 140 km. kuzeyindedir. 1972’de kurulan Sovyet yapımı
santral, o gece güvenlikle ilgili yapılan bir deney sırasında, bir anda denetimden çıkan
reaktörün patlamasıyla dünyanın en büyük çevre felaketine dönüşmüştür. Bütün
Avrupa kıtasını, Balkanları ve dolayısıyla Türkiye’yi içine alan çok geniş bir alan,
patlamadan sonra oluşan ve içinde nükleer parçacıklar taşıyan bulutlarla kirlenmiştir.
Bulutların Mayıs ayının ilk on günü boyunca ülkemizin de dahil olduğu alanı
kapladığını, uydu görüntülerinden izlemek mümkündür (bk. Çernobil: ntvmsnbc).
Yeryüzünün çevre felaketine dönüşen Çernobil’in santral yangınını söndürme ve
soğutma işlemi, çağının süper gücü olan Sovyetler Birliği için tam bir sınav halini
almıştır. Yangından kat kat daha zor olanı ise nükleer temizlik ve arıtma sürecidir. Yıllar
boyunca süren temizlik işlemlerinde milyonlarca asker görev almış, on binlercesi de
nükleer kirlenmeye maruz kalmıştır. Sovyetler Birliği devlet yapılanmasının Çernobil
reaktörü ile birlikte patladığını ve iflas ettiğini söylemek gerçeklikten uzak düşmez,
sanırım. Zölfet de bu şiiri boyunca, tarihten gelen Rus ve Sovyet imgesini bulut
mecazıyla birleştirmiş ve şiirin ortasında bir yerde bu bulutu da Çernobil’den ışıyan
nükleer atıklarla kirlenmiş felaket bulutuna denklemiştir.
50
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 26. Sayı
Mustafa ÖNER
ADA�AN BOLIT
1
Niçe yıllar buyı �orġa�sıdı�.
Cir �ucasın sörděk yıra�larġa.
Tuġan buraznasın saġınuvdan
İgěn çeçtě ul meñgělěk �arġa.
2
�eyěrlěge gěne bula kürsěn…
�uç�ıllanıp, dulap, tuġırılıp,
Yaltıratıp utlı �amçıların,
İl östěne kile �ara bolıt!
3
Su göllerě çumdı su astına,
�uvırıldı dönya, ciller �aynar.
Şomlandılar ilněñ çal �artları:
-Bu adaş�an bolıt bala�aylar…
4
Cil taratıp attı kibennerně
Cirde �anatları sınġan Tulpar.
Yabıldılar terez �ap�açları.
Köl astına kümělděler utlar.
5
Kilměşek běr bolıt yeşěn bělen
Kileçekně bězněn yazıp �uydı,
Şul yeşěnge doġa �ıla �ıla,
Ata ulnı, ana �ıznı suydı.
6
Şomlandılar ilněñ çal �artları:
-Ġoměrěne bulmadı tın köně!
Gěl dehşetlě bolıt bězněñ öste,
Kěm �arġadı bězněñ gaziz ilně?
7
Törlě tormış �orıp �aradı� běz,
Kěşě sıman yeşemekçě bulıp…
Gönah şomlıġıday,
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 26. Sayı
51
Tatar Şiiri Okumaları: Zölfet ve “Yolunu Kaybeden Bulut”
Östěbězge
Kildě haman şul adaş�an bolıt.
8
Kön digeněn gěl tön bulıp çı�tı,
Cite almadı� běz hiçběr tañġa…
Nik keherlě bolıt kitmiy bězden,
Layı� miken elle soñ běz aña?
9
Gěl şifalı yañġır vegde itěp
Küterěle ofı� artlarınnan.
Uzıp kite bolıt, yañġırı yu�
E běz yeşer dönya
A�tarılġan…
10
Bězněn �etěrdege il �artları
Töşe indě şundıy �ara şomġa.
E üzlerě kěm soñ? Biş �at namaz,
Kör burazna, namazlı� hem �omgan!
11
Bězge nasıyp yañġır bolıtları
Suġaralar haman çit �ırlarnı,
Kěm vasiyet ittě bezněñ cirge
Çernobilněñ afet yañġırların?
12
Şundıy bolıt bulıp cıyıla mı
Canıbızdan küterělgen toman?
Cirněñ yomġaġında bezněñ ilkey
Adaş�an běr gigant bolıt sıman.
