Birkaç milisin çıkarılması için halk üzerine bomba yağdırılmaz ki

Transkript

Birkaç milisin çıkarılması için halk üzerine bomba yağdırılmaz ki
Yeşil utku yaylası, kırmızı al lalası
Doğar güneşi batmaz, yalnız kalmaz Telafer
Toprağı mis amberdi, meltem eser havası
Karakoyun,Hasanköy, dağlar aştı Telafer
Orman bağlar yönünde, dosta vermiş elini
Tarihi zafer dolu, Türk’e açmış gönlünü
Kuşanmış yiğit Türkmen, elde tutmuş belini
En gerçek sevgi bize, şehit taştı Telafer
Mertlik güçlü tohumdur, sende huya bağlanmış
Dalında bülbül ötmüş, açmış gonca güllenmiş
Sevginle yeşil otlar, bağın bahçen dillenmiş
Gönlümüz sana açtık, aşkın coştu Telafer
Göğsün açmış korkmadan, aslan erler büyütmüş
Yerinden hep silkinmiş,Türkmen yolunu tutmuş
Milletçin duygu aşkın, toprağında yürütmüş
Çokta şehitler vermiş, gözde yaştı Telafer
Mahallebi suyundan, coşa coşa geliyor
Türkmen’in isteğine, dağlar aşa geliyor
Arzu aşkı ümidi, akıp yaşa geliyor
Düze, düze dertlere, durdu şaştı Telafer
Geliboğ
Kazan kaynar, geli, boğ
Türkmen’e kan vermeye
Telafer’den geliboğ
Geliboğ
Kazan coşar , geli , boğ
Telafar’de ölmeye
Tuz , Kerkük’ten geliboğ
Sayı 5 – Ekim 2004
1
Yazı Kurulu
Ön Kapak
Nebil Kasab’ın çekmiş olduğu Telafer Kalesinden bir görünüş
Dr. Nefi Demirci
Sadun Köprülü
Sabri Tarabye
Dılşat Terzi
Şükran Kayacı
Zeynep Ali
Sabr Demirci
Temsilciler
Türkiye
Dr. Nefi Demirci... İstanbul
Sadun Köprülü... Ankara
Irak
Sabır Demirci ... Kerkük
Felah Yazaroğlu ... Kerkük
Şemsettin Veli Erbilli... Erbil
Serdar Erbil ... Erbil
Atilla Ağa ... Altın köprü
Yaşar Tuzlu ... Tuz hurmatu
Arka Kapak
Türkiye’de düzenlenen Türkmen şairi Fuzuli Al- Bğdadi Festivalına katılan Türkmenler
İçindekiler
Türkçe Bölümü
İTC Suriye Temsilcisi Türkmen şanına konuşuyor.. Editör s 2, 3
TKO Sekreteriyle bir reportaj .. Dılşat Terzi s 4 , 5 , 6
Kaç oğlum cannı kurtar.. Ahmet Hakan Dinç s 7 , 8 , 9
Domuzdan korkan darı ekmez .. Sabır Demirci s 10
Mücadeleci Türkmen öğrencileri .. Sadun Köprülü s 11
Aslında Türkmen değil Türkie tehdit ediliyor .. Necdet Sevinç s 12
Kerkük’te nüfus kavgas .. Nermin El – Müfti s 13 , 14
Bir şiir ve altı horyat .. Diler Kasap s 15
Erbil’den seçme dörtlükler.. Esat Erbil s 16
Rengarenk .. Şesettin Veli Erbilli, Faruk Gazi, Abdullatif Emin Neftçi s 17
Kerkük diyer .. Ekrem Sabır Kerküklü s 18
Türkmen şanı’nın küçük sevgilileri s 19
Yazışma adresi
Turkmen şanı
Posti restante 33820
Tampere – Finland
Tel. 00 358 400 457 454
Elektronik adresi
turkmensanı@yahoo.com
Basım
Tehokopıoınti Pirkanmaan
Uulait Oy Sammonkatu 35 33540
Tampere – Finland
Yıllık Abone
Irak için bedavedir
Türkiye ve tüm Avrupa ülkeleri için 50 €
ABD. Kanada ve Avusturalya için 75 $
Abonelik karşılığını yazşma adresimize göndermenizi rica ederiz.
Yayınlanan tüm yazılardan yazarları sorumludur
İnternet
www.bizturkmeniz.com
Sayı 5 – Ekim 2004
2
Irak Türkmen Cphesi (ITC)’nin Irak’ta ve yurt dışında’ki temsilcilik, örgüt ve bürolarının sayısı artıkça,
Türkmen düşmanları şovinilerinde, Iraktürkleri’nin gerçek temsilcisi bu kuruluşu, Irak’ın siyasi alanından
uzaklaştırp yerine, köleleri adına kurdukları tabela partileri koyma çabalarıda artmaktadır. Son aylarda
Türkmenel’inde milletimiz aleyhine oynanan oyunlar, gerçekleşen büyük haksızlıklar, önümüzdeki sayım ve
seçim gibi konuları tartışmak için, İTC Suriye Temsilcisi sayın Erşet Raşat Salihi beyle görüşüyoruz. Sayın
Salihi beye sorduğumuz soru ve verdiği cevaplarını değerli Türkmen şanı okurlarına sunuyoruz.
Editör : Telafer olaylarıyla KDP lideri
Mesut Barzani’nin tehditleri, Neçirvan
Barzani’nin Türkiye ziyaretiyle denk
geldi. Sizce tüm bu olanların arasında
ortak bir etkenvarmıydı, yoksa hep bu
olaylar bir rastlantı sonucuydu?
Temsilci : Sayın Neçirvan Barzani’nin
ziyareti Türk Hükümeti’nin daveti üzere
geçekleşmesine rağmen, o anda birden
patlak veren tüm olaylarla tabii ki bir
bağlılığı vardı. Telafer olayları, ister
politik bakımdan olsun isterde halkının
çoğunluğunu Türkmenlerin oluşturması
bakımından olsun, strateji bu şehirde
Türkmen sesini kısıtlamak için
planlanmıştı. Çünkü Irak’ın geçici
hükümetinin yurtta genel bir sayım
yaptığı anda, Telafer Türkmenler’in
kalesidir.Kürt liderlerinin’de Telafer’deki
Türkmen sayısının tesbit edilmesi
endişesinden, Telafer katliamına neden
oldular, ve üzerlerinden kuşkuları
gidermek için Türkiye’ye ziyaretleriyle
dengeleştirdiler. Ardından da Mesut
Barzani’nin Kerkük tehdidi gündeme
geldi.
Editör : Sizge Irak Türkmenleri’nin(
Irak vatandaşları olarak), sorunlarını
çözmek için, özellikle Türkiye olmak
üzere, komşu ülkelerin yardımlarını
istemeleri olumlumudur?
Temsilci : Irak’ta Türkmenler, Iraklılık
ve yurt topraklarına bağlılıklarının
cezasını ödemektedirler.
Biz dün yurtsal örgütlere, Arap Camiası
ve içlerinde Birleşmiş Milletler
Örgütü’de olmak üzere, tüm
devletlerarası örgütlere seslendiğimiz
gibi bu gün de seslenip,onları
Türkmeneli bölgelerindeki işlenen
haksızlıkları durdurmaya çağırıyoruz.
Ancak çağrımz istenen sonucuna
varmadığında, özelliklede Türkiye başta
olmak üzere tüm komşularımızdan
yardımlarını isteyeceğiz.
Türkiye’nin Saddam döneminde
Kürtleri bir çok defa Irak rejimi’den
koruduğu gibi, bizimde haklarımızı
istememize yardımcı olmasında neden
hakkımız olmasın?
Editör : ITC’nin, Temsilciliklerinizin
bulunduğu devlet hükümetleriyle
ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Temsilci : ITC’nin ilişkileri
Temsilciliklerimizin bulunduğu devlet
hükümetleriyle çok ciddi ve samimidir.
ITC temsilcileri dünyanın bir çok
ülkesinde bulunmaktadırlar. Türkiye,
ABD, İngiltere, Almanya, Suriye, İran ve
Mısırda bulunmakta olan temsilcilikler
dışında, ITC çatısı altında, ITC’nin siyasi
söylevine inanan otuzun üstünde
Türkmen dernek ve örgütlerimizde
vardır. Tümüleri ITC’yle birlikte( Her
kes gönüllü olarak, kendi alanından)
Türkmen davasına hizmet
sunmaktadırlar.
