kAnAtlI - Infovet Dergi
Transkript
kAnAtlI - Infovet Dergi
AYLIK HAYVAN SAĞLIĞI SEKTÖRÜ DERGİSİ AĞUSTOS 2015 140 BOEHRINGER INGELHEIM’DAN KURU DÖNEm çÖzÜmLERİ SAYFA 50 KANATLILARDA BESLENME DÖNÜM NoKTASININ EşİĞİNDE ısı SAYFA 74 TIRNAK BAKIMI VE AYAK BANYOSUNUN İNcELİKLERİ SAYFA 96 stresi Kanatlı hayvanların üretim performanslarına etki eden en önemli iklimsel çevre faktörlerinden birisi de sıcaklıktır. Çevre sıcaklığının yüksek olduğu yaz aylarında yumurta verimindeki azalmayla birlikte yumurta kabuk kalitesi de düşmektedir. EDİTÖR İNFOVET AĞUSTOS SAYI 140 YAYIN TÜRÜ SÜRELİ YEREL SAHİBİ Mat MEdYa tanıtıM HİzMEtLERİ tİc. Ltd. Ştİ. MEHMEt aKtOP GENEL KOORDİNATÖR BaRıŞ KOLgu [email protected] ADRES: İ.KaRaOĞLanOĞLu cad. YaYıncıLaR SOK. nO: 10/4 34418 SEYRantEPE / İStanBuL TEL: 0212 324 50 56 0212 324 50 59 FAX: 0212 324 50 06 www.infovetdergi.com [email protected] GENEL YAYIN YÖNETmENİ VEtERİnER HEKİM YaĞMuR aĞcaOĞLu [email protected] YAzI İşLERİ SORUmLUSU VEtERİnER HEKİM gİzEM Kutun [email protected] VEtERİnER HEKİM aYça ÜVEz [email protected] KATKIDA BULUNANLAR PROf. dR. İSMaİL BaYRaM dOK. ÖĞR. aBduRRaHMan SıaL ART DİREKTÖR EBRu dERELİ [email protected] GRAFİK TASARIm EMEL VuRaL [email protected] SOSYAL mEDYA SORUmLUSU Banu SaYınç [email protected] DANIşmA KURULU PROf. dR. ŞaKİR dOĞan tuncER PROf. dR. u. tanSEL ŞİRELİ PROf. dR. aHMEt ERgÜn PROf. dR. SEzgİn ŞEntÜRK PROf. dR. EROL ŞEngÖR PROf. dR. MuRat fındıK PROf. dR. İSMaİL BaYRaM PROf. dR. tOLga gÜVEnç PROf. dR. nEcMEttİn cEYLan PROf. dR. dOĞa tEMİzSOYLu dOç. dR. SÜLEYMan BacınOĞLu YRd. dOç. dR. SEVaL çEtİn dR. Saİt KOca SÜLEYMan ÖztÜRK RENK AYRImI ve BASKI gEzEgEn BaSıM San. VE tİc. Ltd. Ştİ. 100 YıL MaHaLLESİ MaSSİt MatBaacıLaR SİtESİ 2. caddE gEzEgEn BİnaSı nO: 202/a BaĞcıLaR/İSt SERtİfİKa nO: 12002 dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. İnfovet dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz sektörel bir yayındır. İNFOVET 04-05 GERçEKLERE ALIşmA A VE YAşANANLARI UNUTmA Geçtiğimiz ay ısı ve nem faktörlerinin sütçü ineklerin konforlarını, buzağılamalarını, laktasyon ve gebelik dönemlerini nasıl etkilediğine değinmiştik. Bu ay ise sizler için, sıcaklığın etkilerini en hassas hayvanlardan biri olan kanatlı hayvanların üretim performanslarını ve yumurta kalitelerini ele alarak aktarmaya çalıştık. Sıcaklık stresine maruz kalan tavuklarda yem tüketimi düşmekte ve bunun bir sonucu olarak tavuklar optimum performansı sağlayacak kadar besin maddesi tüketemediğinden yumurta verimi ve yumurta kabuk kalitesi düşmektedir. Bu gibi durumlarda izlenmesi gereken yollar nelerdir? Stres ile birlikte azalan iştahı arttırmak için beslenme taktikleri var mıdır? Bununla birlikte beslenme, hastalık ve teknik konularla alakalı son makaleleri ve gelişmeleri de sizlerle paylaştık. desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen firmaların bilgilendirici köşeleri de bu ay dergimizde. aynı zamanda sektöre yön veren haberleri de bizimle takip edebilirsiniz. Marmara depremi’nin 16. yıl dönümünde, bundan tam 16 yıl önce, türkiye en kötü gecesini yaşadı; 45 saniye binlerce can aldı. Sağ kurtulanlar ise ailelerini, yakınlarını, akrabalarını ve yaşamlarını kaybetmenin acısıyla çok daha büyük bir sınav verdiler. türkiye gördüklerine inanamadı ancak bu gerçekle yaşamaya alıştı. Söylenecek şey ise bu gerçeğe alışma ve yaşananları unutma. SEVgİYLE KaLın! VeteRineR HekiM GizeM kUtUn VeteRİNeR Hekİm YAĞMUR AĞCAOĞLU BESLENME DÖNÜM NOKTASININ eşiğinde North Carolina State Üniversitesi kanatlı bilimleri öğretim üyesi Dr. Peter Ferket, kanatlı beslenmesinin gelecekteki gelişmelerine ilişkin değişikliklerinin kökenindeki faktörleri paylaştı. SAYFA 74 İçİNDEKİLER 26 > SIcAK STRESİ VE YÖNETİLmESİ Yaygın olarak bilinen sıcak stresinin, aslında ne zaman etki etmeye başladığını bilmemiz işletmelerinizin karlılığını % 40-50 oranında etkiliyor olacaktır. 80 > BROYLER ALTLIĞINDA SIRALI YIĞIN KOmpOSTLAmANIN İNcELİKLERİ Özellikle patojenler ve altlık neminin kontrol altına alınmasına odaklanan, broyler altlığında sıralı yığın kompostlama işlemine ilişkin bir inceleme sunuyoruz. 30> AVIAN INFLUENzA; SORU VE cEVApLAR Direk temas veya kontamine yem, su, ekipman, veya insan giysileriyle bulaşabilen Avian Influenza enfeksiyonlarının önlemenin en önemli adımı biyogüvenliktir. SAYFA 74 kanatlı beslenmesinin gelecekteki gelişmelerine ilişkin değişiklikler ilgilileri heyecanlandırıyor. 34 > Gmp GÜVENcESİ İLE ÜRETİm Vimar, GMP yatırımlarını hızlanmış ve altyapıdan başlanmak üzere tüm tesis yapılandırmış; Haziran 2015 yılında da ilk olarak ektoparaziter üretim alanı için GMP Sertifikası almıştır. 38 > DERmANYSSUS GALLİNAE VE YÜKSEK SALmONELLA pREVALANSI RİSKİ Kırmızı tavuk biti olarak da bilinen Dermanyssus gallinae’nin Kosova çiftliklerindeki varlığı araştırılmış ve D.g. istilası saptanan sekiz çiftlikten üçünde bitlerde Salmonella spp. bulunduğu tespit edilmiştir. 42 > HUVEpHARmA® INSTANT ENzİm TEKNOLOjİSİYLE TANIşIN HUVEPHARMA®, OptiPhos® WSP (fitaz) ve Hostazym® X WSP (ksilanaz) ile likit enzim uygulamasına yeni bir boyut kazandırıyor 44 > SEKTÖRLE BÜYÜmEYE DEVAm SAYFA 96 Uygun ayak banyosu ve tırnak bakımı ruminantlarda ayak hastalıklarının önlenmesinde en etkili yoldur. Kurulduğu 1988 yılından itibaren sektörün önemli halkalarından biri olan Acar Ecza Grup, yeni yönetim binalarını görkemli bir açılışla hizmete sundu. 46 > THERANEKRON D6 KULLANImININ FİNANSAL ANALİzİ Genetik olarak en iyi tavukların seçilmesi yüksek verim özelliklerinde kanatlı hayvanlara ulaşacağımızın garantisidir.. İNFOVET 06-07 96 > RUmİNANTLARDA TIRNAK BAKImI VE AYAK BANYOSUNUN İNcELİKLERİ Yetiştiricilerin çoğu kez önemsemedikleri işlerin başında tırnak bakımı gelmektedir. Uygun ayak banyosu ve tırnak bakımı ayak hastalıklarının önlenmesinde en etkili yoldur. 104 ENDOTOKSİN pROBLEmLERİ Gastrointestinal sistemde bol miktarda bulunan bu bileşikler bir yandan immun sistemi pozitif yönde stimüle ederken, öte yandan endotoksik şoka neden olurlar. 108 > GENOmİK SEçİm YÖNTEmİ İLE HIzLI YOL KAT EDİN Genetik olarak en iyi tavukların çiftleştirilmesi, gelecek nesillerde en yüksek verim özelliklerine sahip kanatlı hayvanlara ulaşacağımızın garantisidir. 116 > çIKIm GÜcÜNÜ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Başarılı bir kanatlı üretimi için bir günlük civcivlerin tedariği çok önemlidir. Bu işlem ticari işletmelerde tamamen kuluçka makinesine bağlıdır. 50 > YARATIcILIKLA GELEN DEĞERLER 128 > RUmEN DİYET STRATEjİLERİ Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı’nın “Yenilikçi Kuru Dönem Çözümleri” konseptli lansman toplantısı Kapadokya’da gerçekleşti. Rumen sıklıkla ineğin “güç merkezi” olarak nitelendirilir ve inek, enerji ihtiyacının dörtte üçünü buradan sağlar. Dengeli bir rumen ortamı, ruminantın performansı ve sağlığı için kritik bir konudur. Çevre sıcaklığının yüksek olduğu yaz aylarında yumurta verimindeki azalmayla birlikte yumurta kabuk kalitesi de düşmektedir. 108 Kanatlı kümeslerindeki amonyak gazı seviyesinin, 25 ppm’in altında olması tavsiye edilmektedir ve bu limit hayvan refahı kadar insan sağlığı için de belirlenmiştir. Sütçü ineklerde mastitis tedavisinde meme içi antibiyotik yerine Theranekron D6 kullanımının finansal etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. 60 > KANATLILARDA ISI STRESİ YÖNETİmİ SAYFA 90 > AmONYAĞIN KANATLILAR ÜzERİNDEKİ zARARLI ETKİLERİ 74 > KANATLILARDA BESLENmE DÖNÜm NOKTASININ EşİĞİNDE Dr. Peter Ferket, kanatlı beslenmesinin gelecekteki gelişmelerine ilişkin değişikliklerinin kökenindeki faktörleri paylaştı. 134 > TAVUKLARDA GAGALAmA Kanatlılara yönelik uygulamalı eğitim koordinatörü olan Dan Cunningham (Georgia Üniversitesi) arka bahçede yetiştirilen sürülerin sahiplerinden gelen yaygın şikayetin tüy kaybı ile ilgili olduğunu söylüyor. NOTLAR Et ve Süt Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü KaSım Pİral esk’nın mÜdahalelerinin et fiyatlarını % 10 etkileyeceği dÜşÜnÜlÜyor ET VE SÜT KURUMU (ESK) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kasım Piral, sığır karkas eti ithalatı için alım ihalesi operasyonları duyulur duyulmaz et fiyatlarında artış trendinin yavaşlamaya başladığını belirterek, “Bundan sonra fiyatlar aşağı yönlü seyreder diye düşünüyoruz. Bizim karkas ette hedefimiz % 10 civarında düşmesi” dedi. ESK, Merkez Bankası fiyat hareketliliği yaşanan kırmızı et piyasasına müdahale etti. Bu sene ilk olarak geçen hafta 550 tonluk karkas et ithalatı için alım ihalesi düzenleyen Kurum, bugün de Avrupa menşeli 3 bin 200 ton dondurulmuş karkas et alım ihalesi yaptı. Üniversiteli keçiler embriyo transferi ile çoğalacak ÇUKUROVA Üniversitesi (ÇÜ) Araştırma ve Uygulama Çiftliği’nde yetiştirilen ve “dünyanın en iyi etçi ırklarından biri” sayılan Boer keçileri, Kanada’dan getirilecek aynı cinsin saf embriyoları ile çoğaltılacak. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi ve Araştırma ve Uygulama Çiftliği Keçi ve Koyun İşletmesi Sorumlusu Prof. Dr. Nazan Koluman, yaptığı açıklamada, çiftlikte 500 keçi ve 200 koyun bulunduğunu söyledi. Üniversite çiftliğinde süt tipi Saanen, Alpin ve et tipi Boer keçilerin yetiştirildiğini anlatan Koluman, çeşitli bilimsel çalışmaların yanı sıra yetiştirilen keçilerin damızlık olarak üreticilere satıldığını ifade etti. Koluman, dünyanın en iyi etçi ırklarından birisi sayılan Boer keçilerinin Türkiye’de ilk kez Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) tarafından geliştirildiğini ve kayıt sisteminde tescil edildiğini belirterek, bu türün kendileri için göz bebeği olduğunu kaydetti. İNFOVET 08-09 BURSA Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Yönetim Kurulu Başkanı İBrahİm BurKaY bursa, iran’a ihracatta dÖrdÜncÜ bÜyÜk il BURSA Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, İran’da yaşanan gelişmelerin Türkiye ve Bursa için bir fırsat niteliğinde olduğunu belirtti. Temmuz ayı meclis toplantısında konuşan Burkay, yapılan anlaşma ile ambargo ve yaptırımların kaldırıldığını ve İran’ın yeni uzlaşmacı politikasının Ortadoğu’daki işbirliklerinde de konumunu güçlendireceğini kaydetti. Türkiye ile İran arasında tercihli ticaret anlaşmasının imzaladığını hatırlatan Burkay, Türkiye’nin yanı sıra Bursa’nın sahip olduğu potansiyelin başta mal ticareti olmak üzere İran ile ticari ilişkileri daha da güçlendireceğini vurguladı. Burkay, “İran ile Bursa arasında mutlaka karşılıklı ticaret artacaktır” diye konuştu. Yılın ilk 6 aylık döneminde Bursa’dan İran’a 72.9 milyon dolar ihracat yapıldığını belirten Burkay, İran’a yapılan ihracatta en fazla paya sahip olan İstanbul, Gaziantep ve Hakkâri’den sonra Bursa’nın dördüncü sırada yer aldığını söyledi. Çiğ süt fiyatlarının sanayicilerin uzlaşmaz tutumu nedeniyle bir yıldır yerinde sayıyor. Tahir S. Yavuz “Süt Sığırcılığı İşletmelerinde Sürü Yönetimi” konusunda meslektaşları ile keyili bir sohbet gerçekleştirdi. yem Girdileri artarken sÜt fiyatlarının değişmemesi kabul edilemez TürKİYe Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bir yıl içinde tüketicinin kullandığı ürünlerin perakende fiyatları ve üreticilerin yem girdileri artarken çiğ sütün fiyatının 1 lira 15 kuruşta kalması ve değişmemesinin kabul edilemeyeceğini söyledi. Bayraktar, Birlik Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, Ramazan ayı boyunca ürün fiyatlarını incelemeye devam ettiklerini bildirdi. Bu yıl Ramazan ayında talep artışını fırsatçılığa dönüştürmeden, sağduyulu hareket eden tüm taraflara göstermiş oldukları hassasiyetten ötürü teşekkür Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar İNFOVET 10-11 eden Bayraktar, genel olarak mevsimsel arzda meydana galen daralmadan kaynaklı fiyat artışlarının dışında, ciddi fiyat artışları yaşanmadığına dikkati çekti. Bilindiği üzere, çiğ süt fiyatlarının sanayicilerin uzlaşmaz tutumu nedeniyle bir yıldır yerinde saydığını vurgulayan Bayraktar, sanayicileri tutumlarını yeniden gözden geçirerek üreticilerle anlaşma yolu bulmaya, devletin müdahale kurumunu ise, piyasayı düzenleyici tedbirler almaya davet ettiklerini belirtti. “Aksi takdirde kaybeden sadece üretici olmayacak, ülke kaybedecektir” dedi. Tahir S. Yavuz sÜrÜ yÖnetimi” toplantılarının bir diğer ayağı balıkesir veteriner hekimler odası’ydı BalıKeSİr Veteriner Hekimler Odasında Tahir S. Yavuz’un katılımıyla 13 Haziran 2015 tarihinde “Süt Sığırcılığı İşletmelerinde Sürü Yönetimi” konusunda mesleki sohbet toplantısı yapıldı. Açılış konuşmasını Oda Başkanı Mustafa Yüksel Yetkin’in gerçekleştirdiği toplantıda, önce veteriner hekimler birlikte kahvaltı yaptılar. Daha sonra sohbete geçildi. Sohbet esnasında Tahir S. Yavuz dünyadan ve Türkiye’den bol miktarda fotoğraflı örneklerle sürü yönetiminde başarılı olmanın yollarını, dikkat edilmesi gereken konuları anlattı. Tahir S. Yavuz toplantı aralarında meslektaşlarıyla sohbet etme olanağı bulurken, “Meslekte 35. yıl” kitabını da imzalayarak kendilerine takdim etti. Sohbet toplantısı soru ve cevaplarla birlikte toplam 5 saat sürdü. Toplantı sonunda Oda Başkanı Yetkin ve Yönetim Kurulu üyeleri Tahir S.Yavuz’un verdiği bilgilerden çok yararlandıklarını bildirerek teşekkür ettiler. Toplantının ardından Başkan Yetkin ve Veteriner Hekim Mehmet Cihan Ulu katılanlara müzik dinletisi sundular. NOTLAR alltech içecek divizyonu avrupalı iki bira fabrikasını satın alarak bÜyÜmeye devam ediyor Özer matlı: Türkiye, tarım ve hayvancılıkta kendi markalarını yaratarak bir başarı hikayesi gösteriyor. matlı, tÜrkiye’nin 500 bÜyÜk firması arasında sırasını hızla yÜkseltiyor ülKe genelindeki altı fabrikasında yılda 2 milyon ton hayvan yemi üretme hedefi ile “Türkiye’nin yemcisi” konumunda olan ve Burdan Yumurta markasıyla da 5. yılında günde 2 milyon adetlik üretim kapasitesine ulaşarak yumurta sektöründe de söz sahibi olan Matlı A.Ş, Türkiye’nin en büyük firmaları arasında hızla üst sıralara yükseliyor. İstanbul Sanayi Odası tarafından düzenlenen, Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması sonuçlarına göre geçen sene 207. sırada bulunan Matlı A.Ş. bu yıl 514 milyon 193 bin 691 TL’lik net üretimden satışlarıyla listede 19 sıra birden yükselerek 188. sırada yerini aldı. Ayrıca Bursa Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen Bursa’nın 250 Büyük Firması Araştırması’nda 2014 verilerine göre 612 milyon 250 bin 302 TL’lik cirosuyla 4 basamak birden yükselerek 16. sırada yer alan Matlı A.Ş., 2014 yılında 73 milyon 296 bin 534 TL katma değer üretti. Matlı A.Ş’nin üretimden satışlar ve ciro verilerine göre büyümesini ve Türkiye’nin en büyük firmaları arasında üst sıralara yükselişini sürdürmesinden memnun olduklarını açıklayan Matlı AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı, “Türkiye, tarım ve hayvancılıkta kendi markalarını yaratarak bir başarı hikâyesi göstermektedir ve Matlı A.Ş de bunun en güzel örneğidir. Bu sadece Matlı AŞ’nin değil Türk firmalarının ve markalarının uluslararası arenada başarılı olacağının göstergesidir. Bu ölçekler kendi sektöründe AB standartlarında iş yapan firmalarla aynı boyuta ulaştığını gösteriyor. Bunun sonucu olarak ABD’li ve Avrupalı büyük yem üreticilerinin hepsi bu durumu gördüğünde Türkiye’de yatırım yapmak istiyor. Gıda tarım ve hayvancılık alanında Türkiye önemli bir cazibe merkezi olmaya başladı ve bunun da en güzel göstergesi Matlı AŞ’nin başarılarıdır” dedi. İÇlerİnde Kentucky Bourbon Barrel Ale® ve Town Branch® Bourbon’un da bulunduğu ödüllü biraların üreticisi ve hayvan sağlığı alanında öncü şirket Alltech uluslararası içecek divizyonunu büyütme amacıyla Kuzey İrlanda’da ve İngiltere’de birer kraft bira fabrikasını satın aldı. Alltech’in kurucusu ve başkanı Dr. Pearse Lyons bira fabrikalarını Kuzey İrlandalı merhum iş adamı Lord Ballyedmond ailesinden satın aldı. Alltech’in satın aldığı The Station Works Brewery ile Cumberland Breweries Ltd. bira fabrikaları içecek divizyonu için Amerika Birleşik Devletleri’nin dışında atılan ilk büyük genişleme adımını temsil ediyor. Amerika’daki en hızlı büyüyen kraft bira fabrikalarından biri olan Alltech, yaptığı alımlarla böylece Avrupa’da hızla büyümeye devam eden sektörün geleceğine önemli bir yatırım gerçekleştirdi. Alltech’in ana faaliyet alanı olan hayvan sağlığı ve beslenmesi yaklaşık 2 milyar dolar yıllık satış rakamlarına sahip. Şirket geçtiğimiz ay Ridley Inc’i 400 milyon dolar karşılığında satın aldı. Bu iki yatırım ile Alltech portföyüne, Finn Lager ve Foxes Rock Ale markalarını eklemiş oldu. alltech içecek divizyonu avrupa Satış müdürü Conor Farrell alltech İrlanda yönetim direktörü Kevin Tuck ile beraber... NOTLAR detaylı bilgi için http:// www.wvcistanbul2015.com/ adresini ziyaret edebilirsiniz. Alltech Başkanı ve Kurucusu dr. Pearse lyons, Produs’tan Bjarne ravnøy, magne Kolstad, leif loe, linda dvergsdal hauge ve Alltech Avrupa Başkan Yardımcısı Patrick Charlton. alltech, norveçli produs as ve produs aqua as’ı satın aldı GlOBal hayvan sağlığı ve beslemesinin lideri Alltech, Norveç’te yaptığı satın alımlarla Avrupa’daki varlığını etkin şekilde genişletiyor. Her ikisi de aile işletmesi olan, Norveç’in akuakültür ve tarım endüstrilerinde engin tecrübeye sahip Produs AS ve Produs Aqua AS şirketleri 8 Temmuz 2015 tarihinde Alltech’le satın alım anlaşmasını imzaladı. Produs ve Produs Aqua sırasıyla Alltech’in dokuzuncu ve onuncu alımları oldu. Bu gelişme ile Norveç’in tarım ve akuakültür endüstrilerine inovatif, müşteriye özel ve kaliteli ürünler sunulacak. Satın alımı yapılan bu şirketlere Alltech’in global ve lokal bilim adamları, beslenme ve pazarlama uzmanlarından oluşan ekibi destek verecek. Programlar, hizmetler ve çiftlik düzeyinde “on-farm” danışmanlıkları ile Norveçli üreticiler en son beslenme teknolojilerinden faydalanacak ve bu sayede daha verimli, sürdürülebilir ve karlı olabilecekler. Alltech’in başkanı ve kurucusu Dr. Pearse Lyons konu hakkında şöyle konuştu: “Şirketimiz 128 ülkede faaliyet gösterse de, meme ile ilGili araştırmalar yeni fikirler veriyor KOYunlarda mastitis üzerine yapılan bir araştırma, memelerdeki küçük kitleler ve akut mastitis risk faktörleri üzerine yeni görüşler sunuyor. Akut mastitis, gebelik sırasında kötü meme koşulları, doğum sonrası emmeye bağlı yaşanan lezyonlar, gebelik sırasında yetersiz beslenme ve ikiz ya da üçüz yavrulamalarda daha yaygın olarak saptanmıştır. Yaşlı koyunlarda görülmesi daha olası olarak gözlemlenmiştir. Memelerdeki irili ufaklı kitleler ile akut mastitis arasında da “önemli ölçüde muhtemel” bir ilişki olduğu saptanmıştır. İNFOVET 14-15 Norveç Alltech için özel bir yere sahip. Norveç ile İrlanda arasında tarımsal bakımdan önemli benzerlikler görüyorum. 2000’lerin başından itibaren Ravnoy ve Loe aileleriyle çalışıyoruz ve şu an onları resmi olarak Alltech ailesinin içine dahil etmekten dolayı çok memnunuz. Artık hem karada hem denizde, Norveçli üreticilerle daha güçlü bir bağımız bulunuyor. Dünyayı daha verimli, kârlı ve sürdürülebilir şekilde beslemek için gösterdikleri çabayı son hızla desteklemeye devam edeceğiz.” 32. dÜnya veteriner hekimliği konGresi yaklaşıyor; heyecan dorukta TürK VeTerİner heKİmlerİ Bİrlİğİ’nİn ev sahipliğini yaptığı 13-17 Eylül 2015 tarihlerinde İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda Türkiye’de ilk defa düzenlenecek olan 32. Dünya Veteriner Hekimliği Kongresi’ne günler kaldı. Dünyanın değişik ülkelerinden 3000 civarında veteriner hekim, bilim insanları, sektöre hizmet veren ulusal ve uluslararası firmalar ile OIE, FAO, WHO ve EFSA gibi uluslararası kuruluşların katılacağı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın destekleriyle yapılacak olan Dünya Veteriner Hekimliği Kongresi; veteriner hekimliği alanında yeni gelişmelere ışık tutacağına ve meslektaşlarımız arasındaki bilgi alışverişine olanak sağlayacak. Dünya Veteriner Hekimliği Kongresi’nde öne çıkan konular arasında; hayvan sağlığı ve refahı, halk sağlığı, gıda hijyeni ve veteriner hekimliği eğitimi yer alacak. NOTLAR GÜbre yÖnetmeliğinde dÜzenlemelere Gidildi hayvan kesimlerinin daha acısız yapılması için en çok çabayı harcayana 1.000 € EYES on Animals ve Animal Welfare Foundation, hayvanların kesim sürecinde acı çekmeden kesimlerini sağlayacak önemli değişimleri en çok gerçekleştiren bir kişiye ödül verecek. Katılımcılar arasında, kesimhanelerde kesim ekipmanları üreten firmalarda çalışanlar veya hayvan kesimi ile ilgili çalışmalar yapan kişiler olacak. Hayvanlara sakince ve güzel davranmayı, yeni ekipmanlar kurmayı, ilkel olan kesim düzeninini değiştirmeyi ve böylece hayvanların kesimhanelerde yaşadıkları korku ve yaralanma riskini azaltmayı düşünün. Gelişmeler ile ilgili olarak, http://www.helal-kesim-bilgilendirme.org/ adresinden bilgi alabilir ve eğitim videolarını takip edebilirsiniz. Gıda, Tarım Ve haYVanCılıK BaKanlığı’nın yürüttüğü, Gübrelerin Piyasa Gözetimi ve Denetimi Yönetmeliği’nde değişiklik yapıldı. Yönetmelikteki; organik materyal bulunmayan ortamlarda klorür tayini, oksalat şeklinde çökelttirildikten sonra ayrılan kalsiyumun manganimetrik tayini, atomik absorpsiyon spektometrisi ile magnezyum miktarının belirlenmesi, kompleksometri ile magnezyum miktarının tayini, ayrılan sodyum miktarının tayini, kireçleme materyallerinin kuru ve ıslak eleme ile büyüklük dağılımlarının belirlenmesi, sitrik asitli otomatik titrasyon metodu ile reaktivitenin belirlenmesi, kireçleme materyallerindeki nötralleştirme değerinin belirlenmesi, kireçleme materyallerindeki magnezyumun atomik absorbsiyon spektrometrik metodu ile belirlenmesi, granüllerin dağılımının belirlenmesi, toprak inkübasyonu ile ürün etkisini belirleyen metotlarda yeni düzenlemelere gidildi. Gübre ile ilgili yeni gelişmeleri aktarıyor olacağız. manda yetiştiriciliğini etkileyen faktÖrler TürKİYe’de “Manda Yetiştiriciliğinin Geliştirilmesini Etkileyen Faktörler ve Bu Alana Yönelik Optimum Politika Bileşenlerinin Belirlenmesi” adlı TUBİTAK destekli projenin ikinci yılında odak grup görüşmeleri Tokat’ta yapıldı. Tokat Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nde gerçekleştirilen toplantıya Süleyman Demirel Üniversitesi Tarım Ekonomisi Bölümü’nde öğretim görevlisi ve proje yürütücüsü Doç. Dr. Mevlüüt Gül, Ziraat Mühendisi Bekir Sıtkı Şirikçi, Ziraat Mühendisi Halil Parlak ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü teknik elemanlarından; Hayvan Sağlığı Şube Müdürü Kemal Gümüş katıldı. Toplantıda sektörün sorunları, mevcut durumu ve geleceğine yönelik beklentiler tartışıldı. Toplantıların devamı gelecek. İNFOVET 16-17 broylerlerde nekrotik enteritisi etkileten yeni bir virÜlans faktÖrÜ keşfedildi COnneCTİCuT Üniversitesi’nde geçtiğimiz günlerde tamamlanan projede, tavuklarda nekrotik enterit oluşumunda önemli rolü olan ve önceden bilinmeyen bir bakteriyel protein keşfedildi. Projede, broylerlerde nekrotik enteritisi kontrol etmek için yeni bir bakış açısı sağlamak amaçlandı ve USPOULTRY Vakfı tarafından finanse edildi. Nekrotik enteritis, broylerlerde yem içerisindeki antibiyotiğin kullanım oranını düşürür. Tavuklarda ve hindilerde ciddi sonuçları olan ve sıklıkla ölümle sonlanan (% 50 mortalite) bir hastalıktır. Ciddiyeti nedeniyle araştırmacıların ilgisini çeken bu konu üzerinde araştırma yapan Dr. Joan Smyth liderliğindeki araştırmacılar, organizma üzerinde temel bir çalışma gerçekleştirdi. Çalışmada dört önemli nekrotik enteritis vakasına neden olan tüm proteomlar ve nektrotik olmayan enterite neden olan C. perfringes araştırıldı. sinGapur’da hastalık tespit eden biyoçip Geliştirildi aGrİFOOd, Veredus Laboratuvarları ve Singapur Veteriner Birliği (AVA) bilim adamları 2010 yılından beri bu çip üzerine çalışıyorlardı. “Verevet” olarak lanse edilen biyoçip, 9 temel hastalığı tespit edebilen ve ayrıştırabilen taşınabilir laboratuvar olarak tarif ediliyor. Geleneksel metodlarda her hastalık için ayrı numune ve ayrı testler yapılması gerekirken, Verevet ile tek bir numune ve alet ile 9 temel hastalık için araştırma yapılmış oluyor. Verevet ile Newcastle Disease virüsü, Salmonella pullorum, Salmonella enteritidis, campylobacter ve Avian Influenza’nın da içinde bulunduğu 9 temel hastalık tespit edilebiliyor. Verevet’in sağladığı en büyük yeniliklerden biri de, sıkça görülen salgın hastalıklarda acil tespite ihtiyaç duyulduğundan, test sonucunu anında bildirdiğinden sürünün tamamına bulaşması önlenebiliyor. Verevet tüm kuş gribi virüslerini tespit etmekle beraber, hastalığın h5,h7 ve h9 türlerine özel vurgu yapıyor. birleşik krallık, yeni ab hayvan sağlığı kanunu’nu reddetti GerÇeKleŞTİrİlen AB Çiftlik Konseyi Toplantısı’nda, Brüksel ve Avrupa Parlamentosu’nun mutabık kaldığı yeni Hayvan Sağlığı Kanunu’na Birleşik Krallık sürpriz bir şekilde onay vermedi. Yeni kanun, yeni salgınları önlemek için eskisindeki dağınık konuları birleştirip güncellemek üzere hazırlanmıştı. Avrupa Parlamentosu’nun İsveç üyesi Marit Paulsen; “Bu anlaşma çiftlik toplumu için büyük bir adımdır. En önemli başarısı ise hayvan ferahı, hayvan İNFOVET 18-19 sağlığı ve toplum sağlığı arasında bağ oluşturmasıdır.” dedi. Paulsen; “Her hayvan sahibi artık antibiyotik kullanımında da daha dikkatli olacak. Kolay okunabilir ve basit olmasıyla 25 milyon insanın günlük hayatlarını etkileyecek tehlikeleri engelleyecek” diye ekledi. Şu anda AB üyesi ülkeler, kendi hastalık listesini hazırlayabiliyor ve örneğin Fransa bazı hastalıkları AB’den farklı olarak listeliyor, Birleşik Krallık’ın da bu şekilde bir yol izlemesi bekleniyor. NOTLAR londra vet show’da herşey dahil yolculuk kazanmaya ne dersiniz? YaPmanıZ gereken tek şey, Veteriner Hekim Vizyon Yazı Yarışması’na katılıp, 1000 kelimeyi geçmeyen bir kompozisyon hazırlamak. Kompozisyonun konusu: “Günümüzden 2030’a Kadar Veteriner Hekimlik/Veteriner Hemşirelik Mesleğini Değiştirecek Fikirler”. Eğitime yeni yaklaşım, veterinerlik mesleğini ilerleten yeni inovasyonlar, çalışma ekibinin gelişmesine yardımcı olan yöntemler ve buna benzer birçok konu hakkında yazabileceğiniz yazıların son gönderme tarihi 31 Ağustos 2015. Kazanan, Londra Vet Show 2015 biletleri ile İngiltere şehirler arası yolculuk için bedava biletler kazanacak. Kazanan yazı ise 2030’ta açılacak olan zaman kapsülüne yerleştirilecek. 7 EYLÜL 2 EYLÜL IPC Second Semester Meeting ÜL 9 EYL as rkans 2015 A onference n io C Nutrit an meric atin A XXIV L ry Farming Poult gress Con 8 EYLÜ L e ress of th XIX Cong rinary te World Ve ciation sso Poultry A Agra Inn ovate East Afric a L 20 EYLÜ 15 EYLÜL LÜL 21 EY - l IEC Globa Leadership 2015 Conference VPA 2nd W ntific ie c S A WPS erence Conf SPACE 2015 USPOULTRY Production an Live d Welfa Seminar 2015 re 14 EYLÜL 24 EY LÜL International stock Poultry & Live Expo L 22 EYLÜ USPO U Enviro LTRY menta Manag l Semin ement ar 201 5 28 EYLÜL Women in Agribusiness Summit 2015 rgia Eylül-Geo rence nfe o C ry lt u Po 29 EY LÜL World D eylül etkinlik ler İNFOVET 20-21 airy Expo 2 015 i NOTLAR novakim ilaç, 2015 ilk yarıyıl değerlendirme toplantısını gerçekleştirdi antalya belek’te bir araya gelen novakim ilaç yetkilileri ve türkiye’nin dört bir yanından katılım gösteren bölge temsilcileri ile sahadaki ürünler değerlendirildi ve 2015 yılında sahaya sunulacak yeni ürünler hakkında bilgilendirmeler yapıldı. nOVaKİm İlaÇ ve Kimya Sanayi Ticaret A.