13
Taġın yana bolıt kildě öske,
Şifalı mı, �oday üzě bělsěn…
�uç�ılllana, dulıy, tugarıla,
�eyěrlěge gěne bula kürsěn!
52
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 26. Sayı
Mustafa ÖNER
14
Elle niler üzgerěr kük ilde,
Zamannarnıñ tın-sulışı �aynar!
Busı belki bězněñ yañġır bulıp
Bězněñ �orġa�sıġan cirge yavar…
…Haman bolıt kile bězněñ öske…
1. Niçe yıllar buyı �orġa�sıdı�./ Cir �ucasın sörděk yıra�larġa.
Tuġan buraznasın saġınuvdan/ İgěn çeçtě ul meñgělěk �arġa.
Şiirin ilk dizesindeki �orġaksı- fiili “kuraklayıp kurumak” anlamıyla özellikle
toprak için kullanılır. Nitekim alt dizede anılan cir hucası “toprağın sahibi”nin de
uzaklara sürgün edilmesi topraktaki kuraklığın sebebidir. Buradaki topraklarından
sürgün edilen köylü tasviri en çok Tatar millî tarihiyle bağlantılıdır. XVI. yüzyılda
Tatar hanlıklarının birer birer alınmasıyla başlayan kırılma noktası yüzyıllar süren
acı bir tarihi başlatmıştır. Topraklarından sürgün edilme, Tatar köylüsüne su kıyılarını
yasak edip, iç bölgelere, ormanlara doğru sürme iradesini Çarlık yönetimi Sovyet
Devrimine kadar sürdürmüştür. Şiirdeki “yer sahibini uzaklara sürme” ifadesinin
böylesine derin bir siyasi bir anlamı da vardır: Yani yerinden yurdundan sürülen,
siyasi ve hukuki bakımdan da toprağın, mülkün sahibidir. Oysa Rus tarihçiliği
Tatar halkının tarihi varlığını, Tatar etnogenezini sadece Tatar adının yayıldığı Altın
Ordu’ya indirgediği için, Tatarlara XIII. yüzyılda bu topraklara gelmiş yabancı bir
halk demek yaklaşımını geliştirmişti. Buna karşıt gelişen Tatar millî tarihçiliği ise
bölgede çok eski tarihten beri egemen olan İskit, Hun, Avar, Bulgar devlet mirasına
sahip çıkmaktadır (bk. Zekiyev 2006).
Böylece şairin andığı, sürgün edilen Tatar köylüsü kendi topraklarının hasretiyle
ebediyen erimeyen karlara ekin ekmek ister (tuġan buraznasın saġınuvdan / igěn çeçtě
ul meñgělěk �arġa). Buradaki tuġan sıfatının, daha çok tuġan těl “ana dili” tuġan avıl
“memleket, köy” gibi tamlamalarda kullanılan “içine doğulan, öz, yerli veya millî”
anlamını, burazna “saban izi, çizi” sözüyle birlikte kullanmak bir yeniliktir. Böylece
burazna “saban izi”, şairin yaptığı çağrışımla ana dili, memleket kavramları ile bir
düzeye yükselmiştir: Ana dili veya memleket kadar kutsal özden olan saban izi…
Sürülmesi mümkün olmayan, buz tutmuş topraklara ekin ekmek ise imkânsızdır. Bu
ifadedeki meñgělěk �ar da Sibirya’yı akla getirmekte. Geçmeyen, bitmeyen kışlar,
Rusya’nın ünlü soğuk havasını, sanırım biraz da siyasî bir çağrışımla birlikte getirir:
“Ebedî kar” ve orada ekin ekmeye çabalayan sürgündeki köylü…
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 26. Sayı
53
Tatar Şiiri Okumaları: Zölfet ve “Yolunu Kaybeden Bulut”
Şairin bu ilk dörtlükte Tatar, Rus, Sibirya gibi terimleri anmadan, sadece “toprak,
uzaklara sürmek, saban izi, özlemek ve ebedî kar” gibi kavramlarla bu siyasi tabloyu
çizebilmesi büyük başarıdır. Şiirin çizdiği tablolar arasında ilk bakışta kendi tarlasını
özleyen ve soğuktan donmuş buz altındaki toprağa bildiği gibi ekin ekmeye çalışan
köylü vardır. Ama bu tablonun arkasını okuyunca yukarıda anılan çağrışımlar akla
gelmektedir.
