kAnAtlI - Infovet Dergi

Transkript

kAnAtlI - Infovet Dergi
AYLIK HAYVAN SAĞLIĞI
SEKTÖRÜ DERGİSİ
AĞUSTOS 2015
140
BOEHRINGER
INGELHEIM’DAN KURU
DÖNEm çÖzÜmLERİ
SAYFA 50
KANATLILARDA
BESLENME DÖNÜM
NoKTASININ EşİĞİNDE
ısı
SAYFA 74
TIRNAK BAKIMI VE
AYAK BANYOSUNUN
İNcELİKLERİ
SAYFA 96
stresi
Kanatlı hayvanların üretim performanslarına etki
eden en önemli iklimsel çevre faktörlerinden birisi
de sıcaklıktır. Çevre sıcaklığının yüksek olduğu yaz
aylarında yumurta verimindeki azalmayla birlikte
yumurta kabuk kalitesi de düşmektedir.
EDİTÖR
İNFOVET AĞUSTOS SAYI 140
YAYIN TÜRÜ
SÜRELİ YEREL
SAHİBİ
Mat MEdYa tanıtıM HİzMEtLERİ
tİc. Ltd. Ştİ.
MEHMEt aKtOP
GENEL KOORDİNATÖR
BaRıŞ KOLgu
[email protected]
ADRES: İ.KaRaOĞLanOĞLu cad.
YaYıncıLaR SOK. nO: 10/4
34418 SEYRantEPE / İStanBuL
TEL: 0212 324 50 56
0212 324 50 59
FAX: 0212 324 50 06
www.infovetdergi.com
[email protected]
GENEL YAYIN YÖNETmENİ
VEtERİnER HEKİM YaĞMuR aĞcaOĞLu
[email protected]
YAzI İşLERİ SORUmLUSU
VEtERİnER HEKİM gİzEM Kutun
[email protected]
VEtERİnER HEKİM aYça ÜVEz
[email protected]
KATKIDA BULUNANLAR
PROf. dR. İSMaİL BaYRaM
dOK. ÖĞR. aBduRRaHMan SıaL
ART DİREKTÖR
EBRu dERELİ
[email protected]
GRAFİK TASARIm
EMEL VuRaL
[email protected]
SOSYAL mEDYA SORUmLUSU
Banu SaYınç
[email protected]
DANIşmA KURULU
PROf. dR. ŞaKİR dOĞan tuncER
PROf. dR. u. tanSEL ŞİRELİ
PROf. dR. aHMEt ERgÜn
PROf. dR. SEzgİn ŞEntÜRK
PROf. dR. EROL ŞEngÖR
PROf. dR. MuRat fındıK
PROf. dR. İSMaİL BaYRaM
PROf. dR. tOLga gÜVEnç
PROf. dR. nEcMEttİn cEYLan
PROf. dR. dOĞa tEMİzSOYLu
dOç. dR. SÜLEYMan BacınOĞLu
YRd. dOç. dR. SEVaL çEtİn
dR. Saİt KOca
SÜLEYMan ÖztÜRK
RENK AYRImI ve BASKI
gEzEgEn BaSıM San. VE tİc. Ltd.
Ştİ. 100 YıL MaHaLLESİ MaSSİt
MatBaacıLaR SİtESİ 2. caddE
gEzEgEn BİnaSı nO: 202/a
BaĞcıLaR/İSt SERtİfİKa nO: 12002
dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların
sorumluluğu sahiplerine aittir. fotoğraflar
izinsiz kullanılamaz. İnfovet dergisi veteriner
hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel
içerikli, mesleki, ücretsiz sektörel bir yayındır.
İNFOVET 04-05
GERçEKLERE ALIşmA
A VE
YAşANANLARI UNUTmA
Geçtiğimiz ay ısı ve nem faktörlerinin sütçü ineklerin
konforlarını, buzağılamalarını, laktasyon ve gebelik dönemlerini
nasıl etkilediğine değinmiştik. Bu ay ise sizler için, sıcaklığın
etkilerini en hassas hayvanlardan biri olan kanatlı hayvanların
üretim performanslarını ve yumurta kalitelerini ele alarak
aktarmaya çalıştık. Sıcaklık stresine maruz kalan tavuklarda yem
tüketimi düşmekte ve bunun bir sonucu olarak tavuklar optimum
performansı sağlayacak kadar besin maddesi tüketemediğinden
yumurta verimi ve yumurta kabuk kalitesi düşmektedir. Bu gibi
durumlarda izlenmesi gereken yollar nelerdir? Stres ile birlikte
azalan iştahı arttırmak için beslenme taktikleri var mıdır?
Bununla birlikte beslenme, hastalık ve teknik konularla alakalı son
makaleleri ve gelişmeleri de sizlerle paylaştık.
desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen firmaların bilgilendirici
köşeleri de bu ay dergimizde. aynı zamanda sektöre yön veren
haberleri de bizimle takip edebilirsiniz.
Marmara depremi’nin 16. yıl dönümünde, bundan tam 16 yıl
önce, türkiye en kötü gecesini yaşadı; 45 saniye binlerce can
aldı. Sağ kurtulanlar ise ailelerini, yakınlarını, akrabalarını ve
yaşamlarını kaybetmenin acısıyla çok daha büyük bir sınav
verdiler. türkiye gördüklerine inanamadı ancak bu gerçekle
yaşamaya alıştı. Söylenecek şey ise bu gerçeğe alışma ve
yaşananları unutma.
SEVgİYLE KaLın!
VeteRineR HekiM GizeM kUtUn
VeteRİNeR Hekİm
YAĞMUR AĞCAOĞLU
BESLENME DÖNÜM
NOKTASININ
eşiğinde
North Carolina State
Üniversitesi kanatlı
bilimleri öğretim
üyesi Dr. Peter Ferket,
kanatlı beslenmesinin
gelecekteki
gelişmelerine ilişkin
değişikliklerinin
kökenindeki faktörleri
paylaştı.
SAYFA 74
İçİNDEKİLER
26 > SIcAK STRESİ VE YÖNETİLmESİ
Yaygın olarak bilinen sıcak stresinin, aslında
ne zaman etki etmeye başladığını bilmemiz
işletmelerinizin karlılığını % 40-50 oranında
etkiliyor olacaktır.
80 > BROYLER ALTLIĞINDA SIRALI
YIĞIN KOmpOSTLAmANIN İNcELİKLERİ
Özellikle patojenler ve altlık neminin
kontrol altına alınmasına odaklanan,
broyler altlığında sıralı yığın kompostlama
işlemine ilişkin bir inceleme sunuyoruz.
30> AVIAN INFLUENzA; SORU VE cEVApLAR
Direk temas veya kontamine yem, su, ekipman,
veya insan giysileriyle bulaşabilen Avian
Influenza enfeksiyonlarının önlemenin en
önemli adımı biyogüvenliktir.
SAYFA
74
kanatlı beslenmesinin
gelecekteki gelişmelerine
ilişkin değişiklikler ilgilileri
heyecanlandırıyor.
34 > Gmp GÜVENcESİ İLE ÜRETİm
Vimar, GMP yatırımlarını hızlanmış ve altyapıdan
başlanmak üzere tüm tesis yapılandırmış;
Haziran 2015 yılında da ilk olarak ektoparaziter
üretim alanı için GMP Sertifikası almıştır.
38 > DERmANYSSUS GALLİNAE VE
YÜKSEK SALmONELLA pREVALANSI RİSKİ
Kırmızı tavuk biti olarak da bilinen
Dermanyssus gallinae’nin Kosova
çiftliklerindeki varlığı araştırılmış ve D.g. istilası
saptanan sekiz çiftlikten üçünde bitlerde
Salmonella spp. bulunduğu tespit edilmiştir.
42 > HUVEpHARmA® INSTANT ENzİm
TEKNOLOjİSİYLE TANIşIN
HUVEPHARMA®, OptiPhos® WSP (fitaz) ve
Hostazym® X WSP (ksilanaz) ile likit enzim
uygulamasına yeni bir boyut kazandırıyor
44 > SEKTÖRLE BÜYÜmEYE DEVAm
SAYFA
96
Uygun ayak banyosu ve tırnak
bakımı ruminantlarda ayak
hastalıklarının önlenmesinde
en etkili yoldur.
Kurulduğu 1988 yılından itibaren sektörün
önemli halkalarından biri olan Acar Ecza Grup,
yeni yönetim binalarını görkemli bir açılışla
hizmete sundu.
46 > THERANEKRON D6 KULLANImININ
FİNANSAL ANALİzİ
Genetik olarak en iyi tavukların
seçilmesi yüksek verim
özelliklerinde kanatlı hayvanlara
ulaşacağımızın garantisidir..
İNFOVET 06-07
96 > RUmİNANTLARDA TIRNAK BAKImI
VE AYAK BANYOSUNUN İNcELİKLERİ
Yetiştiricilerin çoğu kez önemsemedikleri
işlerin başında tırnak bakımı gelmektedir.
Uygun ayak banyosu ve tırnak bakımı
ayak hastalıklarının önlenmesinde en
etkili yoldur.
104 ENDOTOKSİN pROBLEmLERİ
Gastrointestinal sistemde bol
miktarda bulunan bu bileşikler
bir yandan immun sistemi pozitif
yönde stimüle ederken, öte yandan
endotoksik şoka neden olurlar.
108 > GENOmİK SEçİm YÖNTEmİ
İLE HIzLI YOL KAT EDİN
Genetik olarak en iyi tavukların
çiftleştirilmesi, gelecek nesillerde en
yüksek verim özelliklerine sahip kanatlı
hayvanlara ulaşacağımızın garantisidir.
116 > çIKIm GÜcÜNÜ
ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Başarılı bir kanatlı üretimi için bir günlük
civcivlerin tedariği çok önemlidir. Bu
işlem ticari işletmelerde tamamen
kuluçka makinesine bağlıdır.
50 > YARATIcILIKLA GELEN DEĞERLER
128 > RUmEN DİYET STRATEjİLERİ
Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı’nın
“Yenilikçi Kuru Dönem Çözümleri” konseptli
lansman toplantısı Kapadokya’da gerçekleşti.
Rumen sıklıkla ineğin “güç merkezi”
olarak nitelendirilir ve inek, enerji
ihtiyacının dörtte üçünü buradan
sağlar. Dengeli bir rumen ortamı,
ruminantın performansı ve sağlığı
için kritik bir konudur.
Çevre sıcaklığının yüksek olduğu yaz aylarında
yumurta verimindeki azalmayla birlikte
yumurta kabuk kalitesi de düşmektedir.
108
Kanatlı kümeslerindeki amonyak
gazı seviyesinin, 25 ppm’in altında
olması tavsiye edilmektedir ve bu limit
hayvan refahı kadar insan sağlığı için
de belirlenmiştir.
Sütçü ineklerde mastitis tedavisinde meme içi
antibiyotik yerine Theranekron D6 kullanımının
finansal etkisinin araştırılması amaçlanmıştır.
60 > KANATLILARDA ISI STRESİ YÖNETİmİ
SAYFA
90 > AmONYAĞIN KANATLILAR
ÜzERİNDEKİ zARARLI ETKİLERİ
74 > KANATLILARDA BESLENmE DÖNÜm
NOKTASININ EşİĞİNDE
Dr. Peter Ferket, kanatlı beslenmesinin
gelecekteki gelişmelerine ilişkin
değişikliklerinin kökenindeki faktörleri paylaştı.
134 > TAVUKLARDA GAGALAmA
Kanatlılara yönelik uygulamalı eğitim
koordinatörü olan Dan Cunningham
(Georgia Üniversitesi) arka bahçede
yetiştirilen sürülerin sahiplerinden
gelen yaygın şikayetin tüy kaybı ile ilgili
olduğunu söylüyor.
NOTLAR
Et ve Süt Kurumu Yönetim
Kurulu Başkanı ve Genel
Müdürü KaSım Pİral
esk’nın mÜdahalelerinin
et fiyatlarını % 10
etkileyeceği dÜşÜnÜlÜyor
ET VE SÜT KURUMU (ESK) Yönetim Kurulu Başkanı
ve Genel Müdürü Kasım Piral, sığır karkas eti ithalatı
için alım ihalesi operasyonları duyulur duyulmaz et
fiyatlarında artış trendinin yavaşlamaya başladığını
belirterek, “Bundan sonra fiyatlar aşağı yönlü seyreder
diye düşünüyoruz. Bizim karkas ette hedefimiz % 10
civarında düşmesi” dedi.
ESK, Merkez Bankası fiyat hareketliliği yaşanan kırmızı
et piyasasına müdahale etti. Bu sene ilk olarak geçen
hafta 550 tonluk karkas et ithalatı için alım ihalesi
düzenleyen Kurum, bugün de Avrupa menşeli 3 bin 200
ton dondurulmuş karkas et alım ihalesi yaptı.
Üniversiteli keçiler embriyo
transferi ile çoğalacak
ÇUKUROVA Üniversitesi (ÇÜ) Araştırma ve Uygulama
Çiftliği’nde yetiştirilen ve “dünyanın en iyi etçi
ırklarından biri” sayılan Boer keçileri, Kanada’dan
getirilecek aynı cinsin saf embriyoları ile çoğaltılacak.
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü
Öğretim Üyesi ve Araştırma ve Uygulama Çiftliği Keçi
ve Koyun İşletmesi Sorumlusu Prof. Dr. Nazan Koluman,
yaptığı açıklamada, çiftlikte 500 keçi ve 200 koyun
bulunduğunu söyledi. Üniversite çiftliğinde süt tipi
Saanen, Alpin ve et tipi Boer keçilerin yetiştirildiğini
anlatan Koluman, çeşitli bilimsel çalışmaların yanı
sıra yetiştirilen keçilerin damızlık olarak üreticilere
satıldığını ifade etti. Koluman, dünyanın en iyi etçi
ırklarından birisi sayılan Boer keçilerinin Türkiye’de ilk
kez Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) tarafından geliştirildiğini
ve kayıt sisteminde tescil edildiğini belirterek, bu türün
kendileri için göz bebeği olduğunu kaydetti.
İNFOVET 08-09
BURSA Ticaret ve
Sanayi Odası (BTSO)
Yönetim Kurulu Başkanı
İBrahİm BurKaY
bursa, iran’a ihracatta
dÖrdÜncÜ bÜyÜk il
BURSA Ticaret ve Sanayi
Odası (BTSO) Yönetim
Kurulu Başkanı İbrahim
Burkay, İran’da yaşanan
gelişmelerin Türkiye
ve Bursa için bir fırsat
niteliğinde olduğunu
belirtti. Temmuz ayı
meclis toplantısında
konuşan Burkay, yapılan
anlaşma ile ambargo ve
yaptırımların kaldırıldığını
ve İran’ın yeni uzlaşmacı
politikasının Ortadoğu’daki
işbirliklerinde de konumunu
güçlendireceğini kaydetti.
Türkiye ile İran arasında
tercihli ticaret anlaşmasının
imzaladığını hatırlatan
Burkay, Türkiye’nin yanı
sıra Bursa’nın sahip olduğu
potansiyelin başta mal
ticareti olmak üzere İran
ile ticari ilişkileri daha da
güçlendireceğini vurguladı.
Burkay, “İran ile Bursa
arasında mutlaka karşılıklı
ticaret artacaktır” diye
konuştu. Yılın ilk 6 aylık
döneminde Bursa’dan
İran’a 72.9 milyon dolar
ihracat yapıldığını belirten
Burkay, İran’a yapılan
ihracatta en fazla paya
sahip olan İstanbul,
Gaziantep ve Hakkâri’den
sonra Bursa’nın dördüncü
sırada yer aldığını söyledi.
Çiğ süt fiyatlarının
sanayicilerin
uzlaşmaz tutumu
nedeniyle bir yıldır
yerinde sayıyor.
Tahir S. Yavuz “Süt Sığırcılığı İşletmelerinde Sürü Yönetimi”
konusunda meslektaşları ile keyili bir sohbet gerçekleştirdi.
yem Girdileri artarken
sÜt fiyatlarının
değişmemesi kabul edilemez
TürKİYe Ziraat Odaları
Birliği (TZOB) Genel Başkanı
Şemsi Bayraktar, bir yıl
içinde tüketicinin kullandığı
ürünlerin perakende
fiyatları ve üreticilerin yem
girdileri artarken çiğ sütün
fiyatının 1 lira 15 kuruşta
kalması ve değişmemesinin
kabul edilemeyeceğini
söyledi. Bayraktar, Birlik
Merkezi’nde düzenlediği
basın toplantısında,
Ramazan ayı boyunca ürün
fiyatlarını incelemeye devam
ettiklerini bildirdi. Bu yıl
Ramazan ayında talep artışını
fırsatçılığa dönüştürmeden,
sağduyulu hareket eden tüm
taraflara göstermiş oldukları
hassasiyetten ötürü teşekkür
Türkiye Ziraat
Odaları Birliği (TZOB)
Genel Başkanı
Şemsi Bayraktar
İNFOVET 10-11
eden Bayraktar, genel olarak
mevsimsel arzda meydana
galen daralmadan kaynaklı
fiyat artışlarının dışında, ciddi
fiyat artışları yaşanmadığına
dikkati çekti.
Bilindiği üzere, çiğ süt
fiyatlarının sanayicilerin
uzlaşmaz tutumu nedeniyle
bir yıldır yerinde saydığını
vurgulayan Bayraktar,
sanayicileri tutumlarını
yeniden gözden geçirerek
üreticilerle anlaşma yolu
bulmaya, devletin müdahale
kurumunu ise, piyasayı
düzenleyici tedbirler almaya
davet ettiklerini belirtti. “Aksi
takdirde kaybeden sadece
üretici olmayacak, ülke
kaybedecektir” dedi.
Tahir S. Yavuz
sÜrÜ yÖnetimi” toplantılarının
bir diğer ayağı balıkesir
veteriner hekimler odası’ydı
BalıKeSİr Veteriner Hekimler
Odasında Tahir S. Yavuz’un
katılımıyla 13 Haziran 2015
tarihinde “Süt Sığırcılığı
İşletmelerinde Sürü Yönetimi”
konusunda mesleki sohbet
toplantısı yapıldı. Açılış
konuşmasını Oda Başkanı
Mustafa Yüksel Yetkin’in
gerçekleştirdiği toplantıda, önce
veteriner hekimler birlikte kahvaltı
yaptılar. Daha sonra sohbete
geçildi. Sohbet esnasında
Tahir S. Yavuz dünyadan ve
Türkiye’den bol miktarda fotoğraflı
örneklerle sürü yönetiminde
başarılı olmanın yollarını, dikkat
edilmesi gereken konuları
anlattı. Tahir S. Yavuz toplantı
aralarında meslektaşlarıyla
sohbet etme olanağı bulurken,
“Meslekte 35. yıl” kitabını da
imzalayarak kendilerine takdim
etti. Sohbet toplantısı soru ve
cevaplarla birlikte toplam 5 saat
sürdü. Toplantı sonunda Oda
Başkanı Yetkin ve Yönetim Kurulu
üyeleri Tahir S.Yavuz’un verdiği
bilgilerden çok yararlandıklarını
bildirerek teşekkür ettiler.
Toplantının ardından Başkan
Yetkin ve Veteriner Hekim
Mehmet Cihan Ulu katılanlara
müzik dinletisi sundular.
NOTLAR
alltech içecek
divizyonu avrupalı
iki bira fabrikasını
satın alarak
bÜyÜmeye
devam ediyor
Özer matlı: Türkiye, tarım
ve hayvancılıkta kendi
markalarını yaratarak
bir başarı hikayesi
gösteriyor.
matlı, tÜrkiye’nin 500 bÜyÜk firması
arasında sırasını hızla yÜkseltiyor
ülKe genelindeki altı
fabrikasında yılda 2 milyon
ton hayvan yemi üretme
hedefi ile “Türkiye’nin
yemcisi” konumunda
olan ve Burdan Yumurta
markasıyla da 5. yılında
günde 2 milyon adetlik
üretim kapasitesine
ulaşarak yumurta
sektöründe de söz sahibi
olan Matlı A.Ş, Türkiye’nin
en büyük firmaları
arasında hızla üst
sıralara yükseliyor.
İstanbul Sanayi Odası
tarafından düzenlenen,
Türkiye’nin 500 Büyük
Sanayi Kuruluşu
Araştırması sonuçlarına
göre geçen sene 207.
sırada bulunan Matlı A.Ş.
bu yıl 514 milyon 193 bin
691 TL’lik net üretimden
satışlarıyla listede 19
sıra birden yükselerek
188. sırada yerini aldı.
Ayrıca Bursa Ticaret ve
Sanayi Odası tarafından
düzenlenen Bursa’nın
250 Büyük Firması
Araştırması’nda 2014
verilerine göre 612 milyon
250 bin 302 TL’lik cirosuyla
4 basamak birden
yükselerek 16. sırada yer
alan Matlı A.Ş., 2014 yılında
73 milyon 296 bin 534 TL
katma değer üretti.
Matlı A.Ş’nin üretimden
satışlar ve ciro verilerine
göre büyümesini ve
Türkiye’nin en büyük
firmaları arasında üst
sıralara yükselişini
sürdürmesinden memnun
olduklarını açıklayan Matlı
AŞ Yönetim Kurulu Başkanı
Özer Matlı, “Türkiye,
tarım ve hayvancılıkta
kendi markalarını
yaratarak bir başarı
hikâyesi göstermektedir
ve Matlı A.Ş de bunun
en güzel örneğidir. Bu
sadece Matlı AŞ’nin
değil Türk firmalarının ve
markalarının uluslararası
arenada başarılı olacağının
göstergesidir. Bu ölçekler
kendi sektöründe AB
standartlarında iş yapan
firmalarla aynı boyuta
ulaştığını gösteriyor.
Bunun sonucu olarak
ABD’li ve Avrupalı büyük
yem üreticilerinin hepsi
bu durumu gördüğünde
Türkiye’de yatırım yapmak
istiyor. Gıda tarım ve
hayvancılık alanında
Türkiye önemli bir cazibe
merkezi olmaya başladı
ve bunun da en güzel
göstergesi Matlı AŞ’nin
başarılarıdır” dedi.
İÇlerİnde Kentucky Bourbon Barrel
Ale® ve Town Branch® Bourbon’un da
bulunduğu ödüllü biraların üreticisi ve
hayvan sağlığı alanında öncü şirket
Alltech uluslararası içecek divizyonunu
büyütme amacıyla Kuzey İrlanda’da ve
İngiltere’de birer kraft bira fabrikasını
satın aldı. Alltech’in kurucusu ve başkanı
Dr. Pearse Lyons bira fabrikalarını
Kuzey İrlandalı merhum iş adamı Lord
Ballyedmond ailesinden satın aldı.
Alltech’in satın aldığı The Station Works
Brewery ile Cumberland Breweries Ltd.
bira fabrikaları içecek divizyonu için
Amerika Birleşik Devletleri’nin dışında
atılan ilk büyük genişleme adımını
temsil ediyor. Amerika’daki en hızlı
büyüyen kraft bira fabrikalarından biri
olan Alltech, yaptığı alımlarla böylece
Avrupa’da hızla büyümeye devam eden
sektörün geleceğine önemli bir yatırım
gerçekleştirdi. Alltech’in ana faaliyet
alanı olan hayvan sağlığı ve beslenmesi
yaklaşık 2 milyar dolar yıllık satış
rakamlarına sahip. Şirket geçtiğimiz ay
Ridley Inc’i 400 milyon dolar karşılığında
satın aldı. Bu iki yatırım ile Alltech
portföyüne, Finn Lager ve Foxes Rock Ale
markalarını eklemiş oldu.
alltech içecek divizyonu avrupa Satış
müdürü Conor Farrell alltech İrlanda
yönetim direktörü Kevin Tuck ile beraber...
NOTLAR
detaylı bilgi için http://
www.wvcistanbul2015.com/
adresini ziyaret edebilirsiniz.
Alltech Başkanı ve Kurucusu dr. Pearse lyons, Produs’tan Bjarne ravnøy, magne Kolstad,
leif loe, linda dvergsdal hauge ve Alltech Avrupa Başkan Yardımcısı Patrick Charlton.
alltech, norveçli produs as ve
produs aqua as’ı satın aldı
GlOBal hayvan sağlığı ve
beslemesinin lideri Alltech,
Norveç’te yaptığı satın
alımlarla Avrupa’daki varlığını
etkin şekilde genişletiyor.
Her ikisi de aile işletmesi
olan, Norveç’in akuakültür ve
tarım endüstrilerinde engin
tecrübeye sahip Produs AS
ve Produs Aqua AS şirketleri
8 Temmuz 2015 tarihinde
Alltech’le satın alım anlaşmasını imzaladı. Produs ve Produs Aqua sırasıyla Alltech’in
dokuzuncu ve onuncu
alımları oldu. Bu gelişme ile
Norveç’in tarım ve akuakültür endüstrilerine inovatif,
müşteriye özel ve kaliteli
ürünler sunulacak. Satın alımı
yapılan bu şirketlere Alltech’in
global ve lokal bilim adamları, beslenme ve pazarlama
uzmanlarından oluşan ekibi
destek verecek. Programlar,
hizmetler ve çiftlik düzeyinde
“on-farm” danışmanlıkları
ile Norveçli üreticiler en son
beslenme teknolojilerinden
faydalanacak ve bu sayede
daha verimli, sürdürülebilir ve
karlı olabilecekler. Alltech’in
başkanı ve kurucusu Dr.
Pearse Lyons konu hakkında
şöyle konuştu: “Şirketimiz 128
ülkede faaliyet gösterse de,
meme ile ilGili araştırmalar
yeni fikirler veriyor
KOYunlarda mastitis üzerine yapılan bir
araştırma, memelerdeki küçük kitleler ve akut
mastitis risk faktörleri üzerine yeni görüşler
sunuyor. Akut mastitis, gebelik sırasında kötü meme
koşulları, doğum sonrası emmeye bağlı yaşanan
lezyonlar, gebelik sırasında yetersiz beslenme ve
ikiz ya da üçüz yavrulamalarda daha yaygın olarak
saptanmıştır. Yaşlı koyunlarda görülmesi daha
olası olarak gözlemlenmiştir. Memelerdeki irili ufaklı
kitleler ile akut mastitis arasında da “önemli ölçüde
muhtemel” bir ilişki olduğu saptanmıştır.
İNFOVET 14-15
Norveç Alltech için özel bir
yere sahip. Norveç ile İrlanda
arasında tarımsal bakımdan
önemli benzerlikler görüyorum. 2000’lerin başından
itibaren Ravnoy ve Loe
aileleriyle çalışıyoruz ve şu
an onları resmi olarak Alltech
ailesinin içine dahil etmekten
dolayı çok memnunuz. Artık
hem karada hem denizde,
Norveçli üreticilerle daha
güçlü bir bağımız bulunuyor.
Dünyayı daha verimli, kârlı ve
sürdürülebilir şekilde beslemek için gösterdikleri çabayı
son hızla desteklemeye
devam edeceğiz.”
32. dÜnya
veteriner
hekimliği
konGresi
yaklaşıyor;
heyecan
dorukta
TürK VeTerİner heKİmlerİ
Bİrlİğİ’nİn ev sahipliğini yaptığı 13-17 Eylül 2015 tarihlerinde İstanbul Lütfi Kırdar Kongre
ve Sergi Sarayı’nda Türkiye’de
ilk defa düzenlenecek olan
32. Dünya Veteriner Hekimliği Kongresi’ne günler kaldı.
Dünyanın değişik ülkelerinden 3000 civarında veteriner
hekim, bilim insanları, sektöre
hizmet veren ulusal ve uluslararası firmalar ile OIE, FAO,
WHO ve EFSA gibi uluslararası kuruluşların katılacağı
Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nın destekleriyle yapılacak olan Dünya Veteriner
Hekimliği Kongresi; veteriner hekimliği alanında yeni
gelişmelere ışık tutacağına
ve meslektaşlarımız arasındaki bilgi alışverişine olanak
sağlayacak. Dünya Veteriner
Hekimliği Kongresi’nde öne çıkan konular arasında; hayvan
sağlığı ve refahı, halk sağlığı,
gıda hijyeni ve veteriner hekimliği eğitimi yer alacak.
NOTLAR
GÜbre yÖnetmeliğinde
dÜzenlemelere Gidildi
hayvan kesimlerinin daha acısız
yapılması için en çok çabayı
harcayana 1.000 €
EYES on Animals ve Animal Welfare Foundation, hayvanların kesim
sürecinde acı çekmeden kesimlerini sağlayacak önemli değişimleri
en çok gerçekleştiren bir kişiye ödül verecek. Katılımcılar arasında,
kesimhanelerde kesim ekipmanları üreten firmalarda çalışanlar veya
hayvan kesimi ile ilgili çalışmalar yapan kişiler olacak. Hayvanlara
sakince ve güzel davranmayı, yeni ekipmanlar kurmayı, ilkel olan
kesim düzeninini değiştirmeyi ve böylece hayvanların kesimhanelerde
yaşadıkları korku ve yaralanma riskini azaltmayı düşünün. Gelişmeler
ile ilgili olarak, http://www.helal-kesim-bilgilendirme.org/ adresinden
bilgi alabilir ve eğitim videolarını takip edebilirsiniz.
Gıda, Tarım Ve haYVanCılıK BaKanlığı’nın
yürüttüğü, Gübrelerin Piyasa Gözetimi ve Denetimi
Yönetmeliği’nde değişiklik yapıldı. Yönetmelikteki;
organik materyal bulunmayan ortamlarda klorür
tayini, oksalat şeklinde çökelttirildikten sonra
ayrılan kalsiyumun manganimetrik tayini, atomik
absorpsiyon spektometrisi ile magnezyum
miktarının belirlenmesi, kompleksometri ile
magnezyum miktarının tayini, ayrılan sodyum
miktarının tayini, kireçleme materyallerinin
kuru ve ıslak eleme ile büyüklük dağılımlarının
belirlenmesi, sitrik asitli otomatik titrasyon
metodu ile reaktivitenin belirlenmesi, kireçleme
materyallerindeki nötralleştirme değerinin
belirlenmesi, kireçleme materyallerindeki
magnezyumun atomik absorbsiyon spektrometrik
metodu ile belirlenmesi, granüllerin dağılımının
belirlenmesi, toprak inkübasyonu ile ürün etkisini
belirleyen metotlarda yeni düzenlemelere gidildi.
Gübre ile ilgili
yeni gelişmeleri
aktarıyor olacağız.
manda yetiştiriciliğini
etkileyen faktÖrler
TürKİYe’de “Manda Yetiştiriciliğinin Geliştirilmesini
Etkileyen Faktörler ve Bu Alana Yönelik Optimum Politika
Bileşenlerinin Belirlenmesi” adlı TUBİTAK destekli
projenin ikinci yılında odak grup görüşmeleri Tokat’ta
yapıldı. Tokat Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nde
gerçekleştirilen toplantıya Süleyman Demirel Üniversitesi
Tarım Ekonomisi Bölümü’nde öğretim görevlisi ve proje
yürütücüsü Doç. Dr. Mevlüüt Gül, Ziraat Mühendisi Bekir
Sıtkı Şirikçi, Ziraat Mühendisi Halil Parlak ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık İl Müdürlüğü teknik elemanlarından; Hayvan
Sağlığı Şube Müdürü Kemal Gümüş katıldı. Toplantıda
sektörün sorunları, mevcut durumu ve geleceğine yönelik
beklentiler tartışıldı. Toplantıların devamı gelecek.
İNFOVET 16-17
broylerlerde nekrotik
enteritisi etkileten yeni bir
virÜlans faktÖrÜ keşfedildi
COnneCTİCuT Üniversitesi’nde geçtiğimiz günlerde tamamlanan projede,
tavuklarda nekrotik enterit oluşumunda önemli rolü olan ve önceden bilinmeyen
bir bakteriyel protein keşfedildi. Projede, broylerlerde nekrotik enteritisi kontrol
etmek için yeni bir bakış açısı sağlamak amaçlandı ve USPOULTRY Vakfı
tarafından finanse edildi. Nekrotik enteritis, broylerlerde yem içerisindeki
antibiyotiğin kullanım oranını düşürür. Tavuklarda ve hindilerde ciddi sonuçları
olan ve sıklıkla ölümle sonlanan (% 50 mortalite) bir hastalıktır. Ciddiyeti
nedeniyle araştırmacıların ilgisini çeken bu konu üzerinde araştırma yapan Dr.
Joan Smyth liderliğindeki araştırmacılar, organizma üzerinde temel bir çalışma
gerçekleştirdi. Çalışmada dört önemli nekrotik enteritis vakasına neden olan tüm
proteomlar ve nektrotik olmayan enterite neden olan C. perfringes araştırıldı.
sinGapur’da hastalık tespit eden biyoçip Geliştirildi
aGrİFOOd, Veredus Laboratuvarları ve Singapur Veteriner
Birliği (AVA) bilim adamları 2010 yılından beri bu çip üzerine
çalışıyorlardı. “Verevet” olarak lanse edilen biyoçip, 9
temel hastalığı tespit edebilen ve ayrıştırabilen taşınabilir
laboratuvar olarak tarif ediliyor. Geleneksel metodlarda
her hastalık için ayrı numune ve ayrı testler yapılması
gerekirken, Verevet ile tek bir numune ve alet ile 9 temel
hastalık için araştırma yapılmış oluyor. Verevet ile Newcastle
Disease virüsü, Salmonella pullorum, Salmonella enteritidis,
campylobacter ve Avian Influenza’nın da içinde bulunduğu
9 temel hastalık tespit edilebiliyor. Verevet’in sağladığı en
büyük yeniliklerden biri de, sıkça görülen salgın hastalıklarda
acil tespite ihtiyaç duyulduğundan, test sonucunu anında
bildirdiğinden sürünün tamamına bulaşması önlenebiliyor.
Verevet tüm kuş gribi virüslerini tespit
etmekle beraber, hastalığın h5,h7 ve
h9 türlerine özel vurgu yapıyor.
birleşik krallık, yeni ab hayvan
sağlığı kanunu’nu reddetti
GerÇeKleŞTİrİlen AB Çiftlik
Konseyi Toplantısı’nda, Brüksel ve
Avrupa Parlamentosu’nun mutabık
kaldığı yeni Hayvan Sağlığı Kanunu’na
Birleşik Krallık sürpriz bir şekilde onay
vermedi. Yeni kanun, yeni salgınları
önlemek için eskisindeki dağınık
konuları birleştirip güncellemek
üzere hazırlanmıştı. Avrupa
Parlamentosu’nun İsveç üyesi Marit
Paulsen; “Bu anlaşma çiftlik toplumu
için büyük bir adımdır. En önemli
başarısı ise hayvan ferahı, hayvan
İNFOVET 18-19
sağlığı ve toplum sağlığı arasında
bağ oluşturmasıdır.” dedi. Paulsen;
“Her hayvan sahibi artık antibiyotik
kullanımında da daha dikkatli olacak.
Kolay okunabilir ve basit olmasıyla
25 milyon insanın günlük hayatlarını
etkileyecek tehlikeleri engelleyecek”
diye ekledi. Şu anda AB üyesi
ülkeler, kendi hastalık listesini
hazırlayabiliyor ve örneğin Fransa
bazı hastalıkları AB’den farklı olarak
listeliyor, Birleşik Krallık’ın da bu
şekilde bir yol izlemesi bekleniyor.
NOTLAR
londra vet show’da herşey dahil yolculuk kazanmaya ne dersiniz?
YaPmanıZ gereken tek şey, Veteriner Hekim Vizyon Yazı Yarışması’na katılıp, 1000 kelimeyi geçmeyen bir kompozisyon hazırlamak.
Kompozisyonun konusu: “Günümüzden 2030’a Kadar Veteriner Hekimlik/Veteriner Hemşirelik Mesleğini Değiştirecek Fikirler”. Eğitime
yeni yaklaşım, veterinerlik mesleğini ilerleten yeni inovasyonlar, çalışma ekibinin gelişmesine yardımcı olan yöntemler ve buna benzer
birçok konu hakkında yazabileceğiniz yazıların son gönderme tarihi 31 Ağustos 2015. Kazanan, Londra Vet Show 2015 biletleri ile
İngiltere şehirler arası yolculuk için bedava biletler kazanacak. Kazanan yazı ise 2030’ta açılacak olan zaman kapsülüne yerleştirilecek.