Ş. 2015 yılının ilk 6 ayını değerlendirdikleri satış ve pazarlama toplantısını Antalya Belek’te gerçekleştirdi. Türkiye’nin dört bir yanından gelen bölge temsilcileri, bölgelerindeki gelişmeler hakkında bilgi verdiler ve genel olarak Türkiye İNFOVET 22-23 pazarını değerlendirdiler. Toplantıda, Novakim Teknik Müdürü Veteriner Hekim M. Hüseyin Demirel hem sahadaki ürünlerin durumunu değerlendirdi, hem de 2015 yılının ikinci yarısında sahaya sunacakları yeni ürünler hakkında bilgilendirmeler yaptı. sahanın ihtiyacı olduğu düşünülen ürünleri sunmaya devam Genel Müdür Yardımcısı Suat Erdemoğlu ise ilk yarı toplantısını; ‘’2015 yılının ilk 6 ayına genel olarak baktığımızda ilk 4 ay, saha ziyaretlerinin olumlu yansımasını gördüğümüz bir dönem oldu. Ancak Mayıs ve Haziran ayında seçimlerin gölgesinde kalan bir ticari hayat görülmüştür. Maalesef, her zaman olduğu gibi, belirsizliklerin olduğu yerde, daima bir durgunluk yaşanmaktadır. Biz Novakim ailesi olarak, ekibimize yeni katılan arkadaşlarımız ile beraber, sahanın ihtiyacı olduğuna inandığımız ürünleri sahaya sunmaya devam edecek ve Türk veteriner hekim camiasına katkılarımızı sürdüreceğiz. Novakim ailesi olarak sahanın tüm konularda ihtiyacı olan bilgi paylaşımını arkadaşlarımız ve bültenlerimiz vasıtası ile hekimlerimize ulaştırmaya gayret etmekteyiz” şeklinde değerlendirdi. novakim, 2015 yılında da orijinal ürünler ile hekimlerin yanında Sözlerine; “2015 yılı ikinci dönem için siyasi belirsizliklerin ortadan kalkması durumunda rahatlayacak olan piyasa ile yeni ürünlerimiz ile başlattığımız ataklarımız devam edecektir. Türkiye’de hekimlerimizin % 80’ine ulaşmaktayız” şeklinde devam eden Erdemoğlu, muadili olmayan orijinal ürünleri hekimlere ulaştırmaya çalışıyor olmalarının da verdiği güven ile 2015 yılı hedeflerini yakalamakta bir sıkıntı yaşamayacaklarını düşündüklerini belirtti. KONU tOplaNtı Sıcak stresi süt ineklerinin yem tüketim miktarları ve süt verimleri üzerine direk etkilidir. Süt üretimindeki düşüş % 35-% 40 düzeylerinin üzerine çıkmaktadır. Sıcak stresi ve yönetilmesi Türkiye’nin coğrafi konumu sebebiyle, hayvanlarımız dönem dönem yüksek sıcaklıklara maruz kalmaktadır. Yaygın olarak bilinen sıcak stresinin, aslında ne zaman etki etmeye başladığını bilmemiz ve bu gerçekleşmeden önce önerdiğimiz küçük tedbirleri almanız, işletmelerinizin karlılığını % 40-50 oranında etkiliyor olacaktır. YAZI: VeteRİNeR Hekİm NİHAN GANjuk & HAYVAN BeSleNme uZmANI DR. YuSuf Yel S ıcak stresinin, yem tüketim miktarı, vücut sıcaklığı, metabolik işlevler için gerekli olan ihtiyaçları, yemden yararlanmayı, süt verimini, reprodüktif etkinliği, hayvanın davranışları ve hastalık insidensi üzerine olan olumsuz etkileri, dünya çapında yapılan pek çok çalışma ile kanıtlanmıştır. Yüksek sıcaklık ve nem, özellikle süt veren hayvanların verimliliği üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. İNFOVET 26-27 Sıcak stresi ne zaman başlar? Sıcak stresini tetikleyen tek çevresel unsur havanın ısısı değildir. Hayvanın ısı yükünü ölçebilmek için, bağıl nem ve ortam sıcaklığının beraber değerlendirilmesiyle ortaya “Sıcaklık-Nem İndeksi (SNİ)” çıkmıştır. Bu indeks, hayvanların sıcaklık stresini kategorize etmek için kullanılmaktadır. Yapılan son çalışmaların ardından SNİ üzerinde sıcak stresinin başlangıç sınırı 68 SNİ olarak güncellenmiştir. Sonuç olarak hayvanlarda sıcak stresinin etkileri 22,2 °C’de % 45 nem oranında veya 26,7 °C’de % 0 nem oranında fizyolojik ve davranışsal değişiklikler yaparak hayvanların verimlerini azaltmaya başlamaktadır. Sizlerde bu hesabı kendi çiftliklerinizde her gün yapmalısınız. Bu konuda daha kolay bir ölçüme ihtiyacınız var ise, akıllı telefonlarınız da kullanabileceğiniz, hayvanların sıcaklık stresini belirlemek için hazırlanmış aplikasyonlar da mevcuttur. Yüksek sıcaklığın olduğu bölgelerdeki süt inekleri, sıklıkla ayakta durarak vücut alanını genişletip, ısı yayılımını arttırarak, çevre sıcaklığına bağlı oluşan ısınmayı maksimum düzeyde azaltmaya çalışırlar. Orta düzeyli bir sıcak stresi durumunda bile, hayvanlar genellikle ayakta durmaya meyillidirler. Sonuç olarak günün ortalama % 45’ini ayakta geçiren bir süt ineğinde topallık insidensi en yüksek seviyeye ulaşmaktadır. Hayvanların hareket skorları yaz SıcaKlıK Nem İNdeKSİ (SNİ=THı) °F 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 Sıcaklık °C 22.0 23.0 23.5 24.0 24.5 25.0 25.5 26.0 26.5 27.0 28.0 28.5 29.0 29.5 30.0 30.5 31.0 31.5 32.0 33.0 33.5 34.0 34.5 35.0 35.5 36.0 36.5 37.0 38.0 38.5 39.0 39.5 40.0 40.5 41.0 41.5 % Bağıl Nem Oranı 0 5 10 64 65 65 65 65 66 65 66 66 66 66 67 66 67 67 67 67 68 67 68 68 67 68 69 68 69 69 68 69 70 69 69 70 69 70 71 70 70 71 70 71 72 71 71 72 71 72 73 72 72 73 72 73 74 72 73 74 73 74 75 73 74 75 74 75 76 74 75 76 75 76 77 75 76 77 76 77 78 76 77 78 76 78 79 77 78 79 77 79 80 78 79 80 78 79 81 79 80 81 79 80 82 80 81 82 80 81 83 15 65 66 67 67 68 68 69 69 70 70 71 71 72 72 73 73 74 75 75 76 76 77 77 78 78 79 79 80 80 81 81 82 82 83 84 84 20 66 66 67 68 68 69 69 70 70 71 71 72 73 73 74 74 75 75 76 76 77 78 78 79 79 80 80 81 82 82 83 83 84 84 85 85 25 66 67 67 68 69 69 70 70 71 72 72 73 73 74 74 75 76 76 77 77 78 79 79 80 80 81 82 82 83 83 84 84 85 86 86 87 30 67 67 68 68 69 70 70 71 72 72 73 73 74 75 75 76 76 77 78 78 79 80 80 81 81 82 83 83 84 84 85 86 86 87 88 88 35 67 68 68 69 70 70 71 71 72 73 73 74 75 75 76 77 77 78 79 79 80 80 81 82 82 83 84 84 85 86 86 87 88 88 89 89 40 67 68 69 69 70 71 71 72 73 73 74 75 75 76 77 77 78 79 79 80 81 81 82 83 83 84 85 85 86 87 87 88 89 89 90 91 45 68 68 69 70 71 71 72 73 73 74 75 75 76 77 78 78 79 80 80 81 82 82 83 84 85 85 86 87 87 88 89 89 90 91 91 92 50 68 69 70 70 71 72 73 73 74 75 75 76 77 78 78 79 80 80 81 82 83 83 84 85 86 86 87 88 88 89 90 91 91 92 93 94 55 69 69 70 71 72 72 73 74 75 75 76 77 78 78 79 80 81 81 82 83 84 84 85 86 87 87 88 89 90 90 91 92 93 93 94 95 60 69 70 70 71 72 73 74 74 75 76 77 78 78 79 80 81 81 82 83 84 85 85 86 87 88 88 89 90 91 92 92 93 94 95 95 96 65 69 70 71 72 73 73 74 75 76 77 77 78 79 80 81 81 82 83 84 85 85 86 87 88 89 89 90 91 92 93 94 94 95 96 97 98 70 70 71 71 72 73 74 75 76 76 77 78 79 80 81 81 82 83 84 85 86 86 87 88 89 90 91 91 92 93 94 95 96 96 97 98 99 75 70 71 72 73 74 74 75 76 77 78 79 80 80 81 82 83 84 85 86 86 87 88 89 90 91 92 93 93 94 95 96 97 98 99 99 100 80 70 71 72 73 74 75 76 77 78 78 79 80 81 82 83 84 85 86 86 87 88 89 90 91 92 93 94 94 95 96 97 98 99 100 101 102 85 71 72 73 74 75 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 97 98 99 100 101 102 103 90 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 101 102 103 104 STrES SıNırı: Solunum hızı 60/dk. Süt verim kaybı başlar. Reprodüktif verim kaybı başlar. Rektal sıc. 38,5 °C HaFİF ŞİddETlİ STrESS: Solunum sayısı 75/dak. Rektal sıc. 39 °C OrTa ŞİddETlİ STrES: Solunum sayısı 80/dak. Rektal sıc. 40 °C ŞİddETlİ STrESS: Solunum sayısı 120-140/dak. Rektal sıc. 41 °C aylarında, kış aylarına kıyasla oldukça yüksektir. aynı şekilde sürekli yatan hayvanlarda, sıcaklık nem indeksine bağlı olarak ortaya çıkan topallık indeksi de negatif korelasyon ile yükselmektedir. Sonuç olarak çalışmalar göstermiştir ki, hayvanlar yüksek sıcaklıklarda daha fazla ayakta durma eğiliminde oldukları gibi daha fazla topallık sorunu yaşanmaktadır. Dinlenme periyodunun azalması, hayvanın süt üretiminde azalmalara sebep olmaktadır. Dinlenme süresinin 1 saatlik artışı, hayvanın süt verimine yaklaşık 2 kg artış olarak yansımaktadır. Besinlerin sindirimi sırasında açığa çıkan metabolik ısı, sıcak stresini arttırmaktadır Sıcak stresi süt ineklerinin yem tüketim miktarları ve süt verimleri üzerine direk etkilidir. Süt üretimindeki düşüş % 35-% 40 düzeylerinin üzerine çıkmaktadır. Özellikle ruminantlar da besin maddelerinin sindirim siteminde işlenmesi ısı açığa çıkarmaktadır. Bu nedenle sıcak stresinden etkilenen hayvanlar, hayatta kalma stratejisi olarak, yem tüketim miktarlarını azaltırlar. toplam ısı yükünün sebep olduğu sıcak stresi sebebi ile ortaya çıkan yem tüketimi azalması bu sebeple süt veriminin azalmasından sorumludur. İneklerin ısıyı vücuttan atmalarının bir yolu solunum sayısını arttırmaktır. Sonuç olarak hızlanan respirasyon oranı ile beraber, dışarı verilen CO2’nin miktarı da artış gösterir. Kan pH tampon sisteminin etkili bir şekilde çalışabilmesi için, vücutta CO2 ve HCO3 oranının 1:20 olması gerekmektedir. Hiperventilasyona bağlı CO2 oranındaki azalma nedeniyle, böbrek bu oranı korumak için HCO3 salgılamaya başlar. Böylelikle sağlıklı rumen pH’sını korumak ve tamponlamak için kullanılan HCO3 miktarında azalma olmaktadır. ayrıca, hızlı solunum nedeniyle hayvanın sürekli ağzı adVeRTORıal sulanmaya başlar ve rumende biriken salivasyon miktarında da azalma olur. Sıcak stresi nedeniyle yem alımını azaltmış olan inek, daha az geviş getirdiği için zaten daha az miktarda saliva üretmektedir. Düşen salya üretimi ve salyada ki HCO3 miktarının azalması, ısı stresinin etkisinde olan ineklerin sub-klinik ve akut rumen asidozuna daha duyarlı hale getirmektedir. Hayvanların beslenmesi ve sıcaklığın etkileri Hayvan Beslenmesi konusunda uzman Dr. Yusuf Yel şunları söylemiştir; “Sıcak stresinin neden olduğu yem tüketiminde azalma ve yine sıcaklıkla ilişkili olarak kaba yemlerin fermentasyonu sebebiyle beslenme uzmanları genellikle rasyonun enerji miktarını yükseltme yoluna giderler. Bunu da genellikle kaba yem miktarını azaltıp, konsantre yem miktarını arttırarak yaparlar. ancak bu tür diyet değişiklikleri düşük rumen pH’sına sebep olabilmektedir. Bu yeni rasyon ve ineklerin rumen içeriğini nötralize etme kabiliyetinin azalmış olması -salya İNFOVET XX-XX içeriğinde bikarbonatın azalması ve sürekli hayvanın ağzının sulanması sebebi ile- direkt olarak rumen asidozu riskini arttırırken, indirekt olarak ta sağlıksız bir rumen sonucu oluşan hastalıklara zemin hazırlamaktadır (laminitis, süt yağı depresyonu vs.). İneklerin yeme alışkanlıklarının değişmesi de genellikle rumen asidozuna katkıda bulunur. Normal sıcaklıklarda günde ortalama 12-15 öğün tüketen inekler, sıcak stresinin etkisiyle günde ortalama 5-10 öğün yem tüketirler. Üstelik öğünleri azalan ineklerin seçicilikleri de artmış durumdadır. Yeme sıklığı azaldığından, hayvan ihtiyacı olan besin düzeyini karşılayabilmek için tek seferde daha fazla miktarda yem tüketimine gider. Genellikle serin saatlerde aşırı yem yiyen inekler, ertesi gün sıcak dalgası yeniden vurduğunda kaçınılmaz bir asidoz adayı haline gelirler. Çevresel etmenler üzerinde yapılması gereken değişimler > Yazlık bölgelerde çatı izolasyonu yapmak sürüyü önemli ölçüde güneş ısısından koruyacaktır. SıcaK STReSİNİN RUmeN FONKSİYONlaRı ÜZeRİNe eTKİSİ Sıcak Stresi SNİ (tH) ≥ 68 kSolunum sayısı mKMt mSalivasyon mCO2 (kanda) mMetabolik ısı üretimi kBöbrek tarafından salgılanan bikarbonat mRuminal pH asidozis Süt verimi BeSleme STRaTejİleRİ > Hayvanların yemleme zamanlarını günün en serin saatleri ile değiştirmeye özen gösterin. > Yemin serin kalmasını sağlamak istiyorsanız, besleme miktarını azaltıp, sıklığını arttırın. > Nem oranı yüksek yem içerikleri kullanmaya çalışın. > Yemlerin üzerine nemlendirmek amacıyla sprey uygulamayın. Bu uygulama bakterilerin üremesini arttırırken, yemin kalitesini de azaltır. > rasyonunuz da total mix rasyon (TMr) karışımını arttırın. Yemlerin partikül büyüklüğünü ve yemleme sayılarınızı gözden geçirin. > Kuru madde miktarını azaltıp, besin yoğunluğunu arttıracak bir diyet oluşturmak için beslenme uzmanlarından yardım alın. > Yemlerinizin içine actiSaf canlı maya içeren Karbio®Thermostress ekleyin, böylece kuru madde alımını ve süt verimini arttırır, sıcak stresinin yarattığı olumsuz etkilerden hayvanlarınızı korumuş olursunuz. > Hayvanların önüne konulan suyun miktarı arttırılmalıdır. Su tüketiminin düşünüldüğü her nokta tek seferde 20 başlık bir sürünün kullanımına uygun olmalıdır. Bazı işletmelerde bu sayı bile hayvanların su tüketimi arttığı aşırı sıcak havalarda yeterli olmayabilir. Hava sıcaklığı kritik noktalara ulaştığında kullanılabileceğiniz yemleme alanlarına yakın fazladan su kaynakları bulundurmanız önemli olabilir. > ahırların tavan bölgelerine yakın fan sayılarını arttırıp, taban bölgelerindeki kapıları açarsanız, içerideki hava sirkülasyonunu sağlamanız daha kolay olacaktır. > ahırların yüksekliğinin 3,5 m üzerinden uygun aralıklarla ve yeterli sayıda fan yerleştirilmelidir. Her havalandırmanın arasında, fanların bıçak uzunluğunun 10 katından fazla mesafe olmamalıdır. Bunun için belirlenen ortalama mesafe 91 cm ila 120 cm arasındadır. > Hayvanların yattığı yerlerdeki altlıklar, çamur ve pisliğin kolaylıkla uzaklaştırılabildiği malzemelerden tercih edilmelidir. Fanların uygun yerleştirilmesi ve altlıkların doğru seçilmesi, ahır içindeki ortam ısısını düşürmeye yardımcı olacaktır. Fanların özellikle yeme ve dinlenme alanlarına koymanız hayvanları bu bölgelerde tutmaya ve yemeye teşvik edecektir. BiYOGÜVEnLik kÖŞESi Avian Influenza, soru ve cevaplar kanatlılar arasında tüm AI virüsleri enfekte hayvanların sekresyonlarıyla, özellikle dışkıyla direk temas edilmesiyle veya kontamine yem, su, ekipman veya insan giysileriyle bulaşır. Bu nedenle enfeksiyonu önlemenin en önemli adımı biyogüvenliktir. A vian Influenza (AI) Influenza tip A virüsünün sebep olduğu, başlıca kanatlı hayvanların, su kuşlarının ve göçmen kuşların bir hastalığıdır. AI virüsü tavuklar, hindiler, bıldırcınlar, beç tavukları ve ördekler gibi evcil kanatlıları ve yabani kanatlılar gibi birçok türü enfekte edebilir. AI virüsü daha az sıklıkla insanların yanı İNFOVET 30-31 sıra fare, sıçan, sansar, dağ gelinciği, domuz, kedi, kaplan, at ve eşekler gibi memelilerden de izole edilmiştir. Kanatlı hayvanlarda oluşturduğu hastalık şiddetine göre 2 sınıfa ayrılan AI virüsünün pek çok suşu bulunmaktadır; klinik belirti göstermeyen veya çok az belirti gösteren düşük patogenik (LPAI) suşlar ve şiddetli klinik belirtilere sebep olan ve yüksek ölüm oranı potansiyeline sahip yüksek patojenik (HPAI) suşlar. LPAI ve HPAI AI virüsleri arasındaki ayrım ‘OIE Manual of Diagnostic Tests and Vaccines for Terrestrial Animals’ da belirtilen laboratuvar testlerine göre yapılır. AI virüsünün düşük veya yüksek patojeniteli olarak karakterizasyonu evcil kanatlı hayvanlara ve diğer kanatlı hayvanlara özgü olup insanları da içeren, duyarlı diğer türler için uygun değildir. EtkEni nEdir? Avian Influenza’ya neden olan Influenzavirus A, Orthomyxoviridae familyasına dahil bir virüsdür. Virüs glycoproteinleri haemagglutinin (H) ve neuraminidase’ın (N) antijenik ilişkisine göre birçok virüs Yüksek patojeniteli Avian Influenza virüsleri özellikle hava sıcaklığı düşükse çevrede uzun süre canlı kalabilirler. alt grupları bulunmaktadır. Daha önceleri 16 Adet H ve 9 adet N alt tipi bilinmekteydi. Yakın zamanda Güney ve Orta Amerika’da yarasalarda H17 ve H18 ile N10 ve N11 alt tipleri tanımlanmıştır. Günümüzde 18 adet H alt tipi (H1-H18) ve 11 adet neuraminidase alt tipi (N1-N11) bulunduğu bilinmektedir. Yabani kanatlılar AI taşıyıcısı olarak belirlendi mi? Yabani kanatlılar AI virüsünü genellikle hasta olmadan solunum ve sindirim sistemlerinde normal olarak taşıyabilirler. Tarihsel olarak AI virüsünün konakçısı ve taşıyıcısı olarak bilinirler. Dünyada AI virüsünün yabani kanatlılardaki varlığını ve özelliklerini izlemek için taramalar yapılmaktadır. Yabani kanatlılarda rutin testlerde influenza virüsünün bulunması çok yaygındır. Bu virüslerin çoğunluğu yabani kanatlılarda hastalığa neden olmaz. AI kanatlı hayvanlar arasında nasıl taşınır ve yayılır? Kanatlılar arasında tüm AI virüsleri enfekte hayvanların sekresyonlarıyla, özellikle dışkıyla direk temas edilmesiyle veya kontamine yem, su, ekipman veya insan giysileriyle bulaşır. Çiftlikten çiftliğe kanatlı hayvan hareketleri, insanlar (özellikle ayakkabılar ve giysiler kontamine olduysa), kontamine araç, ekipman, yem ve kafeslerle kolayca taşınır. HPAI virüsleri özellikle hava sıcaklığı düşükse çevrede uzun süre canlı kalabilirler. AI virüsünün yayılmasına insan hareketleri, ekipman ve eşyalar, pazarlama alışkanlıkları (canlı kanatlı pazarı), çiftlik uygulamaları gibi birçok faktör ve virüs taşıyan göçmen kuşlarla temas eden kanatlı hayvanlar neden olabilirler. Avian Influenza raporlamasında gereklilikler nelerdir? ‘OIE Terrestrial Animal Health Code’ da detaylandırıldığı üzere evcil veya yabani kanatlılarda tespit edilen tüm HPAI vakaları ülkenin yetkili otoritesi (Veteriner Servisi) tarafından OIE’ye bildirilmelidir. Ciddi hastalığa neden olmadıkları halde HPAI’ya mutasyonla dönüşme veya diğer türleri enfekte etme potansiyeli bulunduğu için H5 ve H7’nin LPAI alt tiplerinin de OIE’ye bildirilmesi gerekmektedir. dünya ölçeğinde hayvanlardaki AI’yı kontrol etmek ve önlemek için gerekli önlemler nelerdir? Bütün ülkeler aşağıda sıralanan Dünya Hayvan Sağlık Örgütü-OIE kalite standartlarını sağlayan kamu ve özel veteriner teşkilatlarının çalışmaları sürdürmelerini sağlamalıdır: > Uygun mevzuat > Hayvanlardaki biyolojik olaylarla ilgilenen veteriner teşkilatı ve diğer yetkili organların erken teşhis ve hareket kapasiteleri > Hayvanları imha edilen üreticilerin hastalıkları bildirmelerini teşvik için telafi mekanizmalarının tesis edilmesi ve idaresi > Yeterli veteriner teşhis laboratuvarlarının bulunması > Spesifik epidemiyolojikal durumlarda uygun olması halinde aşı kullanımı > Çiftlikleri korumak için biyogüvenlik önlemlerinin yürütülmesi imha yöntemi kontrol aracı olarak kullanılabilir mi? Eğer hayvanlarda enfeksiyon saptanırsa normal olarak süratle hastalığı kontrol ve eradike etmek için enfekte olanların ve bunlarla temas eden hayvanların imha edilmeleri bir politika olarak kullanılır. Gerekli şartlar aşağıdakileri (OIE Terrestrial Animal Health Code’da belirtildiği üzere) içermeli: > Bütün enfekte ve enfekte olanlarla teması olan hayvanların insani şekilde imhaları (OIE hayvan refahı standartlarına göre) > Karkas, altlık ve tüm BiYOGÜVEnLik kÖŞESi Grip salgın kontrolü için öldürülen hayvanlar, gıda ve hayvan yemi olarak kullanılmamalıdır. hayvansal ürünlerin uygun biçimde ortadan kaldırılmaları > Enfekte olma veya temas etme potansiyeli olan kanatlı hayvanların gözetim ve izlenmeleri > Kanatlı hayvan hareketlerinin ve potansiyel olarak kontamine araç ve personelin kontrol edilmeleri ve sıkı karantina uygulamaları > Enfekte bina ve yerlerin temizlik ve dekontaminasyonları > Tekrar hayvan konulması için en az 21 günlük boşluk verilmesi > Bir salgın saptandığında imha prosedürü aktif tarama ile birlikte genellikle enfekte çiftlik düzeyinde veya enfekte binaların etrafındaki kısa bir yarıçap içinde kalan yerlerde uygulanır. Hastalığı kontrol etmek için OIE aşılama öneriyor mu? OIE kalite standartlarını karşılayan uygun aşılar varsa duyarlı kanatlı hayvanları potansiyel enfeksiyondan korumak için aşı yapılabilir. Aşılama kanatlı hayvanların virüs saçmasını ve virüsün yayılma kapasitesini azaltır. Aşılama stratejileri bir salgın sırasında acil tedbir veya endemik bir bölgede rutin uygulama olarak etkili olabilir. Aşılama kararı, aşılama ihtiyacını ortadan kaldıracak şartlar sağlandığında aşılamayı durduracak bir çıkış stratejisini kapsamalıdır. Bir aşılama politikası hayata geçirilmeden önce dikkatli bir değerlendirme yapılmalı ve OIE’nin aşılama ve aşılar ile ilgili tavsiyeleri sıkıca uygulanmalıdır. Kısaca aşılama, hastalık endemik olup geniş alana yayıldığında veya enfekte hayvanların tespit edilmesindeki güçlüklerden dolayı imha işleminin yapılamadığı durumlarda uygulanmalıdır. OIE’nin Avian influenza ile enfekte bir ülkeyle yapılan ticaret için tavsiyeleri nelerdir? İthalatçı ülke tarafından kendi ülkesini patojenlerden korumak için, detaylı risk analizi OIE standartlarına ve sanitary ve phytosanitary (sağlık-hijyen ve bitki sağlığı) zorunluluklarına (Dünya Ticaret Örgütünün SPS- sanitary and phytosanitary anlaşması) göre yapılmalıdır. Başvurulacak ticaret ile ilgili öneriler OIE Terrestrial Animal Health Code’da (Bölüm 10.4:2014) bulunabilir. Hayvanların geldiği bölge bilgisi ve orijin hayvanların testlerini içeren bu tedbirler bilimsel temellidir ve haksız ticari kısıtlamalara yol açmamalıdır. ilgili çiftçiler için telafi edici uygulamalar ne olmalıdır? Her ülkede ulusal yetkili otorite tarafından öngörülen zorunlu imha işlemleri sonucu hayvanlarını kaybeden çiftçi ve üreticiler için finansal karşılama sistemleri değişiklik gösterir. Maalesef bazı ülkelerde karşılama uygulaması bulunmayabilir. OIE ulusal otori- teleri telafi edici politikalar geliştirmek için teşvik eder. Çünkü bu politikalar AI’yı da içeren hayvan hastalıkları oluştuğunda erken tespit ve şeffaf raporlama için anahtar teşvikler olarak rol oynar. Gıda güvenliği önerileri nelerdir? Koruyucu ve düzenleyici tedbir olarak AI salgınını kontrol etmek için öldürülen hayvanların insan gıdası ve hayvan yemi olarak kullanılmasına izin verilmemelidir. Bununla birlikte kanatlı eti ve yumurta tüketilmesiyle AI virüsünün insanlara geçtiğine dair bir kanıt bulunmamaktadır. Avian Influenza’ya ilişkin halk sağlığı riskleri nelerdir? AI virüsleri yüksek ölçüde türe spesifik oldukları için nadir olarak tür bariyerini geçip insanları enfekte eder. Bu hastalık çok yaygın insan hastalığı olan (genellikle insan H1 ve H3 virüslerinden kaynaklanan) mevsimsel insan influenzası (flu) ile karıştırılmamalıdır. İnsanlara AI virüsünün nadiren bulaşması çok kontamine ortamlarla veya enfekte kanatlı hayvanlarla yakın temas sonucu meydana gelir. Enfekte (veya AI enfeksiyonu şüphesi olan) kanatlılarla çalışan veya temas eden ve AI virüsü Kamu Veteriner Servisi ve özel veteriner ağları ile çiftçiler ve endüstri kuruluşları arasında işbirliği arttırılmalıdır. ile enfekte olma potansiyeli bulunan insanların yüz maskesi, gözlük, eldiven ve çizme gibi koruyucu giysiler giymeleri önerilir. Çiftlik seviyesinde koruyucu önlem olarak neler önerilir? Kanatlı hayvan üreticilerinin virüsün kendi sürülerine girmesini önlemek için biyogüvenlik uygulamalarını sürdürmeleri esastır: > Evcil kanatlı hayvanlar yabani kanatlıların bulunduğu ortamlardan uzak tutulmalı > Kümes etrafında yabani hayvanları cezbedecek yem ve diğer unsurlar bulundurulmamalı > Sürülere erişebilecek araç, insan ve ekipmanlar sıkı bir şekilde kontrol edilmeli > Arazi, kümes ve ekipman sanitasyonu sağlanmalı > Sürülere hastalık durumları bilinmeyen kanatlılar alınmamalı > Hastalık ve ölümler veteriner teşkilatına bildirilmeli > Uygun olan durumlarda kanatlı hayvanlar aşılanmalı Sektör paydaşları insan ve hayvan sağlığının daha iyi olması için ne şekilde bir araya getirilmeli? Önerileri bütün olarak yerine getirmek için güçlü bir kamuözel sektör ortaklığı sağlanmalıdır. Bunun anlamı Kamu Veteriner Servisi ve özel veteriner ağları ile çiftçiler ve endüstri kuruluşları arasında işbirliği arttırılmalıdır. Zayıf biyogüvenlik Amerika’da AI’nın yayılmasına yardım ediyor Ülke hayvan ve bitki sağlığı kontrol ajansının (Aphis) raporunda belirtildiğine göre bu yıl zayıf biyogüvenlik uygulamaları ve havayoluyla bulaşma Amerika’da yüksek patojeniteye sahip avian influenza’nın (HPAI) yayılmasında anahtar vazifesi görmüş bulunuyor. Aphis krizin başladığı 2014 aralık ayından şu ana kadar çoğunluğu yumurtacı tavuk ve hindi olmak üzere 47 milyondan fazla kanatlı hayvanı etkileyen 222 vaka raporlamıştır. Aynı zamanda ilk epide- miyolojik rapor da tamamlanmış bulunuyor. 80 ticari kanatlı hayvan çiftliğinde yapılan incelemelerden sonra Aphis’in analizleri virüsün bulaşmasında olası birkaç yol bulunduğunu belirlemiştir. Raporda biyogüvenlik uygulamaları ve çevresel faktörlerdeki eksiklikler ve hatalar belirtilmiştir. HPAI ‘nın bulaşmasından yabani kanatlı hayvanlar sorumludur Bilim adamları HPAI’nın ticari kanatlılara bulaşmasından yabani kanatlı hayvanların sorumlu olduklarından emindirler. Ancak virüsün yayılmasının diğer yollarla olduğu açıktır. Aphis güncel HPAI’nın yayılmasında şu anda istatistiken önemli tek bir yolun bulunmadığına işaret ederken bazı virus bulaşmalarındaki olası nedenin önerilen biyogüvenlik uygulamalarındaki yetersizlikler olduğunu belirtmiştir. Aphis özellikle aşağıdaki noktalara dikkat çeker: > Enfekte olan ve enfekte olmayan çiftlikler arasında ekipman paylaşımına > Çalışanların enfekte olan ve enfekte olmayan çiftlikler arasındaki hareketlerine > Çiftlikler arasında çalışan taşıtların temizlenip dezenfekte edilmemelerine > Kümeslerde rodent veya küçük yabani kanatlı hayvan bulunduğuna ilişkin raporlara Aphis tarafından yapılan analizlerde enfekte kümeslerin dışından toplanan hava örneklerinde virüsün hava yoluyla taşındığını gösteren virüs partikülleri bulunduğu saptanmıştır. kuvvetli rüzgarlar ve enfekte çiftlik sayısındaki artış arasındaki ilişki Raporda, yapılan ilk rüzgar veri analizlerine göre kuvvetli OIE’ye göre aşılama, hastalık endemik olup geniş alana yayıldığında veya enfekte hayvanların tespit edilmesindeki güçlüklerden dolayı imha işleminin yapılamadığı durumlarda uygulanmalıdır. rüzgarın sürmesi ile yaklaşık beş gün sonra enfekte çiftlik sayısındaki artış arasında ilişki bulunduğu belirtilmektedir. Aphis, virüsün yayılmasına yardım eden çevresel faktörleri daha iyi anlamak amacıyla ilave analizler yürütmeye devam etmektedir. Rapor, US tarım departmanının, etkilenen eyaletler ve tavukçuluk endüstri ile biyogüvenlik önlemlerinin daha sıkı yürütülmesi için işbirliği halinde bulunduğunu belirtmektedir. USDA (US Tarım departmanı) acil durumlarda AI aşısının kullanımını onaylamadı. Departman, mevcut AI aşı opsiyonlarını değerlendirmiş ve bir AI aşısının acil kullanımına karar verilebilmesi için ilave kriterlerin karşılanması gerektiğini bildirmiştir. Mevcut aşıların etkinliğinin % 60 civarında olduğu ve 10 tavuktan dördünün korunmasız olduğu belirtilmiştir. Aşının hindilerdeki etkinliği üzerine araştırmalar devam etmektedir. US Ulusal Tavukçuluk Konseyi aşılı sürülerin virüsü yayabileceği endişesini ortaya koyarak aşılamanın enfekte sürü sayısında azalma yaratabileceği öngörüsünün kesin olmadığını ve iyice incelenip test edilmeden AI aşısının kullanılmasına taraftar olmadıklarını bildirmişdir. Sektörün ihracat partnerleri aşılama başlatılırsa et ve yumurta ticaretinin kapsamlı bir risk değerlendirilmesi yapılana kadar tamamen durabileceğine işaret etmiştir. kAYnAkLAr 1. OIE, Dünya Hayvan Sağlığı Organizasyonu 2. Animal and human influenzas, Rev. sci. tech. Off. int. Epiz., 2014, 33 (2), 539-553 3. Philip Clarke Jun 17, 2015, Farmers Weekly 4. World Poultry Jun 9, 2015 5. World Poultry Jun 8, 2015 rTa BİyOgüVENlİk, sİgO dBİrlİ TE Nİ ya pOlİçEsİ gİBİdİr, a zıd ya r. dı Bİr yaTırım ıdır. al Nm la gu uy ı, kalmamal Saygılarımızla, REFARM A.Ş. www.refarm.com.tr m.tr rm.co biyoguvenlik@refa işimiz Biyogüvenlik bizim RÖPORTAJ Farmasötik Teknoloji doktorası yapmakta olan Vilsan İlaç Fabrika Müdürü Uzman Eczacı Süha Miraç Kaya, GMP sonrası Ar-Ge çalışmalarında yeni ürün geliştirmeye yönelik ilklere imza atmayı planladıklarını söyledi. GMP güvencesi ile Avrupa standartlarında üretim kalitesi Kurulduğu günden bu yana hayvancılık sektörüne hizmet veren Vilsan, GMP yatırımlarını hızlandırmış ve altyapıdan başlamak üzere tüm tesisi yapılandırmış; 2015 Haziran ayında ilk olarak ektoparaziter üretim alanı için GMP Sertifikası almıştır. B ilgi ve tecrübe ile ürettiği; büyükbaş, küçükbaş, at, kanatlı sağlığı, pet, kültür balıkçılığı alanlarında ve geniş bir ürün portföyü dahilinde hayvan sağlığı ürünleri ile veteriner hekimlere ve dünya hayvancılık sektörüne hizmet vermekte olan Vilsan İlaç Üretim Müdürü Süha Miraç Kaya ile GMP SertifikaİNFOVET 34-35 sı alma sürecini ve bu sertifika ile Türkiye’de ne gibi yeniliklere öncü olacaklarını konuştuk. Vilsan İlaç’ın GMP Sertifikası alma süreci ile ilgili kısa bilgi verebilir misiniz? Vilsan yaklaşık 30 yıldır veteriner ilaç sektöründe faaliyet gösteren, gerek ürün çeşitliliği, gerekse ürün kalitesi bakımından ülkemizin önde gelen yerli üreticilerdendir. İhracat potansiyeli anlamında da Orta Doğu, Orta Asya, Afrika, Uzak Doğu, Kafkaslar ve Doğu Avrupa gibi oldukça geniş bir coğrafyada pazara sahiptir. 1500 m2 laboratuvar alanı, 2000 m2 non betalaktam, 2000 m2 betalaktam, 500 m2 ektoparaziter alanı ve 1500 m2 depo alanları ile toplam 7500 m2 olmak üzere Türkiye’nin en büyük üretim alanına sahip firması durumundadır. 