2.
�eyěrlěge gěne bula kürsěn… / �uç�ıllanıp, dulap, tuġırılıp,
Yaltıratıp utlı �amçıların, / İl östěne kile �ara bolıt!
“Hayırlısı olsun inşallah” diye başlayan ikinci dörtlük gürleyerek gelen bir kara
bulut tasviridir. Ülkenin üzerine doğru gelmektedir ve gökteki şimşekler ise adeta
ışıldayan ateşli kamçılarıdır..
3. Su göllerě çumdı su astına, / �uvırıldı dönya, ciller �aynar.
Şomlandılar ilněñ çal �artları: / -Bu adaş�an bolıt bala�aylar…
“Su üstündeki çiçekler, nilüferler daldılar su altına”. Yani kendi özellikleriyle su
üstünde yaşayan çiçekler, içgüdüleriyle su altına kaçmaktadır. Deprem gibi doğanın
içinden gelen olağanüstü olaylar öncesinde, insanların duyamadığı sesleri duyan,
büyük enerjiyi sezen hayvanların huzursuzlanıp bağırmaya başladığı bir tablo gözler
önüne geliyor: Su üstündeki çiçekler su altına dalmakta. “Kavruldu dünya, rüzgârlar
da kaynar kaynar hâlde yakıcı, kavurucu. Ülkenin çok gören, çok bilen yaşlıları ise
kaygılı: Çocuklar bu, yolunu kaybeden, sapmış bir bulut”.
Bu ifadelerle siyasi tablodaki karanlık, sıkıcı atmosfer, gökyüzünü kaplayan
bu bulutla fiziki bir karakter almıştır. Özellikle son dönemde çoğalmaya başlayan
kıyamet senaryolu filmlerin canlandırdığı sahneler göz önüne geliyor.
4. Cil taratıp attı kibennerně / Cirde �anatları sınġan Tulpar.
Yabıldılar terez �ap�açları. / Köl astına kümělděler utlar.
“Bir rüzgâr uçurmakta saman yığınlarını”. Bu samanların, hayvanların ve
dolayısıyla üretken hayatın esas azığı olduğunu dikkate almalıyız. Nitekim saman
yığınlarının hemen ardından bir at imajı geliyor: Yerde kanatları kırık tolpar
yatmaktadır. Tatar, Başkurt, Kırgız ve Kazak destan metinlerinde tulpar diye anılan
bu efsanevi atın, Eski Yunan mitolojisindeki pegasus ve İslam kültüründeki burak ile
denkleştiğini vurgulamalıyız. Şair Zölfet’in de başvurduğu tulpar imajında kanatları
54
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 26. Sayı
Mustafa ÖNER
kırık efsanevi at yerde yatmaktadır. Pencere kepenkleri kapanmıştır. Ateşler ise bu
esen yellerle kül altına gömülmüştür. Bu üçüncü ve dördüncü kıtalarla şiirin bir
kıyamet tablosunu ürpertici bir düzeyde tasvir ettiğini görüyoruz. Tatarların efsanevi
atı Tulpar ise yüzyıllardır kanatları kırılmış halde yerde yatmaktadır.
5. Kilměşek běr bolıt yeşěn bělen / Kileçekně bězněn yazıp kuydı,
Şul yeşěnge doġa �ıla �ıla, / Ata ulnı, ana kıznı suydı.
“Yabancı, yeni türeyen bir bulut, yukarıda da anılan yolunu sapıtmış bulut,
şimşekleriyle yazmaktadır halkın, ülkenin yazgısını. Bu şimşeklerin ve genelde
kıyamet korkusuyla dualar okuyan babalar oğullarını, analar kızlarını kurban
etmektedir, boyunlarını vurarak…” Burada şairin kutsal kitaplarda var olan Hz.
İbrahim kıssasına atıfta bulunduğunu anlıyoruz. Tanrıya yaklaşma sınavında öz
evladını kurban etmeyi kabul edecek kadar samimi inançlılar göz önüne getirilmekte.
Tatarların yazgısını belirleyen bulutun ise yabancı olduğu, Tatarların göğünde
sonradan türediği unutulmamalıdır.
6. Şomlandılar ilněñ çal �artları: / -Ġoměrěne bulmadı tın köne!
Gěl dehşetlě bolıt bězněñ öste, / Kěm �arġadı bězněñ gaziz ilně?