7 EYLÜL
2 EYLÜL
IPC Second Semester
Meeting
ÜL
9 EYL as
rkans
2015 A onference
n
io C
Nutrit
an
meric
atin A
XXIV L ry Farming
Poult gress
Con
8 EYLÜ
L
e
ress of th
XIX Cong rinary
te
World Ve ciation
sso
Poultry A
Agra Inn
ovate
East Afric
a
L
20 EYLÜ
15 EYLÜL
LÜL
21 EY -
l
IEC Globa
Leadership
2015
Conference
VPA
2nd W ntific
ie
c
S
A
WPS erence
Conf
SPACE 2015
USPOULTRY
Production an Live
d Welfa
Seminar 2015 re
14 EYLÜL
24 EY
LÜL
International
stock
Poultry & Live
Expo
L
22 EYLÜ
USPO
U
Enviro LTRY
menta
Manag
l
Semin ement
ar 201
5
28 EYLÜL
Women in
Agribusiness
Summit 2015
rgia
Eylül-Geo rence
nfe
o
C
ry
lt
u
Po
29 EY
LÜL
World
D
eylül
etkinlik
ler
İNFOVET 20-21
airy
Expo 2
015
i
NOTLAR
novakim ilaç,
2015 ilk yarıyıl
değerlendirme
toplantısını
gerçekleştirdi
antalya belek’te bir araya gelen novakim ilaç yetkilileri ve
türkiye’nin dört bir yanından katılım gösteren bölge temsilcileri
ile sahadaki ürünler değerlendirildi ve 2015 yılında sahaya
sunulacak yeni ürünler hakkında bilgilendirmeler yapıldı.
nOVaKİm İlaÇ ve Kimya
Sanayi Ticaret A.Ş. 2015 yılının
ilk 6 ayını değerlendirdikleri
satış ve pazarlama toplantısını
Antalya Belek’te gerçekleştirdi.
Türkiye’nin dört bir yanından
gelen bölge temsilcileri, bölgelerindeki gelişmeler hakkında bilgi
verdiler ve genel olarak Türkiye
İNFOVET 22-23
pazarını değerlendirdiler.
Toplantıda, Novakim Teknik
Müdürü Veteriner Hekim M.
Hüseyin Demirel hem sahadaki
ürünlerin durumunu değerlendirdi, hem de 2015 yılının ikinci
yarısında sahaya sunacakları
yeni ürünler hakkında bilgilendirmeler yaptı.
sahanın ihtiyacı olduğu düşünülen ürünleri sunmaya devam
Genel Müdür Yardımcısı Suat
Erdemoğlu ise ilk yarı toplantısını;
‘’2015 yılının ilk 6 ayına genel
olarak baktığımızda ilk 4 ay, saha
ziyaretlerinin olumlu yansımasını
gördüğümüz bir dönem oldu.
Ancak Mayıs ve Haziran ayında
seçimlerin gölgesinde kalan
bir ticari hayat görülmüştür.
Maalesef, her zaman olduğu
gibi, belirsizliklerin olduğu yerde,
daima bir durgunluk yaşanmaktadır. Biz Novakim ailesi olarak,
ekibimize yeni katılan arkadaşlarımız ile beraber, sahanın ihtiyacı
olduğuna inandığımız ürünleri
sahaya sunmaya devam edecek
ve Türk veteriner hekim camiasına katkılarımızı sürdüreceğiz.
Novakim ailesi olarak sahanın
tüm konularda ihtiyacı olan bilgi
paylaşımını arkadaşlarımız ve
bültenlerimiz vasıtası ile hekimlerimize ulaştırmaya gayret etmekteyiz” şeklinde değerlendirdi.
novakim, 2015 yılında da orijinal
ürünler ile hekimlerin yanında
Sözlerine; “2015 yılı ikinci
dönem için siyasi belirsizliklerin
ortadan kalkması durumunda
rahatlayacak olan piyasa ile
yeni ürünlerimiz ile başlattığımız
ataklarımız devam edecektir.
Türkiye’de hekimlerimizin % 80’ine
ulaşmaktayız” şeklinde devam
eden Erdemoğlu, muadili olmayan
orijinal ürünleri hekimlere ulaştırmaya çalışıyor olmalarının da verdiği güven ile 2015 yılı hedeflerini
yakalamakta bir sıkıntı yaşamayacaklarını düşündüklerini belirtti.
KONU tOplaNtı
Sıcak stresi süt ineklerinin yem
tüketim miktarları ve süt verimleri
üzerine direk etkilidir. Süt
üretimindeki düşüş % 35-% 40
düzeylerinin üzerine çıkmaktadır.
Sıcak stresi ve yönetilmesi
Türkiye’nin coğrafi konumu sebebiyle, hayvanlarımız dönem dönem yüksek sıcaklıklara
maruz kalmaktadır. Yaygın olarak bilinen sıcak stresinin, aslında ne zaman etki etmeye
başladığını bilmemiz ve bu gerçekleşmeden önce önerdiğimiz küçük tedbirleri almanız,
işletmelerinizin karlılığını % 40-50 oranında etkiliyor olacaktır.
YAZI: VeteRİNeR Hekİm NİHAN GANjuk & HAYVAN BeSleNme uZmANI DR. YuSuf Yel
S
ıcak stresinin, yem
tüketim miktarı, vücut
sıcaklığı, metabolik
işlevler için gerekli olan
ihtiyaçları, yemden yararlanmayı,
süt verimini, reprodüktif etkinliği,
hayvanın davranışları ve hastalık
insidensi üzerine olan olumsuz
etkileri, dünya çapında yapılan
pek çok çalışma ile kanıtlanmıştır. Yüksek sıcaklık ve nem,
özellikle süt veren hayvanların
verimliliği üzerinde olumsuz
etkilere sahiptir.
İNFOVET 26-27
Sıcak stresi ne zaman başlar?
Sıcak stresini tetikleyen tek
çevresel unsur havanın ısısı
değildir. Hayvanın ısı yükünü ölçebilmek için, bağıl nem ve ortam
sıcaklığının beraber değerlendirilmesiyle ortaya “Sıcaklık-Nem
İndeksi (SNİ)” çıkmıştır. Bu indeks,
hayvanların sıcaklık stresini kategorize etmek için kullanılmaktadır.
Yapılan son çalışmaların ardından SNİ üzerinde sıcak stresinin
başlangıç sınırı 68 SNİ olarak
güncellenmiştir. Sonuç olarak
hayvanlarda sıcak stresinin etkileri
22,2 °C’de % 45 nem oranında
veya 26,7 °C’de % 0 nem oranında
fizyolojik ve davranışsal değişiklikler yaparak hayvanların verimlerini
azaltmaya başlamaktadır.
Sizlerde bu hesabı kendi
çiftliklerinizde her gün yapmalısınız. Bu konuda daha kolay bir
ölçüme ihtiyacınız var ise, akıllı
telefonlarınız da kullanabileceğiniz, hayvanların sıcaklık stresini belirlemek için hazırlanmış
aplikasyonlar da mevcuttur.
Yüksek sıcaklığın olduğu bölgelerdeki süt inekleri, sıklıkla ayakta
durarak vücut alanını genişletip,
ısı yayılımını arttırarak, çevre
sıcaklığına bağlı oluşan ısınmayı
maksimum düzeyde azaltmaya
çalışırlar. Orta düzeyli bir sıcak
stresi durumunda bile, hayvanlar genellikle ayakta durmaya
meyillidirler. Sonuç olarak günün
ortalama % 45’ini ayakta geçiren
bir süt ineğinde topallık insidensi
en yüksek seviyeye ulaşmaktadır.
Hayvanların hareket skorları yaz
SıcaKlıK Nem İNdeKSİ (SNİ=THı)
°F
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
Sıcaklık
°C
22.0
23.0
23.5
24.0
24.5
25.0
25.5
26.0
26.5
27.0
28.0
28.5
29.0
29.5
30.0
30.5
31.0
31.5
32.0
33.0
33.5
34.0
34.5
35.0
35.5
36.0
36.5
37.0
38.0
38.5
39.0
39.5
40.0
40.5
41.0
41.5
% Bağıl Nem Oranı
0
5
10
64
65
65
65
65
66
65
66
66
66
66
67
66
67
67
67
67
68
67
68
68
67
68
69
68
69
69
68
69
70
69
69
70
69
70
71
70
70
71
70
71
72
71
71
72
71
72
73
72
72
73
72
73
74
72
73
74
73
74
75
73
74
75
74
75
76
74
75
76
75
76
77
75
76
77
76
77
78
76
77
78
76
78
79
77
78
79
77
79
80
78
79
80
78
79
81
79
80
81
79
80
82
80
81
82
80
81
83
15
65
66
67
67
68
68
69
69
70
70
71
71
72
72
73
73
74
75
75
76
76
77
77
78
78
79
79
80
80
81
81
82
82
83
84
84
20
66
66
67
68
68
69
69
70
70
71
71
72
73
73
74
74
75
75
76
76
77
78
78
79
79
80
80
81
82
82
83
83
84
84
85
85
25
66
67
67
68
69
69
70
70
71
72
72
73
73
74
74
75
76
76
77
77
78
79
79
80
80
81
82
82
83
83
84
84
85
86
86
87
30
67
67
68
68
69
70
70
71
72
72
73
73
74
75
75
76
76
77
78
78
79
80
80
81
81
82
83
83
84
84
85
86
86
87
88
88
35
67
68
68
69
70
70
71
71
72
73
73
74
75
75
76
77
77
78
79
79
80
80
81
82
82
83
84
84
85
86
86
87
88
88
89
89
40
67
68
69
69
70
71
71
72
73
73
74
75
75
76
77
77
78
79
79
80
81
81
82
83
83
84
85
85
86
87
87
88
89
89
90
91
45
68
68
69
70
71
71
72
73
73
74
75
75
76
77
78
78
79
80
80
81
82
82
83
84
85
85
86
87
87
88
89
89
90
91
91
92
50
68
69
70
70
71
72
73
73
74
75
75
76
77
78
78
79
80
80
81
82
83
83
84
85
86
86
87
88
88
89
90
91
91
92
93
94
55
69
69
70
71
72
72
73
74
75
75
76
77
78
78
79
80
81
81
82
83
84
84
85
86
87
87
88
89
90
90
91
92
93
93
94
95
60
69
70
70
71
72
73
74
74
75
76
77
78
78
79
80
81
81
82
83
84
85
85
86
87
88
88
89
90
91
92
92
93
94
95
95
96
65
69
70
71
72
73
73
74
75
76
77
77
78
79
80
81
81
82
83
84
85
85
86
87
88
89
89
90
91
92
93
94
94
95
96
97
98
70
70
71
71
72
73
74
75
76
76
77
78
79
80
81
81
82
83
84
85
86
86
87
88
89
90
91
91
92
93
94
95
96
96
97
98
99
75
70
71
72
73
74
74
75
76
77
78
79
80
80
81
82
83
84
85
86
86
87
88
89
90
91
92
93
93
94
95
96
97
98
99
99
100
80
70
71
72
73
74
75
76
77
78
78
79
80
81
82
83
84
85
86
86
87
88
89
90
91
92
93
94
94
95
96
97
98
99
100
101
102
85
71
72
73
74
75
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
97
98
99
100
101
102
103
90
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
101
102
103
104
STrES SıNırı: Solunum hızı 60/dk. Süt verim kaybı başlar. Reprodüktif verim kaybı başlar. Rektal sıc. 38,5 °C
HaFİF ŞİddETlİ STrESS: Solunum sayısı 75/dak. Rektal sıc. 39 °C
OrTa ŞİddETlİ STrES: Solunum sayısı 80/dak. Rektal sıc. 40 °C
ŞİddETlİ STrESS: Solunum sayısı 120-140/dak. Rektal sıc. 41 °C
aylarında, kış aylarına kıyasla
oldukça yüksektir. aynı şekilde
sürekli yatan hayvanlarda, sıcaklık nem indeksine bağlı olarak
ortaya çıkan topallık indeksi de
negatif korelasyon ile yükselmektedir. Sonuç olarak çalışmalar
göstermiştir ki, hayvanlar yüksek
sıcaklıklarda daha fazla ayakta
durma eğiliminde oldukları gibi
daha fazla topallık sorunu yaşanmaktadır. Dinlenme periyodunun
azalması, hayvanın süt üretiminde azalmalara sebep olmaktadır.
Dinlenme süresinin 1 saatlik artışı,
hayvanın süt verimine yaklaşık 2
kg artış olarak yansımaktadır.
Besinlerin sindirimi sırasında
açığa çıkan metabolik ısı,
sıcak stresini arttırmaktadır
Sıcak stresi süt ineklerinin
yem tüketim miktarları ve süt verimleri üzerine direk etkilidir. Süt
üretimindeki düşüş % 35-% 40
düzeylerinin üzerine çıkmaktadır.
Özellikle ruminantlar da besin
maddelerinin sindirim siteminde
işlenmesi ısı açığa çıkarmaktadır. Bu nedenle sıcak stresinden
etkilenen hayvanlar, hayatta
kalma stratejisi olarak, yem
tüketim miktarlarını azaltırlar.
toplam ısı yükünün sebep olduğu sıcak stresi sebebi ile ortaya
çıkan yem tüketimi azalması bu
sebeple süt veriminin azalmasından sorumludur.
İneklerin ısıyı vücuttan
atmalarının bir yolu solunum
sayısını arttırmaktır. Sonuç olarak
hızlanan respirasyon oranı ile
beraber, dışarı verilen CO2’nin
miktarı da artış gösterir. Kan
pH tampon sisteminin etkili bir
şekilde çalışabilmesi için, vücutta
CO2 ve HCO3 oranının 1:20 olması
gerekmektedir. Hiperventilasyona
bağlı CO2 oranındaki azalma nedeniyle, böbrek bu oranı korumak
için HCO3 salgılamaya başlar.
Böylelikle sağlıklı rumen pH’sını
korumak ve tamponlamak için
kullanılan HCO3 miktarında azalma
olmaktadır. ayrıca, hızlı solunum
nedeniyle hayvanın sürekli ağzı
adVeRTORıal
sulanmaya başlar ve rumende
biriken salivasyon miktarında da
azalma olur. Sıcak stresi nedeniyle yem alımını azaltmış olan
inek, daha az geviş getirdiği için
zaten daha az miktarda saliva
üretmektedir. Düşen salya üretimi
ve salyada ki HCO3 miktarının
azalması, ısı stresinin etkisinde
olan ineklerin sub-klinik ve akut
rumen asidozuna daha duyarlı
hale getirmektedir.
Hayvanların beslenmesi
ve sıcaklığın etkileri
Hayvan Beslenmesi konusunda uzman Dr. Yusuf Yel şunları
söylemiştir; “Sıcak stresinin
neden olduğu yem tüketiminde
azalma ve yine sıcaklıkla ilişkili
olarak kaba yemlerin fermentasyonu sebebiyle beslenme uzmanları genellikle rasyonun enerji
miktarını yükseltme yoluna giderler. Bunu da genellikle kaba yem
miktarını azaltıp, konsantre yem
miktarını arttırarak yaparlar. ancak
bu tür diyet değişiklikleri düşük
rumen pH’sına sebep olabilmektedir. Bu yeni rasyon ve ineklerin
rumen içeriğini nötralize etme
kabiliyetinin azalmış olması -salya
İNFOVET XX-XX
içeriğinde bikarbonatın azalması ve sürekli hayvanın ağzının
sulanması sebebi ile- direkt olarak
rumen asidozu riskini arttırırken,
indirekt olarak ta sağlıksız bir
rumen sonucu oluşan hastalıklara
zemin hazırlamaktadır (laminitis,
süt yağı depresyonu vs.).
İneklerin yeme alışkanlıklarının
değişmesi de genellikle rumen
asidozuna katkıda bulunur.
Normal sıcaklıklarda günde ortalama 12-15 öğün tüketen inekler,
sıcak stresinin etkisiyle günde
ortalama 5-10 öğün yem tüketirler.
Üstelik öğünleri azalan ineklerin
seçicilikleri de artmış durumdadır.
Yeme sıklığı azaldığından, hayvan
ihtiyacı olan besin düzeyini karşılayabilmek için tek seferde daha
fazla miktarda yem tüketimine
gider. Genellikle serin saatlerde
aşırı yem yiyen inekler, ertesi gün
sıcak dalgası yeniden vurduğunda kaçınılmaz bir asidoz adayı
haline gelirler.
Çevresel etmenler üzerinde
yapılması gereken değişimler
> Yazlık bölgelerde çatı izolasyonu yapmak sürüyü önemli ölçüde güneş ısısından koruyacaktır.
SıcaK STReSİNİN RUmeN FONKSİYONlaRı ÜZeRİNe eTKİSİ
Sıcak Stresi SNİ (tH) ≥ 68
kSolunum sayısı
mKMt
mSalivasyon
mCO2 (kanda)
mMetabolik
ısı üretimi
kBöbrek tarafından
salgılanan bikarbonat
mRuminal pH
asidozis
Süt verimi
BeSleme
STRaTejİleRİ
> Hayvanların yemleme
zamanlarını günün en serin
saatleri ile değiştirmeye
özen gösterin.
> Yemin serin kalmasını
sağlamak istiyorsanız,
besleme miktarını azaltıp,
sıklığını arttırın.
> Nem oranı yüksek yem
içerikleri kullanmaya çalışın.
> Yemlerin üzerine
nemlendirmek amacıyla
sprey uygulamayın. Bu
uygulama bakterilerin
üremesini arttırırken,
yemin kalitesini de azaltır.
> rasyonunuz da total mix
rasyon (TMr) karışımını
arttırın. Yemlerin partikül
büyüklüğünü ve yemleme
sayılarınızı gözden geçirin.
> Kuru madde miktarını
azaltıp, besin yoğunluğunu
arttıracak bir diyet
oluşturmak için beslenme
uzmanlarından yardım alın.
> Yemlerinizin içine
actiSaf canlı maya içeren
Karbio®Thermostress
ekleyin, böylece kuru
madde alımını ve süt
verimini arttırır, sıcak
stresinin yarattığı olumsuz
etkilerden hayvanlarınızı
korumuş olursunuz.
> Hayvanların önüne konulan
suyun miktarı arttırılmalıdır. Su
tüketiminin düşünüldüğü her
nokta tek seferde 20 başlık bir
sürünün kullanımına uygun
olmalıdır. Bazı işletmelerde bu
sayı bile hayvanların su tüketimi
arttığı aşırı sıcak havalarda
yeterli olmayabilir. Hava sıcaklığı
kritik noktalara ulaştığında kullanılabileceğiniz yemleme alanlarına yakın fazladan su kaynakları
bulundurmanız önemli olabilir.
> ahırların tavan bölgelerine
yakın fan sayılarını arttırıp,
taban bölgelerindeki kapıları
açarsanız, içerideki hava sirkülasyonunu sağlamanız daha
kolay olacaktır.
> ahırların yüksekliğinin
3,5 m üzerinden uygun aralıklarla ve yeterli sayıda fan
yerleştirilmelidir. Her havalandırmanın arasında, fanların bıçak
uzunluğunun 10 katından fazla
mesafe olmamalıdır. Bunun için
belirlenen ortalama mesafe
91 cm ila 120 cm arasındadır.
> Hayvanların yattığı yerlerdeki altlıklar, çamur ve pisliğin
kolaylıkla uzaklaştırılabildiği malzemelerden tercih edilmelidir.
Fanların uygun yerleştirilmesi ve
altlıkların doğru seçilmesi, ahır
içindeki ortam ısısını düşürmeye yardımcı olacaktır. Fanların
özellikle yeme ve dinlenme alanlarına koymanız hayvanları bu
bölgelerde tutmaya ve yemeye
teşvik edecektir.
BiYOGÜVEnLik kÖŞESi
Avian Influenza,
soru ve cevaplar
kanatlılar arasında tüm AI virüsleri enfekte hayvanların sekresyonlarıyla, özellikle
dışkıyla direk temas edilmesiyle veya kontamine yem, su, ekipman veya insan
giysileriyle bulaşır. Bu nedenle enfeksiyonu önlemenin en önemli adımı biyogüvenliktir.
A
vian Influenza (AI) Influenza tip A virüsünün
sebep olduğu, başlıca
kanatlı hayvanların, su
kuşlarının ve göçmen kuşların
bir hastalığıdır. AI virüsü tavuklar,
hindiler, bıldırcınlar, beç tavukları
ve ördekler gibi evcil kanatlıları
ve yabani kanatlılar gibi birçok
türü enfekte edebilir. AI virüsü
daha az sıklıkla insanların yanı
İNFOVET 30-31
sıra fare, sıçan, sansar, dağ gelinciği, domuz, kedi, kaplan, at ve
eşekler gibi memelilerden de izole edilmiştir. Kanatlı hayvanlarda
oluşturduğu hastalık şiddetine
göre 2 sınıfa ayrılan AI virüsünün
pek çok suşu bulunmaktadır;
klinik belirti göstermeyen veya
çok az belirti gösteren düşük patogenik (LPAI) suşlar ve şiddetli
klinik belirtilere sebep olan ve
yüksek ölüm oranı potansiyeline
sahip yüksek patojenik (HPAI)
suşlar. LPAI ve HPAI AI virüsleri
arasındaki ayrım ‘OIE Manual of
Diagnostic Tests and Vaccines for Terrestrial Animals’ da
belirtilen laboratuvar testlerine
göre yapılır. AI virüsünün düşük
veya yüksek patojeniteli olarak
karakterizasyonu evcil kanatlı
hayvanlara ve diğer kanatlı
hayvanlara özgü olup insanları
da içeren, duyarlı diğer türler için
uygun değildir.
EtkEni nEdir?
Avian Influenza’ya neden olan
Influenzavirus A, Orthomyxoviridae familyasına dahil bir virüsdür.
Virüs glycoproteinleri haemagglutinin (H) ve neuraminidase’ın (N)
antijenik ilişkisine göre birçok virüs
Yüksek patojeniteli
Avian Influenza virüsleri
özellikle hava sıcaklığı
düşükse çevrede uzun
süre canlı kalabilirler.
alt grupları bulunmaktadır. Daha
önceleri 16 Adet H ve 9 adet N alt
tipi bilinmekteydi. Yakın zamanda
Güney ve Orta Amerika’da yarasalarda H17 ve H18 ile N10 ve N11 alt
tipleri tanımlanmıştır. Günümüzde
18 adet H alt tipi (H1-H18) ve 11 adet
neuraminidase alt tipi (N1-N11)
bulunduğu bilinmektedir.
Yabani kanatlılar AI taşıyıcısı
olarak belirlendi mi?
Yabani kanatlılar AI virüsünü
genellikle hasta olmadan solunum ve sindirim sistemlerinde
normal olarak taşıyabilirler.
Tarihsel olarak AI virüsünün
konakçısı ve taşıyıcısı olarak
bilinirler. Dünyada AI virüsünün
yabani kanatlılardaki varlığını
ve özelliklerini izlemek için
taramalar yapılmaktadır. Yabani
kanatlılarda rutin testlerde influenza virüsünün bulunması çok
yaygındır. Bu virüslerin çoğunluğu yabani kanatlılarda hastalığa
neden olmaz.
AI kanatlı hayvanlar arasında
nasıl taşınır ve yayılır?
Kanatlılar arasında tüm AI virüsleri enfekte hayvanların sekresyonlarıyla, özellikle dışkıyla direk temas
edilmesiyle veya kontamine yem,
su, ekipman veya insan giysileriyle
bulaşır. Çiftlikten çiftliğe kanatlı
hayvan hareketleri, insanlar (özellikle ayakkabılar ve giysiler kontamine olduysa), kontamine araç,
ekipman, yem ve kafeslerle kolayca
taşınır. HPAI virüsleri özellikle hava
sıcaklığı düşükse çevrede uzun
süre canlı kalabilirler.
AI virüsünün yayılmasına insan
hareketleri, ekipman ve eşyalar, pazarlama alışkanlıkları (canlı kanatlı
pazarı), çiftlik uygulamaları gibi
birçok faktör ve virüs taşıyan göçmen kuşlarla temas eden kanatlı
hayvanlar neden olabilirler.
Avian Influenza raporlamasında
gereklilikler nelerdir?
‘OIE Terrestrial Animal Health
Code’ da detaylandırıldığı üzere
evcil veya yabani kanatlılarda tespit edilen tüm HPAI vakaları ülkenin
yetkili otoritesi (Veteriner Servisi)
tarafından OIE’ye bildirilmelidir.
Ciddi hastalığa neden olmadıkları
halde HPAI’ya mutasyonla dönüşme veya diğer türleri enfekte etme
potansiyeli bulunduğu için H5 ve
H7’nin LPAI alt tiplerinin de OIE’ye
bildirilmesi gerekmektedir.
dünya ölçeğinde hayvanlardaki
AI’yı kontrol etmek ve önlemek
için gerekli önlemler nelerdir?
Bütün ülkeler aşağıda sıralanan Dünya Hayvan Sağlık
Örgütü-OIE kalite standartlarını
sağlayan kamu ve özel veteriner
teşkilatlarının çalışmaları sürdürmelerini sağlamalıdır:
> Uygun mevzuat
> Hayvanlardaki biyolojik olaylarla ilgilenen veteriner teşkilatı
ve diğer yetkili organların erken
teşhis ve hareket kapasiteleri
> Hayvanları imha edilen üreticilerin hastalıkları bildirmelerini
teşvik için telafi mekanizmalarının tesis edilmesi ve idaresi
> Yeterli veteriner teşhis laboratuvarlarının bulunması
> Spesifik epidemiyolojikal durumlarda uygun olması halinde
aşı kullanımı
> Çiftlikleri korumak için biyogüvenlik önlemlerinin yürütülmesi
imha yöntemi kontrol aracı
olarak kullanılabilir mi?
Eğer hayvanlarda enfeksiyon
saptanırsa normal olarak süratle
hastalığı kontrol ve eradike etmek
için enfekte olanların ve bunlarla
temas eden hayvanların imha edilmeleri bir politika olarak kullanılır.
Gerekli şartlar aşağıdakileri (OIE
Terrestrial Animal Health Code’da
belirtildiği üzere) içermeli:
> Bütün enfekte ve enfekte
olanlarla teması olan hayvanların
insani şekilde imhaları (OIE hayvan refahı standartlarına göre)
> Karkas, altlık ve tüm
BiYOGÜVEnLik kÖŞESi
Grip salgın
kontrolü için
öldürülen
hayvanlar,
gıda ve hayvan
yemi olarak
kullanılmamalıdır.
hayvansal ürünlerin uygun
biçimde ortadan kaldırılmaları
> Enfekte olma veya temas
etme potansiyeli olan kanatlı hayvanların gözetim ve izlenmeleri
> Kanatlı hayvan hareketlerinin
ve potansiyel olarak kontamine
araç ve personelin kontrol edilmeleri ve sıkı karantina uygulamaları
> Enfekte bina ve yerlerin temizlik ve dekontaminasyonları
> Tekrar hayvan konulması için
en az 21 günlük boşluk verilmesi
> Bir salgın saptandığında
imha prosedürü aktif tarama ile
birlikte genellikle enfekte çiftlik
düzeyinde veya enfekte binaların
etrafındaki kısa bir yarıçap içinde
kalan yerlerde uygulanır.
Hastalığı kontrol etmek için OIE
aşılama öneriyor mu?
OIE kalite standartlarını karşılayan uygun aşılar varsa duyarlı
kanatlı hayvanları potansiyel
enfeksiyondan korumak için
aşı yapılabilir. Aşılama kanatlı
hayvanların virüs saçmasını ve
virüsün yayılma kapasitesini
azaltır. Aşılama stratejileri bir
salgın sırasında acil tedbir veya
endemik bir bölgede rutin uygulama olarak etkili olabilir. Aşılama
kararı, aşılama ihtiyacını ortadan
kaldıracak şartlar sağlandığında
aşılamayı durduracak bir çıkış
stratejisini kapsamalıdır.
Bir aşılama politikası hayata
geçirilmeden önce dikkatli bir
değerlendirme yapılmalı ve
OIE’nin aşılama ve aşılar ile ilgili
tavsiyeleri sıkıca uygulanmalıdır.
Kısaca aşılama, hastalık endemik olup geniş alana yayıldığında
veya enfekte hayvanların tespit
edilmesindeki güçlüklerden dolayı imha işleminin yapılamadığı
durumlarda uygulanmalıdır.
OIE’nin Avian influenza ile
enfekte bir ülkeyle yapılan
ticaret için tavsiyeleri nelerdir?
İthalatçı ülke tarafından kendi
ülkesini patojenlerden korumak
için, detaylı risk analizi OIE standartlarına ve sanitary ve phytosanitary (sağlık-hijyen ve bitki sağlığı) zorunluluklarına (Dünya Ticaret
Örgütünün SPS- sanitary and
phytosanitary anlaşması) göre yapılmalıdır. Başvurulacak ticaret ile
ilgili öneriler OIE Terrestrial Animal
Health Code’da (Bölüm 10.4:2014)
bulunabilir. Hayvanların geldiği
bölge bilgisi ve orijin hayvanların testlerini içeren bu tedbirler
bilimsel temellidir ve haksız ticari
kısıtlamalara yol açmamalıdır.
ilgili çiftçiler için telafi edici
uygulamalar ne olmalıdır?
Her ülkede ulusal yetkili otorite
tarafından öngörülen zorunlu
imha işlemleri sonucu hayvanlarını kaybeden çiftçi ve üreticiler
için finansal karşılama sistemleri
değişiklik gösterir. Maalesef bazı
ülkelerde karşılama uygulaması
bulunmayabilir. OIE ulusal otori-
teleri telafi edici politikalar geliştirmek için teşvik eder. Çünkü bu
politikalar AI’yı da içeren hayvan
hastalıkları oluştuğunda erken
tespit ve şeffaf raporlama için
anahtar teşvikler olarak rol oynar.
Gıda güvenliği önerileri nelerdir?
Koruyucu ve düzenleyici
tedbir olarak AI salgınını kontrol
etmek için öldürülen hayvanların
insan gıdası ve hayvan yemi olarak kullanılmasına izin verilmemelidir. Bununla birlikte kanatlı
eti ve yumurta tüketilmesiyle AI
virüsünün insanlara geçtiğine
dair bir kanıt bulunmamaktadır.
Avian Influenza’ya ilişkin halk
sağlığı riskleri nelerdir?
AI virüsleri yüksek ölçüde
türe spesifik oldukları için
nadir olarak tür bariyerini geçip
insanları enfekte eder. Bu hastalık çok yaygın insan hastalığı
olan (genellikle insan H1 ve H3
virüslerinden kaynaklanan) mevsimsel insan influenzası (flu) ile
karıştırılmamalıdır. İnsanlara AI
virüsünün nadiren bulaşması
çok kontamine ortamlarla veya
enfekte kanatlı hayvanlarla yakın
temas sonucu meydana gelir.
Enfekte (veya AI enfeksiyonu
şüphesi olan) kanatlılarla çalışan
veya temas eden ve AI virüsü
Kamu Veteriner Servisi
ve özel veteriner ağları
ile çiftçiler ve endüstri
kuruluşları arasında
işbirliği arttırılmalıdır.
ile enfekte olma potansiyeli
bulunan insanların yüz maskesi,
gözlük, eldiven ve çizme gibi koruyucu giysiler giymeleri önerilir.
Çiftlik seviyesinde koruyucu
önlem olarak neler önerilir?
Kanatlı hayvan üreticilerinin virüsün kendi sürülerine girmesini
önlemek için biyogüvenlik uygulamalarını sürdürmeleri esastır:
> Evcil kanatlı hayvanlar
yabani kanatlıların bulunduğu
ortamlardan uzak tutulmalı
> Kümes etrafında yabani hayvanları cezbedecek yem ve diğer
unsurlar bulundurulmamalı
> Sürülere erişebilecek araç,
insan ve ekipmanlar sıkı bir şekilde kontrol edilmeli
> Arazi, kümes ve ekipman
sanitasyonu sağlanmalı
> Sürülere hastalık durumları
bilinmeyen kanatlılar alınmamalı
> Hastalık ve ölümler veteriner
teşkilatına bildirilmeli
> Uygun olan durumlarda
kanatlı hayvanlar aşılanmalı
Sektör paydaşları insan ve
hayvan sağlığının daha iyi
olması için ne şekilde bir
araya getirilmeli?
Önerileri bütün olarak yerine
getirmek için güçlü bir kamuözel sektör ortaklığı sağlanmalıdır. Bunun anlamı Kamu Veteriner
Servisi ve özel veteriner ağları ile
çiftçiler ve endüstri kuruluşları
arasında işbirliği arttırılmalıdır.
Zayıf biyogüvenlik Amerika’da
AI’nın yayılmasına yardım ediyor
Ülke hayvan ve bitki sağlığı
kontrol ajansının (Aphis) raporunda belirtildiğine göre bu yıl zayıf
biyogüvenlik uygulamaları ve
havayoluyla bulaşma Amerika’da
yüksek patojeniteye sahip avian
influenza’nın (HPAI) yayılmasında
anahtar vazifesi görmüş bulunuyor.
Aphis krizin başladığı 2014 aralık
ayından şu ana kadar çoğunluğu
yumurtacı tavuk ve hindi olmak
üzere 47 milyondan fazla kanatlı
hayvanı etkileyen 222 vaka raporlamıştır. Aynı zamanda ilk epide-
miyolojik rapor da tamamlanmış
bulunuyor. 80 ticari kanatlı hayvan
çiftliğinde yapılan incelemelerden
sonra Aphis’in analizleri virüsün
bulaşmasında olası birkaç yol
bulunduğunu belirlemiştir. Raporda biyogüvenlik uygulamaları ve
çevresel faktörlerdeki eksiklikler
ve hatalar belirtilmiştir.
HPAI ‘nın bulaşmasından yabani
kanatlı hayvanlar sorumludur
Bilim adamları HPAI’nın ticari
kanatlılara bulaşmasından yabani
kanatlı hayvanların sorumlu olduklarından emindirler. Ancak virüsün
yayılmasının diğer yollarla olduğu
açıktır. Aphis güncel HPAI’nın
yayılmasında şu anda istatistiken
önemli tek bir yolun bulunmadığına
işaret ederken bazı virus bulaşmalarındaki olası nedenin önerilen
biyogüvenlik uygulamalarındaki
yetersizlikler olduğunu belirtmiştir.
Aphis özellikle aşağıdaki noktalara dikkat çeker:
> Enfekte olan ve enfekte
olmayan çiftlikler arasında ekipman paylaşımına
> Çalışanların enfekte olan ve
enfekte olmayan çiftlikler arasındaki hareketlerine
> Çiftlikler arasında çalışan
taşıtların temizlenip dezenfekte
edilmemelerine
> Kümeslerde rodent veya
küçük yabani kanatlı hayvan
bulunduğuna ilişkin raporlara
Aphis tarafından yapılan
analizlerde enfekte kümeslerin
dışından toplanan hava örneklerinde virüsün hava yoluyla taşındığını gösteren virüs partikülleri
bulunduğu saptanmıştır.
kuvvetli rüzgarlar ve enfekte
çiftlik sayısındaki artış
arasındaki ilişki
Raporda, yapılan ilk rüzgar
veri analizlerine göre kuvvetli
OIE’ye göre aşılama, hastalık endemik olup geniş
alana yayıldığında veya enfekte hayvanların tespit
edilmesindeki güçlüklerden dolayı imha işleminin
yapılamadığı durumlarda uygulanmalıdır.
rüzgarın sürmesi ile yaklaşık beş
gün sonra enfekte çiftlik sayısındaki artış arasında ilişki bulunduğu
belirtilmektedir. Aphis, virüsün
yayılmasına yardım eden çevresel faktörleri daha iyi anlamak
amacıyla ilave analizler yürütmeye
devam etmektedir.
Rapor, US tarım departmanının,
etkilenen eyaletler ve tavukçuluk
endüstri ile biyogüvenlik önlemlerinin daha sıkı yürütülmesi için işbirliği
halinde bulunduğunu belirtmektedir.
USDA (US Tarım departmanı) acil durumlarda AI aşısının
kullanımını onaylamadı. Departman, mevcut AI aşı opsiyonlarını
değerlendirmiş ve bir AI aşısının
acil kullanımına karar verilebilmesi için ilave kriterlerin karşılanması gerektiğini bildirmiştir.
Mevcut aşıların etkinliğinin % 60
civarında olduğu ve 10 tavuktan
dördünün korunmasız olduğu
belirtilmiştir. Aşının hindilerdeki
etkinliği üzerine araştırmalar
devam etmektedir.
US Ulusal Tavukçuluk Konseyi
aşılı sürülerin virüsü yayabileceği
endişesini ortaya koyarak aşılamanın enfekte sürü sayısında azalma
yaratabileceği öngörüsünün kesin
olmadığını ve iyice incelenip test
edilmeden AI aşısının kullanılmasına
taraftar olmadıklarını bildirmişdir.
Sektörün ihracat partnerleri aşılama
başlatılırsa et ve yumurta ticaretinin
kapsamlı bir risk değerlendirilmesi
yapılana kadar tamamen durabileceğine işaret etmiştir.
kAYnAkLAr
1. OIE, Dünya Hayvan Sağlığı Organizasyonu
2. Animal and human influenzas, Rev. sci.
tech. Off. int. Epiz., 2014, 33 (2), 539-553
3. Philip Clarke Jun 17, 2015, Farmers Weekly
4. World Poultry Jun 9, 2015
5. World Poultry Jun 8, 2015
rTa
BİyOgüVENlİk, sİgO
dBİrlİ
TE
Nİ
ya
pOlİçEsİ gİBİdİr,
a
zıd
ya
r.
dı
Bİr yaTırım
ıdır.
al
Nm
la
gu
uy
ı,
kalmamal
Saygılarımızla,
REFARM A.Ş.
www.refarm.com.tr m.tr
rm.co
biyoguvenlik@refa
işimiz
Biyogüvenlik bizim
RÖPORTAJ
Farmasötik Teknoloji doktorası
yapmakta olan Vilsan İlaç
Fabrika Müdürü Uzman Eczacı
Süha Miraç Kaya, GMP sonrası
Ar-Ge çalışmalarında yeni ürün
geliştirmeye yönelik ilklere imza
atmayı planladıklarını söyledi.