2014 yılının ortalarında firmanın Vimar grup tarafından satın alınması ile birlikte GMP yatırımları hızlanmış ve altyapıdan başlanmak üzere tüm tesis yeniden yapılandırılarak öncelikli olarak ektoparaziter üretim alanına ve daha sonra diğer alanlara GMP sertifikası alınmak üzere planlama yapılmıştır. Bu planlama dahilinde Haziran 2015’de ektoparaziter üretim alanı için GMP sertifikası alınmıştır. Diğer alanlar için de en geç 3 ay içerisinde GMP sertifikaların alınması öngörülmektedir. GMP’ye uygun tesis için gerekli tüm ekipmanlar tedarik edilmiştir ve tesisin kurulumunun yaklaşık bir ay gibi bir sürede tamamlanması ile birlikte ekipmanların yerleşimi ve validasyonları tamamlanarak sistem çalışır duruma getirilecektir. GMP Sertifikası ile birlikte Türkiye’de hangi ilklere imza attınız ve atacaksınız? Öncelikle bulunduğumuz mevcut durumda, ektoparaziter üretim alanı için GMP almış ilk veteriner ilaç firması durumundayız. Ancak biz ilk kavramını farklı yorumlamaktayız. GMP, tüm ilaç üretim tesislerinde uygulanması gereken bir kalite sistemi ve bu belgenin alınması Türkiye’de tüm veteriner ilaç firmaları için zaten zorunlu ve sektörde bu sertifikasyon bir yenilik durumu yaratmaktadır. Ancak firma olarak biz, GMP sonrası özellikle Ar-Ge çalışmalarımızla yeni ürün geliştirmeye yönelik ilklere imza atmayı planlamaktayız. Bu amaçla multi disipliner çalışmalara başlamış durumdayız. Ar-Ge departmanımızda Tübitak destekli projeler geliştirmekteyiz. Özellikle son Ar-Ge projemiz, yurt dışında klinik denemelerin de yapılacağı Vilsan ekibi, GMP Sertifikası almaları sonrasında, kalite yönetim sisteminin de getireceği katkılarla, yurt içi ve yurt dışı pazarda veteriner ilaç sektöründe önemli büyük projelere imza atacak yönde planlamalar yapacaklarını belirtiyor. yor olacağız. Diğer taraftan GMP sonrasında açılacak dış pazar ve mevcut pazarda artacak ihracat hacmi ile Türkiye’nin en fazla ihracat yapan ve global anlamda markalaşmış firması olarak gelecekte planladığımız inovatif diğer projelerimizle birlikte sektörde büyüyerek yolumuza devam edeceğiz. Vilsan ilaç’ın üretim kapasitesinden ve teknik detaylardan bahseder misiniz? önemli bir inovatif çalışma şeklindedir ve bu proje sonrası yurt içi ve yurt dışı pazarda önemli pazar oluşturacak bir ürün geliştirmek için çalışmaktayız. Vilsan’ın global bir marka olma yolunda ilerlemesi ve ihracat yapılan ülke sayısının bu yıl sonlarına doğru yaklaşık 30 ülkeye çıkacak olması, bu yönde rekabetimizi güçlendirmeye yönelik ürün çeşitliliğini artırıcı ve dış pazarda talep edilen farklı farmakolojik özellikteki ürünlerin de üretilmesine yönelik gelişmeler için firmamızın faaliyet ve planlamalarını yönlendirmektedir. Önümüzdeki günlerde Vilsan’ı farklı projelerle yurt içi ve yurt dışı pazarda görmek ve firmamızın gelişimini izlemek, veteriner ilaç sektörü açısından yerli bir firmanın ulaşabileceği yerleri göstermek açısından ülkemiz için de onur ve gurur meselesi olacaktır. Dolayısıyla Vilsan olarak, GMP sonrasında, bu kalite yönetim sisteminin de getireceği katkılarla, yurt içi ve yurt dışı pazarda veteriner ilaç sektöründe önemli büyük projelere imza atacak yönde planlamalarımızı yapmaktayız. GMP Sertifikası alındıktan sonra ihracatta ve yerli pazarda ne gibi atılımlar yapmayı düşünüyorsunuz? Mevcut durumda 100’e yakın, yurt içi pazarlama izinli ürüne sahibiz ve ürün çeşitliliğine bağlı İNFOVET 36-37 rekabet gücümüzü geliştirerek ve yeni ürünleri piyasaya sürerek mevcut pazarımızı daha da büyütmeyi hedeflemekteyiz. Tüm üretim alanlarında GMP esaslı üretime geçilmesi ile mevcut ihracat potansiyelimizin oldukça artacak ve Türkiye’nin en fazla ihracat yapan firması olma durumumuzu perçinlemiş ve daha da ileriye götürmüş olacağız. Şu anda 24 ülkeye aktif olarak ihracat yapmaktayız ve yıl sonunda ruhsatlandırma aşaması tamamlanacak diğer ülkelerle birlikte 30’u aşkın firmayla çalışı- 100’e yakın, yurt içi pazarlama izinli ürüne sahip olan firma, yeni ürünleri piyasaya sürerek mevcut pazarlarını büyütmeyi hedefliyor. Vilsan 1500 m2 laboratuvar alanı, 2000 m2 non betalaktam, 2000 m2 betalaktam, 500 m2 ektoparaziter alanı ve 1500 m2 depo alanları ile toplam 7500 m2 olmak üzere Türkiye’nin en büyük üretime sahip firması durumundadır. Vilsan üretim tesisleri, betalaktam, non betalaktam ve ektoparaziter üretim alanlarından oluşmaktadır. Non betalaktam üretim alanı için; iki steril likit, oral likit, oral ve uterus içi tablet, oral çözelti tozu; Betalaktam üretim alanı için; steril likit hattı, oral çözelti tozu, göz pomadı ve meme içi preparat üretim hatları bulunmaktadır ve ileri teknoloji ekipmanlarla donatılmış bu alanlarda yüksek kapasitede üretim yapma imkanımız olacaktır. Günlük tek vardiya üretim olarak; steril hat üretimimiz 60 bin adet 100 ml şişe, 4 bin adet 1 lt oral likit, 72 bin adet bolus ve 120 bin adet tablet, 5 bin adet 1 kg oral toz ve 20 bin adet pomad üretimi yapılabilecektir. Kanatlı Sağlığı KöşeSi Kosova’da yumurta tavuğu çiftliklerinde: Dermanyssus gallinae: Yüksek Salmonella prevalansı riski Kırmızı tavuk biti (PRM) olarak da bilinen Dermanyssus gallinae (D.g.)’nın Kosova çiftliklerindeki varlığı araştırılmış ve D.g. istilası saptanan sekiz çiftlikten üçünde bitlerde Salmonella spp. bulunduğu tespit edilmiştir. Yazarlar: afrim Hamidi, KurtesH sHerifi, sKender muji, BeHlul BeHluli1, fatgzim latifi, avni roBaj1 (Priştina Üniversitesi, Ziraat ve veterinerlik FakÜltesi, kosova), rezart Postoli (veterinerlik FakÜltesi, tirana, arnavutluk), Claudia Hess, miCHael Hess (viyana veterinerlik FakÜltesi, kÜmes Hayvanı, Balık ve sÜrÜngen kliniği, avusturya) ve olivier sParagano (nortHumBria Üniversitesi, yaşam Bilimleri FakÜltesi, newcastle uPon tyne, Bk.) Yapılan çalışmalar, Kosova'daki yumurta tavuğu sürülerinde D.g prevalansının yüksek olduğunu doğrulamaktadır. özet Kırmızı tavuk biti (PRM) olarak da bilinen Dermanyssus gallinae (D.g.), kümes hayvanlarında görülen ciddi bir dış parazit haşere ve potansiyel olarak patojen bir vektördür. Kosova’da, bit istilası altındaki yumurta üretim çiftliklerinde D.g. prevalansı ile bitlerdeki Salmonella spp. prevalansı incelenmiştir. Bulgular: Kosova’nın güneyinde yer alan ve kullanımda olan toplam 14 yumurta çiftliğinde D.g. varlığı değerlendirilmiştir. Bölgedeki iki çiftlik de boşaltıldıktan 6 ay sonra incelenmiştir. İncelenen sürülerin tamamı, Kosova’da yaygın bir barındırma sistemi olan kafeslerde tutulmaktadır. Boşaltılmış olan iki çiftlik de dahil olmak üzere, çiftliklerin toplam sekiz tanesinde çeşitli düzeylerde (% 50) D.g. istilası saptanmıştır. D.g.’den kaynaklanan Salmonella spp. tespiti, PCR kullanılarak yapılmıştır. D.g. istilası saptanan sekiz çiftlikten üçünde bitlerde Salmonella spp. bulunduğu tespit edilmiştir (% 37,5). Sonuçlar: Bu çalışma, Kosova’daki yumurta tavuğu sürülerinde D.g prevalansının yüksek olduğunu doğrulamakta ve istila altındaki çiftliklerde tespit edilen Salmonella spp. varlığı ile bu bit arasındaki bağlantıyı göstermektedir. PRM (kırmızı tavuk biti) D.g, kümes hayvanı üretiminde karşılaşılan en ciddi ve yaygın haşerelerden biridir. Dünya genelinde görülen bir dış parazit haşere olup, Birleşik Krallık, Fransa ve İtalya arasında genetik varyasyonlar göstermektedir. D.g, kümeslerdeki çatlaklarda ve gediklerde saklanır ve kanatlılara sadece kısa bir süre kan emmek için çoğunlukla geceleri istila eder. Kan ile beslenen bit (örneğin çayır kenelerine kıyasla) hızlı bir şekilde konağından beslenir ve kan emmeden aylarca hayatta kalabilir. Bitler, kümeslere açık duvar fanlarından, duvardaki hava girişlerinden ve hava bacalarından girer ya da personel, kanatlı kafesleri, kasalar ya da yabani kuşlar aracılığıyla taşınır. Son yıllarda, yumurta tavuklarında D.g istilalarının sıklığı Avrupa’da artmakta ve haşere statüsü kabul edilmektedir. D.g., yumurta üretiminde düşüşe, kanatlıların vücut ağırlığında azalmaya ve yumurta tavuklarının refahının düşmesine neden olarak kümes hayvancılığı üzerinde önemli bir ekonomik etki gösterebilmektedir. D.g. aynı zamanda insanlarda dermatite neden olabilmektedir. D.g. istilası www.gunesliasi.com.tr tablo 1. Kosova’daki kümes hayvanı çiftliklerinden alınan D.g. numunesi verileri Çiftlik 1 2 3 4 5 6 7 8 Numune sayısı 10 10 10 10 10 10 10 10 PRM sayısı/numune 50 50-100 100 50 50 50 50-100 50-100 Çiftlikte yumurta tavuğu Yok Var Var Var Var Var Var Yok Çiftlikteki yumurta tavuğu sayısı 0* 6.000 12.000 15.000 20.000 18.000 16.000 0 Salmonella PCR + + - - - - - + * Numune alımından en az 6 ay önce boşaltılmıştır. etkilenen tavuklarda iritasyona ve huzursuzluğa neden olabilmekte ve hatta kanatlıların ölümüyle sonuçlanabilmektedir. İstilası sonucunda, tavuklar arasındaki ölüm oranının % 1’den % 4’e çıkabileceği, yumurtlama performansındaki düşüşün ise %10’u bulabileceği bildirilmektedir. D.g’den etkilenen kümes hayvanlarında yumurta kalitesinde düşüş olduğu da gözlemlenmiştir. Kümes hayvancılığı sistemlerinde “doğrudan” zararlara yol açmanın yanı sıra, D.g. aynı zamanda kümes hayvanlarını ilgilendiren çeşitli bakterilerin ve virüslerin potansiyel vektörü olarak da tanımlanmakta olup, bunlar arasında çeşitli gıda kaynaklı patojenler de bulunmaktadır. Çiftliklerde D.g. istilası seviyelerini değerlendirmek amacıyla, çeşitli bit tuzakları değerlendirilmiş ve kontrol kararlarını bilgilendirmek için gösterge olarak kullanılmıştır. D.g. kontrolü için mevcut etkili seçenekler sınırlıdır. Günümüzde pek çok ülkede yaygın olarak görülen akarisit direncinin yayılması sonucu istila oranlarında yaşanan artıştan yetersiz, etkisiz ve hatta yasa dışı kimyasalların kullanımı sorumludur. Bununla birlikte, günümüzde halen bazı ürünler geliştirilmekte ve kullanılmakta olup, bir miktar başarı sağlanmaktadır. D.g. Kosova’daki çiftliklerde yaygın olarak görülmekte olup, ulusal kümes hayvancılığı sektöründe yüksek ekonomik zarara neden olabilmektedir. Salmonella spp insidansı İstila altındaki çiftliklerden (n=8) alınan (50 ila 100 arası) yetişkin, larva ve nimf D.g.’den oluşan havuz numuneleri laboratuvar ortamında seçilerek plastik tüplere alınmış ve -20 °C’de muhafaza edilmiştir. Tüm D.g. numunelerinde (n=80) PCR tekniği kullanılarak Salmonella varlığı incelemesi yapılmıştır. Dneasy Doku Kiti (QIAGEN) kullanılarak, üreticinin talimatlarına uygun bir şekilde bakteriyel DNA alınmıştır. Alınan DNA (25 μl/havuzlanan bit numunesi) -20 °C’de muhafaza edilmiştir. PCR reaksiyon iStila oRanı Kosova’nın güneyinde halen kullanılmakta olan on dört yumurta çiftliği (6 ila 12 aylık 6.000-20.000 kanatlı hayvan) ve boşaltılmış olan iki çiftlikte D.g prevalansı araştırılmıştır (Tablo 1). 16 çiftliğin tamamında genel olarak örneğin trafik kontrolünün olmaması ve kişisel hijyen gibi konularda zayıf biyolojik güvenlik tedbirleri olduğu tespit edilmiştir. Kafeslerin içine ancak kanatlıların ulaşamayacağı bir yere yerleştirilen karton tuzaklar kullanılarak D.g. prevalansı tayin edilmiştir. Tuzaklar yerleştirildikleri yerden 48 saat sonra alınarak D.g. varlığı bakımından değerlendirilmiştir. Her çiftlikte on karton tuzak kullanılmış olup, bu tuzaklar toplandıkları gün birleştirilerek tek bir numune havuzu oluşturulmuştur. D.g. varlığı pozitif çıkan tuzaklar, mevcut bitlerin tamamının öldürülmesi için -20 °C’de dondurulmuştur. Bit sayıları değerlendirilmiş ve her tuzaktaki bit sayısının (yetişkin, larva ve nimf) 50’ye yakın olduğu tahmin edilmiştir. aşı KöşeSi karışımı (25 μl) şunları içermektedir: 5 μl DNA numunesi, 14.05 μl distile H2O, 2.5 μl 10xPCR Tamponu, 0.75 μl MgCl2 (50 mM), 0.5 μl dNTP (10 mM), her primerden 1 μM ve 1.25 U Taq DNA Polimeraz. DNA. 16S rDNA primer dizileri şu şekildedir: (ileri)5’-TGT TGT GGT TAA TAA CCG CA-3’ ve (geri)5’-CAC AAA TCC ATC TCT GGA-3’. PCR amplikasyonları ısı döngüleyicide yapılmış olup döngü programı şu şekildedir: 94 °C’de 10 dakika denatürasyon; ardından 35 döngü denatürasyon (1 dakika, 94 °C), tavlama (45 saniye, 55 °C), uzatma (1 dakika 30 saniye, 72 °C) ve 72 °C’de 10 dakikalık son uzatma adımı. 35 döngünün sonunda, amplifikasyon ürününün 574 baz çifti olması beklenmiştir. Amplifikasyon ürünleri, boyutları da dahil olmak üzere, % 2 agaroz jel elektrofeziyle tayin edilmiştir. Sonuçlar ve tartışma 16 çiftlikten toplam 8 tanesinde (% 50) çeşitli derecelerde D.g. istilası tespit edilmiş olup, hem dolu hem de boş ünitelerde bit varlığı görülmüştür. İstila altındaki sekiz çiftlikten, üç çiftliğin havuzlanmış bit numunelerinde www.gunesliasi.com.tr D.g, kümeslerdeki çatlaklarda ve gediklerde saklanır ve kanatlılara sadece kısa bir süre kan emmek için çoğunlukla geceleri istila eder. Salmonella spp. varlığının pozitif olduğu tespit edilmiştir (% 37,5). İki çiftlikte, yumurta tavukları boşaltıldıktan 6 ay sonra dahi Salmonella bulunmuştur (1 ve 8 numaralı çiftlikler). Salmonella varlığının pozitif çıktığı diğer çiftlik ise dolu bir ünitede tuzağa yakalanan bitlerden tespit edilmiştir (2 numaralı çiftlik). Sonuçlar Tablo 1’de gösterilmektedir. D.g. Kosova’da ve dünyanın büyük bir bölümünde yumurta tavuğu endüstrisi için büyük bir problem teşkil etmektedir. Mevcut çalışmadan elde edilen veriler, Kosovada’ki kafeste bakım sistemlerinin % 50’sinde D.g. istilası olduğunu göstermekte olup, bu rakam açık sistemin kullanıldığı Fransa (% 56), Birleşik Krallık (% 60) ve Danimarka (%68) gibi diğer ülkelerdeki prevalans rakamlarına benzer niteliktedir. Ayrıca, istila altındaki çiftliklerde Salmonella spp. prevalansının yüksek olduğu tespit edilmiştir; bu da D.g.’nin en azından bu patojenin potansiyel olarak kümes hayvanlarında yayılmasına yarayan bir vektör içeriyor olabileceğini göstermektedir. Bu vektör rolü, daha önce laboratuvar koşulları altında da gözlemlenmiştir. Boşaltılan birimlerden alınan bitlerde Salmonella spp. testinin sonucu pozitif olduğundan, D.g.’nin sürüler arası patojen aktarımında oynayabileceği rol de D.g., üretimde düşüşe, vücut ağırlığında azalmaya ve yumurta tavuklarının refahının düşmesine neden olarak kümes hayvancılığı üzerinde önemli bir ekonomik etki gösterebilmektedir. bu çalışmayla ortaya konmuştur. İstila altındaki çiftliklerden hayvanların boşaltılmasından 6 ay sonra D.g.’de salmonella tespit edilmiştir. Bu durum, bitlerin o kadar uzun yaşamadığı, dolayısıyla enfeksiyonu yavrularına geçirmiş olmaları gerektiği düşünüldüğünde, D.g.’lerde Salmonella’nın yumurtalık yoluyla bulaştığına da işaret etmektedir. Aynı bulgular, D.g.’nin uzun süre aç kaldıklarında dahi hayatta kaldıklarını göstererek, bu bitlerin sürüler arasında patojen bulaştırabileceğini düşündürmektedir. Son olarak, kullanımda olan çiftliklerde bulunan bitlerde Salmonella tespit edilen durumlarda, kanatlılarda klinik salmonelloz belirtileri gözlemlenmemiştir. Bu durum, Salmonella pozitif bitlerin yumurtaların üzerinde ezilmesi ya da bu bitlerin kanatlıları enfekte etmesi gibi yollarla kamu sağlığı açısından risk teşkil edebilir. Görünüşe göre; Kosova’da D.g taşınması, farklı yumurta tedarik şirketlerinden gelerek süper- markette değiştirilen yumurta kutuları aracılığıyla oluşmaktadır. Genel olarak, bu çalışmada D.g. istilasına uğramış olan çiftliklerin tümünde biyolojik güvenlik tedbirlerinin zayıf olduğu görülmüştür. Bu makalede sunulan sonuçlarla desteklenmekte olan, D.g.’nin yeni ortaya çıkan bu potansiyel Salmonella spp. vektörü rolü, kümes hayvancılığı endüstrisini, gerek D.g.’yi gerekse besleyebileceği, taşıyabileceği ya da bulaştırabileceği diğer patojenleri kontrol altına almaya yönelik katı biyolojik güvenlik programları başlatmaya teşvik etmelidir. Bu sonuçların Kosova’ya özgü olmadığını farz edersek, Birleşik Krallık gibi diğer ülkelerde neden hala salmonelloz salgını görüldüğü açıklanabilir. Tüm kanatlılara Salmonella aşısı yapılmasına rağmen, D.g. prevalansının Birleşik Krallık’da çok yüksek olması, Salmonella bulaşmasının aşılama etkisini yenebilmesinin nedenini açıklayabilmektedir; zira başka serotipler mevcuttur. ANC TOPLAM BARSAK SAĞLIĞI YÖNETİMİ Huvepharma Instant Enzim Teknolojisi ile sınırları zorluyor ® HUVEPHARMA® suda anında çözünür enzim formülasyonları OptiPhos® WSP (fitaz) ve Hostazym® X WSP (ksilanaz) ile sıvı enzim uygulamasına yeni bir boyut kazandırıyor. YAZI: HuvepHArmA®&ANC TekNik ServiSi H uvepharma AR&GE Departmanı’nın enzim ekibi ile birlikte sıvı enzimlerin kullanımı için geliştirdiği yenilikçi konsept: Soğuk suda anında çözünür konsantre toz enzimler. Bu anında çözünür toz enzimler ile İNFOVET 42-43 sıvı enzimler istenilen miktar ve konsantrasyonda yem fabrikasında yeniden formüle edilebilir. Sıvı enzim kullanılacağı yerde üretildiği için, konteynır sisteminin iyi bilinen tüm dezavantajlarını da ortadan kaldırmaktadır. KISA SÜREDE İHTİYACIN KADAR ÜRET! Enzim üretimi ve saflaştırmada uzun yılların bilimsel tecrübesine sahip olması, Huvepharma® ArGe departmanının formülasyonu benzersiz bir konsept ile suda anında çözünür toz enzimler WSP enzimleri OptiPhos® WSP ve Hostazym® X WSP olarak 10 kg’lık kutularda iki paket halinde temin edilmekte ve bu şekilde uygun koşullarda 1 yıl depolanabilmektedir. Huvematic® şu anda ABD, Almanya, Fransa, İrlanda ve Tayland’da birden fazla tesiste aktif olarak kullanılmakla birlikte; Polonya, Brezilya ve Meksika başta olmak üzere birçok ülkede kurulum aşamasındadır. Huvematic®’in getirdiği üstün avantajlar ülkemiz kanatlı sektöründe de ilgiyle karşılanmaktadır. GARANTİ EDİlEN MİNİMuM ENzİM KoNSANTRASYoNu OptiPhos® WSP 350.000 OTU/g Hostazym®X WSP 1.000.000 EPU/g Soğuk suda anında çözünen OptiPhos® WSP ve Hostazym® X WSP toz enzim teknolojisi sayesinde kısa bir sürede çok miktarda sıvı enzim üretimi mümkün. *Uygun şartlar altında minimum aktivite düzeyini bir yıl süresince korumaktadır. geliştirmesine olanak tanımıştır. Enzimlerin yüksek konsantrasyonlu olmasının yanı sıra aynı zamanda da (soğuk) suda anında çözünür olması gerekmektedir. Huvepharma®, suda anında çözünür iki konsantre enzim (WSP) geliştirmiştir: OptiPhos® WSP ve Hostazym® X WSP. Huvematic® ise bu iki toz enzimden sıvı enzim üretimini sağlayan özel geliştirilmiş bir makinedir. Bu yenilikçi enzim teknolojisi ve Huvematic® sayesinde 10 kg’lık WSP enzim kutusu, 1000 lt. IBC sıvı enzim konteynırının yerini alabilmektedir. Bu WSP enzimi ve Huvematic®’in sağladığı en önemli avantajlardan biridir. Pelletleme sonrası likit uygulama sistemi (Post Pellet Liquid Application Systems - PPLA); ısıya duyarlı katkı maddelerinin sıvı olarak, sıcaklığın 80 °C’nin üzerine çıktığı pelletleme prosedüründen geçmiş veya ısı ile muamele edilmiş yem maddelerine eklenmesi için geliştirilmiştir. Isıya duyarlı oldukları bilinen enzimler PPLA ile uygulama için mükemmel bir adaydır. Sıvı enzimler normal şartlarda her biri 1000 lt’lik IBC’lerde taşınırlar ve yem fabrikalarına transportları bu şekilde sağlanır. Enzimler PPLA sisteminde kullanıma kadar IBC’lerde saklanır. Bu çalışma sistemi yem uzmanları ve üretim müdürleri için bazı sorunlar ortaya çıkarmaktadır: 1. Sıvı içerisinde çözünmüş olan enzimler, kuru enzimlerden daha az kararlıdır. Bu nedenle, tercihen soğuk dış ortam şartları altında taşınmaları ve depolanmaları gerekmektedir. Fakat ne yazık ki bu şartları her zaman kontrol altında tutmak mümkün olmamaktadır. 2. Yeni bir IBC’nin sisteme bağlanması ya da sistemden ayrılması sırasında sıvı enzimin sızması riski vardır. 3. Hem dolu hem de boş IBC’lerin depolanması için yem fabrikalarında her zaman gerekli şartlar bulunmayabilir. Aynı zamanda bu maddi açıdan da bir külfet yaratmaktadır. 4. Yem fabrikasında IBC’nin değiştirilmesi zaman alan bir iştir ve bunun için forklift gibi yardımcı araçlara da gereksinim duyulmaktadır. 5. Kullanım sonrasında IBC’nin atık olarak işlem görmesi ek maliyete neden olur. Suda anında çözünür enzimler OptiPhos® WSP, Hostazym® X WSP ve Huvematic® sayesinde yem uzmanları uygulamak istedikleri konsantrasyona kolaylıkla ulaşır. Normalden daha yüksek konsantrasyonda enzim elde edilmek istendiğinde, daha fazla sıvı enzim kullanımına gerek kalmaz. Sadece suya karıştırılan toz enzim miktarını artırmak yeterlidir. Yani aynı hacimde sıvı ile farklı konsantrasyonlarda enzim uygulaması yapılabilir. Aynı zamanda bu akılcı teknoloji sayesinde yeme uygulanan enzimin stabilitesinde sorun yaşanmaz. Sıvı enzimler, IBC sistemi ile transportları ve depolanmaları sırasında yüksek sıcaklık gibi dış ortam şartlarına bağlı olarak aktivite kaybına uğrarlar. Bu nedenle etkinlikleri zaman içerisinde azalabilir. Fakat Huvematic® ile her zaman doğru konsantrasyonda, 5-15 lt’lik gruplar halinde (50-150 ton pelletlenmiş yemde kullanılmak üzere) taze sıvı enzim üretimi sağlanmış olur. NEDEN HuvEMATIC®? 1. Anında kullanım için kısa sürede sıvı enzim üretimi sağlar. 2. Sıvı enzimin yeme belirli bir konsantrasyonda uygulanmasını sağlar. 3. Farklı konsantrasyonlarda üretime olanak tanır. 4. Depolama süresi ve saklama koşullarına bağlı aktivite kayıplarını önler 5. Konteynır ile nakliye ve depolama külfetinden sizi kurtarır. 6. IBC’yi değiştirmek için harcanan yoğun iş gücünü ortadan kaldırır. 7. IBC içerisindeki sıvı enzimin, değiştirme sırasında meydana gelen kayıplarını önler. Daha detaylı bilgi için ANC A.Ş ile iletişime geçiniz. www.ancnutrition.com KONU ToplAnTı Acar Ecza Grup, sektörle büyümeye devam ediyor Kurulduğu 1988 yılından itibaren sektörün önemli bir halkası olan Acar Ecza Grup, yeni yönetim binasını görkemli bir açılışla hizmete sundu. Y eni yönetim binasının açılışına ilgi büyüktü; ilaç ve aşı firmalarının temsilcilerinin yanı sıra bakanlık yetkilileri, veteriner hekimler ve basın mensupları görkemli açılışta yerlerini aldılar. Açılış konuşmasını sektöre verdikleri destekten dolayı teşekkür ederek açan Acar Ecza Grup Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Acar, yaptıkları yatırımlarla sektörün büyümesine kendilerinin de katkılarının bulunmasının, haklı gururunun yaşadıklarını ifade ederek sözlerine şöyle devam etti. ‘’Yeni binamızla birlikte sektöre daha iyi hizmet etmeyi, daha modern, daha kaliteli hizmet anlayışıyla çalışmalarımıza hız vermeyi kendimize görev edindik. Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Mersin’e Türkiye’nin her bölgesinde var olmaya, veteriner hekimlerimizin çözüm ortağı olmaya devam edeceğiz. Kaliteli hizmet ve güven büyümemizin odak noktasıdır.” Açılış konuşmasından sonra yeni binayı gezdiren Mustafa Acar, Seyman Ecza Deposu ve idari birimler hakkında bilgiler verdi. Toplamda 1952 m2 alana sahip yeni yönetim binasının alt katında soğuk hava deposu ve mal kabul alanı bulunuyor. Giriş katı sevkiyat bölümü, birinci kat ise Seymen Ecza Deposu idari birimleri olarak düzenlendi. Binanın ikinci katında ise Acar Ecza Grup yönetim bölümleri ve genel müdürlük bulunuyor. Açılış töreninde konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Acar, sektörde geçen 27 yıllık deneyim ve güven sayesinde hekimlerin en büyük destekçileri olduklarını söyledi; yaptıkları yatırımın sektör için hayırlı olmasını diledi (solda). Güven kelimesi her şeyin önündedir Açılışta görüşlerini aldığımız Acar Ecza Grup Genel Müdürü Abdullah Halis Baytaz, sektör temsilcilerine bu özel günde yanlarında oldukları için teşekkür etti ve “Bizim için özel bir gün. Tüm yatırımlarımız sektörümüze daha hızlı daha kaliteli hizmet etmek amacıyla yapılıyor. Acar Ecza Grup’ta güven kelimesi her şeyin önündedir. Sektörümüzün bizlere duyduğu güven sayesinde her geçen gün daha iyisini yapmak için çalışıyoruz. Sektörümüz her zaman en iyisini hak ediyor. Biz de Acar Ecza Grup olarak en iyisini yapmak gayreti içindeyiz” dedi. ADVERTORIAL Sütçü ineklerde mastitis tedavisinde homeopatik ilaç Theranekron D6 kullanımının finansal analizi Bu çalışmada, sütçü ineklerde mastitis tedavisinde meme içi antibiyotik yerine homeopatik bir ilaç olan Theranekron D6 kullanımının finansal etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Mastitis tedavisinde seçilen ürünlerin kaliteli, birbiriyle uyumlu, sütte en az kalıntı bırakan ve hastalığın her yönüne etkili ve tedavide başarılı ilaçlar olması gerekmektedir. Ç alışmanın gerecini, klinik mastitis tanısı konmuş 60 baş Holştayn ırkı inek oluşturmuştur. Çalışmada 33 baş ineğe homeopatik ilaç ve geri kalan 27 baş ineğe geleneksel meme içi antibiyotik uygulaması yapılmıştır. İneklerin tüm meme loblarından tedavi öncesi ve sonrasında süt örnekleri alınmış ve somatik hücre sayısı (SHS) ölçülmüştür. Her iki grupta tedavi öncesi ve sonrası ölçülen SHS değerleri tekrarlı ölçümlerde varyans analizi ile karşılaştırılmıştır. Ortalama SHS değerleri, homeopatik ilaç grubunda % 34 oranında, meme içi antibiyotik grubunda % 37 oranında azalmış ve bu düşüşler istatistiksel olarak önemli bulunmuştur (P<0.001). Mastitis tedavisinde, SHS değerlerini düşürmesi bakı- mından homeopatik ilaç ile meme içi antibiyotik uygulamasının etkinliği arasındaki fark istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır (P>0.05). Mastitis’in toplam tedavi maliyeti homeopatik ilaç grubunda 19 TL/baş; meme içi antibiyotik grubunda ise 119,31 TL/baş olarak gerçekleşmiştir. Sonuç olarak, homeopatik ilacın SHS’nı düşürmedeki etkinliği yanında finansal açıdan da meme içi antibiyotiklere alternatif olabileceği ve sahada mastitis tedavisinin maliyetini düşürebileceği sonucuna varılmıştır. Mastitis ile nasıl mücadele edilir? Bu bilimsel çalışmada, en çok tercih edilen antibiyotiklerin sütte somatik hücre sayısını azaltıcı etkisi ile deri altı enjekte edilen Theranekron D6’nın sütte somatik hücre sayısını azaltıcı etkisinin birbirine çok yakın olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca yine bu çalışmada, antibiyotik ve Theranekron D6 maliyeti ve ziyan olan süt maliyeti hesaplanarak, iki uygulama TL bazında karşılaştırıldığında, Theranekron D6 uygulamasının antibiyotik uygulamasından daha ekonomik olduğu tespit edilmiştir. Bütün bunlara ilave olarak, Theranekron D6’nın demarkatif, rejeneratif, rezorbtif ve antiflojistik etkisi sayesinde memedeki ödem ve yangı giderilir ve yine memedeki zarar görmüş dokular da yenilenir. Sonunda sağlıklı ve yenilenmiş dokularla meme tekrar eski yapısına döner ve işlev görmeye devam eder. Antibiyotik tedavisinde elde edilemeyen bütün bu faydalar da hesaba katıldığında Süt işletmesinin Theranekron D6 kullanımı ile elde edeceği karlılık ve kazanımlar çok daha anlamlı olacaktır. Mastitisin ve memede oluşan diğer hastalıkların, süt kalitesi ve verimliliği üzerine etkileri çok büyük önem arz etmektedir. Süt verimi ve kalitesi konusunda Avrupa Birliği standartlarını yakalamaya çalışan Türkiye’nin kaliteli ilaç kullanımı ve verimli ırkların ıslahı konusundaki hedefleri ortadadır. Başta mastitis olmak üzere, enfeksiyöz ve enfeksiyöz olmayan meme hastalıkları sonu- cunda ortaya çıkan ve kesinlikle imha edilmesi gereken insan sağlığına zararlı kalitesiz süte bağlı ekonomik kayıplar süt işletmelerinin korkulu rüyalar görmesine neden olmaktadır. Mastitis’te asıl risk grubunu oluşturan subklinik vakalar, olayın ciddiyet boyutunu daha da arttırmaktadır. Gözle fark edilemeyen ve ancak bazı testlerle ortaya konulabilen subklinik mastitisler süt verimi ve kalitesi üzerinden insan sağlığı için gizli tehditler oluşturmaktadır. Günümüzde çok ciddi problemler oluşturan mastitisler sonucunda; Sütteki somatik hücre sayısı artar. Hemolaktia ortaya çıkar. Süt verimi azalır. Süt kaybı artar. Sütün tadı ve kompozisyonu değişir. Ürün eldesi zorlaşır. Dayanıklılık azalır. Sütün besin değeri ve kalitesi düşer. Çiğ süt kalitesine etki eden mastitis ve diğer meme hastalıklarının oluşmaması ve kaliteli süt üretimine ulaşmak için Süt üreticilerinin asıl dikkat etmesi gereken konu, koruyucu önlemlerin alınmasıdır. Çünkü mastitis, sağaltım yöntemleri hem uzun bir süreç alan, hem de masraflı olan bir hastalıktır. Bu koruyucu önlemler başlıca şu şekilde sıralanabilir; > İneklerde yüksek miktarlarda süt kaybına neden olan, çoğu zaman da memenin kör olup kaybedilmesi ile