Sayı 5 – Ekim 2004
4
Genel merkezi Bağdat’ta bulunan
Türkmen Kardeşlik Ocağı’nın Erbil kolu,
1974’te açıldı. O zamandan beri faaliyet
gösteren TKO, Erbillilerin daha çok
kültürel ihtiyaçlarına cevap verebildi. Bu
da diktatörlüğün en sıkı bir biçimde
yaşandığı bir ülkede doğal olarak
karşılanmalı. TKO Erbil Kolu, özellikle
1970 yıllardan sonra kuzeyde yaşanan
siyasi gelişmeler nedeniyle etnik çehresi
değiştirilmeye çalışılan Erbil’in Türkmen
oluşunu muhafaza etmeye çalışan bir
kuruluştur. TKO’ya halen sayın Vedat
Arslan başkanlık yapmaktadır. Birçok
şair, yazar ve aydının yetişmesinde büyük
katkısı bulunan TKO Erbil Kolu, Erbilli
Türkmenlerin kültürel ve toplanma lokali
oldu. 1991’den sonra aktif siyasi hayata
giren TKO Sekreteri Aydın Arslan’la
dergimizin yazıişleri üyesi Dilşat Terzi
bir röportaj yaptı.
*TKO Erbil kolu hakkında bize bilgi
verir misiniz?
-TKO Erbil kolu 1974’ten bu yana Erbil’de
faaliyetlerini sürdürmektedir. Erbil’de ilk
Türkmen kuruluşu olan TKO’nun, kültürel
faaliyetler perdesi altında siyasi faaliyet
yaptığını söylersek mubalağa etmemiş
oluruz. Burada yetişen şair ve edebiyatçı ve
aydınlar ürettikleri
eserleriyle mecazen
adeta siyasi bir
mesaj veriyorlardı.
Hoyratlar
aşktan,
tabiatten,
yurt
sevgisiden bahsetse
de, kimi mısralarda
milli duygu ve hissi
titreten
mesajlar
veriliyordu. TKO’da çok sayıda şair, aydın,
yazar ve diğer kabiliyetli insanlar yetşiti.
Ayrıca TKO’da Selahattin Üniversitesinde
tahsil yapan Türkmen öğrencileri için
tanışma törenleri, piknik ve geziler organize
ediliyordu. Oyunlar sahneleniyordu. Halay
ekipleri faaliyet gösteriyordu. Kısacası
TKO Erbil Kolunun Türkmen kültürüne
büyük hizmet verdiğini, Türkmencilik
yolunda büyük gayretler içinde olduğunu
diyebiliriz. O dönemde Saddam rejimi
iktidarda olduğu için bize siyasi faaliyet
fırsatı verilmiyordu. Yani görünüşte
faaliyetlerimiz hep kültürel faaliyetlerle
sınırlı idi. 1991’den sonra kuzey Irak’ta
meydana gelen gelişmelerin ardından
Türkmen siyasi partileri faaliyet göstermeye
başladılar. O dönemde iktisadi şartların
ağırlığı nedeniyle TKO bünyesinde
(Bağımsız
Türkmen
Yardım Örgütü) adında
bir yardım kuruluşu
oluşturuldu. Kuruluşun
üye sayısı 6 bin Türkmen
aile idi. Hedefimiz bu zor
şartlarda
Türkmenlere
yardım eli uzatmaktı.
Bize o dönemde Türk
Kızılayı yardım ediyordu.
“TKO Erbil Kolu ,
Erbil’in Türkmen
oluşunu muhafaza
etmeye çalışan bir
kuruluştur.“
*TKO Erbil Kolu kurulduğunda kültürel
bir lokal olarak başladı. Ama sonradan
özellikle de 1991’den sonra siyasi bir
kimlik kazanmaya başladı. Bunun
sebepleri nelerdir?
- TKO her ne kadar kültürel bir lokal
görüntüsü verse de, ama gizli şekilde bir
anlamda siyasi faaliyette bulunuyordu.
Bölgedeki Türkmenleri bir araya toplama
görevi
üstleniyordu.
TKO
birçok
siyasetçinin mezun olduğu bir okul
niteliğindedir. Yani kültürel faaliyet perdesi
altında siyasi faaliyet icra ediyordu.
Sayı 5 – Ekim 2004
5
Erbil’de kurulan siyasi partilere yetenekli
ve yetişmiş kadro takviyesi yaptı. 1974’ten
beri kültürel, siyasi ve sosyal faaliyetler
icra eden tek kuruluş idi. Örneğin yeni
harflerle Türkçe dil kursu, seminer,
sempozyum, halay kursları ve diğer
faaliyetler icra ediyordu. Kısacası Erbil’in
Türkmen kimliğini öne çıkaran bir
müessesedir. Ayrıca Selahattin Üniversitesi
ve enstitüde tahsil yapan Türkmen talebeler
için tanışma törenleri,piknik ve diğer
etkinlikler de icra ediyordu.
TKO’nun kapatılmasını kadrolarının hapse
atılmasını istedi. Sebep Türkmenleri iyi
teşkilatlanmış olarak görmesi idi. Bunun
ülkeye zarar vereceğini düşünüyordu. Ama
Allah o Allah’tır ki bakandan intikam aldı.
Bakan 1980’da bir grup bakanla birlikte
Saddam tarafından idam edildi. Adam idam
edilmeseydi, şimdi biz de dünya üzerinde
değildik.
*TKO, 1995’te teşkil edilen Irak
Türkmen Cephesi’nin önemli bir
kanadını teşkil ediyordu. Halen TKO
Başkanlığını yapan sayın Vedat Arslan
ITC’yi üç yıl süreyle yönetti. Ama
nedense TKO, 2000’de ITC’den çekilme
kararı aldı. Acaba bunun sebeplerini
öğrenebilir miyiz?
TKO’da yetmişli ve seksenli yıllarda şimdi
şahadet mertebesine erişen birçok Türkmen
faaliyet gösteriyordu. Örneğin Halit Şengül,
Rüşdi Reşat Salihi, pilot Aydın Mustafa
şimdi hayatta olan Doç. Dr. Kudret Fahri,
Abdülhalik Bezirgan, Ferit Sabır Sultan, -TKO olarak, Türkmenlerin bir çatı altında
Yılmaz Ali Sait ve
toplanmasını ilke
diğerleri. TKO Erbil
ediniyoruz.
Bu
Söylentilere göre
Kolu
Erbilli
ilkeden hareketle
ITC’den çekilme
Türkmenleri temsil etse
ITC’ye
girdik.
kararınızda
KDP’nin
de,
çatısı
altında
Böyle bir toplayıcı
Türkmen bölgelerinden
milli
kuruluşun
baskısı etkili olmuştu
birçok insan da faaliyet
kurulması
fikri
gösteriyordu. Burada TKO Başkanı sayın bizim de fikrimiz idi. O dönemdeki
Vedat Arslan’ın rolünü unutmamak lazım. başkanımız sayın Sanan Ahmet Ağa, bizi
Sayın Arslan, Türkmen gençlerini toplamak temsilen ITC’nin kurulması toplantısına
ve organize ederek liderlik rolü oynuyordu. katıldı. 15.03.1997’de Erbil protokolü sayın
TKO, 1991’de aktif siyasi faaliyete girdi. Vedat Arslan başkanlığında ITC’ye girdik.
Buna bölgeden rejimin idaresini çekmesi ve 07.10.1997’de Erbil’de düzenlenen birinci
özgürlük havasının esmesi etkili oldu. Türkmen kurultayına katıldık. Kurultayda
Burada bir hatırayı dile getirmeyi uygun sayın Vedat Arslan, oy birliğiyle ITC
görüyorum. 78-79 senesinde Erbil’e Başkanlığına seçildi. TKO ise ITC’de
dönemin Kuzey İşlerinden Sorumlu Devlet hassas yerler aldı. 2000’in Haziranında
Bakanı Halit Abid Osman geldi. Biz de ITC’den çekildik. ITC’de bulunduğumuz
TKO olarak Türkmenlerin bölgede ikinci müddetçe halkımıza büyük hizmetlerde
toplum olduğunu göstermek için bakana bulunduk. Ama ITC’yi oluşturan bazı
TKO merkezinde bir yemek ziyafeti verdik. partilerle aramızda problem çıktı. Bu
Kendisine büyük hürmet gösterdik. Ama ne problemin halkımıza yansmaması için
yazık ki; bakan kendisine gösterilen o kadar ITC’den çekilme kararı aldık. Ama milli
saygı ve hürmeti unutarak, Bağdat’a mücadeleden sapmadık. Kanaatimce eğer
döndüğünde hükümete yazdığı raporda ITC’den
çekilmeseydik,
halkımız
"
"
bölünürdü. Biz de böyle bir bölünmeyi
önlemek için kendimizi ITC dışında
bulmayı uygun gördük.
TKO,ITC dışında olsa da, bu milli
kuruluşla birçok şeyi paylaşmaktadır.