GMP güvencesi
ile Avrupa
standartlarında
üretim kalitesi
Kurulduğu günden bu yana hayvancılık sektörüne hizmet veren
Vilsan, GMP yatırımlarını hızlandırmış ve altyapıdan başlamak
üzere tüm tesisi yapılandırmış; 2015 Haziran ayında ilk olarak
ektoparaziter üretim alanı için GMP Sertifikası almıştır.
B
ilgi ve tecrübe ile ürettiği;
büyükbaş, küçükbaş, at,
kanatlı sağlığı, pet, kültür
balıkçılığı alanlarında ve
geniş bir ürün portföyü dahilinde
hayvan sağlığı ürünleri ile veteriner hekimlere ve dünya hayvancılık sektörüne hizmet vermekte
olan Vilsan İlaç Üretim Müdürü
Süha Miraç Kaya ile GMP SertifikaİNFOVET 34-35
sı alma sürecini ve bu sertifika ile
Türkiye’de ne gibi yeniliklere öncü
olacaklarını konuştuk.
Vilsan İlaç’ın GMP Sertifikası
alma süreci ile ilgili kısa bilgi
verebilir misiniz?
Vilsan yaklaşık 30 yıldır veteriner ilaç sektöründe faaliyet
gösteren, gerek ürün çeşitliliği,
gerekse ürün kalitesi bakımından
ülkemizin önde gelen yerli üreticilerdendir. İhracat potansiyeli anlamında da Orta Doğu, Orta Asya,
Afrika, Uzak Doğu, Kafkaslar ve
Doğu Avrupa gibi oldukça geniş
bir coğrafyada pazara sahiptir.
1500 m2 laboratuvar alanı, 2000
m2 non betalaktam, 2000 m2
betalaktam, 500 m2 ektoparaziter
alanı ve 1500 m2 depo alanları
ile toplam 7500 m2 olmak üzere
Türkiye’nin en büyük üretim alanına sahip firması durumundadır.
2014 yılının ortalarında
firmanın Vimar grup tarafından
satın alınması ile birlikte GMP
yatırımları hızlanmış ve altyapıdan başlanmak üzere tüm tesis
yeniden yapılandırılarak öncelikli
olarak ektoparaziter üretim alanına ve daha sonra diğer alanlara
GMP sertifikası alınmak üzere
planlama yapılmıştır. Bu planlama dahilinde Haziran 2015’de
ektoparaziter üretim alanı için
GMP sertifikası alınmıştır. Diğer
alanlar için de en geç 3 ay içerisinde GMP sertifikaların alınması
öngörülmektedir. GMP’ye uygun
tesis için gerekli tüm ekipmanlar
tedarik edilmiştir ve tesisin kurulumunun yaklaşık bir ay gibi bir
sürede tamamlanması ile birlikte
ekipmanların yerleşimi ve validasyonları tamamlanarak sistem
çalışır duruma getirilecektir.
GMP Sertifikası ile birlikte
Türkiye’de hangi ilklere imza
attınız ve atacaksınız?
Öncelikle bulunduğumuz
mevcut durumda, ektoparaziter
üretim alanı için GMP almış ilk
veteriner ilaç firması durumundayız. Ancak biz ilk kavramını
farklı yorumlamaktayız. GMP,
tüm ilaç üretim tesislerinde
uygulanması gereken bir kalite
sistemi ve bu belgenin alınması
Türkiye’de tüm veteriner ilaç
firmaları için zaten zorunlu ve
sektörde bu sertifikasyon bir
yenilik durumu yaratmaktadır.
Ancak firma olarak biz, GMP
sonrası özellikle Ar-Ge çalışmalarımızla yeni ürün geliştirmeye
yönelik ilklere imza atmayı
planlamaktayız. Bu amaçla multi
disipliner çalışmalara başlamış
durumdayız. Ar-Ge departmanımızda Tübitak destekli projeler
geliştirmekteyiz. Özellikle son
Ar-Ge projemiz, yurt dışında klinik denemelerin de yapılacağı
Vilsan ekibi, GMP Sertifikası almaları sonrasında, kalite yönetim sisteminin de getireceği katkılarla, yurt içi ve yurt dışı
pazarda veteriner ilaç sektöründe önemli büyük projelere imza atacak yönde planlamalar yapacaklarını belirtiyor.
yor olacağız. Diğer taraftan GMP
sonrasında açılacak dış pazar ve
mevcut pazarda artacak ihracat
hacmi ile Türkiye’nin en fazla
ihracat yapan ve global anlamda
markalaşmış firması olarak
gelecekte planladığımız inovatif
diğer projelerimizle birlikte
sektörde büyüyerek yolumuza
devam edeceğiz.
Vilsan ilaç’ın üretim kapasitesinden ve teknik detaylardan bahseder misiniz?
önemli bir inovatif çalışma şeklindedir ve bu proje sonrası yurt
içi ve yurt dışı pazarda önemli
pazar oluşturacak bir ürün geliştirmek için çalışmaktayız.
Vilsan’ın global bir marka olma
yolunda ilerlemesi ve ihracat
yapılan ülke sayısının bu yıl
sonlarına doğru yaklaşık 30
ülkeye çıkacak olması, bu yönde
rekabetimizi güçlendirmeye
yönelik ürün çeşitliliğini artırıcı
ve dış pazarda talep edilen farklı
farmakolojik özellikteki ürünlerin
de üretilmesine yönelik gelişmeler için firmamızın faaliyet ve
planlamalarını yönlendirmektedir.
Önümüzdeki günlerde Vilsan’ı
farklı projelerle yurt içi ve yurt
dışı pazarda görmek ve firmamızın gelişimini izlemek, veteriner
ilaç sektörü açısından yerli bir
firmanın ulaşabileceği yerleri göstermek açısından ülkemiz için de
onur ve gurur meselesi olacaktır.
Dolayısıyla Vilsan olarak, GMP
sonrasında, bu kalite yönetim
sisteminin de getireceği katkılarla, yurt içi ve yurt dışı pazarda
veteriner ilaç sektöründe önemli
büyük projelere imza atacak yönde planlamalarımızı yapmaktayız.
GMP Sertifikası alındıktan
sonra ihracatta ve yerli
pazarda ne gibi atılımlar
yapmayı düşünüyorsunuz?
Mevcut durumda 100’e yakın,
yurt içi pazarlama izinli ürüne
sahibiz ve ürün çeşitliliğine bağlı
İNFOVET 36-37
rekabet gücümüzü geliştirerek
ve yeni ürünleri piyasaya sürerek
mevcut pazarımızı daha da büyütmeyi hedeflemekteyiz.
Tüm üretim alanlarında GMP
esaslı üretime geçilmesi ile
mevcut ihracat potansiyelimizin
oldukça artacak ve Türkiye’nin
en fazla ihracat yapan firması
olma durumumuzu perçinlemiş
ve daha da ileriye götürmüş
olacağız. Şu anda 24 ülkeye aktif
olarak ihracat yapmaktayız ve yıl
sonunda ruhsatlandırma aşaması tamamlanacak diğer ülkelerle
birlikte 30’u aşkın firmayla çalışı-
100’e yakın, yurt içi
pazarlama izinli ürüne
sahip olan firma, yeni
ürünleri piyasaya sürerek
mevcut pazarlarını
büyütmeyi hedefliyor.
Vilsan 1500 m2
laboratuvar alanı,
2000 m2 non
betalaktam, 2000 m2
betalaktam, 500 m2
ektoparaziter alanı
ve 1500 m2 depo
alanları ile toplam
7500 m2 olmak üzere
Türkiye’nin en büyük
üretime sahip firması
durumundadır.
Vilsan üretim tesisleri, betalaktam, non betalaktam ve ektoparaziter üretim alanlarından
oluşmaktadır. Non betalaktam
üretim alanı için; iki steril likit,
oral likit, oral ve uterus içi tablet,
oral çözelti tozu; Betalaktam
üretim alanı için; steril likit hattı,
oral çözelti tozu, göz pomadı ve
meme içi preparat üretim hatları
bulunmaktadır ve ileri teknoloji
ekipmanlarla donatılmış bu alanlarda yüksek kapasitede üretim
yapma imkanımız olacaktır.
Günlük tek vardiya üretim olarak; steril hat üretimimiz 60 bin
adet 100 ml şişe, 4 bin adet
1 lt oral likit, 72 bin adet bolus ve
120 bin adet tablet, 5 bin adet
1 kg oral toz ve 20 bin adet
pomad üretimi yapılabilecektir.
Kanatlı Sağlığı KöşeSi
Kosova’da yumurta
tavuğu çiftliklerinde:
Dermanyssus gallinae:
Yüksek Salmonella
prevalansı riski
Kırmızı tavuk biti (PRM) olarak da bilinen
Dermanyssus gallinae (D.g.)’nın Kosova
çiftliklerindeki varlığı araştırılmış ve
D.g. istilası saptanan sekiz çiftlikten
üçünde bitlerde Salmonella spp.
bulunduğu tespit edilmiştir.
Yazarlar: afrim Hamidi, KurtesH sHerifi, sKender muji, BeHlul
BeHluli1, fatgzim latifi, avni roBaj1 (Priştina Üniversitesi, Ziraat
ve veterinerlik FakÜltesi, kosova), rezart Postoli (veterinerlik
FakÜltesi, tirana, arnavutluk), Claudia Hess, miCHael Hess (viyana
veterinerlik FakÜltesi, kÜmes Hayvanı, Balık ve sÜrÜngen kliniği,
avusturya) ve olivier sParagano (nortHumBria Üniversitesi,
yaşam Bilimleri FakÜltesi, newcastle uPon tyne, Bk.)
Yapılan çalışmalar,
Kosova'daki yumurta
tavuğu sürülerinde D.g
prevalansının yüksek
olduğunu doğrulamaktadır.
özet
Kırmızı tavuk biti (PRM) olarak
da bilinen Dermanyssus gallinae
(D.g.), kümes hayvanlarında görülen ciddi bir dış parazit haşere
ve potansiyel olarak patojen
bir vektördür. Kosova’da, bit
istilası altındaki yumurta üretim
çiftliklerinde D.g. prevalansı
ile bitlerdeki Salmonella spp.
prevalansı incelenmiştir.
Bulgular: Kosova’nın güneyinde yer alan ve kullanımda olan
toplam 14 yumurta çiftliğinde
D.g. varlığı değerlendirilmiştir.
Bölgedeki iki çiftlik de boşaltıldıktan 6 ay sonra incelenmiştir.
İncelenen sürülerin tamamı,
Kosova’da yaygın bir barındırma sistemi olan kafeslerde
tutulmaktadır. Boşaltılmış olan
iki çiftlik de dahil olmak üzere,
çiftliklerin toplam sekiz tanesinde çeşitli düzeylerde (% 50)
D.g. istilası saptanmıştır. D.g.’den
kaynaklanan Salmonella spp.
tespiti, PCR kullanılarak yapılmıştır. D.g. istilası saptanan sekiz
çiftlikten üçünde bitlerde Salmonella spp. bulunduğu tespit
edilmiştir (% 37,5).
Sonuçlar: Bu çalışma, Kosova’daki yumurta tavuğu sürülerinde D.g prevalansının yüksek
olduğunu doğrulamakta ve
istila altındaki çiftliklerde tespit
edilen Salmonella spp. varlığı
ile bu bit arasındaki bağlantıyı
göstermektedir.
PRM (kırmızı tavuk biti) D.g,
kümes hayvanı üretiminde
karşılaşılan en ciddi ve yaygın
haşerelerden biridir. Dünya
genelinde görülen bir dış parazit
haşere olup, Birleşik Krallık,
Fransa ve İtalya arasında genetik
varyasyonlar göstermektedir.
D.g, kümeslerdeki çatlaklarda ve
gediklerde saklanır ve kanatlılara
sadece kısa bir süre kan emmek
için çoğunlukla geceleri istila
eder. Kan ile beslenen bit (örneğin çayır kenelerine kıyasla) hızlı
bir şekilde konağından beslenir
ve kan emmeden aylarca hayatta kalabilir. Bitler, kümeslere açık
duvar fanlarından, duvardaki
hava girişlerinden ve hava bacalarından girer ya da personel,
kanatlı kafesleri, kasalar ya da
yabani kuşlar aracılığıyla taşınır.
Son yıllarda, yumurta tavuklarında D.g istilalarının sıklığı
Avrupa’da artmakta ve haşere
statüsü kabul edilmektedir.
D.g., yumurta üretiminde
düşüşe, kanatlıların vücut
ağırlığında azalmaya ve yumurta
tavuklarının refahının düşmesine
neden olarak kümes hayvancılığı
üzerinde önemli bir ekonomik
etki gösterebilmektedir. D.g. aynı
zamanda insanlarda dermatite
neden olabilmektedir. D.g. istilası
www.gunesliasi.com.tr
tablo 1. Kosova’daki kümes hayvanı çiftliklerinden alınan D.g. numunesi verileri
Çiftlik
1
2
3
4
5
6
7
8
Numune sayısı
10
10
10
10
10
10
10
10
PRM sayısı/numune
50
50-100
100
50
50
50
50-100
50-100
Çiftlikte yumurta tavuğu
Yok
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Yok
Çiftlikteki yumurta tavuğu sayısı
0*
6.000
12.000
15.000
20.000
18.000
16.000
0
Salmonella PCR
+
+
-
-
-
-
-
+
* Numune alımından en az 6 ay önce boşaltılmıştır.
etkilenen tavuklarda iritasyona ve
huzursuzluğa neden olabilmekte
ve hatta kanatlıların ölümüyle
sonuçlanabilmektedir. İstilası sonucunda, tavuklar arasındaki ölüm
oranının % 1’den % 4’e çıkabileceği,
yumurtlama performansındaki
düşüşün ise %10’u bulabileceği
bildirilmektedir. D.g’den etkilenen
kümes hayvanlarında yumurta
kalitesinde düşüş olduğu da gözlemlenmiştir. Kümes hayvancılığı
sistemlerinde “doğrudan” zararlara
yol açmanın yanı sıra, D.g. aynı
zamanda kümes hayvanlarını
ilgilendiren çeşitli bakterilerin ve
virüslerin potansiyel vektörü olarak
da tanımlanmakta olup, bunlar
arasında çeşitli gıda kaynaklı patojenler de bulunmaktadır.
Çiftliklerde D.g. istilası seviyelerini değerlendirmek amacıyla, çeşitli
bit tuzakları değerlendirilmiş ve
kontrol kararlarını bilgilendirmek
için gösterge olarak kullanılmıştır.
D.g. kontrolü için mevcut etkili
seçenekler sınırlıdır. Günümüzde
pek çok ülkede yaygın olarak görülen akarisit direncinin yayılması
sonucu istila oranlarında yaşanan
artıştan yetersiz, etkisiz ve hatta
yasa dışı kimyasalların kullanımı
sorumludur. Bununla birlikte, günümüzde halen bazı ürünler geliştirilmekte ve kullanılmakta olup,
bir miktar başarı sağlanmaktadır.
D.g. Kosova’daki çiftliklerde yaygın
olarak görülmekte olup, ulusal
kümes hayvancılığı sektöründe
yüksek ekonomik zarara neden
olabilmektedir.
Salmonella spp insidansı
İstila altındaki çiftliklerden (n=8)
alınan (50 ila 100 arası) yetişkin,
larva ve nimf D.g.’den oluşan havuz
numuneleri laboratuvar ortamında
seçilerek plastik tüplere alınmış
ve -20 °C’de muhafaza edilmiştir.
Tüm D.g. numunelerinde (n=80)
PCR tekniği kullanılarak Salmonella
varlığı incelemesi yapılmıştır.
Dneasy Doku Kiti (QIAGEN)
kullanılarak, üreticinin talimatlarına
uygun bir şekilde bakteriyel DNA
alınmıştır. Alınan DNA (25 μl/havuzlanan bit numunesi) -20 °C’de muhafaza edilmiştir. PCR reaksiyon
iStila oRanı
Kosova’nın güneyinde halen kullanılmakta olan on dört
yumurta çiftliği (6 ila 12 aylık 6.000-20.000 kanatlı hayvan) ve boşaltılmış olan iki çiftlikte D.g prevalansı araştırılmıştır (Tablo 1). 16 çiftliğin tamamında genel olarak
örneğin trafik kontrolünün olmaması ve kişisel hijyen gibi
konularda zayıf biyolojik güvenlik tedbirleri olduğu tespit
edilmiştir. Kafeslerin içine ancak kanatlıların ulaşamayacağı bir yere yerleştirilen karton tuzaklar kullanılarak
D.g. prevalansı tayin edilmiştir. Tuzaklar yerleştirildikleri
yerden 48 saat sonra alınarak D.g. varlığı bakımından değerlendirilmiştir. Her çiftlikte on karton tuzak kullanılmış
olup, bu tuzaklar toplandıkları gün birleştirilerek tek
bir numune havuzu oluşturulmuştur. D.g. varlığı pozitif
çıkan tuzaklar, mevcut bitlerin tamamının öldürülmesi
için -20 °C’de dondurulmuştur. Bit sayıları değerlendirilmiş ve her tuzaktaki bit sayısının (yetişkin, larva ve nimf)
50’ye yakın olduğu tahmin edilmiştir.
aşı KöşeSi
karışımı (25 μl) şunları içermektedir: 5 μl DNA numunesi, 14.05
μl distile H2O, 2.5 μl 10xPCR Tamponu, 0.75 μl MgCl2 (50 mM), 0.5
μl dNTP (10 mM), her primerden
1 μM ve 1.25 U Taq DNA Polimeraz. DNA. 16S rDNA primer
dizileri şu şekildedir: (ileri)5’-TGT
TGT GGT TAA TAA CCG CA-3’ ve
(geri)5’-CAC AAA TCC ATC TCT
GGA-3’. PCR amplikasyonları ısı
döngüleyicide yapılmış olup
döngü programı şu şekildedir:
94 °C’de 10 dakika denatürasyon; ardından 35 döngü denatürasyon (1 dakika, 94 °C), tavlama
(45 saniye, 55 °C), uzatma (1
dakika 30 saniye, 72 °C) ve
72 °C’de 10 dakikalık son uzatma
adımı. 35 döngünün sonunda,
amplifikasyon ürününün 574 baz
çifti olması beklenmiştir. Amplifikasyon ürünleri, boyutları da
dahil olmak üzere, % 2 agaroz jel
elektrofeziyle tayin edilmiştir.
Sonuçlar ve tartışma
16 çiftlikten toplam 8 tanesinde (% 50) çeşitli derecelerde D.g.
istilası tespit edilmiş olup, hem
dolu hem de boş ünitelerde bit
varlığı görülmüştür. İstila altındaki sekiz çiftlikten, üç çiftliğin
havuzlanmış bit numunelerinde
www.gunesliasi.com.tr
D.g, kümeslerdeki çatlaklarda
ve gediklerde saklanır ve
kanatlılara sadece kısa
bir süre kan emmek için
çoğunlukla geceleri istila eder.
Salmonella spp. varlığının pozitif
olduğu tespit edilmiştir (% 37,5).
İki çiftlikte, yumurta tavukları
boşaltıldıktan 6 ay sonra dahi
Salmonella bulunmuştur (1 ve 8
numaralı çiftlikler). Salmonella
varlığının pozitif çıktığı diğer
çiftlik ise dolu bir ünitede tuzağa
yakalanan bitlerden tespit edilmiştir (2 numaralı çiftlik). Sonuçlar Tablo 1’de gösterilmektedir.
D.g. Kosova’da ve dünyanın
büyük bir bölümünde yumurta
tavuğu endüstrisi için büyük
bir problem teşkil etmektedir.
Mevcut çalışmadan elde edilen
veriler, Kosovada’ki kafeste bakım
sistemlerinin % 50’sinde D.g. istilası olduğunu göstermekte olup,
bu rakam açık sistemin kullanıldığı Fransa (% 56), Birleşik Krallık
(% 60) ve Danimarka (%68)
gibi diğer ülkelerdeki prevalans
rakamlarına benzer niteliktedir.
Ayrıca, istila altındaki çiftliklerde
Salmonella spp. prevalansının
yüksek olduğu tespit edilmiştir;
bu da D.g.’nin en azından bu patojenin potansiyel olarak kümes
hayvanlarında yayılmasına yarayan bir vektör içeriyor olabileceğini göstermektedir. Bu vektör rolü,
daha önce laboratuvar koşulları
altında da gözlemlenmiştir.
Boşaltılan birimlerden alınan
bitlerde Salmonella spp. testinin
sonucu pozitif olduğundan,
D.g.’nin sürüler arası patojen aktarımında oynayabileceği rol de
D.g., üretimde düşüşe, vücut ağırlığında
azalmaya ve yumurta tavuklarının
refahının düşmesine neden olarak
kümes hayvancılığı üzerinde önemli
bir ekonomik etki gösterebilmektedir.
bu çalışmayla ortaya konmuştur. İstila altındaki çiftliklerden
hayvanların boşaltılmasından
6 ay sonra D.g.’de salmonella
tespit edilmiştir. Bu durum,
bitlerin o kadar uzun yaşamadığı, dolayısıyla enfeksiyonu
yavrularına geçirmiş olmaları
gerektiği düşünüldüğünde,
D.g.’lerde Salmonella’nın yumurtalık yoluyla bulaştığına da işaret
etmektedir. Aynı bulgular, D.g.’nin
uzun süre aç kaldıklarında dahi
hayatta kaldıklarını göstererek,
bu bitlerin sürüler arasında
patojen bulaştırabileceğini
düşündürmektedir. Son olarak,
kullanımda olan çiftliklerde bulunan bitlerde Salmonella tespit
edilen durumlarda, kanatlılarda
klinik salmonelloz belirtileri
gözlemlenmemiştir. Bu durum,
Salmonella pozitif bitlerin yumurtaların üzerinde ezilmesi ya
da bu bitlerin kanatlıları enfekte
etmesi gibi yollarla kamu sağlığı
açısından risk teşkil edebilir.
Görünüşe göre; Kosova’da D.g
taşınması, farklı yumurta tedarik
şirketlerinden gelerek süper-
markette değiştirilen yumurta
kutuları aracılığıyla oluşmaktadır.
Genel olarak, bu çalışmada D.g.
istilasına uğramış olan çiftliklerin tümünde biyolojik güvenlik
tedbirlerinin zayıf olduğu görülmüştür. Bu makalede sunulan
sonuçlarla desteklenmekte
olan, D.g.’nin yeni ortaya çıkan
bu potansiyel Salmonella spp.
vektörü rolü, kümes hayvancılığı
endüstrisini, gerek D.g.’yi gerekse besleyebileceği, taşıyabileceği ya da bulaştırabileceği
diğer patojenleri kontrol altına
almaya yönelik katı biyolojik
güvenlik programları başlatmaya
teşvik etmelidir. Bu sonuçların
Kosova’ya özgü olmadığını farz
edersek, Birleşik Krallık gibi diğer
ülkelerde neden hala salmonelloz salgını görüldüğü açıklanabilir. Tüm kanatlılara Salmonella
aşısı yapılmasına rağmen, D.g.
prevalansının Birleşik Krallık’da
çok yüksek olması, Salmonella
bulaşmasının aşılama etkisini yenebilmesinin nedenini
açıklayabilmektedir; zira başka
serotipler mevcuttur.
ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ
Huvepharma
Instant Enzim
Teknolojisi
ile sınırları
zorluyor
®
HUVEPHARMA® suda anında çözünür enzim formülasyonları
OptiPhos® WSP (fitaz) ve Hostazym® X WSP (ksilanaz) ile
sıvı enzim uygulamasına yeni bir boyut kazandırıyor.
YAZI: HuvepHArmA®&ANC TekNik ServiSi
H
uvepharma AR&GE
Departmanı’nın enzim
ekibi ile birlikte sıvı enzimlerin kullanımı için
geliştirdiği yenilikçi konsept:
Soğuk suda anında çözünür
konsantre toz enzimler. Bu
anında çözünür toz enzimler ile
İNFOVET 42-43
sıvı enzimler istenilen miktar ve
konsantrasyonda yem fabrikasında yeniden formüle edilebilir. Sıvı enzim kullanılacağı
yerde üretildiği için, konteynır
sisteminin iyi bilinen tüm
dezavantajlarını da ortadan
kaldırmaktadır.
KISA SÜREDE İHTİYACIN
KADAR ÜRET!
Enzim üretimi ve saflaştırmada
uzun yılların bilimsel tecrübesine
sahip olması, Huvepharma® ArGe departmanının formülasyonu
benzersiz bir konsept ile suda
anında çözünür toz enzimler
WSP enzimleri OptiPhos® WSP ve
Hostazym® X WSP olarak 10 kg’lık
kutularda iki paket halinde temin
edilmekte ve bu şekilde uygun
koşullarda 1 yıl depolanabilmektedir.
Huvematic® şu anda ABD, Almanya, Fransa, İrlanda ve
Tayland’da birden fazla tesiste aktif olarak kullanılmakla
birlikte; Polonya, Brezilya ve Meksika başta olmak üzere
birçok ülkede kurulum aşamasındadır. Huvematic®’in
getirdiği üstün avantajlar ülkemiz kanatlı sektöründe de
ilgiyle karşılanmaktadır.
GARANTİ EDİlEN MİNİMuM ENzİM KoNSANTRASYoNu
OptiPhos® WSP
350.000 OTU/g
Hostazym®X WSP
1.000.000 EPU/g
Soğuk suda anında
çözünen OptiPhos® WSP ve
Hostazym® X WSP toz enzim
teknolojisi sayesinde kısa
bir sürede çok miktarda sıvı
enzim üretimi mümkün.
*Uygun şartlar altında minimum aktivite düzeyini bir yıl süresince korumaktadır.
geliştirmesine olanak tanımıştır.
Enzimlerin yüksek konsantrasyonlu olmasının yanı sıra aynı
zamanda da (soğuk) suda anında
çözünür olması gerekmektedir.
Huvepharma®, suda anında
çözünür iki konsantre enzim
(WSP) geliştirmiştir: OptiPhos®
WSP ve Hostazym® X WSP. Huvematic® ise bu iki toz enzimden
sıvı enzim üretimini sağlayan
özel geliştirilmiş bir makinedir.
Bu yenilikçi enzim teknolojisi ve
Huvematic® sayesinde 10 kg’lık
WSP enzim kutusu, 1000 lt. IBC
sıvı enzim konteynırının yerini
alabilmektedir. Bu WSP enzimi
ve Huvematic®’in sağladığı
en önemli avantajlardan biridir.
Pelletleme sonrası likit uygulama sistemi (Post Pellet Liquid
Application Systems - PPLA);
ısıya duyarlı katkı maddelerinin
sıvı olarak, sıcaklığın 80 °C’nin
üzerine çıktığı pelletleme prosedüründen geçmiş veya ısı ile
muamele edilmiş yem maddelerine eklenmesi için geliştirilmiştir.
Isıya duyarlı oldukları bilinen
enzimler PPLA ile uygulama
için mükemmel bir adaydır. Sıvı
enzimler normal şartlarda her
biri 1000 lt’lik IBC’lerde taşınırlar
ve yem fabrikalarına transportları bu şekilde sağlanır. Enzimler
PPLA sisteminde kullanıma kadar
IBC’lerde saklanır. Bu çalışma
sistemi yem uzmanları ve üretim
müdürleri için bazı sorunlar ortaya çıkarmaktadır:
1. Sıvı içerisinde çözünmüş olan
enzimler, kuru enzimlerden daha
az kararlıdır. Bu nedenle, tercihen
soğuk dış ortam şartları altında
taşınmaları ve depolanmaları gerekmektedir. Fakat ne yazık ki bu
şartları her zaman kontrol altında
tutmak mümkün olmamaktadır.
2. Yeni bir IBC’nin sisteme
bağlanması ya da sistemden
ayrılması sırasında sıvı enzimin
sızması riski vardır.
3. Hem dolu hem de boş
IBC’lerin depolanması için yem
fabrikalarında her zaman gerekli
şartlar bulunmayabilir. Aynı zamanda bu maddi açıdan da bir
külfet yaratmaktadır.
4. Yem fabrikasında IBC’nin
değiştirilmesi zaman alan bir
iştir ve bunun için forklift gibi
yardımcı araçlara da gereksinim
duyulmaktadır.
5. Kullanım sonrasında IBC’nin
atık olarak işlem görmesi ek
maliyete neden olur.
Suda anında çözünür enzimler
OptiPhos® WSP, Hostazym® X
WSP ve Huvematic® sayesinde yem uzmanları uygulamak
istedikleri konsantrasyona
kolaylıkla ulaşır. Normalden daha
yüksek konsantrasyonda enzim
elde edilmek istendiğinde, daha
fazla sıvı enzim kullanımına gerek
kalmaz. Sadece suya karıştırılan
toz enzim miktarını artırmak
yeterlidir. Yani aynı hacimde sıvı
ile farklı konsantrasyonlarda
enzim uygulaması yapılabilir. Aynı
zamanda bu akılcı teknoloji sayesinde yeme uygulanan enzimin
stabilitesinde sorun yaşanmaz.
Sıvı enzimler, IBC sistemi ile
transportları ve depolanmaları
sırasında yüksek sıcaklık gibi
dış ortam şartlarına bağlı olarak
aktivite kaybına uğrarlar. Bu nedenle etkinlikleri zaman içerisinde
azalabilir. Fakat Huvematic® ile
her zaman doğru konsantrasyonda, 5-15 lt’lik gruplar halinde
(50-150 ton pelletlenmiş yemde
kullanılmak üzere) taze sıvı enzim
üretimi sağlanmış olur.
NEDEN
HuvEMATIC®?
1. Anında kullanım için
kısa sürede sıvı enzim
üretimi sağlar.
2. Sıvı enzimin yeme belirli
bir konsantrasyonda
uygulanmasını sağlar.
3. Farklı konsantrasyonlarda
üretime olanak tanır.
4. Depolama süresi ve
saklama koşullarına bağlı
aktivite kayıplarını önler
5. Konteynır ile nakliye
ve depolama külfetinden
sizi kurtarır.
6. IBC’yi değiştirmek için
harcanan yoğun iş gücünü
ortadan kaldırır.
7. IBC içerisindeki sıvı
enzimin, değiştirme
sırasında meydana gelen
kayıplarını önler.
Daha detaylı bilgi için
ANC A.Ş
ile iletişime geçiniz.
www.ancnutrition.com
KONU ToplAnTı
Acar Ecza Grup, sektörle
büyümeye devam ediyor
Kurulduğu 1988 yılından itibaren sektörün önemli bir halkası olan Acar Ecza Grup,
yeni yönetim binasını görkemli bir açılışla hizmete sundu.
Y
eni yönetim binasının açılışına ilgi büyüktü; ilaç ve aşı firmalarının temsilcilerinin yanı sıra bakanlık yetkilileri, veteriner
hekimler ve basın mensupları görkemli açılışta yerlerini
aldılar. Açılış konuşmasını sektöre verdikleri destekten dolayı
teşekkür ederek açan Acar Ecza Grup Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Acar, yaptıkları yatırımlarla sektörün büyümesine kendilerinin de
katkılarının bulunmasının, haklı gururunun yaşadıklarını ifade ederek
sözlerine şöyle devam etti. ‘’Yeni binamızla birlikte sektöre daha iyi
hizmet etmeyi, daha modern, daha kaliteli hizmet anlayışıyla çalışmalarımıza hız vermeyi kendimize görev edindik. Edirne’den Kars’a,
Sinop’tan Mersin’e Türkiye’nin her bölgesinde var olmaya, veteriner
hekimlerimizin çözüm ortağı olmaya devam edeceğiz. Kaliteli hizmet
ve güven büyümemizin odak noktasıdır.” Açılış konuşmasından sonra
yeni binayı gezdiren Mustafa Acar, Seyman Ecza Deposu ve idari
birimler hakkında bilgiler verdi. Toplamda 1952 m2 alana sahip yeni
yönetim binasının alt katında soğuk hava deposu ve mal kabul alanı
bulunuyor. Giriş katı sevkiyat bölümü, birinci kat ise Seymen Ecza Deposu idari birimleri olarak düzenlendi. Binanın ikinci katında ise Acar
Ecza Grup yönetim bölümleri ve genel müdürlük bulunuyor.
Açılış töreninde konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Acar, sektörde
geçen 27 yıllık deneyim ve güven sayesinde hekimlerin en büyük destekçileri
olduklarını söyledi; yaptıkları yatırımın sektör için hayırlı olmasını diledi (solda).
Güven kelimesi her şeyin önündedir
Açılışta görüşlerini aldığımız Acar Ecza Grup Genel Müdürü Abdullah Halis
Baytaz, sektör temsilcilerine bu özel günde yanlarında oldukları için
teşekkür etti ve “Bizim için özel bir gün. Tüm yatırımlarımız sektörümüze
daha hızlı daha kaliteli hizmet etmek amacıyla
yapılıyor. Acar Ecza Grup’ta güven kelimesi her
şeyin önündedir. Sektörümüzün bizlere duyduğu
güven sayesinde her geçen gün daha iyisini
yapmak için çalışıyoruz. Sektörümüz her zaman
en iyisini hak ediyor. Biz de Acar Ecza Grup olarak
en iyisini yapmak gayreti içindeyiz” dedi.
ADVERTORIAL
Sütçü ineklerde mastitis
tedavisinde homeopatik
ilaç Theranekron D6
kullanımının
finansal analizi
Bu çalışmada, sütçü ineklerde mastitis tedavisinde meme içi
antibiyotik yerine homeopatik bir ilaç olan Theranekron D6
kullanımının finansal etkisinin araştırılması amaçlanmıştır.
Mastitis tedavisinde seçilen
ürünlerin kaliteli, birbiriyle
uyumlu, sütte en az kalıntı
bırakan ve hastalığın her
yönüne etkili ve tedavide
başarılı ilaçlar olması
gerekmektedir.
Ç
alışmanın gerecini, klinik
mastitis tanısı konmuş
60 baş Holştayn ırkı
inek oluşturmuştur.
Çalışmada 33 baş ineğe
homeopatik ilaç ve geri kalan 27
baş ineğe geleneksel meme içi
antibiyotik uygulaması yapılmıştır. İneklerin tüm meme loblarından tedavi öncesi ve sonrasında
süt örnekleri alınmış ve somatik
hücre sayısı (SHS) ölçülmüştür.
Her iki grupta tedavi öncesi ve
sonrası ölçülen SHS değerleri tekrarlı ölçümlerde varyans analizi ile
karşılaştırılmıştır. Ortalama SHS
değerleri, homeopatik ilaç grubunda % 34 oranında, meme içi
antibiyotik grubunda % 37 oranında azalmış ve bu düşüşler istatistiksel olarak önemli bulunmuştur
(P<0.001). Mastitis tedavisinde,
SHS değerlerini düşürmesi bakı-
mından homeopatik ilaç ile meme
içi antibiyotik uygulamasının
etkinliği arasındaki fark istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır
(P>0.05). Mastitis’in toplam tedavi
maliyeti homeopatik ilaç grubunda 19 TL/baş; meme içi antibiyotik
grubunda ise 119,31 TL/baş olarak
gerçekleşmiştir. Sonuç olarak,
homeopatik ilacın SHS’nı düşürmedeki etkinliği yanında finansal
açıdan da meme içi antibiyotiklere alternatif olabileceği ve sahada
mastitis tedavisinin maliyetini düşürebileceği sonucuna varılmıştır.
Mastitis ile nasıl mücadele edilir?
Bu bilimsel çalışmada, en çok
tercih edilen antibiyotiklerin sütte
somatik hücre sayısını azaltıcı
etkisi ile deri altı enjekte edilen
Theranekron D6’nın sütte somatik
hücre sayısını azaltıcı etkisinin
birbirine çok yakın olduğu tespit
edilmiştir. Ayrıca yine bu çalışmada, antibiyotik ve Theranekron D6
maliyeti ve ziyan olan süt maliyeti
hesaplanarak, iki uygulama TL
bazında karşılaştırıldığında,
Theranekron D6 uygulamasının
antibiyotik uygulamasından daha
ekonomik olduğu tespit edilmiştir.
Bütün bunlara ilave olarak,
Theranekron D6’nın demarkatif,
rejeneratif, rezorbtif ve antiflojistik
etkisi sayesinde memedeki ödem
ve yangı giderilir ve yine memedeki zarar görmüş dokular da yenilenir. Sonunda sağlıklı ve yenilenmiş
dokularla meme tekrar eski yapısına döner ve işlev görmeye devam
eder. Antibiyotik tedavisinde elde
edilemeyen bütün bu faydalar da
hesaba katıldığında Süt işletmesinin Theranekron D6 kullanımı ile
elde edeceği karlılık ve kazanımlar
çok daha anlamlı olacaktır.