Yine kaygılıdır ülkenin ihtiyarları: “-Hiç olmadı sakin bir günü, hep dehşetli bulut
üstümüzde, kim lanetledi bizim aziz ülkemizi?”
7.
Törlě tormış �orıp �aradı� běz, / Kěşě sıman yeşemekçě bulıp…
Gönah şomlıgıday, /Östěbězge / Kildě haman şul adaş�an bolıt.
“Güzel bir hayat için çeşitli düzenler kurulmuştur. İnsan gibi yaşamak arzusuyla.”
Burada tormış “hayat” ile birlikte kullanılan kor- fiili, Sovyet dönemindeki başlıca
esas olan sosyalizm koruv fiilini çağrıştırmaktadır. Ardından gelen “kěşě sıman
yeşemek” arzusu da Sovyet devrimine katılan bütün Rusya halkları gibi Tatarların
da ideali olmuştu. Çar’dan kurtulmakla başlayan bu devrimin yarattığı düzenin, ilk
adımda, kendi halkı için idealist olan bu aydınları yok etmeye başladığına ise tarih
tanık olacaktır. Şiir bu kıtayla birlikte tekrar siyasi eleştiriye geçmiştir: “Bir günahın
uğursuzluğu gibi üstümüze çökmüştür hep bu yolunu kaybeden bulut.” Buradaki
çağrışımla yolunu kaybeden, şaşırmış düzen ile şiirin esas olan bulut imajı eşleşmiş
gibidir. Kendisinden bereketli yağmurlar beklenen bulut (Sosyalist Sovyet devrimi?!)
yolunu kaybetmiştir.
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 26. Sayı
55
Tatar Şiiri Okumaları: Zölfet ve “Yolunu Kaybeden Bulut”
8.
Kön digeněn gěl tön bulıp çıktı, / Cite almadı� běz hiçběr tañġa…
Nik keherlě bolıt kitmiy bězden, / Layı� miken elle soñ běz aña?
9. Gěl şifalı yañġır vegde itěp / Küterěle ofı� artlarınnan.
Uzıp kite bolıt, yañġırı yu� / E běz yeşer dönya a�tarılgan…
Atmosferin eleştirisi bu kıtalarda sürmektedir. Siyasi çağrışımlara hep açık bir
bulut yakınması: “Gün dediğin de hep gece oldu çıktı, çıkamadık biz hiçbir tana,
sabahlara.. Niye bu kahırlı bulut gitmez bizim üstümüzden, layık mıyız ki biz buna?
Hep şifalı yağmurlar söz verip yükselir ufukların ardından.” (Aydınlık bir gelecek,
insan hakları, hakların ve halkların eşitliği yönünde sözler veren sosyalizm değil
miydi bu?..) “Oysa bizim yaşadığımız dünya alt üst olmuş.”
Sovyet Devrimini sevinçle karşılayan birçok aydından birisi olan Alimcan
İbrahim, Çar’dan kurtulduklarının onuncu yılında “Tatar medeniyeti nindiy yul
bělen baraçak” başlıklı çok ilginç eserinde, Sovyet Sosyalizmi ile Ruslaşmayı
ayırarak Ruslaşma yanlılarını ağır biçimde eleştirmekteydi (bk. Öner 1997). Yeni
düzenin ateşli savunucusu A. İbrahimov, aynı zamanda samimi bir Tatar kültürcüsü
olduğu için Stalin’in büyük takibatından ve sözde yargılama (repressiya) sürecinden
kurtulamamış ve rahat yatağında vefat etmemiştir (bk. Öner 2001). Şairimiz Zölfet’in
“běz yeşer dönya a�tarılgan” diye işaret ettiği gibi Sovyetler Birliğinin altı üstüne
getirilmiştir. 1917’de inanılan ideallerde samimi olanlar 1937-38’de yaşanan ideolojik
temizlikte ortadan kaldırılmış veya sindirilmiştir.
10. Bězněn �etěrdege il �artları / Töşe indě şundıy �ara şomga.
E üzlerě kěm soñ? Biş kat namaz, / Kör burazna, namazlık hem komgan!
“Bizim anılarımızdaki ülke ihtiyarları düşmekte böylesi bir kara kaygıya. (Lanetli
kara bulutla gelen atmosfer!) Oysa kendileri kim ki? Günde beş vakit namaz, bereketli
saban çizisi, namazlık ve ibrik!”