Örneğin ITC’nin 7 Ekim Türkmen
Bayramı, 14 Temmuz Şehit Günü, Basın
Günü gibi kutladığı milli günleri biz de
kutlamaktayız. Dilimiz yeni harflerle
Türkçe’dir. Yani aramızdaki müşterekle
çoktur. Mesela Telafer halkına yardımda
TKO da bulundu.
*Söylentilere göre ITC’den çekilme
kararınızda KDP’nin baskısı etkili
olmuştu. Bu ne kadar doğrudur?
-Hayır kesinlikle doğru değildir. Kararı
kendi hür irademizle aldık. Halkımızın
bütünlüğü için böyle bir karar aldık. Biz bir
siyasi grup olarak bölgedeki tüm gruplarla
ilişki içerisindeyiz. İlişkilerde halkımızın
yüksek çıkarlarını göz önünde tutuyoruz.
*Saddam sonrası Türkmen partilerin
faaliyetlerini nasıl buluyorsunuz?
-İyi bulmuyoruz. Bağdat’ta Türkmen
grupların mayıs ayında yaptıkları kongreye
davet edilmedik ve doğru birlik ve
beraberlik görmüyoruz.
*Edilseydiniz katılacak mıydınız?
-Evet katılacaktık.
*Peki neden sizi davet etmediler?
-Bu soruyu onlara sor.
*Irak çapında birçok Türkmen grup
faaliyet gösteriyor. Bu partiler acaba
halkımızın
beklentilerine
cevap
verebiliyorlar mı?
Sayı 5 – Ekim 2004
6
-Hayır. Çünkü bu gruplar arasında söz
birliği yok. Söylem birliği yok.
Bölünmüşlük söz konusudur. Bu
partiler çok pasiftirler. Hala halkımızın
ülkedeki gerçek oranını %13’ü tespit
etmiş değiller.
bir araya gelip halkımızın derdini
sorununu özgür irade ile görüşmelidir.
Bir çare yolu bulmalıdırlar.
*TKO
olarak
Kerkük’e
karşı
görüşünüz nedir? Bu kentin bir
Türkmen kenti olduğunu kabul ediyor
musunuz?
*Peki
Irak
geçici
meclisindeki
Türkmen
üyelerini nasıl
Birkaç milisin
buluyorsunuz?
-Meclis geçici bir
meclistir.
Oradaki üyeler
tayin
yoluyla
gelen üyelerdir.
Yani halkımızı
temsil etmiyorlar.
çıkarılması
için halk üzerine bomba
yağdırılmaz ki. söylemeye
değer ki Telafer’de bir
Türkmen
şehridir
ve
Türkmen kalacaktır.
*Sizce, toparlayıcı yeni bir Türkmen
oluşumunu kurma zamanı geldi mi?
-Evet. Tüm Türkmen grupların bir arada
toplandığı bir oluşumun kurulması
zamanı gelmiştir. Çünkü hiçbir grup
halkımızı
yüzde
yüz
temsil
kabiliyetine
sahip
değildir.
Geçirdiğimiz bu zor şartlarda, milli
kimliğimizin silinmeye çalışıldığı bu
zor günlerde tüm Türkmen grupların
-Evet kabul
ediyoruz.
Kerkük bir
Türkmen
kentidir.
Bunu
önümüzdeki
ay yapılacak
genel nüfus
sayımı
ispatlayacaktır. Burada unutmayalım
Kerkük’te bizimle beraber yaşayan Arap
ve Kürt kardeşlerimiz de bulunmaktadır.
çözülmesinden yanayız. Irak halkı artık
yeni savaşlara tahammülü yoktur.
*Telafer’deki son olaylara bakışınız
nedir?
-Telafer bir sınır bölgesidir. Orda kimi
milisler sızmış olabilirler. Ama sorunun bu
şekil çözümünü kesinlikle kabul etmeyiz.
ABD orada büyük bir hata yaptı. Birkaç
milisin çıkarılması için halk üzerine bomba
yağdırılmaz ki. söylemeye değer ki
Telafer’de bir Türkmen şehridir ve
Türkmen kalacaktır.
*Son bir söz?
*Barzani, Kerkük Kürtlere verilmezse
savaşırız dedi. Siz bu Kürt liderin bu
görüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Önümüzdeki ay yapılması beklenen
sayımda
halkımızdan
kendilerini
korkmadan Türkmen yazmalarını talep
ediyoruz.
Artık
milli
varlığımızı
göstermeliyiz. Bu konuda biz radyomuzda
programlar hazırlamışız. TKO olarak
halkımızın haklarını Irak’ın anayasasında
tespit edilene kadar verdiğimiz mücadeleye
devam edeceğiz,
-Bu söz sayın Barzani’ye aittir.
Kendisini bağlar. Sorunların savaşla
değil,
demokratik
yollarla
Bu vesileyle Türkmen Şanı dergisine, bana
verdiği bu fırsat için sonsuz şükranlarımı
sunarım. Başarılarınızın devamını dilerim.
Yukarıdaki adres değerli meslekdaşımız Mofak
Salman Kerküklü beyin ingilizge yayınlanan
Iraktürklerinin tarihiyle ilgili yeni çıkan kitabının
adıdır. İngilizce bu eserinden dolayı Kerküklüyü
kutlarız.
S ayı 5 – Ekim 2004
7
Irak'ın Talafar kentinde 3 Eylül'de
başlayıp 10 gün süren Amerikan-peşmerge
saldırılarını bizzat yaşayan Talafarlı
Adnan Himmetli, gördüklerini anlatırken,
"Sokaklardaki arklardan insan kanı
aktığını gördüm. Bir kadın bebeğini
emzirirken vurulmuş; kendisi bir yana,
saçları bile çıkmamış bebek bir yana
düşmüştü" dedi.
yalvarmalarına dayanamayıp bir gece
gizlice kentten kaçıp güçlük içinde
Türkiye'ye geçen 25 yaşındaki Adnan
Himmetli ile görüştü. Adnan, 3 Eylül
günü başlayan saldırıları ve kentin
korkunç saatlerini üç gün yaşadıktan sonra
6 Eylül'de gizlice kaçmış. 7'si erkek, biri
kız, 8 çocuklu bir ailenin en küçük oğlu
olan Adnan'ın anlattıkları, Talafar'da
yaşananlara dair bugüne kadar basına
yansıyan en ayrıntılı ve gözleme dayalı
bilgiler olma özelliği taşıyor.
Irak'ın Türkmen kenti Talafar'da
yaşananlar hakkında bugüne kadar
"içerden bir şahit"in ağzından hiçbir şey
dinleyemedi kamuoyu.
Sözlerine, "Sabah
Olayların sebebi ve
Amerikalıların
erken saatlerde kente
kimler arasında geçtiği
Amerikan ve
giremediği tek
konusunda bile basında
peşmerge güçleri
kent Talafar'dı,
bir görüş birliği yoktu.
geldi. Arama
bu yüzden bu kadar yapacaklarını
Çünkü Amerikan
bombardımanının
söylüyorlardı ama bu
yüklendiler
sürdüğü günlerde
daha önce gördüğüm
ambulanslar dahil kimse
aramalara pek
Talafar'a giremedi. Zaman, Amerikan ve
benzemiyordu. Çünkü en az 50 tank,
peşmerge güçlerinin kente saldırılarının
yüzlerce makinalı taşıyan cemse, gökte
ilk üç gününü yaşayan, sonra annesinin
uçuşan cobra helikopterleri ve F-16
uçakları vardı etrafta" diye başlayan 25
yaşındaki Adnan Himmetli, şöyle devam
ediyor: "O kadar çok şeye şahit oldum ki,
anlatmaya bile üzülüyorum. Ölümler
gördüm, çocukların korkusunu, yüz
ifadelerini, ağlamalarını, emzikteki
çocuğun süt emerken annesiyle birlikte
ölmüş halini gördüm, yoldan akan kan
deresini gördüm. 3 Eylül'de sabah erken
saatlerde saldırı başladı. Önce kenar
mahellelerdeki bazı evlere girip aramaya
yapmaya koyuldular. Amerikan askeri
kadar da peşmerge gücü vardı.
Direnişçileri aradıklarını söylüyorlardı.
Fakat bu gelişleri daha öncekilere
benzemiyordu. Çünkü en az 50 tank,
yüzlerce makinalı taşıyan cemse, cobra
helikopterleri ve F-16 uçakları ile
gelmişlerdi. İlk evleri ararken insanlara
kötü davranıp vurmaya başlayınca,
Talafar'ın gençleri de karşılık verdi,
çatışmalar böyle başladı. Yaşanan, tam
anlamıyla savaştı. Bizim de havan dahil
ağır silahlarımız vardı ama onlar uçalar ve
tanklarla saldırdılar".