Mastitisin ve memede oluşan
diğer hastalıkların, süt kalitesi
ve verimliliği üzerine etkileri çok
büyük önem arz etmektedir. Süt
verimi ve kalitesi konusunda
Avrupa Birliği standartlarını yakalamaya çalışan Türkiye’nin kaliteli
ilaç kullanımı ve verimli ırkların
ıslahı konusundaki hedefleri
ortadadır. Başta mastitis olmak
üzere, enfeksiyöz ve enfeksiyöz
olmayan meme hastalıkları sonu-
cunda ortaya çıkan ve kesinlikle
imha edilmesi gereken insan sağlığına zararlı kalitesiz süte bağlı
ekonomik kayıplar süt işletmelerinin korkulu rüyalar görmesine
neden olmaktadır. Mastitis’te asıl
risk grubunu oluşturan subklinik
vakalar, olayın ciddiyet boyutunu
daha da arttırmaktadır.
Gözle fark edilemeyen ve ancak
bazı testlerle ortaya konulabilen
subklinik mastitisler süt verimi ve
kalitesi üzerinden insan sağlığı
için gizli tehditler oluşturmaktadır.
Günümüzde çok ciddi problemler
oluşturan mastitisler sonucunda;
Sütteki somatik hücre sayısı
artar. Hemolaktia ortaya çıkar.
Süt verimi azalır. Süt kaybı artar.
Sütün tadı ve kompozisyonu
değişir. Ürün eldesi zorlaşır.
Dayanıklılık azalır. Sütün besin
değeri ve kalitesi düşer.
Çiğ süt kalitesine etki
eden mastitis ve diğer meme
hastalıklarının oluşmaması ve
kaliteli süt üretimine ulaşmak
için Süt üreticilerinin asıl dikkat
etmesi gereken konu, koruyucu
önlemlerin alınmasıdır. Çünkü
mastitis, sağaltım yöntemleri
hem uzun bir süreç alan, hem de
masraflı olan bir hastalıktır. Bu
koruyucu önlemler başlıca şu
şekilde sıralanabilir;
> İneklerde yüksek miktarlarda
süt kaybına neden olan, çoğu
zaman da memenin kör olup
kaybedilmesi ile sonuçlanan
mikotik mastitislere karşı inekler
koruyucu amaçla, Trichofitozis
aşısı Trichoben ile aşılanmalıdır.
> Süt kalitesi ve bağışıklık sistemine etkili olan kaliteli vitamin
ve mineraller düzenli şekilde
ve parenteral olarak uygulanmalıdır. Hemolaktia, somatik hücre
sayısının azaltılması, sütteki yağ
oranının arttırılması için kaliteli
vitamin ve minerallerin düzenli
kullanılması gerekmektedir. Parenteral olarak uygulanan iz element
ve mineral madde içeren ilaçlar
memeyi besleyen kılcal damarların
yapısını kuvvetlendirir, memedeki
ozmotik basıncı düzenler. Bu
sayede memeyi olası mastitislere
karşı korur. Sütün kalitesini artırır.
İnek ve koyunlarda süt veriminin
ve yağının azalmasına karşı önlem
olarak Bakırmethionat+B12 içeren
uzun etkili Bvp Copper, yine sığır,
buzağı, koyun ve kuzularda selenyum yetersizlikleri sonucu oluşan
tüm subklinik ve klinik hastalıkların
önlenmesi ve tedavisinde uzun
etkili Bvp Ba-Selenat gibi güvenilir
ilaçlar kullanılmalıdır.
> Doğumu takiben ilk günlerde
sıklıkla mastitis etkeni olarak
olarak karşımıza çıkan E.coli,
Rota virus ve Corona virus’a
karşı gebe inekleri Kolibin Rc Neo
ile aşılayarak, bu riskli dönemde
kolostrum ile hem doğan buzağıları bu etkenlerin neden olduğu
hastalıklara karşı korumak hem
de doğum yapan
Theranekron D6’nın
demarkatif,
rejeneratif,
rezorbtif ve
antiflojistik
etkisi sayesinde
memedeki ödem
ve yangı giderilir;
zarar görmüş
dokular yenilenir.
ADVERTORIAL
inekleri E.Coli mastitine karşı
korumak, mümkündür (Bu arada
diğer aşıların E.Coli’nin sadece
K99 kapsül antijenini içermesi
nedeniyle E.Coli ile mücadelede
yetersiz kalacakları, Kolibin RC
Neo’nun, E.Coli’nin hem somatik hem de gövde antijenlerini
içeren dünyadaki tek aşı olduğu
unutulmamalıdır).
> Ve tabi ki bunun yanı sıra;
ahır ve sağımhane temizliğine dikkat edilmelidir. Sağım
öncesi ve sonrası memeler
iyice yıkanmalı ve kurulanmalıdır. Sağım öncesi ve sonrası
memeler antiseptikli solüsyonlara daldırılmalıdır. Sağım
aralıklarına ve doğru sağım
yapılmasına dikkat edilmelidir.
Sağım ekipmanlarının temizliğine ve düzgün çalışmasına özen
gösterilmelidir. Özellikle kuru
dönemde koruyucu antibiyotik
uygulamaları yapılmalıdır. Sağım
öncesi süt muayenesinin rutin
olarak yapılması gerekmektedir.
Sürüye yeni girecek hayvanlar,
Veteriner Hekimler tarafından
kontrolden geçirilmelidir. Ahırda
yeterli havalandırma, ısı ve ışık
düzenine dikkat edilmelidir.
Hasta hayvanların sağımı en son
aşamaya bırakılmalıdır.
Mikotik mastitis
tedavisinde hem tedavi
edici hem de koruyucu
etkisi olan Trichofitozis
aşısı Trichoben
kullanılmalıdır.
Hastalığa yakalanmış bir hayvanın iyileştirilmesi, tekrar sağlıklı
ve kaliteli süt elde edilebilecek
duruma gelebilmesi için yapılması gerekenler ise şunlardır:
> Sık sağım yapılarak meme
sürekli boşaltılmalıdır. Burada
dikkat edilmesi gereken nokta, ilaç
uygulamalarının sağımdan sonra
yapılmasıdır. Bunun nedeni uygulanan ilacın sağımla atılımını önlemek
ve belli bir süre memede kalarak
işlev görebilmesini sağlamaktır.
> Parenteral ve meme içi
uygun antibiyotik tedavileri
uygulanmalıdır. Burada, yapılacak
olan antibiyotiğin meme yapısına
zarar vermemesi ve dokulara
iyi nüfuz edebilmesi önemlidir.
Kalitesiz antibiyotiklerin bilinçsiz
kullanımı sonucu meme dokusu
zarar görmekte, hatta tekrar süt
veremez duruma gelmekte, mastitise neden olan etkenler direnç
kazanmaktadır. Bütün dokulara
hızlı ve etkin şekilde nüfuz eden,
aynı zamanda süt/serum oranı
1/5 olduğu için Staphylococ ve
Streptococ etkenli mastititislerde
etkili tedavi sağlayan, Ivatyl tar
gibi kaliteli antibiyotiklerin kullanılmasına özen gösterilmelidir.
> İneklerde yüksek miktarlarda süt kaybına neden olan,
mikotik mastitis tedavisinde hem
tedavi edici ve hem de koruyucu
özelliğe sahip trichofitozis aşısı
Trichoben kullanılmalıdır. (Mastitis
tedavisi esnasında parenteral ve
meme içi kullanılan antibiyotiklerden sonuç alınamadığı durumlarda ilk olarak akla mikotik mastitis
gelmeli ve buna karşı Trichoben
mantar aşısı tercih edilmelidir).
> Sütte kalıntı süresi sıfır gün
olan ve sadece plazmada değil,
yangılı dokulara da çok iyi ulaşarak güçlü yangı giderici, ateş
düşürücü ve hemen başlayıp
gün boyu süren güçlü analjezik
etkiye sahip nonsteroid analjezik, antienflamatuar, antipiretik,
antiromatizmal ve antiflojistik
ürün Rifen ile memedeki ödem,
ateş ve ağrı azaltılmalıdır.
> Ayrıca, genel durumu
destekleyici ürünlerle hayvanın sağaltıma daha hızlı yanıt
vermesi sağlanmalıdır. Hayvanın
hastalıkla mücadele ederken
yorgun düştüğü bu dönemde,
genel durumu destekleyici
İlaç uygulamaları
sağımdan sonra
yapılmalıdır.
Böylece,
uygulanan ilacın
sağımla atılımı
önlenir, belli
bir süre
memede işlev
görmesi sağlanır.
kaliteli mineral ve iz elementler
içeren, karaciğer koruyucu, ağrı
kesici ve ateş düşürücü ve solunum
ve dolaşımı destekleyici maddelerle
donatılmış Novacoc gibi ilaçlar kullanılmalıdır. Bu sayede hayvan kısa
sürede tedaviye cevap verecektir.
> Bunun yanı sıra mastitis tedavisinde meme ödemini giderip, tahrip
olmuş meme dokusunun kısa sürede
onarılmasını sağlayan, rezorbsiyon
ve epitelizasyonda etkili, somatik
hücre sayısını anlamlı düzeyde
azaltan ve sütte kalıntı bırakmadığı
için de tedavi süresince süt israfına
neden olmayan Theranekron D6 gibi
çoklu etkiye sahip modern ürünler
kullanılmalıdır. Theranekron D6 sayesinde memedeki zarar görmüş dokular yenilenecek, bütün bu faydalar da
hesaba katıldığında süt işletmesinin
Theranekron D6 kullanımı ile elde
edeceği karlılık ve kazanımlar çok
daha anlamlı olacaktır.
> Unutulmamalıdır ki mastitis
kombine tedavi isteyen bir hastalıktır.
Tedavide seçilen ürünlerin kaliteli,
birbiriyle uyumlu, sütte en az kalıntı
bırakan ve hastalığın her yönüne
etkili ve tedavide başarılı ilaçlar olması
gerekmektedir. Aksi takdirde zaman
ve masraf kaybı kaçınılmaz olacaktır.
Sağlıklı bir toplum için kaliteli çiğ süt
üretiminin giderek önem kazandığı
bu dönemde, bireysel olarak alınan
önlemler bile geleceğimiz için büyük
önem arz etmektedir.
KAYNAK: Vet Hekim Der Derg 85 (1): 1-8, 2014
KONU ToplAnTI
Sosyal projelere olan bağlılık, tüm çalışanlarını önemseme, saygı, eşit fırsatlar, kariyer ve aile
yaşamı arasındaki denge, Boehringer Ingelheim ailesinin ortak işbirliğinin dengesini oluşturuyor.
YARATICILIKLA
gelen değerler
Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı’nın kuru dönem yönetimini
ele alan ve yeni ürünleri Ubrostar® ve Bovikalc®’ın tanıtımını
yaptığı “Yenilikçi Kuru Dönem Çözümleri” konseptli lansman
toplantısı Nevşehir’in Kapadokya ilçesinde gerçekleştirildi.
B
oehringer Ingelheim
Hayvan Sağlığı
tarafından 13 Haziran
tarihinde Türkiye’nin
farklı bölgelerinden
yaklaşık 130 kişinin katılımıyla
gerçekleşen “Yenilikçi Kuru
Dönem Çözümleri” konseptli
İNFOVET 50-51
toplantı, Boehringer Ingelheim
Türkiye Hayvan Sağlığı Direktörü
Dr. Mehmet Türker’in açılış
konuşmasıyla başladı. Dr.
Mehmet Türker meslektaşlarına,
hocalarına ve sektör basın
mensuplarına ithafen yaptığı
konuşmasında, “Sözlerime
Boehringer Ingelheim’ın global
vizyonu olan bir söylemle
başlamak istiyorum: ‘Yaratıcılıkla
gelen değerler’. Aslında
size tanıtımını yapacağımız
ürünler de bu global vizyon
doğrultusunda geliştirdiğimiz ve
sunacağımız ürünler. Amacımız
hekimlere sadece yaratıcı
çözümler sunmak değil, aynı
zamanda hekimlik mesleğine
değerler katabilmektir. Bugün
tanıtacağımız Ubrostar® ve
Bovikalc® ürünlerimiz de aslında
bu amaca hizmet etmek için
üretilmiş ürünlerimizdir.
Boehringer Ingelheim Türkiye Hayvan
Sağlığı Direktörü Dr. MeHMeT Türker
bOEhrıNgEr ıNgElhEım’ıN başarısıNda
arkadaşlarımıN payı çOk büyükTür
Son hamlelerinizle birlikte, bizlere Boehringer
Ingelheim’in neler yaptığından bahseder misiniz?
Boehringer Ingelheim
Ortadoğu ve kuzey
Afrika Pazarlama
Sorumlusu
SerkAn erkOvAn
Boehringer Ingelheim
Mastitis ürünleri Global
Pazarlama Sorumlusu
Dr. CAMIlO De MenDOnçA
Türkiye pazarında aşağı yukarı
altıncı senemiz olacak. Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı,
özellikle son 2-3 senede
çok hızlı bir gelişim gösterdi.
Aramıza katılan yeni arkadaşlar
oldu; hem saha hem merkez
kadro sayımız çoğaldı ama aynı
zamanda yenilikçi çözümleri
de berberinde getirecek bazı
ürünleri de bu süreçte sektöre
sunma şansı yakaladık. Özellikle, son 2-3 senede hem ürün
skalamızda hem de eleman
sayımızda ciddi artış oldu. Tabi
bunun getirdiği bir dinamizm
var ama burada üzerinde durulması gereken en önemli nokta,
merkez ve saha olarak bütün
kadronun iyi bir uyum içinde
olması. Eğer bir başarıdan söz
edilecekse, arkadaşlarımın çok
büyük katkısı var.
Altı yıllık süreçte büyüme
hızınızı nasıl görüyorsunuz?
Bizim hedeflerimiz mevcut durumumuzdan çok daha büyük
ve çok daha agresif. Ancak
hem yasal düzenlemeler, hem
de Boehringer Ingelheim’in büyük bir firma olmasından dolayı
kendi içimizdeki bürokrasi, yeni
ürünleri istediğimiz hızla ve
sıklıkla sahaya vermemizi biraz
geciktiriyor. Belki de Türkiye’nin
en hızlı büyüyen hayvan sağlığı firmalarından biriyiz ama
bu sürecin biraz yoğun olması
istediğimiz hızla sahaya girememize engel oluyor. Çok hızlı
büyümenin elbette riskleri var
ancak şu ana kadarki süreci
iyi bir şekilde yönettiğimizi
düşünüyorum. Dediğim gibi,
burada hakikaten en büyük işi,
ürün müdürlerinden tutun da
satış müdürlerine ve sahadaki
bölge arkadaşlarımıza kadar
herkes üstleniyor.
Hayvan sağlığı sektöründe
ses getirecek müjdeler vermeye devam edecek misiniz?
Kesinlikle. Sunumda da bahsettiğim gibi, bizim amacımız
sadece yenilikçi çözümler
getirmek değil, aynı zamanda
hekimliğe de bir değer katabilmek. Önümüzdeki senelerde, hakikaten çok yenilikçi
ürünleri sektöre dahil edeceğiz. Özellikle, Türkiye’nin çok
yakından tanımadığı bir takım
teknolojilerle sektöre girmeyi
planlıyoruz. Buna yönelik Ar-Ge
departmanından bize gelen
ürünler var. Sanırım önümüzdeki birkaç yıl içerisinde bu
gelişmelere şahit olacağız.
TOPLANTI BoEHrInGEr InGElHEIM HAYvAn SAğlIğI “YEniliKÇi KUrU DÖnEM ÇÖzüMlEri”
Boehringer Ingelheim Global Teknik Müdürü Dr. DAnIel ZASPel
bOVıkalC® hEkİmlEr İçİN
güçlü bİr sİlah OlaCak
Hekimlerimize ilk defa
sürüler için önleyici bir araç
veriyoruz. Bu sayede hastalık
oranları düşecek, ekonomik
kazanımlar yükselecek ve işletmeciler hekimlere yüksek
bir memnuniyetle gelecek.
Bovikalc®, ilk olarak 1989
yılında iskandinav ülkelerinde piyasaya sürüldü. ondan
sonra farklı ülkelerde lanse
edildi. Önce Almanca konuşulan ülkelerde (Almanya,
Avusturya, isviçre), daha
sonra Fransa, ispanya, italya
ve Britinya’da, yakın geçmişte de polonya’da lanse edildi.
Türkiye, Avrupa kıtasında
ürünün en son çıktığı ülke.
Sütçü ve besici hayvanların
İNFOVET 52-53
her ikisinde de kullanılabilmesi büyük bir avantaj.
Özellikle besi hayvanlarında daha az süt humması
olduğu görülüyor ancak süt
humması emaresi görülen
sürüler var ise mutlaka bu
ürün kullanılabilir ve önleme
açısından da faydalı olabilir.
Süt işletmelerinde her iki
inekten birinde subklinik hipokalsemi riski var. Bu sorunun
çiftliklerde ilk beş problem arasında olduğunu söyleyebiliriz.
Türk veteriner hekimlerinin
toplantıya katılımı ise beni
çok mutlu etti. onlara yenilikçi bir çözüm sunuyor ve
yardımcı oluyor olduğumuzu
görmek güzeldi.
Günümüzde koruyucu hekimlik
çok önemli ve Boehringer
Ingelheim da koruyucu hekimliğe
son derece önem veren bir
firma. Bugün size tanıtacağımız
ürünler de, yine koruyucu
hekimliğe hizmet eden ve
global vizyonumuzla doğrudan
örtüşecek olan çözümler.
Boehringer Ingelheim, her yıl
cirosunun % 15’ini araştırma ve
geliştirmeye ayıran bir şirket ve
buradaki temel hedefimiz yine
hekimlerimizin yenilikçi ve aynı
zamanda değer katabileceği
çözümler sunabilmek. Amacımız
sadece hayvan sağlığı değil, aynı
zamanda toplum sağlığını da
koruyabilmek ve sağlıklı gıdaların
üretilip topluma sunulabilmesine
katkıda bulunabilmektir.“
Uzman konuşmacılardan
önemli bilgiler
Dr. Mehmet Türker’in
Boehringer Ingelheim’ın
Türkiye’deki hedeflerinden
bahsettiği konuşmasından
Boehringer
Ingelheim,
dünya genelinde
145 iştiraki
ve 44 binden
fazla çalışanı
ile çözümler
üretmeye devam
etmektedir.
Boehringer Ingelheim Mastitis ürünleri Global Pazarlama Sorumlusu
Dr. CAMIlO De MenDOnçA
ÖNCElİklE, yETİşTİrİCİlErlE
İlETİşİmİ İyİlEşTİrmEk gErEkİyOr
sonra Mastitis ürünleri Global
pazarlama sorumlusu Camilo
de Mendonça, Boehringer
Ingelheim’ın kuru dönem
yönetimi yaklaşımlarından
ve yeni yapılan kuru dönem
çalışmasından bahsetti. Dr.
Camilo de Mendonça’nın ikinci
sunumunda kuru dönem
mastitise yönelik Boehringer
Ingelheim ürünü Ubrostar® ve
3 fazlı kuru dönem tedavisi
yaklaşımı veteriner hekimler
tarafından büyük ilgi gördü.
Boehringer Ingelheim Türkiye
Teknik Müdürü Dr. Mahmut
insel, “Sürünüzdeki Gizli Tehdit:
Subklinik Hipokalsemi” adlı
sunumuyla öğleden sonraki
seansın açılışını gerçekleştirdi ve
veteriner hekimlere hipokalsemi
yönetimi ile ilgili faydalı bilgiler
aktardı. Daha sonra Boehringer
Ingelheim Global Teknik Müdürü
Dr. Daniel zaspel, yeni doğum
yapan süt ineklerindeki kan
kalsiyum seviyesine hızlı ve etkin
destek olan benzersiz bir bolus
Avrupa’daki çiftliklerin kuru
dönem tedavisi ile Türkiye’deki yönetim aynı seviyede.
Bence buradaki asıl sorun
iletişim. Çünkü kuru dönem
ile ilgili veteriner hekimler
sorunun farkında. Tedavideki
handikaplar aslında teknik
bilgi eksikliğinden kaynaklanmıyor, sadece yetiştiricilerle iletişim becerilerinde bir
eksiklik olduğunu gösteriyor.
Kuru dönem tedavisinde
genel yönetim açısından
yapılması gerekenler mevcut.
Öncelikle hijyen ve beslenme
kurallarına uyulmalıdır. Hayvanların vücutlarının iyi bir
şekilde korunması gerekiyor.
Çünkü baktığınız zaman bazı
yetiştiriciler bu dönemde
bakımı azaltıyorlar. Son olarak
da kuru dönem tedavisinin
yakından takip edilmesi
gerekiyor. Kuru dönem sürecinin, verimliliği maksimum
şekilde etkilediğini aklımızda
tutmalıyız. Çünkü iyi bir kuru
dönem yönetimi sağlayabiliyorsanız, protokolünüz
iyiyse, laktasyon dönemine
de olumlu bir etki yaratmış
oluyorsunuz. Bununla birlikte
somatik hücre sayısını ve
takip edecek bir sonraki
laktasyon dönemindeki yeni
enfeksiyonların sayısını
azaltarak, süt verimini artırıp,
sürüden ayırma oranlarını
azaltabiliyorsunuz.
TOPLANTI BoEHrInGEr InGElHEIM HAYvAn SAğlIğI “YEniliKÇi KUrU DÖnEM ÇÖzüMlEri”
uygulaması olan Bovikalc® oral
kalsiyum takviyesi hakkındaki
sunumunu gerçekleştirdi. Soru
& cevap oturumundan sonra
toplantı sona erdi.
Toplantı organizasyonunu
gerçekleştiren Boehringer
Ingelheim ortadoğu ve Kuzey
Afrika pazarlama Sorumlusu
Serkan Erkovan toplantı hakkında
şunları söyledi: “Hekimlerden
aldığımız geri bildirimlere
göre hayvan sağlığındaki
en keyifli toplantılardan
birini gerçekleştirmiş
olduk. Yurtdışından gelen
konuşmacılarımızın sunum
kalitesi ve hekimlerimizin
hizmetine sunduğumuz yeni
ürünlerle oldukça verimli iki gün
geçirdiğimizi düşünüyorum.
Boehringer Ingelheim olarak, hem
Türkiye’de hem de bölge genelinde
büyümeye devam edeceğiz.
Türkiye’nin farklı bölgelerinden
gelip toplantımızı onurlandıran
ve renklendiren tüm veteriner
Çevre koruması ve
sürdürülebilirliği
Boehringer
Ingelheim’in
girişimlerinde
her zaman ana
odak noktası
olmuştur.
hİpOkalsEmİ kONUsUNda ayrıNTılar EdİNmE FırsaTı bUldUk
VET. hEkİm İbrahİm karakaş, izMir
Kuru dönem tedavisinde en büyük eksikliğimiz klasik tedavi yapmamız. literatür takibi hiçbir zaman tek
başına yeterli olmuyor. Hekimler etken tespitinden ziyade deneme yanılma yöntemi ile antibiyotik kullanıyor.
Örneğin, ben 21 yıllık hekimim ama kuru dönemde en çok hangi etkenlerin hastalık yaptığı konusunda çok
da net bir bilgim yoktu. Bununla birlikte toplantıda, sahada sıklıkla karşımıza çıkan subklinik hipokalsemi
vakalarında kalsiyumu daha farklı şekillerde de kullanabileceğimi öğrendim; daha bilinçli tedaviler yapacağım
kanısındayım. Yaklaşık 10 yıldır hiçbir firmanın yemeğine katılamıyordum, toplantı hakikaten çok yararlı oldu.
TaNıTılaN ürüNlEr sahada yardımCımıZ OlaCak
VET. hEkİm UFUk sayıN, izMir
İNFOVET 54-55
Öncelikle toplantıda zaman yönetimi çok başarılıydı; Sadece sunumlar değil, toplantı dahilindeki her şey saatinde başladı ve bitti. Tanırımı yapılan ürün çok yararlı bir ürün. Süt işletmesi olduğumuz düşünülürse, bizim
için ürünün, uygulamanın üçüncü gününde kolostrumla beraber memeden arınıyor olması en büyük avantajı.
Bazen benzer ürünler sütten atılma konusunda başımıza iş açabiliyor ve hatta bazı durumlarda tanktaki
bütün sütün imhasını gerektirebiliyor. o nedenle deneyeceğiz ve göreceğiz. Eğer gerçekten üçüncü günde
arınma söz konusuysa çok güzel bir ürün.
TOPLANTI BoEHrInGEr InGElHEIM HAYvAn SAğlIğI “YEniliKÇi KUrU DÖnEM ÇÖzüMlEri”
hekimlerimize hem kendi
adıma hem de şirketimiz adına
teşekkür ederim.”
Boehringer Ingelheim
yetkilileri ve çalışanları
bir arada
Boehringer
Ingelheim Türkiye
Teknik Müdürü
MAHMUT İnSel
Boehringer Ingelheim, sadece hayvan sağlığına değil,
aynı zamanda toplum sağlığını da koruyabilmek ve
sağlıklı gıdaların üretilip topluma sunulabilmesine
katkıda bulunabilmeyi amaçlamaktadır.
Boehringer Ingelheim Hakkında
Dünyanın önde gelen 20 ilaç
şirketinden biridir. Genel merkezi
Almanya’nın Ingelheim kentinde
bulunan şirket, dünya genelinde
145 iştiraki ve 44.000’den fazla
çalışanı ile faaliyet göstermektedir.
Aile şirketi olarak kurulduğu 1885
yılından bu yana kendini insan ve
hayvan ilaçları için yüksek tedavi
değeri olan yepyeni ürünlerin
araştırma, geliştirme, üretim ve
pazarlamasına adamıştır. Sosyal
sorumluluk konusunda üzerine
düşen görevi yerine getirmek
Boehringer Ingelheim kültürünün
önemli bir parçasıdır. Sosyal
projelere olan bağlılık ve tüm
çalışanlarını önemseme, saygı,
eşit fırsatlar, kariyer ve aile yaşamı
arasındaki denge ortak işbirliğinin
temelini oluşturmaktadır. Çevre
koruması ve sürdürülebilirliği
Boehringer Ingelheim’in
girişimlerinde her zaman ana odak
noktası olmuştur. 2011 yılında
Boehringer Ingelheim, net satışı
olan 13.2 milyar €’nun yaklaşık %
23.5’ini en büyük iş segmenti olan
reçeteli ürünler alanında Ar-Ge
faaliyetlerine ayırmıştır.
Hayvan ilaçları için
Avrupa’da yeni merkez
Boehringer Ingelheim; Hannover
(Almanya)’da yenilikçi hayvan
TaNıTılaN ürüNlErİN sahada yardımCımıZ OlaCağıNa İNaNıyOrUm
VET. hEkİm TalaT aydıN, MUğlA
Tanıtılan ürünler de çok farklıydı. Örneğin subklinik hipokalsemiyi sadece kalsiyum değerleri değil farklı birçok
hastalık tetikler, o nedenle önemli bir konu benim için. Bu tür vakalarda kalsiyumu enjektabl olarak kullanıyordum çünkü preparatların oral olarak içirilmesi zordu. BI’nın preparatlarının tablet ve bolus olmasını o nedenle
başarılı buldum. Kuru dönem konusunda ise, bu dönemde hayvanları 60 gün boyunca koruyabilmek çok
önemli. Şu andaki mevcut ürünlerle aşağı yukarı dört haftalık bir koruma söz konusu. Fakat firmanın ürettiği
8 haftalık koruma sağlayan ürünlerle, biz hekimlerin korumada ciddi başarılar yakalayacağımızı düşünüyorum.
EkİbİN dİNamİZmİ TOplaNTı başarısıNa yaNsıdı
VET. hEkİm yüCEl dOygUN, AYDIn
İNFOVET 56-57
Boehringer Ingelheim’ın kadrosu çok genç ve dinamik bir kadro. Toplantının zaman yönetimine de bu dinamizm yansıdı. ürünler açısından baktığımda ise, hakikaten ciddi başarı yakalayacağımız ürünler. Her gün yeni
şeyler çıkıyor ve bizim de kendimizi yenilememiz gerekiyor. Bugün bilgilerimizi tazeledik ve yeni ürünlerle
neler yapabileceğimizi öğrendik. Örneğin oral yolla kullanılabilen bir preparat daha önceden yoktu. Ben de
herkes gibi, doğum sonrası standart olarak enjektabl kalsiyum, A ve D vitaminleri kullanıyordum. Elbette böyle
bir ürünle işimiz daha da kolaylaşacak. Bu açıdan güzel ve verimli bir toplantıydı; çok memnun kaldım.
TOPLANTI BoEHrInGEr InGElHEIM HAYvAn SAğlIğI “YEniliKÇi KUrU DÖnEM ÇÖzüMlEri”
sağlığı aşıları geliştirilmesi
amacıyla kurulan yeni Ar-Ge
merkeziyle Avrupa’da özel
olarak hayvan sağlığı üzerinde
çalışan bir araştırma merkezine
kavuşmuştur. Bu yeni tesiste
gıda üretiminde kullanılan hayvan
sağlığına yönelik yenilikçi aşılar
üzerine araştırma ve geliştirme
çalışmaları yürütülmektedir.
Missouri, St. Joseph (ABD) ve
Guadalajara (Meksika)’da yer
alan global araştırma merkezleri
ve kısa bir süre önce Şanghay
(Çin)’de faaliyete geçen Asya
Hayvan Araştırma ve Geliştirme
Merkezi ile birlikte Boehringer
Ingelheim hayvan sağlığı ilaçları
için benzersiz bir araştırma ağına
sahip olmuştur.
Firma ile ilgili ayrıntılı bilgi
için www.boehringer-ingelheim.
com veya www.boehringeringelheim.com.tr internet siteleri
ziyaret edilebilir.
Sunumların yanı
sıra, kapadokya’da
yapılan gezi
de oldukça ilgi
çekiciydi.
Her yıl cirosunun % 15’ini araştırma ve geliştirmeye ayıran Boehringer
Ingelheim’in buradaki temel hedefi, veteriner hekimlere yenilikçi ve aynı
zamanda onlara değer katabilecek çözümler sunabilmektir.
İyİ bİr kUrU dÖNEm yÖNETİmİ VErİmİN aNahTarıdır
VET. hEkİm ErOl çOmak, izMir
Doğumdan sonra, kuru dönemde kullanılan ürünlerin etken maddelerinin hızlı bir şekilde vücuttan atılabilir
olmasıyla ve benzer etken maddelerin haricinde penisilin grubu etken maddelerin bulunmasıyla iyi bir kuru
dönem yönetimi yapılacağını düşünüyorum. Hekimlik açısından da, hayvan beslemesi ve gelişimi açısından da iyi bir kuru dönem, bir sonraki hayvanın verimini de iyi yönde etkileyeceği için kuru dönemin önemli
olduğuna inanıyorum. Bu nedenle, Boehringer Ingelheim’in yenilikçi ürünlerinin mesleğimize artı katkı
sağlayacağını düşünüyorum.
bOEhrıNgEr ıNgElhEım aİlEsİNİN prOFİlakTİk hEkİmlİğE kaTkısı büyük
VET. hEkİm FaTİh ÖZgür, AnTAlYA
Toplantıda en çok dikkat çeken şey kuru dönem yönetimiydi. Tabi hipokalsemiden de son dönemlerde
çokça bahsedilmeye başlandı ama burada kuru dönem tedavisinde özellikle üçlü kombinasyonunun ne
kadar önemli olduğunu görmüş olduk. Bu benim için güzel bir yenilikti. zaten Boehringer Ingelheim Ailesi’nin
proflaktik hekimliğe yönelik preparatlar sunması bizi oldukça sevindiriyor. Genelde koruyucu hekimliği ön
planda tutuyorlar, tanıtılan preparat koruyucu hekimlik için çok yararlı. Klinik mastitis vakalarında kuru dönem
yönetimi çok önemli. Toplantının büyük bir açığı kapatacağını düşünüyorum.
sahaya yÖNElİk çalışmaları Takdİr EdİyOrUZ
VET. hEkİm hüsEyİN dayı, KonYA
İNFOVET 58-59
Çok farklı ve güzel bir organizasyondu. Biz Konya’da, yıllık ciromuzun % 50’sinden fazlasını korumaya
ayırmış bir kliniğiz. Benim dışımda altı hekim arkadaşımla birlikte yoğun olarak çalışıyoruz ve bu konuda da
Boehringer Ingelheim’in çalışmalarını takdir ediyoruz. Gerçekten muhteşem organizasyonları var ve tüm yeni
ürünleri sahaya yönelik. Örneğin, sahada güzel ve pratik bir uygulama olarak sunulan Bovikalc® iyi bir ürün ve
ses getireceğine inanıyorum. Bizim için mücadelede etkili bir silah olacak. Dediğim gibi, kesinlikle çok verimli
bir toplantıydı. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
ısı
stresi
Yaz aylarında ısı stresi
tekrar gündeme geldi.
Azalan yem alımı,
kabuk kalitesinde
kötüleşmeler ve artan
ölümler, broylerlerde
ve yumurtacı sürülerde
stresin bir sonucu
olarak karşımıza
çıkmakta; ancak
çiftliğin yapısı,
havalandırma,
stoklama yoğunluğu,
altıkların durumu ve
personelin stres ile
mücadele edişinin bu
dönemin sorunsuz
atlatılmasına yardımcı
olacağı unutulmamalı.
İNFOVET 60-61
y
az aylarının yaklaşması
ile ısı stresi tekrar gündeme gelmiştir. Azalan
yem alımı, beklenenden
daha düşük vücut ağırlık
artışı, yumurta üretiminde, yumurta kabuğunun
kalitesinde azalma ve artan ölümler, broylerlerde
ve yumurtacı sürülerde görülen ısı stresinin
istenmeyen etkileridir. Sıcak iklim şartları,
yumurtacı tavuklarda üretim kaybına neden
olabilir. Bu olumsuz şartları yönetebilmek için
gerekli önlemler alınmalıdır ancak bu, kanatlının fizyolojisinin iyi bir şekilde anlaşılması
ile mümkündür. 41 °C’den itibaren ölüm riski
ortaya çıkmaktadır ve acil önlemler alınmalıdır. 47°C’lik bir sıcaklık ise kanatlılar için
ölümcül bir sıcaklıktır. Artan sıcaklık, tavukların daha az yem, daha fazla su tüketmesine
neden olacaktır. Yaz aylarında, 30 °C üzerinde, sıcaklıkta her 1 °C’lik artışa karşılık yem
tüketimi % 4-5 oranında azalmaktadır, bu
da vücut ağırlığında ve yumurta üretiminde
azalma ile sonuçlanmaktadır. Su tüketimi ise
yem tüketimi oranları ile karşılaştırılarak bir örnekle açıklanabilir: 15 °C’de su:yem alım oranı
1.82:1’dir. Ancak sıcaklık 30-35 °C’ye çıktığında
su:yem oranı 4.9:1 olur ki bu durum sıcak iklimlerde açık kümeslerde sıklıkla karşımıza çıkar.
Genç yaştan itibaren yüksek sıcaklıklarda
IsI stresinin
Belirtileri
> Zor ve/veya hızlı
soluk alma
> Gaga, ibik ve
sakalı suya
daldırma eğilimi
> Altık üzerine
yayılma, tüyleri
kabartma ve hava
akımına doğru
yönelme hareketi
> Kanatların
düşük ve yarı açık
pozisyonda olması
> Su içme isteğinde
artış ancak yeme
isteğinde azalma
> Şiddetli vakalarda
solunumda güçlük
> Solunum
alkalozisinden
kaynaklanan
konvülzüyonlar
yaşanması ve ölüm
Yaz aylarında, 30 °C üzerinde,
sıcaklıkta her 1 °C’lik artışa ka
yem tüketimi % 4-5 oranında
rşılık
azalmakta, bu da vücut ağırlığ
ınd
a ve
yumurta üretiminde azalma
ile sonuçlanmaktadır.
Kanatlılarda ter bezleri olmadığı
için, ağızlarını açık tutup hızlı
solunum yapmaları serinlemeleri
için tek yöntemdir.
yetiştirilen tavuklar duruma adapte olabilir ve iyi bir üretim seviyesine ulaşabilirler. Bu tavuklarda tipik olarak daha sarkık sakal ve daha
büyük ibikler görülür.
IsI stresine KArŞI AlInABileCeK PrAtiK ÖnleMler
stoklama yoğunluğu: Isı kaybı, genellikle, kanatlıların vücut ısısı
arasındaki farklılıklara ve ortamın ısısına bağlıdır. Eğer stoklama yoğunluğu fazla ise, kanatlılar arasındaki radyan ısı birikir ve kademeli
olarak artmaya başlar. Bu nedenle kanatlılar ısı kaybedemez.
Hayvanlara yapılan işlemler: Günün daha sıcak saatlerinde hayvanları strese sokabilecek diğer stres kaynaklarından sakınılmalıdır.
Aşılama, gaga kesme, transfer veya benzeri işlemler günün en serin
saatlerinde yapılmalıdır.
suyun sıcaklığı: Kanatlılar soğuk su içerek vücut ısılarını düşürebilirler. Yapılan bir araştırmaya göre, soğuk su içen kanatlılar, ılık
su içen kanatlılarla kıyaslandığında, her gün 12 gr daha fazla yem
tüketir ve bu sayede yumurta ağırlığında ve veriminde artış sağlar.