sonuçlanan mikotik mastitislere karşı inekler koruyucu amaçla, Trichofitozis aşısı Trichoben ile aşılanmalıdır. > Süt kalitesi ve bağışıklık sistemine etkili olan kaliteli vitamin ve mineraller düzenli şekilde ve parenteral olarak uygulanmalıdır. Hemolaktia, somatik hücre sayısının azaltılması, sütteki yağ oranının arttırılması için kaliteli vitamin ve minerallerin düzenli kullanılması gerekmektedir. Parenteral olarak uygulanan iz element ve mineral madde içeren ilaçlar memeyi besleyen kılcal damarların yapısını kuvvetlendirir, memedeki ozmotik basıncı düzenler. Bu sayede memeyi olası mastitislere karşı korur. Sütün kalitesini artırır. İnek ve koyunlarda süt veriminin ve yağının azalmasına karşı önlem olarak Bakırmethionat+B12 içeren uzun etkili Bvp Copper, yine sığır, buzağı, koyun ve kuzularda selenyum yetersizlikleri sonucu oluşan tüm subklinik ve klinik hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde uzun etkili Bvp Ba-Selenat gibi güvenilir ilaçlar kullanılmalıdır. > Doğumu takiben ilk günlerde sıklıkla mastitis etkeni olarak olarak karşımıza çıkan E.coli, Rota virus ve Corona virus’a karşı gebe inekleri Kolibin Rc Neo ile aşılayarak, bu riskli dönemde kolostrum ile hem doğan buzağıları bu etkenlerin neden olduğu hastalıklara karşı korumak hem de doğum yapan Theranekron D6’nın demarkatif, rejeneratif, rezorbtif ve antiflojistik etkisi sayesinde memedeki ödem ve yangı giderilir; zarar görmüş dokular yenilenir. ADVERTORIAL inekleri E.Coli mastitine karşı korumak, mümkündür (Bu arada diğer aşıların E.Coli’nin sadece K99 kapsül antijenini içermesi nedeniyle E.Coli ile mücadelede yetersiz kalacakları, Kolibin RC Neo’nun, E.Coli’nin hem somatik hem de gövde antijenlerini içeren dünyadaki tek aşı olduğu unutulmamalıdır). > Ve tabi ki bunun yanı sıra; ahır ve sağımhane temizliğine dikkat edilmelidir. Sağım öncesi ve sonrası memeler iyice yıkanmalı ve kurulanmalıdır. Sağım öncesi ve sonrası memeler antiseptikli solüsyonlara daldırılmalıdır. Sağım aralıklarına ve doğru sağım yapılmasına dikkat edilmelidir. Sağım ekipmanlarının temizliğine ve düzgün çalışmasına özen gösterilmelidir. Özellikle kuru dönemde koruyucu antibiyotik uygulamaları yapılmalıdır. Sağım öncesi süt muayenesinin rutin olarak yapılması gerekmektedir. Sürüye yeni girecek hayvanlar, Veteriner Hekimler tarafından kontrolden geçirilmelidir. Ahırda yeterli havalandırma, ısı ve ışık düzenine dikkat edilmelidir. Hasta hayvanların sağımı en son aşamaya bırakılmalıdır. Mikotik mastitis tedavisinde hem tedavi edici hem de koruyucu etkisi olan Trichofitozis aşısı Trichoben kullanılmalıdır. Hastalığa yakalanmış bir hayvanın iyileştirilmesi, tekrar sağlıklı ve kaliteli süt elde edilebilecek duruma gelebilmesi için yapılması gerekenler ise şunlardır: > Sık sağım yapılarak meme sürekli boşaltılmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, ilaç uygulamalarının sağımdan sonra yapılmasıdır. Bunun nedeni uygulanan ilacın sağımla atılımını önlemek ve belli bir süre memede kalarak işlev görebilmesini sağlamaktır. > Parenteral ve meme içi uygun antibiyotik tedavileri uygulanmalıdır. Burada, yapılacak olan antibiyotiğin meme yapısına zarar vermemesi ve dokulara iyi nüfuz edebilmesi önemlidir. Kalitesiz antibiyotiklerin bilinçsiz kullanımı sonucu meme dokusu zarar görmekte, hatta tekrar süt veremez duruma gelmekte, mastitise neden olan etkenler direnç kazanmaktadır. Bütün dokulara hızlı ve etkin şekilde nüfuz eden, aynı zamanda süt/serum oranı 1/5 olduğu için Staphylococ ve Streptococ etkenli mastititislerde etkili tedavi sağlayan, Ivatyl tar gibi kaliteli antibiyotiklerin kullanılmasına özen gösterilmelidir. > İneklerde yüksek miktarlarda süt kaybına neden olan, mikotik mastitis tedavisinde hem tedavi edici ve hem de koruyucu özelliğe sahip trichofitozis aşısı Trichoben kullanılmalıdır. (Mastitis tedavisi esnasında parenteral ve meme içi kullanılan antibiyotiklerden sonuç alınamadığı durumlarda ilk olarak akla mikotik mastitis gelmeli ve buna karşı Trichoben mantar aşısı tercih edilmelidir). > Sütte kalıntı süresi sıfır gün olan ve sadece plazmada değil, yangılı dokulara da çok iyi ulaşarak güçlü yangı giderici, ateş düşürücü ve hemen başlayıp gün boyu süren güçlü analjezik etkiye sahip nonsteroid analjezik, antienflamatuar, antipiretik, antiromatizmal ve antiflojistik ürün Rifen ile memedeki ödem, ateş ve ağrı azaltılmalıdır. > Ayrıca, genel durumu destekleyici ürünlerle hayvanın sağaltıma daha hızlı yanıt vermesi sağlanmalıdır. Hayvanın hastalıkla mücadele ederken yorgun düştüğü bu dönemde, genel durumu destekleyici İlaç uygulamaları sağımdan sonra yapılmalıdır. Böylece, uygulanan ilacın sağımla atılımı önlenir, belli bir süre memede işlev görmesi sağlanır. kaliteli mineral ve iz elementler içeren, karaciğer koruyucu, ağrı kesici ve ateş düşürücü ve solunum ve dolaşımı destekleyici maddelerle donatılmış Novacoc gibi ilaçlar kullanılmalıdır. Bu sayede hayvan kısa sürede tedaviye cevap verecektir. > Bunun yanı sıra mastitis tedavisinde meme ödemini giderip, tahrip olmuş meme dokusunun kısa sürede onarılmasını sağlayan, rezorbsiyon ve epitelizasyonda etkili, somatik hücre sayısını anlamlı düzeyde azaltan ve sütte kalıntı bırakmadığı için de tedavi süresince süt israfına neden olmayan Theranekron D6 gibi çoklu etkiye sahip modern ürünler kullanılmalıdır. Theranekron D6 sayesinde memedeki zarar görmüş dokular yenilenecek, bütün bu faydalar da hesaba katıldığında süt işletmesinin Theranekron D6 kullanımı ile elde edeceği karlılık ve kazanımlar çok daha anlamlı olacaktır. > Unutulmamalıdır ki mastitis kombine tedavi isteyen bir hastalıktır. Tedavide seçilen ürünlerin kaliteli, birbiriyle uyumlu, sütte en az kalıntı bırakan ve hastalığın her yönüne etkili ve tedavide başarılı ilaçlar olması gerekmektedir. Aksi takdirde zaman ve masraf kaybı kaçınılmaz olacaktır. Sağlıklı bir toplum için kaliteli çiğ süt üretiminin giderek önem kazandığı bu dönemde, bireysel olarak alınan önlemler bile geleceğimiz için büyük önem arz etmektedir. KAYNAK: Vet Hekim Der Derg 85 (1): 1-8, 2014 KONU ToplAnTI Sosyal projelere olan bağlılık, tüm çalışanlarını önemseme, saygı, eşit fırsatlar, kariyer ve aile yaşamı arasındaki denge, Boehringer Ingelheim ailesinin ortak işbirliğinin dengesini oluşturuyor. YARATICILIKLA gelen değerler Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı’nın kuru dönem yönetimini ele alan ve yeni ürünleri Ubrostar® ve Bovikalc®’ın tanıtımını yaptığı “Yenilikçi Kuru Dönem Çözümleri” konseptli lansman toplantısı Nevşehir’in Kapadokya ilçesinde gerçekleştirildi. B oehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı tarafından 13 Haziran tarihinde Türkiye’nin farklı bölgelerinden yaklaşık 130 kişinin katılımıyla gerçekleşen “Yenilikçi Kuru Dönem Çözümleri” konseptli İNFOVET 50-51 toplantı, Boehringer Ingelheim Türkiye Hayvan Sağlığı Direktörü Dr. Mehmet Türker’in açılış konuşmasıyla başladı. Dr. Mehmet Türker meslektaşlarına, hocalarına ve sektör basın mensuplarına ithafen yaptığı konuşmasında, “Sözlerime Boehringer Ingelheim’ın global vizyonu olan bir söylemle başlamak istiyorum: ‘Yaratıcılıkla gelen değerler’. Aslında size tanıtımını yapacağımız ürünler de bu global vizyon doğrultusunda geliştirdiğimiz ve sunacağımız ürünler. Amacımız hekimlere sadece yaratıcı çözümler sunmak değil, aynı zamanda hekimlik mesleğine değerler katabilmektir. Bugün tanıtacağımız Ubrostar® ve Bovikalc® ürünlerimiz de aslında bu amaca hizmet etmek için üretilmiş ürünlerimizdir. Boehringer Ingelheim Türkiye Hayvan Sağlığı Direktörü Dr. MeHMeT Türker bOEhrıNgEr ıNgElhEım’ıN başarısıNda arkadaşlarımıN payı çOk büyükTür Son hamlelerinizle birlikte, bizlere Boehringer Ingelheim’in neler yaptığından bahseder misiniz? Boehringer Ingelheim Ortadoğu ve kuzey Afrika Pazarlama Sorumlusu SerkAn erkOvAn Boehringer Ingelheim Mastitis ürünleri Global Pazarlama Sorumlusu Dr. CAMIlO De MenDOnçA Türkiye pazarında aşağı yukarı altıncı senemiz olacak. Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı, özellikle son 2-3 senede çok hızlı bir gelişim gösterdi. Aramıza katılan yeni arkadaşlar oldu; hem saha hem merkez kadro sayımız çoğaldı ama aynı zamanda yenilikçi çözümleri de berberinde getirecek bazı ürünleri de bu süreçte sektöre sunma şansı yakaladık. Özellikle, son 2-3 senede hem ürün skalamızda hem de eleman sayımızda ciddi artış oldu. Tabi bunun getirdiği bir dinamizm var ama burada üzerinde durulması gereken en önemli nokta, merkez ve saha olarak bütün kadronun iyi bir uyum içinde olması. Eğer bir başarıdan söz edilecekse, arkadaşlarımın çok büyük katkısı var. Altı yıllık süreçte büyüme hızınızı nasıl görüyorsunuz? Bizim hedeflerimiz mevcut durumumuzdan çok daha büyük ve çok daha agresif. Ancak hem yasal düzenlemeler, hem de Boehringer Ingelheim’in büyük bir firma olmasından dolayı kendi içimizdeki bürokrasi, yeni ürünleri istediğimiz hızla ve sıklıkla sahaya vermemizi biraz geciktiriyor. Belki de Türkiye’nin en hızlı büyüyen hayvan sağlığı firmalarından biriyiz ama bu sürecin biraz yoğun olması istediğimiz hızla sahaya girememize engel oluyor. Çok hızlı büyümenin elbette riskleri var ancak şu ana kadarki süreci iyi bir şekilde yönettiğimizi düşünüyorum. Dediğim gibi, burada hakikaten en büyük işi, ürün müdürlerinden tutun da satış müdürlerine ve sahadaki bölge arkadaşlarımıza kadar herkes üstleniyor. Hayvan sağlığı sektöründe ses getirecek müjdeler vermeye devam edecek misiniz? Kesinlikle. Sunumda da bahsettiğim gibi, bizim amacımız sadece yenilikçi çözümler getirmek değil, aynı zamanda hekimliğe de bir değer katabilmek. Önümüzdeki senelerde, hakikaten çok yenilikçi ürünleri sektöre dahil edeceğiz. Özellikle, Türkiye’nin çok yakından tanımadığı bir takım teknolojilerle sektöre girmeyi planlıyoruz. Buna yönelik Ar-Ge departmanından bize gelen ürünler var. Sanırım önümüzdeki birkaç yıl içerisinde bu gelişmelere şahit olacağız. TOPLANTI BoEHrInGEr InGElHEIM HAYvAn SAğlIğI “YEniliKÇi KUrU DÖnEM ÇÖzüMlEri” Boehringer Ingelheim Global Teknik Müdürü Dr. DAnIel ZASPel bOVıkalC® hEkİmlEr İçİN güçlü bİr sİlah OlaCak Hekimlerimize ilk defa sürüler için önleyici bir araç veriyoruz. Bu sayede hastalık oranları düşecek, ekonomik kazanımlar yükselecek ve işletmeciler hekimlere yüksek bir memnuniyetle gelecek. Bovikalc®, ilk olarak 1989 yılında iskandinav ülkelerinde piyasaya sürüldü. ondan sonra farklı ülkelerde lanse edildi. Önce Almanca konuşulan ülkelerde (Almanya, Avusturya, isviçre), daha sonra Fransa, ispanya, italya ve Britinya’da, yakın geçmişte de polonya’da lanse edildi. Türkiye, Avrupa kıtasında ürünün en son çıktığı ülke. Sütçü ve besici hayvanların İNFOVET 52-53 her ikisinde de kullanılabilmesi büyük bir avantaj. Özellikle besi hayvanlarında daha az süt humması olduğu görülüyor ancak süt humması emaresi görülen sürüler var ise mutlaka bu ürün kullanılabilir ve önleme açısından da faydalı olabilir. Süt işletmelerinde her iki inekten birinde subklinik hipokalsemi riski var. Bu sorunun çiftliklerde ilk beş problem arasında olduğunu söyleyebiliriz. Türk veteriner hekimlerinin toplantıya katılımı ise beni çok mutlu etti. onlara yenilikçi bir çözüm sunuyor ve yardımcı oluyor olduğumuzu görmek güzeldi. Günümüzde koruyucu hekimlik çok önemli ve Boehringer Ingelheim da koruyucu hekimliğe son derece önem veren bir firma. Bugün size tanıtacağımız ürünler de, yine koruyucu hekimliğe hizmet eden ve global vizyonumuzla doğrudan örtüşecek olan çözümler. Boehringer Ingelheim, her yıl cirosunun % 15’ini araştırma ve geliştirmeye ayıran bir şirket ve buradaki temel hedefimiz yine hekimlerimizin yenilikçi ve aynı zamanda değer katabileceği çözümler sunabilmek. Amacımız sadece hayvan sağlığı değil, aynı zamanda toplum sağlığını da koruyabilmek ve sağlıklı gıdaların üretilip topluma sunulabilmesine katkıda bulunabilmektir.“ Uzman konuşmacılardan önemli bilgiler Dr. Mehmet Türker’in Boehringer Ingelheim’ın Türkiye’deki hedeflerinden bahsettiği konuşmasından Boehringer Ingelheim, dünya genelinde 145 iştiraki ve 44 binden fazla çalışanı ile çözümler üretmeye devam etmektedir. Boehringer Ingelheim Mastitis ürünleri Global Pazarlama Sorumlusu Dr. CAMIlO De MenDOnçA ÖNCElİklE, yETİşTİrİCİlErlE İlETİşİmİ İyİlEşTİrmEk gErEkİyOr sonra Mastitis ürünleri Global pazarlama sorumlusu Camilo de Mendonça, Boehringer Ingelheim’ın kuru dönem yönetimi yaklaşımlarından ve yeni yapılan kuru dönem çalışmasından bahsetti. Dr. Camilo de Mendonça’nın ikinci sunumunda kuru dönem mastitise yönelik Boehringer Ingelheim ürünü Ubrostar® ve 3 fazlı kuru dönem tedavisi yaklaşımı veteriner hekimler tarafından büyük ilgi gördü. Boehringer Ingelheim Türkiye Teknik Müdürü Dr. Mahmut insel, “Sürünüzdeki Gizli Tehdit: Subklinik Hipokalsemi” adlı sunumuyla öğleden sonraki seansın açılışını gerçekleştirdi ve veteriner hekimlere hipokalsemi yönetimi ile ilgili faydalı bilgiler aktardı. Daha sonra Boehringer Ingelheim Global Teknik Müdürü Dr. Daniel zaspel, yeni doğum yapan süt ineklerindeki kan kalsiyum seviyesine hızlı ve etkin destek olan benzersiz bir bolus Avrupa’daki çiftliklerin kuru dönem tedavisi ile Türkiye’deki yönetim aynı seviyede. Bence buradaki asıl sorun iletişim. Çünkü kuru dönem ile ilgili veteriner hekimler sorunun farkında. Tedavideki handikaplar aslında teknik bilgi eksikliğinden kaynaklanmıyor, sadece yetiştiricilerle iletişim becerilerinde bir eksiklik olduğunu gösteriyor. Kuru dönem tedavisinde genel yönetim açısından yapılması gerekenler mevcut. Öncelikle hijyen ve beslenme kurallarına uyulmalıdır. Hayvanların vücutlarının iyi bir şekilde korunması gerekiyor. Çünkü baktığınız zaman bazı yetiştiriciler bu dönemde bakımı azaltıyorlar. Son olarak da kuru dönem tedavisinin yakından takip edilmesi gerekiyor. Kuru dönem sürecinin, verimliliği maksimum şekilde etkilediğini aklımızda tutmalıyız. Çünkü iyi bir kuru dönem yönetimi sağlayabiliyorsanız, protokolünüz iyiyse, laktasyon dönemine de olumlu bir etki yaratmış oluyorsunuz. Bununla birlikte somatik hücre sayısını ve takip edecek bir sonraki laktasyon dönemindeki yeni enfeksiyonların sayısını azaltarak, süt verimini artırıp, sürüden ayırma oranlarını azaltabiliyorsunuz. TOPLANTI BoEHrInGEr InGElHEIM HAYvAn SAğlIğI “YEniliKÇi KUrU DÖnEM ÇÖzüMlEri” uygulaması olan Bovikalc® oral kalsiyum takviyesi hakkındaki sunumunu gerçekleştirdi. Soru & cevap oturumundan sonra toplantı sona erdi. Toplantı organizasyonunu gerçekleştiren Boehringer Ingelheim ortadoğu ve Kuzey Afrika pazarlama Sorumlusu Serkan Erkovan toplantı hakkında şunları söyledi: “Hekimlerden aldığımız geri bildirimlere göre hayvan sağlığındaki en keyifli toplantılardan birini gerçekleştirmiş olduk. Yurtdışından gelen konuşmacılarımızın sunum kalitesi ve hekimlerimizin hizmetine sunduğumuz yeni ürünlerle oldukça verimli iki gün geçirdiğimizi düşünüyorum. Boehringer Ingelheim olarak, hem Türkiye’de hem de bölge genelinde büyümeye devam edeceğiz. Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelip toplantımızı onurlandıran ve renklendiren tüm veteriner Çevre koruması ve sürdürülebilirliği Boehringer Ingelheim’in girişimlerinde her zaman ana odak noktası olmuştur. hİpOkalsEmİ kONUsUNda ayrıNTılar EdİNmE FırsaTı bUldUk VET. hEkİm İbrahİm karakaş, izMir Kuru dönem tedavisinde en büyük eksikliğimiz klasik tedavi yapmamız. literatür takibi hiçbir zaman tek başına yeterli olmuyor. Hekimler etken tespitinden ziyade deneme yanılma yöntemi ile antibiyotik kullanıyor. Örneğin, ben 21 yıllık hekimim ama kuru dönemde en çok hangi etkenlerin hastalık yaptığı konusunda çok da net bir bilgim yoktu. Bununla birlikte toplantıda, sahada sıklıkla karşımıza çıkan subklinik hipokalsemi vakalarında kalsiyumu daha farklı şekillerde de kullanabileceğimi öğrendim; daha bilinçli tedaviler yapacağım kanısındayım. Yaklaşık 10 yıldır hiçbir firmanın yemeğine katılamıyordum, toplantı hakikaten çok yararlı oldu. TaNıTılaN ürüNlEr sahada yardımCımıZ OlaCak VET. hEkİm UFUk sayıN, izMir İNFOVET 54-55 Öncelikle toplantıda zaman yönetimi çok başarılıydı; Sadece sunumlar değil, toplantı dahilindeki her şey saatinde başladı ve bitti. Tanırımı yapılan ürün çok yararlı bir ürün. Süt işletmesi olduğumuz düşünülürse, bizim için ürünün, uygulamanın üçüncü gününde kolostrumla beraber memeden arınıyor olması en büyük avantajı. Bazen benzer ürünler sütten atılma konusunda başımıza iş açabiliyor ve hatta bazı durumlarda tanktaki bütün sütün imhasını gerektirebiliyor. o nedenle deneyeceğiz ve göreceğiz. Eğer gerçekten üçüncü günde arınma söz konusuysa çok güzel bir ürün. TOPLANTI BoEHrInGEr InGElHEIM HAYvAn SAğlIğI “YEniliKÇi KUrU DÖnEM ÇÖzüMlEri” hekimlerimize hem kendi adıma hem de şirketimiz adına teşekkür ederim.” Boehringer Ingelheim yetkilileri ve çalışanları bir arada Boehringer Ingelheim Türkiye Teknik Müdürü MAHMUT İnSel Boehringer Ingelheim, sadece hayvan sağlığına değil, aynı zamanda toplum sağlığını da koruyabilmek ve sağlıklı gıdaların üretilip topluma sunulabilmesine katkıda bulunabilmeyi amaçlamaktadır. Boehringer Ingelheim Hakkında Dünyanın önde gelen 20 ilaç şirketinden biridir. Genel merkezi Almanya’nın Ingelheim kentinde bulunan şirket, dünya genelinde 145 iştiraki ve 44.000’den fazla çalışanı ile faaliyet göstermektedir. Aile şirketi olarak kurulduğu 1885 yılından bu yana kendini insan ve hayvan ilaçları için yüksek tedavi değeri olan yepyeni ürünlerin araştırma, geliştirme, üretim ve pazarlamasına adamıştır. Sosyal sorumluluk konusunda üzerine düşen görevi yerine getirmek Boehringer Ingelheim kültürünün önemli bir parçasıdır. Sosyal projelere olan bağlılık ve tüm çalışanlarını önemseme, saygı, eşit fırsatlar, kariyer ve aile yaşamı arasındaki denge ortak işbirliğinin temelini oluşturmaktadır. Çevre koruması ve sürdürülebilirliği Boehringer Ingelheim’in girişimlerinde her zaman ana odak noktası olmuştur. 2011 yılında Boehringer Ingelheim, net satışı olan 13.2 milyar €’nun yaklaşık % 23.5’ini en büyük iş segmenti olan reçeteli ürünler alanında Ar-Ge faaliyetlerine ayırmıştır. Hayvan ilaçları için Avrupa’da yeni merkez Boehringer Ingelheim; Hannover (Almanya)’da yenilikçi hayvan TaNıTılaN ürüNlErİN sahada yardımCımıZ OlaCağıNa İNaNıyOrUm VET. hEkİm TalaT aydıN, MUğlA Tanıtılan ürünler de çok farklıydı. Örneğin subklinik hipokalsemiyi sadece kalsiyum değerleri değil farklı birçok hastalık tetikler, o nedenle önemli bir konu benim için. Bu tür vakalarda kalsiyumu enjektabl olarak kullanıyordum çünkü preparatların oral olarak içirilmesi zordu. BI’nın preparatlarının tablet ve bolus olmasını o nedenle başarılı buldum. Kuru dönem konusunda ise, bu dönemde hayvanları 60 gün boyunca koruyabilmek çok önemli. Şu andaki mevcut ürünlerle aşağı yukarı dört haftalık bir koruma söz konusu. Fakat firmanın ürettiği 8 haftalık koruma sağlayan ürünlerle, biz hekimlerin korumada ciddi başarılar yakalayacağımızı düşünüyorum. EkİbİN dİNamİZmİ TOplaNTı başarısıNa yaNsıdı VET. hEkİm yüCEl dOygUN, AYDIn İNFOVET 56-57 Boehringer Ingelheim’ın kadrosu çok genç ve dinamik bir kadro. Toplantının zaman yönetimine de bu dinamizm yansıdı. ürünler açısından baktığımda ise, hakikaten ciddi başarı yakalayacağımız ürünler. Her gün yeni şeyler çıkıyor ve bizim de kendimizi yenilememiz gerekiyor. Bugün bilgilerimizi tazeledik ve yeni ürünlerle neler yapabileceğimizi öğrendik. Örneğin oral yolla kullanılabilen bir preparat daha önceden yoktu. Ben de herkes gibi, doğum sonrası standart olarak enjektabl kalsiyum, A ve D vitaminleri kullanıyordum. Elbette böyle bir ürünle işimiz daha da kolaylaşacak. Bu açıdan güzel ve verimli bir toplantıydı; çok memnun kaldım. TOPLANTI BoEHrInGEr InGElHEIM HAYvAn SAğlIğI “YEniliKÇi KUrU DÖnEM ÇÖzüMlEri” sağlığı aşıları geliştirilmesi amacıyla kurulan yeni Ar-Ge merkeziyle Avrupa’da özel olarak hayvan sağlığı üzerinde çalışan bir araştırma merkezine kavuşmuştur. Bu yeni tesiste gıda üretiminde kullanılan hayvan sağlığına yönelik yenilikçi aşılar üzerine araştırma ve geliştirme çalışmaları yürütülmektedir. Missouri, St. Joseph (ABD) ve Guadalajara (Meksika)’da yer alan global araştırma merkezleri ve kısa bir süre önce Şanghay (Çin)’de faaliyete geçen Asya Hayvan Araştırma ve Geliştirme Merkezi ile birlikte Boehringer Ingelheim hayvan sağlığı ilaçları için benzersiz bir araştırma ağına sahip olmuştur. Firma ile ilgili ayrıntılı bilgi için www.boehringer-ingelheim. com veya www.boehringeringelheim.com.tr internet siteleri ziyaret edilebilir. Sunumların yanı sıra, kapadokya’da yapılan gezi de oldukça ilgi çekiciydi. Her yıl cirosunun % 15’ini araştırma ve geliştirmeye ayıran Boehringer Ingelheim’in buradaki temel hedefi, veteriner hekimlere yenilikçi ve aynı zamanda onlara değer katabilecek çözümler sunabilmektir. İyİ bİr kUrU dÖNEm yÖNETİmİ VErİmİN aNahTarıdır VET. hEkİm ErOl çOmak, izMir Doğumdan sonra, kuru dönemde kullanılan ürünlerin etken maddelerinin hızlı bir şekilde vücuttan atılabilir olmasıyla ve benzer etken maddelerin haricinde penisilin grubu etken maddelerin bulunmasıyla iyi bir kuru dönem yönetimi yapılacağını düşünüyorum. Hekimlik açısından da, hayvan beslemesi ve gelişimi açısından da iyi bir kuru dönem, bir sonraki hayvanın verimini de iyi yönde etkileyeceği için kuru dönemin önemli olduğuna inanıyorum. Bu nedenle, Boehringer Ingelheim’in yenilikçi ürünlerinin mesleğimize artı katkı sağlayacağını düşünüyorum. bOEhrıNgEr ıNgElhEım aİlEsİNİN prOFİlakTİk hEkİmlİğE kaTkısı büyük VET. hEkİm FaTİh ÖZgür, AnTAlYA Toplantıda en çok dikkat çeken şey kuru dönem yönetimiydi. Tabi hipokalsemiden de son dönemlerde çokça bahsedilmeye başlandı ama burada kuru dönem tedavisinde özellikle üçlü kombinasyonunun ne kadar önemli olduğunu görmüş olduk. Bu benim için güzel bir yenilikti. zaten Boehringer Ingelheim Ailesi’nin proflaktik hekimliğe yönelik preparatlar sunması bizi oldukça sevindiriyor. Genelde koruyucu hekimliği ön planda tutuyorlar, tanıtılan preparat koruyucu hekimlik için çok yararlı. Klinik mastitis vakalarında kuru dönem yönetimi çok önemli. Toplantının büyük bir açığı kapatacağını düşünüyorum. sahaya yÖNElİk çalışmaları Takdİr EdİyOrUZ VET. hEkİm hüsEyİN dayı, KonYA İNFOVET 58-59 Çok farklı ve güzel bir organizasyondu. Biz Konya’da, yıllık ciromuzun % 50’sinden fazlasını korumaya ayırmış bir kliniğiz. Benim dışımda altı hekim arkadaşımla birlikte yoğun olarak çalışıyoruz ve bu konuda da Boehringer Ingelheim’in çalışmalarını takdir ediyoruz. Gerçekten muhteşem organizasyonları var ve tüm yeni ürünleri sahaya yönelik. Örneğin, sahada güzel ve pratik bir uygulama olarak sunulan Bovikalc® iyi bir ürün ve ses getireceğine inanıyorum. Bizim için mücadelede etkili bir silah olacak. Dediğim gibi, kesinlikle çok verimli bir toplantıydı. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. ısı stresi Yaz aylarında ısı stresi tekrar gündeme geldi. Azalan yem alımı, kabuk kalitesinde kötüleşmeler ve artan ölümler, broylerlerde ve yumurtacı sürülerde stresin bir sonucu olarak karşımıza çıkmakta; ancak çiftliğin yapısı, havalandırma, stoklama yoğunluğu, altıkların durumu ve personelin stres ile mücadele edişinin bu dönemin sorunsuz atlatılmasına yardımcı olacağı unutulmamalı. İNFOVET 60-61 y az aylarının yaklaşması ile ısı stresi tekrar gündeme gelmiştir. Azalan yem alımı, beklenenden daha düşük vücut ağırlık artışı, yumurta üretiminde, yumurta kabuğunun kalitesinde azalma ve artan ölümler, broylerlerde ve yumurtacı sürülerde görülen ısı stresinin istenmeyen etkileridir. Sıcak iklim şartları, yumurtacı tavuklarda üretim kaybına neden olabilir. Bu olumsuz şartları yönetebilmek için gerekli önlemler alınmalıdır ancak bu, kanatlının fizyolojisinin iyi bir şekilde anlaşılması ile mümkündür. 41 °C’den itibaren ölüm riski ortaya çıkmaktadır ve acil önlemler alınmalıdır. 47°C’lik bir sıcaklık ise kanatlılar için ölümcül bir sıcaklıktır. Artan sıcaklık, tavukların daha az yem, daha fazla su tüketmesine neden olacaktır. Yaz aylarında, 30 °C üzerinde, sıcaklıkta her 1 °C’lik artışa karşılık yem tüketimi % 4-5 oranında azalmaktadır, bu da vücut ağırlığında ve yumurta üretiminde azalma ile sonuçlanmaktadır. Su tüketimi ise yem tüketimi oranları ile karşılaştırılarak bir örnekle açıklanabilir: 15 °C’de su:yem alım oranı 1.82:1’dir. Ancak sıcaklık 30-35 °C’ye çıktığında su:yem oranı 4.9:1 olur ki bu durum sıcak iklimlerde açık kümeslerde sıklıkla karşımıza çıkar. Genç yaştan itibaren yüksek sıcaklıklarda IsI stresinin Belirtileri > Zor ve/veya hızlı soluk alma > Gaga, ibik ve sakalı suya daldırma eğilimi > Altık üzerine yayılma, tüyleri kabartma ve hava akımına doğru yönelme hareketi > Kanatların düşük ve yarı açık pozisyonda olması > Su içme isteğinde artış ancak yeme isteğinde azalma > Şiddetli vakalarda solunumda güçlük > Solunum alkalozisinden kaynaklanan konvülzüyonlar yaşanması ve ölüm Yaz aylarında, 30 °C üzerinde, sıcaklıkta her 1 °C’lik artışa ka yem tüketimi % 4-5 oranında rşılık azalmakta, bu da vücut ağırlığ ınd a ve yumurta üretiminde azalma ile sonuçlanmaktadır. Kanatlılarda ter bezleri olmadığı için, ağızlarını açık tutup hızlı solunum yapmaları serinlemeleri için tek yöntemdir. yetiştirilen tavuklar duruma adapte olabilir ve iyi bir üretim seviyesine ulaşabilirler. Bu tavuklarda tipik olarak daha sarkık sakal ve daha büyük ibikler görülür. IsI stresine KArŞI AlInABileCeK PrAtiK ÖnleMler stoklama yoğunluğu: Isı kaybı, genellikle, kanatlıların vücut ısısı arasındaki farklılıklara ve ortamın ısısına bağlıdır. Eğer stoklama yoğunluğu fazla ise, kanatlılar arasındaki radyan ısı birikir ve kademeli olarak artmaya başlar. Bu nedenle kanatlılar ısı kaybedemez. Hayvanlara yapılan işlemler: Günün daha sıcak saatlerinde hayvanları strese sokabilecek diğer stres kaynaklarından sakınılmalıdır. Aşılama, gaga kesme, transfer veya benzeri işlemler günün en serin saatlerinde yapılmalıdır. suyun sıcaklığı: Kanatlılar soğuk su içerek vücut ısılarını düşürebilirler. Yapılan bir araştırmaya göre, soğuk su içen kanatlılar, ılık su içen kanatlılarla kıyaslandığında, her gün 12 gr daha fazla yem tüketir ve bu sayede yumurta ağırlığında ve veriminde artış sağlar. Bu nedenle hayvanlara her zaman kaliteli, soğuk su verilmelidir. Bu da su tanklarının uygun bir şekilde izolasyonunu gerektirir. Tanklar açık renk olmalı, gölgede kalmalı ve kapasitesinin % 80’i dolmalıdır. Boruların izolasyonu sağlanmalı ya da yerin 1-2 m altında olmalıdır. Suyun asit baz dengesinin, NH4Cl, HCl veya KCl ilave edilerek değiştirilmesi tavsiye edilir. % 5’lik KCl ilavesinin su alımında belirgin artma sağladığı gösterilmiştir. Besleme zamanı: Kanatlıları günün en doğru zamanında beslemek, ısı stresi ile baş etmelerinde yardımcı olmak için oldukça önemlidir. Sabahın erken saatleri, sindirimin en yüksek olduğu saatlerdir. Akşama saatlerine doğru hayvanların vücut ısılarında belirgin bir artış görülebilir ve bu durum şiddetli vakalarda hayvanın ölümüne neden olabilir. Isının yüksek olmasının beklendiği saatlerden 8 saat önce hayvanların önünden yemi çekmek gereksiz ısı artışını önlemek için iyi bir uygulamadır. Günlük yem miktarının üçte biri sabah, üçte ikisi de akşama doğru verilmelidir. Ayrıca, gece ve sabahın erken saatlerinde, yumurta kabuğu oluşumu sırasında sindirim sisteminde kalsiyumun bulunması da bir avantajdır. Bu, kabuk kalitesini arttıracak ve hayvanların, kemikteki kalsiyumu tüketmelerini önleyecektir. Yem stimülasyonu: Yem alımını stimüle etmek için bazı basit stratejiler vardır: Yemlikler, iştahı arttırmak için ve yemin ince partiküllerinin (premiksler, vitaminler) tüketilmesini garanti altına almak için, günde en az bir kez boş bırakılmalıdır. Yem çok ince olmamalıdır. Tozlu yemi önlemek için yağ kullanılabilir. İNFOVET 62-63 YAğ: Diyete yağ eklenmesinin, sıcak iklimlerde faydalı olduğu ve ılıman iklimden daha iyi etki gösterdiği kanıtlanmıştır. Örneğin, yem alımı 10-18 °C’de % 4.5 iken, rasyona yağ ilavesi yapıldıktan sonra çevre ısısı 31 °C iken bile yem tüketimi % 17.2 oranında artış gösterir. Yağların sindirimi, karbonhidratların ve proteinlerin sindirimine kıyasla daha az ısı açığa çıkmasına neden olur. Yağ, yemdeki ince partikülleri bağlar ve yem alımını stimüle eder. Ayrıca, yemdeki enerji oranını arttırır, ki bu da daha sıcak zamanlarda daha az yem alımına bağlı olarak az enerji ihtiyacını dengelemek için çok önemlidir. Yağın, aynı zamanda, yemin gastrointestinal sistemden daha yavaş geçmesini sağladığı ve bu sayede yemden yararlanmayı arttırdığı da gösterilmiştir. Rasyona % 5 oranına kadar yağ eklenebilir. Yağın diğer bir avantajı da, yumurta üretimini ve ağırlığını arttıran linoleik asite sahip olmasıdır. Hayvanlar ısı stresi altındayken , iştahı arttırmak ve yemin inc partiküllerinin (premiksler, vit e aminler) tüketilmesini garanti altına almak için yemlikler günde en az bir kez boş bırakılmalıdır. Araştırmalar, C vitamini ilavesinin yumurta ağırlığını, kabuk kalınlığını ve yumurta üretimini önemli ölçüde artırdığını göstermiştir. Beslenme: Isının 27 °C’ye kadar yükselmesi ile enerji ihtiyacı da azalacaktır, daha yüksek ısılarda ise, hayvan vücut ısısını düşürmek amacıyla nefes almak için ilave enerji harcayacağı için enerji ihtiyacı tekrar artmaya başlayacaktır. Protein: Isı stresini azaltmak ve yumurta üretimi devam ettirmek için diyette protein miktarının azaltılması veya artırılması ile ilgili yapılan çalışmalar farklı sonuçlar vermiştir. Ancak iyi bir beslenme için ortak karar, esansiyel amino asitlerin günlük gereken miktarda alınmasını sağlarken, mevcut ham madde kısıtlaması dahilinde toplam sindirilebilir protein alımını azaltmaktır. elektrolitler: Normal şartlar altında kan pH’sı akciğer ve böbrekler tarafından çeşitli tampon sistemleri sayesinde kontrol edilir ve bu tampon sistemler pH’daki ani değişimleri önler. Isı stresi yaşayan broylerlerde solunum oranı arttıkça kandaki karbondioksit oranı azalır ve sonuç olarak solunum alkalozu (kan pH’sında artış) oluşur. Bunun dışında ısı stresi vücuttaki potasyum ve diğer minerallerin de azalmasına neden olup vücuttaki hassas elektrolit dengesini bozar. Aynı zamanda karbondioksit kaybı ile hayvanın su alımı da azalır. Suya veya yeme elektrolit ilave edilmesiyle, hayvanlarda su alımı artar. Bu durum vücut ısısını korumaya yardımcı olur. Suyun her tonu için 4-10 kg sodyum bikarbonat eklenmesi bu olumsuz etkiyi önleyerek kanın doğal tamponlama mekanizmasını düzenler. Mineraller: Sıcak havalarda, mineral atılımı genellikle artar. Bu nedenle yem formülünde mineral miktarının artırılması tavsiye edilir. Yemdeki değişikliklerden yeterince hızlı cevap alınamaması nedeniyle takviyelerin içme suyu yoluyla yapılması tavsiye edilir. Yumurtacı tavukların kalsiyum ihtiyacını karşılamak için de istiridye kabuğu veya kireç taşı parçaları verilebilir. İNFOVET 64-65 VitAMinler: kanatlıların diyetlerinde, tartışılmaz çok önemli bileşenlerdir. Şu akılda tutulmalıdır ki; formüle edilmiş bir rasyon kullanılmadıkça eksiklikler ortaya çıkacak ve kanatlıları negatif yönde etkileyecektir. C vitamininin, hayvanların ısı stresi ile mücadelesini desteklediği düşünülmektedir ancak henüz tam olarak anlaşılmamıştır. Bazı kanatlılar ısı stresindeyken, şiddetli vitamin kaybını telafi etmek için yeterli askorbik asit sentezleyemeyebilir. 