8
İlk çatışmalarda Talafarlı gençler,
Amerikan ve peşmerge birliklerine ağır
kayıplar verdirmiş. Bunun üzerine
Amerikan F-16 uçakları devreye
sokulmuş ve Saray mahallesinden
başlamak üzere ağır bir bombardımana
tabi tutulmuş kent.
"Biz Saray mahallesinde oturuyorduk.
Bombardıman başlayınca annem,
'buradan kaçalım, bacımın evine gidelim'
dedi. Binbir güçlükle teyzemgilin evine
ulaştık. Yerden gökten, her taraftan
kurşun ve bomba geliyordu. Çok
geçmeden teyzemgilin mahallesini de
vurmaya başladılar. Biz evin altında bir
yere girdik. Orada çok kalabalıktık. Ben
hiç korkmadım ama sadece sıcaktan
boğulacak gibi oluyordum sığındığımız
yerde. Çıkıp ben de savaşmak istedikçe
annem ve teyzem engel oldu bana".
Her savaşın en masum ve en çok yıkım
yaşayanlarını, yani çocukları ve
kadınları soruyoruz Adnan'a. İşte
anlattıkları: "Çocuklar bu saldırıdan en
çok etkilenenler oldu. Bizim Talafar'ın
çocukları sokakta büyür. Çocuklar
günlerce dışarı çıkamadı, korkudan ve
kuytu yerlerde durmaktan sıkıldılar.
Hergün oynadıkları arkadaşlarının ölüm
haberini aldıklarında da ağlaştılar.
Çocukların korkulu ve üzüntülü yüzleri
hiç gözümün önünden gitmiyor. Ben
geldiğim güne kadar 53 ölü vardı
halktan. Bunların çoğu kadın ve
çocuktu. Fakat ben kaçtıktan sonra
duydum ki asıl ölümler benden sonra
olmuş, yüzlerce kişi ölmüş. Kentten
kadın ve çocukların kaçıp civar
köylerdeki akrabalarına gitmesine karar
verildi. Yüzlerce kadın ve çocuk, biraz
da yaşlılar yola çıktılar. Uçaklar bunların
üzerine bomba attı, orada çok kadın ve
çocuk öldü. Genelde ölmüş kadınların
yanında ölü çocuklar da vardı, kendi
çocuğu. Yıkıntıların arasında bir genç
Sayı 5 – Ekim 2004
kadın gördüm. Daha saçları bile
yudum su alabilmek için birbirini
çıkmamış çocuğunu emzirirken ikisi de
çiğniyordu" diyor.
vurulmuş, çocuk bir yanda, kendisi bir
Kente saldıranları tarif ederken,
yanda yatıyordu ve kadının süt emzirdiği "Amerikan güçleri ve peşmergeleri ben
memesi bile daha dışardaydı. Bu
bu olayda adeta vahşi ve yabani bir
gördüğüm beni çok etkiledi, çok
hayvan gibi gördüm. Çünkü sadece
ağladım".
öldürmek için saldırıyordu ve hiç
Gördükleri arasında unutamayacağı
acımıyordu" diyen Adnan, şöyle devam
manzaraların neler olduğıunu soruyoruz
ediyor sözlerine: "Saldıranların yarıdan
Adnan'a. İki tane olduğunu belirtip, önce çoğu Irak ordusuna aitti. Irak ordusu
deniyor ama bunların çoğu peşmergeydi.
bebeğini emzirirken ölen kadını
Çünkü benim arkadaşlarım onlarla
hatırlatıyor, ardından şunu: "Bizim
Talafar'ın kanalizasyon şebekesi
Arapça konuşmuşlar, bizimle Kürtçe
olmadığı için lağım suyu caddenin,
konuşun demişler onlar. Türkmen
sokağın ortasında veya kenarında açılan
gençler çok şiddetli direniş gösterdi.
arklardan akar. Bir sokakta gördüm ki
Bizde de ağır silahlar vardı. Havan da
bu kanallardan insan kanı akıyordu.
vardı. Sokak savaşı da yaşandı. Kente
Sadece bir kez bakabildim, daha
dışardan gelip te Amerikalılara karşı
bakamadım o akan kana. Önceden
savaşan kimseyi görmedim de
sokakta kan
duymadım da. Ama
gördüğümde
SON KEZ BAKTIM dışardan maddi destek
düşünürdüm
geliyordu".
TALAFAR'A..
Benim
ki, birileri bir
CESET
KOKUSU
akrabalarımdan
hayvan
GELİYORDU..
ölenler oldu, çok
kesmiş, et
ölen oldu, inşallah
yiyecekler.
AĞLADIM
şehit olmuşlardır.
Belki bir
Yakın bir akrabamı
akrabam,
kanasla
vurmuşlar
diye duydum.
arkadaşım kesmiştir, ben de et yerim
Akrabalarımın ölüm haberini
diye sevinirdim. Bu yoldan akan kan ise
aldığımda çok ağladım, çok
insan kanıydıı, bu kanı gördüğüme
üzüldüm şimdi ağlayacak halim
sevinemedim".
kalmadı. Onlar direnişçi değildi
İşgalciler saldırmadan önce kentin
ama
inşallah şehitlerdir.
elektriğini ve suyunu kesmiş. Talafar'a
Saklandığımız yerde üç gün
iki günde bir, sadece iki saat süreyle su
boyunca hep kendime
verildiği için halk, evlerinin önüne
soruyordum, cevabını
toprak küplerden ya da tenekeden
bulamıyordum: Amerika bizden
yaptığı tanklarda su biriktirip kullanıyor.
ve çocuklardan, halktan ne istiyor
Amerikan-peşmerge saldırılarında
diye. 10 veya 15 tane direnişçi
bomba ve kurşunlar su tanklarının
varsa, onları bulmak için bir şehri
birçoğunu kırmış ve delmiş. Susuzluğa
yıkmak mı gerekirdi? Talafar'da
dayanamayan halk, ölümü de göze alıp,
hergün çıkar arkadaşlarımla
Talafar Kalesi'nin altından çıkan su
gezerdim eskiden. Hasanköy'ü,
kaynağına akın etmiş. Subaşı denilen bu
Subaşı'nı. Bütün halk çıkar
yerdeki manzarayı tarif ederken Adnan,
gezerdi.
"Orası mahşer yeri gibiydi. İnsanlar bir
Sayı 5 – Ekim 2004
9
Çok güzel yerlerimiz vardı. Fakat son
gördüğüm Talafar o Talafar değildi. Evler
yıkılmış, yollar kesilmiş, yerlerde kan
gölleri olan bir ölü kentiydi. Şimdi
Talafar'ı
zihnimde
hayal
etmeye
çalışıyorum,
eski
güzel
Talafar'ı
canlandırmaya
çalışıyorum,
yapamıyorum, Çünkü harabe bir yer
gördüm en son. Haber aldım ki, anneme
babama, abilerime bir şey olmamış.
Annem benim üzerime çok titrer. Bana
birşey olacak diye çok korktu, ağladı.
Bana üç gün yalvardı, kaç canını kurtar
diye. 6 Eylül günü sabaha karşı çıktım
Talafar'dan. Annem beni hem gönderiyor,
arkamdan ağlıyordu. Bombaların durduğu
o gün şafak vakti çıktım evden. Son kez
bakayım dedim Talafar'a, burnuma ceset
kokusu geldi. Kent tam bir şehr-i cin
idi(hayalet kent). Bakarken ağladım.
Birkaç gündür Ankara'dayım, şimdiden
memleketimi özledim. Bir yolunu bulup
gideceğim. Ben oraya aitim. Ölürsem de
orada ölmek istiyorum.
günlerde peşmergeler bir ara girmiş, iki
gün kalabilmişti. Talafar'lı gençler ve
Rıfai tarikatının dervişleri onların
bayraklarını eşek kuyruğuna bağlayıp
kovmuştu. O günden beri, Amerikan
askerleri sadece arama yapmak için kısa
süreli olarak kente gelip gidiyor, sürekli
kalamıyordu. Himmetli bu konuda şöyle
diyor: "Çünkü Talafar aşiretlerinin hepsi
kendi içinde direniş grupları kurmuştu.
Kürt ya da Amerikalı, kente gelen bütün
silahlı yabancıya saldırıyor, kenti teslim
etmiyordu. İşgalciler kenti ele geçirmek
ve Talafarlılara ders vermek için bu kadar
büyük bir güçle yüklendi oraya. Yoksa
10-15 kişiyi arama işine bu kadar ağır
silahla gelinir mi? Irak'ta direnenler
sadece bir grup değil. Birçok kesimden
direniş grupları bulunuyor. Talafarlılar da
direniş için birimler kurdu. Yoksa
Amerikalıların iddia ettiği gibi dışardan
kente gelen Sadr veya başka gruplar
yok".