Bu nedenle hayvanlara her zaman kaliteli, soğuk su verilmelidir. Bu
da su tanklarının uygun bir şekilde izolasyonunu gerektirir. Tanklar
açık renk olmalı, gölgede kalmalı ve kapasitesinin % 80’i dolmalıdır.
Boruların izolasyonu sağlanmalı ya da yerin 1-2 m altında olmalıdır.
Suyun asit baz dengesinin, NH4Cl, HCl veya KCl ilave edilerek değiştirilmesi tavsiye edilir. % 5’lik KCl ilavesinin su alımında belirgin artma
sağladığı gösterilmiştir.
Besleme zamanı: Kanatlıları günün en doğru zamanında beslemek, ısı stresi ile baş etmelerinde yardımcı olmak için oldukça önemlidir. Sabahın erken saatleri, sindirimin en yüksek olduğu saatlerdir.
Akşama saatlerine doğru hayvanların vücut ısılarında belirgin bir
artış görülebilir ve bu durum şiddetli vakalarda hayvanın ölümüne
neden olabilir. Isının yüksek olmasının beklendiği saatlerden 8 saat
önce hayvanların önünden yemi çekmek gereksiz ısı artışını önlemek
için iyi bir uygulamadır. Günlük yem miktarının üçte biri sabah, üçte
ikisi de akşama doğru verilmelidir. Ayrıca, gece ve sabahın erken saatlerinde, yumurta kabuğu oluşumu sırasında sindirim sisteminde
kalsiyumun bulunması da bir avantajdır. Bu, kabuk kalitesini arttıracak ve hayvanların, kemikteki kalsiyumu tüketmelerini önleyecektir.
Yem stimülasyonu: Yem alımını stimüle etmek için bazı basit stratejiler vardır: Yemlikler, iştahı arttırmak için ve yemin ince partiküllerinin (premiksler, vitaminler) tüketilmesini garanti altına almak için,
günde en az bir kez boş bırakılmalıdır. Yem çok ince olmamalıdır. Tozlu yemi önlemek için yağ kullanılabilir.
İNFOVET 62-63
YAğ: Diyete yağ eklenmesinin, sıcak iklimlerde faydalı olduğu ve
ılıman iklimden daha iyi etki gösterdiği kanıtlanmıştır. Örneğin, yem
alımı 10-18 °C’de % 4.5 iken, rasyona yağ ilavesi yapıldıktan sonra
çevre ısısı 31 °C iken bile yem tüketimi % 17.2 oranında artış gösterir. Yağların sindirimi, karbonhidratların ve proteinlerin sindirimine
kıyasla daha az ısı açığa çıkmasına neden olur. Yağ, yemdeki ince
partikülleri bağlar ve yem alımını stimüle eder. Ayrıca, yemdeki
enerji oranını arttırır, ki bu da daha sıcak zamanlarda daha az yem
alımına bağlı olarak az enerji ihtiyacını dengelemek için çok önemlidir. Yağın, aynı zamanda, yemin gastrointestinal sistemden daha
yavaş geçmesini sağladığı ve bu sayede yemden yararlanmayı arttırdığı da gösterilmiştir. Rasyona % 5 oranına kadar yağ eklenebilir.
Yağın diğer bir avantajı da, yumurta üretimini ve ağırlığını arttıran
linoleik asite sahip olmasıdır.
Hayvanlar ısı stresi altındayken
, iştahı arttırmak ve yemin inc
partiküllerinin (premiksler, vit
e
aminler) tüketilmesini garanti
altına
almak için yemlikler günde en
az bir kez boş bırakılmalıdır.
Araştırmalar, C vitamini
ilavesinin yumurta ağırlığını,
kabuk kalınlığını ve yumurta
üretimini önemli ölçüde
artırdığını göstermiştir.
Beslenme: Isının 27 °C’ye kadar yükselmesi ile enerji ihtiyacı da
azalacaktır, daha yüksek ısılarda ise, hayvan vücut ısısını düşürmek
amacıyla nefes almak için ilave enerji harcayacağı için enerji ihtiyacı
tekrar artmaya başlayacaktır.
Protein: Isı stresini azaltmak ve yumurta üretimi devam ettirmek
için diyette protein miktarının azaltılması veya artırılması ile ilgili yapılan çalışmalar farklı sonuçlar vermiştir. Ancak iyi bir beslenme için
ortak karar, esansiyel amino asitlerin günlük gereken miktarda alınmasını sağlarken, mevcut ham madde kısıtlaması dahilinde toplam
sindirilebilir protein alımını azaltmaktır.
elektrolitler: Normal şartlar altında kan pH’sı akciğer ve böbrekler tarafından çeşitli tampon sistemleri sayesinde kontrol edilir ve
bu tampon sistemler pH’daki ani değişimleri önler. Isı stresi yaşayan broylerlerde solunum oranı arttıkça kandaki karbondioksit oranı
azalır ve sonuç olarak solunum alkalozu (kan pH’sında artış) oluşur.
Bunun dışında ısı stresi vücuttaki potasyum ve diğer minerallerin de
azalmasına neden olup vücuttaki hassas elektrolit dengesini bozar.
Aynı zamanda karbondioksit kaybı ile hayvanın su alımı da azalır.
Suya veya yeme elektrolit ilave edilmesiyle, hayvanlarda su alımı artar. Bu durum vücut ısısını korumaya yardımcı olur. Suyun her tonu
için 4-10 kg sodyum bikarbonat eklenmesi bu olumsuz etkiyi önleyerek kanın doğal tamponlama mekanizmasını düzenler.
Mineraller: Sıcak havalarda, mineral atılımı genellikle artar. Bu nedenle yem formülünde mineral miktarının artırılması tavsiye edilir.
Yemdeki değişikliklerden yeterince hızlı cevap alınamaması nedeniyle takviyelerin içme suyu yoluyla yapılması tavsiye edilir. Yumurtacı tavukların kalsiyum ihtiyacını karşılamak için de istiridye kabuğu
veya kireç taşı parçaları verilebilir.
İNFOVET 64-65
VitAMinler: kanatlıların diyetlerinde, tartışılmaz çok önemli bileşenlerdir. Şu akılda tutulmalıdır ki; formüle edilmiş bir rasyon kullanılmadıkça eksiklikler ortaya çıkacak ve kanatlıları negatif yönde
etkileyecektir. C vitamininin, hayvanların ısı stresi ile mücadelesini
desteklediği düşünülmektedir ancak henüz tam olarak anlaşılmamıştır. Bazı kanatlılar ısı stresindeyken, şiddetli vitamin kaybını telafi etmek için yeterli askorbik asit sentezleyemeyebilir. 1960 yılların
başında yapılan çalışmalar, C vitamini ilavesinin yumurta ağırlığını,
kabuk kalınlığını ve yumurta üretimini arttırdığını göstermiştir. Takip
eden araştırmalarda ise yemin formülüne askorbik asit ilavesinin
yem alımını ve yemden yararlanmayı artırdığını göstermiştir. Optimal etki ise 250-400 mg askorbik asit/kg ilavesi ile görülmüştür.
Yüksek sıcaklıklarda yem alımı azaldığı için, yeterli vitamin kaynağı
her zaman bulundurulmalıdır.
Her bir ton için, suya 4-10 kg
sodyum bikarbonat eklenme
si ısı
stresine bağlı solunum alkalo
zu oluşma riskini azaltır, kanın
doğal
tamponlama mekanizmasını
düzenler.
Yumurtacı tavukların kalsiyum
ihtiyacını karşılayabilmek için
istiridye kabuğu veya kireç taşı
parçaları verilebilir.
Betain takviyesi: Betain esansiyel bir besin maddesi değildir ancak
stres durumlarında faydalı olduğu gözlenmiştir. Malezya Putra Üniversitesi-Finnfeeds International işbirliği ile yapılan bir çalışmada, kontrol
diyeti alan broylerler ile besinsel diyete 100 gr/kg betain veya suya 500
g/l betain ilavesi yapılan diyeti alan broylerler kıyaslanmıştır. Bu broylerler her gün 4 saat, 34 °C sıcaklığa ve 35. günde ise % 75 bağıl neme
maruz bırakılmışlardır. 36-41. günlerde, sıcaklık 36 ºC’ye çıkarılmış ve
yine her gün 4 saat bu sıcaklığa maruz bırakılmışlardır. Betain ilave
edilmiş olan yemi veya suyu alan kanatlılar ile kontrol grubu kıyaslandığında, kontrol grubundaki kanatlıların su tüketiminin daha az olduğu;
mortalitenin de, betain ilave edilen yemi tüketen kanatlılarda % 22.4,
betain ilave edilen suyu tüketen kanatlılarda ise % 16.3 oranında azaldığı tespit edilmiştir. Betain ilavesi, kontrol grubu ile kıyaslandığında
rektal ısıyı düşürüp heterofil/lenfosit oranını da azaltmıştır.
YAZIn YUMUrtA KAlitesini KOrUMAK
Isı stresi altındaki hayvanların yem ve su tüketimlerindeki azalmaların yanı sıra, yumurtacı tavukların verim düzeylerinde azalmalar ve
İNFOVET 66-67
YeM Yeniden fOrMüle edilMelidir:
Yumurtacı tavuklarda sıcak stresi, besin alımı ve yumurta kalitesinde azalmaya
neden olur. Sıcak yaz ayları boyunca havalandırma sistemine gösterilen özen oldukça önemlidir. Diğer seçenekler sıcaklık stresini
minimize etmek için yem maddelerini yeniden formüle etmek, yemin ve ışıklandırmanın zamanını ayarlamak, diyetteki kalsiyum ve
fosfor düzeyine dikkat etmektir. Bir yumurtacı tavuğun optimum
büyüklükte ve kaliteli kabuğa sahip yumurtalar üretmesi için uygun miktarlarda enerji, protein ve kalsiyum almaları gerektiği iyice
kavranmalıdır. Yanı sıra aşırı sıcak yaz dönemleri süresince küçük
ve zayıf kabuklu yumurta elde edilebileceği de bilinmelidir. Yüksek
çevre sıcaklığı tavuklarda iştahı azaltır. Belirli sınırlar içerisinde düşen yem tüketim oranlarında yeterli kalsiyum ve proteini sağlamak
için yem mümkün olduğunca yeniden formüle edilmelidir. Bununla
birlikte eğer tavukların kümesinde normalin üzerinde sıcak bir hava
hakimse, yeterli yumurta büyüklüğü veya düşük yem tüketimi ile
karşı karşıya kalındığında, yeterli kabuk kalitesinde yumurta üretimi
için yemi yeniden formüle etmek mümkün olmayabilir.
yumurta kalitelerinde kötüleşmeler meydana geldiği de unutulmamalıdır. Uygun önlemlerin alınması içinse bu hayvanların fizyolojilerinin iyi anlaşılması gerekmektedir.
Stres, canlı organizmada birçok sistemi etkileyerek bağışıklık sisteminin baskılanmasına ve üretimde, canlı ağırlık kazancında, yem
tüketiminde azalma gibi olumsuz etkilere yol açmaktadır. Stres, hipotalamusun uyarılmasıyla adrenokortikotropik hormonunun kan
dolaşımına karışması ve glukokortikoid hormonlarının salınmasına
neden olur. Bu da tüm hücreler üzerinde RNA’yı etkileyerek, enzim
ve proteinlerin sentezini değiştirebilmektedir. Kanatlı hayvanların
Lisin yetmezliği, vücut ısısının
yükselmesine neden olur. Ra
syona
lisin ilavesi, iştahı artırır, vücu
t ısısını azaltır, optimal bir pe
rformans
için gerekli amin oasitleri sağla
r, enerjiden yararlanmayı arttırı
r.
Yüksek hava sıcaklıklarına maruz
kalan yumurtacı tavuklarda,
vücutta potasyum tutulumunda
azalmalar görülmektedir.
üretim performanslarına etki eden en önemli iklimsel çevre faktörlerinden birisi de sıcaklıktır. Sıcaklık stresi terimi, genellikle hızlı soluma
gibi farklı veya anormal fizyolojik cevapların alındığı, hayvanın sıcak
çevreye karşı gösterdiği reaksiyon olarak tanımlanmaktadır. Yüksek
çevre sıcaklığı yumurta tavukçuluğunu olumsuz yönde etkileyen
faktörlerden biridir. Çevre sıcaklığının yüksek olduğu yaz aylarında
yumurta verimindeki azalmayla birlikte yumurta kabuk kalitesi de
düşmektedir. Çevre sıcaklığının 26,7 °C’yi geçmesi, yumurta ağırlığında azalmaya ve kabuk kalınlığında incelmeye sebep olmaktadır.
Sıcaklık stresine maruz kalan tavuklarda yem tüketimi düşmekte ve
bunun bir sonucu olarak tavuklar optimum performansı sağlayacak
kadar besin maddesi tüketemediğinden yumurta verimi ve yumurta
kabuk kalitesi düşmektedir. Sıcaklık stresinin sebep olduğu verime
ilişkin ekonomik kayıpları, fizyolojik ve metabolik değişimler nedeniyle tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmadığına göre, kümeslerde yapısal ve kümes içi yetiştirme teknikleri ve/veya besleme konusunda alınacak önlemler ile bu ekonomik kayıpları en aza indirmek
mümkün olabilecektir.
YUMUrtACI tAVUKlArIn teMel Besin MAddesi gereKsiniMi
Protein ihtiyacı: Sıcaklık stresi altında bulunan kanatlı hayvanların
yem tüketimleri azaldığı için günlük protein ihtiyaçlarını karşılamak için
rasyondaki protein düzeyinin yükseltilmesi akla gelebilir. Fakat broyler
gibi etçi ırkların rasyonlarında zaten protein düzeyi yüksek olduğundan, rasyonlarındaki amino asitlerin dengelenmesi daha çok önem
taşımaktadır. Yumurtacı tavuklarda ise, örneğin free range ve altlıklı
sistemde yetiştirilen kahverengi yumurtacılar için önerilen ham protein oranı, 100 g bazında düşünüldüğünde; yumurtlamaya başladığı
dönemde yani ilk fazda % 18.7, düşük protein ve amino asit ile iyi bir yumurtlama devamlılığının sağlandığı dengeli fazda % 18.2 ve optimal kabuk kalitesi ve yumurta ağırlığı için 3. fazda % 18 olması önerilmektedir.
Amino asit oranlarına baktığımızda ise faz 1, faz 2 ve faz 3’te sırasıyla önerilen miktarlar şöyledir:
> Metiyonin: % 0.44, % 0.40 ve % 0.38
> Metiyonin ve sistein: % 0.80, % 0.74, % 0.7
> Lisin: % 0.87, % 0.85 ve % 0.80
Özellikle lisin yetmezliği, vücut ısısının yükselmesine neden olacağından sıcak ortamlarda bu özelliğin üzerinde durulmalıdır. Rasyona
lisin ilavesi, iştahı artırır, vücut ısısını azaltır, optimal bir performans
için gerekli aminoasitleri sağlar, enerjiden yararlanmayı arttırır.
Karbonhidrat ihtiyacı: Protein oranlarının yanı sıra karbonhidratlar için yağ kullanımı da yemin ısıyı artırıcı etkisini azaltmakta yararlı
olabilir. Bu aşamada çok iyi kalitede yağ kullanılması gerekir. Ayrıca
yeme yağ ilavesinin yem tüketimi üzerine olumlu etkileri vardır.
İNFOVET 68-69
sU iHtiYACI: Kanatlı hayvanlar günün aydınlık saatlerinde su
tüketirler. Gün içerisinde yeterli miktarda su tüketilemediğinde ilk
önce performans daha sonra sağlık olumsuz etkilenir. Bazı araştırmacılar susuz bırakılan yumurtlamayan tavukların 15 gün, yumurtlayan tavukların ise 8 gün yaşayabildikleri bildirmektedirler. Su ve
yem tüketimi arasındaki yakın ilişkinden dolayı bazı araştırıcılar
yem tüketimini azaltmak için su tüketimini sınırlamışlardır. Ancak
uygulanan sınırlı sulama yumurta verimini ve kalitesini olumsuz etkilememelidir. Araştırmacılar, günde 5 kez 15 dk veya saat başı 15 dk
su tüketildiğinde yumurta veriminin yükselme eğilimi gösterdiğini,
hatta yumurta ağırlığının arttığını saptamışlardır. Benzer şekilde
birçok araştırıcı yumurta tavuklarına uyguladıkları farklı sınırlı sulama programlarının performansı olumsuz etkilemediğini bildirmektedirler. Yem-su ve çevre sıcaklığı-su tüketimi arasındaki etkileşim
iyi bilinmelidir. Yeterli miktarda su tüketilmediğinde önce verim ve
ürün kalitesinde azalma, daha sonra ölümler görülür. Bu faktörlerin etkisiyle daha fazla su tüketildiğinde ise sulu gübre problemiyle
karşılaşılır. Özellikle yaz sıcaklarında sulu gübrenin neden olduğu
olumsuzlukları azaltmak için soğuk su kullanımı veya sınırlı sulamama gibi uygulamalara başvurulabilir.
Bir yumurtacı tavuğun optim
um büyüklükte ve kaliteli kabu
sahip yumurtalar üretmesi için
ğa
uygun miktarlarda enerji, pro
tei
n ve
kalsiyum almaları gerektiği iyic
e kavranmalıdır.
Yazın sulu gübrenin neden olduğu
olumsuzlukları azaltmak için soğuk
su kullanımı veya sınırlı sulamama
gibi uygulamalara başvurulabilir.
Vitamin ihtiyacı: Sıcaklık stresi altında bulunan hayvanların C vitamini yedeklerinin ve sentezlenen miktarın azalması durumu söz
konusudur. Kanatlılar sıcaklık stresinden kurtulmak için vücut rezervlerini harekete geçirmek üzere bol miktarda kortikosteron hormonu salgılar. Bursa fabricius’un küçülmesine bağlı olarak bağışıklık
mekanizması zayıflar, hastalıklara direnç azalır ve ölüm oranı yükselir. Sıcaklık stresi altındaki kanatlı hayvanların rasyonlarında yeterli
miktarda vitamin C bulunması; performansı artırır, ölüm oranını düşürür ve bağışıklık mekanizmasını kuvvetlendirir. Ayrıca C vitamininin yumurta ağırlığını, yumurta kabuk kalitesini ve yumurta verimini
artırdığı bilinmektedir. Yanı sıra sıcak stresi altında kalan hayvanlara
en azından bağışıklık sistemlerinin düzeni için E vitamini verilmesinin
yararlı olacağı öngörülmektedir.
Mineral madde ihtiyacı: Yüksek sıcaklara maruz kalan yumurtacı tavuklarda, vücutta potasyum tutulumunda azalma görülmektedir. Potasyuma ilaveten sodyum, kükürt, selenyum ve bakır gibi
minerallerde de kayıplar meydana gelmektedir. Dolayısıyla yüksek
İNFOVET 70-71
sıcaklıklarda elektrolit dengesi bozulur ve buna bağlı olarak büyüme oranı daha da geriler.
Kalsiyum/fosfor metabolizması: Tavuklar eğer fırsat verilirse
tercihen yumurta oluşumunun son günlerinde kalsiyum tüketirler.
Ayrıca sindirim sistemi içerisinde kabuk oluşumu süresince kalsiyum varlığının (genellikle akşam ve gece) kabuk kalitesini arttırdığı
bilinmektedir. Bu nedenle, yemdeki bazı kalsiyum kaynaklarından
büyük parçaları ayırarak tercihen yumurta oluşum günlerinde tavuklara vermek gereklidir. Yemlikler karanlıktan önceki dört saat
süresince kalsiyum alımını teşvik etmek için periyodik olarak çalıştırılmalıdır. Buna ilaveten ışıklar gece bir veya iki saat kadar açılabilir ve tavukları teşvik etmek için yemlikler günün serin olan bu
saatlerinde çalıştırılabilir. Bu şekilde daha fazla kalsiyum almaları
sağlanabilir. Aşırı solumanın gün boyunca gözlendiği durumlarda,
kabuk kalitesini iyileştirmek için sodyum bikarbonatlı diyetin yerine sodyum klorürlü bir rasyon koymak gereklidir. Tavuğun klorür
ihtiyacı dikkate alınarak tavuk tüm rasyonla buluşturulmalıdır. Bu
strateji yalnızca tavuklar kabuk oluşumu süresince yerlerse etkili oluyor. Son olarak, fosfor ve kalsiyum metabolizması arasındaki
önemli ilişkiyi de hatırlamak gereklidir. Diyetle alınan kalsiyum gün
boyunca kemik iliğinde depolanır ve daha sonra yumurta kabuğu
oluşumu döneminde salınır. Kemik kalsiyum fosfordan meydana
Araştırmacılar, günde 5 kez 15
dk veya saat başı 15 dk su
tüketildiğinde yumurta verim
inin yükselme eğilimi gösterdi
ğini, hatta
yumurta ağırlığının arttığını sa
ptamışlardır.
Kümes içi sıcaklığı ile ilgili tüm
problemler çözülse de kabuk
kalitesi hala sorundur ve yem
değişikliğine ihtiyaç duyulur.
geldiğinden, diyetteki fosforun eksikliği kemik iliğinde kalsiyum birikimine engel olabilir. Bu da daha sonra yumurta kabuğu oluşumu
için kalsiyum yetersizliğine önderlik eder. Kanatlı dışkılarındaki fosfor düzeyleri ile ilgili çevresel kaygılar yemlerdeki fosfor miktarını
azaltmak için yol açmıştır. Bu azaltılmış olan mevcut fosforun yanı
sıra zaten bitkisel yem bileşeninde bulunan fitat fosfora dönüştürmek için enzim fitaz eklemek kanatlılar için daha yararlıdır. Et ve
kemik unu gibi farklı kaynaklardan elde edilen bazı yem içerikleri
fosfor içeriği açısından oldukça geniş seçeneklerdir. Yumurtacı tavuklarda fosforun kullanılabilirliği fitaz enziminin etkisi ile % 30-60
oranında değişkenlik gösterebilir.
Karbondioksit kaybının sonuçları: İştah azalması sıcaklık stresinin
tek sonucu değildir. Kanatlı hayvanlar sıcağa çok maruz kaldıklarında
hızlı hızlı solumaya başlarlar. Bu solunum şekliyle solunum yolundan
suyun buharlaşması sağlanır ve kanatlılar rahatlar. Çünkü sıcak, suyun su buharına dönüşmesiyle birlikte uzaklaşır. Bununla birlikte hızlı
solunum, sıcağa maruz kalan kanatlıların akciğerlerindeki hava akımını
artırmaktadır. Gaz alışverişi meydana geldiğinde ve akciğerlere hava
geçişi daha çok olduğunda karbondioksit kandan normalden daha
yüksek miktarda taşınır. Karbondioksit sulu çözeltide asidiktir, bu nedenle kandan yüksek miktarda karbondioksit çekilmesi, kanın asit baz
dengesini bozar ve pH yükselir. Karbonat iyonları yumurta kabuğunun
majör bileşeni olan kalsiyum karbonat formunda daha az kullanılabilir.
Bu nedenle aşırı hızlı nefes alıp vermek yumurtacı tavuklardaki yumurta kabuk kalitesini bozabilir. Açıkçası yaz sıcakları süresince yumurta ebat ve kabuk kalitesini korumak için kanatlıları aşırı sıcağa maruz
kalmaktan korumak anlamında elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. Bu
kanatlıların bulunduğu kümes için, ortamın ortalama sıcaklığını yeter
derecede düşük tutmak ve kümesin çevresindeki sıcaklık değişiminin
en aza indirilmesini sağlamak anlamına gelir.
İNFOVET 72-73
iYi Bir YAlItIM sisteMi HAYAt KUrtArICIdIr
Fan havalandırmalı kümesler hava geçirmez şekilde tutulmalıdır,
eğer içeriyi serinletmeye ve su buharının dışarı atılmasına ihtiyaç
duyulursa hava girişleri aracılığıyla bu sağlanabilir. 4 yanı kapalı
kümeslerde içeriyi serin tutmak perdeli sisteme sahip kümeslerdekinden çok daha kolaydır. Serinlememiş hava kapılar çevresindeki alandan veya duvarlardaki deliklerden içeriye girebilecek ve
sıcak alanların oluşumuna neden olabilecektir. Hava kaçağı da
tünel havalandırmalı kümeslerdeki hava hızının düşmesine neden
olur, bu da içerde ve fanlarda fazla ısı yükselmesine önderlik etmektedir. Tavan ve duvarda yapılacak yalıtım dışarıdan gelecek
sıcağın sınırlı nüfuzu için sağlanması gereken bir durumdur. Bu
genellikle iyi bir kemirgen ve haşere kontrol programının sürdürülmesi gerektiği anlamına gelir. Çünkü fare ve böcekler yalıtım
için yıkıcı olabilir. Serinletici hücre yastıkları serbest hava akışını
teşvik etmek için temiz tutulmalıdır. Yaz muhtemelen fanları temiz ve iyi çalışır durumda tutmak için en önemli dönemdir. Çünkü
kümesin havalandırma ihtiyacı bu dönemde en üst seviyeye çıkmaktadır. Hava akımı ne kadar düşük olursa fan kanatlarındaki ve
yüzeyindeki toz akümülasyonu o derece azalır. Hava akımının herhangi bir eksikliği kümes içinin son derece sıcak olmasına neden
olacaktır. Kümes içi sıcaklığı ile ilgili tüm problemler çözülse de
kabuk kalitesi hala sorundur ve yem değişikliğine ihtiyaç duyulur.
kAnAtlI
Beslenme dönüm
noktasının eşiğinde
north carolina state Üniversitesi kanatlı bilimleri öğretim üyesi
Dr. Peter Ferket, kanatlı beslenmesinin gelecekteki gelişmelerine
ilişkin değişikliklerin kökenindeki faktörleri paylaştı.
N
orth Carolina State
Üniversitesi kanatlı
bilimleri öğretim üyesi
olan Dr. Peter Ferket’e
göre kanatlı beslenmesi, üretimi
daha verimli hale getirecek olan
bir dönüm noktasının “eşiğinde” yer alıyor. Ferket, 29 Nisan
tarihinde gerçekleştirilen birinci
WATT Online Hayvan Beslenmesi
ve Sağlığı Forumu’nda, ekono-
mik krizler nedeniyle, “Verimliliğin herkes için düstur haline
geldiğini” söyledi.
İşte, DR. PeteR FeRket’İn
gelecektekİ gelİşmeleRe
İlİşkİn İlk 10 lİstesİ
1
Kanatlı beslenme programlarını optimal hale getirmek için
bilgilerin bilgisayara geçirilmesi: Bunun örnekleri, potansiyel
değişikliklerin sürü performansını
nasıl etkilediğini belirleyen simülasyon modellemesi, risk ölçümü
ve holistik analizdir.
2
Hammaddelerin replasmanı: Ferket, Amerika
Birleşik Devletleri’nde
alternatif yem hammaddeleri
listesinin pek uzun olmadığını,
ancak biyo-yakıtların artması
dolayısıyla yeni hammaddelerin giderek daha önemli hale
geldiğini söyledi. Kurutulmuş
damıtma çözünürlü tanelerin
(DDGS) kullanımına dayanan pek
çok araştırma projesi yürütüldüğünü belirtti.
DDGS araştırmalarının hız
kazanmasının önemli bir nedeni,
2005 yılında Amerika Birleşik
Devletleri’nin biyo-yakıtlar için 7.5
Dr. Peter Ferket, kanatlı
beslenme programlarını
optimal hale getirmek
için birçok yol
olduğunu açıkladı.
İNFOVET 74-75
kAnAtlI
formülasyonuna daha büyük bir
esneklik sağlama, dolayısıyla
formülasyon maliyetlerini düşürme ve bağırsak mikroflorasını
düzenleme ya da stabilize etme
potansiyeli vardır.
Değİşİklİğİn kökenİnDekİ FAktöRleR
> Kanatlı beslenme programlarını optimal hale getirmek için
bilgilerin bilgisayara geçirilmesi
> Hammaddelerin replasmanı
> Enzim katkısı ile yemin besin değerinin arttırılması
> Beslenmenin bağırsak ekolojisi üzerindeki etkileri
> Bağırsak “sağlığının” beslenme yoluyla modüle edilmesi
> Pro-besin sinerjisi
> Yem bilimi ve besin maddesi kullanımı
> Neonatal ve perinatal beslenme
> Nutrigenomik
> Epigenetik programlama
milyar galon etanolü zorunlu hale
getirmesi ve 2017 yılı itibariyle, “şu
anda sahip olduğumuz mısırın
% 100’ünü” oluşturacak olan 35
milyar galon etanolü zorunlu
hale getirmesidir. Bunun sonucu,
hayvan yemi için daha düşük
miktarda mısır, ancak daha büyüm
miktarda DDGS mevcut olmasıdır.
Ferket, uzmanların, selülozik etanolün maliyet açısından rekabetçi
hale gelmesinin “biraz zaman
alacağını” söylediklerini ifade etti.
3
Enzim katkısı ile yemin
besin değerinin arttırılması: Farklı koşullar
altında ve farklı kombinasyonlarda nasıl işlev gördüklerini “daha
iyi anlamamız” için daha fazla
sayıda enzim araştırılıyor. Yem
enzimlerinin, anti-beslenme faktörlerinin etkilerini azaltma, besin
maddelerini sindirim ve emilim
için daha fazla kullanılabilir hale
getirme, yem hammaddelerinin
enerji değerini arttırma ve yem
4
Pro-besin
maddeler,
enflamatuvar
yanıtın azalmasına
koruyucu bariyerin
ve besin maddesi
absorpsiyonun
gelişmesine
yardımcı olur.
Beslenmenin bağırsak
ekolojisi üzerindeki
etkileri: Ferket, bağırsak
sağlığı ve bunun verimlilik ve
genel sağlık durumuyla bağlantısına ilişkin “pek çok araştırmayla
karşılaşacağımızı” söyledi. Enterik ekosistemin, yemle alınan
enerjinin %20’sini tükettiğini,
günde %70 şeklinde bir protein
döngüsü oranı olduğunu, vücutta bulunan immün hücrelerin
%70’inden fazlasını içerdiğini ve
bağırsaktaki bakteri hücrelerinin,
tavuğun tüm hücrelerindekinin
10 katı olduğunu belirtti. Odak
noktasını, bağırsak mikroflorasını düzenleyebilen ve bağırsak
sağlığını arttırabilen beslenme
stratejileri oluşturacaktır.
5
Bağırsak sağlığının
beslenme yoluyla modüle
edilmesi: Ferket, araştırmaların yapacağı incelemeler
konusundaki bir soruya şu yanıtı
verdi: “Bağırsak sağlığını nasıl
tanımlıyoruz ve nasıl ölçüyoruz?”
6
Pro-besin sinerjisi:
Pro-besin maddelerinin
bağırsak sağlığı üzerindeki potansiyel sinerjik etkileri,
enflamatuvar yanıtın azalmasını,
koruyucu bariyerin güçlenmesini, mikrobiyel ekolojinin stabilizasyonunu ve besin maddesi
absorpsiyon fonksiyonunun
gelişmesini içerir.
7
Yem enzimlerinin,
besin maddelerinin
sindirim ve emilimi
konularında birçok
faydası vardır.
İNFOVET 76-77
Yem bilimi ve besin
maddesi stabilizasyonu:
Dr. Peter Ferket’e göre,
pelet kalitesinin artması etkinliği
de arttıracaktır. Verimlilikteki bu
çarpıcı artıştan sorumlu olan
faktör nedir? Dr. Peter Ferket’in
görüşüne göre, bu durumun
% 85-90’ı genetiğin gelişiminden ve % 10-15’i de kanatlıların
beslenmesi ve yönetimdeki
değişikliklerden kaynaklanıyor.
kAnAtlI
8
Neonatal ve perinatal
beslenme: Dr. Peter Ferket, 1957 yılında inkübasyon/yenidoğan aşaması broyler
yaşamının %25’ini oluştururken,
2009 yılında bu oranın %50
olduğunu söyledi. Genetik büyüme potansiyeli erken dönem
beslenmeye bağlıdır. Bu; besin
maddesi alımını, çevresel stresi,
hastalık direncini ve immünite
gelişimini ve bağırsak mikroflorasının stabilitesini içerir.
Dr. Peter Ferket, kanatlı beslenmeyle ilgili aşağıda sayacağımız faktörlerin enterik gelişimi
önemli düzeyde etkilediğini
söyledi: Butirik asit ve diğer
organik asit türevleri, nükleik asit
ve maya kökenli ürünler, organik
iz mineraller, esansiyel yağlar ile
prebiyotik ve probiyotikler.
Dr. Peter Ferket, in ovo beslenmenin de embriyonun ve yumurtadan çıkan civcivlerin enerji
düzeyini arttırdığını belirtti.
9
Nutrigenomik: Dr. Peter
Ferket yaptığı sunumda,
epigenetiğin gen aktivitesi üzerinde mevcut olan ve
kanatlıların DNA dizilimindeki bir
değişikliği içermeyen kalıtsal
herhangi bir etki olarak tanımlandığını söylüyor.
10
Epigenetik programlama: Ferket, epigenetik
programlama için kritik dönemlerin damızlık gelişimi
ve perinatal gelişim olduğunu
söyledi ve kanatlı beslenmesinde bu 10 fikre ek olarak dört
trendin ortaya çıkacağını belirtti:
> Üretim verimliliği üzerinde
daha fazla odaklanma
> Biyogüvenlik ve gıda güvenliği
> Çevre güvenliği
> Hayvan sağlığı ve refahı.
Ferket, gelecek için elimizde
nelerin bulunduğunu gösteren
bir kılavuz olarak, endüstrinin
son 50 yıl ya da daha uzun bir
süre içinde nasıl değiştiğini anlamak için biraz geriye girmenin
önemli olduğunu söyledi. 1950’li
yıllarda broylerler için yem dönüşümünün bir pound et başına
2.35 libreyken, günümüzde
1.65 libreye yaklaştığını belirtti.
Hindiler için yem dönüşümü 3
libreden 2.55 libreye düşerken,
yumurta tavukları için, Amerika
Birleşik Devletleri’nde tavuk
başına ortalama üretim % 64
oranında artış gösterdi.
Verimlilikteki bu çarpıcı artıştan sorumlu olan faktör nedir?
Ferket’in görüşüne göre, bu durumun % 85-90’ı genetiğin gelişiminden ve % 10-15’i de beslenme
küresel ticaret
büyüyen bir sorun
haline geldiği
için “Üretim
sistemlerinin”
alıcıların
isteklerine
uygun olmasının
“sağlanması
gerekiyor”.
Epigenetik
programlama için
kritik dönemler,
damızlık gelişimi ve
perinatal gelişim
dönemleridir.
İNFOVET 78-79
ve yönetimdeki değişikliklerden
kaynaklanıyor.
Ferket, geçmişteki bu tür yeniliklere karşın, “en iyinin geçmişte
kaldığını söyleyenlere katılmadığını” belirtti. “Kanatlı beslenmesi
ve sağlığındaki dev ilerlemenin
daha başındayız.”
Bağırsak sağlığı sıcak bir
gündem maddesi oluşturuyor
Dr. Peter Ferket, günün
“sıcak gündem maddesinin”
bağırsak sağlığı olduğunu
söyledi. “Bir yol ayrımındayız
– büyük ekonomik güçlüğün
yaşandığı kritik bir dönem”.
Ferket’in gördüğü bazı modern
güçlükler şunları içermektedir:
ekonomik sürdürülebilirlik:
Bazı “şirketler, işlerini yürütmek
için belirli bir yöntemi
sürdürememeleri nedeniyle
düşüş yaşayacaktır”;
tüketici güveni: Tüketiciler
kanatlılara büyük ölçüde
güvenmekle birlikte, “bu güveni
sürdürmeliyiz. Ev hayvanı
mamaları ve fıstık ezmesinde
krizler yaşandı ve geçmişte tek
başımıza kaldık”;
gıda güvenliği: Bilgi patlaması
ve çok fazla bilgi olması “pek de
iyi değil”;
global ticaret: Küresel ticaret
sorun haline geliyor. “Üretim
sistemimizi” alıcıların isteklerine
uygun olmasını “sağlamak
zorundayız”.
KANATLI
Sıralı yığın
KOMPOSTLAMADA
UNUTULMAMASI
GEREKEN NOKTALAR
bekleme süresi
Sürüler arasındaki
yığın sayısı ve
Oluşturulacak sıralı
boyutları
llanma süresi
Gereken traktör ku
ından
an
Civcivlerin plasm
ülmesi ve
ür
nd
önce altlığın dö
düzleştirilmesi
Altlık derinliği
ası (zamanında
İnsektisid uygulam
yapılmalıdır)
ramı (amonyak
Havalandırma prog
laştırılmalıdır)
sürekli olarak uzak
İNFOVET 80-81
DA
IN
S
A
R
A
R
E
L
Ü
R
SÜ
a
d
ın
ığ
l
t
l
a
r
e
l
y
bro
sıralı yığın
kompostlama
S
Sıralı yığınların sayısı ve
yığın yüksekliği önemlidir
ve altlığın derinliğine
göre belirlenmektedir.
Çoğunlukla üç ila altı inç
derinlikteki bir altlık en iyi
işlevi görmektedir.
altlık yönetimi
düzeylerini koruyabilmektedir.