Hayvancılığa, ekinciliğe dayalı mütevazı hayat, eski Tatar toplumuna özgü,
Müslümanca bir tevekkülü anlatmaktadır. Artık Tatarların hatırasında kalan bu
mütevekkil yaşantı, namazlık ve ibrik gibi etnografik malzeme ile temsil edilmekte.
Burada ilahi adalete hiç değilse bir sitem duyuluyor. Şairin tarihî yazgıya sitemini
açıklayalım: Bu lanetlenme layık mıdır, mütevazı ve tevekkül sahibi Tatar
ihtiyarlarına?..
56
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 26. Sayı
Mustafa ÖNER
11. Bězge nasıyp yañġır bolıtları / Sugaralar haman çit �ırlarnı,
Kěm vasiyet ittě bezněñ cirge / Çernobilněñ afet yañġırların?
“Bize nasip yağmur bulutları, sulamaktadır daima yabancı kırları, kim vasiyet
etti bizim toprağımıza Çernobil’in afet dolu yağmurlarını?” Tatarlara nasip bulutların
yabancı toprakları sulaması imajı, aslında petrol zengini olan Tataristan topraklarının
kendi iktisadi gücüne layık bir refaha erişemeden kalmasını akla getirmektedir.
SSCB’nin dağılması sürecinde kısmen dünyaya açılmaya başlayan Tataristan’ın
başkenti Kazan’ın gelişmişlik düzeyi, ülkenin batısındaki Moskova, St. Peterburg, Kiev,
Volgagrad, Yekaterinburg gibi kentler ayarında değildi. Sovyetlerin dağılmasından
sonra Kazan’a, Tataristan’a ilk gidenler burada adeta XX. yüzyılın yaşanmadığını
gözlemlemişlerdir. Oysa aynı ülke ve Kazan kısmen açılmanın yaşandığı Sovyet
sonrası dönemde çok büyük bir hızla gelişebilmiştir. 2005 yılında kuruluşunun 1000.
yılını uluslararası çapta kutlayan şehir ve Tataristan dünya uygarlığındaki varlığını
ısrarla göstermiştir.
Şifalı yağmur bekleyen topraklar Çernobil’in afet yağmurlarını yaşamıştır.
Adını dünyaya bir çevre felaketi olarak duyuran enerji santrali ise Sovyet nükleer
teknolojisinin ürünüdür. Şiirde yapıla gelen siyasi eleştirili çağrışımlar, Çernobil ile
patlayan bir düzende birleşmiş gibidir. Adeta Çernobil ile birlikte patlayan Sovyet
ülkesidir.
12. Şundıy bolıt bulıp cıyıla mı / Canıbızdan küterělgen toman?
Cirněñ yomġaġında bezněñ ilkey / Adaş�an běr gigant bolıt sıman.
“Ruhumuzdan yükselen sis, duman, böyle bir bulut olarak birikmekte mi?” Sovyet
halkı veya özel olarak Tatarlar anılmasa da söylenen “canımızdan yükselen duman”
imajı, için için yanan, eleştiren insanların acısı olmalıdır. Dünyanın en büyük çevre
felaketine yol açan Çernobil bulutu da böylece Sovyet insanlarının ruhlarından
yükselip biriken sislerin bulutu mudur?
Şair Zölfet’in Çernobil bulutunu düşünürken yarattığı en çarpıcı buluşlardan birisi
ise şu son iki dizede gözler önüne seriliyor: “Yeryüzünün düğüm noktasında (kutup
dairesinde) bizim sevgili ülkemiz yolunu kaybeden bir devasa bulut gibi”. Şiirin
doruğa çıktığı bu buluşla, bu dizelere kadar tasvir edilen “yolundan sapmış bulut”
imajı dünyanın tepesinde gezinen bir bulut halindeki SSCB haritasıyla biçimsel
olarak eşleştirilmiştir.
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 26. Sayı
57
Tatar Şiiri Okumaları: Zölfet ve “Yolunu Kaybeden Bulut”
Stalin dönemi ideolojik baskılar (repressiya) sürecinde Lenin’in samimi öğrencileri
olarak devrime katılan, başta Tatar asıllı Sultangaliev olmak üzere aydınlara karşı
sorgu ve suçlama olarak hep bu “sapmış=adaşkan” olmaları ithamı yapılmıştır.
