Kesme şeker büyüklüğünde şiir kitabı

Transkript

Kesme şeker büyüklüğünde şiir kitabı
Sine Ergün: Sıkışmışlık her an içimizde
Kısa ve etkili öyküleriyle tanınan Sine Ergün, yeni kitabı
‘Baştankara’yla ilgili “Gerçeğin sınırları anlatmak istediğime
yetmediğinde başka imgelemlerden yararlandım. Latin Amerikalı
yazarlar bende bunun temelini oluşturdu” diyor.
CİHAN ERKEN / Radikal
Son öykü seçkiniz ‘Baştankara’, önceki gibi kısalığıyla öne çıkan öykülerden oluşuyor. Bu
özellikle amaçladığınız bir şey mi? Yazdıkça eksiltmeye gider misiniz örneğin?
Tekrardan kaçınmaya, metni arındırmaya çalışırım. Bir tümceyi, sözcüğü, virgülü çıkarmak
metinden bir şey eksiltmiyorsa ya da metnin sesini bozmuyorsa fazlalıktır bana göre. Bu, benim
izlediğim yol, ötekilerini yadsıyarak izlediğim bir yol da değil. Yazar, sanırım her şeyden önce bir
okur. Bizim algı dünyamıza hitap eden metinlerden etkileniriz. Ben de yalın metinleri vurucu
buluyorum.
Düşsel hikayeler de var kitapta, gerçekliği zorlayan olağanüstü durumlar da. Bilinçaltından
sürrealizme uzanan çizgide seyrederken nasıl bir yol izliyorsunuz?
Öykü, anlatacağınız konu, gözlemleriniz ve okuduklarınızla biçimleniyor. Gerçeğin sınırları
anlatmak istediğime yetmediğinde ya da çok doğrudan olacağını hissettiğimde başka
imgelemlerden yararlanmaya başladım. Latin Amerikalı yazarlardan uzun zaman beslenmem
bende bunun temelini oluşturdu.
Kitaba adını veren ‘Baştankara’ adlı hikayenizde ‘öteki’ olmaya dair iç acıtıcı bir anlatı var.
Hikayenizi yaşadığımız günlere ve bulunduğumuz coğrafyaya nasıl bağlamalıyız?
Nasıl bağlanacağı konusunda yol gösterici olup okurla öykü arasına girmeyeyim. Öyküden
bağımsız olarak şunu söyleyebilirim: Politik olarak günbegün toplumun çoğunluğundan
uzaklaştırılıyoruz. Belki bu hep böyleydi, artık buna hedef gösterilmek de eklendi. Sıkışmışlık
duygusu her an içimizde, her masada gitmek konuşuluyor. Ne ki, işte, buradayız.
Nedir sizi en çok harekete geçiren, bir sözcük mü, görsel bir imge mi, bir olay ya da karakter
mi?
Her şey. İyi bir gözlemci olduğumu düşünmüyorum. Her zaman dalgın, kendine dönük biri
oldum. Büyük olayların anlatısından kaçınma eğilimindeyim. Daha gündelik hayatın içinde,
orada duran, aslında tuhaf ama normalleştirdiğimiz konulara eğilmeye çalıştım.
‘Baştankara’nın gelişi biraz gecikti sanki. Sait Faik Hikaye Armağanı’nı alan ‘Bazen Hayat’tan bu
yana dört yıl geçmiş. Önemli bir ödülü almış olmak yazar olarak nasıl etkiledi sizi?
Son dört yılda hem benim hayatımda hem Türkiye gündeminde çok şey değişti. Her şeyi baştan
sorguladığım, en başta kendimin, birikimimin, kalemimin bana yetmediği bir dönem geçirdim. Bu
dönem bitti, diyemem de... Sanırım hiçbir zaman sık yayımlayan bir yazar olmayacağım. Çünkü
yazdığımdan çoğunu eksiltiyorum, yok ediyorum ya da yayımlamaktan vazgeçiyorum. Sait Faik
ödülünü almaktan, tabii, onurluyum. Hem Sait Faik adını taşıyan bir ödülü bu jüriden almış
olmanın hem de bu ödülü almış yazarlarla anılmanın değeri büyük.
Neler var tezgahınızda?
1/2
Sine Ergün: Sıkışmışlık her an içimizde
Bir gün yazmayı hayal ettiğim roman için okuma yapıyorum. Bana göre konu ve kurgu dayatıyor
türü. O yüzden içerik olarak nelere yöneleceğimi söyleyeyim. Öteki olma durumu bir süre daha
ilgilendiğim. Kişinin, yapmamayı tercih etme hakkı üstüne, görsel sanatlarda iş yapmayı
düşünüyorum. Hastalık ve edebiyat arasındaki ilişki hakkında okuma yapacağım,
becerebilirsem deneme türünde yazacağım. Ölüm ile ilişkimiz bir de. Her şey bir biçimde oraya
varıyor.
BAŞTANKARA
Sine Ergün
Can Yayınları, 2016
80 sayfa, 9.5 TL
2/2