1960 yılların başında yapılan çalışmalar, C vitamini ilavesinin yumurta ağırlığını, kabuk kalınlığını ve yumurta üretimini arttırdığını göstermiştir. Takip eden araştırmalarda ise yemin formülüne askorbik asit ilavesinin yem alımını ve yemden yararlanmayı artırdığını göstermiştir. Optimal etki ise 250-400 mg askorbik asit/kg ilavesi ile görülmüştür. Yüksek sıcaklıklarda yem alımı azaldığı için, yeterli vitamin kaynağı her zaman bulundurulmalıdır. Her bir ton için, suya 4-10 kg sodyum bikarbonat eklenme si ısı stresine bağlı solunum alkalo zu oluşma riskini azaltır, kanın doğal tamponlama mekanizmasını düzenler. Yumurtacı tavukların kalsiyum ihtiyacını karşılayabilmek için istiridye kabuğu veya kireç taşı parçaları verilebilir. Betain takviyesi: Betain esansiyel bir besin maddesi değildir ancak stres durumlarında faydalı olduğu gözlenmiştir. Malezya Putra Üniversitesi-Finnfeeds International işbirliği ile yapılan bir çalışmada, kontrol diyeti alan broylerler ile besinsel diyete 100 gr/kg betain veya suya 500 g/l betain ilavesi yapılan diyeti alan broylerler kıyaslanmıştır. Bu broylerler her gün 4 saat, 34 °C sıcaklığa ve 35. günde ise % 75 bağıl neme maruz bırakılmışlardır. 36-41. günlerde, sıcaklık 36 ºC’ye çıkarılmış ve yine her gün 4 saat bu sıcaklığa maruz bırakılmışlardır. Betain ilave edilmiş olan yemi veya suyu alan kanatlılar ile kontrol grubu kıyaslandığında, kontrol grubundaki kanatlıların su tüketiminin daha az olduğu; mortalitenin de, betain ilave edilen yemi tüketen kanatlılarda % 22.4, betain ilave edilen suyu tüketen kanatlılarda ise % 16.3 oranında azaldığı tespit edilmiştir. Betain ilavesi, kontrol grubu ile kıyaslandığında rektal ısıyı düşürüp heterofil/lenfosit oranını da azaltmıştır. YAZIn YUMUrtA KAlitesini KOrUMAK Isı stresi altındaki hayvanların yem ve su tüketimlerindeki azalmaların yanı sıra, yumurtacı tavukların verim düzeylerinde azalmalar ve İNFOVET 66-67 YeM Yeniden fOrMüle edilMelidir: Yumurtacı tavuklarda sıcak stresi, besin alımı ve yumurta kalitesinde azalmaya neden olur. Sıcak yaz ayları boyunca havalandırma sistemine gösterilen özen oldukça önemlidir. Diğer seçenekler sıcaklık stresini minimize etmek için yem maddelerini yeniden formüle etmek, yemin ve ışıklandırmanın zamanını ayarlamak, diyetteki kalsiyum ve fosfor düzeyine dikkat etmektir. Bir yumurtacı tavuğun optimum büyüklükte ve kaliteli kabuğa sahip yumurtalar üretmesi için uygun miktarlarda enerji, protein ve kalsiyum almaları gerektiği iyice kavranmalıdır. Yanı sıra aşırı sıcak yaz dönemleri süresince küçük ve zayıf kabuklu yumurta elde edilebileceği de bilinmelidir. Yüksek çevre sıcaklığı tavuklarda iştahı azaltır. Belirli sınırlar içerisinde düşen yem tüketim oranlarında yeterli kalsiyum ve proteini sağlamak için yem mümkün olduğunca yeniden formüle edilmelidir. Bununla birlikte eğer tavukların kümesinde normalin üzerinde sıcak bir hava hakimse, yeterli yumurta büyüklüğü veya düşük yem tüketimi ile karşı karşıya kalındığında, yeterli kabuk kalitesinde yumurta üretimi için yemi yeniden formüle etmek mümkün olmayabilir. yumurta kalitelerinde kötüleşmeler meydana geldiği de unutulmamalıdır. Uygun önlemlerin alınması içinse bu hayvanların fizyolojilerinin iyi anlaşılması gerekmektedir. Stres, canlı organizmada birçok sistemi etkileyerek bağışıklık sisteminin baskılanmasına ve üretimde, canlı ağırlık kazancında, yem tüketiminde azalma gibi olumsuz etkilere yol açmaktadır. Stres, hipotalamusun uyarılmasıyla adrenokortikotropik hormonunun kan dolaşımına karışması ve glukokortikoid hormonlarının salınmasına neden olur. Bu da tüm hücreler üzerinde RNA’yı etkileyerek, enzim ve proteinlerin sentezini değiştirebilmektedir. Kanatlı hayvanların Lisin yetmezliği, vücut ısısının yükselmesine neden olur. Ra syona lisin ilavesi, iştahı artırır, vücu t ısısını azaltır, optimal bir pe rformans için gerekli amin oasitleri sağla r, enerjiden yararlanmayı arttırı r. Yüksek hava sıcaklıklarına maruz kalan yumurtacı tavuklarda, vücutta potasyum tutulumunda azalmalar görülmektedir. üretim performanslarına etki eden en önemli iklimsel çevre faktörlerinden birisi de sıcaklıktır. Sıcaklık stresi terimi, genellikle hızlı soluma gibi farklı veya anormal fizyolojik cevapların alındığı, hayvanın sıcak çevreye karşı gösterdiği reaksiyon olarak tanımlanmaktadır. Yüksek çevre sıcaklığı yumurta tavukçuluğunu olumsuz yönde etkileyen faktörlerden biridir. Çevre sıcaklığının yüksek olduğu yaz aylarında yumurta verimindeki azalmayla birlikte yumurta kabuk kalitesi de düşmektedir. Çevre sıcaklığının 26,7 °C’yi geçmesi, yumurta ağırlığında azalmaya ve kabuk kalınlığında incelmeye sebep olmaktadır. Sıcaklık stresine maruz kalan tavuklarda yem tüketimi düşmekte ve bunun bir sonucu olarak tavuklar optimum performansı sağlayacak kadar besin maddesi tüketemediğinden yumurta verimi ve yumurta kabuk kalitesi düşmektedir. Sıcaklık stresinin sebep olduğu verime ilişkin ekonomik kayıpları, fizyolojik ve metabolik değişimler nedeniyle tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmadığına göre, kümeslerde yapısal ve kümes içi yetiştirme teknikleri ve/veya besleme konusunda alınacak önlemler ile bu ekonomik kayıpları en aza indirmek mümkün olabilecektir. YUMUrtACI tAVUKlArIn teMel Besin MAddesi gereKsiniMi Protein ihtiyacı: Sıcaklık stresi altında bulunan kanatlı hayvanların yem tüketimleri azaldığı için günlük protein ihtiyaçlarını karşılamak için rasyondaki protein düzeyinin yükseltilmesi akla gelebilir. Fakat broyler gibi etçi ırkların rasyonlarında zaten protein düzeyi yüksek olduğundan, rasyonlarındaki amino asitlerin dengelenmesi daha çok önem taşımaktadır. Yumurtacı tavuklarda ise, örneğin free range ve altlıklı sistemde yetiştirilen kahverengi yumurtacılar için önerilen ham protein oranı, 100 g bazında düşünüldüğünde; yumurtlamaya başladığı dönemde yani ilk fazda % 18.7, düşük protein ve amino asit ile iyi bir yumurtlama devamlılığının sağlandığı dengeli fazda % 18.2 ve optimal kabuk kalitesi ve yumurta ağırlığı için 3. fazda % 18 olması önerilmektedir. Amino asit oranlarına baktığımızda ise faz 1, faz 2 ve faz 3’te sırasıyla önerilen miktarlar şöyledir: > Metiyonin: % 0.44, % 0.40 ve % 0.38 > Metiyonin ve sistein: % 0.80, % 0.74, % 0.7 > Lisin: % 0.87, % 0.85 ve % 0.80 Özellikle lisin yetmezliği, vücut ısısının yükselmesine neden olacağından sıcak ortamlarda bu özelliğin üzerinde durulmalıdır. Rasyona lisin ilavesi, iştahı artırır, vücut ısısını azaltır, optimal bir performans için gerekli aminoasitleri sağlar, enerjiden yararlanmayı arttırır. Karbonhidrat ihtiyacı: Protein oranlarının yanı sıra karbonhidratlar için yağ kullanımı da yemin ısıyı artırıcı etkisini azaltmakta yararlı olabilir. Bu aşamada çok iyi kalitede yağ kullanılması gerekir. Ayrıca yeme yağ ilavesinin yem tüketimi üzerine olumlu etkileri vardır. İNFOVET 68-69 sU iHtiYACI: Kanatlı hayvanlar günün aydınlık saatlerinde su tüketirler. Gün içerisinde yeterli miktarda su tüketilemediğinde ilk önce performans daha sonra sağlık olumsuz etkilenir. Bazı araştırmacılar susuz bırakılan yumurtlamayan tavukların 15 gün, yumurtlayan tavukların ise 8 gün yaşayabildikleri bildirmektedirler. Su ve yem tüketimi arasındaki yakın ilişkinden dolayı bazı araştırıcılar yem tüketimini azaltmak için su tüketimini sınırlamışlardır. Ancak uygulanan sınırlı sulama yumurta verimini ve kalitesini olumsuz etkilememelidir. Araştırmacılar, günde 5 kez 15 dk veya saat başı 15 dk su tüketildiğinde yumurta veriminin yükselme eğilimi gösterdiğini, hatta yumurta ağırlığının arttığını saptamışlardır. Benzer şekilde birçok araştırıcı yumurta tavuklarına uyguladıkları farklı sınırlı sulama programlarının performansı olumsuz etkilemediğini bildirmektedirler. Yem-su ve çevre sıcaklığı-su tüketimi arasındaki etkileşim iyi bilinmelidir. Yeterli miktarda su tüketilmediğinde önce verim ve ürün kalitesinde azalma, daha sonra ölümler görülür. Bu faktörlerin etkisiyle daha fazla su tüketildiğinde ise sulu gübre problemiyle karşılaşılır. Özellikle yaz sıcaklarında sulu gübrenin neden olduğu olumsuzlukları azaltmak için soğuk su kullanımı veya sınırlı sulamama gibi uygulamalara başvurulabilir. Bir yumurtacı tavuğun optim um büyüklükte ve kaliteli kabu sahip yumurtalar üretmesi için ğa uygun miktarlarda enerji, pro tei n ve kalsiyum almaları gerektiği iyic e kavranmalıdır. Yazın sulu gübrenin neden olduğu olumsuzlukları azaltmak için soğuk su kullanımı veya sınırlı sulamama gibi uygulamalara başvurulabilir. Vitamin ihtiyacı: Sıcaklık stresi altında bulunan hayvanların C vitamini yedeklerinin ve sentezlenen miktarın azalması durumu söz konusudur. Kanatlılar sıcaklık stresinden kurtulmak için vücut rezervlerini harekete geçirmek üzere bol miktarda kortikosteron hormonu salgılar. Bursa fabricius’un küçülmesine bağlı olarak bağışıklık mekanizması zayıflar, hastalıklara direnç azalır ve ölüm oranı yükselir. Sıcaklık stresi altındaki kanatlı hayvanların rasyonlarında yeterli miktarda vitamin C bulunması; performansı artırır, ölüm oranını düşürür ve bağışıklık mekanizmasını kuvvetlendirir. Ayrıca C vitamininin yumurta ağırlığını, yumurta kabuk kalitesini ve yumurta verimini artırdığı bilinmektedir. Yanı sıra sıcak stresi altında kalan hayvanlara en azından bağışıklık sistemlerinin düzeni için E vitamini verilmesinin yararlı olacağı öngörülmektedir. Mineral madde ihtiyacı: Yüksek sıcaklara maruz kalan yumurtacı tavuklarda, vücutta potasyum tutulumunda azalma görülmektedir. Potasyuma ilaveten sodyum, kükürt, selenyum ve bakır gibi minerallerde de kayıplar meydana gelmektedir. Dolayısıyla yüksek İNFOVET 70-71 sıcaklıklarda elektrolit dengesi bozulur ve buna bağlı olarak büyüme oranı daha da geriler. Kalsiyum/fosfor metabolizması: Tavuklar eğer fırsat verilirse tercihen yumurta oluşumunun son günlerinde kalsiyum tüketirler. Ayrıca sindirim sistemi içerisinde kabuk oluşumu süresince kalsiyum varlığının (genellikle akşam ve gece) kabuk kalitesini arttırdığı bilinmektedir. Bu nedenle, yemdeki bazı kalsiyum kaynaklarından büyük parçaları ayırarak tercihen yumurta oluşum günlerinde tavuklara vermek gereklidir. Yemlikler karanlıktan önceki dört saat süresince kalsiyum alımını teşvik etmek için periyodik olarak çalıştırılmalıdır. Buna ilaveten ışıklar gece bir veya iki saat kadar açılabilir ve tavukları teşvik etmek için yemlikler günün serin olan bu saatlerinde çalıştırılabilir. Bu şekilde daha fazla kalsiyum almaları sağlanabilir. Aşırı solumanın gün boyunca gözlendiği durumlarda, kabuk kalitesini iyileştirmek için sodyum bikarbonatlı diyetin yerine sodyum klorürlü bir rasyon koymak gereklidir. Tavuğun klorür ihtiyacı dikkate alınarak tavuk tüm rasyonla buluşturulmalıdır. Bu strateji yalnızca tavuklar kabuk oluşumu süresince yerlerse etkili oluyor. Son olarak, fosfor ve kalsiyum metabolizması arasındaki önemli ilişkiyi de hatırlamak gereklidir. Diyetle alınan kalsiyum gün boyunca kemik iliğinde depolanır ve daha sonra yumurta kabuğu oluşumu döneminde salınır. Kemik kalsiyum fosfordan meydana Araştırmacılar, günde 5 kez 15 dk veya saat başı 15 dk su tüketildiğinde yumurta verim inin yükselme eğilimi gösterdi ğini, hatta yumurta ağırlığının arttığını sa ptamışlardır. Kümes içi sıcaklığı ile ilgili tüm problemler çözülse de kabuk kalitesi hala sorundur ve yem değişikliğine ihtiyaç duyulur. geldiğinden, diyetteki fosforun eksikliği kemik iliğinde kalsiyum birikimine engel olabilir. Bu da daha sonra yumurta kabuğu oluşumu için kalsiyum yetersizliğine önderlik eder. Kanatlı dışkılarındaki fosfor düzeyleri ile ilgili çevresel kaygılar yemlerdeki fosfor miktarını azaltmak için yol açmıştır. Bu azaltılmış olan mevcut fosforun yanı sıra zaten bitkisel yem bileşeninde bulunan fitat fosfora dönüştürmek için enzim fitaz eklemek kanatlılar için daha yararlıdır. Et ve kemik unu gibi farklı kaynaklardan elde edilen bazı yem içerikleri fosfor içeriği açısından oldukça geniş seçeneklerdir. Yumurtacı tavuklarda fosforun kullanılabilirliği fitaz enziminin etkisi ile % 30-60 oranında değişkenlik gösterebilir. Karbondioksit kaybının sonuçları: İştah azalması sıcaklık stresinin tek sonucu değildir. Kanatlı hayvanlar sıcağa çok maruz kaldıklarında hızlı hızlı solumaya başlarlar. Bu solunum şekliyle solunum yolundan suyun buharlaşması sağlanır ve kanatlılar rahatlar. Çünkü sıcak, suyun su buharına dönüşmesiyle birlikte uzaklaşır. Bununla birlikte hızlı solunum, sıcağa maruz kalan kanatlıların akciğerlerindeki hava akımını artırmaktadır. Gaz alışverişi meydana geldiğinde ve akciğerlere hava geçişi daha çok olduğunda karbondioksit kandan normalden daha yüksek miktarda taşınır. Karbondioksit sulu çözeltide asidiktir, bu nedenle kandan yüksek miktarda karbondioksit çekilmesi, kanın asit baz dengesini bozar ve pH yükselir. Karbonat iyonları yumurta kabuğunun majör bileşeni olan kalsiyum karbonat formunda daha az kullanılabilir. Bu nedenle aşırı hızlı nefes alıp vermek yumurtacı tavuklardaki yumurta kabuk kalitesini bozabilir. Açıkçası yaz sıcakları süresince yumurta ebat ve kabuk kalitesini korumak için kanatlıları aşırı sıcağa maruz kalmaktan korumak anlamında elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. Bu kanatlıların bulunduğu kümes için, ortamın ortalama sıcaklığını yeter derecede düşük tutmak ve kümesin çevresindeki sıcaklık değişiminin en aza indirilmesini sağlamak anlamına gelir. İNFOVET 72-73 iYi Bir YAlItIM sisteMi HAYAt KUrtArICIdIr Fan havalandırmalı kümesler hava geçirmez şekilde tutulmalıdır, eğer içeriyi serinletmeye ve su buharının dışarı atılmasına ihtiyaç duyulursa hava girişleri aracılığıyla bu sağlanabilir. 4 yanı kapalı kümeslerde içeriyi serin tutmak perdeli sisteme sahip kümeslerdekinden çok daha kolaydır. Serinlememiş hava kapılar çevresindeki alandan veya duvarlardaki deliklerden içeriye girebilecek ve sıcak alanların oluşumuna neden olabilecektir. Hava kaçağı da tünel havalandırmalı kümeslerdeki hava hızının düşmesine neden olur, bu da içerde ve fanlarda fazla ısı yükselmesine önderlik etmektedir. Tavan ve duvarda yapılacak yalıtım dışarıdan gelecek sıcağın sınırlı nüfuzu için sağlanması gereken bir durumdur. Bu genellikle iyi bir kemirgen ve haşere kontrol programının sürdürülmesi gerektiği anlamına gelir. Çünkü fare ve böcekler yalıtım için yıkıcı olabilir. Serinletici hücre yastıkları serbest hava akışını teşvik etmek için temiz tutulmalıdır. Yaz muhtemelen fanları temiz ve iyi çalışır durumda tutmak için en önemli dönemdir. Çünkü kümesin havalandırma ihtiyacı bu dönemde en üst seviyeye çıkmaktadır. Hava akımı ne kadar düşük olursa fan kanatlarındaki ve yüzeyindeki toz akümülasyonu o derece azalır. Hava akımının herhangi bir eksikliği kümes içinin son derece sıcak olmasına neden olacaktır. Kümes içi sıcaklığı ile ilgili tüm problemler çözülse de kabuk kalitesi hala sorundur ve yem değişikliğine ihtiyaç duyulur. kAnAtlI Beslenme dönüm noktasının eşiğinde north carolina state Üniversitesi kanatlı bilimleri öğretim üyesi Dr. Peter Ferket, kanatlı beslenmesinin gelecekteki gelişmelerine ilişkin değişikliklerin kökenindeki faktörleri paylaştı. N orth Carolina State Üniversitesi kanatlı bilimleri öğretim üyesi olan Dr. Peter Ferket’e göre kanatlı beslenmesi, üretimi daha verimli hale getirecek olan bir dönüm noktasının “eşiğinde” yer alıyor. Ferket, 29 Nisan tarihinde gerçekleştirilen birinci WATT Online Hayvan Beslenmesi ve Sağlığı Forumu’nda, ekono- mik krizler nedeniyle, “Verimliliğin herkes için düstur haline geldiğini” söyledi. İşte, DR. PeteR FeRket’İn gelecektekİ gelİşmeleRe İlİşkİn İlk 10 lİstesİ 1 Kanatlı beslenme programlarını optimal hale getirmek için bilgilerin bilgisayara geçirilmesi: Bunun örnekleri, potansiyel değişikliklerin sürü performansını nasıl etkilediğini belirleyen simülasyon modellemesi, risk ölçümü ve holistik analizdir. 2 Hammaddelerin replasmanı: Ferket, Amerika Birleşik Devletleri’nde alternatif yem hammaddeleri listesinin pek uzun olmadığını, ancak biyo-yakıtların artması dolayısıyla yeni hammaddelerin giderek daha önemli hale geldiğini söyledi. Kurutulmuş damıtma çözünürlü tanelerin (DDGS) kullanımına dayanan pek çok araştırma projesi yürütüldüğünü belirtti. DDGS araştırmalarının hız kazanmasının önemli bir nedeni, 2005 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin biyo-yakıtlar için 7.5 Dr. Peter Ferket, kanatlı beslenme programlarını optimal hale getirmek için birçok yol olduğunu açıkladı. İNFOVET 74-75 kAnAtlI formülasyonuna daha büyük bir esneklik sağlama, dolayısıyla formülasyon maliyetlerini düşürme ve bağırsak mikroflorasını düzenleme ya da stabilize etme potansiyeli vardır. Değİşİklİğİn kökenİnDekİ FAktöRleR > Kanatlı beslenme programlarını optimal hale getirmek için bilgilerin bilgisayara geçirilmesi > Hammaddelerin replasmanı > Enzim katkısı ile yemin besin değerinin arttırılması > Beslenmenin bağırsak ekolojisi üzerindeki etkileri > Bağırsak “sağlığının” beslenme yoluyla modüle edilmesi > Pro-besin sinerjisi > Yem bilimi ve besin maddesi kullanımı > Neonatal ve perinatal beslenme > Nutrigenomik > Epigenetik programlama milyar galon etanolü zorunlu hale getirmesi ve 2017 yılı itibariyle, “şu anda sahip olduğumuz mısırın % 100’ünü” oluşturacak olan 35 milyar galon etanolü zorunlu hale getirmesidir. Bunun sonucu, hayvan yemi için daha düşük miktarda mısır, ancak daha büyüm miktarda DDGS mevcut olmasıdır. Ferket, uzmanların, selülozik etanolün maliyet açısından rekabetçi hale gelmesinin “biraz zaman alacağını” söylediklerini ifade etti. 3 Enzim katkısı ile yemin besin değerinin arttırılması: Farklı koşullar altında ve farklı kombinasyonlarda nasıl işlev gördüklerini “daha iyi anlamamız” için daha fazla sayıda enzim araştırılıyor. Yem enzimlerinin, anti-beslenme faktörlerinin etkilerini azaltma, besin maddelerini sindirim ve emilim için daha fazla kullanılabilir hale getirme, yem hammaddelerinin enerji değerini arttırma ve yem 4 Pro-besin maddeler, enflamatuvar yanıtın azalmasına koruyucu bariyerin ve besin maddesi absorpsiyonun gelişmesine yardımcı olur. Beslenmenin bağırsak ekolojisi üzerindeki etkileri: Ferket, bağırsak sağlığı ve bunun verimlilik ve genel sağlık durumuyla bağlantısına ilişkin “pek çok araştırmayla karşılaşacağımızı” söyledi. Enterik ekosistemin, yemle alınan enerjinin %20’sini tükettiğini, günde %70 şeklinde bir protein döngüsü oranı olduğunu, vücutta bulunan immün hücrelerin %70’inden fazlasını içerdiğini ve bağırsaktaki bakteri hücrelerinin, tavuğun tüm hücrelerindekinin 10 katı olduğunu belirtti. Odak noktasını, bağırsak mikroflorasını düzenleyebilen ve bağırsak sağlığını arttırabilen beslenme stratejileri oluşturacaktır. 5 Bağırsak sağlığının beslenme yoluyla modüle edilmesi: Ferket, araştırmaların yapacağı incelemeler konusundaki bir soruya şu yanıtı verdi: “Bağırsak sağlığını nasıl tanımlıyoruz ve nasıl ölçüyoruz?” 6 Pro-besin sinerjisi: Pro-besin maddelerinin bağırsak sağlığı üzerindeki potansiyel sinerjik etkileri, enflamatuvar yanıtın azalmasını, koruyucu bariyerin güçlenmesini, mikrobiyel ekolojinin stabilizasyonunu ve besin maddesi absorpsiyon fonksiyonunun gelişmesini içerir. 7 Yem enzimlerinin, besin maddelerinin sindirim ve emilimi konularında birçok faydası vardır. İNFOVET 76-77 Yem bilimi ve besin maddesi stabilizasyonu: Dr. Peter Ferket’e göre, pelet kalitesinin artması etkinliği de arttıracaktır. Verimlilikteki bu çarpıcı artıştan sorumlu olan faktör nedir? Dr. Peter Ferket’in görüşüne göre, bu durumun % 85-90’ı genetiğin gelişiminden ve % 10-15’i de kanatlıların beslenmesi ve yönetimdeki değişikliklerden kaynaklanıyor. kAnAtlI 8 Neonatal ve perinatal beslenme: Dr. Peter Ferket, 1957 yılında inkübasyon/yenidoğan aşaması broyler yaşamının %25’ini oluştururken, 2009 yılında bu oranın %50 olduğunu söyledi. Genetik büyüme potansiyeli erken dönem beslenmeye bağlıdır. Bu; besin maddesi alımını, çevresel stresi, hastalık direncini ve immünite gelişimini ve bağırsak mikroflorasının stabilitesini içerir. Dr. Peter Ferket, kanatlı beslenmeyle ilgili aşağıda sayacağımız faktörlerin enterik gelişimi önemli düzeyde etkilediğini söyledi: Butirik asit ve diğer organik asit türevleri, nükleik asit ve maya kökenli ürünler, organik iz mineraller, esansiyel yağlar ile prebiyotik ve probiyotikler. Dr. Peter Ferket, in ovo beslenmenin de embriyonun ve yumurtadan çıkan civcivlerin enerji düzeyini arttırdığını belirtti. 9 Nutrigenomik: Dr. Peter Ferket yaptığı sunumda, epigenetiğin gen aktivitesi üzerinde mevcut olan ve kanatlıların DNA dizilimindeki bir değişikliği içermeyen kalıtsal herhangi bir etki olarak tanımlandığını söylüyor. 10 Epigenetik programlama: Ferket, epigenetik programlama için kritik dönemlerin damızlık gelişimi ve perinatal gelişim olduğunu söyledi ve kanatlı beslenmesinde bu 10 fikre ek olarak dört trendin ortaya çıkacağını belirtti: > Üretim verimliliği üzerinde daha fazla odaklanma > Biyogüvenlik ve gıda güvenliği > Çevre güvenliği > Hayvan sağlığı ve refahı. Ferket, gelecek için elimizde nelerin bulunduğunu gösteren bir kılavuz olarak, endüstrinin son 50 yıl ya da daha uzun bir süre içinde nasıl değiştiğini anlamak için biraz geriye girmenin önemli olduğunu söyledi. 