Salmonella, Escherichia coli,
Clostridium, Campylobacter,
Staphylococcus aureus ve
diğerlerini içeren çeşitli mikroorganizmalar insanlar ve aynı
zamanda kanatlılar için patojeniktir ve ölüme yol açabilen ciddi
enfeksiyonlara neden olmaktadır
(Lavergne ve ark., 2006). Bununla
birlikte pH değerinin ve amonyak
konsantrasyonlarının yüksek olması nedeniyle, kanatlı altlığı pek
çok mikroorganizmanın kontrol
altına alınmasına yardımcı olabilen çetin bir ortamdır. Ne yazık ki
Salmonella ve Clostridium kanatlı
altlığında canlı kalabilmekte ve
bu da altlık yönetimini daha güç
bir hale getirmektedir. Broyler kümesindeki bakteri yapısı ve popülasyonu oldukça dinamik olmakla
birlikte, altlık belirli bir sürede
stabilize olmaya başlamakta ve
yetiştiricinin yönetim tarzı, kümes
tasarımı, iç ortam ve kanatlıların
kendileri için benzersiz olan
Bakteriler ve diğer mikroorganizmalar, her zaman kanatlı
üretiminin bir parçası olmuştur.
Yetiştiriciler ve integratörler en
fazla çabayı gösterdiğinde dahi,
kanatlı kümesi ortamının tam
olarak sterilize edilmesi mümkün
değildir. Bununla birlikte, altlığın
nem, amonyak ve pH düzeylerinin uygun şekilde yönetilmesi
yoluyla, yetiştiriciler hastalık
yüklerinin azaltılmasına ve kanatlı
performansının devam etmesine
yardımcı olabilen uygun bakteri
Özellikle patojenler
ve altlık neminin
kontrol altına alınması
ve pododermatiti
şiddetlendiren koşulların
önlenmesine odaklanan,
kümeslerdeki broyler
altlığında sıralı yığın
kompostlama
işlemine ilişkin
incelemeyi sunuyoruz.
ürüler arasında broyler
altlığı için sıralı yığın
kompostlama, broyler
kümeslerindeki mikrobiyel yükün azaltılması için kabul
edilen ve giderek popülerleşen
bir yöntem haline gelmiştir.
İntegratörler ve yetiştiriciler, sıralı
yığın altlığın kanatlı performansını
arttırabildiğini ve tam bir temizlik
yapılamadığında hastalık yayılma
olasılığını azalttığını keşfetmiştir. Günümüzde pek çok broyler
kompleksinde tam bir temizlik ancak birkaç yılda bir yapılabilmektedir. Sıralı yığın haline getirme,
altlıkta mevcut olan bakterilerin
doğal metabolizmasının kısmi bir
kompostlama işlemini gerçekleştirmesine olanak sağlamakta
ve doğru koşullar altında, namlı
içinde pek çok patojenik bakterinin ve diğer mikroorganizmaların
ortadan kaldırılması için yeterli
miktarda ısı üretmektedir.
KANATLI
öngörülebilir paternler gelişmektedir (Hess ve ark., 2007).
Altlıktaki bakteriler, spor oluşturan ve spor oluşturmayan bakteriler olarak sınıflandırılabilmektedir.
Spor oluşturmayan bakteriler
(E. coli, Staphylococcus, vb.),
kümeste kanatlıların varlığıyla ve
dışkı materyali miktarının artışıyla
birlikte çoğalmaktadır. Nekrotik
enterit ve gangrenöz dermatitin
etmen ajanı olan Clostridium
perfringens gibi spor oluşturan
bakteriler, altlık eskidikçe ve sürü
sayısı arttıkça zamanla çoğalma
eğilimindedir. Çevre koşulları kötüleştiğinde, metabolik olarak inaktif
bir yapı (spor olarak adlandırılır)
oluşturma yeteneğine sahip
olmaları nedeniyle, spor oluşturan
bakterilerin yok edilmesi güçtür.
Sporlar, pek çok bakteriyi öldüren
zorlu çevre koşullarına dayanabilmektedir. Macklin ve ark. (2007)
tarafından, sıralı yığın kompostlama işlemiyle altlıktaki hızlı sıcaklık
değişikliğinin, spor oluşturmak
için hazır olmayan Clostridium için
aldatıcı olabildiğini ve sonuçta
spor oluşturan Clostridium popülasyonlarının azalmasını sağlayabildiğini bildirmiştir. Sıralı yığın
kompostlamanın kümeste biriken
altlık miktarını azaltmayacağı
unutulmamalıdır. Aslında altlığın
bir sıralı yığında ‘kompostlanması’
için geçen kısa süre, altlığın degrade olması ya da fark edilebilir
derecede azalması için yeterince
uzun değildir. Altlık düzeyleri çok
derinleştiğinde, yetiştiriciler yine
altlığın bir bölümünü kümesten
çıkaracaktır. Bununla birlikte,
Altlığın düzgün olmasını ve
daha da fazla kurumasını
sağlamak için, plasmandan
en az dört gün önce
yığınlar düzleştirilmelidir.
kaliteli kanatlı altlığı materyali alımının
maliyeti nedeniyle, günümüzde
takviyeli altlıkta çok sayıda sürünün
yetiştirilmesi, broyler yetiştiricileri için
yaygın bir uygulamadır.
altlığın kümeste uzun bir süre
kalmasıyla, yetiştiriciler, agronomik ya da ekonomik değerlendirmelere dayanarak altlık fazlasını
çıkarmak için ideal zamanı daha
iyi seçebilmektedir.
altlık nemi Sorunları
Yetiştiriciler sıklıkla altlık nemi
düzeylerinin ısıtma prosesini ne
şekilde etkilediğini ve yüksek altlık
sıcaklıklarının amonyağın uçuculuk potansiyeli üzerinde nasıl etki
gösterdiğini merak etmektedir.
Sıralı yığın haline getirmeden
önceki yönetim seçenekleriyle
ilgili olarak sık sorulan iki soru;
1. Altlığın kekleşip kekleşmediği,
2. Altlığa ek su ilave edilip edilmediğidir (Liang ve ark., 2013).
Yaygın bir inanış, kekleşmiş
altlık bulundurmanın nemi
tutmaya yardımcı olarak sıralı
yığının uygun şekilde ısınmasına
olanak sağladığı ve kekleşmenin
giderilmesiyle bağlantılı fazladan
yakıt ve iş gücünü önlediği
yönündedir. Bununla birlikte bazı
işletmelerde, sıralı yığın haline
getirmeden önce kekleşmenin
giderilmesi gerekmektedir.
Liang ve ark. (2013), sıralı
yığın haline getirilmiş bir kümes
altlığına 900 galon su eklemiş
ve bir diğer altlığa da su ilave
etmemiştir. 900 galon su eklenmesiyle, iki sürüden sonra aynı
altlıktaki nem içeriğinin % 3.5
oranında artacağı düşünülmüştür; ancak beş sürü sonra artışın
yalnızca % 2 olduğu belirlenmiştir. Sıralı yığın haline getirme
işleminden 7 ila 13 gün sonra,
altlık nem içeriğinde anlamlı bir
azalma ortaya çıkmıştır; ancak
su eklenerek sıralı yığın haline
getirilmiş altlığın nem içeriği, su
eklenmemiş olan altlıktan hafifçe daha yüksek bulunmuştur.
Bununla birlikte, su eklenen sıralı
yığınların sıcaklığı daha yüksektir ve bu sıralı yığınlar daha uzun
süre sıcak kalmaktadır.
Hem sıralı yığın haline getirilmiş olan hem de bu işlemin
uygulanmadığı altlıkta suda
çözünen fosfor düzeyi artmıştır
(Liang ve ark., 2013). Bu artış,
sürülerin çıkarılmasından sonra
her iki uygulama ile altlıkta fark
edilebilir derecede biyotik (canlı
faktörler – bakteriler, mantarlar
ve virüsler) ve abiyotik (cansız
faktörler – sıcaklık, amonyak,
mevsim, vb.) aktivite ortaya
çıktığını göstermiştir.
Genel olarak, sıralı yığın işlemlerinin altlık kalitesi üzerinde
olumsuz bir etkisi gözlenmemiştir (Liang ve ark., 2013). Bununla
birlikte, sıralı yığınların oluşturulmasından sonra birkaç gün
boyunca devam eden yüksek
KANATLI
Sıralı yığın kompostlama,
altlık yönetimi ve hastalık
kontrolü için, altlığın
kalitesini arttıran ve
takviyeli altlığın ömrünü
uzatan uygun maliyetli bir
altlık yönetimi metodudur.
Sıralı yığın
KOMPOSTLAMADA;
Kanatlı altlığının sıralı yığın
haline getirilmesi, en az 12-14
gün ara verilmesini gerektiren
bir prosestir. Spesifik bir zaman
dilimi temel alınarak altlık yığınların
oluşturulması, döndürülmesi ve
düzleştirilmesi gerekmektedir.
altlık nemi, amonyak üretimi ve
bakteri sayısını artması açısından
güçlükler oluşturmaktadır.
kompostlama işlemi, bu güçlüklerden
bazılarını telafi edebilmektedir.
amonyak emisyonlarının yayıldığı belirlenmiştir. Altlık ıslahı
yapılmadığında, civcivlerin yerleştirilmesinden önce en az dört
gün uygun havalandırma uygulanarak amonyağın temizlenmesi
gerekli olmuştur. Bu durumda,
altlık ıslahı gerçekleştirilmesi,
soğuk hava koşullarında altlık
ıslahı yapılmadan vantilatörlerin
daha sık çalıştırılmasından daha
iyi bir seçenektir.
ayak kaliteSi
İnanılması güç gibi görünmesine karşın, broyler ayakları
günümüzde tavuğun en karlı olan
üçüncü kısmıdır. Yalnızca göğüs
ve kanatlar daha değerlidir. Ayak,
mahmuzun altındaki bacak kısmıdır. Altlık koşuları ayak kalitesini
büyük oranda etkilemektedir.
Yurtdışı ayak pazarıyla bağlantılı
potansiyel kar ve ayak kalitesinin
günümüzde hayvan refahı programlarında kullanılan değişkenlerden biri olması nedeniyle, ayak
kalitesinin kontrol edilmesi önemli
bir konu haline gelmiştir.
Pek çok pododermatit (ayak
İNFOVET 84-85
yastığı dermatiti) olgusu, kötü
altlık koşullarının bir sonucudur.
Pododermatit, broylerlerin ayak
yastığında ve parmaklarında
ortaya çıkan ve işleme sırasında
ayakların düşük kaliteli olarak
kabul edilmesine ya da ıskartaya
ayrılmasına neden olan enflamasyon ve ülserlerdir. Altlık kalitesine bağlı olarak, pododermatitin
ilk haftada başlayabildiği giderek
daha açık bir şekilde görülmektedir. Bu nedenle altlığın kuru tutulması kritik önem taşımaktadır.
Uygun şekilde sıralı yığın yapılmış
altlık, bu işlemin uygulanmadığı
bir altlığa kıyasla daha kuru olacak
ve bakteri yükü azalacaktır. Bu
durum, ayaklar hassas olduğunda
özellikle küçük civcivler için önemlidir ve ıslak altlık ve amonyak,
derinin çatlamasına ve amonyak
yanıklarına neden olabilmektedir.
Sonuç, tüm sürüde kalıcı olabilen
ve kötüleşebilen ciddi bir ayak
hasarı olabilmektedir. Erken ayak
hasarı ürün kalitesinin düşmesine, gıda güvenliği sorunlarına
(lezyonlar, bakteriler ve diğer mikroorganizmalar için giriş noktası
işlevi görebilmektedir) ve hayvan
refahı sorunlarına yol açabilmektedir. Ayak ağrısının uygun şekilde
beslenmeyi ve su içmeyi önlemesi
durumunda, kanatlı performansı
da olumsuz etkilenebilmektedir.
Ayak kalitesi sorunları olan kanatlı
oranı, yetiştiricinin sağlığa gösterdiği ilginin bir yansıması olarak da
kabul edilebilir. Ayak kalitesi skorları, kanatlı endüstrisinde yaygın
bir uygulama olan refah denetimlerindeki geçer/geçmez değerlendirmesini etkileyebilmektedir.
altlık kaliteSini
etkileyen faktörler
Pododermatit nedenleri ar
asında altlık tipi, kalitesi ve miktarı
muhtemelen en önemli faktördür.
Civcivlerin plasmanından hasata
kadar, ayak yastıkları sürekli olarak
altlık yüzeyiyle temas halinde-
dir. Islak altlık - % 30’dan fazla
nem-sıklıkla pododermatit ortaya
çıkmasıyla ve derecesiyle bağlantılıdır.Yine de, açıklamaya karşıtlık
oluşturan istisnalar vardır. İşleme
tesisinde, iyi kaliteli bir altlıktaki
kanatlıların ayak kalitesi kötü ve
düşük kaliteli altlıktaki kanatlıların
ayak kalitesi yüksek olduğu özel
durumlar söz konusudur. Buna ek
olarak, kanatlıların kümesteki yeri,
özellikle yaz mevsiminde ayak
kalitesinde farklılık oluşturabilmektedir. Soğutma hücresinin sonundaki daha fazla nem, kekleşmiş
altlık ve yavaş hava devri, altlığın
çoğunlukla daha kuru olduğu fan
sonuna kıyasla daha fazla ayak
kalitesi sorunlarına yol açmaktadır.
Uygun şekilde sıralı yığın oluşturulması, altlıkta mükemmel koşulların başlamasına yol açabilmekte,
ancak altlık kalitesini korumak
KANATLI
önemli noktalar
ı
Foto altı 7: Altlığın
küçük civcivler
için düzleştirilmesi
sağlanmalıdır.
as
Altlığın çok derin olm
ın
yığ
durumunda, sıralı
da
ya
ce
oluşturmadan ön
arılmalı,
çık
ı
las
sonra altlığın faz
n
so
lık
alt
ancak bu işlem
eden önce
olarak düzleştirilm
derinlik teknik
n
yapılmalıdır. Uygu
likte kontrol
bir
servis uzmanıyla
rumda,
du
k
ço
edilmelidir. Pek
ansı için
rm
rfo
pe
optimal kanatlı
iyi işlevi
en
lık
alt
üç ila altı inçlik
şük
dü
ten
inç
görmektedir. Üç
alt inçten
ve
dir
ğil
de
derinlik yeterli
i daha güç bir
fazla olması yönetim
hale getirmektedir
için sürünün kümeste kaldığı süre
boyunca iyi bir yönetim gerektirmektedir.Altlık kalitesinde mevsim
de rol oynamaktadır. Zemini
kuru tutmak için, nemin fazlasını
uzaklaştıracak olan havalandırma
önemlidir. Yaz mevsiminde fazla
havalandırma çoğunlukla bir sorun
değildir. Ancak kış mevsiminde,
yüksek yakıt fiyatları nedeniyle havalandırma güçlük oluşturmaktadır. Yetiştiriciler, havalandırmadan
fedakarlık ederek ve dolayısıyla
ıslak altlık olasılığını arttırarak ısıyı
korumayı tercih edebilmektedir.
Kış mevsimi pododermatit için
her zaman kritik bir dönemdir ve
sıklıkla kış mevsiminde insidansın
arttığı görülmektedir.
Diğer Sorunlar
Sıralı yığının döndürülmesi de
dahil edildiğinde en az 12 - 14
gün gereklidir. Döndürme, tüm
altlığın yeterli ölçüde ısınmasını sağlamak için önemlidir.
Sıralı yığın oluşturulmadan
önce kekleşmenin giderilmesi
gerekiyorsa, bu işlem sürünün
çıkarılmasından sonra mümkün
olan en kısa süre içinde yapılmalıdır. Sürünün çıkarılmasından
sonra mümkün olan en kısa süre
içinde ilk sıralı yığın/yığınlar
oluşturulmalı ve bu sıralı yığınlar
en az üç gün yerinde bırakılmalıdır. İlk sıralı yığın / yığınlar üç
gün sonra döndürülmeli ve bir üç
gün daha yerinde bekletilmelidir.
Altlık tekrar yayılmalı ve civciv
plasmanından en az dört gün
önce düzleştirilmelidir. Altlığın
düzleştiğinden emin olunmalıdır.
Civcivler engebeli bir altlığın
tepeleri ve vadilerinde dolaşma
açısından başarılı değildir. Sıralı
yığın sayısı, altlık derinliğine ve
kullanılan ekipmana bağlıdır.
Sıralı yığın yüksekliği en az 18 inç
olmalı, ancak dört ayaktan fazla
olmamalıdır ve sıralı yığın / yığınlar kümes boyunca uzanmalıdır.
Sıralı yığın genişliği değişken
olabilmektedir ve yükseklik ve
uzunluk doğru olduğu sürece
organik materyalin degradasyonu
sırasında, mikroorganizmaların ürettiği
altlığın kurumasına ve mevcut olan pek
çok bakterinin öldürülmesine yardımcı
olan ısı avantajını sağlamaktadır.
çok önemli değildir. Yığınların
oluşturulması traktör gerektirmektedir. Bu işlemin anlaşmalı
olarak başkasına yaptırılması ya
da ekipmanın bir komşuyla ortak
kullanılması durumunda, çiftliğe
gelmeden önce tüm ekipmanın
temiz olması sağlanmalıdır. Bunu
kendiniz yapıyorsanız, uzmanlığınıza bağlı olarak ilk sıralı
yığın/yığınları oluşturmak için
bir ila dört saat beklemelisiniz.
Döndürme için ilk oluşturma ile
aynı ya da daha kısa bir süre
gerekebilmektedir. Yüzeyin
küçük civcivler için düzgün ve
düz olması gerekli olduğundan,
düzleştirme genellikle daha fazla
zaman almaktadır. Sıralı yığına
killi toprak ilave edildiğinden
emin olunmalı, ancak kirli zemine
yerleştirilmemelidir. Altlığın tümü
sıralı yığının içine çekilmelidir.
Dokunulmamış yan duvarların
kenarında altı ya da sekiz inçlik
boşluk bırakılmamalıdır.
Sıralı yığın, oluşturulduktan sonra ısınmaya başlayacaktır. Isınma
prosesi, altlık böceklerinin hızla
yığının üst kısmına çıkmasına
neden olacaktır. Bu nedenle, sıralı
yığının oluşturulmasından itibaren
24 saat içinde insektisidlerin
uygulanması planlanmalıdır.
KONU TOPLANTI
Atmosferdeki amonyak
konsantrasyonunu
etkileyen başlıca
faktör kümesteki
altlığın durumu ve
hava akımıdır.
KAnAtlılAr üZErinDEKi ZArArlı EtKiSi
AMONYAK
kanatlı kümeslerindeki amonyak gazı seviyesinin, 25 ppm’in altında olması tavsiye
edilmektedir ve bu limit hayvan refahı kadar insan sağlığı için de belirlenmiştir.
K
anatlı kümeslerindeki
amonyak gazı kanatlıların
sağlık durumlarını ciddi
bir şekilde etkilemektedir.
Altlıkların iyi idare edilmesi ve
iyi bir havalandırma amonyağın
seviyesini azaltacak, üretimi
arttıracak, solunum problemlerini azaltacak, kanatlıların refahını
sağlayacak ve çalışanlar için de
güvenli bir ortam sağlayacaktır.
İNFOVET 90-91
Atmosferdeki amonyak konsantrasyonunu etkileyen başlıca
faktör kümesteki altlığın durumu
ve hava akımıdır (havalandırma).
Altlığın nem içeriği, pH’sı ve ısısı,
ürik asidin bakteriler tarafından
degradasyonunu etkiler. Zayıf
havalandırma, çok dolu veya
alçağa yerleştirilmiş suluklar
kümeslerdeki altlıkların ıslanmasında başlıca nedenlerdir.
AMONYAK GAZININ
genel etkileri
Amonyak gazının karakteristik keskin bir kokusu vardır
ve yüksek konsantrasyonlarda
solunum yollarındaki mukoz
membranı ve konjuktiva ve
korneayı irrite eder. Solunum
yollarındaki mukoz membranın
hasara uğraması ise, kanatlıların
özellikle E.coli’den kaynaklanan
bakteriyel solunum enfeksiyonlarına yakalanma olasılığını
arttıtır. Yüksek konsantrasyonlar ayrıca, ağırlık artışını, yem
dönüşüm oranını ve immun
sistemi etkilemektedir. Deneysel olarak, 50 ppm ve 75 ppm
amonyak konsantrasyonunda
tutulan 7 haftalık broylerlerin, 0
amonyak gazı bulunan ortamdaki broylerlerle kıyaslandığında,
KANATLI
vücut ağırlığında sırasıyla % 17
ve % 20 azalma olduğu gösterilmiştir. Gözler, burun ve gırtlak
en hassas yerlerdir. Aşağıda bazı
maruziyet konsantrasyonları sonucu oluşan lezyonlar verilmiştir;
10 ppm
> Birkaç hafta sonra hindilerin
solunum yollarında hasar oluşur
ve hayvanın, akciğerlerinden bakteriyi temizleme yeteneği azalır.
25 ppm
> 48 saat içinde akciğer ve
hava keselerinde hasar oluşmaya başlar.
> Kanatlı kolerasına, enfeksiyöz bronşite ve koliseptisemiye
neden olan bakteri ve virüsler
akciğerleri ve hava keselerini
daha kolay istila eder.
50 ppm
> 1-2 hafta kadar kısa süre
içinde belirgin akciğer ve hava
kesesi hasarı görülür.
> Aylar içinde veya daha kısa
sürede yumurta sayısı azalır.
> 10 hafta içinde veya daha
kısa sürede, piliçlerin cinsel
olgunluk yaşı uzar ve yumurta
üretimi başladığında yumurta
sayısı daha az olur.
100 ppm
> Bir ay süresince yema lımında ve vücut ağırlığında belirgin
azalma olur.
> Yumurta kabuğu incelir ve
yumurta büyüklüğü azalır.
> Mortalite görülebilir.
korneada lezyonlar
“Amonyak yanığı” terimi,
amonyak gazı nedeniyle korneada oluşan erozyonu tanımla-
“Amonyak yanığı”
terimi, amonyak
gazı nedeniyle
korneada
oluşan erozyonu
tanımlamaktadır
amonyak gazının tracheadaki mukozal yüzeye hasarı;
silyaların paralizi, epitelyal hücrelerin silya kaybı ve
mukozal epitelyumun nekrozudur. Proliferatif lezyonlar
parabornşiyal duvarların kalınlaşmasına neden olur.
maktadır ancak amonyak gazının
korneal epitelyuma doğrudan
zarar verdiği anlamına gelmez.
lezyon neredeyse sirküler,
gri-beyaz, opak ve korneanın
merkezinde pürüzlü görünüme sahiptir. Gözün, oblik ışık
yardımıyla yakından muayene
edilmesi, düzensiz kenarlı
erken lezyonların görülmesi için
gerekli olabilir. Korneanın periferi
etkilenmez çünkü göz kapakları
tarafından kısmen korunur ve
korneanın merkezinden daha az
oranda amonyağa maruz kalır.
Her iki göz de eşit oranda etkilenir ki bu da amonyak toksisi-
tesini diğer göz hastalıklarından
ayırt etmeye yardımcı olur. Bu
kanatlılar kısmen veya tamamen
görme yeteneklerini kaybederler.
Histolojik olarak, korneanın merkezindeki bazal membrandan,
korneal epitelyumun ayrılması
veya kaybı şeklinde olan korneal
lezyon mevcuttur. Erozyonun
kenarları boyunca, korneal epitelyum bazal membrandan ayrılmıştır. Bazı vakalarda korneal
epitelyum hala mevcuttur ancak
bazal membrandan ayrıdır. Açılan bazal membranın kalınlaştığı
ve bazofilik hale geldiği görülür
bunun nedeni kalsiyum tuzları-
nın birikimidir. Mineralize bazal
membranda ortaya çıkan bant “
kalsifik bant keratopatisi” olarak
bilinir. Kanatlılardaki amonyum
toksisitesi için karakteristik bir
oluşumdur. Amonyak gazının,
epitelyumun bazal membrandan
ayrılmasıyla sonuçlanan bant
keratopatisine nasıl neden olduğu bilinmemektedir. insanlarda
ve bazı hayvanlarda, kalsifik
bant keratopatisinin üveitisin bir
komplikasyonu olarak şekillendiği bilinmektedir.
Kornea genellikle bütünlüğünü korur ve perfore olmaz. Kronik
lezyonlarda, aşınmış bölgenin
Solunum SiSteminin haSarı
Etkilenmiş kanatlıların trachealarında, silya kaybı, goblet hücrelerinin
sayısında artış, amonyak toksisitesinin yaygın semptomlarındandır.
Hasarın tipi ve derecesi havadaki amonyak gazının konsantrasyonuna ve maruz kalma süresine bağlıdır. Mukosilyar aparat, ortamdan solunan partiküllerin tutulmasına ve temizlenmesine yardımcı
olur. Toz partikülleri çok sayıda bakteri barındırır. Kümeslerdeki toz
partiküllerinin ise özellikle E.coli için rezervuar olduğu bilinmektedir.
Silyalar paraliz olduğunda veya kaybı söz konusu olduğunda ise
tracheanın mukozal yüzeyindeki mukus temizlenemez ve toz patiküllerindeki bakteriler akciğerlere ve hava keselerine ulaşıp enfeksiyona neden olabilir. Maruz kalma süresi uzadıkça akciğerlerin atriyal
boşluklarındaki epitelyal hücrelerin proliferasyonuna neden olabilir.
İNFOVET 92-93
KANATLI
altında ve etrafındaki korneal
stromada fibroplazi vardır ve kan
damarları korneaya uzanmıştır
(normal şartlarda korneada kan
damarları bulunmaz). Epitelyumun yenilenmesi genellikle
iyileşme sürecinin belirleyicisi
olan fibroplastik alanı kaplar.
Etkilenmiş gözde yaygın olarak
görülen diğer lezyon ise, değişen
derecelerde iris yangısıdır ve
lenfositlerin, plazma hücrelerinin
ve bazı granulositik lökositlerin
infiltrasyonu ile karakterizedir.
Hafif, karışık inflamatuar hücre
infiltrasyonu silyar cisimde de
görülebilir. Bant keratopatisi ve
korneal erozyon ise üveadaki
inflamatuvar değişiklikler yüzünden sekonder olarak oluşabilir.
kümeSte amonyak
üretimini azaltmak için
Bazı Stratejiler
> Altlığı, % 35’den daha az
nemde tutmak için fan ve ısıtıcılar kullanın.
> Sulukları dökülmeleri önelyecek şekilde yerleştirin.
> Kümesin ısısını düşürün.
> 6 haftalık yaştan itibaren,
haftada bir veya iki kez ekstra
saman ilave edin. Yeni altlık
ilavesi kuru ve fiziksel bir bariyer
oluşturacağından amonyak
havaya karışamaz. Düzenli
aralıklarla yeni saman eklenirse
zamanla amonyak üretimi azalacaktır. taze saman daha büyük
partiküllere sahiptir ve böylece
bakteriler karbonu ekstrakte
etmekte zorlanırlar.
> Altlıkların tabanını 10 cm kalınlıkta yapın. Daha derin bir altlık
tabanı, suyun, altlığın yüzeyinden akmasını sağlayacaktır ve
amonyağın altlık yığınında kapalı
kalmasına yardımcı olacaktır. 10
cm veya daha derin alıklıklara
sahip olan kümesler, yeni altlık
ilavesinin kümülatif etkisiyle daha az amonyak üretme
eğiliminde olurlar. Bunlar dışında
aşağıdaki yöntemler de başarıyla
uygulanmaktadır:
amonyağın azaltılmaSı
için diyetSel müdahale
Diyette protein miktarının
azaltılması ve doğru besleme
(tavuğun gereken besinsel ihtiyaçlarını karşılamak), amonyak
yayılımını azaltmak için etkili ve
ekonomik bir yoldur. Böylece nitrojen atılımın minimize edilerek
amonyak yayılımı kontrol altında
tutulur. Kanatlılarda, diyetsel
ham proteinin her % 1’lik biriminin
azalmasıyla nitrojen atılımı da
yaklaşık % 8.5 ila 10 oranında
azalır. Kanatlının aminoasit ihtiyacının iyi bilinip rasyonun ona
göre formüle edilmesiyle üretici
de protein ile aşırı beslemeyi
azaltabilir. Gelişimi tamamlayıcı
diyete kepek gibi fermente edilebilir karbonhidratın, her bir birim
ilavesi karşılığında amonyak
yayılımında % 14 azalma sağlanmaktadır. Diyette karbonhidrat
ve protein dengesinin hesaplanması için daha çok çalışma
gerekmektedir.
altlığın alüminyum
Sülfat ile işlenmeSi
Altlığa alüminyum sülfatın
ilave edilmesi amonyak yayılımını azaltır böylece kanatlılarda
daha iyi yem dönüşüm oranı ve
daha az mortalite görülür. Ayrıca
6 haftalıktan itibaren,
haftada bir kez ekstra saman
ilavesi, kuru ve fiziksel bir
bariyer oluşturacağından
amonyak havaya karışamaz.
alüminyum sülfat, altlıktaki
patojenlerin sayısında da belirgin
bir azalma sağlar. Alüminyum
sülfat, altlığa, ağırlıkça (alüminyum sülfat/ gübre) % 5-10’a eşit
oranda uygulanmalıdır. Bu oran,
6 haftalık broyler yetiştiren tipik
işletmelerde, her bir kanatlı için
45.35 ila 90.70 gram ve 20.000
kanatlı bulunan bir kümes için
1-2 ton alüminyum sülfat ilavesine eşittir. Alüminyum sülfattaki
alüminyum, fosforla reaksiyona
girerek solunamayan alüminyumfosfat bileşiğini oluşturur.
Amonyak yayılımındaki azalma,
altlığa alüminyum sülfat ilave
edilmesiyle oluşan asit ile ilişkilidir. Asit, amonyağı, buharlaşamayan amonyuma dönüştürür.
Altlığın pH’sındaki düşüş de
patojen sayısının azalmasına neden olur. Bu yöntem tüm kanatlı
işletmelerinde (broyler, damızlık,
hindi) uygulanabilir ve herhangi
bir sınırlama yoktur.
kümeS havaSının ve
altlığın ıSıSının önemi
Kümes ısısını 18 °C’nin altına
düşürmek, amonyak üreten bakterilerin belirgin oranda azalmasını sağlayacaktır ve bu azalma
ısı daha dadüştükçe devam
edecektir. Amonyak üretimini
kabaca hesaplamak ve kümesteki
sıcak noktaları tespit etmek için,
altlık yüzeyinin 1 cm altından ısıyı
ölçebilirsiniz. 6 haftalık yaştan
sonra 27 °C veya daha yüksek
ısıya sahip altlıklar yüksek oranda
amonyak üretecektir. Serin bir
kümeste (öreneğin 15 °C) altlık 27
°C’den daha düşük ısıda olacak
ancak altlığın ısısının kümesteki
havanın ısısından 5 °C daha sıcak
olduğu yerlerde hala belirgin miktarda amonyak üretimi olacaktır.
gözlerde haSar
Ortamda yüksek konsantrasyonda amonyak varlığı konjuktivite neden olur ve korneaya zarar verir. Solunum
sisteminde olduğu gibi, gözlerdeki hasar da amonyak gazınınmiktarına ve maruz kalma süresine bağlıdır.
Göz kapaklarının şişmesi ve kızarması, konjuktivanın ve üçüncü göz kapağının kızarması, gözlerin kısmen
veya tamamen kapanması yaygın semptomlardır. Şiddetli vakalarda göz kapakları kapalıdır. Uzun süreli
maruz kalmadan sonra göz kapaklarında yara oluşması nedeniyle gözler badem şeklini alabilir.
Konjuktivit, sallabaş sendomu riskini ve şiddetini arttırır. Göz kapaklarında ödem görülebilir.
KONU TOPLANTI
“Düzgün hayvan; düzgün
yem değil, düzgün sağım
değil, düzgün yürümek
anlamına gelir”
TIRNAK
BAKIMI
TAşINAbiliR
AYAK bANYOlUğU
YeTişTiRicileRiN çOğU Kez göz ARdI eTTiKleRi ve
öNemsemediKleRi işleRiN bAşINdA TIRNAK bAKImI
gelmeKTediR. UYgUN AYAK bANYOsU ve TIRNAK bAKImI
AYAK hAsTAlIKlARININ öNleNmesiNde eN eTKili YOldUR.
T
ırnak sorunlarının ekonomik bedeli; süt verimini
% 20-25 dolayında
düşürmesi ve tırnak
rahatsızlığı görüldükten sonra
yapılan tedavi masrafları olarak
belirtilir. Tırnak sorunlarıyla daha
az karşılaşmak için en azından
iki ayda bir hayvanların tırnakları kontrol edilmelidir. Bu işlem;
sağım esnasında hayvanların temiz ve düz bir zeminde
yürümeleri esnasında yapılabilir.
Tırnak bakımı; genç sığırlarda
ilk kez 9-12 aylıkken, ineklerde
yılda en az iki kez (altı ay ara ile),
İNFOVET 96-97
damızlık boğalarda ise 4 ayda bir
olarak doğru bir şekilde kontrol
edilmelidir. Hayvanların sürekli
olarak izlenmesi ve normal yürüyemeyen veya tırnakları uzayan
hayvanların derhal muayene
edilmesi gerekmektedir. Tırnak
bakımı meraya çıkmadan en az
4 hafta önce yapılmalıdır. Mera
dönemi bittiğinde sürü ahıra
alınmadan önce tırnak bakımı
yinelenir. Tırnak bakımında ilk
anlaşılacak nokta yaşamsal
faaliyetlerini rahatlıkla gerçekleştirebileceği sağlıklı uzunlukta
ve dokuda olması için tırnakta
yapılan; kesme ve dezenfekte
etme işlemleridir.
Tırnağın normal yapısı
Normal bir tırnakta tırnağın
yerle yaptığı açı, ön ayaklarda
50 oC-55 oC, arka ayaklar da
45 oC-50 oC olmalıdır. Tırnak
uzadığında bu açı 45 oC’nin altına, örneğin 30 oC’e iner. Normal
bir tırnak uzunluğu 7-7.7 cm
civarında, yaklaşık normal bir elin
genişliği kadardır. İlk yavrudan
sonra bu mesafe 7.3 cm olarak
kabul edilir. Ökçeler aynı seviyede olmalıdır ve her iki
Ticari ayak banyoları: 200
lt kapasiteli (200x85x165)
ölçülerinde PVC ayak
banyo teknesi hazır olarak
bulunur. Galvaniz metalden
yapılmış hazır taşınabilir
ayak banyoları da bulunur.
Fiberglas, kauçuk, veya
sert plastikten yapılmış
hazır olarak bulunur.
Sabit ayak banyolukları:
Betondan yapılan sabit
ayak banyolukları için derinliği 15 cm olan bir havuz
idealdir. Ayak banyolukları,
diğer bir deyişle ayak banyo havuzlarının ahır içinde,
ahırdan padoka, padoktan
meraya çıkıştaki bir geçiş
yerinde yapılması uygulamayı kolaylaştırır. Ayrı
bir yerde yapılacak banyo
havuzunun uzunluğu 180200 cm, genişliği 75 cm,
derinliği ise 15 cm olabilir.
Ayak banyoları ahır girişlerine, sağım ünitesi ve
ahırlar arasına, mera ile
işletme arasına, padok ve
gezinti yerlerine kurulabilir.
bÜYÜKbAş
tırnak aynı düzeyde bulunmalıdır.
Beyaz çizgi ile margo solearis
arası mesafe 0.5 cm olmalıdır.
Tırnak uzunluğunun ökçeye oranı ön ayaklarda 2/1, arka ayaklarda 2/0,7-0.8 olmalıdır. Mahmuzların boyu ise kendi çapı kadar
olmalıdır. Arka ayaklarda lateral,
ön ayaklarda medial tırnak biraz
uzun olduğundan, tırnağın dış
kenarı iç kenarından ortalama
2-3 mm daha yüksektir. Tırnak
ayda 3-10 mm kadar uzar.
Tırnak kimyasal yapısında
bulunan % 51,5 oranında bulunan
karbon sayesinde kötü bir
iletkendir bu sayede corium ungulae donmadan korunmuş olur.
Tırnak kesme işlemi tırnaktaki
fazla dokuları ortadan kaldırmak
için yapılır. Tırnak kesimini mutlaka tecrübeli kişiler yapmalıdır.
Tırnak kesimi; fonksiyonel ve terapötik amaçla yapılır. Kesiminin
asıl amacı; vücut ağırlığını dengeli dağıtmaktır. Aşırı büyümüş
capsula ungulae tarafından canlı
tırnak üzerine oluşturulan basıncı ortadan kaldırmaktır.
FONKsiYONel TIRNAK Kesimi
Normal tırnağın özellikleri
verilmeye çalışılır. Ayakta yapılan
tırnak kesiminde önce paries
ungulae’nin taşkın kısımlarından
başlanır ve sonra tabandaki
düzeltmeler uygulanır. Yatarken
kesimlerde sıranın önemi yoktur.