Bir orta yaşlı adam yoldan karşıya geçmek
için yürüyordu.
Kanas silahıyla
onu vurdular.
Saklandığım
yere çok yakın
olduğu
için
herşeyi
gördüm. Adam
yere
düştü,
ama henüz ölmemişti. Bir başka Türkmen
onu kaldırmak için koştu, Kanasçı ona da
ateş etti ama vuramadı, o kaçtı geri.
Vurulan adam yolun ortasında can çekişe
çekişe öldü, etrafında kan gölü oluştu.
Bunun gibi orta yerde kalmış başka cesetler
de gördüm. Saklandığımız yerden zaman
zaman çıkıyorduk. Çok acı olaylar duydum.
Herkes can derdindeydi. Çünkü Amerika ve
peşmergeler doğrudan halka saldırdı.
Attıktan sonra serpilen bombalardan (
misket) çok fazla attılar, dağılıyor ve daha
çok zarar veriyordu.
AMERİKA VE
PEŞMERGELER
DOĞRUDAN
HALKA
SALDIRDI
Adnan
Himmetli
olayların
sebebi
hakkında,
genel
kanaatlerden
daha
değişik bir açıklama
getiriyor.
Direnişçi
olarak
adlandırdığı
Talafarlı
gençlerle
Amerikan askerleri arasında yaklaşık iki
aydır bir gerginlik varmış; Talafar'ın
kenarından havaalanına giden yoldan
işgal güçlerine ait araçlar geçtiğinde
karşılıklı ateş açmalarla başlayan
zıtlaşmanın doruğa çıktığı gün, 3 Eylül
saldırısıymış.
Saldırının
ayrıca,
Himmetli'nin de dile getirdiği bir başka
gerekçesi daha var: Talafar kenti,
işgalden sonra Amerikan ve peşmerge
güçlerinin Kuzey Irak'te hakimiyet
kuramadıkları, hatta giremedikleri tek
yerleşim birimiydi. Saddam'dan sonraki
Dışişleri
Bakanı
Abdullah Gül'ün ismi,
Telafer'de
bir
mahalle ile caddeye
verildi.
Bakan Gül'ün ismi, Telafer'de eski
adıyla Hasanköy Caddesi ile
Saray Mahallesi olarak bilinen
bölgelere verildi. Cadde ve
mahalle
girişlerine,
buralara
Türkiye
Dışişleri
Bakanı'nın
isminin verildiğine dair pankartlar
asıldı.
Ahmet
Muhammed
isimli
Türkmen, 'Türkiye bize çok
yardımcı oldu. Dışişleri Bakanı
Abdullah Gül, çok uğraştı. Biz de
ismini hem caddeye hem de
mahalleye
verdik'
dedi.
Türkmenler, daha sonra hep
birlikte, Bakan Abdullah Gül
lehinde sloganlar attı. 'Yaşasın
Gül' diye bağıran Türkmenler,
Türkiye'den
hep
yanlarında
olmasını istedi.
Sayı 5 – Ekim 2004
10
Evren kıskançlık üzerine kurulmuş.
İnsanoğulları aralarındaki kıskançlıklar
yüzünden bir birlerine acılı saldırılarda
bile bulunmuşlar. Kimi güzellik, kimi
görev, kimi para, kimi yararlı bir meslek
için ölümü bile göze almış.
Bir çiftçi en çok marakı olduğu meslek
darı ekmekmiş. Adam mesleğinden çok
memnunmuş. Hayatı boyunca hep
darıdan başka bir şeyler ekmemiş.
Bukez kıskançlar ve yaman insanlar, bu
adamı takip ederek plan ve tertipler
tezgahlamaya başlamışlar. Çiftçinin
ekinine zarar vererek “Domuz bunu
yaptı” diyerek adamı kandırmaya
çalışmışlar. Zavallı çiftçi sabırlı ve
kültürlü bir insan olduğundan onlara bir
şeyler söylememiş bu kötüleri kendi
tuzağına düşürene kadar.
Köy sakinleri haberi duyunca bu kötü
insanlara lanet etmeye başlamış ve
çiftçiye kendilerini affetmesini istemiş.
Çiftçi böylece bu kötü insanlardan
kurtulmuş.
Eğer bugünümüze bakarsak, kimi
insanlarımızın o kötü insanlar gibi yalnış
yolda düştüklerini göreceğiz. Bunlar onur,
namus ve şanlarını kıskançlık yüzünden
domuz insanlara satımış durumdalar.
Dostluk, kardeşlik, saygı, değer, vefa nedir
bilmiyorlar. Yeni Irak’ımızı diye diye
parçalamaya uğraşıyorlar.
belgeleri bulursanız belki o zaman
buralardan yararlanırsınız efendiler.Şunu da
iyi bilin biz şanlı Türkmenleriz ve burası
Kerkük dedelerimizin kabesi sayılır.
Onun için bu sözleri hepimize
yöneltiyorum: “Domuzdan korkmayıp
darı ekeriz ve ekmişiz de”.
Biz Türkmenler yabanlar oyuncağı ve
Beş altı kiralanmış insanların sözüne inanıp
kiralısı değiliz.
büyük bir halkı yok
Biz Türkmenler
Irak’ın
saymaktadırlar. “Bu
parçalanmasına
ülke bizimdir.
yabanlar oyuncağı ve
Kerkük
Ülkede birçok
kiralısı değiliz. Irak’ın karşıyız.
Türkmeneli’dir.
devlet kurduk.”
parçalanmasına
Kerkük uğrunda
Diyorlar. “Elimizde
can vermeye
karşıyız. Kerkük
belge var” diyorlar.
hazırız.
Türkmeneli’dir.
Peki bu
Kerkük uğrunda can
Biz darı ektik
söylediğiniz tarihler
vermeye
hazırız.
elbet
ve belgelerin metni
gücümüzle de
nerede ?. Neden
şehitlerimizin
o çağların
kutsal kanı ile
tarihlerini
hedeflerimize ulaşacağız.
belgesiyle yayınlamıyorsunuz?
Bu günlerde verdiğiniz tarihlerin hiçbir
belgesi yok. Daha kanıtlı ve tanıklı
Yüce Allah’ın adı ile son
zeferin bayrağını iman ile
dalgalandıracağız.
Sayı 5 – Ekim 2004
11
Kerkük, Bağdat, Musul ve Erbil, Kifri, Tuzhurmatu,
Tazahurmatu ve Telafer’de Türkçe eğitim gören Türkmen
öğrencilerimiz, anadillerini öğrenebilmek için büyük çabalar
göstermektedirler.
Bunda da milliyetçi öğretmenlerimize borçluyuz. Milli
davamıza büyük destek olan Türkmen öğretmenlerimize destek
olmalıyız. Zira bunlar bize anadilimizi yeni harflerle
öğretmektedirler.
1993 yılında Irak’ın kuzeyindeki Erbil ve Kifri’de ilk olarak
Türkmen okulları açılmıştır. Halen cellat Saddam’ın
devrilmesinin ardından Türkmeneli bölgesindeki tüm
köy,kasaba, belde ve kentlerde Türkçe kursları ve okullar
açılmakatadır. Okullarımızda Türkçe’nin kuralları ve tarih
dersleri okutulmaktadır.
Öğrencilerimiz Milli Dava’mız için çok yararlı çalışmalar
yapmaktadır. Gençlik Teşkilatları ve Öğrenci Birlikleri ile yakın
ilişkilerde bulunarak, milletimizin her alanda önde olması için
çalışmalar da bulunmaktadır.
Bugün Türkmenelin’deki gençlerimiz çalışmalarını büyük bir
azimle, milli davaya hizmet edecek şekilde devam
etmektedirler. Bilinçli ve eğitimli yeni kuşaklar yetişmektedir.
Geçmişimizi, atalarımızı ve şanlı tarihimizi, edebiyatımızı,
kültürümüzü çok iyi öğrenerek Türk olarak dünyaya geldikleri
için çok mutludurlar.
Öğrencilerimizin en önemli görevi Türkçe eğitimlerine devam
etmektir. Doğru ve milli ilkelerinden sapmadan dillerini
geliştirmelidirler.