1950’li yıllarda broylerler için yem dönüşümünün bir pound et başına 2.35 libreyken, günümüzde 1.65 libreye yaklaştığını belirtti. Hindiler için yem dönüşümü 3 libreden 2.55 libreye düşerken, yumurta tavukları için, Amerika Birleşik Devletleri’nde tavuk başına ortalama üretim % 64 oranında artış gösterdi. Verimlilikteki bu çarpıcı artıştan sorumlu olan faktör nedir? Ferket’in görüşüne göre, bu durumun % 85-90’ı genetiğin gelişiminden ve % 10-15’i de beslenme küresel ticaret büyüyen bir sorun haline geldiği için “Üretim sistemlerinin” alıcıların isteklerine uygun olmasının “sağlanması gerekiyor”. Epigenetik programlama için kritik dönemler, damızlık gelişimi ve perinatal gelişim dönemleridir. İNFOVET 78-79 ve yönetimdeki değişikliklerden kaynaklanıyor. Ferket, geçmişteki bu tür yeniliklere karşın, “en iyinin geçmişte kaldığını söyleyenlere katılmadığını” belirtti. “Kanatlı beslenmesi ve sağlığındaki dev ilerlemenin daha başındayız.” Bağırsak sağlığı sıcak bir gündem maddesi oluşturuyor Dr. Peter Ferket, günün “sıcak gündem maddesinin” bağırsak sağlığı olduğunu söyledi. “Bir yol ayrımındayız – büyük ekonomik güçlüğün yaşandığı kritik bir dönem”. Ferket’in gördüğü bazı modern güçlükler şunları içermektedir: ekonomik sürdürülebilirlik: Bazı “şirketler, işlerini yürütmek için belirli bir yöntemi sürdürememeleri nedeniyle düşüş yaşayacaktır”; tüketici güveni: Tüketiciler kanatlılara büyük ölçüde güvenmekle birlikte, “bu güveni sürdürmeliyiz. Ev hayvanı mamaları ve fıstık ezmesinde krizler yaşandı ve geçmişte tek başımıza kaldık”; gıda güvenliği: Bilgi patlaması ve çok fazla bilgi olması “pek de iyi değil”; global ticaret: Küresel ticaret sorun haline geliyor. “Üretim sistemimizi” alıcıların isteklerine uygun olmasını “sağlamak zorundayız”. KANATLI Sıralı yığın KOMPOSTLAMADA UNUTULMAMASI GEREKEN NOKTALAR bekleme süresi Sürüler arasındaki yığın sayısı ve Oluşturulacak sıralı boyutları llanma süresi Gereken traktör ku ından an Civcivlerin plasm ülmesi ve ür nd önce altlığın dö düzleştirilmesi Altlık derinliği ası (zamanında İnsektisid uygulam yapılmalıdır) ramı (amonyak Havalandırma prog laştırılmalıdır) sürekli olarak uzak İNFOVET 80-81 DA IN S A R A R E L Ü R SÜ a d ın ığ l t l a r e l y bro sıralı yığın kompostlama S Sıralı yığınların sayısı ve yığın yüksekliği önemlidir ve altlığın derinliğine göre belirlenmektedir. Çoğunlukla üç ila altı inç derinlikteki bir altlık en iyi işlevi görmektedir. altlık yönetimi düzeylerini koruyabilmektedir. Salmonella, Escherichia coli, Clostridium, Campylobacter, Staphylococcus aureus ve diğerlerini içeren çeşitli mikroorganizmalar insanlar ve aynı zamanda kanatlılar için patojeniktir ve ölüme yol açabilen ciddi enfeksiyonlara neden olmaktadır (Lavergne ve ark., 2006). Bununla birlikte pH değerinin ve amonyak konsantrasyonlarının yüksek olması nedeniyle, kanatlı altlığı pek çok mikroorganizmanın kontrol altına alınmasına yardımcı olabilen çetin bir ortamdır. Ne yazık ki Salmonella ve Clostridium kanatlı altlığında canlı kalabilmekte ve bu da altlık yönetimini daha güç bir hale getirmektedir. Broyler kümesindeki bakteri yapısı ve popülasyonu oldukça dinamik olmakla birlikte, altlık belirli bir sürede stabilize olmaya başlamakta ve yetiştiricinin yönetim tarzı, kümes tasarımı, iç ortam ve kanatlıların kendileri için benzersiz olan Bakteriler ve diğer mikroorganizmalar, her zaman kanatlı üretiminin bir parçası olmuştur. Yetiştiriciler ve integratörler en fazla çabayı gösterdiğinde dahi, kanatlı kümesi ortamının tam olarak sterilize edilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, altlığın nem, amonyak ve pH düzeylerinin uygun şekilde yönetilmesi yoluyla, yetiştiriciler hastalık yüklerinin azaltılmasına ve kanatlı performansının devam etmesine yardımcı olabilen uygun bakteri Özellikle patojenler ve altlık neminin kontrol altına alınması ve pododermatiti şiddetlendiren koşulların önlenmesine odaklanan, kümeslerdeki broyler altlığında sıralı yığın kompostlama işlemine ilişkin incelemeyi sunuyoruz. ürüler arasında broyler altlığı için sıralı yığın kompostlama, broyler kümeslerindeki mikrobiyel yükün azaltılması için kabul edilen ve giderek popülerleşen bir yöntem haline gelmiştir. İntegratörler ve yetiştiriciler, sıralı yığın altlığın kanatlı performansını arttırabildiğini ve tam bir temizlik yapılamadığında hastalık yayılma olasılığını azalttığını keşfetmiştir. Günümüzde pek çok broyler kompleksinde tam bir temizlik ancak birkaç yılda bir yapılabilmektedir. Sıralı yığın haline getirme, altlıkta mevcut olan bakterilerin doğal metabolizmasının kısmi bir kompostlama işlemini gerçekleştirmesine olanak sağlamakta ve doğru koşullar altında, namlı içinde pek çok patojenik bakterinin ve diğer mikroorganizmaların ortadan kaldırılması için yeterli miktarda ısı üretmektedir. KANATLI öngörülebilir paternler gelişmektedir (Hess ve ark., 2007). Altlıktaki bakteriler, spor oluşturan ve spor oluşturmayan bakteriler olarak sınıflandırılabilmektedir. Spor oluşturmayan bakteriler (E. coli, Staphylococcus, vb.), kümeste kanatlıların varlığıyla ve dışkı materyali miktarının artışıyla birlikte çoğalmaktadır. Nekrotik enterit ve gangrenöz dermatitin etmen ajanı olan Clostridium perfringens gibi spor oluşturan bakteriler, altlık eskidikçe ve sürü sayısı arttıkça zamanla çoğalma eğilimindedir. Çevre koşulları kötüleştiğinde, metabolik olarak inaktif bir yapı (spor olarak adlandırılır) oluşturma yeteneğine sahip olmaları nedeniyle, spor oluşturan bakterilerin yok edilmesi güçtür. Sporlar, pek çok bakteriyi öldüren zorlu çevre koşullarına dayanabilmektedir. Macklin ve ark. (2007) tarafından, sıralı yığın kompostlama işlemiyle altlıktaki hızlı sıcaklık değişikliğinin, spor oluşturmak için hazır olmayan Clostridium için aldatıcı olabildiğini ve sonuçta spor oluşturan Clostridium popülasyonlarının azalmasını sağlayabildiğini bildirmiştir. Sıralı yığın kompostlamanın kümeste biriken altlık miktarını azaltmayacağı unutulmamalıdır. Aslında altlığın bir sıralı yığında ‘kompostlanması’ için geçen kısa süre, altlığın degrade olması ya da fark edilebilir derecede azalması için yeterince uzun değildir. Altlık düzeyleri çok derinleştiğinde, yetiştiriciler yine altlığın bir bölümünü kümesten çıkaracaktır. Bununla birlikte, Altlığın düzgün olmasını ve daha da fazla kurumasını sağlamak için, plasmandan en az dört gün önce yığınlar düzleştirilmelidir. kaliteli kanatlı altlığı materyali alımının maliyeti nedeniyle, günümüzde takviyeli altlıkta çok sayıda sürünün yetiştirilmesi, broyler yetiştiricileri için yaygın bir uygulamadır. altlığın kümeste uzun bir süre kalmasıyla, yetiştiriciler, agronomik ya da ekonomik değerlendirmelere dayanarak altlık fazlasını çıkarmak için ideal zamanı daha iyi seçebilmektedir. altlık nemi Sorunları Yetiştiriciler sıklıkla altlık nemi düzeylerinin ısıtma prosesini ne şekilde etkilediğini ve yüksek altlık sıcaklıklarının amonyağın uçuculuk potansiyeli üzerinde nasıl etki gösterdiğini merak etmektedir. Sıralı yığın haline getirmeden önceki yönetim seçenekleriyle ilgili olarak sık sorulan iki soru; 1. Altlığın kekleşip kekleşmediği, 2. Altlığa ek su ilave edilip edilmediğidir (Liang ve ark., 2013). Yaygın bir inanış, kekleşmiş altlık bulundurmanın nemi tutmaya yardımcı olarak sıralı yığının uygun şekilde ısınmasına olanak sağladığı ve kekleşmenin giderilmesiyle bağlantılı fazladan yakıt ve iş gücünü önlediği yönündedir. Bununla birlikte bazı işletmelerde, sıralı yığın haline getirmeden önce kekleşmenin giderilmesi gerekmektedir. Liang ve ark. (2013), sıralı yığın haline getirilmiş bir kümes altlığına 900 galon su eklemiş ve bir diğer altlığa da su ilave etmemiştir. 900 galon su eklenmesiyle, iki sürüden sonra aynı altlıktaki nem içeriğinin % 3.5 oranında artacağı düşünülmüştür; ancak beş sürü sonra artışın yalnızca % 2 olduğu belirlenmiştir. Sıralı yığın haline getirme işleminden 7 ila 13 gün sonra, altlık nem içeriğinde anlamlı bir azalma ortaya çıkmıştır; ancak su eklenerek sıralı yığın haline getirilmiş altlığın nem içeriği, su eklenmemiş olan altlıktan hafifçe daha yüksek bulunmuştur. Bununla birlikte, su eklenen sıralı yığınların sıcaklığı daha yüksektir ve bu sıralı yığınlar daha uzun süre sıcak kalmaktadır. Hem sıralı yığın haline getirilmiş olan hem de bu işlemin uygulanmadığı altlıkta suda çözünen fosfor düzeyi artmıştır (Liang ve ark., 2013). Bu artış, sürülerin çıkarılmasından sonra her iki uygulama ile altlıkta fark edilebilir derecede biyotik (canlı faktörler – bakteriler, mantarlar ve virüsler) ve abiyotik (cansız faktörler – sıcaklık, amonyak, mevsim, vb.) aktivite ortaya çıktığını göstermiştir. Genel olarak, sıralı yığın işlemlerinin altlık kalitesi üzerinde olumsuz bir etkisi gözlenmemiştir (Liang ve ark., 2013). Bununla birlikte, sıralı yığınların oluşturulmasından sonra birkaç gün boyunca devam eden yüksek KANATLI Sıralı yığın kompostlama, altlık yönetimi ve hastalık kontrolü için, altlığın kalitesini arttıran ve takviyeli altlığın ömrünü uzatan uygun maliyetli bir altlık yönetimi metodudur. Sıralı yığın KOMPOSTLAMADA; Kanatlı altlığının sıralı yığın haline getirilmesi, en az 12-14 gün ara verilmesini gerektiren bir prosestir. Spesifik bir zaman dilimi temel alınarak altlık yığınların oluşturulması, döndürülmesi ve düzleştirilmesi gerekmektedir. altlık nemi, amonyak üretimi ve bakteri sayısını artması açısından güçlükler oluşturmaktadır. kompostlama işlemi, bu güçlüklerden bazılarını telafi edebilmektedir. amonyak emisyonlarının yayıldığı belirlenmiştir. Altlık ıslahı yapılmadığında, civcivlerin yerleştirilmesinden önce en az dört gün uygun havalandırma uygulanarak amonyağın temizlenmesi gerekli olmuştur. Bu durumda, altlık ıslahı gerçekleştirilmesi, soğuk hava koşullarında altlık ıslahı yapılmadan vantilatörlerin daha sık çalıştırılmasından daha iyi bir seçenektir. ayak kaliteSi İnanılması güç gibi görünmesine karşın, broyler ayakları günümüzde tavuğun en karlı olan üçüncü kısmıdır. Yalnızca göğüs ve kanatlar daha değerlidir. Ayak, mahmuzun altındaki bacak kısmıdır. Altlık koşuları ayak kalitesini büyük oranda etkilemektedir. Yurtdışı ayak pazarıyla bağlantılı potansiyel kar ve ayak kalitesinin günümüzde hayvan refahı programlarında kullanılan değişkenlerden biri olması nedeniyle, ayak kalitesinin kontrol edilmesi önemli bir konu haline gelmiştir. Pek çok pododermatit (ayak İNFOVET 84-85 yastığı dermatiti) olgusu, kötü altlık koşullarının bir sonucudur. Pododermatit, broylerlerin ayak yastığında ve parmaklarında ortaya çıkan ve işleme sırasında ayakların düşük kaliteli olarak kabul edilmesine ya da ıskartaya ayrılmasına neden olan enflamasyon ve ülserlerdir. Altlık kalitesine bağlı olarak, pododermatitin ilk haftada başlayabildiği giderek daha açık bir şekilde görülmektedir. Bu nedenle altlığın kuru tutulması kritik önem taşımaktadır. Uygun şekilde sıralı yığın yapılmış altlık, bu işlemin uygulanmadığı bir altlığa kıyasla daha kuru olacak ve bakteri yükü azalacaktır. Bu durum, ayaklar hassas olduğunda özellikle küçük civcivler için önemlidir ve ıslak altlık ve amonyak, derinin çatlamasına ve amonyak yanıklarına neden olabilmektedir. Sonuç, tüm sürüde kalıcı olabilen ve kötüleşebilen ciddi bir ayak hasarı olabilmektedir. Erken ayak hasarı ürün kalitesinin düşmesine, gıda güvenliği sorunlarına (lezyonlar, bakteriler ve diğer mikroorganizmalar için giriş noktası işlevi görebilmektedir) ve hayvan refahı sorunlarına yol açabilmektedir. Ayak ağrısının uygun şekilde beslenmeyi ve su içmeyi önlemesi durumunda, kanatlı performansı da olumsuz etkilenebilmektedir. Ayak kalitesi sorunları olan kanatlı oranı, yetiştiricinin sağlığa gösterdiği ilginin bir yansıması olarak da kabul edilebilir. Ayak kalitesi skorları, kanatlı endüstrisinde yaygın bir uygulama olan refah denetimlerindeki geçer/geçmez değerlendirmesini etkileyebilmektedir. altlık kaliteSini etkileyen faktörler Pododermatit nedenleri ar asında altlık tipi, kalitesi ve miktarı muhtemelen en önemli faktördür. Civcivlerin plasmanından hasata kadar, ayak yastıkları sürekli olarak altlık yüzeyiyle temas halinde- dir. Islak altlık - % 30’dan fazla nem-sıklıkla pododermatit ortaya çıkmasıyla ve derecesiyle bağlantılıdır.Yine de, açıklamaya karşıtlık oluşturan istisnalar vardır. İşleme tesisinde, iyi kaliteli bir altlıktaki kanatlıların ayak kalitesi kötü ve düşük kaliteli altlıktaki kanatlıların ayak kalitesi yüksek olduğu özel durumlar söz konusudur. Buna ek olarak, kanatlıların kümesteki yeri, özellikle yaz mevsiminde ayak kalitesinde farklılık oluşturabilmektedir. Soğutma hücresinin sonundaki daha fazla nem, kekleşmiş altlık ve yavaş hava devri, altlığın çoğunlukla daha kuru olduğu fan sonuna kıyasla daha fazla ayak kalitesi sorunlarına yol açmaktadır. Uygun şekilde sıralı yığın oluşturulması, altlıkta mükemmel koşulların başlamasına yol açabilmekte, ancak altlık kalitesini korumak KANATLI önemli noktalar ı Foto altı 7: Altlığın küçük civcivler için düzleştirilmesi sağlanmalıdır. as Altlığın çok derin olm ın yığ durumunda, sıralı da ya ce oluşturmadan ön arılmalı, çık ı las sonra altlığın faz n so lık alt ancak bu işlem eden önce olarak düzleştirilm derinlik teknik n yapılmalıdır. Uygu likte kontrol bir servis uzmanıyla rumda, du k ço edilmelidir. Pek ansı için rm rfo pe optimal kanatlı iyi işlevi en lık alt üç ila altı inçlik şük dü ten inç görmektedir. Üç alt inçten ve dir ğil de derinlik yeterli i daha güç bir fazla olması yönetim hale getirmektedir için sürünün kümeste kaldığı süre boyunca iyi bir yönetim gerektirmektedir.Altlık kalitesinde mevsim de rol oynamaktadır. Zemini kuru tutmak için, nemin fazlasını uzaklaştıracak olan havalandırma önemlidir. Yaz mevsiminde fazla havalandırma çoğunlukla bir sorun değildir. Ancak kış mevsiminde, yüksek yakıt fiyatları nedeniyle havalandırma güçlük oluşturmaktadır. Yetiştiriciler, havalandırmadan fedakarlık ederek ve dolayısıyla ıslak altlık olasılığını arttırarak ısıyı korumayı tercih edebilmektedir. Kış mevsimi pododermatit için her zaman kritik bir dönemdir ve sıklıkla kış mevsiminde insidansın arttığı görülmektedir. Diğer Sorunlar Sıralı yığının döndürülmesi de dahil edildiğinde en az 12 - 14 gün gereklidir. Döndürme, tüm altlığın yeterli ölçüde ısınmasını sağlamak için önemlidir. Sıralı yığın oluşturulmadan önce kekleşmenin giderilmesi gerekiyorsa, bu işlem sürünün çıkarılmasından sonra mümkün olan en kısa süre içinde yapılmalıdır. Sürünün çıkarılmasından sonra mümkün olan en kısa süre içinde ilk sıralı yığın/yığınlar oluşturulmalı ve bu sıralı yığınlar en az üç gün yerinde bırakılmalıdır. İlk sıralı yığın / yığınlar üç gün sonra döndürülmeli ve bir üç gün daha yerinde bekletilmelidir. Altlık tekrar yayılmalı ve civciv plasmanından en az dört gün önce düzleştirilmelidir. Altlığın düzleştiğinden emin olunmalıdır. Civcivler engebeli bir altlığın tepeleri ve vadilerinde dolaşma açısından başarılı değildir. Sıralı yığın sayısı, altlık derinliğine ve kullanılan ekipmana bağlıdır. Sıralı yığın yüksekliği en az 18 inç olmalı, ancak dört ayaktan fazla olmamalıdır ve sıralı yığın / yığınlar kümes boyunca uzanmalıdır. Sıralı yığın genişliği değişken olabilmektedir ve yükseklik ve uzunluk doğru olduğu sürece organik materyalin degradasyonu sırasında, mikroorganizmaların ürettiği altlığın kurumasına ve mevcut olan pek çok bakterinin öldürülmesine yardımcı olan ısı avantajını sağlamaktadır. çok önemli değildir. Yığınların oluşturulması traktör gerektirmektedir. Bu işlemin anlaşmalı olarak başkasına yaptırılması ya da ekipmanın bir komşuyla ortak kullanılması durumunda, çiftliğe gelmeden önce tüm ekipmanın temiz olması sağlanmalıdır. Bunu kendiniz yapıyorsanız, uzmanlığınıza bağlı olarak ilk sıralı yığın/yığınları oluşturmak için bir ila dört saat beklemelisiniz. Döndürme için ilk oluşturma ile aynı ya da daha kısa bir süre gerekebilmektedir. Yüzeyin küçük civcivler için düzgün ve düz olması gerekli olduğundan, düzleştirme genellikle daha fazla zaman almaktadır. Sıralı yığına killi toprak ilave edildiğinden emin olunmalı, ancak kirli zemine yerleştirilmemelidir. Altlığın tümü sıralı yığının içine çekilmelidir. Dokunulmamış yan duvarların kenarında altı ya da sekiz inçlik boşluk bırakılmamalıdır. Sıralı yığın, oluşturulduktan sonra ısınmaya başlayacaktır. Isınma prosesi, altlık böceklerinin hızla yığının üst kısmına çıkmasına neden olacaktır. Bu nedenle, sıralı yığının oluşturulmasından itibaren 24 saat içinde insektisidlerin uygulanması planlanmalıdır. KONU TOPLANTI Atmosferdeki amonyak konsantrasyonunu etkileyen başlıca faktör kümesteki altlığın durumu ve hava akımıdır. KAnAtlılAr üZErinDEKi ZArArlı EtKiSi AMONYAK kanatlı kümeslerindeki amonyak gazı seviyesinin, 25 ppm’in altında olması tavsiye edilmektedir ve bu limit hayvan refahı kadar insan sağlığı için de belirlenmiştir. K anatlı kümeslerindeki amonyak gazı kanatlıların sağlık durumlarını ciddi bir şekilde etkilemektedir. Altlıkların iyi idare edilmesi ve iyi bir havalandırma amonyağın seviyesini azaltacak, üretimi arttıracak, solunum problemlerini azaltacak, kanatlıların refahını sağlayacak ve çalışanlar için de güvenli bir ortam sağlayacaktır. İNFOVET 90-91 Atmosferdeki amonyak konsantrasyonunu etkileyen başlıca faktör kümesteki altlığın durumu ve hava akımıdır (havalandırma). Altlığın nem içeriği, pH’sı ve ısısı, ürik asidin bakteriler tarafından degradasyonunu etkiler. Zayıf havalandırma, çok dolu veya alçağa yerleştirilmiş suluklar kümeslerdeki altlıkların ıslanmasında başlıca nedenlerdir. AMONYAK GAZININ genel etkileri Amonyak gazının karakteristik keskin bir kokusu vardır ve yüksek konsantrasyonlarda solunum yollarındaki mukoz membranı ve konjuktiva ve korneayı irrite eder. Solunum yollarındaki mukoz membranın hasara uğraması ise, kanatlıların özellikle E.coli’den kaynaklanan bakteriyel solunum enfeksiyonlarına yakalanma olasılığını arttıtır. Yüksek konsantrasyonlar ayrıca, ağırlık artışını, yem dönüşüm oranını ve immun sistemi etkilemektedir. Deneysel olarak, 50 ppm ve 75 ppm amonyak konsantrasyonunda tutulan 7 haftalık broylerlerin, 0 amonyak gazı bulunan ortamdaki broylerlerle kıyaslandığında, KANATLI vücut ağırlığında sırasıyla % 17 ve % 20 azalma olduğu gösterilmiştir. Gözler, burun ve gırtlak en hassas yerlerdir. Aşağıda bazı maruziyet konsantrasyonları sonucu oluşan lezyonlar verilmiştir; 10 ppm > Birkaç hafta sonra hindilerin solunum yollarında hasar oluşur ve hayvanın, akciğerlerinden bakteriyi temizleme yeteneği azalır. 25 ppm > 48 saat içinde akciğer ve hava keselerinde hasar oluşmaya başlar. > Kanatlı kolerasına, enfeksiyöz bronşite ve koliseptisemiye neden olan bakteri ve virüsler akciğerleri ve hava keselerini daha kolay istila eder. 50 ppm > 1-2 hafta kadar kısa süre içinde belirgin akciğer ve hava kesesi hasarı görülür. > Aylar içinde veya daha kısa sürede yumurta sayısı azalır. > 10 hafta içinde veya daha kısa sürede, piliçlerin cinsel olgunluk yaşı uzar ve yumurta üretimi başladığında yumurta sayısı daha az olur. 100 ppm > Bir ay süresince yema lımında ve vücut ağırlığında belirgin azalma olur. > Yumurta kabuğu incelir ve yumurta büyüklüğü azalır. > Mortalite görülebilir. korneada lezyonlar “Amonyak yanığı” terimi, amonyak gazı nedeniyle korneada oluşan erozyonu tanımla- “Amonyak yanığı” terimi, amonyak gazı nedeniyle korneada oluşan erozyonu tanımlamaktadır amonyak gazının tracheadaki mukozal yüzeye hasarı; silyaların paralizi, epitelyal hücrelerin silya kaybı ve mukozal epitelyumun nekrozudur. Proliferatif lezyonlar parabornşiyal duvarların kalınlaşmasına neden olur. maktadır ancak amonyak gazının korneal epitelyuma doğrudan zarar verdiği anlamına gelmez. lezyon neredeyse sirküler, gri-beyaz, opak ve korneanın merkezinde pürüzlü görünüme sahiptir. Gözün, oblik ışık yardımıyla yakından muayene edilmesi, düzensiz kenarlı erken lezyonların görülmesi için gerekli olabilir. Korneanın periferi etkilenmez çünkü göz kapakları tarafından kısmen korunur ve korneanın merkezinden daha az oranda amonyağa maruz kalır. Her iki göz de eşit oranda etkilenir ki bu da amonyak toksisi- tesini diğer göz hastalıklarından ayırt etmeye yardımcı olur. Bu kanatlılar kısmen veya tamamen görme yeteneklerini kaybederler. Histolojik olarak, korneanın merkezindeki bazal membrandan, korneal epitelyumun ayrılması veya kaybı şeklinde olan korneal lezyon mevcuttur. Erozyonun kenarları boyunca, korneal epitelyum bazal membrandan ayrılmıştır. Bazı vakalarda korneal epitelyum hala mevcuttur ancak bazal membrandan ayrıdır. Açılan bazal membranın kalınlaştığı ve bazofilik hale geldiği görülür bunun nedeni kalsiyum tuzları- nın birikimidir. Mineralize bazal membranda ortaya çıkan bant “ kalsifik bant keratopatisi” olarak bilinir. Kanatlılardaki amonyum toksisitesi için karakteristik bir oluşumdur. Amonyak gazının, epitelyumun bazal membrandan ayrılmasıyla sonuçlanan bant keratopatisine nasıl neden olduğu bilinmemektedir. insanlarda ve bazı hayvanlarda, kalsifik bant keratopatisinin üveitisin bir komplikasyonu olarak şekillendiği bilinmektedir. Kornea genellikle bütünlüğünü korur ve perfore olmaz. Kronik lezyonlarda, aşınmış bölgenin Solunum SiSteminin haSarı Etkilenmiş kanatlıların trachealarında, silya kaybı, goblet hücrelerinin sayısında artış, amonyak toksisitesinin yaygın semptomlarındandır. Hasarın tipi ve derecesi havadaki amonyak gazının konsantrasyonuna ve maruz kalma süresine bağlıdır. Mukosilyar aparat, ortamdan solunan partiküllerin tutulmasına ve temizlenmesine yardımcı olur. Toz partikülleri çok sayıda bakteri barındırır. Kümeslerdeki toz partiküllerinin ise özellikle E.coli için rezervuar olduğu bilinmektedir. Silyalar paraliz olduğunda veya kaybı söz konusu olduğunda ise tracheanın mukozal yüzeyindeki mukus temizlenemez ve toz patiküllerindeki bakteriler akciğerlere ve hava keselerine ulaşıp enfeksiyona neden olabilir. Maruz kalma süresi uzadıkça akciğerlerin atriyal boşluklarındaki epitelyal hücrelerin proliferasyonuna neden olabilir. İNFOVET 92-93 KANATLI altında ve etrafındaki korneal stromada fibroplazi vardır ve kan damarları korneaya uzanmıştır (normal şartlarda korneada kan damarları bulunmaz). Epitelyumun yenilenmesi genellikle iyileşme sürecinin belirleyicisi olan fibroplastik alanı kaplar. Etkilenmiş gözde yaygın olarak görülen diğer lezyon ise, değişen derecelerde iris yangısıdır ve lenfositlerin, plazma hücrelerinin ve bazı granulositik lökositlerin infiltrasyonu ile karakterizedir. Hafif, karışık inflamatuar hücre infiltrasyonu silyar cisimde de görülebilir. Bant keratopatisi ve korneal erozyon ise üveadaki inflamatuvar değişiklikler yüzünden sekonder olarak oluşabilir. kümeSte amonyak üretimini azaltmak için Bazı Stratejiler > Altlığı, % 35’den daha az nemde tutmak için fan ve ısıtıcılar kullanın. > Sulukları dökülmeleri önelyecek şekilde yerleştirin. > Kümesin ısısını düşürün. > 6 haftalık yaştan itibaren, haftada bir veya iki kez ekstra saman ilave edin. Yeni altlık ilavesi kuru ve fiziksel bir bariyer oluşturacağından amonyak havaya karışamaz. Düzenli aralıklarla yeni saman eklenirse zamanla amonyak üretimi azalacaktır. taze saman daha büyük partiküllere sahiptir ve böylece bakteriler karbonu ekstrakte etmekte zorlanırlar. > Altlıkların tabanını 10 cm kalınlıkta yapın. Daha derin bir altlık tabanı, suyun, altlığın yüzeyinden akmasını sağlayacaktır ve amonyağın altlık yığınında kapalı kalmasına yardımcı olacaktır. 10 cm veya daha derin alıklıklara sahip olan kümesler, yeni altlık ilavesinin kümülatif etkisiyle daha az amonyak üretme eğiliminde olurlar. Bunlar dışında aşağıdaki yöntemler de başarıyla uygulanmaktadır: amonyağın azaltılmaSı için diyetSel müdahale Diyette protein miktarının azaltılması ve doğru besleme (tavuğun gereken besinsel ihtiyaçlarını karşılamak), amonyak yayılımını azaltmak için etkili ve ekonomik bir yoldur. Böylece nitrojen atılımın minimize edilerek amonyak yayılımı kontrol altında tutulur. Kanatlılarda, diyetsel ham proteinin her % 1’lik biriminin azalmasıyla nitrojen atılımı da yaklaşık % 8.5 ila 10 oranında azalır. Kanatlının aminoasit ihtiyacının iyi bilinip rasyonun ona göre formüle edilmesiyle üretici de protein ile aşırı beslemeyi azaltabilir. Gelişimi tamamlayıcı diyete kepek gibi fermente edilebilir karbonhidratın, her bir birim ilavesi karşılığında amonyak yayılımında % 14 azalma sağlanmaktadır. Diyette karbonhidrat ve protein dengesinin hesaplanması için daha çok çalışma gerekmektedir. altlığın alüminyum Sülfat ile işlenmeSi Altlığa alüminyum sülfatın ilave edilmesi amonyak yayılımını azaltır böylece kanatlılarda daha iyi yem dönüşüm oranı ve daha az mortalite görülür. Ayrıca 6 haftalıktan itibaren, haftada bir kez ekstra saman ilavesi, kuru ve fiziksel bir bariyer oluşturacağından amonyak havaya karışamaz. alüminyum sülfat, altlıktaki patojenlerin sayısında da belirgin bir azalma sağlar. Alüminyum sülfat, altlığa, ağırlıkça (alüminyum sülfat/ gübre) % 5-10’a eşit oranda uygulanmalıdır. Bu oran, 6 haftalık broyler yetiştiren tipik işletmelerde, her bir kanatlı için 45.35 ila 90.70 gram ve 20.000 kanatlı bulunan bir kümes için 1-2 ton alüminyum sülfat ilavesine eşittir. Alüminyum sülfattaki alüminyum, fosforla reaksiyona girerek solunamayan alüminyumfosfat bileşiğini oluşturur. Amonyak yayılımındaki azalma, altlığa alüminyum sülfat ilave edilmesiyle oluşan asit ile ilişkilidir. Asit, amonyağı, buharlaşamayan amonyuma dönüştürür. Altlığın pH’sındaki düşüş de patojen sayısının azalmasına neden olur. Bu yöntem tüm kanatlı işletmelerinde (broyler, damızlık, hindi) uygulanabilir ve herhangi bir sınırlama yoktur. kümeS havaSının ve altlığın ıSıSının önemi Kümes ısısını 18 °C’nin altına düşürmek, amonyak üreten bakterilerin belirgin oranda azalmasını sağlayacaktır ve bu azalma ısı daha dadüştükçe devam edecektir. Amonyak üretimini kabaca hesaplamak ve kümesteki sıcak noktaları tespit etmek için, altlık yüzeyinin 1 cm altından ısıyı ölçebilirsiniz. 6 haftalık yaştan sonra 27 °C veya daha yüksek ısıya sahip altlıklar yüksek oranda amonyak üretecektir. Serin bir kümeste (öreneğin 15 °C) altlık 27 °C’den daha düşük ısıda olacak ancak altlığın ısısının kümesteki havanın ısısından 5 °C daha sıcak olduğu yerlerde hala belirgin miktarda amonyak üretimi olacaktır. gözlerde haSar Ortamda yüksek konsantrasyonda amonyak varlığı konjuktivite neden olur ve korneaya zarar verir. Solunum sisteminde olduğu gibi, gözlerdeki hasar da amonyak gazınınmiktarına ve maruz kalma süresine bağlıdır. Göz kapaklarının şişmesi ve kızarması, konjuktivanın ve üçüncü göz kapağının kızarması, gözlerin kısmen veya tamamen kapanması yaygın semptomlardır. Şiddetli vakalarda göz kapakları kapalıdır. Uzun süreli maruz kalmadan sonra göz kapaklarında yara oluşması nedeniyle gözler badem şeklini alabilir. Konjuktivit, sallabaş sendomu riskini ve şiddetini arttırır. Göz kapaklarında ödem görülebilir. KONU TOPLANTI “Düzgün hayvan; düzgün yem değil, düzgün sağım değil, düzgün yürümek anlamına gelir” TIRNAK BAKIMI TAşINAbiliR AYAK bANYOlUğU YeTişTiRicileRiN çOğU Kez göz ARdI eTTiKleRi ve öNemsemediKleRi işleRiN bAşINdA TIRNAK bAKImI gelmeKTediR. UYgUN AYAK bANYOsU ve TIRNAK bAKImI AYAK hAsTAlIKlARININ öNleNmesiNde eN eTKili YOldUR. T ırnak sorunlarının ekonomik bedeli; süt verimini % 20-25 dolayında düşürmesi ve tırnak rahatsızlığı görüldükten sonra yapılan tedavi masrafları olarak belirtilir. Tırnak sorunlarıyla daha az karşılaşmak için en azından iki ayda bir hayvanların tırnakları kontrol edilmelidir. Bu işlem; sağım esnasında hayvanların temiz ve düz bir zeminde yürümeleri esnasında yapılabilir. Tırnak bakımı; genç sığırlarda ilk kez 9-12 aylıkken, ineklerde yılda en az iki kez (altı ay ara ile), İNFOVET 96-97 damızlık boğalarda ise 4 ayda bir olarak doğru bir şekilde kontrol edilmelidir. Hayvanların sürekli olarak izlenmesi ve normal yürüyemeyen veya tırnakları uzayan hayvanların derhal muayene edilmesi gerekmektedir. Tırnak bakımı meraya çıkmadan en az 4 hafta önce yapılmalıdır. Mera dönemi bittiğinde sürü ahıra alınmadan önce tırnak bakımı yinelenir. Tırnak bakımında ilk anlaşılacak nokta yaşamsal faaliyetlerini rahatlıkla gerçekleştirebileceği sağlıklı uzunlukta ve dokuda olması için tırnakta yapılan; kesme ve dezenfekte etme işlemleridir. Tırnağın normal yapısı Normal bir tırnakta tırnağın yerle yaptığı açı, ön ayaklarda 50 oC-55 oC, arka ayaklar da 45 oC-50 oC olmalıdır. Tırnak uzadığında bu açı 45 oC’nin altına, örneğin 30 oC’e iner. Normal bir tırnak uzunluğu 7-7.7 cm civarında, yaklaşık normal bir elin genişliği kadardır. İlk yavrudan sonra bu mesafe 7.3 cm olarak kabul edilir. Ökçeler aynı seviyede olmalıdır ve her iki Ticari ayak banyoları: 200 lt kapasiteli (200x85x165) ölçülerinde PVC ayak banyo teknesi hazır olarak bulunur. Galvaniz metalden yapılmış hazır taşınabilir ayak banyoları da bulunur. Fiberglas, kauçuk, veya sert plastikten yapılmış hazır olarak bulunur. Sabit ayak banyolukları: Betondan yapılan sabit ayak banyolukları için derinliği 15 cm olan bir havuz idealdir. Ayak banyolukları, diğer bir deyişle ayak banyo havuzlarının ahır içinde, ahırdan padoka, padoktan meraya çıkıştaki bir geçiş yerinde yapılması uygulamayı kolaylaştırır. Ayrı bir yerde yapılacak banyo havuzunun uzunluğu 180200 cm, genişliği 75 cm, derinliği ise 15 cm olabilir. Ayak banyoları ahır girişlerine, sağım ünitesi ve ahırlar arasına, mera ile işletme arasına, padok ve gezinti yerlerine kurulabilir. bÜYÜKbAş tırnak aynı düzeyde bulunmalıdır. Beyaz çizgi ile margo solearis arası mesafe 0.5 cm olmalıdır. Tırnak uzunluğunun ökçeye oranı ön ayaklarda 2/1, arka ayaklarda 2/0,7-0.8 olmalıdır. Mahmuzların boyu ise kendi çapı kadar olmalıdır. Arka ayaklarda lateral, ön ayaklarda medial tırnak biraz uzun olduğundan, tırnağın dış kenarı iç kenarından ortalama 2-3 mm daha yüksektir. Tırnak ayda 3-10 mm kadar uzar. Tırnak kimyasal yapısında bulunan % 51,5 oranında bulunan karbon sayesinde kötü bir iletkendir bu sayede corium ungulae donmadan korunmuş olur. Tırnak kesme işlemi tırnaktaki fazla dokuları ortadan kaldırmak için yapılır. Tırnak kesimini mutlaka tecrübeli kişiler yapmalıdır. Tırnak kesimi; fonksiyonel ve terapötik amaçla yapılır. Kesiminin asıl amacı; vücut ağırlığını dengeli dağıtmaktır. Aşırı büyümüş capsula ungulae tarafından canlı tırnak üzerine oluşturulan basıncı ortadan kaldırmaktır. FONKsiYONel TIRNAK Kesimi Normal tırnağın özellikleri verilmeye çalışılır. Ayakta yapılan tırnak kesiminde önce paries ungulae’nin taşkın kısımlarından başlanır ve sonra tabandaki düzeltmeler uygulanır. Yatarken kesimlerde sıranın önemi yoktur. Taban kesilirken önce abaksial kısım kerpetenle kesilir, kerpeten tırnağın tabanına oblik tutulur, kesme işlemine tırnak ucundan başlanır, tırnak duvar boyunun yarısına kadar yapılır. Tırnağın tabanının ağırlığı taşımayan iç kısmı hafif iç bükey olmalıdır. Tırnak kesimi sırasında boynuzumsu kısmın koruyucu fonksiyonlarının kaybolmaması için taban ve yumuşak ökçe gereğinden fazla yontulmamalı ve başparmak basıncı ile tespit edilmelidir. Pul pul olmuş boynuz tabaka görülmesi (Normal boynuz tabaka bitimi), linea alba’da beyaz-pembemsi