Taban kesilirken önce abaksial
kısım kerpetenle kesilir, kerpeten
tırnağın tabanına oblik tutulur,
kesme işlemine tırnak ucundan
başlanır, tırnak duvar boyunun
yarısına kadar yapılır. Tırnağın
tabanının ağırlığı taşımayan iç
kısmı hafif iç bükey olmalıdır. Tırnak kesimi sırasında boynuzumsu kısmın koruyucu fonksiyonlarının kaybolmaması için taban ve
yumuşak ökçe gereğinden fazla
yontulmamalı ve başparmak basıncı ile tespit edilmelidir. Pul pul
olmuş boynuz tabaka görülmesi
(Normal boynuz tabaka bitimi),
linea alba’da beyaz-pembemsi
renk değişimi ve pigmentsiz tırnaklara ışık tutulması konularına
dikkat edilmelidir.
İNFOVET 98-99
AYAK bANYOsU
UYgUlAmA
pROTOKOlÜ
Tedavi gerektiren olguların
sağaltımından önce ayak
banyosu uygulamak tedavi
oranını arttırır. Antibiyotik
ayak banyosu, antibiyotik
sprey veya % 10’luk bakır
sülfat kullanılabilmektedir.
Günlük ayak banyosu;
> Formalin (% 4-6’lık ise
3-5 günde bir, % 3-4’lük ise
günde iki kez uygulanmalı,
% 5-10’luk ise haftada bir
defa uygulanır.)
> Bakır sülfat (% 5-10’luk
ise haftada 3 gün,
% 2’lik ise günde iki kez
uygulanmalıdır.)
> Formalin, çinko sülfat ve
bakır sülfat kullanılamadığı
zaman kullanılabilecek
diğer bir antiseptik ise
% 2 hipoklorittir.
> Dikkat edilmesi
gereken bir diğer konuda
ayağında lezyon bulunan
hayvanlarda acıya
neden olan formalin
banyolarıdır. Bu banyo
ayak lezyonu bulunan
hayvanlarda strese neden
olabilmektedir.
TeRApöTiK TIRNAK Kesimi
Tırnak öncelikle normal
fizyolojik yapısına kavuşturulur.
Sonra hastalıklı bölgede bulunan
canlı dokuya ulaşmak için tırnak
kesimi yapılır. Tırnak kesiminde
amaç; hastalıklı bölgeden boynuz tırnak basıncını kaldırmak ve
sağaltım amaçlı kullanılan ilaçların doğrudan hastalıklı dokulara
etki etmesini sağlamaktır.
Padok veya mera dönüşü
hayvanların ayaklarının bol
su ile yıkanıp fırçalanması
gerekir. Ayrıca parmaklar arası
kontrol edilerek pislik ve taşlar
temizlenmelidir. Bu işlem ahırda
tutulan hayvanlara ayda bir kez
yapılmalıdır. Böylece amonyağın tırnağı çürütücü etkisi
kaldırılmış olur. Tırnak bakımı
yapılırken ayak tabanı ve tırnak
arasındaki hassas deri kısmı
ayrıca ve dikkatli bir şekilde
kontrol edilmelidir. Bu kısımda
iltihap, yara veya yabancı cisim
batması gibi problemler olabilir.
Bunun dışında, tırnağa alt
taraftan bakıldığında tırnağın
arka kısmında yer alan topuğun
taban kısmı vücut ağırlığının
büyük bir kısmını taşıdığı için
bu kısmın güçlendirilmesine
dikkat edilmelidir. İki tırnak arasında yer alan kılsız deri kısım
ise kirli ahır zemini ile sürekli temas halinde olduğu için havasız ve ıslak kalmış durumdadır.
Bu nedenle hastalıklara hassas
olup kötü koku, yumuşaklık
veya iltihaplı durum olup olmadığı kontrol edilmelidir.
Tırnak kesimi, fonksiyonel ve terapötik amaçla yapılır.
Kesiminin asıl amacı; vücut ağırlığını dengeli dağıtmaktır.
Aşırı büyümüş capsula ungulae tarafından canlı tırnak
üzerine oluşturulan basıncı ortadan kaldırmaktır.
bÜYÜKbAş
ANTibiYOTiKleR
Yaygın enfeksiyonları köreltmek için mükemmeldir ve
ineklerin ayaklarında irritan etkisi
yoktur. Fakat inekler tarafından
tüketilirse toksik etkilidir. Antibiyotikleri kullandığınız hayvanların sütünden 7 gün, etinden 28
gün yararlanılamaz. Antibiyotiğe
karşı direnç şekillenebilir.
Antibiyotikler rutin dezenfeksiyona başlamadan önce kullanılırsa etkisi daha fazla olur. Kış
boyunca her 4-6 haftada bir ve
bütün sürüye ayak spreyi olarak
rahatça uygulanabilir. Tetrasiklin,
oksitetrasiklin, lincomycin veya
lincomycin / spectinomycin
antibiyotikleri kullanılabilir.
Ayak ve tırnak sağlığını korumak, tırnağın dayanıklılığını
artırmak ve ayak hastalıklarını tedavi etmek amacı ile
hayvanların yürütülerek içinden geçirildikleri veya içinde
tutuldukları, içi solüsyonla dolu havuzlarla mümkündür.
Ayak yaralanması; ardıç katranı, % 2 bakır sülfat (göz taşı), % 3
creoline gibi ilaçlarla pansumana
alınmalıdır. Wessel bu konu ile
ilgili, “Düzgün hayvan; düzgün
yem değil, düzgün sağım değil,
düzgün yürümek anlamına gelir”
sözünü söylemiştir.
Tırnak bakımının amacı;
Tırnak çatlakları, tırnak düşmesi ve tırnak kalınlaşması, taban
ezikliği, taban ülserleri ve ökçe
aşınması, laminitisler, kıl torbası
yangıları, tırnak arası yaralar, eklem şişmeleri, tendonların (ayak
bağları) zedelenmesi gibi hastalıkların erken teşhisi, tedavisi ve
önlenmesi amacı ile yapılır.
Ayak banyoları
Ayak ve tırnak sağlığını
korumak, tırnağın dayanıklılığını
artırmak ve ayak hastalıklarını tedavi etmek amacı ile hayvanların
İNFOVET 100-101
yürütülerek içinden geçirildikleri
veya bir süre içinde tutuldukları,
içi özel solüsyonlu su dolu havuzlardır. Ayak banyolukları taşınabilir
veya sabit olarak yapılabilir.
AYAK bANYOsUNUN AmAçlARI
Oluşan enfeksiyonu elimine
etmek, ayak üzerinde bulunan
bakterileri öldürmek dezenfeksiyonunu sağlamak, tırnak
üzerindeki dışkı, çamur kalıntılarını temizlemek, tırnakları
kuvvetlendirmek, tırnak çevresi
deriyi kuvvetlendirmektir. Fakat
ayak banyoları ekstra iş gücü
istediğinden, ekonomik giderleri
daha fazla olduğundan ve çevre,
insan, hayvana zararlı kimyasallar kullanımı olduğundan dezavantajlara sahiptir. Antibiyotikler,
formalin % 5, bakır sülfat % 5,
çinko sülfat % 5, organik asit
ürünlerinin ayak banyosunda
kullanımı ve faydaları kanıt-
lanmış iken; hipoklorit, tuzlu
su, kireç, tescilli dezenfektan
(FAM 30, Virkon), glutaraldehit,
kombine ürünler ve sıcak suyun
etkinliği henüz kanıtlanmamıştır.
Sıcak su, ayak ve meme enfeksiyonlarının yayılma riski eğer
yüksekse kullanılabilir, bir sıcak
su banyosu, bir ayak banyosu
şeklinde uygulanmaktadır.
Formalin (%38 formaldehit):
Banyoya ilk giren ineklerin
en iyi şekilde faydalandığı,
hem ucuz olan hem de tırnak
sağlamlığın arttırıp tırnak
etrafı deriyi koruyan ayak
banyosu ürünlerinden bir
diğeri formalindir. Antiseptik
yoğunluğu % 2’nin üzerinde olan
formalin amaca uygun olarak
% 5 oranında kullanılır. Formalin
yeni lezyonlarda ağrıya neden
olabilir (yeni lezyonları bilinen
ineklerin formalin içinden
yürütülmesi acımasızlıktır.)
Kanserojen etkili olan formalin
çok sıcak havalarda buharlaşır,
çok soğuk havalarda daha az
etkindir. Yüksek yoğunlukta
kullanılması halinde boynuz
tırnak kırılgan bir yapı halini
alır. Formalin dumanı ağız, göz
ve burunda tahrişe neden olur.
Günlük formalin kullanımında;
bÜYÜKbAş
Tırnak bakımı yapılırken
ayak tabanı ve tırnak
arasındaki hassas deri
kısmı ayrıca ve dikkatli bir
şekilde kontrol edilmelidir.
sodyum hipoklorit: Sodyum
hipokloritin tropikal olarak digital
dermatit olgularında başarısı
çok yüksektir.Oksitetrasiklinin
paranteral kullanımı ile başarı
% 90’ı bulmaktadır.
bAKIR sÜlFAT
Ayak banyoları için kullanılan solüsyonlar arasında
bakır sülfat daha az tahriş
edicidir. Tırnağı kırılgan
hale getirmemesi bir
avantajıdır. Genellikle %5
oranında kullanılır. Fakat
bakır sülfat %5-10’luk formalin kadar güçlü değildir
ve ondan daha pahalıdır.
Galvanizli metallerde
çürümeye neden olması bir
dezavantajıdır. Haftada 2-3
gün %5-10’luk bakır sülfat
solüsyon kullanımı faydalıdır. Bakır sülfat formalin
ile birlikte kullanılarak
etkinliği arttırılabilir.
başlangıçta gözle görülür
lezyonu bulunan hayvanlarda
antibiyotik ayak banyosu
uygulanır. Her sağımdan sonra
% 3-4 lük konsantrasyonda
kullanılır (200 lt banyo için 6-8 lt
solüsyon yeterlidir). Her 200 inek
için 200 lt ayak banyosu veya
her 48 saatte bir 200 lt’lik ayak
banyosu şeklinde kullanılır.
%5 formalin: Kullanımı formalin
ile aynıdır. Dumanı ağız, göz
ve burunda tahrişe neden olur.
En iyi etkisini haftada 2-5 defa
kullanıldığında gösteren
% 5’lik formaline, tedavide
%3-4’lük solüsyona göre daha
az gerek duyulur.
İNFOVET 102-103
hipoklorit /hipoklorit ile
sağımhane temizliği: Ucuz
olması ve etkinliğinin iyi
olmasının yanında dumanının
yakıcı olması nedeniyle pek tercih
edilmez. Genellikle % 1’lik (200
lt’ye 2 lt) solüsyon kullanılır. Fakat
etkinliği bilinen etkili bir kimyasal
ile kullanılması daha doğrudur.
Sağımhanede kullanılan
yoğunlukları fazla değildir.
Tuz: Ucuz ve toksik olmayan
bir antiseptik olan tuz için
etkin yoğunluk denemeleri
yapılmamıştır. Lezzetli
olduğundan ineklerde en tehlikeli
ayak banyosudur.
güvenlik için en iyi ayak banyosu ürünlerinden organik
asitler hayvanlar için toksik değildir. bazı ticari ürünler
ayakları yumuşatır ve temizler. bu ürünlerin pahalı olması
ve etkinliğinin az olması dezavantajları olarak sayılabilir.
%10 formalin: %10’luk formalin
son derece tahriş edicidir ve
lezyonlu hayvana acı verir.
Lezyonu veya ülseri bulunan
hayvanda bu solüsyon
kullanılmamalıdır. Bu yüzden
sadece haftada 1-2 gün
kullanılmalıdır. Genellikle çok
büyük sürülerde faydalı olan
% 10’luk formalin iyi
havalandırılan bir yerde çok
dikkatli kullanılmalıdır.
çinko sülfat: Çinko sülfatlı ayak
banyoları da bakır sülfat ile
benzer özellikleri taşımaktadır.
Organik asitler % 1 perasetik
asit: Güvenlik için en iyi ayak
banyosu ürünleri organik
asitlerdir ve toksik değildir. Bazı
ticari ürünler ayakları yumuşatır
ve temizler. Bu ürünlerin pahalı
olması ve etkinliğinin az olması
dezavantajları olarak sayılabilir.
BÜYÜkBaŞ
Hayvan beslemede en
dikkat çekici toksinler,
mikotoksinler,
endotoksinler ve
ekzotoksinlerdir.
endotoksin
Endotoksinler, oldukça ilginç bileşiklerdir. Gastrointestinal sistem ve rumende
bol miktarda bulunan bu bileşikler bir yandan immun sistemi pozitif yönde
stimüle ederken, öte yandan endotoksik şok ve ölüme neden olurlar.
T
oksinlerin rumen fermentasyonu üzerine negatif
etkileri olduğu bilinir. Hayvan sağlığında diğerlerine
oranla daha çok dikkat çeken iki
tip toksinden söz edilir; mantar
kökenli mikotoksinler ve bakteriyel kökenli endo-ekzotoksinler.
Rumen asidozunda, rumende
artan endotoksin miktarı giderek
artan bir ilgiye sebep olmaya
başladı. Yüksek karbonhidratlı
rasyonlarla besleme sonucu
rumende gram-negatif bakterileİNFOVET 104-105
rin sayısı azalırken, gram-pozitif
bakteriler artıcak şekilde rumen
mikroflorası değişir. Bu durum
diyabozisi tetikler ve sonuç
olarak ruminitis oluşur. Ruminitis
sonucunda, rumen permeabilitesi
yükselir ve organizmalara endotoksin geçişini başlatır.
EndotoksinlEr hakkında
1900’lü yılların başından beri
endotoksinlerin pirojen etkileri
bilinmektedir. Endotoksinler
genellikle tüm gram negatif
bakterilerin hücre duvarında
bulunur ve immun sistem üzerine yaptıkları etkilerle tanınırlar.
Endotoksinler aynı zamanda
lipid yapılarına bağlı olarak
lipopolisakkarit (LPS) (immunojenik bölümler, düşük kararsızlık)
ve polisakkaritlerde denir (uzun
zincirleri yüksek kararsız).
LPS’ler moleküllerin taşınması ve detoksifikasyonu için
esansiyel yapılardır. Endotoksinler, gram negatif bakterilerin
ölümleri veya proliferasyonu
esnasında salınırlar.Bazı antibiyotiklerin kullanımıda (örn;
beta-laktam) kullanımı ile oluşan
bakterisidal etki, endotoksinlerin liberasyonunu arttırabilr. Bu
durum, ruminantlara uygulanan
antibyotik tedavilerinde göz
önüne alınmalıdır.
rUMinantlardaki Etkisi
Ruminantlar, yemler, hava ve
çevresel etmenler nedeniyle
sürekli olarak endotoksinlerle
kontak halindedir. Sağlıklı bir
BÜYÜkBaŞ
hayvanda, sadece küçük bir miktarı kandan emilerek bağırsaklara geçer. Ardından karaciğere
taşınır ve detoksifiye edilir. Yapısal özelliklerine bağlı olarak, yağ
dokusunda depoedilebilirler.
Enerji yetersizliği veya
beslenme dengesizliklerinde,
rumen veya bağırsak duvarı
daha geçirgen bir hal alır ve daha
fazla endotoksinin kana geçişine
izin verir. Sağlıklı bir ruminantın
rumeninde, intestinal sisteminde
ve feçesinde belirli konsantrasyonlarda endotoksin bulunur.
Enerji yetersizliği veya beslenme
dengesizliklerinde, rumen veya
bağırsak duvarı daha geçirgen
bir hal alır ve daha fazla endotoksinin kana geçişine izin verir.
Hayvandaki enerji yetersizliği
devam ederse, yağlar parçalanır
ve daha fazla endotoksin vücuda
girmiş olur. Kanda endotoksin
miktarı yükselişi ölçülebilir. Bu artış, mastitis, laminitis, dermatitis,
endometritis veya endotoksik şok
gibi bir dizi hastalığı tetikleyebilir.
in vivo ve in vitro çalışmalar
Endotoksinler, reseptörlerle
taşınan ajanlardır, bu nedenle
hayvanları da miktarı, özellikle
oral yolla ne kadar alındığı kesin
olarak bilinemez. İn vivo olarak
yem ile endotoksin miktarını
saptamak oldukça zordur. Buna
karşın, in vitro çalışmalar, endotoksindeki artış mekanizmasını
Endotoksinlere bağlı oluşan hastalıklara
karşı ruminantları koruma ve kontrol
stratejileri planlamalıyız.
EndotoksinlEr
> Gram negatif bakteriler
tarafından üretilir.
> Bakterilerin hücre
duvarında bulunurlar.
> Makromolekülleri
300.000 ve 1.000.000
dalton ağırlığı arasındadır.
> Pirojenik etkileri vardır.
> Gastrointestinal
sistemde ve rumende bol
miktarda bulunurlar.
> Hava, su ve gıda ile taşınırlar.
> Isı ve pH sabittir.
açıklamamıza yardımcı olurlar.
Rumen simülasyon modeli, katkı
maddelerinin bu mekanizmaya
etkilerini açıklamak için kullanılır.
Rumen simülasyonundan
alınan ilk sonuçlar, antibiyotik
kullanımının rumende endotoksin üretimine negatif etkili
olduğunu gösteriyor. 2 haftalık
inkübasyon sonrası, antibiyotikle tedavi edilen reaktördeki
endotoksin konsantrasyonu,
antibiyotik kullanılmayanla karşılaştırıldığında belirgin biçimde
artış göstermiştir. Bu da bize
rumen fizyolojisinin endotoksin
kontrolü için alternatif bir yöntemi olduğunu gösterir. Bir diğer in
vitro çalışma laminitis modelidir.
Tırnak dokusu kullanılarak endotoksinlerin etkisiniz gözlemlemek çin hazırlanmış bir modeldir.
Endotoksinlerin belirgin şekilde
azalması, dokudaki lamellerin
ayrılmalarına sebep olmuştur.
sonUÇ
Endotoksinin sebep olduğu
hasarlar deneylerle kanıtlanmıştır. Doğada pek çok yerden
alınabilen ve kalıcı olarak var
olacak olan bu endotoksinler
sağlıklı bir ruminantın detoksifiye
edeceği miktardadır. Endotoksin miktarında artış olduğunda,
karaciğer veya lenf hastalıkları
ortaya çıktığında ruminantların
biyolojik fonksiyonları baskılanarak sekteye uğrar. İnflamasyon
artarak çoğalır ve farklı hastalıkların oluşmasına neden olur.
Bununla ilgili en kötü senaryo,
endotoksik şok ve ölümdür.
Ruminantların çevresindeki
her ortamda endotoksinler her
zaman var olacaklardır.
KANATLI
Tavukların bireysel
damızlık değerlerini
hesaplamak için
hayvanlar ayrı
ayrı kafeslerde
tutulmaktadır.
Genomik seçim
yöntemi ile hızlı
yol kat edin
Genetik olarak en iyi tavukların çiftleştirilmesi,
gelecek nesillerde en yüksek verim özelliklerine sahip
hayvanlara ulaşacağımızın garantisidir. Peki, en iyi
hayvanı seçerken neleri değerlendirmemiz gerekir?
K
anatlılardan alınan kan örneklerinin sonuçları ve kanatlı
ırkları arasındaki bağlantı nedir? Kırmızı kan hücrelerinin
DNA’ları, tıpkı diğer vücut hücrelerin
DNA’larında ki gibi hayvanların hikayelerini barındırıyor. Genomik seçim
olarak adlandırılan teknik ile hayvanların karakteristik ve verim kaliteleri
hakkında pek çok bilgiye ulaşmamız
mümkün oluyor. Kanatlı hayvanlarını besleme konusunda gelecek
nesillerin parentlerini seçmek için
bu bilgileri kullanmak ise tek kelime
ile bir kazan-kazan stratejisi durumu
oluşturmamızı sağlıyor.
İNFOVET 108-109
KANATLI
Genetik olarak parent
olmaya en uygun dişi
ve erkekleri seçtiğimize
emin olmalıyız.
Genetik olarak
en iyi hayvanı
aramak
FMO-3 eksikliği, kanatlı hayvanların
küçük bir yüzdesinde ve kahverengi
yumurta tavuklarında görülmektedir.
Ve bu gen eksikliği genetik olarak
aktarılma özelliği gösterir.
Genetik olarak en iyi tavuk ve
hindilerin çiftleştirilmesi, gelecek
nesillerde en yüksek verimlerde
hayvanlara sahip olacağımızın
garantisidir. Peki en iyi hayvanı
seçerken neleri öncelikli olarak
değerlendirmemiz gerekir?
Kanatlı hayvanlarını üreten
firmalar, en iyi performansı alabileceği hayvanları yetiştirmeyi
hedefliyor ve bu kalitede ki hayvan sayısını çoğaltmak istiyorlar.
Aranılan verim özellikleri zaman
zaman değişiklik göstermektedir
çünkü, tüketicinin aradığı özellikler de zaman içerisinde değişmektedir. Uzun yıllar yumurtacı
tavuklar verdikleri yumurta
sayısı, erken erginliğe ulaşması,
yumurta üretiminde pik yapması
ve yumurta renginin tutarlılığı ile
değerlendirilmişti. Aynı zamanda
İNFOVET 110-111
seçimlerde yumurta ağırlığına,
vücut ağırlığına, kuluçka randımanına, yem değerlendirmesine
bakılıyordu. Tüm bu özellikler
değerlendiriliyor ve sonuçta,
parent genetik olarak en kuvvetli
hayvanları seçmiş olmayı umarak devam ediyorlardı.
Verim değişikliklerine
önem vermek
Bugün özellikle Avrupa’da
davranış ve tüylenme özellikleri diğer özelliklere göre ıslah
edilecek hayvan seçiminde daha
fazla önem kazanmış durumdadır. Pik seviyede üretim ve erken
maturiteye ulaşmak şimdilerde
fazla bir yol kat etmeye yaramayan özellikler olarak konumlanıyor. Buna rağmen kuluçka ve
yumurta kalitesi önceki dönem-
Damızlık hayvan seçimi tamamen en iyi genetik yapıya
sahip hayvanları belirleyip,
gelecek nesilleri oluşturmak
için bu seçimleri parent
olarak kullanmak ile ilgilidir.
Seçilen en iyi hayvanlarla
damızlık programlarına başlanması ve onların gösterdiği
verim ve değerlerini belirlemek, yetiştiricilikteki en başarılı sonuçları vermektedir.
Genetik ilerlemeler aşağıdaki
dört konu ile ilişkilidir.
SEçİm yOğuNluğu: Önemli
damızlık üretici şirketler gelecek nesillerdeki kuluçkacılar
ve hibrit hindiler için sahip
olduğu hayvanların erkek
olanlarının %1’inden daha azını ve dişi hayvanların yaklaşık
%5’ini kullanmaktadır.
HaTaSızlık: Hayvanların genetik ölçümlerinin değerlendirilmesinde hata yapmamaya özen göstermek gereklidir.
Genetik olarak parent olmaya
en uygun dişi ve erkekleri
seçtiğimize emin olmalıyız.
kalıTSal VaryaSyON: bir sürünün içerisinde veya alınan kan
örnekleri arasındaki bireylere
özgü genetik farklılıklar kalıtsal varyasyonu belirler. Eğer
kalıtsal varyasyon yok ise, bu
durumda sürüdeki bireyler
genetik olarak çok benzerdir
ve bu da genetik ilerlemenin
olmadığı anlamına gelir.
yıllar araSıNDakİ GElİşİm:
iki nesil arasındaki genetik
ilerleme, iki jenerasyon arasındaki farklılıklar ileölçülür.
Bu dönemin uzunluğu, seksüel olgunluğa ve bununda
ötesinde bir hayvandaki
genetik potansiyelin ne kadar
sürede ortaya çıkacağıyla ilgili yapılan tahminlere
bağlıdır. Eğer yıllar arasındaki
gelişimi görmek çok erken
olur ise, yanlış hayvanları
seçmiş olma ihtimalimiz
var demektir. Eğer çok uzun
sürede yıllar arasında gelişim
gözlüyorsanız, beklemeniz
gereken aralık o kadar uzun
sürecek demektir.
KANATLI
Kırmızı kan hücrelerinin
DNA’ları, tıpkı diğer vücut
hücrelerin DNA’larında ki
gibi hayvanların genetik
hikayelerini barındırıyor.
lere göre sektörde daha fazla
önem kazanmış durumdadır.
Bu dataları toplayabilmek
için, elimizdeki 80 haftalığın
üstünde olan damızlık horozların
crossbreed genetik bilgilerini
saklarız. 2009 yılından beri,
safkanların dölleri 100 haftaya
kadar saklanmaktadır. Tavukları
80 haftalığa kadar bekletirseniz
böylece horozlar 105 haftalık
olmuş olacaklardır. Eğer seçimler
bu kadar geç bir yaşta yapılırsa
seçim aralığı daha da uzun bir
sürede gerçekleşiyor olacaktır.
Ayrıca özellikle yumurta üretim
endüstrisinde önem arz eden
yumurta kuru maddesini de
Aranılan verim özellikler zaman
zaman değişiklikler göstermektedir
çünkü tüketicinin diyetinde
belirlediği özellikler de zaman
içerisinde farklılıklar gösterir.
değerlendirmeye almak gerekir.
Kuru madde oranının düşük olması o yumurtanın daha fazla su
bulundurduğunu gösterir ki yumurta tozu üretiminde bu suyun
yok edilmesi gereklidir. Hayvanlarda aranan özellikler ne kadar
iyi ise, onların verimleri ile ilgili
dataları toplamamız gereklidir.
Bazı verim özellikleri kolaylıkla
hesaplanabilir iken bazıları böyle
olmamaktadır. Örneğin, erkek
hayvanlarda (horoz) büyüme hızı
gibi bazı ölçümler net olsa bile,
taşıdığı potansiyel yumurta verim özelliğini saptamamız mümkün olmayacaktır. Bu gibi bazı
durumlarda parentlerin genetik
değerlendirmeleri kardeşlerinin
bilgilerine ve progeny’lerine göre
yapılmaktadır. Tüm bu verileri değerlendirmenin sonucunda yine
de seçtiğiniz damızlık tahmini
olarak en iyi parent olacaktır. Bu
konuda inanılmaz büyük data
verileri incelenmek zorundadır
çünkü her safkanın binlerce
hayvanı bulunmaktadır. Bugün
kanatlı ıslahında bu verileri
değerlendirmek için istatistikler,
hesaplama modelleri ve bilgisayar programları kullanıyoruz.
Genom, kromozom ve gen
2004 yılında tavukların genom
bilgileri tamamlanmıştır. Bu da
tavukların genetik haritalarının
çıkartılmış olduğu anlamına
gelmektedir. DNA, herediter
özellikleri taşımaktadır. DNA
projeni bilgilerini yansıtmaktadır.
Bir DNA molekülü, baz çifti denen
iki uzun nükleotid şeridinden
oluşur. DNA 4 farklı baz çifti
içermektedir. Bunlar; adenin (A),
guanin (G), timin (T) ve sitozindir
(C)’dir. G ve C’ler kendi aralarında
bir çift olurken A ve T’lerde kendi
aralarında bir çift oluştururlar.
Bir nükleotid şeridinin sıralanmış
haline dizi (sekans) denilir. Bu
diziler, hücre içindeki ve dışındaki birbirinden farklı özellikleri
oluşturan kodları belirlemektedir.
Örneğin, yemden yararlanma
bilgisi yumurta kabuğu yapımını
direk etkileyen bir özellik olarak
değerlendirilebilir. Tavuklar bir
çift sex kromozomu dışında 39
çift vücut hücresi kromozomu
bulundurmaktadır. 39 çift kromozomda 20.000 gen ve 1.5 milyar
baz çifti bulunmaktadır. Kısacası,
her bir gen uzunlu kısalı DNA
sekanslarından oluşur.
Balık kokusunu
damızlıktan çıkarmak
Trimetilamin (TMA), yumurtaların belirgin bir şekilde balık
kokmasına sebep olmaktadır.
Normalde idrar ile atılan FMO3
enzimi, TMA’yı kokusuz bir form
olan TMA-oksit’e çevirmektedir.
FMO3 eksik olduğunda, kusurlu
olan kokulu yumurtaların oluşumu görülür. Kanola yağının
İNFOVET 112-113
KANATLI
içerisindeki sinapin maddesi
barsaklarda fermente olduktan
sonra, balık kokusu oluşumuna
neden olan TMA’ya dönüşmektedir. FMO3 eksikliği, kanatlıların
küçük bir yüzdesinde ve kahverengi yumurta tavuklarında
görülmektedir. Ve bu eksiklik
genetik olarak aktarılmaktadır.
Uppsala Üniversitesi’nde (İsveç) yapılan araştırmalar, FMO3
enzimi eksikliğine bağlı hayvanların yumurtalarında (ruminantların da et ve sütlerinde) balık
kokusunun oluşmasına neden
olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Bunu kanıtlamak için de bir test
oluşturmuşlardır. İsveçli araştırmacılar bu testi yapabilmek için
tüm hayvan türlerinin bulunduğu, FunboGen adını verdikleri bir
şirket kurmuşlardır. ISA, 2008
yılında tüm kanatlı türleri üzerinde bu testlerin yapılması için
onay vermişlerdir.
Genomik değerlendirme de
SNP okumak
Kanatlıların genom yapıları
tamamlandığında bu dizilim
hakkındaki bilgileri uygulamaya
geçirebilmek adına pek çok yeni
bilimsel yöntem geliştirilmiştir.
Günümüzde belirli kromozomları
işaretleyebilmekteyiz. Bu tip
işaretlemeler oldukça kullanışlı olmaktadır. İşaretlenmiş
kromozomlara tekli nükleoit
polimorfizmi yani kısaca snip
(SNP) denilmektedir. Bir tavukta
yaklaşık olarak 15-20 milyar snip
bulunmaktadır. Snipler, 100-200
bazlı sekanslardan oluşmaktadır.
Bu sekanslardan birisinde Sitozin bulunurken, diğerinde Timin
olabilmektedir. Büyük olasılıkla
değerler arasındaki farklılıkların temel sebebi sekanslar
arasındaki bu farklılıktır. Her
bir snip’iokumk için geliştirilen
cihazlar ile okunan her snip 1
dolara mal olmaktadır.
Yapılan deneye 1000 hayvan
ile başlanmıştır ve oldukça fazla
detaya sahip bir grup olmuştur.
Detaylı bilgilerin sebebi, daha
fazla genetik değerlendirme ile
en doğru sonuca ulaşmaktı. Bu
şekilde sekanslar üzerindeki C
İNFOVET 114-115
Alınan kan
örnekleri hızlı ve
kesin damızlık
seçimleri için geniş
bir bilgi yelpazesi
sunmaktadır.
ve T yerleşim farklılıklarının nasıl
farklı sonuçlar verdiğide böylece
anlaşılmış olacaktı. Sonuç olarak
60,000 snip, broylerler ve yumurtacı tavukların tüm özelliklerini dğerlendirmek için incelendi.
Aynı zamanda damızlık kaliteleri
bilinmeyen hayvanların snip değerlendirme sonuçlarının genetik
yapıları üzerine etkileri de incelenmiş oldu. Tüm çalışmalar için
2,5 milyar dolar harcama yapıldı.
Sonuç olarak snipleri okuyarak
edindiğimiz bilgiler, kesinlikle
en verimli hayvanı seçmemize
yardımcı oluyordu. Böylelikle erken dönemde hangi hayvanların
damızlık olacağına karar verebilir
ve genetik olarak çok daha kısa
Bazı verim özellikleri kolaylıkla
hesaplanamaz. Örneğin, erkeklerde
büyüme hızı gibi bazı ölçümler
net olsa bile, potansiyel yumurta
verimini saptak mümkün olmaz.
bir sürede sürüde iyileşme sağlayabilir hale gelmiştik. Bu metot
ile ayrıca, ölçmesi zor olan kanatlı davranış durumunun nasıl
olacağı, 100. Haftadaki yumurta
kalitesi, hastalıklara duyarlı olup
olmaması, ayırmaya gönderilip
gönderilmeyeceği gibi değerlendirmeler içinde kesin yorumlar
yapabilir hale geldik.
KANATLI
Her bir yumurta bir
civciv anlamına gelir.
Bu nedenle döllülük
ve çıkım gücü önemli
parametrelerdir.
Kuluçkalık
yumurtaların
çıkım gücünü
etkileyen
faktörler
Protein ihtiyacının karşılanmasında
pahalı olan kırmızı ete muadil olması,
kısa sürede yetiştirilmesi ve yetiştirme
koşullarının diğer hayvanlar kadar zor
olmaması nedeniyle kanatlı üretimi tüm
dünyada geniş olarak yapılmaktadır.
YAZI: Prof. Dr. İsmAİl BAYrAm, Dok. Öğr. ABDurrAhmAn sIAl
İNFOVET 116-117
B
aşarılı bir kanatlı üretimi
için bir günlük civcivlerin
tedariği çok önemlidir. Bu
işlem küçük işletmelerde
doğal inkübasyon yoluyla kanatlılar tarafından yapılırken, aynı
işlem ticari işletmelerde tamamen kuluçka makinasına bağlıdır.
Her yumurta, bir civciv anlamına
gelmediği için bir günlük yumurtaların eldesinde döllülük ve çıkım
gücü gibi üreme parametreleri
ayrı bir önem taşımaktadır.
KULUÇKA RANDIMANI
Kuluçka makinasına konulan her 100 yumurtadan çıkan
yavru sayısıdır. Bu nedenle %
olarak belirtilir. Yani, çıkan civciv
sayısını, makineye koyduğumuz
yumurta sayısına bölersek kuluçka randımanını buluruz.
Örnek: Çıkan civciv: 700
Konulan Yumurta: 1000
700:1000= 0.70 (% 70)
Kuluçka randımanı ne kadar
yüksek olursa, bu durum üretici
KANATLI
– 1:12 oranları en uygun erkek dişi
oranı olarak önerilmektedir.
Örnek:
Döllü Yumurta Sayısı: 900
Konulan Yumurta Sayısı: 1000
900:1000= 0.90 (% 90)
ÇIKIM GÜCÜ
için o kadar karlı sonuç anlamına
gelmektedir. Çünkü bu durumda
her yüz yumurtadan civciv çıkmayan ve sonuçta atılan yumurtaların sayısı o kadar az olacaktır.
DÖLLÜLÜK ORANI
Makinaya konulan her yüz
yumurtanın döllü olanlarının sayısıdır. Bu da kuluçka randımanı
gibi bir orandır ve yüzde olarak
belirtilir. Döllülük oranı, kuluçka
randımanını etkileyen, en önemli
ölçüttür. Döllü yumurta oranı ne
kadar yüksek olursa çıkım gücünün de o denli yüksek olması
beklenir. Yumurtaların döllü olup
olmadığı makinaya konulduktan
sonra belli bir süre geçmeden
anlaşılamaz. Uygulama kolaylığı bakımından döllülük verimi
çıkıştan 2-5 gün kadar önce
yumurtaların çıkış bölmesine
alınması sırasında yapılır. Bir
ampul ışığında bakıldığında
döllüler siyah renkli, dölsüzler
ise taze yumurta renginde
(sarımsı) görülür.
Döllülük; bakım, barındırma,
beslenme ve sağlık koşulları gibi
birçok etken tarafından etkilenir.
Bu nedenle kuluçkalık yumurta
üretiminde optimum koşulları
sağlamak ve erkek dişi oranını
iyi ayarlamak gerekir. Ancak bu
durumda yüksek döllülük elde
edilebilir. Bir damızlık sürüde 1:10
İNFOVET 118-119
Döllülük oranı;
bakım, beslenme
ve sağlık
durumu gibi
birçok etken
tarafından
değişkenlik
gösterebilir.
Kuluçkanın 18. gününde yapılan döllülük muayenesi sonucu
döllü olduğu belirlenen yumurtalardan elde edilen civcivlerin
oranına denir.
Örnek: Çıkan civciv:700
Döllü Yumurta sayısı: 900
700:900= 0.78 (% 78)
Çıkım gücü başta döllü yumurtaların oranı olmak üzere birçok
faktörden etkilenir. Bu faktörleri başlıklar halinde ele almak
gerekirse kısaca hayvana bağlı
faktörler, inkübatöre bağlı faktörler ve yumurtaya bağlı faktörler
olarak ele alınabilir.
Kanatlı hayvanların yumurtalarının çıkım gücünü; yumurtanın tazeliği (yumurtanın yaşı),
depolama şartları, sürünün
yaşı, yetiştirme ve bakım
teknolojisi, çiftleştirme sistemi,
inkübasyondaki nispi nem ve
yumurtaların dönme açıları gibi
birçok faktör etkilemektedir.
I. Hayvana BağlI FaKtörler
Genetik Faktörler: Kalıtım,
tavukların döllenme yeteneği
ve kuluçka kapasitelerine
0,06-0,13 düzeylerinde bir etki
yapar. Bu durum özellikle bu
konularda genetik olmayan
faktörlerin de oldukça büyük bir
etki gösterdiğini ortaya koyar.