Onlarsa işkence şartlarına rağmen, sosyalizme ve devrime bağlı oldukları yönünde
yanıt vermektedir. Bu Sovyet tarihi boyunca “adaşkan” haldekiler görevlerinden
tasfiye edilmiş, düzen dışına itilmiş ve uydurma mahkemelerde yargılanıp idam
edilmiş, sürgüne yollanmıştır. Şimdi ise Çernobil ile patlayan bu felaket düzeni,
dünyanın her tarafına yayılacak gibi duran, yolundan sapmış bir bulut olarak dünya
haritasında görülmektedir. Sovyet tarihinin finalinde, sapmış olanların bu ortadan
kaldırılan ve halkını derinden sevmiş olan samimi aydınlar değil, bizzat düzenin ta
kendisi olduğu görülmektedir.
(Kaynak: http://www.theodora.com/maps/new8/ussr)
Çernobil faciasının bulutlarıyla eşleştirilen bu SSCB haritası, içinde milyonlarca
Türk soylu dildeşimizi, kardeşimizi barındırmış olması ise Türkiye Cumhuriyeti
için bambaşka bir dramdır. Şairin ifadesiyle “yolunu sapıtan bu devasa bulut”
hatırlanacağı gibi dünyanın en büyük topraklarına sahip ülkesiydi ve sınırlarımızın
hemen bitişiğindeydi.
13. Taġın yana bolıt kildě öske, / Şifalı mı, �oday üzě bělsěn…
�uç�ılllana, dulıy, tugarıla, / �eyěrlěge gěne bula kürsěn!
14. Elle niler üzgerěr kük ilde, / Zamannarnıñ tın-sulışı �aynar!
58
Busı belki bězněñ yañġır bulıp / Bězněñ �orġa�sıġan cirge yavar…
…Haman bolıt kile bězněñ öske…
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 26. Sayı
Mustafa ÖNER
Şiirin bitişi iyimser biçimde ve dualarla yapılmıştır. Çernobil’i de Sovyet devrini
de içeride yaşayan şair, yeniden yapılanma ve açıklık siyasetini de (perestroyka ve
glasnost) gözlemlemektedir: “Yine bir bulut geldi üstümüze, şifalı mı, Tanrı bilir…
Gürüldüyor, kopup uçuyor, hayırlısı olsun inşallah! Daha neler değişir gibi ülkede,
çağın nefesi kaynar! Bu belki bizim yağmur olarak, bizim kuraklamış topraklara
yağar… Hep bulut gelir bizim üstümüze…”
Çağın sıcak nefesini ensesinde duyan Sovyet devleti XX. yüzyılın sonunu
göremedi, yüzyıla, insanlığa çok şey vaat eden, ancak özellikle insan özgürlüğünü
kısıtlayarak kapalı bir ideoloji devletine dönüşen SSCB, düşmanları tarafından değil,
bizzat kurucu örgütü olan Sovyetler Birliği Komünist Partisi tarafından dağıtılmıştır.
Ülkede devletin ta kendisi demek olan bu partinin son başkanı Mihail Gorbaçov da
tarihteki yerini böyle almıştır. Bugün ülkesinde pek sevilmeyen ancak dünya tarihinde
bambaşka bir yeri olan son Sovyet liderinin başlattığı değişim siyaseti şair Zölfet’in
“elle niler üzgerěr kük ilde” ifadesinde ihtiyatlı bir iyimserlikle karşılanmıştır.
Kuraklıktan çatlamış topraklar ise hep yağmur beklemektedir.
Kaynaklar
Çernobil: http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/244608.jpg
Öner M. (1997), Bir Tatar Bolşeviğinin Ana Dili Mücadelesi. Türk Dili, Sayı 546,
551-557.
Öner M. (2001), İdil-Ural’dan Bir Aydın: Alimcan İbrahim (1887-1938). Türk
Yurdu, cilt: 21, Sayı 169, 58-61.
http://www.theodora.com/maps/new8/ussr.
Zekiyev M. (2006), Türklerin ve Tatarların Kökeni (çev. Ahsen Batur) Selenga
Yay. İstanbul.
Zölfet (1995), İkě Urman Arası. Ĕssě, şiġırler, cırlar, poemalar. Kazan. Tatarstan
Kitap Neşriyatı).
Zölfet (2007), Dölfet Gosman ulı Malikov, Kazan Utları 2007, sayı:6, 192.
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 26. Sayı
59