Kül degil kor ateşim yanar dağca gücüm var
Gün çıkandan başlayıp gün batanda uçum var
Duşman düşse penceme kurtaramaz canını
Er insan bir evrene vermez unur şanını
Tarih boyu ben buyum
Bulanmaz saftır suyum
Yaşlı sana saçımda gördüğün bu ağları
Bir öfkeli bakışla depretirim dağları
Doğup geldim dünyaya gürgür baba neslinden
Annem pembe renk almış ilk baharın faslından
Vergilidi elimiz
Saygı coşar dilimiz
Sorsun bizi soranlar tarihlerden izlerden
Şehitlerin kanından yaşlar töken gözlerden
Mertlik sütün emmişiz zeferler irmağıyız
Pembe mutlulukların hep yeşermiş çağıyız
Yarına umutluyuz
Onun için mutluyuz
Şanlı kutsal ülkemin kos kocaman adı var
İllerinde imamlar güzel cennet tadı var
Hurma ağaçlarından müjde akı veriyor
Gönlüm derin sevincle muradına eriyor
Bizlerindi bu toprak
Mutluluktu son durak
Canım sene
Canım ay canım sene
Gürgür baba eyi bak
Senden dönsem beni yak
Ey şanlı yurdum Irak
Kurbandı canım sana
Sayı 5 – Ekim 2004
12
Amerika ve Avrupa
Birliği'nin şekillendirip,
yönlendirdiği bilumum
mikro milliyetçilikleri
mübah, bir yaratıcı ve
birleştirici kudret olan
Türk Milliyetçiliği de
günah kabul ediliyor
olmasaydı, Ankara
dolaylarında tafra satıp
dolaşanlardan bir haysiyet
sahibinin, Türkmenleri
katleden eşkiyaya "dur!"
demesi gerekirdi.
Tel Afer'deki katliam döt
günden beri devam ettiği
halde böyle bir
haysiyet sahibi
çıkmamıştır!
"Haysiyet sahibi" diyorum,
çünkü; onbin kilometre
öteden gelip,
sınırlarımızın bir karış
ötesindeki öz be öz
kardeşlerimizin tepesine
bomba yağdıran elin
amerikalısına rest çekmek
önce haysiyet
meselesidir!
Lütfen bir yanınıza
kaydediniz ki, küresel
eşkiyanın Necef'te,
Felluce'de, Bağdat'ta
irtikap edegeldiği
vahşeti, karılarının
eteklerinin altına
gizlenerek takip eden
işbirlikçi islâmcı takım,
Türkmen katliamını hepten
yok saymıştır!
Herhâlde, Ankara'daki
efendilerinden öyle
talimat almış olacak ki,
Irak Türkmen Cephesi adına
açıklama yapan bir sersem,
Tel Afer'deki olayların,
"ABD kuvvetleriyle,
Felluce ve Necef
direnişçileri
arasındaki çatışmaların
devamı niteliğinde"
olduğunu söylüyor.
Dışişleri Bakanlığı'ndan
basına pompalanan haberler
de bu palavralardan pek
farklı değil.
Efendim, "Tel Afer'de
meydana gelen çatışmalar,
Türkmenler'le amerikan
kuvvetleri arasında
değilmiş."
Kimin arasında öyleyse?
Tel Afer'de numunelik,
göstermelik, mostralık da
olsa bir tek kürt veya bir
tek arap yok ki, amerikan
eşkiyası onlarla savaşıyor
olsun!
460 bin kişiden
müteşşekkil nüfusun 460
bini de Türk olan bir
şehirdir Tel Afer!
Bombalanmanıın sebebi
budur!
Amerikalıların bu Türkmen
şehrine ilgi duymaları
yeni de değildir
Bizimkiler, utanmadan
amerikan-ingiliz işgâl
kuvvetlerini "koalisyon
güçleri" olarak niteleyip,
elin haydutlarını sempatik
göstermeye çalışırken,
CIA, İsrail İstihbarat
Teşkilâtı'yla birlikte
yönettiği Kesnezanîler'i
Tel Afer'e sokmuştur.
Bu sapık tarikatın
müridleri vasıtasıyla
"Türk demenin dinen caiz
olmadığına, Türküm diyenin
günaha gireceğine" dair
sistemli bir propaganda
yürütmüştür. Böylece
kürtçülüğe müsait bir
zemin
hazırlamaya çalışmıştır.
Bu siyasî faaliyet dinî
kisve altında devam
ederken Putin'in Türkiye
programı belli olunca da
Tel Afer'e bomba
yağmıştır!
Dikkatinizi çekmek isterim
ki, Amerikan Büyükelçisi,
Putin'in
ziyaretinin ertelenmesi
veya iptali için hummalı
bir faaliyet yürütmüştür.
Şimdi Tel Afer muhasara
altında! Şehir, kürtlere
teslim edilmek üzere
boşaltılıyor! Birkaç gün
içinde yirmibin Türkmen
evini-barkını terketmek
zorunda kaldı. Halk şehri
boşaltması için tehdit
ediliyor.
Amerikan üniforması
giydirilmiş silahlı
peşmergeler Türkmen'in
kapısına yaslandı!
Aslında tehdit Türkmen'e
değil, Türkiye'yedir!
Öyleyse Türkmen'in dâvâsı,
Türkiye'nin dâvâsıdır.
Sayı 5 – Ekim 2004
13
Saddam'ın Araplaştırma politikaları nedeniyle kentte yüz binlerce Arap yaşıyor.
Kerkük yeni bir nüfus sayımına hazırlanıyor.
Bir zamanlar Kerkük, Irak'ın sosyal
katmanlarının bir küçük evreni, etnik,
doktrin ve dini çeşitliliklerle dolu bir
şehirdi.
O
zamanlar
Iraklılar
ülkelerinin en iyi özelliğinin karmaşık
yapısı,
uzun
uygarlık
tarihleri
olduğunu söylerdi. Bugün Kerkük hâlâ
Irak'ı yansıtıyor, ancak yansıttığı şey
yaralı, federalizmle konfederasyon
arasında seçim yapmak zorunda kalan,
parçalanmaktan korkan, her Allah'ın
günü askeri operasyonlarla, terör
saldırılarıyla, suikastlar ve organize
suçlarla, cinayetler, uyuşturucular ve
adam kaçırmalarla sarsılan bir ülke.
Petrol yüzünden Kerkük, Irak'a
zenginliğini ve nispeten modern
çerçevesini
kazandıran
şehirdi.
Bugünse o petrol şehri bölünmüş bir
gelecek yüzünden kederlendiriyor,
Kerküklülere, kendilerini şimdi yoksul
ve uykusuz bırakan o servet kaynağı
keşke hiç olmasaydı dedirtiyor.
Kerkük'e geçenlerde gittim. Şehirde
her an patlak verebilecek gerilimlerle
ilgili bir İnsan Hakları İzleme Örgütü
raporu okumuştum. Kürt lideri
Abdullah Öcalan'ın posterleri şehrin
hem Kürt hem de diğer bölümlerinde.
Yanında Kürt bayrağıyla birlikte
duvarları kaplıyordu.
Kerkük, 'egemenlik' sonrasında Irak
bayrağını göndere çekmiş son şehirdi.
Şehrin Kürt yetkilileri, istemeye
istemeye tanıdıkları bir bayrağı
göndere çekmeye zorlanmış gibiydi.
Kerkük'te suikast ve tehditler devam
ediyor ve herkes kendi haklarını talep
ederken başkalarınınkini görmezden
geliyor. Öcalan resimleri neden
duvarlarda? Belki de bunlar, şehrin ruh
halini takip etmek için askeri temsilci
göndermiş Türk yönetimine yöneliktir.
Oysa güvenilir Irak ve Batı belgelerine
göre
Kerkük
nüfusunun
yarısı
Türkmen. Gerisi de Arap, Kürt ve
Süryani.
Britannica Ansiklopedisi'ne göre,
Kerkük nüfusunun yarıdan fazlası
Türkmen. Irak üçlemesinde Hanna
Batatu, şehri "Kelimenin her anlamıyla
Türk (Türkmen)" olarak niteliyordu, en
azından son dönemlere kadar böyleydi,
çünkü Kürtler yavaş yavaş yakın
köylerden Kerkük'e taşındı. 'Dört Asır
Modern Irak' adlı kitabında Stephen
Longrigg, eski Türkmen göçmenlerin
Talafar'a ve Musul yolu üzerinde Dali
Abbas ile El Zab El Kabir arasındaki
uzun hat boyunca köylere yerleşmiş
olduğunu, ancak çoğunun son iki yüz
yıldır pek değişmemiş güzel Kerkük'te
yaşadığını yazıyor.
'Kimliklerin Diyalogu' kitabında Salim
Matar, 5 Mayıs'ta meclis konsey
toplantısında onaylanan ve Milletler
Cemiyeti'ne hitap eden deklarasyondan bahsediyor. Deklarasyon, Irak'ın
Milletler
Cemiyeti
Konseyi'ne
vaatlerini içeriyordu. Bu vaatler, 28
Ocak 1932'de alınmış bir karar üzerine
Konseyin
kurduğu
bir
komite
tarafından tasarlanmıştı.