Türe özgü optimum inkübasyon
koşullarının belirlenmesi
çıkım gücünün arttırılmasına
yardımcı olur.
yaş: Tavuk yaşının; fertilite,
çıkım gücü ve embriyonik
ölümler üzerine etkisi olduğu
bilinmektedir. Tavuklar genellikle
artan yaşla beraber daha
düşük çıkım gücünde yumurta
üretmektedirler. Bu durum birçok
çalışmayla doğrulanmıştır. Ayrıca
yeni seksüel olgunluğa ulaşmış
tavukların yumurtalarının bir
süredir verim gösteren tavuk
yumurtalarından daha düşük
çıkım gücüne sahip olduğu
belirtilmektedir. Garwood ve
Lowe (1982), çıkım gücünün
seksüel olgunluğu takiben
arttığını ve tavukların yaklaşık 6.
haftada en yüksek çıkım gücüne
ulaştığını belirmişlerdir.
Kuluçka randımanı ne
kadar yüksek olursa,
bu durum üretici için
o kadar karlı sonuç
anlamına gelmektedir.
KANATLI
Alsobayel (1992), fertilite,
çıkım gücü ve embriyonik
ölüm oranlarının 7-11 aylık yaşlı
hayvanların yumurtalarında
değişmediğini ancak 11 aylıktan
sonraki hayvanlarda çıkım
gücü ve fertilite azalırken
embriyonik ölüm oranlarının
arttığını belirtmişlerdir. Ayrıca
daha yaşlı sürülerin daha düşük
çıkım gücünde yumurta üretme
eğiliminde olduğu rapor edilmiştir.
Canlı ağırlık: Damızlıklarda
canlı ağırlık kontrolü ile yüksek
düzeyde döllü yumurta üretimi
arasında bir korelasyon
bulunmaktadır. Yapılan bir
çalışmada, ağır ırkların hafif
ırklara göre daha sık aşım
yaptıklarını bunun sonucunda
semen miktarının ve sperm
yoğunluğunun daha fazla
olduğunu ve sonuçta döllülük
oranının hafif ırklara göre daha
fazla olduğu ortaya konulmuştur.
Ancak unutulmamalıdır ki
belirtilen canlı ağırlık fizyolojik
sınırlar içinde olmalıdır.
Beslenme: Civciv embriyosu
için gerekli besin madde
ihtiyacı, yumurtada depolanan
İNFOVET 120-121
Tavuk yaşının; fertilite, çıkım
gücü ve embriyonik ölümler
üzerine etkisinin büyük
olduğu bilinmektedir.
besin maddelerinden sağlanır.
Yumurtada depolanan besin
maddeleri tamamen ebeveynin
rasyonuyla ilişkilidir. Yapılacak
yemleme ile hayvanın normal
vücut fonksiyonlarının idamesi,
yumurta verimi ve embriyo
gelişimi için yumurtaya yeteri
miktarda besin maddesi
transferi olacak kadar besin
maddesi sağlanmalıdır. Ayrıca
yumurta, embriyonun ihtiyaç
duyacağı tüm besin maddelerini
içermelidir. Kuluçka makinesine
konulan yumurtaların çıkım
gücü, döllü yumurtaların çıkım
gücü veya pazarlanabilir civciv
oranı ebeveyn rasyonlarına
eklenen Vit E ile değişiklik
göstermez. Yemleme optimum
olmadığında yumurtaya yeterli
miktarda besin maddesi
transferi olamayacaktır. Çünkü
alınan yemin çoğu hayvanın
yaşama payı için kullanılacaktır.
Yeterli olmayan böyle beslenme
sonucu, erken, orta ve son
dönem embriyo ölümleri,
kusurlu embriyolar, düşük
kaliteli civcivler, kabuğa yapışık
ölümler, yumurta veriminde
Damızlıklarda
canlı ağırlık
kontrolü ile
yüksek düzeyde
döllü yumurta
üretimi arasında
bir korelasyon
bulunmaktadır.
düşme, döllülük oranında ve
kuluçka randımanında düşüş
meydana gelmektedir. Kenya’da
yerel ırklar üzerinde yapılan
çalışmalarda, yumurtacı
damızlık tavukların rasyon ham
protein ihtiyacının %12 olduğu
belirlenmiş ve bu damızlıklarda
farklı protein seviyelerinin
yumurta çıkım gücünü
etkilemediği tespit edilmiştir.
Yapılan bir çalışmada, bira
sanayii yan ürünlerinin yumurtalarda döllülüğü ve çıkım gücünü
arttırdığı bildirilmektedir. Döllü
yumurta sayısındaki ve çıkım
gücündeki artışın sebebi ise
bira sanayisi yan ürünlerinin
KANATLI
Çevre sıcaklığı,
inkübasyonu
etkileyen en
önemli faktördür.
inkübasyon süresini kısaltmakta,
sıcaklığın düşmesi ise kuluçka
süresini uzatmaktadır.
yüksek oranda (%4-5) linoleik
asit içeriğidir. Konu ile ilgili olarak
yumurtacı tavuk rasyonlarına Organik Selenyum eklenmesinin de
çıkım gücüne olumlu etkilerinin
olduğuna ilişkin çeşitli araştırma
sonuçları bulunmaktadır.
II-İnkübatöre bağlı Faktörler
Kuluçka makinası ile civciv
üretmek için makinada dört
koşulu uygun biçimde yerine getirmek gereklidir. Bunlar sıcaklık,
nem, havalandırma ve yumurtaların çevrilmesidir.
Sıcaklık: Çevre sıcaklığı,
inkübasyonu etkileyen en
önemli faktördür. İnkübasyon
sıcaklığı 37.2 C ve 37.7 C
arasında olmalıdır. Kabul
edilebilir aralık 36 - 38.9 C
aralığındadır. İnkübasyondaki
sıcaklık 35.6- 39.4 C
derecelerinin dışında birkaç
saat seyrederse embriyolarda
ölüm görülür. İnkübasyon
sıcaklığının 40.5 C’de 15 dakika
süreyle kalması durumunda
embriyolar ciddi olarak etkilenir.
35 C’de 3-4 saat kalması
durumunda ise metabolizmada
yavaşlama görülür.
Ayrıca çıkım dönemi yani son
üç günkü sıcaklık ise 36.1—37.2
derece arasında olmalıdır.
İNFOVET 122-123
• Düşük Sıcaklık-------------Embriyonik Gelişimi yavaşlatır.
• Yüksek sıcaklık -----------Embriyonik Gelişimi hızlandırır.
İnkübasyon Süresi:
İnkübasyon sıcaklığının
optimum sınırın üzerine çıkması
Depolama Süresi: Kuluçkaya
konulacak yumurtalardan elde
edilecek olan civciv sayısı
işletme karlılığını doğrudan
etkileyen faktörlerden birisidir.
Damızlıkçı işletmelerde
yumurtalar toplandıktan
sonra kuluçkaya konulmadan
önce belirli bir süre
bekletilebilmektedir. Kuluçkalık
yumurtaların depolanması
dikkat ister. Yumurtalar dik
uçları aşağıya gelecek şekilde
13-16 derece oda sıcaklığında
depolanmalıdır. Yumurtaların
depolama süresinin uzatılması
çıkım gücünü düşürmektedir.
Yumurtaların çıkım gücünü
artırmak amacıyla, depolama
süresi, ortamın nem miktarı,
yumurtaların plastikle
kaplanması, plastik koruyucu
içerisine oksijen, karbondioksit
veya azot gazlarının enjekte
edilmesi gibi pek çok yöntem
denenmiştir. Konuyla ilgili
olarak yapılan bir çalışmada,
depolamadan önce ısı işlemi
Bir çalışmada,
bira sanayii
yan ürünlerinin
yumurtalarda
döllülüğü ve
çıkım gücünü
arttırdığı
bildirilmektedir.
değişmesiyle çıkım gücünün
olumsuz yönde etkilenmediği,
ancak ağırlık kaybının %12’yi
geçmesi halinde çıkım gücünde
azalma olacağı bildirilmektedir.
• Nem Miktarı:
• İlk 18 Gün-----------------60%
• Son 3 Gün ----------------70%
olmalıdır.
uygulanan yumurtalardan,
ısı işlemi uygulanmayanlara
göre daha fazla civciv alınmış
ve embriyonik ölüm daha az
görülmüştür. Ayrıca depolama
süresinin uzatılmasının fertiliteyi
azalttığı bildirilmektedirler.
nem: Nem, embriyonun
gelişmesi ve normal büyüklükte
bir civciv çıkması için gereklidir.
Bu nedenle yumurta içeriğinin
gerekli oranda buharlaşması
lazımdır. Bu oran taze yumurta
ağırlığının yaklaşık % 11-13’ü
kadardır. Buharlaşma fazla
olursa civciv çok küçük,
buharlaşma az olursa civciv
normalden çok büyük olabilir.
Her iki durumda da embriyo çok
zayıf olur ve kuluçka randımanı
düşer. Sonuç olarak kaliteli
olmayan civciv üretilir. Yumurta
ağırlık kaybı kuluçka makinası
içindeki havanın rutubeti
tarafından belirlendiği için nem,
bu nedenle önemlidir. Yüksek
rutubet yumurta içindeki suyun
buharlaşmasını azalttığı için
civcivlerin normalden küçük
olmasına neden olmaktadır.
Kuluçka döneminde yumurtanın
ağırlık kaybının %6.5-12 arasında
İNFOVET 124-125
Kuluçkaya
konulacak
yumurtalardan
elde edilecek
olan civciv sayısı
karlılığı doğrudan
etkileyen
faktörlerdendir.
Havalandırma: Bütün
canlılarda olduğu gibi kuluçkaya
konulmuş yumurta içinde
gelişmekte olan embriyonun
da taze havaya ihtiyacı
vardır. Kuluçka makinasının
havalandırılması, embriyo için
gerekli oksijenin alınması ile
birlikte embriyonun solunumu
sonucu oluşan karbondioksit
gazının dışarı atılmasına
yaramaktadır. Normal embriyonik
gelişim için karbondioksit
konsantrasyonunun kuluçka
makinasında %0.1-0.4
arasında, kuluçka odasında
%0.5 düzeyinde olması
gerekir. Bu konsantrasyon % 1’i
aşarsa kuluçka randımanında
önemli bir düşüş başlar. Bu
konsantrasyon % 2 olduğunda
ise embriyonun çok az yaşama
sansı vardır. Aynı şekilde
ortamdaki % 21’in üzerindeki
oksijen konsantrasyonu
kuluçka randımanını azaltır.
Fakat embriyo, oksijen
yetersizliğine yüksek oksijen
konsantrasyonuna nazaran
daha duyarlıdır.
Çevirme: Kuluçka sırasında
yumurtaların, bölmelerde
belirli bir şekilde durması ve
zaman zaman döndürülmesi
gerekmektedir. Uygun olan
pozisyon küt kısım yukarıya
gelecek, fakat dik olmayacak
şekilde konmasıdır. Yumurta
sarısının germinal diskle temasta
olan kısmı diğer kısımlarından
daha hafiftir ve devamlı
yukarı çıkma eğilimindedir.
Bu nedenle her çevirmede
germinal plağı taze gıdanın
olduğu bölgeye taşır. Bu durum
embriyoya gıdaları taşıyacak
olan kan dolaşım sistemi
şekillenene kadar çok önemlidir.
Yumurtanın çevrilmesinin
aksadığı durumlarda embriyo
gelişmesinin en kritik döneminde
gıdasız ve oksijensiz kalma
tehlikesi ile karşılaşabilir. Hava
kesesi yumurtanın küt tarafında
olduğundan, çıkım zamanı
embriyo zarı delerek buradaki
havayla temasa geçer ve
akciğer solunumunu başlatır.
Kuluçkadaki yumurtaların günlük
96 kez döndürülmesi optimum
sayıdır. Fakat bu konudaki 24-96
aralığı döndürme sayısı için
normal kabul edilir.
Nem, embriyonun
gelişmesi ve normal
büyüklükte bir civciv
çıkması için gereklidir.
KANATLI
yumurtaya BağlI FaKtörler
Kuluçkalık yumurtaların seçiminde fiziksel karakteristikleri
en önemli seçim kriteridir. Bu
konuda yumurtaların temizliği, kabuk sağlamlığı ve ağırlık
göz önüne alınması gereken
en özemli fiziksel özellikleridir.
Kabukları kırık ya da çatlak
veya kirli yumurtalar kuluçkalık
olarak kullanılmamalıdır.
yumurta Kabuk özellikleri
Kabuk kalitesi kuluçkalık yumurtalarda göz önüne alınması
gereken en önemli fiziksel özelliktir. İki açıdan kabuk kalitesi
önemlidir:
1. Kabuk yeterince sert olmalıdır ki embriyo çevresel fiziksel
etkilere karşı korunabilir.
2. Ortam neminin daha rahat
difüzyonu, O2 / CO2 değişiminin daha rahat yapılabilmesi ve
mikroorganizmalarla enfeksiyonlara karşı yüksek koruma
sağlanabilir.
embriyonik ölümler
> Erken embriyo ölümleri
Bu dönem ilk üç günlük ölümleri kapsar. Bu ölümlerin çoğu
yumurtanın yumurtlanması ile
Bütün canlılarda
olduğu gibi
yumurta içinde
gelişmekte
olan embriyo da
taze ve temiz
havaya ihtiyacı
duymaktadır.
Çıkım gücüne etki
eden en önemli
f aktörlerden
biri de yumur ta
büyüklüğüdür.
kuluçka makinesine konması arasındaki sürenin ya çok uzaması
ya da uygun olmayan depolama
şartlarından kaynaklanabilir.
> Geç embriyo ölümleri
Kuluçkanın son 3 günündeki
embriyo ölümleridir. Bu dönemdeki embriyo ölümlerinin çoğu
yumurtaların kuluçka makinesi
gelişme bölümünden çıkış bölümüne nakil sırasında fazla bekletilmesi ile gelişme bölümünde
yumurtaların hava hücrelerinin
yukarı gelmemesi gibi yanlış
yerleştirmelerin sonucudur.
yumurta ağırlığı
Kanatlı hayvanlarda kuluçkalık
yumurta ağırlığı belirli ağırlık
sınırları içerisinde olduğunda optimum çıkım gücü elde
edilmektedir. Çıkım gücüne etki
eden en önemli faktörlerden biri
de yumurta büyüklüğü olup, çok
büyük ve çok küçük yumurtaların çıkım güçleri normal
yumurtaların çıkım güçlerinden
daha düşüktür. İdeal kuluçkalık
yumurta ağırlığı broylerler için
55-65 g’dır. Kanatlı hayvanlarda yumurta ağırlığı ile kuluçka
özellikleri arasındaki ilişkilerle
ilgili olarak farklı görüşler bulunmaktadır. Bir kısım araştırmacı,
yumurta ağırlığının döllülük ve
çıkış gücü üzerinde önemli etkisi
olmadığını bildirmektedir. Bir
başka araştırmacı grubu da, etlik
piliç damızlıklarında döllülük ve
çıkış gücünün 47 g’ın altındaki
yumurtalarda düştüğünü bildirmektedirler. Bazı araştırmacılar
ise, tavuklarda, kuluçka randımanının ağır yumurtalarda hafif
yumurtalara oranla daha yüksek
olduğunu bildirmektedirler.
Sonuç
Sonuç olarak, kanatlı
yetiştiriciliğinde yüksek döllülük
oranına ve en iyi kuluçka
performansına ulaşmak için,
döllülük oranına ve kuluçka
özelliklerine etkili mümkün olan
bütün faktörler için optimum
şartların sağlanarak başarılı
ve ekonomik bir sonucun elde
edilmesine çalışılmalıdır. Aksi
takdirde yapılacak yetiştiriciliğin
boşa zaman ve emek kaybı
ile birlikte ekonomik kaybı
da beraberinde getireceği
unutulmamalıdır.
İNFOVET 126-127
BÜYÜKBAŞ
R
Yüksek enerjili
yem maddelerinin
bilinçsiz kullanımı
ekonomik kayıplara
yol açabilir.
uminant diyetindeki
öncelikli hedefler, iyi
korunmuş ve stabil bir
rumen ortamı sağlamak
ile birlikte, yeterli ve uygun besin
maddelerinin rasyona katılması
olmalıdır. Aynı zamanda, doğru
besleme stratejilerinin geliştirilmesi de, canlı hayvan endüstrisinde, arz- talep oranının ve
maliyet faturalarının yükselmesi
konusunda ve et-süt üretim
hedeflerine ulaşmada elzem bir
konu halini almıştır. Bu stratejiler
dışında, bilindiği üzere, beslenme etkinliğinin geliştirilmesi
de, besin maliyetini arttıran
konulardan biridir. Bu nedenle,
rumen verimliliğini arttırmak
için düzenlenen herhangi bir
besleme programı, bu ayrıntılar
göz önünde bulundurularak;
uygun ve sabit bir rumen ortamı
sağlanıp, aynı zamanda rumen
mikroorganizmalarının da işlevini
sürdürebileceği bir ortamı yaratmak şeklinde olmalıdır.
Bu konularda sağlanabilecek
bir istikrar, rumendeki işleyişin
anahtarı olan lif sindiren mikroorganizmaların çoğalmalarını
ve işlevli hale gelmelerini de
beraberinde getirecektir. Bu lif
bakteriler, nötre yakın olan bir pH
aralığında aktiftirler; bu nedenle
rumen pH’ını bu aralıkta tutmak
önemlidir. Anaerobik ortamın
ihtiyaç duyduğu, sadece bu
mikroorganizmaların çoğalmasının engellenmesi değildir. Aynı
zamanda gerekli olan, fakat ortamda bulunmasını daha az arzu
ettiğimiz mikroorganizmaların da
Rumen diyet
stratejileri
Rumen sıklıkla ineğin “güç merkezi” olarak nitelendirilir ve inek,
enerji ihtiyacının dörtte üçünü buradan sağlar. Dengeli bir rumen
ortamı, ruminantın performansı ve sağlığı için kritik bir konudur.
BÜYÜKBAŞ
gelişimlerinin ve aktivitelerinin
azaltılmasına ihtiyaç duyar.
Bir başka konu olan uçucu yağ
asitleri de, ruminantların başlıca
enerji kaynağıdır ve üretimleri,
hayvanın yemden randımanlı bir
şekilde yararlanmasıyla yakından ilişkilidir. Uçucu yağ asitleri,
rumen duvarı boyunca besinin,
kana geçişi görevini üstlenir. Bir
diğer görevi ise, sabit ve sindirim
için en uygun rumen pH’ını
sağlayarak, kendi emilimlerini de
artıracak koşulları sağlamış olup,
asidoz riskini azaltmaktır.
Doğru dengelenmiş
bir rasyon,
parazit yükünün
azaltılmasına
yardımcı olur.
Rumen fAAliYetleRinin
immunite ÜzeRine etKileRi
Rumenin, besinden yararlanma ve enerji üretimi görevleri
yanında, hayvanın bağışıklık
sistemi üzerinde de düzenleyici etkileri olduğu bilinmektedir.
Örneğin; doğru dengelenmiş
beslenme programlarının, parazit yükünü azalttığı, plazma
immünoglobulinlerini (antikorlar) arttırdığı gözlenmiştir.
Tersine, kötü dengelenmiş
rasyonların, yararlı bakterilerin
mikrobiyal popülasyonunu
değiştirip, gram negatif bakterilerin de içinde bulunduğu,
zararlı mikroorganizmalara
yaşam alanı sunan bir rumen
ortamı oluşmasına yol açtığı,
bunun da kalın bağırsakta
bakteriyel bozulmaya neden
olduğu gözlenmiştir.
Buna ek olarak, düşük rumen
pH’ının, rumen epitel yüzeyinde
bozulmalar şekillendirip, bahsettiğimiz bakteriyel bozulma sonucu açığa çıkan zararlı bileşiklerin
Rumen, VeRimliliK
AnAHtARInI
elinDe tutuYOR
Diyet, rumen fonksiyonu
üzerinde en güçlü olumlu
etkiyi oluşturan unsurdur,
fakat bunun kadar hatırı sayılır
derecede önemli olan bir
diğer önemli nokta, rumendeki
mikrobiyal komünlerin, özellikle
de rumen duvarı ile ilişkili olan
mikroorganizmaların ortak bir
profilde olmasını sağlayacak
olan hayvan varyasyonudur.
Çünkü farklı hayvan ırklarının,
enerji ve besin parçalanmasına
öncülük eden immun yanıtı
verme şekilleri ve kapasiteleri
birbirinden farklıdır. Çiftliklerde,
bu hayvan varyasyonunu en az
indirecek çok az insan vardır.
Her durumda, etkin işleyen bir
rumen, sağlıklı ve üretken bir
hayvan anlamına gelir. Sağlıklı
ve üretken hayvan da, bol
kazançlı bir işletme
demektir.
pasif transferine de neden olduğu bilinmektedir. Bu transferin,
sadece hayvan üzerine olumsuz
etkileri yoktur; besinlerin ve açığa çıkan enerjinin, immun yanıtın
oluşmasına harcanmasına da
sebebiyet vermektedir.
etKili DiYet StRAteJileRi
Rumen sağlığını ve fonksiyonunu arttırma çalışmaları adına,
belirli besin içerikleri kullanılarak,
birbirinden farklı olan bazı diyet
stratejileri incelenmiştir. Örneğin;
sınırlı, fakat yüksek enerjiyle
beslenmesi gereken düvelerde,
diyet stratejieri geliştirmek etkili
bir yol olarak görülüyor. Yaklaşık
340 kg ağırlığında, 14,5 aylık bir
Holstein düvesi, kendi vücut
ağırlığının yüzde 1,25, 1,5, 1,75
ve 2,0’i oranında yüksek enerjili
yem ile beslenmiştir. Bu hayvanlar, maksimum kendi vücut
ağrılıklarının 1,25’i oranında yüksek enerjili yem maddesi içeren
rasyondan yararlanabilmişlerdir.
Bu örnekte, düvenin, kendi vücut
ağırlığının 1,25’i oranından daha
yüksek bir oranda yüksek enerjili
yem maddesi içeren rasyonla
beslenmesi, maliyeti gereksiz
yere arttıracaktır.
Enerjiden zengin diyetler, kuru
dönemden laktasyon dönemine geçiş aşamasındaki süt
ineklerine, azalmış kuru madde
alımını telafi etmek için dengeli
bir şekilde verilebilir. Genellikle
bu diyetler, yüksek nişasta ihtiva
ederler ve hızla düşen rumen
pH’ı ve kalın bağırsakta başlayan
bakteriyel bozulmalar nedeniyle,
rumen stabilitesi açısından risklidirler. Bunun yanında, hayvanlara,
bu dönem boyunca, bol nişastalı
(tahıllı) rasyonlara adapte olmaları için zaman verilmelidir. Tüm
bunlara ek olarak, kolay parçalanabilir (mayalanabilir) nişastaların
ve liflerin rasyonda kullanımı da
sindirilebilirliği arttıracaktır.
Rumen fonksiyonlarını arttırmak
için, günümüzde de kullanımı yaygın
olarak kabul görmüş, pH düşüşünü
engelleyen “doğal katkı” maddeleri
tercih edilmektedir.
Bitki özlerinin
avantajları yanında,
asidoz riskini
arttırabileceği
de göz önünde
bulundurulmalıdır.
Protein, rasyonunun maliyetini
yükselten en önemli unsurdur.
Azotun verimli kullanımına yönelik
stratejiler geliştirmek, diyet maliyetini
azaltmaya yardımcı olacaktır.
lif sindirimini kolaylaştıran
katkı maddeleri
Rumen fonksiyonun arttırılabilmek için; tampon, maya, bitki
özleri, enzimler ve doymamış yağ
asitleri gibi yem katkı maddelerinin ve spesifik yem içeriklerinin
kullanılmasının, diyet stratejileri
açısından büyük bir önemi vardır.
Örneğin; tamponlar, rumen fonksiyonlarının arttırmak ve olası pH
düşüklüklerine müdahale etmek
için uzun yıllardır rasyonlarda
kullanılmaktadırlar. Tamponların
en yaygın örneği bikarbonatlardır.
Ancak biz, günümüzde kullanımı kabul görmüş, pH düşüşünü
engelleyen, daha ‘doğal’ katkı
maddelerine değineceğiz.
Maya ve probiyotikler (LactoİNFOVET 132-133
bacillus türleri gibi), lif sindirimini
arttırmak ve rumen ortamını stabilize etmek için, sığır diyetlerine
daha sıklıkla dahil edilen katkı
maddeleridir. Maya hücreleri, mideye yeni inmiş besin parçalarına
bağlanma eğilimi gösterir. Bu
eğilimin, rumendeki oksijenin de
aynı besin parçalarına bağlanmasından kaynaklandığı tahmin
edilmektedir. Mayalar, oksijenden
yararlanmaya başlar ve böylelikle anaerobik ortam üzerindeki
tehdit ortadan kalkmış olur.
Saccharomyces cerevisiae’nın
geliştirilmiş birçok suşu, ruminant
diyetlerinde kullanılan ana mayadır. Aynı zamanda, canlı mayalar,
peptitler gibi, laktatın ortamdan
uzaklaşmasını sağlayan, laktat
kullanan bakteriler gibi, rumen
metabolizmasında kullanılabilen
fonksiyonel bileşikler de üretebilirler. Eksojen fibrolitik enzimler de
lif sindirimini arttırmak konusunda ümit verici sonuçlar vermektedir, fakat kesin sonuçlarını söyleyebilmek için daha çok çalışmaya
ihtiyaç duyulmaktadır. Bitki
özleri, son zamanlarda en çok ilgi
çeken konu olmaya başlamıştır.
Tanninler ve saponinler, incelenen
iki ana grup başlığıdır. Bu iki ana
grup, rumendeki protein yıkılımını
azaltacak ve ince bağırsakta
doğrudan sindirim ve emilimi
sağlayacak maddeleri içermektedirler. Ancak her ikisinin de,
rumen fonksiyonları üzerindeki
diğer bazı yönlere negatif etkileri
var olduğu düşünülmektedir. Tüm
bunlar da, bitki özlerinin asidoz
riskini arttırabileceği anlamına
gelmektedir. Uçucu yağ asitleri
yapılan birçok çalışmada umut
vadetmektedir. Ancak bitki özlerinde olduğu gibi, bazı bakteriler
üzerindeki negatif etkileri araştırmacıları hala düşündürtmektedir.
Uçucu yağ asitleri, genel etkileri
açısından bakılırsa, rumendeki
protein ve nişasta parçalanmasını azaltmakta, fakat yüksek
ihtimalle rumen sıvı içeriğinin
kimyasal doğasını da bozmaktadır. Yüksek oranda doymamış
yağ asitlerinin de, rumendeki lif
fermantasyonu üzerine olumsuz
etkileri olduğu bilinmektedir. Buna
rağmen, yapılan birçok araştırmada görüldüğü üzere, enterik
metan üretimini azaltma konusundaki pozitif etkilerinden dolayı
da oldukça ilgi görmektedir.
PROtein
AnAHtAR mADDe
Protein, rumen verimliliği
konusunda, üzerinde durulan
tek konu olmasa da hala
en önemli unsur olmayı
sürdürmektedir. Mikrobiyal
proteinler, maliyeti en fazla
olan protein kaynakları olarak
kabul edilirler. Ana neden,
süt ve et aminoasit profiline
en fazla benzeyen kaynak
olmasıdır. Buna göre, rumen
mikroorganizmalarının sürekli
devam eden nitrojen arzı ve bu
nitrojenden elde edeceği enerji,
daha yüksek rumen verimliği
sayesinde, daha fazla miktarda
mikrobiyal protein üretimi ile
sonuçlanacaktır.
Son zamanlarda, ham proteinle
aşırı besleme konusunda da
bir farkındalık oluştu. Pratikte,
laktasyondaki bir ineğin
rasyonu için konuşuyor olursak,
üretilen sütün herbir litresinde
100 gr ham protein olması
hedeflenmelidir. Tüm bunların
yanında, rasyonda aşırıya
kaçılmış proteinin, doğurganlık
üzerinde ve hayvan sağlığı
üzerine etkilerinin yanı sıra,
üretici firmanın da nihai karzarar hanesinde değişikliklere
yol açacağı unutulmamalıdır.
kanatlI
T
avukların tüyleri, vücuda
koruma ve izolasyon
sağlama açısından çok
önemli roller oynamaktadır. Çok fazla tüy kaybı, maruz
kalan ette enfeksiyonlara ya da
dokularda morluklara yol açan
yaralanmaların meydana gelme
olasılığını arttırır ve buna ek
olarak, vücut sıcaklığını korumak
için daha fazla enerji kullanımının
gerekli olmasına da yol açabilir.
Sonuç olarak, çok fazla tüy kaybeden kanatlılarda, sıklıkla maruz kalan bölgelerden kaybedilen
ısıyı dengelemek için gereken
enerjiyi üretmek üzere daha fazla yem tüketimi gerekli olmaktadır. Bu durum, yem dönüşümünü
de olumsuz etkileyebilir ve yem
giderlerinin artmasına yol açabilir. Bu nedenle aşırı tüy kaybının
önlenmesi, sürünün sağlığı ve
karlılığı üzerinde önemli bir etki
göstermektedir. Küçük sürülerde
aşırı tüy kaybının başta gelen
nedenleri şu şekildedir:
Yetersiz beslenme
Tüylerin iyi bir şekilde büyümesi ve korunması için proteinler, amino asitler, vitaminler
ve minerallerin yeterli miktarda
alınması gereklidir. Arka bahçede
yetiştirilen bir sürüde yetersiz
beslenmeye bağlı bir sorun ortaya çıkması alışılmamış bir durum
değildir. Kanatlı yaşına ve türüne
uygun olarak formüle edilmiş
tam olarak dengeli bir kanatlı
yemi, sürünün tüy büyümesini
ve korunmasını sürdürmek için
gereken besin maddelerinin almasını sağlayacaktır. Kanatlının
yaşına uygun ve yumurta ya da
et üretimine yönelik olarak spesifik bir şekilde formüle edilmiş
olan yemler, sürüleriniz için en iyi
tavuklarda tüy
kaybı ve gagalama
kanatlılara yönelik uygulamalı eğitim koordinatörü olan Dan
Cunningham (georgia üniversitesi, işbirliği geliştirme Hizmetleri),
arka bahçede yetiştirilen sürülerin sahiplerinden gelen yaygın
şikayetin tüy kaybı ile ilgili olduğunu söylüyor.
Doğal tüy dökme
süreci, beslenmeye
ya da gagalamaya
bağlı şekillenen
tüy dökümüyle
karıştırılmamalıdır
beslemeyi sağlar. Örneğin büyümeleri daha hızlı olduğunda, etlik
kanatlıların erken dönemde daha
yüksek düzeylerde proteine
ihtiyacı vardır. Olgunluk çağına
ulaştıklarında, vücut ağırlığını ve
tüy büyümesini sürdürmek için
gereksinim duydukları protein
miktarı daha düşüktür. Buna
ek olarak, yumurta üretimi için
yetiştirilen kanatlıların gereksinim duyduğu protein, enerji ve
mineral düzeyleri, etlik kanatlılara kıyasla farklı olacaktır. Dolayısıyla kanatlılarınızın gerektiği
gibi beslendiğinden emin olmak
için en iyi yöntem, yetiştirilen
kanatlının türüne ve yaşına
göre formüle edilmiş bir kanatlı
yemi satın almaktır (yani etlik
kanatlılar için broiler başlatma,
büyütme ve bitirme rasyonları
ve yumurta üreticileri için piliç/
yumurta tavuğu yemleri).
tüY gagalama ve çekme
Kanatlıların tüy kaybı, bazen
sürüdeki diğer kanatlıların tüyleri gagalaması ve çekmesiyle
bağlantılı olabilir. Yetersiz besin
alımı bu davranış tipini tetikleyebildiğinden, tüy gagalama ve
çekme kötü beslenme sonucunda da ortaya çıkabilir. Bununla
birlikte, uygun yemin verilmesi
ve tüy kaybı ortaya çıkması
halinde, bu kaybın, sürünün bazı
üyelerinin agresif davranışı sonucunda gerçekleşmesi mümkündür. Tüy gagalama ve çekme
öğrenilmiş bir davranış olabilir
ve çoğunlukla, sürünün bir ya
da birkaç üyesinin bu davranışı
göstermesinin bir sonucudur. Kanatlılar yapı
olarak meraklı hayvanlardır ve dikkatlerini çeken
objeleri gagalayacaklardır.
Dikkatlerinin sürüdeki
diğer kanatlıların tüyleri
üzerinde odaklanması ve
gagalama/çekmenin başlaması
halinde, bu durum, sürünün
diğer üyelerine de yayılan bir
alışkanlık haline gelebilmektedir. Kanatlılar aynı zamanda
bölgelerine de oldukça bağlıdır
ve tüylerin gagalanması/çekilmesi bu davranışın bir
kanatlI
Gagalamanın sorun
oluşturduğu sürüler için,
erken yaşlarda gaganın
kesilmesi gerekli olabilir.
HastalIk ve stres
Sağlıklı olmayan kanatlılar ya da stres koşulları
altındaki kanatlılarda da
tüy kaybı görülebilir. En iyi
yönetim uygulamalarının
kullanılması ve kanatlılarınızın olası hastalıklar
açısından gözlemlenmesi,
sürünüz için önemli olabilir. Sıcak, soğuk, hastalık,
yeterli miktarda yem ve su
bulunmaması gibi stres
koşulları, kanatlılarınızda
tüy kaybına ve düşük tüy
kalitesine yol açabilir. İyi
yönetim her zaman önemlidir ve tüy kaybının yönetimde düzeltilmesi gereken
yönlerin bir göstergesi
olması mümkündür. Bu,
kanatlılarınızda yüksek
kaliteli bir tüylenme
gerçekleşmesi açısından
önemlidir. İyi yönetim programlarının uygulanması,
yeterli miktarda yem ve su
sağlanması ve stres koşullarının minimum düzeye
indirilmesi, güçlü tüyler ve
sağlıklı bir sürü elde etmenize yardımcı olacaktır.
göstergesi olabilir. Tüy kaybının
tüm kanatlılar yerine yalnızca
sürünün birkaç üyesinde gözlenmesi halinde, bu durum muhtemelen bu davranış tiplerinin
sonucudur. Tüy kaybının bu tür bir
aktivitenin sonucu olup olmadığını belirleme yöntemi, kanatlıları
belirli bir süre gözlemek ve sürüdeki bazı kanatlıların, sürünün
diğer üyelerine karşı fazlaca
agresif davranıp davranmadığını
saptamaktır. Böyle bir davranış gözlenmesi halinde en iyi
çözüm, sorun çıkaran kanatlıyı/
İNFOVET 136
tüY Dökümü
tüy dökümü, her gün yaklaşık 14
saat boyunca yapay ışık kullanılarak
uzun süreli gün ışığı verilmesi yoluyla
ortadan kaldırılmaktadır.
kanatlıları sürünün geri kalanından uzaklaştırmaktır. Birkaç
haftalık izolasyon, bu davranışın
sergilenmesini azaltabilecektir.
Azaltmaması halinde, bu sorunun çözümü için söz konusu
kanatlıların sürüden tamamen
uzaklaştırılması gerekebilir.
Gagalama ve çekmenin kronik
sorun oluşturduğu sürüler için,
erken yaşlarda gaganın kesilmesi gerekli olabilir. Gaga kesimi,
kanatlılar yaklaşık altı haftalık
olduğunda, üst gaganın ucundan itibaren yaklaşık 3/16 inçlik
bir bölüm çıkarılarak yapılabilir.
Bu işlem bir ayak tırnağı makası
kullanılarak yapılabilir; ancak kanatlının dilinin zarar görmemesi
için dikkatli davranılmalıdır.
Tüy dökümü, birkaç hafta ila
birkaç ay arasında değişen bir
süre boyunca yumurta tavuklarının yumurta üretiminin
kesildiği ve boyun, göğüs ve sırt
bölgesinden tüy kaybının gerçekleştiği doğal bir süreçtir. Tüy
dökümü çoğunlukla kanatlıların
ışığa doğal gün uzunluklarında
maruz kaldığı doğal ortamlarda
meydana gelmektedir. Sonbahar
mevsiminde güneş ışığı süresinin kısalması, tüy dökümünün
başlamasını tetikleyecektir. Bu,
ilkbahar mevsiminde maksimum
üreme performansı için uyarılmadan önce yumurta veren
kanatlılara dinlenme dönemi
sağlamanın doğal bir yöntemidir.
Arka bahçede yetiştirilen tavuk
sürülerin çoğu, güneş ışığındaki
değişkenliklere maruz kalmakta
ve dolayısıyla tüy dökümü, tüy
kaybının en sık görülen nedenlerinden biri olabilmektedir.
Tüy kaybının sonbahar ya da
kış mevsiminde ortaya çıkması
ve yeni tüyler görülmeden önce
yalnızca birkaç ay sürmesi halinde, kanatlılarınız muhtemelen
doğal bir tüy dökme sürecine
girmiştir. Tüy dökümü, kanatlılarınızın sonbahar ve kış mevsimlerinde yumurtlamaya devam
etmesini istemediğiniz takdirde
endişelenmenizi gerektirecek bir
durum değildir.

Benzer belgeler