renk değişimi ve pigmentsiz tırnaklara ışık tutulması konularına dikkat edilmelidir. İNFOVET 98-99 AYAK bANYOsU UYgUlAmA pROTOKOlÜ Tedavi gerektiren olguların sağaltımından önce ayak banyosu uygulamak tedavi oranını arttırır. Antibiyotik ayak banyosu, antibiyotik sprey veya % 10’luk bakır sülfat kullanılabilmektedir. Günlük ayak banyosu; > Formalin (% 4-6’lık ise 3-5 günde bir, % 3-4’lük ise günde iki kez uygulanmalı, % 5-10’luk ise haftada bir defa uygulanır.) > Bakır sülfat (% 5-10’luk ise haftada 3 gün, % 2’lik ise günde iki kez uygulanmalıdır.) > Formalin, çinko sülfat ve bakır sülfat kullanılamadığı zaman kullanılabilecek diğer bir antiseptik ise % 2 hipoklorittir. > Dikkat edilmesi gereken bir diğer konuda ayağında lezyon bulunan hayvanlarda acıya neden olan formalin banyolarıdır. Bu banyo ayak lezyonu bulunan hayvanlarda strese neden olabilmektedir. TeRApöTiK TIRNAK Kesimi Tırnak öncelikle normal fizyolojik yapısına kavuşturulur. Sonra hastalıklı bölgede bulunan canlı dokuya ulaşmak için tırnak kesimi yapılır. Tırnak kesiminde amaç; hastalıklı bölgeden boynuz tırnak basıncını kaldırmak ve sağaltım amaçlı kullanılan ilaçların doğrudan hastalıklı dokulara etki etmesini sağlamaktır. Padok veya mera dönüşü hayvanların ayaklarının bol su ile yıkanıp fırçalanması gerekir. Ayrıca parmaklar arası kontrol edilerek pislik ve taşlar temizlenmelidir. Bu işlem ahırda tutulan hayvanlara ayda bir kez yapılmalıdır. Böylece amonyağın tırnağı çürütücü etkisi kaldırılmış olur. Tırnak bakımı yapılırken ayak tabanı ve tırnak arasındaki hassas deri kısmı ayrıca ve dikkatli bir şekilde kontrol edilmelidir. Bu kısımda iltihap, yara veya yabancı cisim batması gibi problemler olabilir. Bunun dışında, tırnağa alt taraftan bakıldığında tırnağın arka kısmında yer alan topuğun taban kısmı vücut ağırlığının büyük bir kısmını taşıdığı için bu kısmın güçlendirilmesine dikkat edilmelidir. İki tırnak arasında yer alan kılsız deri kısım ise kirli ahır zemini ile sürekli temas halinde olduğu için havasız ve ıslak kalmış durumdadır. Bu nedenle hastalıklara hassas olup kötü koku, yumuşaklık veya iltihaplı durum olup olmadığı kontrol edilmelidir. Tırnak kesimi, fonksiyonel ve terapötik amaçla yapılır. Kesiminin asıl amacı; vücut ağırlığını dengeli dağıtmaktır. Aşırı büyümüş capsula ungulae tarafından canlı tırnak üzerine oluşturulan basıncı ortadan kaldırmaktır. bÜYÜKbAş ANTibiYOTiKleR Yaygın enfeksiyonları köreltmek için mükemmeldir ve ineklerin ayaklarında irritan etkisi yoktur. Fakat inekler tarafından tüketilirse toksik etkilidir. Antibiyotikleri kullandığınız hayvanların sütünden 7 gün, etinden 28 gün yararlanılamaz. Antibiyotiğe karşı direnç şekillenebilir. Antibiyotikler rutin dezenfeksiyona başlamadan önce kullanılırsa etkisi daha fazla olur. Kış boyunca her 4-6 haftada bir ve bütün sürüye ayak spreyi olarak rahatça uygulanabilir. Tetrasiklin, oksitetrasiklin, lincomycin veya lincomycin / spectinomycin antibiyotikleri kullanılabilir. Ayak ve tırnak sağlığını korumak, tırnağın dayanıklılığını artırmak ve ayak hastalıklarını tedavi etmek amacı ile hayvanların yürütülerek içinden geçirildikleri veya içinde tutuldukları, içi solüsyonla dolu havuzlarla mümkündür. Ayak yaralanması; ardıç katranı, % 2 bakır sülfat (göz taşı), % 3 creoline gibi ilaçlarla pansumana alınmalıdır. Wessel bu konu ile ilgili, “Düzgün hayvan; düzgün yem değil, düzgün sağım değil, düzgün yürümek anlamına gelir” sözünü söylemiştir. Tırnak bakımının amacı; Tırnak çatlakları, tırnak düşmesi ve tırnak kalınlaşması, taban ezikliği, taban ülserleri ve ökçe aşınması, laminitisler, kıl torbası yangıları, tırnak arası yaralar, eklem şişmeleri, tendonların (ayak bağları) zedelenmesi gibi hastalıkların erken teşhisi, tedavisi ve önlenmesi amacı ile yapılır. Ayak banyoları Ayak ve tırnak sağlığını korumak, tırnağın dayanıklılığını artırmak ve ayak hastalıklarını tedavi etmek amacı ile hayvanların İNFOVET 100-101 yürütülerek içinden geçirildikleri veya bir süre içinde tutuldukları, içi özel solüsyonlu su dolu havuzlardır. Ayak banyolukları taşınabilir veya sabit olarak yapılabilir. AYAK bANYOsUNUN AmAçlARI Oluşan enfeksiyonu elimine etmek, ayak üzerinde bulunan bakterileri öldürmek dezenfeksiyonunu sağlamak, tırnak üzerindeki dışkı, çamur kalıntılarını temizlemek, tırnakları kuvvetlendirmek, tırnak çevresi deriyi kuvvetlendirmektir. Fakat ayak banyoları ekstra iş gücü istediğinden, ekonomik giderleri daha fazla olduğundan ve çevre, insan, hayvana zararlı kimyasallar kullanımı olduğundan dezavantajlara sahiptir. Antibiyotikler, formalin % 5, bakır sülfat % 5, çinko sülfat % 5, organik asit ürünlerinin ayak banyosunda kullanımı ve faydaları kanıt- lanmış iken; hipoklorit, tuzlu su, kireç, tescilli dezenfektan (FAM 30, Virkon), glutaraldehit, kombine ürünler ve sıcak suyun etkinliği henüz kanıtlanmamıştır. Sıcak su, ayak ve meme enfeksiyonlarının yayılma riski eğer yüksekse kullanılabilir, bir sıcak su banyosu, bir ayak banyosu şeklinde uygulanmaktadır. Formalin (%38 formaldehit): Banyoya ilk giren ineklerin en iyi şekilde faydalandığı, hem ucuz olan hem de tırnak sağlamlığın arttırıp tırnak etrafı deriyi koruyan ayak banyosu ürünlerinden bir diğeri formalindir. Antiseptik yoğunluğu % 2’nin üzerinde olan formalin amaca uygun olarak % 5 oranında kullanılır. Formalin yeni lezyonlarda ağrıya neden olabilir (yeni lezyonları bilinen ineklerin formalin içinden yürütülmesi acımasızlıktır.) Kanserojen etkili olan formalin çok sıcak havalarda buharlaşır, çok soğuk havalarda daha az etkindir. Yüksek yoğunlukta kullanılması halinde boynuz tırnak kırılgan bir yapı halini alır. Formalin dumanı ağız, göz ve burunda tahrişe neden olur. Günlük formalin kullanımında; bÜYÜKbAş Tırnak bakımı yapılırken ayak tabanı ve tırnak arasındaki hassas deri kısmı ayrıca ve dikkatli bir şekilde kontrol edilmelidir. sodyum hipoklorit: Sodyum hipokloritin tropikal olarak digital dermatit olgularında başarısı çok yüksektir.Oksitetrasiklinin paranteral kullanımı ile başarı % 90’ı bulmaktadır. bAKIR sÜlFAT Ayak banyoları için kullanılan solüsyonlar arasında bakır sülfat daha az tahriş edicidir. Tırnağı kırılgan hale getirmemesi bir avantajıdır. Genellikle %5 oranında kullanılır. Fakat bakır sülfat %5-10’luk formalin kadar güçlü değildir ve ondan daha pahalıdır. Galvanizli metallerde çürümeye neden olması bir dezavantajıdır. Haftada 2-3 gün %5-10’luk bakır sülfat solüsyon kullanımı faydalıdır. Bakır sülfat formalin ile birlikte kullanılarak etkinliği arttırılabilir. başlangıçta gözle görülür lezyonu bulunan hayvanlarda antibiyotik ayak banyosu uygulanır. Her sağımdan sonra % 3-4 lük konsantrasyonda kullanılır (200 lt banyo için 6-8 lt solüsyon yeterlidir). Her 200 inek için 200 lt ayak banyosu veya her 48 saatte bir 200 lt’lik ayak banyosu şeklinde kullanılır. %5 formalin: Kullanımı formalin ile aynıdır. Dumanı ağız, göz ve burunda tahrişe neden olur. En iyi etkisini haftada 2-5 defa kullanıldığında gösteren % 5’lik formaline, tedavide %3-4’lük solüsyona göre daha az gerek duyulur. İNFOVET 102-103 hipoklorit /hipoklorit ile sağımhane temizliği: Ucuz olması ve etkinliğinin iyi olmasının yanında dumanının yakıcı olması nedeniyle pek tercih edilmez. Genellikle % 1’lik (200 lt’ye 2 lt) solüsyon kullanılır. Fakat etkinliği bilinen etkili bir kimyasal ile kullanılması daha doğrudur. Sağımhanede kullanılan yoğunlukları fazla değildir. Tuz: Ucuz ve toksik olmayan bir antiseptik olan tuz için etkin yoğunluk denemeleri yapılmamıştır. Lezzetli olduğundan ineklerde en tehlikeli ayak banyosudur. güvenlik için en iyi ayak banyosu ürünlerinden organik asitler hayvanlar için toksik değildir. bazı ticari ürünler ayakları yumuşatır ve temizler. bu ürünlerin pahalı olması ve etkinliğinin az olması dezavantajları olarak sayılabilir. %10 formalin: %10’luk formalin son derece tahriş edicidir ve lezyonlu hayvana acı verir. Lezyonu veya ülseri bulunan hayvanda bu solüsyon kullanılmamalıdır. Bu yüzden sadece haftada 1-2 gün kullanılmalıdır. Genellikle çok büyük sürülerde faydalı olan % 10’luk formalin iyi havalandırılan bir yerde çok dikkatli kullanılmalıdır. çinko sülfat: Çinko sülfatlı ayak banyoları da bakır sülfat ile benzer özellikleri taşımaktadır. Organik asitler % 1 perasetik asit: Güvenlik için en iyi ayak banyosu ürünleri organik asitlerdir ve toksik değildir. Bazı ticari ürünler ayakları yumuşatır ve temizler. Bu ürünlerin pahalı olması ve etkinliğinin az olması dezavantajları olarak sayılabilir. BÜYÜkBaŞ Hayvan beslemede en dikkat çekici toksinler, mikotoksinler, endotoksinler ve ekzotoksinlerdir. endotoksin Endotoksinler, oldukça ilginç bileşiklerdir. Gastrointestinal sistem ve rumende bol miktarda bulunan bu bileşikler bir yandan immun sistemi pozitif yönde stimüle ederken, öte yandan endotoksik şok ve ölüme neden olurlar. T oksinlerin rumen fermentasyonu üzerine negatif etkileri olduğu bilinir. Hayvan sağlığında diğerlerine oranla daha çok dikkat çeken iki tip toksinden söz edilir; mantar kökenli mikotoksinler ve bakteriyel kökenli endo-ekzotoksinler. Rumen asidozunda, rumende artan endotoksin miktarı giderek artan bir ilgiye sebep olmaya başladı. Yüksek karbonhidratlı rasyonlarla besleme sonucu rumende gram-negatif bakterileİNFOVET 104-105 rin sayısı azalırken, gram-pozitif bakteriler artıcak şekilde rumen mikroflorası değişir. Bu durum diyabozisi tetikler ve sonuç olarak ruminitis oluşur. Ruminitis sonucunda, rumen permeabilitesi yükselir ve organizmalara endotoksin geçişini başlatır. EndotoksinlEr hakkında 1900’lü yılların başından beri endotoksinlerin pirojen etkileri bilinmektedir. Endotoksinler genellikle tüm gram negatif bakterilerin hücre duvarında bulunur ve immun sistem üzerine yaptıkları etkilerle tanınırlar. Endotoksinler aynı zamanda lipid yapılarına bağlı olarak lipopolisakkarit (LPS) (immunojenik bölümler, düşük kararsızlık) ve polisakkaritlerde denir (uzun zincirleri yüksek kararsız). LPS’ler moleküllerin taşınması ve detoksifikasyonu için esansiyel yapılardır. Endotoksinler, gram negatif bakterilerin ölümleri veya proliferasyonu esnasında salınırlar.Bazı antibiyotiklerin kullanımıda (örn; beta-laktam) kullanımı ile oluşan bakterisidal etki, endotoksinlerin liberasyonunu arttırabilr. Bu durum, ruminantlara uygulanan antibyotik tedavilerinde göz önüne alınmalıdır. rUMinantlardaki Etkisi Ruminantlar, yemler, hava ve çevresel etmenler nedeniyle sürekli olarak endotoksinlerle kontak halindedir. Sağlıklı bir BÜYÜkBaŞ hayvanda, sadece küçük bir miktarı kandan emilerek bağırsaklara geçer. Ardından karaciğere taşınır ve detoksifiye edilir. Yapısal özelliklerine bağlı olarak, yağ dokusunda depoedilebilirler. Enerji yetersizliği veya beslenme dengesizliklerinde, rumen veya bağırsak duvarı daha geçirgen bir hal alır ve daha fazla endotoksinin kana geçişine izin verir. Sağlıklı bir ruminantın rumeninde, intestinal sisteminde ve feçesinde belirli konsantrasyonlarda endotoksin bulunur. Enerji yetersizliği veya beslenme dengesizliklerinde, rumen veya bağırsak duvarı daha geçirgen bir hal alır ve daha fazla endotoksinin kana geçişine izin verir. Hayvandaki enerji yetersizliği devam ederse, yağlar parçalanır ve daha fazla endotoksin vücuda girmiş olur. Kanda endotoksin miktarı yükselişi ölçülebilir. Bu artış, mastitis, laminitis, dermatitis, endometritis veya endotoksik şok gibi bir dizi hastalığı tetikleyebilir. in vivo ve in vitro çalışmalar Endotoksinler, reseptörlerle taşınan ajanlardır, bu nedenle hayvanları da miktarı, özellikle oral yolla ne kadar alındığı kesin olarak bilinemez. İn vivo olarak yem ile endotoksin miktarını saptamak oldukça zordur. Buna karşın, in vitro çalışmalar, endotoksindeki artış mekanizmasını Endotoksinlere bağlı oluşan hastalıklara karşı ruminantları koruma ve kontrol stratejileri planlamalıyız. EndotoksinlEr > Gram negatif bakteriler tarafından üretilir. > Bakterilerin hücre duvarında bulunurlar. > Makromolekülleri 300.000 ve 1.000.000 dalton ağırlığı arasındadır. > Pirojenik etkileri vardır. > Gastrointestinal sistemde ve rumende bol miktarda bulunurlar. > Hava, su ve gıda ile taşınırlar. > Isı ve pH sabittir. açıklamamıza yardımcı olurlar. Rumen simülasyon modeli, katkı maddelerinin bu mekanizmaya etkilerini açıklamak için kullanılır. Rumen simülasyonundan alınan ilk sonuçlar, antibiyotik kullanımının rumende endotoksin üretimine negatif etkili olduğunu gösteriyor. 2 haftalık inkübasyon sonrası, antibiyotikle tedavi edilen reaktördeki endotoksin konsantrasyonu, antibiyotik kullanılmayanla karşılaştırıldığında belirgin biçimde artış göstermiştir. Bu da bize rumen fizyolojisinin endotoksin kontrolü için alternatif bir yöntemi olduğunu gösterir. Bir diğer in vitro çalışma laminitis modelidir. Tırnak dokusu kullanılarak endotoksinlerin etkisiniz gözlemlemek çin hazırlanmış bir modeldir. Endotoksinlerin belirgin şekilde azalması, dokudaki lamellerin ayrılmalarına sebep olmuştur. sonUÇ Endotoksinin sebep olduğu hasarlar deneylerle kanıtlanmıştır. Doğada pek çok yerden alınabilen ve kalıcı olarak var olacak olan bu endotoksinler sağlıklı bir ruminantın detoksifiye edeceği miktardadır. Endotoksin miktarında artış olduğunda, karaciğer veya lenf hastalıkları ortaya çıktığında ruminantların biyolojik fonksiyonları baskılanarak sekteye uğrar. İnflamasyon artarak çoğalır ve farklı hastalıkların oluşmasına neden olur. Bununla ilgili en kötü senaryo, endotoksik şok ve ölümdür. Ruminantların çevresindeki her ortamda endotoksinler her zaman var olacaklardır. KANATLI Tavukların bireysel damızlık değerlerini hesaplamak için hayvanlar ayrı ayrı kafeslerde tutulmaktadır. Genomik seçim yöntemi ile hızlı yol kat edin Genetik olarak en iyi tavukların çiftleştirilmesi, gelecek nesillerde en yüksek verim özelliklerine sahip hayvanlara ulaşacağımızın garantisidir. Peki, en iyi hayvanı seçerken neleri değerlendirmemiz gerekir? K anatlılardan alınan kan örneklerinin sonuçları ve kanatlı ırkları arasındaki bağlantı nedir? Kırmızı kan hücrelerinin DNA’ları, tıpkı diğer vücut hücrelerin DNA’larında ki gibi hayvanların hikayelerini barındırıyor. Genomik seçim olarak adlandırılan teknik ile hayvanların karakteristik ve verim kaliteleri hakkında pek çok bilgiye ulaşmamız mümkün oluyor. Kanatlı hayvanlarını besleme konusunda gelecek nesillerin parentlerini seçmek için bu bilgileri kullanmak ise tek kelime ile bir kazan-kazan stratejisi durumu oluşturmamızı sağlıyor. İNFOVET 108-109 KANATLI Genetik olarak parent olmaya en uygun dişi ve erkekleri seçtiğimize emin olmalıyız. Genetik olarak en iyi hayvanı aramak FMO-3 eksikliği, kanatlı hayvanların küçük bir yüzdesinde ve kahverengi yumurta tavuklarında görülmektedir. Ve bu gen eksikliği genetik olarak aktarılma özelliği gösterir. Genetik olarak en iyi tavuk ve hindilerin çiftleştirilmesi, gelecek nesillerde en yüksek verimlerde hayvanlara sahip olacağımızın garantisidir. Peki en iyi hayvanı seçerken neleri öncelikli olarak değerlendirmemiz gerekir? Kanatlı hayvanlarını üreten firmalar, en iyi performansı alabileceği hayvanları yetiştirmeyi hedefliyor ve bu kalitede ki hayvan sayısını çoğaltmak istiyorlar. Aranılan verim özellikleri zaman zaman değişiklik göstermektedir çünkü, tüketicinin aradığı özellikler de zaman içerisinde değişmektedir. Uzun yıllar yumurtacı tavuklar verdikleri yumurta sayısı, erken erginliğe ulaşması, yumurta üretiminde pik yapması ve yumurta renginin tutarlılığı ile değerlendirilmişti. Aynı zamanda İNFOVET 110-111 seçimlerde yumurta ağırlığına, vücut ağırlığına, kuluçka randımanına, yem değerlendirmesine bakılıyordu. Tüm bu özellikler değerlendiriliyor ve sonuçta, parent genetik olarak en kuvvetli hayvanları seçmiş olmayı umarak devam ediyorlardı. Verim değişikliklerine önem vermek Bugün özellikle Avrupa’da davranış ve tüylenme özellikleri diğer özelliklere göre ıslah edilecek hayvan seçiminde daha fazla önem kazanmış durumdadır. Pik seviyede üretim ve erken maturiteye ulaşmak şimdilerde fazla bir yol kat etmeye yaramayan özellikler olarak konumlanıyor. Buna rağmen kuluçka ve yumurta kalitesi önceki dönem- Damızlık hayvan seçimi tamamen en iyi genetik yapıya sahip hayvanları belirleyip, gelecek nesilleri oluşturmak için bu seçimleri parent olarak kullanmak ile ilgilidir. Seçilen en iyi hayvanlarla damızlık programlarına başlanması ve onların gösterdiği verim ve değerlerini belirlemek, yetiştiricilikteki en başarılı sonuçları vermektedir. Genetik ilerlemeler aşağıdaki dört konu ile ilişkilidir. SEçİm yOğuNluğu: Önemli damızlık üretici şirketler gelecek nesillerdeki kuluçkacılar ve hibrit hindiler için sahip olduğu hayvanların erkek olanlarının %1’inden daha azını ve dişi hayvanların yaklaşık %5’ini kullanmaktadır. HaTaSızlık: Hayvanların genetik ölçümlerinin değerlendirilmesinde hata yapmamaya özen göstermek gereklidir. Genetik olarak parent olmaya en uygun dişi ve erkekleri seçtiğimize emin olmalıyız. kalıTSal VaryaSyON: bir sürünün içerisinde veya alınan kan örnekleri arasındaki bireylere özgü genetik farklılıklar kalıtsal varyasyonu belirler. Eğer kalıtsal varyasyon yok ise, bu durumda sürüdeki bireyler genetik olarak çok benzerdir ve bu da genetik ilerlemenin olmadığı anlamına gelir. yıllar araSıNDakİ GElİşİm: iki nesil arasındaki genetik ilerleme, iki jenerasyon arasındaki farklılıklar ileölçülür. Bu dönemin uzunluğu, seksüel olgunluğa ve bununda ötesinde bir hayvandaki genetik potansiyelin ne kadar sürede ortaya çıkacağıyla ilgili yapılan tahminlere bağlıdır. Eğer yıllar arasındaki gelişimi görmek çok erken olur ise, yanlış hayvanları seçmiş olma ihtimalimiz var demektir. Eğer çok uzun sürede yıllar arasında gelişim gözlüyorsanız, beklemeniz gereken aralık o kadar uzun sürecek demektir. KANATLI Kırmızı kan hücrelerinin DNA’ları, tıpkı diğer vücut hücrelerin DNA’larında ki gibi hayvanların genetik hikayelerini barındırıyor. lere göre sektörde daha fazla önem kazanmış durumdadır. Bu dataları toplayabilmek için, elimizdeki 80 haftalığın üstünde olan damızlık horozların crossbreed genetik bilgilerini saklarız. 2009 yılından beri, safkanların dölleri 100 haftaya kadar saklanmaktadır. Tavukları 80 haftalığa kadar bekletirseniz böylece horozlar 105 haftalık olmuş olacaklardır. Eğer seçimler bu kadar geç bir yaşta yapılırsa seçim aralığı daha da uzun bir sürede gerçekleşiyor olacaktır. Ayrıca özellikle yumurta üretim endüstrisinde önem arz eden yumurta kuru maddesini de Aranılan verim özellikler zaman zaman değişiklikler göstermektedir çünkü tüketicinin diyetinde belirlediği özellikler de zaman içerisinde farklılıklar gösterir. değerlendirmeye almak gerekir. Kuru madde oranının düşük olması o yumurtanın daha fazla su bulundurduğunu gösterir ki yumurta tozu üretiminde bu suyun yok edilmesi gereklidir. Hayvanlarda aranan özellikler ne kadar iyi ise, onların verimleri ile ilgili dataları toplamamız gereklidir. Bazı verim özellikleri kolaylıkla hesaplanabilir iken bazıları böyle olmamaktadır. Örneğin, erkek hayvanlarda (horoz) büyüme hızı gibi bazı ölçümler net olsa bile, taşıdığı potansiyel yumurta verim özelliğini saptamamız mümkün olmayacaktır. Bu gibi bazı durumlarda parentlerin genetik değerlendirmeleri kardeşlerinin bilgilerine ve progeny’lerine göre yapılmaktadır. Tüm bu verileri değerlendirmenin sonucunda yine de seçtiğiniz damızlık tahmini olarak en iyi parent olacaktır. Bu konuda inanılmaz büyük data verileri incelenmek zorundadır çünkü her safkanın binlerce hayvanı bulunmaktadır. Bugün kanatlı ıslahında bu verileri değerlendirmek için istatistikler, hesaplama modelleri ve bilgisayar programları kullanıyoruz. Genom, kromozom ve gen 2004 yılında tavukların genom bilgileri tamamlanmıştır. Bu da tavukların genetik haritalarının çıkartılmış olduğu anlamına gelmektedir. DNA, herediter özellikleri taşımaktadır. DNA projeni bilgilerini yansıtmaktadır. Bir DNA molekülü, baz çifti denen iki uzun nükleotid şeridinden oluşur. DNA 4 farklı baz çifti içermektedir. Bunlar; adenin (A), guanin (G), timin (T) ve sitozindir (C)’dir. G ve C’ler kendi aralarında bir çift olurken A ve T’lerde kendi aralarında bir çift oluştururlar. Bir nükleotid şeridinin sıralanmış haline dizi (sekans) denilir. Bu diziler, hücre içindeki ve dışındaki birbirinden farklı özellikleri oluşturan kodları belirlemektedir. Örneğin, yemden yararlanma bilgisi yumurta kabuğu yapımını direk etkileyen bir özellik olarak değerlendirilebilir. Tavuklar bir çift sex kromozomu dışında 39 çift vücut hücresi kromozomu bulundurmaktadır. 39 çift kromozomda 20.000 gen ve 1.5 milyar baz çifti bulunmaktadır. Kısacası, her bir gen uzunlu kısalı DNA sekanslarından oluşur. Balık kokusunu damızlıktan çıkarmak Trimetilamin (TMA), yumurtaların belirgin bir şekilde balık kokmasına sebep olmaktadır. Normalde idrar ile atılan FMO3 enzimi, TMA’yı kokusuz bir form olan TMA-oksit’e çevirmektedir. FMO3 eksik olduğunda, kusurlu olan kokulu yumurtaların oluşumu görülür. Kanola yağının İNFOVET 112-113 KANATLI içerisindeki sinapin maddesi barsaklarda fermente olduktan sonra, balık kokusu oluşumuna neden olan TMA’ya dönüşmektedir. FMO3 eksikliği, kanatlıların küçük bir yüzdesinde ve kahverengi yumurta tavuklarında görülmektedir. Ve bu eksiklik genetik olarak aktarılmaktadır. Uppsala Üniversitesi’nde (İsveç) yapılan araştırmalar, FMO3 enzimi eksikliğine bağlı hayvanların yumurtalarında (ruminantların da et ve sütlerinde) balık kokusunun oluşmasına neden olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bunu kanıtlamak için de bir test oluşturmuşlardır. İsveçli araştırmacılar bu testi yapabilmek için tüm hayvan türlerinin bulunduğu, FunboGen adını verdikleri bir şirket kurmuşlardır. ISA, 2008 yılında tüm kanatlı türleri üzerinde bu testlerin yapılması için onay vermişlerdir. Genomik değerlendirme de SNP okumak Kanatlıların genom yapıları tamamlandığında bu dizilim hakkındaki bilgileri uygulamaya geçirebilmek adına pek çok yeni bilimsel yöntem geliştirilmiştir. Günümüzde belirli kromozomları işaretleyebilmekteyiz. Bu tip işaretlemeler oldukça kullanışlı olmaktadır. İşaretlenmiş kromozomlara tekli nükleoit polimorfizmi yani kısaca snip (SNP) denilmektedir. Bir tavukta yaklaşık olarak 15-20 milyar snip bulunmaktadır. Snipler, 100-200 bazlı sekanslardan oluşmaktadır. Bu sekanslardan birisinde Sitozin bulunurken, diğerinde Timin olabilmektedir. Büyük olasılıkla değerler arasındaki farklılıkların temel sebebi sekanslar arasındaki bu farklılıktır. Her bir snip’iokumk için geliştirilen cihazlar ile okunan her snip 1 dolara mal olmaktadır. Yapılan deneye 1000 hayvan ile başlanmıştır ve oldukça fazla detaya sahip bir grup olmuştur. Detaylı bilgilerin sebebi, daha fazla genetik değerlendirme ile en doğru sonuca ulaşmaktı. Bu şekilde sekanslar üzerindeki C İNFOVET 114-115 Alınan kan örnekleri hızlı ve kesin damızlık seçimleri için geniş bir bilgi yelpazesi sunmaktadır. ve T yerleşim farklılıklarının nasıl farklı sonuçlar verdiğide böylece anlaşılmış olacaktı. Sonuç olarak 60,000 snip, broylerler ve yumurtacı tavukların tüm özelliklerini dğerlendirmek için incelendi. Aynı zamanda damızlık kaliteleri bilinmeyen hayvanların snip değerlendirme sonuçlarının genetik yapıları üzerine etkileri de incelenmiş oldu. Tüm çalışmalar için 2,5 milyar dolar harcama yapıldı. Sonuç olarak snipleri okuyarak edindiğimiz bilgiler, kesinlikle en verimli hayvanı seçmemize yardımcı oluyordu. Böylelikle erken dönemde hangi hayvanların damızlık olacağına karar verebilir ve genetik olarak çok daha kısa Bazı verim özellikleri kolaylıkla hesaplanamaz. Örneğin, erkeklerde büyüme hızı gibi bazı ölçümler net olsa bile, potansiyel yumurta verimini saptak mümkün olmaz. bir sürede sürüde iyileşme sağlayabilir hale gelmiştik. Bu metot ile ayrıca, ölçmesi zor olan kanatlı davranış durumunun nasıl olacağı, 100. Haftadaki yumurta kalitesi, hastalıklara duyarlı olup olmaması, ayırmaya gönderilip gönderilmeyeceği gibi değerlendirmeler içinde kesin yorumlar yapabilir hale geldik. KANATLI Her bir yumurta bir civciv anlamına gelir. Bu nedenle döllülük ve çıkım gücü önemli parametrelerdir. Kuluçkalık yumurtaların çıkım gücünü etkileyen faktörler Protein ihtiyacının karşılanmasında pahalı olan kırmızı ete muadil olması, kısa sürede yetiştirilmesi ve yetiştirme koşullarının diğer hayvanlar kadar zor olmaması nedeniyle kanatlı üretimi tüm dünyada geniş olarak yapılmaktadır. YAZI: Prof. Dr. İsmAİl BAYrAm, Dok. Öğr. ABDurrAhmAn sIAl İNFOVET 116-117 B aşarılı bir kanatlı üretimi için bir günlük civcivlerin tedariği çok önemlidir. Bu işlem küçük işletmelerde doğal inkübasyon yoluyla kanatlılar tarafından yapılırken, aynı işlem ticari işletmelerde tamamen kuluçka makinasına bağlıdır. Her yumurta, bir civciv anlamına gelmediği için bir günlük yumurtaların eldesinde döllülük ve çıkım gücü gibi üreme parametreleri ayrı bir önem taşımaktadır. KULUÇKA RANDIMANI Kuluçka makinasına konulan her 100 yumurtadan çıkan yavru sayısıdır. Bu nedenle % olarak belirtilir. Yani, çıkan civciv sayısını, makineye koyduğumuz yumurta sayısına bölersek kuluçka randımanını buluruz. Örnek: Çıkan civciv: 700 Konulan Yumurta: 1000 700:1000= 0.70 (% 70) Kuluçka randımanı ne kadar yüksek olursa, bu durum üretici KANATLI – 1:12 oranları en uygun erkek dişi oranı olarak önerilmektedir. Örnek: Döllü Yumurta Sayısı: 900 Konulan Yumurta Sayısı: 1000 900:1000= 0.90 (% 90) ÇIKIM GÜCÜ için o kadar karlı sonuç anlamına gelmektedir. Çünkü bu durumda her yüz yumurtadan civciv çıkmayan ve sonuçta atılan yumurtaların sayısı o kadar az olacaktır. DÖLLÜLÜK ORANI Makinaya konulan her yüz yumurtanın döllü olanlarının sayısıdır. Bu da kuluçka randımanı gibi bir orandır ve yüzde olarak belirtilir. Döllülük oranı, kuluçka randımanını etkileyen, en önemli ölçüttür. Döllü yumurta oranı ne kadar yüksek olursa çıkım gücünün de o denli yüksek olması beklenir. Yumurtaların döllü olup olmadığı makinaya konulduktan sonra belli bir süre geçmeden anlaşılamaz. Uygulama kolaylığı bakımından döllülük verimi çıkıştan 2-5 gün kadar önce yumurtaların çıkış bölmesine alınması sırasında yapılır. Bir ampul ışığında bakıldığında döllüler siyah renkli, dölsüzler ise taze yumurta renginde (sarımsı) görülür. Döllülük; bakım, barındırma, beslenme ve sağlık koşulları gibi birçok etken tarafından etkilenir. Bu nedenle kuluçkalık yumurta üretiminde optimum koşulları sağlamak ve erkek dişi oranını iyi ayarlamak gerekir. Ancak bu durumda yüksek döllülük elde edilebilir. Bir damızlık sürüde 1:10 İNFOVET 118-119 Döllülük oranı; bakım, beslenme ve sağlık durumu gibi birçok etken tarafından değişkenlik gösterebilir. Kuluçkanın 18. gününde yapılan döllülük muayenesi sonucu döllü olduğu belirlenen yumurtalardan elde edilen civcivlerin oranına denir. Örnek: Çıkan civciv:700 Döllü Yumurta sayısı: 900 700:900= 0.78 (% 78) Çıkım gücü başta döllü yumurtaların oranı olmak üzere birçok faktörden etkilenir. Bu faktörleri başlıklar halinde ele almak gerekirse kısaca hayvana bağlı faktörler, inkübatöre bağlı faktörler ve yumurtaya bağlı faktörler olarak ele alınabilir. Kanatlı hayvanların yumurtalarının çıkım gücünü; yumurtanın tazeliği (yumurtanın yaşı), depolama şartları, sürünün yaşı, yetiştirme ve bakım teknolojisi, çiftleştirme sistemi, inkübasyondaki nispi nem ve yumurtaların dönme açıları gibi birçok faktör etkilemektedir. I. Hayvana BağlI FaKtörler Genetik Faktörler: Kalıtım, tavukların döllenme yeteneği ve kuluçka kapasitelerine 0,06-0,13 düzeylerinde bir etki yapar. Bu durum özellikle bu konularda genetik olmayan faktörlerin de oldukça büyük bir etki gösterdiğini ortaya koyar. Türe özgü optimum inkübasyon koşullarının belirlenmesi çıkım gücünün arttırılmasına yardımcı olur. yaş: Tavuk yaşının; fertilite, çıkım gücü ve embriyonik ölümler üzerine etkisi olduğu bilinmektedir. Tavuklar genellikle artan yaşla beraber daha düşük çıkım gücünde yumurta üretmektedirler. Bu durum birçok çalışmayla doğrulanmıştır. Ayrıca yeni seksüel olgunluğa ulaşmış tavukların yumurtalarının bir süredir verim gösteren tavuk yumurtalarından daha düşük çıkım gücüne sahip olduğu belirtilmektedir. Garwood ve Lowe (1982), çıkım gücünün seksüel olgunluğu takiben arttığını ve tavukların yaklaşık 6. haftada en yüksek çıkım gücüne ulaştığını belirmişlerdir. Kuluçka randımanı ne kadar yüksek olursa, bu durum üretici için o kadar karlı sonuç anlamına gelmektedir. KANATLI Alsobayel (1992), fertilite, çıkım gücü ve embriyonik ölüm oranlarının 7-11 aylık yaşlı hayvanların yumurtalarında değişmediğini ancak 11 aylıktan sonraki hayvanlarda çıkım gücü ve fertilite azalırken embriyonik ölüm oranlarının arttığını belirtmişlerdir. Ayrıca daha yaşlı sürülerin daha düşük çıkım gücünde yumurta üretme eğiliminde olduğu rapor edilmiştir. Canlı ağırlık: Damızlıklarda canlı ağırlık kontrolü ile yüksek düzeyde döllü yumurta üretimi arasında bir korelasyon bulunmaktadır. Yapılan bir çalışmada, ağır ırkların hafif ırklara göre daha sık aşım yaptıklarını bunun sonucunda semen miktarının ve sperm yoğunluğunun daha fazla olduğunu ve sonuçta döllülük oranının hafif ırklara göre daha fazla olduğu ortaya konulmuştur. Ancak unutulmamalıdır ki belirtilen canlı ağırlık fizyolojik sınırlar içinde olmalıdır. Beslenme: Civciv embriyosu için gerekli besin madde ihtiyacı, yumurtada depolanan İNFOVET 120-121 Tavuk yaşının; fertilite, çıkım gücü ve embriyonik ölümler üzerine etkisinin büyük olduğu bilinmektedir. besin maddelerinden sağlanır. Yumurtada depolanan besin maddeleri tamamen ebeveynin rasyonuyla ilişkilidir. Yapılacak yemleme ile hayvanın normal vücut fonksiyonlarının idamesi, yumurta verimi ve embriyo gelişimi için yumurtaya yeteri miktarda besin maddesi transferi olacak kadar besin maddesi sağlanmalıdır. Ayrıca yumurta, embriyonun ihtiyaç duyacağı tüm besin maddelerini içermelidir. Kuluçka makinesine konulan yumurtaların çıkım gücü, döllü yumurtaların çıkım gücü veya pazarlanabilir civciv oranı ebeveyn rasyonlarına eklenen Vit E ile değişiklik göstermez. Yemleme optimum olmadığında yumurtaya yeterli miktarda besin maddesi transferi olamayacaktır. Çünkü alınan yemin çoğu hayvanın yaşama payı için kullanılacaktır. Yeterli olmayan böyle beslenme sonucu, erken, orta ve son dönem embriyo ölümleri, kusurlu embriyolar, düşük kaliteli civcivler, kabuğa yapışık ölümler, yumurta veriminde Damızlıklarda canlı ağırlık kontrolü ile yüksek düzeyde döllü yumurta üretimi arasında bir korelasyon bulunmaktadır. düşme, döllülük oranında ve kuluçka randımanında düşüş meydana gelmektedir. Kenya’da yerel ırklar üzerinde yapılan çalışmalarda, yumurtacı damızlık tavukların rasyon ham protein ihtiyacının %12 olduğu belirlenmiş ve bu damızlıklarda farklı protein seviyelerinin yumurta çıkım gücünü etkilemediği tespit edilmiştir. Yapılan bir çalışmada, bira sanayii yan ürünlerinin yumurtalarda döllülüğü ve çıkım gücünü arttırdığı bildirilmektedir. Döllü yumurta sayısındaki ve çıkım gücündeki artışın sebebi ise bira sanayisi yan ürünlerinin KANATLI Çevre sıcaklığı, inkübasyonu etkileyen en önemli faktördür. inkübasyon süresini kısaltmakta, sıcaklığın düşmesi ise kuluçka süresini uzatmaktadır. yüksek oranda (%4-5) linoleik asit içeriğidir. Konu ile ilgili olarak yumurtacı tavuk rasyonlarına Organik Selenyum eklenmesinin de çıkım gücüne olumlu etkilerinin olduğuna ilişkin çeşitli araştırma sonuçları bulunmaktadır. II-İnkübatöre bağlı Faktörler Kuluçka makinası ile civciv üretmek için makinada dört koşulu uygun biçimde yerine getirmek gereklidir. Bunlar sıcaklık, nem, havalandırma ve yumurtaların çevrilmesidir. Sıcaklık: Çevre sıcaklığı, inkübasyonu etkileyen en önemli faktördür. İnkübasyon sıcaklığı 37.2 C ve 37.7 C arasında olmalıdır. Kabul edilebilir aralık 36 - 38.9 C aralığındadır. İnkübasyondaki sıcaklık 35.6- 39.4 C derecelerinin dışında birkaç saat seyrederse embriyolarda ölüm görülür. İnkübasyon sıcaklığının 40.5 C’de 15 dakika süreyle kalması durumunda embriyolar ciddi olarak etkilenir. 