Deklarasyonun 9. maddesinde Kafri ve
Kerkük illerinde baskın cemaatin
Türkmen olduğu ve "Türk ve Kürt
dillerinin, Arapça’nın yanı sıra resmi
dil ilan edilmiş olduğu" belirtiliyor.
Türkmenlerin Kerkük'te çoğunluğu
oluşturduğunu kanıtlayan onlarca, hatta
belki de yüzlerce belge var.
Sayı 5 – Ekim 2004
14
Türkmen Konseyi Başkanı Saadeddin
Ergeç, Irak'ın en güvenilir nüfus
sayımlarından 1957 sayımına göre Irak'ın
6 milyonluk nüfusunun 560 bininin
Türkmenlerden oluştuğunu hatırlatıyor.
Pek çok belgede Türkmenlerin Musul'un
kuzeyindeki Talafar'dan, doğuda Diyale
civarına kadar uzanan bir hilal şeklinde
Türkmenlerin yoğun yaşadığı bölge
belirtiliyor. "Ama biz hep çoğulcu ve
birleşik bir Irak taraftarı olmuşuzdur, hala
da öyleyiz. Şimdiye kadar hep olduğu
gibi Arap, Kürt ve Türkmenler olarak bir
arada yaşamak istiyoruz," diyor Ergeç
Kürtler ve mücadeleleri hakkında kitaplar
yazmış bir Kürt araştırmacı, Kürtlerin
taleplerinin
aşırıya
kaçtığını
ve
Amerikalılarla girdikleri yakın ilişkiler
sebebiyle, Irak halkının kendilerine
duyduğu itibar ve sevgiyi büyük ölçüde
kaybettiklerini söylüyor. Araştırmacıya
göre Kürtler ağır bir bedel ödedi ve şimdi
de tazminatını istiyor, ama aslında o
tazminatı bütün Irak halkı hak ediyor.
Kerküklü bir Kürt olan Muhammed Raşid
Kerküki, "Hâlâ bilmediğim bir sebepten
dolayı ailemle birlikte Kerkük'ten
sürüldük. Ancak şehre 10 Nisan 2003'ten
sonra girmiş Kürtlerin hepsi geçmişte
sürülmemişti.
Bizler aslen Kerküklü Kürtleriz. Geri
döndüğümüzde,
Saddam
rejiminin
istimlak ettiği evlerimizi, mülklerimizi
bulduk. Maalesef içimizden bazılarının
evleri yıkılmıştı, ancak ellerinde tapu
senetleri
var.
Doğru
belgeleri
gösteremeyenlerin tazminat alma işi de
sıkıntılı oluyor. Bu insanlar bilmeden,
liderlerinin ellerinde pazarlık kozu haline
geldi. Fakir insanlar bunlar, ama Kerkük
konusunda bitmek bilmeyen çatışmada
yem halini aldılar."
Yine Kerküklü bir Kürt olan Habad Şirvan,
Kerkük'ün Kürtlüğünü herkesin tanıması ve
bağımsızlık gösterilerini dikkate alması
gerektiğini söylüyor. "Kararlar ve görüşler
ne şekilde olursa olsun, bizim geleceğimiz
Kerkük'te," diyor Şirvan.
Saddam'ın şehri Araplaştırma girişimlerinin
sonucunda, Kerkük'te yüz binlerce Arap da
yaşıyor. Bu yeni gelen Arapların çoğunun
yoksul, okuma yazma bilmeyen köylüler
olması ve Irak'ın okuma yazma oranının en
yüksek kenti Kerkük'e ayak uydurma
şanslarının düşük olması nedeniyle,
Kerküklüler bu yeni komşularını kolayca
dışlayabilmiş. Bu Arapların bazıları,
sürülen veya mülkünü satmaya zorlanan
Türkmen ve Kürtlerin evine yerleştirilmiş.
İşlerin bu denli karıştırılması yetmezmiş
gibi,
bir
de
bu
Araplar
asıl
memleketlerindeki tüm haklarından feragat
etmiş. Artık başka memleketleri yok. Zaten
Araplaştırma
işine
giriş
sebepleri
Başı yüksek san şereftir şöhretim
Türkmeneli Türk milleti servetim
Pek süt emen bilir benim kıymetim
Köprülüyüm ben bir Türkmen kızıyım
Altı yıldız bir hilaldir bayrağım
Kalbe diktim mavi renkli sancağım
Namusumdur şerefimdir toprağım
Köprülüyüm ben bir Türkmen kızıyım
Tarih bizim dizimizde yetmiştir
Sultanların nice cenkler etmiştir
yoksullukmuş. Bir kısmı daha sonra
Kerkük'ü terk etmiş, bir kısmı sürülmüş.
Ancak çoğu hâlâ Kerkük'te yaşıyor ve şimdi
de Kürtler bunların şehri terk etmesini
istiyor.
Etnik çatışmalar sürüyor
Kürt dalgasına karşı Kerküklü Araplarla
Türkmenlerin birlik olmaya çalıştığı bir
sırada, Beşir köyünde su yüzüne çıkan bir
sorun nedeniyle, Araplarla Türkmenler
arasında da gerilim çıktı. Eski Beşirlilerden
Erşad Hürmüzi, Şii ve Türkmenlerin
yaşadığı Beşir köyünün soykırımdan
geçirildiğini,
350'den
fazla
ailenin
katledildiğini, içlerinden birkaç kadın ve
çocuğun kaçmayı başardığını iddia ediyor.
Saddam, köyün tarlalarını aslen Kerküklü
olan bazı Arap köylülere vermiş ve bu
Araplar da şimdi tarlaları asıl sahiplerine
vermeyi
reddediyormuş.
Türkmenler
sorunlarını çözmek için asla silaha
başvurmaz, dendi bana. Bu yüzden de
sıklıkla haklarını kaybediyorlar. Kerkük,
geleceğini belirleyecek yeni bir nüfus
sayımına hazırlanıyor. Futbol sahaları ve
izci kampları bile dahil olmak üzere, boş
gördükleri neresi varsa yerleşen yeni
Kürtleri yakından izliyor. Milli Meclis'in
ertelenme sebeplerinden biri de, işte bu
etnik
çatışmalar.
Savaşlarda bir askerim yetmiştir
Köprülüyüm ben bir Türkmen kızıyım
Yosma kızlar kızlar ile bakışır
Kör olası yan bakanlar tokuşur
Gelinliler mavi olsun yakışır
Köprülüyüm ben bir Türkmen kızıyım
Kılıç benim ok fırlatan yay benim
Türkmenlarin bayrağında ay benim
Şehitlerin mateminde vay benim
Köprülüyüm ben bir Türkmen kızıyım
Sayı 4 – Oğustos 2004
15
Kırma garip gönlünü çok bir nazik gönlü var
Garip yüzünden belli rengi sarı hulku dar
Yurdundan uzak düşen sever düşerde aşka
Vatan aşkı yar aşkı
ana kardeş bambaşka
Erbil Kerkük Musul’u ne kadar özlemişem
Telafer’den Kifri’nin
yolunu gözlemişem
Hele o Altunköprü
yapısı Türk yapısı
Açın millete gönül
toprağıdır tapısı
İstediğimiz birgün
inşallah hep olacğ
Erbil, Kerkük Türük’tür ölünce Türk kalacak
Kasemet
Kokar ki gün kasa met
Vatana kıymemegçin
Toprağına kasemet
Şahitti
Köçtü burdan şah iti
Yurdu dili uğrunda
Ölen bilin şehidi
Harda meyden
Mest oldu harda meyden
Sorarsau aslanan sor
O bilir harda meydan
Millet nenem
Yurt babam millet nenem
Her harda olsa olsun
Ayrılmam millettenem
Şahadı
Çok büyüktür şah adı
Fakirin hakkı yanar
Kimse olmaz şahadı
Meyan dagı
Serhoşlık meyden dagı
Çoban sürü çek burdan
Her meyndan meydan dagı
Sayı 5 – Ekim 2004
16
Men dedim sen olasan
Dostum vefa dolasan
Demedim gurbette kal
Yol beklirem gelesen.
Doğru dost yut özünü
Qaniva qat özünü
Namert ilaç olursa
Sen içme at özünü.
Men dedim sen mene dal
Meylivi meylime sal
Demedim gaflattan dost
Yılan ol kalbimi cal.
Sürmeni çek gözüve
Aldanmaram sözüve
Xan, sultanlar düştüler
Öox güvenme özüve.
Sen oziv, oziv, oziv
Çok yevler yixip göziv
Vinos kimin güzelsen
Sirkeden keskin sözü.
Nanca düşseğ yan yana
Bağlanmışığ can cana
Türkmen dilim unutmam
Boyanırsam al qana.
Bir can, iki can, üç can
Cümle canım oldu kan
Men dedim menimçin yan
Demedim ellerçin yan.
Gedir etse zaman dosta
Dost olmam yaman dosta
Demevin unudulduq
Biz verix aman dosta.
Kalemi sürme göze
Yaşıyken sürme göze
Kör gözivi açarsa
Namerdi Qurma göze.
Qurmamışam yevim dosta
Uzum verdi mevim dosta
Yaptığımı yıxısan
Nece seni sevim dosta.
Sayı 5 –Ekim 2004
17
Çobanlar nay istiri
Ox atan yay istiri
Bu toprax bir topraxtı
Her gelen pay istiri.
* * *
Men çobanam nayım var
Sürüm çoxtu sayım var
Mende bir Iraqlıyam
Bu topraxta payım var.
* * *
Çobanın nayı kalsın
Ox atan yayı kalsın
Bu toprax Iraq’ındı
Milletin payı kalsın.
Aç tarihi sayfala bunca hakan kimindir
Okudukça anlarsın doğru yalan kimindir
Peygamber Nuh’tan sürmüş dalımızın kökleri
Altı imparator binlerce sultan kimindir
Bu ulusun tarihi yıkılmaz bir kaledir
Kalenin kapısında o Cengizhan kimindir
Tarihimde dolaşsan söylersin vay maşallah
Bunca Bozkurt kimindi, bunca aslan kimindir
Savaşlardan korkmarım ulular torunuyum
Atilla Timurlenkler sultan Süleyman kimindir
Yiğitliğin adresi, İslam’ın omuzuyuz
Gül hüsnünün koynunda ölen Türkmen kimindir
Peygamber efendimiz dua etmiş Türklerçin
Namaz üste Kabe’ni gören sultan kimindir
Yer üstünde durmadan gemi geçtiğ kan döktüğ
Mehmet Fatihle yiğit o Genç Osman kimindir
Ezelden Türkmenler Kerkük’te diğer Arap,
Kürt ve Hıristiyanlarla hoşgörü ve sevgiyle
yaşamışlardır. O zamanlar Türkmenlerin
nüfusu1934, 1947 ve 1957 nüfus sayımlarına
göre, %90 idi. Bu da bütün kayıtlara göre
tespit edilmiştir. Eğer Kerkük’ün kalesini
alırsak mahalleleri (Meydan, Ağalık ve
Hamam) ve muhtarları bile hepsi Türkmen
idi. Ama Saddam rejimi kaleyi ve içindeki
evlerini yıktı. Milletini de göç ettirdi.
Babagürgür petrol yatakları ve çevresindeki
köyler ve araziler hepsi Türkmenlere ait idi.
Bu da tapu kayıtlarında tespit olunmuştur.
Onlardan Nazım Neftçi beyle Salih Paşa ve
Emin Kadir beyler 1920’lerde İngilizlerin
Irak’ı işgal ettiklerinde, Kerkük’te(IPC)
şirketi kuruldu ve Türkmenlerin elinden o
yerler zorla alındı. O yılda ilk kuyu patladı.
Yine tapu kayıtlarına bakı verilirse,
Kerkük’teki
tüm
mahallerin
adları
Türkmence olduğuna varılacaktır.( Piryadı,
Çukur, Çay, Beyler, Sarıkahya, Bulak,
Musalla, Tisin, Avçılar, Hamzeliler ...v.b) O
mahallelerin muhtarları bile Türkmendi
örnek(Kerim muhtar, Fuat muhtar, Raşat
Bey, Halil muhtar.. v.b)’nın adları Belediye
kayıtlarında bile geçmektedir. Almas semti
ezelden Türkmenlere ait idi. Özelliklede
Tevfik Ağa ve Dabağların idi. Oralar eskide
hepsi büyük tarlalar idi. Şimdi ise evlere
dönütü. Meşhur Almas bağı Kerküklüler
tarafından iyice tanınır. Almas caddesi ise
semti ikiye ayırmaktadır. Aynı şekilde
Kerkük’e bağlı (Şorca) semti de (Emin
Kırdar ve Necip Kırdarla)’rın idi.
(Kalanı sayfa 18de’dir.)
Sayı 5 – Ekim 2004
18
Kerkük diyer bir olın
Kırın düşmanın kolın
Vermewin yada fırsat
Siz ona zafer bulın.
Kerkük diyer uyanın
Her bir derde dayanın
Mum olıp halk uğrında
Aydın yaşamçın yanın.
Kerkük Gürgür yağıdı
Gürgür halk çırağıdı
Türkmenin bir olması
Yadın yürek dağıdı.
Kerkük diyer birleşin
Kültürle ilerleşin
Sabır eyle umut kesme
Doğar hürriet güneşin.
Kerkük diyer Türkmene
O asil hür insana
Olağın kardaş kimin
Barış olağ vatana
Kerkükti şeref şanım
Gewlimde tek cananım
Kerkük Türkmenin kalı
Çatlasın hep düşmanım.
Kerkük diyer silkin kax
Atrafıwa eyi bax
Karanlığ kara günde
Olagın xalka çırağ
Kerkük diyer besti bes
Yurt satanla araw kes
Bu özgürliğ çağında
Yaşasın mutlu her kes.
Kerkük diyer çalışn
Her sanatı alışın
Milletin birliğile
Sürer daim kalışın.
Kerküklü der can Kerkük
Sensen bize şan Kerkük
Nanca dolaşsa düşman
Ha bizimsen sen Kerkük
Kerkük diyer şan size
Gece dönsin gündize
Bir el olursağ eğer
Zafer bulan yox bize
Kurbanam sene Kerkük
Sen mene ana Kerkük
Ölmiyen yadigarsin
Atamnan mene Kerkük.
Kerkük diyer yaşa sen
Halk sevdasın daşa sen
Kardaşıwla birleşsew
Her güçliği aşasan.
Kerkük dünyaya değer
O bize veri değer
Yüz yıl Türkmen dert çekse
Zan etme boyun eğer.
Kerkük diyer ögrenin
Sözüw olsın hep yarın
Yayın milletiwizçin
Kültürini ewrenin.
Kerkük sevgilim Kerkük
Aşıkıw gewlim Kerkük
Hazıram her bir zaman
Uğruwda ölüm Kerkük.
Kerkük diyer Kalam var
Asil Türkmen balam var
Tüm Türkün dünyasıyla
Menim ölmez sılam var.
Kerküklü derler mene
Aşığam çünkü sene
Canım versem vermerem
Seni alçağ düşmana
Ne yazık ki o zamanlar Kerkük zenginleri
o yerleri dışarıdan gelen Kürtlere
satmışlardır ve böylece Kerkük’e
yerleşmeye Kürtlerin ayakları açılmıştır.
Diğer yandan, Kürtlerin (Rahimava) diye
adlandırdıkları semt de eskiden
Kerkük’ün tanınmış zenginlerinden
(Rahim Ağa)’ın idi. Ne yazık şimdi
semtin büyük bölümü Kürtlere mal
olmuştur.
Ben şahsen 30 yıllık bir ömrümü
Kerkük’ün tapu dairesinde geçirdiğimden
o yerler ve sahiplerinin adları gözüm
önünden gitmiyor ve tüm kaynakları
Kerkük’ün bir Türkmen olduğunu
göstermektedir, ve her kimse yukarıdaki
yerlerin Türkmenlere ait olmadığı
söyleyecek hali varsa tapu dairesi
kayıtlarına başvurarak gerçekleri
öğrenebilir.
Sayı 5 – Ekim 2004
19
Ad : Ahmet Dılşat Terzi
Yaş : 8 yl
Adres : Erbil- Irak
Hobiler : Futbol – çizgi film
okul : Kara kdyunlu ilkokulu
Ad : Erdoğan Köprülü
Yaş : 12 yıl
Adres : Tampere – Finlandya
Hobiler : Karete – futbol
Okul : Nekala ilkokulu(altıncı s.)
Ad : Sevgil Dılşat Terzi
Yaş : 5 yıl
Adres : Erbil- Irak
Hobiler : Türkçe şarkılar dinlemek
Okul : Karakoyunlu ilkokulu
Ad : Sevinen Sadun Köprülü
Yaş : 1 yıl
Adres : Ankara Türkie
Hobiler : Gülmek
Ad : Fatma İmat Necat
Yaş : 10 ıl
Adres : Altın köprü – rak
Hobiler : Türkmen marşlarını
sölemek

Benzer belgeler

Türkmenler ve anayasa taslağı

Türkmenler ve anayasa taslağı bekirün anlattığına göre şehit olan ailelere ( 1000 ) rupiye yaralı kimselere de ( 500 ) rupiye verilmiştir . Dukkan ve evleri yağma edilen kimselere de yağma hacmına göre para dağitılmıştır . Irak...

Detaylı