35 C’de 3-4 saat kalması durumunda ise metabolizmada yavaşlama görülür. Ayrıca çıkım dönemi yani son üç günkü sıcaklık ise 36.1—37.2 derece arasında olmalıdır. İNFOVET 122-123 • Düşük Sıcaklık-------------Embriyonik Gelişimi yavaşlatır. • Yüksek sıcaklık -----------Embriyonik Gelişimi hızlandırır. İnkübasyon Süresi: İnkübasyon sıcaklığının optimum sınırın üzerine çıkması Depolama Süresi: Kuluçkaya konulacak yumurtalardan elde edilecek olan civciv sayısı işletme karlılığını doğrudan etkileyen faktörlerden birisidir. Damızlıkçı işletmelerde yumurtalar toplandıktan sonra kuluçkaya konulmadan önce belirli bir süre bekletilebilmektedir. Kuluçkalık yumurtaların depolanması dikkat ister. Yumurtalar dik uçları aşağıya gelecek şekilde 13-16 derece oda sıcaklığında depolanmalıdır. Yumurtaların depolama süresinin uzatılması çıkım gücünü düşürmektedir. Yumurtaların çıkım gücünü artırmak amacıyla, depolama süresi, ortamın nem miktarı, yumurtaların plastikle kaplanması, plastik koruyucu içerisine oksijen, karbondioksit veya azot gazlarının enjekte edilmesi gibi pek çok yöntem denenmiştir. Konuyla ilgili olarak yapılan bir çalışmada, depolamadan önce ısı işlemi Bir çalışmada, bira sanayii yan ürünlerinin yumurtalarda döllülüğü ve çıkım gücünü arttırdığı bildirilmektedir. değişmesiyle çıkım gücünün olumsuz yönde etkilenmediği, ancak ağırlık kaybının %12’yi geçmesi halinde çıkım gücünde azalma olacağı bildirilmektedir. • Nem Miktarı: • İlk 18 Gün-----------------60% • Son 3 Gün ----------------70% olmalıdır. uygulanan yumurtalardan, ısı işlemi uygulanmayanlara göre daha fazla civciv alınmış ve embriyonik ölüm daha az görülmüştür. Ayrıca depolama süresinin uzatılmasının fertiliteyi azalttığı bildirilmektedirler. nem: Nem, embriyonun gelişmesi ve normal büyüklükte bir civciv çıkması için gereklidir. Bu nedenle yumurta içeriğinin gerekli oranda buharlaşması lazımdır. Bu oran taze yumurta ağırlığının yaklaşık % 11-13’ü kadardır. Buharlaşma fazla olursa civciv çok küçük, buharlaşma az olursa civciv normalden çok büyük olabilir. Her iki durumda da embriyo çok zayıf olur ve kuluçka randımanı düşer. Sonuç olarak kaliteli olmayan civciv üretilir. Yumurta ağırlık kaybı kuluçka makinası içindeki havanın rutubeti tarafından belirlendiği için nem, bu nedenle önemlidir. Yüksek rutubet yumurta içindeki suyun buharlaşmasını azalttığı için civcivlerin normalden küçük olmasına neden olmaktadır. Kuluçka döneminde yumurtanın ağırlık kaybının %6.5-12 arasında İNFOVET 124-125 Kuluçkaya konulacak yumurtalardan elde edilecek olan civciv sayısı karlılığı doğrudan etkileyen faktörlerdendir. Havalandırma: Bütün canlılarda olduğu gibi kuluçkaya konulmuş yumurta içinde gelişmekte olan embriyonun da taze havaya ihtiyacı vardır. Kuluçka makinasının havalandırılması, embriyo için gerekli oksijenin alınması ile birlikte embriyonun solunumu sonucu oluşan karbondioksit gazının dışarı atılmasına yaramaktadır. Normal embriyonik gelişim için karbondioksit konsantrasyonunun kuluçka makinasında %0.1-0.4 arasında, kuluçka odasında %0.5 düzeyinde olması gerekir. Bu konsantrasyon % 1’i aşarsa kuluçka randımanında önemli bir düşüş başlar. Bu konsantrasyon % 2 olduğunda ise embriyonun çok az yaşama sansı vardır. Aynı şekilde ortamdaki % 21’in üzerindeki oksijen konsantrasyonu kuluçka randımanını azaltır. Fakat embriyo, oksijen yetersizliğine yüksek oksijen konsantrasyonuna nazaran daha duyarlıdır. Çevirme: Kuluçka sırasında yumurtaların, bölmelerde belirli bir şekilde durması ve zaman zaman döndürülmesi gerekmektedir. Uygun olan pozisyon küt kısım yukarıya gelecek, fakat dik olmayacak şekilde konmasıdır. Yumurta sarısının germinal diskle temasta olan kısmı diğer kısımlarından daha hafiftir ve devamlı yukarı çıkma eğilimindedir. Bu nedenle her çevirmede germinal plağı taze gıdanın olduğu bölgeye taşır. Bu durum embriyoya gıdaları taşıyacak olan kan dolaşım sistemi şekillenene kadar çok önemlidir. Yumurtanın çevrilmesinin aksadığı durumlarda embriyo gelişmesinin en kritik döneminde gıdasız ve oksijensiz kalma tehlikesi ile karşılaşabilir. Hava kesesi yumurtanın küt tarafında olduğundan, çıkım zamanı embriyo zarı delerek buradaki havayla temasa geçer ve akciğer solunumunu başlatır. Kuluçkadaki yumurtaların günlük 96 kez döndürülmesi optimum sayıdır. Fakat bu konudaki 24-96 aralığı döndürme sayısı için normal kabul edilir. Nem, embriyonun gelişmesi ve normal büyüklükte bir civciv çıkması için gereklidir. KANATLI yumurtaya BağlI FaKtörler Kuluçkalık yumurtaların seçiminde fiziksel karakteristikleri en önemli seçim kriteridir. Bu konuda yumurtaların temizliği, kabuk sağlamlığı ve ağırlık göz önüne alınması gereken en özemli fiziksel özellikleridir. Kabukları kırık ya da çatlak veya kirli yumurtalar kuluçkalık olarak kullanılmamalıdır. yumurta Kabuk özellikleri Kabuk kalitesi kuluçkalık yumurtalarda göz önüne alınması gereken en önemli fiziksel özelliktir. İki açıdan kabuk kalitesi önemlidir: 1. Kabuk yeterince sert olmalıdır ki embriyo çevresel fiziksel etkilere karşı korunabilir. 2. Ortam neminin daha rahat difüzyonu, O2 / CO2 değişiminin daha rahat yapılabilmesi ve mikroorganizmalarla enfeksiyonlara karşı yüksek koruma sağlanabilir. embriyonik ölümler > Erken embriyo ölümleri Bu dönem ilk üç günlük ölümleri kapsar. Bu ölümlerin çoğu yumurtanın yumurtlanması ile Bütün canlılarda olduğu gibi yumurta içinde gelişmekte olan embriyo da taze ve temiz havaya ihtiyacı duymaktadır. Çıkım gücüne etki eden en önemli f aktörlerden biri de yumur ta büyüklüğüdür. kuluçka makinesine konması arasındaki sürenin ya çok uzaması ya da uygun olmayan depolama şartlarından kaynaklanabilir. > Geç embriyo ölümleri Kuluçkanın son 3 günündeki embriyo ölümleridir. Bu dönemdeki embriyo ölümlerinin çoğu yumurtaların kuluçka makinesi gelişme bölümünden çıkış bölümüne nakil sırasında fazla bekletilmesi ile gelişme bölümünde yumurtaların hava hücrelerinin yukarı gelmemesi gibi yanlış yerleştirmelerin sonucudur. yumurta ağırlığı Kanatlı hayvanlarda kuluçkalık yumurta ağırlığı belirli ağırlık sınırları içerisinde olduğunda optimum çıkım gücü elde edilmektedir. Çıkım gücüne etki eden en önemli faktörlerden biri de yumurta büyüklüğü olup, çok büyük ve çok küçük yumurtaların çıkım güçleri normal yumurtaların çıkım güçlerinden daha düşüktür. İdeal kuluçkalık yumurta ağırlığı broylerler için 55-65 g’dır. Kanatlı hayvanlarda yumurta ağırlığı ile kuluçka özellikleri arasındaki ilişkilerle ilgili olarak farklı görüşler bulunmaktadır. Bir kısım araştırmacı, yumurta ağırlığının döllülük ve çıkış gücü üzerinde önemli etkisi olmadığını bildirmektedir. Bir başka araştırmacı grubu da, etlik piliç damızlıklarında döllülük ve çıkış gücünün 47 g’ın altındaki yumurtalarda düştüğünü bildirmektedirler. Bazı araştırmacılar ise, tavuklarda, kuluçka randımanının ağır yumurtalarda hafif yumurtalara oranla daha yüksek olduğunu bildirmektedirler. Sonuç Sonuç olarak, kanatlı yetiştiriciliğinde yüksek döllülük oranına ve en iyi kuluçka performansına ulaşmak için, döllülük oranına ve kuluçka özelliklerine etkili mümkün olan bütün faktörler için optimum şartların sağlanarak başarılı ve ekonomik bir sonucun elde edilmesine çalışılmalıdır. Aksi takdirde yapılacak yetiştiriciliğin boşa zaman ve emek kaybı ile birlikte ekonomik kaybı da beraberinde getireceği unutulmamalıdır. İNFOVET 126-127 BÜYÜKBAŞ R Yüksek enerjili yem maddelerinin bilinçsiz kullanımı ekonomik kayıplara yol açabilir. uminant diyetindeki öncelikli hedefler, iyi korunmuş ve stabil bir rumen ortamı sağlamak ile birlikte, yeterli ve uygun besin maddelerinin rasyona katılması olmalıdır. Aynı zamanda, doğru besleme stratejilerinin geliştirilmesi de, canlı hayvan endüstrisinde, arz- talep oranının ve maliyet faturalarının yükselmesi konusunda ve et-süt üretim hedeflerine ulaşmada elzem bir konu halini almıştır. Bu stratejiler dışında, bilindiği üzere, beslenme etkinliğinin geliştirilmesi de, besin maliyetini arttıran konulardan biridir. Bu nedenle, rumen verimliliğini arttırmak için düzenlenen herhangi bir besleme programı, bu ayrıntılar göz önünde bulundurularak; uygun ve sabit bir rumen ortamı sağlanıp, aynı zamanda rumen mikroorganizmalarının da işlevini sürdürebileceği bir ortamı yaratmak şeklinde olmalıdır. Bu konularda sağlanabilecek bir istikrar, rumendeki işleyişin anahtarı olan lif sindiren mikroorganizmaların çoğalmalarını ve işlevli hale gelmelerini de beraberinde getirecektir. Bu lif bakteriler, nötre yakın olan bir pH aralığında aktiftirler; bu nedenle rumen pH’ını bu aralıkta tutmak önemlidir. Anaerobik ortamın ihtiyaç duyduğu, sadece bu mikroorganizmaların çoğalmasının engellenmesi değildir. Aynı zamanda gerekli olan, fakat ortamda bulunmasını daha az arzu ettiğimiz mikroorganizmaların da Rumen diyet stratejileri Rumen sıklıkla ineğin “güç merkezi” olarak nitelendirilir ve inek, enerji ihtiyacının dörtte üçünü buradan sağlar. Dengeli bir rumen ortamı, ruminantın performansı ve sağlığı için kritik bir konudur. BÜYÜKBAŞ gelişimlerinin ve aktivitelerinin azaltılmasına ihtiyaç duyar. Bir başka konu olan uçucu yağ asitleri de, ruminantların başlıca enerji kaynağıdır ve üretimleri, hayvanın yemden randımanlı bir şekilde yararlanmasıyla yakından ilişkilidir. Uçucu yağ asitleri, rumen duvarı boyunca besinin, kana geçişi görevini üstlenir. Bir diğer görevi ise, sabit ve sindirim için en uygun rumen pH’ını sağlayarak, kendi emilimlerini de artıracak koşulları sağlamış olup, asidoz riskini azaltmaktır. Doğru dengelenmiş bir rasyon, parazit yükünün azaltılmasına yardımcı olur. Rumen fAAliYetleRinin immunite ÜzeRine etKileRi Rumenin, besinden yararlanma ve enerji üretimi görevleri yanında, hayvanın bağışıklık sistemi üzerinde de düzenleyici etkileri olduğu bilinmektedir. Örneğin; doğru dengelenmiş beslenme programlarının, parazit yükünü azalttığı, plazma immünoglobulinlerini (antikorlar) arttırdığı gözlenmiştir. Tersine, kötü dengelenmiş rasyonların, yararlı bakterilerin mikrobiyal popülasyonunu değiştirip, gram negatif bakterilerin de içinde bulunduğu, zararlı mikroorganizmalara yaşam alanı sunan bir rumen ortamı oluşmasına yol açtığı, bunun da kalın bağırsakta bakteriyel bozulmaya neden olduğu gözlenmiştir. Buna ek olarak, düşük rumen pH’ının, rumen epitel yüzeyinde bozulmalar şekillendirip, bahsettiğimiz bakteriyel bozulma sonucu açığa çıkan zararlı bileşiklerin Rumen, VeRimliliK AnAHtARInI elinDe tutuYOR Diyet, rumen fonksiyonu üzerinde en güçlü olumlu etkiyi oluşturan unsurdur, fakat bunun kadar hatırı sayılır derecede önemli olan bir diğer önemli nokta, rumendeki mikrobiyal komünlerin, özellikle de rumen duvarı ile ilişkili olan mikroorganizmaların ortak bir profilde olmasını sağlayacak olan hayvan varyasyonudur. Çünkü farklı hayvan ırklarının, enerji ve besin parçalanmasına öncülük eden immun yanıtı verme şekilleri ve kapasiteleri birbirinden farklıdır. Çiftliklerde, bu hayvan varyasyonunu en az indirecek çok az insan vardır. Her durumda, etkin işleyen bir rumen, sağlıklı ve üretken bir hayvan anlamına gelir. Sağlıklı ve üretken hayvan da, bol kazançlı bir işletme demektir. pasif transferine de neden olduğu bilinmektedir. Bu transferin, sadece hayvan üzerine olumsuz etkileri yoktur; besinlerin ve açığa çıkan enerjinin, immun yanıtın oluşmasına harcanmasına da sebebiyet vermektedir. etKili DiYet StRAteJileRi Rumen sağlığını ve fonksiyonunu arttırma çalışmaları adına, belirli besin içerikleri kullanılarak, birbirinden farklı olan bazı diyet stratejileri incelenmiştir. Örneğin; sınırlı, fakat yüksek enerjiyle beslenmesi gereken düvelerde, diyet stratejieri geliştirmek etkili bir yol olarak görülüyor. Yaklaşık 340 kg ağırlığında, 14,5 aylık bir Holstein düvesi, kendi vücut ağırlığının yüzde 1,25, 1,5, 1,75 ve 2,0’i oranında yüksek enerjili yem ile beslenmiştir. Bu hayvanlar, maksimum kendi vücut ağrılıklarının 1,25’i oranında yüksek enerjili yem maddesi içeren rasyondan yararlanabilmişlerdir. Bu örnekte, düvenin, kendi vücut ağırlığının 1,25’i oranından daha yüksek bir oranda yüksek enerjili yem maddesi içeren rasyonla beslenmesi, maliyeti gereksiz yere arttıracaktır. Enerjiden zengin diyetler, kuru dönemden laktasyon dönemine geçiş aşamasındaki süt ineklerine, azalmış kuru madde alımını telafi etmek için dengeli bir şekilde verilebilir. Genellikle bu diyetler, yüksek nişasta ihtiva ederler ve hızla düşen rumen pH’ı ve kalın bağırsakta başlayan bakteriyel bozulmalar nedeniyle, rumen stabilitesi açısından risklidirler. Bunun yanında, hayvanlara, bu dönem boyunca, bol nişastalı (tahıllı) rasyonlara adapte olmaları için zaman verilmelidir. Tüm bunlara ek olarak, kolay parçalanabilir (mayalanabilir) nişastaların ve liflerin rasyonda kullanımı da sindirilebilirliği arttıracaktır. Rumen fonksiyonlarını arttırmak için, günümüzde de kullanımı yaygın olarak kabul görmüş, pH düşüşünü engelleyen “doğal katkı” maddeleri tercih edilmektedir. Bitki özlerinin avantajları yanında, asidoz riskini arttırabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Protein, rasyonunun maliyetini yükselten en önemli unsurdur. Azotun verimli kullanımına yönelik stratejiler geliştirmek, diyet maliyetini azaltmaya yardımcı olacaktır. lif sindirimini kolaylaştıran katkı maddeleri Rumen fonksiyonun arttırılabilmek için; tampon, maya, bitki özleri, enzimler ve doymamış yağ asitleri gibi yem katkı maddelerinin ve spesifik yem içeriklerinin kullanılmasının, diyet stratejileri açısından büyük bir önemi vardır. Örneğin; tamponlar, rumen fonksiyonlarının arttırmak ve olası pH düşüklüklerine müdahale etmek için uzun yıllardır rasyonlarda kullanılmaktadırlar. Tamponların en yaygın örneği bikarbonatlardır. Ancak biz, günümüzde kullanımı kabul görmüş, pH düşüşünü engelleyen, daha ‘doğal’ katkı maddelerine değineceğiz. Maya ve probiyotikler (LactoİNFOVET 132-133 bacillus türleri gibi), lif sindirimini arttırmak ve rumen ortamını stabilize etmek için, sığır diyetlerine daha sıklıkla dahil edilen katkı maddeleridir. Maya hücreleri, mideye yeni inmiş besin parçalarına bağlanma eğilimi gösterir. Bu eğilimin, rumendeki oksijenin de aynı besin parçalarına bağlanmasından kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Mayalar, oksijenden yararlanmaya başlar ve böylelikle anaerobik ortam üzerindeki tehdit ortadan kalkmış olur. Saccharomyces cerevisiae’nın geliştirilmiş birçok suşu, ruminant diyetlerinde kullanılan ana mayadır. Aynı zamanda, canlı mayalar, peptitler gibi, laktatın ortamdan uzaklaşmasını sağlayan, laktat kullanan bakteriler gibi, rumen metabolizmasında kullanılabilen fonksiyonel bileşikler de üretebilirler. Eksojen fibrolitik enzimler de lif sindirimini arttırmak konusunda ümit verici sonuçlar vermektedir, fakat kesin sonuçlarını söyleyebilmek için daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bitki özleri, son zamanlarda en çok ilgi çeken konu olmaya başlamıştır. Tanninler ve saponinler, incelenen iki ana grup başlığıdır. Bu iki ana grup, rumendeki protein yıkılımını azaltacak ve ince bağırsakta doğrudan sindirim ve emilimi sağlayacak maddeleri içermektedirler. Ancak her ikisinin de, rumen fonksiyonları üzerindeki diğer bazı yönlere negatif etkileri var olduğu düşünülmektedir. Tüm bunlar da, bitki özlerinin asidoz riskini arttırabileceği anlamına gelmektedir. Uçucu yağ asitleri yapılan birçok çalışmada umut vadetmektedir. Ancak bitki özlerinde olduğu gibi, bazı bakteriler üzerindeki negatif etkileri araştırmacıları hala düşündürtmektedir. Uçucu yağ asitleri, genel etkileri açısından bakılırsa, rumendeki protein ve nişasta parçalanmasını azaltmakta, fakat yüksek ihtimalle rumen sıvı içeriğinin kimyasal doğasını da bozmaktadır. Yüksek oranda doymamış yağ asitlerinin de, rumendeki lif fermantasyonu üzerine olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir. Buna rağmen, yapılan birçok araştırmada görüldüğü üzere, enterik metan üretimini azaltma konusundaki pozitif etkilerinden dolayı da oldukça ilgi görmektedir. PROtein AnAHtAR mADDe Protein, rumen verimliliği konusunda, üzerinde durulan tek konu olmasa da hala en önemli unsur olmayı sürdürmektedir. Mikrobiyal proteinler, maliyeti en fazla olan protein kaynakları olarak kabul edilirler. Ana neden, süt ve et aminoasit profiline en fazla benzeyen kaynak olmasıdır. Buna göre, rumen mikroorganizmalarının sürekli devam eden nitrojen arzı ve bu nitrojenden elde edeceği enerji, daha yüksek rumen verimliği sayesinde, daha fazla miktarda mikrobiyal protein üretimi ile sonuçlanacaktır. Son zamanlarda, ham proteinle aşırı besleme konusunda da bir farkındalık oluştu. Pratikte, laktasyondaki bir ineğin rasyonu için konuşuyor olursak, üretilen sütün herbir litresinde 100 gr ham protein olması hedeflenmelidir. Tüm bunların yanında, rasyonda aşırıya kaçılmış proteinin, doğurganlık üzerinde ve hayvan sağlığı üzerine etkilerinin yanı sıra, üretici firmanın da nihai karzarar hanesinde değişikliklere yol açacağı unutulmamalıdır. kanatlI T avukların tüyleri, vücuda koruma ve izolasyon sağlama açısından çok önemli roller oynamaktadır. Çok fazla tüy kaybı, maruz kalan ette enfeksiyonlara ya da dokularda morluklara yol açan yaralanmaların meydana gelme olasılığını arttırır ve buna ek olarak, vücut sıcaklığını korumak için daha fazla enerji kullanımının gerekli olmasına da yol açabilir. Sonuç olarak, çok fazla tüy kaybeden kanatlılarda, sıklıkla maruz kalan bölgelerden kaybedilen ısıyı dengelemek için gereken enerjiyi üretmek üzere daha fazla yem tüketimi gerekli olmaktadır. Bu durum, yem dönüşümünü de olumsuz etkileyebilir ve yem giderlerinin artmasına yol açabilir. Bu nedenle aşırı tüy kaybının önlenmesi, sürünün sağlığı ve karlılığı üzerinde önemli bir etki göstermektedir. Küçük sürülerde aşırı tüy kaybının başta gelen nedenleri şu şekildedir: Yetersiz beslenme Tüylerin iyi bir şekilde büyümesi ve korunması için proteinler, amino asitler, vitaminler ve minerallerin yeterli miktarda alınması gereklidir. Arka bahçede yetiştirilen bir sürüde yetersiz beslenmeye bağlı bir sorun ortaya çıkması alışılmamış bir durum değildir. Kanatlı yaşına ve türüne uygun olarak formüle edilmiş tam olarak dengeli bir kanatlı yemi, sürünün tüy büyümesini ve korunmasını sürdürmek için gereken besin maddelerinin almasını sağlayacaktır. Kanatlının yaşına uygun ve yumurta ya da et üretimine yönelik olarak spesifik bir şekilde formüle edilmiş olan yemler, sürüleriniz için en iyi tavuklarda tüy kaybı ve gagalama kanatlılara yönelik uygulamalı eğitim koordinatörü olan Dan Cunningham (georgia üniversitesi, işbirliği geliştirme Hizmetleri), arka bahçede yetiştirilen sürülerin sahiplerinden gelen yaygın şikayetin tüy kaybı ile ilgili olduğunu söylüyor. Doğal tüy dökme süreci, beslenmeye ya da gagalamaya bağlı şekillenen tüy dökümüyle karıştırılmamalıdır beslemeyi sağlar. Örneğin büyümeleri daha hızlı olduğunda, etlik kanatlıların erken dönemde daha yüksek düzeylerde proteine ihtiyacı vardır. Olgunluk çağına ulaştıklarında, vücut ağırlığını ve tüy büyümesini sürdürmek için gereksinim duydukları protein miktarı daha düşüktür. Buna ek olarak, yumurta üretimi için yetiştirilen kanatlıların gereksinim duyduğu protein, enerji ve mineral düzeyleri, etlik kanatlılara kıyasla farklı olacaktır. Dolayısıyla kanatlılarınızın gerektiği gibi beslendiğinden emin olmak için en iyi yöntem, yetiştirilen kanatlının türüne ve yaşına göre formüle edilmiş bir kanatlı yemi satın almaktır (yani etlik kanatlılar için broiler başlatma, büyütme ve bitirme rasyonları ve yumurta üreticileri için piliç/ yumurta tavuğu yemleri). tüY gagalama ve çekme Kanatlıların tüy kaybı, bazen sürüdeki diğer kanatlıların tüyleri gagalaması ve çekmesiyle bağlantılı olabilir. Yetersiz besin alımı bu davranış tipini tetikleyebildiğinden, tüy gagalama ve çekme kötü beslenme sonucunda da ortaya çıkabilir. Bununla birlikte, uygun yemin verilmesi ve tüy kaybı ortaya çıkması halinde, bu kaybın, sürünün bazı üyelerinin agresif davranışı sonucunda gerçekleşmesi mümkündür. Tüy gagalama ve çekme öğrenilmiş bir davranış olabilir ve çoğunlukla, sürünün bir ya da birkaç üyesinin bu davranışı göstermesinin bir sonucudur. Kanatlılar yapı olarak meraklı hayvanlardır ve dikkatlerini çeken objeleri gagalayacaklardır. Dikkatlerinin sürüdeki diğer kanatlıların tüyleri üzerinde odaklanması ve gagalama/çekmenin başlaması halinde, bu durum, sürünün diğer üyelerine de yayılan bir alışkanlık haline gelebilmektedir. Kanatlılar aynı zamanda bölgelerine de oldukça bağlıdır ve tüylerin gagalanması/çekilmesi bu davranışın bir kanatlI Gagalamanın sorun oluşturduğu sürüler için, erken yaşlarda gaganın kesilmesi gerekli olabilir. HastalIk ve stres Sağlıklı olmayan kanatlılar ya da stres koşulları altındaki kanatlılarda da tüy kaybı görülebilir. En iyi yönetim uygulamalarının kullanılması ve kanatlılarınızın olası hastalıklar açısından gözlemlenmesi, sürünüz için önemli olabilir. Sıcak, soğuk, hastalık, yeterli miktarda yem ve su bulunmaması gibi stres koşulları, kanatlılarınızda tüy kaybına ve düşük tüy kalitesine yol açabilir. İyi yönetim her zaman önemlidir ve tüy kaybının yönetimde düzeltilmesi gereken yönlerin bir göstergesi olması mümkündür. Bu, kanatlılarınızda yüksek kaliteli bir tüylenme gerçekleşmesi açısından önemlidir. İyi yönetim programlarının uygulanması, yeterli miktarda yem ve su sağlanması ve stres koşullarının minimum düzeye indirilmesi, güçlü tüyler ve sağlıklı bir sürü elde etmenize yardımcı olacaktır. göstergesi olabilir. Tüy kaybının tüm kanatlılar yerine yalnızca sürünün birkaç üyesinde gözlenmesi halinde, bu durum muhtemelen bu davranış tiplerinin sonucudur. Tüy kaybının bu tür bir aktivitenin sonucu olup olmadığını belirleme yöntemi, kanatlıları belirli bir süre gözlemek ve sürüdeki bazı kanatlıların, sürünün diğer üyelerine karşı fazlaca agresif davranıp davranmadığını saptamaktır. Böyle bir davranış gözlenmesi halinde en iyi çözüm, sorun çıkaran kanatlıyı/ İNFOVET 136 tüY Dökümü tüy dökümü, her gün yaklaşık 14 saat boyunca yapay ışık kullanılarak uzun süreli gün ışığı verilmesi yoluyla ortadan kaldırılmaktadır. kanatlıları sürünün geri kalanından uzaklaştırmaktır. Birkaç haftalık izolasyon, bu davranışın sergilenmesini azaltabilecektir. Azaltmaması halinde, bu sorunun çözümü için söz konusu kanatlıların sürüden tamamen uzaklaştırılması gerekebilir. Gagalama ve çekmenin kronik sorun oluşturduğu sürüler için, erken yaşlarda gaganın kesilmesi gerekli olabilir. Gaga kesimi, kanatlılar yaklaşık altı haftalık olduğunda, üst gaganın ucundan itibaren yaklaşık 3/16 inçlik bir bölüm çıkarılarak yapılabilir. Bu işlem bir ayak tırnağı makası kullanılarak yapılabilir; ancak kanatlının dilinin zarar görmemesi için dikkatli davranılmalıdır. Tüy dökümü, birkaç hafta ila birkaç ay arasında değişen bir süre boyunca yumurta tavuklarının yumurta üretiminin kesildiği ve boyun, göğüs ve sırt bölgesinden tüy kaybının gerçekleştiği doğal bir süreçtir. Tüy dökümü çoğunlukla kanatlıların ışığa doğal gün uzunluklarında maruz kaldığı doğal ortamlarda meydana gelmektedir. Sonbahar mevsiminde güneş ışığı süresinin kısalması, tüy dökümünün başlamasını tetikleyecektir. Bu, ilkbahar mevsiminde maksimum üreme performansı için uyarılmadan önce yumurta veren kanatlılara dinlenme dönemi sağlamanın doğal bir yöntemidir. Arka bahçede yetiştirilen tavuk sürülerin çoğu, güneş ışığındaki değişkenliklere maruz kalmakta ve dolayısıyla tüy dökümü, tüy kaybının en sık görülen nedenlerinden biri olabilmektedir. Tüy kaybının sonbahar ya da kış mevsiminde ortaya çıkması ve yeni tüyler görülmeden önce yalnızca birkaç ay sürmesi halinde, kanatlılarınız muhtemelen doğal bir tüy dökme sürecine girmiştir. Tüy dökümü, kanatlılarınızın sonbahar ve kış mevsimlerinde yumurtlamaya devam etmesini istemediğiniz takdirde endişelenmenizi gerektirecek bir durum değildir.